12
1

Yazarlar kulübü ilk sayi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

ANLAMLI SÖZLER İBRETLİK HİKAYELER VE ÜNLÜ BİR YAZAR

Citation preview

Page 1: Yazarlar kulübü ilk sayi

1

Page 2: Yazarlar kulübü ilk sayi

2

Page 3: Yazarlar kulübü ilk sayi

Cahillerle tartışmaya girmeyin, Ben hiç yenemedim.(İmam-ı Gazali)

Kesinlikle evlen, karın iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun.(Sokrates)

Söz ilaca benzer azında fayda görülür.(Saad b. ebi vakkas)

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış

3

Page 4: Yazarlar kulübü ilk sayi

gider. (C. Brund)

Can Yücel

Can Yücel, 21 Ağustos 1926'da İstanbul'da doğdu. Eski Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğludur.1943 yılında, yakın dostu ve Ankara Atatürk Lisesi'nden sınıf arkadaşı Gazi Yaşargil ile birlikte yurtdışı eğitim bursu kazandığı halde, babası, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel " Bakan, kendi oğluna torpil yaptı derler" diyerek karşı çıktı, söylendi. Gazi Yaşargil, bu bilginin doğru olmadığını, ikisinin de ailelerinin imkânlarıyla yurt dışına gittiklerini açıkladı. Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’in Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. Askerliğini Kore’de yaptı. 1958’de Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Bodrum ve Marmaris'te turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul’da sürdürdü. 1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.

Son yıllarında Eski Datça’ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz dergilerinde yazıları ve şiirleri yayımlandı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e hakaretten yargılanan Yücel, 18 Nisan seçimlerinde Özgürlük ve Dayanışma Partisinin İzmir 1. sıra milletvekili adayı oldu. 12 Ağustos 1999 gecesi ölen şair, çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya defnedildi.

Can Yücel ayrıca Lorca, Shakspeare, Brecht gibi önemli yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakspeare çevirileri (Hamlet, Fırtına ve Bir Yaz Gecesi Rüyası) aslına bağlı kalmayan, eserleri topluma aktarma amacıyla yaptığı çevirilerdir. Shakspeare’in ünlü 'to be or not to be' sözünü 'bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin' şeklinde Türkçeleştirmiştir. 1959'da ilk baskısı yayımlanan 'Her Boydan' adlı kitabında dünya şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçeye çevirmiştir.

Can Yücel, 1945–1965 yılları arasında `Yenilikler`, `Beraber`, `Seçilmiş Hikâyeler`, `Dost`, `Sosyal Adalet`, `Şiir Sanatı`, `Dönem`,`Ant`, `İmece` ve `Papirüs` adlı dergilerde yazdı. Daha sonraları `Yeni Dergi`, ‘Birikim`, `Sanat Emeği`, `Yazko Edebiyat` ve `Yeni Düşün` dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965`ten sonra siyasal

4

Page 5: Yazarlar kulübü ilk sayi

konularda da ürün verdi. 12 Mart 1971 döneminde Che Guevara ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkûm oldu. 1974’de çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı Bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabını yayımladı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla "Rengahenk" adlı kitabı toplatıldı.1962'de İngiltere'deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı. Şiirlerinde argo ve müstehcen sözlere çok sık yer veren, bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında `Yazma adlı kitapta toplamıştır. Can Yücel, taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. Can Yücel'in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları; doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygulardır. Şiirlerinin çoğunda sevdiği insanlar vardır. 'Maaile' şairin kitaplarından birine koyduğu bir ad. Can Yücel için ailesi çok önemlidir: eşi, çocukları torunları, babası. Bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştır. 'Küçük Kızım Su'ya', 'Güzel'e', 'Yeni Hasan'a Yolluk', 'Hayatta Ben En çok Babamı Sevdim' bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.

Haydi, kır zincirlerini aş gecenin karanlık perdesini. Güneşle aydınlat yüzünü. Bir martı sesiyle merhaba de güne perdeni aç ve güne gülümse. Sula balkondaki çiçeklerini keyifle. Ve bekle beni elbet aşıp yolları varacağım yanına ey sevgili! (EREN CAKMAK)

Karanlık odamın ışığı sensin soğuk duvarlar ardındaki umudum sensin gönlümdeki özlemim sensin aklımdaki düşüm hayalim sensin sen benim her şeyimsim. (EREN CAKMAK)

Gidiyorum buralardan al İstanbul senin olsun. Dönüp ardına bakan namert olsun. Güzel gözlerini düşünenin iki gözü kör olsun. İsmini

5

Page 6: Yazarlar kulübü ilk sayi

söyleyenin tutulup dili lal olsun. Seni seven bu kalp yerinden çıksın taş olsun.(EREN ÇAKMAK)

 

En Büyük Hazine İlim

Zamanın bir vaktinde Fars diyarında dul bir kadın varmış. Bu kadın, öleceğini hissedince biricik oğlunu yanına çağırarak ona, “İyi dinle evladım! Oldukça fakir olduğumuzdan çok sıkıntı çektik. Sana bir kitap bırakıyorum. Bu kitaptaki talimatları uygularsan çok zengin olacaksın.” demiş. Annesi vefat ettikten sonra çocuk, o kitabı okumaya başlamış. Kitabın baş kısmında, “Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer bir sayfa dahi atlarsanız hazineye erişemezsiniz.” yazıyormuş. Kitapta Arapça metinler varmış. Genç, başkaları da bu sırrı öğrenip hazineye sahip olmalarından korktuğu için metni tercüme ettirmek yerine Arapça öğrenmeye başlamış. Sonunda Arapça bir metni mükemmel şekilde okuyacak hale gelmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çince devam ediyormuş. Sonra da başka lisanlar geliyormuş. Genç adam, azimle ve sabırla bu dillerin hepsini öğrenmiş. Bir süre sonra da başkentin en iyi tercümanlarından birisi olmuş. Kitabın ilerleyen sayfalarında hazinenin nasıl idare edileceğine dair talimatlar varmış. Genç adam, bu sefer de iktisat ve ticaret öğrenmiş; ayrıca hazineyi bir

6

Page 7: Yazarlar kulübü ilk sayi

kere ele geçirdikten sonra dolandırılmamak için kıymetli şeylerin değerlerini de belirlemeyi öğrenmiş. Çok lisan bilen ve maliyeden iyi anlayan biri olarak şöhreti sultana kadar ulaşmış. Sultan, onu devletinin genel valisi olarak tayin etmiş. Kitabın sonlarına doğru eserde daha teknik bilgiler yer alıyor; büyük taş kapılar açılırken büyük taş kütleler nasıl çıkartılır, yol yapımında yolları düzlemek için dolambaçlı yerler nasıl doldurulur ve buna benzer konular anlatılıyormuş. Bu sırları hiç kimseyle paylaşmayı düşünmeyen ve dolayısıyla hiç kimseden yardım almayan o dul kadının oğlu, böylece bilge ve sayılan bir kişi olmuş. Daha sonra mühendislik ve şehir planlamacılığı çalışmış. Nihayet kültürünü ve bilgisini çok takdir eden sultan, onu vekili ve sarayın mimarı atamış. Derken sonunda vezirliğe yükselmiş. Genç, sonunda son sayfaya gelmiş. Bu son sayfayı okuyacağı gün, padişahın kızı ile evlenecekmiş. Delikanlı, son yaprağı çevirip şu son cümleyi okumuş;

“Bilmek, bilgi ve gerçek  en büyük hazinedir.”

Yüzme Bilmeyen Kibirli Âlimin Sonu

Geçmiş vakitlerin birinde âlimin biri, boğazın öbür yakasına geçmek için bir sandalcının yanına gelerek ona sorar:- Karşıya geçirmek için ne kadar para alıyorsun?— Garşuya bir liraya geçürüm efendü.Âlim, sandalcının bu bozuk Türkçe ile verdiği cevabı beğenmez.— Bu ne biçim konuşma böyle? Yoksa sen dilbilgisi bilmiyor musun?— Yok, ağam, güççükken haytalık ettük, okuyamaduk!— Tüh, yazık sana! Desene gitti hayatın dörtte biri!Bir müddet gittikten sonra dil âlimi tekrar sorar:- Allah bilir şimdi sen, matematik de bilmezsin!— Yok beğüm! Onu da bilmem! Dedik ya, güççükken haylazluktan okula gidemedük!— Tüh yazık, yazık! Hayatının dörtte biri daha boşa gitti!Bir müddet daha yol aldıktan sonra âlim, tekrar sorar:

7

Page 8: Yazarlar kulübü ilk sayi

- Sakın fizik ve kimya okumadum deme!— Belki hayatımın dörtte birü daha boşa getti; ama o dediklerini de bilmem efendü, vaktinde öğrenemedük işte!— İyi de sandalcı! Dilbilgisi bilmezsin; matematik, fizik ve kimya da bilmezsin; sen ne diye yaşarsın?Bu arada hava bozulmaktadır. Sandalcı büyük bir fırtınanın geleceğini anlar. Âlime sorar:- Efendü, yüzme bilüsünüz deel mi?Dil âlimi, sandalcının bu sorusundan endişeye düşer, bir korkudur başlar. Sandalcıya yalvaran gözlerle cevap verir:- Sandalcı ağa! Ben yüzme bilmiyorum! Çocukluktan beri o ilmi öğren, bu ilmi öğren derken yüzme öğrenmeye fırsat bulamadım.— Aha! N’apcan şimdi! Şimdiden başla dua etmeye! Çünkü gittü hayatunun dörtte dördü!

Bildikleriyle övünen insan, bilmediklerinden dolayı dövünmeyi de hak eder.

YAZARLAR KULÜBÜ

İLK SAYI

8

Page 9: Yazarlar kulübü ilk sayi

9