50
İSTİKLAL ORTAOKULU YAZARLIĞA İLK ADIM 2 GÜZ DÖNEMİ 2014-2015

YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

İSTİKLAL ORTAOKULU

YAZARLIĞA İLK ADIM 2 GÜZ DÖNEMİ

2014-2015

Page 2: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

ÖN SÖZ

Edebiyat egzersizi çerçevesindeki bu yıla ait çalışmalarımızı “güz “ ve

“bahar” dönemi olmak üzere iki aşamalı olarak programladık. Daha önceki

dergimizi hatırlayanlar bilir. Öğrencilerimiz kişisel becerileri ve edebî

türlere yönelik edindikleri bilgilerle oluşturmuşlardı yazılarını. Bu yıl da yine

benzer bir yolculuğa çıktık. Bu defa önceden belirlenmiş konu başlıkları

oluşturdu etkinliğimizi.

Metaforik unsurları, çağrışım ve hayallerimizi kullanarak yazılarımızı

yazdık. Sonuç olarak da edebî, düşünsel ve duygusal yönü olan okunası

yazılar ortaya çıktı. “Paylaşmadan olmaz” diyerek beğenilerinize sunduk biz

de… Keyifli okumalar…

Ferda BİRİNCİ KABATAŞ

Page 3: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

YENİDEN KEŞFEDELİM

“Bir kâşif olsak” diye başladık yazıya… O güne kadar keşfedilmemiş bir

yerküreyi keşfetsek, ideal bir dünyayı yeniden oluştursak? Haliyle gençlik

var, enerji var, azim var. Dünyamızı yeniden oluşturmaya kim engel olabilir

ki?

Page 4: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Küçükken hep sorarlardı, ''Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç

şey ne olurdu?''

Arkadaşlarım o üç şeyi düşünürlerken ben yeni bir Dünya hayal ederdim.

Kavganın, dövüşün ve ihanetin bilinmediği bir yer küre. Hep hissederdim

öyle bir yer olduğunu.

Bir gün açtım önüme haritayı, koyuldum yollara. Bir çok yer gezdim… Belki

bir çok insanın hayal ettiği yerlerdi ama benim değil. Bir yolcu gemisine

atladım. Yorgunluğumu uyuyarak giderdim. Sabah uyandığımda gözüme

yansıyan güneş, temiz hava, çiçeklerden gelen mis gibi koku beni

kuşkulandırdı doğrusu. Burası bir başkaydı. Nedensizce yüzümdeki

gülümsemeye engel olamadım.

Duyduğum sese doğru ilerledim. Ses kayalıkların ardından geliyordu.

Kayalığın arkasına geçtim ve etrafı bir parıltı sardı. Parıltı azaldıkça,

kahkaha atan, birbirlerine yardım eden insanlar belirmeye başladı. Bir kaç

gün sessizce onları izledim. Artık sabredemedim, karşılarına çıktım. Onlara

böyle bir yer olduğunu hissettiğimi söyledim. Beni hiç yabancılamadan

aralarına aldılar. İçimdeki mutluluğu dışarıya ''Burası bir Sevgi Dünyası''

diye bağırarak yansıttım.

Hani bir klişe söz vardır ya ''mutluluğun resmini çizebilir misiniz?''

Buyurunuz Sevgi Dünyası'nın resmini çizdim. Yorum sizin...

Miraç SAİSOĞLU

Page 5: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Sonunda gözlerimi açabilmiştim. Uzun bir gemi seyahatine çıkmıştım.

Fakat hava durumunun yanlış bilgisi üzerine gece denizin ortasında büyük

bir fırtına yüzünden gemim batmış ve yeni bir yerküreye düşmüştüm.

İlginç ağaçlar, değişik hayvan türleri olan bu yerküre ilgimi çekmişti.

Dünyanın hangi bölümüne düştüğümü o kadar merak ediyordum ki!

İçimden bir ses sürekli olarak bana şunu söylüyordu. ''Keşfe çık, keşfe çık ve

keşfe çık...'' Bu sese kulak verdim, keşif şapkamı takıp keşfe çıktım.

Palmiye ağaçlarının ve değişik hayvan türlerinin arasında adeta

kaybolmuştum. Ardından bitkiler aşıp boş alana gelmiştim. Etrafı gözlerken

bir çift bakış dikkatimi çekti. Kayalıkların arasında zenciye uzak, beyaza

daha uzak tene sahip, buz mavisi gözleri, karamel renginde örgülü saçları

olan kız bana beyaz inci dişleri ile gülümseyerek bakıyordu. Eliyle ''gel''

işareti yapması üzerine dikkatli ama kararlı adımlarla yürüdüm. Yanına

vardığımda bana gösterdiği tarafa doğru kafamı çevirdiğimde hayrete

düşmüştüm. Büyük şelaleden akan su en berrak haliyle parlıyor,içinde ise

gümüş renginde kayalar ve yeşilin en güzel tonunu yansıtan su

yapraklarının üzerlerinde uyumlu pembe nilüferler vardı.

Bu yerkürenin keşfedilmiş olmasına imkan yoktu! Eğer varlığı bilinseydi

benim gibi ünlü bir kaşifin kulağına mutlaka adı gelirdi. Ben keşfetmiştim

burayı, benim adamdı burası. Bu ada Madison adasıydı.

SEDA ÇOK

Page 6: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Ben bir kaşifim. Arkadaşlarımla her ay keşfe çıkarım. Bu ay bir uçakla

Hindistan'a gideceğiz. Bu yüzden de çok heyecanlıyım. Hemen eşyalarımı

topladım ve yola koyuldum. Arkadaşlarımla havaalanında buluştuk.

Bu anı çok uzun zamandır bekliyordum. Bu yüzden herkes uyurken ben

neler bulabileceğimi düşünüyordum. Neredeyse ben de uykuya dalarken

uçak birden sallanmaya başladı. Bağırma sesleri oldukça fazlaydı ve

kulağımı tırmalıyordu. Sonra gözümü açtım ve etrafımda büyüleyici bir

yerküre. Bir süre başım zonkladı, bayılmıştım herhalde. Bağırdım ama hiç

kimseden cevap alamayınca savrulduğumu anladım. Ben de etrafımı

incelemeye başladım. Keşfe gidiyordum sonuçta.

Çok güzel bir yerdi burası. Müthiş bir şelale içime akıyordu adeta.

Görkemli ağaçlar başımı döndürüyordu. Bu yerküreye hiçbir insanın ayak

basmadığı çok belliydi. Çünkü burası tertemizdi. Doğayı asıl kirleten

insanlar değil midir zaten? Burası o kadar temiz, o kadar huzur vericiydi ki

ömrümün sonuna kadar kalabilirdim burada. Belki de burada kendi

dünyamı kurardım. Bu yerküreye sadece çevreye duyarlı insanları alırdım ki

hiçbir yer kirlenmezdi. Barışçıl insanları alırdım, hiç savaş çıkmazdı.

Doktorları alırdım, insanları tedavi ederdi. Öğretmenleri alırdım ki

insanlara eğitim verirlerdi.

Öncelikle buraya bir ad koymalıydım. Bir ağacın gölgesinde oturdum.

Su sesleri, kuş cıvıltıları eşliğinde düşünmeye başladım. Eğer kendi adımı

koyarsam fazla bencilce, eğer bir ırkın adını koyarsam fazla faşistçe olurdu.

Burası barış ve huzur ortamı olmalıydı.

Adını koymayı düşünürken uyuyakalmışım. Uyandığımda uçak inişe

geçmişti. Anladım ki keşfim bir rüyadan ibaretti. Oysaki ne çok sevmiştim

bu yerküreyi.

GÜLBEN EMANET

Page 7: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

KONUŞAN KİTAP

Kitaplar dosttur, bilgi, görgü ve neşe kaynağıdır. Bilge ansiklopediler,

maceracı öyküler, romantik romanlar… daha neler neler? Peki, hiç konuşan

kitap gördünüz mü hayatınızda? Kulak verin bakalım, neler söyleyecekler

sizlere… ?

Page 8: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Babamı büyük çabalarım sayesinde sonunda kütüphaneye

sokabilmiştim.O kendine uygun bilim kitaplarının bulunduğu bölüme doğru

ilerlerken, ben de değişik kitap türlerinin arasında kaybolmuştum

adeta.Arkamdan gelen ''Hey'' sesi ile döndüm ama kimseler yoktu.Tekrar bir

''hey'' sesi ile gördüğüm manzara beni şoka uğrattı. Benim gördüklerimi

başkası da görüyor mu diye baktığımda yalnız başıma olduğumu

farkettim.Yerde yaklaşık üç dört kitap bana doğru bakıyordu.

Aralarından biri konuşmaya başladı.''Merhaba küçük kız kitap okumaya

mı geldin ?'' Sakince kafamı sallayarak cevap verdim.Bir diğeri atılarak, ''Ne

tür kitap arıyorsun peki ?''dedi.''Bilmiyorum, daha karar

vermedim''dedim.''O zaman senin yaşına uygun gençlik romanlarına

bakabilirsin.Senin gibi kızlar bu kitapları sever.''dedi.Konuşan kitabı elime

aldım ve sayfalarını yavaş yavaş çevirdim.Kitap İpek Ongun'a aitti.Güzel bir

kitaptı ama bana uygun değildi.''Hayır'' anlamında kafamı salladım.İlk

konuşan kitap bana döndü ve ''Öyleyse macera kitaplarına ne dersin? Define

aramaktan tut,esrarengiz adalara yolculuğa çıkmak eğlenceli olmaz mı ?''

Konuşan kitaba baktığımda Jules Verne'e aitti.Fakat bu kitaplar artık eskisi

kadar ilgimi çekmiyordu.''Hayır''dedim tekrar. Hiç konuşmayan siyah kaplı

kitap ''Sanırım aradığın şey bende var.Korku,aksiyon ve biraz da aşk...''

Büyük bir merak ile kitabı elime aldım.Anne Rice’tan “Pandoraydı” bu

kitap.Kitabın dışındaki vampir kız resmi ilgimi çekmişti.Arkasında yazan

''Bir şeytan, bir melek ile lanetlenebilir miydi ki ?'' yazısı ile heyecanım

zirveye çıkmıştı. Büyük bir sevinç ile kafamı salladım.Beni bekleyen babamın

yanına gittim.Eve gidip kitabı okumak için sabırsızlanıyordum.

Sizler de bir kitabı almadan önce size uygunluk derecesine bakın.

Unutmayın her kitap sizin kitabınız değildir.

Seda ÇOK

Page 9: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Günlerden pazartesi, saat sabahın yedisi. Dükkânın camından kırılma

sesleri geliyordu. Ses o kadar şiddetliydi ki kulaklarımı tırmalıyordu.

En sevdiğim arkadaşım Pollyanna “Hırsız var!” diye bağırdı. Onun sesine

uyandık. Etrafa bakıyorduk kimseyi göremiyorduk, zaten karanlıktı. Bir

yerden çıtırtı duyduk. Hepimiz ürkmüştük ve neler olduğunu anlamamıştık

doğrusu. Mobidik , “Sesin geldiği tarafa bakalım.” dedi ve oraya yöneldik.

Uyuyan Güzel, her zamanki gibi uyuduğu için onu çağırmamıştık. Hansel ve

Gretel’in başında bir çocuk bekliyordu. Siması tanıdık geliyordu. Okumayı

sevmeyen, kitaplardan nefret eden haşarı çocuk değil miydi bu? Ne amacı

olabilirdi ki onları kaçırmakla? Heidi korkmuştu ve kaçarken ayağı takılınca

yere kapaklandı. Canının yandığını, bağırmasından anlamıştık. Öyle bir

bağırıyordu ki, çocuk bile duymuştu sesini. “Bu tarafa geliyor.” dedi Mobidik.

Heidi hariç hepimiz saklanmıştık. Çocuk, Heidi’yi avucunun içinde

bırakmaksızın tutuyordu. Biz de hemen Hansel ve Gretel’in yanına koşup ilk

onları kurtardık. Heidi’yi kurtarmaya gittiğimizde ise, onun çoktan kendini

kurtarmış olduğunu fark ettik. Dükkâna dönmemiz gerektiğini

düşünüyorduk çünkü Peter Pan’i, Uyuyan Güzel’in başında durması için

bırakmıştık. Yola koyulduk.

Dükkâna geldiğimizde hepimizin uykusu bastırmıştı. O kadar yorgunduk

ki olduğumuz yerde uyuyakalmışız.

Aslı KUNDUZ

Page 10: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Üstü tozlanmış, sayfaları yıpranmış bir kitap mı? O benim.

Kütüphanenin en arka raflarından birinde duruyordum. Hiç

okunmadığımdan dolayı üstüm çok tozlanmıştı. Yanımdaki kitapları

okumak için eline alırlarken beni tercih etmiyorlardı. Oysa ki ben bir macera

kitabıydım. Beni okuyacak olana ne kadar zevk verirdim? Ama ne yazık ki

okunmuyordum işte. Her zamanki gibi bir umut vardı içimde. İçeri bir

müşteri girdi ve emektar bakıcımıza macera kitabı istediğini söyledi.

İçimdeki kıpırtı artmıştı. Bulunduğum kısma geldi ve arkadaşlarımı inceledi.

Sıra bana gelmişti. Beni eline aldı ve sayfalarıma baktı. Yüzünde bir

tebessüm oluşmuştu. “İşte bu “dedi ve beni ödeme kasasına bıraktı. Emektar

"Bu kitap mı? Emin misiniz? “dedi. Beni alan adam "Bunda ne var ki?

Kitaplar görüntüsü için alınmaz, onları okumak için alırız “diyerek

yanıtladı.Ben ise sevinçten coşuyordum.Amacıma ulaşmıştım. Beni bir

poşete koydular. Evine vardığımızda bir doğum günü partisinin olduğunu

anladım.Poşetten çıkar çıkmaz kendimi bir kızın elinde buldum. Beni alan

kişi "Al kızım, bu senin için.Doğum günün kutlu olsun"dedi.Kız beni

merakla açmıştı.Sayfalarıma baktı ve suratı asıldı. “Ben senden oyuncak

istiyordum. Bu eski püskü kitabı değil “diyeyanıtladı. Bir kitap da olsam

kalbim kırılmıştı.

Ertesi gün kız beni çantasına koydu. Pikniğe gideceklermiş. Arabadan

indiğimizde çantasından beni çıkardı ve bir kenarı attı. Canım çok acımıştı.

Babası ve annesi kıza yürümeye gideceklerini söylediler.Başbaşa kalmıştık.

Rüzgârın esintisiyle sayfalarım açıldı. Kız bana hayretle baktı. Resimlerim

hoşuna gitmişti anlaşılan. Beni eline aldı. Çok beğenmişti sanırım. Anne ve

babası geldiğinde kız babasına "Baba aslında bu kitabı beğenmemekte hata

yapmışım. Ben bu kitabı elime aldığımda çok kötü görünüyordu. “dedi.

Babası “Böyledir sevgili yavrum, her kitap bir dünyadır. İçine girmeden,

sayfalarıyla buluşmadan değerini bilemeyiz."

Sevde Nisanur Derin

Page 11: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Yıllardır harabe bir kütüphanede okunmayı bekliyordum. Ve beklediğim

an gelmişti, bir çocuk bana yöneldi ve beni alıp masanın üzerine bıraktı,

Kahvesini aldı masanın üzerine bıraktı. Beni okurken diğer eliyle de

kahvesini kavramaya çalışıyordu. Birden kahve üzerime döküldü. Korkudan

sayfalarım titredi adeta. Sonradan da fark ettim ki uuu şekerli kahve en

sevdiğimden…

Songül Orhan

Page 12: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

İlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa

gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık.'' Oturun çocuklar,bugün ilk iki dersiniz

boş olacak,öğretmeninizin acil bir işi çıktığı için dersinize

giremeyecek''dedi.Biz de o sırada çalışma kitabındaki etkinlikleri yapabilir

veya ses çıkarmadan serbest etkinlik yapabilirmişiz.Müdür Bey sınıftan

çıktıktan sonra herkes bir yana koşuşturmaya başladı.Ben de resim

defterimi çıkardım ve kitap resimleri çizmeye başladım.İlk çizdiğim kitap

resmi çok güzel olmamıştı,başka bir sayfa çevirdim ve tam yeni bir kitap

resmi çizmeye başlayacakken sayfa kendi kendine kıprdadı.İlk önce

aldırmadım ama ben çizmeye başlayınca sayfadan bir çığlık sesi geldi.Az

önce sınıfın hepsi bir tarafa koşarken şimdi hepsi o sesin nereden geldiğini

anlamaya çalışıyordu.Bir ses daha geldi şimdi ''Ne yaptığını sanıyorsun sen

?'' diye.Önceki sayfamı çevirdim ve çizdiğim kitap resminin canlandığını

gördüm.Sınıftan biri ''ben rüyada mıyım cimcikleyin de ayılayım'' diye komik

bir şaşkınlık belirtti.Sonra her kafadan bir ses çıkmaya başladı ''sihir mi

yaptın sen ?'' diyen mi dersin''sınıfa ufo girmiş''diyene güler misin? Ben de ne

yapacağımı şaşırdım.Kitabı aldım ve sınıftan çıktım.Kitap ''oh be rahatladım

şu seslerden.Neden daha önce yapmadın bunu'' dedi.Cevap veremedim

çünkü aklıma diyecek hiçbir şey gelmiyordu.Kitap sözlerine devam etti ''Beni

sen yarattın,şimdi ne yapmam gerektiğini de sen söyleyeceksin.Ama ben

önce kitaplar hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum sana''dedi. Ben hala

şaşkınlıkla bir kitabın nasıl canlanabileceğini düşünüyordum.Hiçbir şeyi

anlamadan ''anlat,dinliyorum''dedim.Kitap açtı ağzını yumdu gözünü,

başladı konuşmaya;

''Kitaplar eğiticidir, bir sürü türleri vardır.Denemeler,öyküler,şiirler ve

yazılar hatta daha bir çoğu.Kitaplar,herşeyden önce dosttur,insandan her

şey gider,arkadaşı gider, sevdikleri gider, herkes ihanet edebilir bir insana

ama kitaplar asla.Onlar bırakmaz,bazen okuduğun bir kitap olur

yaşadıklarını anlatır,bazen bir kitap olur yaşamak istediklerini anlatır bazen

de öyle bir kitap çıkar ki karşına her şey vardır içinde.Yaşadıkların,yaşamak

istediklerin,belki de o anda duygularına tercüman olan her şey.Ama en

önemlisi hayata hazırlar insanı kitaplar.Sen de kendi duygularının kitabını

yazacaksın yani beni. Ben senin eserin olacağım.Bu yüzden uzun uzun

konuştum.Seçim senin her şey senin elinde '' diyerek bitirdi

konuşmasını.Tam o sırada omzumda bir el hissettim ve gözümün önündeki

Page 13: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

her şey birden kayboldu.Hayal kurmuşum meğer.Farkında bile değilim oysa

ki.Her neyse artık hayalimde bile olsa etkilemişti beni kitabın

anlattıkları.Sonra tam kitabın dedikleriyle ilgili bir resim çizecektim ki zil

çaldı.” Bir dahaki hayalime artık” dedim ve sınıftan ayrıldım.

YAREN SÜMEYYE GÖKBAYRAK

Page 14: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

HAYALİMDEKİ OKUL

Şüphesiz evimiz kadar yuvadır bize okulumuz..Düşündük k i bir de

hayal ettiğimiz gibi bir okulda geçse yıllarımız?Öğrenme isteğimiz,

başarımız, duyduğumuz sevgi de artmaz mıydı doğal olarak?

Haydi gelin, hayal ettiğimiz okulların kapısından beraber girelim..

Page 15: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Okul dört duvar arasında sıkışıp kalmak demek değildir ki. Bir deniz

kenarında beş on sıra, o beş on sırayı dolduracak yakın arkadaşlarım ve bir

öğretmenimiz olsa da ben oraya okul derdim.

Ne zil sesi var ne de giriş saati. Hangi dersi işleyeceğimize de ruh halimiz

karar verirdi. Sınav diye bir şey de olmazdı ayrıca. Kitaptaki bilgileri

ezberleyip kağıda aktardığımız zaman zekamız belli olacaksa, o kalsın.

Serbest kıyafet olurdu kesinlikle. Paket gibi sarılıp okula gelmektense

zevkimi yansıtmayı tercih ederim. Şimdi diyeceksiniz ki yazın deniz kenarı

tamam peki kışın ne olacak? Doğrusu ben kışın deniz kenarında terlikle

gezmeyi hayal eden kişiler tanıyorum. Malum zevkler tartışılmaz. Ama

bence kışın orman çok hoş olurdu. Çadırlar eğlenceli bir hava katabilirdi bu

sürece. Akşamları ateş başında bir müzik dersinin de tadına doyum

olmazdı. Ormanda hayvan sevgisi aşılamak da zor olmazdı herhalde.

Hayal değil mi işte, doruklara bile gidilebiliyor.

Miraç SAİSOĞLU

Page 16: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Kaliteli bir eğitimin verildiği, sporun her dalıyla ilgili faaliyetlerin

bulunduğu, dalında en başarılı öğretmenleri barındıran bir okulda siz de

eğitiminizi sürdürmek istemez misiniz?

Eğitimde öğrencinin çabası kadar okulun ortamı da çok önemlidir bence.

Daha faaliyetli bir okul sizce de olumlu etki oluşturmaz mı? Her derse ayrı

ayrı önem verilen, dersler için alanlarıyla ilgili sınıflar bulunduran bir okul.

Ne kadar da faydalı olur. Her derse ilgi ve alaka fazlasıyla artar.Spor için

ayrılmış bir bölüm, büyük bir salon ve yapılabilecek çoğu spor dalının ortamı

var. Teneffüsleri güzel bir mola olarak geçirmek için, kantinin bulunduğu bir

salon, önünde birçok masa ve koltuklar sizce de hoş değil mi?

Öğretmenlerin her konuda, her şekilde öğrencileriyle ilgilenmeleri, onları

sevmelerini ve derslerine olan ilgilerini arttıracaktır bence.

İşte böyle bir okul bence hem başarıyı hem de sosyal yaşamı geliştirir.

Şeyma KALKAN

Page 17: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Hayallerimi zorladım biraz;

Bir okul düşünüyorum kendimce, üniforma olmasa herkes kendi zevkince

giyinirdi . Kalkar kalkmaz tek düğme ile okula ışınlansak. Okul ile evim

arasında buluttan bir asansör olsa geç kalma olasılığı kalmazdı.

Gökyüzünde bir okul, masmavi bulutların arasında gözükmüyor bile. Tüm

öğrenciler kendi adını söylediğinde bulutlar çekilirdi ve okula girerdik.

Böylelikle özel olduğumuzu hissederdik. Aynı zamanda güvenli bir okul

olurdu. Hiç yönetici olmasa kurallar da olmazdı ne güzel . Bu sayede

öğrenciler okulu daha çok severdi.Bir sürü eğlenceli etkinlikler yapardık.

Mesela dersleri bulutların üstünde işlesek , fen dersinde gezegenleri gezsek ,

inkılap dersinde ışınlanıp canlı olarak gözlerimizle görerek , o anı

yaşayarak öğrensek ne güzel olurdu . Öğrenciler okula gelmek için can

atardı.

Hayal ya nasıl olsa bedava …

SONGÜL ORHAN

Page 18: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

HER İYİLİK BİR SADAKADIR

Toplumsal huzurun temininde ne çok değerlidir birbirimize

gösterdiğimiz iyilikler.ALLAH katında her bir iyiliğin yerini bulacağı gibi,

hepimizin hayatında er veya geç unutamadığımız bir iyiliğin hatırası yerini

alacaktır..Anı türündeki yazılarımızı bu bakışla oluşturduk.

Page 19: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

“Her iyilik bir sadakadır.” der Peygamber Efendimiz. İyilik yapmanın da bir

ölçüsü yoktur.

Bir gün okula doğru giderken, yaşlı bir amca gördük. Belli ki yürüyecek

hali yoktu. Tam kaldırımdan inerken, ayağı kayınca yere düştü. Her

zamanki gibi, mahallenin haylazları amcaya güldüler. Biz de gidip hemen

yardım ettik. Okul vakti yaklaşıyordu. Tam oradan uzaklaşacakken, amca

bizi çağırıp, atıştıracak bir şeyler ısmarladı. Teşekkür ederek oradan

uzaklaştık.

Sınıfa girdiğimizde, öğretmen çoktan derse başlamıştı. O günün konusu da

“Her iyilik bir sadakadır.” hadisi üzerineymiş. Öğretmen bizden, yakın

zamanlarda yaptığımız bir iyiliği yazmamızı istemişti. Yazdığım yazıyı

okumak için el kaldırdım ve okuduğumda çok beğendiler.

Eve gidince olanları ailemle paylaştım. Gece boyunca konumuz, iyiliğin ne

kadar insani bir davranış biçimi olduğu, insanı nasıl da yücelttiği idi.

Aslı KUNDUZ

Page 20: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Anılar yaşanmış olaylara tanıklıktır.Çoğu iyi ve güzel izler bırakır

bizlerde.Kötülerini ise hatırlamak dahi istemeyiz.Yaşanmış bir olayı

hatırladığımda kalbime doğru bir gülümseme ile aydınlanırım.

Geçen sene üst komşumuz olan Hasan amcanın güzel köstekli bir saati

vardı.Bu köstekli saatin ucunda eski ve önemli bir para asılıydı.Bu parayı

herkesten saklardı ve hiç harcamazdı.Biz arkadaşlar arasında Hasan

amcaya cimri lakabını takmıştık.Hasan amca bir gün beni ve arkadaşlarımı

yanına çağırarak neden parayı harcamadığını ve neden o paranın köstekli

saatinde asılı olduğunu anlatmaya başladı:

-Çocuklar sizin yaşınızdayken karşımızda oturan Sevgi abla vardı.Bu

ablanın ailesi çok ama çok zengindi.Sevgi abla ailesini küçükken kaybetmişti

ve şimdi ise çok zor yürüyordu.Ayrıca ellerini ve kollarını fazla

kullanamıyordu.Sevgi abla mahallenin en zenginiydi.Bu yüzden de kimseye

güvenemez ve yalnız yaşardı.Herkes onu parsı için seviyordu. Ama ben onun

ne hissettiğini anlayabiliyordum.Çünkü benim de babam ölmüştü ve şimdi

anneme bakmalıydım.

O gün sabah erkenden uyandım ,annemin ilaçları bitmişti ve onun

ilaçlarını almak için evden çıktım. Yanımda sadece 10 tl vardı.Beni eczaneye

giderken gören Sevgi ablaya gülümseyerek yoluma devam ettim.Eve eli boş

döndüğümü ferk eden Sevgi abla nedenini öğrenmek için beni yanına çağırdı

ve şöyle dedi:

-Ne oldu...Neden annenin ilaçlarını almadın?

Ben ise utanarak "Şey...İlaçlar kalmamış."dedim.Yalan söylediğimin

farkında olan Sevgi abla bana dönerek "Yalan söyleme, ne oldu

anlat!"dedi."Eczaneye gittim ama ilaçlar çok pahalıydı,alamadım,".Sonra

ağlamaya başladım.Benim durumumu gören Sevgi ablanın çok üzüldüğünü

gözlerinden anlamıştım.Sevgi abla dönerek bana şöyle dedi:"Gel seninle bir

anlaşma yapalım.Annenin ilaçlarını alırım ve bakımı için ne gerekiyorsa

yaparım ama sende bana yardım edeceksin ."Ben de kabul ettim.

Annem için her şey yapılmıştı.Ama bir akşam annem son sözlerini bana

sölüyordu.Çünkü hastalık bedenini amansızca sarmıştı.Bana:

Page 21: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

"Oğlum karşıdaki sandıkta senin için hazırladığım ve dar zamanlar için

kullanasın diye biriktirip aldığım bir şey var."diyerek hayata gözlerini

yumdu.Ağlayarak sandığın yanına gittim.Sandığı açtığımda ucunda değerli

bir para bulunan köstekli saat ve bir mektuptu gördüğüm.Mektupta şöyle

yazıyordu:

-Oğlum bu köstekli saati ve parayı sana bırakıyorum.Sakın kaybetme.Çünkü

bir gün senin de bırakacağın biri olur,unutma!

BERİVAN YAKUT

Page 22: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

YAPIŞIK KELİMELER

Hayat zıtlıkların varlığıyla tanımlanır.İyi, kötünün sayesinde

değerlidir; güzelse çirkinin…

“Yapışık kelimeler “ metaforundan yola çıktık.Zıtları ile düşünülen enaz iki

sözcük belirleyerek “ideal insan” kimdir onu sorguladık.Bakalım

okuduğunuzda kendinizi nerede konumlandıracaksınız?

Page 23: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliği düşünebilmesi değil midir ? O

zaman bir düşünelim ; İdeal insan mıyız ?

İdeal insan özü sözü bir olandır. Yüreği yumuşacıktır. Söylemleri

yüksektir, sesi değil.İnsanların kusurlarını değil , onların hoş hallerini,

iyiliklerini görür. İçinden geldiğini söyler. Ama kırmadan, incitmeden,

usulca. İnsanları sever, sevdiği kadar da sevilir. Çevresindekilere güven verir.

Sorumluluklarını yerine getirir.

Kalbini okumak zor değildir ideal insanın. Gözlerinin içine bakmak

yeterlidir.

Miraç SAİSOĞLU

Page 24: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

İnsanların sevdiği, hayranlık duyduğu, "işte ideal insan budur" dedikleri

birey her zaman sevilen kişi mi, yoksa kıskanılan kişi midir?

Her insanın içinde, ortaya hiçbir zaman çıkmayacak bile olsa kıskançlık

duygusu azıkcık da olsa bulunur, sözüyle hemfikirim. Kıskançlık duygusunu

farklı biçimlerde incelememiz bence mümkün. Örneğin, anne ve babasını

başka bir kardeş ile paylaşmak istemeyen çocuk, anne ve babasına duyduğu

sevginin eksik kalacağını ve kendisine duyulan sevginin biteceğini düşünür

ve sevdiklerini paylaşmak istemez. Daha farklı bir örnekle, şımarıklığı

kıskançlık duygusu altında pekiştiren bir kız. Çok beğendiği bir çantayı

hiçbir yerde bulamıyor ve pek haz etmediği bir kız arkadaşında görüyor, o

çantanın sahibinin kendisi olması gerektiğini kesin duygular içinde bilincine

yerleştiriyor.

Yani kıskançlık hoş bir duygu durumu değil. Ne kişiyi diğer insanlardan

farklı kılar ne de üstün gösterir. Aksine insanın yalnız kalmasında,

sevilmemesinde etken olur.

Şeyma KALKAN

Page 25: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Ne tür insanlar sevilir çevreleri tarafından?Herkesin sevebileceği ideal

bir insan nasıl olmalıdır sizce?

Bence ideal insan sevmeli.Taşı da toprağı da sevmeli. Eğer herkesi

sevebilirse insan hiçkimseyi üzemez. Anneleri yeni doğan bebeklerine

kıyamazlar ya seven insanlar da öyle kıyamazlar kimseye.Sevgidir insanı

ayakta tutan. Her insanın içinde bir paça olsun sevgi vardır. Hiçkimseyi

sevmiyorsa annesini,babasını seviyordur. Ailesini sevmeyecek kadar gaddar

da değildir herhalde. Sonuç olarak insan sevgiyi biriktirmezse içinde kin

biriktirir.Hayatta da mutlu olamaz o zaman.

Sevgi diğer özellikleri de kendiliğinden getirir.Örneğin paylaşım gibi.Böyle

bir insan herkesi sevdiği için herkes de onu sever...

GÜLBEN EMANET

Page 26: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

GEZİ YAZILARI

İnsan, zaman ve mekanla sınırlıdır varlık olarak.Hayatın

zorunluluklarını ve çabucak geçip gittiğini düşündüğümüzde gezip görerek

öğrenme hayallerimizde kalır ancak.Hepiniz duymuşsunuzdur çevrenizdeki

kişilerden,piyango biletine para çıkarsa nerelere gideceklerine dair

hayallerini.Bizler de önce araştırdık gitmek istediğimiz ülkelerin

özelliklerini, sonra da hayal ettik…Gitmiş, görmüş kadar olduk

anlayacağınız.

Page 27: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

TOKYO GEZİSİ

Daha önceki Uzak doğu seyahatlerimin tadı damağımda kalmıştı.Uzun

zamandır ara verdiğim seyah atlerime yine bir Asya ülkesine giderek devam

etmek istiyordum. Birçok yer arasında kararsız kaldım fakat en sonunda

Tokyo'da karar kıldım. Yaptığım araştırmalardan sonra atladım Tokyo

uçağına. Yaklaşık 12-13 saat sonra kendimi Narita Havaalanında buldum.

Tokyo Narita Havaalanından şehir merkezine gitmek için havaş benzeri

otobüsler veya tren kullanabilirsiniz. Ayrıca Tokyo'da metro oldukça

gelişmiş ve yaygındır.Ben de havaalanından çıkıp metroya bindim. Metroda

şunu gözlemledim ki, tüm insanların elinde telefon var ve hiçkimse başını

onlardan kaldırmıyor. Aslında biraz da çocuk ruhlular, daha çok cicili bicili

oyunlar oynuyorlar. Çok fazla asosyaller. Metrodan indiğimde bulunduğum

yeri şöyle bir inceledim. Beni ikinci şaşırtan konu da dükkanların, reklam

panolarının, metro vagonlarının rengarek oluşuydu. Daha çok pembe, sarı,

kırmızı renkleri kullanmışlardı. Bana bugünlük bu kadar inceleme

yetmeliydi çünkü akşam vakti turistlik yerleri gezemezdim. Fakat çok

acıkmıştım.

Fazla önerildiği üzere Tokyo yemeklerinin yapıldığı ünlü restoranta

gitmeye karar verdim. Tabi ki sushinin her türlü çeşidi menünün başında

geliyordu ama ben, çiğ balığı tercih edeceğimi pek zannetmiyordum. Ben de

listede sushiden sonra gelen "yakitori" yemeğini tercih ettim. Bizdeki tavuk

şiş benzeri, bol soslu, Japonlar tarafından balıktan sonra en çok sevilen

yemek imiş. Lezzeti de gayet iyiydi. Çok fazla yorulmuştum. Otelim

bulunduğum yere çok yakındı. Hemen gidip uyumak istiyordum. Kaldığım

otel gayet konforlu idi. Güzel bir uyku çekmiştim.

Sabah kahvaltısına inmiştim. Kahvaltı, beni çok zorlayan öğün olmuştu.

Çünkü kahvaltıda çiğ veya pişmiş balık, çorba çeşitleri, pilav gibi yiyecekleri

görünce iştahım kaçmıştı açıkçası. Bizdeki zeytini veya peyniri görmek

neredeyse imkansızdı. Ben de manavdan bir tane muz, biraz yeşillik alıp

idare ettim. Gezmeye başlamak için hazırdım. Caddeye çıktığımda birbirine

benzeyen milyonlarca insanın içinde kendimi gerçekten çok farklı hissettim.

Japonlar gerçekten birbirlerine çok benziyorlardı. Bir de Japon halkında şunu

Page 28: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

gözlemledim ki, göz teması denilen bir şey gerçekten yok. Herkes kendi

dünyasında ve etraf ile hiç alakalı değiller.

Ben geziye ilk olarak Tokyo Uluslararası Müzesi'nden başladım.Bu müze

1872 yılında kurulmuş ve burası Japonya'nın en eski ulusal müzesi olma

özelliğine sahip. Burada alışık olduğumuz tarz eserlerin dışında çok ilginç

koleksiyonlar var. Japon filmlerinde gördüğümüz kılıçlar ve geleneksel

kıyafetler onların gerçekte var olduğunun birer kanıtı gibi. Yayogi Parkını,

Herajuku'yu da gezdikten sonra son durağım olan Odaiba'ya geldim. Burası

Tokyo Körfezi'nde 1850'lerde savunma amaçlı inşa edilmiş, daha sonra

yerleşim yerleri ve eğlence alanlarıyla dolmuş yapay bir ada. Trenden inip,

deniz kenarına doğru yürüdükten sonra parkların ve ağaçların ardından bir

anda karşınıza bir kumsal çıkıyor. Tokyo gibi kalabalık bir şehirde bulunan

bu güzel ve huzurlu sahilde denize girmek maaselef yasak, fakat oyun

oynamak, piknik yapmak ve güneşlenmek serbest.

Benim bugün dönüş vaktim olduğundan burada çok kalamadım. Tokyo

gezim gayet güzel geçmişti. Uçağım bir saat sonra kalkacaktı. Buradan çıkıp

hemen otele geldim. Bavulumu topladım ve metroya binip havaalanına

gittim.

" İnsanın kendi ülkesi gibi yok" sözünü savunan ben, Tokyo'yu gördükten

sonra bunu biraz daha düşünmeye başladım.

Şeyma KALKAN

Page 29: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

DUBAİ’YE GİDİYORUM

Çok heyecanlıydım. Dubai’ye gidecektik ve orada yepyeni yerler görecektik.

Havaalanına gidip uçağa bindik.

Dubai’nin en popüler şehri olan Deyra’ya geldiğimizde, bizi rehberimiz

olan Naomi karşılamıştı. Kalacağımız otele geldiğimizde, Deyra’nın en

meşhur yemeği olan küçük “şevirme” adı verilen dönerlerden yedik. Bu

dönerler sadece, Dubai’nin lüks otellerinde bulunurmuş. Karnımızı doyurup,

kendimizi sokağa attık. Saat daha 9’du. Gezecek çok yer vardı. İlk olarak

“Palm Cumeyra”ya gittik. Burası, Dubai kıyı şeridini toplamda 520 km

arttırmış bulunmaktaymış. Buraya gelenler, gecelerini buranın manzarasını

izlemekle geçirirlermiş. Fotoğraflar çekip sabaha kadar partiler verirlermiş.

Biz de birkaç fotoğraf çekip oradan uzaklaştık.

Sırada, çeşitli kutlamalar yapılan, şarkılar söylenen, “Zafer Dansı” adı da

verilen Yovalah dansının olduğu meydana gitmek vardı. Meydana

geldiğimizde dansın başlamasına yarım saat vardı. Naomi;”Emirati

erkeklerinin birçoğu; ayak bileğine kadar inen, beyaz renkli kandura,

kadınlar ise; abiye adı verilen siyah bir üst giysisi giyerler.” dedi ve bizi o

meşhur kıyafetleri giymemiz için ikna etti. Meydana geri döndüğümüzde

Yovalah Dansı başlamıştı. Bu dansta özel olarak; erkeklerin ellerinde silah

ve kılıç bulundurmaları gerekliymiş. Dans bitmek üzereydi ama biz

yorulduğumuz için otele döndük.

Sabah kalktığımızda birkaç yiyecek atıştırdık ve Naomi bizi kentin en

büyük alışveriş merkezi olan “Emirates Mall”a götürdü. Her yerin turistlerle

dolu olduğu ve turistlerin en çok dikkatini çeken “suk” adı verilen pazarlar

olduğunu farkettik.

Dubai’nin daha az bilinen bir yönü çağdaş sanat galerilerine verdiği

önemdir. 2008’den beri “Karbon 12 Dubai”, “Yeşil Sanat”, “Isabelle van den

Eynde” ve “Üçüncü Hat” galerileri kente uluslararası sanat haritasını

taşımaktaymış. Buraları da gezdikten sonra, Dubai’nin en popüler nargile ve

kahve salonuna gittik. Burada nargileye huka veya şişe adı verilmekteymiş.

Yetişkinlerin nargile içtiği burada bizler sağlıklı birer genç olarak kahvenin

tadına baktık. Kahveleri bitirdikten sonra, kendimizi Dubai’nin gece yaşamı

ile bilinen “Dubai Bar”a attık.

Page 30: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Gece bitmişti. Yorgunluğumuzu atmak için yataklarımıza yattık. Ertesi

gün eve döneceğimiz aklımıza geldikçe heyecanlanıyorduk.

Aslı KUNDUZ

Page 31: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

MAKALELER

Makale yazmak alan bilgisi gerektirir.Tıp alanında bir makale,o alana

yönelik akademik donanım gerektirir örneğin….Peki bu yaşta ve donanımda

makale nasıl yazabiliriz? Tabi ki iyi bir araştırma, okuduklarımızı kavrama

ve analiz etme yöntemiyle. Merak ettiğimiz konuların peşine düştük,

bilgilendik, sizleri de bilgi sahibi yapmak istedik.Ne güzel demiş Sokrates: “

Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir.” diye.

Page 32: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

YAŞLILIK

Küçüklüğümden beri "yaşlılık"ve"insanın yaşlanma" sürecini yaşlılığın

evrelerini yaşlılığın insanlarda yarattığı değişimleri çok merak ettiğim için

makale konu başlığımı "yaşlılık"olarak seçtim.

Yaşlılık olgunlaşmanın ardından kendine özgü ruhsal değişimin ortaya

çıktığı son evredir.Bu evre her canlı için geçerlidir.Yaşlanma doğal süreçtir.

Genel olarak yaşlılık algılama,yaratıcılık ve yeteneklerin azalmasıyla kendini

belli eden bir durumdur.Yaşlılığın başlangıcı olarak kesin bir yaş

verilmez.Ama yaşlılık dönemini geciktirmek insanın elindedir.Mesela

insanlar vardır çabuk yaşlanmazlar. Çünkü hayata hep pozitif bakarlar,her

zaman eğlenceli olurlar ,spor yaparlar.Bir insan kendini yaşlı

hissettiğinde,yaşlı gibi davrandığında yaşlanmış demektir.Yaşlılık genelde

içe kapanma,yaşamdan zevk almama gibi davranışlarla kendini belli eder.Bu

değişimler karşısında kimileri kötümserliğe kapılabilir.Yaşamda isteklerini

gerçekleştirmemiş olanlar,yaşlanma döneminde seçeneklerinin iyice azalmış

olduğunu görürler.Ama bu durum kişiye olumlu açılımlar da sağlayabilir.

Gençlik dönemimizde çeşitli sebeplerden gerçekleştiremediğimiz

arzularımızı yaşlılığın sakin kucağında yeniden ele alabiliriz.

Öyleyse gençler sözüm size yaşlandığımızda kendimizi boşlukta ve

amaçsızca hissetmemek için hayat yolculuğumuzu hazırlıklı ve donanımlı

geçirelim...

BERİVAN YAKUT

Page 33: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

FUTBOL

Tipik bir kavga.Dizi izlemek isteyen bir kadınla futbol izlemek isteyen

adamın kumanda savaşları. Evet neredeyse her evde olur bu kavga.Bu

durumdan hareketle teorik olarak futbolu tanımlamak isterim.

Genel olarak bakarsak yirmi iki adamın bir topun peşinde koşmasıdır

futbol.Bir takım atak yaparken diğeri savunmaya geçer.Üç hakem onların

hareketlerini kontrol eder.Top bir ayaktan diğerine geçer.Hedef kale...Yani

topun gireceği yer.Ayrıntıya girecek olursak işte dünyanın en popüler

sporlarından olan futbol ilk olarak 26 Ekim 1863 tarihinde oynanmaya

başlanmıştır.Sahada her oyuncunun belli bir rolü vardır.Kaleci kaleyi

savunmakla görevlidir. Sağ ve sol bekler de savunma oyuncularıdır.

Bir futbol sahasının uzunluğu 90-120 metre, genişliği 45-90 metre arasında

değişir. Bu alanın dışında kalan 4,5 metrelik alan serbest atış alanıdır.

Ayakkabılarının ise burnu düzdür ve altlarında krampon denilen çıkıntılar

vardır.

Topu incelersek deriden olmalıdır ve oyunculara zarar verebilecek bir

madde bulunmamalıdır içinde. Çevresi en çok 71, en az 68 cm olacak,ağırlığı ise

453 gramdan fazla, 396 gramdan az bulunmayacaktır.

Oyunculardan bahsedersek bir futbol takımı on bir oyuncudan oluşur ve

biri kaptandır. Kaptan oyuncular arasında en yaşlılısı veya en tecrübelisidir.

Kaptan bütün arkadaşlarının hareketlerinden sorumludur.Oyun sahasında

ayrıca her oyunu idare etmek üzere saptanmış bir hakem ve iki yan hakem de

bulunur.Hakemin oyunla ilgili noktalar hakkında verdiği kararlar oyunun sonucu

bakımından kesindir.

Bir de oyunun genel olarak kurallarına bakalım; oyun süresi iki devredir.Her

devre 45 dakikadan olmak üzere toplam 90 dakikadır.Oyun anında yapılan

beklemeler oyun sonunda 90 dakikaya ilave edilir.İki devre arasındaki ara 15

dakikayı geçmemelidir. Oyunu hangi takımın başlatacağını belirlemek için

oyundan önce kura çekilir. Başlangıç düdüğünden sonra top bir kez kendi ekseni

etrafında döndükten sonra oyuna girmiş sayılır.Bir sayının kaydedilmesi için yani

gol olması için topun kale hattının iki direği arasından üstü direğin altından

geçmesi şarttır.Top savunma savunma yapan bir oyuncu tarafından sahanın

Page 34: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

dışına yollanırsa korner veya köşe atışı atılır.

Bir de hiçbir kızın asla açıklayamayacağı terimler:

Faul:Topla kurallara saygı göstermeden oynayan herhangi bir oyuncu faul

yapmış sayılır.Oyunculardan biri faul yaparsa takımı aleyhine verilecek direkt bir

serbest vuruşla cezalandırılır.Eğer bir oyuncu penaltı sahasının içinde faul

yaparsa karşı takım bir penaltı vuruşu kazanır.Penaltı vuruşunda penaltıyı atan

futbolcu ile kaleci arasında hiçbir futbolcu bulunmaz.

Taç:Taç atarken dikkat edilecek şey ,topun baş üzerinde atılması ve ayaklarının

yerden kesilmemesidir.

Ofsayt:Topun oynandığı anda rakip kale hattına toptan daha yakın bulunan bir

oyuncu ofsayt kabul edilir.Ancak bu oyuncu kendi yarısahasında bulunuyorsa

veya topu doğrudan doğruya bir avut vuruşu ,bir korner ,taç veya hakem

atışından almış ise ,o oyuncu rakip kale hattına toptan daha yakından bulunsa

da ofsayt olarak cezalandırılamaz.

İşte erkeklerin izlerken de ,oynarken de çok zevk aldıkları; kadınların ise

izlerken "Ne zaman bitecek" diye bekledikleri futbolun özeti.

GÜLBEN EMANET

Page 35: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

ASTRAL SEYAHAT

Spritüel (ruhçu düşünce) konulara merak ettiğimden dolayı astral seyahati

araştırmaya karar verdim ve bir sürü bilgi edindim.Bunları sizlerle

paylaşmak isterim.

Astral seyahat nedir ?

Astral seyahat bilinçli olarak yapılan bir beden transferidir.İnsanın fiziksel

bedeninden başka bir çok enerji bedeni vardır. Aurabeden,Astral Beden bu

bedenlerden bazılarıdır.Bu seyahatde kişi, fiziksel bedeninden Astral

bedenine geçiş yapar.

Bu sayede fiziksel bedeniyle yapamayacağı birçok şeyi yapabilir. Farklı

galaksileri gezebilir,farklı boyutlara geçiş yapabilir,o boyutlarda yaşayan

varlıkları görebilir hatta onlarla iletişime bile geçebilir.

Astral Seyahati Herkes Yapabilir mi ?

Astral seyahat her insanın yapabileceği bir şeydir.Kimi kişilerde bu yetenek

fazla körelmez, o yüzden o kişiler daha çok deneyim yaşayabilir.Astral

seyahat yapmak isteyen bir kişinin kesinlikle korkmaması gerekir, çünkü

korku ve heyecan astral

çıkışı engelleyen en büyük etkenlerdir. Korkarsanız ve bundan dolayı

kendinizi sıkarsanız tabi ki zarar görmüş olursunuz ama bunun dışında

başka hiç bir zararı yoktur.

Astral Seyahat Hakkında Bilinen Yanlış

Astral seyahat hakkında bilinen en büyük yanlış ruhun bedenden

çıkması.Astral seyahat, astral beden ile yapılır. Kişi fiziksel bedeninden,

astral bedene geçiş yapar.

Astral Seyahat Örneği

Her insanda olmayan bu durumun bir çok örnekleri vardır. Bu örneklerin

bir tanesine bakacak olursak;

Page 36: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

– New York da yaşayan A.S. gireceği sınavdan bir gün önce uykusunda

sınav sorularının bulunduğu odaya girdiğini iddaa etmiş, hatta soruları

söylemiş kimse inanmamış. Sınav sonrası çıkan sorular görülünce bu durum

çok dikkat çekmiş.

Astral Seyahat Nasıl Yapılır ?

Astral seyahatin yapılışı şu şekildedir;

1-) Gevşeme: Rahat bir yatak ve sessiz bir ortam seçimi yapılmalıdır.

Yatağımızın karşında varsa bir tabloya yoksa herhangi sade bir yere

yoğunlaşmak gerekir. Bu tablo ya da herhangi bir yere sadece bakmak için

değil yoğunlaşmak

için bakılmalıdır. Daha sonra telkin edici “Göğsümden yukarıdaki bölüm

ağırlaşıyor. Gözkapaklarım ağırlaşıyor. Gittikçe bütün bedenimin

ağırlaştığını hissediyorum.” gibi cümleleri de 4-5 kez tekrarladıktan sonra

gözlerinizi açın.

Fakat durumunuzu kesinlikle bozmayın ve yerinizden kıpırdamayın. Artık

astral seyahate hazırsınız.

2-) Uygulama: Uygulama için sessiz ve rahat bir ortam şarttır. İlk başta

ruhun seyehat edeceği yer belirlenmelidir. Bu yer bedenimizden 2 metre

uzaklıkta belirgin bir yer olmalıdır. Gözlerimizi kapattığımız andaki

karşımıza çıkan

Siyahlığa konsantre olmalıyız. Daha sonra bir gücün sizi yukarıya çekmek

istediğini düşünün ve bunu gerçekten isteyerek yapın. Vücudunuzdan

çıtırdamalar, kulaklarınızdan çınlama sesleri ve kalp atışlarında hızlanma

meydana gelecektir.

Bundan sakın korkmayın. Bu çok doğaldır. Eğer korkunuzu yenemezseniz

astral seyahati asla gerçekleştiremezsiniz.

Gelelim bu şekilde yapılan ya da istem dışı olan astral seyahat tehlikeli

midir? Sorusunun cevabına;

Page 37: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Şimdiye kadar yapılan ya da yapılmış olan denemelerde hiç tehlikeli

duruma rastlanılmamıştır. Bazıları tarafından ölümle sonuçlanabileceği

söylense de tam aksine hiç olmadığı kadar güven taşıyan bir durumdur.

Yukarıdaki gibi evre evre aşamaları verilen astral seyahatin bu kadar

kolay olabileceğini düşünmüyorum şahsen. Mümkün olduğu ihtimalinden

yola çıkarsak eğer fikrim şu ki, bedavaya gerçekleştirilen bu seyahat şekli,

yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak açısından hoş olmalı.

Sevde Nisanur Derin

Page 38: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

AYNALAR

İnsanlar hep merak etmiştir bir başkasının gözünden kendini. Bu

sayede aynaya ihtiyaç doğmuştur bence . Peki ilk ayna insan için nedir

biliyor musunuz ? İnsanlara ilk aynayı doğa verdi; bu durgun bir su

yüzeyiydi. Bu aynaya bakan Narsis ( güzelliğiyle ün salmış bir efsane kişisi)

yüzünün suda yansımış şeklini o kadar beğendi ki , kendine aşık oldu.

Kendini beğenme anlamına gelen " Narsasizm " adını burdan alır. Halk

ağzında bir suyun durgunluğunu ve temizliğini ifade etmek için < ayna gibi

> deyimi eskiden beri kullanılmaktadır. İnsanoğlu daha ilk çağlarda bile

ayna yapmak için hematit , demir, bakır priti, siyah kehribor , yanardağ taşı

, demiroksit gibi mineralleri ve özellikle madenleri kullanmayı düşünmüştür.

Yine ilk çağlarda süsleme eşyası arasında önemli bir yeri olan aynaları

Mısırlı , Yunanlı ve Romalı kadınlar çok kullanmışlardır. Bu arada optik

bilimin kurucusu sayılan Grekler’in bu iş için düz, yuvarlak ve parabolik

aynalardan yararlandıklarını da hatırlatalım. Eski Hindistan’da yoksullar

kendi yüzlerini görebilmek için dibi koyu renkte bir çanağın içindeki suya

bakmakla yetinirken, zenginler sedef bir sapın ucuna tutturulmuş bakır

yada altın bir diske bakarlardı. O çağlarda süslenme eşyasının en lüksü

sayılan aynalar yalnız kadınların kullandığı bir nesne değildi; Mayalar’da

ayna yalnız erkeklerde bulunurdu ve daima üzerlerinde taşırlardı.Ortaçağ’da

madeni aynalar çok rağbet görmüştü. Özellikle çelik olanlarının bunların

arasında ayrı bir yeri vardı. On ikinci yüzyılda arkası kurşun levhayla kaplı

cam ortaya çıktı, on üçüncü yüzyılda ise cilalama tekniği işe karıştı.

Aynaların cilalanması uzun süre, tarihteki en ilginç icatlardan biri olarak

görüldü. Aynalar , fizik ve astronomi alanında çok önemli rol oynar ve çok

hassas olmaları gerekir. Bugünkü teleskoplarda kullanmak üzere hazırlanan

kocaman cam diskleri elde etmek ( akıtılması, soğutulması, perdahlanması )

için yıllar boyu süren çalışmalar yapmak gerekir.Bu aynalar yerlerine

yerleştirildikten sonra da özel bir bakım gerekir. İşte bu yüzden optik

uzmanı André Couder, Haute Provence’deki gözlemevinde bulunan büyük

teleskobun 1 metre 93 santim çapındaki aynası için ; gecelerin havanın

soğuması sonucunda camda meydana gelecek biçim bozulmalarına engel

olacak elektrik rezistanslarıyla donatılmış bir ısıtma tertibatı kurmayı

düşünmüştür. Bu aynaların cilalanması sırasında , arkaları bir gümüş

Page 39: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

tabakasıyla kaplanacağı yerde aynanın bu yüzeyine buharlaşmış alüminyum

püskürtülerek parlak bir tabaka meydana getirmesi sağlanır .

Kendimizi görmek için baktığımız bu aynalara bundan sonra bir de bu

bilgiler ışığında bakalım.

SONGÜL ORHAN

Page 40: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

OKUL PSİKOLOJİSİ

Hayatımızın nerdeyse on altı yılını olkulda geçiririz. Malum bu

ortamın psikolojik boyutunu merak etmemek elde değildir. Ben de bu

konuyla ilgili bazı bilgilere ulaştım. Buyrun, sizin de yaşamış olabileceğiniz

bu okul psikolojisini birlikte inceleyelim.

Çocuğun ailesinde aldığı ilk eğitimden sonra, kendi kendine yeterli bir

yetişkin olarak toplumsal yaşama katılması ve gelecekteki gibi gelişimi için

gerekli bilgileri verme görevini okul üstlenir. Bununla birlikte ailenin

koruyucu kanatlarından çıkıp okul yaşamına geçiş her zaman kolay değildir.

Neredeyse hepimizin yaşadığı şu olay, çocuk henüz tanımadığı yaşıtlarının

arasında kaybolmuş durumdadır; aile dışındaki otoritenin ilk temsilcisi

öğretmenle ilişkisinde kararsız ve kendisini bekleyen yeni görevler karşısında

güçlük içindedir. Ancak bununla birlikte büyüklerinin dünyasında yer

almaktan dolayı gururludur.

ANNE VE BABANIN ROLÜ

Çocuklar ilkokula başladıklarında anne ve babalarının davranışları değişir.

Çocuklarının bilgi alanındaki gerçek ilerlemelerini hemen görmek

isterler.Anne baba ilk sözcüklerini, ilk adımlarını, ilk buluşlarını büyük bir

coşkuyla karşıladıkları bebeklerinin yerinde artık başarıyı kendi çabalarıyla

elde eden bir çocuk bulurlar.

SINIF ARKADAŞLARI

Çocuğun sosyalleşme sürecinde ve kişiliğinin biçimlenmesinde okul

arkadaşlarının çok önemli ve anlamlı rolü vardır.

Gerçek yaşamda çocuk yalnızca anne babanın ve öğretmenlerin

değerlendirmeleriyle karşılaşmaz. Aynı zamanda kendisini yeni

arkadaşlarıyla karşılaştırır, onlarla özdeşleşmeye ya da rekabet etmeye

çalışır.

Bu arkadaşlıklar genellikle uzun sürelidir.Büyüyebilmek için temel bir

aşama olan "anne babaya karşı olan hayal kırıklığı" yla daha iyi mücadele

etmede arkadaşlarının çocuğa büyük yararı olur. Böylece gruplar oluşur ve

Page 41: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

çocukta " katılım zevki " olarak tanımlayabileceğimiz yeni bir duygu gelişir.

Bu duygunun en belirgin özellikleri başarı ve dayanışmadır.

ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ

Çoğumuzda olan okula uyum sağlayamamanın nedenlerine de bir

bakalım isterseniz.

1-) Zihinsel gerilikten, zekayla ilgili bazı kusurlardan ya da sinir sistemi

düzeyindeki bir hasardan kaynaklanan organik nedenler.

2-) Çevreye bağlı olarak ortaya çıkan ya da öğretmenin değerlendirme ve

yöntemlerdeki yanlışlıklar sonucunda gelişen kültürel ve pedegojik nedenler.

3-) Dengesizliğe, dikkat eksikliğine ve sevgi yokluğuna bağlı olarak gelişen

duygusal nedeneler.

OKUL KORKUSU

Bu korku daha çok tek erkek çocuklarda görülür. Genellikle normalin ya

da ortanın biraz üstünde bir zeka seviyesimne sahip kişilerde, 5- 15 yaş

arasındaki dönemde ortaya çıkar.

Akılcı olmayan nedenlerle okula gitmeyi reddetmek okul korkusunu

yansıtır. Bu çocuklar okula gitmeye zorlandıklarında, çok belirgin kaygı

tepkileriyle karşı koyarlar. Klasik klinik tablo, ani başlayan kaygı

krizidir.Çoğu olguda bu tabloya, genellikle okula gidiş saatlerinde ortaya

çıkan ishal,kusma , karın ağrıları gibi fiziksel belirtiler eşlik eder. Çocuk evde

kalmasına izin verileceğine inandığında sakinleşir. Uysal ve uslu bir hal

alır.Ertesi gün okula gideceğine söz verir ve evde ödevlerini yapmayı istekle

kabul eder. Genellikle bu sorun, anne baba ile çocuk arasındaki ilişkinin bir

bozukluğunun ifadesidir.Çoğunlukla anne kaygılı, aşırı koruyucu,

beklentileri ve sorumlulukları konusunda kararsız bir tiptir.Baba pek ortada

yoktur; zayıf ve az güven vericidir.Böylece erkek çocuk, anneyi mtlu eden,

edilgen bir davranışla ona sığınır ve ancak bu biçimde kendini güven

içerisinde bulur.

Page 42: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Alt başlıklarıyla öğrendiğimiz bu konu, hayatımızın öğrenmeye merhaba

dediği dönemleri ne kadar dikkate almamız gerektiğini bize kanıtlamaktadır

bence.

Şeyma KALKAN

Page 43: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

HİKAYEMİ YAZIYORUM

Anahtar sözcüklerimiz var bu yazımızda: Umut, azim, fedakarlık.

Öykümüzü bu sözcüklerden hareketle kurguladık. Vardığımız yer “erdemli

insanların” ülkesiydi…İnsanlık vizesiyle girebilirsiniz…

Page 44: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Telefonum ders boyunca susmamıştı.Kim olduğuna bakmak için cebimden

çıkardım ve numarayı tuşlayarak aradım.Bir iki çalışta açtı.Hatta ki adam

endişe ile ''Merhaba efendim,rahatsız ediyorum ama konu çok

önemli.Çocuğunuz trafik kazası geçirdi.Durumu kritik. Hemen hastaneye

gelmelisiniz.'' dedi. Adamın söylediği her kelimede sanki sol yanım

parçalanıyordu.Yıkılmıştım.Acele ile adresi aldım ve arabama doğru yol

aldım.Yolun bulanık gözükmesine aldırmadan göz yaşlarımı

sildim.Hastaneye varmıştım.

Danışmadan ameliyathanenin yerini öğrendim ve koşar adım merdivenleri

tırmandım.Sonunda ameliyathaneye varmıştım.Bir,iki,üç… Saatler

ilerliyordu ama ne gelen vardı ne giden.Sadece karşımdaki duvar ile

bakışıyordum.En sonunda doktor çıkmıştı.Hemen konuşmaya başladı.''Ben

çok üzgünüm ama çocuğunuzu kurtaramadım.Kazada beynine aldığı darbe

yüzünden beyin ölümü gerçekleşti.Diğer organları sağlam.''Benim çocuğum

ölmüştü.''Sizden bir fedakarlık yapmanızı istiyorum. Anlamayan gözlerle

doktorabaktım. Tanıdığım bir hastam tam beş gündür kalp nakli

bekliyor.Ailesinin durumu kötü.Çocuk yüksek bir lisede burslu okuyor.Eğer

oğlunuzun kalbini naklederseniz yapacağınız fedakarlık ona umut

olabilir.''Düşüneceğimi söyledim. Benim oğlum ölmüştü.Yapacağım

fedakarlık azim ile çalışan bir çocuğa umut olabilir miydi? Belki,hatta evet.

Hemen doktorun yanına koştum ve kalp naklini onayladım.Belki benim

çocuğumun hayatı son bulmuştu ama bu bitiş başka birisine nefes kaynağı

olmuştu.En azından diğer aile mutluydu.

Seda ÇOK

Page 45: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

Küçük bir kasabada yaşayan Mehmet evin ilk çocuğuydu.Mehmet hem

okuluna gider hem de kardeşine bakardı.Birgün Mehmet tarlada çalışırken

yaramaz arkadaşı Ali gelir ve kardeşin hastayken zaten başarılı

olamazsın,der.Mehmet buna içerlenir.Ben hem okuluma giderim hem de

kardeşime bakarım,diye düşünür ve daha çok çalışmaya gayret eder.

Yine böyle birgünde tarlada çalışırken komşunun kızı koşarak gelir ve

kardeşi Ahmet'in hastaneye kaldırıldığını söyler.Mehmet doktorla babasının

konuştuğuna tanık olur.Kardeşi böbrek hastasıdır ve eğer nakil yapılmazsa

ölecektir.Mehmet hiç düşünmeden böbreğinin birini vermeye karar

verir.Ertesi gün ameliyat gerçekleşecektir.Doktor iki kardeşi operasyona

hazırlar ve ameliyathaneye götürürler.Ameliyat çok başarılı geçer.

Hastenede 1-2 hafta kaldıktan sonra evlerine giderler.Mehmet okuluna

devam eder ve derslerinde başarılı olur.

Aradan yıllar geçer ve Mehmet doktor olur.Yaşadığı olay,doktorluğun ne

kadar kutsal bir meslek olduğunu yaşatmıştır kendisine.

Hayatının en anlamlı fedakarlığını yaptığı o günü yani kardeşine hayat

verdiği günü asla unutmaz.

FEYZA ÖZDEMİR

Page 46: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

ŞİİRLER

Şiir, duyguların sözcükler eşliğinde dansıdır bir bakıma. Bu dansa

tanıklık etmek ister misiniz?

Page 47: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

ÇAY Tepside iki çay,günlerden Kız Kulesi Seni beklerim her pazartesi Martılara simit atar gibi Severim ben seni Bir pazartesi daha geçti Sensiz, sessiz Bitsin artık bu vuslat Kalbimin tek sahibi Sevde Nisanur Derin BEN Ne olsa benden, benim yüzümden Yağmur yağsa, şimşek çaksa Yolcu vapuru biraz yan yatsa Benim yüzümden. Hava çok ısınsa, dağdan çığ yuvarlansa Benim yüzümden Depremler olsa, dünyayı sel bassa Komşunun ayağı taşa takılsa Benim yüzümden Hepsi benim yüzümden Ben ben ben! Ben neymişim ben? Aslı KUNDUZ

Page 48: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

AŞK

Her insan tadar bu duyguyu

Kiminin acıyla biter sonu

Kiminin ise sonsuzluğa sürer

mutluluğu

Aşktır işte bu.

Kimi ayrılıkla sonlanır

Kimi ise evliliğe yol alır

Sevdin mi karşılıksız sevmeli

En güzel duygu bu değil mi?

Aşk, acısıyla,mutluluğuyla aşktır.

Bu duyguyu yaşamayanın sevgisi yoktur

Acıyla bitse de sonu ,

İleride gülerek hatırlayacaktır bu durumu

BERİVAN YAKUT

Page 49: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

YUVAM

Gözümü açtığımda

Bir sığınağım vardı

Adına anne dediğim.

İlk annemden öğrendim yuvamı

Mis kokusuyla bana sarıldığında

İşte benim sonsuz yuvam.

Büyüdüm okullu oldum.

Öğrendim ki orası ikinci yuvam

Ama sorsalar en güzel yuvam neresi

Annem derim

Çünkü benim yuvam annemin kucağıdır.

FEYZA ÖZDEMİR

Page 50: YAZARLIĞA İLK ADIMmebk12.meb.gov.tr/.../2015_01/23033934_yazarligailkadim2.pdfİlk dersimize henüz daha yeni girmiştik ki Müdür Bey'in sınıfa gelmesiyle hepimiz ayağa kalktık

İNSAN VE BENCİLLİĞİ

İnsanlar vardır aşk acısı çeker

Kimisinin yüreği yana yana sever

Hiç düşünmez diğerinin çektiği acıyı

Sanır sadece kendi içinin yandığını

İnsanlar vardır kendisini beğenmez

Engelliler vardır hiç düşünmez

Çirkin sanır kendini

Yüzü yananı bile vardır oysaki

Bencildir insanoğlu

Kendisinden başkasını düşünmez

Beğenir sadece kendi huyunu

Azıcık şükretse halbuki bir şeyi eksilmez

GÜLBEN EMANET