Upload
uentac-guener
View
224
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 1/145
T.C.ANKARA ÜNVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTÜSÜTARH (GENEL TÜRK TARH)
ANABLM DALI
XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAK TÜRKMENLERN DN
DURUMU
Yüksek Lisans Tezi
Özden ERDOAN
Ankara-2003
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 2/145
T.C.ANKARA ÜNVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTÜSÜTARH (GENEL TÜRK TARH)
ANABLM DALI
XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAK TÜRKMENLERN DN
DURUMU
Yüksek Lisans Tezi
Özden ERDOAN
Tez Danımanı
Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ
Ankara-2003
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 3/145
T.C.ANKARA ÜNVERSTES
SOSYAL BLMLER ENSTTÜSÜTARH (GENEL TÜRK TARH)ANABLM DALI
XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAK TÜRKMENLERN DN
DURUMU
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danımanı :
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı mzası .................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
Tez Sı
navı
Tarihi ..................................
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 4/145
ÇNDEK LER
ÖNSÖZ.....................................................................................................III
GR ..........................................................................................................1
I. BÖLÜM
ESK TÜRKLER N DN
A) KÖK TENGR NANCI...............................................................7
B) ATALARA SAYGI..........................................................................................14
C) AMANZM................................................................................22
a) aman...............................................................................36
b) amanın Görevleri..........................................................................47
D) TÜRKLER N SLAMYETTEN EVVEL GRM OLDUKLARI DER
DNLER
a) Budizm............................................................................57
b) Manihezim......................................................................68
c) Hıristiyanlık...................................................................75
d) Musevilik........................................................................78
II. BÖLÜM
TÜRKLER N SLAMYETE GR
A) TÜRKLER N SLAMLA TANIMALARI VE TAVIRLARI
a) lk temaslar..........................................................................83
b) Emeviler Dönemi...........................................................................85
c) Abbasiler Dönemi...........................................................................93
d) Samaniler Dönemi...........................................................................97
B) TÜRKLER N SLAMA BAKILARI VE TAR KATLARIN FONKSYONLARI
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 5/145
III. BÖLÜM
ANADOLU’NUN FETH VE TÜRKLER N DN HAYATI
A) ANADOLU’NUN FETH VE TÜRKLEMES.....................116
B) ANADOLU’DAK DERVLER N FETH HAREKETNDEK
ROLLER ...............................................121
C) DN DURUM.....................................................................................124
IV. BÖLÜM
GEÇMTEN GÜNÜMÜZE ANADOLU TÜRKLERNN DN DURUMU
A) TABAT LE LGL NANILAR VE PRATKLER.........133
B) SOSYAL HAYATTAK NANILAR VE PRATKLER.....144
C) SOSYAL HAYATLA LGL DER NANÇ VE UYGULAMALAR
a) Yamur Duası...............................................................................150
b) Kurban............................................................................151
c) Büyü ve Nazar................................................................151
d) Eiin Kutsallıı.........................................................................154
e) Mevlit..............................................................................154
SONUÇ...................................................................................................156
TEZ ÖZET............................................................................................160
ABSTRACT...........................................................................................161
KAYNAKÇA.........................................................................................162
ÖNSÖZ
Din, bir milletin tarihine yön veren en önemli kültür unsurlar ından birisidir. Biz de
“Anadolu’daki Türkmenlerin Dini Durumu” adlı çalımamızla Türk kültür tarihini dorudan
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 6/145
ilgilendiren, Türklerin sahip olduklar ı inançlar ı, tarihleri boyunca kabul etmi olduklar ı dinleri
ve bunlar ın, tarihi seyir içinde, Türk toplumuna ne gibi etkilerde bulunmu olduklar ını genel
hatlar ıyla ortaya koymaya çalıtık. Çalımamızın baından itibaren Türklerin en eski
inançlar ıyla ilgili geleneklerin Türklerin pek çok dinle temasa gelmi olmalar ına ramen
varlıklar ını günümüze kadar koruduklar ını, kar ılatırmalı olarak, verilen genel örnekler
dahilinde incelemeye çalıtık. Yapmı olduumuz bu çalımanın, gelecekte yapılacak
çalımalar için bir basmak tekil etmesi en büyük dileimizdir.
Bu tez çalıması süresince benden yardım ve teviklerini esirgemeyen tez danımanım,
Ankara Üniversitesi, Tarih Bölümü Öretim üyesi Sayın Prof. Dr. Saadettin Gömeç’e sonsuz
teekkürlerimi sunuyorum.
Ankara 2003 Özden ERDOAN
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 7/145
GR
slami devirden önceki Türk inancı hakk ındaki çalımalar, XIX. y.y.’da Rus alimi, W.
Radloff ile balamıtır. Kendisi yazdıı “Sibirya’dan”1 adlı eserinin büyük bir k ısmında, Orta
Asya’daki Türkler arasında var olan amanizme yer vermitir. Bu eser, kendisinden sonra
konu ile ilgilenen pek çok aratırmacının ana kaynaklar ından biri olurken, Eski Türklerin
dininin amanizm olduu tezinin benimsenmesinde de büyük bir rol oynamıtır.
Türkiye’de ise eski Türk dini ile ilgili ilk ciddi çalıma, Ziya Gökalp taraf ından
yapılmıtır. Ona göre eski Türk dinine “Toyonizm” veye “Nom” denilmelidir 2. Ondan sonra,
eski Türk dini hakk ındaki çalımalar devam etmi, özellikle Fuad Köprülü, Anadolu’nun dini
tarihi ile ilgili çalımalar ı sebebiyle amanizme aırlık vererek, Anadolu’daki heterodoks
topluluklarda bunun izlerini göstermeye çalımıtır 3. Bununla birlikte, Abdulkadir nan, konu
ile ilgili çalımasında Türklerin amanist olduklar ını söylemitir 4. brahim Kafesolu ise
amanlıın dinden ziyade bir sihir karakterini ortaya koyduunu ve tarihi Türk
topluluklar ındaki inançlarla bir ilgisinin olmadıını belirtmitir 5. amanizm’in eski Türk dini
olduu tezine katılamayanlardan biri de P. Wilhelm Schmidt’tir. Daha çok Hunlar üzerinde
duran bu ahsa göre, Hunlar ın Gök Tanr ı kültüne dayalı, gerçek ve halis bir dine sahip
olduklar ı muhakkaktır 6. Yine bir din tarihçisi olan Hikmet Tanyu da , eski Türkleri, amanist
olduklar ını varsayarak tahlil etmenin hatalı olduunu, Türklerin dininin ve töresinin Tengri
1 W. Radloff, “Sibirya’dan”, (Çev. Ahmet Temir), Ankara 1954, 2 cilt2 Ziya Gökalp, “Türk Medeniyeti Tarihi”, stanbul 19413 Fuad Köprülü, “Anadolu’da slamiyet”, “Türk Tarih-i Dinisi”4
Abdulkadir nan, “Tarihte ve Bugün amanizm”, TTK. Yay., Ankara 19955 brahim Kafesolu, “Türk Milli Kültürü”, Istanbul 19996 P. Wilhelm Schmidt, “Eski Türklerin Dini” (Çev. Sadettin BULUÇ), TDED, XIII, 1964
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 8/145
dini olduunu, buna, yüce, ulu anlamına Gök Tengri dini de denilebileceini belirtmitir.
Kendisi bu dini, Hz. brahim’den gelen Haniflie benzetir 7.
Buraya kadar özetlenen tüm bu görüler göz önüne alındıında, geni bir corafyaya
yayılmı olan ve Türkler arasında da çeitli uygulamalar ı görülen amanizmi, sihri bir
sistemden baka bir ey olmadıını göz önüne alarak, eski Türk dini olarak tanımlamak doru
olmasa gerektir. Çünkü amanlık bir din olmaktan çok temelinde ruhlar ı, cinleri vb. varlıklar ı
emir ve kumanda etmek ve gelecekten haber vermek düüncesi olan bir sihir sisteminden
baka bir ey deildir. Öte yandan, Orta Asya’ya IV.-V. y.y.’lardan sonra girdii varsayılan
amanizmin etkisiyle Türklerin yaamında, pek çok adet, gelenek ve inançlar ında, uzun süreli
uygulamalar sonunda amanist aırlıklı bir birikimin ortaya çıktıını söyleyebiliriz. Türkler
dinsel inançlar ıyla beraber bu amanist adetleri birletirerek bir bütünlük ortaya koymu ve
amanizm, bugünkü görüntüsüne bu ekilde ulamıtır. Ancak, daha önce de söylediimiz
gibi artık bir din olmadıı kesin olarak ortaya konulan amanizm Türklerin inançlar ının
merkezi haline gelememi, bilakis, dinsel ayin ve törenlerin büyük bir çounluu aman
olmadan icra edilmitir.
Türk inançlar ı ile ilgili en eski bilgilere, Çin yıllıklar ında, Orkun yazıtlar ında ve çeitli
batılı ve slami kaynaklarda rastlanmaktadır. Bu kaynaklarda verilen bilgilerden yola çıkarak
Türklerin asıl dinin Kök Tengri inancı oluunu söylemek mümkündür.
Tarihi kayıtlarda bu konuyla ilgili ilk bilgiler Hun Türkleriyle ilgilidir. Çin
yıllıklar ından edinilen bilgilere göre Hunlar, bir Gök Tanr ı’ya inanıyor ve onu daha sonra
Kagarlı Mahmud’un ifade ettii üzere, hem gök hem de Tanr ı anlamını içeren “Tengri”
kelimesiyle ifade ediyorlardı. Yine Hunlardan sonraki Türklerde de Gök Tanr ı inancı devam
7 Hikmet Tanyu, “Türklerin Dini Tarihçesi”, stanbul 1998
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 9/145
etmitir. Kök Türkler, Uygurlar, Bulgarlar, Ouzlar vb. Türk topluluklar ının asıl dini de Kök
Tengri inancı olmutur.
Bununla birlikte Türkler, ana yurtlar ı olan Orta Asya’dan çeitli sebeplerle göç etmeye
baladıklar ında, pek çok yeni millet ve kültürle kar ılamılar ve bulunduklar ı çevrenin de
etkisiyle slamiyet’e girmeden önce muhtelif dinleri de kabul etmilerdir. Bunlar arasında
sayabileceimiz Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık, Musevilik gibi dinler, çeitli Türk
topluluklar ı taraf ından kabul görmütür. Ancak slamiyet dıında, adı geçen dinler, Türk
kültürünün inanç sistemine uymadıı için mahalli nitelikte kalmı ve bu dinlerin kabul edilii,
ancak merkezde bulunanlar taraf ından olmu, halk ise, eski inançlar ını sürdürmeye devam
etmitir. Türkler taraf ından kabul edilen dinler arasında yalnızca slamiyet, Türklerin eski
inançlar ıyla bir çok bak ımdan uygunluk göstermi ve bu nedenle Türkler arasında geni
ölçüde yayılarak günümüze kadar gelmitir.
Türklerin slam dinini kabulleri, ilk kar ılamalar, ferdi ve siyasi münasebetler,
savalar, mücadeleler, slam devletlerinin çeitli kademelerinde alınan görevler ve nihayet
gruplar ve kitleler halinde slama giri eklinde bir gelime göstermitir.
VII. y.y. balar ında Arap Yar ımadasında doan slam dini, özellikle dört halife
döneminde Arap Yar ımadasının sınırlar ını amı, bir taraftan Bizans’ı bir taraftan da ran’ı
tehdit eder hale gelmitir. Özellikle Hz. Ömer devrinde (634-644) mehur Kadisiye (636) ve
arkasından da Nihavend (642) savalar ında ran Sasani mparatorluunun bütünüyle slam
topraklar ına dahil edilmesi, Türk ülkeleriyle slam topraklar ı arasındaki engelleri ortadan
kaldırmıtır. Böylece Türkler, slam ordular ıyla kar ı kar ıya kalmılardır. Tarihçilere göre,
Türklerle Arap ordular ının ilk kar ılamalar ı, Kafkasya üzerinden Hazar Türkleri, Horasan
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 10/145
üzerinden de Kök Türklerle olmutur. Müslüman Arap ordular ının Orta Asya’ya yayılmak ve
hakim olmak amacıyla yaptıklar ı savalar gerçekten çok kanlı olmutur. Özellikle Emeviler
devrinde sürdürülen fetih ve istila siyaseti daha çok ganimet ve eref arzusu üzerinde
odaklandıından bu dönemde bölgede, özellikle Türkler arasında slamiyete geçenlerin sayısı
oldukça az olmutur. Emevilerden sonra slam devletinin baına geçen Abbasiler döneminde
ise Türk-Arap münasebetlerinde gözle görülür bir yumuama olmutur. Bu döneme kadar
savalar ve mücadelelerden ibaret olan Türk- Arap ilikileri, Abbasilerin Emevilere nazaran
daha müsamahakar ve i birlikçi tutumlar ı neticesinde olumlu bir biçimde gelierek Türkler
arasında slamlamanın da hız kazanmasına ve Türklerin çeitli devlet kademelerinde görevler
almalar ına imkan vermitir. Ancak tüm bu olumlu gelimelere ramen Abbasiler devrinde
Türk yurtlar ında geni kitleler halinde slama giri gözlenmemitir. Türkler arasında
slamiyet’in yayılı p geni topluluklar ın ihtidasına dönümesi, asıl Samaniler devrinde
olmutur .
X.y.y.’dan itibaren slamiyet’i geni ölçüde kabule balayan Türkler, ancak bu tarihten
sonra bu dini gerçek anlamda benimsemi ve onun hamisi ve yayıcısı olmulardır.
Çalımamızın ba rol oyuncular ı olan Ouzlar (Türkmenler)da ite bu devirde yani, Samaniler
döneminde slam’a girmeye balamılardır.
X. y.y.’dan itibaren geni gruplar halinde slamlamaya balayan Türkler arasında,
ehir yerlerinde yeni dinin tün icaplar ı yerine getirilirken, slamiyet’i sathi bir ekilde anlayan
ve slam kültür merkezlerinden uzak sahalarda konar göçer olarak hayatlar ını idame ettiren
Türkmenler ise, eski inançlar ını Müslüman olduktan sonra da korumaya çalımılardır.
Nitekim slam öncesinde hayat artlar ı gerei ehirlerden uzak, çadırda yaamaya alık ın,
basit bir hayat sürdürmü ve bu nedenle din ve mezhep konular ına pek ilgi duymamı olan bu
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 11/145
Türkmenler, pek çok dini, hatta balangıçta slamiyet’i benimsedikleri halde, yine de kendi
milli geleneklerine balı kalmılar, yaantılar ında bir deiiklie gitmemilerdir. Türkmenler
slam’ı aynen benimsemek yerine, kendi inançlar ıyla harman edip yeni bir sentez
oluturmulardır. Bu sentez, Türk Müslümanlıı olarak da tabir edilebilecek ve baında Hoca
Ahmet Yesevi’nin bulunduu slamın sufi yorumu olmutur. Aratırmacılar ın yorumlar ına
göre, slam’ı Türkmenler arasında Arap ordular ı ve sözcüleri deil, dinin eri kurallar ını
önemsemeyen, dini, sufice yorumlayan, halk ın benimseyebilecei ekilde ifade eden ve
halk ın eski inançlar ıyla yeni dini kaynatıran, bu sufiler olmulardır. Türkistan’ı adım adım
ar ınlayan dedeler, babalar, atalar, tı pk ı amanlar gibi menk ı beler, nasihatler anlatan, halk
üzerinde sevgi ve saygıdan kaynaklanan nüfuzlar ı olan kimseler olmulardır. te bu bahsi
geçen, dedeler, babalar, atalar diye adlandır ılan sufilerin telkin ettii ekilde slam’ı
benimseyen Türkmenler, eski inançlar ıyla alakalı geleneklerin yaatıldıı, dede ve babalar
hakimiyetine dayanan, kendine özgü bir “Türkmen Sünnilii” oluturmulardır. Bununla
beraber, Türkmenlerin slamlamasında gerçekten büyük hizmetleri geçen bu babalar, XI.
y.y.’da Anadolu’nun fethedilmeye balamasıyla bu bölgeye ak ın eden Türkmenlerle beraber
gelerek, Orta Asya’daki misyonlar ını burada da sürdürmeye devam etmilerdir.
te biz bu çalımamızda Türklerin gerek en evvel sahip olduklar ı inançlar ın ve daha
sonralar ı yine Türklerce kabul görmü dinlerin, Türklerin yaam biçimleri üzerindeki
etkilerini incelemeyi hedeflemekteyiz. Çalımamızın ilk bölümünde, Türklerin en eski
inançlar ı, slamiyet’ten evvel kabul etmi olduklar ı dier dinler ve tüm bunlar ın Türkler
üzerindeki etkilerinden genel anlamda bahsetmeye çalıılacaktır. kinci k ısımda ise Türk
kültür tarihinin en önemli vakalar ından biri olarak kabul edilen Türklerin slamiyet’le
tanımalar ı ve bu olaya kar ı vermi olduklar ı tepkiler anlatılacak, Türklerin slam’ı anlayı
biçimleri ve bu konuda o dönemde ortaya çıkmı tarikatlar ın fonksiyonlar ı üzerinde genel bir
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 12/145
deerlendirme yapılacaktır. Üçüncü bölümün konusunu ise, yine Türk tarihinin en önemli
olaylar ından biri olan Anadolu’nun fethi ve bölgedeki Türk yerlemesi oluturmaktadır. Bu
k ısımda Anadolu’ya yapılan ak ınlar neticesinde Anadolu’yu vatan tutmu olan Türkmenlerin
bu bölgedeki dini durumlar ı yine genel manada ekillendirilmeye çalıılacaktır. Çalımamızın
son k ısmında ise, günümüzde de varlıını sürdüren, slamiyet’ten önceki Türk inançlar ının
hayatımızın hangi safhalar ında ve ne ekilde devam ettikleri, kar ılatırmalı olarak, genel
örneklerle ortaya konulmaya çalıılacaktır.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 13/145
I. BÖLÜM
ESK TÜRKLER N DN
A) KÖK TENGR NANCI
Eski Türklerde din, tüm kainatın hakimi ve yaratıcısı olan yüce bir varlıa inanma
etraf ında ekillenmitir. Türkler bu yüce varlıı hem gök hem de Tanr ı anlamı içeren “Tengri”
kelimesi ile ifade etmilerdir. Tengri, eski Türk inancında, tek yaratıcı olarak din sisteminin
merkezinde yer almaktadır. O, aynı zamanda semavi bir mahiyete sahip olduundan, eski
Türk vesikalar ında çou kez “Kök- Tengri” adı ile zikredilmektedir. Bundan yola çıkarak eski
Türk inancına “Kök-Tengri Dini” adı verilmitir 8.
Türkiye Türkçesindeki Tanr ı sözcüü Orkun Yazıtlar ında “Tengri” biçiminde olup9,
bugün muhtelif Türk lehçelerinde, her lehçenin fonetik özelliine göre “Tenri, Tengere,
Tangr ı, Tanr ı, Tangara, Ture” ekillerinde söylenmektedir 10.
Asya Hunlar ından itibaren Türklerde en önce teekkül eden dini terim, “Tanr ı” dır.
Asya Hun Tanhusu Mo-tun, M.Ö.176’da Çin hükümdar ına yazdıı bir mektupta, kendisinin
Tanr ı taraf ından tahta çıkar ıldıını ve askeri zaferlerini öncelikle onun sayesinde kazandıını
belirtir 11. Ayr ıca, Mo-tun’un unvanı, “gücünün kaynaını Tanr ı’dan alan” manasında “Tengri
Kut” tur. Yine Hun Kaanlar ından Kün-içen (M.Ö. 160-126), Çin hükümdar ı taraf ından
8 brahim Kafesolu, “ Türk Milli Kültürü”, Ötüken Yay., stanbul 1999, s. 308.9 Muharrem Ergin, “Orhun Abideleri”, Boaziçi Yay., stanbul 2000, s.7, 13, 17, 19, 27, 33, 37, 39, 41, 43, 47,49, 55, 57, 61, 65, 67, 69, 77.
3 Hikmet Tanyu, “slamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı nancı”, Ankara Ünv. lahiyat Fak. Yay., Ankara1980, s. 7, 9.
11 Bahaeddin Ögel, “Büyük Hun mparatorluu Tarihi I ”,Kültür Bak. Yay., Ankara 1981, s. 439.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 14/145
kendisi için kurulan tuzaı birdenbire fark edince “orada ast rütbeli kumandanlara rastlamamı
Gök (Tanr ı) takdir buyurdu. Kendimi korumayı Gök (Tanr ı) nasip etti.” diye sevinçle
hayk ırmıtır 12. M.S. IV. asır baında Hun devletini kuran Liu-Yüan’ın yiitlii kar ısında
genç yeeni “Gök (Tanr ı), bu kiiyi Hunlar ı düünerek dünyaya getirdi” demitir. Liu Yüan
da Chin prenslerinin birbirleri ile mücadeleleri kar ısında “Gök’ün (Tanr ı) iradesine kar ı
gelmenin doru olmadıını, Gök’ün (Tanr ı) emirlerine uymamanın felaket douracaını, Gök
(Tanr ı) verir de insan kabul etmezse, baına felaketler geleceini” belirtmitir 13. 328 yılında,
Han ey-ley, dümanının kar ısına çıkması üzerine atının üzerinde iki kolunu yukar ıya
kaldır ı p, baını aaıya doru eerek, “Ey Gök (Tanr ı), onu bana teslim ettiin için, sana
ükürler olsun!” diye hayk ırmıtır. 343 yılında, Hun Devleti’nin Çao kaanı “Herkes milis
kuvvetini versin. Gök’e (Tanr ı) itaat için, gelecek yıl birliklerime kendim kumanda
edeceim!” emrini vermitir 14.
Görüldüü üzere, bütün bu vesikalar ın ııında, Hun dönemindeki anlayıa göre,
siyasi otoriteyi salamak, insanlar ı sevk ve idare etmek için, kaanı devletin baına Tanr ı
getirir. Devletin planlar ını çok önceden O, hazırlar ve vakti gelince tatbik eder. nsan, O’nun
takdiratına boyun emek zorundadır. O’na kar ı gelmek tehlikelidir, aksi halde, insanı
felakete uratır. nsanlar ı gelecek belalardan korunmalar ı için uyar ır ve felakete urayanlara
yardım eder.
Hunlardaki Tanr ı telakkisi, Kök Türklerde daha da netleerek devam etmitir. Kök
Türklerdeki Tanr ı anlayıını, Orkun Kitabelerinden tespit etmek mümkündür. Kitabelerde
12 P.W. Schmidt, “Eski Türklerin Dini”,( Çev. Sadettin Buluç), st. Ünv. Türk Dili ve Ed. Dergisi, XIV, 1996,
s. 6.13 W. Eberhard, “Liu Yuan ve Liu Ts’ungug’un Biyografileri”, Ankara 1942, s.8, Schmidt, a.g.m., s. 81-82.14 Schmidt, a.g.m., s. 82.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 15/145
”Zamanı ,Tanr ı yaar. nsanolu hep ölmek için türemi”15 ifadesinde, Tanr ının en önemli
özellii olan ezeli ve ebedi oluu anlatılmaktadır. Yine kitabelerde geçen “Kendimi o Tanr ı
kaan oturttu...”16, “Tanr ı kuvvet verdii için babam kaanın askeri kurt gibi imi, dümanı
koyun gibi imi”17, “... annem hatunu yükselten Tanr ı, il veren Tanr ı”18, “... Tanr ı buyurduu
için devletim, k ısmetim var olduu için, ölecek milleti diriltip besledim”19, “Tanr ı bahettii
için, ben kazandıım için Türk milleti kazanmıtır”20 gibi ifadeler, tı pk ı Hunlarda olduu gibi,
Kök Türklerde de, Tanr ının, kaanı devletin baına getirme gücüne ve kudretine sahip
olduunu göstermektedir. Yine bu ifadelere göre Tanr ı, yaratıcı, kut vericidir. Tanr ı izin
verdii için dümanlar perian edilmi ve devlet sahibi olunmutur. Yani Tengri, Türk
milletinin geleceini belirleyen en yüce varlıktır. Tonyukuk kitabesinde geçen “... Hanını
bırak ı p Çin’e tekrar teslim oldun. Tanr ı öyle demitir: “Han verdim, hanını bırak ı p teslim
oldun. Teslim olduun için Tanr ı öldürmütür”21 ifadesinden de anlaılacaı üzere Tanr ı,
baılayıcı ve mükafatlandır ıcı olduu kadar, cezalandır ıcı özelliiyle de Türk hayatında
görülür. Kaanlar ını terk eden halk ı, baka inançlara kapılanlar ı, kötü kaanlar ı cezalandır ır.
Kök Türk çaından sonraki dönemlerde de Türkler arasında, aynı telakki göze
çarpmaktadır. 762’ de Mani dinini kabul eden Uygurlar, bu yeni dinde gün ve ay ın ön plana
çıkmasıyla ilgili olarak, Tanr ı kelimesinin baına “Kün, Ay ve Kün-Ay” kelimelerini ilave
ederek “Kün Tengri, Ay Tengri, Kün-Ay Tengri” kavramlar ını oluturmulardır. Aynı Tanr ı
anlayıı, Bulgarlarda da bulunmaktadır. Bulgar hanının, Bulgarlar üzerine Tanr ı taraf ından,
reis olarak getirildii, 804-814 tarihlerinde hüküm sürmü olan, Kurum Han’ın kitabesinde
15 K. T., kuzey yüzü, 10. satır.16 K. T., dou yüzü, 26. satır.17 B. K., dou yüzü, 11. satır.18 B. K., dou yüzü, 21. satır.19
B. K., dou yüzü, 23. satır.20 B. K., dou yüzü, 33. satır.21 Tonyukuk, I. Ta, batı yüzü, 2., 3. satırlar.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 16/145
yer almaktadır 22. X. asır Ouzlar ı’nda da benzer bir telakki vardır. bn Fadlan’ın naklettiine
göre Ouzlardan biri haksızlıa uradıı yahut holanmadıı bir i baına geldii zaman,
baını göe kaldırarak “ Bir Tanr ı” der. Yine bn Fadlan, Bakurtlar’ın da gökte yaayan en
büyük Tanr ı’ya inandıklar ını nakleder 23.
Tiflisli St. Abo (790’larda) Hazarlar ın “bir yaratıcı Tanr ı” tanıdıklar ını söylemitir.
862’de Hazar bakentine, Bizans’tan gönderilen St. Cyrill ile mülakatı sırasında Hazar hakanı,
Hıristiyanlar ın, Tanr ının “üçlü kiiliine” inandıklar ı halde kendilerinin (Türklerin) tek
Tanr ı’ya iman ettiklerini belirtmitir 24.
Görüldüü gibi Türklerde Tanr ı inancı, monoteist bir karakterde olup tek yaratıcı
olarak dini sistemin merkezinde yer almaktadır. Türkler, bu yüce varlıa, O’nun r ızasını
kazanmak için yılın belirli zamanlar ında at, sıır ve koyundan kurban kesmilerdir. Kurban,
birçok eyin nedeni sayılmı ve bu anlayı dorultusunda, Tanr ı’dan zafer istemek, Tanr ı’nın
bahettii bir olaya kar ı teekkür etmek, bar ıı ve anlamalar ı temin etmek vs. gibi
hususlarda ön plana çıkmıtır 25.
Öte yandan, kaynaklar ın yanlı yorumlanmasından dolayı bazı aratırmacılar eski
Türklerin günee, aya kurban kestikleri yolunda görüler ileri sürmektedirler. Ancak hakikatte
olan bir ey vardır ki, eski Türklerde
kendisi için kurban kesilen, dua edilen ve saçı saçılan tek yüce varlık Tanr ı’dır. Bunun
dıındaki kurban hadiseleri, toylar, ölenler, sosyolojik olaylardır. Günee ve aya saygı
22 Bahaeddin Ögel, “slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi”,TTK. Yay., Ankara 1991, s. 264.23 Ramazan een , “bn Fadlan Seyahatnamesi”, stanbul 1975, s. 31.24 brahim Kafesolu, a.g.e., s.214.18 Jean Paul Roux, “Türklerin ve Moollar’ın Eski Dini”, ( Çev. Aykut Kazancıgil), stanbul 1998, s. 200-201.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 17/145
duyulması, bunlar ın sevilmesi, bu cisimlerin insan hayatında vazgeçilmez unsurlar
olmalar ından kaynaklanmaktadır. Nasıl ki bugün güne, insanlıın yaayabilmesi için hayati
öneme sahip bir nesne ise, o zamanlarda da bu ekilde deerlendirilmekteydi. Yani güne,
insanlara ısı ve ıık kaynaı olan, tabiatı canlandıran bir araç, ay ise gece insanlara, özellikle
konar-göçer Türk çobanlar ına yol gösterici bir vasıta olup, toplum hayatı için vazgeçilmez
öneme sahip varlıklardı. Eski Türklerin dini hayatı incelenirken bu varlıklar ın insanlara
faydalı olmalar ı sebebiyle sevilmeleri ve Tanr ı taraf ından yaratıldıklar ı için bunlara kutsallık
atfedilmesi ile onlarda birtak ım gizli güçler bulunduuna inanarak, kendilerine kurban
sunulması arasındaki fark göz önünde tutulmalıdır.
Yine bu konu ile ilgili olarak kitabelerde geçen yer-sub deyimini de “yer-su ruhlar ı”
eklinde algılayarak dalar ın, aaçlar ın, kayalar ın, ırmak, denizlerin vb. tüm bu tabiata ait
parçalar ın, eski Türkler taraf ından birer semavi ve kutsal ruh eklinde tasavvur edildiini ve
hatta bu yüksek varlıklara dua, kurban, saçı ve çeitli merasimlerden meydana gelen bir kült
yapıldıını söylemek yanlı olsa gerektir. Çünkü kitabelerde geçen yer-sub deyimi “ülke-
vatan” manasında kullanılmıtır. Bilindii üzere toprak, yani ülke, yani vatan, atalar ın
yaadıı, kanlar ıyla sulanmı olduu yer olması sebebiyle kutlu (ıduk) sayılmıtır. Aynı
ekilde, dalar ve tepeler de göe yak ınlıklar ı, yükseklikleri nedeniyle daima ululuk, yücelik
ve ilahilik timsali olarak kabul edilmi ve eski Türkler, dini ayin ve törenlerini genellikle
Tanr ı’nın mekanı olarak düündüklerinden, kutsallık atfettikleri dalarda ve tepelerde icra
etmilerdir.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 18/145
B) ATALARA SAYGI
slam öncesi Türk inanç sisteminin içerisinde atalar, öldükten sonra dahi ruhlar ı
vasıtasıyla, aile efradını korumaya devam ettiklerinden, onlara kar ı duyulan minnet hissi
türlü ekillerde ortaya konulmu ve yılın belirli zamanlar ında atalar ın ruhu için Tanr ı’ya
kurban sunulmutur. Örnein, Asya Hunlar ının Lung-Çıng denilen yerde, 5. ayda yaptıklar ı
törende, Tabgaçlar ın ilkbahar ın ilk ayında, ülkenin dou bölgesindeki “ta-ev”de, Kök
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 19/145
Türklerin “Atalar Maarasında”26 yaptıklar ı törende, ata ruhlar ı adına Tanr ıya kurban
sunulmaktaydı. Ata ruhlar ının bu denli önemli oluu Türklerde, ölüm adetleri ve mezar
ekilleri üzerinde de tesirli olmutur.
Tarih vesikalar ına göre, ölüm kar ısında Türkler, çok sayıda kurban keser "a" verir
ve büyük yas tutarlardı. Kök Türk Kitabeleri'nden anlaıldıına göre, Kül-Tigin'in ölümünde
"yuçı"lar (matemciler), sııtçılar gelerek matem tutup alamılardır 27. Aynı ekilde Bilge
Kaan'ın ölümünde de, sayısız kavmin gelerek aladıı, yas tuttuklar ı, saçlar ını yolduklar ı,
yüzlerini ve kulaklar ını kestikleri, yazıtlarda açıklanmıtır 28.
Çinliler de Kök Türklerin beyleri için yaptıklar ı ölüm adetlerini u ekilde
anlatmaktadırlar; “Bir kii ölünce, cenazesi çadıra konulur. Bütün akrabası, ölünün adına
kurban olarak, bir koyun ve bir at kesip, çadır ın dıına koyar. Bundan sonra, hepsi feryat
ederek, at koturup, bunun etraf ını yedi defa dolanır ve çadır ın giri k ısmının önünden
geçerken, bıçakla yüzlerini yaralarlar. Böylece, kanla göz yaı birbirine kar ıarak akar. Sonra
ölüyü gömmek için müsait bir gün tespit edilir. Önce, ölünün atı yak ılarak, külleri, vaktiyle
kullandıı eya ile birlikte, ölü ile gömülür. Sonra bir mezar kazılır. Gömme günü, ölünün
bütün akrabası kurban için çeitli eyler getirir. Mezar ın etraf ında yine at koturup, feryat eder
ve ölümü müteakip yaptıklar ı gibi, yüzlerini yaralarlar. Ölü gömüldükten sonra, mezar ın
üstüne, ölenin hayatta iken öldürdüü düman sayısınca ta dikilir (bunlar “balbal” denilen
talardır)”29.
26 W. Eberhard, “Çin’in imal Komuları”, (Çev. Nimet Ulutu), TTK. Yay., Ankara 1996, s.80.27 KT., kuzey, 11.-12.-13. satırlar.28 BK., güney, 11.-12. satırlar.
22
P. W. Schmidt “Tukue’lerin Dini”, ( Çev. Sadettin Buluç), st. Ünv. Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Derg., C.XIV’den ayr ı basım, s. 75.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 20/145
bn Fadlan da 10.yy’da ortaya koyduu eserinde, Ouzlar ın ölü aı için çok sayıda
kurban kestiklerini ve hatta varlıklı kimselerin iki yüz baa kadar at kurban ettiklerini
bildirmitir. Yine bn Fadlan'a göre dil Bulgarlar ının ölüm adetleri de u ekildedir; "Bir
adam öldüü gün, erkekler gelip ölenin kubbeli çadır ının kapısında dururlar. En çirkin ve en
vahi bir biçimde baırarak alamaya balarlar. Bu alayanlar hür adamlardır. Onlar ın
alaması bittikten sonra, ellerinde deriden örülmü k ırbaçlar bulunduu halde köleler gelirler.
Devamlı surette alayı p, ellerindeki k ırbaçlarla yanlar ına ve çı plak yerlerine vururlar. O kadar
ki, k ırbaçla vurulan yerlerde mor izler kalır. Ayr ıca, ölenin çadır ının kapısı üzerine muhakkak
bir bayrak
dikmek gerekir. Bundan sonra, ölenin silahını getirip kabrin etraf ına koyarlar. ki sene
müddetle matem devam eder. ki sene dolunca çadır ın kapısı üzerindeki bayraı indirip
saçlar ını keserler (tra olurlar). Ölünün akrabalar ı bir davet hazırlarar. Bu ziyafetle matemden
çıktıklar ı anlaılır. Bu ekildeki cenaze merasimleri, reislere yapılır 30.
Dede Korkut Destanlar ı'nda buna "a yedirmek, a dökmek, a vermek" denilmitir.
Hatta bu destanlara göre, Ouz kahramanlar ı ölürken "ak boz atımı boazlayı p aım veriniz"
diyerek vasiyette bulunmulardır 31.
Bütün bunlarla birlikte, Türkler arasında çok yaygın olan yas alametleri arasında
ölenin bindii atın kuyruunu kesme adeti de mevcuttur. Hun devrine ait Pazır ık Kurganı'nda
ele geçen buluntularda kuyruklar ı ve yeleleri kesilmi atlara rastlanmıtır 32. Ouzlar ın da,
slamiyet'ten sonra bile bu adete riayet ettiklerini Dede Korkut hikayelerinden anlamak
mümkündür. Bu hikayelere göre, Ouz kahramanlar ı, vasiyetlerinde öyle demektedirler; "Ak
30
bn Fadlan Seyahatnamesi, s. 36, 63.31 Muharrem Ergin, "Dede Korkut Kitabı", Boaziçi yay., 18. bask ı, stanbul 1998, s.105.32 Ögel, a.g.e., s. 68.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 21/145
boz atımın kuyruunu kesiniz…ak çıkar ı p kara giyiniz". Beyrek'in ölümünden sonra, "Ak boz
atın kuyruunu kestiler. K ırk elli yiit kara giyip gök sar ındılar….sar ıklar ını yere vurdular."
nan'ın bildirdiine göre, ölenin bindii atın kuyruunu kesme adetine Kazaklarda
"tullamak (dullamak) denmektedir. Tiyanan K ırgızlar ı, ölünün bindii atın kuyruunu kesip
mezar ın üzerine diktikleri bir sır ıa balarlar 33.
Daha, Hun ve Kök Türkler'de mevcudiyeti görülen bu ölüm adetleri, slamiyetin bütün
tesirine ramen günümüzde, Türklerin yaadıı pek çok bölgede ve özellikle Anadolu'da
varlıını muhafaza etmektedir. Herkesçe bilindii üzere, bugün Türkiye'nin pek çok yerinde
ölünün mevki ve servetine göre üç, yedi veya k ırk gün, gelenlere yemek verilir, büyük
toplantılar yapılır, kurbanlar kesilir ve özellikle kadınlardan oluan yas tutucular, ölen
kimsenin vasıflar ından bahseden aıtlar yakarlar.
Atalara ait hatıralar ın kutlu sayılması, Türk mezarlar ına yapılan tecavüzlerin aır bir
ekilde cezalandır ılmasından da anlaılmaktadır. Attila’nın II. Balkan seferinin bir sebebi de
Hun hükümdar ailesi kabirlerinin Bizans’ın Margus piskoposu taraf ından açılarak
soyulmasıdır. M.Ö. 79’da benzer bir tecavüz hadisesi, Hun Tan-husunu, Wu-huanlara kar ı
savaa zorlamıtır. Wu-huanlar ı ve Bizanslılar ı, bu hırsızlık teebbüsüne sevk eden sebep,
eski Türklerde ölülerin silahlar ı, k ıymetli eyalar ı, bazen de tam teçhizatlı atlar ı, kadınlar ın
mücevherleri ile birlikte gömülmesi idi34. Çünkü Türkler, ölümden sonra ikinci bir hayatın
varlıına inanıyor ve ölünün öbür dünyadaki yaamında ihtiyaçlar ı olabilecek eyalar ın
yanında hazır bulunması gerektiini düünüyorlardı.
33 Abdülkadir nan, “Tarihte ve Bugün amanizm”,TTK. Yay., Ankara 1995, s. 198.
27 Kafesolu, a.g.e., s. 212.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 22/145
Ölüyü eyası ile birlikte gömme adetine, Hunlardan sonraki Türk topluluklar ında da
rastlanmaktadır. lgili bölgelerde yapılan kazılarda ele geçen eyalar bunu teyit etmektedir 35.
Çinlilerin, Kök Türklerin ölüm adetleri hakk ında verdikleri bilgilere göre, Kök Türkler
zamanında da ölüyü eyasıyla beraber gömme adeti mevcuttur 36. bn Fadlan da yazmı olduu
seyahatnamesinde Türklerin ölü gömme adetleri ile alakalı deerli bilgiler vermitir. Eserde,
Ouzlar ın ölüm ile ilgili adetleri u ekilde anlatılmaktadır; “Aralar ından birisi ölünce onun
için ev gibi büyük bir çukur kazarlar. Sonra cesedine elbisesini (h ırkasını) giydirip, kuaını
ve yayını kuandır ırlar. Eline, içinde arap olan, aaçtan bir kadeh verip önüne de içinde arap
bulunan aaçtan bir kap koyarlar. Sonra bütün ahsi eyalar ını getirip, onunla birlikte bu ev
gibi çukura koyarlar. Daha sonra ölüyü bu çukurda oturtup üzerini tavanla örerler. Mezar ın
üzerine, çamurdan, kubbeye benzeyen bir tümsek yaparlar. Bundan sonra da ölünün
hayvanlar ının yanına var ı p, sayısına göre birden yüz veya iki yüz kadar ını kurban olarak
öldürürler. Bunlar ın etlerini yerler. Ba, ayak, deri ve kuyruklar ını bir kenara ayır ı p, bunlar ı
kesilmi aaçlar üzerinde, kabrinin baına asarlar. Bunlar, ölünün cennete giderken binecei
hayvanlardır derler”37.
13. yy K ı pçak-Kuman boylar ının yaptıklar ı mezarlardan birini, Wilhem Rubruk öyle
tavsif etmektedir: “Yeni bir mezar üzerinde on altı tane at derisi gördüm. Bunlar, mezar ın dört
taraf ına dörder dörder olarak sır ıklara asılmılardı...”38
35 Ögel, a.g.e., s. 140 – 146.36 Schmidt, a.g.m., s. 75.37
bn Fadlan Seyahatnamesi, s. 36-37.38 Wilhelm Von Rubruk, “Moolların Büyük Hanına Seyahat”, Ayııı Kitaplar ı, stanbul 2001, s. 42-43.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 23/145
Kök Türk, Ouz ve K ı pçak defin törenlerinde görülen, kurban olarak kesilen atlar ın
derilerini sır ıklara asma adeti bugünkü Altaylılar ın ve Sahalar ın arasında da mevcuttur.
Sahalar bu derilere “tabık”, Altaylılar ise “baydara” demektedirler.39
Tüm bunlardan baka, eski Türkler, mezarlar ının baına, kahraman ölünün hayatta
iken öldürdüü dümanlar ın adedini belirten ve adına “balbal” denilen tatan yontma tasvirler
dikmekteydiler.40 Esasen balbal gelenei, savata iken öldürülen kiilerin , uruna öldürülmü
olduklar ı kiinin hizmetinde bulunacaklar ına dair bir inançtan gelmektedir. bn Fadlan
eserinde Ouzlardan bahsederken bu adeti de anlatır; “Eer ölen kimse, salıında insan
öldürmü kahraman biriyse, öldürdüü insan sayısı kadar aaçtan suret yontup, bunlar ı
kabrinin üzerine dikerler. Bunlar onun hizmetçileridir, cennette ona hizmet edecekler”
derler 41. Bu sözler, eski Türklerde ölümden sonraki hayata inancın varlıını bize
bildirmektedir.
Buna göre balbal, mezar ına dikilen kiinin dünyada iken yapmı olduu kahramanlıın
mezara ve dolayısı ile ahirete yansımasıdır.
Ata ruhlar ına saygı ve hürmet adeti, Hazarlar arasında da mevcuttur. 11.y.y.’da
yaamı Arap corafyacılar ından bn Havkal ve stahri’nin verdikleri bilgilere göre, Hazar
hakanı ölünce gömülür. Onun kabrine urayan herkes hayvanından iner ve secde eder. Kabri
gözden kayboluncaya kadar da hayvanına binmez42.
39 nan, a.g.e., s. 179.40 B. K., güney yüzü, 9. satır, Eberhard, a.g.e., s. 86.41
bn Fadlan Seyahatnamesi, s. 36.42 Ramazan een, “slam Corafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri”, Türk Kültürünü Aratırma Ens.Yay., Ankara 1998, s. 158, 168.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 24/145
Öte yandan gerek Çin kaynaklar ı ve gerekse de slami kaynaklar, Türklerin ölü
gömme adetlerinden bahsederken, bazı Türk topluluklar ının ölülerini yaktıklar ına dair
haberler vermektedirler. Çin kaynaklar ında Kök Türklerin defin törenleri hakk ında verilen
malumata göre, bunlar ölülerini yakarlardı43. Bazı slam eserlerinde de K ırgızlar ın ölülerini
yaktıklar ı söylenir 44. Oysa Türklerde ölü yakma gelenei yoktur. Bu gelenek Budizm
vasıtasıyla Türk bölgelerinde görülmüse de, Türklere ait bir gelenek deildir 45.
Konu ile ilgili olarak, üzerinde durulması gereken önemli bir husus da udur; Türklerde ölmü atalara saygı inancı, bazen yanlı anlaılmakta,
dier bazı dünya halklar ında olduu gibi, ölen büyük insanlar ın, Türklerde de sonradan
ilahlatır ıldıı gibi düüncelerin ortaya atılmasına sebep olmaktadır, ki bu tamamen yanlıtır.
Devlet ve millet için faydalı olmu, varlıklar ının nedeni olan atalara hürmet ile bu Tanr ı-insan
telakkisini kar ıtırmamak gerekir. Ölmü atalara kar ı olan saygı, onlar adına anıt
mezarlıklar ın yapılması, bu yerlerde kurbanlar kesilmesi belki de, vefa duygusunun bir
göstergesidir. slamiyet öncesinde görülen bu akide slamiyetten sonra da evliya itikadına
dönüerek devam etmitir. Bugün hemen her tepede, geçitte, da eteklerinde birer yatır ın
oluu bunun en açık göstergesidir. Halk baı sık ıtıında, dara dütüünde bu yerlere koar ve
buralarda yatan ve Allah katında sevildiklerine inandıı bu ahıslar ın aracılııyla Tanr ıdan
niyaz ve dilekte bulunur 46.
43 Eberhard, a.g.e., s. 86.44 “Ramazan een “Klasik slam Kaynaklar ına Göre Eski Türkler’in Dini ve aman Kelimesi”, st. Ünv. TarihEns. Dergisi, S. 10-11, stanbul 1975, s. 59.45 W. Eberhard, “Çin Kaynaklar ına Göre Garbi ve Orta Asya Halklar ının Medeniyeti”, T.M. VII – VIII , 1940, s.
125-191.46 Mehmet Eröz, “Eski Türk Dini ve Alevilik Bektailik ”, Türk Dünyası Aratırmalar ı Vakf ı Yay., stanbul1992, s. 100-102
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 25/145
C) AMANZM
amanizm, genel olarak Sibirya ve Orta Asya kavimlerinin dini inanılar ıyla alakalı
bir terim olup, Asya halklar ı arasında büyücü, sihirbaz manasına gelen “aman” kelimesinden
türemitir.
Genel olarak kendisine aman veya Türklerin kullandıı biçimiyle, “kam” denilen ve
doutan gelen özel bazı kudretlere sahip olan bir ahsın etraf ında ekillenen “amanizm”
hakk ında günümüze kadar pek çok aratırma yapılmı ancak, Türkler arasında tarihlerinin ilk
safhalar ından beri mevcut olup olmadıı kesin olarak ispat edilememitir. Öte yandan ilk kez
19.yy’da Radloff taraf ından ortaya atılan amanizm’in Türklerin asıl dini olduu varsayımı
da artık aratırmacılar taraf ından iltifat görmemektedir.
leride de görülecei üzere, amanist inançlar ın rastlanıldıı bölgelerdeki halklar ın dini
hayatlar ının büyük bir k ısmı amanın müdahalesi olmadan icra edilmektedir. Bu da bize, Orta
Asya ve Sibirya Türk boylar ındaki dini hayatın içinde, amanizm’in müdahil bir unsur olarak
bulunduunu gösterir. Yani amanizm, bu boylarda daima var olmakla beraber onlar ın hiçbir
zaman dini sisteminin bütününü tekil etmemitir.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 26/145
Konu ile ilgili olarak B.Ögel, Orta Asya’daki eski Türklerin tarihi ve dini inançlar ıyla
alakalı kaynaklarda, amanizmin varlıına dair kesin bir ipucuna rastlanmamı olsa da, o
dönemde halk arasında bazı sihir ve ayinler yapan amanlar ın bulunmu olmasının muhtemel
olduunu söyler 47.
Eberhard, Türklerde amanizm’in varlıı ile ilgili ilk haberin, 519 yılında Juan-
Juanlardan kaldıını söylemektedir. Bu tarihte bir kadın aman, bir prense göe yolculuk
yaptırmı ve sonra prensi bu seyahatten geri çaırmı, bunun için de güz mevsiminde ovada
çadır kurarak yedi gün oruç tutmu ve bütün bir gece dua etmitir 48.
Bunun dıında hiçbir kaynakta varlıına rastlanmayan amanizm hakk ındaki bilgiler
10.y.y.’dan itibaren younluk kazanmaya balar. bn-i Fadlan 10.y.y.’da Ouzlardaki bazı
kurban merasimlerinden ve bunlar ı yöneten ihtiyarlardan bahsetmektedir. Ona göre Ouzlar,
bu ihtiyarlar ın sözlerini dinler ve ona uygun hareket ederlerdi49.
Türkler arasına geli yeri ve zamanı hakk ında kesin bir ey söylenemeyen ve Türklerin
tarihinin geç devirlerinden itibaren varlıını kabul edebileceimiz amanizm denilen bu büyü
sistemi, Türkler arasında yerleip yayılırken, daha önce mevcut olan dinlere ait bazı inanç ve
töreleri de benimsemek suretiyle bugünkü halini almıtır.
47 Ögel, a.g.e., s.46.41 Eberhard, a.g.e., s. 43.42 bnFadlan Seyahatnamesi, s. 36.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 27/145
amanist dünya görüüne göre, kainat üst üste katlardan olumutur. Bu katlar belirli
bir düzen üzere birbirlerinden ayr ılmılardır. Yukar ıda on yedi kat vardır ve ıık (aydınlık)
alemini tekil eder. Aaıda ise yedi (veya dokuz) kat bulunmaktadır. Burası da karanlıklar
dünyasıdır. nsanlar da, bu iki alem arasında, yeryüzünde yaarlar.
Altay Türkleri’ne göre, koruyucu ve iyi ruhlar ıık (aydınlık) diyar ında bulunurlar.
Göün en üst katında ise, altın kapılı bir sarayda altın bir taht üzerinde Bay-Ülgen
oturmaktadır. nsanlar ı, ovalar ı, çimenleri ve atei ile yeri; günei, ayı ve yıldızlar ı ile göü
yaratan, alemin nizamını sevk ve idare eden odur. K ırgız ve Kazak lehçelerinde “Ülgen”
kelimesi “büyük, ulu” anlamlar ını ifade eder. Rivayetlere göre Ülgen, iyilik eden bir varlık
olup, ay ve günein ötesinde, yıldızlar ın üstünde yaar. Onun huzuruna giden yolda yedi (veya
dokuz) engel (buudak) bulunur. Ülgen’in huzuruna giden bu yol ancak erkek amanlara, ayin
yaptıklar ı zaman açıktır. Bununla beraber, erkek aman bile ancak beinci engele (Temir
Kazık Yıldızına) kadar ulaabilir.50 nanıa göre, Saha Türkleri’nin tarihinde yalnız bir aman
dokuzuncu kata ulamı, uçmu ve bugüne kadar geri gelmemitir 51.
Yine inanıa göre, Ülgen’in yedi (veya dokuz) olu, dokuz k ızı ve birtak ım yardımcı
ruhlar ı bulunmaktadır. Altaylılarda her boy, Ülgen’in oullar ından birini kendi koruyucu ruhu
sayar. Ülgen’in adlar ı belirsiz dokuz k ızı ise Altaylılar taraf ından “Ak k ızlar” yani iffetli
k ızlar olarak anılırlar. yi ruhlar zümresine giren bu k ızlar, aman dualar ından anlaıldıına
göre, ayin esnasında kama ilham ve heyecan verirler. Onlar ı temsil eden kukla biçimindeki
bebekler, amanın cübbesine tak ılıdır. Bununla birlikte, Ülgen’in hizmetinde bir nevi elçilik
vazifesi yapan baka yardımcı ruhlar da vardır. Bunlar ın bir k ısmı amana, göe yolculuu
esnasında refakat ederler. Bunlardan bazılar ı ise insanlar arasında yaayarak onlar ı fena
50
nan, .a.g.e., s. 31-32.51 F. Fedotoviç, “Saha Yeri ve Saha Türkleri”, ( Çev. Saadettin Gömeç), A. Ü. DTCF. Tarih Aratırmaları Dergisi, 16 / 26, Ankara 1994, s. 238.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 28/145
varlıklardan korurlar 52. amanist inanca göre, Ülgen’in ak k ızlar ından baka, birkaç dii ruh
daha vardır. Altaylılarda “Umay, Ana Maygıl, Ak ene”, Sahalarda “Ayısıtlar”, bunlar ın belli
balılar ıdır. Altaylılara göre “Umay”, çocuklar ı ve hayvan ruhlar ını koruyan dii ruhtur.
Umayın izlerine Sahalarda da rastlanmaktadır. Onlar ın inancına göre “Ogo ımıta”, denilen bir
ruh vardır. Harfi harfine “çocuk ımısı” demektir. Imı kelimesi, “koruma silahı, tılsım, muska”
demektir. nanca göre, bu ımı ku eklinde, çocuun baı üzerinde öter ve bununla çocuun
neslinin bereketli olacaını haber verir. Sahalardaki bu “ımı” ruhunun, Umay olduu açıktır.
Umay adına Türk edebiyatında ilk kez Kök Türk Yazıtlar ında rastlanır. Kül Tigin
Kitabesinde, "…Umay gibi annem hatunun devletine küçük kardeim Kül Tigin er adını
aldı"53 denmektedir ki burada, Bilge Kaan, annesini Umay'a benzetmitir. Tonyukuk
yazıtında da “Tanr ı, Umay ve yersu”nun Türklere yardım ettiklerinden bahsedilmektedir 54.
Büyük Türk sözlüü Divan-ı Lugat-it-Türk'te, Kagarlı bu kelimeyi öyle izah etmektedir;
“Umay, kadın dourduktan sonra çıkan son'dur. Buna çocuun ana karnındaki ei denir. u
atasözünde de kullanılmıtır: "Umayka tepınsa oul bolur, yani birisi buna hizmet ederse olu
olur demektir. Kadınlar sonu uur sayarlar. Sona, Saha kadınlar ı taraf ından da saygı
gösterilir. K ırgız ve Kazak kadınlar ı da bu nesneye önem verirler, toplu bir halde giderek yere
gömer ve çevresini tütsülerler. Bütün bunlar Umay inancıyla alakalıdır. Konu ile ilgili
aratırmasında Hikmet Tanyu, Umay'ın koruyucu ruh, melek olduunu iddia etmitir 55.
Saadettin Gömeç ise buna ek olarak, Umay hakk ında yazmı olduu makalede onun milattan
önce yaamı kahraman bir Türk kadını olabileceini söylemitir 56.
52 Saadettin Buluç, “aman”, slam Ansiklopedisi, C. 11, stanbul 1950, s. 324, W. Radloff, “Sibirya’danSeçmeler”, (Çev. Ahmet Temir), Kültür ve Turizm Bak. Yay., Ankara 1986, s. 215-218, Hikmet Tanyu,“amanlık veya amanizm”, Türk Ansiklopedisi, C. 30, Ankara 1981.53 K. T., dou yüzü, 31. satır.54 Tonyukuk, 2. Ta, batı yüzü, 3. satır.55 Tanyu, a.g.e., s. 196.56
Saadettin Gömeç, "Umay Meselesi", Türk Kültürü XXVII, S. 318, s. 635.50 nan, a.g.e., s. 34 – 36.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 29/145
Sahalarda Umay ruhunun tüm görevleri ve sıfatlar ı, “Ayısıt” denilen ruhlara
verilmitir. Ayısıt, yaratıcı, bereket ve refah salayıcı dii ruhlara verilen genel addır.
Bunlar ın kimisi çocuklar ı ve kadınlar ı, kimisi de hayvan yavrular ını ve dii hayvanlar ı
korurlar 57.
Ana-Maygıl ve Ak-ene'ye gelince, dii ruhlar arasında sayılan bu ruhlardan Ana-
Maygıl, ulusu koruyan dii ruhtur. Buna "ulus anası" da denmektedir. Ak-ene ise bugünkü
hayatta rolü olmayan ve sadece yaratılı efsanesinde adı zikredilen bir ruhtur. nanıa göre,
Ülgen yaratma kudretini ve ilhamını bu Ak-ene'den almıtır 58.
Aydınlık dünyada durum böyleyken, karanlıklar diyar ı olan yer altı dünyası ise dokuz
kattan ibaret olup tüm katlarda, yeraltına mahsus bir güneten çıkan korkunç bir ıık hüküm
sürmektedir. Burada, insanlar ın peine düen ve tüm gayretleri onlara zarar ve ziyan
vermekten ibaret olan kötü ruhlar yaarlar ki Altaylılar bunlara “kara töz, kara neme” veya
umumiyetle “tümengi töz” adını verirler. Bütün bu mahluklar ın baında ise bizzat Bay Ülgen
taraf ından yaratılmı olan Erlik Han bulunur. Erlik Han, “kuvvetli han” demektir. Bazı
amanlar Erlik'e "Kayrakan" demektedirler. O, karanlıklar dünyasının beinci veya dokuzuncu
katında, kötü ruhlardan ibaret saray erkanı taraf ından çevrilmi olarak, kara bir tahtın üzerinde
oturur. aman dualar ında Erlik, korkunç bir varlık olarak tasvir edilmektedir. Altaylılar, en
büyük felaketleri, k ızamık, tifo vb. hastalıklar ı, hayvan k ırgınlar ını ondan bilirler. Altaylılara
göre Erlik, kendisine kurban sunulması için bu tür ileri yapar. Onlar iplik gibi tasavvur
ettikleri ruhun Erlik taraf ından kesildiine inanırlar. Erlik insanın canını alarak yeraltına
58 nan, a.g.e., s. 39.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 30/145
götürür, orada sorguya çektikten sonra kendi emrinde kullanır. Erlie giden yolda da “pudak”
denilen engeller vardır.
Bir rivayete göre, Erliin yedi (veya dokuz) olu vardır. Bunlar, yeraltındaki ve
yeryüzündeki tüm kötü ruhlar ı idare ederler. Yine denildiine göre Erliin sekiz (veya dokuz)
k ızı vardır ki, bunlar ın belirli bir vazifeleri yoktur. Oyun oynar, raks eder ve yeralt ına inen
amanı kandır ı p babalar ına getirilen kurbanı kapmaya çalıırlar. Eer kam, bunlara aldanır ve
sözlerine kanarsa, Erlik veya dier bir töz taraf ında öldürülür.
Erlik Han’dan daha aaıda, cehennem (kasırgan) bulunur. Bu dünyanın günahkar ve
canileri öteki dünyaya gidince burada hak ettikleri cezayı çekerler.
Yeraltında yaayan kötü ruhlara gelince; hastalıa sebep olan bu ruhlar ı, aman özel
bir ayin yaparak uzaklatırmaya çalıır. Yine Altay Türkleri’nde geçen “körmözler”de ölü
ruhlar ı olup insanın ruhunu kapmak suretiyle hastalıa sebep olabilirler. Bu ruhlara Sahalar
“abası” derler. Kötü ruhlar ı ancak aman uzaklatırabilir 59.
Görüldüü üzere ne ıık diyar ının ne de karanlıklar diyar ının ruhlar ı, ahlak esaslar ına
dayanarak hareket etmezler. Bilakis, onlar ı güzel hediyelerle kazanmak mümkündür. Bu
ruhlar insanlar ın elindeki zenginlii de k ıskandıklar ından her eyden hediyelerini isterler. Bu
nedenle kabiliyetli kimseler vasıtasıyla ıık ve karanlıklar diyar ının ruhlar ı ile daima
münasebette bulunmak bir vazifedir. Bu aracılık görevini aman soylar ı üstlenmilerdir.
Bunlar yeraltı kuvvetleriyle irtibat kurarak onlar ı hediyelerle teskin eder ve arzular ını yerine
getirmek suretiyle tehditkar belalar ı ecdatlar ının vasıtasıyla önlemeye çalıırlar 60.
59 Radloff, a.g.e., s.223-224, Buluç, a.g.m., s. 329.53
Radloff, a.g.e., s. 228-232.54 Radloff, a.g.e., s. 231.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 31/145
Bu iki büyük dünya arasında ise, insanın maddi hayatı için gerekli olan bütün nesneleri
veren , yedi da ve denizi ile yeryüzü vardır. amanistlere göre, tüm tabiat birtak ım gizli
güçlerle doludur. Dalar, aaçlar, ırmaklar, kayalar, denizler, vb. tüm tabiata ait parçalar
gören, iiten, hisseden, iyilik ve kötülük yapabilen gizli güçlere sahiplerdir. Bu nedenle her
insan, yeryüzüne olan ükranlar ını ifade için ona hediyesini sunar. Yolcu, her bir tehlikeli da
geçidinde veya iddetle akan nehir geçitlerinde, o yerin ruhuna olan teekkürünü ifade etmek
üzere bu amaçla konmu olan talardan ibaret yıına (obo) bir ta atar veya kutsal bir aaca
bez (yalma) takar 61.
Genelde insana benzetilen yeryüzü ruhlar ının genel adı, sahip manasında “iye”dir.
Çünkü, Altay Türkleri taraf ından bu ruhlar, muayyen bir yerin, bir daın veya ırmaın sahibi,
hakimi sayılırlar. Sahalar buna “iççi”, Volga havalisindeki Türkler “öye”, Buryatlar “ecen”,
Tunguzlar ise “amak” derler. Tüm bunlar, Anadolu halk inanıında ve masallarda geçen cin
ve peri sözlerinin kar ılııdır.
Altaylılara göre, insanlar ı kötü varlıklardan koruyan bu yeryüzü ruhlar ıdır. Salıı,
hayvanlar ın çoalmasını temin eden ve kötü ruhlar ın fenalıklar ını önleyen bu ruhlar,
kendilerine saygı göstermeyenleri cezalandır ır, hasta ederler. Umumiyetle insana benzetilen
bu iyeler, özel bir yerin mesela da, ırmak veya bir gölün sahibi sayıldıklar ından Altaylılar
dalara, ırmaklara, göllere o yerlerin sahipleri olduklar ına inandıklar ı bu ruhlar ın isimlerini
vermilerdir. Onlarda her oymak, kendi bulunduu yerdeki dalar ı, ırmaklar ı ve gölleri birer
koruyucu varlık olarak bilir ve onlara saygı gösterirler. Bu ruhlar ın yer ile yaratıldıklar ını
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 32/145
söyleyen Altaylılar, onlara at kurban ederler. Ayr ıca onlar ın adına sütü unla kar ıtır ı p etrafa
serpmek de adettir 62 ki, bu da bir tür saçıdır.
Da, ırmak ve göllerden baka Türk-Mool halklar ına göre, bir de orman ruhu vardır.
Kazan havalisinde ona “urman öyesi”, Sahalar’da “tıa iççite” denmektedir. Bunun, ormanda
yaayan hayvanlara sahip olduuna inanıldıından, onun adına atee ya dökmek adettir.
Orman ruhuna kurban olarak bez parçalar ı, kürkler de sunulur.63
amanistler ayr ıca, bazı aaçlar ı da kutsal kabul ederler. En çok saydıklar ı aaç kayın
aacıdır. Dou Türkistan’ın Müslüman oyunlar ı (kamlar ı), hastayı efsunla tedavi ederken
çevrelerinde kayın aacı bulundururlar. Altaylı Sagay, or, Kaç, Teleüt ve dier uluslar ın
kamlar ı da
kayın aacı olmadan ayin yapmazlar. Ayr ıca kamlar ın davullar ında, bu aacın resmi bulunur.
ddiaya göre kayın aacı, Ülgen taraf ından indirilmitir.64 Kayın aacına kutsallık atfetme
adeti bugünkü Alevi cemaatleri arasında hala yaamaktadır. Alevi Tahtacılarda dedelerin
erkanda kullandıklar ı sopalar ancak kayın aacından olur. Ki bu, amanlıın halk sufizminin
derinliklerinde yaadıını göstermektedir 65.
Bunlar ın dıında bir de dil Türkleri’nde “öy üyesi”, ev sahibi vardır. nsan eklinde
tasavvur edilen bu ruh, evi korur, ev halk ının iyiliine çalıır. Eer herhangi bir ekilde
küstürülürse, eve hastalık getirebilir. Onun için bu ruha, senede en az bir kez bulamaç sunulur
veya sonbaharda bir kurban kesilir 66.
62 Buluç, a.g.m., s. 326.63 Buluç, a.g.m., s. 328.64
nan, a.g.e., s.64.65 Feyzullah Bayat, “Anadolu Halk Sufizminin Olumasında amanlıın Rolü”, alewiten. com.66 Buluç, a.g.m., s. 328.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 33/145
amanistlere göre atein de bir ruhu vardır. Altaylılar bu ruha “ot tezi” yani, ate
sahibi, Sahalar da “ot iççite” derler. Türk-Mool halklar ı canlı olarak tasavvur ettikleri atee
kar ı saygıda kusur etmemeye çalıırlar. Altay ve Sibirya halklar ında, yeni evlenenlerin atee
merasimle ya dökmesi, yemek yerken, içki içerken ate ruhuna bir pay ayr ılması adettir. Bu
gelenek bugün Alevilerde, atee rak ı serpmek eklinde kalmıtır 67. Soyotlar ile Altay Türkleri,
ate ruhuna kurban olmak üzere koyun, Buryatlar ise k ısrak keserler. Kamlar ın yaptıı her
törende muhakkak ate bulunur, kurbanlık hayvan hangi ruh için kesilmi olursa olsun, bir
parçası önce ate ruhuna sunulur 68.
Anlatıldıına göre, ilk insanlar, meyve ve otla beslendiklerinden atee ihtiyaçlar ı
yoktu. Tanr ı onlara et yemeklerini emrettikten sonra atee ihtiyaç hasıl oldu. Ülgen, gökten
biri kara biri ak iki ta getirdi. Kuru otlar ı avucunda ezerek bir taın üzerine koyup dieriyle
vurdu, otlar ate aldı. Ülgen böylece ilk defa, ate yakmasını insanlara öretip “bu ate atamın
kudretinden taa dümü atetir” dedi. Bundan dolayıdır ki, Altaylılarda ve Sahalarda ancak
çakmak taı ile elde edilen ate kutlu sayılmaktadır. Kuzey Altaylarda bulunan oymaklarda
güvey ve gelin, gerdeklerinde ilk defa yaktıklar ı atei çakmak taı ile yakarlar. Üç gece ve
gündüz, bu atein yanında bulunurlar. Öte yandan aile ocaında yanan ate, nasıl yak ılırsa
yak ılsın kutlu sayılır. Aynı telakki bugün Anadolu’da hem Sünni hem K ızılba
topluluklar ında da mevcuttur. Çünkü atalar ın canlar ının, yak ılan ocaın içinde tecelli ettiine
inanılır. Bu itibarla, bir evde ocaın devamlı yanması, o ailenin saadet ve sürekliliine iaret
sayılmaktadır. “Ocaın yansın”, “ocaın sönsün” gibi dua ve beddualar, asıl manası bugün
kaybolmakla beraber, hep bu eski inancın ifadesidir 69.
67 Bayat, a.g.m.68
Buluç, a.g.m., s. 328.69 Ahmet Yaar Ocak, “Alevi ve Bektai nançlarının slam Öncesi Temelleri”, letiim Yay., 3. Bask ı,stanbul 2002, s. 251.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 34/145
nanıa göre ate, her eyi temizler ve kötü ruhlar ı kovar. Bakurtlar ve Kazaklar, yalı
bir paçavrayı tututurup hastanın çevresinde alas alas diye
dolatır ırlar. Buna “alaslama” derler. Bu kelime Anadolu’da “alazlama” diye muhafaza
edilmitir. “Alas” kelimesi, Altay aman dualar ında çok geçer. Bununla birlikte ate
vasıtasıyla kötülüklerden temizlenme uygulamasının Müslüman Türklerde de devam ettii
anlaılmaktadır. Burada tarihi bir tak ım gerçekler de söz konusudur. Atein temizleyici ve
mikroplar ı öldürücü gücüne duyulan saygının tezahürünün de unutulmaması gerekir.
Öte yandan ate, amanist Türkler taraf ından gelecekten haber veren bir unsur olarak
da kullanılmı ve kullanılmaktadır. Genel olarak atee bak ı p fal açmak Orta Asya Türklerinde
çok yaygın bir adet olmutur. Özbek hanlar ından Kocugum, çadır çadır dolaarak atee ya
atı p kadınlar ın falına bakar, senin olun, senin k ızın olacak diye kehanette bulunurdu. Manas
destanında da anlatıldıına göre, Manas’ın babası Çak ı p Han, atee bak ı p gelinlerinin
mukadderatını anlatmaktadır 70.
amanist inanca göre, yerde ve gökte meydana gelen çeitli tabiat olaylar ı da, birtak ım
ruhlar ın eseridir. amanistlerin yıldır ım ve imek hakk ındaki tasavvurlar ı çok kar ııktır.
Altaylılara göre yıldır ım, imek ve dier tabiat hadiseleri, Ülgen’in kudretine balı
olaylardır. Bazı amanistlere göre ise ayr ı bir yıldır ım tanr ısı vardır. Bu tanr ı, yerdeki kötü
ruhlar ı takip ederek onlar ın saklandıklar ı aaçlara ate gönderir ve böylece yıldır ım düer.
nanıa göre, yıldır ım düen aaçtan bir parça alını p saklanırsa o yere kötü ruh giremez.
Uranhalar, yıldır ım tanr ısına süt, ayran saçı ederler.
Yine Uranha ve Kazak-K ırgız kadınlar ı ilkbaharda, ilk imek çaktıı ve gök gürledii
gün, çadır çevresinde süt, ayran, k ımız dolu kaplar ı dolatır ı p saçı töreni yaparlar. Altay
70 nan, a.g.e., s. 66-72.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 35/145
Türkleri’nde de ilkbaharda, gök gürültüsü duyulduu zaman, dalara çık ı p dört yöne süt
serpmek adettir.
akov’un yazdıına göre, Minusinsk havalisindeki Türkler, gök gürlemesini meydana
getiren tanr ıya bir k ır at adarlar. Bu maksatla hazırlanan yerde dua edildikten sonra, gemi
çıkar ılan hayvan serbest bırak ılır. Böyle bir ata artık kimse dokunamaz. Artık o, “ıduk
kurban” olmutur.
Öte yandan Çin kaynaklar ında da eski Türklerin, benzeri tabiat hadiseleri kar ısındaki
tutumlar ı ile ilgili olarak birtak ım bilgiler bulunmaktadır. Bu kaynaklarda anlatıldıı kadar ıyla
Uygurlar, gök gürledii zaman hayk ırarak göe doru ok atarlardı. Bir yıl sonra güz
mevsiminde ise yıldır ım düen yere toplanarak bir koyun kesip oraya gömerlerdi.71
Uygurlarda görülen bu adet günümüz Anadolu’sunun bazı yörelerinde yaatılmaktadır.
Bölgede, gök gürlemesi, ay ve güne tutulması sırasında silah atmak, tenekeye vurmak
suretiyle ses çıkartmak gibi uygulamalar halen devam etmektedir.
Sahalar’a göre, rüzgarlar dalarda uyur ve herhangi bir gürültü ile
uyanırlar. Bazı amanist halklar, rüzgar ın hastalıa sebep olduuna inanırlar. Türkçe’de “yel”
kelimesinin “rüzgar, cin, salgın hastalık” gibi manalara gelmesi bundandır.
Ayr ıca Moolistan’da rüzgara, yamura, kara ve dona sebep olduuna inanılan bir
tatan (zada, cada, yada vs.) bahsedilir. Sahalar, bu sihirli taa ‘sata’ derler. Denildiine göre
bu ta dalarda veya geyik, su kuu, yılan gibi hayvanlar ın baında veya bir öküzün karnında
bulunur. Bunlar ın dıında yada taı ile ilgili olarak Divan-ı Lugati’t-Türk’de u bilgiler
71 Buluç, a.g.m., s. 327, nan, a.g.e., s. 29-30.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 36/145
verilmektedir: “Yat, bir tür kahinliktir. Belli balı talarla, “yada taı” ile yapılır. Böylelikle
yamur ve kar yadır ılır, rüzgar estirilir. Bu, Türkler arasında çok bilinen bir eydir. Ben
bunu Yama ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmutu, mevsim yaz idi, bu
suretle kar yadır ıldı ve Ulu Tanr ı’nın izniyle yangın söndürüldü.”72
slam kaynaklar ında da Türklerin bu sihirli taından bahsedilmektedir. bnü’l-Fakih,
10.yy balar ında yazdıı ‘Kitabü’l-Büldan’ adlı eserinde, yada taı ile alakalı u bilgileri
vermektedir: “Türklerin ilginç özelliklerinden birisi de, istedikleri zaman yamur ve kar
yadırdıklar ı bir taa sahip olmalar ıdır. Bu ta sadece Tokuz Ouz hükümdar ının yanında
bulunur. Onlar ın bu taı, doudaki bir ‘Ezb’ den aldıklar ı söylenir.” bnü’l-Fakih bu bilginin
devamında yada taı ile ilgili duyduu bir hikayeyi de aktarmaktadır.73 Aynı ekilde Biruni de
eserlerinde yada taı ile ilgili Karluklar’ın anlattıı hikayelerden bahseder. Gerdizi ise eseri
Zeynü’l-Ahbar’da yada taı ile alakalı bir efsaneyi aktarmaktadır.74
Bugün de Anadolu’nun bazı bölgelerinde yamur yadırmak amacıyla k ırk bir taa
dua okuyup suya atma adeti bulunmaktadır ki bunun yada taı ile bir ilgisi olsa gerektir 75.
a) aman
aman kelimesinin kökü üzerinde uzun tartımalar yapılmı ve sonuçta bu kelimenin,
Tunguzca’dan Rusça vası
tası
yla ilim dünyası
na geçtii görüü kabul görmütür.
Türk halklar ı arasında ise bu kelime bilinmemektedir. Onlar amanlar ına, “Kam”
demektedirler. Bilindii kadar ıyla bu kelime V. yy.’dan beri yaamaktadır. Avrupa’da
hakimiyet kuran Hunlar zamanında “Ata-kam” ve “E-kam” adlar ında iki kiiden
72 Reat Genç, “Kagarlı Mahmud’a Göre 11. y.y.’da Türk Türk Dünyası”, Türk Kültürünü AratırmaEnstitüsü Yay., Ankara 1997, s. 133.73
een, a.g.e., s. 19274 een, a.g.e., s. 71-7275 nan, a.g.e., s. 144
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 37/145
bahsedilmektedir 76. Radloff’a göre bu kelime balıca Altay, Teleüt, Lebed, or, Sagay,
Koybal, Kaç, Sayan, Kumandı ve Uygur ivelerinde geçer. Orta ve Kuzey Asya’da ise aman
kelimesinin kar ılıında deiik kelimeler kullanılmaktadır. Sahalar amana “oyun”, Moollar
“bö, böge”, K ırgızlar, Özbekler ve Kazaklar “baksı, bahı”, Altaylılar ve Sahalar kadın
amana “udagan”, derler 77.
Bununla birlikte kam kelimesine eski Türk metinlerinde de rastlanmaktadır. 1069’da
yazılan Kutadgu Bilig’de kam kelimesi tedavi edici anlamında kahin, büyü ve sihirle uraan
kii olarak geçmektedir 78. Kagarlı Divanında da bu kelime, amanın kar ılıı olarak kahin
anlamında kullanılmıtır 79.
lk Türk metinlerinde geçen kam kelimesinden baka Çin T’ang sülalesinin (618-906)
vekayınamelerinde, kam kelimesinin eski bir kaydı bulunmaktadır. Burada K ırgızlar’ın
sihirbazlar ına “gan” dedikleri kaydedilmitir 80. 13. asır seyyahlar ından W. Rubruk da sihirbaz
manasına ham (kam) kelimesi kaydetmitir.
Balıca vazifesi ruhlarla temas olan amanlar, özel bazı kabiliyetlere sahip
kimselerdir. Bu nedenle belirli bir eitimle herkes aman olamaz. amanlık, doutan gelen
bir özelliktir.
Altay halklar ına göre, amanlık kabiliyeti ve bilgisi ırsidir, babadan oula intikal eder.
Ve özellikle çocukluk çalar ında sar’a nöbetleri ile gelen bir hastalık sayılır. Kam olacak kii,
76 Saadettin Gömeç, “Eski Türk nancına Dair Bir Özet”, A.Ü. DTCF.,Tarih Aratırmaları Dergisi, S. 33,Ankara 2003, s. 82.77 Buluç, a.g.m., s. 311, Roux, a.g.e., s. 51, Mircea Eliade, “amanizm: lkel Esrime Teknikleri”, (Çev. smetBirkan), mge Kitabevi, Ankara 1999, s.22 .78
Yusuf Has Hacib, “Kutadgu Bilig”, (Çev. Reit Rahmeti Arat), Ankara 1991, s. 87.79 Genç, a.g.e., s. 130.80 Eberhard, a.g.e., s. 69.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 38/145
daha çocukken marazlı, çekinik ve dalgındır. Bir ailede gençlerden biri sara nöbetleri
geçiriyorsa Altaylılar, onun atalar ından birinin mutlaka aman olduuna inanırlar. Kii, kendi
istemiyle de kam olabilir, ancak bu tür bir aman ötekilerine göre daha aaı düzeyde
sayılır 81. Gerçekten sayısız misaller, amanlık yeteneinin marazi olduunu göstermektedir.
Radloff’un anlattıı kadar ıyla, atalar ın kuvvetleriyle aman olarak tespit edilen ahıs,
azalar ında birdenbire bir geveklik hisseder, bu hal iddetli bir titreme ile kendini gösterir.
Onda, kuvvetli ve doal olmayan esneme balar. Gösünde aır bir tazyik hisseder, birdenbire
yerinden sıçrayarak deli gibi etrafta dönmeye balar, nihayet ter içerisinde yere yuvarlanır ve
saralı çarpınmalarla kramp içerisinde k ıvranır. Azalar bir ey duymaz, eline ne geçerse
yakalar ve yutmaya bakar. K ızgın demir, bıçak, ine, balta gibi eyler olsa dahi bunlar ı
yutmaktan ona bir zarar gelmez. Bir müddet sonra yuttuu eyleri olduu gibi geri çıkar ır.
Bütün bu ıstıraplar, gittikçe artar, nihayet bu ekilde muzdarip olan ahıs, aman davulunu
yakalayarak amanlık iini icraya balar 82. Tabii, Radloff taraf ından aktar ılan bu bilgilerde bir
abartı olduu muhakkaktır.
Sahalarda ise, amanlık yetisi kalıtsal deildir. Fakat emeget (koruyucu ruh) amanın
ölümünden sonra ortadan kaybolmaz, dolayısıyla aynı ailenin baka bir üyesinde yeniden ete
kemie bürünmesi beklenir 83.
aman olacak kiinin göreve çaır ılıı – rüyada, esrimede ya da hastalıkla – ya tanr ısal
bir varlıkla, bir ata ruhuyla, bir hayvanla rastlantısal olarak kar ılamak suretiyle veya sıra
dıı bir olay (yıldır ım, ölümcül bir kaza) sonucu gerçekleir 84.
81 Eliade, a.g.e., s. 39.82
Buluç, a.g.m., s. 311, Radloff, a.g.e., s. 233-234.83 Eliade, a.g.e., s. 35.84 Eliade, a.g.e., s. 108.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 39/145
Öte yandan, yalnız f ıtri kabiliyet de aman olmak için yeterli deildir. aman
adaylar ında, bazı özel yetenek ve bilgi de bulunması gerekmektedir. nanıa göre aman,
mesleindeki gücü ve bilgiyi atalar ından alır. Onlardaki kudretin suduru ile davulu idare
etmeyi, makamla dualar okuyup, atalar ı, ruhlar ı çaırmayı ve nihayet onlar ın yardımı ile
kendi ruhunu bedeninden ayırarak aydınlık veya karanlık aleme göndermeyi örenir.
Denildiine göre, ölmü amanlar ın ruhlar ı “temiz, iyi ruh” olarak yer altı aleminden ayr ılı p
bu dünyada yaarlar. te aman, bu akraba ruhlar ı olmadan bunlar ı asla yapamaz. amanlar ın
kendilerine göre asıl öretmenleri, bir tak ım özel ruhlar ile ite bu ata ruhlar ıdır. Bununla
birlikte müstakbel aman genellikle usta bir amanın yanında örenim görür. aman adayı bu
kiinin yardımıyla çeitli ayinlerin nasıl yapılacaını, okunacak dualar ı ve efsunlar ı örenerek
görünmez kuvvetlerle irtibata geçer. Sonra genç kamın bütün yak ınlar ı toplanı p “kam baksı
toy”denilen ayini yaparlar. Bu ayin ihtiyar amanın nezaretinde genç aman taraf ından
gerçekletirilir. Böylece genç aman, gerçek kam sıfatıyla ayin yapmaya yetki kazanmı olur.
Genç kamın (oyunun) meslee girme töreni Sahalarda daha tantanalı olur. Sahalarda
aman (oyun) namzedi meslee girmeye hazırlanırken mensup olduu oymak toplanı p, bir
daa veya bir tepeye çıkar. Namzedin üzerine kumu (Sahalar aman cüppesine “kumu” derler)
giydirirler, eline at k ıllar ı balanmı bir asa tuttururlar. htiyar aman, meslee sadakat yemini
olan bir dua okutur ve böylece genç, gerçek kamlıa adım atmı olur 85.
amanlıa tayin edilen kimse atalar ın arzusuna kar ı gelir ve amanlık yapmak
istemezse, korkunç ıstıraplara katlanır veya azgın bir ekilde delirerek k ısa zamanda kendisine
k ıyar veya hastalıının artmasından ölür 86.
85 Eliade, a.g.e., s. 142-143, nan, a.g.e., s. 76-77.86 Radloff, a.g.e., s. 234.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 40/145
Her kam, kendisinin özel bir ruhu veya ruhlar ı oluuna inanır. Altaylı kamlar bu özel
ruha “tös (töz)”, Sahalar, “iyekil (ana hayvan)” yahut “emeget”, Türkistan ve K ırgız baksılar ı
ise, “arvak” derler.Tös, emeget, arvak, atalar ın yahut büyük amanlardan birinin koruyucu
ruhudur. Sahalara göre, “iyekil”, amanın herhangi bir hayvanda tecessüm eden canıdır.
aman, kendi canının bir hayvanda – kurtta, ayıda v.s.- tecessüm ettiine inanır. Bu hayvanın
hayatıyla amanın hayatı balıdır. yekil ölürse aman da ölür.
amanizm inançlar ından olan bu “iyekil ve arvak”, slami dönemde ortaya çıkan
eyhlerin menk ı belerine de muhtelif ekillerde girmitir. Anadolu Türkmen dervilerinden
Geyikli Baba’nın geyiklerle beraber yürümesi ve geyiklere binmesi, Bekta Veli’nin ahin
k ıyafetine girerek uçup gitmesi gibi efsanelerin hepsi arvak ve iyekil meneli amanizm
unsurlar ıdır 87.
Orta ve Kuzey Asya Türk topluluklar ında kamlar, toplum taraf ından yapmı olduklar ı
görevlere göre, iki ekilde adlandır ılmılardır. Altaylılar bunlara, “ak ve kara kam”, Sahalar
ise “ayı oyun ve abası oyun” derler.88
Ak kamlar, yalnız göe, bata aydınlık aleminin hakimi ve yaratıcısı olarak kabul
edilen Ülgen olmak üzere, oradaki iyi ruhlar için ayin yaparlar. Kötü ruhlara (kara töz) ayin
yapmazlar, kanlı kurbanlar vermekten sak ınırlar. Kara kamlar ise, yer altının kötü ruhlar ını
temsil eden Erlik ve ona balı kötü ruhlar için ayin yaparlar. Bu iki kam tipini, k ıyafetlerine
87
nan, a.g.e., s. 81 – 83, Daha fazla bilgi için bkz. Ahmet Yaar Ocak, “Bektai Menak ıbnamelerinde slamÖncesi nanç Motifleri”, Enderun Kitabevi, stanbul 1983.88 nan, a.g.e., s. 83.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 41/145
bakarak da birbirinden ayırmak mümkündür. Ak kamlar balıksız ve daha sade elbise
giyerken, kara kamlar, balıklı ve üzerinde oldukça fazla sembol bulunan elbiseler giyerler.
Ak kamlar halk taraf ından çok sayıldıklar ı halde kara kamlar kadar i görmezler. Çünkü
toplum, ayin yaptırmak için daha ziyade kara kamlara müracaat ederler. Bunun sebebi,
aydınlık dünyasındaki
ruhlar ın daha az tehlikeli olduklar ına inanma olsa gerektir. amanist inanca göre insanlar,
karanlık dünyası ruhlar ından çekindiklerinden daha çok kara kamlar vasıtasıyla bunlar ı
kötülüklerinden korunmaya çalıırlar.89
Bu iki kam tipinden ayr ı olarak, bazı Türk topluluklar ında büyücü kadın anlamına
gelen “kam katun” adı verilen kadın kamlar da vardır. Sahalar, bunlara “udagan” derler.
Kadın kamlar, erkek kamlara nazaran daha az riskli sayılan ve daha çok kadınlara yönelik
görevleri üstlenirler (doum, lohusalık vb.).
amanist inançta kamlar, kutsalla olan ilikilerini yerine getirirlerken veya dini
pratiklerin uygulanıı sırasında kendilerine mahsus, özel k ıyafetler kullanırlar. Ancak
günümüzde amanist halklar ın çounda tam bir tak ım halinde aman elbisesine artık pek
tesadüf edilmemektedir.
Kamın ayin esnasında kullandıı k ıyafete (cüppeye), Altaylılar, “manyak”, Sahalar,
“kumu” yahut “oyun tangasa” (aman giyimi) derler. Kam bu cüppeyi ancak, ayin sırasında
giyer. Kamlıa namzet olan genç, staj gördüü müddet içerisinde cüppe giymez, ayinleri
günlük elbisesiyle yapar.90
89 nan, a.g.e., s. 83-84, Buluç, a.g.e., s. 313.90 nan, a.g.e., s. 91.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 42/145
Kam, k ıyafetini kendi isteine göre deil, hizmetinde bulunduu ruhlar ın ilham ettii
biçimde yaptır ır. Elbise hazır olduktan sonra kam bir ayin yaparak elbiseyi ruhlar ın
beenisine sunar. Buna “yelbü çıkar” veya “manyak arula” denir ki, manyak takdis etme
anlamına gelir. Bu ayinle koruyucu ruhlar ın beenisine sunulan cüppe, ruhlarca tetkik edilir
ve beenilmez ise eksikleri tamamlanır 91.
Altaylı kamlar ın cüppesi teke veya genellikle ren geyii derisindendir. Üzerine kamı
kötü ruhlar ın etkisinden korumak amacıyla yılanlar ı temsilen birçok erit ve mendil
dikilmitir. Ayr ıca birçok madeni nesne vardır ki bunlar ın arasında özellikle ruhlar ı (cinleri)
korkutmaya yarayan küçük bir yay ve oklar dikkat çeker. Giysinin sırtında ise hayvan
postlar ı, günele ayı temsil eden iki büyük madeni levha ve yıldızlar ı temsilen, geliigüzel
serpitirilmi madeni parçacıklar dikilidir. Yakalıı, siyah ve kahverengi bayku tüylerinden
bir saçakla süslüdür. Ayr ıca yakanın hemen altına rastlayan yerden dokuz bebek sarkar, ki
bunlar Ülgen’in k ızlar ını temsil eder.
Bununla birlikte kamın giysisine asılan ve her biri özel bir dinsel anlam taıyan dier
nesneler arasında unlar sayılabilir: “arba” denilen ve Erlik’in dünyasında yaadıına inanılan
bir canavar ekli (bazı kamlara göre arba, koruyucu ruhtur), çeitli ruhlar ı temsil eden sincap,
aaçkakan derisi ile kartal tüyleri, kartal pençeleri, ayı ayaklar ı, çıngıraklar vs. Bel k ısmında
ise bir de k ırmızı renkli bir kuak (kurdak) bulunur. Buna günele ayı temsil eden iki büyük
madeni levha ile yıldızlar ı temsil eden bir sıra boncuk tak ılıdır.
91 Buluç, a.g.m., s. 314, nan, a.g.e., s. 91-92.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 43/145
Kam elbiselerinin üzerindeki semboller, bilinen bir hayvanı sembolize eder. Elbise
hangi hayvana benziyorsa, o hayvan kamın koruyucu ruhu olarak kabul edilir. Altay ve
Sahalarda, elbiseler genellikle ku eklindedir. Elbise hangi kuu veya hayvanı sembolize
ediyorsa, elbiseye o hayvanın tüyleri, kemikleri ve boynuzlar ı tak ılır. Altaylı kamlar
giysilerini baykua benzetmeye çalıırlar. Daha kuzeyde yaayan Sahalarda da ku biçimli
giysi yaygındır 92. Altaylı kamlar ın bu ritüel gitsileri, Bektai dervilerinin yakası açık, uzun
kollu hırkalar ıyla büyük bir benzerlik arz etmektedir 93.
Kamın elbisesiyle beraber balıı (börk) da hazırlanır. K ırmızı kumatan yapılan içi
astarlı ve arkaya doru sarkan bir külah biçiminde olan bu balıa “ku pörük” (ku külah)
denir. Balıa yer yer tilki postu, boncuklar, ipler, puhu kuu tüyleri dikilmitir 94. Orta Asya
Yesevi dervileri ve Anadolu erenlerinin balar ına koyduklar ı sivri uçlu külahlarla, kamlar ın
kullandıklar ı bu balıklar, genel itibar ıyla büyük ölçüde benzemektedirler 95.
Ayin yapmak için gerekli olan malzemelerden birisi de davuldur. Altay kamlar ının
kullandıklar ı davul, konuma dilinde, “tüngür, çaluu, tur”, gibi adlar alırken, Sahalarda ise
“düngür” olarak isimlendirilmitir. Cüppe gibi davul da amanın meslee davet edilmesinden
hemen sonra, ata ruhlar ının verdii ilham üzerine yapılır. Davulun kasnaı tercihen kayın
veya sedir aacından yapılır. Bunlar ın temiz, salam ve evlerden uzak yerlerde yetimi,
hayvanlar yaklamamı ve insan eli dokunmamı olması gerekir 96. Davulun derisi ise geyik
veya da keçisi derisindendir. Davulun iç k ısmında kollar ını uzatmı ayakta bir insan
eklinden ibaret bir sap vardır ki buna davul sahibi manasında “tüngür asi” veya “eezi”97
92 Buluç, a.g.m., s. 314-315, nan, a.g.e., s.92, Eliade, a.g.e., s. 183-184.93 Bayat, a.g.m.94 Buluç, a.g.m., s. 315, nan, a.g.e., s. 92.95
Bayat, a.g.m.96 A. V. Anohin, “aman Davulu”, Ülkü, XVI / 95, s. 401-405.97 Anohin, a.g.m.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 44/145
denir. Bunun üzerinde pek çok demir parçacıklar ı ve levhacıklar ı olup bunlar, davul
sallanırken kuvvetli ses çıkar ırlar. Bundan baka sapa k ırmızı ve mavi renkte ve atalar
taraf ından takdis edilmi eritler ilitirilmitir.
Ayr ıca davul derisinin hem iç hem de dı k ısmında k ırmızı ve beyaz ekiller
çizilmitir. Bunlar amanist dünya görüü ile kurban merasimlerini aksettiren ekillerdir. Bu
resimler yerdeki bazı mevcudat ile gökteki efsanevi varlıklara aittir. Sada ay, solda güne
resmi onlar ın üzerinde de birçok yıldız vardır. Ayr ıca Ülgen’in k ızlar ını tasvir eden resimler
ile ku, geyik, at, aaç vs. ekiller de bulunur. Bunlardan baka ayin icra edilen bir sahne de
resmedilmitir.98
Davul yapıldıktan sonra ardıç aacı yak ılı p tütsülenir ve ruhlara arap serpilir (saçı
saçılır). Her davul amanın ölümünden sonra ormana götürülüp parçalanır ve bir aaca asılır.
Öte yandan kamın davul çaldıı tokmak da tı pk ı davul ve cüppe gibi özel olarak
hazırlanır. Altaylılar ın “orbu”, Sahalar ın ise “bula-ayah” dedikleri bu tokmak genellikle kayın
aacından veya geyik boynuzundandır. Üzeri davula vurulduunda bouk ses çıkmasını temin
etmek için keçe ile onun da üzeri, k ıllı hayvan derisiyle (samur, kak ım veya tavan derisi)
kaplanır 99.
Davul ayin sırasında, amanın ruhu dünyayı dolaırken, taıt görevi görür. Karada
gezerken davul at, tokmak kamçı, sulardan geçerken davul kayık, tokmak ise kürek, göklere
çıkarken de binilecek ku olur. Ayinin baında aman, yardımcı ruhlar ı davulun iç k ısmında
toplar. amanlar taraf ından, ayin sırasında kullanılan bu davullarla, slami devirde Orta Asya
98 nan, a.g.e., 96, Buluç, a.g.m., s. 316-317, Radloff, a.g.e., s. 234-235.99 nan, a.g.e., 95, Eliade, a.g.e., s. 199-207, Radloff, a.g.e., s. 236.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 45/145
dervileri taraf ından “döyre” adı ile kullanılan enstrümanlar arasında bir ilginin olduu
muhakkaktır 100.
K ırgız baksılar ı davul deil, telli bir çalgı olan kopuzu kullanırlar 101. Kopuz, eski
Ouzlarda, slam’dan sonra, amanizm geleneklerini devam ettiren ozanlar taraf ından
mübarek sayılmılardır. Bilindii gibi, Dede Korkut da her hikayesinde kopuzuyla ortaya
çıkmaktadır. Ad verirken, dua (alk ı) ederken hep kopuzunu kullanmaktadır. Ouz kahramanı
kopuzun sesinden kuvvet alarak mücadelede galip olmaktadır. Bununla birlikte Dou
Türkistan’ın Müslüman baksılar ı ise davul yerine dap (def) ve dombak kullanırlar. Ayr ıca
amanlar bazı istisnai durumlarda “yölgö” adı verilen küçük bir yay kullanırlar.102
b) amanın Görevleri
Orta ve Kuzey Asya’nın dinsel yaamında amanın rolü ne denli önemli olursa olsun
yine de sınırlı kalır. amana ancak k ısırlık veya zor doum gibi ruhlarla temasa geçilmek
suretiyle halledilebilecek zor meselelerde müracaat edilir. Daha kuzeyde ise aman, bazen
ölenin ruhunun geri dönmesini önlemek için cenaze törenlerine çar ılır, yeni evlileri kötü
ruhlardan korumak için düünlerde de hazır bulunur 103. Sibirya kavimleri ise amanı, bir yıl
kadar meskende dolatıına inanılan ölü ruhunu, öteki dünyaya göndermek, aır hastalıklar ı
tedavi etmek ve avda anssızlıı gidermek için çaır ırlar. Bu durumda amanlar, avda talihin
iyi gitmesi için, yardımcı ruhlar ı vasıtasıyla, av hayvanlar ının gölgelerini önceden yakalar ve
böylece avcının hayvanlar ı yakalaması veya öldürmesi kolaylaır.
100 Bayat, a.g.m. 94 Eliade, a.g.e., s. 206.
102
nan, a.g.e., s. 95-96.103 Buluç, a.g.m., s. 319, Eliade, a.g.e., s. 213-214.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 46/145
Bütün bunlarla birlikte esas olarak aman, hastalık durumlar ında vazgeçilmez
sayılır 104. nanıa göre, yeryüzü bir çok kötü ruhlarla doludur. Bu kötü ruhlar, her türlü
fenak ıı yaparak insanlar ın hastalanmalar ına sebep olmaktadırlar. Yine inanıa göre insanlar
iki türlü hasta olurlar. Biri, kötü ruhlar ın insan vücuduna girerek iç organlar ı yemek suretiyle
insanı hastalandır ır. Böyle bir durumda kam ruhla anlamaya çalıır ve bazen onu bir
hayvanın vücuduna girmeye ikna ederek hastanın iyilemesini salar. Abası denilen bu kötü
ruh, kam taraf ından hasta kiiden baka bir hayvana geçirtilmise bu hayvan, sonra canlı
olarak serbest bırak ılır. nsanlar ın hasta olmasının ikinci sebebi ise kötü ruhlar ın insan ruhunu
çalı p yer altına götürmeleriyle olur. Bu durumda kam, yer altı dünyasına inerek hastanın
ruhunu çalan kötü ruhlar ı bularak onlarla anlaır ve artlar ını yerine getirerek çalınan ruhu
geri getirir. ayet ruhlar kurban isteinde bulunmularsa hastanın akrabalar ı, ruhlar ın istemi
olduu kurbanı keserler ve hasta iyileir. Bazı Türk toplumlar ında kam, çeitli bitkilerden
hazırladıı ilaçlarla hastayı tedavi etmeye çalıır 105. Hastalık tedavisinde kurban kesme adeti
günümüzde de yaatılmaktadır. Örnein Anadolu’nun pek çok yerinde çeitli nedenler
dolayısıyla (hastanın biran önce iyilemesi, askere gidenlerin salıkla dönmesi için veya evlat
istemek için v.s.) kurban verilmektedir.
Ayr ıca aman, Altaylılar ın belli tarihlerde yapılan kurban törenlerinde, Tanr ıya
sunulan atın ruhuna elik eder. Bu durumda atı da
bizzat aman kurban eder. Ancak bunu, görevi kurban sunuculuk olduu için deil, hayvanın
ruhuna Bay Ülgen’in tahtına kadar gitmesinde k ılavuzluk etmek için yapar 106.
104 Buluç, a.g.m., s. 319.105
Buluç, a.g.m., s. 319, Eliade, a.g.e., s. 214.106 Eliade, a.g.e., s. 215.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 47/145
Öte yandan, falcılık da kamın temel görevlerinden birini tekil eder. Fal eski Türkçe'de
"ırk" kelimesiyle ifade edilmitir. Buna uygun olarak Kagarlı Mahmud da ırk kelimesini
"fakcılık, kahinlik ve bir kimsenin gönlündekini bilmek" diye açıklamıtır. Ayr ıca,
Kagarlı'nın, "kam ırladı", yani "kam fala baktı" eklindeki bir cümlesi falcılık iinin de
kamlar taraf ından yürütüldüünü göstermektedir 107. Ouz Destanı'nda adı geçen bilge ve
filozof Irk ıl Hoca'nın adı da falcı ve kahin anlamını ifade ediyor olsa gerektir. Irk kelimesi,
Türkiye'nin pek çok bölgesinde, kader, talih, fal anlamında günümüzde de kullanılmaktadır.
“Irk ım açıldı”, talihim açıldı demektir. Batı Anadolu'da, hele Kütahya'nın bazı yerlerinde, “ırk
bakmak”, fala bakmak anlamındadır 108.
amanistlerde en mehur fal, "kürek kemii" falıdır. slami kaynaklar, K ırgızlar ın
kararlar ının çounu kürek kemii falına göre aldıklar ını belirtmektedirler 109. Aratır ıcılara
göre bu türlü bir fal, çeitli ırklara mensup toplumlarda eskiden beri bilinen bir yöntemdir.
Kagarlı "yar ın" (yar ın) kelimesini kürek kemii olarak izah ettikten sonra,
"Türklerin öyle bir atasözü vardır: Yar ın bulgansa el bulganır, yani, kürek kemii kar ıırsa
vilayet kar ıır" demektedir 110. Verilen bilgilere göre, kürek kemii ile fal açtırmak isteyen
adam bir kürek kemii bulur. Falcı kemii atete k ızdırdıktan sonra eline alı p ince taraf ından
tutar. Kemikte çizgiler, çatlaklar ve noktalar belirmitir. Kam bu çizgilere bakarak fala
baktıran kiinin gelecei veya kaybolan eyasıyla alakalı bilgiler vermeye çalıır 111.
Görüldüü üzere kamlar, çeitli dinlerde görülen ve rahip denilen din adamı tipinden
veya aynı ekilde Afrika ve Avustralya dinlerinde görülen ve büyücü denilen tiplerden de
107 Genç, a.g.e., s. 132.108 Zeki Velidi Togan, " Ouz Destanı", Enderun Kitabevi, 2. bask ı, stanbul 1982, s. 49, 52, 82, 96, 139, 141,142, nan, a.g.e., s. 151.109
een, a.g.m., s. 59.110 Genç, a.g.e., s. 133.111 nan, a.g.e., s. 155.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 48/145
farklıdır. Zira gerek Türklerde ve gerekse de dier toplumlarda yer almı bulunduklar ı ekil
altında onlar, her eyden önce kendi özel usulleri sayesinde, vecd hali içinde ruhunun göklere
yükseldiini, yeraltına indiini ve oralarda dolatıını hisseden bir trans ustasıdır. Kamlar ın,
Tanr ı ve insanlar arasında aracılık yapma kabiliyetine sahip olduuna inanılmaktadır.
Toplumda ölüm ve hastalık gibi kötülükler ruhlar ın ii olarak görülmekte olduundan ve
insan bu ruhlara tek baına kar ı koyamadıından bu konuda kabiliyetli birinin yardımına
ihtiyaç duyar ve ite bu noktada kamlar ın otoritesi devreye girer 112.
Genel bir anlamda denilebilir ki amanlar, hayatı, salıı, verimlilii ve aydınlıı,
ölüme hastalıklara, k ısırlıa, kötü talihe ve karanlıklar alemine kar ı müdafaa etmektedirler.
Böylece onlar, kötü ruhlara kar ı mücadelede sembollemekte, görünmez alemin kötülüklere
eilimli sakinlerine kar ı, insanlar ın arasından, onlarla ve daha genel olarak ruhlar alemi veya
kutsal alemle, Tanr ı ile teması salayabilen ve gerektiinde onlara yardımlar salayan veya en
azından haber getiren, kendi içlerinden ancak olaanüstü bir otorite tipi olarak bu toplumlar ın
manevi hayatında imtiyazlı bir mevkie erimi bulunmaktadırlar 113.
Bununla birlikte, kamlar ın görevlerinden belki de en önemlisi ferdin veya toplumun
dini sihirsel ihtiyaçlar ına ayin ve tören yapmak suretiyle cevap vermektir. amanist Türk
boylar ının ayin ve törenlerini iki k ısma ayırmak mümkündür; 1) Muayyen vakitlerde
yapılması gerekli ayinler, 2) Tesadüfi olaylar dolayısıyla yapılan özel ayin ve törenler.
Muayyen vakitlerde yapılan ayinler, bahar, yaz ve güz mevsimlerinde yapılan ayinlerdir ki,
bunlar ın çok eski devrilerden beri yapıla geldii anlaılmaktadır. Eski Türk devletleri
112
Harun Güngör- Ünver Günay, “Balangıçtan Günümüze, Türkler’in Dini Tarihi”, Ra bet Yay., stanbul2003, s. 122-123.113 Aynı eser, s. 130.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 49/145
devrinde bu ayinlerin devletin resmi dini bayramlar ı olduunu Çin kaynaklar ı haber
vermektedir 114.
Bahar bayramı, Müslüman Kazaklarda, K ırgızlarda ve Bakurtlarda “K ımız
Murunduk” adı ile Mayıs ayında yapılmaktadır. Bakurt kadınlar ı ise bahar ı, “Karga Toy”
adıyla kutlarlar. Bu törende kargalara dar ı ve süt verilir. Bu törene küçük erkek çocuklar ın
dahi katılması yasaktır 115.
amanistlerde her tören için kanlı veya kansız kurban sunulur. Kanlı kurbanlar ın en
önemlisi attır. Çada amanist Türk boylar ında kurban mefhumu “tayılga, hayılga”
kelimeleri ile ifade olunmaktadır ki bu kelimelerin, Moolca’dan geçtii düünülmektedir.
Saha Türkçesinde ise kurban anlamına gelen “kereh” kelimesi vardır. Ayr ıca Kagarlı 10.
yy’da Türklerin slamiyet’ten önce, adak için yahut tanr ılar ına yak ınlık elde etmek için
kurban kestiklerini ve bu kurbana “yaı” dediklerini bildirir 116.
Kanlı kurbanlardan en önemlisi, attır. Attan sonra koyun gelir. Gerek bugünkü
amanistlerin kurban törenlerinde, gerekse de Müslüman olmularda kurban için en makbul
hayvan erkek olanlardır. Dede Korkut hikayelerinin kahramanlar ı olan Ouzlar, kurban olarak
“attan aygır, deveden bura, koyundan koç” kesmilerdir 117. K ırgız ve Kazaklarda da aynı
motiflere rastlanmaktadır 118.
Kanlı kurbanlardan baka bir de kansız kurbanlar vardır. Saçı, yalma (aaçlara ve
aman davuluna sar ılan paçavralar), tözlerin aızlar ını yalama, atee ya atma ve arap
114 nan, a.g.e., s. 97, Eberhard, a.g.e., s. 76.115 nan, a.g.m., s. 97.116
een, a.g.e., s. 136.117 Ergin, a.g.e., muhtelif sayfalar.118 nan, a.g.e., s. 100 – 101.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 50/145
serpme gibi törenler kansız kurbanlardır. Bununla birlikte kansız kurbanlar ın en önemlisi,
ruhlara baılanarak baı bo bırak ılmı hayvanlardır. Bu tür kurbana eski Türkler “ıduk”
demilerdir ki; salıverilmi, gönderilmi, kutlu anlamlar ına gelmektedir. Kagarlı, bu
kelimenin kutlu ve mübarek olan her eyi ifade ettiini söyler. O ayr ıca kurbanlık hayvanı u
ekilde ifade etmektedir: “Bunun aslı baı bo bırak ılan her hayvana verilen bir addır. Bu
hayvana yük vurulmaz, sütü saılmaz, yünü k ırk ılmaz, sahibinin yaptıı bir adak için
saklanır”119.
Kansız kurbanlardan olan saçı, her boyun kendi emeiyle kazandıı en k ıymetli ve
mübarek saydıı nimetlerden biri olur. Konar-göçer Türklerde bu, süt, k ımız, ya; çiftçi
Türklerde de buday, dar ı, arap; tüccarlarda ise para v.s. saçı olarak kullanılır. Saçı adeti,
slamiyet’ten sonra da Türkler arasında gelenek olarak varlıını sürdürmütür. Biri hakk ında
hayırlı bir haber söylendiinde “dar ısı baımıza” temennisi, bu eski adetten kalmadır 120.
amanist inanca göre, kurban edilen hayvanın kemikleri k ır ılmaz, köpeklere verilmez;
atete yak ılır veya yere gömülür. Bazı özel ayinlerden sonra kurban kemikleri toplanı p bir
kaba konularak kayın aacına asılır. Bütün Türk topluluklar ında, soyun "sök"le (kemikle)
ifade edilmesi de, kemiin eski kültürdeki yerini göstermektedir. slamiyet'ten önce kurban
kemiine kar ı gösterilen bu hassasiyet, slamiyet'ten sonra da devam etmi, Yesevi
tarikatında da bu gelenee uygun olarak kurbanın kemii kanıyla beraber derin bir çukura
gömülmütür 121. Ki bu, günümüzde de aynısıyla uygulanmaktadır.
119 een, a.g.e., s.136, nan, a.g.e., s. 98.120
nan, a.g.e., s. 100.121 Fuad Köprülü, "Türk Edebiyetında lk Mutasavvıflar", Ankara 1976, s. 87, 88.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 51/145
Altaylılar ve Sahalar, kurban olarak kestikleri atın derisini bir sır ıa geçirip tı pk ı at
ekline sokup asarlar. Buna Altaylılar “baydara”, Sahalar “tabık” derler 122.
Yukar ıda da belirtildii üzere aman, ancak olmu veya olması muhtemel felaket,
aileden birinin hastalıı veya ölümü veya hayvan hastalıklar ı gibi zaruri hallerde çaır ılır.
aman geldikten sonra, atalar ından felaketin sebebini anlamak için haber getirmek amacıyla
k ısa bir ayin yapar. Bu i bitince, sebebi bildirerek ne yapılması gerektiini söyler. Kurbanın
lazım olup olmadıını, bunun hangi Tanr ıya sunulacaını ve nihayet bu kurbanın neden ibaret
olduunu bildirir. Bu esnada, kurbanın iyi kabul görmesi ve muvaffak olabilmesi için,
kurbanlık hayvanın rengini ve muayyen iaretlerini söyler. Erlik’e sunulan kurban, felaketin
vuku bulduu yerde, mesela ya çadır ın içinde veya ölünün mezar ı baında kesilir. Halbuki
Bay Ülgen için tahsis edilen kurban, tenha bir yerde, mesela bir kayın ormanında, yeni
kurulmu bir çadır ın yanında takdim edilir 123.
Altaylılar’ın büyük ayin ve törenleri Rahip Verbitski, Radloff, Katanov, Anohin ve
baka Türkologlar taraf ından tavsif edilmitir. Verilen bilgilere göre, en uzun süren ve Bay
Ülgen adına yapılan ayin, üç bölümden ibarettir. lk ak am güne batınca kurban (tayılga) için
hazırlık balar. Kurban yeri seçilir, sahibin sürüsünden kurbanlık hayvan aranır. aman,
küçük bir kayın ormanının tenha bir yerinde kurban için en uygun yeri bizzat seçer. Onun
gösterdii yerde bir çadır kurulur. Çadır ın ortasına ucu duman deliinden çıkacak ekilde sık
yapraklı taze bir kayın aacı yerletirilir. Kayının gövdesi, alt taraf ı ayakla basılabilecek
ekilde dokuz yerden oyulur ve buna “taptı” denir ki, basamak, merdiven manasına gelir.
122 nan, a.g.e., s. 101.123 Radloff, a.g.e., s. 236-237.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 52/145
Törene balangıç mahiyetindeki birçok uygulamadan sonra kurbanlık hayvan
boulmak ve bel kemii k ır ılmak suretiyle öldürülür. Hayvanın derisi-baı, ayaı ve kuyruu
ile beraber bir sır ıa asılır (baydara). Kurban Ülgen içinse baydaranın baı douya, Erlik
namına ise batıya yöneltilir. Daha sonra, atalara ve koruyucu ruhlara sungularda bulunularak
kurbanın eti yenir. kinci ak am ise özel elbisesini giyen kam, birçok ruhlar ı davet ederek
ayine balar. Uzun ve karmaık bu ayin sonunda kam ruhunun göe yükselii balar.
Davulunu çalarak bazı dualar ve ilahiler okuyarak, baırarak tırmandıını gösteren aman
göe yükselir. Bu yolculuk esnasında ahit olduu birtak ım garip hadiseleri çadırda
bulunanlara anlatır. Daha sonra ise kurbanın ruhunu Ülgen’e sunan aman, bu takdim
merasimini takiben büyük bir cezbeye kapılarak yere yık ılır ve uykudan uyanırcasına yahut
uzun bir yolculuktan dönmüçesine yava yava kendine gelir 124.
aman ayininde göe yükseliin bir de yeraltına ini eklindeki kar ılıı mevcuttur.
Önce kam, sanki yedi basamaklı bir merdivenden yer altı katlar ına iniyormu farz edilir. Bu
sırada ona ,atalar ının ve koruyucu ruhlar ının refakat ettiine inanılır. Her basamakta veya
yerin altının her bir katında o, engellerle kar ılaır ve onlar ı amak için türlü yollara bavurur.
Nihayet Erlik Han’a ulaan aman, ona çeitli hediyeler sunar, ondan türlü dileklerine vaatler
elde ederek bir kazın üzerine binmi ekilde geri döner. Yine bu geri dönü de derin bir
uykudan uyanıyormu gibi olur 125.
124 Radloff, a.g.e., s. 235, Buluç, a.g.m. s. 319, nan, a.g.e., s. 103-107.125 Güngör- Günay, a.g.e., s. 129.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 53/145
D) TÜRKLER N SLAMYET’TEN ÖNCE GRM OLDUKLARI DER DNLER
a) Budizm
Budizmi, M.Ö.VI.-V. y.y.’larda, eski Hindistan’ın kuzeydousundaki Kapilavastu
memleketinin (Bugünkü Nepal’de) prensi Sddhartha Gautama icat etmitir. Bu zat için
Budizm eserlerinde akyamuni (akya kabilesinin hikmete ulaan kiisi), eski Türkçe’de
Burkan, bugünkü Türkçe’de Buda denilmektedir 126.
Budizm, Hindistan’da mevcut olan Brahman ekilciine ve Kast sistemine kar ı çıkan
soyut metafizik tartımalar ı bir yana bırakarak duygular ı dizginleme, insanlara ve dier
canlılara sevgi ve efkat duyma gibi ilkelere dayanmaktadır. Bu inanç, Hindistan’da kurulan
126 Erkin Ekrem,”Seyahatnamelere Göre Göktürklerde Budizm”, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., C.3, s. 359.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 54/145
Maurya Sülalesi (M.Ö. 322-185) dönemine kadar sadece Kuzeydou Hindistan’da
yayılmıken, bu sülalenin kralı Aoka döneminde (M.Ö. 273-236) tüm Hindistan adasına
yayılmaya balamıtır.
M.S. I. y.y.’da, Hindistan’ın kuzeyinde tesis edilen Kuan Devleti’nin kurucusu,
Kujula Kadphises, M.S. 70’den sonra Budizmi kabul
ederek bu inanca sahip çıkmıtır. Kujula’nın yerine geçen Kanika (yaklaık 125-150), devlet
gücüyle bu dini tüm Orta Asya’ya yaymaya çalımıtır. Aoka’dan, Kuan Devleti dönemine
kadar Budizm, devlet dini olma statüsüne erimi ve Orta Asya’ya girince yerli kültürlerle
kar ılamaya balamıtır. Ancak, V. y.y.’da Eftalitlerin, Kuan Devletini yok etmesiyle Orta
Asya’daki Budizm, devlet korunma gücünden mahrum kalmı ve bölgede Budizm etkisi
yava yava kaybolmutur. Kök Türklerin Orta Asya’ya sahip olduu sıralarda Budizm,
bölgede sahip olduu etkilerini kaybetmi durumdadır. slamiyet’in Orta Asya’ya gelmesiyle
birlikte bu inanç, bölgedeki etkisini tamamen yitirmitir 127.
Büyük bir ihtimalle miladın ilk yüzyıllar ı esnasında, bir taraftan Çin’e, bir taraftan da
ran hudutlar ına kadar yayılan Budizm’in, Dou Türkistan’a yine aynı devirde iki yoldan
girdii anlaılmaktadır. Bu yollardan biri, Baktirya ve Pamir üzerinden, kuzey ve güney ipek
yollar ının batıdaki kavak noktası Kagar’a varmakta, buradan kervanlarla vaha ehirlerine,
öteki, Kemir ve Karakurum üzerinden, Hotan ve Yarkend’e ulamaktadır. Türklerin yaadıı
yerlere ite bu iki yoldan nüfuz eden Budizm, milat dolaylar ında ortaya çıkan ve “Büyük Sal”
anlamına gelen Mahayana mezhebi, ile, asıl klasik Budizm’i tekil eden ve “Küçük Sal” yani
“Hinayana” mezhebinden ibaret ikili bir sistemdir. Bu mezheplerden
127 Ekrem, a.g.m., s. 360.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 55/145
Mahayana, daha çok yayılmıtır 128.
V. y.y.’da Angora ve Obi Irmaklar ı ile Sibirya’nın Tayga ormanlar ı yolundan
ilerleyerek güneye geçen Tobalar, Buda dinini resmen kabul etmi ve azametli buda
tapınaklar ı kurmulardır 129. Çinliler taraf ından Toba olarak adlandır ılan bu toplulua, Türkler,
Tabgaç demilerdir. Kök Türk kitabelerinde sık sık adı geçen130 ve Kök Türkler yoluyla
Bizans kaynaklar ına da intikal eden Tabgaç kelimesi, Çin anlamına gelmektedir.
Tabgaçlar, Buda dini ve Çin kültürünün etkisi ile askeri özelliklerini kaybetmi ve bu
dinin etkisiyle Çinlilemilerdir. Bununla beraber Tabgaçlar ın egemenlii altındaki tüm
kavimlerin Buda dinine girmi olduklar ını kabul etmek yanlı olur. Herhalde Budizm,
hakanlıın merkezindeki aristokrat zümrenin dini olmu, geni halk tabakası ise eski inancına
devam etmi olacaktır 131.
Budizm’in hamisi durumuna gelen Tabgaç hükümdarlar ı, bu dinin benimsenmesi için
büyük çaba sarf etmilerdir. 414-520 yıllar ı arasında tanzim edilen en önemli heykeller Wei
sanatının öhretini temsil etmekte olup, Tabgaç dönemine aittir.
465-471 yıllar ı arasında bata bulunan Topa Hong öylesine sofu bir Budist olmutur
ki, rahip olmak için 471’de olu lehine tahttan feragat etmi ve II. Topa Hong olarak
adlandır ılan bu oul (471-499), ergin yaa geldikten sonra Budizm’e kar ı aynı sempatiyi
göstermi ve bu sevginin etkisiyle tüm kanunlar ı daha mülayim bir hale getirmitir. 494’de
128 Ocak, a.g.e., s. 37129
Hikmet Tanyu, “Türklerin Dini Tarihçesi”, stanbul 1998, s. 20.130 K.T., güney yüzü, 5. satır.131 nan, a.g.e., s. 4.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 56/145
bakenti, Ping-çeng’den Lo-yang’a taıyarak Tabgaçlar ı Çinliletirmeye devam etmi ve o
zaman, onun verdii ilham ile Lo-yang’ın güneyindeki Long-men Budist mahzenleri tanzim
edilmeye balanmıtır. Buraya heykellerin yerletirilmesi ise 494’ten 759’a kadar
uzamıtır 132.
Öte yandan Budizm, VI. yüzyılın ikinci yar ısı içinde, Kök Türklere de girmi ve
özellikle Çinli Budist rahipler, Dou ve Batı Kök Türk sahalar ı içine nüfuz ederek
hükümdarlar ve yönetici sınıf nezdinde bu dini yaymaya çalımılardır.
Bu dinin Kök Türkler taraf ından resmen kabul edilmesi için ilk adım, Mokan Kaan
taraf ından atılmıtır. Onun zamanında, Chou sülalesinin bakenti Chang-an ehrinde Kök
Türler adına “Bakent Kök Türk Budist Tapınaı Ta Yazıtı” dikilmitir. Bu ta yazıtta
Budizm’i öven, Kök Türk ile Chou sülalesi arasındaki iyi ilikiler, anlatan ve Mokan Kaan’ı
metheden cümleler vardır 133.
Kök Türk dönemine ait Sodca’da yazılmı Bugut Yazıtı’nda devlet merkezinde
kurulan büyük bir “samgha” (Budist Cemaati) üzerine bilgi verilmektedir. Bu yazıtta geçen
“... ve Bumın Kaan buyurdu: Ey Bey Taspar Kaan, yapmalısın... büyük kurtuluu için... ve
o buyurdu: Yeni bir “samgha” meydana getir” ibaresinden de Taspar Kaan’dan önce, eski
küçük bir tapınaın mevcut olduu anlaılmaktadır 134.
Taspar Kaan (572-81) zamanında ise Budizm’in yayılmasına daha çok önem
verilmitir. Sui sülalesi (581-618) Tarihi’nde de yer alan Kök Türkler kayıtlar ında u bilgiler
132 Rene Grousset, “Bozk ır mparatorluu”, ( Çev. Reat Uzmen), Ötüken yay., stanbul 1999, s. 78-79.133
Ekrem, a.g.m., s. 365.134 Saadet Çaatay-Semih Tezcan,”Kök Türk Tarihinin Çok Önemli Bir Belgesi: Sogutça Bugut Yazıtı”, Türk Dili Aratırmaları Yıllıı Belleten, 1975-1976, s. 251.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 57/145
verilmitir: “Ch’i sülalesi (550-77)’nin Budist rahibi Hui-lin, Kök Türklerin bir bask ın
hareketinde alıkonulmu ve Kök Türkler’e götürülmütür. Rahip Hui-lin, Taspar Kaanın
sorusuna cevap verirken unlar ı anlatmıtır: “Ch’i Sülalesinin güçlü ve zengin olmasının
sebebi Budizm’e inanmak ve Budizm kurallar ının uygulanmasından ileri gelmektedir.” Rahip
Hui-lin, Budizm’in sebep-netice, tenasüh gibi doktrinlerini izah etmitir. Taspar Kaan
bunlar ı anlayınca, buna inanmaya balamı ve böylece bir tapınak ina ettirmitir. Ayr ıca o,
Ch’i Sülalesinin Tai vilayetinden konuyu iyi bilen Budist rahipleri getirtmek için adam
göndermi ve Budizm’in kutsal kitaplar ını getirtmitir. Taspar Kaan, Budizm’in yasalar ına
uymaya ve oruç tutmaya balamı, tapınaın etraf ında dolaarak bütün kurallar ı yerine
getirmeye çalımıtır. Taspar Kaan’a getirilen dört budist kitaba bakarak, onun kabul ettii
Budizm mezhebinin büyük bir ihtimalle Çinlilerin de kabul ettii Mahayana olduu
söylenebilir 135.
Bundan baka 574 yılında, Kuzey Chou Devleti’nde imparator Wu-ti taraf ından
Budizm’in yasaklanması sonucunda, Çin’den kaçan ünlü misyoner, Hintli rahip Jinagupta,
müritleriyle beraber Kök Türklere sıınmı, on yıl süreyle burada kalarak Budizm’i yaymaya
çalımıtır 136.
Elde olan bilgiler aynı yüzyılda Batı Kök Türklerin de Budizm’le temasa geçtiklerini
göstermektedirler. Buna göre, stemi döneminde, Çinli rahipler onun hakimiyeti altındaki
bölgelere gelmi, ancak stemi, bu Budistlerden honutsuz olmutur.
135 Ekrem, a.g.m., s. 365-366.136 Saadettin Gömeç, “Kök Türk Tarihi”, Türksoy Yay., Ankara 1997, s. 24-25.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 58/145
628 yılında bölgeye gelen ünlü Budist rahip Hsüan-tsang’ın seyahatnamesinde verilen
bilgiye göre, bu bölgede yönetici sınıf iç içedir. Hsüan-t’sang, buralarda pek çok Budist
tapınaına ve rahiplere rastlamıtır 137.
Buraya kadar anlatılan olaylardan anlaılacaı üzere Budizm, Kök Türklerde sadece
hükümdar ve çevresinde etkili olmu, halk ise eski inancın
muhafaza etmitir. Zira halk ın Budist olduu konusunda herhangi bir bilgi
mevcut deildir.
Orkun Kitabeleri’nde ise bu inanca ait herhangi bir ifade mevcut olmamakla birlikte
Taspar’ın ölümünden sonra, Kök Türk hakanlıının felakete uraması ve Çinlilemeye
balamasının yank ılar ı açıkça görülmektedir; “...Beyleri, milleti ahenksiz olduu için, Çin
milleti hilekar ve sahtekar olduu için...Türk milleti il yaptıı ilini elinden çıkarmı, kaanını
kaybedivermi. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık k ız evladı cariye oldu.
Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup Çin kaanına itaat etmi...”138.
Öte yandan Çin kaynaklar ının verdikleri malumata göre, Bilge Kaan Çin’de olduu
gibi tebaasını ehir hayatına alıtırmak, Buda dininin ayinleriyle kaynatırmak için ehir ve
mabet ina etmek gibi bir fikre kapılmıtır. Bu düüncesini veziri ve kayınpederi Tonyukuk’a
ilettii zaman Tonyukuk, buna kar ı çıkarak u açıklamayı yapmıtır:
“Kök Türklerin nüfusu çok azdır ve T’ang Sülalesinin yüzde biri kadar dahi deildir.
Bizim, onlara kar ı koyabilmemizin sebebi ise bizim yaam tarzımız, su ve otlar ı takip ederek,
137
Ekrem, a.g.m., s. 370, Osman Turan, “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi”, Boaziçi Yay., stanbul1999, s.129-130.138 K.T., dou yüzü, 6.-7. satırlar.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 59/145
sabit bir yerde oturmamamızdır. Eer ehir ina ederek, yerleik hayata geçip eski
geleneimizi deitirirsek, bir defa malup edilirsek, kesinlikle yok oluruz. Budizm ve
Taoizm teorileri, insanı yumuak yürekli ve zayıf karakterli yapar; bu güçlenme yöntemi
deildir.” Bilge Kaan bu tavsiyeleri doru bularak isteinden vazgeçmitir 139.
Görüldüü gibi, Kök Türkler üzerinde ancak yüzeysel bir etkisi bulunan Budizm, asıl
altın çaını Uygurlar içinde yaamıtır. Uygurlar ın Budizm ile daha Kök Türkler devrinde
kar ılatıklar ı tahmin edilmektedir. Çünkü Uygur birliini kuran P’u-sa’nın adının Sanskritçe
“Bodhistiva” dan geldii ve kelimenin Buda olduu düünülmektedir. Uygurlar ın 744
senesinde devletlerini kurduklar ında, halk ın hiç olmazsa bir kesiminin Budist olduu
söylenebilir. Uygurlar, “Burkancılık” dedikleri Mahayana mezhebine mensupturlar 140. Bazı
temel esaslar ı, Buda’nın yaadıı çada mevcut olmakla birlikte asıl miladi ilk yüzyıllarda
çehresini kazanan Mahayana, daha sade ve anlaılır olduu için, ince bir felsefeye dayanması
sebebiyle yüksek tabakadan öteye geçemeyen Hinayana’dan daha çok yayılmıtır.
Ünlü tarihçi Cüveyni de “Tarih-i Cihan Güa” adlı eserinde, Uygurlar’ın Budist
olular ının sebebini u ekilde anlatmaktadır: “Hıtay’da bir Budist vardı. Bu, hana elçi
göndererek “Toyin” (yol gösterici adam) denilen din ulular ını kendisiyle münazara yapmaya
davet etti. leri sürdüü arta göre hangi taraf kazanırsa, kar ı taraf onun dinini kabul edecekti.
Bu münazarada kamanlar (Uygurlar ın Büyücüleri) yenildiler ve kar ı taraf ın dinini yani
Budistlii kabul ettiler. Kavimlerin çou da onlara uydular.” Cüveyni, aynı zamanda Budizm
hakk ında da bilgiler vermektedir: “Toyinler, kitaplar ına “nom” derler. Bu kitap Toyinlerin
sözlerini ihtiva eder. çinde batıl hikaye ve rivayetler bulunmasına ramen, eziyet, zulüm gibi
139 Roux, a.g.e., s. 19, Ekrem, a.g.m., s. 371, L. Ligeti, “Bilinmeyen ç Asya”, (Çev. Sadrettin Karatay), TDK.Yay., Ankara 1998, s. 206.140
Özkan zgi, “Çinli Elçi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamesi”, TTK. Yay.,Ankara 1989, s. 19, Ocak, a.g.e., s. 41.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 60/145
eylerden sak ınmak, insanlara ve hayvanlara kar ı iyi davranmak, kötülüe iyilikle kar ılık
vermek gibi tüm peygamberlerin dinlerine ve eriatlar ına uyan iyi öütler de vardır. Bunlar ın
dinleri ve inançlar ı çok çeitli ise de hemen hemen hepsinde tenasüh inancı hakimdir. Bu
inanca göre, insanlar binlerce yıl önce ortaya çıkmıtır. Bunlardan hayır ileyen ve ibadetle
megul olanlar ın ruhlar ı, yaptıklar ına göre tasnif edilir, padiahlık, emirlik, dervilik gibi
makamlara kavuur. Adam öldüren, hırsızlık yapan, halka zulmeden veya baka kötülükler
yapanlar ın ruhu ise haerelere, vahi ve yırtıcı hayvanlara girer ve azap içinde kalır. Fakat bu
inanç cehaletin eseridir. Gerçek olmayanlar ı söylüyorlar”141. Cüveyni ayr ıca, Uygur ve Hıtay
Budistlerinin mabetlerine “buhar” dediklerini de söylemektedir 142.
Bahaeddin Ögel ise Uygurlar ın Budizm’e giri sebeplerinin daha çok siyasi olduunu
öne sürmektedir. Ona göre, Uygurlar, türlü balar kurduklar ı Çin ve Hindistan gibi zengin ve
büyük memleketlerden çeitli faydalar salıyorlardı. Ayr ıca o çada milyonlarca insan Buda
dinine inanıyordu. Bu sebeple Uygurlar, Buda dinini kabul ederek adeta devletçe onun
öncülüünü yapar olmulardır 143.
Sonuç olarak sebebi her ne olursa olsun Uygurlar Budizm’i kabul etmi ve bu inanç,
Bögü Kaanın 762-63’teki Lo-yang seferinden sonra Maniheizm’i resmen kabul ediine kadar
Uygurlar arasında uzun bir müddet yaamıtır.
Maniheizm’in kabulünden itibaren geri plana atılan Budizm, X. yüzyıldan itibaren
yeniden güçlenmitir. Bir Sung sülalesi elçisi olarak X. y.y. sonlar ına doru Turfan ve
141 Alaaddin Ata Melik Cüveyni, “Tarih-i Cihan Güa”, ( Çev. Mürsel Öztürk), Kültür Bakanlıı Yay., Ankara
1998, s. 105-106.142 Aynı eser , s. 130.143 Bahaeddin Ögel, “Türk Kültürünün Gelime Çaları I”, MEB. Yay., stanbul 2001, s. 89.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 61/145
Be balık’a giden Wang-Yen-te, orada elliden fazla Budist tapınaı olduunu, hepsinde
kitabelerin ve Budizm’e ait kitaplar ın bulunduunu görmütür 144.
Öte yandan Kagarlı, bu dönemde yazdıı eserinde Budizm’e dair az da olsa bilgi
vermektedir. Bu konuda o, Karahanlı-Uygur savalar ı dolayısıyla Uygurlar ın Burkan
evlerinden yani Budist mabetlerinden ve burhanlardan yani putlardan bahsetmektedir.
Divan’da burhan kelimesinin put anlamına geldii ve heykele de “bezez burhan” denildii
kaydedilmitir. Kagarlı, Budist din adamlar ına “toyin” denildiini ve bunlar ın burhana secde
ettiklerini, onlar ın her zaman putun yanında bulunarak kitaplar ve gavurluk hükümleri
okuduklar ını bildirirken bu konu ile ilgili Müslüman Türkler arasında “toyin tapınmak ister,
fakat yüce Allah memnun deil” manasında bir atasözünün de varlıından bahseder 145.
144 zgi, a.g.e., s. 62-63.
145 Genç, a.g.e., s. 129.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 62/145
b) Maniheizm
Gnostik (imanın bilgiden olduunu savunan) dinlerin en mükemmellerinden olan
Maniheizm, miladın III. yüzyılı içinde (216-276) k ısmen Orta Dounun muhtelif eski
inançlar ından, k ısmen de Uzakdou dinlerinden oluma, Sasani ran’ın resmi dini Zerdütlüe
bir tepki eklinde ranlı Mani taraf ından meydana getirilmi bir dindir. Bu din, daha ilk
zamanlar ında ran, Irak ve Roma halk ı ve hükümetleri taraf ından bask ı altına alınmı ve
Maniheistler iddetli bir tatbikata uratılmıtır 146. Bunun sonucu, ran’da gizliden gizliye
taraftar toplamakla birlikte, daha çok Anadolu, Suriye ve Orta Asya’ya yayılan Maniheist din
adamlar ı, propagandalar ını bu bölgelerde sürdürmeye baladılar. Böylece aradan fazla bir
zaman geçmeden önce Horasan, sonra da Maveraünnehir’de ilk Maniheist topluluklar olutu.
lk defa 694’te Dou Türkistan’ın Çinliler taraf ından zapt edilerek, Kagar-Kuça- Karaar
kervan yolunun meydan geliinden sonra Çin’e giren ve 732’de, bakentte az çok taraftar
toplayan bu yeni din, bu tarihte Çin’de resmen propaganda yapma, ayin ve ibadetlerini
146 Grousset, a.g.e., s. 129, Güngör- Günay, a.g.e., s. 272, Abdülkadir nan, “Makaleler II”, TTK. Yay., Ankara1998, s.157.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 63/145
serbestçe icra ve mabet ina etme hakk ına sahip oldu. Bu tarihten sonra da Maniheistler,
muhtelif zamanlarda Çin’e nüfuz ettiler 147.
Bu ekilde bir yayılma gösteren Mani dini, iki prensip; “yi- Kötü, Karanlık-Aydınlık, Nur-Zulmet” üzerine kurulmu olup, buna göre dünya, iyi ve kötü unsurlar ın birlemesindenmeydana gelmitir. nsanın ruhu iyilii, cesedi ise kötülüü temsil etmektedir.
Bu inanca göre pratikte insanlar, seçkinler (dindarlar), dinleyiciler ve laikler olmak
üzere üçe ayr ılırlar. Dindarlar için evlenmek, arap içmek, hayvanlar ı boazlayı p etlerini
yemek ve çalı
mak yasaktı
r. Aynı
ahlaki kurallar ı
gözetmekle birlikte dinleyiciler evlenebilir,et yiyebilir ve hatta çalıabilirler. Laikler ise, dini emirlere uymakla yükümlü deillerdir.
Kurbanın her türlüsünün yasak olduu Mani dininde seçkinler, günde yedi vakit, dinleyiciler
de günde dört vakit namaz k ılmakla mükelleftirler. Dört vakit namaz, Ezrua tanr ıya, Güne ve
Ay tanr ı ile Burkanlara yapılır 148.
te Türkler, hayvani gıda yemeyi yasaklayan ve savaçılık duygusunu zayıflatan bu
din ile gerçek anlamda Uygurlar döneminde tanımılardır. Uygurlar henüz Ötüken’de iken
Çinliler vasıtasıyla Maniheizm’i tanımılardır. Bu defa yeni bir dine giri, imdiye kadar
olanlardan baka türlü cereyan etmi, Maniheist propagandacılar Uygurlar ın yanına
gitmemiler, ama Uygur kaanı Bögü (759-79)’ nün Çine yaptıı bir sefer münasebetiyle
Uygurlar, Maniheizm ile temasa geçmilerdir.
Bununla birlikte Abdülkadir nan, Bögü Kaandan önce de Türk Hakanlıının batı
bölgesinde Maniheizm’i çoktan beri kabul eden beyliklerin olduunu, Sod ve Fergana’daki
beyliklerin uzun süredir Maniheistler’in nüfuzu altında bulunduunu söyler. Ona göre
147 Ocak, a.g.e., 52.148 Güngör- Günay, a.g.e., s. 272.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 64/145
Maniheistler’in tevbe duası (huastuanit), V.yy’da, Batı Türkistan’da ve baka bir Maniheist
duası da Argu ve Talas beyi Arslan Han için yazılmıtır 149.
748 senesinde Türk Hakanlıının idaresini Kök Türklerden alan Uygurlar ın, 759
senesinde balar ına geçen kaanlar ı Bögü ,763 yılında Çin’de ba gösteren bir isyanı
bastırmak üzere bakent Lo-yang’a gitmi ve bu sefer sırasında Maniheizme büyük bir ilgi
duyarak bu dini kabul etmek istemitir. Uygurlar ın “moçak” dedikleri dört Mani rahibini de
beraberinde Uygur bakentine getiren Bögü, hem kendi Mani dinini kabul etmi, hem de
çevresindekilere kabul ettirmitir 150. Böylelikle bu yeni din, Uygur devletinin resmi dini
olmu ve bu suretle Maniheizm, douundan bu yana ilk defa bir devletin desteini
salamıtır. Bögü’den sonraki Uygur kaanlar ı da bu dini desteklemeye devam etmi, hatta
Çin’de yayılması için büyük gayretler göstermilerdir. Birçok defalar (770-771-...) Uygur
elçileri, Tan’g imparatorunun sarayında Çin’e yerlemi veya yerleecek olan Maniheist
topluluklar ın koruyuculuunu üstlenmilerdir. 768’den itibaren Uygur kaanı Çin
imparatoruna Mani dininin Çin’de de yayılması için bir kararname çıkarttırmıtır. Ayr ıca
Uygur vatandalar ı için Çin’in birçok ehrinde Mani tapınaklar ı ina edilmitir 151.
805 senesinde, Uygur Devleti’nin baına geçen Alp Külüg Bilge Kaan, Mani dininin
Uygurlar arasında yayılması için büyük çaba göstermi, 806’da Uygurlar ın bakenti Ordu-
Balık’ta Mani rahipleri ile ülkenin idaresi hakk ında konumu, Mani rahiplerinin Uygur
ülkesinde yaayabilmeleri için devamlı oturma müsaadesi vermitir.
149
nan, a.g.e., s. 157.150 Saadettin Gömeç, “Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü” Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1997, s. 39.151 Grousset, a.g.e., s. 130-131.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 65/145
Öte yandan, 807’de Çin’de kurulacak tüm mabetlerin imtiyazı, Uygurlara verilmi ve
böylece Çin’de Mani mabetlerinin kontrolü bahanesiyle Uygurlar, yava yava Çin’e
yerlemeye balamılardır. Bu devirdeki Uygurlar’ın Çin hakimiyetleri, Cengiz devrine kadar
devam edecek olan Uygur kolonilerinin kurulmasını salamıtır 152.
808 yılında hakanlıın baına geçen Alp Bilge Kaan’ın kendi adına yazdırmı olduu
Karabalgasun Yazıtı’nda da Uygurlar ın, özellikle kaanlar ının faaliyetlerini örenmek
mümkündür. Yazıtta Uygurlar ın Mani dinini kabul etmeleri ve bu inancın bazı ilkeleri u
ekilde anlatılmaktadır:
“Yui-hsi gibi dört rahip memlekete gönderilip, ibadet ekilleri anlatılı p yayıldı. Halka nüfuz
edildi. Bu din hocalar ının dini bilgileri çok iyiydi ve yedi kitabı da iyi biliyorlardı. Onun için
bu hak din, Uygurlar arasında yer tutabilmitir. Bu din ilkelerine göre, hayvani gıdalar ın
yenmesi ve aır içkilerin içilmesi yasaktı. Bundan dolayıdır ki, büyük hizmetler ifa
ediyorlardı. O (Kaan), “Siz fazileti nasıl anlarsınız?” diye soruyordu. Bunun üzerine derhal
umumi ve hudut valileri, iç ve dı vezirleri ile kumandanlar ın hepsi bir aızdan diyorlardı ki:
“Biz eski günahlar ımızdan istifar ediyoruz ve hak dinine fedakarlıkla hizmet edeceiz.”
Kaanın buyruu ile bu din artık her bucaa yaydır ıldı ve yaydır ılmaya uraıldı. Bu ilkeler
çok mistik ve yüksek idi, kavranması pek aır idi. Onlar tekrar tekrar (Kaandan) merhamet
etmesini rica ediyorlardı. Çünkü eskiden, pek cahil olduklar ından eytanı, Buda olarak
tanıyorlardı. imdi hakikati anladılar ve bir daha hata ilemeyeceklerini söylüyorlardı. Kaan:
“Madem ki hakikate kavutunuz, yurtlar ınıza giderek ibadetlerinizi yapınız. Kazılmı eytan
heykellerini ve resmedilmi eytan tablolar ının yak ınız. Cinlere dua ve eytanlara tapmaktan
vazgeçmelisiniz ve ıık dinini kabul etmelisiniz” diyordu. Kötü, sıcak kan içme adetini
deitirerek, yemek piirme adetine kavuan ehir oluyor ve kanunsuzlar ehirden çıkar ılarak
152 zgi, a.g.e., s. 23.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 66/145
bir fazilet diyar ı beliriyordu. Büyükler, bilgiçlik ve ruhanilikle misal tekil ettiler, küçükler de
tabi oldular. Ba rahip, hak dininin kabul edildiini iitince onlar ın sadakatlar ını takdir etti.
Bütün erkek ve kadın rahipleri memlekete yayarak kendi mezhebini neretmek istedi. Bütün
müridlerine, ark ve garbı dolatırarak münavebe eklinde din öretmeye çalıtı.”153
Uygurlar’ın Maniheizm’i Çin’de himaye siyaseti fazla devam etmemi, 840’lardan
sonra Ötüken devletinin zayıflamasıyla Çinliler yeniden bu dini bask ı altına almılardır.
Bununla birlikte, Uygurlar arasında XIII. yy’a kadar varlıını muhafaza eden Maniheizm,
özellikle sosyal ve kültürel
alanda onlar üzerinde hatır ı sayılır etkiler bırakmıtır. Yar ı göçebe ve savaçı olan Uygurlar,
Maniheizm’e geçtikten sonra artık et yemez ve k ımız içmez olmulardır. Mani dini, fütuhat
ruhunu öldürmü ve Uygurlar böylece ehir hayatının rahatlıına da alımılardır. Zeki Velidi
Togan eserinde, Cahiz’e istinaden Uygurlar ın Mani dinini kabul ettikten sonra eski
cengaverlerini kaybettiklerini, ayr ıca bu durumun Kagarlı ve Muhammed Avfi’nin
yazılar ında da teyit edildiini belirtmektedir 154.
Öte yandan bu dinin Uygurlar ın dil ve edebiyatlar ı üzerinde oldukça önemli ve olumlu
tesirleri olmutur. Mani dini ile birlikte Sod alfabesini de alan Uygurlar, bundan özel bir
Uygur alfabesi gelitirerek eski Kök Türk alfabesinin yerine IX. asırda bu alfabeyi
kullanmaya balamılardır. Böylece bu yeni yazı sayesinde, milli bir edebiyat gelitirerek
Türk edebiyatının ilk eserlerini vermilerdir. Bu suretle Farsça’dan birçok Mani metni ile
sonradan Sanskritçe ve Çince’den Budist metinleri Uygurca’ya çevrilmitir. Uygurlar
153 Bahaeddin Ögel, “Uygur Devleti’nin Teekkülü ve Yükseli Devri”, Belleten XIX / 75,Ankara 1955, s. 357-358.
154 Zeki Velidi Togan, “Umumi Türk Tarihine Giri”, Enderun Kitabevi, stanbul 1981,s. 101 , S. Gömeç, a.g.e., s. 40, Eberhard, a.g.e., s. 75.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 67/145
böylece, dier Türk ve Mool halklar ına nazaran çok büyük bir ilerleme kaydetmi ve Cengiz
Han çaına kadar bu kavimlerin eiticiliini yapmılardır 155.
Ayr ıca Türkler, Mani dinine girdikten sonra, bir nesne olan ayın önemi de artmı,
Uygur kaanlar ının güçlerini aydan aldıklar ına inanılmıtır. Maniheizm’i kabul eden Uygur
kaanlar ının unvanlar ının baına “Ay Tengri’de Kut Bulmı, Ay Tangri’de Ülüg Bulmı, Kün
Ay Tengri’de Kut Bulmı v.b.” örneklerinde görüldüü üzere “ay” kelimesi eklenmitir.
155 Grousset, a.g.e., s. 131-132.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 68/145
c) Hıristiyanlık
Türkler, Budizm ve Manihezim’den baka Hıristiyanlıkla da temasa geçmilerdir.
Kaynaklarda, daha çok batıya göç eden Türk kavimlerinin Hıristiyan olduklar ı
belirtilmektedir. Bununla birlikte, kayıtlar az da olsa çeitli devirlerde, Orta Asya’da bazı
küçük Türk topluluklar ının da Hıristiyanlıı kabul ettiklerini göstermektedirler. Ancak bu
Hıristiyanlık daha çok Ortodoks mezhebine tepki olarak doan, Nesturilik çerçevesinde bir
Hıristiyanlık olmutur 156.
Bilindii üzere Türkler, eski çalardan beri Çin, Hint, ran ve Akdeniz kültürleriyle
münasebette bulunmulardır. Türk corafyası üzerinden geçen ticaret yolu vasıtasıyla, dou
ve batı kültürleri birbirleriyle kaynamı ve yine bu yolla çeitli zamanlarda Türk ülkelerine
muhtelif dinlerin misyonerleri gelmi ve yaptıklar ı propagandalarla dini inançlar ını bu
bölgelerde yaymaya çalımılardır. te Hıristiyanlık da, Türk hakimiyetindeki bölgelere bu
yol vasıtasıyla ulamıtır.
Hıristiyanlık, Orta Asya’da, özellikle bask ı altında tutulan heterodoks Nesturi inancı
taraftarlar ının ahsında mevcut olmu ve bölgenin Türk kesimlerine daha çok, ranlı tüccarlar
aracılııyla gelmitir. slami dönemde, Nesturilerin “Katolikos” denilen ruhani lideri
Timotheos (780-823), halifelikten, Müslümanlıın egemenlii altındaki bütün Hıristiyan
156 Ocak, a.g.e., s. 57.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 69/145
cemaati üzerinde bir çeit patriklik yetkisi alı p, Türklerin elindeki topraklarda iddialı bir
misyonerlik faaliyetine girimitir 157. 781’de patriin propagandalar ı, Uygurlara kadar
ulamıtır. Nesturi kaynaklar ı, patriin Türklerin hükümdar ını Hıristiyanlıa ısındırdıını ve
onun aracılııyla bir k ısmının bu dini kabul ettiini kaydetmilerdir. Hatta bu kaynaklara
göre, hükümdar kendi ülkesinde de bir metropolitlik kurulmasını istemitir. Bununla birlikte
Nesturiliin, Uygurlar arsında ne derecede yaygınlatıı ve ne kadar sürdüü ile ilgili
herhangi bir bilgi mevcut deildir 158.
Öte yandan Emel Esin, Suyab harabelerinde bulunan VIII.y.y.’dan kalma kilise ve
Hıristiyan mezarlıı kalıntılar ına bakarak bunlar ın Karluklara ait olduunu, dolayısıyla
onlar ın da belli ölçüde Hıristiyanlıa meylettiklerini bildirmektedir.
Görüldüü üzere buraya kadar anlatılanlar, Orta Asya Türkleri’nde Hıristiyanlıın
varlıını ortaya koymakla beraber bu dinin, Budizm ve Maniheizm gibi geni kitlelere mal
olmadıını göstermektedir. Hıristiyanlıın Türklerde kitleler halinde ra bet gördüü asıl
bölge Dou Avrupa ve Balkanlar olmutur. slam kaynaklar ında verilen bilgilere göre,
Avarlar, Peçenekler, Macarlar, Bulgar, Bagırt, Kun ve Hazarlar ın bir k ısmı
Hıristiyanlaan Türklerdir 159.
157 Denis Sinor, “Erken ç Asya Tarihi”, stanbul 2000, s. 462-463.158
V. V. Barthold, “Mool Fütuhatına Kadar Hıristiyanlık”, T.M. I, 1925, s. 64, inasi Tekin, “Mani Dini’ninUygurlar Taraf ından Devlet Dini Olarak Kabulü”, T.D.A.Y., 1962, s. 9.159 een, “slam Corafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri”, muhtelif sayfalar
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 70/145
d) Musevilik
Eldeki tarihi kayıtlara göre, Musevilii resmi din olarak kabul eden tek Türk devleti,
Hazarlar ınkidir. VI. asırda, Kök Türklerin yabgular ı olarak, batı bölgelerini idare eden
Hazarlar, metbular ının zayıflaması üzerine komular ı, Türk, Rus ve dier Slav kavimlerini
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 71/145
hakimiyetleri altına alarak, büyük ve kudretli bir Türk kaanlıı vücuda getirmilerdir 160.
Kaynaklarda açıklandıına göre, Hazar Hakanlıı, büyük bir ticaret merkezi olmu ve Bizans,
Arap, Yahudi tüccarlar ı, Hazar bakentine ak ın etmeye balamılar, onlarla birlikte,
Hıristiyanlık, slamiyet ve Musevilik de Hazar ülkesine girip yerlemitir.
Önceleri, eski Türk inancı (Gök Tanr ı)’na sahip olan Hazarlar, Bizans
mparatorluu’nda takibat ve bask ılara maruz kalarak Hazar ülkesine sıınan Yahudilerin
youn propagandası sonucunda, VIII. y.y.’da Musevilii tanımılardır.
Bir rivayete göre, Hazar Hakanı Bulan, 740’ta, Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi
dinlerine mensup ahıslarla, huzurunda yapılan münakaalar sonucunda Musevilii tercih
etmitir. Mesudi ise, Hazar Hakanı’nın Halife Harun Reid zamanında (786-809) Musevilii
kabul ettiini ifade eder. Ona göre bu zamanda Bizans bask ısından kaçan Yahudiler, Hazar
ülkesine sıınmı ve Hazar Hakanı, ite bu Yahudiler sayesinde Museviliin, Karay
mezhebini161 kabul etmitir 162.
Her halükarda, Hazarlar’ın Musevilii kabulünde veya en azından bu dinin Hazar
ülkesinde güçlenmesinde, Bizans’ta mparator Romanos zamanında (919-944) giriilen dini
tazyik ve zorla Hıristiyanlatırma gayretlerinin büyük rolü olduu anlaılmaktadır. Nitekim,
160 Turan, a.g.e., s. 69.161 “..Karai kelimesi, Arapça “k ıraat” yani “okuma” anlamına gelmekte olup bunlar (Karailer), Tevrat’adayanarak onu sık sık okumalar ı bak ımından bu adı (okuyanlar) almılardır. Yahudilikte Karailer, Musa’nıneriatına balıdırlar. Yahudiliin kutsal kitaplar ı olan Mina ve Talmud’u benimsemezler. Yalnız Tevrat’adayanan bir nanca yak ındırlar.Bu ak ımın kökleri, Yahudi tarihi içerisinde oldukça gerilere gitmekle birlikte,Abbasiler döneminde Iraklı Anan Ben David taraf ından hareket sistemletirilmise de, bata Iraktakiler olmak üzere Talmudcu Yahudiler’in iddetli itirazlar ına sebebiyet vermitir.te bu sırada yani VII. y.y. balar ındanitibaren Kudüs, Filistin, Suriye, Kuzey Afrika, Bizans, ran, Ermenistan, Kafkasya, K ır ım gibi bir çok yerlerde
Karai cemaatleri kendini göstermitir ki, bunlardan birisi de Hazar ülkesidir.”, Tanyu, a.g.e., s. 45-67, Güngör-Günay, a.g.e., s. 227.162 een, a.g.e., s. 46.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 72/145
Bizans bask ısından kaçan Yahudiler, Hazar Hakanlıı’na sıınarak himaye görmü ve bu
durum, orada Yahudiliin güçlenmesinde önemli bir rol oynamıtır.
Ancak, burada belirtmek gerekmektedir ki, kaynaklarda verilen bilgilere göre,
Musevilik Hazarlar arasında, Hakan ve çevresi veya en çok yönetici sınıfla sınırlı kalmı ve
geni halk kitlesi arasında bu din, pek taraftar bulamamıtır.
Hakim ve yönetici kadro dıında, Hazar ülkesinde, slam ve Hıristiyan dinleri halk ın
çounluunu kazanmı olmakla birlikte kaynaklarda, “Ouzlar ın dinlerine benzeyen bir dine
mensup olanlar” eklinde ifade edilen163 eski Türk inancına sahip Hazarlar da mevcut
olmutur. Örnein kaynaklar, bakent til’de mevcut yedi mahkemeden ikisinin müslüman,
ikisinin hıristiyan, ikisinin Musevi ve birinin de eski Türk inancına mensup insanlarla, Rus
tüccarlar ının davalar ına bakan hakim ve kadılardan olutuunu haber vermektedirler 164. Yine
kaynaklarda, en kalabalık halk ın Müslüman ve en azının da Yahudiler olduklar ı ifade
edilmitir 165.
Bununla birlikte Hazar hükümdarlar ı, Yahudilii sonuna kadar savunmu ve kendi
ülkelerinin dıındaki dindalar ını himaye etmekten geri durmamılardır. bn Fadlan’ın
anlattıına göre Hazar hakanı 922’de, bir slam ülkesinde (Darul-Babunec) müslümanlar ın bir
havrayı yıktıklar ını duyunca, bakenti til’de bir caminin minaresinin yık ılmasını,
müezzinlerinin de öldürülmesini emretmi ve “slam ülkelerinde bütün havralar ın
yıktır ılmasından korkmasam, camiyi de yıktır ırdım.” demitir 166. Ki bu rivayet, Hazar
163 een, a.g.e., s. 82, 165.164
een, a.g.e., s.46, 70.165 Aynı eser, 165.166 bn Fadlan Seyahatnamesi, s. 79-80.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 73/145
Hakanının, son derece mutaassı p bir Musevi olduunu göstermesi açısından oldukça
önemlidir.
Günümüzde bu Musevi Hazarlar ın torunlar ı olan Karailer'in büyük bir k ısmı K ır ım'da
bulunmaktadırlar. Bununla birlikte stanbul'da ve Polonya'da da bir k ısım Karaim Türkü
mevcuttur. Bunlar, inançlar ını muhafaza ederek devam ettirdikleri gibi, dilleri Türkçe olup
kutsal kitaplar ını da Türkçe'ye çevirmilerdir 167.
Konumuz bak ımından kayda deer hususlardan birisi de Selçuklu Devleti’nin
kurucusu Selçuk’un, oullar ına srafil, Mikail, Musa ve Yusuf isimlerini Tevrat’tan
esinlenerek koyduu iddiasıdır. Bu iddiaya gerekçe olarak da Selçuk’un babası Dukak’ın
Musevi Hazarlar ın hizmetinde çalımı olabilecei gösterilmektedir.
Bilindii üzere, Selçuklular’ın menei ile ilgili rivayetlerden biri de Dukak’ın
Hazarlarla münasebetine ve onlar ın tabiiyetinde bulunduuna dairdir. Farsça yazılan
“Melikname” adlı eserde Dukak, Hazar Türklerinin tabiilerinden ve ileri gelenlerinden
gösterilmekte ve daha sonra Hazar hakanı ile bozutuuna dair bir de hikaye anlatılmaktadır.
Konu ile ilgili yaptıı çalımada Osman Turan, gerek burada ve gerekse de dier kaynaklarda
geçen kayıtlarda, Dukak ve Selçuk’un Hazarlara tabiyetinin ancak Ouz Yabgu Devleti
dolayısıyla olduunu, bunun dıında baka bir grup halinde Hazarlara tabiiyet düüncesinin
yanlı olduunu söylerken, Selçuk’un oullar ının isimleri ile ilgili olarak da , bu isimlere, olsa
olsa, Hazarlar ile ticari ve kültürel münasebetlerin bir tesiri gözüyle bakmaktan baka bir
mana verilemeyeceini çünkü, dier konar-göçer Ouzlar gibi Selçukoullar ının da slam’ı
kabul etmeden önce eski Türk inancına sahip olduklar ını belirtmitir 168. Buna paralel olarak,
167 Tanyu, a.g.e., s. 59-70.168 Osman Turan, “Selçuklular Tarihi ve Türk-slam Medeniyeti”, Boaziçi Yay., 8.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 74/145
Zeki Velidi Togan da Selçuk’un babası Dukak zamanında, Ouzlar ın yabgusunun aynı
zamanda Hazar hakanının naibi olduunu belirttikten sonra, Selçuklu ailesinde srail, Mikail,
Yusuf, Musa gibi isimlerin de Musevi Hazar kültürünün X. y.y.’da, Ouz aristokrasisi
arasındaki intiar ı olduunu söylemektedir 169.
Deerli tarihçilerimiz taraf ından ortaya konmu olan bütün bu görülere ramen, aynı
dönemde Hazarlarla iliki içerisinde bulunan dier Türk topluluklar ında benzer bir örnein
bulunmayıı, Selçuk'un Musevi dininden oluuna dair iddialar ın kesin olarak yanlı kabul
edilmesi gerektiini savunan görüleri tartıılır k ılmaktadır.
II. BÖLÜM
TÜRKLER N SLAMYETE GR
Bask ı, stanbul 1999, s. 57-61.168 Togan, a.g.e., s. 184.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 75/145
A) TÜRKLER N SLAMLA TANI MALARI VE TAVIRLARI
a) lk Temaslar
Türklerin Araplarla temaslar ının tarihi slamiyet’in ortaya çık ıından önceki döneme
uzanmaktadır ve anlaılan ran’daki Sasaniler aracılıı ile balamıtır. Miladi V.y.y. sonlar ına
doru, batıda Sasaniler’le temasa geçen Türkler, ran ve Orta Dou siyasetinde önemli rol
oynamaya balamılardır. Cahiliye dönemindeki Aa ve Nabiaa’nın, eserlerinde Türklerin
kahramanlıklar ından söz etmeleri, bu temaslar ın askeri yönden olduunu göstermektedir.
Ayr ıca Hz. Peygambere isnat edilen Türkler hakk ındaki hadislerde de çounlukla Türklerin
askeri özelliklerine iaret edilmesi, Araplarla Türkler arasındaki ilk ilikilerin askeri yönden
olduunu teyit eder 170.
Dört halife döneminden itibaren balayan fetih hareketi, Türklerle Araplar ın ve
dolayısıyla da Müslümanlıın temasının sıklamasına imkan vermitir ki ilk planda bu
temaslar, savalar yoluyla olmutur. Hz. Ömer Devrinde (634-644) mehur Kadisiye (636) ve
Nihavend (642) Savalar ında, asırlık Sasani Devleti’nin tarih sahnesinden bütünüyle silinerek
slam topraklar ına dahil edilmesi ile slam mparatorluunun doudaki hudutlar ı Ceyhun
nehrine kadar uzanmıtır 171. Bir taraftan kuzeyde Hazarlar ile, dier taraftan kuzeydouda,
Maveraünnehir’de mahalli Türk devletleri ile direkt temasa geçilmitir. Bazen bar ı, bazen de
sava halinde Kuteybe b. Müslim’in Horasan valiliine kadar (705) devam eden bu ilikiler
hakk ında maalesef yeterli bilgi bulunmamaktadır.
170 Güngör, Günay, a.g.e., s. 248, Zekeriya Kitapçı, “Orta Asya’da slamiyet’in Yayılıı ve Türkler”, Konya1994, s.101, “Benim douda Türk adını verdiim bir ordum vardır.”, “Türkler size dokunmadıkça siz deonlara dokunmayınız.”, “Ümmetimi, geni yüzlü, küçük gözlü, yüzleri deriden kalkanlar gibi olan bir kavimsürecek. Onlar üç defa Arap yar ımadasına kadar varacaklar. Birincisinde, kaçan kurtulur, ikincisinde bazısı kurtulur, üçüncüsünde ise, kökleri kazınır. Bunlar Türklerdir. Allah’a yemin olsun ki, onlar, atlar ını Müslümanlar ın mescitlerinin direklerine balayacaklardır.”...eklindeki hadislerin sıhhati konusunda bir tak ımtereddütler bulunmaktadır. Bununla birlikte, O. Turan, bu hadislerden uydurma olanlar ının bile, o dönemdeki
slam dünyasının Türkler hakk ındaki duygular ını dile getirmek bak ımından tarihi bir k ıymet ifade ettiklerineiaret etmektedir. Osman Turan, “Selçuklular ve slamiyet”, Boaziçi Yay., stanbul 1996, s. 10.171 Kitapçı, a.g.e., s. 82.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 76/145
Bununla birlikte Aaı Türkistan’da Türklerle ilk kayda deer sürtüme, 673 yılında
Horasan valisi Ubeydullah b. Ziyad komutasındaki 24.000 kiilik bir ordu ile
gerçekletirilmitir. Ubeydullah b. Ziyad, Buhara’ya yaptıı bu baar ılı seferde Buhara’nın
Türk asıllı melikesi Kabac (veya Khınık) Hatun’la yaptıı bir anlama gereince Buhara’dan
2000 okçu Türk’ü de beraberine alarak Basra’ya gelmi ve onlar ı daha sonralar ı “Buhara
Mahallesi” olarak anılacak bir muhite yerletirmitir 172. Bir sene sonra ise Semerkant’a
hücum eden Halife Hz. Osman’ın olu, Said, muharib
Türk unsurunun tekil ettii 30.000 esir genç ve Türk asilzadelerinden de 50-80 kii alarak
Merv’e dönmü, sonunda da bu asilzadeleri ba-bahçe ilerinde kullanmak üzere Medine’ye
götürmütür.
te Türkler arasında Müslümanlıın ilk kabulü, büyük ihtimalle bu köleler vasıtasıyla
balar. Çeitli vesilelerle slam toplumuna kazandır ılan ve daha sonralar ı “mevali” diye
anılan, aralar ında gerçekten de pek çok büyük alim, filozof ve devlet adamı çıkan bu Türkler,
sık ı bir slami eitime tabi tutularak salam birer Müslüman olmulardır. lk devirlerde bu yol
ile gelen Türklerden Müslüman olanlar ının sayılar ının bir hayli yüksek olduu
düünülmektedir 173.
b) Emeviler Dönemi
Emeviler döneminde, Türklerle slam ordular ının en kayda deer münasebetleri 705
yılında Horasan valiliine atanan Kuteybe b. Müslim zamanında gerçekletirilmitir. Burada
172 Hakk ı Dursun Yıldız, “slamiyet ve Türkler”, st. Ünv. Yay., stanbul 1976, s. 9, Kitapçı, a.g.e., s. 103.173Kitapçı, a.g.e., s. 104.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 77/145
kayda deer hususlardan biri de bir dizi savalar neticesinde Toharistan ve Maveraünnehir’i
tümüyle ele geçirmeyi baaran Kuteybe’nin yaptıı istila hareketlerine ramen, bu dönemde
Türkler arasında slamiyet’in fazlaca itibar görmemi olmasıdır. Bunun en önemli sebebini ise
Emeviler Devleti’nin, dolayısıyla Kuteybe’nin izledii bask ıcı, ezici ve müsamahasız bir
tarzda devam eden siyaseti tekil eder.
Öte yandan Kuteybe, askeri açıdan slam Devleti’nin aaı Türkistan’da faaliyet
gösteren en baar ılı Horasan valisidir. Kendisi bu bölge halk ını Müslümanlatırmak ve
slam’ın daha geni halk kitlelerine yayılıını temin etmek için çok ciddi bazı teebbüslerde
bulunmu ve tüm bunlar ı gerçekletirmek için cebir ve iddet kullanmaktan da çekinmemitir.
Kuteybe, önemli bir ticaret merkezi olan Beykent’i aldıktan sonra Buhara ve
Semerkant’ı ele geçirerek a’ta bir Arap garnizonu tesis ettiinde (705-715) tüm bu
ehirlerde ilk camileri ina ettirmi, bir çok Zerdüt, Budist ve Mani tapınaını camiye
çevirmitir. Büyük oranda bu dinlere taksim olmu bölgenin Türk, Fars ve Sod asıllı halk ını
slam’a ısındırmak için türlü yollara bavuran Kuteybe, bu amaçla Cuma namazına gelenlere
çık ıta para verdirmi, hatta onun zamanında Müslüman olan halk ın dini vecibelerini daha
kolay bir ekilde yerine getirebilmelerini salamak amacıyla, Kuran’ın Farsça okunmasına
müsaade edilmitir. Kuteybe ayr ıca, Müslüman olmu gibi görünen bölge halk ının, Araplar
uzaklaınca eski inançlar ını yaamaya devam etmelerini önlemek için, yerli halk ın evlerine
(msl. Buhara) Basra’dan ve Kufe’den getirdii Araplar ı yerletirmitir. Kuteybe böylece,
bölge halk ını her an denetleyerek, bazen tehditkar ve bazen de tevikkar tutumlarla slam’ı
örenmelerini ve yaamalar ını amaçlamıtır 174. Kuteybe’nin sürdürdüü bu siyaset aslında
baar ılı olmu ve slamiyet’e girenlerin sayısında büyük oranda bir artı görülmüse de175
174
Kitapçı, a.g.e., s. 108-109, Güngör- Günay, a.g.e., s. 255.175 “Anlatıldıına göre bu devirde, Buhara meliki Tu ad, müslüman olmu ve hatta olunun ismini de Kuteybekoymutur.”
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 78/145
koyu bir Arap milliyetçiliine saplanan ve Müslüman olan kavimleri Araplar ın mevalisi
(köle) sayan Emeviler’in izledikleri olumsuz siyaset, yerli halk ın tepkisine yol açmıtır. Bu
devirde Araplar ın camilere silahla gitmi olmalar ı da bunun en belirgin ispatı olsa gerektir 176.
Emeviler’in bu zalim ve menfaatperest tutumlar ı, Kuteybe’den sonra da devam etmi
olmakla beraber Türkler, yava yava slam dinine meyletmeye balamılardır.
Kuteybe’den sonra Horasan valisi olan Yezid bin Muhalleb (716), Cürcan’ı ele
geçirdiinde, bölgenin esir düen Türk asıllı hükümdar ı ul Tigin (650-719) adamlar ıyla
birlikte Müslüman olunca, valinin hizmetine alınmı ve en güvenilir adamı olmutur.177 ul
Tigin’in sülalesinden slam’a hizmet eden baka ahıslar da olmutur. Bunlardan biri el-uli
isimli yaklaık 10. yy.’da yaamı mehur tarihçidir 178. Bununla birlikte onun ahfadından
“uli” nispeti ile anılan birçok vezir, katip ve air olan Müslüman Türkler yetimitir.
slamiyet’in Türkistan’da yayılıının durakladıı bir devir olarak görülen bu dönem,
Emevi halifelerinin en dindar ı ve adili olan Ömer b. Abdülaziz’in hilafet makamına
geçmesine kadar devam etmitir. Kendisi,
bölgede slamiyet’in yayılması için çok ciddi teebbüslerde bulunmu ve bu amaçla valilere
ve sınır boylar ındaki komutanlara bir emirname göndererek Müslüman olanlardan bundan
böyle cizye alınmamasını emretmi, hatta bununla da yetinmeyip, Türklerden haksız olarak
toplanan vergileri iade bile ettirmitir 179. Ancak onun, Müslüman olanlardan vergi
alınmaması, her yerde han, hamam ve yol yapılması ve adil bir ekilde idare tesis edilmesini
176 Turan, “Türk Cihan Hakimiyeti”, s. 138.177
Daha ayr ıntılı bilgi için bkz. Kitapçı, a.g.e., s. 195-197.178 Yıldız, a.g.e., s. 152.179 Kitapçı, a.g.e., s. 200.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 79/145
öngören önemli fikirleri, gerei gibi uygulanmadıı için bu dönemde de bölgede slamı
kabul edenlerin sayısı umulduu kadar fazla olmamıtır.
Ömer b. Abdülaziz’in öldürülmesinden sonra halife olan Yezid b. Abdu’l-Melik
zamanında, Ömer’in hogörüyü esas alan siyasi uygulamalar ının hemen hemen hepsine son
verilmitir. Bu dönemde Ömer’in insancıl siyasetini terk ederek halktan Müslüman olsalar
dahi cizye ve haraç almaya balayan valilerin bu tutumlar ı yörede honutsuzlua sebep olmu,
hatta daha önceleri çeitli ekilde Müslüman olan pek çok insan bu yeni dinlerini terk ve isyan
etmeye balamılardır. Müslüman halk ın kendilerinden haksız yere vergi alınmasını protesto
etmek amacıyla bu isyan ve dinden dönme olaylar ı, ilk defa Buhara’da balamı, k ısa sürede
Sod ülkesine ve Semerkant’a sıçramıtır. Vergi memurlar ının aır ikence ve zulmü
sonucunda ba kaldıran bu Müslümanlar, Araplara kar ı dönemin Türgi hakanı Sulu Han’dan
(717-736) yardım istemek mecburiyetinde kalmılardır. Batıdaki bu hareketlenmeyi kendi
ülkesini menfaatleri açısından uygun bulan Türk Hakanı Sulu, yerli idarecilerle anlaarak,
Semerkant’a askeri birlikler sevk ederek Araplarla mücadeleye balamı ve yaklaık çeyrek
asır süren bu mücadelelerde Araplar ı bir çok kez malup etmitir. Hatta onun bu
baar ılar ından dolayı o dönemde kendisine “Hakan, Türk Hükümdar ı, en büyük hükümdar,
Ebu Müzahim (Araplara zor günler yaatan zahmet veren)” lakaplar ı tak ılmıtır 180.
Tüm bu isyanlar kar ısında Araplar ın Türkler kar ısında baar ısız mücadeleler
yaparak, Türk yurdunda huzuru temin edememeleri, bölgedeki Arap otoritesini iyice
zayıflatmı ve isyanlar ı bastırmak amacıyla bölgeye gönderilen fakat baar ısız olan valiler sık
sık azledilmeye balamıtır. Bu durum Emevi Devletinin sonunu hazırlamı ve Horasanlı Ebu
Müslim hilafet imparatorluunun dou bölgelerinde, Horasan ve Maveraünnehir’de
180 Kitapçı, a.g.e., s. 253.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 80/145
yönetimden memnun olmayanlar ın baına geçerek Emeviler yerine Abbasileri iktidara
getirmeye girimitir. Abbasilerin baa geçmesiyle de artık slam dünyasında yeni bir devir
açılmıtır.
Yaklaık bir asr ı kapsayan Emeviler devrinde Türklerden slam’a geçenlerin sayısı
oldukça azdır ki, bunun en mühim sebebi, Emeviler’in tak ındıı kötü tutumdur.
Esasen Emeviler dönemi boyunca sürdürülen fetih ve istila siyaseti, daha çok ganimet
ve eref arzusu üzerinde odaklandıından bu dönemde slamın, bölgede ve özellikle Türkler
arasında yayılıı olumsuz biçimde etkilenmitir.
Bilindii üzere, Arap istilasından önce Maveraünnehir’de, Türkler ve ranlılar hakim
durumdaydılar. Ayr ıca Sodlar ve Tacikler mevcuttu. Yönetici grup ise mahalli
hükümdarlardan olumakta olup bunlarla ortak olan ve “dihkan” denilen aristokrat zümre
hakim durumdaydı. Buna kar ılık halk, büyük bir sefalet içinde bulunmaktaydı. Böyle bir
siyasi tekilat altında tam manasıyla bir devlet dini mevcut deildi. Her tarafta ategedeler
bulunmaktaydı. Ayr ıca Nesturi Hıristiyanlıına, Budizm’e ve Mani dinine mensup
cemaatlerle birlikte Mazdeki ve Yahudi unsurlar da vardı. Türkler ise genellikle geleneksel
dinlerine mensuplardı. K ısacası Araplar bölgeye geldiklerinde, gerek siyasi ve gerekse de dini
bak ımdan birbirinden ayr ılan ve sürekli olarak birbirleriyle harbeden çeitli küçük emirlikler
ve cesur fakat tamamen tekilatsız silahörler sınıf ıyla kar ılatılar 181.
181 Güngör-Günay, a.g.e., s. 258, V. V. Barthold, “Mool stilasına Kadar Türkistan”, ( Haz. Hakk ı DursunYıldız), TTK. Yay., Ankara 1990, s. 196.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 81/145
Öte yandan bölgenin ekonomik gücü de Arap fetihleri için sürükleyici bir güç oldu.
Bölgeden geçen tarihi pek ticaret yolu ve Hint Baharat yolu, yörenin ekonomik durumu
üzerinde oldukça önemli bir etkide bulunmaktaydı.
te Emevi siyaseti, bu büyük ekonomik güç üzerinde odaklanmı ve bölgeden daha fazla
ganimet elde etme düüncesi birinci derecede rol oynamıtır. Bunun sonucunda Emevi
valileri, Müslümanlıı kabul edenlerden dahi gayri müslimlerin ödemek zorunda olduklar ı
haraç ve cizye vergilerini almaya devam etmilerdir. Nitekim 720’de Horasan valisi olan Said
b. Haris’in bozulan Türkleri takibe kalk ıan askerlerine “Sak ın onlar ı takip etmeyin. Onlar
müminlerin emirinin vergi kaynaıdır. Onlar ın katledilmeleri, verginin kaybolması demektir.”
eklinde talimat vermi olması, bu zihniyetin açık bir ifadesi olmaktadır 182.
Bununla birlikte Emevi halifelerinden Ömer b. Abdulaziz, dönemin Horasan valisi
Cerrah’a, Müslüman olanlar ı cizye vergisinden muaf tutmasını emretmi fakat vali, halifeye
Müslüman olduunu söyleyen kimselerin sünnet olmadıını ve camiye sadece vergiden
kurtulmak için geldiklerini bildirmitir. Bunun üzerine Halife ona, “Allah, Hz.Muhammed’i
dine davet için gönderdi, sünnet etmek için deil!” cevabını vererek halk ı slamiyet’e
alıtırmak istemitir 183.
Daha sonralar ı, slamiyet’i yaymak isteyen vali Eres de Semerkant ve Buhara’ya
adam göndererek mühtedilerden vergi alınmayacaını ilan etmitir. Fakat bölgedeki
Müslümanlar ın artıı ile ters orantılı olarak vergi
182 Güngör-Günay, a.g.e., s. 259.183 Turan, a.g.e., s.138.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 82/145
gelirindeki azalmalar ve bunun yanında dihkanlar ın (yerli toprak aristokratlar ı) nüfuzlar ını
muhafaza gayretleri, bu karar ın deitirilmesine sebep olmutur. Böylece yeni Müslüman
olanlardan vergi almamak için sünnet olmalar ı, Kuran’dan bir sure okumalar ı ve slam’ın
farzlar ını yerine getirmeleri art konulmutur. Ancak bu durum, slamlama hareketini
gelitirmemi, aksine Araplar ın yolsuzluundan ve valilerin, mallar ını gasbetmelerinden
bıkan halk, 728’de isyan etmitir 184.
te tüm bu sebeplerden dolayı Emeviler döneminde, Türkler arasında slamiyet’in
yayılıını fazla abartmamak gerekir. Esasen bu dönemde, Türkler arasında ilk Müslüman
olular, önceleri savalar ve daha sonralar ı da ticari sebeplerle elde edilen ve kendilerine
mevali denilen esirler, köleler ve cariyeler arsında balamı, bunu ehirlerde Müslüman
cemaatlerin oluması suretiyle kendini gösteren slamlama olayı izlemitir.
Bu dönemde Türgi Hakanı Nizak Tarhan (644-708), Toharistan hükümdar ı Yabgu
Bey, Sod ve Semerkant hükümdar ı Ak id Gurek (709-745) ile yine bu bölge Türklerinden
Gavyan, Bazan, Divani, Nemrun gibi bölgenin ileri gelen bazı simalar ının Müslümanlıa
girileri o dönemdeki önemli ferdi ihtidalardan bazılar ıdır. Bunlara ilaveten halktan bir
kesimin de Emeviler döneminde slamiyet’i kabul etmi olmalar ı ihtimali de göz önünde
tutulmalıdır.
Ayr ıca Nizak Tarkan’dan sonraki Türgi Hakanı Sulu’nun da slamiyet’e yak ın bir
ilgisi bulunmaktaydı. Emevi halifesi Hiam, ona bir elçi göndererek slam’a davet etmise de
Hakan Sulu askerlerini göstererek, eer slam’ı kabul ederlerse, artlar ını yerine
getiremeyeceklerini ve hayatlar ının bozulacaını söylemitir 185. Emeviler’in Irak valisi
184 Turan, a.g.e., s. 138.185 Zeki Velidi Togan, “ bnü’l Fakih’in Türkler’e Ait Haberleri”, Belleten XII / 45, s. 11-16.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 83/145
Mervan b. Muhammed zamanında da Hazar ülkesine bir sefer düzenlenmi, feci bir hezimete
urayan Hazar hakanı, sulh istemi fakat Mervan sulhu ancak Müslüman olması durumunda
kabul edeceini söylemitir. Bu artı kabul ederek ülkesine dönen Hakanla beraber slamı
öretmek amacıyla iki de fakih gönderilmitir 186. Ancak Hazarlar, bu anlamaya sadık
kalmayarak bir rivayete göre 740, Mesudi’ye göre de Harun Reid zamanında (786-809)
Musevilii resmen kabul etmilerdir 187. Yine bir rivayete göre daha sonralar ı Basmıllar sünnet
olma korkusu ile Müslüman olmak istemeyip, Sar ı Uygurlar ın arasına gitmilerdir 188.
c) Abbasiler Dönemi
Abbasiler, Ebu Müslim el-Horasani’nin önderliinde bir “halk ihtilali” ile iktidara
geldikten sonra, ç Asya ve Türkler arasında slamiyet’in yayılması için yeni bir devir
balamıtır. Nitekim Talas Meydan Muharebesi (751) ile Orta Asya’daki Çin hakimiyetini
tasfiye eden Abbasiler döneminde, yaklaık bir asırdan beri silahlı mücadeleler eklinde
seyreden Arap-Türk münasebetleri giderek dostane ilikilere dönümütür. Münasebetlerin bu
denli hızlı geliimindeki en büyük sebebi, hiç üphesiz Abbasilerin, Emeviler’in aksine daha
bar ıçıl bir siyaset izlemeleri tekil eder. Nitekim Abbasiler, halk ı Arap olmayan vilayetlerle,
halk ı Arap olan vilayetleri eit haklara sahip k ılacak bir idare kurmayı hedeflemilerdir 189.
Bu dönemde Türkler, Abbasi devleti hizmetinde daha fazla görev almaya
balamılardır. Türk tarihçisi el-uli’nin Cahiz’den naklettiine göre Türkler’e, devlet
idaresinde ilk kez görev veren kii, ikinci Abbasi halifesi Mansur (754-775)’dur. Nitekim
onun Hemedan valisi Zübeyir el-Türki idi. Ayr ıca aynı halifenin önemli komutanlar ından
186 Yıldız, a.g.e., s. 31.187
Turan, a.g.e., s. 70.188 Turan, a.g.e., s. 142.189 Barthold, a.g.e., s. 213.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 84/145
Badat yak ınlar ında kendisine ikta verilen Mübarek el-Türki ve yine Badat’ın kurulmasında
aktif rol alan ve halifenin yak ın adamı Hammed el-Türki bu dönemde öne çıkan simalardır 190.
Öte yandan Abbasiler devrinde, Türklerin halife ordular ı içindeki sayısı öyle artmıtır
ki, Harun Reid (786-809)’in muhaf ız birliini tamamen Türkler oluturmaktaydılar. Ayr ıca
Abbasilerin Bizans sınır ı olan Tarsus, Adana, Mara, Malatya ve Erzurum, bu halife
taraf ından “el-avasım”191 (sugur) adı ile müstakil bir bölge haline getirilerek, bu bölgeden ilk
kez Tarsus, Türk asıllı Ebu Süleym Ferec el-Hadim el-Türki öncülüünde tahkim edilmi ve
buraya Horasanlılardan oluan 3000 kiilik bir asker grubu yerletirilmitir. Öte yandan Harun
Reid, kendi saray muhaf ızlar ını da zırhlı Türk savaçılar ından oluturmakla, Türkler’e
orduda görev veren ilk Abbasi halifesi olmutur.
Abbasi halifelerinin en büyüklerinden biri olan el-Memun döneminde (813-33),
Türkler orduda aılıklı olarak yer almaya balarlar. Ki bu dönemde bizzat halife yanında
sefere çıkan ve isyanlar ın bastır ılmasında görev alan Türk komutanlar ından en önemlileri
Af in, Anas, Baga el-Kabir ve Hakan Urtuc’dur 192.
El-Memun’dan sonra onun yerine halife olan üvey kardei el-Mutasım (833-42) da
askeri ve ahlaki özellikleri üstün olan Türkler’e, orduda daha geni bir yer ayırarak, onlar ı
ordunun ana kuvveti haline getirmitir. Onun zamanında Takent, Semerkant, Fergana,
Urusana ve dier baka beldelerden getirilen Türk askerlerinin sayısı o denli çoalmıtır ki,
Badat ehri onlara dar gelmeye balamıtır. Mutasım, onlar ın ahlak ve karakterlerini
190 Yıldız, a.g.e., s. 54-55.184 “Bu hudut ehirleri sadece askeri kuvvetlerin merkezi deildi. Cihad mefkuresini besleyen dini ve kültürelfaaliyetler de buralarda kefediliyordu. slam devlet adamlar ı ve zenginlerin yaptıklar ı vak ıflarla bu tekilatınmaddi-manevi ihtiyaçlar ı kar ılanıyordu. Horasan ve Maveraünnehir’den gelen alim ve gaziler Toroslar’ınark ında kalan yerlere var ı p yerleiyor veya bir müddet sonra tekrar memleketlerine dönüyorlardı. Böylece daha
Selçuklulardan önce Müslüman Türkler, Anadolu ile münasebet kurmular; gaza niyeti ile geldikleri bumemleketi bir iki asır önce adeta müstakbel vatan olarak kefetmilerdir.192 Turan, a.g.e., s. 145, Güngör-Günay, a.g.e., s. 267, Yıldız, a.g.e., s. 67.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 85/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 86/145
Bata da belirtildii gibi bir ihtilal neticesinde Emeviler’in yerine geçen Abbasiler
döneminde, Türk-Arap münasebetlerinde büyük bir gelime görülmütür. Bu döneme kadar
savalar ve mücadelelerden ibaret olan Türk-Arap ilikileri, Abbasilerin daha müsamahakar
ve i birlikçi tutumlar ı neticesinde sıklamı ve olumlu bir biçimde gelierek Türkler arasında
slamlamanın hız kazanmasına imkan vermitir. Ancak unu da belirtmek gerekir ki tüm bu
olumlu gelimelere ramen bu dönemde Türk yurtlar ında kitle halinde slam’a giri
gözlenmemitir. Türkler arasında slam’ın yayılarak geni kitlelerin ihtidasına dönümesi
Samanoullar ı’nın hakimiyet döneminde gerçeklemitir ki, bu durum muhakkak ki k ısmi de
olsa Abbasiler devrindeki faaliyetlerin bir mahsulüdür.
d) Samaniler Dönemi
Devletin baında bulunan hanedan, Fars olmakla beraber halk ın çounluu ve giderek
artan bir oranda ordu ve idare unsurlar ının menei itibar ıyla, bir Türk devleti karakterini arz
eden Samani Devleti (892-999) X.yy’ı, Müslüman Orta Asya’nın bir altın çaı yapmayı
baarmıtır. Bu
dönemde ilmi ve iktisadi faaliyetler oldukça ilerlemi ve ticaret uluslararası düzeyde bir
gelime göstermitir.
Bu dönemde geni çaplı bir ticaret aına sahip olan Samaniler, sınırlar ını korumak ve
kervanlar ın güvenliini salamak amacıyla hudut boylar ında ribatlar ina etmilerdir. Öyle ki
bu devirde ribatlar ın sayısının on bini bulduu söylenir. Sadece Beykent’de binden sficap’da
ise bin yedi yüzden fazla ribat ina edilmitir 196. Böylece isiz güçsüzleri ve gayri memnunlar ı
196 Faruk Sümer, “Ouzlar”, TDAV. Yay., stanbul 1999, s. 84.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 87/145
civardaki kafirlerle savaarak gazilik unvanı almaya yönlendirmek amacıyla “Sipehsalar-ı
Gaziyan ve Reisü’l-Fiyan” adıyla reisleri anılan ve bünyesinde birçok gaziyi bar ındıran resmi
gaziler tekilatı oluturulmutur 197. Önceleri gaza yapan gazilere bar ınak yerleri olarak
yapılan ribatlar ın, askeri ve eitsel amacına zamanla ticari iler de eklenmitir.
Maveraünnehir’de bu ekilde cereyan eden ilmi ve ticari faaliyetler sayesinde
slamiyet, Orta Asya bozk ırlar ında yayılma imkanı bulmutur. Zira, genellikle Samaniler’in
kontrolünde bulunan büyük yol güzergahlar ı ve buralarda emniyet ve huzurun teminiyle
Beykent, Buhara ve Semerkant gibi büyük ehirlerde yaayan Müslüman tacir ve veliler
göçebe Türkler’e kolayca ulaabilmilerdir. Böylece slamiyet’i dar eriat kaideleri içinde
deil, geni ve yumuak bir ruh ve mana ile anlayarak, konar-göçerlere
telkin eden mutasavvıf Türk dervileri, slamlatırma faaliyetlerinde büyük bir rol
oynamılardır 198. Örnein ünlü mutasavvıf akik-i Belhi, dorudan Budist Türklerle
görüerek onlar ın slamiyet’i seçmelerinde etkili olmutur. Aynı ekilde Sufi brahim b.
Ethem de Budist Türkler arasında slamı yaymak için çalımıtır 199.
Samanilerin, Maveraünnehir’den gelen konar-göçerlere yak ın ilgi göstererek, onlar ı
bozk ırlardaki yeni kurulan ehirlere yerletirmeleri de Türkler arasında slamiyet’in yayılıına
katk ı salamıtır. Sınır boylar ına yerletirilerek yine Türklere kar ı sınırlar ı koruyan bu konar-
göçer Türkler, Samanilerin hizmetinde yerleik hayata geçmi ve hızlı bir ekilde slamiyet’e
girmeye balamılardır. Bu dönemde Müslüman olan Türkler, bir yere mescit, onun da
etraf ına çadırlar ını kurmak suretiyle yerleiyorlardı200. Mesela Ouz ve Karluk Türklerinden
oluan konar-göçerlerin Müslüman olarak bu ekilde mescit etraf ında yerlemelerinden
197 Güngör- Günay, a.g.e., s. 283.198
Turan, “Selçuklular ve slamiyet”, s. 12.199 Özaydın, a.g.m., s. 255.200 Barthold, a.g.e., s. 275.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 88/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 89/145
Bütün bunlarla birlikte, Türkler arasında slamiyeti devlet dini olarak kabul eden ilk devlet
dil (Volga) Bulgar Devleti’dir. Bulgarlar’ın slamiyet’i kabulleri de muhtemelen Hazar
Devleti içindeki Müslümanlar ve Harezm üzerinden gelen ticaret kervanlar ı vasıtasıyla
olumutur. Bulgar Hükümdar ı (lteber) Almı, Abbasi halifesinden slamiyet’in öretilmesi
için din bilginleri ve kale, cami, yapımına yardım için de ustalar istemitir. Halife Muktedir
de bunun üzerine 921’de bn Fadlan bakanlıında bir heyeti Bulgar ehrine elçi olarak
göndermitir 205.
Gerdizi’nin bildirdiine göre 500.000 hanelik büyük bir kavim olan Bulgarlar’ın
topluca Müslüman olular ı Türk dünyasında yeni bir devir balatmı ve bu tarihten sonra
slam, Türklerin konar-göçer kesimlerince de geni kabul görmeye balamıtır. Öyle ki bu
din, ancak bundan sonra Türklerin büyük bir k ısmının dini haline gelebilmitir.
Öte yandan, bu dönemdeki en önemli ihtidalardan birisi de hiç üphesiz 960 yılında
200.000 hanelik bir Türk topluluunun Müslüman oluudur. Faruk Sümer, bu kitlenin
Karahanlı hanedanının hakim olduu yerlerdeki Türk kavimleri (Yama, Karluk, Çiil,
Tuhsı) olduunu söylerken206, Osman Turan, bunlar ın kesin olmamakla beraber Ouzlar
olabilecei fikrindedir 207. Bunun nedeni herhalde bu topluluun kaynaklarda Türkmen olarak
isimlendirilmi olmasıdır. Bilindii üzere Maveraünnehir Müslümanlar ınca, Ouzlardan
Müslümanlıı kabul eden zümrelere, onlar ı gayri Müslim Ouzlar’dan ayırmak maksadıyla
Türkmen adı verilmekteydi. Fakat buna mukabil Kagarlı Mahmud, divanında, Müslüman
olan Karluk,
Çiil ve Yamalar’a da balangıçta Türkmen denildiini kaydetmitir. Her halükarda, hangi
boy olursa olsun böylesi geni bir grubun slam’a girii birkaç asırdır devam eden temaslar ın
205
bn Fadlan Seyahatnamesi, s. 43 v.d.206 Sümer, a.g.e., s. 79.207 Turan, “Türk Cihan Hakimiyeti...”, s. 157
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 90/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 91/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 92/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 93/145
dile getirmitir 209. Gerçekten, eski Türk dini, “Gök Tanr ı” inancına göre Türkler, slam’daki
gibi tek bir Tanr ı’ya inanmılar ve belki de ona atfettikleri ilahi sıfatlar ın, slam’ın ana
inancına yak ın olması sebebiyle, Müslüman olduktan sonra da, Allah adı kadar Tanr ı adını da
kullanmılardır.
Tek Tanr ı inancından baka slamiyet’teki cihad anlayıının, Türklerin savaçı ruhuna
ve cihan hakimiyeti davalar ına uygun gelmesi de ayr ı bir tevik unsuru olmutur. Nitekim,
slam’daki gaza ve cihad ile Türklerin, dünya üzerinde töreyi hakim k ılma anlayııyla
yaptıklar ı savalar, aynı mahiyettedir. Ayr ıca, slami anlayıa göre, sava sonunda elde edilen
ganimetin helal oluu da, Türklerdeki yama geleneinin benzeridir. Aynı ekilde, slam
öncesinde, Türk kültürünün mühim bir unsurunu tekil eden “Alplik” kavramı da, slamın
cihad müesseseleriyle örtüerek, slami devirde “Alp erenlik” eklini almı, kafirlere kar ı
sınır boylar ında cihad edenlere “Alp eren” ve “Gazi” denilmitir.
Öte yandan, eski Türk inancındaki ruhun ölmezlii, ahiret hayatı, cennet- cehennem
inancı, Tanr ıya kurban hadiseleri de, slamiyet’te daha olgunlamı ekliyle kar ılıını
bulmutur. Hatta, Türkler bu akidelere ait bir çok mefhumu, kendi inanç ve dillerinde
bulduklar ından, Müslüman olduktan sonra da kullanmılardır. Örnein; uçmak (cennet),
tamu (cehennem), yükünç (secde, namaz), ulu-gün (k ıyamet), yek (eytan), yazuk (günah)
vb. kelimeler, Türklerin slam’a girilerinden sonra da kullanılmı210, hatta bunlara, en eski ve
büyük Kur’an tercümelerinde de yer verilmitir.
Anlatılan tüm bu benzerliklerden dolayıdır ki, slamiyet, tarihleri boyunca, Yahudilik,
Hıristiyanlık, Budizm, Maniheizm gibi bir çok dini
209Turan, a.g.e., s. 150.210 Genç, a.g.e, s. 125-138.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 94/145
- k ısmi de olsa- benimsemi olan Türkler arasında , bu dinlere nazaran çok daha geni bir
ekilde kabul görmütür. Hatta denilebilir ki, Türklerin slamiyet’i kabulü, kendi ruh ve
karakterlerine uygunluundan dolayı, ses getirici bir tepki gösterilmeksizin , tabii bir seyir
halinde gerçeklemi ve Türkler bu dini, samimi bir biçimde benimseyip, giderek slamın
hizmetkar ı ve hatta koruyucusu olmulardır. O döneme ait yazılı kaynaklar da bunu açık bir
biçimde ortaya koymaktadır. Nitekim X.y.y. Arap corafyacılar ına göre, baka memleketlerde
zenginler, paralar ını ahsi zevk ve elencelerine sarf ederken, Türkistan halk ı, servetlerini
hayır ilerine ve din yolunda cihada vermekteydiler 211.
Bundan baka 921’de Abbasiler’in elçisi olarak Türk ülkelerinden geçerek dil
Bulgarlar ı’na giden bn Fadlan da, Türklerin Müslümanlıı ile ilgili olarak birtak ım olaylar ı
aktarmaktadır. Onun anlattıına göre, Bulgar hakanı Almı, bn Fadlan’a , adına hutbenin
nasıl okunacaını sormu, bn Fadlan da kendisinin ve babasının ismi ile okutmasını
söyleyince hakan, babasının kafir olmasından dolayı onun adının minberde okunmasını
istemediini, kendi ismini de onun koymasından dolayı bu ismi deitirmek istediini
belirtmitir. Bunu üzerine, halife Muktedir’in “Cafer” ismini alan hakan, babasının ismini de
Abdullah eklinde deitirmi ve bundan sonra da hutbe bu isimlerle okunmutur 212.
Yine bn Fadlan, Bulgar ülkesindeyken, insanlar ın, gecelerin çok k ısa olmasından
dolayı sabah namazını kaçırma korkusuyla geceleri uyumadıklar ını söylemektedir 213.
Bu ve buna benzer birçok hadise, dier Müslüman milletlere nazaran Türklerin
samimi Müslümanlıını açık bir ekilde ortaya koymaktadır.
211 Turan, a.g.e., s. 154.212 bn Fadlan Seyahatnamesi, s. 46-47.213
Aynı eser, s. 51.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 95/145
Bununla birlikte, slamiyet’in Türkler taraf ından, özellikle X. y.y.’dan itibaren geni
bir biçimde kabul görmesinde belki de en büyük etkiyi, Samaniler döneminde slam
dünyasının sınır bölgelerine iskan edilmeleri sonucunda gerçekleen temaslar salamıtır. Bu
sınır bölgelerinde Türkler’e aktar ılan slamiyet, daha çok dervilerin, gezgin din adamlar ının,
tüccarlar ın ve sınırdaki askerlerin sunduu bir halk dindarlıı biçiminde kendini göstermitir.
Orada Türklerin slamlatıktan sonra eski, her derde deva bulan, gaipten haber veren kamlar ı
ile özdeletirdikleri velilere ve gazilere atfedilen kerametler ve bu konuda sahip olunan inanç
ve uygulamalara rastlanmaktaydı. slamiyet’ten önceki eski Türk inancı ile alakalı çeitli
motifler, slami k ılıflara bürünmek suretiyle Türkler’e aktar ılıyordu. slam’ı bu ekilde
örenen Türkler, kendi kültürlerini slamiyet ile yeniden ekillendirmek suretiyle yeni dini
anlayılar gelitirmeyi baararak, söz konusu din ile olan balar ını
güçlendirebilmekteydiler 214. Baka bir deyile Türkler, slam ile sosyal ve kültürel hayatlar ına
yeni bir yön verirken, benliklerini yitirmeden, slamiyet’i, kendi mizaçlar ına uygun bir
görünüm kazandırmak suretiyle benimsemiler ve böylece kendilerine has bir slami anlayı
meydana getirmilerdir. Ancak bu durumun, slamın temeline herhangi bir zarar
vereceini düünmemek gerekir. Nitekim slam dininin aslı, esaslar ı ve kurallar ı her yerde ve
her zaman aynı ve deimez bir özellik taımakla birlikte her toplumun, slamı anlayıı ve
uygulama üslubu farklı olabilir. Bu sosyal gerçekten hareketle, slamı kabule baladıklar ı
yıllardan günümüze kadarki zaman dilimi içerisinde, Orta Asya’dan, Balkanlar’a uzanan
geni sahada, Türklerin de kendilerine has anlayılar ını aksettiren bir Müslümanlık tarzının
bulunması gayet doaldır. Bu anlamda, Türk Müslümanlıının, baka din ve inanç
mensuplar ına kar ı tak ındıı tavırdan, kiisel hayata, ibadetlerin icrasından, dini bayramlara,
toplumsal ahlaktan, ferdi ahlaka, hatta temel slami inançlar ın yorumlar ına var ıncaya kadar
214 Güngör-Günay, a.g.e., s. 286.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 96/145
üretilen bir tak ım kültür unsurlar ı ve zihniyet biçimiyle Arap ve Fars Müslümanlıından belli
ölçülerde ayr ıldıını söylemek mümkündür 215.
Dier taraftan, slami algılayıın toplumdan topluma deiiminin yanı sıra, aynı
Müslüman toplum içinde de devletten halka var ıncaya kadar slamın algılanı ve yorumlanı
biçimlerinde de bir farklılamanın olduu söylenebilir. Türklerin slamlaması da yerleik
kültür ve konar-göçer kültür gruplar ı arasında nispeten farklı bir boyutta gelime göstermitir.
Balangıçta slamı, bilginler eliyle deil daha çok mistik yönü aır basan derviler
eliyle örenen Türklerden, merkezi tekil eden ehir, kasaba vb. yerleik kesimlerde
yaayanlar, devletin destekledii eitim geleneine balı olarak, kitabi slam anlayıını
benimsemilerdir. Buna kar ılık, ehirden uzak, okuma yazma bilmeyen konar –göçerler ise,
önce ran sonra da Türk sufilerin eliyle getirilen tasavvuf aırlıklı Müslümanlık anlayıını
kabullenmilerdir. Böylece, k ısmi de olsa yaam biçimlerinin de etkisiyle bu Türkmenler,
f ıkhi izahlar ın ve kitabi bilgilerin ortaya koyduu dini anlayıa ilgisiz kalarak, eski kamlar ının
Müslümanlamı ekli olarak gördükleri, “baba, ata, dede” denilen, belli airetlere mensup
veli tipli insanlar ın telkin ettii inançlarla yetinmilerdir. Amelde Hanefi akideye, itikatta ise
Maturidi mezhebine balı olmakla birlikte, bu insanlar ın dini algılayıında, özünü Horasan
Melamiliinden alan bir tasavvuf anlayıı hakim olmutur.
IX.y.y. boyunca , bugünkü Afganistan’ın da bir k ısmını içine alacak ekilde , eski
Horasan mıntıkasında, eski Maniheist ve Budist mistik kültürü üzerine temellenmek suretiyle,
Basra ve Kufe sufi mekteplerinin kuru zühde dayalı, kuru tasavvuf anlayılar ına bir tepki
olarak, daha çok orta tabaka ve esnaf tabakası içinde doup gelien Melametilik mektebi,
215 Ahmet Yaar Ocak, “Türk Sufiliine Bak ılar”, letiim Yay., stanbul 2002, s. 79.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 97/145
slam tasavvuf tarihinin en ilginç olaylar ından birisidir. IX.-XI. y.y.larda, Hemedan, Niapur,
Herat, Belh ve Kabil gibi büyük kültür merkezlerinde, Ebu Hafs-ı Haddad (öl.874), Hamdun-i
Kassar (öl.884), Baba Tahir-i Uryan ve Ebu Said-i Ebu’l-Hayr (öl.1040) gibi büyük sufiler
taraf ından gelitirilen bu mektebin temel özellii, bol bol nafile ibadet etmek, riyazat yapmak
suretiyle Tanr ı’nın azabından emin olma ve cehennemden kurtularak cennete girme ümidine
dayalı zühdi tasavvufu reddetmesidir. O, bunun yerine, insanolunu yaratılmılar ın en
ereflisi olarak yaratan Tanr ı’ya, ak ve cezbe ile balanmak ve O’nun sevgisinin dıında her
eyi terk etmek suretiyle ilahi vuslata erme amacını taır; nefsi ve arzular ını, dünyayı
k ınayarak mistik mutlulua erieceine inanır 216. ste Türk tasavvuf anlayıı ve buna balı
olarak ortaya çıkan tarikatlar, özünü bu mektebin fikirlerinden alarak gelimi ve Türkler
arasında faaliyet gösteren sufileri sayesinde, Türklerin kendilerine has bir slami anlayı
ortaya koymalar ında en büyük rolü oynamılardır. Ancak, burada unu da belirtmeliyiz ki, IX.
y.y.’da ortaya çıkan Melami sufilerin, çevrelerince k ınanmaktan korkarak zühde ve nafile
ibadete tenezzül etmeyip, be vakit namaza sünnetten bakasını eklemeyen, fakat buna kar ın,
Allah ak ı, ilahi cezbe, insan sevgisi ve riyadan uzak, samimi bir slam anlayıını esas alan,
toplum hayatından kendini tecrit etmeyip, herkesle normal bir insan gibi iliki kurmayı
öngören meslekleri, ilerleyen zamanın ve deien mekanın da etkisiyle, yozlamaya yüz
tutmu ve gizli yapılan ibadet ihmal edilmeye balanmı, toplum içindeki Allah ak ını, ilahi
cezbeyi, insan sevgisini ve riyasız samimi inancı esas alan tavırlar ı daha da öne çıkmı ve bir
müddet sonra birinci hal iyice ihmal edilirken, ikinci hal ve tavırlar ön plana çıkmıtır.
Türkmen konar-göçerler arasında en fazla taraftar bulan ve dervilik faaliyetlerinin de
ötesinde, tarikat haline gelerek tekilatlanan tasavvuf hareketi, Ahmed Yesevi’nin kurduu,
216 Ocak, a.g.e., s. 118, 134, Ahmet Yaar Ocak, “Osmanlı mparatorluu’nda Marjinal Sufilik:Kalenderiler”, TTK. Yay., Ankara 1999, s. 11-22.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 98/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 99/145
Türkmen boylar ının anlayabilecei, hazmedebilecei, basitletirilmi bir hale getirebilmi
olması eklinde özetlenebilir 218.
Yesevi, Yesi’de ir ada baladıı andan itibaren çevresine toplananlara, slamın
esaslar ını, eriat hükümlerini, tarikatın adap ve erkanını öretirken, Türk halk edebiyatından
faydalanarak, basit ve anlaılır bir dil kullanmı ve görülerini “Hikmet” adı verilen
manzumelerle açıklamaya çalımıtır.
Onun öretilerinin Türk yurtlar ına ulaması görevini ise daha onun salıında
kendilerini bu ie adamı bulunan halifeleri üstlenmilerdir. Yesevilik, Mansur Ata (öl.1197),
Hakim Ata (Süleyman-ı Bakirgani) (öl. 1186), Zengi Ata v.b. önemli ahsiyetler aracılııyla
gelierek, tüm Türkistan’a yayılmaya balamıtır 219.
Maveraünnehir ve Fergana vadisinde kuvvetlenen Yesevilik, buradan Harezm’e
geçmi ve oradan da ran’a girmitir. Burada da XII.y.y. sonlar ında bir k ısım yerel unsurlarla
birleerek “Haydarilik” tarikatını dourmutur ki, bu tarikat Anadolu için de son derece
önemlidir.
Yeseviliin Orta Asya’dan, bir yandan Hindistan, bir yandan da Anadolu
istikametinde batıya doru yayılıını ise 1218’lerde balayan Mool istilası hızlandırmıtır.
Bu tarihten sonra Yesevi dervileri, hızla gelien istilanın önünden kaçarak çeitli gruplar
halinde Harezm, Horasan ve Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya girmilerdir. Yesevilik,
218 Ocak, a.g.e., s. 32.219 Köprülü, “Mutasavvıflar”, s. 87-97.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 100/145
burada da yine bir Haydari dervii olan Hacı Bektai Veli’nin öretilerinden yola çıkarak
XVI.y.y.’da kurulan Bektailii dourmutur.
Böylesi bir biçimde yayılma gösteren Yesevilik, Türkler arasında geni bir kabul
görerek henüz Müslüman olmamı Türkler arasında, slam’ın yayılmasını ve gerek bunlar,
gerekse de daha önce Müslüman olmular arasında Türk tasavvufunun yayılmasını
salayarak, standart bir slami algılama biçimi gelitirmitir.Bu nedenle denilebilir ki; Ahmed
Yesevi, slam ve Türk tarihi boyunca yaamı binlerce sufiden herhangi biri deil, aynı
zamanda Türk halk Müslümanlıının da adı bilinen ilk temsilcisi olmutur 220.
Ahmed Yesevi, ilhamını, yalnızca Allah’ın azabından ve gazabından korkmaya dayalı
zühdi tasavvufa deil, ilahi aka ve cezbeye dayalı, bu sebeple de geni bir hogörü ve insan
sevgisine aırlık veren, her türlü benlik
duygusunu k ınayan, Horasan Melametiyesinden alan bir tasavvuf anlayıına sahiptir.
Dolayısıyla kurduu tarikat de bu temel üzerine gelimitir.
Onun tasavvuf sistemi ve dolayısıyla Yesevilik tarikatı, daha baından beri, henüz
kitabi slam’ın tüm inceliklerini kavramaktan uzak Türkmen boylar ının oluturduu, sosyo-
ekonomik ve kültürel çevrenin yapısı gerei, çok muhtemel olarak eski geleneksel inanç ve
adetlerin geni ölçüde yeni slami kalı plar içinde yaatıldıı, heterodoks bir karaktere
sahiptir.Yesevi öretisi, Melami tasavvufun etkisiyle, slam’ın öngördüü farzlar ın dıında,
220
Ocak , a.g.e., s. 65, Köprülü, “Yesevi”, s. 212-213, Eraslan, “ s. 161, Ahmet TuranYüksel, “Ahmet Yesevi: Hayatı, Eserleri, Fikir ve Tesirleri”, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., C. 5,
s.548.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 101/145
Allah’ın azabından korkup, cehennemden kurtulmak amacıyla yapılan nafile ibadetlerden çok,
Allah ak ı, insan sevgisi, riyadan uzak durma ve gönüllere hitap etmeyi esas almıtır.
Ahmed Yesevi, öncelikle Hanefi f ık ıh usulünün bir gerei olarak salih örfe önem
vermi ve Türklerin slamlamasında Türk örfünü dikkate alan uygulamalarda bulunmutur.
Kendisi, Türklerin slam anlayıına milli bir üslup ve bak ı açısı kazandırmı, Arap
geleneklerini ve slami deerleri birbirinden ayırmak suretiyle, Araplar’dan gelen bazı
gelenekler yerine Türk örfünü koymutur. Onun ocaında yetien Türkmen babalar ı ve
eyhlerinin örettii slamiyet de eski Türk inancından ve dier bazı inançlardan gelen
inanılar ın, tasavvufi fikirlerle birlemesinden olumu ve medrese slam anlayıının dar
kalı plar ına sımayan bir nitelikte olmutur. Bu sebeple medrese eitimi görmü büyük slam
mutasavvıflar ı yanında, bu Türkmen babalar ı, entelektüel çevrelerce daima ithama maruz
kalmıtır.
III. BÖLÜM
ANADOLU’NUN FETH VE TÜRKLER N DN HAYATI
A) ANADOLU’NUN FETH VE TÜRKLEMES
Bilindii gibi, Büyük Selçuklu Devleti sultanı AlpArslan’ın 1071’de elde ettii
Malazgirt zaferi, Türkler’e Anadolu’nun kapılar ını açmı ve bu tarihten sonra Anadolu, süratli
bir ekilde Türkmen konar-göçerlerin yerlemesine sahne olmutur. Ancak, Anadolu’ya ilk
Türk girii, Hun Türkleri taraf ından gerçekletirilmitir.
Asya Hunlar ının devamı olan Batı Hunlar ı (Avrupa Hunlar ı), 359 ve 373 yıllar ında,
Derbent üzerinden inerek Azerbaycan ve Anadolu’ya iki defa ak ın yapmılardır. Urfa
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 102/145
Piskoposu Efraim; “Onlar, Yecüc Mecüc süvarileridir. Atlar ıyla f ırtına gibi uçarlar. Onlara
hiç kimse kar ı koyamaz” demektedir 221. Daha sonralar ı 395’de yeniden harekete geçen
Hunlar, Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya yönelmi ve Basık ve Kursık adlı iki ba buun
idaresinde tertiplenen bu ak ında Hun süvarileri, Erzurum bölgesinden itibaren Karasu, Fırat
vadilerini takiben Malatya’ya ve Çukurova’ya ilerlemiler, bölgenin en tahkimli kaleleri olan
Urfa ve Antakya’yı bir müddet kuattıktan sonra Suriye’ye inmiler ve geldikleri yoldan geri
dönmülerdir. Bu, Türklerin Anadolu’da tarihi kayıtlarla sabit ilk görünüleri olmalıdır 222.
Hun Türklerinin istilasından sonra Bizans hakimiyetindeki Anadolu’ya, ikinci Türk
istilası, Sabarlar (Sabirler, Sibirler) taraf ından gerçekletirilmitir. Tanr ı Dalar ı’nın batı
bölgeleri ile li Irmaı dolaylar ında, Hunlara tabi olarak yaayan Sabarlar, 508 yılında
hakimiyet alanlar ını Dou Avrupa yönünde genileterek, 515-516 yıllar ında, til, Don ve
Kuban ırmaklar ı arasındaki topraklara yerleerek baımsız bir devlet kurmulardır. Bu corafi
konumlar ı gerei hem Sasaniler hem de Bizansla kar ı kar ıya gelen Sabarlar, Sasanilerle bir
ittifak yaparak Bizansla mücadeleye balarlar. te bu mücadeleler dolayısıyla Sabar Türkleri,
Kafkaslar ın güney bölgelerine kadar olan Bizans memleketlerini istila etmilerdir. Daha sonra
onlar, ileri hareketlerine devam ederek, Kayseri, Konya, Anakara ehir ve yörelerine iddetli
ak ınlar yaparak pek çok ganimet ele geçirmilerdir. Bu geçici istila harekatından sonra
Kafkas dalar ını aarak yurtlar ına geri dönen Sabarlar, yapmı olduklar ı bu ak ınlarla,
Bizans’a aır bir darbe indirmi oldular 223.
Anadolu’ya sadece doudan deil, Balkanlar üzerinden de Türk gruplar ı girmitir ki
bunlar Bulgar, Avar, Uz, Peçenek, Kuman-K ı pçak gibi Türk boylar ıdır. Hatta Malazgirt
221 Laszlo Rasonyi, “Tarihte Türklük ”, Ankara 1971, s. 68.222
Kafesolu, a.g.e., s. 73, Mustafa Kafalı, “Anadolu’nun Fethi ve Türklemesi”, Atatürk Kültür MerkeziYay., II. Bask ı, Ankara 1998.223 Ali Sevim, “Anadolu’nun Fethi, Selçuklular Dönemi”, TTK. Yay., Ankara 1993, s. 33-35.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 103/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 104/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 105/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 106/145
verilen bu derviler, uçlarda toplanarak hem Türkmenleri daha salam bir ekilde
slamlatır ıyor hem de uçlardaki gaza ruhunu canlandır ıyorlardı. Misyoner ruhlu bu Türk
dervileri, isimsiz kahramanlar olarak savalarda en ön saflarda bulunarak, bu halleriyle
orduya manevi güç vermekteydiler. Öyle ki, onlar ın olaanüstü menk ı beleri “Gazavatname”
türü eserlerle bize kadar ulamıtır 225. Bu ekilde Anadolu nüfusu ve kültürü ile Türkleip
slamlaıyor, fetih hareketi de manen tamam olmaya balıyordu.
Anadolu’nun Türklemesi ve slamlaması hadisesinin bu isimsiz kahramanlar ının bir
k ısmı yukar ıda belirtildii üzere gazilerle birlikte memleket açmak ve fütuhat yapmakla
megul bulunduklar ı gibi, bir k ısmı da civardaki köylere veya tamamen bo ve tenha yerlere
yerleerek oralarda müridleri ile beraber ziraatla ve hayvan yetitirmekle megul oluyorlardı.
Onlar, tercihen bo topraklar üzerinde kurduklar ı zaviyelerle de bulunduklar ı yerleri yava
yava bir köy, bir kültür ve tarikat merkezi halinde tekilatlandır ıyorlardı226.
Bu merkezlerde gündelik iler ve dünyevi faaliyetler yanında asıl olarak olgun insan
yetitirme, çevreye iyi örnek olma üzerinde durulmaktaydı. Aynı zamanda fetihlere bilfiil
katılmak üzere muharip insanlar da yetitiriliyordu.
Orta Asya’dan gelen muhacir ak ını batıya doru ilerledikçe bu ak ının öncüsü olan
derviler ve onlar taraf ından kurulan zaviyeler de batıya doru ilerleyerek çoalmılardır.
Öyle ki, bugün Anadolu’nun hemen hemen her köesinde rastladıımız yatırlar, tekke ve
zaviyeler, türbeler, halk arasında sadece menk ı beler vasıtasıyla yaayan, tarihi ahsiyetleri
unutulmu bu mühim ahıslar ın Anadolu’nun fethinde ve Türklemesinde ne denli önemli bir
rol oynamı olduklar ını anlamamızı salamaktadır.
225 Mehmet Demirci, “Müslüman Türklerde Tasavvuf”, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., C. 5, s. 495.226 Ömer Lütfi Barkan, “Kolonizatör Türk Dervileri”, Vak ıflar Dergisi II, stanbul 1974.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 107/145
Askeri istilalarla ve hatta daha öncesinde Anadolu’ya gelerek bo yerlere var ı p
yerleen, toprak ileri ve din propagandası yapan bu dervilerin
tesis ettii zaviyeler, sosyal ve dini anlamda önemli bir propaganda ve kültür müesseseleri ve
yeni açılan memleketlere yerleen Türk muhacirlerin yerleim ve tekilatlanma merkezleri
olmulardır.
Ancak burada belirtilmesi gereken önemli bir husus da udur ki; balangıçta yeni
açılan veya bo bulunan topraklar ı enlendirmek, imar ve iskan etmek amacıyla tesis edilen
zaviyelerin kuruculuu vazifesi, devlet teekkül ettikçe bir memuriyet eklini almı, hatta
Selçuklu sultanlar ı, büyük bir hürmet ve muhabbet besledikleri bu eyh ve derviler için yeni
fethettikleri yerlerde tekkeler ve zaviyeler kurmu olmalar ına ramen bu müesseseler,
zamanla bozularak amacından sapmı ve bir nevi parazit haline dönümütür.
C) DN DURUM
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 108/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 109/145
için yeni fethedilen bölgelerde tekkeler ina ettirmi ve bunlara zengin vak ıflar tesis
etmilerdir.
te bu gelen mutasavvıflar ın etkisi altında Anadolu’da balayan sufilik cereyanı,
esasen Türk olan, ancak daha çok Arap-Acem kültürlerinin etkisi altında kalan büyük
merkezlerde farklı bir biçimde teekkül ederken, yabancı kültürlere kayıtsız kalan ve kavmi
geleneklerine sık ı sık ıya balı olan k ırsal kesim Türkmen zümreleri arasında da farklı bir
biçimde gelime göstermitir. Nitekim, medreselerin hakim olduu ehir ve kasabalarda,
özellikle Maveraünnehir, Horasan, Harezm v.b. bölgelerin büyük kültür merkezlerinde doup
gelien ve yüksek bir tasavvufi anlayıa sahip olan tarikatlar ın mensubu, medrese eitimi
görmü sufiler etkili olurken, konar-göçer Türkmenler’in yaadıı k ırsal kesimlerde ise daha
çok ifahi ve eski inançlar ın slami bir renge bürünerek yaatıldıı popüler tasavvuf anlayıına
sahip, Ahmed Yesevi’nin geleneini yansıtan sufiler ilgi görmütür.
Bu dönemde Anadolu’da tasavvuf tarihinin çok önemli simalar ına tesadüf
edilmektedir. Bunlardan, özellikle medrese hakimiyetindeki ehir ve çevrelerinde etkili olmu
ahıslardan bazılar ını u ekilde sıralayabiliriz; en bata kabaca “kainattaki her eyin, tek
yaratıcı olan Allah’ın tecellisi olduu, gerçek varlıın O olması dolayısıyla, bütün varlıklar ın
hakikatte O’nun varlıından baka bir ey olmadıı” eklinde özetlenebilecek “Vahdet-i
Vücud” telakkisini en sistemli ve olgun seviyesine eritiren büyük sufi “Muhyiddin
Arabi”(öl.1241)227, Konya’da Evhadüddin Kirmani (öl.1237), Tokat’ta Fahreddin Iraki
(öl.1289), Kayseri ve Sivas’ta Mirsadü’l- bad’ın yazar ı Necmeddin Razi (Daye) (öl.1256),
Ahi Evran (öl.1261), Mevlana Celaleddin Rumi (öl.1273)228.
227 Ahmet Yaar Ocak, “Selçuklular ve Beylikler Döneminde Düünce”, Genel Türk Tarihi Ansiklopedisi,
Yeni Türkiye Yay., C.4, s. 432 .228 M. Saffet Sar ıkaya, “Türklerin slamlama Süresince Mezheplerin ve Tarikatlar ın Yeri”, TürklerAnsiklopedisi, s. 505, Bardakçı, “Türklerin Sosyal ve Kültürel Hayatında Tasavvuf ve Tarikatlar ın Yeri”,
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 110/145
Öte yandan konar-göçer Türkmen topluluklar ı arasında yayılan tarikat erbaplar ına
gelince; bunlardan öne çıkmı simalar arasında en bata Baba lyas (öl.1240), Hacı Bektai
Veli (öl.1270), Sar ı Saltuk (1293), Barak Baba (öl.1307), Yunus Emre (öl.1320), Aybek
Baba, Kumral Abdal, Abdal Musa, Geyikli Baba’yı sayabiliriz.
Anadolu’ya sadece dinsel manada deil, sosyal, kültürel, siyasal vb. açılardan
damgasını vurmu ve günümüzde de etkileri bir ekilde devam eden bu ahıslardan bazısı
konumuz itibar ıyla büyük önem taımaktadır. Bunlardan ilki, Seyyid Ebu’l Vefa (öl.1107)
taraf ından kurulduu belirtilen Vefaiyye Tarikatı’nın Anadolu’daki en önemli uzantısı
Babailer ve kurucusu olan Baba lyas Horasani’dir.
Mool istilası sırasında Anadolu’ya sıınan Türkmenlerden olan ve I. Alaeddin
Keykubad devrinde buraya gelip Amasya’ya yerleen Baba lyas’ın kurduu hareket ve
liderliini yaptıı isyanın adına “Babailer” denmektedir 229. Adını isyana öncülük eden Baba
lyas Horasani’den ve onun Kefersud’da halifesi olan Baba shak’tan alan bu isyan, içinde
k ısmen yerli halktan da bir kesim bulunmakla birlikte, büyük çounluunu Selçuklu
Anadolusu’ndaki daınık yaayan, heterodoks bir slam anlayıına mensup konar-göçer
Türkmen kitlesinin sahneye koyduu büyük bir toplumsal harekettir 230.
Baba lyas ve Baba shak önderliinde balayan bu hareket, Dou ve Orta
Anadolu’daki nüfus kesafetinin artması, sosyal ve iktisadi dengelerin bozulması, siyasi
yönetimin keyfilii ve devletin halk ına yabancılaması neticesinde ortaya çıkmıtır 231.
Kefersud’dan Adıyaman, Malatya ve civar ına, Amasya’dan Tokat, Sivas, Çorum ve bugünkü
Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., C. 7, s. 452, Fuad Köprülü, “Anadolu’da slamiyet”, nsan Yay., 2.Bask ı, stanbul 2000, Fuad Köprülü, “Türk Tarih-i Dinisi”, Abdullah Ayk ın , Basılmamı Yüksek Lisans Tezi,Erciyes Ünv.229 Hasan Basri Öcalan, “Anadolu Selçuklular ı Zamanında Tasavvuf Düüncesi”, Türkler Ansiklopedisi., C. 7,s. 466-467.230
Ocak, “Türk Sufiliine Bak ılar”, s. 261-262.231 M. Saffet Sar ıkaya, “Türklerin slamlama Sürecinde Mezheplerin ve Tarikatlar ın Yeri”, TürklerAnsiklopedisi, Yeni Türkiye yay., C. 5, 505.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 111/145
Yozgat havalisine, oradan da K ır ehir yak ınlar ına kadar yayılan isyan, K ır ehir yak ınlar ındaki
Malya Ovası’nda isyancılar ın yenilgiye uratılması suretiyle bastır ılmı ve Baba lyas
Amasya’da , Baba shak da Malya Savaı’nda öldürülmütür 232.
Bu isyan her eyden önce merkeze kar ı gelitirilen, bir bak ıma siyasal amaçlı,
toplumsal bir ayaklanma olup, kesinlikle heterodoks slam’ın Sünni slam’a kar ı giritii bir
din savaı deildir. Bunun en açık delili, isyanın hedef olarak Sünni halk ı deil, yalnız ve
yalnız Selçuklu yönetimini hedef almı olmasıdır. Ayr ıca bu isyanın iilikle de bir ilgisi
yoktur 233.
Babailer isyanı, güçlükle ve büyük k ıyımlarla bastır ılabilmise de , sultanı Konya’dan
kaçırtacak kadar Selçuklu yönetimine korkulu anlar yaatmı ve Anadolu Selçuklu
Devleti’nin de epeyce zayıflamasına sebep olmutur. te bu aamadan sonra isyanın harekete
geçirdii kitleler, Anadolu’da bundan sonraki mezhebi ve tasavvufi tüm Sünni slam dıı
propaganda hareketleri için elverili sosyal tabanı tekil etmitir.
Malya Savaı sonrasında yapılan katliamdan kurtulan Babai dervileri, 1246 Mool
igaliyle beraber, bask ı altında kalmadan, daha rahat bir ortamda yaayabilmek ümidiyle,
özellikle Bizans sınır mıntıkalar ında ortaya çıkmaya balayan uc beyliklerine giderek,
oralarda hem fetihlere katılmılar hem de dini görülerini yaymaya çalımılardır. 14. y.y.
balar ına rastlayan bu dönemde Babai dervileri artık halk arasında “Rum Abdallar ı
(Abdalan-ı Rum)” olarak anılmaya baladılar. Bu Rum Abdallar ı , Babailer isyanının tarih
sahnesine çıkardıı bir olgu olup, Alevilik-Bektailik, ite bu miras üzerine doup
232
Ahmet Yaar Ocak, “Babailer syanı; Aleviliin Teekkülü”, stanbul 1996, Dergah Yay. 2. bs., s.128,135.233 Ocak, a.g.e., s. 146-147.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 112/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 113/145
bunun kadar önemli bir baka ayin de “krar Ayini” denilen tarikata giri merasimidir.
Maniheizm’deki dine kabul ayini ile çok kuvvetli benzerlikleri olan bu ayin, tarikata kabul
edilmeye ehil olan kadın ve erkekleri, eski mensuplara tanıtan önemli bir merasimdir.
Maniheizm’in Bektailie tesiri bundan ibaret olmamı , mehur “eline, diline, beline sahip
olma” desturu da söz konusu Maniheist tesirlerle Bektailiin ayr ıcı nitelii haline
gelmitir 238.
K ır ehir yak ınlar ında, daha sonra kendi adıyla anılacak beldeye yerleen Hacı Bekta,
Türk yaamının toplumsal ve dinsel pratikleriyle az çok Sünni slam görüntüsünü, Orta Asyalı
sufi, Ahmed Yesevi’nin etkisini taıyan bir tasavvuf sisteminde birletiren Türkmen babalar ı
hareketinin bir parçası olmutur. Bu Türkmen kitleleri arasında zamanın eyhi olarak genel
bir kabul görmü olan Hacı Bekta, çevresindekilere çera kullanımı, lokma ve sema etmek
de dahil olmak üzere, basit ritüellerin temellerini öreterek kendisine, müridler ve halifeler
yetitirip öretisini yaymaya çalımıtır.
Bütün bu sufilere ilave olarak, 13. Asırda Türkler arasında en yaygın ve etkin,
tasavvufi yönü de olan sosyal teekkül üphesiz “Ahilik” olmutur. I. Gıyaseddin Keyhüsrev
devrinde Konya’ya gelen Evhadüddin Kirmani’nin damadı ve Ahi Evran diye bilinen eyh
Nasıreddin Mahmud b. Ahmed el-Hoyi (öl.1261) taraf ından “fütüvvet” tekilatının bir devamı
olarak kurulan Ahilik, önceleri bir esnaf tekilatı iken, daha sonra, kurulan zaviyeleriyle bir
tarikat görünümü alarak Anadolu’da yayılmıtır.
Örgütlenme biçimiyle ehir halk ı ve konar-göçer halk arasında bir nevi köprü vazifesi
de gören Ahilik, Anadolu’da bu iki halk kitlesinin dini hayat ını da bir ölçüde birletirmeyi
238 Ahmet Yaar Ocak, “Bektailik”, DA., C.5, s. 376, Köprülü, a.g.e., s. 33-34.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 114/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 115/145
Böylece, 13. y.y. balar ından itibaren Anadolu’nun her köesine ulaarak, zaviyelerini
kuran Ahiler, bulunduklar ı bölgelerde iskan ve buna balı olarak da bölgelerin
slamlamasında önemi tartıılmaz bir rol oynamılardır.
IV.BÖLÜM
GEÇMTEN GÜNÜMÜZE ANADOLU TÜRKLER N N D N DURUMU
Bugün genel bir kabule göre, dünya üzerindeki Türklerin büyük bir çounluu
müslümandır. X. y.y. balar ında slamı kabul etmeye balayan ve
XI. y.y.’ın ilk yıllar ında çounluu Müslüman olarak Horasan’a geçen Selçuk Ouzlar ı, ara
ara daha önceki bölümlerde üzerinde durulduu üzere,
slamiyet’e girdikten sonra bile eski inançlar ıyla alakalı pek çok gelenei
muhafaza etmilerdir. Bunlar ın torunlar ı olan bugünkü Anadolu Türkleri arasında da eski
inanç ve adetlerin derin izlerini görmek mümkündür. Bugün artık inançtan öte birer gelenek
olarak yaatılan bu dinsel törelere hayatın her alanında rastlanabilmektedir. Bu bölümde
üzerinde durulacak konunun esası, ite bu eski Türk inançlar ından kalma geleneklerin,
içtimai hayatımızın hangi safhalar ında ve ne suretle yaatıldıını genel hatlar ıyla, örnekler
dahilinde ortaya koymak olacaktır.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 116/145
A) TABAT LE LGL NANILAR VE PRATKLER
Türkler, tarihlerinin en eski devirlerinden itibaren tabiata ait bazı
unsurlara kutsallı
k atfetmilerdir. Kendisine kutsiyet atfedilen bu mefhumlar ın belki de en önemlileri dalar
olmulardır. Orta Asya’da, Türklerin yaadıı bölgelerdeki dalar ın çou Türkçe, “mukaddes,
büyük ata, büyük hakan” manalar ına gelen, “Han Tanr ı”, “Buzta Ata”, “Bayın Ula” v.b.
adlar taımaktadır. Göe yak ınlıklar ı ve yükseklikleri nedeniyle daima ululuk, yücelik ve
ilahilik timsali olan bu dalar, Türkler taraf ından mukaddes sayılmı, bu sebeple, dini ayin ve
törenler genellikle yüksek varlıklar ın ve Tanr ının mekanı olarak düünülen dalarda ve
tepelerde icra edilmitir. Mesela, Hunlar ın eski vatanı olan “Yen-sin-an” yahut “an-din-
an” sıradalar ındaki “Han-yoan” daı, Hunlar ın her yıl Tanr ıya kurban kestikleri da idi.
Bundan baka “Gan-tsuan-an” daı da Hunlar ın mukaddes dalar ından biri idi. Hun
hakanlar ı, Çin ile yaptıklar ı sözlemeleri, Hundaı denilen bir daın tepesinde kurban keserek
içtikleri antla teyit etmekteydiler 243.
VII. y.y.da, Kök Türkler dahil tüm Türk boylar ı, mehur Ötüken adındaki ormanlı daı
mukaddes tanıyorlardı ve hakanın çadır ı da buradaydı. “Vey-u” adlı Çin yıllıında verilen
bilgilere göre, Ötüken’in batısında bulunan ve “ülkenin himayeci ruhu” manasına “Budun
nli” adını taıyan bir baka da da aynı ekilde kutsal sayılmaktaydı244. Bunlardan baka
Orkun Kitabeleri’nde geçen “Iduk Ba”245 ve “Tamag Iduk Ba”246 adında iki da vardı ki,
adlar ından da anlaılacaı üzere bunlar da kutsal kabul edilmekteydiler.
243 nan, a.g.e., s. 48-50.244
Lev Nikolayeviç Gumilev, “Eski Türk Dini”, Türk Kültürü XXXII, S. 377, s. 520.245 B.K., dou yüzü, 25. satır.246 B.K., dou yüzü, 29. satır.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 117/145
Öte yandan, Ugurlar’ın “Kut Daı” efsanesi, slam öncesi devirlerde yaamı olan
Türkler taraf ından, bazı da, tepe ve maaralar ın kutlu sayıldıını göstermesi açısından ilgi
çekicidir. Bu efsaneye göre, Uygurlar ın mutluluk ve bereket salayan kutsal dalar ı “Kut
Daı” idi. Bu da Çinliler taraf ından götürüldükten sonra, Uygurlar perian oldular 247.
Ünlü slam corafyacılar ından Gerdizi de”Zeyne’l Ahbar” isimli eserinde Çiil ve
Türgilerin “Ulu-da” denilen bir daı takdis ve bu da üzerine yemin ettiklerini, burasının
Tanr ının ikametgahı olduuna inandıklar ını söylemektedir 248. X. y.y.’da Kagarlı da
divanında Türklerin büyük bir da gibi, gözlerine ulu görünen her eye Tanr ı dediklerini ve
bu yüzden bu gibi eylere yükündüklerini belirtmitir 249. Ancak burada bir yanlı anlamanın
olduu muhakkaktır. Nitekim Türklerde yükünmek secde etme manasından baka bir saygı
göstergesidir.
Yukar ıda örneklerle anlatılmaya çalıılan, dalar ın bu ekilde kutsal olduuna inanç,
Türkler arasında slamiyet’ten sonra da varlıını sürdürmütür. Dede Korkut hikayelerinde,
Dirsehan olu Boaçhan destanında, anası olunun baına gelen felaketi, daın kendisinden
bilir ve “otlar ın bitmesin, sular ın akmasın, geyiklerin taa dönsün” diye daa bedduada
bulunur 250.
Bir tak ım da ve tepeleri kutsal sayma adeti, Anadolu’ya gelen Yörük ve Türkmenler
arasında da hayatiyetini devam ettirmitir. Nitekim ulu dalara, yüksek tepelere, Yörük ve
Türkmenlerce de saygı ile bak ılmı, buralar, kutlu makamlar ve esrar dolu yerler olarak
addedilmitir. Bugün hemen hemen her tepede, geçitte, da eteklerinde birer yatır ın
247 Hikmet Tanyu, “Türklerde Tala ilgili nançlar”, Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1968,s. 35-36.248
een, a.g.e., s. 88.249 Genç, a.g.e., s. 129.250 Ergin, a.g.e., s. 21-37.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 118/145
bulunuyor olması, bunun en açık göstergesidir 251. Ancak burada dikkat çekici olan bir ey de,
çok sayıda insan taraf ından ziyaret edilen, adak ve kurbanlar sunulan bu yatırlar ın bir
çounun kimlikleri bilinmiyor olmasıdır. Oysa, kimlikleri bilinen yatırlar genel olarak da
tepe balar ında deil, yerleim merkezlerindedir. Dolayısıyla, üzerinde bulunduklar ı daın
adını alan bu yatırlar ın ihtimal, tamamının gerçek yatırlar olmayı p büyük bir k ısmının gerçek
olmayan bir tak ım sembollerden ibaret olduu sonucuna varmak doru bir düünce olabilir. O
zaman eldeki örnekler göz önünde bulundurularak, slam öncesi devirde, da ve tepelerle
ilgili inanaılar ın slami devirde böyle kimlii mechul evliya haline dönütüü
söylenebilir.252.
Günümüzde yaayan eski Türk inancıyla alakalı geleneklerden birisi de bazı ta ve
kayalar ın kutsallıına olan inanıtır. Bilindii üzere, slam öncesi devirde da ve tepeler gibi
bir tak ım talar da Türklerce kutsal sayılmılardır. Uygurlar ın ünlü “Kut Daı” efsanesi,
bunun güzel bir örneini tekil eder. Hayli tanınmı bu efsanede, Uygur ülkesinin refahının
Kut Daı adıyla bilinen iri bir yeim kayasına balı olduu, bu kaya
sayesinde ülkenin ve halk ın felaketten uzak bir hayat sürdükleri anlatılmaktadır 253. Bununla
birlikte el-Biruni de Ouzlar ın bereketli bir pınar ın yanındaki bir taı kutlu saydıklar ını
söyler 254.
Ta ve kayalar ı kutsal sayma adeti, bugün dahi Türklerin yaadıı pek çok bölgede
tüm kuvvetiyle sürmektedir. Yakutlar, K ırgızlar ve Tatarlar ın, Altay bölgesindeki büyük
kayalar ı takdis ettikleri, bunlarda bazı ruhlar ın mevcudiyetine inandıklar ı tespit edilmitir.
251 Eröz, a.g.e., s. 100.252
Ocak, “Bektai Menak ıbnamelerinde ..”, s. 76.253 Cüveyni, a.g.e., s. 103.254 een, a.g.e., s. 195.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 119/145
Anadolu’da da aynı inancı gözlemlemek mümkündür. Mesela Nevehir’de halk, Hacı Bekta
Türbesi yak ınındaki ortası delik bir kayadan geçerek dileklerinin kabul edileceine
inanmaktadır. Yine bu ehirde, aynı bölgede bulunan irice bir kayanın üzerinden ba aaı
kaymanın, pek çok hastalıa iyi gelecei inancı da mevcuttur. Diyarbak ır’ın Dicle ilçesinde
de buna benzer bir inanı vardır. Yöre halk ı, bölgede bulunan bir türbenin duvar ına ta
yapıtırdıklar ında, dileklerinin kabul olacaına ve orada mevcut, ortası delik bir taın içinden
geçmenin, hastalıklar ı iyiletireceine inanırlar. Yine inanca göre türbe yanındaki talar da
romatizmaya iyi gelmektedir. Bugün Anadolu’da ve Türkiye dıındaki Türklerde mevcut olan
tala ilgili bütün bu inanı ve uygulamalar, eski Türklerin slam olmadan önceki devirlerdeki
inanılar ın birer bakiyesidir.
slamiyet’ten önceki Türk inançlar ı arasında en yaygın olanlar ından birisi de bazı
aaçlar ın kutsi kabul ediliidir. Eliade, dier inanılarda olduu gibi bunda da aacın maddi
varlıının deil, özelliklerinin ve temsil ettii gücün, aacın kutsiliini tekil ettiini, bu
sebeple aacın kutsal kabul edildiini belirtir 255.
Emel Esin’e göre, Hunlar her yıl yaz bitiminde, muhtemelen Ötüken’de bulunan
“Ejder ehri” denilen bakentlerinde, yaptıklar ı ayini, ehrin yak ınındaki daın eteinde
bulunan bir çam aacının yanında icra ediyorlardı. Sonradan burada, bir de dut aacı yetimi
olup, Hunlar her ikisini de kutlu sayıyorlardı256. Ayr ıca To-balar “ta-ev” içinde atalar ı için
Tanr ıya kurban kesmekte, kurbandan sonra da kayın aaçlar ı dikmekteydiler. Sonra bunlardan
Tanr ısal ve kutsal ormanlar meydana gelirdi257. Kök Türkler ve Uygurlar da, “Ötüken Yı”ı
(Ötüken Ormanını), kutsal tanımaktaydılar.
255
Mircea Eliade, “Kutsal ve Dindıı” (Çev. M. Ali K ılıçbay), Gece yay., Ankara 1991.256 Emel Esin, “Türk Kozmolojisi”, .Ü. Edebiyat Fakültesi Yay., stanbul 1979, s. 81-83.257 Eberhard, “Çin’in imal..”, s. 80.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 120/145
Aaca kutsallık atfetme hali, Türk destanlar ında da kar ımıza çıkmaktadır.
Cüveyni’nin bildirdii bir efsaneye göre, Uygurlar, atalar ının Karakurum’da, Tugla ve
Selenga nehirlerinin birletii yerde bulunan fesuk (f ıstık) ve tur aaçlar ı arasına inen bir
ııktan türediklerine inanmaktaydılar 258. Uygurca yazılmı Ouz Destanı’nda anlatıldıına
göre, Ouz Kaan, ikinci kar ısını bir aaç kavuunda bulmutu259. Reideddin’in derledii
destana göre ise, yine Ouz Kaan, K ıl-Barak kavmi ile savaırken, ölen askerlerinden birinin
ei, yak ınlarda içi oyulmu bir aacın içinde bir çocuk dourmu ve Ouz, bu çocuun adını
“K ı pçak” koymutur ki, K ı pçak, kabuk kelimesinden çıkmıtır. Türk dilinde, içi çürümü ve
oyulmu aaca denir 260.
slami devirde yazılan Dede Korkut hikayelerinde de aaçla ilgili inanılara rastlamak
mümkündür. Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüü hikayede, Basat Tepegöz’e, atasının “kaba aaç”
olduunu söyler 261. Öte yandan, Osmanlı Türklerinde de bu aaç çok deerli sayılmaktadır.
Aıkpaazade, Murad Han’ın Gelibolu seferini anlatırken kaba aaçtan u ekilde bahseder;
“...vardılar. “Devletli Kaba Aaç” dedikleri yere kondular. Murad Han da bir kaba aaca
arkasını verdi, oturdu. Bir zaman geçtikten sonra birbiri ardınca adamlar geldi: “Hanım! Hak
Teala kudretiyle o hisar yık ıldı.” Dediler…O aaca ki, han arkasını vermiti: “Bu aaç
Devletli Kaba Aaçtır” dedi. O aaca böyle denmesi, hanın bu sözündendir. O aaç imdi
dahi vardır. Kütük olmutur. Yanında bir kuyu dahi vardır 262.
Örneklerden de anlaıldıı üzere, Türkler arasında daha ziyade meyvesiz aaçlar,
bunlardan da çam ve benzeri cinsten olanlar mukaddes sayılmaktaydı. Aaç ile ilgili inanılar,
çaımızda Altaylarda da hala devam etmektedir. Çocuu olmayan Saha kadınlar ı, mukaddes
258 Cüveyni, a.g.e., s. 103.259 Bahaeddin Ögel, “Türk Mitolojisi I”, TTK. Yay., 3.bask ı, Ankara 1998, s. 117.260
Togan, a.g.e., s. 26.261 Ergin, a.g.e., s. 169.262 Aık Paaolu Tarihi, Atsız Tercümesi, MEB. Yay., stanbul 1992, s. 56.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 121/145
bir aacın dibinde, ak boz at derisi üzerinde “yer sahibi”ne yalvar ırlar, alaya sızlaya dua
ederler, bundan sonra çocuk sahibi olanlar bunun, Tanr ıdan ve yer ruhlar ı taraf ından
verildiine inanırlar 263. Altaylarda ayr ıca aaçlara paçavra balayı p dilekte bulunma adeti de
mevcuttur. Yer ruhlar ına saçı olarak sunulan bu paçavraya “yalma” denir. Bu adet günümüz
Türkiyesinde de çok yaygın bir biçimde yaamaktadır. Yörükler, Türkmenler ve daha bir çok
köy halk ı, ulu aaçlar ı kesmenin iyi bir ey olmadıına, uursuzluk getireceine inanırlar,
bazı kutlu aaçlara da çaput balarlar. Bununla birlikte bu aaçlar ın dibinde bulunan
yatırlardan da dilekte bulunurlar 264.
Dalar, talar, aaçlardan baka Türk din tarihi içerisinde bazı sular da ıduk
sayılmılardır. Kök Türkler ve Uygurlar, Tamir Nehri’nin baına veya kaynaına, kutsallık
izafe etmiler ve Orhun, Selenga, Tola... gibi ırmaklar ı da kutsal kabul etmilerdir. Kutsal
kabul edilen bu ırmaklar ın, sular ın ve göllerin balıklar ını avlamak ve onlar ı yemek dahi yasak
sayılmıtır. Bununla birlikte, slam tarihçisi Gerdizi, Kimeklerin XI. y.y.’da, rti ırmaını
ululadıklar ını bildirmitir.
Türkler slamiyet’i kabul ettikten sonra da su ile ilgili inançlar, varlıklar ını
sürdürmülerdir. Bugün Anadolu’nun bir çok bölgesinde Hıdırellez kutlamalar ında, kadın ve
k ızlar ın Tanr ıya dilek yazı p, suya atma
adetleri tespit edilmitir. Büyü yapılan biri denizi geçerse büyünün bozulacaına inanılır 265.
Anadolu’da suyun kutsal kabul edilmesine inancın baka bir göstergesi de çeitli hastalıklar ın
tedavisi amacıyla ifalı addedilen su gözelerine, pınarlara, ulu aaçlar ın kenarlar ındaki ya da
kayalar ın dibindeki su kaynaklar ına gidilerek ifa umulmasıdır. Ayr ıca, suyun kötülükleri
temizleyecei inancı da vardır. Bugün pek çok bölgedeki inanca göre, kötü rüya gören biri, bu
263
nan, a.g.e., s. 167.264 Eröz, a.g.e., s. 106.265 nan, “Makaleler I”, s. 492-493.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 122/145
rüyasını suya anlatırsa rüyanın kötü etkilerinin ortadan kaldır ılacaına inanılır. Suyu temiz
tutma inancı da bugün halk arasında yaamaktadır. Hava karardıktan sonra, evin dıına su
dökülmemesi, suyun ak ı p geçtii yerlere tükürülmemesi, ienmemesi, bu tür hareketlerde
bulunulduunda çarpılınacaı inancı ve cezalandır ılma korkusu, Türk inançlar ının yaayan
son biçimleridir 266. Bununla birlikte, bugün hala su veren birine söylenen “su gibi aziz ol”
eklindeki atasözü de suyun Türk halk ı taraf ından ne denli önemli ve kutsal oluunu açıkça
göstermektedir.
Tüm bunlar ın dıında ate de Türkler taraf ından öteden beri kutsal bir güç olarak
görülmütür. Özellikle kötülüklerinden üphe edilenler için ate, Türklerde bir temizleme
aracı olarak düünülmütür. Kötülükleri defetme amacıyla atele temizleme uygulaması, Batı
Kök Türklerde mevcuttur. VI. y.y.’da onlar ın ülkesine gelen Bizans elçisi Zemerkhos ve
elçilik heyeti, hakanın huzuruna çıkmadan önce, yanmakta olan atein etraf ında döndürülmü
ve böylece kötülüklerden ar ındır ılmaya çalıılmıtır 267. Yine, Bizans elçisi Simokatta, Kök
Türklerin töreleri ve inançlar ı hakk ında bilgi verirken, onlar ın son derece olaanüstü bir
biçimde atee saygı gösterdiklerini söylemitir 268. Bunun gibi X. y.y.’da Makdisi eserinde,
K ırgızlar ın ölülerini yaktıklar ını, çünkü atein ölünün cesedini günahlardan temizlediine
inandıklar ını belirtmitir. Aynı ekilde Gerdizi de bu bilgiyi teyit edecek eyler söyler. Onun
anlattıına göre; K ırgızlar, Hindular gibi ölülerini yakarlar, atein eyanın en temizi olduuna,
ona düen her eyin temizlendiine, atein ölüyü pislik ve günahlardan temizlediine
inanırlar 269. Bugün Sibirya halklar ında, Altaylılarda ve Sahalarda, atein temizleyici olduu
inancı devam etmektedir. Temizlenmesi lüzumlu eyalar, ate arasından geçirilir. Doum
yapmı kadınlar da yine ate ve tütsüyle temizlenir. Hastalıklarla mücadelede bile atein payı
266 Yaar Kalafat, “Dou Anadolu’da Eski Türk nançlarının zleri”, Atatürk Kültür Merkezi yay., Ankara1995, s. 54.267
Güngör-Günay, a.g.e., s. 48 – 49.268 Grousset, a.g.e., s. 96.269 een, a.g.e., s. 193, 77.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 123/145
büyüktür. Hiç üphesiz, slam öncesi devre ait atein kutsallıı inancının bu ve bunlara benzer
bazı tezahürleri, Anadolu’da günümüzde de devam etmektedir. Deiik yörelerde uygulanan,
atee atılan üzerlik otu ile hastayı tütsüleme, koyun sürülerini iki ate öbei arasından
geçirerek çeitli hastalıklardan ve nazardan koruma, pislikten temizleme gibi pratikler, hemen
ilk anda akla gelen örneklerdir. Dier taraftan, yak ın bir zamana kadar Anadolu’nun pek çok
yerinde düün, bayram vs. zamanlarda, yak ılan atelerin üzerinden atlamak, çevresinde
raksetmek, dönmek eklinde oynanan “Sinsin” oyunu da, eski ate ile ilgili inanılar ın
içeriinin, deierek folklora yerlemi bir eklinden baka bir
ey deildir 270. Ayr ıca bugün mezarlarda, türbelerde, yatırlarda, dergahlarda mum yak ılı p
buralardan medet beklenmesi de eski inançlarla alakalıdır. Bunun kökeni de ihtimal, atein
kutsal kabul edildii dönemlere uzanmaktadır.
Sünni halk arasında görülen bu uygulamalar, Alevi ve K ızılbalarda daha belirgin ve
aslına daha yak ındır. Tahtacı Türkmenlerinde her sabah evde yak ılan ate büyük bir hürmet
görür. Kadınlar bu ateten aldıklar ı yanan bir kor parçasını, evin tüm odalar ında dolatırarak,
içerisini kötülüklerden ar ındırdıklar ına inanırlar. Hasta çocuklar ya da yetikinler, iki taraflı
yak ılan ate öbekleri arasından geçirilmek suretiyle tedaviye çalıılır 271. Yine Bektai ve
K ızılba zümrelerinde atee duyulan bu saygı, ocaın da takdis edilmesine yol açmıtır.
Onlara göre ocak, aydınlıktır, ııtan eydir. O makama niyaz edilir. Edremit’in Çamcı
Köyü’ndeki Tahtacılar, sa ellerini ocaa sürer ve dudaklar ına götürürler, bıyıktan çeneye
doru süzülen el, sonrasında kalbe konulur. Aydın’ın Alamut Köyü’ndeki Tahtacılarda da,
göçer olduklar ı günlerde öyle bir adetin mevcudiyetinden bahsedilmektedir; “Baba, evlenen
olu için çadır yaptır ır, yeni evli çift bu çadıra gelir, damadın babası bir kurban keser ve
270
Ahmet Yaar Ocak, “Alevi ve Bektai nançlarının slam Öncesi Temelleri”, letiim Yay., 3. Bask ı,stanbul 2002.271 Ocak, a.g.e., s. 193.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 124/145
“ocaı ebediyen tütsün” diye ilk atei yakar. Buna “yeni ocak uyandırma” denilmektedir 272.
Ayr ıca Alevilerin Cem ayinlerinde de ate eksik olmaz.
B) SOSYSL HAYATTAK NANÇLAR VE PRATKLER
Daha önce de deinildii gibi, slamiyet’ten önceki inançlarla alakalı gelenekler
günümüzde de hayatiyetlerini devam ettirmektedirler. Bu inançlarla ilgili adetlere bugün
Anadolu’nun pek çok bölgesinde, doum, ölüm, evlenme v.b, günlük hayatın her alanında
rastlamak mümkündür. Bu adetlerden belki de en yaygını evlenme ile alakalı olanlardır.
Bilindii gibi Türk hayatında evlenme, çocuk sahibi olma, en mühim olaylardan biri kabul
edilir. nsan evlenince toplum içindeki itibar ı da artar. Eski inançlarda rol sahibi olan iyi ve
kötü ruhlar ın, ata ruhlar ının, e bulmada, iyi bir yuva kurmada, çocuk sahibi olmada etkili
olduu inancı günümüzde de varlıını korumaktadır. Evlenmek isteyen fakat bu isteklerine
eremeyen genç k ız ve erkekler, k ısmetlerinin kapalı olduuna inanır ve bunu çözmek,
k ısmetlerini açmak için bir tak ım yollara ba vururlar; yatır ve türbeleri ziyaret edip adak
adarlar, büyü ve benzeri yollara bavururlar; kilit açma, Hıdrellezde niyet ve dilek ile k ısmet
açma uygulamalar ı bunlar arasında sayılabilir. Bu gençler, bu yollardan biriyle k ısmetlerinin
açılacaına, sevdiklerine kavuabileceklerine inanırlar. Ayr ıca yeni evlenen gelinin ayaının
altına isim yazmak, gelinin duvaındaki tellerden koparmak gibi bir çok benzeri yol ile de ,
bahtlar ının açılacaına, evleneceklerine inanırlar 273.
Düün sırasında uygulanan bazı pratikler de eski Türklerdeki saçı adetinin bir
devamıdır. Mesela pek çok yörede rastlanılan gelin eve girerken önüne bir küp dolusu kuru
yemi atılması, gelin ve damadın baından dar ı, buday, para v.s. saçılması buna güzel bir
örnektir. Amaç, eve giren gelin ve güveyin birlemesine mani olma ihtimali olan ruhlar ı,
272 Eröz, a.g.e., s. 70-71.273 Kalafat, a.g.e., s. 101.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 125/145
cinleri vs. bu saçılarla memnun ederek uzaklatırmaktır. Saçının buradaki dier bir
fonksiyonu da uur ve bereket temin edici oluudur. Türk inançlar ı içinde, saçının bu
fonksiyonu ile ilgili örneklere, Dede Korkut hikayelerinde sık sık rastlanmaktadır 274.
Günümüzde izlerine rastlanılan eski inançlarla ilgili adetlerden birisi de doum ile
ilgili olanlardır. Mesela pek çok yörede,“Alkar ısı, Al, Albastı” gibi isimlerle anılan,
lousalara musallat olduuna inanılan ruh, bunlardan en çok bilinenidir. Bir çok bölgede
anneyi bu kötü ruhtan korumak amacıyla geceleri onu yalnız bırakmazlar. Doum için
gelenler, evde bulunanlar, gece doum yapanı beklerler. Doum sırasında eve giren eya
dıar ı çıkar ılmaz, doum yapanın bulunduu yerde ıık söndürülmez. Hatta bu kötü ruhun
errinden koruma amacıyla anne ve bebein yastıklar ı altına bıçak, çak ı, makas v.b. eyalar
konulur.
Bununla birlikte, daha önce çocuu doup ölenler, yeni doan çocuklar ına “Yaar,
Dursun vb.” adlar koyarlar ki burada, bu adlar sayesinde onlar ın yaayacaı inancı vardır.
Hatta Kayseri’de çocuu doup da yaamayanlar, yeni doan çocuklar ının yaaması için, yedi
yaını dolduruncaya kadar, her yıl kurban keserler ve çocuk yedi yaını doldurmadan,
yak ınlar ı dıındaki kimseye gösterilmez. nanca göre bu uygulamalar sayesinde çocuk kötü
ruhlar ın ve kem gözlü insanlar ın errinden korunmu olur.
Doum ile alakalı yaatılan adetlerden birisi de “k ırklamadır”. nanca göre, k ırk ı
dolmayan çocuk dıar ı çıkar ılmaz, aksi halde çocuun baına bir felaket geleceine inanılır.
Çocuun k ırk ını çıkarmak için uygulanan pratikler de oldukça ilgi çekicidir ki burada, eski
inançlar ın kalıntılar ı oldukça bariz bir biçimde göz çarpar. Bu uygulamalardan birisi u
274 Ergin, a.g.e., muhtelif sayfalar.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 126/145
ekildedir; çocuun k ırk ının çıkar ılacaı gün bir kazanın içine k ırk fincan su konulur ve bu
suyun içine de k ırk tane çak ıl taı atılır. Anne ve bebek bu su ile yıkandıklar ında, onlar ın
bütün kötülüklerden ar ındıklar ına inanılır. K ırklama adeti, bugün Anadolu’da oldukça geni
bir alana yayılmı olup bununla ilgili uygulamalar oldukça fazladır.
Bugün ölümle alakalı uygulanan bazı pratiklerde de eski inançlar ın izleri
sürülebilmektedir. Eski Türkler can ve ruh mefhumunu, genel olarak “t ın” kelimesiyle ifade
etmilerdir. Bu aynı zamanda nefes anlamını da içermekteydi. Dou Türklerinde bu kelime
aynı anlamda kullanılırken, Türkiye Türkçesinde ancak, “dinlenmek, dinlemek” kelimelerinde
kalmıtır 275. Eski Türkler ölümü, nefesin kesilmesi, ruhun bedenden uçup gitmesi eklinde
tasavvur etmiler ve ruhun ölmezliine inanıldıından bazen, öldü yerine “uçtu” tabirini
kullanmılardır.276 Bugün de öldü demek yerine”dünya deitirdi”, “Hakka yürüdü” gibi
terimler kullanılmaktadır.
Eski Türklerin ölüm kar ısında yaptıklar ı bazı pratikleri daha önceki bölümlerimizde
anlatmıtık. imdi, bu ve buna benzer pratiklerin günümüzde uygulanı p uygulanmadıına
bakalım; daha önce k ısaca bahsetmi olduumuz gibi, eski Türklerin ölümle alakalı en önemli
adetleri, ölünün arkasından “yo aı”(ölü yemei) vermek ve yas tutmaktır. Bu adetler
aynısıyla günümüzde de varlıklar ını devam ettirmektedirler. Ölünün arkasından yas tutma
geleneine hemen hemen her yörede rastlamak mümkündür. Mesela Ankara, Polatlı yöresinde
bu adet tüm canlılııyla yaatılır. Ölümün gerçekletii andan itibaren ölünün yak ını olan
kadınlar, ölüyü metheden, onun üstün özelliklerini içeren aıtlar yakmaya balarlar. Hatta bu
yak ılan aıtlar bazen ölü yak ınlar ının fenalık geçirmesine sebep olabilecek kadar etkili
olurlar. Aıttan baka, bugün Anadolu’nun hemen her bölgesinde ölümün gerçekletii ve
275 nan, a.g.e., s. 176.276 Gömeç, a.g.m., s. 101.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 127/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 128/145
Tahtacılar ı’nda da ölen gelinler, altın ve ziynet eyasıyla beraber gömülürmü, bu durum eski
Tahtacı mezarlar ının, eski Türk mezarlar ı gibi birer hazine olduunu göstermektedir 279.
C) SOSYAL HAYATLA LGL DER NANÇ VE UYGULAMALAR
279 Eröz, a.g.e., s. 88.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 129/145
a) Yamur Duası
Türk hayatında su ve yamur, hayatın ve bereketin kaynaıdır. Bunun en belirgin
göstergesi de onun, bugün de “rahmet” sıfatı ile anılmasıdır. Türk dünyasının hemen hemen
her yerinde yamur yaıyor yerine, “rahmet yaıyor” denmesi de bu yüzdendir. Böylece
onun, Tanr ının bir iyilik baıı olduu vurgulanır 280.
nanıa göre eskiden Türkler sahip olduklar ı “yada” adlı bir ta sayesinde istedikleri
zaman yamur yadırabilmekteydiler. Yada taı ile alakalı bilgilere önceki bölümlerde
deinmitik. Günümüzde, kuraklık zamanlar ında, yamur yadırmak için Türklerin yaadıı
bir çok bölgede, çeitli yöntemlere bavurulmaktadır. Mesela Ural dalar ının dousunda
yaayan Bakurtlarda, yamur tılsımı olarak birbirini suya atmak, birbirine su serpmek adeti
vardır. Bundan baka Anadolu’nun bazı bölgelerinde de yamur duası ile ilgili gelenekler
arasında k ırk bir taa dua okuyup suya atmak adeti tespit edilmitir ki bunun, yada taı ile
ilgili bir gelenek olması muhtemeldir.
Abdulkadir nan, Anadolu’nun birbirinden uzak bölgelerinde yaptıı gezintiler
sırasında çocuk oyunlar ı arasında, yamur tılsımı ile ilgili , “çomçe gelin”, “kepçe kadın”
veya “gelin gogk” denilen oyunlar ı tespit ettiini söyler. Onun anlattıına göre, kuraklık
zamanlar ında çocuklar toplanı p bu oyun için bir büyük tahta kepçeyi çocuk gibi giydirirler ve
bir aacın ortasına balayı p iki ucundan iki çocuk tutar. Böylece çocuklar ev ev gezerek;
Çomçe gelin ne ister, çomçe gelin su ister,
280 Kalafat, a.g.e., s. 113.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 130/145
Ver Allahım, ver, yamur ile sel,
Koç koyun kurban, göbekli harman,
Yaz yamuru yalancı, gavur k ızı dilenci,
Ver Allahım, ver yamur ile sel
Koç koyun kurban, göbekli harman.
diye türkü çaır ırlar. Her evden bir kadın çıkarak “kepçe gelin”in baına su döker ve
çocuklara bir ey verir 281. Bu adetin de eski inançlarla bir ilgisinin olması muhtemeldir.
b)Kurban
Eski Türkler, Tanr ıyı memnun etmek, Onun r ızasını kazanmak, yardımını salamak,
isteklerini O’na kabul ettirmek amacıyla kurban keser ve saçı yaparlardı. Bu inançlar ın
izlerine de Anadolu’nun hemen hemen her yerinde rastlanmaktadır. nsanlar sevinçli
günlerinde ükür, sık ıntılı günlerinde sık ıntılar ının daılması için, yamurun yaması,
hastalıktan kurtulmak, belalar ın defi ve dileklerinin kabulü için Allah’a kurban adarlar ve
keserler. Bunlardan baka ölenlerin ruhu için kurban kesme adeti vardır ki bu, ata ruhlar ı ile
ilgili inançlar ın bir devamından baka bir ey deildir.
c) Büyü ve Nazar
Eski Türklerde muska ve tılsımlar kullanma adeti ve bunlar ın her türlü bela ve
musibetlerden koruyacaına inanmak oldukça yaygındı. Bu ve buna benzer adetler
günümüzde de uygulanmaktadır. Yine yapılan bir sihri engellemek , onun etkisini yok etmek
281 nan, a.g.e., s. 164-165.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 131/145
maksadıyla uygulanan kur un dökme adeti amanizmle ilgilidir, Bakurtlar buna, “kut kuyuv”
derler 282. Günümüzde sihir yapmak veya yapılan sihri bozmak amacıyla halk, genellikle
hocalara bavurmaktadır. Okuyup üflemek, ip balamak, muska yazmak vs. usullerle büyü
yaptıklar ını söyleyen bu hocalar, aslında aman kalıntısı kimselerden baka bir ey deildir.
Bundan baka, yine Anadolu’da, “cindar” adıyla bilinen ve hastalar ın vücuduna girdiine
inanılan cinleri kovarak yahut emrindeki cinlerle gelecei ve gaybı kefederek bazı
kehanetlerde bulunan kiilerin de, amanistler arasında yardımcı ruhlar ını çaırarak hastanın
içinden fena ruhlar ı çıkarmaya çalıan veya gelecei
örenen amanlardan fark ı olmadıı ortadadır 283. Bugün bahsi geçen ahıslara giderek,
yaptırdıklar ı muskalar ve tılsımlarla derdine deva arayanlar ın sayısı azımsanmayacak
derecede çoktur. Bütün bunlar, yüzlerce yıldan beri slamiyet’in, Anadolu’da eski inançlar ın
fonksiyonlar ını silip atamadıını göstermektedir.
Bununla birlikte, Anadolu’da halk arasında nazar olgusu da oldukça yaygın bir inançtır.Bazı insanlar ın olaandıı özellikleri olduuna ve bunlar ın bak ılar ının kar ılar ındakikimselere rahatsızlık verdiine, kötülük yaptıına inanılır. Bunun önüne geçmek için“nazar boncuu”, “deve boncuu”, “göz boncuu” v.s. tak ılır. Bununla, kem gözlüahıslar ın bak ılar ındaki kötü gücün, bu boncuklara geçeceine inanılır. Nazar inancı daeski Türk inançlar ındandır. Bugün, istenmeyen bir olay duyulduunda, tahtaya el ile üçkere vurma adeti de, kötülüklerden korunmak, kötü ruhlar ın duymasını önlemek amacına
yönelik eski bir inanı
tı
r. Bundan baka, Ankara yöresinde, nazar dediine inanı
lan kiiyitedavi amacıyla, avuca alınan tuz, ba üstünde üç kere döndürüldükten sonra atee atılır.Tuzun atete çıtırdamasıyla nazar ın çıktıına inanılır. Bunun da atein kötülükleritemizledii ile ilgili inançlardan kalma bir adet olduu söylenebilir. Sivas yöresinde nazar tedavisine kar ı uygulanan baka bir pratik de, nazar deen
çocuu, içine koyun gözü bırak ılmı su ile yıkamaktır. Bu ekilde nazara urayan çocuun,nazardan kurtulacaına inanılır.
282
Bekir iman, “slamiyet Öncesi Türk nanç ve Ritüellerinin Samsun Yöresindeki zleri”, Türk Kültürü XXXIV, S. 401, Ankara 1996, s. 563-574.283 Ocak , a.g.e., s. 100-102.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 132/145
d) Eiin Kutsallıı
Kapıdan içeri girilirken eie basılmaması da eski Türk inançlar ından kalma bir
inanıtır. Eik kapıdır. Kapı ise yeni bir dünyaya açılmaktır. Bu nedenle saygındır, kutsaldır.
Anadolu, Balkanlar ve Türkistan’daki din büyüklerinin yattıı yatırlar, insanlar taraf ından
ziyaret edilirken eikleri niyaz edilir, o kapıdan efaat beklenir. Kapıdan içeri girilirken
sadece kutsal kabul edilen mekanlar deil, evlerin de eikleri çinenmez. Anadolu’da evlenip
yeni evine giren gelin, yeni evine girerken evin eiini niyaz edip eve öyle girer 284.
e) Mevlit
Bugün Anadolu Türklerinin, belki de Kuran’dan sonra en fazla okuduklar ı dini metin
Mevlit, özellikle de Süleyman Çelebi Mevlididir. Bilindii gibi mevlit, “doum” manasına
gelip, Süleyman Çelebi de bu eserini Peygamberimizin doumunu anlatmak üzere yazmıtır.
Bugün halk arasında artık slam’ın bir parçası olarak görülen mevlit, slam öncesi Türk
kültüründeki sözlü kültürle alakalıdır. Nitekim, özellikle göçebe Türkler
arasında slam’ın yayılmasında büyük rolü olan Ahmed Yesevi dahi, sözlü yöntemi kullanma
gerei duymu ve slam’ın temel prensiplerini, Peygamber sevgisini göçebelere “hikmet” adı
verilen iirleriyle ulatırmıtır.
Bugün Anadolu Türkleri için Mevlit de aynı ekildedir. XV. y.y. balar ında yazılan mevlit
adlı eser, Peygamber efendimizin doum anısına yazılmı olsa da , günümüzde dini-toplumsal
deeri olan düün, açılı, keder, kutsal gün ve gecelerde de okunması bir adet halini alarak
geni bir yaygınlık kazanmıtır. Mevlit, Kuran’ın müzikle okunmasıdır. Bu açıdan, bu
284 Cemal ener, “amanizm, Türklerin slamiyet’ten Önceki Dini”, Etik Yay., 12. Bask ı, stanbul 2001, s.107-108
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 133/145
gelenein eski inançlarla alakalı olduu söylenebilir. amanizm’de ayinler müziksiz
yapılmaz. Ayinde aman davulu veya kopuzu olmadan tören yapılmaz. Mevlit, dier
Müslüman ülkelerde yoktur, yani bize hastır. Yani bu adet, eski kültür motiflerinin slami bir
motif altında yaatılmasından baka bir ey deildir 285
SONUÇ
Çok geni bir corafyada, oldukça deiik kültürler, medeniyetler, milletler ve pek çok
büyük dini sistemler ile temasa geçmi olan Türklerin dini hayatlar ı son derece zengin bir
tarih ve kültür birikimine sahiptir. Türkler, yayıldıklar ı geni alanlarda kar ılatıklar ı
dinlerden özellikle Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık ve Musevilik gibi dinleri benimsemiler
ancak, bu dinlerin Türkler üzerindeki etkisi sanıldıı kadar büyük olmamıtır. Nitekim,
prensipleri, Türklerin milli karakterlerine uymayan bu dinlerin hiç birisi büyük Türk
kitlelerine mal olmamı, bir süreklilik arz etmemi, hatta Türkler bu dinlere girmi olsalar
dahi eski inançlar ını bir ekilde devam ettirmilerdir.
285 ener, a.g.e., s. 107, D. Hocaolu, “Türk Müslümanlıı Üzerine Bazı Notlar”, Köprü, S. 66, Bahar-1999,s.17.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 134/145
Bugüne kadar Türklerin dini tarihi ile ilgili yapılmı olan çalımalar ın sonuçlar ına
göre Türklerin semavi dinlerle temaslar ından önce kendilerine has bir dinleri mevcuttur.
Özellikle XIX. y.y.’da Radloff ile balayan çalımalar sonucunda bu dinin amanizm olduu
ileri sürülmüse de daha sonra yapılan aratırmalarla amanizmin, sırf Türklere has olmayan,
bilakis bütün Asya’da yaygın olan bir sihir sistemi olduu görüü aırlık kazanmıtır.
Gerçekten de en eski Türk topluluklar ının tarihleri ve dini inanılar ıyla alakalı tarihi
kaynaklarda, bu konuda en ufak bir kayda tesadüf edilmemektedir. Orta Asya’ya ancak IV.-V.
y.y.’lardan sonra girdii düünülen amanizm bir din olmaktan çok temel prensibi ruhlara,
cinlere emir ve kumanda etmek olan, gelecekten haber vermek düüncesi bulunan bir sihir
sisteminden baka bir ey deildir. Bu büyü sistemi yerleip yayılırken, Türkler’de daha önce
mevcut inançlarla, daha sonra kabul görmü Budizm, Maniheizm v.b. dinlerin bazı inanç ve
merasimlerini benimseyerek bugünkü görüntüsüne kavumutur. Bununla birlikte amanizmin
etkisiyle Türklerin yaamında, pek çok adet ve inançlar ında, uzun süreli pratikler neticesinde
amanizm aırlıklı bir birikimin olduunu da kabul etmek gerekir. Öte yandan, Türklerin en
eski inançlar ı ile alakalı kaynaklarda verilen bilgilere göre, Türklerin en eski dini “Kök
Tengri”dir. Bengü Ta Yazıtlar ından anlaıldıına göre, bu dinde, yaratıcı, kut verici,
dünyanın nizamını düzenleyici tek yüce varlık Tanr ı’dır ve O, her eyin üzerindedir. Tanr ı
etraf ında ekillenen bu inanç Hunlardan itibaren bütün Türk topluluklar ının asıl dinini tekil
etmitir.
Bütün bunlarla birlikte Türklerin inanç dünyalar ında, tarihleri boyunca en önemli yeri,
slamiyet tekil etmitir. Türkler slamiyet’le daha ilk fetihler zamanında tanımı ve bu dini
ancak üç asır sonra, yaklaık X. y.y. ortalar ından itibaren büyük kitleler halinde kabul etmeye
balamılardır. slamın bu denli uzun bir sürede kabul ediliinin en mühim sebebini ise
Araplar taraf ından Türklere kar ı sürdürülen müsamahasız siyaset tekil etmitir. Özellikle
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 135/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 136/145
suretiyle yeni dini anlayılar gelitirmeyi baararak, söz konusu din ile balar ını
güçlendirmeye çalımılardır. Baka bir deyile Türkmenler, slam ile sosyal ve kültürel
hayatlar ına yeni bir yön verirken, benliklerini yitirmeden, bu dini kendi mizaçlar ına uygun bir
görünüm kazandırmak suretiyle benimsemiler ve böylece kendilerine has bir slami anlayı
ortaya koymulardır. Bu anlayı daha çok eski inançlarla ilgili adetlerin slami k ılıflar altında
yaatıldıı bir halk Müslümanlıı olarak kendini göstermitir. Bu ekilde eski inançlarla
alakalı geleneklerini ve inançlar ını, bir alt kültür eklinde yaatan Türkmenler, pek tabi olarak
bu dini anlayılar ını Anadolu’ya da taımılar ve artık inançtan öte birer gelenek olarak halk
arasında yaatılan bu adetler günümüze kadar varlıklar ını devam ettirebilmilerdir.
Çalımamız boyunca üzerinde durduumuz gibi ne slamiyet ne de dier dinler Türklerin
kendilerine has inançlar ını ve bunlara balı geleneklerin fonksiyonlar ını yüzlerce yıldan beri
silip atamamılardır.
TEZ ÖZET
Eski Türklerin dini inancını “Kök Tengri” oluturmaktaydı. Bununla birlikte Türkler,
tarihleri boyunca, yayıldıklar ı geni alanlarda, Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık ve
Musevilik gibi dinleri de kabul etmilerdir. Ancak bu dinlerin prensipleri, Türklerin milli
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 137/145
karakterlerine uymadıından söz konusu inançlar büyük kitlelere mal olmamıtır. Bunlar ın
aksine slamiyet’in kabulü, Türklere yeni bir ruh ve kuvvet vermi, çok geni bir corafyada
büyük ve uzun ömürlü devletler kurmalar ına yardımcı olmutur. Ancak Türkler, slamiyet’e
girdikten sonra da eski inançlar ıyla ilgili adetlerini yaatmaya devam etmilerdir. Bu adetler,
Türklerin Anadolu’yu ele geçirmeleriyle bu bölgeye de intikal etmi ve günümüze kadar var
olmaya devam etmilerdir.
ABSTRACT
In the ancient Turkish relagional believes was formed by “Kök Tengri”. However,
Turks have accepted the relagions such as, Buddhism, Manihaism, Christianity, Jewish, in the
wide area of they spread, during their history. But, the principles of these relagions was not
suitable for the national characteristic of the Turks, they were not accepted by large Turkish
groups. Although these, the acceptence of Islam brought a new soul and strength and it helped
them to found big and long lived communities in a wide geography. However, the Turks kept
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 138/145
their habits in their life from their old religions even though, they accepted Islam. These
habits passed through Anatolia with Turks and they have come today.
KAYNAKÇA
Anohin, A V., “aman Davulu”, Ülkü, XVI / 95.
Aık Paaolu Tarihi, Atsız Tercümesi, MEB. Yay., stanbul 1992.
Bardakçı, Mehmet Necmettin, “Türklerin Sosyal ve Kültürel Hayatında
Tasavvuf ve Tarikatlar ın Yeri”, Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay.,
C. 7.
Barkan, Ömer Lütfi, “Kolonizatör Türk Dervileri”, Vak ıflar Dergisi II,
stanbul 1974.
Barthold, V. V., “Mool Fütuhatına Kadar Hıristiyanlık”, T.M. I, 1925.
____________, “Mool stilasına Kadar Türkistan”, ( Haz. Hakk ı Dursun
Yıldız), TTK. Yay., Ankara 1990.
Bayat, Feyzullah, “Anadolu Halk Sufizminin Olumasında amanlıın
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 139/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 140/145
1998.
______________, “Orhun Abideleri”, Boaziçi Yay., stanbul 2000.
Eröz, Mehmet, “Eski Türk Dini ve Alevilik Bektailik ”, Türk Dünyası
Aratırmalar ı Vakf ı, stanbul 1992.
Esin, Emel, “Türk Kozmolojisi”,.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay., stanbul
1979.
_________, “Türkistan Seyahatnamesi”, TTK. Yay., Ankara 1997.
Fedotoviç, F., “Saha Yeri ve Saha Türkleri”, ( Çev. Saadettin Gömeç), A. Ü.
DTCF. Tarih Aratırmaları Dergisi, 16 / 26, Ankara 1994.
Genç, Reat, “Kagarlı Mahmud’a Göre 11. y.y.’da Türk Türk Dünyası”,
Türk Kültürünü Aratırma Enstitüsü Yay., Ankara 1997.
Gömeç, Saadettin, "Umay Meselesi", Türk Kültürü XXVII, S. 318.
______________, “Eski Türk nancına Dair Bir Özet”, A.Ü. DTCF.,Tarih
Aratırmaları Dergisi, S. 33, Ankara 2003.
______________, “Kök Türk Tarihi”, Türksoy Yay., Ankara 1997.
______________, “Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü” Atatürk Kültür
Merkezi Yay., Ankara 1997.
Grousset, Rene, “Bozk ır mparatorluu”, ( Çev. Reat Uzmen), Ötüken
Yay., stanbul 1999.Gumilev, Lev Nikolayeviç, “Eski Türk Dini”, Türk Kültürü XXXII, S.
377.
Güngör, Harun – Günay, Ünver, “Balangıçtan Günümüze, Türklerin
Dini Tarihi”, Ra bet Yay., stanbul 2003.
Hocaolu, D., “Türk Müslümanlıı Üzerine Bazı Notlar”, Köprü, S. 66,
Bahar-1999.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 141/145
nan, Abdülkadir, “Makaleler II”, TTK. Yay., Ankara 1998.
______________, “Tarihte ve Bugün amanizm”,TTK. Yay., Ankara
1995.
zgi, Özkan, “Çinli Elçi Wang Yen-Te’nin Uygur Seyahatnamesi”, TTK.
Yay., Ankara 1989.
Kafalı, Mustafa, “Anadolu’nun Fethi ve Türklemesi”, Atatürk Kültür
Merkezi Yay., II. Bask ı, Ankara 1998.
Kafesolu, brahim, “ Türk Milli Kültürü”, Ötüken Yay., stanbul 1999.
Kalafat, Yaar, “Dou Anadolu’da Eski Türk nançlarının zleri”,
Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara 1995.
Kitapçı, Zekeriya, “Orta Asya’da slamiyet’in Yayılıı ve Türkler”,
Konya 1994.
Köprülü, Fuad, "Türk Edebiyatında lk Mutasavvıflar", Ankara 1976.
____________, “Anadolu’da slamiyet”, nsan Yay., 2. Bask ı, stanbul
2000.
____________, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluu”, TTK. Yay., Ankara
1959.
____________, “Türk Tarih-i Dinisi”, Abdullah Ayk ın , Basılmamı
Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Ünv. ____________, “Yesevi”, .A., C. XV, stanbul 1986
Ligeti, L., “Bilinmeyen ç Asya”, (Çev. Sadrettin Karatay), TDK. Yay.,
Ankara 1998.
Ocak ,Ahmet Yaar, “Babailer syanı; Aleviliin Teekkülü”, Dergah
Yay., 2. bask ı, , stanbul 1996.
________________, “Bektailik”, DA., C.5.
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 142/145
________________, “Alevi ve Bektai nançlarının slam Öncesi
Temelleri”, letiim Yay., 3. Bask ı, stanbul 2002.
________________, “Anadolu (Anadolu’nun Türklemesi ve slamlaması)”
DA. C. 3.
________________, “Bektai Menak ıbnamelerinde slam Öncesi nanç
Motifleri”, Enderun Kitabevi, stanbul 1983.
________________, “Osmanlı mparatorluu’nda Marjinal Sufilik:
Kalenderiler”, TTK.Yay., Ankara 1999.
________________, “Selçuklular ve Beylikler Döneminde Düünce”, Genel
Türk Tarihi Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., C. 4.
________________, “Türk Sufiliine Bak ılar”, letiim Yay., stanbul
2002.
Öcalan, Hasan Basri, “Anadolu Selçuklular ı Zamanında Tasavvuf
Düüncesi”, Türkler Ansiklopedisi., Yeni Türkiye Yay., C. 7.
Ögel, Bahaeddin, “Büyük Hun mparatorluu Tarihi I ”,Kültür Bak.
Yay., Ankara 1981.
______________, “slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi”, TTK. Yay.,
Ankara 1991.
______________, “Türk Kültürünün Gelime Çaları I”, MEB. Yay.,
stanbul 2001.
______________, “Türk Mitolojisi I”, TTK. Yay., 3.bask ı, Ankara 1998.
______________, “Uygur Devleti’nin Teekkülü ve Yükseli Devri”,
Belleten XIX / 75,Ankara 1955.
Özaydın, Abdulkerim, “Türklerin slamiyeti Kabulü”, Türkler
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 143/145
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 144/145
______________, “Klasik slam Kaynaklar ına Göre Eski Türkler’in Dini ve
aman Kelimesi”,st. Ünv. Tarih Ens. Dergisi, S. 10-11, stanbul 1975.
iman, Bekir, “slamiyet Öncesi Türk nanç ve Ritüellerinin Samsun
Yöresindeki zleri”, Türk Kültürü XXXIV, S. 401, Ankara 1996.
Tanyu, Hikmet, “slamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı nancı”, Ankara
Ünv. lahiyat Fak. Yay., Ankara 1980.
____________, “amanlık veya amanizm”, Türk Ansiklopedisi, C. 30,
Ankara 1981.
____________, “Türklerde Tala ilgili nançlar”, Ankara Üniversitesi
lahiyat Fakültesi Yay., Ankara 1968.
____________, “Türklerin Dini Tarihçesi”, stanbul 1998.
Tekin, inasi, “Mani Dini’nin Uygurlar Taraf ından Devlet Dini Olarak
Kabulü”, T.D.A.Y., 1962.
Togan, Zeki Velidi, " Ouz Destanı", Enderun Kitabevi, 2. bask ı, stanbul
1982.
_______________, “ bnü’l Fakih’in Türkler’e Ait Haberleri”, Belleten XII /
45.
_______________, “Umumi Türk Tarihine Giri”, Enderun Kitabevi,
stanbul 1981.
Turan Osman, “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi”, Boaziçi
Yay., stanbul 1999.
___________, “Selçuklular Tarihi ve Türk slam Medeniyeti”, Boaziçi
Yay., stanbul 1999.
___________, “Selçuklular Tarihi ve Türk-slam Medeniyeti”, Boaziçi
7/30/2019 XVIII. Y.Y.’A KADAR ANADOLU’DAKİ TÜRKMENLERİN DİNİ DURUMU Özden ERDOĞAN.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yya-kadar-anadoludaki-turkmenlerin-dini-durumu-ozden 145/145
Yay., 8. Bask ı, stanbul 1999.
___________, “Selçuklular ve slamiyet”, Boaziçi Yay., stanbul 1996.
___________, “Selçuklular Zamanında Türkiye”, Boaziçi Yay., stanbul
1996.
Yıldız, Hakk ı Dursun, “slamiyet ve Türkler”, st. Ünv. Yay., stanbul
1976.
Yınanç, Mükrimin Halil, “Anadolu’nun Fethi”, Türkler Ansiklopedisi,
Yeni Türkiye Yay., C. 6.
Yusuf Has Hacib, “Kutadgu Bilig”, (Çev. Reit Rahmeti Arat), Ankara
1991.
Yüksel, Ahmet Turan, “Ahmet Yesevi: Hayatı, Eserleri, Fikir ve Tesirleri”,
Türkler Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yay., C. 5.