56
11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır ve o dönemde onlara göre çok iyi bir konuma gelinmiştir. Genç Cumhuriyet’in “sanayi hamlesini” sadece en çok tüketilen malları (tekstil ürünleri, çimento, selüloz vb.) Türkiye’de üretmek üzere fabrikalar kurma/kurdurma girişimi olarak görmemek gerekir (Göker, 2004: 187). 11. 1. Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Yıllarında (1835-1923) Sanayinin Genel Durumu Tarih boyunca bilim ve teknoloji birikimine, onun her alanda kullanımı sağlayan milletler; toplumsal refahın yaygınlaşmasını gerçekleştirmişler, milli egemenliklerini daha risksiz ve rahat atmosferde korumuşlardır. Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra Avrupa’da her alanda başlayan uyanış hareketi; eğitim, bilim ve teknoloji alanlarında yeni yönelimler yaratmış, bilim ve teknoloji üretimine ivme kazandırmış, bu değişim ve dönüşüm süreci paralelinde yeni ticarei faaliyetler ve Pazar oluşumunu gerçekleştiren, zengin hammadde kaynaklarına sahip olan yeni coğrafyalar, yeniçağa damgasını vuracak unsurlar haline gelmiştir. 17. yüzyıla kadar bilim ve teknoloji üretimine önem veren ve onu yerinde kullanan Osmanlı İmparatorluğu, bu sayede “Cihan İmparatorluğu” niteliği kazanmıştır. Ancak daha sonraki yüzyıllarda Avrupa’da Rönesans hareketi ile başlayan süreçlerin yarattığı yeni dünya düzenini yeterince izlemeyen İmparatorluğun, özellikle eğitim sürecine gereken önemi vermemesi ve buna dayalı temel çıktıları elde edememesi gibi unsurlar nedeniyle matbaanın ve buharlı makinanın kazandırdığı yeni toplumsal boyut, ekonomik ve askeri gelişmeler ile Avrupa’da başlayan “Sanayi Devrimi” ne ayak uyduramamıştır. 18. Yüzyılda tüm Avrupa’yı etkisi altına alan sanayileşme hareketinin gerisinde kalan bu büyük İmparatorluk; dünya bilim ve teknoloji üretimine katkıda bulunmamış, mevcutları özümseyememiş ve hatta temin edememiştir. Tüm bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra, dünyayı etkilemeye başlayan yeni anlayışlardan uzak kalınması, ülkelerde herhangi bir sanayinin kurulmasına imkan verecek şartları sağlayamamıştır (Ayhan, 2002:67). 19. Yüzyılda ABD’de ve birçok Avrupa ülkesinde bilim ve teknoloji üretiminin dinamosu olan üniversiteler ve araştırma enstitüleri kurulurken, sadece giyime dayalı ilk sanayi tesislerini kurarak sanayileşme yolunda ilk adımları atmaya çalışan Osmanlı 1

 · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji PolitikasıTürkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin

sanayi atılımından önce başlamıştır ve o dönemde onlara göre çok iyi bir konuma gelinmiştir. Genç Cumhuriyet’in “sanayi hamlesini” sadece en çok tüketilen malları (tekstil ürünleri, çimento, selüloz vb.) Türkiye’de üretmek üzere fabrikalar kurma/kurdurma girişimi olarak görmemek gerekir (Göker, 2004: 187).

11. 1. Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Yıllarında (1835-1923) Sanayinin Genel Durumu

Tarih boyunca bilim ve teknoloji birikimine, onun her alanda kullanımı sağlayan milletler; toplumsal refahın yaygınlaşmasını gerçekleştirmişler, milli egemenliklerini daha risksiz ve rahat atmosferde korumuşlardır. Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra Avrupa’da her alanda başlayan uyanış hareketi; eğitim, bilim ve teknoloji alanlarında yeni yönelimler yaratmış, bilim ve teknoloji üretimine ivme kazandırmış, bu değişim ve dönüşüm süreci paralelinde yeni ticarei faaliyetler ve Pazar oluşumunu gerçekleştiren, zengin hammadde kaynaklarına sahip olan yeni coğrafyalar, yeniçağa damgasını vuracak unsurlar haline gelmiştir. 17. yüzyıla kadar bilim ve teknoloji üretimine önem veren ve onu yerinde kullanan Osmanlı İmparatorluğu, bu sayede “Cihan İmparatorluğu” niteliği kazanmıştır. Ancak daha sonraki yüzyıllarda Avrupa’da Rönesans hareketi ile başlayan süreçlerin yarattığı yeni dünya düzenini yeterince izlemeyen İmparatorluğun, özellikle eğitim sürecine gereken önemi vermemesi ve buna dayalı temel çıktıları elde edememesi gibi unsurlar nedeniyle matbaanın ve buharlı makinanın kazandırdığı yeni toplumsal boyut, ekonomik ve askeri gelişmeler ile Avrupa’da başlayan “Sanayi Devrimi” ne ayak uyduramamıştır. 18. Yüzyılda tüm Avrupa’yı etkisi altına alan sanayileşme hareketinin gerisinde kalan bu büyük İmparatorluk; dünya bilim ve teknoloji üretimine katkıda bulunmamış, mevcutları özümseyememiş ve hatta temin edememiştir. Tüm bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra, dünyayı etkilemeye başlayan yeni anlayışlardan uzak kalınması, ülkelerde herhangi bir sanayinin kurulmasına imkan verecek şartları sağlayamamıştır (Ayhan, 2002:67). 19. Yüzyılda ABD’de ve birçok Avrupa ülkesinde bilim ve teknoloji üretiminin dinamosu olan üniversiteler ve araştırma enstitüleri kurulurken, sadece giyime dayalı ilk sanayi tesislerini kurarak sanayileşme yolunda ilk adımları atmaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu; genel üretim dinamiklerini bir türlü harekete geçirememiş, mevcut potansiyelini artıramamıştır. Askeri ihtiyaçları karşılamak üzere 1810 yılında özel sektörden devlete geçen Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, İstanbul Feshane Fabrikası (1836) (ilk tekstil fabrikası) ve askeri elbise üretimi için Çuval Fabrikası (1836) olmak üzere 1836 yılında sadece 3 fabrikaya sahip olan Osmanlı İmparatorluğunda izleyen yıllarda devlet tarafından şu tesisler üretime açılmıştır;

1845 Hereke Dokuma Fabrikası İzmit ve İslimiye Çuha Fabrikası 1845 Zeytinburnu Demir Fabrikası

1

Page 2:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

1846 İzmir Kağıt Fabrikası (1855 yılında kötü işletmecilik ve Avrupa rekabeti nedeniyle kapanmıştır)

1855 Bursa İpekli Mensucat, Balıkesir Aba Fabrikası 1892 Yıldız Porselen Fabrikası 1894 Eskişehir Buharlı Lokomotif ve Vagon Onarım Fabrikası 1911 Gebze-Darıca ilk Çimento Fabrikası

Özel sektör girişimciliğinin çok cılız olduğu dönemde özel teşebbüs tarafından sadece 1850 yılında Basmane (Zeytinburnu Fabrikası) dokuma şirketi ile 1846’da Cam ve Billur Fabrikası faaliyete geçmiştir. Dış desteklerle Devlet tarafından 1867 yılında kurulmuş bulunan PTT fabrikası, “Mars Telgraf Cihazının” onarımı ile hizmet vermeye başlamış ancak gelişen teknolojilere ayak uyduramayarak kapanmıştır (Ayhan, 2002: 68). Aynı dönemde ordunun silah ihtiyacını karşılamak için Tophane, Zeytinburnu Silah ve Demir fabrikaları ile Haliç Tersanesi hizmete açılmıştır. İstanbul Ayvansaray’da ilk modern değirmen (1872), 1885 yılında Tırpani Kardeşler tarafından Adana Tekstil Fabrikası 1884-1887 yılları arasında Cibali (İstanbul), İzmir, Adana, Samsun Tütün Fabrikaları, 1887 Beykoz Hamidiye Kağıt Fabrikası (mali güçlükler nedeniyle işletilememiştir), 1892 İstanbul Zeytinburnu ilk Kereste Fabrikası, 1904 Selanik ilk Konserve Fabrikası, 1868’den itibaren İstanbul’da birkaç Bira Fabrikası. Birinci Dünya Savaşından önce İzmir’de Rankin ve İssiganis Şirketleri, o dönemde doğuda kurulmuş en eski, en büyük ve en ileri teknikle çalışan buhar makinaları ve içten yanmalı motor üretimi ile öteki sanayi alanlarında faaliyet gösteren işletmelerdi. 1879’da “Osmanlı İhtira Beratı Kanunu” patent düzenlemeleri içeren kanun çıkarılmıştır. İstanbul sanayinin odak merkezi ve İzmir gıda ticaretinin yoğunluk kazandığı kenttir. 1860 yılından itibaren Osmanlı esnafını güçlendirme ve rekabet gücü kazandırmaya ağırlık vermiştir. 1864 yılında “Islah-ı Sanayi Komisyonu” kurulmuştur. 1913 yılında “Teşvik-i Sanayi Kanunu” ile sübvansiyon mahiyetinde sağlanan mali desteklerle birçok sanayi tesisinin özel sektörce inşasına başlanmıştır. 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi (Balta Limanı Sözleşmesi) ve diğer Avrupa ülkeleri ile yapılan ticaret sözleşmeleri sonucu Osmanlı Devleti gümrük egemenliği onlara terk edilerek Avrupa sanayinin açık pazarı olmuştur (Ayhan, 2002: 69).

11. 2. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji PolitikasıTürkiye’de Cumhuriyet öncesi dönemde bilim ve teknoloji politikaları

dediğimizde; 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğunda bilime ve bilim adamlarına verilen destek ve teşvikler azalmaya başlamıştır ve Batı’da başlayan Rönesans ve yenileşme hareketlerinden uzak kalınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaygın iktisadi faaliyet tarım döneminin ekonomik gücünün de elde edilmesi konusunda kurulan tımar sitemi ile yarara sağlanmaktaydı. Ancak Batı ‘da başlayan Sanayi Devrimini Osmanlı İmparatorluğu yakalayamamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ekonomisiyle ilişkilerinin geliştirilme süreci 16. yüzyılda başlamıştır. 1783-1911 yılları arasında Osmanlı dış ticareti önemli ölçüde artmıştır. Osmanlı İmparatorluğundaki dolaysız yabancı dış yatırımlar 1860-1880 arası az çok sabit kalmışken, 1890-1914 döneminde üç kat artırmıştır.

1881-1908 yılları arasında Avrupa’nın İmparatorluktaki ticaret ve yatırım faaliyetleri artarken Osmanlı ekonomisi ve özellikle Anadolu ekonomisi tarımsal niteliğini korumuştur.

Avrupa’nın Osmanlı İmparatorluğu’nda giderek genişleyen faaliyetlerinin simgesi ve taşıyıcı gücü olan Osmanlı Düyun-u Umumiye İdaresi büyük boyutlara

Page 3:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

ulaşan Osmanlı borçlarının Avrupalı alacaklılarına geri ödenmesini denetlemek üzere 1881 yılında kurulmuştur. Düyun-u Umumiye Osmanlı İmparatorluğu açısından özellikle 19. Yüzyılda egemenlik haklarından verilen en önemli ödün olması yanı sıra Avrupalılar açısından da alacaklarını garanti altına almak anlamına gelmekteydi. (Yücel, 1997: 44) Osmanlı imparatorluğu son §dönemde yaşanan Balkan Savaşları ardından Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu ekonomisinde ciddi bir tahribat yapmış ve aynı zamanda Osmanlı Döneminde yetişmiş olan insan gücünün de büyük ölçüde yitirilmesine neden olmuştur.

Türkiye’nin İktisadi Gelişimini Temel Özellikleri

Kuruluş Dönemi 1923-46

Yapılanma Dönemi 1947-

79

Yeniden Yapılanma 1980-…

Sanayileşme Modeli

Dünya ekonomisine katılma, sonra ithal ikamesi (1. Aşama)

İthal ikamesi (2. Aşama)

Dünya ekonomisine katılma (etkinleşme)

Bilim Politikası

Arz yanlı Arz yanlı, doğrusal model

Tüm bilgi transfer kanallarının kullanılması, yenilik politika arayışları

Teknoloji Politikası

Özümsenmemiş bilgi transferi

Özümsenmiş bilgi transferi, taklit, öğrenme

Teknoloji ve yenilik politikası ile iç içe talep ögelerine açık

Kaynak: Türel 1999’dan aktaran Ayhan, 2002: 73

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ekonomik kalkınma hızlı bir sanayileşme ile mümkün olacağı görüşü benimsenmiştir. Tarım, sanayideki gelişmeyi hızlandırarak destek olacak bir sektör olarak seçilmiştir.

1924 yılında İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasının hükümete sunduğu raporda, mevcut imalat sanayinin geliştirilebilmesi için yönetici ve becerili işgücü yetiştirilmesinin önemi vurgulanmıştır.

1927 yılında yapılan sanayi sayımında ülkede (65.3 bin sanayi kuruluşu, 266.9 bin işçi) sanayi kuruluşu denebilecek, 322 tesis ve 17.000 çalışan bulunmaktaydı. Bu kuruluşların %70’i gıda ve dokuma üreten ve ortalama 30 işçi çalıştıran işletmelerdir. Ülkenin önemli 94 işletmesi de yabancı sermaye denetimi altındadır. 7 demiryolu şirketi, 6 maden işletmesi, 23 banka, 12 sanayi işletmesi, 35 ticaret şirketi ve 11’i de belediyelerden imtiyaz almış kuruluşlardır.

Bu dönemde teknolojik gelişim için gerekli olan bilimsel ve teknolojik altyapı son derece zayıftır. (1927 yılında yapılan nüfus sayımına göre Türkiye’nin nüfusu 14 milyon kadardır. Yarıdan fazlası kadın, kalan yarısının da önemli bölümü yaşlı ve çocuktu. %80’i köylerde, %20’si şehirlerde yaşıyor. Kişibaşı gelir)

1933-1939 döneminde, Sümerbank kurulmuştur. 3 Haziran 1933’te 2262 sayılı Kanunla kurulan Sümerbank ile devlet imalat sanayi yönetimi bu kuruluşa verilmiştir. Bu dönemde büyük kentler ve yakınlarında büyük fabrikalar kurulmuştur. Aynı dönem içerisinde ilk defa Planlı Kalkınma modeli uygulanmaya konulmuştur. 1933-1938 yıllarını kapsayan 5 Yıllık Kalkınma Planı ile maden, kâğıt, seramik, cam ve kimya sanayiinde yatırımların düzenlenmesi gündeme gelmiştir.

Page 4:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

1933 yılı yabancı bilim adamlarının da yoğun bir şekilde Türk üretiminde istihdam edildikleri bir zamandır.(dönemin dolar kuru üzerinden 50 dolar civarında, okuryazarlık oranı %11)

1939-1950 döneminde imalat sanayiinde başlayan yatırımlar ikinci Dünya Savaşı ile kesintiye uğramıştır. (1927 yılında çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu ile girişimcilere geniş teşvik ve yararlar sağlanmıştır. Yücel 2006:159)

Bu dönemde devlet daha çok yol, baraj, liman gibi altyapı yatırımlarına ağırlık verirken, teknolojik transferi ağırlıklı yatırımlar özel sektörce üstlenilmesi biçiminde bir teşvik politikası uygulamaya konulmuştur. Bu politikalara rağmen kamu iktisadi kuruluşları gelişmelerine devam etmiştir. (Yücel, 1997:47) 1957 yılında çıkarılan Yabancı Sermaye Teşvik Kanunları ile yabancı sermayenin gelişmesini özendiren, ekonomik, siyasi tüm güvenceler verilmiştir.

1930’larda başlayan ancak II. Dünya Savaşı ile kesintiye uğrayan planlı kalkınma süreci 1960’lardan sonra yeniden uygulanmaya konulmuştur. Planlı Kalkınma döneminde; kamu sektöründe emredici, özel sektöre yol gösterici özellikler taşıyan ekonomik kalkınma politikaları uygulanmaya konulmuştur. Ekonomi politikasının kalkınma planlarına göre sürdürüleceğinin hükme bağlandığı bu dönemde planları uygulama ve izleme görevi Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’ye verilmiştir.

1960-1980 döneminde ithal ikameci kalkınma politikaları uygulamada ağırlık kazanmıştır. Ekonomik politikalarda uygulanan ithal ikameci, özellikle aşırı değerlenmiş kur politikaları, yüksek gümrük duvarları ve korumacılık bilim ve teknoloji politikaların uygulanmasında eksiklik ve araştırma-geliştirme harcamaların düşüklüğü yüksek gümrük vergileriyle birleşince yeni teknolojik gelişmelerin izlenmesi, uyarlanması, yerli üretim, verimlilik artışı dönem boyunca gereksiz çaba olarak algılanmıştır.

Bu dönem 24 Ocak 1980 karaları ile Türkiye ekonomisinin dışa dönük sanayileşme ve rekabetçilik eksenli bir yapılanmaya geçtiği bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde ihracat alanında önemli ilerlemeler yaşanırken ihracatın ağırlığı da tarım ağırlıklı bir yapıdan sanayi ağırlıklı bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. (Yücel, 1997:51) 1980’li yıllar özelleştirme uygulamalarının da hız kazandığı yıllardır.

Bilim ve teknoloji politikası denildiğinde genellikle bir ülkenin “bilim ve teknoloji” cinsinden çıktılarını artırmaya yönelik politikalar anlaşılmaktadır. Bilim ve teknoloji (BT) politikaları ekonomi alanında, askeri alanda, uluslararası rekabet şiddetlendikçe önem kazanmıştır. Rekabet üstünlüğü BT alanındaki üstünlüğe bağlıdır. Günümüzde bu politikalar bir ülkenin bilimsel ve teknolojik araştırmalar sonucu ortaya çıkan yeni bilgileri/ fikirleri ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürme yeteneğini artırmaya yönelik politikaları da kapsar hale gelmiştir. Yeni bilgi ya da fikirlerin pazarlanabilir ürün ya da hizmete dönüşmesi yeni geliştirilmiş imalat ya da dağıtım yöntemine ya da toplumsal hizmet yönetimine dönüştürülmesi demektir. BT üretme yeteneği ile inovasyon yeteneği arasında kurulan ilişki ekonomik büyüme ve toplumsal gelişmenin ardında yatan faktörleri anlayabilmek için farklı kavramsal açıklamalar ve çalışmalar bulunmaktadır (Göker, ?: 1).

Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından sonra başlayan ekonomik kalkınma ve bunun teknolojik temelleriyle ilgili kaygıların sonucu olarak İzmir’de Birinci İktisat Kongresi toplanmış ve sonraki yıllarda, 1963 yılından başlayarak 5 yıllık

Page 5:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

kalkınma planları çerçevesinde bu alanda etkinlik gösterilmeye çalışılmıştır (Şahin, 1997: 13).

I. plan döneminde TÜBİTAK’ın kurulması, II. Ve III. V. BYKP’da teknolojik gelişme ve teknoloji transferi konuları ele alınırken, IV. Kalkınma Planında ilk kez “teknoloji politikası” ndan söz edilmiş, teknoloji politikalarının sanayi, istihdam ve yatırım politikalarıyla birlikte bütün olarak ele alınması ve belli sektörlerin kendi teknolojilerini üretecek şekilde geliştirmesi öngörülmüştür. 1980’lerde Türk Bilim Politikası 1983-2003 dokümanlarıyla ilk kez ayrıntılı bir bilim ve teknoloji politikası olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. 1995 yılında sanayi kuruluşlarınca yürütülen AR-GE piyasalarına devlet yardımı yapılmasını öngören karar önemlidir.

V. Kalkınma Planı ile ülkenin ekonomik, sosyal ve endüstriyel sorunlarının çözümüne yönelik AR-GE faaliyetlerine, ülkenin sınırlı kaynakları ve gelişme hamleleri dikkate alınarak, ileri teknolojilerinin kullanılması açısından öncelikli sektörlerin belirlenmesi kararlaştırılmıştır (Şamiloğlu :121).???

1920-1950 dönemi 1929 krizi, savunma, imalat

1950-1960 dönemi altyapı, özel sektör teşvik

1960-1980 dönemi TÜBİTAK, MAM

1980 sonrası dönem 1983-2003 Bilim Politikası Belgesi

İlk 4 planda korumacılık fikri hâkim, V. Plan ile Uluslararası rekabete açılma söz konusu olmaktadır.

11.3. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967)Birinci planda, tüm sorunların temel ve uygulamalı bilimlerde araştırmalarla

çözüleceği yönünde hedef belirtilmektedir. Bu plan dönemindeki hedeflerin, OECD tarafından da oldukça iddialı ve geniş kapsamlı olduğu ve sistematik bir yaklaşımın bulunmadığı vurgulanmaktadır. Bu dönemde TÜBİTAK kurulmuştur.

1. Planda;

Bir bütün olarak araştırma, endüstriyel, teknolojik, iktisadi ve sosyal konularda gelişmeyi destekleyen ve hızlandıran en önemli unsurlardandır. Kalkınmanı kapsadığı her alanda çeşitli problemlerin Türkiye'ye uygun çözüm yollarının en doğru, en verimli ve en çabuk sonuçlanacak şekilde bulunması araştırma yoluyla sağlanacaktır.

Türkiye'de araştırmanın yeri ve değeri, buna en fazla ihtiyaç duyulan çevrelerde dahi gerektirdiği kadar anlaşılmamıştır. Oysa, bu konudaki bütün davranışların temeli böyle bir anlayışın yaratılmasıdır. Bu bakımdan alınacak tedbirler şunlardır:

• a. Bilim adamları ve araştırıcıların seçimlerinde ve kendilerine bu ünvanların verilişinde son derece titiz davranarak bu çevrelerin en yetkililerinden meydana gelmesi sağlanacaktır.

• b. Bu çevrelere gerekli maddi imkânlar verilecektir.

• c. Bu çevrelerin elde ettikleri bulgu ve kanılar bütün kaygı ve önyargılardan

üstün tutularak araştırma hürriyeti ve araştırmaya saygı esasına dayanan mânevi ortam kurulacaktır.

Page 6:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Beş ana alana yatırım yapılması öngörülmüştür;

Dokumacılık (pamuk, kendir, yün) Madencilik (demir, kömür, bakır, kükürt) Selüloz Sanayi (selüloz, kağıt, karton, suni ipek) Seramik (şişe, cam ve porselen) Kimya (süper fosfat, südkostik, klor)

1932 yılında Kırıkkale Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak ilk çelik fabrikası açılmıştır. 11 Temmuz 1933’te bir kundura, üç tekstil fabrikası devir alan Sümerbank’ın bez, iplik, demir-çelik, gübre, ipek, porselen, çimento, kağıt sektörü ile ilgili alanlarda üretim yapması planlanmıştır.

1935 Niğde Bor İplik 1936 İzmir Kağıt (SEKA) 1937 Ereğli Pamuklu 1937 Nazilli Basma 1938 Merinos Yünlü Sanayii 1938 Gemlik Suni İpek ve Viskoz Mamulleri Sanayi 1938 Sivas, Ankara, Zeytinburnu ve Kartal Çimento 1939 Malatya Pamuklu Sanayii 1935 Türkiye İş Bankası tarafından ilk cam üretim tesisi olan Beykoz-

Paşabahçe Fabrikası faaliyete geçmiştir. 1935 Elektrik Etüd İdaresi Enstitüsü (EEİE) enerji santralini çevreye

sokmuştur (Ayhan, 2002: 83).

Araştırma çalışmalarının geliştirilmesi ile ilgili olarak ele alınacak en önemli mesele, bugün çok dağınık durumda olan araştırma organı ve çalışmalarını düzenleyici işbirliğine sokucu ve teşvik edici bir düzenin bulunmamasıdır. Bunun için Türkiye'de sosyal ve müspet bilimler alanlarıyla teknolojide yapılacak her çeşit araştırma konusunda politikaya yön vermek ve işbirliğini sağlamak üzere gerekli tedbirler alınacaktır.

Tabii bilimlerde temel ve uygulamalı araştırmaları teşkilâtlandırmak, bunlar arasında işbirliğini saklamak ve araştırma yapmayı teşvik etmek üzere bir Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurulu kurulacaktır. Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurulu araştırmaların plân hedeflerini gerçekleştirecek alanlara yönelmesinde ve buna göre öncelik almasında yardımcı olacaktır. Ayrıca, özellikle uzun süreli Devlet plânlaması için gerekli araştırmalara öncelik verecek olan bir Sosyal ve İktisadi Araştırma Enstitüsü kurulacaktır.

Araştırma çalışmalarının gelişmemiş olmasının en önemli sebeplerinden birisi de, gereken sayı ve seviyede araştırıcı personelin yetiştirilmemiş olmasıdır. Araştırma personeli yetiştirilmesi uzun zamanı gerektirdiğinden derhal ve geniş personel yetiştirilmesine başlanacaktır. Bu amaçla bütün alanlarda en yüksek seviyede ve mümkün olduğu kadar çok sayıda personelin yurt dışında yetiştirilmesi ile ilgili tedbirler alınacaktır. Bu bakımdan dış yardım ve burslardan geniş ölçüde faydalanılacaktır.

Yardımcı araştırma personeli yurt dışına gönderileceklerin eğitimlerinin yurt içinde en uygun yerlerde sağlanması için burs ve parasız yatılı imkânlardan yararlanılacaktır. Bundan başka yükseköğretim hedeflerinin gerçekleşmesi için gerekli öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere plân döneminde 3000 kadar yükseköğretim yapmış elemanın müsabaka ile seçilerek yurt dışında yetiştirilmesi sağlanacaktır.

Page 7:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

11.4. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972Başlıca sanayi dalları;

Madencilik Maden kömürü ocakları Mıntıka elektrik santralleri Ev mahrukatı sanayi ve ticareti Toprak sanayi, gıda maddeleri sanayi ve ticareti Kimya sanayi Mihaniki (makine) sanayi ve denizcilik (Ayhan, 2002: 85).

Hedefler birinci dönem ile aynıdır. Ancak birinci dönemde öngörülen yurtdışına 3000 öğrenci gönderme hedefi 500 öğrencide kalmıştır. Marmara Araştırma Enstitüsü (MAM) ve yeni TÜBİTAK merkezleri kurulmuştur.

Birinci planda “Araştırma” başlığı altında ele alınan konular İkinci planda “Bilim ve Araştırma” olarak ele alınmaktadır.

• a. Bilimsel çalışma ve araştırma, insanın gerçeklere ve yeni buluşlara ulaşma çabasıdır. Bu çabalar, doğrudan doğruya bilim sınırlarını genişletmek için olduğu kadar sanayi, teknoloji, iktisat ve sosyoloji bilim alanlarında gelişmeyi destekleyen ve hızlandıran en önemli unsur olarak benimsenecektir.

• b. Bilim ve araştırma çabalarının, iktisadi kalkınma ve sosyal gelişme hedeflerini gerçekleştirecek şekilde yoğunlaştırılması, araştırma kurumlarının güçlerinin bu yönde artırılması, bilim güç ve kaynaklarının israf edilmemesi, Kalkınma Planının başarı ile uygulanabilmesi, kaynak ve zaman kaybının önlenebilmesi, amacıyla sağlanacaktır.

• c. Gelişen ekonomide ve sosyal yapıda, devamlı olarak ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm yolu bulunması için; entelektüel disipline, temel prensipler bilgisine ve teknik bilgiye dayanan eğitim görmüş ilim adamlarına ve araştırmacılara ihtiyaç vardır. Bu elemanların, gelişmelerin yönü ve hızına uygun olarak yetiştirilmesi yüksek seviyede eğitim imkânlarının artırılması ile gerçekleştirilecektir.

• d. Eğitim faaliyetleri yanında üniversitelerin ve araştırma kurumlarının araştırma güçleri ekonomik ve sosyal gelişmenin gereklerini karşılar yönde artırılacaktır.

Araştırma potansiyelinin ve çalışmalarının en yoğun olduğu üniversitelerde genellikle akademik gereklerin sonucu temel araştırmalar yapılmaktadır. Üniversiteler ile sanayi ve kamu sektörü arasında yeterli işbirliği geliştirilememiştir. Öğretim üyeleri, öğretim ve idari görevlerle aşın derecede yüklü olduklarından araştırmaya yeterli vakit ayıramamaktadırlar. Araştırmaların organize edilmesi, yöneltilmesi ve özendirilmesi bakımından yeterli olmayan bir ortam vardır. Laboratuvarlar genellikle araştırma için gerekli teçhizattan yoksundur, öte yandan kapasiteleri tam kullanılmamaktadır. Kitaplıklar yeterince gelişmemiştir.

1963’te .müspet bilimlerde temel ve uygulamalı araştırmaları geliştirmek, desteklemek ve düzenlemek amacıyla Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (T. B. T. A. K.) kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır. Bu, araştırma alanında önemli bir gelişmedir. Kurum, 1967 yılında bilimsel alt yapıyı tesis etmek ve yüksek nitelikte bilim adamı yetiştirmek bakımından önem taşıyan temel araştırmalarla, sanayinin gelişmesinde önemli bir etken olan sanayi araştırmalarını yapacak «Sanayi Araştırmaları Enstitüsü» kurulması hazırlıkları

Page 8:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

yapmaktadır. Birinci Beş Yıllık Planda öngörülen ve araştırma çabalarının kalkınmanın kapsadığı alanlardaki sorunların Türkiye’ye uygun çözüm yollarının bulunması üzerine yoğunlaştırılması amacını güden politika uygulanamamış ve bilimsel faaliyetler genellikle temel araştırmalara yönelmiş olarak kalmıştır. Türkiye’nin iktisadî ve sosyal yapısıyla ilgili araştırmaların geliştirip, düzenleyecek «İktisadi ve Sosyal Araştırma Enstitüsü» Birinci Beş yıllık Plan döneminde kurulamamıştır.

Önümüzdeki yıllarda araştırma için finansmanın ve eleman ihtiyacı bu konudaki mevcut talepten hesaplanamamaktadır. Bu nedenle, nedenle, hedefler durum ve amaçlara göre seçilmiştir. Birinci Beş Yıllık Plan döneminde toplam araştırma harcamalarının gayrisafi milli hâsılaya olan yüzde 0,4 civarındaki oranı İkinci Beş Yıllık Plan döneminde, ekonomik ve sosyal gelişmenin gerektirdiği araştırma ihtiyacı artacağından ve araştırmanın önemi daha iyi anlaşılacağından 1968 - 1972 dönemi için yüzde 0,6 ya çıkarılacaktır. Bu amaçla 3 215 milyon lira araştırmaya ayrılacaktır. Kamu sektöründe kullanılacak araştırma fonlarının tahsisi projelere yapılacak ve önceliklerin tespitinde projelerin İkinci Beş Yıllık Plan ilke ve politikalarına uygunluğu ölçüt olacaktır. 1968-1972 döneminde, mevcut yukarı seviyede 3500 araştırmacı sayısının .5000 e çıkarılması sağlanacaktır.

11.5. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977)Bu dönemin en önemli farkı, temel bilimlere verilen önemin uygulamalı

bilimler ve teknolojiye özellikle teknoloji transferi ve fikri mülkiyet hakları gibi konulara kaydırılmış olmasıdır. Geçen iki dönemde 6000 öğrenci gönderilmesi planlanmışken sadece 1181 öğrenci gönderilebilmiştir.

Yabancı üretim süreçlerinde kullanılan ve uygulamayı etkileyen tüm bilgilerin, yerli üretimde tekrarlanması ve bunun kalkınmanın ekonomik vb sosyal hedefleri ile tutarlı olmasının sağlanması, planlı bir yaklaşımı gerektirmektedir. Teknoloji transferi, genellikle mamul mal üretim araçları ve teknik bilgi ithalâtı biçimlerinde gerçekleşmektedir. Transfer araçları ise; yabancı sermaye, ortak amaçlı teşebbüsler, üretim malları ticareti, lisans anlaşmaları, özel hizmetlerin satın alınması, teknik bilgi değişimi ve teknik yardımdır. Teknoloji bu araçların birinin veya birkaçının beraber kullanılması ile transfer edilmektedir. Transfer geniş ölçüde mikro düzeyde olmakta halen belirli bir şekilde denetlenmemektedir. Teknolojiyi ülke şartlarına göre uygulayacak vasıflı insan gücü yetersizliği nedeniyle araştırma ve geliştirme çalışmaları üretim ve hizmet birimlerinde istenen düzeye ulaşmamıştır.

Mevcut bilgi kaynaklarının en iyi şekilde kullanımının sağlanması, etkin bir bilgi akım sisteminin kurulması, teknolojinin bilinmesi uygulanması ve üretiminin önemli bir unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Ulusal ve uluslararası bilgilerin, istatistiklerin ve belgelerin toplanması yurt çapında etken bir biçimde gerçekleşmemektedir. Bu hizmet sınırlı bir şekilde henüz gelişme döneminde bulunan Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumuna bağlı bir merkez (TURDOK) tarafından yapılmaktadır.

Bilim, araştırma ve geliştirme faaliyetleri ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmenin gerçekleşmesinde etkin araçlar olarak belirmektedir. Bilimsel ve teknolojik araştırmaların üretim ve karar verme mekanizmalarına olan etkileri özellikle gelişmiş ülkelerde hemen her alanda kendini belli etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde geleneksel sanayi yapısına ve üretim biçimlerine bağlı kalınmakta, araştırma ve geliştirme çabaları genellikle akademik seviyede kalmakta, teknolojik gelişmelerin uygulamaya aktarılması güç. veya olanak dışı kalmaktadır.

Page 9:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Birinci Planın ilk yılı olan 1963 de tabiî bilimlerde temel ve uygulamalı araştırmaları örgütlemek, işbirliğini sağlamak ve araştırma yapmayı özendirmek amacıyla Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu kurulmuştur. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumuna bağlı olarak 1967 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Dokümantasyon Merkezi (TÜRDOK) kurulmuştur. Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Enstitüsünün kuruluş çalışmaları tamamlanmış ve bu Enstitüye bağlanacak çeşitli araştırma üniteleri üniversitelerin bünyesinde kurulmuş bazıları da Enstitü içinde faaliyete geçmiştir. Millî kütüphane bünyesinde bir Devlet Dokümantasyon Merkezi nüvesi kurulmuş bulunmaktadır.

Sosyal bilimler dışı alanlardaki araştırıcı sayısı 5 750 dolaylarındadır. Bu araştırıcılardan yüzde 10 u temel bilimler, yüzde 38’ i tıp, yüzde 26’ sı, tarım, yüzde 22’ si mühendislik ve yüzde 3’ ü diğer alanlarda çalışmaktadır. Sayısı 1700 dolaylarında olan sosyal bilimlerdeki araştırmacıların yüzde66 sı üniversite ve yüksek okullarda, yüzde 28’ i kamu kuruluşlarında ve yüzde 6 sı özel kuruluşlarda -bulunmaktadır.

Yüksek seviyeli bilimsel, teknik ve araştırıcı insan gücü ihtiyaçlarınıkarşılamak amacıyla Birinci ve İkinci Plan dönemlerinde öngörülen toplam

6 bin yüksek öğrenim yapmış elemanın yurt dışında yetiştirilmesi programı öngörülen düzeyde uygulanamamış, 1963-1971 yılları arasındaki dönemde ancak l 181 (öngörülenin yüzde 19,7 si) öğrenci lisana üstü eğitim için yurt dışına gönderilmiştir. Yurt dışına gönderilen öğrencilerin dallara dağılımında sosyal bilimler yüzde 20, sevk - idare konuları yüzde 27, tarım ve veterinerlik yüzde 17, sağlık yüzde 7, mühendislik yüzde 12, temel bilimler yüzde 10 ve diğer alanlar yüzde 7 pay almaktadır.

1960 - 1961 döneminde lisansüstü öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranı 0,6 iken, bu oran 1969-1970 döneminde 1,8 e yükselmiştir.

Araştırma - geliştirme harcamalarının kuruluşların bütçelerinde ayrı bir kalem olarak yer almaması ve gerçek araştırma - geliştirme harcamalarının diğer harcamalardan kesin olarak ayrılmaması bu harcamaların Birinci ve İkinci Planlarda kapsamlı bir şekilde ele alınmasını sınırlamıştır. Ancak eldeki verilere dayalı olarak yapılan çalışmalar sonucu kamu sektöründeki AR-GE harcamalarını GSMH ya oranının 1964 yılında binde 4.1 iken 1969 yılında binde 3,6, ya, 1970 yılında ise binde 3,5’e düştüğü görülmektedir.

Üniversiteler dışındaki kamu kuruluşlarında, kıt olan araştırıcı İnsan gücü ve araştırma kaynakları yeterince kullanılamamakta, yapılan araştırmalar genellikle gerçek araştırma niteliğinden uzak bulunmaktadır. Devlet Planlama Teşkilâtınca, üniversiteler dışındaki kamu kuruluşlarının 1970 - 1971 yılları içinde yaptıkları ve yapmakta olduklar araştırmaları tespit amacı ile yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre; Araştırmaların yüzde l i temel, yüzde 2,2 si geliştirme, yüzde 6,7 si uygulamalı araştırma, ve yüzde 85’i araştırma ile ilgili dolaylı faaliyetlerdir (140). Bakanlıklar ve bunlara bağlı kuruluşlar ve iktisadî Devlet Teşekküllerinde kurulmuş bulunan ve kuruluşların planlama ve araştırma faaliyetlerini yürütmekle görevli birimler fonksiyonlarını yerine getirecek yapıya kavuşturulamamış, çoğunda da bu birimler kurulamamıştır. Araştırmayı özendirecek ve yapılmasını sağlayacak sevk ve idare yöntemleri geliştirilmemiştir.

11.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983)Planın kapsamında daha çok “teknolojik açıdan ileri üretim ve bununla ilgili

politikaların yetersizliğine” yönelik eleştiriler bulunmaktadır. 1982 yılında YÖK

Page 10:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

kurulmuştur. 1983’te Devlet Bakanlığı’nın 1983-2003 Türk Bilim Politikası dokümanının yayımlanması ile Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) kurulmuştur (Şahin, 1997: 15).

Teknoloji üretimine ve özümsenmesine yönelik çalışmalar içinde önemli bir yeri olan araştırma, - geliştirme AR-GE faaliyetlerine ayrılan kaynağın yetersizliği ve GSMH'ya oranının düşüklüğü, gereksinilen yerli teknoloji üretimi için temel olan ulusal bilim - teknoloji politikasının belirsizliği, III. Plan döneminde de süregelmiştir. Bugünkü sistem içinde, sanayi kendine gereken teknolojileri dıştan almayı firma düzeyinde, maliyet bakımından daha kârlı bulmakta, oysa bu seçimler makro düzeyde çoğu kez ekonomiye daha yüksek «alternatif maliyetler» yüklemektedir.

1977 yılında AR-GE Harcamalarına ayrılan bütçe ödeneklerinin büyük bölümünün üniversiteler dışındaki kamu kesimine, küçük bir oranın ise üniversitelere ait olduğu görülmektedir. Üniversitelere ayrılan A + G ödeneklerinin en büyük kesinti tıp dalında olmuş, üniversite dışı kamu kesiminde ise bu oran mühendislik dalında en yüksek, değeri almıştır. Yine aynı yılda, üniversiteler dahil, tüm kamu kesiminde ayrılan A + G ödeneklerinin en büyük bölümü mühendislik dalında olmuştur.

Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), kendinden beklenen, ülkenin bilim – teknoloji sistemi ile kalkınma planları arasında bağlantı kurma görevini tam olarak gerçeleştirememiş, faaliyetlerinin ağırlığını üniversite ve eğitimden sanayiye yeterince kaydıramamıştır. Ancak, ulusal bilgi akım sisteminin geliştirilmesi amacıyla TÜBİTAK yapısında kurulan TÜRDOK bu dönemde önemli gelişmeler göstermiştir.

Sermaye birikimi, teknolojik gelişme ve üretimde ölçeğin büyümesi verimliliği etkilemektedir. Teknolojik gelişme üretimde giderek ölçeğin büyümesine neden olmaktadır. Türkiye'de imalat sanayii, genellikle iç pazara yönelik, küçük ölçekli birimlerden oluşan, yüksek maliyet, düşük kalite ve verimlilik ile nitelenen bir yapıdan daha ileri bir yapıya geçiş aşamasındadır. Önemli teknolojik gelişmeler olmasına karşın, ekonomi kendi teknolojisini üreten ve geliştiren bir düzeye ulaşamamıştır. Ekonominin gereksindiği teknoloji transfer yoluyla karşılanmaktadır. Teknoloji transferinden üretimine geçişte bir ara aşama olan teknoloji özümsemesi III. Plan döneminde de yeterince hızlı ve kapsamlı olamamıştır.

Türkiye'de teknoloji transferi daha çok sermaye malı biçiminde «içerilmiş» ve çok daha az yoğunlukta, ama giderek artan «içerilmemiş teknoloji» (lisans, knowhow patent anlaşmaları) dışalımı biçiminde gerçekleşmiştir. Gelişmiş ülkeler arasında daha çok bu tür anlaşmalarda «içerilmemiş» türde transfer edilen teknolojinin, gelişme yolundaki ülkelerde ve bu arada Türkiye'de de «makine - teçhizat» biçiminde «içerilmiş» olarak transferinin yoğunluk taşıdığı bir gerçektir. Bununla birlikte, lisans anlaşmalarındaki artışlar, içerilmemiş türde teknoloji transferinin yoğunluğu artırmakta olduğunun bir göstergesidir.

Patent haklarını düzenleyen yasa ülkede teknoloji üretimini geliştirmeyi değil, teknoloji üreticisi gelişmiş ülkelerin yararlarını korumayı esas alan ilkelere göre düzenlenmiştir.; Bu yapısı ile teknoloji üretimini hukuksal açıdan sınırlayıcı bir etmen olmaktadır.

Türkiye’de patent korumasının kurumsal kökleri 1879’a kadar uzanmaktadır ve günümüzde patent koruması ile ilgili olarak Türk Patent Enstitüsü hizmet vermektedir

Page 11:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Türk Patent Enstitüsü 24.06.1994 tarih ve 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye’de sınaî mülkiyet haklarının yönetimi için idari ve mali özerkliğe sahip, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı özel bir kamu kuruluşu olarak kurulmuştur. Amacı, Türkiye’nin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunmak ülke içinde serbest rekabet ortamı oluşturmak ve AR-GE faaliyetlerinin gelişmesini sağlamaktır.

Dünyada ilk patent 1474 Venedik Patent Yasası çerçevesinde verilmiştir. Bunu 1624 İngiltere, 1790 ABD, 1791 Fransa, 1879 Osmanlı Döneminde İhtira Beratı uygulamaları söz konusudur.

Türkiye’de iki çeşit patent sistemi bulunmaktadır. Bunlardan biri incelemeli patent (20 yıl süreli koruma sağlayan) diğeri ise, incelemesiz (7 yıl koruma sağlayan) patenttir. Bunların yanı sıra yeni olan ve sanayiye uygulanabilen buluş sahiplerine 10 yıl süre ile buluş konusu ürünü üretme ve pazarlama hakkı tanıyan faydalı model vardır.

Faydalı modelde, tekniğin bilinen durumunun aşılması kriteri aranmaz ve koruma süresi de farklıdır.

Patentte dönüştürülen buluşlar konusunda Türkiye oldukça fakir durumdadır. Patent sayısındaki bu azlık Türkiye’nin yeterli düzeyde buluş yapamayan teknoloji üretmeyen bir ülke olduğunun göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yabancı ülkelerde 1997 yılı ve Türkiye’de 2000 yılı toplam patent sayıları şu şekildedir.

Japonya 418.000 ABD 237.000 Almanya 175.000

İngiltere 148.000 Kore 130.000 İsveç 115.000

İspanya 114.000 Hollanda 90.000 Rusya48.000

Türkiye (2000) 3.444

Yeniliklerin ortaya çıkarılması yanında pazarlanması da önemli bir konudur. Bu konuda teknoparklar da önemli rol oynamaktadır. Teknoparklar, uygulandığı ülkenin özel koşullarına göre, kalkınma ya da büyüme amacıyla bütünleşmiş, katma değer yaratıcı nitelikte yeni veya ileri teknolojilerin üretimi, uyarlanması veya geliştirilmesi için, girişimcilere belli koşullar altında ve üniversitelerin bilimsel ve teknik olanaklarıyla devletin düzenleyici rolü çerçevesinde teknik ve yönetsel yönden destek sağlayan organize araştırma merkezleridir.

11.5. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989)Yazılım sektörü ilk kez bu plan döneminde tanımlanmıştır. Kalkınma

Planında bilgisayarlaşmanın ekonominin her alanında ve kamuda yaygınlaşmasının verimliliğe yapacağı katkı belirlenmiştir. Yazılım mühendisliği alanında nitelikli insan gücü yetiştirilmesine öncelik verilmektedir. (Taşçı, 2010:141)

BT Master Planı hazırlanması, temel ve uygulamalı bilimlerin bazılarında Mükemmeliyet merkezleri kurulması TÜBİTAK yasasının değiştirilmesi, Savunma Sanayi Müsteşarlığının kurulması (SSM), vergi ertelemeleri, vergi muafiyetleri, destekler ve AR-GE teşviki bu dönemin en önemli gelişmeleridir. 1983 yılında BTYK’nın ilk toplantısı yapılmıştır (Şahin, 1997: 13).

Araştırma, geliştirme ve teknolojik gelişme ekonomik ve sosyal yönden değişmenin yön gösterici ve itici gücüdür. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerini

Page 12:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

önceden belirlenmiş hedeflere yöneltmek ve dinamik bir yapıya kavuşturmak esas olacaktır.

Ülkenin ekonomik, sosyal ve endüstriyel sorunlarının çözümüne dönük araştırma ve geliştirme çalışmalarına öncelik verilecektir, ülkenin sınırlı kaynakları ve gelişme hamleleri dikkate alınarak, araştırma, geliştirme, adaptasyon ve ileri teknolojilerin kullanılması açısından öncelikli sektörler, alt sektörler ve alanlar tespit edilip imkânlar bunlar üzerinde yoğunlaştırılacaktır. Hedef sektörler belirlenecektir.

Bilim ve teknolojideki gelişmelerin gerisinde kalmamak ve dünyada meydana gelen hızlı değişmelere ayak uydurabilmek için bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yakından izleyecek ve sonuçlarını en uygun zamanda ilgililerin hizmetine sunacak mekanizmaların kurulması ve mevcutlarının etkinliğinin artırılması önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. TÜBİTAK'ın koordinasyon ve duyurma görevleri düzenlenerek geliştirilecektir, üniversiteler bu çalışmaların tamamlayıcı parçası olacak; YÖK'ün dokümantasyon ve araştırma çalışmaları bu politikalar istikametinde geliştirilecektir.

Uzun dönemli plan hedef ve stratejilerine ve ülkenin ekonomik, endüstriyel ve sosyal kalkınma amaçlarına uygun bir bilim ve teknoloji ana planı hazırlanacaktır. Bahis konusu ana planı hazırlanmasında 1983 yılında sonuçlandırılan «Türk Bilim Politikası 1983-2003» konulu çalışma bir hareket noktası olarak kabul edilecektir.

11.6. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994)AR-GE’de öncelikli alan belirleme, teknopark kuruluşunun teşvik edilmesi,

bir AR-GE fonunun oluşturulması hedefler arasındadır. TÜBA kuruluş yasası, TÜBİTAK yasası değiştirilmiştir. Ülkede BT politikası saptama sorumluluğu DPT’den BTYK’ya geçmiştir (Şahin, 1997: 16).

Yazılım sektörü öncelikli sektör olarak belirlenmiş ve yazılım üretiminin teşvik edilmesi ile yazılım alanında telif haklarının düzenlenmesi gereği ifade edilmiştir. Sanayi, üniversiteler ve araştırma kurumları arasındaki işbirliğinin sağlanması amacıyla teknoparkların geliştirilmesi için bir program geliştirilmiş ve beş ayrı yerde teknopark kurulması için çalışmalar yapılmıştır. (Taşçı, 2010:142)

Toplumun bilgi toplumu haline getirilmesi ve' kitle haberleşme araçlarından da yararlanarak Araştırma-Geliştirme alt yapısının kurulması amacıyla; 33 bin olan araştırmacı personel sayısı iki katına çıkarılacak, her 10 bin kişiye düşen araştırmacı personel sayısı 15 kişi olacaktır. Öncelikle üniversitelere tahsis edilen kadro sayısı iki kat artırılacaktır.

Araştırma - Geliştirme harcamalarının GSMH'nın yüzde 1 'ine çıkarılmasına çalışılacaktır. Üretim ve kalitenin artırılarak dış pazarlarda rekabet gücünün kuvvetlendirilmesi amacıyla gerekli ileri teknolojiler transfer yolu ile sağlanacak, teknoloji üretimine geçilmesi ve elde edilen bilgi ve teknolojinin yaygınlaştırılması temel ilke olacaktır. Bioteknoloji, enformasyon teknolojisi, mikroelektronik, telekomünikasyon, uydu teknolojisi, nükleer teknoloji, yeni malzemeler gibi ileri teknoloji alanlarındaki her türlü Araştırma - Geliştirme faaliyetleri desteklenecektir. Teknolojik gelişmenin itici gücü dan savunma ihtiyaçlarının gerektirdiği Araştırma - Geliştirme faaliyetleri de desteklenecektir. 948. Sanayi kuruluşları, üniversiteler, araştırma kurumları ve kamu kurumlarının bilim ve teknoloji hedeflerine ulaşmalarını teminen gerekli koordinasyon sağlanarak, bu kurum ve kuruluşların tam bir işbirliği içinde

Page 13:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

olmaları teşvik edilecek; bu işbirliğini sağlayacak olan araçların geliştirilmesi ve etkinlikle kullanımı için gerekli ortam öncelikle oluşturulacaktır.

Türkiye'nin gelişmiş ülkeler ile arasındaki "bilgi açığı"nı kapatabilmek için araştırma yapmanın yanı sıra bilgilere erişmenin yol ve araçları üzerinde durulacaktır. Bu amaçla, dünyada bilgi odakları denilebilecek kuruluşlara bilim adamları yerleştirmek, projelere katılmak; bilim ve teknoloji açısından önemli ülke ve şehirlerdeki bilim ve teknoloji faaliyetlerini izlemek; bilgi ağlarına bağlanmak; yabancı ülkelerde yerleşik Türk bilim adamlarından yararlanabilecek ortamı tesis etmek gibi faaliyetlerden oluşan bir İlişkiler sistemi kurmak üzere gerekli tedbirler alınacaktır. Üniversitelere uygulamalı araştırmalar yanında. İlke olarak temel araştırma yapmaya yönelik destekler giderek artırılacaktır. Araştırma - Geliştirme yapan veya yaptıran kamu ve özel kesim kuruluşları desteklenecektir.

Türk toplumunun ihtiyaç duyduğu bilgilere sahip olabilmenin yollarını öğrenmiş bir "bilgi toplumu" haline gelebilmesinde "bilgi teknolojisi" imkanları yoğun şekilde kullanılacaktır. Bilgi teknolojisinden en verimli şekilde yararlanabilmek için yazılım (software) konusuna özellikle ağırlık verilmesi, Türkiye'de yazılım sektörünün uluslararası rekabet gücüne sahip bir yazılım endüstrisine dönüştürülmesi ve geliştirilmesi sağlanacaktır. Bu amaçla uygulama alanı geniş ve büyük boyutlu yazılım projeleri tespit edilecek ve desteklenecektir. Kuruluşların ihtiyaç duydukları büyük ölçekli yazılımların ihale yoluyla teminine ağırlık verilecek, yazılım üretimi teşvik edilecektir. Bilgi teknolojisi alanında ihtiyaç duyulan uzman insan gücünün yetiştirilmesine ağırlık verilecektir. "Bilgisayar okur-yazarlığı", bütün eğitim seviyelerinde ve karar verme yetkisine sahip yönetim kadrolarında artırılacak ve yaygınlaştırılacak, buna ulaşmak için örgün ve hizmet içi eğitim yanında Radyo-TV'den yararlanılacaktır.

11.7. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000)Finans kaynaklarının yöneltileceği birincil alan, bilim teknoloji, eğitim,

öğretim ile AR-GE alanları olarak belirlenmiştir. Yeni teknolojileri öğrenip özümsemek, ekonomiye yayarak kullanmak, teknolojiyi üst düzeyde yeniden üretebilmek, “bilimi üretebilme yeteneğini kazanabilme” yönünde derinleştirmek ve bütün bunları sistemli bir temel üzerine oturtabilmek eğitim-öğretim sisteminin geliştirilmesi planlanmıştır (Şahin, 1997: 16).

Bilim ve teknoloji politikaları; diğer sektör politikalarıyla uyumlu olarak belirlenememiş, mal ve hizmet üretimini geliştirmeye yönelik ulusal stratejilerin, politikaların ve kalkınma planlarının ana ekseni olarak ele alınamamıştır. Böylece bilimsel gelişme, teknoloji yeteneğinin artırılması ve eğitim-öğretim sistemi ile teknolojinin entegrasyonu mümkün olamamıştır. Bunun sonucu olarak, Araştırma-Geliştirmede kritik noktayı oluşturan AR-GE faaliyetlerine GSYİH'dan ayrılan payın yüzde 1'e ve iktisaden faal 10 bin kişiye düşen tam zaman eşdeğeri araştırmacı personel sayısının 15 kişiye çıkarılmasında başarılı olunamamıştır.

AR-GE faaliyetlerine ayrılan kaynakların GSYİH içindeki payı, AB ülkelerinde yüzde 2, ABD’de yüzde 2,8, Japonya'da yüzde 3'tür. Türkiye'de ise bu pay yüzde 0,5 civarındadır. İktisaden faal on bin kişiye düşen tam zamana eşdeğer AR-GE personeli sayısı Türkiye'de 7,5 olmasına karşılık, AB ülkelerinde 40, ABD’de 80 ve Japonya'da 90'dır. Bilim ve teknoloji yeteneğini yükseltme; teknolojiye erişmeyi; teknolojiyi transfer yoluyla edinmeyi, özümsemeyi, sanayi üretimi başta olmak üzere, ekonominin tüm etkinlik alanlarına yayarak teknolojinin difüzyonunu ve füzyonunu sağlayarak kullanır hale gelmeyi amaçlamaktadır.

Page 14:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

İleri teknolojiyi edinebilmek, özümsemek, ekonominin ilgili etkinlik alanlarına yayarak kullanır hale gelebilmek; bu teknolojiyi bir üst düzeyde yeniden üretebilme becerisini kazanabilmek ve bu beceriyi teknolojinin kaynağı olan bilimi üretebilme yönünde derinleştirebilmek bir süreçtir. Bu süreci düzenli ve sistemli bir temel üzerine oturtabilmek için eğitim-öğretim sisteminin geliştirilmesi, AR-GE kurumları, Üniversiteler ve üreticilerin işbirliği içerisinde olmaları önem taşımaktadır.

Ülkenin bilim-teknoloji-sanayi stratejisi ve politikalarıyla eğitim-öğretim, araştırma geliştirme strateji ve politikaları arasında tam bir birlik sağlanması ihtiyacı vardır. Bu strateji ve politikaların ilgili taraflarca kararlılıkla hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Bu süreçte, teknoloji üretiminde önemli konular olan enformatik, telekomünikasyon, biyo teknoloji, havacılık, nükleer enerji gibi ileri teknoloji alanlarında ve bu tür teknolojilerle ilgili üretim ve yatırım sahalarındaki faaliyetler istenen seviyeye ulaşamamıştır. Üniversite ve sanayi arasındaki AR-GE işbirliği, ileri teknolojileri yakalamada önem taşımaktadır. Bu sebeple bu kurumlar ile sanayi arasında, entegre bir strateji çerçevesinde işbirliğini geliştirmek ihtiyacı devam etmektedir. Ülkenin tüm sınai ve AR-GE faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı istatistiksel bilgi akışı sağlanmış olmakla birlikte, sağlıklı bir teknoloji envanteri geliştirilemediğinden sanayinin ürün bazında stratejik öncelikleri belirlenememektedir.

Üniversite sisteminin, belli bir misyona yönelik öğretim ve araştırmayı sürdürürken, içinde yer aldıkları toplumsal yapıyı daha ileri noktalara taşıyacak acil taleplere yanıt verici misyonlar üstlenmesi de gerekmektedir. Ülkemizde VI'ncı Plan döneminde AR-GE yatırımlarına desteğin sürdürülmesi ve üniversitelerin araştırma kapasitelerinin artırılması sonucu bilim ve teknoloji alanında bazı gelişmeler kaydedilmiş, ülkemiz yıllık bilimsel makale sayısı itibariyle uluslararası sıralamada 1986 yılında 520 makale ile 44'inci sıradan 1994 yılında 1.789 makale ile 34'üncü sıraya yükselmiştir. Bilimsel ve teknolojik faaliyetlerin etkinliğinin artırılmasında kamu ve özel kesim arasında işbirliğini geliştirici çalışmalara başlanmış olup, üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde 5 adet teknopark oluşturulmuş ve 2 adet yüksek teknoloji enstitüsü kurulmuştur.

11.8. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005)Bilgi toplumu olma amacı doğrultusunda bilimsel ve teknolojik gelişmeler

sağlayarak uluslararası düzeyde rekabet gücü kazanmak esastır. Ekonomik ve sosyal gelişme ile büyümeyi etkileyen bilimsel ve teknolojik araştırma düzeyinin yükseltilmesi için gerekli fiziki, beşeri ve hukuki altyapı geliştirilecektir. AR-GE faaliyetlerine GSYİH’ dan ayrılan payın Plan dönemi sonunda yüzde 1,5 seviyesine ve iktisaden faal on bin kişiye düşen tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısının, bir program dahilinde 20’ye çıkarılması hedeflenmektedir. Yerel bilgi ağları geliştirilecek ve uluslararası ağ yapıları ile entegrasyon sağlanacaktır. Sağlam bir bilim temeli ve belirli bir yenilik kapasitesine sahip olabilmek için gerekli olan Ulusal Yenilik Sistemi tamamlanarak sistemin etkin çalışması sağlanacaktır.

Türkiye’de teknoparkları desteklemek amacıyla 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu 6.7.2001 tarih ve 24454 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bununla teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması işlemi ve denetimi düzenlenmektedir. (Şamiloğlu, 2006:65)Üniversite odaklı kuluçkalıklar ve teknoparklar kurma yönünde 1990’lı, 2000’li yıllarda önemli adımlar atılmıştır. 6 Temmuz 2001 tarihli resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren teknoloji geliştirme bölgeleri kanunu teknoparkların kuruluşuna hız kazandırmıştır. Bu bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin bu bölgedeki AR-GE ya da yazılım geliştirme faaliyetlerine dayalı üretimlerinden elde ettikleri

Page 15:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

kazançları 5 yıl süreyle gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmuş ve Bakanlar Kuruluna bu süreyi uzatma yetkisi verilmiştir. (Şamiloğlu, 2006:66).

İnsan gücü stratejik bir kaynak olarak değerlendirilecek, eğitim politikaları hızla değişen teknolojilere uyum sağlayabilen, sorun giderici ve yaratıcı niteliklere sahip insan gücü yetiştirmeye yönelik olacaktır. Nitelikli öğretmen, akademisyen, mühendis ve ara eleman yetiştirilmesine, mühendislik dalındaki üniversite öğretim üyelerine uygulamaya dönük mühendislik tecrübesi kazandırılmasına önem verilecek, yükseköğretim kurumlarının görevleri yeniden tanımlanarak, mühendislik eğitiminin uluslararası standartta bir donanım altyapısı ile verilmesine özen gösterilecektir.

Teknolojik riske dayalı girişimcilerin yararlanabileceği risk sermayesi yatırım ortaklıklarının kurulmasını teşvik edecek yasal düzenlemeler yapılacaktır. Kamu tedarik politikasında ve 2886 sayılı Yasada AR-GE’.ye dayalı tedarik için gerekli düzenlemeler yapılacaktır. AR-GE'ye devlet yardımı ile ilgili mevcut mevzuatın kapsamı genişletilecektir. Üniversite-sanayi işbirliğinin esasları araştırmacı şirketleri de kapsayacak şekilde düzenlenecektir. Teknopark ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurulmasına ilişkin hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapılacaktır. Araştırmacı personel açığının kapatılması ve araştırmacılığın cazip hale getirilmesi için gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılacaktır. Türkiye Metroloji Enstitüsünün kurulması ile ilgili yasal düzenlemeler yapılacaktır. TÜBİTAK Kanunu günün şartlarına göre yeniden düzenlenecektir.

8.BYKP, bilim ve teknoloji yeteneğinin geliştirilmesi ile bilgi ve iletişim teknolojileri başlıkları altında öncelikle mevcut durumu özetlemiştir. 1997 itibariyle AR-GE faaliyetlerinin GSYİH’dan ayrılan pay % 0.49 iktisaden faal on bin işgücüne düşen toplam tam zaman eş değer AR-GE personeli 10.4, araştırmacı 8.2’dir. Bu verilerden anlaşıldığı üzere AR-GE harcamalarına yeterli kaynak ayrılmamıştır. AR-GE faaliyetlerinden elde edilen teknolojik bilginin ürüne dönüştürülmesinde finans imkânı sağlayacak olan risk sermayesi uygulaması gerçekleştirilememiştir.

Planda amaçlar, ilişkiler ve politikalar belirtilmiştir. Bunlar kısaca, uluslararası düzeyde rekabet gücü olarak sıralanabilir. Bilimsel araştırma düzeyinin yükseltilmesi, yerel bilgi ağlarının genişletilmesi, ulusal yenilik sisteminin tamamlanarak etkin çalışmasının sağlanması, yaratıcı insan gücü yetiştirilmesi, risk sermayesi uygulamasının geliştirilip yaygınlaştırılması için eylem planlarının hazırlanması biçiminde özetlenebilir. Bu planları destekleyecek hukuki ve kurumsal düzenlemelerin de yapılması planda yer almaktadır (8.BYKP, 2000: 188).

8.BYKP’ da da belirtildiği gibi

Uygulanabilir teknoloji politikaları,

İhracatta avantaj yaratacak ileri teknoloji ürün payının arttırılması,

Üniversite-Sanayi işbirliğinin arttırılması,

AR-GE desteğini sadece projelere değil, firma ve üniversitelerin oluşturacağı konsorsiyumlara verilmesi,

Üniversite bünyesindeki teknoparklara ve KOBİ’lere destek sağlanması,

Girişimci ya da risk sermayesini şirketlerinin oluşması için ortam yaratılması

Page 16:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Nitelikli insan gücü için eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması,

Önemli konular olarak karşımıza çıkmaktadır (Aslanoğlu, 2001:?).

Bu önemli gelişmelerin merkezinde yer alan internet, Türkiye de henüz hukuki boyutu tam olarak netleşmemiş bir kavramdır (İnternet Yasasını Arıyor..)

11.9. Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-2013)Bu planda, Bilim, teknoloji ve yenilik politikasının temel amacının bilim ve

teknolojide yetkinleşmek ve bu yetkinliğin bilginin ve yeni teknoloji ve ürünlere dönüşebilmesi sürecinde etkin bir rol üstlenen özel sektörün yenilik yeterliliğini artırarak ekonomik ve sosyal faydaya dönüştürmektir.

Bu amaçla; etkin işleyen bir Ulusal Yenilik Sisteminin oluşturulması ve sistem içindeki aktörler arasındaki işbirliğinin desteklenmesi, özel kesimin AR-GE kapasitesinin ve AR-GE ye olan talebin artırılması, araştırmacı insan gücü açığının giderilmesi ve yeterli teknolojik yeteneklerin geliştirilmesi ve yerli teknolojik yeteneklerin geliştirilmesi ve ürüne dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.

Üniversite ve Kamu Kurumları Araştırma Merkezi, DPT, 2010:8

Bilim, teknoloji ve yenilik faaliyetleri için harcanan kaynaklar 2008 yılında Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) AR-GE personeli sayısı 67.244 olmuştur. 10 bin kişiye düşen AR-GE personel sayısı 2004 yılında 18 iken, 2008 yılında 31.7 olmuştur. (DPT,2010:8)

Yenilikçilik, rekabetçi ekonomik yapının en önemli unsurlarından biridir ve yeniliklerin büyük kısmı bilgi ve teknoloji üreten AR-GE faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde AR-GE altyapısı büyük oranda üniversiteler ve kamu araştırma kurumlarında yer almakta ve araştırma faaliyetlerinin çoğunluğu buralarda gerçekleştirilmektedir. AR-GE faaliyetlerini gerçekleştiren, bu faaliyetlere destek sağlayan ve bu faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkan bilgi ve teknolojiyi kullanan kurumlar arasında güçlü bir bağ kurulamamış olması nedeniyle, AR-GE faaliyetlerinin sonuçları uygulamaya geçirilememekte ya da yapılan araştırmalar genellikle sanayinin ihtiyaç ve talebinden uzak olmaktadır.

AR-GE harcamalarının GSYİH içindeki payı 2002 yılı itibarıyla yüzde 0,67 olup, bilim ve teknoloji alanında gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça düşük olduğu görülmektedir. 2005 yılından itibaren bilim ve teknolojiye ayrılan kamu kaynakları önemli ölçüde artırılmış olmakla birlikte, AR-GE harcamalarının GSYİH içindeki payı halen yüzde 1’in altındadır.

VIII. Plan döneminde, çeşitli üniversitelerde stratejik alanlarda mükemmeliyet merkezleri oluşturulmuştur. Bunun yanında, 2002 yılından itibaren bilim insanı yetiştirmeye yönelik projeler ve 2004 yılından itibaren de çok ortaklı, disiplinler arası niteliğe sahip projeler desteklenmeye başlanmıştır. Teknoloji geliştirme bölgeleri, teknoloji merkezleri, duvarsız teknoloji kuluçka merkezleri ve üniversite sanayi ortak araştırma merkezlerinin faaliyetlerinin desteklenmesine devam edilmiştir. Teknoloji geliştirme bölgelerindeki firmalara 2013 yılı sonuna kadar kurumlar ve katma değer vergisinden istisna tanınmakta olup, çalışan araştırmacılar için de her türlü vergiden istisna sağlanmaktadır. Bu bölge dışında kalan firmaların AR-GE harcamalarının yüzde 40’ı gelir ve kurumlar vergisi matrahından düşürülmektedir.

2005 yılında TÜBİTAK tarafından uygulamaya geçirilen Türkiye Araştırma Alan Programı kapsamında, “Akademik ve Uygulamalı AR-GE Destek”, “Kamu AR-GE Destek”, “Sanayi AR-GE Destek”, “Savunma ve Uzay AR-GE Destek”, “Bilim ve Teknoloji Farkındalığını Artırma” ve “Bilim İnsanı Yetiştirme ve

Page 17:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Geliştirme” Programları başlatılmıştır. Ülkemizde iktisaden faal 10.000 kişiye düşen tam zaman eşdeğeri araştırmacı personel sayısı 2002 yılı itibarıyla 13,6 olup, 66,6 olan OECD ortalamasının oldukça altındadır. Ayrıca, ülkemizdeki araştırmacıların yüzde 73,1’i yükseköğretim kurumlarında görev yapmakta iken, gelişmiş ülkelerde araştırmacıların yüzde 70’i özel sektörde çalışmaktadır. AB’nin bilim ve teknoloji alanındaki Altıncı Çerçeve Programına ülkemizce tam katılım sağlanmış olmasına karşın, Programa ödenen katılım payına oranla projelerden sağlanan geri dönüş oldukça düşük kalmıştır. Bu durumun en önemli nedenleri AB araştırma ağı ile bağlantının, AR-GE altyapısının ve araştırmacı sayısının yetersizliğidir.

Elektronik haberleşme sektörünün serbestleşmesi yönündeki faaliyetler 2000 yılında Telekomünikasyon Kurumunun kurulmasıyla hız kazanmış ve 2004 yılı başı itibarıyla sektör rekabete açılmıştır. Telekomünikasyon Kurumu, ilgili AB düzenlemeleri ile uyumlu şekilde, serbestleşen piyasanın ihtiyaç duyduğu ikincil düzenlemeleri büyük ölçüde tamamlamıştır. Ayrıca, hâlihazırda dağınık yapıda olan mevzuatın bir kanun altında derlenmesi amacıyla hazırlanan Elektronik Haberleşme Kanunu Tasarısı TBMM’ye sevk edilmiştir. Elektronik haberleşme sektöründe evrensel hizmetin sağlanmasına ilişkin kanun 2005 yılında yürürlüğe girmiştir.

Türkiye’de ihracat potansiyeli bulunan teknoloji yoğun yeniliklerin, yeni ürünlerin ve yöntemlerin desteklenmesi, buluş ve tasarımların patente dönüşmesi önündeki engellerin azaltılmasına yönelik çeşitli uygulamalar bulunmaktadır. AR-GE vb. desteklerin yanı sıra bir yeni uygulama da 1998 yılında olmuştur. Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu 27 Şubat 1998 gün ve 23271 sayılı Resmi Gazete de yer alan “Patent, Faydalı Model Belgesi ve Endüstriyel Tasarım Tescili Harcamalarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ” ile buluşa patent ve faydalı model belgesi ya da endüstriyel tasarıma tescili alınması sırasında yapılan harcamaların %75’i karşılıksız desteklenmektedir.

Yeniliklerin ortaya çıkarılması yanında pazarlanması da önemli bir konudur. Bu konuda teknoparklar da önemli rol oynamaktadır. Teknoparklar, uygulandığı ülkenin özel koşullarına göre, kalkınma ya da büyüme amacıyla bütünleşmiş, katma değer yaratıcı nitelikte yeni veya ileri teknolojilerin üretimi, uyarlanması veya geliştirilmesi için, girişimcilere belli koşullar altında ve üniversitelerin bilimsel ve teknik olanaklarıyla devletin düzenleyici rolü çerçevesinde teknik ve yönetsel yönden destek sağlayan organize araştırma merkezleridir (Yılmaz, 2003: 26)1. Teknoparklar üniversite-sanayi ilişkilerinin somut işbirliğine dönüşmesinde önemli yer tutan oluşumlardır. Dünya’da ilk teknopark 1952 yılında “Kuzey California Stanford Research Park” tır. Yenilik merkezi, kuluçka merkezi, ileri teknoloji merkezi ve yenilik merkezi gibi farklı terimlerle ifade edilen teknoloji geliştirme merkezlerinin Türkiye’deki ilk örnekleri 1998 yılında TÜBİTAK-MAM VE ODTÜ Teknokent olmuştur. Teknopark Kanunu2 ile resmi teknopark sayısı 5’ e çıkmıştır. Ankara Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Cyberpark), Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB), İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi

1 Teknopark; teknoloji şirketlerinin toplu halde bulunup üretim yaptıkları yerlerdir. Uluslararası Bilim Parkları Birliği (IASP) tarafından yapılan teknopark tanımı ise şöyledir; “Bir ya da birden fazla üniversite ya da diğer yükseköğretim kurumu ve araştırma merkezi ile resmi ya da faaliyet bazıda ilişkili, bünyesinde bilgiye ve ileri teknolojilere dayalı sanayi firmalarının kurulup gelişmesini teşvik etmek üzere tasarlanmış ve içinde yer alan kiracı firmalara teknoloji transferi ve iş idaresi konularında destek sağlayacak bir yönetim işlevine sahip, teşvik ve mülkiyete dayalı bir teşebbüs. 2

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, Kanun No:4691, 6 Temmuz 2001 tarih ve 24454 sayılı Resmi Gazete.

Page 18:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

(İTGB). Ayrıca bu resmi 5 teknopark dışında Hacettepe, İTÜ ve Anadolu Üniversitesi’nin de bu yapılanma içinde yer aldığını görmekteyiz. Bu merkezler giderek artmaktadır. Tübitak’a bağlı Marmara Araştırma Enstitüsü (MAM) Bu merkezler Türkiye’nin Silikon Vadisi olmaya aday oluşumlardır ( Babacan,, ?: ?).

Türkiye’de risk sermayesinin yeterince yaygınlaşmamasının nedeni banka sisteminin projeye kredilerini kolayca vermemesidir.

11.10. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı (2014-2018)Küresel ekonomide üretim ekseni ve ağırlık merkezi, gelişmiş Batı

ülkelerinden gelişmekte olan Asya ülkelerine doğru kaymaktadır. Bu eğilim 2008 krizinden sonra belirginlik kazanmıştır. Çin ve Hindistan başta olmak üzere yükselen ekonomilerin hızlı büyüme performansı, bu ülkelerin küresel ekonomideki payını artırırken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin payı genel olarak azalma eğilimindedir. Bu eğilimde gelişmekte olan ülkelerin nüfus ve doğal kaynak avantajlarını teknolojik üretime ve rekabet avantajına dönüştürme yönündeki politikaları ile yüksek oranlı yatırımları belirleyici unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Hızlı büyüyen ekonomilerin başlangıçta düşük maliyetli işgücüne dayalı ucuz ve düşük teknolojili mal ihracı, zamanla taklitçi veya yenilikçi yüksek teknolojili ürünlere doğru yayılmaktadır. Söz konusu yapısal dönüşümle, hızla gelişen bu ülkeler, giderek daha yüksek teknolojili sektörlerde rekabet avantajı elde etmeye başlamıştır. Bilginin önemi ve değeri giderek artmakta, yenilikçilik ve farklılık yaratma en önemli rekabet unsurlarından biri haline gelmektedir. Önümüzdeki dönemde, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler ile bilgiye dayalı üretim, büyümenin temel belirleyici gücü olmaya devam edecektir. Bu nedenle bazı teknolojik yatırımlar ve araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri sadece serbest piyasa mekanizmasıyla değil, kamunun yönlendirici, düzenleyici ve destekleyici yaklaşımlarıyla da geliştirilmektedir. Bununla birlikte, birçok Ar-Ge çalışması ise uluslararası nitelik taşımakta ve çoğunlukla büyük küresel şirketler tarafından yürütülmektedir. Önümüzdeki dönemde teknolojik gelişmelerin belirli alanlarda yoğunlaşarak ekonomik, sosyal ve askeri gelişmeleri şekillendirmesi beklenmektedir. Bu sektörlerin başında bilgi teknolojileri, otomasyon ve ileri üretim teknikleri ve sağlık teknolojileri gelmektedir. Özellikle dijital iletişim, nanoteknoloji, yüzey teknolojileri, malzeme bilimleri, ölçümleme cihazları, biyoteknoloji ve çevre teknolojileri hızlı gelişen alanlar olarak öne çıkmaktadır. Nanoteknoloji ve biyoteknoloji alanlarındaki gelişmeler, yeni imkânlar sunmakla birlikte, çevre ve etik boyutlarıyla da gündemde olacaktır. Yirmi birinci yüzyılda tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizin de içinde bulunduğu bölgede ekonomik ve siyasi güç dengesi değişmekte, yeni denge merkezleri oluşmaktadır. Bazı ülke ve bölgeler geleceğin yeni küresel güç merkezleri olarak ortaya çıkar-ken, mevcut bölgesel güçler de yeniden şekillenmektedir. Küresel sistemin ABD, AB, BRIC ülkeleri ve Doğu Asya gibi eksenler üzerinde çok kutuplu bir yapıya dönüşmesi beklenmektedir. Bu süreçte, yükselen ve gelişmekte olan ülkeler arasında etkileşim ve karşılıklı bağımlılığın, özellikle güney-güney arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin artacağı, küresel ve bölgesel çok taraflı işbirliklerinin ön plana çıkacağı öngörülmektedir.

Page 19:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Ar-Ge harcamalarının GSYH’ya oranı, 2006 yılındaki yüzde 0,6 seviyesinden 2011 yılı itibarıyla yüzde 0,86’ya yükselmiş olmakla birlikte, AB ortalaması olan yüzde 1,9 seviyesinin ve Dokuzuncu Kalkınma Planında yer alan yüzde 2 hedefinin altında kalmıştır. Bu dönem sonunda 80 bin olarak hedeflenen ülkemizdeki tam zaman eşdeğer (TZE) araştırmacı sayısı 2011 yılı itibarıyla 72 bine ulaşmıştır. 10 bin çalışan başına düşen TZE araştırmacı sayısı 2011 yılı itibarıyla 30 olup, 2010 yılı itibarıyla 70,3 olan AB ortalamasının altındadır. Ar-Ge harcamalarının 2011 yılı itibarıyla yüzde 43,2’si özel sektör tarafından gerçekleştirilmekte ve TZE Ar-Ge personelinin yüzde 48,9’u özel sektör tarafından istihdam edilmektedir. Özel sektör Ar-Ge faaliyetlerinin ve Ar-Ge personel istihdamının artmasında Ar-Ge destekleri, Teknoloji Geliştirme Bölgelerindeki (TGB) gelişmeler ve özel sektörün Ar-Ge merkezi kurmasına yönelik teşvikler etkili olmuştur. 621. Dokuzuncu Kalkınma Planında ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu kararlarında belirlenen öncelikli teknoloji alanları başta olmak üzere, kamu kurumları ve üniversitelerde araştırma altyapıları oluşturulması amacıyla yaklaşık 2,4 milyar TL kaynak harcanmıştır. Halen faaliyete geçmiş 108, kurulumu devam eden 65 tematik ileri araştırma merkezi projesi bulunmaktadır. Bu merkezler ağırlıklı olarak biyoteknoloji dâhil yaşam bilimleri, malzeme, havacılık ve uzay, bilgi ve iletişim, savunma teknolojileri ile nanoteknoloji alanlarındadır. Öte yandan, üniversitelerin araştırma kapasitesini geliştirmek üzere 20 üniversitede merkezi araştırma laboratuvarı tamamlanmış, 62’sinde ise devam etmektedir. Bu merkezleri di-ğer kamu üniversitelerinde de kurmak üzere hazırlık çalışmaları yürütülmektedir. TGB’lerin sayısı ile bu bölgelerde yürütülen projeler ve araştırmacı istihdamının yanı sıra başta Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) olmak üzere ilgili kamu kurumları tarafından yürütülen Ar-Ge ve yenilik destek programlarının sayısı, kaynak miktarı artmış ve destekler büyük ölçüde öncelikli alanlara yönlendirilmiştir. Ülkemiz 2010 yılı itibarıyla toplam bilimsel yayın sayısı bakımından dünyada 18’inci sırada

Page 20:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

olmasına rağmen, bu yayınların nüfusa oranı bakımından 45’inci ve yayınlara yapılan ortalama atıf bakımından ise AB ülkeleri arasında son sıralarda yer almaktadır. Bu durum özellikle temel bilimlerde araştırma ortamının iyileştirilmesi ve araştırmacı insan gücünün nitelik ve niceliğinin artırılması ihtiyacını göstermektedir.

Sınai mülkiyet hakları alanında Dokuzuncu Kalkınma Plan döneminde önemli bir ivme kaydedilmiş, 2006 yılında 66.855 olan marka başvuruları yıllık ortalama yüzde 8,8 artışla 2012 yılında 111.137’ye, tasarım başvuruları yüzde 5,7 artışla 29.484’ten 41.220’ye ve patent başvuruları yüzde 14,4 artışla 5.165’ten 11.599’a ulaşmıştır. Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatının 2011 yılı verilerine göre Türkiye, ulusal düzeyde patent başvurularında 17’nci, marka başvurularında 6’ncı ve tasarım başvurularında 5’inci sırada yer almaktadır. Ulusal düzeyde toplam sınai mülkiyet verilerine göre ise genel sıralamada 9’uncu sırada bulunan ülkemiz; İngiltere, Rusya, İspanya, Brezilya gibi ülkelerin önünde yer almıştır.

Page 21:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

11.11. Türkiye’de Araştırma ve Geliştirme EtkinlikleriIMD (Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü) tarafından her yıl

yayımlanan “Dünya Rekabet Gücü Yıllığı” ülkelerin rekabet güçlerini; ekonomik performans, hükümetin etkinliği, iş ortamının yeterliliği gibi başlıklar altında 331 ölçüt ile değerlendirilmektedir.

Türkiye 59 ülkenin karşılaştırıldığı raporda 2011 yılında bir önceki yıla göre 9 basamak yükselerek 39. Sıraya çıkmıştır. Türkiye’nin önceki yıla göre gelişme gösterdiği konular arasında GSYİH artışı, doğrudan yabancı yatırım girişi, bütçe açığı, AR-GE ve eğitime yapılan harcamalar bulunmaktadır.

Bu sıralamada Hong Kong ve ABD birinci sırada yer almaktadır, bunları sırasıyla Singapur, İsveç, İsviçre, Tayvan, Kanada, Katar, Avustralya, Almanya izlemektedir. Venezuela en alt basamakta yer almakta ve Hırvatistan, Ukrayna, Yunanistan, Bulgaristan’la birlikte en alttan beş ülke olarak verilmektedir. (MESS işveren Gazetesi, 48(859), 2011, s.11)

(C) Türkiye’nin ilk bilgisayarı (IBM 650) planlama analizleri, yol maliyet ve muhasebe hesaplarının daha hızlı ve doğru yapılması amacıyla Karayolları Genel Müdürlüğünde kurulmuştur. İlk bilgisayar mühendisliği bölümü 1977 yılında ODTÜ ve Hacettepe Üniversitelerinde açılmıştır. İlk yazılım evi SİTA (Sistem Tasarım ve Araştırma Geliştirme Merkezi) 1984 yılında kurulmuş daha sonra Türkiye’nin en büyük yazılım firması Link Bilgisayar’ı buradan ayrılan mühendisler kurmuştur.

Türk yazılımları Enstitüsünün ilk ciddi başarısı 1995 yılında 300 mühendis çalıştıran NETAŞ’ın Nortel’e yaptığı 11 milyar dolarlık yazılım ihracatıdır.

1996 yılında Türk Hava Yolları kendi iç işlemleri için geliştirdiği rezarvasyon yazılımını eski doğu bloğu ülkelerine ihraç ederek 10 milyon dolarlık gelir elde etmesi de ikinci önemli durum olarak karşımıza çıkmaktadır. (Taşçı, 2010:132)

Türkiye 2000 yılına iki büyük depremin ağır ekonomik sonuçları ve ekonomik krizlerle girmesi (Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin Yaygınlaştırılmasını, vergi

Page 22:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

muafiyetlerinin getirilmesi, e-Dönüşüm Türkiye Projesinin) başlatılması gibi) etkilerle yazılım sektörü (hizmet dahil hızlı bir gelişme göstermiştir. Türkiye’de BİT sektörüne yönelik düzenli resmi istatistikî veriler üretilmemektedir. Sektörün bütününe ilişkin yıllık bazda veri üreten tek yerli kuruluş İntermedya Pazar Araştırma şirketidir.

Aşağıdaki tablo da toplam yazılım satırındaki değerler ürün ve hizmetlerin %70’i alınarak yaklaşık olarak hesaplanmıştır.

Milyon ABD Doları 2001

2002

2003

2004

2005

2006 (yılsonu Tahmini)

BYBO (%)

Donanım 893 1304

1923

2894

3819

5005 41,16

Yazılım 217 284 493 698 939 1178 40,26

Hizmetler 262 407 781 1252

1724

2327 54,77

Toplam Yazılım (Hizmetler dâhil)

400 569 1040

1574

2146

2807 47,65

BT Toplamı 1372

1995

3197

4845

6482

8510 44,05

Telekomünikasyon 9358

11728

15146

18806

22035

24457 21,18

BİT Toplamı 10731

13723

18343

23631

28517

32967 25,17

Kaynak: WITSA – Digital Planet, 2006 raporundan derlenmiştir.

2006 yılı sonu itibariyle her iki kaynağa göre toplam yazılım pazarının büyüklüğü 2 milyar doları aşmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye ile incelenen ülkelerin karşılaştırılmasında daha güvenilir olduğu düşünülen Interpromedya verileri kullanılacaktır.

Türk yazılım sektörünün GSYİM içindeki payına ilişkin veriler aşağıdaki tabloda sunulmuştur.

2001

2002

2003

2004

2005

2006 (Tahmini)

Yazılım Pazarının GSYİH’ya Oranı (Interpromedya)

0,65 0,52 0,45 0,45 0,48 0,56

Yazılım Pazarının GSYİH’ya Oranı (WITSA)

0,27 0,31 0,43 0,52 0,59 0,74

11.11.1. Kamu Sektöründe AR-GETÜBİTAK kamusal AR-GE destekleri bakımından önemlidir. Savunma

sektöründe Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ve Genel Kurmay Başkanlığı (GKB) aracılığıyla AR-GE etkinlikleri yapılmaktadır.

11.11.2. Yükseköğretim Sektöründe AR-GE1933’te çıkarılan Üniversite Reformu Yasası ile Türkiye’deki tek

yükseköğretim kurumu “İstanbul Darülfünunu” yapısı ve statüsü değişerek İstanbul Üniversitesi adını almıştır. 1946’da ise Genel Üniversiteler Yasası ile biri Ankara’da diğeri İstanbul’da İstanbul Teknik Üniversitesi olmak üzere iki

Page 23:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

yeni üniversite kurulmuştur. Daha sonra 5 yeni üniversite daha kurulmuştur. 1982’de ODTÜ dâhil 19 yeni üniversite ve 146 yükseköğretim kurumu kurulmuştur.

11.11.3. Ticaret Sektöründe AR-GE

11.11.4. Kâr Amacı Gütmeyen Özel Sektörde AR-GEBuluş Adamları ve Araştırmacılar Derneği

Buluş Adamları Derneği

Türk Bilim Tarihi Derneği

Türk Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) (Şahin, 1997: 23).

Page 24:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

18. Yeni Ekonominin Üretim Süreci Üzerindeki Etkilerinin Türkiye Açısından Ele Alınması

12. Yeni Ekonominin Üretim Süreci Üzerindeki Etkilerinin Türkiye Açısından Ele Alınması

12.1. KOBİ’lerDünya Bankası’nın kabul ettiği tanıma göre, 50 emekçiye istihdam sağlayan

işletmeler küçük ölçekli, 50-100 işçiye istihdam sağlayan girişimciler ise orta ölçekli olarak adlandırılmaktadır. AB’de bu tanıma ek olarak küçük işletmeler için 7 milyon EURO hacminde ciroyu şart koşmakta, orta boy işletmeler için ise yine üst sınır olarak 40 milyon Euro’luk ciroyu kabul etmektedir. Türkiye’de ise KOBİ ile ilgili kuruluşlar (KOSGEB, TÜİK, Eximbank, TOBB ...) istihdam boyutu olarak benzer ölçütleri kabul etmektedirler. Örneğin TOBB; 1-9 arası işçi istihdam eden işletmeleri mikro, 10-49 arasını küçük ve 50-150 arasını orta boy işletmeler olarak kabul etmektedir.

Dünya ekonomisi dikkate alındığında işletmelerin %95’ini oluşturan KOBİ’lerin kabaca toplam istihdamın %66’sını ve toplam üretimin %55’ini sağladıkları görülmektedir.

Türkiye’de sanayi kesiminde 200.000 dolayında KOBİ, toplam işletme sayısı %99’unun oluşturur. Toplam istihdamın %56’sı ülke genelinde kayıtlı-kayıtsız 3.5 milyon KOBİ olduğu tahmin edilmektedir.

KOBİ’ler ekonomide önemli yer tutmaktadırlar. Girişimciliğin önünün açılması ile de KOBİ’ler arasında ilişki vardır (Alkin, 2002: ?). KOBİ’ler, ekonomiye dinamizm ve rekabetçi bir boyut kazandırarak piyasa mekanizmasının etkinliğini artırma, sürdürülebilir kalkınmayı sağlama, istihdam yaratma, bölgesel sosyo-ekonomik dengesizlikleri giderme ve kalkınmayı tabana yayma gibi içlerinde barındırdıkları önemli fonksiyonları ile Türk ekonomisinin temel dinamiğini oluşturmaktadırlar.

Page 25:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Türkiye'de dış ticarette KOBİ'lerin payının % 8 olmasına rağmen, bu oranın ABD'de %32, Almanya'da %31, Hindistan'da %50 ve Japonya'da %38 seviyelerinde olduğu görülmektedir. Oranlar karşılaştırıldığında KOBİ'leri dış pazarlara açarak ihracat patlaması yaratabilmenin son derece zor olduğu görülmektedir.

Bu günkü görünümüyle KOBİ'ler, çoğunlukla geleneksel yöntemlerle çalışan, teknolojik donanım ve bu teknolojilerin kullanımı açısından önemli yetersizliklerin bulunduğu, örgütsel yapıları rastgele oluşturulmuş, "dağınık ve düzensiz bir kitle" görünümündedir. Ülke ekonomisindeki dinamik rollerini alabilmeleri, gerekli dönüşümü sağlayabilmelerine ve uygun bir koordinasyonla yönlendirilmelerine bağlıdır. KOBİ'ler hem ülke ekonomisi hem de dünya ticareti açısından büyük bir potansiyel oluşturmaktadır.

İleride ülkenin büyük sanayisini oluşturacak bir potansiyel olarak ele alınabilecek olan KOBİ'lerin büyümeleri hem genel ekonomi hem de sosyal hayat üzerinde olumlu etkilerde bulunacaktır. Bu açıdan KOBİ'lerin elektronik ticaret yapılanması ve yeni ekonomi içindeki yerini belirlemek önem kazanmaktadır (Haspolat, ?: ?). Elektronik yöntemleri kullanarak yeni dış pazarlara yönelmek, bir firmanın ürün pazarlaması, tüketici ilişkilerinin yönetmek ve geliştirmek, tüketici tercihlerindeki değişmelere kolay uyum sağlayabilmek için KOBİ’lere yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. İnternetin yaygınlaşıp, ucuzlaması ile güç olan değerli bilgilere ulaşmalarında zaman ve maliyet tasarrufu sağlamaktadır. e-ticaret; küçük sermayeli olan yeni kurulmuş firmalara da internet yoluyla küresel piyasalara açılabilme ve büyük şirketlerle aynı avantajlara sahip olabilme avantajı sağlamaktadır.

İnternet ve BİT’lerinin getirdiği esnek üretim imkânları nedeniyle etkin kaynak kullanımı ve üretiminde tüketici tercihlerine daha hızlı uyum sağlaması bakımından küçük ve orta ölçekli şirketler daha avantajlı konumdadırlar (Yumuşak, 2001: ?). Bu avantajlardan daha geniş kesimlerin yararlanmalarını sağlamak amacıyla KOSGEB tarafından kurulan KOBİ-NET, KOBİ’ler için internette sanal bir ticaret merkezi oluşturarak dünyaya açılmalarını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

Page 26:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Türkiye’de sanayi üretiminin büyük bölümü KOBİ’ler tarafından yapıldığından, KOBİ’lere yönelik hizmetler ve düzenlemeler daha da önem kazanmaktadır (KOSGEB e-iş’e Giren Herkese Destek Vermeye Hazır)

Tablo 1.Güçlü Yön Zayıf YönTüketiciye yakınEsnekFarklı ürünKısa zamanda kurulurYönetim maliyeti düşükNiş piyasaya ulaşması kolayOrtaklıkYeniliklerin yayılması

Sınırlı bilgiKüçük ya da hiç AR-GE yokPiyasaya giriş maliyetiBatık maliyetler (banka kredileri)Yenilikçi projelerin getirisi düşükTeknik uzmanlık açığıKnow-how yönetim açığıTeknolojik bağımlılık

Kaynak: McMahan ve Bruce, 2002: 122

Türkiye’de BİT sektörü büyümesi % 9 civarındadır. 2006’dan 2007’ye % 13 olmuştur. Burada KOBİ’lerde penetrasyonu artırmaya yönelik çabaların önemli bir payı vardır (Nebil, 2008a:1).

Dünya’da bilişim araç yerine sektör haline gelmiştir. Yüksel rekabet nedeniyle araç gereç ve standart yazılımların fiyatları oldukça düşmüştür, kar marjları çok düşüktür. Bilişim standartları ve sertifikasyon. Özel sektör bilişim tedarikini araç tedariki zannetmektedir, oysa mühendislik çalışmasıdır. Özel sektörde “dış kaynak kullanımı” (outsourcing) mantığı gelişmelidir (Nebil, 2008b: 1).

12.2. Nitelikli İşgücüBİT sektöründe yetişmiş insan gücü anahtar faktörlerden biridir. Türkiye’de

kamu açıkları üretime ve eğitime gitmesi gereken kaynakları yok etmektedir. Teknolojik gelişmeler üretimde emeğin payını azaltmış, istihdam hizmetler sektörüne kaymış ve sendikal hareket zayıflamış, sendikalar küçülmüştür. Bu gelişmelerin yanı sıra işgücü talebinde de değişmeler olmaktadır. Yetişmiş insan gücü ile ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücünün nitelik ve nicelik yönünden birbiriyle uyumlu hale getirilmesi önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’de istihdamın %52’si ilkokul mezunlarından oluşmaktadır. Hizmet sektöründeki niteliksiz işler ve kayıt dışı istihdam artmaktadır. Eğitim-istihdam ilişkisinin kurulması gerekmektedir. Türkiye’de işsizlerin ağırlıklı olarak gençler olduğu göz önünde bulundurularak uygun politikalar geliştirilmelidir (http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=595Nid).

Lise ve üstü eğitimli gençler açısından işsizlik oranı önceki yıllara göre artmış ve %29.4’ler düzeyine ulaşmıştır. Yükseköğrenimli işsizlerin oranı 2000’de %6.9, iken 2001’de %7.1 olmuştur.

Eğitim-istihdam ilişkisinin zayıf oluşunun bir sonucu olarak, işgücü piyasası ihtiyaçları esas alınmadan üniversite, fakülte ve bölümler açılmakta ve bunlara mezun olduktan sonra istihdam şansı olmayan çok sayıda öğrenci alınmaktadır.

İstihdam artışı hedefi tek başına yeterli değildir, verimli ve kayıtlı istihdamın, iyi ve yüksek gelirli, sosyal güvence ve iş güvenliğinin olduğu işler ekonomide yaratılmalıdır. İşgücünün değişen teknoloji ve üretim biçimlerine uyum yeteneği geliştirilmelidir, bu da ancak sürekli eğitim ile mümkün olmaktadır. İstihdam edilebilirlik durumunun artması, girişimciliğin özendirilmesi, desteklenmesi, işgücünün değişen teknolojik koşullara uyum sağlama yeteneğinin arttırılması, dezavantajlı gruplara fırsat eşitliği olarak

Page 27:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

özetlenebilecek aktif istihdam politikaları hayata geçirilmedir (Kenar, Yatırım Verimlilik..)

Yeni gelişen sektörlerin (BİT ile ilgili sektörler, yazılım vb.) ihtiyaç duyduğu işgücünün yetiştirilmesi için uygulanması gereken politikalar da oldukça önemlidir. Bilgi işçilerinin tanımından hareketle bu alanda farklı beceri gereklerinin olduğunu söylemek mümkündür. Üst düzeyde ilgi ve beceri gerektiren, uzmanlık alanları ile veri girişi operatörlük gibi orta düzeyde sayılan işler için farklı politikalar izlenmelidir3.

Yeni ekonomide uygun insan kaynağı için uygulanacak politikalar kısa ve uzun dönemli olarak ele alınabilir.

Kısa dönemli politikalarda; istihdam dışı işgücüne BİT ile ilgili eğitim ve sertifika programları, yöneticilerin de yeni ekonomiye uyum sağlayacak eğitimlere tabi tutulması, eğitimcilerin eğitim, teknik eğitimde sertifika kuralları, internet erişim noktalarının 7 gün 24 saat açık tutulması gibi araçlarla BİT’ nin gerektirdiği insan gücü gereksinimi karşılanabilir. Ancak, asıl önemli olan uzun dönemli politikalarla BİT teknolojilerinin kullanıcısı olmanın ötesine geçip, bunları üreten ülke konumuna ulaşabilmek için ise; nitelikli işgücü ve öğretim görevlilerine gelişim olanakları ve hareket imkanı, sanayi-üniversite işbirliği, yabancı dil eğitiminin çeşitlendirilip kuvvetlendirilmesi, özgün eğitimin yeni ekonomi için tasarlanıp, ülkeye uygun insan kaynakları sisteminin oluşturulması, kırsal kesimin BİT’lerinden yararlanması, eğitim planlarının uzun vadeye göre yapılması, sendikal haklara eğitimin dâhil edilmesi gibi politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.

12.3. Türkiye’de AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesiTürkiye’nin imalat sanayi ihracatının önemli bölümü emek ve kaynak yoğun

ürünlerden oluşmaktadır. Bu yapının, mühendislik sanayilerinin çıktıları olarak da yorumlanan farklılaştırılmış ve bilim temelli ürünlere doğru kaydırılması amaçlanmaktadır.

Tablo 2. Türkiye’de İmalat Sanayi1972

1980

1985

1990

1993

1995

1997

1999

2000

Kaynak Yoğun 83.2

65.2

31.6

25.4

22.7

22.1

16.9

16.2

16.1

Emek Yoğun 10.6

22.7

35.8

41.5

43.9

44.8

48.8

45.5

43.8

Ölçek Yoğun 5.4 12.9

26.9

28.8

28.8

32.4

23.2

24.6

25.3

Farklılaştırılmış Ürün 0.6 1.4 7.6 6.8 6.8 7.7 8.5 8.9 14.6

Bilim Temelli 0.1 0.2 0.4 0.6 0.6 0.3 0.2 0.2 0.2

3 Anadolu Üniversitesi “Bilgi Yönetimi” bölümü bu konuda örnek olarak gösterilebilecek bir çalışmadır. http://bilgi.anadolu.edu.tr/ ayrıca çeşitli üniversitelerin ve kuruluşların da bu alandaki nitelikli eleman ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla yürüttükleri sertifika programları da mevcuttur. ODTÜ Bilgi Teknolojileri Sertifika Programı, http://idea.metu.edu.tr, Cisco Networking Academy Eğitim Programı, http://sem.metu.edu.tr/ciscoweb/, Yönetim Bilgi Sistemleri Sertifika Programı (MIS), Yönetim Bilişim Sistemleri Sertifika Programı, http://www.mis.boun.edu.tr/misweb/ibs.asp, gibi çeşitli eğitim programları söz konusu olmaktadır.

Page 28:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Diğer sektörleri ihmal etmeden mühendislik sanayilerini (taşıma araçları, elektrik makineleri, makine imalat sektörleri) alt sektörlerine sınaî mülkiyet ve AR-GE destekleme mekanizmaları ile destek olunmalıdır. Bu konuda özellikle BİT ve yazılım sektörleri ile endüstriyel tasarım konularına önem verilmesi gerekmektedir.

Tablo 3. Türkiye’de AR-GE Harcamaları ile İlgili Bilgiler (1990-1999)

Yıllar

Cari AR-GE Harcaması Milyon TL

AR-GE Harcaması Milyon ABD Doları

AR-GE Harcamaları (Satınalma Gücü Paritesi Milyon Dolar)

AR-GE Harc.(Kişi başına ABD Doları)

AR-GE Harcaması GSYİH % Cari

1990

1.275.680 484.2 855.6 8.6 3.2

1991

3.330.047 788.3 1.456.7 13.8 5.3

1992

5.356.814 767.5 1.436.1 13.1 4.9

1993

8.776.139 785.5 1.476.5 13.2 4.4

1994

13.991.270 476.1 1.154.8 7.9 3.6

1995

29.509.395 639.0 1.302.8 10.4 3.8

1996

66.709.069 817.6 1.718.6 13.0 4.5

1997

141.781.665 - 2.011.7 - 4.9

1998

260.422.137 1065 2.114.0 15.5 5.0

1999

489.162.882 1157 2.636.0 17.5 6.3

Kaynak: Batı’nın aksine Türkiye’de AR-GE harcamalarının finansmanını büyük ölçüde

kamu kesimi sağlamaktadır. Tablo 33’te de görüldüğü üzere ticari kesimin AR-GE harcamalarındaki payı kamu kesimine oranda daha azdır. Türkiye’de bazı büyük sanayi kuruluşları AR-GE faaliyetlerine çok önem vermekle birlikte, genel olarak AR-GE faaliyetleri çok önemsenmemektedir4. Türkiye yılda yaklaşık 200

4 Arçelik 1975 yılında özel sektörün ilk AR-GE bölümünü kurmuştur. Arçelik 41 uluslararası patente sahip ve 2002 yılı itibariyle kullandığı son yabancı lisansı da terk etmiştir. İlk buzdolabını 1960 yılında GE (General Electric) lisansı ile yapan Arçelik’in bugün sırada bekleyen 147 patent başvurusu da bulunmaktadır. Vestel, Manisa’ da 100 milyon dolar başlangıç sermayesi ile Vestel City isimli bir AR-GE merkezi kuracaktır. Bu Vestel’in 4.AR-GE merkezidir. www.bthaber.com.tr/haber.phtml?

Page 29:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

milyar dolarlık milli gelir yaratmaktadır. Bunun yaklaşık 1 milyar doları bilim ve teknoloji üretimine ya da satın alınmasına gitmektedir. Bu miktarın da ancak üçte biri AR-GE faaliyetlerine harcamaktadır. Türkiye’nin AR-GE harcamaları ortalama bir ABD ya da Avrupa şirketinin yıllık AR-GE harcaması kadardır. Benzer durum, araştırmacı sayıları ve patent başvurularında da benzer dramatik farklarda da görülmektedir.

Tablo 4. Türkiye’de Sektörlere Göre AR-GE Harcamalarının Dağılımı (%)Yıllar

Ticari Kesim Kamu Kesimi Yüksek Öğretim

1990 20.4 9.8 69.8

1991 21.1 7.9 71.0

1992 24.0 8.2 67.8

1993 22.9 9.9 67.2

1994 24.7 8.7 66.6

1995 23.6 7.4 69.0

1996 26.0 11.9 62.2

1997 32.3 10.5 57.2

1998 31.6 7.3 61.1

1999 38.0 6.7 55.3

Türkiye; ulusal teknoloji politikalarını, uzun vadeli ve sistematik olarak ele almalıdır. BİT sektörü, dünyada ekonominin yeni lokomotifi durumundadır. Yeni ekonomiye geçişteki başarı bu gelişmeleri sağlayabilecek insan gücünü eğitim ve AR-GE faaliyetlerine gereken önemi vermekle mümkün olabilecektir5.

Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun 1 Nisan 2008 yılında yürürlüğe girmiştir. Desteklerden biri de nitelikleri yine kanunda belirtilen işletme ve projelerde çalışan kimi personelin çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısının, her bir çalışan için 5 yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanmasıdır. Bahsi geçen Kanun’da kamu personeli hariç olmak üzere teknoloji merkezi işletmelerinde, AR-GE merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından ya da uluslararası fonlarca desteklenen veya TÜBİTAK tarafından yürütülen AR-GE yenilik projeleri ile rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve tekno girişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde çalışanlarla ilgilidir.

Bu işletmelerde çalışan AR-GE ve destek personeli ile 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu geçici 2. maddesi uyarınca ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı her çalışan için 5 yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulan ödenek ile karşılanacaktır. Bu

yazi_id=355000123.5

Page 30:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

kanuna dayanılarak çıkarılan Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesine İlişkin Uygulama ve Denetim Yönetmeliği ise 31.7.2008’de Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. 1.8.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir (Cılga, 2008: 5).

12.4. Yazılım ÜretimiYazılım endüstrisi bilgi ekonomisinin bilgi üretimi kısmında yer alan önemli bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yazılım sektörü yapısal olarak farklılıkları olan bir sektördür. Başlıca özellikleri;

*Taşıması kolay ve yer kapsamayan özelliği bulunmaktadır,

*Yatırım sermayesi azdır,

*Bir kez üretip, binlerce kez satılabilir,

*İthalata dayalı girdisi olmadığından döviz çıkışı değil döviz getirisi söz konusu olur,

*Enerji tüketimi azalır, yeni enerji kaynakları gerektirmez,

*Yurtiçi kaynaklarla üretilebilen ve yüksek katma değerli ürünler yaratan bir sektördür.

Bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda yazılım sektörü, stratejik bir sektördür. Her türlü araç gerecin elektronik donanıma sahip hale geldiği günümüz koşullarında yazılım sektörü jenerik/doğurgan bir sektör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yazılım sektörü, çevre ile dost doğal kaynakları tüketmeyen dumansız endüstri olarak adlandırılır, ancak nitelikli işgücü ve yoğun AR-GE faaliyetleri gerektirmektedir (Er, a.g.e., s.6.).

BİT (Bilgi ve İletişim

Teknolojisi)

Bilgi Teknolojisi

Donanım Yazılım

Sistem Yazılımı

Uygulama Yazılımı

Hizmet

Yazılım Hizmeti

Donanım Hizmeti

İletişim Teknolojisi

Page 31:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Yazılımı ile ilgili bazı temel sorunlar bulunmaktadır, mevcut ekonomik yapıda yazılımın bir AR-GE faaliyeti mi yoksa bir sanayi ürünü olarak mı ele alınacağı konusu yürürlükteki mevzuat çerçevesinde net olarak belli değildir. Yazılım; teşvikten dışsatıma kadar diğer sanayi ürünleri ile bir tutulmaktadır.

2000 yılında Türkiye yazılım sektörü 417.303 bin dolarlık büyüklüğe ulaşmıştır. Kişi başına yazılım harcaması 6.5 dolardır. Yerli yazılım oranı ise en iyimser tahmin ile %50 olarak düşünülürse, yerli yazılım evleri için yaklaşık 200 milyon dolarlık pazar söz konusu olmaktadır.

Nüfusu 6 milyon olan İsrail’de yerli yazılım pazarı 3.6 milyar dolar ile Türkiye’nin yaklaşık 100 katıdır. 1999 yılında İsrail’in yazılım dışsatımı 2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Yazılım geliştirme nitelikli eleman istemektedir. Yapılan bir araştırmaya göre yazılım evlerinin personel giderleri %48 civarındadır ve ortalama olarak bir yazılım çalışanının aylığı 1.323 dolardır (Özcivelek ve Geray, 2002)

Dünyada yazılımlara doğrudan patent verilebilmesi yalnızca Japonya ve ABD’de mümkün olmaktadır. Avrupa ve Avrupa Patent Birliği üyesi ülkemizde yazılımlara türüne göre patent alınamamaktadır. Buluşların patentlenebilmesi için teknik özellikler taşıması, buluşun yöntem ile değil teknik ile ilgili sorunları çözmesi, gerekmektedir.

Türkiye’de yazılımlar 7 Haziran 1995’de kanunda yapılan değişiklikle “Fikri ve Sanat Eserleri Kanunu” ile korunmaktadır. Yazılımın tamamının kullanıcılar tarafından izinsiz kopya kullanımının engellenmesi telif hakkı ile korunmaktadır. Ancak yazılım firmalarının veya yazılımcılara lisans vererek buluşlarından gelir elde etmesi için bunu patentlenmesi gerekmektedir. ABD.’nde olduğu gibi Türkiye’de de yazılımların patentlendirilmesi gerekmektedir (Soylu, ?).

Yazılım; 8.BYKP’da sektör olarak ele alınmıştır. Yazılım sektörü nitelikli katma değer sağlamaktadır. Geleneksel üretmede (eski ekonomide) üretim makinelerle yapılmaktadır (Akurgal, ?). Yeni ekonomide ise insanın yaratıcı faaliyetlerinin ürünü olan bilgi malları üretimi giderek daha önemli hale gelmektedir. Yapılacak düzenlemeler yeni ekonominin özelikleri göz önünde bulundurularak belirlenmelidir.

12.5. Risk SermayesiRisk sermayesi şirketleri en çok yeni teknolojiyi seçmektedirler. Batıda 50

yıllık tarihi olan risk sermayesi, Türkiye’de yenidir. Risk sermayesi sistemin bir ülkede gelişip yaygınlaşması da zaman almaktadır. Yatırım finansman aracı olan risk sermayesinin Türkiye’de hukuki altyapısı yeni oluşmaktadır6.Risk Sermayesi

6 Vakıfrisk, Türkiye’de halka açık faaliyet gösteren ilk Risk Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş.’dir. Vakıfrisk bugüne kadar 3 yatırım yapmıştır. 1996 yılından kurulmuştur. Sektör ayrımı yapmaksızın risk sermayesi yatırımlarına uygun özelliklere sahip her türlü projeyi değerlendirmeye almaktadır. İlk yatırım ODTÜ kampusunda faaliyet gösteren Teknoplazma A.Ş.(fiziksel buharlaşma yöntemi ile çalışan bir kaplama reaktörünü ilk kez tasarlamış ve üretmişlerdir. İnova Biyoteknoloji, Ege Serbest Bölgesinde faaliyete başlayan yatırım, Hepatit A, Hepatit B HIV, gibi hastalıklar ile hamileliğin hızlı şekilde teşhis edilmesinde kullanılan tanı kitleri için gereken nononportikül, antijen ve antikorların üretilmesi, üretilen nano partiküller ile antijen ve antikorların konjükasyonu yolu ile birleşerek tanı kitleri üretimi gerçekleştirmektedir. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi çalışan araştırmacılar Vakıfrisk’e başvurmuşlar ve Ege Serbest Bölgesi içinde bulunan Teknopark dolayısıyla faaliyet yeri olarak bu bölgeyi seçmişlerdir. Üçüncü yatırım ise Türkiye’nin ilk internet servis sağlayıcı şirketi (ISS) olan TR.Net markası ile faaliyet gösteren Ortadoğu yazılım hizmetleri A.Ş.’nin bir bölüm hissesini alması şeklinde olmuştur.(http://www.vakifrisk.com.tr/hakkinda.html) Koç Holding Bilgi

Page 32:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Yatırım Ortaklığı (Venture Capital) Kanunu 1993 yılında çıkmıştır. Ancak geçen süre içinde KOBİ’ ler bundan tam olarak yararlanamamışlardır (Atay ve Gacaber, 2003: 20).

TTGV endüstriyel teknoloji projeleri kapsamında kendisine tahsis edilen fonlarla projeleri desteklemektedir (http://www.ttgv.org.tr.). Bu desteklemeler; bilgisayar ve teknoloji, yazılım, biyo teknoloji ve tıp, enerji, telekomünikasyon ve hizmet alanlarına yönelik projelerin öncelikle ele alınması biçiminde olmaktadır.

Son yıllarda BİT ile ortaya çıkan değişiklikler ve yeni ekonomi anlayışı çerçevesinde ele alındığında yatırım şirketleri de bu yeni oluşumlar ile ilgilenmeye başlamışlardır.

1999 yılı içinde ABD’de 250.000 ayrı yatırımcı tarafından 30.000 ayrı şirkete 20 milyar dolar civarında risk sermayesi dağıtılmıştır.

Türkiye’de yavaş yavaş oluşturulan risk sermayesi fonları ve teknoloji firmalarına risk sermayesi modeli ile yatırım yapmanın önemini kavrayan büyük gruplar tarafından ilgi her geçen gün artmaktadır. Ancak yine de Türkiye’de yeni kurulan bir teknoloji şirketi veya internet şirketini risk sermayedarı olarak destekleyecek bir yapıya ve vizyona sahip risk sermayesi şirketi bulmak kolay olmamaktadır (Yatırımın Yeni Adı: Risk Sermayesi).

İnternet sektöründe risk sermayesine büyük talep vardır. Türkiye’de internet finansman yöntemleri konusunu önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni ekonomide kaynak bilgi olduğundan, fikir sahipleri ile sermaye sahipleri eşitlenmiştir. Böylece entelektüel sermaye ile geleneksel sermaye işbirliği yapmak durumunda kalmaktadırlar.

Ancak, Türkiye’de risk sermayesi şirketlerinin kurulması kolay değildir. Başlangıç sermayesi olarak 100 milyar lira, kayıtlı sermaye olarak da 300 milyar lira temin etme zorunluluğu risk sermayesi şirketinin gelişmesi yönünde önemli bir engeldir (Çizakça, “Türkiye’de Risk).

Yeni ekonomide, BİT ve internet ile ilgili ürün ve hizmetler açısından bakıldığında çeşitli ülkelerde risk sermayesinin başarılı uygulamaları görülebilmektedir7. Dünyada, 46 adet risk sermayesi uygulaması ile oluşmuş BİT yoğun alanlar vardır. Bu; Silikon Vadisi benzeri yüksek teknoloji alanlarından 14 tanesi Kuzey Amerika’da 16 tanesi Avrupa’da 10 tanesi de Asya-Pasifik bölgesinde bulunmaktadır.

Bu konuda İrlanda, Hindistan, Çin oldukça önemli gelişmeler kaydetmişlerdir. 1996’da Hindistan’ın sadece yazılım ihracatından elde ettiği gelir 700 milyon dolardır ve artış hızı %50 civarındadır. önümüzdeki 4-5 yılda bu gelirin 5 milyar doları aşması beklenmektedir.

Hindistan’ın Silikon Vadisi olarak adlandırılan bölgesi Bangalore’nin ihracatındaki payı %30’dur. Dünya ısmarlama piyasasının halen %15’ni kontrol

grubu da risk sermayesi mantığı ile hareket etmektedir Bu kapsamda Biletix ve GVZ projelerini desteklemektedir. Ayrıca Türkiye’de BKP (Burhan Karaçam Partnership) ileri teknoloji ve internet projeleri ile ilgilenmektedir. İlab, internet uygulamaları ile Superonline, internet yayıncılığıyla ve e-ticaret ile ilgili projelerle ilgilenmektedir. Vakıfrisk ve İş Yatırım’da vardır. Yeni risk sermayesi şirketleri de Türkiye’ye gelmektedirler. Yeni ekonomi ile ilgili alanlarda, fikirler ve yenilikler desteklenmektedir. Ericsson “Creaworld” kurmuştu. Simens, bilgi teknolojileri ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmalara destek sağlamaktadır. Yurtdışından başarılı risk sermayesi örnekleri Microsoft, Apple, Yahoo, Amazon.com olarak belirtilebilir.7 Dünyada risk sermayesi kullanımının yoğun olduğu teknoloji bölgeleri için; bkz. EKTABLO:7.

Page 33:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

eden bölgenin çok yakın zamanda bu oranı %50’ye çıkaracağı tahmin edilmektedir. Swissair, Nestle, Samsung, Morgan Bank gibi dünyada ünlü şirketler yazılımlarını Bangalore’den sağlamaktadır. Üretim ve ihracatın büyük bölümü genç müteşebbislerin kurduğu küçük ve yeni şirketlerce yapılmaktadır. Her yıl 300.000 birinci sınıf fen bilimcisi ve mühendis mezun eden Hindistan Üniversiteleri bu sektörün en büyük itici gücü olarak dikkat çekmektedir (Türkiye’ de Yeni Bir Ekonomi).

Türkiye’de de yeni ekonomi’ye uyum sağlayabilmek için; insan gücü ve eğitim, hukuk sistemi ile ilgili düzenlemeler (e-oy, e-imza, tüketici koruma, telif hakları...) iletişim altyapısı, devletin yeniden yapılanması ve girişimcilik konularının yeniden ele alınması gerekmektedir (Gönç ve İnanıcı, “Yeni Ekonomi).

12.6. Hukuksal ve Kurumsal DüzenlemelerSayısal uçurumu azaltmak, nitelikli insan gücü yetiştirmek, e-ticareti

geliştirmek için etkili, şeffaf, özel sektörle uyumlu olabilen, idareye ilişkin hukuksal bir çerçevenin kurulması ve buna paralel politikaların tasarlanması gereklidir.

Ancak, burada sektörün kendisine has özellikleri de dikkate alınmalıdır. Örneğin; internetin hükümet tarafından düzenlenmesi durumunda sektörün gelişiminin olumsuz etkileneceği görüşü hâkimdir. Sektörde rekabeti engelleyici bir durum olduğunda kurumlar müdahale etmeli, aksi durumda pazar dinamikleri sektöre yön vermeli görüşü hâkimdir. İnternet başlangıçta ticari olmaktan ziyade akademik dünyaya hizmet vermek amacıyla kurulduğundan herhangi bir düzenlemeye tabi tutulması düşünülmemiştir. Gelişip ticari bir sektör olan interneti ilgilendiren konularda ilgili yapılacak düzenlemeler ile ilgili farklı görüşler vardır.

BİT, (internet, yazılım, yeni ekonomi bileşenleri) teknik, ekonomik, ticari, finansal, hukuki, sosyolojik ve psikolojik yönleri olan çok boyutlu ve karmaşık bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Politikalar, bu çok boyutlu durumu göz önünde bulundurmalıdır.

Hükümetler öncelikle BİT ve internete ilişkin istatistikler toplayacak bir sistem oluşturmalıdırlar. Güvenilir ve sistemli bilgi ile uluslararası alandaki standartlara ulaşmaya çalışmalıdır.

Toplumun BİT’lerden yararlanacağı fırsatlar yaratılmalıdır. KOBİ’lerde de mali ve idari önlemler (vergi indirimleri, yüksek amortisman oranları, vergi muafiyetleri, BİT yatırımlarının doğrudan parasal olarak desteklenmesi) alınmalı ve gereken dinamik rekabet ortamında KOBİ’lerin yer alabilmesi sağlanmalıdır.

Ulusal teknoloji politikası, finansman hizmetleri, bankacılık, gümrükler, yerel bilgisayar ağları gibi internet kullanımı ve BİT yoğun alanlara yönelik teknik yardım ve işbirliği ortamı yaratılmalıdır.

12.7. Türkiye’de Bilim ve Bilişim Alanında Hizmet Veren Kurumsal Yapılar

Türkiye’de bilgi ve BİT ile ilgili hizmet veren çok sayıda kurum, kuruluş, dernek ve vakıf bulunmaktadır8.

8 Türkiye Bilişim Derneği http://www.tbd.org.trTürkiye Bilişim Vakfı http://www.tbv.org.tr/INETD, İnternet Teknolojileri Derneği http://www.inetd.org.tr/Teknoloji Yönetim Derneği http://www.tyd.org.tr/

Page 34:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Çeşitli ülkelerdeki bilim ve bilişim ile ilgili kurumsal yapılar incelendiğinde, konu ile ilgili bakanlıkların olduğu görülmektedir. Bilişim konusuna verilen önem sonucu bilişim konusu ile ilgili strateji ve politikalar oluşturan ve düzenleyici kurallar koyan yapılar söz konusudur.

Türkiye’de, bu anlamda, en üst düzeyde karar alabilen ve kaynak sağlayan yetkili bir kurum bulunmamaktadır. Bilim ve Teknoloji Kurulu (BTYK) ve TÜBİTAK bu alandaki boşluğu doldurmaya çalışan kurumsal yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki kurumun yanı sıra Ulaştırma Bakanlığına bağlı İnternet Kurulu9 bulunmaktadır. Ayrıca çok sayıda vakıf, dernek ve sivil toplum kuruluşu da bu alanda hizmet vermektedir. Kurulacak “Bilgi Toplumu Bakanlığı” yapılacak çalışmalarda eşgüdümü sağlayabilecektir. Türkiye’de bu konuda yürütülen projeler ve bulunmaktadır. 8.BYKP (8. Beş Yıllık Kalkınma Planı) 2001-2023 dönemini içeren uzun vadeli gelişme stratejisidir bilgi toplumu dönüşümünü sağlamaya yöneliktir.

12.7.1. e-imzaGüven unsuru ile ilgili olarak e-imza kavramı karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’de e-imza ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Adalet Bakanlığı “Elektronik İmzanın Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı”nı gündeme almıştır. Tasarı, “elektronik imzanın hukuki ve teknik yapısını, elektronik imzayla ilgili işlemler ile elektronik sertifika hizmet sağlayıcı faaliyetlerini düzenleme” amacını taşımaktadır. e-imza ile taşınmazlarla ilgili ayni hak değişikliğine yol açan hukuki işlem ve sözleşmelerde yada kanunların resmi şekil şartı aracılığı hukuki işlem ve sözleşmeler ile özel merasime tabi tutulan hukuki işlem ve sözleşmelerde uygulanmaması benimsenmektedir.

Türkiye’de, Telekomünikasyon Kurumu’nun onaylayacağı hizmet sağlayıcılar sertifika satma hakkına sahip olacaklardır. Yurtdışında bu tür hizmet sağlayan firmalar yıllardır faaliyetlerini sürdürmektedirler. Taslağa göre bu konuda denetim fonksiyonu da Telekomünikasyon Kurumu tarafından yapılacaktır e-imza ile e-devlet işlemlerinin sağlıklı yürütülmesi dâhil pek çok işlem daha güvenli ve hızlı yapılabilecektir (Turgay Seçen, a.g.e., s.1.)

TESİD: Türk Elektronik Sanayicileri Derneği http://www.tesid.org.tr/TİSSAD: Türkiye İnternet Servis Sağlayıcıları Derneği http://www.tissad.org/TTGV: Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı http://www.ttgv.org.tr/TUBİSAD: Türkiye Bilgi İşlem Hizmetleri Derneği http://www.tubisad.org.tr/Tüm Telekomünikasyon İşadamları Derneği http://www.tuted.org.tr/YASAD: Yazılım Sanayicileri Derneği http://www.yasad.org.tr/TZV: Türkiye Zeka Vakfı htth://www.tzv.org.trİnternet Üst Kurulu http:// kurul.ubak.gov.tr/Kamu-net http://basbakanlik.gov.tr/kamunet/Eğitim Teknolojileri Üst Kurulu http://egitek.meb.gov.tr/9 Ana işlevi Ulaştırma Bakanlığına danışmanlık yapmak olan İnternet Üst Kurulu, Türkiye’de altyapıdan başlayarak internet sektörüne ilişkin stratejik kararların alınıp uygulanması sürecinde danışmanlık yapmak, gözlenen aksaklıkları belirleyip çözüm önerileri sunmak, birimler arası eşgüdümü sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. İnternet Kurulunda; DPT, Adalet bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, KOSGEB, Üniversiteler gibi kamu kurum ve kuruluşlarının; altyapı/teknoloji hizmeti veren kuruluşlar ile servis ve içerik sağlayıcıların; İnternet Vakfı, Sendikalar, TBD, TÜBİSAD, TOBB gibi sivil toplum örgütlerinin temsilcileri yer almaktadır. İlk toplantısını Ocak 1998 yılında yapmıştır. 1998 yılından itibaren her yıl Nisan ya da Mayıs aylarının iki haftası “internet haftası” ilan edilmiştir. Bu oluşumların görev ve yetki tanımlarındaki belirsizlik, bilgi ve bilgi teknolojilerinin belirli yönlerine ağırlık vermeleri, mali ve insan kaynağı yetersizlikleri etkin olarak çalışmalarına engel teşkil etmektedir.

Page 35:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

ABD’ de, 2000’de e-imza yasalaşmıştır (Bensghir, 2000: 49). AB üyesi devletlerde ise e-imza uygulaması 2001 yılında yürürlüğe girmiştir. Avrupa Elektronik İmza Standartları Girişimi (EESSI) bu konuda çalışmalarına devam etmektedir (Büke, 2002: ?)

12.7.2. e-devlete-devlet vatandaş ile devlet arasındaki bağlantıyı esaslı olarak değiştirilebilecek bir uygulamadır ve buradan da e-vatandaş kavramı ortaya çıkmaktadır. İnsanları sadece bir diğerine ya da e-ticaret yapan pazarlara bağlamakla kalmayan, fikirlerin, tartışmaların, önceliklerin, hizmet ve işlem sonuçlarının alındığı bir ortam e-devlet ortamı olarak tanımlanabilir. e-devlet; kullanımı kolay, tüm vatandaşların erişebileceği, özel ve güvenli, yenilikçi sonuçlara yönelen, işbirlikçi ve maliyet açısından etkili bir yapıda olmalıdır (İnce, 2001: ?)

Bilgi ekonomisindeki gelişmeler (küreselleşme, bilgi yoğunluğu ve ağ yapıları) geleneksel kamu hizmeti kavramı da değişmektedir.

e-devlet ile amaçlanan; genelde ülke yönetim de çağdaş yapısal değişimleri gerçekleştirmek, özelde yönetimi bilgi teknolojilere uyarlamaktadır. Devlet-vatandaş iletişimi bu sayede daha hızlı, süreklilik arz eden, maliyetleri azaltan, gizli ve güvenilir bir yapıya kavuşabilecektir. Bunun başarılabilmesi için özellikle, BİT altyapısının etkin biçimde kurulmuş olması, sayısal uçurumun mümkün olduğunca azaltılmış olması gibi önkoşullar bulunmaktadır.

Pek çok ülkede, kamu yönetimi alanında bilgi toplumuna dönüşüm programları hızla devam etmektedir. ABD, Kanada, Singapur, Japonya bu konuda çok ilerlemiş ülkelerdir. Örneğin Singapur e-devleti hayata geçirerek halka doğum kayıtlarını online tutmaktan, emeklilik formu doldurmaya kadar çok sayıda işlemi bilgisayar ve internet aracılığıyla yapma olanağı sunmaktadır.

Yeni ekonomi devletin bilişim altyapısına, dünya standartlarında eğitim ve öğrenme, BİT’lerine, devlet hizmetlerinin dönüşümüne yatırım yapmasına gerek duymaktadır. Yeni ekonominin yapılanmasında devletin üstleneceği rolün gerektireceği aşamalar şu şekilde sıralanabilir.

e-devlet ile; harcamalarda tasarruf ve kontrol hatalarının azalması, kağıt ortamından kurtulup, bilgiyi etkin ve tekrar kullanabilme, her türlü bilgiye erişim şeffaflık, kamu hizmetlerinin belli bir kalite düzeyinde herkese eşit dağıtımı (evrensel erişim ilkesi), 7 gün 24 saat hizmet, işlem sürelerinin kısalması, verimliliğin artması hedeflenmektedir.

Vatandaşların devlete güveninin ve demokratik işleyişe katılımının artması ya da diğer ifade ile devletle diyalogun artması, e-devlet ile daha kolay olabilecektir. Örneğin, e-devlet uygulamaları vergi sistemi açısından ele alındığında, beyan, tahsil gibi aşamalarda verilerin analiz edilmesi BİT ile daha kolay olacağından, çifte vergilendirme ya da vergi kayıp ve kaçakları daha kolay bulunabilecek, vergi gelirleri sağlıklı idare edilecektir.

Online devlet ile ilgili yapılan bir araştırmada10 en yüksek e-devlet hizmetlerinden yararlanma oranı, %53 ile Norveç’tedir, Norveç %63 ile internet

10 50’den fazla ülkede ofisi bulunan, dünyanın 4. büyük Pazar araştırmaları şirketi olan Taylor Nelson Sofres’in “Online Devlet 2001” çalışması, internet kullanımının devlet işlemleri üzerindeki etkisi küresel ve ulusal boyutlarda açıklığa kavuşturmaktadır. Çalışmada 27 ülkede 29.077 kişi ile mülakat yapılmıştır. Kuzey Amerika’da ABD ve Kanada. Avrupa; Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, İngiltere, Macaristan, Litvanya, Letonya, Hollanda, Norveç, Polonya, Rus Federasyonu, Slovakya, İspanya, Türkiye. Asya-Pasifik’te Avustralya, Hong-Kong, Hindistan, Endonezya, Japonya, Malezya, G.Kore, Tayvan ele alınmıştır.)

Page 36:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

kullanımı açısından da birinci sırada yer almaktadır. Ortalama olarak e-devlet kullanımı küresel nüfusun %26’sidir. Bu oran ülkeler arasında çok farklılık göstermektedir. (Türkiye %3 Norveç %53).

e-devletin en büyük kullanım nedenlerinden biri %20 ile bilgi arayışıdır. Devlet formlarını yazdırmak, devlet kurumlarına kişisel ve ailesel bilgi vermek, kredi kartı veya banka hesap numarası içeren devlet hizmeti ve ürünlerinden yararlanma gibi e-devlet işlemleri yapılmaktadır. Danimarka’da bu oran %39, Finlandiya’da %37, Kanada’da %36 ve Hong Kong %27. Son 12 ay içinde devlet sitelerinden bilgi alan Norveç’li oranı %41’dir.

Tablo 5. e-devlet Kullanım Yüzdesi

Ülkeler

e-devlet kullanım yüzdesi %

e-devlet ne kadar güvenli?

Güvenli

Fikrim yok

Güvensiz

Norveç 53 26 9 65

Danimarka 47 31 15 55

Kanada 46 30 3 67

Finlandiya 45 37 9 54

ABD 34 24 4 72

Hong-Kong 31 32 13 55

Avustralya 31 27 5 68

Hollanda 31 23 7 70

Tayvan 26 13 23 64

Hindistan* 22 47 8 45

Fransa 18 11 5 84

Macaristan* 18 25 13 62

İspanya 17 25 3 72

Çek Cum. 17 14 15 72

Almanya 17 14 1 85

Japonya 16 6 10 84

Türkiye 3 21 30 49

Ortalama 26

Page 37:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

* İnternet kullanıcı sayısı baz alınmıştır.

Kaynak: Güvenlik konuları e-devlet gelişimini etkilemektedir. Son 12 ayda, Türkiye’de

yaşayan insanların %3’ü devlet kurumlarına erişmek için e-devleti kullanmışlardır. Bunun %2 oranında bilgi arama, %1’ini de yükleme oluşturmaktadır. (yükleme; daha sonra postalanacak veya fakslanacak formların yazdırılması)

Türkiye’de e-devlet siteleri 24-28 yaş grubu tarafından kullanılmaktadır. e-devlet kullanıcıları arasındaki “Bilgi arayanlar” ın %59’u 25 yaş altında ve %82’si de erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye’de devlete internet aracılığıyla bağlananların %21’i kişisel bilgi aktarımını güvenli bulurken, %49’u güvensiz bulmaktadır. Türkiye, e-devlet kullanımında diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bu fayda düşük düzeydedir(e-devlet Technologies). Türkiye’de e-devlete yönelik olarak önemli projeler vardır. Örneğin; İçişleri Bakanlığı’nın “Mernis” ve “Lemod” projeleri, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Pol-Net 2000 projesi ve mobil bilgisayar projesi ile uygulanmakta olan 33 proje, Sanayi Bakanlığı’nın KOBİ-Net Projesi(KOSGEB tarafından yürütülmektedir), Elektronik Ticaret Projesi, KOSBİLTOP Projesi (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Bilgi Toplama Projesi) gibi çalışmalar bulunmaktadır. Ancak bu çalışmalar diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında yaygın kullanım alanı bulamayan ve çoğu başlangıç düzeyindeki çalışmalardır11. Ayrıca süren bu projelerin yanı sıra kamudaki e-devlet çalışmalarının yürütülmesinde önemli bir bölümü oluşturan KAMU-NET projesi söz konusudur. Tüm kamu hizmetlerini barındıracak bir hizmet portalı yaratılması amacını taşıyan bu proje ile bilgi toplumuna geçiş sürecinde ortaya çıkan yeni teknolojilerden yararlanılarak devletin etkin, şeffaf, güvenli ve kesintisiz hizmet sunmasını sağlayacak e-kurumların oluşturulması ve uygulanan çeşitli projeler arasında koordinasyonun sağlanması amaçlanmaktadır. e-imza, e-belge, e-ihale gibi çalışmalar bu proje kapsamında yürütülmektedir (Kamu-Net 2004’te bütün Türkiye’de.., 2002).

Onuncu Plana Göre; Kamu Hizmetlerinde e-Devlet Uygulamaları a. Durum Analizi e-Devlet uygulama ve hizmetleriyle kamu kesiminde etkinlik ve verimlilik artışı sağlanmış; şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir kamu yönetimi oluşturulması sürecinde ilerleme kaydedilmiştir. Kamu hizmetlerinde kullanıcı odaklılık açısından doğrudan ve dolaylı katkıları olan bu gelişmeler sayesinde, vatandaş ve işletmeler üzerinde kamu hizmetlerinden kaynakla-nan mali ve idari yükler azalmıştır. Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde öncelikli e-devlet uygulama ve hiz-metleri, 2006 yılında uygulamaya konan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde yürütülmüştür. Bu dönemde pek çok e-devlet projesi hayata geçirilmiştir. e-Devlet Kapısı uygulamaya alınmış, 2012 yılı sonu itibarıyla 600’e yakın hizmet Kapıya entegre edilerek yaklaşık 14 milyon

11 Türkiye Ulusal Enformasyon Altyapısı Sonuç Raporu (TUENA), http://www.tuena.gov.tr/pdf/sonucrapor1.pdf, 5.3.2002, ayrıca “Yalov@” ili, “Bilişim Şehri Yalova” projesiyle, BİT kullanımının sağladığı istihdam, verimlilik, yüksek katma değer, çevreyi koruma ve ihraç edilebilir küresel ürünler yaratılması için Türkiye’nin ilk Bilişim Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasının planlandığı ve çalışmaların başladığı yer olarak karşımıza çıkmaktadır. http://www.activefinans.com/activeline/sayi20/e-turkiye.html

Page 38:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

kayıtlı kullanıcıya ulaşılmıştır. Adres Kayıt Sistemi ve Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) oluşturulmuş; Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) ve T.C. Kimlik Kartı projelerinin pilot uygulamaları tamamlanarak yaygınlaştırma çalışmalarına başlanmıştır. Bunların yanı sıra adalet, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, emniyet, kamu mali yönetimi gibi alanlarda uygulama projeleri gerçekleştirilmiştir. Hem bireylerde hem işletmelerde e-devlet hizmetlerinin kullanımı artış gös-termiş; iş dünyasına yönelik e-devlet hizmetleri, bireylere yönelik hizmetlere nazaran daha fazla kullanılmıştır. e-Devlet hizmetlerinde 2012 yılında yüzde 94,4’lük vatandaş memnuniyeti seviyesine ulaşılmıştır. 2008 yılında yapılan yasal düzenlemeyle kamu kurumlarının TÜRKSAT A.Ş.’den yapacakları e-devlet hizmetlerine ilişkin alımlar kamu ihale mevzuatından muaf tutulmuştur. e-Devlet çalışmalarının koordinasyonu görevi 2011 yılında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına verilmiştir. e-Devlet çalışmalarının, bütüncül bir kamu yönetimi anlayışının parçası olarak yürütülmesi ve koordinasyonun güçlendirilmesi ihtiyacı önem arz etmektedir.

e-Devlet hizmet sunumunda ihtiyaç duyulan temel bilgi sistemleri ile ortak altyapılardan Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS), Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi Altyapısı, Kamu Güvenli Ağı, Ortak Çağrı Merkezi, Bilgi Sistemleri Olağanüstü Durum Yönetim Merkezi gibi alanlarda sınırlı düzeyde ilerleme kaydedilebilmiştir. Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) projeleri kapsamında gerçekleştirilen alımların niteliği ve amaçları açısından kamu ihale mevzuatında iyileştirme yapılması ve kamu kurumlarının kurumsal kapasitelerinin artırılması gerekmektedir. e-Devlet uygulama ve hizmetlerinin etkinliği, sürdürülebilirliği ve kullanıcı odaklılığı açısından bilgi güvenliği ve kişisel bilgilerin korunmasına yönelik mevzuat yapılması hususu önemini korumaktadır.

Page 39:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Kamu kurumlarının birlikte çalışabilirliğinin sağlanması amacıyla etkin bir süreç ve mekanizmanın geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. e-Devlet hizmetlerinin kullanıcı memnuniyetini sağlayacak şekilde birlikte işler ve bütünleşik bir yapıda, kullanıcı odaklı bir bakış açısıyla tasarlanarak sunumu ve kullanımının artırılması için ortak yaklaşım ve standartlar belirleme gereksinimi devam etmektedir. Katma değerli yeni ürün ve hizmet sunumuna katkı sağlamak üzere kamu sektörünün elinde bulunan bilginin paylaşımı önem arz etmektedir. e-Devlet hizmet sunumunda ihtiyaç duyulan temel bilgi sistemleri tamamlanacaktır. Ortak altyapıların kurulmasına ve ortak standartların belirlenmesine devam edilecek; mahalli idareler de dâhil olmak üzere, kamuda ortak uygulamalar yaygınlaştırılacaktır. Bu kapsamda MERSİS, TAKBİS, Mekânsal Adres Kayıt Sistemi (MAKS), EKAP, Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi Altyapısı ve Bilgi Sistemleri Olağanüstü Durum Yönetim Merkezi projelerinin tamamlanmasına öncelik verilecektir. Kurumsal e-devlet projeleri, oluşturulacak ortak eylem planları çerçevesinde sürdürülecektir. e-Devlet uygulama ve hizmetlerinin geliştirilmesine ve e-Devlet Kapısına taşınmasına devam edilecektir. Yeni kimlik kartının tüm vatandaşlara dağıtımı tamamlanacak ve e-devlet hizmetlerinde yaygın kullanımı sağlanacaktır. Kamu kurumları arasındaki resmi yazışmaların elektronik ortamda yapılmasına imkân tanıyan e-Yazışma Projesi yaygınlaştırılacaktır. e-Devlet hizmet sunumunda kullanıcı talep ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ve karşılanmasında mobil uygulamalara ve e-katılıma önem verilecektir. Kamu kurumlarının e-devlet projesi hazırlama ve yönetme kapasiteleri geliştirilecek, bilgi işlem birimlerindeki insan kaynağı güçlendirilecektir. Büyük ölçekli e-devlet projeleri yürüten kurumlar başta olmak üzere kamu kuruluşlarında, kurumsal stratejik planlarla uyumlu bilgi teknolojisi stratejisi hazırlanması yaklaşımı benimsenecektir. Kamu kurumlarının BİT alımlarında etkinliği artırmak üzere ilgili ihale mevzuatı gözden geçirilecektir. Katma değerli yeni hizmetlerin üretimi amacıyla ticari değeri olan veriler başta olmak üzere kamu sektörü bilgisinin paylaşımı ve yeniden kullanımı sağlanacaktır. Kamu hizmetlerinin sunumunda bilgi güvenliği ve kişisel bilgilerin korunmasına ilişkin hukuki, idari ve teknik düzenlemeler gerçekleştirilecektir. Açık kaynak kodlu yazılımlar, büyük veri, bulut bilişim, yeşil bilişim, mobil platform, nesnelerin interneti gibi ürün, hizmet ve yönelimler değerlendirilerek kamu için uygun olabilecek çözümler hayata geçirilecektir.

12.7.3. e-Türkiye

“e-Türkiye+”, “e-Avrupa” girişimine paralel olarak yürütülen bir çalışmadır. e-Avrupa planı AB’nin Lizbon zirvesinde kabul ettiği ilkeler doğrultusunda AB

Page 40:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

ülkelerinin bilişim çağını yakalamasına yönelik olarak hazırlanmıştır12. Bu çerçevede;

- Her yurttaşı, evi, okulu, kamu kurumunu internete bağlamak, ağ üzerinde çalışabilmesini sağlamak,- Bilgi okuryazarlığına sahip ve girişimci Avrupa yaratmak,- Bilgi toplumunun tüm toplumsal kesimleri kapsaması temel hedefler olarak belirlenmiştir.Eylem planında seçilen öncelikli alanlar ise;

- Yaşam boyu eğitimden araştırmaya dönük eğitime kadar eğitimin her boyutunu kapsayan, iddialı somut program,- İnternete ulaşımı ucuzlatıp yaygınlaştırmak,- e-ticaret gelişimini hızlandırmak,- Araştırmacılar ve öğrencilere hızlı internet bağlantısı sağlamak,- İleri teknoloji üreten KOBİ’lere risk sermayesi sağlama olanaklarını geliştirmek,- Özürlülerin internet erişimi ve kullanım olanaklarını geliştirmek,- Kaliteli ve yaygın sağlık hizmeti için altyapı ve ağların kurulması,- Kamu hizmetlerini yurttaşların ağ yapılması olarak sayılabilir (Coşkunoğlu, “Bilgi Çağı).İnternetin yapı taşları olan altyapı ve kapasite hizmetleri geleneksel telefon şebekelerinin üzerine inşa edilmiştir, dolayısıyla telekomünikasyon sektörü ile bağlantılı ele alınmaktadır.

Avrupa’da 1998 yılında başlayan “e-Avrupa” girişimi 2000 yılında tamamlanmıştır. Aday ülkeler için de “e-Avrupa+” girişiminin yürütülmesi öngörülmüştür. “e-Avrupa” girişiminde paralel olarak “e-Türkiye+” projesi Kasım 2001 tarihinde başlatılmıştır. Bu proje kapsamında;

- Toplumun her kesiminin eşit olarak ve katlanabileceği bir bedel karşılığında bilgiye ulaşabilmesinin sağlanması,- İnsan kaynaklarının iyileştirilmesi,- Küreselleşme ile artan beyin göçünün tersine çevrilmesi,- AB’ne uyum (Lizbon Zirvesi Kararları ile e-Avrupa’ya uyum ),- Geniş katılımlı uzlaşma platformu kurulmasını amaçlamaktadır.

e-iş, e-sağlık, e-öğrenim, içerik, insan kaynakları, çalışma ortamı, AR-GE gibi bir çok konuda internetin ve BİT’lerinin hayata geçirilmesinin hedeflendiği e-Türkiye projesi ile yeni bir model kurulması amaçlanmaktadır (e-Türkiye Raporu,

12 23-24 Mart 2000’de Lizbon’da toplanan Avrupa Konseyi, Avrupa’yı 10 yıl içinde “dünyanın en rekabetçi ve dinamik ekonomisi yapmak” gibi çok iddialı bir hedef belirlemiştir. İnternet bu eylem planının temelinde yer almaktadır. “e-Avrupa+” Eylem Planı ise, aday ülke ekonomilerinin yenilenmesi ve bilgi toplumunun temel taşlarının oluşturulmasının sağlanması amacına yöneliktir. Aday ülkeler açısından da herkes için uygun fiyatlı iletişim hizmetleri sağlanması ve AB’nin Bilgi Toplumu ile ilgili müktesebatına uyum konuları ön plana çıkmaktadır. Türkiye diğer aday ülkelerle birlikte 15-16 Haziran 2001’de Göteborg’da yapılan toplantıda “e-Avrupa+” Eylem Planını onaylamıştır. Bu planın tüm amaçlarının 2003 yılı sonuna kadar gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Bu planı gerçekleştirebilirse Türkiye açısından ortaya çıkacak fırsatlar çok büyük olacaktır. İnternet’e daha hızlı ve kolay erişim ile bunun kullanımının yaygınlaşması sonucu; kamu yönetimlerinde saydamlaşma, web sitelerine kolay erişim, üniversiteler ve araştırma kurumları için dünya çapındaki projelerde etkin rol alabilme, internet üzerinden eğitim, bilgisayar okur-yazarlığı, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması (internet ile ortaya çıkan yeni iş imkânlarından yararlanabilme), e-ticaret, sayısal imza… gibi pek çok alanda ortaya çıkacak köklü değişimlerle dünyadaki dönüşümü yakalama fırsatı olacaktır. e-Avrupa+e-Türkiye, Türkiye Bilişim Vakfı, Tempo Dergisi işbirliğiyle ve Intellect’ in katkılarıyla Türkiye’ yi Avrupa ile Birleştirecek bir Strateji Önerisi, s.16.

Page 41:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

2001). e-Türkiye çalışmaları oldukça geniş kapsamlıdır. e-Türkiye hedefinin gerçekleştirilmesi için çeşitli çalışma grupları oluşturulmuştur13.

Türkiye için uygulanacak politikalar; yeni ekonomi, BİT ve internet ile ilgili uygulamalar günümüzde son derece önemlidir. Örneğin; İrlanda, Hindistan, İsrail gibi ülkeler uyguladıkları politikalarla çağın gelişmelerini yakalayabilmişlerdir14.

Hızlı ve ucuz internet erişimi için düzenleme yapmalı, telekomünikasyon sektöründe rekabetçi ortam yaratılmalı, tüketici refahı en üst seviyeye çıkarılmalıdır. Düzenleyici kurum ve işletmeler arasında etkin işbirliği sağlanmalıdır. Sektöre müdahale etmekle, ilgisiz kalmak arasında sınır iyi çizilmelidir. Düzenleyici uygulamalar bu konuda çok önemli olmaktadır (Güngör, s.78).

18.7.4. Teknoloji Politikası Araçları Bilim sisteminin geliştirilmesi, bilimsel buluşlara yönelik araştırma ve etkinliklerin desteklenmesine yönelik politikalar.

13 E-TÜRKİYE ÇALIŞMA GRUPLARI; 1. EĞİTİM VE İNSAN KAYNAKLARI ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: Milli Eğitim Bakanlığı), 2. ALTYAPI ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: Ulaştırma Bakanlığı), 3. HUKUKİ ALTYAPI ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: Adalet Bakanlığı), 4. STANDARTLAR ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: TSE), 5. GÜVENLİK ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: Genel Kurmay Başkanlığı), 6. E-TİCARET ÇALIŞMA GRUBU (Koordinatör Kuruluş: DTM), 7. YATIRIMLAR VE PLANLAMA ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: DPT), 8. ARŞİV VE DİGİTAL DEPOLAMA ÇALIŞMA GRUBU, (Koordinatör Kuruluş: Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü), 9. ULUSLARARASI İZLEME VE E-AVRUPA+ GRUBU(Koordinatör Kuruluş: AB GENEL SEKRETERLİĞİ), 10. ÖZEL PROJELER ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: Türkiye Bilişim Vakfı), 11. MEVCUT DURUMUN TESPİT ÇALIŞMA GRUBU(Koordinatör Kuruluş: KAMUNET Teknik Kurulu), 12. ULUSAL BAZDA TAKİP, KOORDİNASYON VE İZLEME GRUBU(Koordinatör Kuruluş: Türkiye Bilişim Derneği), 13. E-SAĞLIK VE E-ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU (Koordinatör Kuruluş: Başbakanlık)

14 Geleneksel olarak tarım ürünleri ihraç eden İrlanda son 10 yılda bilişim politikaları geliştirip uygulayarak Avrupa ülkeleri için yazılım ve donanım üretir hale gelmiştir. Genç nüfusun eğitilmesi, telekomünikasyon altyapısının geliştirilmesi, sayısal kavşak (digital hub) oluşturulması için 60 milyon sterlinlik yatırım yapılmıştır. İrlanda siber şehirlere ve teknoparklara yatırım yaparak, ilköğretimden itibaren telekomünikasyon konularını işlemiş, yabancı telekomünikasyon şirketlerinin İrlanda’ya çalışmaya davet etmiştir, 1995-96’da %70’leri bulan yazılım korsanlığını yasalar ve düzenlemelerle mücadele ederek 2000 yılında %41’e indirdi. Serbest bölgeler oluşturup, şirketlerin yazılım ve donanım için yatırım yapmasını teşvik ederek vergilendirme uygulamaları yapmıştır. Yapılan düzenlemeler sonucu başta ABD’li şirketler olmak üzere çok sayıda uluslararası şirket 300 milyondan fazla kişinin bulunduğu Avrupa pazarına girişte İrlanda’yı üs olarak kullanmaktadır. AB üyeleri arasında en hızlı büyüyen ve işsizlik oranları en hızlı azalan ülkelerdendir. İsrail; 1980’lerde başlayan düzenlemelerle telekomünikasyon altyapısı ve AR-GE desteğiyle özel sektörü AR-GE yapmaya özendirmektedir. Endüstriyel AR-GE Destekleme Kanunu, Fikri haklar koruması, patent ve marka koruma için yasal altyapı oluşturmuştur. Hindistan’ da, 1980’lerde ülke sanayi ve teknoloji alanlarına yatırım yaparak dünya ekonomisi ile entegrasyon kararı alınmıştır.1996’da 734 milyon ABD $’lık ihracat yapan Hindistan yazılım sektörü 2000’de bunu 4 milyar ABD $ düzeyine çıkarmıştır. İyi İngilizce bilen, batıya göre düşük maliyetli Hintli yazılım mühendisleri bulunmaktadır. CİSCo, IBM, Microsoft, General Elektrik, Fujitsu gibi uluslararası bilgi teknolojileri şirketleri Hindistan’da yazılım geliştirme merkezleri kurmuşlardır. Bazı Hint şehirleri Silikon Vadisine benzer teknoloji merkezleri olarak ortaya çıkmıştır. Başta Bangalore olmak üzere Yazılım Teknoparkları kurulmuştur.

Page 42:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi

Teknolojik yeniliklerin yaygınlaşmasına yönelik politikalar

Bu teknolojilerin talep yaratmaya yönelik politikalar olması da önemli bir unsurdur.

Teknoloji ve yenilik politikası araçları çeşitlilik gösterir; devletin üstlenmesi gereken yasal ve kurumsal düzenlemeler araçların başında gelir.

Satın alma politikası özellikle askeri teknolojilerin geliştirilmesinde kullanılan araçtır.

AR-GE faaliyetlerinde eşgüdüm sağlanması

1980’lerden itibaren hızla gelişmeye başlayan BİT küreselleşme eğilimlerini de hızlandırarak ekonomilerin dönüşümünü yaratan temel faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD.’nde başlayan yeni ekonomi tartışmaları zaman içinde çeşitli yönleriyle tartışılan bir konu haline gelmiştir. Yeni ekonomi dediğimizde; e-ticaretten buluşlara, internet altyapısından e-devlet’e kadar ortaya çıkan yeni kavramlar ve büyüme, verimlilik, işsizlik gibi konular açısından da yeni durumların ortaya çıkması söz konusu olmaktadır.

Yeni teknolojilerin dönüştürücü gücü daha önce hiç ortaya çıkmamış yeni bir olgu değildir. Tarihte bakıldığında; büyük ekonomik dalgalanmalar halinde yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve bu değişmelerin toplumsal hayatı değiştirmesi söz konusu olmuştur. Ancak günümüzde yaşanan gelişmelerin öncekilere nazaran daha hızlı ve dönüştürücü olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında da BİT’ni elde etme ve kullanma konusunda gelişmiş ülkeler ile aralarında fazla gecikme olmaması değerlendirilmesi mümkün avantajlı bir ortam yaratmaktadır. Gelişmelere kolayca uyum sağlayabilirlerse yeni ekonomide söz sahibi olmaları da mümkün olacaktır.

Bilginin, yaratıcılığın ve girişimciliğin bir arada bulunduğu yeni ekonomide üretim ve tüketimin değişen kalıpları işgücü ve tüketici profilinde de değişiklikler yaratmıştır.

Gelişmelerin bütün ülkelerde aynı derecede etkili olduğunu söyleyemeyiz. Dünya genelinde yaşanan farklı gelişmeler, sayısal uçurum kavramı ile tanımlanmaktadır. Sayısal uçurumu ortadan kaldırmak amacıyla bilgi toplumu yaratma yolunda tüm kaynaklar seferber edilmeli, cehalet ile savaşılırken bilgisayar okur-yazarlığı ile ilgili projelere de hız verilmelidir.

Olumlu sonuçlar ortaya çıkardığı belirtilen yeni ekonominin gerektirdiği teknik ve insan gücü altyapısının oluşturulması, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından gerçekleştirilmesi zor ve masraflı olan süreçlerdir. Bu gelişmeler sermaye birikimi gerektirmektedir ve azgelişmiş ülkeler bakımından sermaye çekebilmek kolay olmamaktadır.

Teknik altyapının kurulmuş olması da tek başına yeterli değildir. Yeni teknolojileri kullanabilecek nitelikte insan gücü yaratılması konusu da son derece önemlidir.

Türkiye açısından yeni ekonomi kavramının tam olarak geçerli olduğunu, gerekli altyapının tam olarak kurulduğunu söyleyemeyiz. Ancak Türkiye pek çok açıdan oldukça avantajlı konumdadır.

Page 43:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

Türkiye nüfusunun %57’si 24 yaş altındadır. Dünya nüfus yapısıyla karşılaştırıldığında, önümüzdeki dönemlerde bu genç nüfus potansiyeli Türkiye için önemli bir artıdır. Bilgiye dayalı üretim ve bilgi toplumunun sağlam temelleri için gerekli olan nitelikli işgücü bu genç nüfusa bağlı olarak ortaya çıkarılabilir.

Ayrıca, Türkiye’de çok sayıda KOBİ’nin bulunması diğer bir potansiyel avantajdır. Ancak bu potansiyelin artıya çevrilmesi için KOBİ’lerin çağın gereklerine uygun teknolojiler kullanabilen, dünya piyasalarıyla rekabet edebilen bir yapıya ulaştırılması gerekmektedir. Bu konuda Türkiye’de yapılan çeşitli çalışmalar bulunmakla birlikte, sayılarının hızla artması ve birbiri ile uyumlu ve koordineli çalışmaların yapılması dana olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

Yeni ekonomi, tüketici tercihlerinin geçmiş dönemlere oranla daha belirleyici olduğu bir ortam yaratmıştır. Kısa sürede değişen tüketici tercihleri firmaları bu ihtiyaca hızla cevap verebilmesini zorunlu kılmaktadır. Tüketiciler, kendilerine özel, tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek özel ürünler talep etmektedirler. KOBİ’lerin bu yapının gerektirdiği esnek üretimi yapabileceği düşünülmektedir. KOBİ’lere yönelik olarak başlatılan

e-pazaryerleri uygulamaları yaygınlaştırılmalı, bu konuda internet teknolojileri kullanımı konusunda KOBİ’ler yeniden ele alınmalıdır. Bu teknolojiler için yardım alma noktasından, ilgili teknolojileri kendilerinin kullanması aşamasına geçmeleri sağlanmalıdır.

Yeni ekonominin temel itici güçlerinden bir diğeri olan girişimci ruh Türkiye’nin potansiyelinde olmakla birlikte, bunun risk sermayesi uygulamalarını yaygınlaştırmak yoluyla ekonomik fayda yaratır hale getirilmesi gerekmektedir. Risk sermayesi şirketi kuruluşundaki başlangıç sermayesi ve kayıtlı sermaye ile ilgili ölçütler yeniden gözden geçirilmeli, gerekiyorsa sınırlar aşağıya çekilmelidir. Girişimcilik daha bütünlüklü politikalarla desteklenmelidir. Yaratıcı fikirlerin ortaya çıkarılması ve hayata geçirilmesi ile ilgili düzenlemeler yeni ekonomi anlayışı çerçevesinde yeniden ele alınmalıdır.

Coğrafi konumu itibariyle Türkiye’nin, ağ yapıları sisteminin yarattığı yeni yapıda da, en yoğun ve hızlı iletişim/internet hatları arasında bulunuyor olması da avantaj olarak görülmektedir. İnternet altyapısı güçlü ve hızlı hale getirilmeli ve internet erişimi bir anayasal hak olarak ele alınmalıdır.

Tüm bu olumlu faktörler bir arada ele alınarak oluşturulacak gerçekçi politikalar ile Türkiye’nin çağın ekonomisini yakalaması uzak görünmemektedir. Ancak, bu politikalar oluşturulurken, yeni ekonomi ile gelişen internet ve BİT uygulamalarının sağlıklı bir biçimde işlemesini sağlayacak hukuki yapının oluşturulmasının gerekliliği, şu andaki mevzuatların pek çok açıdan gelişmeler karşısında yetersizliği, potansiyel artı olarak belirtilen KOBİ’lerin mevcut eski ve dağınık teknoloji durumunun ortadan kaldırılması, BİT’nin teknolojik altyapısının yetersizliği ile Bilim-teknoloji-üretim döngüsünün kurulması, uluslararası standartlara uygun üretim yapılabilmesi ve rekabet ortamını arttırıcı, sayısal uçurumu azaltıcı, yeni ekonomi şirketleri için uygun finansal ortamın yaratılması ile ilgili düzenlemelerin göz önünde bulundurulması mevcut süreci hızlandıracaktır.

Yeni ekonomide temel belirleyici faktör hız olduğundan önce “eski ekonominin” sorunlarını çözüp daha sonra “yeni ekonomi” ile ilgili düzenlemeler yapmak düşüncesi yanlış bir düşünce olarak karşımıza çıkmaktadır. Her iki durumu da birden ele alan, uzun dönemli ve gerçekçi politikalar oluşturulması

Page 44:  · Web view11. Türkiye’de Bilim ve Teknoloji Politikası. Türkiye’nin 1930’lardaki “sanayi hamlesi” pek çok Uzak Doğu ülkesinin sanayi atılımından önce başlamıştır

önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni ekonomi kavramının önemli bileşenlerinden olan internet teknolojisi Türkiye’ye 24 yıllık gecikme ile gelmiştir. Bu matbaanın Türkiye’ye gelişi ile karşılaştırıldığında az bir zaman gibi görülebilir ancak 1 internet yılının yaklaşık olarak 1 aylık bir zamana denk geldiği düşünüldüğünde, “geç kalma” kavramının önemi daha net olarak anlaşılabilecektir.

Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için; teknolojik değişim ve yeni teknolojileri benimseme kapasitesinin yükselmesi, demografik yapının sağlam olması nedeniyle, iç piyasa reformlarının gerçekleşmesi yoluyla büyüme ve verimlilik artışı sağlayarak çağın ekonomisi/yeni ekonominin yakalanabileceğini söylemek mümkündür.

Bir yandan parasal dengeyi korurken, bir yandan da, üye ülkelerde ekonomik büyüme ve iş imkânlarını, kalıcı olabilecekleri en üst düzeye getirmek, yaşam standardının yükselmesini sağlamak ve böylece dünya ekonomisinin gelişimine katkıda bulunmak.

Üye olan ve olmayan ülkelerde ekonomik gelişme sürecinde sağlıklı bir ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak

Dünya ticaretinin, uluslararası yükümlülükler doğrultusunda, ayrımcı olmayan ve çok yanlı temeller üzerinde gelişmesine yardımcı olmak üzere tasarlanmış politikaların işlemesini sağlamla yükümlüdür.