25
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SOSYAL HİZMET ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI SOSYAL HİZMET KURAMI 1 BAĞLANMA KURAMI Ders Danışmanı Prof. Dr. Veli DUYAN Hazırlayan Mehmet Akif AKPULAT 15716710

Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

T.C.ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜSOSYAL HİZMET ANABİLİM DALI

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

SOSYAL HİZMET KURAMI 1

BAĞLANMA KURAMI

Ders DanışmanıProf. Dr. Veli DUYAN

Hazırlayan

Mehmet Akif AKPULAT

15716710

Page 2: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

BAĞLANMA KURAMI

Giriş

İnsanlar doğdukları andan itibaren kendilerini etkileyen birçok faktörle karşı karşıya

kalmaktadır. Yapılan araştırmalara bakıldığında çocukluktan yetişkinliğe doğru bireylerin

gelişim süreçleri ve bu süreçleri etkileyen faktörler üzerinde birçok çalışma yapılmıştır.

Bağlanma son dönemlerde oldukça çalışan, farklı yaş gruplarında değerlendirilme yapılması

amaçlanan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Anne-çocuk bağlanması, eş bağlanması,

bağlanma stillerinin devamlılığı, hayvanlarda bağlanma, patolojik rahatsızlıklarda

bağlanmanın etkisi ve yetişkin bağlanması gibi farklı alanlarda çalışmalar yapılmıştır ve

yapılmalara devam etmektedir. Bu çalışmalar ilk iş olarak çocukların doğumdan itibaren

etkisi altında kaldıkları olumlu ya da olumsuz yaşam tecrübelerini ele almıştır. Çocuğun

dünyaya gelmesiyle başlayan, yaşam boyunca devam eden, yaşamını etkileyen ve yaşamının

gelişim evrelerini şekillendiren bir ilişki örüntüsüdür. Dünyaya gelen tüm çocukların

beslenmek, temiz olmak, sıcak bir yuvaya sahip olmak, tehlikelerden korunmak ve yaşamını

devam ettirebilmesi için bu ihtiyaçlarını karşılayacak anne, baba ya da birinci derece yakın

ilişki kuracağı bir bakıcıya ihtiyacı vardır. Bakım veren kişi çocuğun sevgi ve mutluluk gibi

duygularını tatmin edecekleri bir şekilde davranırlar. Fakat bu davranış bir zorunluluk

olmaktan çok içsel bir tepkidir. Bunun çocuğun hayatının idame etmesi için gerekli olduğunu

düşünürler. Bu süreçte de çocuk ile kurulan iletişim aralarında ki bağı da güçlendirecektir.

Bebeklerin anne-babaları ile aralarındaki iletişimde kullandıkları jest, mimik ve hareketler ile

doğumdan itibaren geliştirdikleri davranışlara bağlanma denmektedir. Bu bağlanma; ağlama,

annesini emme, oyun hareketleri yapması, çocuğun bakması ve gülümsemesi gibi davranışlar

ile karşımıza çıkmaktadır.

Bolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki

içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır. Bu bağlanmanın yeni doğmuş bebeklerde aynen

görüldüğünden bahsetmektedir. Bağlanmayı oluşturan içgüdüsel nedenler yaşamın ilk

yıllarında gelişerek başlayıp artarak devam etmektedir (Bretherton,1992, akt. Arslan E. 2008).

Çocuklar duygusal bağlanma ilişkileri kurdukları kişilerden ayrılması durumunda

çevresi ile ilişkilerinde olumsuz etkileri vardır. Bu etkiler çocuğun sosyal becerilerine

gelişimine zarar vermektedir. (Zeanah ve ark. 1997, akt. Soysal A., Bodur Ş., İşeri E. Ve

Şenol S. 2005).

Page 3: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

Bağlanma ve Bağlanma Kuramı

Bağlanma; bireyin, yakınlık bekleme eğilimi ve yakınlık beklediği kişinin yanında

kendisini güvende hissetmesidir. Bağlanma kuramı; sosyal varlık olan insanların, diğer

insanları sadece temel ihtiyaçlarına cevap verecek ve bunları karşılayacak araçlar olarak

algılamadıklarını kabul eder. Bağlanma konusunda ilk kez John Bolwby bağlanma kuramında

bahsetmiştir.  Bağlanma, genelde çocuk ile yetişkin bir birey arasındaki olumlu bağı ifade

etmek için kullanılmaktadır. Sözcük anlamıyla; aidiyet duygusu hissetme, kabul etme ve bağ

kurma olarak açıklanabilir. Bağlanma kişinin kendisi için önemli gördüğü kişilere karşı

hissettiği ve anlamlandırdığı güçlü duygusal bağıdır. Bireyin doğumundan itibaren annesiyle

ve daha sonra çevresiyle yaptığı etkileşimler, gelecekte nasıl bir kişi olacağı belirleyen önemli

bir etkiye sahiptir. Bireylerin çevreleri ile girmiş olduğu etkileşimler sonucunda birey kendisi

ve diğerleri hakkında olumlu ve olumsuz bir görüşe sahip olur. Çocuk, doğumdan itibaren

yaşamı boyunca kendisini etkileyebilecek birçok etken ile karşı karşıya kalmaktadır. Doğum

anından başlayarak yaşamın son dönemine kadar bu etkenler onun fiziksel, sosyal, bilişsel ve

ahlaki gelişimine etki ederler. Çocuk kendisi ve iletişim içinde bulunduğu diğer kişiler

hakkındaki görüşleri kişiler arası ilişkilerinde de önemli bir role sahiptir. Bu rol çocukların

arkadaş seçimini, ilerleyen yaşlarda kişiler arası ilişkilerini ve yetişkinlikte eş seçimine kadar

birçok alanı etkilemektedir. Çocukluk döneminde temel güven anne-baba ya da bakımını

karşılamakla yükümlü bir diğer kişi üzerine kurulmuş durumdadır. Fakat ilerleyen yaşlarda

kendisini tanıması ve tamamlaması da göz önüne alınarak bu temel güven çocukluktaki

bağlanma ile paralel devam etmektedir. Çocuk eğer annesi ile güvenli bir bağ kurmuş ise

olumlu kişilik belirtileri ve davranış örüntüleri sergileyecektir. Ama bu dönemde güvensiz bir

bağlanma gerçekleşmiş ise çocuğun kişiliğinde olumsuz kimlik belirtileri görülebilinmektedir.

İnsan doğumundan ölümüne kadar geçen süre içinde hayatta kalabilme olasılığını

arttıracak şekilde kendisine bakan kişi ile yakın ilişki kurmayı sağlayan bir davranış sistemi

geliştirdiği düşünülmektedir. Buna göre, bebekler doğumdan sonraki kendilerine yetememe

durumları nedeniyle hayatta kalabilmek için kendisine bakabilecek bir yetişkine ihtiyaç duyar.

Bu amaçla kendine yakın davranılması ve bakımın yapılmasına yönelik, doğuştan itibaren

sahip olduğu göz temasıyla başlayıp takip, ağlama ve en sonunda kendini kabul ettirme çabası

ile devam eden hiyerarşik bir davranış sistematiğine sahiptir. Bu durum evrimsel olarak da

bebeğin hayatta kalma şansını arttırmaktadır. (Bowlby akt. Uluyol F.2014).

Page 4: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

Yapılan araştırmalarda gelişimsel yaklaşıma göre aile ve çocuk arasındaki ilişkinin,

çocuğun gelişimi ve aile ile arasındaki bağ açısından farklı etkileri olduğu görülmektedir.

Çocuğun bebeklik döneminden yetişkinlik dönemine kadar geçirdiği evrede yaşadıkları

gelişim süreci üzerinde etkiye sahiptir. Bağlanma kuramcıları; bireylerin çocuklukta annesi ile

kurduğu bağlanmanın erişkinlikte çevresindekiler ya da diğerleri ile kuracağı ilişkinin

niteliğini ve insanlardan beklentisini belirleyici olduğunu savunmaktadır. Ayrıca çocuk ile

anne arasındaki temas, sıcak duygular, korku ya da stres gibi durumların yaşandığı

zamanlarda birbirlerine hissettirdikleri huzur, güven, rahatlık ve destek aralarındaki

bağlanmayı oluşturmaktadır.

John Bowlby ve Mary Ainsworth’ un ortak çalışmaları sonucu oluşturulmuş olan

bağlanma kuramındaki ilkelerden biri, temel bakım veren kişi ile kurulan bağlanma

ilişkilerinin yaşam boyu devam ettiği ve yetişkinlik döneminde de bu kurulan bağlanmanın

öneme sahip olduğudur (Bretherton akt. Çalışır M., 2009).

Anne ve çocuk arasında var olan sıcak ilişki bağlanma oluşumunda kişinin hem

kendisine hem de başkalarına ve dış dünyaya güven duygusu kazanmasında önemli bir role

sahiptir. Bireyler doğumlarından itibaren kendi temel ihtiyaçlarından önce kabul göreceği bir

bağlanma öğesine ihtiyaç duyarlar. Bu bağlanma öğesi kaybı söz konusu olduğunda

bebeklerin vermiş olduğu farklı tepkiler bulunmaktadır. Bu kurama göre bu bağlanma

nesnesinin kaybı durumunda verilen tepkilerin yetişkinlik öneminde de aynen devam ettiğidir.

Kuram temel olarak bebeğin bakımını ve ihtiyaçlarını karşılayacak en yakın kişi (anne, baba

ya da bakmakla yükümlü kişi vb.) ile arasındaki duygusal ilişkileri ifade eder. Bowlby’ ye

göre, bebeklik döneminde başlayan duygu, düşünce ve davranış örüntüleri yaşam boyu devam

etmektedir ve bireyin başkalarıyla kurduğu yakın ilişkilerde de önemli etkileri vardır

(1973;1982 akt. Soygüt, 2004). Bowlby tarafından ortaya çıkan bağlanma kavramı,

“Çocuğun kendisini güvende hissetmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi, duygusal yakınlık görme

beklentilerinin karşılanması arayışı ile kendini gösteren, tutarlılığı ve sürekliliği olan duygusal

bir bağ olarak tanımlanmaktadır.”

Bebeklik döneminde bağlanma kuramına bakılacak olunursa; bebeğin güven duyduğu

iletişim halinde olduğu kişilere olumlu tepkiler vermesi, zamanını daha çok bu kişiler ile

geçirme isteği, korku ve kaygı gibi durumlarda kendisine güven veren kişinin yanında olması

ile rahatlama duygusunu yaşaması gibi duygu ve davranış biçimlerinin tümünü kapsamaktadır

(Erkus 1994, Morgan 1991 akt. Soysal A., Bodur Ş., İşeri E. Ve Şenol S, 2005) . Bebekler

Page 5: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

hayatta kalabilme becerilerine sahip olmadan dünyaya geldikleri için hayatlarını idame

edebilmeleri bir başka kişinin bakımı, ilgisi ve sevgisi ile mümkün olmaktadır. Kaçınılmaz

olan durum bebeğin gelişimini tamamlaması için fiziksel, zihinsel, sosyal, duygusal ve ahlaki

ihtiyaçlarını karşılama noktasında bakımını karşılayacak olan anne ya da bu bakımı

karşılayacak başka bir kişiye bağlanmasıdır. Doğumdan itibaren ve devam eden süreçte

kurulan bu bağ bireyin yaşamı boyunca kişiliğini ve hayatını etkiyen önemli bir etken olarak

öne çıkmaktadır (Bretherton, 1992, akt. Tüzün O. ve Sayar K. 2006).

Anne bağlanma ilişkisinde en önemli obje durumundadır. Çünkü çocuk doğumla

birlikte ilk önce anne ile bir bağ kurmaktadır. Bu bağ sonucu oluşan bağlanma daha sonra

anne ile çocuk arasındaki iletişimin kalitesini etkileyecektir. Bu durumda anne eğer kendi

çocukluk döneminde ailesi ile (anne, baba vb.) olumlu ve güvenilir bir ilişki kurmuş ise bu

durumun kendi hayatı, evliliği ve çocuğu ile arasında ki ilişkiyi olumlu yönde etki edecektir

(Biller 1993, Donley 1993, Habip 1996, Ruble ve ark. 1990, Soysal 1999, Zeanah ve ark

1993, Zeanah ve ark. 1997, akt. Soysal A., Bodur Ş., İşeri E. ve Şenol S. 2005).

Bebekler bakımlarını karşılayacak kişi ile etkileşime geçebilecek davranış örüntüleri

ile doğarlar. Bu davranışlar doğumdan itibaren gelişir. Bebekler dünyaya geldikten sonra

isteklerinin karşılanması hususunda bakım veren kişiye yönelik davranışlar

geliştirmektedirler. Bebeklerin bu istekleri hayatlarını devam etmesini sağlayacak ihtiyaçların

yanında yakınlık ve sevgi gibi duygusal bağlardır. Çünkü bebeklerin fiziksel ihtiyaçlarının

yanında duygusal ihtiyaçlarının olacağı da göz ardı edilmemelidir. Bu duygusal bağların

sağlanması ile bebeğin bakım veren kişi ile güvenilir bir bağlanma kurması da söz konusu

olacaktır. Bebeklerde temel güven duygusunun sağlanması için bebeğin ihtiyaçlarını anlamak

ve bu ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Annenin bebeğin ihtiyaçlarını karşılamakta

sorun yaşamaması ve bebeğin isteklerini sağladığı durumlarda da bebek anneyi güvenilir

görüp bu durum ise ileriki yaşam dönemleri üzerinde olumlu etkilere sahip olacaktır. Anne ile

bebek arasında ilişkinin kalitesi bebeğin ihtiyaç ve isteklerinin karşılandığı kadar olduğudur.

Bu ihtiyaçların karşılandığı kadar bebek anne ile arasında ilişkinin kalitesi daha da artacaktır.

Anne ile bebek arasında sıcak ve duygu yüklü bir etkileşimin olması bebeğin güven duygusu

ile güvenli bağlanmasını sağlayacaktır.

Bebeklerde temel güvenin yalnızca anne ile sağlanmadığı durumlar da söz konusudur.

Örneğin; annesi ya da ailesi tarafından terk edilmiş bir bebek ile annesi yanında kalan bir

bebeğin bağlanma durumu aynı olmayacaktır. Burada temel bakımını karşılayan kişiye

Page 6: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

yönelik bir bağlanma söz konusu olacaktır. Fakat bu bakımı karşılayan kişi bebeğin yalnızca

fiziksel ihtiyaçlarını karşılar nitelikte olmaktan öteye gidemeyecektir. Çünkü anne ile aynı

duygusal bağı bakımı üstlenen diğer kişinin sağlaması oldukça güçtür. Bebekler bu durumu

doğumdan sonraki dönemde hemen anlamayacak olsalar bile kendini kabul ettirmeleri için

doğasında olan davranış örüntüleri bakımını sağlayacak kişide karşılık bulmayacaktır. Bir

diğer örnekte kurum bakımında kalan çocukların yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılandığı

göz önüne alındığında bu durumun kurum bakımında kalan çocukların duygusal yönden

dezavantajlı konumda olmalarına neden olacaktır. Bu dezavantajlı durum ise çocukların temel

güven objesine (anne, baba) sahip olmamalarından dolayı güven uygusundan mahrum

kalmalarına neden olacaktır. Kurumlarda her ne kadar bakıcı anneler olsa dahi bu annelerin

vardiya sisteminde çalışıyor olması çocukların güçlü bir duygusal bağ kurmalarının önüne

geçmektedir. Bir gün boyunca gördüğü kişinin daha sonra birkaç gün boyunca görmemesi

çocuklarda güvensiz bir durum yaratmaktadır. İstek ve ihtiyaçlarını her ne kadar karşılanmış

olsa da güçlü ve güvenilir bir bağlanma ilişkisi kuramayacaktır.

Toplum genelinde anne ve çocuğun arasındaki ilişki annenin çocuğa karşı daha

yardımsever, güven verici, özverili, onun için daha dikkatli olduğu ve kendisinden çok

çocuğunu düşünen bir konumda olduğudur. Ainsworth ve ark. (1978), çocuk ve anne arasında

kurulan ilişkisinde arasında üç farklı bağlanma stili ve dolayısıyla üç farklı ilişki tipin söz

etmektedirler:

- Birinci tip, annesi ile arasında ki etkileşimin olumlu olduğu ve çevre ile arasında

kurduğu ilişkide anneyi güven verici bir şekilde kullanmaktadır. Bu durumda 'güvenli çocuk'

tipini ortaya koymaktadır.

- İkinci tipte, anne ile çocuk arasında bir mesafe olması, annenin çocuğun kendisi ile

etkileşime girme davranışlarına cevap vermemesi nedeniyle oluşan 'kaçınan çocuk' tipidir.

- Üçüncü tipte annenin çocuğa karşı daha duyarsız olması, ihtiyaçların karşılanması

hususunda geç kalınması ve düzenli davranış biçimlerinin sergilememesi, isteklerin

zamanında karşılanması ve dışlanmışlık hissinin daha belirgin olduğu durumda ise 'kaygılı

çocuk' tipi ortaya çıkmaktadır (Ainsworth ve ark. 1978, akt. Duyan V.,Sayar Ö. ve Özbulut

M. 2008, s. 103-104).

Çocuklarda ki bu bağlanma stillerinde en önemli konumda annenin olduğu

görülmektedir. Bu üç farklı tipteki bağlanma davranışı anne ile bebeğin arasında ki

iletişimden ortaya çıkmaktadır. Annenin çocuğa ne kadar yakın ya da uzak olması ile

açıklanmaktadır. Bu çocuk tipleri çocukların yaşamları boyunca kişiler ile aralarında

Page 7: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

kuracakları iletişimi etkileyecektir. Yakın ilişkilerlin kurulması, güvenli arkadaşlık ya da

hayat arkadaşlarını seçme hususunda büyük önem arz etmektedir. Çünkü temel güven objesi

ile aralarında sağlam bir duygusal bağ kurulmaması durumunda kişiler arası güven konusunda

yetişkinlik döneminde bireyler sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bu sıkıntıların üstesinden

gelemeyen bireyler daha çok yalnızlığı seçer ve içe kapanık olurlar. Bu nedenle bebeklik

döneminden itibaren kurulacak bağın hafife alınmaması gerekmektedir. Çünkü bu bağ

çocukların yaşamı boyunca güven duygusu ve olumlu kimlik kazanımı hususunda önemli

durumdadır.

Bağlanma kuramının bakış açısına göre bağlanmanın gelişimsel olarak aşağıdaki

süreçlerden geçtiği ifade edilebilir (Ammaniti, Van Ijzendoorn, Speranza ve Tambelli 2000,

akt. Arslan E. 2008);

1. Çocukların doğumdan itibaren doğasında olan yapı ile kendilerine bakan kişiler

arasında ki ilişki de yaşamının ilk beş yılında farklı bir bağlanma biçimi gelişir. Bu

gelişimin yanında farklı kazanımlara sahip olurlar.

2. Çocuk bakımını sağlayacak kişi ile etkileşimini içselleştirmesi bağlanma durumuna

farklı bir boyut kazandırmaktadır.

3. Gelişimsel olarak doğumundan başlayıp, çocukluk dönemi, ergenlik, yetişkinlik ve

yaşlılığı kadar birbirini takip ederek birikimsel olarak devam eder.

4. Çocukların kendi ebeveynlerinden aktarılan bağlanma durumları ailesinden öğrenmiş

olduğu şekilde devam eder ve bu durumda kişilerin kendi bağlanma stilleri üzerinde

önemli bir etkiye sahiptir.

Çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması konusunda anne, baba ya da çocuğa bakmakla

yükümlü diğer yetişkinlerin isteksiz olmaları, çocuğa karşı duyarsız kalmaları, çocuğa

dokunma ve temas kurma noktasında yetersiz kalınması gibi durumların çocukta güvensiz

bağlanma biçimine neden olacaktır. Bu bir duruma maruz kalan çocukların da güven

konusunda sıkıntılar yaşayacağı kaçınılmazdır. Çocuklar da ortaya çıkan güvenli ve güvensiz

bağlanma aile ilişkileri içinde iletişimin yetersiz olması ve sıkı bir aile bağının olmamasında

kaynaklanmaktadır. Bu durumun yanında anne ile babanın da kendi aralarında ilişki ve

etkileşimin de büyük bir payı vardır. Eşler arasına iletişim eksikliği ve uyum problemlerinin

olması durumuna çocuğun bu durumunda etkileneceği öngörülür. Eşler arasına ilişkide

yaşanan problemler yalnızca uyum sorunu ile açıklanmamaktadır. Eşlerin de çocukluk

dönemlerinde kendi ailelerinde yaşamış olduğu sorunlar üzerinden de bu durum

Page 8: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

değerlendirilmektedir. Aile bireylerinin bütün fertlerinin bebeklik döneminden yaşlılık

dönemine kadar kurmuş oldukları bağlanman tüm yaşamlarını etkilemektedir.

Bağlanma kuramında Howe İçsel Çalışma modellerinden bahsetmiştir. İçsel çalışma

modelleri (Howe ve diğerleri, 1999);

1. Ben

2. Diğerleri

3. Ben ve diğerleri arasında gelişen kişi

Yukarıda belirtilen bu öğelerin içinde bulunduğu düşünce, istek ve beklentileri içermektedir.

İçsel çalışma modellerinde bireyler kendilerini nasıl değerlendirdiği ile diğer insanlar

tarafından nasıl değerlendirildiğine dair düşünceleri bağlanma stillerini oluşturmaktadır.

Bireyler kendileri, etkiletişim halinde olduğu diğerleri ile olan ilişkilerini deneyimlerinin

sonucunda öğrenir ( Howe ve diğerleri. 1999, akt. Duyan V., Sayar Ö. ve Özbulut M., 2008, s.

105).

’’Ben’’ ile ilişki de; bireylerin çevresindeki insanlar ile ilişki kurmalarından çok

kendileri hakkında ne hissettikleri ile de sosyal gelişimleri etkilenmektedir. Bireysel

özelliklerimiz, düşük benlik saygımız, çocukluk dönemine ait olumsuz tutum ve davranışlar

nedenini çocukluk dönemindeki tecrübelerimiz ile açıklayabiliriz. Kendimizi nasıl

tanımladığımız ve diğerlerini anlama çabamız gelecekte sorunlarımızı anlamamıza yardımcı

olacaktır. Diğerleri, Bireylerin ilişkilerinde etkileşim halinde bulundukları kişilere yönelik

geliştirdikleri kendisini ve karşısındakini tanıma çabası bu model içinde gelişir. İletişim

halinde bulunduğu kişilerin kendisi hakkında ne hissettiğini önemserler. Bireyler

çevresindeki bireyler ile kurdukları ilişkinin sonucunda kendilerinin gelişimine katkı

sağlayacak olan kendini tanıma ve diğerlerini de tanımlamasına katkıda bulunacaktır (Duyan

V., Sayar Ö. ve Özbulut M., 2008, s. 107).

Ergenlik döneminde bağlanma, ergenlerin etkileşim halinde bulundukları yaşıtlarına

bağlanma davranışlarını ve ilgilerini yönlendirmeleri değişir (Bowlby , 1982 akt. Hamarta E.

2004). Ergenlerin değişimlerinde, bebeklikten itibaren bakımını ve ihtiyaçlarını karşılayan

kişi ile kurmuş olduğu bağlanma ilişkisi, çevreleri ile etkileşimlerinde güvenli üs olarak etki

eder. Ergenler iletişimlerinde kendi yaşıtlarına doğru yönelmelerine rağmen, kendi öz

bakımını karşılayan kişi ile erken kurulmuş olan bağlanma ergenin hayatında daha kalıcı

durumdadır. Erken dönemde kurulan güvenli bağlanma ergenlik döneminde yaşadığı

değişikliklerde kolaylık sağlamıştır. Ailelerin çocuklarında ergenlik döneminde ortaya çıkan

Page 9: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

değişiklilere duyarsız kalmamaları, çocuklarının davranışlarını kısıtlamaması ve onları özgür

bırakması halinde çocuklarının çevresi ile iletişimde daha olumlu sonuçları olacağı ifade

edilir. Bu sayede ailelerin çocuklarının davranışları üzerinde müdahalede stratejileri

uygularlar (Allen ve Land, 1999 akt.Hamarta E. 2004).

Aile bireyleri için çocuklarının ergenlik dönemlerinin sorunsuz bir şekilde atlatılması

önemlidir. Bu dönemlerin sorunsuz atlatılabilinmesi için öneri ve yardımlara ihtiyaçları

vardır. Fakat bu öneriler daha çok güvenli bir bağlanma stiline sahip ergenlerin ailesi ve

çevresi tarafından verilir. Bu ergeneler sosyal ilişkilerde olumlu davranışlara sahip olan

güvenli arkadaşlar ile iletişim halinde olma çabasında olurlar. Bu durumun tam tersi

özelliklere sahip ergenler güvensiz aile bireylerine sahip oldukları için ergenlik döneminde

güvenli aile bireylerine sahip ergenlere göre daha çok sorun ile karşı karşıya kalırlar.

ergenlerin aileleri ile arasında güvenli bir bağlanma stili oluşmamış ise davranış bozuklukları

olması, düşük öz benlik saygısı, sosyal ilişkilerde sorunlar yaşanması ve anti sosyal kişilik

belirtilerinin görülmesi eğiliminedirler (Cooper, Shaver ve Colins, 1998 akt. Hamarta E.

2004).

Bartholomew ve Horowitz’ in 1998 yılında yaptıkları çalışmada yetişkin bağlanma

stilleri konusunda Dörtlü Bağlanma Modeli adı verilen bir bağlanma modeli ileri sürmüşlerdir

(Bartholomew, Horowitz akt. Arslan E. 2008). Bu modele göre;

Dörtlü bağlanma modeli

Bağlanma Kuramı'na göre, çocuklar doğumlarından itibaren bakımını karşılayan kişi

ile arasındaki iletişim, ilişki ve deneyimleri yaşamı boyunca kuracağı diğer ilişkilerde model

olarak kullanır. Bu durumdan yola çıkarak kişilerde benlik modeli ve başkaları modeli

gelişir. Benlik modeli, bireyin kendisini ne kadar sevilmeye değer ve önemli bir birey olarak

gördüğüdür. Başkaları modeli ise bireyin karşısındaki kişilerin ne kadar güvenilir olduğu ve

sevilmeye değer olup olmadığı durumudur. Bebeklerin özellikler annelerinin ihtiyaçlarını

zamanında ve ihtiyacı kadar karşılanması durumunda güvenli bağlanan bireyler olmalarını

sağlamaktadır. Bu da olumlu benlik modeli ile başkaları modelinin gelişmesini sağlamaktadır.

Bu şekilde olumlu duygu ve düşüncelere sahip olan bireyler daha çok kendine güvenen,

ihtiyaçları konusunda daha net olabilen, isteklerinin karşılanması hususunda çekinmeyen ve

yakın ilişki kurmakta sorun yaşamayan bireyler olmaktadırlar.

Dörtlü bağlanma modeli, bireylerin kendi benliklerini ve diğer bireyleri olumlu ya da

olumsuz değerlendirmesi noktasında ele almaktadır. Bu bakımdan bireyin kendisine olumlu-

Page 10: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

diğerlerine olumlu(güvenli), kendine olumlu - diğerlerine olumsuz (kayıtsız), kendine

olumsuz - diğerlerine olumlu (saplantılı) ve kendine olumsuz - diğerlerine olumsuz (korkulu)

Olmak üzere dört çeşit bağlanma stili vardır. (Bartholomew, 1990; Bartholomew ve

Horowitz, 1991; Bartholomew ve Shaver, 1998). Bu bağlanma stilleri aşağıdaki şekilde

açıklanabilir;

Güvenli bağlanma: Bu bağlanma stilinde, benlik modeli ve başkaları modeli olumlu bir

yapıya sahiptir. Güvenli bağlanma da bireyler çevresi ile ilişkilerinde daha kendine güvenen

ve kendilerine daha çok değer veren duygulara sahiptir. Güvenli bağlanma, kişiler kabul

ederliliklerini ve başkaları ile aralarındaki ilişkide olumlu tepkiler alacaklarını

düşünmektedirler. Başka bireylerin kendilerini sevebilecekleri ve kendilerini kabul

ettirebilecekleri hususunda güven duygusuna sahiptirler (Bartholomew ve Horowitz, 1991).

Örneğin; güvenli bağlanma duygusuna sahip bireyler ikili ilişkilerinde daha başarılıdırlar

bunun yanında özgüven konusunda da yeterlidirler. Çünkü bu kişilerde olumlu benlik modeli

ve olumlu başkaları modeli gelişmiş durumdadır. Toplum içinde kendilerini daha rahat ifade

edebilir ve sorunlarını çözme noktasında da sorunlar ile baş edebilme kapasitesi güçlüdür.

Kayıtsız bağlanma: Bu bağlanma stili, olumlu benlik modeli ve olumsuz başkaları modelinin

birleşiminden oluşur. Bu kişiler kendi kabul görme durumundan şüphe duymazlar fakat

başkalarının tutum ve davranışlarında kendilerini savunmaya geçerler. Kendisine yönelik

olumlu davranışlara ve tutumlara sahip iken başkalarına karşı olumsuz bir tavır içinde olurlar.

Bu stildeki bireyler daha çok kendi başlarına kalmayı tercih eden, ikili ilişkilerin getireceği

sorunlardan kaçmayı tercih eden ve bunlara benzer sorunlardan kaçınmaktadırlar

(Bartholomew ve Horowitz, 1991). Örneğin; bu stildeki kişiler problemlerini ve ihtiyaçlarını

kendi kendine çözmeye çalışmaktadırlar. Fakat kendilerinden bu başkaları sorunlarına yardım

edilmesi istendiğinde kaçınan kişilerdir. Kendi tutum ve davranışları üzerinden başkalarına

hesap vermekten hoşlanmayan kişi tipleridir. Ayrıca bu kişiler karşılarındaki kişilerden de

hesap sormayan ve kendilerine zarar vereceklerini düşündükleri durumlardan kaçınan

kişilerdir.

Saplantılı bağlanma: Bu bağlanma stili, bu kişilerin kendilerinin karşılarındaki kişilerde olan

değeri konusunda kaygıları bulunmaktadır. Karşılarındaki kişilere daha çok güven duyarlar.

Kaygı duydukları konuların başına kendilerine olan güven ve başkaları tarafından kabul

görmedir. (Bartholomew ve Shaver, 1998). Saplantılı bağlanma, diğer insanların olumlu

değerlendirilmesi ile birlikte bir değersizlik duygusunu ortaya çıkarmaktadır. Bu stilde

bireyler yakın çevresinden değer ve yeterlilik konusunda onay almayı beklerler. Bu bireyler

kendilerine güven konusunda kaygılıdırlar. Karşısında kişilere kendi benliklerinden daha çok

Page 11: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

değer veririler (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Örneğin bu bağlanma stiline sahip bireyler

başkalarının düşüncelerine daha çok önem vermektedirler. Karşılarında kişilerin fikirlerinin

bir öneminin olmadığını düşünürler. Kendi benlik saygılarının düşük olduğu görülür. Bu

nenle de sürekli kendini kendi fikir ile davranışlarına onay ve kabul arayışı içinde olurlar.

Korkulu bağlanma: Bu bağlanma stili, olumsuz benlik modeli ve olumsuz diğerleri

modelinin içermektedir. Bu bireyler kendini kabul ettirme ve fikir ile davranışlarına onay

araması hususunda saplantılı bireyler ile benzerlik göstermektedir. Bu bireylerin diğer bireyler

ile yakın ilişki kurmaktan kaçma davranışları sergilemesinin en büyük nedeni kaybetme ve

reddedilme gibi olumsuz yaşam tecrübelerinin engellenmesi isteğidir (Bartholomew ve

Shaver, 1998). Bu bağlanma stilinde bireyler sevilmeyeceği ve kendilerinin değersiz olduğu

algısına sahip oldukları için ikili ilişkilerden ve yakın ilişkilerden kaçınmaktadırlar.

Reddedilme hissini kendileri için olumsuz duygu oluşturması nedeniyle sürekli kaçınan bu

tipteki kişiler kendilerini bu davranış sonucunda çıkacak olumsuzluklara karşı koruma çabası

içindedirler (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Örneğin; bu bağlanma stiline sahip kişiler

çoğunlukla kendisini toplumdan soyutlamış ve aile bağları konusunda ise başarısızlık öyküsü

olan kişilerdir. Bu stile sahip kişiler diğer stillere göre daha ağır bir yapıdadır. Güven ve kabul

kazanma konusunda sürekli kaçınan ve kendileri de dahil olmak üzere kimseye güvenmeyen

kişilerdir. Çevresi ile ilişkilerinde problem yaşayan tiplerdir. Problemlerin çözümünü yalnız

başına yapamadıkları gibi bir başkasına da güvenmedikleri için yardım almayı kabul etmezler.

Bu bağlanma türlerini benlik kavramı arasında ilişki de güvenli ve kayıtsız

bağlanmanın pozitif bir ilişkiye sahip olduğu fakat diğer iki bağlanma stili olan korkulu ve

saplantılı bağlanma negatif bir ilişki olduğu görülmektedir. Sosyal bir kişilik davranışı ile bu

stilleri değerlendirildiğinde güvenli ve saplantılı bağlanmanın pozitif, kayıtsız ve korkulu

bağlanmanın negatif bir ilişki içerisinde olduğundan söz edilebilinir (Bartholomew ve

Horowitz, 1991). Bireylerin kendilerine duyduğu saygı ile karşısındaki bireylerden beklentisi

arasında ilişki nasıl bir bağlanma stiline sahip olduğu ile açıklanabilir. Sevgi ve kabul görmüş

bir sosyal ortamda büyüyen bireyler ile daha baskıcı ve asosyal ortamda yetişmiş kişi arasında

farkların olduğu söylenebilir.

Karşılıklı Bağımlılık Kuramı

Bu kurama göre, insanların kendilerine olumlu duygular veren ilişkilere yaklaşma,

kendilerinde olumsuz hisler oluşturan durumlardan kaçınmasını ifade etmektedir. Çiftler

arasında ilişki ve bunun sonucunda ortaya çıkan etkileşimi açıklayan bir kuramdır. Buradaki

Page 12: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

etkileşim aralarında bulunan iletişim, davranış ve ilişkinin bütünü olarak ele alınmaktadır.

Kişiler arasında temel alınan durum haz veren davranışa yaklaşma, olumsuz olan durumlardan

uzaklaşma ve kaçınmadır. Bireylerin ilişkiden aldığı sevgi, saygı, mutluluk, memnuniyet ve

bu ilişkiden dolay duydukları hoşnut olma durumu kurulan ilişkinin ödülleridir. İlişkinin bir

de bedelleri vardır. Bunlarda; endişe, ilişki için harcanan çaba, sorunlar ile mücadele ve

çatışmadır (Rusbult ve Buunk, 1993 akt. Büyükşahin, A., 2006). Bireyler sorunların

üstesinden gelirken vermiş oldukları çabanın sonucunu görmek isterler. Bu nedenle de

bağımlılık duydukları duruma yönelik çabalarına farklı durumlar ile açıklama getirmeye

çalışırlar. Bu kuramın iki birey arasında karşılıklı istek ve hazdan oluştuğunu düşünürsek bu

isteğin sonucunda birey vermiş olduğu çabanın meyvesini görmek istemektedir. Bu meyveyi

elde edinceye kadar ödemiş oluğu bedelleri kazanca çevirmek durumunda olduğu düşünebilir.

Bu nedenle kişiler arası ilişkide doyumun sağlanması ve kişilerin neyi ne kadar istediği

bilmeleri sağlanmalıdır.

TARTIŞMA VE DEĞERLENDİRME

Bağlanma, insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri

güçlü ve anlamlı olan duygusal bağlardır. Bu bağlar yaşamın ilk yıllarında oluşur ve yaşamın

ilerleyen evrelerinde farklılık göstermeden devam eder. Çocuğun anne ve baba temel güven

objesini içselleştirme tarzı, gelecekte bir ilişkiye girdiğinde karşısındaki kişiyi ne gözle

göreceğinin temelini oluşturur. Başka bir deyişle, çocukların anne babalarına duyduğu

bağlılık, yetişkin olduklarında başkalarıyla anlamlı ilişkiler kurma becerilerini etkiler.

Bağlanma, bireylerin korku, hastalık, endişe, kaygı ve olumsuz yaşam deneyimleri gibi

durumlarda bu sorunlarına cevap verebilecek bir birey ile yakın ilişki kurma olarak da ifade

edilebilinir. Birey tehdit hissetmezse ya da bağlanmaya temel alınan kişiden ayrılmazsa

bağlanma davranışının ortay çıkmadığında söz edilir. Bağlanma çocuğun bebeklik döneminde

temel güven objesi olan anne, baba ya da bakmakla yükümlü üçüncü kişilere güven duygusu

ile başlamaktadır. Bağlanma stillerine göre kişilerin kişilikleri ve gelişimleri hakkında da bilgi

sahibi olunması sağlamaktadır. Yapılan araştırmalara göre kimlik gelişiminin güvenli

bağlanan kişilerde olumlu fakat güvensiz bağlanan kişilerde olumsuz olduğu görülmüştür.

Bağlanmada kültürel farklılıkların yanında aynı ülke içinde farklı bölgelerde değişik

bağlanma örüntüleri görülmektedir. Bu farklı durumların çalışma yapılan gruplar ile ilgili

Page 13: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

olabileceği düşünülse de kültürel yapının farklı bağlanma örüntüleri oluşturduğu

görülmektedir. Ülkemiz ataerkil bir toplum yapısı olması nedeni ile çocuk ile ilişki de her ne

kadar baba ön planda olsa da anne çocuğa karşı daha korumacı ve destek verici, babanın ise

ilişki içinde denge sağlayıcı durumda olması gibi faktörler bağlanmayı etkiyen diğer

nedenlerdir (Ijzendoorn ve Kroonenberg, 1988 akt., Soysal A., Bodur Ş., İşeri E. Ve Şenol S.

2005).

Sosyal hizmet ile bağlanma kuramının arasındaki ilişkiye bakılacak olunursa; yapılan

mesleki çalışmada sosyal hizmet uzmanı ile görüşme yapılan müracaatçı arasında güven

duygusunun oluşmasında bağlanma kuramı önemli bir yer tutmaktadır. Bu güven duygusunun

olumlu bir şekilde olması daha sağlıklı bir görüşmeyi sağlayacaktır. Sosyal hizmet uzmanın

mesleki bilgi, beceri ve teorik eğitimini aldığı dönemde bağlanma kuramına ilişkin teorik

bilgiye sahip olması gerekmektedir. Bu bilgilere sahip olması ve bu kuramı bütün boyutları ile

biliyor olması gerekmektedir. Bu durum da bireysel görüşme yaparken daha iyi bir müdahale

planı hazırlamayı ve bireyin gelişim dönemleri ile ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmasını

sağlayacaktır. Yüzeysel sorunlara odaklanırken farklı ve bütüncül bakış açısı ile bireye

yönelik müdahale planı düzenlemesini sağlayacaktır. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanının

öncelilikle kendi gelişim süreçleri hakkında bilgi sahibi olması ve yaşam boyunca kurduğu

bağlanma stilleri üzerine çalışması gerekmektedir. Bu sosyal hizmet uzmanın mesleki

bilgilerine katkı sağlayacak olup kendi farkındalığını kazanmasını sağlayacaktır. İnsanlarla

bire bir çalışan meslek gruplarında uzmanın kendi ile ilgili bilgi sahibi olması yapılan

müdahalenin etkin e çözüm odaklı olmasını sağlayacaktır. Çünkü bağlanmanın bebeklikten

başlayıp, çocukluk dönemi, ergenlik dönemi, yetişkinlik dönemi ve yaşlılık döneminde de

devam etmektedir. Kısacası doğumdan ölüme kadar geçen süreçteki her evre bağlanma ile

ilişkilendirilebilir. Bu durumlar göz önüne alınarak sosyal hizmet uzmanının bağlanma ve

bağlanma kuramı konusunda yeterli olması, müracaatçı ile arasında güvenli ilişki kurmasını

sağlayacaktır.

Bağlanma; sosyal hizmet uzmanın çalışma alanlarında ve karşılaştığı farklı sorunlara

sahip müracaatçılara yönelik müdahale hususunda yardımcı olacaktır. Değerlendirme ve

müdahale yapılması gereken vakaların; aile ilişkileri, çevresi ile ilişkileri, şiddet eğilimi,

anne-baba arasındaki ilişkiler, kendine ya da başkalarına zarar verme, bağımlılık, ihmal,

istismar ve madde kullanımı gibi konularda bağlanma kuramının önemli bir desteği olacaktır.

Bireylerin bebeklik dönemi, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde yaşadıkları olumsuz

etkileşimlerin yetişkinlik döneminde kendilerinde oluşan olumsuz tutum ve davranışların

Page 14: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

üzerinde etkilerini bağlanma kuramına bağlı kalarak araştıran sosyal hizmet uzmanı sorunun

kaynağı hakkında bilgi sahibi olur.

Bağlanma ile ilgili yapılan çalışmalara baktığımızda bu kuramın gelişim dönemleri

üzerinde oldukça etkili olduğu görülmektedir. Fakat bireysel olarak yapılan görüşmelerde

sadece bağlanma kuramına bağlı kalarak çalışmak yeterli olmayıp bunun yanında sosyal

hizmet uzmanın ayrıntılı bir şekilde gelişim dönemleri ve bunun ile ilgili çalışılmış olan bütün

kuramlar ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olması gerekmektedir. Bağlanma odaklı çalışma

yapacak olan sosyal hizmet uzmanı bağlanmanın tüm boyutlarını ele almalı ve ilişkilerin

özünü değerlendirmelidir. Uzmanın bağlanma odaklı çalışabileceği ortamın kurum ve

kuruluşlarda sağlanması da önemlidir. Bunun yanında yeterli meslek elemanı olmalı,

kurumlardaki işin bireysel temelli çalışmalara engel olmaması ve kaynakların verimli

kullanılması ile ilgilidir. Sosyal hizmetin tanımında yer alan sosyal olmak ve sosyal

işlevselliği arttırma bireyin gelişimi için önemli olan kavramlardandır. Bağlanma kuramında

çocuğun bağlanma stillerine bakıldığında yabancı ortam etkisinin kullanılması ve yabancı

ortamda aşırı tepki gösteren çocukların güvensiz bağlanma stili olduğu görülmektedir.

Güvensiz bağlanma stili gerçekleştiren bu çocukların yetişkinlik döneminde var olan sosyal

ortamlardan kaçınma bu ortamlara uyum sağlama davranışları sorunlar yaşadığını gösteren

araştırmalar mevcuttur. Bu durumu sosyal hizmetin tanımı ve yaklaşımı içerisinde ele alacak

olursak, bağlanma stilinin sosyal işlevselliği etkilediğini söyleyebiliriz. Sosyal hizmet uzmanı

olarak çalıştığımız alan itibari ile bizimde müdahale etmemizi ve çalışmalarımızı doğru

şekilde planlamamız açısından önem teşkil etmektedir.

Page 15: Web viewBolwby’ e göre bağlanma davranışı; annenin bebek ile arasındaki bağın aralarındaki içgüdüsel nedenlerle ortaya çıktığıdır

Kaynakça

Arslan E. (2008). Bağlanma Stilleri Açısından Ergenlerde Erikson’un Psikososyal Gelişim

Dönemleri ve Ego Kimlik Süreçlerinin İncelenmesi. Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Çocuk Gelişimi ve Yönetimi Ana Bilim Dalı Çocuk Gelişimi ve Eğitimi

Bilim Dalı.

Büyükşahin A. (2006). Yakın İlişkilerde Bağlanım: Yatırım Modelinin Bağlanma Stilleri ve

Bazı İlişkisel Değişkenler Yönünden İncelenmesi. Ankara: Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı.

Çalışır M. (2009). Yetişkin Bağlanma Kuramı ve Duygulanım Düzenleme Stratejilerinin

Depresyonla İlişkisi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Anabilim Dalı. Psikiyatride

Güncel Yaklaşımlar. 251;240-255.

Duyan V., Sayar Ö. ve Özbulut M. (2008). Sosyal Hizmeti Tanımak ve Anlamak. Ankara:

Öncü.

Hamarta E. (2004). Bağlanma Teorisi. Anadolu üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Cilt 14,

53-66.

Soysal Ş., Bodur, Ş., İşeri E. ve Şenol, S. (2005). Bebeklik Dönemindeki Bağlanma Sürecine

Genel Bir Bakış. Klinik Psikiyatri;8:88-99.

Soygüt G. (2004). Bir Düzeltici Bağlanma İlişkisi Olarak Psikoterapi: Psikoterapi

Süreçlerinde Bağlanma ve Teröpatik İttifak. Türk Psikoloji Yazıları 7(13)63-77.

Tüzün O. ve Sayar K. (2006). Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji. 2006, 19(1):24-39.

Uluyol F. (2014). Bağlanma Örüntüleri, Eşe Yönelik Kişilerarası Şemalar ve Evlilik

Sorunlarıyla Başa Çıkabilme Düzeyleri Arasındaki İlişki. Ankara: Hacettepe Üniversitesi

Psikoloji Anabilim Dalı.

Yıldız M. (2012). Bağlanma Kuramı Açısından Yaşlılık Dönemine Genel Bir Bakış.

Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 36 (1);3,1-30. Sivas