Upload
lydung
View
224
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
19. YÜZYil'DAN ÖNCE
BALAEAN AŞiRETi 1
Vatan ÖZGÜl
"Araştırmacı-Yazar"
OSMANAll DEVlETi'NiN KURUlUŞUNDA BAlABANUlAR Diğer Türkmen boylarıyla aynı kadere
sahip olan Kayı Boyu, Moğol istilası ve Selçuklular'ın aşiretleri iskan politikası
nedeniyle Horasan taraflarından Anadolu'ya, Anadolu'nun batı kısmına doğru
geldiler ya. da getirildiler. Kayı Boyu'nun Moğol istilasından dolayı kaçıp, diğer
Türkmen boylarıyla birlikte Anadolu'ya göç ettiği ve Osmanlı devletinin Kayı Boyu tarafından kurulduğunu vurgulayan tezin (tezlerin) bilimsel gerekçelere dayanmadığı iddia edilmektedir. Bu iddia Fuad
- KÖPRÜLÜ'ye aittir. Fuad KÖPRÜLÜ, Osmanlı Devleti'nin Türkmenler'in Kayı
adındaki küçük bir aşiret parçasının başında bulunan Osman tarafından kurulduğunu belirtmektedir. Osmanlılar'in temelinde Gaziler olduğunu iddia etmektedir.
Anladığımız kadarıyla Gazilik'ten kasıt
Alp-Erenlik ya da Gaziyan-ı Rum denilen ve çoğunca Heterodoks islam inancındaki kolonizatör Türkmen dervişleri ve onların yönlendirdiği Tür~men gruplarıdır. Aynı
olgu Balkanlar'ın fethinde, Balkanlar'ın islamlaşması ve Türkleşmesi'nde de önemli bir rol oynamıştır. Nitekim Osman Bey, Şeyh Edebalı, Orhan Bey ve 1. Murad'ın Geyikli Baba, Abdal Musa, Abdal Murad gibi Vefai-Babai tarikat ulularıyla olan ilişkileri, Prota-Kızılbaş Türkmen3 gruplarının
Osmanlı Devleti'nin kuruluş aşamasında ne denli önemsendiğinin bir göstergesi olsa gerektir. Bu noktada Cengiz ORHONLU'nun tespitlerini aktaralım:
"Kuruluş devrinde dikkati çeken vakıa, bazı tarikat mensubu olan birçok dervişin ıssız yerlere yol boyunca zaviyeler, tekkeler tesis etmeleridir; Batıya doğru ilerleyen Osmanlı kuwetlerinin ardından, hatta onlarla birlikte gelen bu dervişler zaviye tekkeler inşa edip, daha sonra benzeri iskan mahallinin temelini teşkil etmişlerdir. 15. ve 16. yüzyıla ait Osmanlı tahrir defterlerinin tetkiki sırasında Batı Anadolu ve Rumeli topraklarında, Ahi ve Bab·a gibi tarikat mensuplarının taşıdığı lakaplarla başlayan köy isimleri tespit edilebilmektedir; bu isimler o köylerin kurucuları hakkında fikir verebilecek evsaftadı~."
Bir önceki paragrafta adı geçen Osmanlı padişahlarının da Heterodoks islam inanç sistemi içindeki bir örgüt olarak anılan Ahi örgütüne bağlı oldukları bildirilmektedir". Ahilik'e bağlanması, maksatlı
siyasi (Heterodoks-islam inancındaki Türkmen grupların sempatileri kazanmak gibi) bir taktik miydi yoksa kendiliğinden olan bir olay mıydı? Bu soruların cevabını verebilmek oldukça güç. Ancak Şeyh Ede-
balı, Abdal Musa, Abdal Murad gibi Heterodoks-islam'ın önderlerinin verdiği destekten dolayı, Osmanlılar'ı oluşturan
Türkmen boylarının içinde önemli oranda, yine bu inanç sistemine bağlı birçok boy mensuplarının olduğu kanısı uyanı
yor. Bu noktada Mehmet ERÖZ'ün bir tespitini aktaralım:
"Toroslar'da 90 yaşlarında Cuppala Mustafa Ağa'dan aldığımız bir şiirde bu kelimeyi görüyoruz:
Türkmen mayalan çekildi Üçmayane/i'ne döküldü Ben bir guşuka tüyO/ri tüfrıeiı-ilökulaü Gadir Mevlam sen yanlga Şah ismai/'i
Bu şiir yakın yıllara kadar birçok Türkmen aşiretinin Alevi olduğunu gösteriyor.711 Mehmet ERÖZ'ün tespiti, geçmişte sanıldığından daha fazla miktarda Kızılbaş (Heterodoks-islam inancındaki Türkmen) nüfusunun olduğu kanısını da uyandırıyor.
Kayı boyunun Batı Anandolu'da yerleşmiş olması, Bizansalılar'la uğraşmak zorunda kalması anlamına geliyordu. Bir uç beyliği olarak Batı Anadolu'daki hakimiyeti oldukça güçlenen Osmanlı Beyliği, 1296 yılında bağımsızlığını ilan etti. Bizans'a karşı güçlenmesinde yardımcı unsurlardan biri de Bizans'ın kendi içinde yaşadığı çalkantılar, karışıklılar olabilirı.
Osmanlılar'ın başında bulunan Osman Bey, bu tarihten sonra devlet kurumlarını düzenlemeye çalıştı. 1299 yılında da Osmanlı Devleti kuruldu9
•
Osman Bey Bursa'yı ele geçirmek için Bursa Kalesine saldırdı 10 • Kalenin saldırıyla ele geçemeyeceğini anlayınca kale yakınına iki hisar yaptırdı 11 • Böylece Bursa
Kalesi'ne dışardan erzak ve yardımcı kuvvet gelmesini önlemeye çalışacaktı. Yaptırdığı hisariardan birine kardeşi Gündüz Bey'in oğlu Akdemir'i (Aktimur) diğerine de Akdemir'in adamlarından Balabancı k' ı yerleştirdi. Bu hisarı Balabancık yönetti. Burayı 12 yıl tutarak Bursa'nın düşmesini kolaylaştırdı2 2 • Ancak Balabancık'ın Balabanidar ile ne ilişkisi var ya da bu ilişkiyi nasıl kurduk?
SAVCI BEY OLAYI ve BALABANULAR
Tarihin karanlık sayfalarından biri de 1. Murad'ın küçük oğlu Savcı Bey'in (Sav
. ~Cı.ÇeTehP 3 ya da Bizans'ta Savapolos Savcı14 olarak da geçer.) babasına karşı ayaklanmasıdır.
Balaban Bey (İnce15 ya da Deli Balaban'6 olarak da geçer), Osman Bey'in Bur-sa kuşatması için yaptırdığı iki hisardanbirinde görevledirdiği kumandanlarından Balanbancık'ın oğludur. Balaban Bey Orha_n Bey'in oğlu Süleyman Paşa'nın maiyetinde idi. Süleyman Paşa'yla birlikte Rumeli'ye geçmişti17. Süleyman Paşa'nın -ölümünün ardından -1. Murad'ın hükümdarlığı sırasında- Evrenos (Evrenüz) Gazi'nin maiyetinde gazalara çıkmıştır:
1. Murad, veziri Hayreddin Paşa'ya
emretti: "Varın, Evrenüz ile o ilieri fethedin" dedi. Evrenüz, Gümülcine'yi uç edinip otururdu. Süre'yi (yahut Büze) isketeye'yi (yahut istekye), Marulya'yı fethetmişti. Haracını Murad Han'a gönderirdi. Daha başka memleketlere de hücum ederlerdi. Deli Balaban'ı Serez'in üzerine bırakmışlardı. Kuşatıp oturdu'8
•
.1386'da Sofya dolayiarını ele geçiren kuwetleri kumanda ettimiştir. Birinci Kosova savaşında bulunmuştur'9•
1. Murad'ın dört oğlu ve bir kızı ol-
muştu. Kızının adı Nefise, en büyük oğlu Bayezid, diğerleri Yakup, Savcı ve İbrahim idF0
• Savcı Bey, babası 1. Murad'a karşı ayaklaridı. Bizans'ta da bir takım karışıklıklar sözkonusu idi. Andronikos, babası İoannes'e karşı olumsuz bir durum sergilemekteydF1. Savcı Bey ayaklandığında 1. Murad Rumeli'ndeydF2
: Ayaklanma öncesi Bizans kralı 5. İoannes'te başkentten (İstanbul) ayrılmışve yerine oğlu 4. Andronikos'u krallığın başina bırakmıştı23 • Savcı
Bey ayaklandığında ise İoannes Balıkesir civarında idF4
• Ancak bu kez Andronikos babasına muhalefetini ve hoşnutsuzluğunu açıkça baş kaldırarak gösterdi. Savcı Bey, Bizans imparatoru İoannes'in İstanbul'da bulunan büyük oğlu Andronikos ile birleşti.25 Savcı'yı Rumlar'dan ve Türkler'den oluşan kalabalık sayıda yandaş
desteklemekteydi. İoannes Balıkesir civarında olduğundan ayaklanmanın bastırıl
ması için, İstanbul'a daha yakın olan 1. Murad ile anlaştı. 1. Murad İstanbul surları yakınında Apikridium'da isyancıları dağıttı. İoannes, oğlunun 1373 Mayıs'ı sonunda teslim olmasını sağlamayı becerdi. Savd Bey Dimetoka'ya kaçtı. Savcı Bey'in babası .tarafından dize getirilmesi ancak 1373 Eylül'ü soriunda gerçekleşebildi. 1. Murad oğlunu kör ettirip öldürttü. İoannes'in de oğlu Andronikos'un ve onun küçük yaştaki oğlu İoannes'i,r gözlerini kör ettirsin diye ısrar etti.
Oğulların babalarına karşı giriştiği bu tuhaf ortaklaşa ayaklanmanın ardında yatan gerçekler, 15. Yüzyıl tarihçilerinin belirsizlikler içindeki anlatımlarında gömülüdür. Savcı Bey'in çıkartığı ayaklanmayı, babası 1. Murad'ın yerine geçme olasılığı olan diğer kardeşleri tarafından öidürülme korkusuna bağlayanlar vardır. Bazı yazar-
·lar da annesi Hıristiyan olduğu için Andronikos ile birleştiğini ileri sürerler&. Peki bütün anlatılanların Balabanlılar ile ne ilgisi olabilir?
İlk olarak yukarıda zikredilen olgulardan bazılarını sıralayalım. Bunlar: İnce Balaban, Savcı Bey ve Dimetoka. Abdullah Ziya Kazanoğlu'nun Savcı Bey adlı tarihi romanı, bahsettiğimiz olguları içeren bir romandır. Herhangi bir roman olduğunu zannetmiyoruz. Bunun sebebi, bu olayların Balabanlılar tarafından bilinmesidir. Ancak Abdullah Ziya'nın bu bilgileri hangi kaynaktan aldığını tespit edemedik. "Savcı Bey Olayı ve Balabanlılar"
başlığı altında anlatıklarımızın neredeyse aynısı bu kitapta bulunmaktadır. Tarihi romanlarıyla bilinen yazar belli ki, tarihin arka sokaklarında kalmış böylesi olayı oldukça derinlemesine irdeleyip bir takım enstantaneler katarak romanlaştırmış.
Şu ana kadar incelediğimiz kaynaklarda İnce Balaban ile Savcı Bey arasında kesin bir ilişki tespit edemedi k. Ancak hiçbir kaynakta geçmemesine rağmen Savcı Bey ile İnce Balaban beyin birbirlerini tanıdıkları iddia edilebilir. Bunu destekleyecek argümanlar- aslında yukarıda verilmiştir.
İnce Balaban Bey, 1. Murad'ın kumandanlarından Evrenüz Gazi'nin askeridir. Trakya civarındaki yerlere gazaya gittiğini belirtmiştik. Aynı zamanda ve aynı yerlerde bulunan bu iki kişinin birbirlerini tanıyor olma olasılığı vardır.
Balabanlılar'ın iddiaları Abtullah Ziya Kazanoğlu'nun Savcı Bey kitabında bahsettiği gibidir. Kısacası İnce Balaban, Savcı Bey'in yakın arkadaşı olarak Savcı
Bey'in yanında yer almıştır. Bu arada şunu da eklemek gerekir ki Balabani ı Iar'ın iddialarına göre İnce Balaban, zamanın Bala-
ban Aşireti lideridir. Savcı Bey'in başlattığı ayaklanma başarısızlığa uğrayınca ince Balahan (ya da daha sonraki Balabanlı
lar'ın lideri) aşiretini Dimetoka'dan Anadolu'ya (Malatya' ya) geçirmiştir7 • ilk önce Bursa'ya oradan Konya'ya, Konya' dan Malatya ve sonunda Nazimiye'ye ve Erzincan civarına geldikleri ifade edilmektedir8. Malatya Darende'ye bağlı Balahan bucağının ileri gelen yaşlıları bu bucağın, 14. Yüzyılda yaşadığı ileri sürülen Balahan Bey tarafından kurulduğunu ve ismini Balahan Bey'den aldığını iddia etmektedirler9. Bu bilgi ile Balabanlılar'ın aktardıkları bilgiler örtüşüyor. Resmi belgelerde de Balabanlılar'ın Malatya'daki varlığını do'ğrulamak mümkün30
•
, Ekim 1998'de Balahan Aşireti Soy Seceresi yayımlanmıştır. ince Balahan'ın olduğu kısmı aktarırsak:
Palabey Balaban31
ince Balahan Cafer
Kasım
Hasan Abdullah Balahan Alibey
Hasan Balahan
Hüseyin Ali (Büyük) Gülabi Ağa
Üçdamlı İsmail Ağa
Mahmut Muti Ali Haydar ÖZGÜL
Ali Kemal ÖZGÜL Ali Haydar ÖZGÜL Vatan ÖZGÜL32
(Büyük) Gülabi Ağa'nın 1825'1i yıllarda hayatta olduğunu M.Şerif FlRAT'tan öğreniyoruz33 • (Büyük) Gülabi Ağa'dan bu satırların yazarı olan kişiye kadar arada 7-8 kuşak geçtiğini görüyoruz. Kaba bir hesap ile her kuşak arası için 30 sene gibi bir fark olduğunu varsayabiliriz. Bugünden itibaren ince Balaban'a doğru 19-20 kuşak geçtiğine göre tüm bu varsayım ve hesaplamalardan ince Balaban'ın, 14. yüzyıl sonu~fs. yüzyıl başlarında yaşamış olduğunu iddia edebiliriz ki bu da diğer bilgilerle örtüşmektedir.
Balabanlılar'ın Balkanlar'da bir zamanlar yaşamış olduğunu gösterebilirsek yukarıda anlatmış olduklarımızı destekeleyen bir argüman ortaya koymuş oluruz. Balkanlar'da yaşamış olma konusundaki argOınanları söylece sıralayabiliriz:
1) Emi k Bilgi : Emi k yaklaşım, kaynak kişilerin kendi kültürlerinden özümlemiş oldukları bilgi ve becerilerin, bir başka deyişle değer, tutum ve davranışlarının,
araştırmacılara gene bu kültürün özelliklerine uygun olarak anlanmaya, hissedilmeye çalışılmasıdır4• Bu süreç içinde edinilen bilgiye emik bilgi denir. Balabanlılar, Dimetoka'dan göçtüklerini bildirmektedirler. Kaynaklar da bunu teyit etmektedir.
" ... Bu aşiretler Selçukiler devrinde doğu illerine gelmişlerdi. Balahan Aşireti yarım asır önce Dimetoka'dan gelmişler
dP5." Ali Kemali'nin Erzincan Tarihi adlı
eserinde bu bilgi yer almaktadır". Tahminimizce bu bilgiyi Erzincan Valisi olduğu zaman bizzat Balabanlılar'dan almış ol-
malıdır. Ali Kemali'nin verdiği bu bilgiye birçok araştırmacı-yazar gönderme yapmıştır7. Bu bilgiyi devletin yaptırmış olduğu bazı ·araştırmaların raporlarında da görebilmek mümkün38
• Balabalılar'ın Şece
res~'ni hazırlayan Mehmet Ali BALABAN, Şia ekseninde olan Balabanlılar'ın Arap ve Abbasi baskısından:üzaklaşmak amacıyla bulundukları bölgeden ayrılarak Kafkas ve Ural bölgesini aşıp, Balkanlar'daki çeşitli yerlere yerleştiklerini iddia etmektedir. Bu bilgiyi de -diğer bilgiler gibi- Ba- . labanlı yaşıldardan derlediğini ileri sürmektedir. Edip YAVUZ'un benzer bir iddiası vardır. Bu bilgiyi başka yazarlarda kullanmıştır. Mehmet Ali BALABAN bu bilgiyi adı geçen yazarların kitaplarından öğrenmiş olabilir. Çünkü bu bilgiyi destekleyecek herhangi bir veri ya da bizce güvenilir, ·nesnel bir kaynak tespit edemedik39
•
2) Tarihsel Bilgi: Savcı Bey ile ilgili yukarıda anlatılanlar ile genel anlamda Türkmenler'in Balkanlar'a geçiş olgusu, bahsettiğimiz olayı aydınlatmak için kullanılabilir. Bu konuda Cengiz ORHONLU şunları aktarmaktadır:
"Aşiret nakil ve iskanı hakkında ilk kayıt 1357'de Karesi topraklarından Gelibolu yöresine ve daha sonra Hayrabolu'ya geiip yerlerşen göçer eviilere aittir. Rumeli'de yapılan Osmanlı fütuhatını takiben oralara iskan için konar-g@çer sevkeden yerlerden öiri de Saruhan'dır; bazı Anadolu beyliklerinin henüz Osmanlı hakimiyeti altına girmediği halde, idarelerinde bu-
. lunan bazı aşiretlerin Osmanlı fetih hareketlerine katılmalarında, fethedilmiş veya fethedilecek topraklar için yapılan propagandaların da tesiri büyük olmuştL!r. Saruhan'dan Rumeli'ye geçen Yörükler'in 1. Murad veya 1. Beyazid devirlerinde Ru-
meli'ye geçtikleri hakkında iki ayrı kanaat olmasına rağmen, Osmanlı kaynakların
daki ibarelerin tetkikinden bu geçişin 1. Murad'ın devrinde olduğu anlaşılıyor, buna göre 1385'de Saruhan'dan bazı aşiretler Serez tarafına geçirihniştir40." Balabanlılar'da bu esnada Trakya'ya ve Balkanlar'a geçmiş olabilir.
3) Topanimik Bilgi: Toponimi, yer adlarının kaynağını ve etimolojisini inceleyen bilimdi~1 • Bu bağlamda Balkanlar'da bulunan Balaban adlı yerleşim merkezlerinin varlığını ortaya koymaya gerek vardır.
Kırklareli, Demirköy-Merkez: Balaban Köyü42
Bulgaristan, Paşmaklı: Balaban Köyü Bulgaristan, Tırnova : Balaban-Mahal
le Köyü Bulgaristan, Kırca-Aii:Balabanlar Köyü Bulgaristan, Eski-Cuma: Balabanlar
Köyü
yü
Bulgaristan, Silistre: Balabanlar Köyü Bulgaristan, Eski-Zağara: Balabanlı Kö-
Bulgaristan, Ruscuk: Balabanlı Köyü Bulgaristan, Hasköy: Balabanlı Köyü43
Bulgaristan, Burgaz: Yanık-Balabanlı
Köyü44
Bulgaristan, Hezar-grad: Eski-Balabanlar Köyü45
Bulgaristan, Hezar-grad: Yeni-Balabanlar Köyü46
Cevdet TÜRKAY'ın "Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler" adlı eserindeki bilgiler ve M.Tayyib GÖKBİLGİN, Rumeli'de Yürükler, Tatarlar ve Eviadı Fatihan da Balabanlılar'ın Balkanlar'daki varlığını doğrulamaktadır. Cevdet
TÜRKAY'ın kitabında Aşiret ve Cemaat ana başlıkları altında Balabanlılar'la ilgili bilgilere rastlıyoruz.
a) Aşiret başlığı altında Balabanlılar'ın (Balabanlı, Balabanlu, Balabanlar) bulundukları yerler şöyledir:
Edirne, Adana, Kars-ı Meraş Sancağı,
Malatya, Selmanlı-i Kebir Kazası (Konya Sancağı), Tırhala Sancağı, Yenişehir Kazası (Tırhala), Sivas, Karaman, Rakka, Harpırt (Harput) Sancağı, Zağra-i Cedid Kazası (Çirmen Sancağı), Hezargrad Kazası
(Niğbolu Sancağı)47 •
b) Cemaat başlığı altında Balabanlı
lar'ın (Balaban, Balabanlı, Balabanlu, Balabar:lar) bulundukları yerler şöyledir:
Malalatya Sancağı, Selmanlu-i Keblr Kazası (Konya Sancağı), Tırhala Sancağı, Erzurum, Kars, Çıldır Eyaletleri, Yenişehir Kazası (Tırhala Sancağı), Sivas, Karaman, Dırama Kazası (Paşa Sancağı), Harpırt1 Kazası (Diyarbekir Eyaleti), Edirne Kazası,
Adana, Zağra-i Cedld Kazası (Çirmen Sancağı), Karahisar-ı Şarki Sancağı, Rakka, Ruha (Urfa) Sancağı, Filibe Kazası (Paşa Sancağı), Söğüd Kazası, Ereğli Kazası (Vize Sancağı); Hezargrad Kazası (Niğbolu
Sancağı), Karinabad Kazası (Silistre Sancağı), Günyüzü Kazası (Kırşehri Sancağı)48 •
Ayrıca cemaat olarak "Balabancık"
adında bir cemaatın. yerleşim yerleri de verilmiştir. Bu isim bize Balaban(cık) Bey ile ilgili (dolayısıyla Balabanlılar'ın bir kolu ya da 'bizzat Osman Bey döneminde yaşayan Balabanlılar'ın ismi olabileceğini düşündürdü. Bu cemaat:
Malkara Kazası (Gelibolu Sancağı),
Kete Kazası (Hüdavendigar Sancağı), Mudanya Kazasında (Hüdavendigar Sancağı) bulunuyorlarmış49 •
M.Tayyib GÖKBiLGiN, Rumeli'de Yü-
rükler, Tatarlar ve Eviadı Fatihan adlı 15. ve 16. Yüzyıl belgelerine dayanarak yazdığı eserinde Balkanlar'da bulunduğu anlaşılan Yörük50 guruplarından bahsetmektedir. Bunlar;
i) Naldöken Yörükleri
ii) Tanrıdağı (Karagöz) Yörükleri
iii) Selanik Yörükleri
iv) Ofcabolu Yörükleri
v) Vize Yörükleri
vi) Kocacık Yörükleri
Kocacık Yörükleri hakkında geniş bilgiler bulunmaktadır. Yerleştikleri yerler, Karadeniz sahilini, takriben Filibe istisna edilirse nihayet 250 km. bir saha dahilinde uzanan şerit içinde, bugünkü Türkiye'den Edirne ve Kırklareli vilayetleri, Bulgaristan ve Şarki Rumeli'nin doğu tarafları ve Silistre dahil olmak üzere boydan boya Dobruca ve nihayetşimalde Kili, Bender, Akkermen müsellesinin bulunduğu mıntıkala'rçian ibaretti~1 • M. Tayyib GÖKBiLGiN, Kocacık Yörüklerinde bulunan karakteristik şahıs ve köy adlarını bir tablo halinde sunmuştur. Bu noktada GÖKBiL
GiN'in bazı tespitlerini aktaralım:
"Yörüklerin yaşayış tarzları icabı olarak oldukça dağınık ve az kalabalık birer topluluk halinde yaşadıkları ve buralara da, çok defa, bu küçük toplulukların-ki bunu büyüdükçe bir aile de kabul edebiliriz- en büyük, en nüfuzlu ve ileri gelen şahsiyetlerin ismini veya lakabını yahut da her ikisini birden verdikleri açıkça görülmektedi~2."
"Bazı köy adları her mıntıkada bulunabilir: Hacılar Köyü veya Karapınar, Karaağaç, Taştepe, Çayırlı, Balabanlı, Germeyanlı gibi köy çiftlik veya obalar her yerde müteaddit olarak bulunuyo~3."
M. Tayyib GÖKBiLGi N, topanimik bilgi açısından belli başlı kasaba (ya da şehirlerdeki) köy adlarını listelemiş. Buna göre adı- Balaban olan köyler ve bağlı oldukları kasabalar şöyledir:
AHIYOLU: Balabanlı, Hacı-Balabanlı.
HIRSOVA: Balabancı.
KARINABAD: Balabanlı, Hacı-Balaban.
lı.
RUS KASRI: Balabanlı, Hacı-Balaban-
SiLiSRTRE: Balabancı.
TEKFURGÖLÜ: Balabanlar.
YANBOLU: Balabanlı, Hacı-Balaban.
YENiCE-KIZILAGAÇ: Balabanlı, Hacı-Balaban54.
1543 tarihli Kocacık Yörükleri Defterinde Balaban adlı kişilere ve köylere rastlamaktayız. Yörükler, eşkinci ve yamak55
olarak iki farklı askeri ocak halinde tasnif edilmiş. Daha sonradan bu Yörükler (1691 senesinden sonra) Eviad-ı Fatihan olarak alınmıştı~".
Burada bir ilginç bir durum söz konusudur. O da birçok Balaban adlı kişinin
Balaban adlı köyde kayıtlı olmamasıdı~7 •
Ama en azından köy adlarını toponomik bilgi olarak kullanabiliriz. Bu, emik açıdan Balabanlılar'ın Dimetoka'dan geliyor olmaları ile örtüşür durumdadır. Elbetteki burada bir kesinlik sözkonusu değildir.
Bunu sadece bir olasılık olarak ele almak gerekir. Yine de Balabanlılar'ın yaşadıkları yerlere kendi isimlerini verdiklerini gö-
- rüyoruz. Örnek: Balaban Sarıkaya KöyüErzincan58.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda adı geçen Balaban Bey ve Savcı Bey bahsindeki ince Balaban Bey ile Balabanlılar arasında somut bir delil yoktur. Ancak or-
taya konan veriler, varsayımlar çerçevesinde yapılan bazı hesaplamalar ve çıkarımlar böylesi bir yazının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
BAlAEAN AŞİRETİ'NİN 16. ye 19.
YÜZYil ARASINDA TARİH SAHNESiNDEKi GÖRÜNÜŞÜ 13. yüzyılda Suriye'de kalabalık bir
Türkmen kümesi yaşıyordu. Bu kümenin pek mühim bir kısmı yazın Sivas'ın güney yörelerine ve Uzun-Yayla'ya çıkıyordu.
Bunlara Şamlu, Şam Türkleri veya Şam Türkmenleri deniliyordu. Bu Türkmenler Bozok ve Üçok şeklindeki eski Oğuz ikili teşkilatını muhafaza ediyorlardı. Bozoklar, Haleb çevresinde ve Amik ovasında yaşıyorlardı. Bu Türkmen kümesindeki Bozaklar başlıca şu boylar tarafından temsil ediliyordu: Bayat, Avşar, Beğdili, Döğe~9.
Beğdili'ler Safevi devletinin kuruluşuna katılmışlardır. Safevi Devletini kuranların önemli bir çoğunluğunu Anadolu'daki Kızılbaş-Türkmenler oluşturmaktadır60 •
Bununla ilgili olarak onlardan mühim bir kol iran'a gitmiştir. Bundan başka 16. Yüzyılda Bozulus ve Yeni-il arasında Kuzey Suriye'deki ana koldan ayrılmış Beğdili
kolları görüldüğü gibi, iç-il bölgesinde de müstakil bir Beğdili kolu vardır"1 •
Kanuni Sultan Süleyman devrinin ilk yıllarında Haleb Türkmenleri arasında bulunan ana Beğdili kolu bu Türkmen topluluğunun en büyük teşekkülüdür. Bu sebeple Haleb Türkmenleri'ne dair defterlerde bu boy daima ilk önce zikredilir"2
•
Beğdili boyu 40 abadan müteşekkil
idi. Bunlardan birinci oba boyun adını taşımakta ve 260 vergi nüfusuna sahip bulunmaktadır. Faruk SÜMER, Beğdili boyu-
nun Bozkoyunlu adlı önemli obası olduğunu ve bu abanın 1520-1525 yıllarında birkaç kala ayrılmış olup, başlarında beğ ünvani ı şahıslar görüldüğünü belirtiyor.
Beğdili abasının 5. Sıradaki Kuzucaklu (45 vergi evi63
), 13. sıradaki Balabanlu (1 00 vergi evi), 15. sıradaki Taşbaş (76 vergi evi), 19. sıradaki Dimleklü (96 vergi evi), 22. sıradaki Ulaşlu (39 vergi evi), 25. sıradaki Tatalu (177 vergi evi) abaları .da kayda değefl. Aynı konu başlığı altında
Cengiz ORHONLU, Balabanlılar'ın Bozkoyunlular'a bağlı olarak Beğdili boyu içinde yer aldığını aktarıyo~5 • Faruk SÜMER'in aktardıklarından Balabanlılar'ın1
Halep Türkmenleri arasında bulunan Beğdililer içerisinde hiç de küçümsenmeyecek bir yeri olduğu'nu görüyoruz. ' 1690-1691 yılında ise Beğdili boyu bütün abaları ile birlikte Ağcakale'den Rakka'ya varıncaya kadar olan yerdE\, Belih çayı kıyısında iskan olma emrini aldı. Rakka'ya iskanları emredilen Beğdili abaları Haleb Türkmenleri arasındaki, o zamana kadar başka yerl~rde yerleşmemiş abalar ile Yeni-İl'deki bütün obalardı. Haleb Türkmenleri arasındaki Beğdili'den iskanları emredilen abalar Tatalu, Kazlu, Balabanlu, Arablu, Taşbaşi, Sincan, Güneş ve diğerleri idiler. Bunların bir kısmı yerleştirildikleri yerlerde yol kesicilik yapmağa başladıkları gibi, birçoğu da çok sevdikleri Urum'a kaçmışlardır. Fakat bunlar şiddetle takip olunarak tekrar iskan yerlerine getirildiler. Diğer Türkmen oymakları zamanla birer fırsat bulup iskan yerlerinden kaçtılar ise de kalabalık ve boy tesanüdünü muhafaza eden Beğdililer Rakka'da kaldıla~.
Şah İsmail, şahlık tahtını ele geçirmek üzere 1499 sıralarında harekete geçerek
çevresindekilere karşı gerekli güçleri toplamak üzere Anadolu'daki Kızılbaşlar'a
yöneldiğinde zaten geçim sıkıntısındaki
halk (ama daha çok levend yani askerler), dinsel açıdan da sempati duydukları ve aynı anda yeni geçim kaynağı olarak gördüklerinden doğal olarak doğuyayani Safevi Devleti'ne yanaşmaya başlamışlardı. Gidenler arasında Antalya (Teke) ve Isparta (Hamit) bölgelerinden olanlar önemli bir çoğunlukta idi. Mevcut Kızılbaş Levend göçünü önleyemeyen Osmanlı bunlardan bir kısmını Yunanistan'a sürgün etti. Osmanlı'ya karşı bir düşmanlık besle-
··· meyen Şah İsmail padişaha yani Yavuz Sultan Selim'e bağlılığını ifade etti. Anadolu'dan levend toplamasına engel olunmamasını rica etti. Ancak reddedildi. Ekonomik zorluklar altındaki bölgelerdeki Kızıl başlar, Şah İsmail'in yolladığı propagandacılar sayesinde ayaklanmalar başlattılar. Şahkulu ayaklanması buna örnekti~7 •
24 Nisan 1512'de tahta çıktıktan sonra, kısa zamanda kardeşle~8 meselesini halleden Yavuz Sultan Selim, sünni ulemadan aldığı fetvalar üzerine bir taraftan Anadolu'daki Şii'leri69 tevkif veya katlettirmek suretiyle zararsız hale getirirken, bir taraftanda Şah İsmail üzerine yapacağı sefer için geniş çapta bir hazırlığa girişmiş idi. Nisan 1514'ten sonra İstanbul, Eskişehir, Konya ve Kayseri güzergahını takip eden Selim daha sonra Kemah'a (Erzincan) yöneldF0
• Yavuz Sultan Selim doğu illerine doğru ilerlerken Yozgat, Sivas, Tokat bölgelerinde uğradığı Kızılbaşlar'ı katliama uğratmış, sığınacak yer arayan Kızılbaşlar'dan Sivas, Kayseri; Erzurum ve Erzincan çevresinde yaşayanlar, Sivas dağlarına, Maraş ve Akçadağlar'a ve Dersim'e kaçmışlardı. Tercan ve Erzincan ci-
varında bulunan Çarıklı, Lolanlı, Şahdeli, Aslanuşağı, Balaban aşiretleri Dersim'e kaçmışlardı71 • Bu bilgiyi M. Şerif FlRAT'ın kitabından edindik. M.Şerif FlRAT'ın aktardığı bilgileri emik yaklaşım olarak değerlendirebiliriz. Çünkü kendisi 1. dereceden kaynak kişi durumundadır ve anne tarafından Balabanlı'dı~!. Benzer bilgileri emik açıdan tüm Kız;lbaşlar'dan deriemek mümkün. Dersim bölgesinde yaşayan Kızılbaşlar, hemen hemen aynı şekilde olayları aktarmaktadırlar73 • Erzincan çevresinin ta:hririnF4 gösteren deftere bakıldığında sancak hududları dahilindeki köylerden pek çoğunun sakinleri tarafından terkedilmiş ve harabeye dönmüş olduğu görülmektedir. Nitekim 1516-1518 tahririnin neticelerini tespit eden ilk TapuTahrir Defterine göre Kemah Sancağında mevcut 274 köyden 185'i ıssız ve viran köylerdi. Yani köylerin %68'i gayri meskundu75. Pek çok köyün ıssız ve harab kalmasında Yavuz Sultan Selim'in İran Seferi'ne çıkarken Kızılbaşlar'a takınmış olduğu tavır üzerine, çeşitli boy ve uluslara sahip Kızılbaş Türkmen grupların yerlerini terkederek, bir kurtarıcı olarak gördükleri Şah İsrriail'in yanına gitmelerinin de büyük ölÇüde etkisi olmuştur76• Pir Sultan Abdal'ın _deyişleri bu dönemde yaşanan olayları adeta resmeder:
HIZir Paşa bizi berdar ~tmeden Açılın kapılar Şah'a gidelim Siyaset günleri gelip yetmeden Açılın kapılar Şah'a gidelim
Burada geçen Şah, Şah İsmail'dir. Bir olasılıkla Şah Tahmasp da olabileceği iddia edilmektedir. Pir Sultan Abdal'ın yaşadığı dönemin, şiirlerinde adı geçen Hızır
Paşa'nın ve Şah'ın kim olduğu konusunda farklı görüşler vardı~.
Selçuklular devrinden beri Haleb-Anteb arasında kışiayan ve Sivas-Gürün-Gemerek arasında yayiayan Türkmen oymaklarına Farsça tarihlerde Etrak-i Şam veya Türkman-ı Şam, Türk halkı arasında ve Türkçe eserlerde de Şamlu deniliyordu. Osmanlı devrinde resmi vesikalarda Haleb Türkmenleri dE~nilen Haleb-Anteb arasındaki topluluk başlıca Avşar (Afşar),
Beğdili, İ nail u, Harbendel u, Bayat gibi oymaklara ayrılmıştı. İşte Şeyh Cüneyd'den beri Safevi faaliyetlerine katılan, devletin kurulma ve gelişmesinde mühim hizmetler ifa eden Şamlular, esas itibariyle, yukarıda adları zikredilen oymaklardan bazılarının kollarından meydana gelmiştit8• İskender Beğ-i Türkmen'in "Tarih-i Alem Ara-yi Abbasi" adlı eserinin Bayezid Umumi Kütüphanesi'ndeki nüshasına göre (nr. 4976, 9b) Hanlar Hanı Ali Kulu Han'ın maiyetindeki emirlerden biri de Gazi Sultan-ı Balabaniu-yi Şamlu idi. Buna göre, Şamlu'nun bir de Balabani u abası olduğu anlaşılıyor79 • Faruk SÜMER aynı konu ile ilgili görüşlerini Oğuzlar(Türk
menler) adlı eserinde şu şekilde aktarmaktadır:
"Safevi devletinin dayandığı en başta gelen Türkmen boylarından biri olan Şamlu boyu başlıca Beğdili, İnallu (daha sonraları İnanlu) ve Hudabendelu (Harbendelu) abalarından meydana gelmişti. Daha sonra bu boya Avcı, Balabanlu, Biçerlu, Arabgirlu ve Kerametlu gibi abalar da katılmıştı~0." Buradan bir Türkmen obası
olarak düşünülen Balabanlılar'ın Safevi Devleti içinde yer aldıklarını anlıyoruz.
Kanuni Sultan Süleyman devrinde daha ılıman bir hava estiği iddia ediliyor. Ya-
vuz'un zulmünden dağlara sığınan Kızılbaşlar'ı Erzurum, Harput ve Kiğı çevresine yerleştirmek isteyen Sultan Süleyman'a güvenen bazı aşiretler, dağlardan ovalara inmişlerdir. Bunlar arasında Balabanlılar da Balaban deresi çevresine yerleşmişlerdirıı. Bu bilgi emi k olarak da teyid edilmektedir. Yani Balaban Aşireti mensupları da olayı bu şekilde hatırlamakta ve anlatmaktadırları2.
4. Murad devrinde Kızılbaşlar'ın daha geniş yerlere yerleşmeleri istenmiştir. Bu sebeple Balaban aşiretine mensup Hıdıkanlı kabilesi Hınıs (Erzurum) ilçesinin Başköy, Meydan, Kalecikve-Çiçekli-köy.o lerine yerleşmişlerdirı3 • Mehmet Ali BALABAN'ın Balaban Aşireti Soy Seceresi adlı kitabında da Hınıs ilçesind~ Gümüş-
' lü ve Hırçan köylerinde Balabanlılar'ın varlığına rastlıyoruz. Bu köydeki Balabanlılar'dan bir kısmı yine Hınıs'ın G~rmikli, Alimor Kamu, Kuruca, Tayyar Kamu köylerinden Hıdıkanlılar'la evlenmişlerdir. Bu bir tesadüf olmasa gere ~(M. Ayrıca Aşiretler Raporunda da Erzu~um Hınıs ilçesine bağlı Güzeldere ve Tekman ilçesi Çağlar, Çayırdağı ve Kuruca köylerinde BalabanIdar olduğunu tespit ettik. Ancak Hıdıkanlı adında bir aşirete rastlayamadık. Sadece Edip YAVUZ'un Tarih Boyunca Türk Kavimleri kitabında s. 377'de ve Ali KEMALİ'nin Erzincan Tarihi'nde s. 161'de "Hadikan" adı altında Hıdıkarilılar'dan bahsetmektedir. Bu görüşümüz elbette Hıdıkan'ın, Hadikan şeklinde anılmış olabileceği varsayımına dayanmaktadır. Sadece bir öngörüdür. Doğru olmama olasılığı
vardır. Edip YAVUZ, Hıdıkanlılar'la ilgili bilgileri temelde M.Şerif FlRAT'ın kitabına dayandırmakta ve -tüm kitap boyunca olduğu gibi ilginç- etimalajik çıkarımlada
bazı fikirlerini aktarmaktadırıs. Osmanlılar'ın olumsuz muameleleri
sonucu Beğdili gibi birçok Kızılbaş-Türkmen topluluğu iran'a doğru kaçmak zorunda bırakıldı. Bu Türkmen toplulukları "Şamlu" adı altında Safevi devletinin ku- . rulmasını sağladılar. Safevi devletinin kurulmasındaki belkide en önemli faktör bu idi. iskan edildikleri yerlerdeki olumsuz doğa koşullarıyla ve çevredeki Türkmen olmayan halklarla mücadele etmek zorunda bırakıldılar. Özellikle Araplar ve Kürtler'le aralarında savaşlar oldu. Yaşanan tüm bu mücadeleler halk türkülerine de yansıdı.
Kadroğlu Yusuf Paşa86 gelende Yalan dünya benim derdi Beğdili Seksen bin evle Rakka'ya iskan olanda Tay'r Muva/i'yi87 krrdr Beğdili.
Döğülür davullar, çekildi sancak . Koç yiğit atrna takrndr poncaf<l8
' Hamed il-Abbas bu işi tuttu ancak Göç ile düşmana vardr Beğdili
Şeyh Efendi böyle çaldr kalemi Namr tuttu Beğdili'nin alemi "Annek Süddoğlu Hüseyin Çelebi" Çarhacrntz:B9 Cafer olsun Beğdili.
Taşdemir'im de söyler özünden · Methedelim Beğdili'nin yazrndan Ala Bucak Kettele'nin düzünden Hamed'in sancağrn bastr Beğdili'0•
Faruk SÜMER, 16. ve 17. Yüzyıllarda Avşarlar başlığı altında:
"Aydın'ın Bozdoğan kazası dahilinde Çullular adlı bir oymak arasında 28 vergi nüfuslu Avşar adlı bir aba bulunduğu gibi,
Birgi çevresinde de nüfusu bunun kadar olan Avşarlu ve Balabanlu adlı başka bir oymak da vardı91 ." bilgisini aktarıyor.
1729'da Rakka valisi Hüseyin Paşa,
eski vali Kadızade Hüseyin Paşa tarafından tertip edilmiş nizama göre hareket etti. Ancak bu arada yaptığı kontrolde oymaklardan çok az bir kısmının yerlerinde olduğu görülmüştü. Beğdili'ye bağlı olan Döğer ve Karakocalı, Harbendelü, Çağırganlı, Karaçeçelü, Sarıcalı, Tacirli, Balabanlı, Doğanlı, Silsüpür Ceridi, Köçekli, Yabaltun, Şerefli oymaklarının Sivas ve Karaman eyaletlerinde bulunuyorlardı. B(jtün bu oymakların yerlerine nakledilmeleri için Rakka valisi Hüseyin Paşa, ismi geçen eyalet ve sancakların beylerbeyi, sancakbeyi, voyvoda ve mutasarrıfları
ile zincirleme bir iş birliği yaparak iskan nizarnını tatbik edebilecekti. Bu hususda kendisine 1730 Şubat tarihli bir emir gönderilmişti92.
Malatya'nın Doğanşehir ve Yeşilyurt
bölgesinde bulunan bir Kızılbaş aşiret
olan Balıyanlar'dan93 Doğanşehir bölgesindekilerin, zamanında Balaban aşiretine bağlı olduğu bu aşiretin ileri gelenleri tarafından bildirilmektedir94. Bu aşiret
185095, 185596 tarihli devlet salnamesinde Harburut Eyaleti Malatya sancağında izelu aşireti ile birlikte bulunmaktaydı. Bu iki aşiretin yaşadığı yerlerin isimleri de kendi isimleri ile anılmakta idi97."
Daha sonraki devirlerde Dersim bölgesi dışında yaşayan Balabanlılar'ın çevre aşiretler içinde eridiklerini zannediyoruz. Son 100 ya da 150 yıllık tarih dilimi içinde Balabanlılar'ın sadece Dersim ve çevresinde bulunduklarını tespit ettik. Örneğin; M. Şerif FlRAT, Erzincan-Erzurum arasında yaşayan Kızılbaş-Türkmenler'in Ya-
vuz Sultan Selim'in zulmünden kaçmak maksadıyla Dersim' e sığındı klarını bildiri-· yor98. Daha önce Güneydoğu Anadolu ve Rakka Çölleri arasında tespitini yaptığımız Balabanlılar'a Cumhuriyet döneminde yapılan araştırmalarda rastlayamıyoruz99 .
19. yüzyılın ilk yarısında içinde Balabanlılar'ın da bulunduğu bazı olayları M. Şerif FlRAT'tan öğreniyoruz. Olayın başlangıcı18. yüzyılı o sonuna doğru aşiretler arasında-olan, feodal düzenin ve feodalitenin getirdiği etik kuralların olumsuzluklarından kaynaklanan bir namus davasıdır100. Bununla beraber Osmanlı'nın Doğudaki devlet anlayışı ve aşiretlere bakış açısı ile Hintili bü sorundur. Olayın içinde Osmanlı Devleti bürokrasisinin de bulunduğu, Muş çevresinde hüküm süren derebeyleri ile Hormekliler (Hormek Aşireti) arasındaki bir çeşit kan davasıdır. 1824 kışında, Hormekli ağalar Kuzuçan (Piümer) ilçesi kaymakamı Şah Hüseyin Bey'in yanında kalmışlar ertesi yıl devletten aflarını çıkarmak için Kuzuçan (Piümer) ilçesi kaymakamı Şah Hüseyin Bey ile birlikte zamanın Balaban aşireti lideri (Büyük) Gülabi Ağa ile istanbul'a gidip-aflarını çıkarmışlardı. Bahsedilen Gülabi Ağa, Mehmet Ali BALASAN'ın kitabında s. 74'deki (Büyük) lakaplı Gülabi Ağa'dır101 . Hormekliler 1824 yılında Kuzuçan'da Şah
Hüseyin Bey'in yanındayken Dersimliler Şah Hüseyin Bey'in konağını basmışlar ve
Hormekli ağaların oğullarını öldürmüşlerdi. Bunlardan biri de Balabanlı (Büyük) Gülabi Ağa'nın damadı olan Selim'dP02. Selim, Gülabi Ağa'nın kızı Fatma ile evliydi. (M.Şerif FlRAT'ın kitabında Fatma'dan "Balaban Hatun" olarak bahselidiyor103 .) Çatışmadan sonra (Büyük) Gülabi Ağa, Hormekliler'i alıp Balaban deresine götür-
------------------------~--------~~
müş ve kızını başka bir Hormekli ağa
Mustafa Zeynel'in oğlu İbrahim ile evlendirmiştir104. Aynı olay Mehmet Ali BALASAN'ın kitabında "Muş'un Varto ilçesine bağlı Kasman köyünden Hormekli Fero İbrahim ile evlenmiştir" şeklinde geçiyor105. Hormekliler ile Balabanidar arasında akrabalığa dayalı yakın bir ilişki olduğu görülüyor106.
Osmanlı'nın aşiretlerle olan olumsuz ilişkileri, Dersim çevresinde de geçerli idi. Kasım 1866 tarihli bir iradeden anlaşıldığıncı göre, Dersim Sancağı'na bağlı kazaların tamamında nüfus sayımı yapılamamıştı. Bu sebeple gerek vergi toplanamıyar ve gerekse Kur'a-i Şer'riye (asker toplama) uygulanamıyordu. Bundan dolayı
gerek bölgedeki aşiretlerin itaat altına
alınmaları ve gerekse vergi ve asker toplamak için bazı tedbirler alındığı görülmektedir. Buna göre, bu tedbiler şunlardır
1) Cebel-i Dersim107 bölgesindeki aşi
retleri itaat altına almak
2) Cebel-i Dersim bölgesindeki aşiretlerin etrafa verdikleri zararları önlemek suretiyle vergi alacakların diğer aşiretlerden tahsili
3) Yukarıdaki hususları gerçekleştir
mek üzere, bölgeye asker sevki itaat altına alınmış bölgelere daimi suretle asker bulundurmak.
Kasım 1866 tarihli iradeden anlaşıldığıncı göre, Kuzican Kazası'nda Şeyh-Hasanlu, Balabanlı, Çorikli ve Lolanlı aşiretleri bulunmaktaydı. Kuzican Kazası'nda
"tahrlr-i nüfus ve kur'a-i şer'iyyenin" icrası için 200 piyade ve 100 süvariye ihtiyaç vardı. Bununla birlikte buralarda emniyet sağlanması için öncelikle Cebel-i Dersim'de olan ıslahatın icrasına teşebbüs
olunması gerekiyordu. Dersim Sanca-
ğı'nda bulunan aşiretlere de kötü örnek olduğundan bahisle en kısa sürede Cebeli Dersim mıntıkasındaki aşiretlerin itaat altına alınmaları gerektiği bildirilmekteydPoa.
1877'de Ruslar Erzurum'u işgal etmeye başlamışlardı1 09. (Büyük) Gülabi Ağa'nın torunu (Küçük) Gülabi Ağa Erzurum İspir Savaşı'nda çete reisi olarak savaşmıştı110. İbrahim YILMAZÇELİK'in 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı adlı yapıtından da anlaşıldığıncı göre Balabanidar bu dönemde isyanlara katılma
mışlar ve Osmanlı Devleti tarafından da herhangi bir cezalandırılmaya maruz kalmamışlardır111. 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında Dersim'de birçok ayaklanma çıkmış ve Dersim'e askeri müdahaleler gerçekleşmiştir112 •
EKLER 1
AŞiRETlERi iSf<AN DEFTERi, MALiYE QEFTERi, NO. 701, SAHİFE, 10 İskan taifelerinden Beğdili'ye tabi Dö
ğer ve Karakocalı ve Abdaloğluna tabi Karbendeli ve Melikahmedloğlune tabi Çağırganlı ve Yakub'a tabi Karaçeçeli ve Yağmuroğlu Çeçeli'ye tabi Sarıcalı ve Perdel tecerlisi ve Bozkoyunlu'ya tabi Balabanlı ve Doğani ı ve Allahverdi'ye tabi Silsüpür ceridi ve İnceveledoğlu'na tabi Küçüklü ve Bab-ı altın Cemaatları ve Şerefli Cemaatı, Alacahan ve Kalecik ve Bozok (Yozgad) Sancağı ve Kırşehir, Keskin ve Kayseri dolaylarında ve Mamalı ve Salarlı, Hacıahmedli, Pehlüvanlı, Debanlı Cemaatları içlerinde olup, lakin bu cemaatlerin bazıları Rakka Perakendesi Mukataası tabilerinden olduklarından ötürü, adı geçen mukataanın bu defa malikane kaydı kaldırılmak ve silinmek, 1142 (1729)
yılı Şubatı'ndan, Rakka Valisi tarafından
zaptolunmak üzere, Rakka Mukataalarma zam edilmiş ve eklenmiş olduğundan,
üzerine güvenilen rehinleri alını , münasip kaleye konduktan sonra, "Bizler Perakende Mukataasma tabileriz" diye hiçbir özür ve bahanelerine itibar olunmayıp, herhalde bulundukları~yerlerden alınıp çıkarılması ve her bir ey.alet ve sancak mutasarrıfları sınırları içine 'ulaştırılması ve birbirlerine teslim ederek Rakka'ya nakil ve göndermeleri için, Sıvas ve Karaman Valilerine ve zikrolunan eyaletlerde bulunan sancaklar mutasarrıflarına ve kadılara, mütesellimlere ve istanbul'dan tayin olunan mübaşire ve miri mukataalar ve evkaf zabitlerine ve Kethüda yerleri, Yeniçeri serdarlarına, vilayet ileri gelenlerine, Mamalı ve Pehlüvanlı vesair aşiretler boy beylerine hitaben, yukarıda uzunca yazılan şerefli emir tertibi üzere, Divan'dan şerefli emir verilmekle, gelen resmi yazt gereğince kaydolundu113
•
EKlER 2
RAKA HAYAliSiNDE iSI<AN
OlUNAN TÜRKMEN
AŞiRETlERiNiN ANADOlU'YA
DAGilDIKlARINA DAiR114
Raka beylerbeyi Hüseyin dame ikbalihuya hüküm ki Raka eyaletinde vaki nehri Belic kenarında Akce kale ve Ayni ziri .. Raka'ya varınca ol havalide vaki kura ahalisi bundan akdem tekalif ve nevayibin kesreti tevarüdünden ve Urban eşkıyasının istilasından perakende ve perişan ve arazileri hali ve emakinleri harab olub can ib-i mirlye mu'temedün bih bir nesne hasıl olmaduğundan gayri ol havaiiierde inürur ve ubur iden ebna-i sebil dahi salim olmaduğundan mevazı-ı merkume
ma'mur ve abadan ve ebna-i sebil emin ve mutmein olmak üzre bundan akdem Maliye ve Divan-ı Hümayunum tarafın
dan sadır olan evamir-i şerife mucibince ziraat ve hiraset eyledikleri araziniı:ı tehammüllerine göre humüs ve yahud sülüslerın ve bağ ve bostanlarından bihasbeşşer' iktiza iden hukuku arazilerin canib-i mirlye eda idüb ol havaiiieri Urban ve eşkıya mazar.ratlarından gereği gibi muhafaza ve ahalisini ve ebna-i sebili emin ve mutmein eylemek üzre avarız-ı divaniyye ve sayir rüsumu raiyyetden muaf ve müsellem olmak şartile Boz Ulus mandesi Türkmanından izeddin ve Küçeklü ve Avşar ve i nail u ve Anter ve Acarlu ve Cemolu ve Ömerlü tevaii ile maan ve şark Çağırganlu cemaatleri ve Hamze Hacılu Bidil beğ oğlu Mehmed tevabü ile Beğdili Türkmanına tabi Ulaşlu cemaati dahi kethudaları Ali be~ ile Buraklu cemaati kethudası Muharrem oğlu Musa ve Hacı Bal oğlu dört yüz nefer ile mezkiir Boz Ulus mandesi cemaatlerine ilhak olub sekiz yüz nefer olmak üzre ve Üsküdar emrine tabi Beğdili cemaatlerinden Beğmişlü cemaati kethudaları Hacı Ali oğlu Ganem tevabii ile beşyüz nefer ve Kara Şeyhlü cemaati kethüdaları Topal oğlu Assaf tevabii ile altıyüz nefer ve Boz Koyun cemaati Firuz beğ oğlu Şahin tevabü ile altıyüz nefer ve yine Boz Koyun lu Seyif Han tevabü ile ikiyüz nefer ve Dimliklü cemaati Yir Budak oğlu Mehmed ve Satılmış kethudaları ve tevabü ile beşyüz nefer ki cümlesi üç bin ikiyüz nefer olur ve bunlardan maada Beğdili aşayirinin sayirieri umum üzre nehri Belic kenarında olan nevahide iskan olı..ınmuş iken sen ki mumaileyhsin mücerred senin adem-i tekayyüd ve ihmal ve tekasülünden naşi kabaili merkumeden ve
cema~tleri ahalisi içlerinden bazısı eşkı
yanın tahriki ile mutavattın oldukları yerlerinden kalkub Rum'a çıkub bazıları fesad ve gekavet üzre oldukları mesmuu hümayunum olub mezburların tanzimi ahvalleri senin uhdene havale olunmağla senden bu emirde kemali mertebe tekayyüd me'mul ve muntazar iken bu vechile tefrikaları senin taksirine hamlolunmuşdur. Kabaili merkumenin kemafil ewel mevazıı mezkurede iskanları ve arazü mezkurenin isti'marı aksayı muradı hümayunum olmağla mukaddem tayin olunduğun vech üzre me'mur olmuşsundur. imdi emri şerifim sana vardıği gibne'liir ve tevakkuf itmeyüb, mezburlar her ne mahaHe gitmişler ise üzerlerine varub içlerinde bu fesada bais olanları ala eyyiha~
' lin ahz ve bir kal'ade muhkem habs eyle-yüb ukubatı meşruadan müstahak olduk-
, '
ları cezaları icra olunmak içün keyfi)fyeti ahvallerin vukuu üzre alelesami tahrir ve defter ve rikab-ı hümayunuma arz idüb maadasını sadır olan fermanı şerifim mucibince mukaddem ika.met eyledikleri mahallere götürüb iyva ve iskan eyleyesin. Şöyle ki mücerred şekavet kasdile ikametden iba ve imtina ve ferman-ı şerifime muhalefet ve tecemmü' ile fesada cür'et idüb iktiza ider ise bulundukları mahallere karib olan eyalet ve elviyemütesellimleri ve voyvodalar ve kethuda yerleri ve yeniçeri serdarları ve esliha istimaline kadir olan askeri ve iş erler ile sad ır olan fermanı şerifim mucibince cemiyyet idüb üzerlerine varub inşaallahü teala bieyyi vechin kane kabaili merkume ahalisini vechi meşruh üzre mukaddem ikamet eyledikleri mahallerde iskan ve emirlerine nizarn virüb bu behane ile celbi mal ve teaddi ve tecavüzden ve eşkıyaya himayet
ve kendü hallerinde olanlara ve reaya ve berayaya teaddi ve tecavüzden begayet tevakki tecennüb eyleyüb bu babda basiret ve intibah üzre ihtimam eylernem babında yazılmışdır. (1690)
KI SALTMALAR a.g.a. adı geçen ansiklopedi a.g.e. adı geçen eser bkz. bakınız
s. sayfa
KAYNAKÇA AllNTI YAPILAN KAYNAKLAR 1.ANSiKLOPEDi VE SÖZLÜKLER:
. Derl_erı:ıe~Ş,(iz:lüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1993.
Meydan Larousse, Sabah Gazetesi Yayını, 1992. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
Mehmet Zeki PAKALIN, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, istanbul, 1993.
2. KiTAPLAR: ACAROGLU; M. Türker, Bulgarist2n'da Türkçe
Yer Adları Kılavuzu, , Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Falkor Araştırma Dairesi
. Yayınları, Ankara, 1988. AKDAG, Mustafa, Türk Halkı'nın Dirlik ve Dü
zenlik Kavgası-Celali isyan ları, Cem Yayınevi, istanbul, Eylül 1995.
ALi KEMALi, Erzincan Tarihi, Kaynak Yayınları, istanbul, Aralık 1992.
BALABAN, Mehmet Ali, Balaban Aşireti Soy Seceresi, (Kendi Yayını), istanbul, Ekim 1998.
ERÖZ, Mehmet, Yörükler, Türk Dünyası Ararştırmaları Vakfı Yayınları, istanbul, 1991.
EYUBOGLU, Sabahattin, Pir Sultan Abdal, Cem Yayınevi, S. Basım, istanbul, Haziran 1997.
FlRAT, M. Şerif, Doğu ilieri ve Varto Tarihi, Türk Kültürü Araştırma Enstütüsü Yayınları, 5. Baskı, Ankara 1983.
GÖKBiLGiN, M.Tayyib, Rumeli'de Yürükler, Tatarlar ve Eviadı Fatihan, istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, istanbul, 1957.
IŞIK, Adnan, Malatya (1830-1919), (Kendi Yayını), istanbul, 1998.
KAPLAN, Adem, Tanyeri Ağarırken, Erzincan ili Tanyeri Nahiyesi Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Yayını, 1 . Basım, istanbul, Ocak 1997.
KOZANOGLU, Abtullah Ziya, Savcı Bey (Tarih Romanı), Türkiye Yayınevi, 5. Baskı, istanbul, 1958.
KÖPRÜLÜ, Fuad, Osmanlı'nın Etnik Kökeni, Kaynak yayınları, iştanbul, Nisan 1999.
MiROGLU, ismet, Keniah Sancağı ve Kazası (1520-1566), Türk Tarih Kurumu Yayın ları, Ankara, 1990
NICOL, Donald M, Bizans'ın Son Yüzyılları
(1261-1453), Çev: Bilge UMAR, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, istanbul, Haziran 1999.
ORHONLU, Cengiz, Osmanlı imparatorluğu'nda Aşiretlerin iskanı, Eren Yayıncılık, istanbul, 1987.
REFiK, Ahmet, Anadolu'da Türk Aşiretleri, Enderun Kitabevi, istanbul, 1989.
SEViNÇ, Necdet, Gaziantep'te Türk Boyları, Turan Yayıncılık, istanbul, 1997.
SÜMER, Faruk, Oğuzlar(Türkmenler), 3. Baskı, Ana Yayınları, Eylül1980.
SÜMER, Faruk, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1992.
ŞAHHÜSEYiNOGLU, Hasan Nedim, Anadolu Kültür Mozayiğinden Bir Kesit-BALIYAN,
-· · Ürün Yayınları, Ankara, Nisan 1996 ŞAPOLYO, Enver Behnan, Mezhepler Tarikatlar,
Türkiye Yayı nevi, istanbul, 1964. TÜRKAY, Cevdet, Başbakanlık Arşivi Belgelerine
Göre Osmanlı imparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler, Tercüman Kaynak Eserler Serisi:1, 1. Basım, istanbul, 1979.
YAVUZ, Edip, Tarih Boyunc~ Türk Kavimleri, (Kendi Yayını), Ankara, 1968
YILMAZÇELiK,ibrahim, 19. Yüzyılın ikinci Yarısında Dersim Sancağı, (Kendi Yayını), 3. Baskı, Elazığ, 1999.
3. MAKALE,DENEME, BiLDiRi ve BİTİRME TEZLERİ:
DENiZ, Bekir, Balaban Evleri, Fırat havzası Sanat Tarihi Sempozyumu, Fırat Üniversitesi, Fırat Havzası Araştırma Merkezi Yayınları, Elazığ, 1992.
GÜNAY Edip, Alan Araştırmalarında Kaynak Kişilere Emik Yaklaşım, 2. Milletlerarası Türk Falklor Kongresi Bildirileri, 1.Cilt, Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Falklor Araştırma Dairesi Yayını, Ankara, 1982.
HEZARFEN, Ahmet, Deliorman'da Kızılbaş Köyleri-Kızılburun, Cem Dergisi, 94. Sayı, istanbul, Ekim 1999.
KURTULMUŞ, Zekeriya, Kırklareli ili Köy Yer Adları, Türk Halk Kültüründen Derlemeler-1993, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve-Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1988.
4. KAYNAK KİŞİLER ve GÖRÜŞME YAPILAN KiŞiLER:
ÖZGÜL, Ali Haydar, (yaş: 55) BALABAN, Mehmet Ali (yaş:75) 5. DiGER KAYNAKLAR: 1 . Dünya Savaşında Erzincan ve Dolaylarında
Cereyan Eden Türk-Rus Muharebeleri, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, istanbul, Şubat 1982.
VURGU YAPILAN KAYNAKLAR 1.ANSİKLOPEDİ VE SÖZLÜKLER: Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
Mehmet Zeki PAKALIN, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, istanbul, 1993.
2.KİTAPLAR: ATSIZ, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, , Milli Eğitim Bakan
lığı Yayınları, istanbul, 1992·. DEMiR, Galip, Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu ve
Ahi lik, Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Yayınları, istanbul, 2000
DERSiMi, Nuri, Hatıratım, Doz Yayınları, istanbul, Ekim 1997.
DERSiMi, Nuri, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yayınları, istanbul, Ekim 1997.
HALAÇOGLU, Yusuf, 18. Yüzyılda Osmanlı imparatorluğu'nun iskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1991.
KOCADAG, Burhan, Doğu'da Aşiretler Kürtler, Aleviler, Can Yayınları, istanbul, Eylül 1992.
OCAK, Ahmet Yaşar, Babailer isyanı-Aleviliğin Tarihsel Altyapısı, Dergah Yayınları, 2. Baskı, istanbul, 1996.
RIŞVANOGLU, Mahmut, Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm, Türk Kültür Yayını, 2. Baskı,
istanbul, 1975. YALMAN, Ali Rıza, Cenupta Türkmen Oymakla
rı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1977.
3. MAKALE,DENEME, BiLDiRi ve BiTiRME TEZLERi:
BARKAN, Ömer Lütfi, istila Devrinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler, Vakıflar Dergisi, ll. Sayı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını, 1942.
ÖZGÜL, Vatan, Etimalajik Açıdan Balaban, Halkbilimi Dergisi, 12. Sayı, Yaz 1999.
ÖZGÜL, Vatan, Kızılbaşlık'ın Gelişimi ve Türkmenler Üzerine Bir Deneme, Falklor/Edebiyat Dergisi, 22. Sayı, Yaz2000.~~-~--~
ÖZ, Baki, Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Alevi-Bektaşi-Ahi Çevrelerinin Rolü, Yol Der-
• gisi, 2. Sayı, s. 26-35, Ankara, Ekim-Kasım 1999.
4.'RAPORLAR: Dersim, jandarma Genel Komutanlığı'nın Rapo
ru, Kaynak Yayınları, istanbul, Ekim, 1998. \
Aşiretler Raporu, Kaynak Yayınları, istanbul, Şu-bat 1998.
Balaban sözcüğünün kökeni hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Vatan ÖZGÜL, Etimolojik Açıdan Balaba n.
2 bkz. Fuad KÖPRÜLÜ, Osmanlı'nın Etnik Kökeni.
3 Kızılbaşlık ve Türkmenlik tarihsel gelişimi hakkında genel bir bilgi için bkz. Vatan ÖZGÜL, Kızılbaşlık'ın Tarihsel Gelişimi ve Türkmenler Üzerine Bir Deneme.
4 Bu konuda ayrıntılı bilgi için başvuruiabilecek kaynaklar: Aşıkpaşaoğlu ·Tarihi, Atsız; Ömer Lütfi BARKAN, istila Devrinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler; Ahmet Yaşar OCAK, Babailer isyanı-Aleviliğin Tarihsel Altyapısı.
5 Cengiz ORHONLU, Osmanlı imparatorluğu'nda Aşiretlerin iskanı, s. 102
6 Enver Behnan ŞAPOLYO, Mezhepler Tarikatlar; Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Baki ÖZ, Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Alevi-Bektaşi-Ahi Çevrelerinin Rolü,
Yol Dergisi; Galip DEMiR, Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu ve Ah ilik.
7 Mehmet ERÖZ, Yörükler, s. 40 8 bkz. Donald M NICOL, Bizans'ın Son Yüz
yılları (1261-1453) 9 Meydan Larousse, Osman 1 ve Osmanlı
Devleti maddeleri. 10 a.g.a. Osman 1 maddesi, s. 216 ll Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Atsız, s. 28 12 a.g.e. s. 28, Meydan Larousse, Osman
maddesi, s. 216, Osmanlı Devleti maddesi, s. 222, Balabancık maddesi.
13 bkz. Meydan Larousse, Savcı Bey maddesi; Donald M NICOL, Bizans'ın Son Yüzyılları (1261-1453), s. 297
14 bkz. Abtullah Ziya KOZANOGLU, Savcı ~ _ B~y (Tarih Roman ı). 15 Meydan Larousse, Balaban Bey maddesi; 16 Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Atsız, s. 57 1 7 a.g.a. Balaba n Bey maddesi 18 Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Atsız, s. 57. Ayrıca
bkz. Meydan Larousse, Evrenos Bey maddesi
19 Meydan Larousse, Balaban Bey maddesi 20 a.g.a. Osmanlı Devleti maddesi, cilt 15, s.
222 21 ·bkz. Donald M NICOL, Bizans'ın Son Yüz
yılları (1261-1453). 22 a.g.a. Savcı Bey maddesi 23 Donald M NICOL, Bizans'ın Son Yüzyılları
(1261-1453). s, 297 24 a.g.a. Savcı Bey maddesi 25 a.g.e. s, 297. Bu konuda kaynaklar arasına
kronolojik açıdan çelişkili bilgiler yer almaktadır. Donald M NICOL'ın kitabında bu olay Mayıs 1373 olarak geçerkeri Meydan Larousse'da ·1385 olarak kayıtlıdır. (bkz. Donald M NICOL, Bizans'ın Son Yüzyılları (1261-1453), s, 297; Meydan Larousse, Savcı Bey ve Murad 1 Hüdavi:mdigar maddeleri.)
26 a.g.e. s, 297-298; a.g.a. Savcı Bey maddesi 27 Bu bilgiler Ali Haydar ÖZGÜL (yaş: 55)'den
alınmıştır. Balaban Aşireti'ne mensuptur. Kendisi bu bilgiyi babası Ali Kemal ÖZ- . GÜL'den edindiğini bildirmektedir.
28 Mehmet Ali BALABAN, Balaban Aşireti Soy Seceresi. Bu kitapta Balabanlılar'ın şeceresi bulunmaktadır. Bilgiler, doğrudan en bilgili
ve yaşlı kişilerle yapılan görüşmeler ve bir takım Balabanlı büyüklerin ellerinde bulunan yazılı kaynaklara dayanılarakyapılmış
tır.
29 Bekir DENiZ, Balaban Evleri, Fırat havzası Sanat Tarihi Sempozyumu, s. 1 05
30 bkz. Cevdet TÜRKAY, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı imparatorluğunda Oymak Aşiret ve Çemaatler, s. 53, 222
31 Acaba Balabancık olabilir mi? Nitekim oğlu olarak -tarihi kaynaklarda geçen- ince Balaban gözüküyor.
32 MehmetAli BALABAN, Balaban Aşireti Soy Seceresi
33 M.Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi, s. 112-113
34 Edip GÜNAY, Alan Araştırmalarında Kaynak Kişilere Emi k Yaklaşım, s. 129-130)
35 Bu bilgiyi aktaran M. Şerif FIRAT'tır. (bkz. M.Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi, s. 96) Bilginin kaynağı Ahmet REFiK'in Umumi Tarih, cilt 6'dır. Bu kaynak Osmanlıca olduğundan M. Şerif FlRAT'ın göndermesinden yararlanılmak zorunda kalınmıştır.
36 Ali Kemali, Erzincan Tarihi, s. 165 37 bkz. M.Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Ta
rihi, s. 96; Burhan KOCADAG, Doğu'da Aşiretler Kürtler,Aieviler, s. 230; Mahmut RIŞVANOGLU; Doğu Aşiretleri ve Emperyalizm, s. 157; Hasan Nedim ŞAHHÜSEYiNOGLU, Malatya Balıyan Aşireti, s.19; Edip YAVUZ, Tarih Boyunca Türk Kavimleri, s: 372;
38 bkz. Dersim, Jandarma Genel Komutanlığı'nın Raporu, s. 92; Aşiretler Raporu, s. 108;
39 bkz. MehmetAli BALABAN, Balaban Aşireti Soy Seceresi, s. 32-33; Edip YAVUZ, Tarih Boyunca Türk Kavimleri.
.. 40 Cengiz ÖRHONLU, Osmanlı imparatorlu
ğu'nda Aşiretlerin iskanı, s. 102-103 41 a.g.a. toponimi maddesi. 42 Zekeriya KURTULMUŞ, Kırklareli ili Köy
Yer Adları, Türk Halk Kültüründen Derlemeler-1993, s. 209
43 M. Türker ACAROGLU, Bulgaristan'da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, s. 85 .
44 a.g.e. s. 369 45 a.g.e. s. 157
46 a.g.e. s. 373; Eski ve Yenibalabanlar Köyü Kızılbaş Türklerin yaşadığı bir köydür. (bkz., Ahmet HEZARFEN, Deliorman'da Kızılbaş Köyleri-Kızılburun, Cem Dergisi, Ekim 1999 sayısı, s. 32-33)
47 Cevdet TÜRKAY, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı imparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler, s. 53; Not: Koyu olarak yazılanlar Balkanlar'da bulunan yerlerdir.
48 a.g.e. s. 222; Not: Koyu olarak yazıJimlar Balkanlar'da bulunan yerlerdir.
49 bkz. a.g.e., s. 222 50 Yörük ve Türkmen kavramları zaman za
man birbiri yerine kullanılmıştır. 51 M.Tayyib GÖKBiLGi N, Rumeli'de Yürükler,
Tatarlar ve Eviadı Fatihan, s. 93 52 a.g.e. s. 99 53 a.g.e. s. 96; Nitekim şahıs adları ile anılan
köy adları listesinde "Balabanlı" adından bahsediyor. (bkz. a.g.e. s. 1 05)
54 a.g.e.s.109, 123,129,131,139,141,143, 150, 158, 160, 165, 166
55 Eşkinci ve Yamak tanımları için bkz. Mehmet Zeki PAKALIN, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü.
56 M.Tayyib GÖKBiLGi N, Rumeli'de Yürükler, Tatarlar ve Eviadı Fatihan, s. 255
57 bkz.a.g.e.,s.178, 189,190,198;200,204, 208, 212, 213, 215, 216, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 234, 240, 242
58 Adem KAPLAN, Tanyeri Ağarırken, s. 58 59 · Faruk SÜMER, Oğuzlar(Türkmenler), s. 165 60 bkz. Faruk SÜMER, Safevi Devletinin Kuru-
luşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü.
61 Faruk SÜMER, Oğuzlar(Türkmenler), s. 297; Ayrıntılı bilgi için bkz. Faruk SÜMER, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü.
62 a.g.e. s. 297. 63 Ev, çadır anianıında kullanılmış olsa gerek
tir. (bkz. Mehmet ERÖZ, Yörükler, s. 92-116)
64 a.g.e. s, 298; bkz. ekler 1. 65 Cengiz ORHONLU, Osmanlı imparatorlu
ğu'nda Aşiretlerin iskanı, s. 58 66 Faruk SÜMER, Oğuzlar(Türkmenler), s.
----------------------------------~~
301; Aşiretlerin iskanı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Cengiz ORHONLU, Osmanlı imparatorluğu'nda Aşiretlerin iskanı; Yusuf HALAÇOGLU, 18. Yüzyılda Osmanlı imparatorluğu'nun iskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi; Ahmet REFiK, Anadolu'da Türk Aşiretleri; bkz. ekler 2.
67 . Mustafa AKDAG, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası-Celal! isyanları, s. 115-116. Kısaltmalar ve bazı yorumlar bana ait.
68 Başa geçmek için kardeşlerini öldürttü 69 Kızılbaşlar'ı kastediyor. 70 ismet MiROGLU, Kemah Sancağı ve Erzin
can Kazas"ı (1520-1566), s. 7. Kısaltmalar
bana ait. 71 M. Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi, s.
96. Kısaltmalar ve bazı yoruml<ırb_ar:ı_cı_cıit. 72 bkz. M. Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve.VartoTa
rihi, s. 151 73 bkz. Mehmet Ali BALABAN, Balaban Aşire
ti Soy Seceresi; Hasan Nedim ŞAHHÜSEYiNOGLU, Anadolu Kültür Mozayiğinden Bir Kesit-BALlYAN
74 Tahrir, nüfus ve arazi gibi umumi olarak yapılan yazma yerinde kullanılan bir tabirdir. (ismet MiROGLU, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), s. ll)
75 ismet MiROGLU, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566), s. 34. Kısaltmalar ve bazı yorumlar bana ait.
76 a.g.e. s. 36. Kısaltmalar .ve bazı yorumlar bana ait.
77 bkz. Sabahattin EYUBOGLU, Pir Sultan Abdal.
78 Faruk SÜMER, Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türkleri'nin Rolü, s. 172.
79 a.g.e. s, 177 80 Faruk SÜMER, Oğuzlar(fürkmenler), s. 308 81 M. Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi, s.
101 82 bkz. Mehmet Ali BALABAN, Balaban Aşire
ti Soy Seceresi, s. 38 83 a.g.e. s. 102. (Kısaltmalar ve bazı yorumlar
bana ait.). 84 bkz. Mehmet Ali BALABAN, Balaban Aşire
ti Soy Seceresi, s. 53, 222-226 85 bkz. Aşiretler Raporu, s. 119-120; Edip YA
VUZ, Tarih Boyunca Türk Kavimleri; M. Şe-
rif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi; Faruk SÜMER, Oğuzlar(Türkmenler); Cevdet TÜRKAY, Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı imparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler
86 Burada Kadıoğlu (Hüseyin Paşa) ve Yusuf Paşa olmak üzere iki ayrı şahıs kastedilmiş olsa gerektir. (Faruk SÜMER"in kendi yoru- . mu. Faruk S ÜMER, Oğuzlar(Türkmenler), s. 302)
87 Buradaki Tay ünlü Arab Tayy boyudur. Muvali (herhalde Mevali) da Tayylar'a mensup başlıca abalardan biri idi. (Faruk SÜMER"in kendi yorumu, a.g.e. s. 302)
88 Poncak: Saçak, püskül. (Derleme Sözlüğü, Cilt 9, Ponçak maddesi)
89 .. Yürüyüş halindeki ordunun pişdarlığı (öncü) vazifesini görenler hakkında kullanılır bir tabirdir. Bunlar ordunun en seçkin efradını teşkil ederlerdi. Süvari olan çarhacıların sayısı dört-beş bindi. Bunların amiri "çarhacıbaşı" idi. (Mehmet Zeki PAKALIN, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, ci lt 1, Çarhacı maddesi)
90 Faruk SÜMER, Oğuzlar(Türkmenler), s. 302; Bu türkünün bir çeşitiemeleri de vardır. bkz. Ali Rıza YALMAN, Cenupta Türkmen Oymakları; Ali ŞAHiN, Güney Anadolu'da Beydili Türkmenleri ve Baraklar
91 Faruk SÜMER, Oğuzlar(Türkmenler), s. 278 92 Cengiz ORHONLU, Osmanlı imparatorlu
ğu'nda Aşiretlerin iskanı, s. 95; bkz. ekler 1. 93 bkz. Hasan Nedim ŞAHHÜSEYiNOGLU,
Anadolu Kültür Mozayiğinden Bir Kesit-BALlYAN
94 a.g.e. s. 31 95 Adnan IŞIK, Malatya (1830-1919), s. 153 96 a.g.e. s. 154 97 bkz. a.g.e., s. 181, 185, 197, 204, 208, 231,
277,381 98 bkz. M. Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Ta
rihi, s. 96 99 bkz. Ali Rıza YALMAN, Cenupta Türkmen
Oymakları; Necdet SEViNÇ, Gaziantep'te Türk Boyları.
1 00 bkz. M. Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi, s. 105-112
1 Ol Şah Hüseyin Bey ile il bkz. Mehmet Ali BALABAN', Balaban Aşireti Soy Seceresi, s. 75
102 M. Şerif FlRAT, Doğu ilieri ve Varto Tarihi. s. 111 bkz. ibrahim YILMAZÇELiK, 19. Yüzyılın 112 ikinci Yarısında Dersim Sancağı. Ayrıntılı
103 a.g.e. s. 119 bilgi için bkz. Dersim, Jandarma Genel Ko-104 a.g.e. s. 112-113 mutanlığı'nın Raporu. 105 bkz. ·Mehmet Ali BALABAN', Balaban Aşi- 112 bkz. Dersim, jandarma Genel Komutanlı-
reti Soy Seceresi, s. 75 ğı'nın Raporu; ibrahim YILMAZÇELiK, 19. 106 bkz. a.g.e. s.116, 119
Yüzyılın ikinci Yarısında Dersim Sancağı; 107 Dağlık Dersim kastediliyor olsa gerek. 108 ibrahim YILMAZÇELiKı_ 19. Yüzyılın ikinci
Nuri DERSiMi, Hatıratım; Nuri DERSiMi;
Yarısında Dersim Sancağı, s. 77, 78 Kürdistan Tarihinde Dersim
109 bkz. 1. Dünya Savaşında Erzincan ve Do- 113 Cevdet TÜRKAY, Başbakanlık Arşivi Belge-
laylarında Cereyan Eden Türk-Rus Muhare- lerine Göre Osmanlı imparatorluğunda Oy-
beleri, s. 1 mak Aşiret ve Cemaatler, s. 807,808
11 o Mehmet Ali BALABAN', Balaban Aşireti 114 Ahmet REFiK, Anadolu'da Türk Aşiretleri, s. Soy Seceresi, s. 122 100-102