20
T.C. V A ·L i L i G i i X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi (06-08 MAYIS 2010) Prof. Dr. BOZ 2011

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

T.C.

ESKiŞEHiR V A ·L i L i G i

i

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi

BİLGİ ŞÖLENi BiLDİRİLERi (06-08 MAYIS 2010)

Hazırlayan

Prof. Dr. Erdoğan BOZ

ESKİŞEHİR, 2011

Page 2: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞöLENi 6-8 MAYIS 2010

YUNUS EMRE FELSEFESiNDEN HAREKETLE ~ADOLUVEAVRUPAAYDINLANMAŞINA

KARŞILAŞTIRl\1:ı\LI BİR YAKLAŞIM . •*

1 Doç. Dr. Medine SIVRI

"Ben gelmedim davf için Benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir. Gönüller yapmağa geldim. "1

"Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan Şer 'in evliyasıysa hakikatte asidir. "2

YunusEMRE

Bu çalışmanın amacı, Türk Tasavvuf Edebiyatının temel yapı taşlarından ve çok önemli sacayaklarından biri olan Yunus Emre'nin felsefesinden ve o döneme getirdiği değerlerden

hareketle on üçüncü yüzyılda Anadolu'da yaşanan aydınlan.tı?-a dönemi ile on altıncı yüzyılda Avrupa'da yaşanan aydınlanma dönemlerinin etki, etkilenme ve köken bakımından

karşılaştırmalı olarak bir değe_r:lendirmesini yapmaktır. Bunu yaparken de öncelikle Doğu-Batı ilişkisinin nasıl kurulduğuna bakılacak, hangi kanallarta kültür aktarımının gerçekleştiğine değinilecek ve Anadolu'nun bağrından yetişmiş, Türkçesini "ses bayrağı" haline getirmiş ve tüm insanlığa mal olmuş ulu Türk Bilgesi, Yunus Emre'nin felsefesinin nasıl temellendiği ve Batı 'nın aydınlanma felsefesinden ayrılan noktaları üzerinde durulacaktır. Çalışmamızda, söz konusu dönemlere bakılması zorunlu olduğundan, tarihsel ve sosyolojik araştırma yönteminin verilerinden yararlanılacaktır.

Avrupa, Ortaçağda her anlamda karanlık bir dönemden geçerken, skoHistik felsefenin ve kilise baskısının sıkı

kurallarıyla boğuşurken, Anadolu' da ekonomik anlamda parlak

• Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Feri Edebiyat Fakültesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi 1 S. BATUR, Yunus Emre Divanı Seçmeler, Altın Kitaplar, 1. Basım Mart 2005, İstanbul, s. 139. 2 A.g.y., s. 256.

819

Page 3: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

bir dönem olmamasına karşın, bu dönem kültürel ve felsefi açıdan tam bir çiçek açma dönemidir ve çok geniş bir coğrafyada etkileri görülecek çok önemli aydınlar ve düşünürler yetişmektedir. Bu dönem aynı zamanda on altıncı yüzyılda

Avrupa'da da yaşanacak aydınlanma döneminin ön adımlarıdır, zira Anadolu'da yaşanınaya başlanan bu uyanış aşağıda

detaylarıyla değinileceği gibi tüm Avrupa'yı da etkisi altına alacaktır. Bu etkilenmenin nasıl ve hangi yollarla olduğunu, bu dönemde Anadolu'da ki durumu bu alandaki uzmanların görüşleriyle kısaca ortaya koymak yerinde olacaktır.

Server Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş

(homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık ya da uygarlıklarla ilişki içindedir mutlaka. Böyle bir ilişki doğar doğmaz da, o uygarlık değişmeye başlar. İnsanlık tarihi, uygarlıklar arasındaki bu tür ilişkiler ve onların sonucu ortaya çıkan değişikliklerin tarihidir bir yerde: İlkçağda Asurlular, Babil uygarlığına kondular. Roma uygarlığı, aslında Yunan uygarlığının bir yetiştirmesidir. Haçlı savaşlarında karşılaşan, yalnız ordular değil, aynı zamanda iki ayrı uygarlığın, İslam uygarlığının ile Hıristiyan uygarlığının tekniği idi. Ve bu karşılaşmanın Batı uygarlığının doğuşundaki payını kim yadsıyabilir?"3 ·

M. M. Şerif, İslam Düşüncesi Tarihi adlı dört ciltlik yapıtında, Batı uygarlığının doğuşunda İslam düşüncesinin ayrıcalıklı bir yeri olduğuna dikkat çeker ve bunları belli başlıklar altında toparlar; "İslam felsefesi Batı düşüncesini çeşitli biçimlerde etkilemiştir: (1) Batı'da hümanist hareketi başlatmıştır; (2) Batıya kadim ilimleri tanıtmıştır; (3) Bilimsel yöntemi Batı'ya tanıtmıştır; (4) Batılı skolastik düşünürlere felsefe ile dini telif etmelerinde yardımcı olmuştur; ( 5) Batı mistisizmini canlandırmıştır; (6) İtalyan Rönesans'ının temellerini atmış ve bir dereceye kadar da, Immanuel Kant'ın dönemine kadar olan modem Avrupa düşüncesini

3 S. TANİLLİ, Uygarlık Tarihi, Adam Yayınlan, Şubat 2001, İstanbul, s. 17-18.

820

Page 4: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

biçimlendirmiş, hatta daha sonraki dönem düşüncesine de belirli doğrultular vermiştir."4

Vedhi Timuroğluna göre, bilim tarihine şöyle bir baktığımızda, İslam'ın çıkışıyla birlikte, d~yanın olumsuz gidişine olumlu bir öğe eklenmiştir. Roma Imparatorluğunun yıkılması, Uzakdoğu ile Ortadoğu ve Batı dünyası arasında yeniden etkileşim yolunu açmıştır. Klasik ekin, Akdeniz ve Anadolu coğrafyasıyla sınırlandırılmıştı. Roma, bu olumsuz tutumuyla dünya ekinierinin bütünselliğini engelliyordu. Roma'nın çöküşü, değişimin önünü açmıştır. Yedinci yüzyılda, Hazreti Muhammed'in çıkışı, ekinsel birikimi kendi bölgesinde tutuklayan dil, din, yönetim engelleri, ırmak uygarlıklarıyla ·deniz ve kara uygarlıklarının yakınlaşmasıyla aşıldı. İndus ırmağının kıyılarından Atlas okyarrusunun 1 kıyılarına değin iletişim sağlandı. Arap ve Afrika kabile ekinleri, dünyayı

etkilerneye başladı. 5

Şerifin, genelde İslam hakkında yazan batılı yazarların bizzat kendilerinden aktardığı bu bilgilerden hareketle önce Doğu'da gerçekleşen aydınlanma düşüncesinin aşama aşama nasıl Batı'ya ulaştığı ortadadır. Bu aşamaları belli başlıklar altında topladığımızda, aydınlanma düşüncesinin Batı 'ya ulaşmasındaki en önemli ilk adımlardan biri çevırı etkinlikleridir. Çevirilerin yapılmaya başlanmasıyla birlikte, eğitim veren medreselerin kurulması da kültür aktarımının en önemli nedenlerinden biri olmuştur ve Batı' da kurulacak olan ilk üniversitelerin de ilk ömekleridir. 749'da, Abbasiler, Emeviler'in elinden iktidarı aldılar. Abbasi iktidan, İranlılarla işbirliği yapan Yahudilerin, Yunanlıların ve Suriyelilerin katkılarıyla bir takım çalışmalara başladılar. Bu yüzden, iktidarın ilk yıllarından başlayarak Bağdat, Pers, Yunan, Yahudi aydınlarıyla doldu.

800 'de Kayrevan'da Aglebl hanedanından İbrahim b. al­Aglebl tarafından bir "Beyt-ül Hikıne" adlı bir çeviri evi kuruldu. Esed b. Furat bunu kurmaya memur edildi. İshak b.

4 M. M. ŞERiF, İslam Düşüncesi Tarihi, Cilt IV, İnsan Yayınları, 1991, İstanbul, s. 143. 5 V. TİMUROGLU, Yunus Emre Üzeı:ine Bir Deneme, Eskişehir Sanat Derneği Yayını, Kasım 2004, Eskişehir, s.24.

821

Page 5: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

Ümran felsefe kitaplarını şerh etti. Bu Beyt-ül Hikme İslam biliminin Batı'ya geçmesinde ilk kapı görevini gördü. Burada birçok Hıristiyan öğrenci ok:uınaktaydı. Doğu'dan önemli kitaplar getirtiliyordu. İslam bilim ve felsefesi 9-11. yüzyıllar arasında olgunlaştı ve 12. yüzyıldan başl~yarak Sicilya ve Endülüs yolundan Batı'ya geçmeye başladı. Böylece Batı'da büyük bir çeviri devri açıldı. 6 Burası, içinde çok sayıda mütercim ve yazarın çalıştığı ve yüksek seviyeli ilmi araştırmaların yapıldığı ilmi bir k:urumdu. Batlamyus hanedanının kurduğu İskenderiye kütüphanesinden ve Silsanllerin Cundişapur tıp medresesinden ilham alarak kurulmuş, kadim medeniyetlerin önemli eserlerini ve son üstatiarını içinde barındıran Ortaçağın en önemli kültür merkezlerinden bir olmuştur. Beytü'l Hikme kurulduğu zaman, asılları çeşitli dillerde yazılmış, çoğu felsefe, mantık, matematik, tıp, hey' et, astronomi, . tarih ve coğrafya ile ilgili kitaplar toplanmıştır. Bu çeviri evinde, Sanskritçeden, Yunancadan, Farsçadan, Hintçeden, Kıpticeden, Aramiceden, Suğdçadan ve özellikle de Süryaniceden çeviriler yapılmaya başlandı7 • Yunan uygarlığının önemli yapıtlarının Arapçaya çevrilmesi, Doğu dünyası için önemli bir değişim yarattı. Bağdat'ta, bir de Judishapur'da, Hint ve Pers yapıtları da çevrildi. Bu yapıtlar, Latinceye çevrilmediğinden, Batı için kayıp oldu. İslam dünyasının Batıyı etkilernesi ve Rönesans'ın doğmasına yol açtığı savları bu gelişmelere dayanır. Kuşkusuz, Arapların İspanya'ya geçişleri, bu yapıtların Arapçadan Latinceye çevrilmesille yol açtı. Batı, kendi geçmişini, Araplardan öğrendi. 8 Böylece, çeviriler yoluyla kültürel ve düşünsel etkilenmenin yolları açılır. Adaptasyonlar, taklitler, kaynak belirtilmeden yapılan nakiller Doğu'daki kültürel birikimin Batı'ya aktarılmasında önemli bir etkendir.

6 Bkz., H. Ziya ÜLKEN, Eski Yunan'dan Çağdaş Düşüneeye Doğru İslam Felsefesi Kaynaklan, Ülken Yayınlan, 5. Baskı: 1998, İstanbul, s. 269-300. 7 . • • •

Bkz., M. DEMIRCI, Beytü'l Hikıne, Insan Yayınlan, Ekim 1996, Istanbul, s. 49-70. 8 • - ..

Bkz., V. TIMUROGLU, Yunus Emre Uzerine Bir Deneme, Eskişehir Sanat Derneği Yayını, Kasun 2004, Eskişehir, s.24. ,

822

Page 6: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

Abbasiler döneminde Peter de Cluny (1156) yardımcıları Toledo'lu Petrus ve Peter Poiter ile birlikte Kur'anı . ilk kez . Latinceye çevirir. Bu çalışmalardan hareketle, eleştirilerine felsefi bir yönelipı kazandıran St. Thomas İslam' a saldırmaya başlar. Devamıtıda Raymond Lull (1235-1316) Mayorko'da .Arapça ve Tunus yakınındaki Bugia'da İslam felsefesi üzerine çalışır. Lull, o zamanın papasma İslam'a karşı manevi bir haçlı seferi başlatınayı teklif eden ilk kişidir. Misyonerlik hareketini başlatmıştır. Raymond Lull, Muhyiddin İbn Arabi'nin Esma el-Hüsna'sını çevirir. Futfihat el­Mekkiye'den çeşitli pasajları uyarlar. Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi'nin tartışmalarını konu edinen bir risale yazar. Tasavvllf

· düşüncesi ve felsefesi hakkında birçok risale ve kitap yazmış olmakla birlikte, yine de esasmda İslam'a karşı olan düşmanlığını muhafaza eder.9

Yapılan tüm bu çeviriler zariıanla etkisini yazınsal yapıtlar üzerinde göstermeye başlar. Örneğin, Asin Palacios'un "İlahi Komedya" ve Dante üzerine araştırmaları, onun eserinin bütün konusunu, sentez mantığını ve ahlaki yücelik fikrini İbn Arabi'ye borçlu olduğunu gösterir. Aynı savı Blochet de ileri sürer. Rönesans, bilimsel alanda yazılmış İslam eserlerinden faydalanarak hedefine ulaşmıştır. Müslüman Doğu'dan yüzyıllar

:boyu gelen kültürel ve düşünsel etkiler Batı' daki dini, siyasi ve ~ ırki önyargıyı ancak 18. yüzyılda yok etmeye başlar. Edward

Sale Kuran meali hazırlar ve Hazreti Muhammed'i över. Voltaire, İslam'a bu olumlu yaklaşıma saldırır. Kant, İslam'ı över. Goethe Kuran'ı 1770'de okur ve bazı ayetleri tefsir eder. Megerlin (1172) ve Boysen (1773) Kuran mealieri yaparlar. Auguste Comte, "Sosyal Gelişmenin Üç Aşamalı Yasası" adlı eserinde İslam'ı, dini aşamanın en ileri evresi olarak görür.

Rönesans ile birlikte Batı dünyası, modem bilim ve düşüneeye geçer. Bu düşünce sayesinde geliştirdiği yeni metotlarla her alanda büyük ilerlemeler kaydeder. Bilimsel ilerlemeleri siyasi ve ekonomik gelişmler takip eder. Bu gelişmeler gittikçe hızlanarak Sanayi inkıHibını doğurur. Sanayi

9 Bkz. M. M. ŞERİF, İslam Düşüncesi Tarihi, Cilt IV, İnsan Yayınlan, 1991, İstanbul, s. 143-206.

823

Page 7: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

inkılabı, bir yandan sanayi ürünlerine hammadde kaynakları temin etme amacıyla sömürgecilik hareketini hızlandırdığı gibi, diğer yandan da ona paralel olarak seyreden misyonerlik faaliyetinin yaygınlık kazanmasına sebep olur. Hem kendi ideolojisini başka milletiere zorla kabul ettirmek, hem de egemenlik alanını genişletmek amacıyla hareket eden sömürgecilik, özellikle İslam ülkelerii:ıin yer altı ve yer üstü zenginliklerini daha iyi tanıyabilmek ve ona uygun bir sömürü modeli oluşturabilmek amacıyla Doğu Araştırmaları'na ağırlık verir ve bunun sonucunda Oryantalizm denilen Doğu

Araştırmaları bilimi adıyla yeni bir disiplin ortaya çıkar. 10

Oryantalizme ilgi, on üçüncü yüzyılda hemen hemen tamamen dini fanatizm ve misyoner teşkilatı kurmak gibi amaçlarla başlar, tedricen metodik bir araştırma alanına dönüşür. Hıristiyan ve Müslüman düşünürler arasında ilk ilişki Gundisalvus'un Gazali çevirisi ile kurulmuştur. C. Baumker, bu çevirilere kamuoyunun ilgisini çeken ilk kişidir. Böylece, hem din bilimci hem de önemli bir düşünür olan Gazali 'nin Batıya etkisi dini ve felsefi olmak üzere iki açıdan gerçekleşmiştir. İspanyalı Müslüman Sufi İbn Meserre (883-932) Aydınlanmacı okulun kurucusudur. İspanya'daki bu okulun düşünceleri Augustunian düşünürlerinden Duns Scotus, Roger Bacon ve Raymond Lull'a geçmiştir. Hatta Goethe, kendi Doğu-Batı Divanı'm Hafız'ı okuduktan sonraki olgunluk yıllarında yazmıştır. ll

ll. yüzyıl sonlarında Doğu'ya karşı ilgi uyandı.

Haçlılar, Endülüs ve Sicilya medreseleri, Avrupa'da yerleşmeler ve şehirleşmelerden doğan nüfus yoğunluğu karşısında eski Batı okul ve bilim sisteminin yetersizliği İslam dünyası ile teması zorluyordu. Önce rahipler arasında Fransa'da ve başlıca Normandiya'da bilim hareketleri gelişti. Fransız kralı Kapet'lerden Robert, Cilbert'e öğrencilik etmiş olup, bilim dostu diye tammyordu. Güney İtalya' da, Kalabriya'yı, Sicilya'yı

10 ) B. KARLIÖA, İslam Düşüncesi'nin Batı Düşüncesine Etkileri, Litera

Yayıncılık, 2004, İstanbul, s. 58.

11 Bkz. M. M. ŞERiF, İslam Düşüncesi Tarihi, Cilt IV, İnsan Yayınları, 1991, İstanbul, s. 143~206.

824

Page 8: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

elde ettiği zaman İtalyan medreselerini görerek oradan memleketine birçok şey götürdü. Böylece Sicilya ve Napoli . medreseleri İslam biliminin Batı'ya sokulması için geçit görevini gördü. Bu geçiş üç asamalı oldu; birinci evrede İtalya, • 1' •

Ispanya, Güney Fransa,.da birçok kimselerin Islam medreselerinde okumaya geldiklerini görürüz. Matematik, felsefe, hekimlik ve astronomi okuyan bu öğrenciler bir süre soma yeni açılacak ilk Batı üniversitelerinin profesör adayları oldular. İkinci evrede İslam medreselerini taklit yolu ile ilk Batı üniversiteleri kuruldu. Bunların mimarlık tarzı, ders programları, öğretim metotları medreselerin taklidiydi. En son olarak da İslam bilimi İtalya yolu ile Fransa'ya ve başka Batı

· memleketlerine girdi.12 İtalya' da ortaya çıkan ve serpilip gelişen Rönesans kültürüne ve diğer ayrıntılara çalışmamızı

sınıriayabilmek açısından_ daha fazla yer verilemeyecektir. Ancak bu konuyla ilgili çok ayrıntılı bilgiler için aşağıdaki yapıtlardan yararlanılabilir. 13

·Bu Doğu-Batı etkilerrmesinin en önemli kaynaklarından biri de kuşkusuz Haçlı Seferleridir. Biri ileri ve galip (Müslüman Doğu), diğeri geri ve mağlup (Hıristiyan Batı)

olmak üzere İspanya' da, Güney Fransa' da, Sicilya' da, İtalya'da ve nihayet kıyasıya savaşların yaşandığı Orta Doğu'da, karşı karşıya gelen bu iki dünya, iki din ve kültür, bir yandan birbirlerini yok etmek üzere boğuşurken, diğer yandan da her şeye rağmen birbirlerini daha yakından tanıma imkarn buldular. Bu buluşma ve tanışma, aynı zamanda yepyeni bir sentezin

12 Bkz., H. Ziya ÜLKEN, Eski Yunan'dan Çağdaş Düşüneeye Doğru İslam Felsefesi Kaynakları, Ülken Yayınlan, 5. Baskı: 1998, İstanbul, s. 269-300. 13 a) J. BURCKHARDT, İtalya'da Rönesans Kültürü, ll Cilt, Çeviren: Prof. Bekir Sıtkı BAYKAL, MaarifBasımevi, 1957; İstanbul. b) S. TANİLLİ, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, Cilt: II, Ortaçağ: Feodal Dünya, Adam Yayınlan, 4. Basım: Ocak 2000, İstanbul. c) A. TİMUÇİN, Düşünce Tarihi, ~DS Yayınlan, 1992, İstanbul. d) B. KARLIGA, İslam Düşüncesi'nin Batı Düşüncesine· Etkileri, Litera Yayıncılık, 2004, İstanbul. e) E. BLOCH, Rönesans Felsefesi, Türkçesi: Hasan PORTAKAL, Cem Yayınevi, 1. Basım: Şubat 2002, İstanbul.

825

Page 9: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

hamurunun da yoğrulmasına neden oldu. Gördüklerinden yararlanmayı bilen Batı, uzak gelecekte oluşacak olan bir yeniden doğuşun temellerini attı. Sahip bulunduğu mirası tüketmekle yetinen Doğu ise, bir çök:üşün eşiğine gelmişken Osman oğulları tarafından altı yüzyıl daha hayatta kalabilmenin yollarını buldu. 14

Özellikle 1095-1270 yılları arasında sekiz on kez düzenlenen bu Haçlı Seferleri, Avrupalı Katolik Hıristiyanların, Papanın çeşitli vaatleri ve talebi üzerine, Müslümanların

elindeki Ortadoğu toprakları (Kutsal Topraklar) üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenledikleri askeri akınlardır.

ll. yüzyıla gelindiğinde Türkler Müslümanlığı kabul ederek batıya göç etmeye başlamışlar, Büyük Selçuklu Devleti'ni kurarak Orta Doğu'nun büyük bir bölümünü ele geçirmişlerdi. O döneme kadar İslam dünyasıyla büyük çaplı bir çatışmaya girmemiş olan Avrupalılar 1071 yılında Bizanslıların Malazgirt Savaşı'nda uğradıkları yenilgi üzerine büyük bir telaşa düştüler. Anadolu'nun kapıları Türklere açılmış ve Türkler İstanbul'un yakınlarına kadar ilerleyerek İznik'te Anadolu SelÇuklu Devleti'ni kurmuşlardı. Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos, Papa II. Urbanus'tan Türklere karşı yardım istedi. Böylece zaten Kudüs'teki Hiristiyanlığın kutsal topraklarının Müslümanların kontrolünde olmasından hoşnut olmayan Avrupalılar arasında haçlı seferi düşüncesi oluştu. Papa II. Urbanus 18 Kasım - 28 Kasım 1095 tarihleri arasında Fransa'nın Clermont kentinde bir kurultay toplayarak Avrupa'nın liderlerini Müslümanlarla savaşa çağırçlı. Bu çağrıya cevap veren ordular, 1097 yılında ilk defa Anadolu'ya girerek Birinci Haçlı seferini başlattılar. (1 096-1 099) Birinci Haçlı Seferi, A vrupahlar açısından çok başarılı oldu. Avrupalıların bu saldırısına hazırlıksız yakalanan Anadolu Selçuklu hükümdan I. Kılıç

Arslan İznik'i haçlılara vermek zorunda kaldı. Aynı yı1ı:iı temmuz ayında Eskişehir yakınlarındaki Dorileon Savaşı'nda Haçlılara yenildi. Ekim ayında Haçhlar Antakya'yı kuşattılar. Bir seneye yakın süren bir kuşatma sonunda Antakya Haçlıların

14 B. KARLIÖA, İslam Düşüncesi'nin Batı Düşüncesine Etkileri, Litera Yayıncılık, 2004, İstanbul, s. 176.

826

Page 10: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

eline geçti. ı099 yılında Haçlılar Kudüs'ü kuşattılar. ıs

Temmuz'da Kudüs düştü. Haçlılar Kudüs'ün tüm halkını kılıçtan geçirdiler .. Birinci Haçlı Seferi sonucunda Haçlılar Orta Doğu'nun çeşitli kentlerind~ irili ufaklı Haçlı Devletleri kurdular. Birinci Haçlı Seferi1nden sonra ona yakın Haçlı Seferi yapıldı. Ancak bunlardan hiçbiri başarılı olamadı. Orta Doğu'da güç kazanan çeşitli Müslüman Devletler zamanla Haçlı

Devletleri'ni birer birer ele geçirdiler. 1187 yılında Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü Haçlılardan geri alması büyük bir dönüm noktası oldu. ı 3. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Haçlıların Orta Doğu'daki varlığı sona ermişti. ı 4. yüzyıldan itibaren Avrupalıların Müslümanlara karşı saldırılarını Osmanlı Devleti göğüslerneye başlayacaktı. 15

Bugün pek çok tarihÇi ve araştırmacı, ticaret yollarının kontrolünün, Haçlı Seferleri'nin esas nedeni olduğunu, diğer nedenlerin ise bu akınların yardımcı nedenleri olduğunu kabul eder. Nedenleri ne olursa olsun Haçlı Seferlerinin sonuçları itibariyle insanlığın geleceğini değiştirdiğini söyleyebiliriz. Kısaca, Haçlı seferleri coğrafi keşifler, Reform ve Rönesans hareketlerine zemin hazırlaması bakımından çok önemli sonuçlar doğurdu:

Dini açıdan: Din adamlarına duyulan güven sarsılmış, kilise uygulamaları sorgulanmaya başlanmış ve skoHistik düşünce zayıflarken özgür düşünce ve bilimsel gelişme

başlamıştır. Bu durum Rönesans ve Reform hareketlerine ortam hazırlamıştır.

Sosyal açıdan: Vassallar üzerindeki baskılar azalmış, köylülerin durumu düzelmiş ve burjuvazi güçlenmeye başlamıştır. Bu durum, sınıflar arası dengelerin oluşmasına

zemin hazırlamıştır. Ekonomik açıdan: Doğu-Batı ticareti hızlanmış, Akdeniz

limanları canlılık kazanmış ve bu ekonomik canlılıktan en çok İtalyanlar yararlanmıştır. Coğrafi Keşifleri ve Akdeniz ticaretini yeniden zayıflatmıştır.

15 Bkz. S. RUNCİMAN, Haçlı Seferleri Tarihi, III Cilt, Çeviren Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1992-1998, Ankara.

827

Page 11: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

Bilim-teknik ve kültürel açıdan: İslam bilginleri (İbn-i Sina, Farabi, Muhyiddin İbn-i Arabi, İbn-i Seb, İbn-i Rüşd vb.) ve düşünüderi Avrupa'yı etkiledi. Bu etkilenme aynı zamanda İspanya'daki İslam dünyasından da gerçekleşmiştir. İslam uygarlığından, Eskiçağ (Antik çağ) Yunan ve Helen uygarlıkları öğrenildi. Bu da Rönesans'a zemin oluşturdu. Kağıt, matbaa, barut, pusula, dokuma ve birçok tarım ürünü A vrupalılarca öğrenildi. Kağıt ve matbaa, kültürel canlanmaya; barut, askeri teknolojinin gelişmesine; pusula, Coğrafya keşiflerine neden olınuştur.

Siyasi açıdan: Derebeylerin siyasi gücü azalırken, merkezi krallıklar güçlenmiştir. Din devleti anlayışı zayıflarken, milli monarşiler oluşmaya başlamıştır. Millet (ulus) bilinci ve ulusal devlete geçiş· süreci oluşmaya başlamışsa da; ulusal devletlerin kurulması Fransız :Oevrimi süreci ile gerçekleşmiştir.

Türk-İslam dünyasına etkileri açısından: Anadolu, Suriye ve Filistin büyük tahribata uğradı. Türklerin batıya iledeyişi gecikti. Türklerin İslam dünyasındaki önemi arttı. 16

Müslümanlar ilk hümanistlerdi ve Batılı zihne hümanist bir yön verdiler. Batıya o dönem hakim olan, Katalik kilisesinin dışında tamamen karanlık ve barbarlığın alınadığı inancının yanlışlığını ve açığa çıkarılınamış bir bilgelik hazinesi bulunduğunu ilk öğretenler Müslümanlardı. Yunan'ın tüm fikri başarılarını kavrayıp daha ileri götürdüler ve bunu Grek aklı ve Batı zilıni arasında henüz herhangi bir doğrudan bağlantı k:urulınadan önce Batı'ya ilettiler. Müslümanların. bu hümanizmini hiçbir şey Bağdat'ın kuruluşundan sonraki sekiz sene içinde olanlardan daha iyi kanıtlayamaz: Müslümanlar, Aristoteles'in eserlerinin çok büyük bir bölümünü, Platon ve Neo-Platonistlerin bazı eserlerini, Hipokrat, Galen, Öklid, Ptolemy (Batlamyus) ve daha sonraki yazarlar ve sarib.lerin bazı eserlerini matematik, astronomi ve ahlak hakkında Persliler ve Hintiiierin çeşitli eserlerini edinmişlerdi. Bütün bunlar, Grek düşüncesinin henüz Batı' da bilİnınediği dönemde İslam dünyasında yer almışlardı. Doğu'da Harun el-Reşid ve el­Me'mun Grek ve Fars felsefesini incelerken, onların Batı'daki

16 Bkz. Vikipedi, Özgür Ansiklopedi.

828

Page 12: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

çağdaşları Charlemagne ve avanesinin kendi isimlerini yazma sanatı konusunda ustalaşmakla vakit geçirdikleri rivayet· olunmaktadır. Hümanizm Batı Avrupa'ya, İspanya'da Müslümanlar ve gayri Müslimİer arasındaki temas yoluyla,

/ . Sicilya'da benzer bir temas yolu ile Italya'ya ve Suriye ile küçük Asya'daki Haçhlarca daha yüksek bir kültürün etkisinin kabul edilmesiyle bütünAvrupa'ya yayıldı. 17

· Anadolu ve Avrupa aydınlanmasının tüm bu aşamalarından söz ettikten sonra, büyük Türk bilgesi Yunus Emre tüm bu gelişmelerin neresindedir? Onu diğerlerinden ayıncı kılan özellik nedir? Anadolu topraklarında bıraktığı

zengin kültür mirasının tohumları nasıl ekilmiştir kısaca ona· bakmaktayarar vardır.

Yunus Emre'nin üzerine çeşitli menkıbeler vardır.

Bunlardan bazıları Bektaşi Vilayetnamesi, Hüdayi'nin Vakıat'ı gibi yazılı kaynaklara geçmiş, pek çoğu da ağızdan ağza

günümüze kadar gelmiştir. Yunus Emre'nin şeyhi birçok şiirinde andığı Taptuk Emre'dir. Taptuk Emre'nin şeyhi Barak Baba, Barak Baba'nın şeyhi Sarı Saltuk, Sarı Saltuk'un şeyhi ise Hacı Bektaş-ı Veli'dir. Bu zincir Yunus'un Bektaşi tarikatından olduğunu gösterir. Hacı Bektaş-ı Veli de Babalılar Ayaklanması sonunda öldürülen Baba İshak'ın halifesidir. Böylece Yunus Babalılar'a bağlanmıştır. 18

12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu halklarının, özellikle göçebe Türkmenlerin ekonomik ve toplumsal durumu oldukça kötüdür. Anadolu Selçuklu devletinin resmi dini Sünni İslam'dır. Devletin çıkarları ve dinin çıkarları ayı:ııdır. Bu anlayış çerçevesinde din adamiari ile devlet adamları arasında bir işbirliği vardır. Selçuklu sultanlarının halka karşı zalim tutumları ve işkenceci uygulamaları, halkta merkezi otoriteye karşı güçlü bir tavır geliştirir. Baba İlyas bu tepkinin simgesidir. Babai ayaklanmasını bastıran Anadolu Selçuklu devleti, kendi halkı ile yaptığı bu savaştan sonunda galip gelir, ama bu

17 M. M. ŞERİF, İslam Düşüncesi Tarihi, Cilt IV, İnsan Yayınlan, 1991, İstanbul, s. 143-144. 18

M. FUAT, Yunus Emre, 3. Baskı: Yapı Kredi Yayınlan, Haziran2001, İstanbul, s.l5.

829

Page 13: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

yıpratıcı dönem devletin çöküşüne neden olur. Köylüler, zanaatçılar, göçebe Türkmenler ile devletin bağları tamamen kopar. Heterodoks dervişler halka devletin inanç ve düşünce siteminden daha farklı bir yaşam biçimi kabul ettirirler, anc8.k sınıfsal bir kopuş başlar. Devlet Moğol saldırıları. karşısında

güçsüz kalır, fazla bir direniş gösteremez. Anadolu halkları da Moğollara direnirler, ama bu direniş Selçuklu ile birlikte olmaz. Ayaklanmanın oluşturduğu kararsız ortam Osmanlı beyliğine yarar. Heterodoks dervişlerle uzlaşmacı ilişkiler geliştirerek

Anadolu toprakları üzerinde kararlı bir devlet yapısı· oluşturur. Bu dönemde Osmanlıların Hacı Bektaş ile olumlu ilişkileri

Anadolu'nun fethini kolaylaştırmıştır. 19

Anadolu'ya Horasan üzerinden gelen göç dalgalarının gerçek boyutlarının çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Çünkü yine en çok yanılgı bu noktada görülmekte ve Anadolu'nun sosyo­kültürel yapısında var olan durum sürekli göz ardı edilmektedir. Oysa Anadolu'ya yerleşim belirli bir sistem · içinde gerçekleşmektedir. Bu, bir noktada üretim ilişkilerine dayanan bazı zorunluluklardan kaynaklanmaktadır. Horasan, tarihin en eski dönemlerinden beri insanoğlunun doğu-batı; güney-kuzey · ekseninde siyasal, askeri ve ticari geçiş yolunu oluşturmuş ve büyük bir hareketlilik göstermiştir. Geçmişte Horasan denildiği zaman bugünkü İran topraklarının kuzeydoğusu, Türkmenistan topraklarının güneyi, Mganistan, Tacikistan topraklarının batısı ve Kırgızistan'ın ·bir kısmı ile Özbekistan'ın bir kısmı algılanıyordu. Bu bir kıta büyüklüğündeki coğrafya parçası üzerinde de birden fazla sosyal yapı bulunmaktaydı. Güçlü bir

. kent kültürü ve bu kent kültürünün oluşturduğu sosyal yapı, üretime dayanan ticari bilinç vardı?0

Türk şiir ve düşünce tarihinin en önemli kişilerinden biri, belki de birincisi olan Yun1:1s Emre işte bu bölgelerden göçle

19 K. BAŞDEMİR, Eski Anadolu Tarihsel ve Kültürel Süreklilik, Kaynak Yaymlan, 2. Basını: Ocak 2003, İstanbul, s.126-127. 20A. YALÇIN, Anadolu Aleviliğinin Başlangıç Evreleri 1: Horasan ve Maveraünnehir'de Ortaya Çıkan Gelişmeler, Alevilik-Bektaşilik Araştrrmalan Dergisi, Say:1, Yaz 2009, Köln-Almanya, s. 1-2.

830

Page 14: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGİ BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

gelen ererrlerin ocağında yetişti. On üçüncü yüzyılda yaşanan ve tüm Avrupa'yı da etkisi altına alacak olan Anadolu'da ki o aydınlanmacı dönem, bu Iıorasan erlerinin ve pirlerinin · yaşatmaya çalıştıkları felsef9s! bakış açıları ve özverili çabalarıyla gerçekleşti. O dönemden günümüze kadar yüzyıllara damgasını vurmuş olan Mevlana, Nasreddin Hoca, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Tapduk Emre vb. bu kültürden beslenerek etra:flarını aydınlaşmışlardır ve aydınlatmaya da devam etmektedirler. Anadolu topraklarında kendine münhasır yeni bir felsefi anlayış ve dünya görüşü doğmuştur. Batı'nın

aydınlanmacı hümanist felsefesinin de besleneceği bu kaynak kendine has kurallar geliştirmiş ve bu kurallarla her zaman Bati dünyasının aydınlanmacı hümanist felsefesinden ayrılınıştır. Hatta bu ayrılık ve temel düşünce mimari yapılarda bile kendini göstermiştir.

Yukarda saydığımız nedenlerle etkileşime geçen ve ülkelerine geri· dönen kültür taşıyıcıları yoluyla Avrupa'ya taşınan bu kültürde özellikle, Ahilik Teşkilatı Lonca Sistemi. Avrupa' da model· alınmıştır ve ticaret yaşamlarını düzene sokmada son derece önemli bir yeri vardır. Ancak, taşınan bu kültür öğeleri, her iki toplumun geçmişten de getirdikleri farklı kültürel öğelere bağlı olarak, o toplumda yeniden harmanlanmış, özümsenmiş ve farklı şekillerde gelişmiştir. Antik Çağdan beri günümüze gelen · yazılı belgelerden, Batı ve Doğu felsefesi tarihlerinden, Haçlı Seferlerini anlatan kroniklerden anlaşıldığı kadarıyla ve kazıbilimcilerin yaptıkları kazılar sonucu elde edilen tarihi kalıntılardan, mimari eserlerden, yerel kültürlere· ait halı ve kilimlerden, süs eşyalarından vb. birçok unsurdan anlaşıldığı kadarıyla, Batı ile Doğu dünyasının ezoterik ( deruni, · içrek) kültürü arasında temel farklılıklar ortaya çıkmıştır. Doğu ve Batı toplumlarının bu kendine özgülüğü, insanlık kültür birikimine ve mirasına güzel bir bireşim · bırakmıştır. Batı ezoterik kültürünün temeli üçgene dayandırılır; tez-antitez­sentez (hem idealist Hegelci (Platoncu) anlayışta hem de diyalektik materyalist Marksist /Aristocu anlayışta), bu üç unsurun temelinde; akıl, bilgi, erdem bulunurken, Doğu'nun ezoterik kültürü, günümüze gelen mimari yapılardan ve kalan

831

Page 15: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

yazılı belgelerden anlaşıldığı kadanyla, dörtgen üzerine kurulmuştur, yani dört unsura; akıl, bilgi, erdem ve aşk'a

dayanır ve bu unsurlann her biri ana renklerle temsil edilir. Yönler bu kültüre göre belirlenir ve derin alt anlamlar içermektedir. "Dört kapı" düşüncesi ise, Eski Türklerde özellikle Şamanist uygulamalarda yoğun olarak izlenen 'Dört öğe'ye verilen değeri hatırlatmaktadır?1

Tarih boyunca Horasan, Türk kültürünün ve dilinin en güçlü yaşandığı bölgeler arasında yer alır ve işte yukarda sözü edilen bu kültürün dört ayaklı felsefi anlayışının da en yoğun yaşandığı bölgedir. Bu bölgenin temsilcilerinin ocaklannda yetişen Yunus Emre'nin de dil bilincinin bu kadar gelişmiş olması bir rastlantı değildir. Tertemiz Türkçesi, derin felsefesi ile Tanrı ve insan sevgisini geçmişten günümüze coşkun bir lirizm ile dile getirmiş aydın bir düşünürdür Yunus Emre. Halkından beslenerek Türkçemizi "ses bayrağı" haline getiren Yunus Emre, Türk kültür ve edebiyatının, düşün dünyasının sarsılmaz temellerinden biri olmuştur.

Türk kültüründe izlerini gördüğümüz 'dört öğe'nin

kutsallığı, İslami bilgiler sentezinde, Yunus Emre'nin de içinde yer aldığı ve en önemli temsilcilerinden biri olduğu Türk Tasavvufunda, 'Dört Kapı' olarak kendini göstermiştir. İlk olarak Ahmet Yesevi'de gördüğümüz 'Dört Kapı' öğretisini

Hacı Bektaşi Veli geliştirerek, 'Dört Kapı Kırk Makam' şekline getirmiştir. Anadolu Alevi-Bektaşi kültüründeki inanç felsefesinin temelinde bulunan Dört Kapı Kırk Makam inancında da her kapının bir rengi ve temsil ettiği bir kavramı vardır:

1. Kapı: ŞERİAT; Rengi MAVİ, Simgesi YEL (Hava), Kavramı AKIL'dır.

2. Kapı: TARİKAT; Rengi BEYAZ, Simgesi OD (Ateş), Kavramı BİLGİ' dir.

21 M. SİVJU, Paul Eluard ve Nazım Hikmet'te Renklerin Dili, Kanguru Yayınları, Şubat 2008, Ankara, s. 21-23.

832

Page 16: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

3. Kapı: MARİFET; Rengi SİYAH, Simgesi SU, Kavramı ERDEM' dir. 4. Kapı: HAKİKAT; Rengi KIRMIZI, Simgesi TOPRAK, Kavramı AŞK'tır.

1

Ayrıca Anadolu'da ki coğrafi yönler de yine bu renk anlayışına göre temellendirilmiştir:

DOGU-+ Rengi MA vi Maddesi AGAÇ Kutsal kuşu ŞAHİN Kavramı AKIL, Simgesi YEL, Alt edilmesi gereken kavram MADDE

KARANLIGI BATI-+ RengiBEYAZ

Maddesi DEMİR Kutsal kuşu SUNGUR işareti BİLGİ, Simgesi OD (Ateş), Alt edilmesi gereken kavram CEHALET

KUZEY -+Rengi KARA Maddesi SU Kutsal kuşu ÇAKIR işareti ERDEM, Simgesi SU, Alt edilmesi gereken kavram NEFiS, Aranılan şey GERÇEK

GÜNEY -+Rengi Al (KIRMIZI) Maddesi ATEŞ Kutsal kuşu KART AL işareti AŞK, Simgesi TOPRAK Aranılan şey OLGUNLUGA ERMEK, KAMiL

İNSAN.

Anadolu felsefesinin ve din anlayışının temelinde, madde karanlığı akıl· ışığı ile, cehalet karanlığı bilgi ışığı ile, nefis karanlığı erdem ile aydınlatılır ve kemale ermek, kamil insan olabilmek için her işi aşkla yapmak gerekir.

Tüm bu bilgilerin ışığında denilebilir ki, Doğulu ve Anadolulu insanın derin var oluş felsefesinin temelinde; insancıl, sağlam, evrensel bir denge oluşturan çok önemli dört

833

Page 17: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

ayak, dörtgen, dört kapı vardır ve bunlar renk esasına göre düzenlenmiştir. Birinci kapı akıl kapısı, ikinci kapı bilim kapısı, üçüncü kapı erdem kapısı ve dördüncü kapı aşk

kapısıdır. Bu son kapıda artık kfunil insana, yani her şeyi seven ve her şeyle barışık olan insana ulaşılır. Her işi aşkla yapan bir kişi zaten insana ve evrene yararlı kişidir. Anadolu'nun dört bir yanında hep bu felsefe temel alıiınıış, günlük yaşamın

vazgeçilmez bir parçası haline gelmişti?2 • Anadolu kültürünün bağrından yetişmiş, Türkçenin "süt

dişi" Yunus Emre'nin sanatı, kendi çağında üç boyutla doruğa ulaşmış ve sonraki yedi yüzyıl boyunca da gelişerek, geliştirerek ve dönüştürerek etkisini sürdürmüştür. Yunus . Emre'nin sanatının üçlü sacayağını şu şekilde tanımlamak mümkündür:

1. Duru söyleyişlerden duygu coşkunluğuna kadar değişen bir lirizmle dile getirilmiş sevgi, inanç, kaygı şiir leri. 2. Yaşayan Türkçeyi, halkın öz dilini, ilk kez yazın dili haline getirmesi, bu dili olanca kıvraklığı, derinliği ve yerel rengiyle kullanışı. 3. İnsanlık değerlerine inanan, cinsiyet gözetmeksizin, insanı evrenin merkezine yobazlığı kınayan, korku temelli değil, sevgi Tanrı ve insan sevgisine dayanan hümanizması.

ayrımı

koyan, temelli

Bu üç boyut, duygu, dil, değer zenginliği olarak da tanımlanabilir. Yunus Emre'nin çağlar boyu büyüklüğü,

kendisinin ve ulusal kültürünün düşünce ve değer niteliklerini bir bütün olarak alıp geliştirmesinden ve gerek şiirsel söyleyişte, gerek felsefede evrensel olmasından doğmuştur. Yunus, evrenselliğin yolunun yerellikten geçtiğini kavramış,

Anadolu' dan tüm insanlığa kucak açıp seslenmiştir. Nazım Hikmet'in "boşlukta çürür kelaın!topraktan gelmemişse/toprağa dalmamışsalkök:ünü salmamışsa" dörtlüğü Yunus felsefesinin derinliğinin ve kalıcılığının nereden kaynaklandığını ispatlar niteliktedir. Yunus Emre'yi kalıcı kılan ve yüzyıllara mal eden

22 A.g.y., s. 23-25.

834

Page 18: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENİ 6-8 MAYIS 2010

felsefesinin dört boyutu; akıl-bilgi-erdem-aşk zinciridir. Onu diğerlerinden ayıncı kılan; Madde karanlığını akılla, cehalet . karanlığını bilgi ışığı ile nefis karanlığını erdem ile aydınlatması ve kamil insan olabilmek için her işi aşkla yapmasıdır. Bu yönüyle, tez-antitez-sentez kaynaklı batı felsefesinden ayrılan Yunus Eınre'yi Anadolu kültürünün dışındaki farklı kültürlere tanıtmak, dünya kültürüne ve barışma yapılacak çok önemli bir katkıdır.

Hayatı, duygu dünyası, tasavvuf yönü, dili ve üslubu bakımından geniş ilgi toplayan ve derinlemesine değerlendirilen Yunus Eınre'nin sanatmdaki en önemli ve en güçlü unsurlardan biri, yukarıda da bahsedilen dört ayaklı felsefesinden doğan

· hümanizrnidir. Yunus Eınre'nin düşüncesindeki "insan değeri" ve "insanlık" kavramları, Türk hümanizmasının temelidir. Bu anlayış ayrıca dil, din, ırk, mezhep bölüntülerine karşı çıkan evrensel bir nitelik taşımaktadır ve Doğunun ve Batının

yüzyıllar boyunca geliştirdiği hümanist düşüncelerin de bir sentezidir. Yunus Eınre, eski Yunan'dan ve Roma'daıı, Doğu dinlerinden, eski Türklerin insaııcı düşüncesinden, İslamiyet'in öz değerlerinden, içinde yaşadığİ bölgedeki sufilerden aldığı felsefi kavramları birleştirerek bir Türk hümanizması yaratmış ve onu Anadolu'nun yaşayan Türkçesiyle ve şiirsel boyutlarla işleyerek Türk toplumuna, Türk kültürüne ve dünya insanlığına etkili bir ahlak olarak armağan etmiştir.

Yunus hümanizması, insanın yeryüzündeki en önemli gerçek olduğu ve Tanrıyı kendi içinde taşıdığı kavramından başlar. Şekilsellikten uzak, içsel marreviyatı üstün ·tutan Yunus Eınre korku temelli kalıplaşmış dini öğretilere karşı çıkarak, sevginin ve barışın en güçlü ahlakı yarattığı, insan değerine ve haysiyetine bel bağlamak gerektiği, bütün dinleri ve bütün ulusları bir tutmak ve bağdaştırmak ülküsünün en dürüst ilke olduğu gibi temel hümanist düşünceleri yoğun ve ahenkli şiirlerle yaymıştır. Bu yönüyle de sadece maddi dünya merkezli batı hümanist aniayışındaıı da uzaktır. Onun hümanist anlayışını Batı' da ki hümanist anlayıştan ayıran ve özellikli kılan şey, hem maddi hem de manevi dünyayı kendine özgü felsefesi potasmda birleştirebilmesi, yani bir senteze ulaşabilmesidir.

835

Page 19: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

Bir kültür elçisi olan Yunus Emre, bu yönleri ile ele alındığında yerelden evrenscle uzanan çizgide dünya döndükçe hatırlanacak, insanlık değerlerini dönüştürmeye ve değiştirmeye devam edecek, öğretileri tüm insanlığa rehber olacaktır. Bu kültür zenginliğini diğer dünya kültürlerine tanıtmak, insanlık adına önemli bir kazançtır.

Aslında varlıklarıyla, düşünce ve felsefeleriyle tüm Batı dünyasını etkisi altına alan, ne kadar zengin bir kültür mirasına sahip olunduğunun bilincinde olmadan yaşayan bizler, tüm bu değerleri şimdilerde yeniden keşfetmeye çalışmaktayız.

· KAYNAKÇA

A. TİMUÇİN, Düşünce Tarihi, BDS Yayınları, 1992, İstanbul.

A. YALÇIN, Anadolu Aleviliğinin Başlangıç Evreleri 1: Horasan ve Maveraünnehir'de Ortaya Çıkan Gelişmeler, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Say: 1, Yaz 2009, Köln-Almanya, s. 1-17.

B. KARLIGA, İslam Düşüncesi'nin Batı Düşüncesine Etkileri, Li tera Yayıncılık, 2004, İstanbul.

E. BLOCH, Rönesans Felsefesi, Türkçesi: Hasan PORTAKAL, Cem Y ayınevi, 1. Basım: Şubat 2002, İstanbul.

H. Ziya ÜLKEN, Eski Yunan'dan Çağdaş Düşüneeye Doğru İsHim Felsefesi Kaynakları, Ülken Yayınları, 5. Baskı: 1998, İstanbul.

J. BURCKHARDT, İtalya'da Rönesans Kültürü, II Cilt, Çeviren: Prof. Bekir Sıtkı BAYKAL, Maarif Basımevi, 1957; İstanbul.

K. BAŞDEMİR, Eski Anadolu Tarihsel ve Kültürel Süreklilik, Kaynak Yayınları, 2. Basım: Ocak 2003, İstanbul.

836

Page 20: X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGiisamveri.org/pdfdrg/D198336/2011/2011_SIVRIM.pdfServer Tanilli 'ye göre; "Hiçbir uygarlık türdeş (homojen) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık

X. ULUSLARARASI YUNUS EMRE SEVGi BİLGİ ŞÖLENi 6-8 MAYIS 2010

M. DEMİRCİ, Beytü'l Hikme, İnsan Yayınları, Ekim ı996, İstanbul.

M. FUAT, Yunus Emre, 3. Baskı: Yapı Kredi Yayınları, • 1

Haziran 2001, Istanbul.

M. SİVRİ, Paul Eluard ve Nazım Hikmet'te Renklerin Dili, Kanguiu Yayınları, Şubat 2008, Ankara.

M. M. ŞERİF, İslam Düşüncesi Tarihi, Cilt IV, İnsan Yayınları, ı 99 ı, İstanbul.

S. BATUR, Yunus Emre Divanı Seçmeler, Altın Kitaplar, 1. Basım: Mart 2005, İstanbul.

S. RUNCİMAN, Haçlı Seferleri Tarihi, III Cilt, Çeviren Pikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, ı992-ı998, Ankara.

S. TANİLLİ, Yüzyıllarm Gerçeği ve Mirası, Cilt: ll, Ortaçağ: Feodal Dünya, Adam Yayınları, 4. Basım: Ocak 2000, İstanbul.

S. TANİLLİ, Uygarlık Tarihi, Adam Yayınları, Şubat 200ı, İstanbul. ·

V.· TİMUROGLU, Yunus Emre Üzerine Bir Deneme, Eskişehir Sanat Derneği Yayını, Kasım 2004, Eskişehir.

837