40
1 YALBURT YAYLASI ARKEOLOJIK YÜZEY ARAŞTIRMA PROJESI 2010 ARAZI ÇALIŞMALARI RAPORU Ömür Harmanşah Yard. Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Brown Üniversitesi (ABD), Joukowsky Arkeoloji ve Eskiçağ Dünyası Enstitüsü, Araştırmacı, Koç Üniversitesi (İstanbul), Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi. Peri Johnson Dr., Pennsylvania Üniversitesi (ABD) Akdeniz Dünyası Sanat ve Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Uğur Doğan Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü Giriş (Ömür Harmanşah) Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi’nin ilk arazi sezonu 27 Temmuz- 23 Ağustos 2010 tarihleri arasında, Konya ili, Ilgın ilçesi sınırları içerisinde, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün resmi izni ile, Yard. Doç. Dr. Ömür Harmanşah (Brown Üniversitesi-ABD) başkanlığında gerçekleştirilmiştir. Projenin bakanlık temsilcisi Topkapı Müzesi uzmanlarından arkeolog Sedrettin Öğünç idi. Kendisine projemize olan profesyonel katkıları, özverili çalışması ve anlayışı için minnettarız. Arazi çalışmalarına Doç. Dr. Özdemir Koçak (Selçuk University), Doç. Dr. Uğur Doğan (Ankara Üniversitesi), Dr. Peri Johnson (Pennsylvania Üniversitesi-ABD), Dr. Murat Ataol (Çankırı Karatekin Üniversitesi) ile öğrenciler Yasemin Özarslan (Orta Doğu Teknik Üniversitesi-University College London), Bochay Drum (Brown Üniversitesi-ABD) ve Emre Zöhra (Ankara Universitesi) katılmışlardır. Projenin finans kaynağı Brown Üniversitesi Richard B. Salomon Öğretim Üyeleri Araştırma Ödülü ile yine Brown Üniversitesi Joukowsky Arkeoloji ve Eskiçağ Dünyası Enstitüsü ve Mısırbilim ve Batı Asya Çalışmaları Bölümü’nün sağladığı fonlarla karşılanmıştır. Bizlere kapılarını ve imkanlarını açan Ilgın Şeker Fabrikası’na, yardımlarını esirgemeyen Ilgın Belediye Başkanlığı ve Ilgın Kaymakamlığı’na teşekkür ederiz. Dr Peri Johnson and Doç Dr. Özdemir Koçak arazi çalışmaları sırasında ekibin arazi koordinatörlüğünü üstlendiler ve yüzey seramikleri ve buluntularının toplanması

Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

1

YALBURT YAYLASI ARKEOLOJIK YÜZEY ARAŞTIRMA PROJESI 2010 ARAZI ÇALIŞMALARI RAPORU

Ömür Harmanşah Yard. Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Brown Üniversitesi (ABD),

Joukowsky Arkeoloji ve Eskiçağ Dünyası Enstitüsü, Araştırmacı, Koç Üniversitesi (İstanbul),

Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi.

Peri Johnson Dr., Pennsylvania Üniversitesi (ABD)

Akdeniz Dünyası Sanat ve Arkeolojisi Ana Bilim Dalı

Uğur Doğan Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

Coğrafya Bölümü

Giriş (Ömür Harmanşah) Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi’nin ilk arazi sezonu 27 Temmuz-

23 Ağustos 2010 tarihleri arasında, Konya ili, Ilgın ilçesi sınırları içerisinde, T.C.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün resmi izni ile,

Yard. Doç. Dr. Ömür Harmanşah (Brown Üniversitesi-ABD) başkanlığında

gerçekleştirilmiştir. Projenin bakanlık temsilcisi Topkapı Müzesi uzmanlarından

arkeolog Sedrettin Öğünç idi. Kendisine projemize olan profesyonel katkıları, özverili

çalışması ve anlayışı için minnettarız. Arazi çalışmalarına Doç. Dr. Özdemir Koçak

(Selçuk University), Doç. Dr. Uğur Doğan (Ankara Üniversitesi), Dr. Peri Johnson

(Pennsylvania Üniversitesi-ABD), Dr. Murat Ataol (Çankırı Karatekin Üniversitesi) ile

öğrenciler Yasemin Özarslan (Orta Doğu Teknik Üniversitesi-University College

London), Bochay Drum (Brown Üniversitesi-ABD) ve Emre Zöhra (Ankara

Universitesi) katılmışlardır. Projenin finans kaynağı Brown Üniversitesi Richard B.

Salomon Öğretim Üyeleri Araştırma Ödülü ile yine Brown Üniversitesi Joukowsky

Arkeoloji ve Eskiçağ Dünyası Enstitüsü ve Mısırbilim ve Batı Asya Çalışmaları

Bölümü’nün sağladığı fonlarla karşılanmıştır. Bizlere kapılarını ve imkanlarını açan

Ilgın Şeker Fabrikası’na, yardımlarını esirgemeyen Ilgın Belediye Başkanlığı ve Ilgın

Kaymakamlığı’na teşekkür ederiz.

Dr Peri Johnson and Doç Dr. Özdemir Koçak arazi çalışmaları sırasında ekibin arazi

koordinatörlüğünü üstlendiler ve yüzey seramikleri ve buluntularının toplanması

Page 2: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

2

çalışmalarını yönettiler. Ömür Harmanşah mimari araştırmalar ve topografik yüzey

ölçümlerinden sorumlu oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

Coğrafya bölümünden Doç Dr. Uğur Doğan başkanlığındaki, ve D. Murat Ataol ve

Emre Zöhra’dan müteşekkil üç kişilik ekip bölgenin jeolojisi ve jeomorfolojisi

konusunda araştırmalarda bulundu.

Proje amaçları ve objektifler (Ömür Harmanşah)

Beş yıllık, uzun vadeli bir araştırma programı içinde düşünülen proje, Yalburt Yaylası

Hitit Kutsal Havuzu, Köylütolu Yaylası Hitit barajı ve Ilgın ilçesi çevresinin arkeolojik

olarak araştırılmasını hedef almaktadır. Bu rapor bu amaçla 2010 yılında

gerçekleştirilen ilk arazi sezonunda yapılan çalışmaları, arazi metodolojisini ve kısmî

olarak da alınan ilk sonuçları özetlemeyi amaçlamaktadır. Kısa adıyla Yalburt Yaylası

Projesi, aslında, Geç Tunç ve Erken Demir Çağı’nda Anadolu yarımadasındaki kaya

oyma ve kutsal pınar anıtlarını konu alan daha büyük ölçekli bir çalışmanın arazi

bileşenini teşkil etmektedir (Harmanşah 2007). Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey

Araştırma Projesi bu açıdan Yalburt Kutsal Havuzu ve Köylütolu Barajı’nı arkeolojik

kapsamı içinde değerlendirilerek, bölgedeki uzun vadeli Tunç ve Demir Çağı yerleşim

sistemleri içindeki yeri ve öneminin anlaşılması amaçlar. Proje temel olarak Ilgın

Çavuşçu Gölü Havzası, Ilgın-Karaköy-Kaleköy vadisi ile Yalburt ve Köylütolu Yayla

anıtların çevresinde odaklanırken, Ilgın İlçesi idari sınırları içinde öncelikle bölgenin

arkeolojik peyzaj, yerleşim yapısı ve jeomorfolojik tarihini irdeler (Harita 1). Arazi

çalışmaları sırasında özellikle Geç Tunç Çağı-Hitit İmparatorluk Dönemi ve

sonrasındaki Demir Çağları kalıntıları üzerinde yoğunlaşılmıştır.

Dört haftalık sezon boyunca, ondört ayrı mahalde geniş çaplı arkeolojik yüzey

araştırma faaliyetlerinde bulunulmuş, bu mahallerden dördünde henüz tescilli

olmayan arkeolojik sit alanlar tespit edilmiştir. Belli başlı, seçilen bazı arazilerde

yoğun olarak topografik ölçüm ve mimari belgeleme, sistematik olarak yüzey

buluntularının toplanması, yüzey buluntu yoğunluklarının haritalanması çalışmaları

yapılmıştır. Mahal sakinleri ile enformel görüşmelerle birlikte bölgede yapılan jeolojik

ve jeomorfolojik incelemelerle bu arkeolojik çalışmalar desteklenmiştir. Arazi sezonu

boyunca GIS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) temelli bir arazi veritabanının ve ayrıca

bununla ilişkilendirilmiş bir seramik veritabanının tasarımı, kurumu ve verilerin bu

veritabanlarına işlenmesine çalışmalarımızda öncelik tanınmıştır.

Page 3: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

3

Bölgede daha önce yapılan arkeolojik çalışmalar (Ömür Harmanşah)

Yalburt Yaylası Hitit Kutsal Havuz kompleksi ile bu anıtın hemen güneybatısında

yeralan höyük (Yalburt Höyüğü) Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü’nü

temsilen sayın Raci Temizer başkanlığında bir arkeolog ekip tarafından 1970-1975

yılları arasında kazılmış ve bu çalışmalar kısıtlı olarak yayınlanmıştı (Temizer 1984,

1988). 1970 yılı içerisinde Yalburt Yaylası’ndaki su kaynağında yapılan hafriyat

çalışmaları sırasında alanda Luvice hieroglif yazıtlı kireçtaşı bloklar ele geçmiş, bunun

akabinde Sayın Raci Temizer’in ekibi 1971, 1972 ve 1975 yıllarında üç sezon boyunca

Yalburt Yaylasında kazı ve koruma çalışmalarında bulunmuşlardır. Ortaya çıkan

kesme taşlardan inşa edilmiş hiyeroglif havuzun iç yüzüne kabartma olarak işlenmiş

hiyeorglif Luvice yazıt bilahere çeşitli bilim adamlarınca yayınlanmış ve yazıtın Hitit

Kralı 4. Tudhaliya (M.Ö. 1237-1209) zamanına tarihlenen, Hitit Kralı’nın batıdaki

Lukka ve Wiyanawanda ülkelerine yaptığı seferlerden bahis açan bir kommemoratif

(anıştırıcı) yazıt olduğu anlaşılmıştır (Poetto 1993; Hawkins 1995: 67-85; Karasu,

Poetto and Savaş 2000).

Benzer bir biçimde Kadınhanı ilçesine bağlı Köylütolu köyünün Kuzeydoğusundaki

Büyük Büvet Mevkii’nde 1884 yılında M. Sokolowski adlı araştırmacı Luvice Hiyeroglif

yazıtlı bir yapı taşı tespit etmiştir ki bu yazıt daha sonra buluntu yerinin hemen

doğusundaki “Büyük Büvet” anıtsal toprak bent yapısı ile ilişkilendirilmiştir. Eğer bu

ilişkilendirme doğru ise, sözkonusu baraj yapıtı Hititler tarihinden bilinen en anıtsal

baraj yapıtı olmalıdır (Garstang 1959: 92; Masson 1980; Emre 1993: 8-9). Ilgın

bölgesindeki ilk sistematik yüzey araştırması Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan

Bahar ve ekibi tarafından 1993 yılında gerçekleştirilmiştir (Bahar 1994). 2010

Sezonunda üzerinde çalıştığımız pek çok arkeolojik alan Prof. Bahar ve ekibi

tarafından tespit edilmiş ve halihazırda yayınlanmış arazilerdir. Sayın Bahar’a bu yeni

yüzey projesine verdiği akademik destek ve halen Akşehir Müzesi’nde muhafaza

olunan kendi yüzey buluntularını bizimle paylaşmak konusundaki cömertliği için

ayrıca minnettarız.

Jeomorfolojik Araştırma (Uğur Doğan)

Ilgın çevresinde arkeoloji ekibi ile birlikte başlıca arkeolojik sitlerin çevreleri olmak

üzere kısa süreli bir jeomorfolojik araştırma yapılmıştır. Bu çalışmadan elde edilen ön

bulgular aşağıda sunulmuştur.

Page 4: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

4

Ilgın çevresinde Paleozoik, Mesozoik, Neojen ve Kuaterner dönemlerine ait jeolojik

formasyonlar görülür. Paleozoik ve Mesozoik formasyonları metakonglomera,

metakumtaşı, fillit, rekristalize kireçtaşı ve dolomitik mermerlerden oluşur.

Kıvrımlanmış olan bu formasyonlarda antiklinal ve senklinal yapıları görülür.

Konglomera, kiltası, marn, kireçtası ve kömür seviyeleri içeren Miosen-Pliosen

formasyonu Mesozoik yaslı birimler üzerinde açılı uyumsuzlukla gelmektedir.

Kuaterner’e ait birimler ise akarsu vadilerinde ve Ilgın Gölü çevresinde ve Ilgın

Ovası’nda görülür. Ilgın gölü çevresinde doğu-batı ve kuzey-güney yönlerinde uzanan

normal fay sistemleri.

Neotektonik dönemde oluşan bu faylara bağlı olarak Ilgın Gölü depresyonu

oluşmuştur. Tektonik çukurluğa yerleşmiş olan göl muhtemelen Son Buzul

Maksimumu’nda bugünkünden çok geniş bir alana yayılmıştır. Yapılan araştırmada

göle ait sekilere rastlanmamıştır. Gölün Anadolu’daki diğer göllerden farklı olarak Son

Buzul Maksimumu’na veya sonrasına ait bir sekisinin bulunmaması, gölün bugünkü

Ilgın Ovası’na yayılmış olması ve hatta Kaleköy Kale Tepesi eteğindeki boyun

noktasından dışa akışı sağlayan göl ayağının varlığı ile ilgili olmalıdır. Göl çevresinde

yer alan arkeolojik yerleşmeler’ de (höyükler) göl seviyesinde zaman içerisinde

önemli bir yükselme olmadığını göstermektedir.

Gölün çevresindeki topografyada ise tepelik dağlık alanlar ve onların arasında uzanan

düz düze yakın az eğimli sahalar dikkati çeker. Dağlık-tepelik alanların etek

kısımlarında fillitler ve onların üzerinde kıvrımlı rekristalize kireçtaşı ve dolomitler

görülür. Bu durum sahanın Mesozoik sonrasından itibaren devam eden erozyon

sürecini ve bu sürece bağlı olarak karstik taban düzeyi olan fillit ve kireçtaşı-mermer

kontağı hemen her yerde yüzeyde görülür yani askıda kalmıştır. Dolayısıyla kireçtaşı-

mermerden yeraltına sızan yağmur-kar suları dağ ve tepelerin eteklerindeki

geçirimsiz olan fillitler ve geçirimli olan kireçtaşı-mermer kontaklarından tabaka

kaynağı olarak yüzeye çıkmaktadırlar. Hitit Çeşmesi’nin yapılmasına neden olan su

kaynağı da bunlardan biridir. Bu kaynaklar aynı zamanda karstik yeraltısuları olarak

da adlandırılabilir.

Dağ ve Tepeler arasında yer alan çukur alanlar tabanları erozyon süreci ile

parçalanmış eski polyelerdir. (karstik ovalar). Sahanın tektonik olarak yükselmesi ve

Page 5: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

5

akarsularda başlayan derine kazma süreci muhtemelen Kuaterner’de polye

tabanlarının parçalanmasına, fillitlerin yüzeye çıkması ile de karstlaşma sonucunda

polye oluşumuna yol açan kireçtaşı ve mermerlerin yüksekte kalmasına neden

olmuştur. Böylece eski polye tabanları fillitler içerisinde gelişmiş dalgalı az eğimli

düzlüklere dönüşmüştür. Aynı zamanda Hitit çeşmesi kuzeyinde görüldüğü gibi

çözünme dolinleri ve tespit edilen çökme dolini bu karstik sürecin parçalarıdır.

Arkeolojik yüzey araştırma metodolojisi

(Ömür Harmanşah ve Peri Johnson)

2010 sezonunda yapılan arazi çalışmalarının önemli bir kısmını, çalışma bölgesinde

daha önceki araştırmalardan ve yayınlardan bilinen arkeolojik alanların tekrar ziyaret

edilmesi ve ayrıntılı olarak kayda geçirilmesi teşkil etti. Projenin araştırma odağını

oluşturan iki arkeolojik alana çalışmalarımızı odakladık: Yalburt Yaylası (SU 101)

ve Köylütolu Yaylası Büyük Büvet Mevkii (SU 105). Bunların dışında pek çok

arkeolojik alan ziyaret edildi ve belgelendi. Bunların arasında dört adet daha önceden

çalışılmamış, tescili yapılmamış arkeolojik sit alan bulunmaktadır. Bunlar SU 103

Şangır Mağazası, SU 106 Ören Çeşmesi, SU 111 Orta Tepe (Kayaboğazı

mevkii), SU 114 Tokar Mevkii olarak sıralanabilir. Bu arazilerle ilgili ayrıntılı

tartışma aşağıdadır.

Yalburt Yaylası Projesi yüzey araştırma veritabanında, üzerine çalışılan her mahal bir

“araştırma birimi” olarak belirlenmiş ve her biri için birer SU (Survey Unit-Araştırma

Birimi) numarası tespit edilmiştir. Her araştırma birimi üzerine yapılacak çalışma,

ilgili ya da en yakın köye giderek köy muhtarıyla ve köyün yaşlıları ile zaman

elverdiğince görüşmeler yapmakla başlar. Bu bir yandan arkeolojik ekibin yerel halk

nezdinde tanınmasına yarar, hem de bölgedeki kalıntılar ve harabeler konusunda

ayrıntılı bilgi alınmasına olanak tanır. Mahal sakinlerine sorulan sorular genellikle

çevredeki muhtemel arkeolojik kalıntılar etrafında şekillense de, yerli halkın gündelik

toprak kullanımı, tarım ve hayvancılık faaliyetleri, kültürel yaşamı hakkında da bilgi

toplamaya çalışır. Bunun ötesinde pınarlar, mağaralar, düdenler, taş ocakları ve

benzer karstik jeolojik oluşumlar hakkında edinilen bilgiler de bu proje açısından

değerlidir.

Page 6: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

6

Projede rol alan her bir araştırmacıya kişisel birer alan çalışması defteri teslim edilir,

ki kendilerinden bu defterlere gündelik olarak arazide not tutmaları beklenir. Bu

defterler önünde sonunda “proje defterleri”dir, dolayısıyla deftere geçilen notlar

gelecek kuşak araştırmalarınca anlaşılabilecek ve kullanılabilecek nitelikte

tutulmalıdır. Araştırmacıların gerekli notların kayda geçirmek için akşamları ofise

dönmeyi beklemeleri salık verilmez, mümkün olabildiğince bütün notlar arazide

yazılır, ölçekli çizimler arazide tamamlanır. Alan çalışması sırasında, arazi başkanı

araştırmacıların notları yetiştirebilmeleri için zaman tanımalıdır.

Her bir araştırma birimi için, birime yapılan ilk ziyaret sırasında arazi başkanı bir SLR

Formu (Site/Landscape Reconnaissance Form - Arazi/Peyzaj Keşif Formu) doldurur

(Bkz. Ek 1). Bu form arazinin konumu ve daha geniş coğrafi ilişkileri konusunda

genel bir bilgi verir. Arazi başkanı formu çalışma sırasında, ekibin farklı uzmanlık

alanlarından gelen elemanları ile (jeoloji, hidroloji, bitki örtüsü, toprak cinsi, vs.

konularda) müzakere ederek doldurur. Bu arada arazinin genel bir eskizi çıkarılarak,

arazi birimi çanak çömlek toplanması ve mimari belgeleme için anlamlı “mahal”lere

(locus) bölünür. Bu mahaller, çoğunlukla arazinin topografik özellikleri, yerleşim

yapısı, yüzeydeki mimari kalıntılar ve bazen de güncel arazi kullanımına göre

belirlenir.

Mahal dağılımı belirlenip haritalandıktan sonra, araştırmacılar tercihan ikili takımlara

bölünerek belirlenen mahaller içerisinde tanılayıcı (diyagnostik) yüzey seramiklerinin

toplanması gerçekleştirilir, seramikler mahallere göre ayrıştırılarak toplanır. Her

takım kendi mahallinin el GPS’i ile sınırları çizilerek ve ayrıntılı eskiz yolu ile

haritalanmasından sorumludur, ki bu haritalar bütün belli başlı doğal ve kültürel

öğeleri (ağaçlar ve çalılar, anakaya kütleleri, kuyular, çeşme ve su kaynakları, binalar

vb.) içermelidir. Ayrıca her mahal için birer Mahal Formu (Locus Form) doldurulur

(Bkz. Ek 2). Bu formlar, mahallin topografyası, jeolojik yapısı, bitki örtüsü ve yüzey

görünürlüğü, hidroloji, harabelerin, eski ve yeni binaların bulunup bulunmadığı,

anakaya ve taş ocağı izleri hakkında temel ve özet bilgi verir. Mümkün olduğu

noktalarda Flip Video Kamera ya da Dijital Fotoğraf Makinası ile görsel olarak

belgelenir. Her bir mahal içerisinde bulunan eskiçağdan kalma mimari kalıntılar birer

“Özellik” (Feature) olarak kayda geçirilirler ve araştırmacılar bu kalıntılar için birer

“Özellik” formu doldururlar. Özelliklerin belgelenmesi tekniğine araştırmacı kişisel

olarak karar verir: kalıntıların durumuna göre bazı temel ölçümlerin alınması

Page 7: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

7

hazırlanan eskizler ve fotoğraflama ile yetinilebilirken, bazı durumlarda daha ayrıntılı,

ölçekli ölçüm ve çizim (plan, kesit, cephe) üretilir. Daha karmaşık yapılar, daha sonra

EDM ve ekip çalışması ile ayrıntılı belgeleme için ertelenir.

Seramikler belirlenen mahallere göre torbalanır ve proje kampına götürülmeden önce

tanılayıcı (diyagnostik-formlu) parçalara göre ve yüzey malzemesinin dengeli bir

temsili gözönüne alınarak tekrar elden geçirilir. Proje kampında her mahal ilk

analizler sırasında Mahal Seramik Formu’na (Locus Ceramics Form [LCF]) işlenir. Bu

formlara tanılayıcı olan ve tanılayıcı olmayan parçaların sayısı ile her seramik mal

kategorisinin yüzdelik oranı işlenir. Böylelikle seramiklerin o mahaldeki kronolojik

(zamandizimsel) dağılımı ortaya çıkmış olur. LCF Formu ayrıca her bir çanak çömlek

parçasının kısa tanımlarını içerir. Ek sayfalar sayısız miktarda parçanın

tanımlanabilmesine olanak verir.

Belli seramik parçaları daha ayrıntılı bir analiz için seçilir ve Seramik Kayıt Formu’na

işlenir (Ceramics Record Form [CRF]). Bu parçalar ya şekil olarak tanılayıcıdırlar ya

da mal kategorileri açısından kullanışlıdırlar. Bir seramik mal kategorisi, görsel analiz

yoluyla, seramik hamur muhteviyatı ve yüzey muamelesinin birleşiminden oluşur.

Örneğin, Orta Demir Çağı’nın en yaygın malları mika-şist katkılı ve çark yapımı, dış

yüzeyleri açkısız ve siyah astarlı gri hamurlu seramiklerdir. Hamurların petrografik ve

diğer analizleri planlanmaktadır. Seramik mallar kap biçimlerine göre de ayrılırlar. İlk

arazi sezonunda projemiz, ileriki sezonlarda analiz ve belgelemenin

kolaylaştırılabilmesi için seramik mal kategorilerinin ve şekil kategorilerinin listelerini

oluşturmaya başlamıştır.

Araştırma Birimleri

Aşağıda çalışması yapılan Araştırma Birimlerinin herbiri hakkındak özet bilgi

sunulmaktadır.

Tablo 1. Yüzey Araştırma Birimleri (2010) Araştırma Birim No

Yer adı UTM Doğu UTM Kuzey Rakım

SU 100 Ilgın (Kent Merkezi) 0404337 4237176 1035 m SU 101 Yalburt Yaylası 0410898 4256763 1336 m SU 102 Çobankaya Höyüğü 0410505 4248954 1167 m SU 103 Şangır Mağaza 0411881 4258801 1475 m SU 104 Kale Tepesi, Karaköy 0417015 4240825 1039 m.

Page 8: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

8

SU 105 Köylütolu Yayla 0419711 4238088 1063 m. SU 106 Ören Çeşmesi, Karasevinç 0421124 4228229 1194 m. SU 108 Karasevinç Köyü 0422055 4229100 1175 m SU 109 Şarampol Tepe 0403275 4241739 1069 m. SU 110 Vakıf Ağılı Mahallesi 0404031 4241645 1043 m. SU 111 Orta Tepe Kaya Boğazı

Mev. 0403745 4240757 1043 m

SU 112 Yılanlı Dağ 0403925 4242149 1059 m SU 113 Navruşuk Höyük,

Gedikören 0404258 4243688 1060 m

SU 114 Tokar Mevkii, Gedikören 0406440 4245008 1165 m. SU 115 Göktepe Höyük 0403546 4247376 1034 m SU 100 Ilgın (kent merkezi)

Ilgın kent merkezinde, Behlül Bey Mahallesi, Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi üzerinde

bulunup, Ilgın Hüseyin Aksoy Lisesi ve Jandarma İlçe Komutanlığı karşısındaki Redif

Taburu Konağı olarak bilinen Eski Askerlik Şubesi’nin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce

yapılan restorasyon ve onarım çalışması bu sene tamamlanmış ve bina Ilgın

Belediyesi’ne devredilmiştir. Sözkonusu binada etnografik ya da arkeolojik eserlerin

sergilendiği bir müze kurulması planlanmaktadır. Bu yapının bitişiğindeki park

alanında çevre düzenlemeleri sırasında belediye alanda bulunan, eskiçağdan kalma

bazı taş mimari parçaları yol kenarında biraraya getirmiştir. Bunu durumu

değerlendirerek, ekibimizle de bu 12 mimari elemanı belgelemeye karar verdik. Ilgın

Belediye Başkanlığı ve Konya Arkeoloji Müzesi’nin verdiği bilgilere göre bu arkeolojik

malzemenin yeni düzenlenen parkta muhafaza edilerek sergilenmesi

planlanmaktadır.

Belgelenen oniki parçanın arasında ikiye bölünmüş Roma dönemine ait bir mezar

steli, bir sütun altlığı, iki sütun parçası, bir sütun pervazı, ve farklı şekillerde kesilmiş

başka mimarı parçalar bulunmaktadır. Parçaların tek tek eskizleri yapılarak ölçüleri

yapılmış, kısa tarifleri kayda geçirilmiştir. Mezar steli üzerindeki yazıt Peri Johnson

tarafından kaydedilmiştir. Mimari elemanların oldukça anıtsal, Roma dönemine ait bir

yapıdan geldiği düşünülmektedir. Ilgın şehir merkezinin eskiçağda Tyraeion adıyla

bilinen önemli bir Roma kenti olduğu bilinmekte, ancak modern kentsel alan içinde

Roma kent merkezinin hangi mevkide bulunduğu bilinmemektedir. Önümüzdeki

sezonlarda, kent merkezinde yapılacak başka faaliyetlerle eski kent merkezinin yeri

tespit edilmeye çalışılacaktır. Prof. Dr. Hasan Bahar tarafından 1993’te ziyaret edilen

Page 9: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

9

ve M.Ö. ikinci bin seramiği barındırdığı bildirilen, yine kent merkezi sınırları içindeki

Ilgın Höyüğü’nde bu sezon bir çalışma yapılmamıştır.

SU 101 Yalburt Yaylası

Yalburt Yaylası, Ilgın’ın kuş uçumu 19 km kadar Kuzey-Kuzeydoğusunda, Gavur

Dağı’nın eteklerine 1366 m rakımda kurulmuş, bugün Çobankaya (eski adıyla Şuhut)

köyüne bağlı, bir yayla yerleşmesidir (Harita 3). Orhaniye, Çömlekçi ve Çobankaya

köylerini Büyükoba’ya bağlayan asfalt yol üzerinde, adı geçen köylerin içinde

bulundukları tarımsal peyzaja ve Çavuşçu Gölüne nâzır bir konumda kurulmuştur.

Yayla yerleşmesinin hemen kuzeydoğusunda, yol kenarındaki su kaynağında 1970

yılında yapılan sondaj faaliyetleriyle ortaya çıkan Hitit imparatorluk dönemi havuzu,

daha sonra Raci Temizer başkanlığında Anadolu Medeniyetleri Müzesi adına yürütülen

kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Kazılarda havuzun Roma döneminde Hitit blokları ile

özgün yapıdan çok daha küçük bir ölçekte, aynı konumda tekrar inşa edildiği

belirlenmiştir. Aynı kazılar sırasında, Hitit havuzunun güneybatısında yeralan yüksek

kireçtaşı kayalık üzerinde kurulmuş olan höyük yerleşimi 3 büyük açma ile

araştırılmış, buradaki yerleşimin Erken Roma ve Helenistik döneme tarihlenen bir

kale yerleşimi olduğu Temizer tarafından ortaya konmuştur.

Yalburt Yaylası araştırma birimi’nde 2010 sezonunda beş güne yayılan, uzun soluklu

bir çalışma yapılmıştır. Bu süreç içinde jeoloji ve jeomorfoloji, sistematik yüzey

buluntu toplanması, Elektronik Teodolit, elde taşınan GPS ve geleneksel yöntemlerle

mimari ve topoğrafik ölçümler alınmış, fotoğraflama ve video çekimleri çalışmaları

yapılmış, Yalburt Yaylası sakinleri ile enformel görüşmelerde bulunulmuştur.

Yalburt Yaylası’nda jeologların yaptıkları çalışmaya göre, Yalburt Hitit Anıtı anıtın

hemen arkasındaki kayalık alandan kesilen kireçtaşı mermer taşlardan inşa edilmiştir.

Yalburt pınarı, sözkonusu alanda jeolojik olarak mermer ile şistin biraraya geldiği bir

noktada ortaya çıkar. Doç. Dr. Uğur Doğan’ın raporunda bu konuda şöyle

denmektedir: “Bu noktada bulunan su kaynağı çeşmenin kuzeyindeki dağlık alandan

yeraltına sızan yağış suları mermerler arasından süzülerek mermerlerin oluşturduğu

senklinalin en alçak noktasından tabaka kaynağı olarak yüzeye çıkmaktadır.

Çeşmenin şu anda biraz daha aşağı kesimde bulunması insan eliyle olmuştur.”

Page 10: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

10

2010 sezonunda Yalburt Yaylası araştırma alanı’nda yaptığımız yüzey taramaları

sonucunda, alanın beklenmedik bir biçimde, en geç Geç Tunç Çağı’ndan bugüne

değin hemen hemen kesintisiz uzanan zengin ve geniş ölçekli bir yerleşim tarihi

arzettiği ortaya çıkmıştır. Alan içindeki yerleşim dönemden döneme oldukça farklı

boyutlarda olmuş, ancak sonunda, özellikle Geç Roma döneminde son derece yaygın

bir yerleşime dönüşmüştür. Alanın tarıma elverişli topraklardan uzaklıği göz önüne

alındığında, bu bizler için beklenmeyen bir durum arzetmiştir. Bugün ovadaki

Çobankaya (Şuhut) köyünün yayla yerleşimi olan Yalburt Yaylası’nın, eski çağlarda

(Hitit, Demir Çağı/Frig, Helenistik ve Roma dönemlerinde) da benzer bir işleve sahip

olması muhtemeldir.

Yalburt Yaylası araştırma birimi, yüzey malzemesi toplama amaçlı olarak altı mahalle

(loci) bölünmüştür (Harita 2):

1. Hitit Havuzu ve çevresi alanı

2. Yalburt Höyüğü

3. Yalburt Yaylası çağdaş köy yerleşimi

4. Kalkamak Sırtı’nın Çeşme Deresi’ne bakan Batı yakası

5. Kalkamak Sırtı Doğu yamaçları

6. Kalkamak Sırtı höyüğü

7. Asfalt yolun doğusunda 1984’te iş makinaları ile yapılmış hafriyat alanı

8. Asfalt yol

9. Yalburt Yaylası yerleşmesi (köy)

10. Yayla yerleşmesinin batısında kuru dere yatağının öte yakası

11. Yayla yerleşmesinin batısında kuru dere yatağının güney ucunda terkedilmiş

kuyu ve çevresi

12. Asfalt yolun altında Çeşme Deresi’ne kadar olan alan

13. Karatepe’nin eteklerinde kuru dere yatağına kadar olan yamaç

14. Hitit Havuzunun güneyi, Yalburt Höyüğü’nün aşağı yamacı

15. Kalkamak Sırtının Güney eteğindeki üçgen alan

16. Kalkamak Sırtı üzerindeki mezarlık

Bu alanlarda toplanan seramiklere bakıldığında, Hitit Havuzu ve çevresinde, ve ayrıca

Kalkamak sırtı ve mezarlığı çevresinde yoğunlaşan Orta ve Geç Demir Çağı’na

tarihlenebilecek bir yerleşimin varlığı, özellikle yaygın Demir Çağ gri seramiklerinden

anlaşılmıştır. Bölgede araştırılan diğer Demir Çağı yerleşimlerine nazaran pithosların

Page 11: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

11

ve kaba çanak çömleğin azlığı buradaki Demir Çaği yerleşiminin daha elit, daha

varlıklı bir yerleşim olduğuna işaret eder. Raci Temizer ve ekibi Hitit Havuzu kazıları

sırasında, havuzun hemen Kuzeydoğusuda Roma dönemi su kanalının altında,

tabanın 50 cm kadar aşağısında 2. seviye olarak kabul edilip gri seramiklere bağlı

olarak Frig dönemine tarihlenen, moloz taş duvarlı bir oda açığa çıkarmışlardır

(Anadolu Medeniyetleri Müzesi Arşivi’ndeki Yalburt kazısı notlarından). Kalkamak

Sırtında tespit ettiğimiz Demir Çağı yerleşimi, bu kültür tabakası ile çağdaş olmalıdır.

Kalkamak sırtı ile Hitit havuzu arasında zaman içinde yapılmış büyük kanal

hafriyatları, betonarme çeşme inşaatı, bekçi bınaları inşaatı ve asfalt yol, bu iki alan

arasındaki topoğrafik ve arkeolojik bağlantının anlaşılmasını güçleştirmektedir.

Helenistik dönemde yerleşim Kalkamak Sırtındaki (Mahal 6) varlığını devam ettirirken

Yalburt Höyüğü Alanına da sıçrar (Mahal 2). Bu açıdan Raci Temizer tarafından da

araştırılan Yalburt Höyüğü yerleşimi, helenistik dönemde yeni inşa edilen bir kale, bir

elit yerleşim niteliğinde olmalıdır. Bu önerimiz, seramik buluntuların niteliği ile de

desteklenmektedir: höyük alanında çok sayıda törensel ziyafetlerin verildiği

buluntulardan anlaşılmaktadır. Höyük’te bulunan Ege Denizi-Batı Anadolu kültürleri

ile ilintili mallar bu görüşü güçlendirir.

Hitit havuzunun devşirme malzemelerle tekrar inşa edildiği Roma döneminde ise,

yüzey buluntularının gösterdiği kadarı ile, Yalburt yaylasındaki yerleşim daha önceki

dönemlere nazaran kat be kar yaygınlaşır. Yerleşim özellikle Çeşme Deresi’nden

çağdaş yayla köyüne doğru genişler. Yalburt Höyüğü’ndeki Erken Roma

yerleşmesinin de ötesinde Yayla köyünün batısında yeralan dere yatağı boyunca Geç

Roma ve Erken Bizans dönemlerine tarihlenebilecek, kaçakçılar tarafından talan

edilmiş dikdörtgen oda mezarlar gözlenmiştir. Kalkamak Sırtı ve çevresinde, Karadağ

sırtlarında sayısız miktarda taş temelli konut yapıları, son derece gelişmiş bir

kanalizasyon sistemiyle birlikte yüzeyde gözlemlenebilmektedir ve bu yapılar kaliteli

Geç Roma seramikleri sunarlar. Yerleşmenin farklı alanlarında, özellikle dere yatağı

boyunca anıtsal, uzun duvar yapıları da gözlemlenmektedir.

Önümüzdeki sezonlarda Yalburt Yaylasındaki bu uzun soluklu ve yaygın yerleşimin

daha ayrıntılı belgelenmesi hava fotoğrafları, jeofizik yüzey taraması, Elektronik

Teodolitle topoğrafik ölçüm ve mimari belgeleme yolu ile yapılması planlanmaktadır.

Page 12: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

12

SU 102 Çobankaya Höyüğü

Çobankaya Höyüğü, eski adı Şuhut olan Çobankaya köyü yerleşim sınırları içinde,

köyün Doğu kıyısında, Yalburt Yaylası’na tırmanan asfalt yolun hemen batı yakasında

yeralır. Küçük çaplı (toplam alan 0.69 ha) ancak yüksekçe bir höyük olan yerleşim,

yol tarafından, kuzeyden ve güneyden yapılaşma ve yol yapımı sebebiyle dramatik

bir şekilde kesilmiştir (toplam yüksekliği yaklaşık 15 m.dir). Höyüğün en yüksek

yerinin batı tarafında olduğu düşünülürse, höyüğün önemli bir miktarda yendiği

anlaşılabilir. Höyüğün hemen güneyi ile doğusunda yoğun bir şekilde su toplandığı,

halen aktif olan bir kaç çeşme ve kuyudan anlaşılmaktadır. Yine höyüğün

doğusundaki bir dizi meyve bahçesi ve bostan alanları yine bu su kaynaklarından

yararlanmaktadır.

Höyük üzerinde toplanan seramiklere bakıldığında, en üst 1 m.lik kısmında Geç

Kalkolitik ve Ilk Tunç Çağı yoğunlukta olduğunu, ve büyük ihtimalle höyüğün önemli

bir hacminin bu devirlerde oluştuğunu söyleyebiliriz. Höyüğün tepesine yakın bir

alanda gözlenen taş duvar ile de yine Ilk Tunç Çağı seramikleri ile ilişkilendirildi. Orta

Tunç Çağı is sadece yol tarafındaki höyük kesitinden elde edilen iki muhtemel

seramik parçası tarafında temsil edilmekteler. Höyüğün Kuzey yamacında ve tepede

ince Helenistik tanılayıcı (diyagnostik) mallar ile mika-şist katkılı, siyah sırlı siyah

astarlı, muhtemelen Demir Çağı’na tarihlenebilecek büyük kâseler ele geçmiştir. Bu

Demir Çağı malzemesi yoğun olarak Orta Demir ve Geç Demir olmalıdır. Höyüğün

uzun ve yoğun bir Kalkolitik ve Ilk Tunç yerleşiminin ardından Orta Tunç Çağı’nda da

sürekliliğinin olduğu, ancak Geç Tunç ve Erken Demir Çağlarında terk edildiği

düşünülebilir. Orta Demir Çağı’nda tekrar yerleşilerek Helenistik dönemin sonuna

kadar varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Höyükte Roma dönemi seramiklerine

rastlanmamıştır. Halbuki, höyüğün güneyindeki çeşme/su kaynağı yakınında görülen

devşirme sütun parçası yakınlarda Roma ya da Bizans dönemine ait bir yerleşimin

olabileceğini düşündürmüştür.

SU 103 Şangır Mağazası

Yerli halk tarafından Şangır Mağaza adıyla anılan mağara, Yalburt Yaylasının 2.3 km

kuzeydoğusunda bulunan bir obruktur. Obruğun jeolojik yapısını inceleyen Doç. Dr.

Uğur Doğan’a göre, “Şangır Mağaza” civarında bir zamanlar yüzeysel akış gösteren

Page 13: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

13

sular, sahanın tektonik olarak yükselmesi sonucunda yer altında akışını sürdürmeye

başlamıştır. Mağara çevresinde görülen dolinler ve kuru vadiler bu durumun kanıtıdır.

Yeraltında akışını sürdüren karstik sular mağaraların oluşmasına yol açmıştır. Bu

mağaralardan birini tavanının çökmesi sonucunda 20 m derinliğinde 50-60 m çapında

obruk oluşmuş ve dolayısıyla obruğun oluşumuna yol açan Şangır Mağaza

mağarasının varlığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca mağaranın oluşmasına yol açan karstik

sular mağaranın doğusunda mermer ve fillit kontağından çıkmaktadır.”

Daha önceden arkeolojik kalıntıları bilinip halk tarafından piknik alanı kullanılan

mağarada bugüne kadar arkeolojik bir çalışma gerçekleştirilmemiş, dolayısıyla

arkeolojik sit alanı olarak tescili yapılmamıştır (Boran ve diğerleri 2001: 28). Yalburt

Yaylası sakinlerinden ögrendiğimiz kadarı ile 2009 yılı sonlarına doğru iş

makinalarıyla mağara mahalline gelen eski eser kaçakçıları mağaranın doğal yapısı

üzerinde ve buradaki yüksekliği yer yer 5 m.yi bulan arkeolojik kültür tabakaları ve

kalıntıları üzerinde tamiri imkansız zararlar vermişlerdir. Yalburt Yaylası sakinleri

mihmandarlığında ulaştığımız Şangır Mağaza mağarasında büyük bir kepçe ile esaslı

bir operasyon yapıldığı tespit edilen izlerden anlaşılmıştır. Şangır Mağaza çökmüş

alan yüzeyinde yaptığımız taramalarda yoğun bir buluntu zenginliğine tanık olduk. Bu

buluntuları Helenistik ve Roma dönemlerine tarihlenebilecek çanak çomlek, pişmiş

toprak heykelcikler, taş heykel parçaları, yazıtlı bir stel, mimari parçalar, kemik

parçaları, tütsü kapları, mimari terrakotalar ve çatı kiremitleri oluşturmaktadır.

Mağaranın iç yüzeyindeki arkeolojik depolama anlaşıldığı kadarı ile yerleşim

katmanlaşmasıyla değil atık/adak çukuru olarak işlev görmesiyle oluşmuş olmalıdır.

Dolayısıyla mağara tabanındaki arkeolojik toprak içi hayvan kemikleri, minyatür

kaplar, az kullanılmış ya da hiç kullanılmamış adak kapları ile dolu, organik

kalıntılarca zengin siyah renkli bir topraktan müteşekkildir. Kaçakçı tahribatının

yoğun olduğu bölümlerdeki stratigrafik kesitlerden anlaşıldığı kadarı ile bazı kesitler

4-5 metre kalınlıktadır ve bu katmanlar arasında taban görülmemiştir. Kalıntıların

niteliği, katmanlaşmanın yapısı, buluntuların çeşit, tip ve korunma dereceleri göz

önüne alındığında Şangır Mağaza Düdeninin Helenistik ve Roma dönemlerinde içinde

kutsal şölenlerin düzenlendiği ve adakların adandığı bir mağara kült merkezi olduğu

anlaşılmaktadır, ancak gelecek sezonlarda yapılacak arkeolojik çalışmalar bu

tarihleme ve yorumun tekrar gözden geçirilmesine imkan sağlayacaktır.

Page 14: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

14

Şangır Mağaza’da gözlenen seramikleri iki önemli grup temsil eder: a) aşınma izi

taşımayan son derece ince kaplar b) pişirme kapları. Mağaradan çıkan metalik astarlı

terra sigillata malları bölgedeki Şarampol Tepe gibi benzer malzeme sunan arazilerle

karşılaştırıldığında, Şangır Mağaza malzemesinin sadece bir kez kullanılmış kaplar

olduğu izlenimi uyanmaktadır. Bu kaplardan bazıları libasyon kapları olmalıdır.

mağarada tarihlenebilecek en erken kaplar M.Ö. 4. yy’a tarihlenen siyah sırlı

kaplardır ancak bu tarihlemeyi kesinleştirmek için bu konuda daha ayrıntılı çalışma

yapılmalıdır. Bu siyah sırlı kapların hemen hepsi oldukça temel formlu çanaklardır.

Mağaradaki törensel etkinlik büyük ihtimalle M.S. 3. yy civarında sonlanmış olmalıdır,

ancak mağaradan toplanan Roma dönemine ait çanak çömleğin ayrıntılı incelenmesi

ile bu tarihleme de daha rafine hale gelecektir. Mağara için üç değişik çatıya ait

kiremitler ele geçmiştir. Bunlar arasında en iyi temsil edilen çatı pek de sık

rastlanmayan çift silme kenarlı ve kırmızı astarlı yassı kiremitlerden inşa edilmiştir.

Iki ila üç mimari terrakota parçası ise siyah astarlıdır.

Mağara tabanında kireçtaşından, iyi yontulmuş pek çok mimari parça ile Eski

Yunanca yazıtlı bir mezar steli ele geçmiştir. Tarihleri itibarı ile mimari parçalar ve

stelin, mağaradakı kült aktivitelerinin sona erdikten sonra alanın bir taş ocağına

dönüştürülmüş olması ile ilişkilendirilebilir. Yine mağara tabanında bulunmuş olan iki

adet tütsü kabı içlerinde külleri ile ele geçmiştir ve kimyasal analiz için bulunmaz bir

fırsat sunar.

Konya Arkeoloji Müzesi’ne sezon sonunda verilen bir dilekçe ile Şangır Mağaza

arkeolojik arazisinin kaçakçılarca tehdit edilen durumu göz önüne alınarak, mağara

içinde bulunan taşımaz kültür varlığı kapsamına giren bir mezar steli ve bir adet

sütun kaidesinin acil olarak Konya Müzesine getirilmesi talebinde bulunulmuştur.

Konya Arkeoloji Müzesi bu çalışmanın Bölge Koruma Kurulu tarafından alınacak

kararla mümkün olabileceğini, dilekçemizi kendilerine ileteceklerini beyan etmişlerdir.

Konya Bölge Koruma Kurulu ile yaptığımız görüşmelerde Şangır Mağaza Obruğunun

arkeolojik sit alan olarak tescilli olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda Tablo 1’de

koordinatları verilen bu arazinin Bölge Koruma Kurulu tarafından incelenerek

tescilinin yapılması gereklidir. Ayrıca, Şangır Mağazası Obruğunda halen kaçakçı

tahribatı tehlikesi içinde bulunan, ekte fotoğrafları verilen mermer stel ve mimari

Page 15: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

15

parçanın kısa zamanda yine Konya Bölge Kurulu kararı ile Konya Arkeoloji Müzesi’ne

aktarılması dilenmektedir (Resim 1-2).

SU 104 Kale Tepesi, Karaköy

Kale Tepesi, bugün Karaköy sınırları içinde, köyün 2.5 km güneybatısında ve Ilgın’ın

11 km doğu-kuzeydoğusunda bulunan, çevreye son derece hakim yüksek ve kayalık

bir tepedir (Harita 4). Tepe, hemen 2.2 km kuzeyindeki, daha önceden otlak olanı

olarak bağlı olduğu Kaleköy’e de ismini verir. Halk arasında “Çetminin Kale” olarak

adlandırılan kale (Boran ve diğerleri 2001: 158), daha önceki yayınlarda “Kaleköy

kalesi” (Bahar 1999: 34), Bulasan/Zaferiye (Dinçol vd. 2000: 3) ve Zaferiye

(Bulasan) kalesi (Yakar vd. 2001: 716) olarak da geçmektedir. Kale tepesi Ilgın’dan

Düğer ve Mahmudiye’ye uzanan sulak vadinin Zaferiye köyünün kuzeydoğusunda en

daraldığı boğaza hakim bir konumdadır. Tepenin ova ile buluştuğu kuzeydoğu

yamacında çevre köylerinin yoğun olarak içme suyu almak üzere kullandığı Kale

Çeşmesi adı verilen su pınarı bulunmaktadır.

Jeomorfolog Uğur Doğan’a göre, Kale Tepesi “fillit-kalker kontağının yüzeylendiği bir

noktada” yeralır. “Kalenin bulunduğu tepe kireçtaşlarından oluşmuştur. Buradaki su

kaynağı da kireçtaşından sızan suların geçirimsiz olan fillitlerden aşağıya sızmayarak

kaynak şeklinde yüzeye çıkması sonucunda oluşmuştur. Kalenin hemen aşağı

kısmında bulunan dere ise fillit üzerinde akmaktadır. Bu alanda bulunan küçük bir

bent eski bir yapının devamı olarak kullanılıyor olabilir.”

Kale Tepesinin yine kuzeydoğu yamacında, su kaynağının hemen üst kısmında

savunma duvarlarının anıtsal kesme taş işçiliği göz alıcı şekilde korunmuş yaklaşık

olarak 70 m.x60 m.’lik bir alanda izlenebilen, tepeye de ismini veren bir kale yapısı

yeralır. Bu gözalıcı anıtsal kale, yer yer 8-9 taş sırası yüksekliğinde korunmuştur, her

bir taş sırasının yüksekliği 60 ile 85 cm. arasında değişir. Kale yapısı daha önceki

çalışmalarda kısaca irdelenmiş, genel izlenim olarak Helenistik döneme atfedilmiş

(Dinçol vd. 2000: 3), Prof. Hasan Bahar ve ekibi tarafından genel ölçümleri yapılmış

ve yayınlanmıştır (Bahar vd. 1996: Levha CXXXIII). Prof. Jak Yakar, Prof. Dr. Ali ve

Belkıs Dinçol, ile Avia Taffet Kale yapısının Hitit taş işçiliğine olan benzerliklerine

dikkat çekmişlerdir (Yakar vd. 2001: 716). 2010 senesinde kale duvarlarının anıtsal

duvarları üzerine yaptığımız sınırlı çalışmalarda, taş işçiliğinin ve mimari ayrıntıların

Page 16: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

16

Yalburt Yaylası Hitit Kutsal Havuzu ile çok büyük benzerlikler gösterdiği anlaşılmış,

Kale yapısının çok büyük ihtimalle Hitit imprataorluk çağının sonlarında işa edilerek

Demir Çağı ve Helenistik dönemlerde kullanılmaya devam ettiği düşünülmüştür.

Bu öngörümüz, Kale Tepesinin Doğu yamacında ilk defa olarak tespit ettiğimiz anıtsal

kesme taşlarla kabartmalı olarak inşa edilmiş yapı ile desteklenmektedir. Doğu

yamacından ovaya doğru dökülen su akıntı yatağı üzerine yüksekçe bir seviyede,

inşa edilmiş yapı 3 m. x 3 m. lik bir oda mekanı ile onun doğusundaki taş

platformdan oluşur. Odanın Batı duvarında iki taş sırası boyunca yükselen, çerçeveli

anıtsal bir nişe sahiptir. Yapı yakın dönemde kaçakçılar tarafından kazılarak yüzeye

çıkarılmış, bazı taşları dinamitlenmek suretiyle yerlerinden oynatılmıştır. Taş işçiliği

ve mimari ayrıntılar yine yapının kale ile çağdaş olduğunu açıkça göstermektedir.

Konumu ve mimarisi göz önüne alındığında küçük bir kutsal havuz olduğu

düşünülebilir.

Bu çalışmalar ötesinde, kale yapısı çevresinde ve özellikle Kale Tepesinin doğu

yamacında vadiye inen teraslarda son derece yaygın bir aşağı kent yerleşiminin

olduğu yüzey seramik buluntuları ve mimari kalıntılar sayesinde söylenebilir. Doğu

teraslarlarında bazı uygun tarlalar belirlenerek belirlenerek, bu tarlalarda yürümeye

dayalı sistematik yüzey buluntu toplaması gerçekleştirdik. Yüzde 50 kapsamlı olarak

araştırma elemanlarının 4’er metre aralıkla yerleştirilmesi ve eş hızlarda yürüyerek

gördükleri tüm seramikleri toplamaları prensibine dayanan bu yüzey taraması ilk

sonuçlarına göre, aşağı kentin Orta ve Geç Demir Çağları ile Helenistik ve Roma

dönemlerinde yoğun olarak yerleşildiği anlaşılmıştır. Ayrıca kale civarından Erken

İmparatorluk dönemine (M.S. 1. yy) tarihlenebilecek muhtemelen Germanicus’a ait

bir de sikke ele geçmiştir.

Önümüzdeki yıllarda bu kale yerleşmesinin kentsel bouyutlarnın ve eskiçağdaki

tarihinin araştırılabilmesi için, ayrıntılı ve uzun soluklu bir çalışma düşünülmekte ve

önümüzdeki sezonlarda bu arazide arkeolojik yüzey taraması, jeofizik taramalar ve

mimari belgeleme çalışması planlanmaktadır. Böylelikle Hitit döneminın bu önemli

kale yerleşmesinin, sadece 3.8 km güneydoğusundaki Köylütolu Barajı ile olan ilişkisi

de araştırılabilecektir.

Page 17: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

17

SU 105 Köylütolu Yayla Barajı

Köylütolu Barajı Ilgın’ın 14 km doğusunda ve Köylütolu köyünün 3.9 km

kuzeybatısında halk arasında Büyük Büvet denen mevkide yeralır (Harita 4). M.

Sokolowski’nin 1884 yılında Büyük Büvet yapısınin batısındaki tarlalardan birinde

tespit ettiği hiyeroglif Luvice yazıtlı anıt bugün Ankara Anadolu Medemiyetleri

Müzesi’ndedir, ve pek çok bilim adamı tarafından, 4. Tudhaliya zamanına tarihlenir.

Anıt, Hittit İmparatoruna bağımlı, Hitit kraliyet ailesinden gelen bir prens olan yerli

vali tarafından yaptırılmış olan Köylütolu Barajı anıtının inşasını kutlar. Köylütolu

Yayla Barajı 750 m. uzunluğunda ve en geniş yerinde 120 m. genişliğinde, ovadan

(kuzey yamacında) 18 m. kadar yükselen büyük bir baraj bendinden müteşekkildir.

Bent, uzunluğu boyunca zarif bir yay çizerek güney tarafında genişçe bir su toplama

havzası oluşturur. Bu havzanın doğu ve batı yakaları iki doğal kireçtaşı sırtınca

tanımlanır. Arazide yaptığımız çalışmalarda, baraj bendi ve yakın çevresinin

topoğrafyası el-GPS aygıtları ile kabaca haritalanmış, EDM (Elektronik Teodolit)

kullanılarak barajdan bir Kuzey-Güney topografik kesiti alınmıştır. Yüzey seramiğine

hemen hemen hiç rastlanmamış, bulunan sınırlı miktardaki seramiğin de Roma

dönemine tarihlendiği belirlenmiştir.

Yapılan bir başka çalışma, baraj bendinin farklı noktalarında kaçakçılarca açılmış

çukurların kesit çizimlerinin yapılarak, baraj bendinin katmanlaşması ve inşa tekniği

hakkında zengin bilgi edinilmesi olmuştur. Katmanların önemli bir kısmı taşınma yolu

ile getirilmiş, yerli olmayan karbonat içeriği yüksek yeşil toprak, demir içeriği yüksek

kırmızı killi toprak, kırıntılı kireçtaşı kollüvyal malzemeden oluşur. Bendin en üst

tabakalarında da moloz taş dolgu gözlenir. Köylütolu Barajı dolayısıyla son derece

büyük bir işgücü yoğunlaşması, krali yatırım ve iyi bir planlama ve emek

organizasyonu ile gerçekleşmiş bir proje olmalıdır.

Doç. Dr. Uğur Doğan tarafından, baraj seddinin güneyınde, barajın toplama havzası

olarak düşünülen alanda, tarlaların orta yerinde tek bir noktada yapılan jeolojik el

sondajı çalışmasında 1.5 m. derine inilmesine rağmen göl sedimentlerine

rastlanmamıştır. Doğan’ın bildirdiği üzere, “sondajda yüzey erozyonunun ve karasal

sedimantasyonun eseri olan yalnızca kırmızı renkli kumlu killi silt tespit edilmiştir.”

Önümüzdeki senelerde daha kapsamlı bir jeolojik sondaj planlanarak bu havzanın

Page 18: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

18

muhtemel çökelti katmanlarına erişilerek, baraj kullanım tarihi ve çevresel veriler

değerlendirilecektir.

Köylütolu Yayla Barajı su havzasının ve onu beslemiş olan muhtemel su kaynakları

1/25.000’lik haritalar aracılığı ile araştırılmış, bu vesile ile daha önce tescillenmemiş

olan Ören Çeşmesi arkeolojik alanı tespit edilmiştir.

SU 106 Ören Çeşmesi, Karasevinç

Ören Çeşmesi Ilgın’ın 19 km güneydoğusunda, Karasevinç köyü sınırları içinde,

köyün 1.4 km güneybatısında yeralır (Harita 4). Köylütolu Barajı’nın su toplama

havzası ve su kaynaklarını araştırırken, 1/25.000’lik haritalar üzerinde tespiti

yapılmıştır (Resim). Bilindiği kadarı ile arkeolojik alan tescilli değildir. Ören Çeşmesi

mevki adından anlaşılacaği üzere, hem çok dönemli arkeolojik kalıntılar, bir ortaçağ

mezarlığı ve höyük içeren bir ören yerdir, hem de bölgedeki önemli su

kaynaklarındandır. Bugün su pınarının sularının hemen hepsi bir boru şebekesi ile

çevre köylere dağıtılmaktadır. Bu yüzden arazinin mevcut jeomorfolojisi oldukça

değişime uğramış, alan suyun yer altına alınmasıyla çok daha kuru hale gelmiştir.

Halihazirda Ören Çeşmesi höyüğünün 100 m. kadar güneydoğusunda, yakın

dönemde taş ve betondan inşa edilmiş bir sulama havuzu da mevcuttur (15 m. x 25

m.). Havuzun hemen güneyinde ise 100 m. x 120 m.’lik hâlâ yeşil ve sulak olan yarı-

bataklık bir alan mevcuttur. Bu bataklık alanın etrafında alçak seviyelerde kireçtaşı

kayalıkları bataklığın çevresini saran platonun kenarlarından toprak üzerine

çıkmaktadır. Bataklık alanından kuzeye doğru, bugün kuru olan dere yatağı kavak

ağaçları dizisi ve teraslanmış tarlalar arasından uzanmaktadır. Dere yatağına bakan

vadi teraslarından, doğuda bulunan bir dizi teras Roma dönemine ait bolca seramik

ve çatı kiremidi sunmaktadır. Bu alan halk arasında Ören Kolu Mevkii olarak

adlandırılmaktadır. Dikdörtgen şekilli planlı bir şekilde inşa edildiği anlaşılan bu

teraslarda pek çok moloz taş duvar temeli yüzeyde izlenebilmektedir. Dere yatağı

boyunca kıvrılarak uzanan bu yapılar su kaynağından kuzeye en az 450 m. kadar

izlenebilmiştir.

Bataklık alanının hemen kuzeybatısında ovadan yükselen bir höyük mevcuttur.

Höyüğün doğu yanı dere yatağı tarafındaki yüzü dik yamaçlıdır muhtemelen tarih

içindeki tahribata bağlı olarak değişmiş bir morfolojisi vardır, ancak bu değişimin

Page 19: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

19

eskiçağda mı yoksa yakın dönemlerde mi olduğu anlaşılamamıştır. Bu durum

höyüğün üzerine oturduğu doğal tepenin topoğrafik özelliği ile ilişkili olabilir- höyük

büyük ihtimalle bir vadi terasının kıyısına konumlanmıştır. Bu alanda yüzeyde

hırpalanmış toprak gözlenmez, ayrıca höyüğün bu yakasından toplanmış olan

seramikler bu alanda bir toprak hafriyatı ile ortaya çıkarılmış bir malzeme değildir.

Höyüğün batısındaki vadi teraslarına bakılırsa, höyük fazla yüksek bir katmanlaşma

olmadığı düşünülmüştür. Höyüğün güneyinde kireçtaşı kayalıklarının toprak yüzüne

çıktığı gözlemlenmiştir. Dolayısıyla, dere yatağının içinde uzandığı vadi, iki ayrı

jeolojik peyzajı ayrıştırmaz. Aksine benzer kireçtaşı anakayalı jeolojisine sahip vadi

terasları arasında erozyonla oluşmuş bir unsur olmalıdır.

Bataklık alanı ve rezervuar havuzunun doğusunda yaklaşık 180 m. x 50 m.

boyutlarındaki oval bir tepenin üzerinde ortaçağdan kalma olduğu düşünülen bir

mezarlık alanı bulunmaktadır. Mezarlıkta kullanılmış olan mezar taşlarından bir kısmı

antik çağdan kalma mimari bloklardan devşirildıği anlaşılmıştır. Bu blaoklardan en az

bir tanesi, taş kesme tekniği ve mimari ayrıntıya bağlı olarak Hitit dönemine

tarihlenebilmektedir. Bu sebeple, bu alanda Hitit mimari eserinin gelecekte tespit

edilebileceği umut edilmektedir. Özellikle bataklık alanında, eskiçağdan kalma su

kaynağı ile ilgili havuz yada benzer yapıların bulunması ihtimali üzerinde

durmaktayız, dolayısıyla önümüzdeki senelerde bu alanda jeofizik çalışmaları

yapılması planlanmaktadır.

Ören Çeşmesi arazisi aşağıdaki mahallere ayrılarak yüzey buluntu toplaması

yapılmıştır. Bu mahaller şöyle sıralanır:

1. Ortaçağ mezarlık alanı

2. Höyük Batı tarlası ve yamacı

3. Rezervuar havuzu ve bataklık alan

4. Ören Kolu mevkii - Dere yatağının doğusundaki Kuzeydoğu terasları

5. Höyük Tepesi Doğu Tarlası

6. Höyük tepesi Orta Tarla

7. Höyük Kuzeydoğu yamacı

8. Höyüğün eteğindeki Doğu tarlası

9. Kuzey Tarla

10. Höyük-genel olarak Derenin doğu tarafı.

Page 20: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

20

Yüzeyden toplanan seramik ve küçük buluntulara genel olarak bakılırsa, höyüğün

önemli bir kısmının İlk Tunç Çağı’na, muhtemelen de buna ek olarak Geç Kalkolitik

Döneme tarihlenebileceği görülür. Bu seramiklerde beklenmedik bir şekilde birörnek

fabrike sahip, yüksek açkılı yüzeylere sahip el yapımı oksitlenmiş mallar görülür.

Bunlar arasında yoğunlukla dik duvarlı, düz ağızlı, yüksek kulplu çanaklara rastlanır.

Kalkolitik çanak çömlek parçaları parlak değildir, ancake ele geçen parçalar yüksek

miktarda samanlı, kabaca bititilmiş kaplardır. Höyüğün yüzeyinde ayrıca Erken Demir

Çağı’ndan Helenistik döneme uzanan bir yerleşim gözlenir. Erken Demir Çağı’na

tarihlenebilecek bir miktar el yapımı seramik ele geçmiştir. Bunlara yine ek olarak az

miktarda Orta Demir Çağı’na ait boyalı kaplara rastlanmıştır. Demir Çağı seraniklerini

siyah astarlı gri seramikler oluşturur ve bunların şekilleri genellikle yonca ağızlı

testiler ve gövdeden kenarlı çanaklardır. Geç Demir ve Helenistik dönemin tek

merkezli kenarlı çanakları da gözlenir.

Höyük’te Roma dönemine ait buluntu ele geçmemiştir. Roma döneminde Höyük

yerine dere yatağının doğusundaki Ören Kolu mevkii teraslarına yerleşilmiştir. Tıpkı

Yalburt yaylası yerleşiminde de gözlendiği gibi Ören Çeşmesi’nde de Roma

döneminde suyun pişmiş toprak künklerle dağıtımının yaygınlaşması ile yerleşme

Höyük’ten aşağılara, vadi teraslarına taşınmış olmalıdır. Vadi teraslarında büyük

ölçeklı bir köy yerleşimi sözkonusu olmalıdır. Höyüğün kuzeyinde gözlenen moloz taş

duvarların, mezarlık ile çağdaş olup ortaçağa ait olabileceği düşünülmüştür

Konya Bölge Koruma Kurulu ile yaptığımız görüşmelerde Ören Çeşmesi’nin arkeolojik

sit alan olarak tescilli olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda koordinatları verilen bu arazinin

Bölge Koruma Kurulu tarafından incelenerek tescilinin yapılması gereklidir.

SU 108 Karasevinç

Kadınhanı ilçesine bağlı olan Karasevinç Köyü, Ilgın’ın 18.5 km güneydoğusunda

yeralır. Ören Çeşmesi arkeolojik alanına giderken uğranan Karasevinç köyünde köy

camisi yakınında devşirme mimari parçalar ile inşa edilmiş bir çeşme görülmüş ve

belgelenmiştir. Köyde daha ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır.

SU 109 Şarampol Tepe

Page 21: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

21

Şarampol Tepe, Çavuşçu Gölü’nün güneydoğu kıyısında doğal ve gözalıcı kayalık bir

tepenin üzerine kurulmuş, höyükleşmiş bir kale yerleşmesidir. Ilgın’ın kuzeybatısına

düşen tepe kuş uçuşu Ilgın’a sadece 4.5 km.dir ve Ilgın’a bağlı Vakıf Ağılı Mahallesi

sınırları içerisinde kalır (Harita 2). Tepe 20. yüzyılın ikinci yarısında arkeolojik

olmayan önemli müdahalelere maruz kalmıştır. 1962-63 yıllarında hizmete giren

Çavuşçu Gölünü güneyden sınırlayarak şeker pancarı için yeni tarımsal araziler

yaratan baraj bendi çalışması sırasında höyüğün tepesi düzlenmiştir. Buna ek olarak

Tepe’nin batısında büyük ebatlı bir sulama kanalı açılmış ve Göl’ün taşan sularını

muhafaza ederek tarım alanlarını koruyacak bir hendek inşa edilmiştir. Vakıf Ağılı

Mahallesi sakinlerinden aldığımız bilgilere göre Devlet Su İşleri Müdürlüğü bu

hafriyatlar sırasında bir arslan heykeli bulmuş ve heykeli Konya DSİ Müdürlüğü Binası

bahçesinde halen sergilemektedir. Sözkonusu anıtı ekibimiz henüz inceleme fırsatı

bulamamıştır. Tepenin güneybatı tarafında son derece büyük ve derin bir mermer

ocağı açılmış, alınan parçalar muhtemelen bent inşasında kullanılmıştır. Barajın

açılışına dair resmi tören yine 1960’lı yıllarda tüm bölgeye ve göle hakim Şarampol

Tepe’de yapılmış, bu nedenle tepeye doğu yamacından tırmanan bir araç yolu inşa

edilmiştir. Höyükteki ikinci kademe teraslama, 10 yıl kadar önce Ilgın

Kaymakamlığı’nın ağaçlandırma çalışması amacı ile yapılmıştır. Höyüğün en

tepesinde çakıltaşi ile döşeli düzlükte bir damlama sulama ünitesi ve bir de trafo

binası mevcuttur.

Yüzey araştırması ve seramik toplanması amacı ile tepenin yamaçları 4 ayrı mahalle

bölündü: Kuzey, Güney, Doğu ve Batı Yamaçları. Son derece şaşırtıcı olarak her bir

mahal farklı seramik gruplarını beaberinde getirdi. En çarpıcı farklılaşmalar Güney ve

Doğu yamaçları arasında oldu. Her iki yamaç da, dik olan Batı ve ve kayalığı bol olan

Kuzey yamaçlarından çok daha fazla malzeme sunmuşlardır. Doğu ve Güney

yamaçları arasındaki toplanan malzeme farkı muhtemelen höyüğün tepesinin

düzlenmiş ve çevresinde hafriyat yapılmış olmasından kaynaklanıyor olmalıdır. Güney

yamaçlar erken-Orta ve Geç Demir Çağlara ait çarpıcı bir seramik zenginliği

sunmuştur. Bu malların önemli kısmını depolama pitosları, büyük amforalar ve

pekçok büyük ebatlı yonca-ağızlı testilerdir. Bundan daha tanılayıcı olan seramikler

ise şevli yonca ağızlı karenalı çanaklar, düz tabanlı leğen ve testilerdir. Doğu yamacı

bunlarla karşılaştırılabilecek Demir Çağı malları sergiler ancak buna ek olarak

Helenistik döneme ait ince ve gündelik mallar da ele geçmiştir. Höyüğün tepesi

Page 22: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

22

düzlendiğinde büyük ihtimalle Helenistik tabakalar bu yüne doğru sürüklenmiştir.

Doğu Yamacı’ndaki teraslama 2 metreye kadar varan yükseklikteki toprak kesitleri

açmıştır ancak bu tahrip edilmiş kesitlerde yerleşim tabakalanması gözlenememiştir.

Yamacın en dibinde bir atış poligonu vardır ve burada kapsamlı bir hafriyatla

yüksekçe bir kesit açığa çikmıştır. Bu kesitlerden, burada yerleşim

tabakalanmasından çok Helenistik döneme ait çanak çomlek de ihtiva eden çöp atığı

katmanları gözlenmiştir. Höyüğün bu teraslarındaki yıkım ve teraslama çalışmalarına

rağmen Helenistik yerleşimin bu alanda derin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum

Güney yamacı için geçerli değildir. Güney yamacının yukarısındaki yükselti üzerinde

(höyüğün tepesinden yaklaşıldığında buraya düşük seviyedeki teras denebilir), ve

ağaçlandırma yapılmış güney yamacın üst kademelerinde kepçenin açtığı kesitler

büyük ebatlı kabaca şekillenmiş, muhtemelen bir savunma duvarında kullanılmış

beyaz kireçtaşı mimari bloklar gözlenmiştir. Daha dik olan Batı ve kuzeybatı

yamaçlarında anakayanın ortaya çıktığı alanlar eskiçağda muhtemelen taş ocağı

olarak kullanılmıştır. Bu yamaçlarda önemli bir kültürel kalıntıya rastlanmamıştır.

Önümüzdeki sezonlarda, Şarampol Tepe’nin Çavuşçu Gölü ile birleştiği güneybatı

kesimi araştırılmalıdır. Ayrıca yerel yönetimler ile ortaklaşa bir çalışmayla höyüğün

teraslama, ağaçlandırma, yol açımı gibi tahrip edici faaliyetlerden korunması amacı

ile çalışmalar yapılmalıdır.

SU 110 Vakıf Ağılı Mahallesi

Şarampol Tepe çalışmaları sırasında köy muhtarı ve köyün ileri gelen,eri ile

görüşmeler yapmak üzere ziyaret edilen Vakıf Ağılı Mahallesinde mahalle camiinin

güneydoğu köşesinde yazıtlı mermer bir mezar steli tespit edilmiş, çizimleri yapılarak

belgelenmiştir (Harita 2).

SU 111 Orta Tepe (Kayaboğazı mevkii)

Kayaboğazı Mevkii’nde, Şarampol Tepe’nin hemen 500 m. güneydoğusundaki Orta

Tepe, tarlalık düz ovanın içinde yükselen, Şarampol Tepe’den Ilgın yönüne doğru

Page 23: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

23

yassı ve uzunca bir yarımada gibi uzanan kayalık bir tepedir (Harita 2). Çevresindeki

yoğun sulu tarım yapılan, meyva bahçeli alanlardaki muhtemel allüvyon gözönüne

alınırsa, Orta Tepe’nin eskiçağda sığ göl suları ya da en azından sulak-bataklık bir

alan tarafından çevrelendiği düşünülebilir. Orta tepe çevresinde gelecekte yapmayı

planladığımız jeomorfolojik araştırmalar, Orta Tepe’nin eski çağda bir ada olup

olmadığı sorusunu araştıracaktır. Arkeolojik malzemenin bulunduğu alan Kuzey ve

Güney olmak üzere iki farklı bölümde değerlendirilebilir. Daha aşağı seviyede kalan,

üzeri hemen hemen tamamen anakaya ile kaplı olan Kuzey taraftaki yassı tepenin

eskiçağda taş ocağı olarak kullanılmış olduğu belirgin olarak gözlenmiştir. Bu

mahalde taş çıkarma ve işleme izleri, içerisinden büyük bloklar çıkarılmış ocak

boşlukları ya da galeriler özellikle bu tepenin doğu kıyısında yoğunlukla gözlenmiştir.

Aynı tepenin Batı yakasında, tarlaların hemen üzerinde de anıtsal bazı kaya oyma

mekanları (olasılıkla bir şarap imalathanesi/şarapana) ayrıntılı olarak belgelenmiştir.

Orta Tepe yerleşimi ile bu taş ocağı tepesini birleştiren dar boğazın hemen doğu

yamacında kücük boyulu bir düden tespit ettik ki bu da Orta Tepe çevresinin

eskiçağda en azından mevsimsel olarak suyla kaplı olmuş olabileceğini

düsündürtmüştür. Düdenin ağzı büyük olasılıkla eskiçağda genişletilerek

mekansallaştırılmıştır. Bu geçiş kesimindeki sınırlı sayıdaki sermaikler Helenistik

döneme işaret eder.

Daha güneydeki Orta Tepe ise sunduğu yüzey malzemesi ile bizlere yüzey

araştırmamızın en önemli sürprizlerinden birini sunmuştur. Orta Tepe sırtının da yer

yer kayalık bir doğal bir tepe olmasından dolayı yüzeydeki kültür tabakası yoğunlukla

erozyona uğrayıp, tepenin üzerinden kayıp gitmiştir. En yüksek olan güneyde kalan

çoklukla kayalık olan zirvedir. Öte yandan Orta Tepe Sırtının kuzeyinde biribirlerine

bitişik iki höyükleşmiş kalıntı gözlenir. Erozyona ağmen, Orta Tepe sırtının tamamı

yoğun bir şekilde Orta Tunç ve Geç Tunç çağı seramikleri vermektedir. Bunun dışında

çok sınırlı sayıdaki Helenistik parçalar hariç, daha geç devirlerden bir kültürel

malzeme ele geçmemiştir. Ele geçen kültürel malzemenin büyük kısmı Orta tepe

üzerindeki höyüklerden ve Tepe’nin üç bir yandaki yamaçlarından toplanmıştır. Orta

ve Geç Tunç çağı seramikleri bütün sırta yayılır, dolayısıyla Orta Tunç Çağından Son

Tunç’a geçişte yerleşimin büyüdüğü söylenemez.

Bulunan seramiklere bakılırsa Orta Tunç Çağı’ndan son derece tanımlayıcı karenalı

çanaklar ve gaga ağızlı maşrapalar. Yine Orta Tunç Çağı’ndan başlayarak ip kesimli

Page 24: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

24

Hitit kapları görülmüştür. Geç Tunç Çağı malzemesi içinde yoğunlukla Hitit saray

malları yer alır. Doç. Dr. Özdemir Koçak’ın ilk izlenimlerine göre Geç Tunç Çağı

seamik malzemesi ile Beycesultan Hitit İmparatorluk Çağı mallarına çok

benzemektedir. Bu malzemenin ayrıntılı olarak etüdünün ardından kesin tarihlemeleri

sunulacaktır.

Biribirine çok yakın olan Şarampol Tepe ile Orta Tepe birlikte düşunüldüğünde, Orta

tepedeki Eski Hitit ve Hitit Imparatorluk çağı yerleşimi Demir ve Helenistik

Çağları’nda Şarampol Tepeye kaymış olmalıdır. Önümüzdeki sezonlarda Orta tepe’de

yapılacak jeofizik araştırmalar yüzeye yakın Hitit yapılarının tespiti için önemli

olacaktır.

Konya Bölge Koruma Kurulu ile yaptığımız görüşmelerde Kayaboğazı Mevkii Orta

Tepe’nin arkeolojik sit alan olarak tescilli olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda Tablo 1’de

koordinatları verilen bu arazinin Bölge Koruma Kurulu tarafından incelenerek

tescilinin yapılması gereklidir.

SU 112 Yılanlı Dağ – Mağara Mevkii

Şarampol Tepe’nin 750 m kadar kuzeydoğusunda, Vakıf Ağılı köyünün kuzeyinde

Yılanlı Dağı adıyla bilinen kayalık yüksek tepenin alt yamaçlarında, kaçakçılar

tarafından kazılmış ve kısmen tahrip edilmiş iki adet mezar odası araştırılmış ve

belgelenmiştir. Mezar anıtlarının biribirlerine olan uzaklıkları 160 m. civarındadır. Bu

alanda seramik buluntulara rastlanmamakla beraber, oda mezarların girişlerini teşkil

eden mimari yapı ve duvarlar incelenmiş ve ölçekli olarak çizilmiştir. Birinci mezar

oda 1.90 m x 1.50 boyutlarında olup anıtsal, monolitik kesme taş ortostatlarla inşa

edilmiştir. İnşaatta kullanılan taşlar, yarı-kristalleşmiş kireçtaşı olmalıdır. Ortastat

blokların kendileri 2.20 m x 1.60 m x 0.35 m boyutlarındadır. İkinci mezar ise bir

tümülüs formunda olmalıdır. Tümülüs’ün mezar odasının bir yüzü açığa çıkarılmıştır.

İki sıra halindeki kesme taş duvar şist anakaya üzerine oturmaktadır. Bu duvarda

kaçakçılarca açılan deliğin ardında “mağara” adı verilen bir hücre oluşturulmuştur. Bu

kaçakçılar tarafından elle yapılmış bir mağaradır.

Şarampol Tepe ile yakınlığı ve mimari özellikleri göz önüne alınarak kaçakçılar

tarafından tahrip edilen mezarların Demir Çağı’na ait oldukları düşünülmektedir.

Page 25: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

25

Eskiçağda bu muhitin, Yilanlı Dağ’ın ardından dolaşan eski yol üzerinde olduğu

düşünülmektedir. Yolun Navruşuk/Gedikören ucunda da bazı kaya oyna mezarların

varlığı tespit edildi. Önümüzdeki sezonlarda, Mağara Mevkii’nden Gedikören’e Yilanlı

Dağı’n doğusundan ulaşan bu eski yol boyunca olabilecek muhtemel diğer kaya

oyma, tümülüs ya da oda mezarların araştırılması öngörülmektedir.

SU 113 Navruşuk Höyük

Yılanlı Dağ’ın kuzeyindeki Gedikören (eski adıyla Navruşuk, ya da Navruşıh) köyünde,

köyün mezarlığı içinde yeralan kücük boyutlu bir höyüktür. Gedikören Ilgın’ın 6 km

kuzeybatısında, Çavuşçu gölünün doğu kıyısı yakınlarında yükek teraslardan birinde

kurulmuş bir köydür. Köy ve mezarlığı bugün Çavuşçu Gölü kıyısına 800 m.

mesafededir. Köy mezarlığının içinde bulunan ve Sn. Hasan Bahar’ın 1993’teki yüzey

araştırmasından bilinen höyük ancak 0.5 ha.’lık bir alanı kaplar (çapı 25 m), ancak

göle doğru uzanan teraslarda da yer yer kültürel malzemeye rastlanmıştır. Yerleşimin

büyüklüğü ancak sistematik tarla yürüme metodları ile anlaşılabilir. Höyüğun hemen

güneyinde bugün bölgedeki meyva bahçelerini de sulayan bir su pınarı mevcuttur.

Yüzeyde toplanan seramiklere baıldığında höyüğün Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı’nda

yerleşilip daha sonra terkedildiği, ancak bu höyüğün üzerine Demir Çağı’nda yeni bir

yerleşimin kurulduğu anlaşılmaktadır. Yerleşim Helenistik dönemde de küçük ölçekli

olarak devam eder, ancak Roma döneminde daha da yaygınlaşır ve aşağı teraslara

iner. Ancak bu yerleşimin boyutları belirlenememiştir.

Gedikören köyünün hemen girişindeki, Navruşuk Höyük’ün 280 m. güneyindeki eski

mezarlık alanında da sırlı ortaçağ seramikleri gözlenmiştir.

SU 114 Tokar Mevkii Höyüğü

Ilgın’ın 7 km. kadar kuzeyinde, Gedikören köyü Navruşuk Höyük’ün 2.8 km

kuzeydoğusunda, güçlü bir pınarın kaynadığı Tokar Mevkii’nde yine küçük boyutlu bir

höyük tespit edilmiştir. Tokar Mevkii ile Navruşuk Höyük arasında göresel bir bağlantı

Page 26: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

26

mevcuttur. Höyüğün üzerinde ortaçağdan kaldığı tahmin edilen bir mezarlık

kurulmuştur. Höyüğün kuzey kısmı ve orta yeri kaçakçılar tarafından iş makinaları ile

derin bir şekilde yarılarak kazılmıştır. Değerlendirilen seramiklerin aydınlatmasıyla,

bu höyüğün Demir Çağı’nda kurulmuş küçük bir yerleşme olduğu düşünülmektedir.

Buldozer ve kepçenin höyüğün ortasında açtığı derin çukurun diplerinde seramik

toplama çalışması yapıldı. Buradan anlaşıldığı üzere, Roma döneminde höyüğün

oldukça radikal bazı değişikliğe uğradığı ortaya konmuştur. Ayrıca Roma döneminde

yerleşim ovaya inmiş ancak fazla yaygınlanmamıştır. Höyüğün çevresinde, özellikle

de kuzeyindeki alanda yüzeyde pek çok moloz taş duvar izlerine rastlanmıştır.

Tokar Mevkii Höyüğü’nün hemen kuzeyinde kireçtaşı anakayaları ile kaplanmış

yumuşak eğimli ancak yaygın bir tepe mevcuttur. Bu tepenin kayalık alanında yapılan

çalışmada buranın eskiçağda taş ocağı olarak kullanılmış olduğu gözlemlenmiştir.

Höyüğe bakan sırtta, höyüğün 250 m. kuzeydoğusunda kaya oyma bir mekan tespit

edilmiştir. Frig vadilerinden iyi bilinen merdivenli ve tahtlı tanrı Matar’a adanmış olan

kutsal mekanları andıran yapı 1.78 m x 2.20 m. boyutlarında bir havuz ve onun

ardındaki merdivenli, nişli kaya oyma yapıdan oluşur. Anıt höyük ve su pınarının

bulunduğü güneye bakmaktadır.

Höyük ve çevresinde taştan yapılma pek çok hayvan ağılı ve çoban barınağı yapıları

mevcuttur.

Konya Bölge Koruma Kurulu ile yaptığımız görüşmelerde Tokar Mevkii Höyüğünün

arkeolojik sit alan olarak tescilli olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda Tablo 1’de

koordinatları verilen bu arazinin Bölge Koruma Kurulu tarafından incelenerek

tescilinin yapılması gereklidir.

SU 115 Göktepe Höyük

Gedikören’den Çavuşçu Gölü’nün doğu kıyısı boyuca 3.7 km gidildiğinde, yolun hafif

bir kavisle sarp bir tepenin etrafını dolaştığı noktada, asfalt yolun hemen batısındadır.

Höyük Çavuşçu Gölü’ne bakan ilk yüksek teraslar üzerine kurulmuştur ve 100 m.

Page 27: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

27

kadar kuzeyinde bölgenin en önemli pınarlarından Üç Pınarlar Çeşmesi yeralır.

Buradaki yüksek ve göreceli olarak büyük ebatlı olan höyük (çapı 125 m./alanı 12

ha) Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı’nda yerleşilmiş yaygın bir höyüktür. Bu dönemlerden

sonra höyüğün terkedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Höyüğün hemen kuzeyindeki,

kısmen asfalt yol tarafından tahrip edilmiş, diğerine nispeten daha alçak ve küçük

olan höyük ise yolun karşısındaki kayalık tepeye doğru uzanır. Bu höyüğün en üst

örtüsü Roma imparatorluğu dönemine tarihlenebilir. Malzeme çok ince mallar

içerirken gündelik gri seramiklere rastlanmamıştır. Ayrıca Geç Roma dönemine ait

kumlu mallar da görülmez. Bunun yerine seramiklerin çoğunluğu beyaz astarlı mika-

şist karışımlı, Bu bölgede de Kalkolitik ve İlk Tunç malları ele geçmiştir, ancak bu

malzemenin büyük höyüğü mi ait olduğu yoksa bu kuzeydeki küçük höyükten mi

geldiği anlaşılamamıştır.

Bu iki höyüğün hemen kuzeyinde yükselen ve çok az miktarda seramik buluntu veren

kayalık tepenin ardında, Üç Pınarlar Çeşmesinin hemen doğusunda, eskiçağda son

derece yoğun bir şekilde kullanılmış geniş bir mermer taş ocağı vardır. Bu önemli

arazi araştırma sezonumuzun son günlerine denk gelmesinden dolayı bu taş ocağında

ayrıntılı incelemeler ve mimari ve topografik belgeleme gerçekleştiremedik. Ancak

önümüzdeki sezonlarda çalışmak üzere bu taş ocağı da önemli bir unsur

oluşturmaktadır. Ocağın özellikle Roma döneminde lahitlerin çıkarıldığı bir ocak

olduğu anlaşılmıştır. Çavuşçü Gölü’ne yakınlığı sebebi ile buradan çikarılan lahitlerin

Ilgın ve göl çevresindeki önemli Roma yerleşmelerine su yolu ile hizmet vermiş

olması muhtemeldir. Bu durumda bir başka güçlü olasılık da, Göktepe höyüğün

kuzeyindeki Roma dönemi yerleşmesinin de taş ustalarının yerleştiği bir köy

olmasıdır.

Sonuç ve 2011 Arazi Sezonu İçin Planlanan Çalışmalar

2010 sezonunda yapılan yüzey araştırmalarında daha önce tescili bulunmayan ve

yukarıda Tablo 1’de koordinatları verilen Kayaboğazı Mevkii Orta Tepe (Vakıf

Ağılı Mah), Ören Çeşmesi (Karasevinç), Şangır Mağazası (Çobankaya) ve

Tokar Mevkii (Gedikören) arazilerinin arkeoloji sit alanlar olduğu tespit edilmiştir

(Harita 1). Bölge Koruma Kurulu’nun bu konuda bilgilendirilmesi ile bu arazilerin

keşif ve tescillerinin yapılması uygun olacaktır. Ayrıca, bunlardan Şangır Mağazası

Obruğunda halen kaçakçı tahribatı tehlikesi içinde bulunan mermer stel ve mimari

Page 28: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

28

parçaların kısa zamanda yine Konya Bölge Kurulu kararı ile Konya Arkeoloji Müzesi’ne

aktarılması dilenmektedir.

2010 arazi sezonunda toplanan yüzey buluntuları Konya Arkeoloji Müzesi’ne arazi

çalışmaları sonunda teslim edilmiş, ve kendilerine yaptığımız başvuru sonucunda,

etütlük buluntuların bir kısmı yıl boyunca çalışma yapmak üzere Koç Üniversitesi

Arkeoloji Bölümü Arkeoloji Laboratuvarına tutanakla götürülmüştür. Bu malzeme,

2011 yılı arazi çalışmaları sonunda Konya Arkeoloji Müzesine yeni sezon malzemeleri

ile birlikte teslim edilecektir.

2010 Sezonunda elde edilen sonuçlar ışığında, planlandığı üzere 2011 yılı sezonunda

da geniş çaplı arkeolojik üzey araştırması, jeoloji ve jeomorfolojik araştırmalar ve

yöre halkı sakinleriyle yapılan enformel etnografik görüşmeler çalışmalarına devam

edilecektir. Arkeolojik açıdan 2011 yılı sezonunda Hitit ve Demir Çağları açısından

önemi ortaya konan Karaköy Kale Tepesi yerleşmesi, Yalburt Yaylası, Kayaboğazı

Mevkii Orta Tepe, Köylütolu Hitit Barajı ve Ören Çeşmesi arazilerinde yoğunlaşılarak

ayrıntılı mimari belgeleme, topoğrafik ölçüm ve haritalama çalışmalarına devam

edilecektir. Bu araziler arasında kalan alanların taranması ile de bu önemli

yerleşimler arasındaki ilişkiler daha iyi anlaşılabilecektir. Örneğin Karaköy Kale

Tepesi’nden Köylütolu Yaylası barajına kadar uzanan tarımsal alan, ve Çavuşçu Gölü

ile Yalburt yayla bağlantısı bu açıdan son derece önemlidir. Buna ek olarak Yalburt

Yaylası’nın kuzeyinde kalan Şangır Mağaza Obruğunu ve Dokuz Höyük Mevkii’ni içine

alan karstik peyzaj da projemizin ana hedefleri açısından üzerine eğilmeyi

beklemektedirler. Ankara ve Bucknell üniversitelerinden ekibimize katılacak olan

jeolog ve jeomorfolog uzmanlar, Yalburt Yaylası karstik peyzajı, Çavuşçu Gölü

havzasının çevresel tarihi ve Köylütolu Barajının su toplama havzasının haritalanması

konularında çalışacaklardır.

Önümüzdeki aylarda belirlenen bazı alanların yüksek çözünürlüklü, multi-spektral

uydu haritalarının satın alınması ve hava fotoğraflarının elde edilmesi ile, bölgenin

haritalanması sayısal ortama taşınacak ve kurduğumuz proje veritabanı Coğrafi Bilgi

Sistemleri (GIS) tabanına oturtulacaktır. Bu coğrafi temelli veritabanının, arkeolojik,

jeolojik, jeomorfolojik, çevrebilimsel, tarihsel, bitki örtüsü ve toprak kullanımına

ilişkin pek çok verinin çakıştırılmasıyla Ilgın bölgesinin Geç Tunç ve Demir Çağları

hakkında önemli bilgiler getirmesi umulmaktadır.

Page 29: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

29

Page 30: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

30

Kaynakça Bahar, Hasan; 1996. “Ilgın çevresi höyükleri 1994,” XIII. Araştırma Sonuçları

Toplantısı I. Cilt. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 153-184. Bahar, Hasan; 1999. Demirçağında Konya ve çevresi. Konya: Sel-Ün Vakfı Yayınları. Bahar, Hasan; Güngör Karauğuz ve Özdemir Koçak; 1996. Eskiçağ Konya

Araştırmaları 1 (Phrygia Paroreus Bölgesi: anıtlar, yerleşmeler ve küçük buluntular). Istanbul.

Boran, Ali; Abdülhamit Tüfekçioğlu; Ahmet Ögke; 2001. Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın. Ardıçlıform Matbaacılık, Ilgın.

Dinçol, Ali M.; Jak Yakar; Belkıs Dinçol; Avia Taffet; 2000. The borders of the appanage kingdom of Tarhuntassa - a geographical and archaeological assessment. Anatolica 26: 1-29

Emre, Kutlu; 1993. “The Hittite dam of Karakuyu,” Essays on Anatolian archaeology. H.I.H. Prince Takahito Mikasa (ed.). Bulletin of the Middle Eastern Culture Center in Japan vol VII. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1-42.

Garstang, John, and O.R. Gurney; 1959. The geography of the Hittite Empire. (Occasional publications of the British Institute of Archaeology at Ankara 5). Impressum, London: British Institute of Archaeology at Ankara.

Harmanşah, Ömür; 2007. “Source of the Tigris: event, place and performance in the Assyrian landscapes of the Early Iron Age,” Archaeological Dialogues 14.2 (December): 179-204.

Hawkins, John David; 1995. The hieroglpyhic inscription of the Sacred Pool Complex at Hattusa (SÜDBURG). With an archaeological introduction by Peter Neve. Studien zu den Boğazköy-Texten Beiheft 3. Wiesbaden Harrassowitz Verlag.

Karasu, Cem; Massimo Poetto; Savaş Ö. Savaş; 2000. “New fragments pertaining to the Hieroglyphic Luwian Inscription of Yalburt,” Archivum Anatolicum 4: 99-112.

Masson, Emilia; 1980. “Les inscriptions louvites hiéroglyphiques de Köylütolu et Beyköy,” Kadmos 19: 106-122.

Mellaart, James; 1955. “Iron Age Pottery from Southern Anatolia” Belleten 19: 115-29.

Mellaart, James; 1958. “Second millennium pottery from the Konya Plain and neighborhood” Belleten 22: 311-345.

Poetto, Massimo; 1993. L’iscrizione luvio-geroglifica di Yalburt : nuove acquisizioni relative alla geografia dell’Anatolia Sud-Occidentale. Studia Mediterranea 8. Pavia : G. Iuculano Editore.

Temizer, Raci; 1984. “Ilgın Yalburt Yaylası Hitit Anıtı,” in Konya. Feyzi Halıcı (ed.). Ankara: Güven Matbaası, 53-57.

Temizer, Raci; 1988. “Introduction,” in İnandıktepe: an important cult center in the Old Hittite Period. Tahsin Özgüç. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, xxiii-xxxii.

Yakar, Jak; Ali M. Dinçol; Belkıs Dinçol; Avia Taffet; 2001. “The territory of the appanage kingdom of Tarhuntassa. An archaeological appraisal,” in Akten des IV Internationalen Kongresses für Hethitologie Würzburg, 4.-8. Oktober 1999. Gernot Wilhelm (ed). Wiesbaden: Harasssowitz Verlag, 711-720.

Page 31: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

31

Harita ve Resimler

Harita 1. Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Sezonunda tespiti yapılan arkeolojik alanlar genel haritası.

Page 32: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

32

Harita 2. Çavuşçu Gölü Doğu Havzası’nda çalışması yapılan araziler.

Page 33: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

33

Harita 3. Yalburt Yaylası Hitit Kutsal Havuzu ve Çevresi Mahal Haritası

Page 34: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

34

Harita 4. Köylütolu Hitit Barajı Su Toplama Havzası haritası.

Page 35: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

35

Resim 1. Şangır Mağaza Obruğu tabanında mezar steli (mermer).

Resim 1. Şangır Mağaza Obruğu tabanında mimari sütun altlığı (mermer).

Page 36: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

31

Harita ve Resimler

Harita 1. Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Sezonunda tespiti yapılan arkeolojik alanlar genel haritası.

Page 37: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

32

Harita 2. Çavuşçu Gölü Doğu Havzası’nda çalışması yapılan araziler.

Page 38: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

33

Harita 3. Yalburt Yaylası Hitit Kutsal Havuzu ve Çevresi Mahal Haritası

Page 39: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

34

Harita 4. Köylütolu Hitit Barajı Su Toplama Havzası haritası.

Page 40: Yalburt Yaylasi Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi 2010 Arazi

35

Resim 1. Şangır Mağaza Obruğu tabanında mezar steli (mermer).

Resim 1. Şangır Mağaza Obruğu tabanında mimari sütun altlığı (mermer).