28
1 06 EYLÜL 2 0 1 1 Temmuz ayı perakende saş rakamları beklenlerin üstünde ar. Birçok kalemde saşların artmasına rağmen giyecek sektöründeki düşüş Temmuz’da da hız kesmedi Piyasada umut ışığı Campbellfield Factory 362 Barry Road, Campbellfield Vic, 3061 T: (03) 9357 9922 w w w . s u l t a n m e a t . c o m . a u e - m a i l : s u l t a n @ s u l t a n m e a t . c o m . a u Smallgoods / Kebab / Meat Necmi Kul (Managing Director) SAYFA 8’de Haberi 3’te BAYRAM KLASIGI . - . 06 EYLÜL 2011 Sayı: 106 Mustafa Okur 0418 315 161 EMLAKÇILIKTA GÜVENİLİR İSİM Shop 1, 55 Paringa Blvd Meadow Heights VIC 3048 Telephone: (03) 9309 4888 Fax: (03) 9309 7400 Email: [email protected] Avustralya Milli Görüş Teşkilatları’nın organize eği bayram fesvalinin 36’ncısı, onbinlerce insanı güzel bir havada biraraya gerdi. Girişin ücretsiz olduğu fesval için ayrılan yeni yer ise, ziyaretçilerin beğenisini kazandı. Fesvalde en çok eğlenenler ise her zaman olduğu gibi çocuklardı AVUKAT SEYİT ERCİYAS ZINDILIS BARRISTERS & SOLICITORS * Ev alım-sam işlemleri * İşyeri alım-sam işlemleri * Aile hukuk ve boşanma davaları * Vasiyetname ve vekalet hazırlama * Hukuki danışmanlık vb. davalar Shop 3, 785 Pascoe Vale Road, Glenroy, VIC 3046 Ph: 03 9304 4444 Fax: 03 9304 4222 Email: s e r c i y a s 8 3 @ y a h o o . c o m . a u 0407 309 008 Haberi Sayfa 5’te

Yeni Devir Edition 106

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Turkish Newspaper

Citation preview

Page 1: Yeni Devir Edition 106

106 EYLÜL 2 0 1 1

Temmuz ayı perakende satış rakamları beklentilerin üstünde arttı. Birçok kalemde

satışların artmasına rağmen giyecek sektöründeki düşüş Temmuz’da da hız kesmedi

Piyasada umut ışığı

Campbellfield Factory362 Barry Road, Campbellfield Vic, 3061

T: (03) 9357 9922

w w w . s u l t a n m e a t . c o m . a u e - m a i l : s u l t a n @ s u l t a n m e a t . c o m . a u

Smallgoods / Kebab / Meat

Necmi Kul (Managing Director)

SAYF

A 8’

de

Haberi 3’te

BAYRAM KLASIGI. - .06 E

YLÜL

201

1 S

ayı:

106

Mustafa Okur0418 315 161

EMLAKÇILIKTA GÜVENİLİR İSİMShop 1, 55 Paringa Blvd

Meadow Heights VIC 3048 Telephone: (03) 9309 4888 Fax: (03) 9309 7400

Email: [email protected]

Avustralya Milli Görüş Teşkilatları’nın organize ettiği bayram festivalinin 36’ncısı, onbinlerce insanı güzel bir havada biraraya getirdi. Girişin ücretsiz olduğu festival için ayrılan yeni yer ise, ziyaretçilerin beğenisini

kazandı. Festivalde en çok eğlenenler ise her zaman olduğu gibi çocuklardı

AVUKATSEYİT ERCİYASZINDILIS BARRISTERS & SOLICITORS* Ev alım-satım işlemleri* İşyeri alım-satım işlemleri* Aile hukuk ve boşanma davaları* Vasiyetname ve vekalet hazırlama* Hukuki danışmanlık vb. davalarShop 3, 785 Pascoe Vale Road, Glenroy, VIC 3046

Ph: 03 9304 4444 Fax: 03 9304 4222Email: s e r c i y a s 8 3 @ y a h o o . c o m . a u

0407 309 008Haberi Sayfa 5’te

Page 2: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 12

TÜKENMEZ KALEM

Mustafa [email protected]

Hazır beton bölümümüz açılmıştır

GÜNCEL

BM kepazeliği!İsrail belli ki dünyada karar

mekanizmalarını etkileyen tüm köşebaşlarını tutmuş durumda. İsrail gibi bir ülkenin kendi başına bunu yapması elbette mümkün değil. Onlar, şimdilik dünyanın süper gücü olan ama tahtı da yavaş yavaş sallanmakta olan ABD’deki İsrail eli bunları yapabiliyor. İşte bakın Birleşmiş Milletler’in Mavi Marmara ile ilgili raporuna. Raporu hazırlayan ekibin başında bir Yeni Zelandalı var. Kendisi Yeni Zelanda’nın eski başbakanı. Nedense Türkiye’yi ilgilendiren önemli davaların başında Anglolar bulunuyor. Kıbrıs sorununu çözmek için de bir Rum dostu olan Avustralya eski Dışişleri Bakanı Alexander Downer tayin edilmişti. İngiliz kökenlilerin bu tür arabulucuklarda, soruşturmalarda veya rapor hazırlanmasında Türkiye lehine veya İsrail aleyhine sonuç çıkartmaları mümkün mü?

Mavi Marmara Raporu’ndan çıkan sonuç da aslında çok şaşırtmadı. Değil mi ki katliamı yapan İsrail! O zaman mutlaka bir çıkar yol bulunur ve bu ülke aklanır? Bu katliama maruz kalan sivillermiş, katliamın yapıldığı yer uluslararası sularmış, katledilen insanlar silahsızmış hatta bunlar insani yardım amacı ile sefer halindelermiş... Bunların hiç bir önemi yok.

Raporda sadece askerlerin biraz aşırı ve gereksiz güç kullanıldığı belirtiliyor. Hepsi o kadar. Ama o kadar

güç kullanmada ne var ki? Ama neyse ki Türkiye bu kez hakikaten dik durdu. Batılılar ve ABD, olayın zaman aşımına uğrayacağını ve Türkiye’nin bu olayı unutacağını düşünüyorlardı. Öyle ya ne katliamlar yaptı İsrail bu güne kadar. Hangisinin üzerinde duruldu ki?

Artık bu ülkenin saldırganlığına karşı birilerinin harekete geçmesi gerekiyor. Aksi taktirde vicdanlarımız rahat etmeyecek. Türkiye’nin İsrail’e karşı ciddi yaptırım kararı alması, bu ülkenin yaptığı her katliamın yanına kâr kalmayacağının ilk işareti oldu. Dışişleri Bakanı Davudoğlu’nun şu açıklaması, sanırım dünyada her sağduyulu insan evladının vicdanının sesidir. Şöyle diyor Davudoğlu:

“Savaş herşeyden önce en kutsal değer olan insanın, yaşam hakkına karşı en ağır tecavüzdür. Nitekim bütün medeniyetler savaşın dahi adil savaş kavramını geliştirmiştir. Bunun içindir ki BM şartında askeri güç kullanımı çok sıkı şartlara bağlanmıştır. Yine yaşam hakkının kutsallığına olan inançtandır ki savaşın meşru olduğu hallerde dahi masum sivillerin öldürülmesi savaş suçu olarak kabul edilmiştir. İsrail ise savaşta değil barış zamanında, askeri değil sivil bir yardım konvoyunda, zalim bir abluka altında inleyen bir halka yardım götürmek için barışçıl bir eyleme katılan sivil insanları katletmiştir. Tablo budur. Üstelik bunu kendi topraklarında karasularında değil, uluslararası hukukun en temel ilkelerinden birinde olan seyrüsefer serbestisinin hakim olduğu uluslararası sularda gerçekleştirmiştir. İsrail’in işlediği suç basit bir suç değildir. Çiğnenen uluslararası hukuktur. Çiğnenen insanlık vicdanıdır, en temel insani değer olan yaşam hakkıdır. Değiştirilemeyecek bir gerçek vardır. Silahsız insanlara ensesinden defalarca

ateş ederek öldürmenin bir insanlık suçu olduğudur. Hiçbir mazeret bunu örtemez, mazur gösteremez. Hiçbir devlet hukukun üstünde değildir. Sivil insanları katledenler, insanlığa karşı suç işleyenler er ya da geç adalet önüne çıkmakta ve yargılanmaktadır. Ne Mavi Marmara’ya saldırı emrini veren İsrail hükümeti ne de bu saldırıyı gerçekleştirenler hukukun üstündedir, ya da yargıdan muaftır. Herkes hesap vermek zorundadır. Kaldı ki insanlık vicdanında zaten mahkum olmuşlardır.’

Görüldüğü gibi Ahmet Davudoğlu, Mavi Marmara baskını ve 9 kişinin şehit edilmesi ile ilgili her vicdan sahibinin içinden geçenleri dile getirmiştir. Birleşmiş Milletler’in

hala İsrail’i hoşgörmeye çalışması ise tek kelime ile kepazeliktir.

Bayram kutlamasıMilli Görüş’ün 15 yılı aşkındır

düzenlediği bayram festivallerinden biri daha geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Ben ilk gün gittim ve bu yazıyı da Cumartesi akşamı yazıyorum. Kısaca izlenimim şu; yıllardır her yıl bu festival için artık modası geçti, havalar soğuyor, eskisi kadar heyecan vermiyor gibi yorumlar yapılıyor. Ama Cumartesi festival alanında yoğun kalabalık nedeni ile yürümekte dahi zorlandım. Demek ki festivalin heyecanı hala üst düzeyde. Hem niye olmasın ki? Şöyle topluca gezip çocuklarımızı eğlendirebileceğimiz, çimenlerde Adana Kebabı yiyebileceğimiz kaç etkinlik var ki?

Jalal Abdallah Huseyin Kuset Shefki Zeqaj0425 778 166 0418 992 527 0432 121 047

Butun Emlak Ihtiyaclariniz Icin Lutfen Guvenebileceginiz Isimleri Arayin!

Page 3: Yeni Devir Edition 106

306 EYLÜL 2 0 1 1

TAHİR SOLAK

İT ÜRÜR, KERVAN YÜRÜR

Yine Bahçeli, yine zırva! Gençlik yıllarımın en verimli 15 yılını 70’li yılların Türkiyesi’nde suni sağ-sol çatışmaları dönemindeki Ülkücü gençliğe ve bu gençliğin siyasi ayağı olan MHP’ye vermişdim!! Gerekçe olarak da o zamanki “kanımız aksa da Zafer İSLAM’ın” sloganının; fıtrat üzere yaratıldığımızdan dolayı hoşumuza gitmiş olmasından kaynaklanıyordu. Ama şunu itiraf etmeliyim ki o dönemlerde, ne benim ne de Ülkücü gençliğin İSLAM ile ilgili fazla bir bilgisi yoktu. Buna şunun için değindim. Ne zamanki bizi insan yapan en mükemmel dinimiz İSLAM’ı araştırıp hakkında bilgi sahibi olduktan sonra ve büyüklüğü karşısında hiç bir hizibe, ırka, milliyetçiliğe ve bölücülüğe yer vermeyip, yüceler yücesi ALLAH(cc)’nun indinde “hak ve din olarak geçerli tek din”, en önemlisi de gerçek kardeşliğin “DİN kardeşliğinde” olduğunu anladım, işte o zaman dünyaya bakış açım da değişti.

Bu girişten sonra asıl konuma değinmek istiyorum!! Bir zamanların maneviyatçı ve de MİLLİ değerlerine bağlı Ülkücü gençliğini bugün temsil eden MHP ve onun lider konumundaki samimiyetsiz Bahçeli’nin 30 Ağustos ile ilgili “zırvaları” artık çekilmez hale gelmiştir!! Beyefendiye göre, Mustafa Kemal Paşa’nın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı genelkurmaya hediye etmesinden dolayı, asıl Cumhur’un başı olan, yasalarla da “Başkomutanlık” sıfatı verilen Sayın Abdullah Gül (ALLAH (cc) ondan razı olsun); nasıl oluyor da başkomutan sıfatı ile tebrikleri kabul edermiş!! Yahu iki lafı bir araya getiremeyen, camiasına hiç mi hiç yakışmayan bre kopyacı adam, milletin 67%’sinin seçimi ile Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Gül, senin gibi densize mi danışıp akıl alacaktı? Her ne kadar Mustafa Kemal bu bayramı genelkurmaya armağan etmiş olsa da, onun söyledikleri “AYET ya da HADİS” mi ki zamanla değiştirilemez olsun!! Kurtuluş Savaşı’nda düşmanı yurdun tamamından kovan da milletin yegane kendi değil miydi?! Zavallı Bahçeli sen önce Cumhurbaşkanlığı makamının neyi temsil ettiğini bir araştır!!

Sayın Gül’ün Başkomutan olarak tebrikleri Genelkurmay’da kabul etmesinden daha “doğru ve doğal” ne olabilirdi!! Artık kukla Cumhurbaşkanlığı dönemleri sona ermiştir!! Hal böyleyken bu köşemden hala MHP’de vicdan sahibi, vatansever ülkücülere, peşinden gittikleri liderlerinin “soyunu sopunu” araştırmalarını tavsiye ederim!! Zira Adanalılar çok iyi bilirler ki, mevcut MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çevresi (akrabayı talukatının) daha ziyade CHP zihniyetli insanlardan oluşmuş olup, lakaplarının Osmaniye’de “Gavur Osman’ın oğlu’’ olduğudur!! Samimi Ülkücülerin kulağına küpe olması dileğiyle hatırlatmak bendenizden!!

SON SÖZ; Zafer Bayramı kutlamalarında Başkomutan Gül’ün Genelkurmay Karargahı’nda tebrikleri kabul etmesi, Türkiye’nin militarizmden, faşizmden demokrasiye geçişinin tarihi bir göstergesi olmuştur!! Siyaset tarihçileri Türkiye Cumhuriyeti’ni değerlendirirken, artık 60’da sona eren demokrasinin, Sayın Erdoğan döneminde tekrar kurulduğunu ve 2011’de ileri demokrasiye geçildiğini kaydedecektir.!! Eee hazmedemiyenleri için de “it itliğini yapacaktır” hatırlatması ile kalın sağlıcakla...!!! Selam ve dua ile!!

GÜNCEL

Page 4: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 14 AVUSTRALYA

GÖRÜŞ

M.Ali Özcan

Libya diktatörünün sonu geldi. O, hala yıkıldığının farkında değil ki esip, kükrüyor. Kaddafi esip, kükremeye devam ededursun, Libya’nın paylaşım operasyonu Paris’ te başladı. Libya, iç karışıklığının başladığı günlerden itibaren, paylaşım planını yapan emperyalıst ülkeler, muhalefet kanadına desteklerine başlamışlardı bile. Kaddafi, bir diktatör olarak, memleketine ve vatandaşlarına reva gördüğü rejim ve zulümlerle yıkılmayı çoktan hakediyordu. Çünkü, insanların eziyet görmesine ve yoksulluğa maruz bırakılmalarına, vicdan sahibi hiçkimse razı olamaz. Libya halkı, memleketlerinin

kaynaklarına bakıldığında, içinde bulundukları durumu haketmiyordu. Kırk kusur yıl, bir diktatöre nasıl sabrettiler.

Bu ayrı bir muamma. Halk, bugün sergilediği ayaklanmayı ve kalkışmayı çok önceden yapmalıydı ama yapamıyordu. Çünkü o tarihlerde, Kaddafi’yle emperyalistlerin arası çok iyiydi. Bugün tu kaka olan Kaddafi ve rejimi, o zaman cici idi. Halkın ezilmişliğinin farkında olmak ve nasıl olsa bir değişim sürecine girilmesi kaçınılmaz hale geldikten sonra, ülkedeki muhalefeti kontrollü bir hale getirmek te tabii ki emperyelizmin önceden koku alma hassalarının bir gerekliliğidir. Zaten emperyalizmin böyle bir özelliği olmazsa, sömürüleri biter.

Şimdi Libya’da kaçınılmaz olan ayaklanma neticesi, muhalifler dün batının dostu olan diktatörleri Kaddafi’yi, tahtından iindirmeyi yine batının desteğiyle becerdiler. Kim, kimi, kimin desteğiyle indirdiyse, destek aldığı gücün

güdümüne girmesi de vakıadır. Onun için bugün Libya, batının sofrasına Paris’te konuluyor. Kaddafi’nin gitmesi için Fransa, uçaklarıyla saldırdı ilk önce. Daha sonra ABD,italya, Kanada, İspanya v.s. Türkiye ise, Libya’nın harap edilmesi için saldıranlara, saldırı olmasın diye, Akdeniz’de gözcülük yaptı. Herkes emeğinin karşılığı ne ise, ne kadar ise onu alacak. Aslan payı Fransa ve bombalı saldırıya katılanların. Türkiye’nin payına ise, herhalde Libya’nın imarı için açılacak ihalelerden pay kapmak düşecektir. Libya halkının payı ne olur? Tahmine göre, emperyalistlere boyun eğen, ama halka demokratik diye yutturulan bir rejim ve idareciler kadrosu, Kaddafi’den kurtuluş mücadelesinde verilen canlar, memleket imar edilsin de, biz herşeye razıyız denilerek geleceğe sarkıtılacak umutlar. Libya, gerçekten ne zaman özgür olur? Ne zaman ekenomik ve sosyal rafaha kavuşur? Allah bilir.

İşçi Partisi Queensland yet-kilileri, bölge gazetelerinden biri olan Gold Coast Bulletin’a, önümüzdeki federal seçimde Pe-

ter Beattie’ye Brisbane adaylığı teklifi götürdüklerini doğruladı. İşçi Partisi’nin mevcut lideri ve Başbakan Julia Gillard’ın

anketlerde ortaya çıkan kötü performansı, ayrıca parlamento dağılımında çoğunluğu elde ede-memesi yüzünden politikalarını

Vergi denetimi artık daha kolay

Avustralya Vergi Ofisi 5 milyon vergi iade bildirimi aldı, bunların 4 milyonuna geri ödeme yaptı. 70 binden fazla vergi mükellefi ise

sahtecilik şüphesi ile mercek altında

Gillard’dan sonra Beattie mi?İşçi Partisi çevreleri, Federal Parlamento’ya girmesi için Queensland’ın eski başbakanı

Beattie’ye teklif götürdü. Uzun vadede ise liderlik var.

Temmuz ayının başında başlayan vergi iadesi bildirim sürecinde şu ana kadar 4 milyon mükellefin işlemi, geri ödeme şeklinde tamamlandı. Avustralya Vergi Ofisi’nin şüpheli sıfatı ile

incelemeye aldığı vergi iadesi bildi-rim sayısı ise 70 binden fazla. Bu vergi mükelleflerinin işlemlerinin 220 milyon dolar değerinde olduğu kaydedildi.

Vergi Dairesi Başkan Yardımcısı

Reklam, ilan ve duyurularınız için 0435 414 112 arayabilir veya

[email protected] e-mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.

gerçekleştirmekte zorlanması yüzünden lider arayışında olan par-tilillerin, halen genç sayılan Peter Beattie’ye uzun vadede liderlik teklifi yaptıkları ileri sürüldü. Pe-ter Beattie, hiç seçim yenilgisi al-madan 2007 yılında kendi isteği ile politikadan ayrılmıştı.

Bu arada kulislerden sızan bilgilere göre partililerin, Peter Beattie’nin kabul etmesi halinde tıpkı LNP’nin daha önce Queens-land Eyaleti’nde uyguladığı strateji gibi, seçilmesini bekle-meden Peter Beattie’yi lider ilan etmeyi dahi düşündüğü belirtil-di. LNP daha önce seçilmediği halde Campbell Newman’ı parti lideri olarak tayin etmişti.

Beattie’nin daha önce elde ettiği başarılar, adının lider adayı olarak ön plana çıkmasını sağladı. İşçi Partililer, anketlerde

iyice dibe vuran partinin ancak Pe-ter Beattie gibi bir aday ile yeniden yükselişe geçebileceğine inanıyor. Beattie’nin önümüzdeki gün-lerde farklı etkinlikler ile toplum karşısına çıkması bekleniyor.

Tracey Nicholson, artan sofistike teknolojinin, sahte veya usulsüz ver-gilendirme işleminin bulunmasını kolaylaştırdığını söyledi. Nichol-son, aynı zamanda kendilerinde oldukça gelişmiş veri karşılaştırma

sistemi bulunduğunu belirtti. Tracey Nicholson, sahteciliğin bazen yanlış bilgi vermek ile de olabileceğini söyledi ve buna örnek olarak da fax numaralarını gösterdi.

Nicholson, mükelleflerin parasının potansiyel suçlu-lara gitmemesinin önemli olduğunu söyledi. Vergi Dairesi Başkanı Michael D’Ascenzo ise yaptığı yazılı açıklamada sis-temi dolandırmaya çalışanları bulmalarının problem olmadığını, sadece konunun za-man ile ilgili olduğunu söyledi.

Page 5: Yeni Devir Edition 106

506 EYLÜL 2 0 1 1

AVUSTRALYA

Gillard’dan sonra Beattie mi?

AVUSTRALYAAvustralya Milli Görüş Teşkilatları’nın organize ettiği bayram festivalinin 36’ncısı, onbinlerce insanı güzel bir havada

biraraya getirdi. Girişin ücretsiz olduğu festival için ayrılan yeni yer ise, ziyaretçilerin beğenisini kazandı. Festivalde en çok eğlenenler ise her zaman olduğu gibi çocuklardı

BİR BAYRAM KLASİĞİYeni bir alan,

yeni bir düzen ve girişin ücretsiz olması... Avus-tralya Milli Görüş Teşk i l a t l a r ı ’ n ın 15 yılı aşkındır M e l b o u r n e ’ d a düzenlediği bay-ram festivali bu yıl farklı bir konsept ile karşımıza çıktı. Ancak festi-

valin değişmeyen ögesi, yaşanan coşku ve bayram sevincinin bir festival havası ile taçlandırılması oldu. Broadmead-ows Alışveriş Merkezi ile Har-vey Norman M a ğ a z a s ı ’ n ı n hemen arkasında bulunan ve TAFE Koleji’nin hemen yanında bulunan arsada yapılan festival, hava tahminlerinde görülen rüzgar ve yağmur ned-eni ile endişe ile başladı.

Ancak festivalin başlaması ile endişelerin yersiz olduğu anlaşıldı. Zira soğuk günlerin ardından hem Cumartesi hem de

Pazar günü adına yaraşır şekilde bir bayram havası esti ve iki gün

içerisinde onbin-lerce kişi festival alanına akın etti. Festival alanı iki kısma ayrıldı. TAFE’in hemen yanındaki alan-da çocukların eğ leneb i lmes i için oyun ve eğlence alanı oluşturulurken,

Harvey Norman’ın arkasındaki bölümde ise yiyecek ve diğer satışlar için çadırlar kuruldu.

Bu alanda yiyecek ve gi-yecek dışında, hediyelik

eşyalar, dini kitaplar, çocuk-lar için oyuncaklar ve bazı kuruluşların tanıtım çadırları yer aldı. Bu arada en büyük ilgiyi gören çadırların başında yılan gösterisi yapılan yer vardı. Ziyaretçiler, dev yılanları boyunlarına dolayarak bol bol fotoğraf çektirdi.

Varsan, yardım adı altında emperyal emellere dikkat çekti

Öte yandan her bayram festi-valinde olduğu gibi resmi açılış için mini bir protokol töreni yapıldı. Açılış törenine AMGT Genel Başkanı Celal Varsan ev sahipliği yaparken, birçok si-yasi de onbinleri biraraya get-irme özelliğine sahip festivale daveti ret etmediler. Katılan davetliler arasında Federal Mil-letvekilleri Kelvin Thomson, Maria Vamvakinou, Eyalet Milletvekili Frank McGuire, Hume Belediye Başkanı Helen Patsikatheodorou, Hume Bel-ediye Meclis Üyeleri Adem At-maca ve Burhan Yiğit ile Mel-bourne Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hüseyin Koç bulunuyordu.

Törende neredeyse tüm ko-nuklar söz alıp, Müslümanların bayram sevincini paylaştıklarını dile getirirken, Avustralya

Milli Görüş T e ş k i l a t l a r ı Genel Başkanı Celal Varsan, son aylarda İslam Dünyası’nın en fazla konuşulan konuları olan d i k t a t ö r l e r i n yıkılması ve

açlık ve yoksulluğun pençesinde olan Müslüman ülkelere yapılan yardıma değindi. Celal Varsan,

gerek diktatör-lükler yıkılırken, gerekse de So-

mali gibi ülkelere yapılan yardımlarda kimi ülkelerin samimi davranmadığını ve kendi emperyal emellerini hayata geçirmek için müda-haleler ve yardımlar yaptıklarını kaydetti. AMGT Genel Başkanı Varsan, teşkilat olarak hem

Avustralya’da hem de dünyanın diğer ülkelerinde, hiçbir karşılık beklemeden yardıma muhtaç ülkelere el uzattıklarını be-lirtirken, buna örnek olarak geçtiğimiz Ramazan ayında, to-plumun duyarlılığını ve yardım konusundaki cömertliliğini gösterdi.

Atmaca’dan ilginç çıkış! Kerim Buday’ın sunuculuk

yaptığı, Ahmet Eroğlu Hoca’nın Kur’an ziyafeti verdiği ve Me-hter Takımı’ndan Reha Aytaç’ın ney taksimi ile programa renk kattığı açılış töreninde konuşan Melbourne Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hüseyin Koç, herşeyin zaman zaman sanal aleme doğru kaydığını söyledi. Koç, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: ‘Ramazan Festivali’ni bir fırsat olarak bilmeliyiz ve burada sevgi-yi, kardeşliği, muhabbeti, dayanışmayı ortaya koymamız lazım. Modern dünyada bi-reysellik bizleri ve insanları bencilliğe doğru çekiyor ve bencillik insanları kıskançlığa doğru itiyor o zaman insanlar birbirlerinden uzaklaşıyorlar. Bundan kurtulmanın çaresi o bencilliği atarak birlikte yaşamanın yollarını aramamız lazım’.

Açılış töreninde bir konuşma yapan Hume Belediye Meclis

Üyesi Adem Atmaca ise ilginç ifadeler kullandı. Konuşmasında şehitleri anan Atmaca, geçtiğimiz yıl Mavi Marmara baskınında şehit olanları anmak ve bu zalim saldırıyı kınamak için belediye olarak bir bildiri hazırladıklarını ancak bunun

bazı belediye meclis üyeleri tarafından engellendiğini il-eri sürdü. Atmaca, bu üyelerin isimlerini ise açıklamadı.

Programın sonunda, festiva-lin ücretsiz olmasını sağlayan sponsorlara özel teşekkür edil-di. Bu sponsorlar şunlar: Bross Panels (ana sponsor), Sultan Halal Meat and Poultry, Tek Foods, IA Electric, BP Petrol, İlim Koleji ve Yeni Devir Gaze-tesi. Ancak festivalin organi-zasyonunda en büyük katkıyı yapan AISA Youth’a özel teşekkür edildi. AMGT Genel Başkanı Celal Varsan da AISA Youth’un çalışmalarından övgü ile bahsetti.

Mehter alanı inlettiBayram festivallerinin

bir başka klasiği olan Mehter Takımı da Pazar günü tüm ihtişamı ile festival alanındaki yerini aldı. Alanın tam ortasında konser veren Mehter Takımı, meraklıları tarafından bolca kameraya çekildi. AMGT, bu yıl Mehter Takımı için bir de çadır ayırdı. Burada yapılan satışlar, Mehter Takımı için kullanılacak.

Güzel havanın etkisi ile iki gün boyunca alanı dolduran vatandaşlar, Pazar akşamı yapılan havai fişek gösterisini de büyük ilgi ile izlediler. Ramazan Bayramı Festivali, bu gösteri ile son buldu.

Page 6: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 16 MELBOURNE

Geçen Cuma günü akşamı Milli Görüş Serira Genç Kızlar grubunun davetlisi olarak “Journey to Mecca” isimli filmin galasına katıldık. Kısa fakat çok muhteşem bir çekim yapılmış. Emeği geçen bütün kurum ve kuruluşlara candan tebrikler. Bu arada Viktorya İslam Konsili ile Gazali Merkezi`ne de katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Şunu da üzülerek belirtmeliyim ki, filmde İbn-i Batuta rolünü oynayan başrol oyuncusu alımlı aktöre de Allah`tan rahmet diliyorum çünkü aldığımız bilgilere göre filmin çekiminden iki ay kadar sonra Hakk`ın rahmetine kavuşmuş. Allah gani gani rahmet eylesin. 14. Yüzyılıın meşhur müslüman seyyahı İbn-i Batuta`nın ayak izlerini takip ederek hazırlanan bu tadımlık filmi mümkün olan en kısa zamanda görmek gerekir diye düşünüyorum. Hele bendeniz gibi bu sene hac hazırlığı yapanlara bu filmin bir ilaç gibi geleceğini sanıyorum. Bu arada şunu da hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum: Avustralya`nın müslüman gençleri arasından medya, sinema ve tiyatro alanında üniversite okuyarak yetişmesini arzu ettiğimiz gençleri dört gözle bekliyoruz. 21. Yüzyılın en önemli mücadele alan ve araçları olarak medya, sinema ve tiyatroyu gözardı edemeyiz. İnşallah cemiyet ve cemaatlerimizin önde gelen temsilcilerinin bu konuda duyarlı davranacakları konusunda oldukça ümitvarız.

Hac yolunda her türlü tehlikeyi göze alacak kadar Allah ve Peygamber sevdalısı dedemiz İbn-i Batuta`dan gram ilham alarak bu mübarek beldelere gidebilmek nasip olacak mı ki?

Haccın ruhunu kayrayarak gidip gelmek nasip olur mu ki?

Pakistan`ın Mehmet Akif Ersoy`u olan Muhammet İkbal`in ifadesiyle bir Ebubekir, bir Ömer, bir Osman veya Ali olup dönmek mümkün olur mu ki?

Herhangi bir mahalleli, bir şehirli, bir ülkeli olarak Mekke-Medine`ye gideriz belki ama, acaba bir ümmet-i Muhammed ``şuur``unu kuşanarak gelmek mümkün olur mu ki?

Bir türk, bir kürt, bir arap, bir laz, bir çerkez, ozi veya ingiliz… olarak başlayan bu kutsal yolculuktan bir ümmet mensubu olarak, İslam ümmetinin katışıksız bir üyesi olarak dönmek nasip olur mu ki?

Şu veya bu davanın peşinde koşan bir zavallı iken sadece Allah yolunun divanesi olarak dönmek nasip olur mu ki?

Bir Hacc-ı Mebrur yapmak nasip olmuş kısmetli huccacdan biri gibi anadan yeni doğmuş olarak akla hayale gelmedik günah küpünden çıkıp da ter ü taze bir bebek gibi günahsız ya memlekete veyahut dar-ı bekaya rücu etmek nasıl bir hal ki? Ve böyle bir lütuf bize de nasip olur mu ki?

En önemlisi de; Hz. İbrahim a.s. atamızın biricik İsmail`i gibi hak yolda baş koyacak halet-i ruhiyeyi ve kemalatı kazanabilir miyiz ki? O İsmail`i ki, daha 10 civarındaki yaşına rağmen bu çağın bizim gibi koca koca adamlarında olmayan teslimiyeti gösterebilmiş! Kıldan ince kılıçtan keskin bıçağın önüne sırf ilahi emrin aşkı için boyun eğmiş de yatıvermiş.

Yol O`nun, varlık O`nun, gerisi hep angarya;

Yüz üstü çok süründün; ayağa kalk Sakarya!

Evet…

Gerçekten de bir türk, bir kürt, bir arap, bir laz, bir çerkez, ozi veya ingiliz… olarak başlayan bu kutsal yolculuktan bir ümmet mensubu olarak, İslam ümmetinin katışıksız bir üyesi olarak dönmek nasip olacak mı ki?

Belki de evet.

AHMET EROĞLU

BİR FİLM VE HAC USD 1.7420 EUR 2.4815 AUD 1.8680DÖVİZ KURLARI

MİLLİ GÖRÜŞ

MUSLIM FUNERAL SERVICE(Müslüman Cenaze Servisi)

15-17 Hudson Circuit, Meadow Heights, VIC 3048Ph: (03) 9302 3030 Mob: 0403 356 173

İRTİBAT

Melbourne’da yıllardır uygula-nan katı su kısıtlaması uygulaması nihayet gevşetilecek. Barajların son 2 yıldır tekrar dolmaya başlaması ile rahatlayan Victoria Hükümeti, kış ayının da verimli geçmesi üz-erine yaz mevsimi öncesi Kategori 2 olan su kısıtlamasını gözden geçireceklerini açıkladı.

Eyaletin barajlarındaki dolu-luk oranı yüzde 62’yi bulurken, kış ayından hemen önce yüzde 53.6 olan oranın iyi yağan yağmurlar ve su tüketiminin azalması sayesinde hızlı bir şekilde artması ile kısıtlamayı gevşetme konusunda hükümetin elini güçlendi. En son 1998 yılında kış mevsimi bu denli verimli geçerk-en, o yılda günlük su tüketimi ortala-

ma 1143 megalitre idi. Oysa bu kış mevsiminde günlük tüketim 944 meg-alitreye kadar düştü.

Bu gelişmelerin ardından basın karşısına çıkan Victoria Su Bakanı Peter Walsh, Kategori 2 olan su kısıtlaması u y g u l a m a s ı n ı n ilkbaharın sonunda yeniden gözden geçirileceğini söyledi. Walsh, ‘Benim tahminim ilkbaharın sonunda su kısıtlamasını kaldıracağımız yönünde’ ifadelerini kullandı.

Bu arada hükümet, İşçi Par-tisi Hükümeti tarafından başlatılan ve günlük su tüketimini kişi

başına 155 litre ile kısıtlanmasını öngören Hedef 155 kampanyasına dönülmeyeceğini açıkladı. Su Bakanı Peter Walsh, Hedef 155 kampanyasına ihtiyaç olduğuna inanmadığını, buna karşılık Mel-bourne su tüketicilerinin sorumlu bir şekilde su kullandıklarının görüleceğini belirtti.

‘Su’da ferahlayabiliriz

Melbourne civarındaki barajlar ise son 10 yılın en yüksek

doluluk oranına ulaştı, Victoria Hükümeti, halen Kategori

2’de olan su kısıtlaması uygulamasını gözden geçirme

sinyali verdi.

Page 7: Yeni Devir Edition 106

706 EYLÜL 2 0 1 1

BAYRAM ŞENLİĞİ İÇİN TEBRİK

Kılıç Aslan Öz

Avustralya Milli Görüş Teşkilatları’nın geleneksel olarak tertip ettiği bayram şenliklerinden birini daha 3 ve 4 Eylül tarihlerinde yapıldı. Ramazan Bayramı toplumumuz tarafından coşkulu bir şekilde kutlanmış oldu. Toplum bireyleri her zaman olduğu gibi bu şenliğe de büyük teveccüh gösterdi. Binlerce insan Cumartesi ve Pazar günleri şenlik sahasına sahasına akın etti. Cumartesi yapılan açılış proğramına Federal ve State Parlamento mılletvekilleri, T.C. Başkonsolosluk Sosyal ve İdari Ataşesi , Hume belediye Başkanı ve Türk iki meclis üyesi, Türk cemiyet başkan ve idarecileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Proğramda konuşmacılar Milli Görüş Teşkilatları’nın yaptığı şenliğin katılım ve kapsam bakımından çok geniş olduğundan bahisle organizede emeği geçenleri tebrik ettiler.

Gerçekten Milli Görüş’ün yapmış olduğu bayram kutlamaları herkes tarafından takdirle karşılanıyor. Toplumun biraraya gelip bayramlaşmasını, görüşmesini saşlamak , gençlerin kaynaşmasını temin etmek, çocuklara sunulan oyuncak imkanları ile eğlenmelerini sağlamak son derece güzel hareketlerdir. Cemiyetlerin kiralamış oldukları çadırlarda yaptıkları satışlardan elde ettikleri gelirlerle yine toplumun hizmetine sundukları hizmetlerin az da olsa alt yapısını sağlamak açısından bu şenliklerin faydasını ayrı bir açıdan ele almak mümkündür. Zaman zaman bu bayram kutlama şenliklerini çok dar bir çerçeveden ele alarak eleştirenler oluyor. Kimisi şenlikler için “kebab festivali” diyebiliyor, kimisi İslam’a uygun olmadığından bahsediyor, kimisi de başka sebeblerden dolayı eleştiride bulunuyor. Ama insanların şenliklere olan katılımı ve memnuniyeti bu eleştiri sahiplerinin dikkatinden kaçıyor. Ya da eleştiri sahipleri toplumun dışında kalıyor. Şenliğin İslam’ın özüne uymadığından dem vuranlar bence önce kendi tavır ve davranışlarının İslam’a ne kadar uyumlu olduğuna gözatsınlar.” Kebab festivali”

vasıflandırmasıyla şenlikleri küçümsemeye çalışanlar hangi toplumun bireyi olduklarını düşünsünler. Bizim festivalde, bizim mutfağımızın lezzetleri değil de; başka bir mutfağın kültürümü yansıtılsın? Bir insan eğer bir eleştiri yapıyorsa neyi , nasıl ve niçin eleştirdiğinin farkında olsun. Yoksa kendi mantığının anlayamadığı konularda sadece eleştirmiş olmak için veya laf olsun kolay gelsin kabilinden eleştirerek kendi toplumuyla tazada düşmek tuhaf oluyor. Toplumun değerlerine sahip çıkıp, onların yaşaması ve yaşatılması hususunda emek sarfeden kurumlara söz söyleyebilmek için toplumun daha fazla takdirini kazanabilecek faaliyetlere imza atmak gerekir. Toplumdan uzak kalarak, toplumu küçümseyerek, toplumun teveccühünü gözardı ederek , yapılan işleri yok farzederek sadece eleştiren insanlar oturup kendi hallerini düşünsünler. Kim ne derse desin, Milli Görüş Teşkilatları Gençlik Kolu’nun organize ettiği bu Bayram Şenliği takdiri fazlasıyla haketti. Teşekkürler Milli Görüş Gençliğine ve bu şenliğe emeği geçen herkese.

Careful Removals0422 401 680

Hasan SamurP.O.BOX: 442DALLASVIC. 3047

BOOKINGS & INFORMATIONS

[email protected]

M e l b o u r n e , dünyanın en yaşanılabilir kenti seçil-di. “Economist Intelli-gence Unit” tarafından yayınlanan en son sıralamada dünyanın en yaşanabilir şehri seçilen Melbourne, aynı derginin daha önceki yıllarda yaptığı değerlendirmelerde de genellikle ilk 3 arasında yer alıyordu. Ancak Mel-bourne daha önce hiç ilk sırada yer almamıştı.

1946 yılında kuru-lan, Economist der-gisi için ekonomi ve iş alanlarında araştırmalar yapan ve merkezi İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan, “Economist Intelligence

Unit” Yaşanabilirlik Anketini yılda iki kez yapıyor.

Yaşama koşulları, si-yasi ve sosyal istikrar, suç oranı, sağlık hizmeti, kül-türel aktiviteler, çevre, eğitim ve altyapı gibi konular dikkate alınarak yapılan sıralamada, ilk 10 sırada şu şehirler yer aldı:1-Melbourne (Avus-tralya), 2-Viyana (Avusturya), 3-Vancouver (Kanada),4-Toronto (Kanada), 5-Calgary (Kanada), 6-Sydney (Avustralya), 7-Helsinki (Finlandiya), 8-Perth (Avustralya), 9-Adelaide (Avustralya), 10-Auckland (Yeni Ze-landa)

Listenin sonunda yer alan 10 şehir ise şöyle: 131-Dakar (Senegal), 132-Abidjan (Fildişi Kıyısı), 133-Tahran (İran), 134-Douala (Kamerun), 135-Karaçi (Pakistan), 136-Trablus (Libya), 137-Cezayir (Cezayir), 138-Lagos (Nijerya), 139-Dakka (Bangladeş), 140-Harare (Zimbabve).” Türkiye’den ise sadece İstanbul listede yer aldı. İstanbul “yaşanabilir” sıralamasında 109’uncu olarak, Bakü, Bangkok, Belgrad, Kuveyt gibi şehirlerin gerisinde, Ri-yad, Cidde, Mumbai, Kat-mandu, Taşkent, Kahire gibi şehirlerin önünde yer bulundu.

MELBOURNE

Her yıl yapılan değerlendirmede ilk 3 arasında yer alan Melbourne, nihayet

en yaşanılabilir kentler arasında zirveye çıkmayı

başardı. Listenin ilk 10’unda 4 Avustralya

Kenti bulunuyor

Daha iyisi yok!

Page 8: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 18

Piyasada umut ışığı

Avustralya İstatistik Bürosu’nun açıkladığı Temmuz ayı perakende satış rakamları, ekonomi çevrelerini az da olsa umutlandırdı. Büronun elde ettiği verilere göre Temmuz ayında perakende satışlar yüzde 0.5 oranında arttı. Buna karşın ekon-omistlerin beklentisi yüzde 0.3 büyüme yönünde idi.

Temmuz’da ar-tan harcama kalem-lerinin başında kitaplar, gazeteler, eğlence malzeme-leri ve tıbbi ürün-ler geliyor. Büyük mağazalar, kafeler ve restoranların satışlarında da yükseliş görünüyor. Buna karşın elbise, ayakkabı ve akse-

suvar perakendecileri bir ay daha düşen satışların endişesini yaşıyor. Bu tür ürünlerdeki gerileme Tem-muz ayında yüzde 4.2 oranında gerçekleşti.

Eyalet bazında Queensland dışındaki tüm bölgelerde perak-ende satışlar yükseliş trendinde. Queensland’daki gerileme oranı

Temmuz ayı perakende satış rakamları beklentilerin üstünde arttı. Birçok kalemde satışların artmasına rağmen

giyecek sektöründeki düşüş Temmuz’da da hız kesmedi

MUSTAFA İSLAMOĞLU

Servet mülkiyet değil emanettirKur’an’da sadece üç şey “Allah yolunda” (fî sebilillah) kaydı

düşülerek emredilir: Cihad, hicret, infak. Bu kayıt infakı bir yönüyle mali bir cihad kılarken, bir başka yönüyle metâ’dan na’îm’e hicret kılar. Metâ’ daim, sabit ve kâmil olmayandır. Na’îm ise metâ’ın tam tersine daim, sabit ve kâmil olan nimettir, yani cennettir.

İnfak’ın türetildiği nefeka kökü “elden çıktı, bitti, tükendi” manalarına gelir. İnfak terim olarak “yarar veren bir şeyi ona muhtaç olan biriyle karşılıksız paylaşmak” manasına gelir. Kelimenin geçişli (infak) olması, bir ‘öteki’ olmaksızın bu ibadetin gerçekleşemeyeceğine işaret eder.

İnfakın farz olanına zekât adı verilir. Zekât’ın ilk anlamı “artma ve çoğalma”, ikinci anlamı “arı duru hale getirme”dir. Zekât’ın Kur’ani açılımı, “artmak ve arınmak için ödenmesi gereken bedeli ödemek” demektir. Rasyonel matematiğe göre 40’tan 1 çıkarsa 39, iman matematiğine göre 40’tan 1 çıkarsa 400 kalır. Zekâtı verilen malın artışı, budanan çubuğun üzümündeki artışa benzer. Bu artış meyvenin artışıdır ve buna “bereket” adı verilir. İnfakın nafile olanına fıkıhta sadaka adı verilir. Sadaka, “doğruluk, dürüstlük, sadakat” demektir. Zaten sadakaya da, kişi Allah’ın verdiği servet emanetine “mülkiyet” olarak değil “emanet” olarak bakıp onu paylaştığı için “sadaka” adı verilmiştir. Zira serveti paylaşmak, emanete sadakat, onu biriktirmek ve hasislik yapmak, emanete ihanettir. İnfak’ın Ramazan ayına has olanına fıtr denilir. Fıtrat sadakası, yani zengin olsun olmasın, insanın “varoluş” infakı olduğu için bu adı almıştır. İnfak’ın sırf maldan yapılanına hayr denilir. Kur’an serveti “hayr” olarak isimlendirir. Bu, kadim mistik öğretilerin ve Hind fakirizminin savunduğunun aksine, Kur’an’ın servete özü itibarıyla şer değil bilakis “hayr” olarak baktığını gösterir.

İnfakı anlamanın ve sindirmenin yolu, vahyin inşa ettiği bir servet tasavvuruna sahip olmaktan geçer. Bu tasavvurun yaslanacağı akide de, tevhid akidesidir. “Mülk kimindir?” sorusuna Kur’an’ın defaatle verdiği cevap açıktır: Mülk Allah’ındır. Peki, ya mülkten insanın payına düşene ne demeli? Şu bir hakikat ki, bu pay insana emanet olarak verilmiştir. Zira insan bu cihana sahip olmak için değil şahit olmak için gelmiştir. Serveti imana şahit kılmak lazımdır. Bu ise, servete mülkiyet değil emanet gözüyle bakmakla gerçekleşir.

Kur’an servet konusundaki iki aşırı ucu da dışlar. Bunlardan birini Batı’nın “mutlak mülkiyet” anlayışına dayalı Kapitalizmi, ötekini ise Doğu’nun dünyayı bir günah sayan fakirizmi temsil eder. Serveti ferdin değil toplumun mülkü olarak gören Komünizm mahiyet itibarıyla Kapitalizm ile servete bakışta aynı gözede buluşurlar. Buluştukları o göze, servetin emanet değil mülkiyet olduğu fikridir. Servetin bireyin mi toplumun mu mülkiyeti olduğu tartışması tali bir tartışmadır. Vahyin sahibi, servetin belli ellerde temerküz ederek devlete dönüşmesine razı değildir (Haşr 7). Yığma arzusu, insanı “servete sahip” değil, “servete ait” kılmıştır. Servete ait olanın serveti olamaz. Zira ortada “sahip” denilecek bir özne kalmamıştır. Bunun en tipik örneği Kârun’dur. Kur’an Kârun tipini serveti emanet değil mülkiyet gören kişinin akıbeti bağlamında zikreder (Kasas 76-84).

Kur’an bazı mistik öğretilerin ve Hind fakirizminin tutumu olan dünyayı ve dünyalığı günah veya pislik gibi görme tavrını da reddeder ve servette denge yolunu gösteren şu duayı talim ettirir: “Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik güzellik ver, ahirette de iyilik güzellik ver!” (Bakara 201).

Servet konusunda bu dengeli tavrı, “el kârda gönül yârda” özdeyişi ifade eder. Bu yüzden işin sırrına erenler: “Ya Rab! Elimizde çok eyle, gönlümüzde yok eyle!” diye dua ederlermiş. Buna Efendimiz’in “Fakr övüncümdür” hadisi ile karşı çıkılabilir. Fakat “Kur’an akıldır, akıl Kur’an’dır” muhteşem tesbitinin sahibi olan Haris el-Muhasibi’nin büyük öğrencisi Cüneyd’e (ve daha başkalarına da) atfedilen şu fakr tarifi, meseleyi merkezine oturtmaktadır: “Fakr senin hiçbir şeye sahip olmaman değil, dünyalara sahip olsan da, hiçbir şeyin sana sahip olmasına izin vermemendir.” Dünyalık, Kur’an’ın buyurduğu gibi, insanın cevherini cürufundan ayıran bir ergitme potasıdır. Fitne, tam da bu demektir.

Kullukta yücelmenin (mirac) iki kanadı vardır: Biri kuldan Allah’a uzanan boyutu temsil eden namaz, diğeri kuldan kullara uzanan boyutu temsil eden infak. Bu çift kanat en güzel ifadesini Mâûn Sûresi’nde bulur. Şu âyet de bu hakikati ifade eder: “Namazı hakkını vererek kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler” (Hac 35).

İNFAK NİFAKIN PANZEHİRİDİR-1

yüzde 0.2 seviyesinde oldu. Ekonomistler, perakendecilerin ciddi oranlarda indirime git-mesinin, satışların beklen-tilerin üstünde artmasını sağladığını düşünüyor.

NAB Capital Baş Ekonomisti Rob Hender-son, perakendecilerin bu sonuç için sıkı çalıştığını belirterek, ‘Perakend-eciler fiyatları idiriyor-lar ve aslında bununla satış oranlarını arttırmayı başardıklarını görüyorlar’ dedi.

Ancak Henderson, arttışa rağmen satışların hala düşük olduğunu ileri sürdü. Ekonomist Henderson’a göre 12 aylık süre gözönüne alındığında sadece yüzde 1.4 olan perakende sek-töründeki büyüme hiç de yeterli değil.

AVUSTRALYA

Page 9: Yeni Devir Edition 106

906 EYLÜL 2 0 1 1

HABER

www.imageonehomes.com.au k.ahmet@ymail .com

Manager Director:Ahmet Kurtoglu: 0412 171 546

AMGT’nin Ramazan ayının son günü düzenlediği iftara toplumun farklı kesimlerinden 700’ü aşkın kişi katıldıRamazan ayı boyunca hayli

yoğun geçen iftar programları, Avustralya Milli Görüş Teşkilatları’nın İlim Koleji ile birlikte yaptığı ve 700’ü aşkın kişinin katıldığı program ile noktalandı. Melrose Resepsiyon’da verilen iftara Melbourne Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hüseyin Koç ile Türkiye’den misafir olarak gelen Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Saffet Köse de katıldı.

Farklı dernek, vakıf ve cemiyetlerin yönetici ve üyeleri ile tam bir harmoni havası içerisinde geçen iftar programında ev sahibi sıfatı ile Avustralya Milli Görüş Teşkilatları Başkanı Celal Varsan kısa bir konuşma yaptı. Varsan, Ramazan ayını hüzünlü bir şekilde uğurladıklarını belirtirken, mübarek ay içerisinde teşkilat olarak çok

önemli hizmetler yaptıklarını söyledi. Toplumun özellikle Somali’ye yardım toplanmasında gösterdiği hassasiyetten övgü ile bahseden Varsan, Ramazan ayında gerek fitre, gerek zekat gerekse de diğer yardım kalemlerinin Milli Görüş olarak yardıma muhtaç Müslümanlara ulaştırıldığını söyledi.

İftarda Din Hizmetleri Ataşesi Hüseyin Koç ile Profesör Saffet Köse de birer konuşma yaptı ve birlik ve beraberliğe vurgu yaptı.

Bu arada Ramazan ayı boyunca Milli Görüş faaliyetlerine veya diğer toplum hizmetlerine maddi-manevi destek veren kişi ve kuruluşlara da birer plaket verildi. Plaketler, Milli Görüş gençleri adına Mehmet Erbaşı’ya, Milli Görüş Sareera Gençlik adına Zeynep Sertel’e, Ramazan boyunca sahur

Ned Kelly’nin cesedi bulundu

1800’lü yıllarda çıkardığı isyan ile ülke tarihinin en teh-likeli eşkıyası olarak ün yapan ancak 1880 yılında infaz edilen Ned Kelly’nin cesedine nihayet ulaşıldı. Pentridge Cezaevi’nde bir tahta sandığın içinde bulu-nan iskeletten şüphelenilmesi ile başlatılan araştırma, bilim adamları ve doktorların katılımı ile tam 20 ay sürmüştü. Cesed-in Kelly’a ait olup olmadığının anlaşılabilmesi için, Ned Kelly’nin kız kardeşi Ellen’in to-runu olan ve halen Melbourne’da öğretmenlik yapan Leigh Olver’in DNA örneği alındı.

20 ay süren yorucu bir araştırma sonunda kemik parçalarının Kelly’a ait olduğu doğrulandı. Aslında Kelly’nin cesedinin Pentridge Cezaevi’nde olduğuna dair uzun yıllardır söylentiler dolaşıyordu. An-cak bugüne kadar söylentiler hiç bir zaman resmi ağızdan doğrulanmamıştı.

Kelly’nin kemik parçaları, 2009 yılında Pentridge

Adli Tıp uzmanları, Pentridge Cezaevi’nde bulunan insan iskeletinin Avustralya’nın ünlü isyancısı Ned Kelly’e ait olduğunu doğruladı

Cezaevi’nden çıkarılan diğer 33 ceset ile karışmıştı. Kelly’nin kafatası 1978 yılında Old Mel-bourne Gaol’dan, cam bir kutunun

içerisinde olduğu halde çalınmış ve bu, cesedinin bulunabilmesi için görevlileri harekete geçirm-eye zorlamştı.

Adalet Bakanı Robert Clark, Kelly’nin cesedinin bulunmasının hem Avustralya’da hem de dün-yada adli tıp yetkililerinin harika

bir başarısı olduğunu söyledi. Clark, 130 yıl önce infaz edilen, farklı yerlere götürülen, rastgele gömülen ve de kimlikleri hala bilinmeyen 33 kişinin kemikleri ile karışan bir kişinin cesedinin tespitinin inanılmaz bir olay olduğunu söyledi.

Çalışma, Victoria Adli Tıp Enstitüsü’nün Arjantin’de bulu-nan DNA Laboratuvarı ile birlik-te gerçekleştirildi. Çalışmaya tar-ihçiler, pataloglar, antropologlar, diş bilimciler, radyologlar, DNA uzmanları ve balistikçiler de da-hil oldu.

Kelly’nin cesedinin, bir grup ile birlikte idam edildiği Old Melbourne Gaol’dan 1929 yılında Pentridge Hapishanesi’ne transfer edildiği, 2009 yılında ise buradan çıkarıldığı belirtil-di. Kasım 2009 yılında Batı Avustralyalı Çiftçi Tom Baxter’ın Victoria Adli Tıp Enstitüsü’ne bulduğu bir kafatasını vermesi ve onun Kelly’e ait olabileceğini söylemesi ile birlikte soruşturma da resmen başlamış oldu.

Son iftar Milli Görüş’tenprogramları ile önemli bir toplum hizmeti yapan 3ZZZ Radyosu Türkçe Bölüm Koordinatörü

Mahmut Eren’e ve Milli Görüş’ün Sokak İftarı’na verdiği maddi destek nedeni ile Rüştü Şenol (Melbourne

Real Estate) ve Muhittin Tercan (Tek Foods)’a verildi.

* * *

Page 10: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 110 TÜRKİYE

12 Eylül darbesinin ürünü olan mevcut protokol listesi yeni baştan düzenlenirken, anamuhalefet lideri ile yargı

başkanları Genelkurmay Başkanı’nın önüne geçiyor.

Protokolde sivilleşme rüzgârı: Atatürk devrinin ‘reisler esası’na dayandırılan yeni listede Diyanet İşleri Başkanı ilk 10’a girecek.

Sivilleşme rüzgârında sıra resmi adı ‘Başkent Öndegelim Listesi’ olan devlet protokolüne geldi. 12 Eylül darbesinin ürünü olan mevcut protokol listesi yeni baştan düzenlenirken, anamu-halefet lideri ile yargı başkanları Genelkurmay Başkanı’nın önüne geçiyor.

Radikal’in haberine göre, yeni ‘öndegelim listesi’nin en büyük sürprizi de 51. sırada olan Di-yanet İşleri Başkanı’nın Kuvvet Komutanlarını atlayarak ilk 10’a girmesi olacak. AB normlarını esas alan Dışişleri, Diyanet İşleri Başkanı’nın yerinin yükseltilm-esinde Amerikan ve İngiliz din adamlarının ülkelerindeki pro-tokoldeki yerini ve Atatürk’ün ‘reisler protokolü’nü dikkate aldı.

Dışişleri Bakanlığı, 2009’dan beri AB başkentlerinde uygu-lanan protokol listelerini ve 11 Eylül 1980 gününe dek uygula-nan öndegelim listesini de dik-kate alarak hazırladığı ‘Başkent Öndegelim Listesi Taslağı’nı Çankaya Köşkü’ne göndermişti. Üzerinde çalışılan yeni listenin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri öncesinde tamamlanıp Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanması hedefleniyor.

Yeni protokol düzeninde genelkurmay başkanı 3. sıradan iniyor ve anamuhalefet ve yargının başkanlarının ardından geliyor. Kuvvet komutanları, oramiral, orgeneral ve korgen-eraller listenin üst sıralarındaki yerlerini kaybediyor. Yeni oluşturulan Bakan Yardımcılığı listeye girerken, müsteşarlar üst

sıralara çekiliyor.Eğer yetişirse, bu Cumhuriyet

Bayramı törenlerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, TBMM Başkanı Ce-mil Çiçek ile Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın hemen arkasında ola-cak. Genelkurmay Başkanı Orgen-eral Necdet Özel ilk 10’da altlara inercek. Yeni listeyi hazırlayan üst düzey bir yetkili, “Anamuhalefet liderlerinin bugüne dek bu düzeni talep etmemesi, Genelkurmay’ın arkasında olmaya itiraz etmemesi ilginçti” yorumunu yaptı.

Mevcut liste, 12 Ey-lül 1980’deki askeri darbenin ardından oluşturulmuş, askerl-erin listenin ‘önünde gelmeye’ başlamıştı. Yeni çalışmada ise askeri darbe öncesinde uygula-nan protokol düzeni, Avrupa ül-kelerinin devlet protokol listeleri ve Atatürk döneminde uygulanan protokol düzeni dikkate alındı.

Atatürk, protokol düzenini ‘Reisler Esası’na dayandırmıştı. TBMM reisi, Hükümet reisi, Ordu Reisi, Yargı reisi ve Diyanet Reisi, Atatürk’ün hemen sol-unda yeralıyordu. Ancak Diyanet İşleri Başkanı’nın protokoldeki yeri yıllar geçtikçe daha da ger-ilere gitti ve 12 Eylül darbesinden sonra Diyanet İşleri Başkanı 51. sırada yer alabildi.

Yeni ‘önde gelim’ listesinde Diyanet İşleri Başkanı’nın Kuvvet

Komutanlarının önüne geçmesi, liste planlandığı gibi kabul edil-irse, ilk 10’da yer alması bekleni-yor.

Halen yürürlükte olan pro-tokol listesinde Genelkurmay Başkanı listenin 3. sırasında yer aldı.

1. TBMM Başkanı 2. Başbakan 3. Genelkurmay Başkanı 4. Ana Muhalefet Partisi

Başkanı 5. Eski Cumhurbaşkanları 6. Anayasa Mahkemesi

Başkanı 7. Yargıtay Birinci Başkanı 8. Danıştay Başkanı 9. Bakanlar Kurulu Üyeleri 10. Kuvvet Komutanları (Ka-

ra-Deniz-Hava-Jandarma) 11. Orgeneraller ve Orami-

raller 12. YÖK Başkanı 13. TBMM Başkan Vekilleri 14. TBMM’de Grubu Bulunan

Siyasi Partilerin Genel Başkanları45. Türkiye Bilimler Akad-

emisi Başkanı 46. Merkez Bankası Başkanı 47. Rekabet Kurulu Başkanı 48. Başbakanlık Özelleştirme

İdaresi Başkanı 49. Sermaye Piyasası Kurulu

Başkanı 50. TBMM Genel Sekreteri 51. Diyanet İşleri Başkanı81. Sivil ve Askeri Dernek

Başkanları

BDP’den boykota devam kararı

BDP 2. Olağan Kongresi’nden “Meclis’te yemin etmek için gerekli koşullar oluşmadığe” gerekçesiyle boykota devam etme mesajı çıktı. Selahattin Demirtaş, Öcalan ile görüşülmesini

istedi.Barış ve Demokrasi Partisi

(BDP) 2. olağan kongresi toplandı. Kongre salonuna “Demokratik özerklikle demokratik cumhuriyeti selamlıyoruz”, “Kadının özgürlük mücadelesini yükseltelim”, “Askeri ve siyasi operasyonlara son”, “AKP öldürüyor” pankartları asıldı. Ayrıca Kürtçe, Zazaca, Ermenice ve Süry-anice pankartlar da dikkat çekti.

Kongre salonuna Hakkari Çukurca’da canlı kalkan yürüyüşü sırasında öldürülen BDP’li Van İl Genel Meclisi Üyesi Yıldırım Ayhan, 1993 yılında öldürülen DEP milletvekili Mehmet Sincar, 1982 yılında cezaevinde kendini yakan PKK’lı Mazlum Doğan ve 1996’da Çanakkale cezaevinde aynı eylemi gerçekleştiren Sema Yüce’nin yanı

sıra 1968 kuşağının devrimci önder-leri Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya’nın posterleri asıldı. BDP’nin 2. olağan kongres-inin Yıldırım Ayhan’a adandığı be-lirtildi.

12 Haziran’da BDP’nin desteğiyle seçilen milletvekill-eri, Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak’ın öncülüğünde hep be-raber salona girdi. Milletvekill-eri, partililerin yoğun alkış ve tezahüratları altında tribünleri selamladı. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak’ın

isimlerinin anons edilmesinin ardından da salondan yoğun alkış ve tezahürat yükseldi.

Divan başkanlığına seçilen Os-man Özçelik, konuşmasını önce Kürtçe, sonra Türkçe yaptı. Özçe-lik, BDP’nin 2. olağan kongresinin, partinin bütün Türkiye sathında saygıdeğer bir parti haline gelm-esi ve daha geniş halk kitlelerinden destek alması açısından önemli bir kongre olmasını umduğunu belirtti.

Kongre gündeminin okunmasının ardından “Özgür-lük, barış ve devrim mücadeles-inde şehit düşenler” anısına saygı duruşunda bulunuldu. Bu sırada ayağa kalkmayan bazı gazetecilere bir grup BDP’li tepki gösterdi.

Demirtaş, kongrenin özellikle

barışın sağlanması ve demokrasi-nin kurumsallaşması mücadeles-inde BDP’den yüksek beklentilerin olduğu bir dönemde toplandığını belirterek, “Temsili demokrasilerin, demokrasi adına büyük sorunlara yol açtığı gerçeğinden hareketle, her yerde en fazla katılımcılığı ve doğrudan demokrasiyi hayata geçirmenin formüllerini üretmek zorundayız. Bu nedenle, Demokra-tik Özerklik olarak tanımladığımız yönetim ve toplumsal örgütlenme modelini ulaşabildiğimiz her yerde inşa etmeliyiz” dedi.

* * *

Devlet protokolü değişiyor

Page 11: Yeni Devir Edition 106

1106 EYLÜL 2 0 1 1

ABD Avrupa Komutanlığı (EUCOM), 2012’nin başlarında İsrail ile ‘Juniper Cobra’ ortak füze savunma tatbikatı gerçekleştirecek. Bu tatbikat ABD ve İsrail askerler-

Türkiye, İsrail ile askeri işbirliğine zorlanacak mı?

Türkiye’nin yerleştirilmesini kabul ettiği füze kalkanı sisteminin ileride Türkiye, ABD ve İsrail ortak tatbikatlarına yol açabileceği belirtildi.

inin koordinasyonu arttırmayı ve ellerindeki füze savunma sistemlerini ileriye dönük olarak daha iyi entegre etme-lerini amaçlıyor.

Habertürk’ün haberine

göre tatbikat beş sen-edir, İsrail Hava Kuv-vetleri Savunma Dairesi, ABD Füze Savunma Dairesi ve ABD Avrupa Komutanlığı(EUCOM) ortaklığıyla yapılıyor. 2012’deki tatbikatın iki ülke arasında bu za-mana kadar yapılan en gelişmiş ve en geniş çaplı tatbikat olacağı söyleniyor.

Bu tatbikatı füze kalkanı sisteminin yerleştirilmesini kabul etmes-inden sonra Türkiye adına ilg-inç kılan unsurlardan biri de, Türkiye’ye yerleştirilecek füze kalkanı sistemi savunmasının bir unsuru olduğu söylenen ABD Deniz Kuvvetlerine ait gemilerden atılan Aegis Ballistic Füze Savunma sis-temlerini de kapsaması. Bir diğeri ise İsrail’de Türkiye’ye konuçlandırılacağı söylenen AN/TPY-2 füze savunma sis-teminin bulunuyor olması.

ABD ise ABD Avrupa Komutanlığını da devr-eye sokarak sadece İran’ı ve Ortadoğu’yu içermeyen daha geniş bir füze kalkanı oluşturmaya çalışıyor. Bu tip bir sistemin mümkün olduğunca

kusursuz çalışabilmesi için ise parçaların birbirine iyice en-tegre edilerek büyük bir koor-dinasyon içinde ortak hareket etmek gerekiyor. Bu yüzden de bu amaçla yapılacak tatbikatlar ön plana çıkıyor.

Juniper Cobra dışında ABD ordusu Mayıs 2012’de İsrail ve ABD arasında iki ülke tarihindeki en büyük ortak tatbikatlardan birinin gerçekleştirileceğini açıkladı. Right Side News’e göre, Austere Challenge(Zorlu Görev) adlı bu tatbikatta ABD’nin komuta merke-zleri ve Almanya’daki ABD Avrupa komutanlığı(EUCOM) karargahlarındaki komuta merkezi tesisleri ön planda ola-cak. Tatbikatın nihai hedefi ise

gelecekte Ortadoğu’da büyük çaplı bir çatışma söz konusu olduğunda ortak kuvvetlerin kuruluşuna ön ayak olmak olarak açıklandı.

Bu gelişmeler düşünüldüğünde ,Türk iye nerede duruyor?,füze kalkanı sistemi devreye girdiğinde sorumlulukları neler olacak? İleride bu tip tatbikatlarda bu-lunmak gibi bir yükümlülük içine girecek mi? İsrail ile neredeyse kopma noktasına gelen diplomatik ilişkiler ve askeri işbirliğinin sıfıra indiği düşünüldüğünde füze kalkanı sisteminin yerleştirilmesi dolayısıyla ABD’den İsrail ile ilişkilerini iyileştirmesi yönünde bir baskı gelecek mi?, gibi sorular öne çıkıyor.

CHP’de Ankara krizi büyüyor

CHP’de Ankara delegesinin olağanüstü kongre için topladığı imzalar geri çekilemiyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkındaki iddialara rağmen ikinci kez il başkanlığına atadığı Tarık Şengül’ün istifasına rağmen olağanüstü kongre için imza to-playan Ankara delegesi, Genel Merkez tarafından imzalarının geri çekilmesi konusunda iknaya çalışılıyor.

Bugün’ün haberine göre, an-cak 2005’te eski Genel Başkan Deniz Baykaldöneminde yaşanan benzer süreçte Yargıtay Cum-huriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi’nin tartışmaya son noktayı koyduğu ortaya çıktı.

Başsavcılık ve ardından Yük-sek Mahkeme’nin, imzaların geri çekilmesinin hukukenmümkün olmadığı yönünde CHP’ye iti-razda bulunduğuna dikkat çekil-di. Bu nedenle Genel Merkez’in imzaları geri çekme formülü sona erdi.CHP Ankara İl Başkanlığı merkezli tartışmalarda ilginç bir ayrıntı ortaya çıktı.

Ankara örgütü, Şengül’ün istifasına ve Bülent Ecevit’in Genel Başkanlığı döneminde 1974-1978 yılları arasında CHP Gençlik Kolları Başkanlığı görevinde bulunan Zeki Alçın’ın atanmasına rağmen olağanüstü kongre talep etmişti.

Ankara örgütü 396 imza to-playarak Genel Sekreterlik’e iletti. Tüzük gereği olağanüstü kongre için 310 imza yetiyor. İmzaların geçen hafta Genel Merkez’e verilmesine rağmen delege imzaların geri çekilmesi konusunda iknaya çalışılıyor. An-cak bu noktada 2005’te, Şişli Bel-ediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün genel başkan adaylığı sürecinde Yargıtay Başsavcılığı ve Anaya-sa Mahkemesi’nin kararları, imzaların geri çekilmesine imkan

vermediğini ortaya koydu.Anayasa Mahkemesi’nin

kararının yerine getirilmemesi ihtar ve Hazine yardımının kısmen veya tamamen kesilmesi sonuçlarını doğurduğu için parti yönetimi, Ocak 2005’te seçimli olağanüstü kurultay kararı aldı. 29-30 Ocak 2005’te bu sürecin ardından gerçekleşen 13. olağanüstü ku-rultayda, sandalyeler havada uçuşurken Deniz Baykal, Mustafa Sarıgül’e karşı genel başkanlığa yeniden seçilmişti. İmzalar konu-sunda 7 yıl önce yaşanan bu yargı süreci, Kılıçdaroğlu yönetiminin imza çekme girişimini sona erdirdi.

İmzaların geri çekilmesinin yanı sıra Tarık Şengül’ün yerine atanan Ankara İl Başkanı Zeki Alçın da örgütün tepkisini dindirmedi. An-kara delegesi, olağanüstü kongre talebini halen koruyor. Bu nedenle geçen hafta imzaları alan Genel Merkez’in bu tarihten itibaren işleyen 45 günlük süre içinde kon-greyi toplaması bekleniyor.

Sarıgül’e destek veren del-egeler, olağanüstü tüzük kurultayı için imza toplayarak Genel Merkez’e iletmiş, Baykal yönetimi ise imzalarını geri çekmeleri ko-nusunda iknaya çalışmıştı. CHP Genel Merkezi, muhaliflerin tüzük değişikliği için olağanüstü kurultay çağrısına imza veren delegelerin bazılarının imzalarını çektiği ger-ekçesiyle, kurultay yapılmayacağını da kamuoyuna açıklamıştı. Bu-nun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet başvuruları yapılmış, Başsavcılık, 30 Tem-muz 2004’te CHP’ye gönderdiği 5 sayfalık yazıda, kurultay çağrısı yapıldığında hukuki sonuç doğurduğuna işaret etmişti.

Ancak CHP, Başsavcılığa tüzük kurultay tarihini bildirmemişti. Bu-nun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP’ye ihtar verilm-esi istemiyle 18 Ekim’de Anaya-sa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Anayasa Mahkemeside imzaların “kolektif iradeyi temsil ettiği, tek tek geri çekilmesinin söz konusu olmadığı, bu nedenle kurultay toplanması gerektiği” yönünde ka-rar almıştı.

HABER

YAŞ öncesi emekliliğini isteyen eski Genelkurmay Başkanı Koşaner’e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı, büyük yankı uyandırdı. Emir-komuta

birliğinin sağlanamamasından yakınan Koşaner birçok itirafta bulunuyor.

ACI İTİRAFLAR... Dailymotion.com adlı internet sitesine düşen kayıtta,

çarpıcı itiraflar yer alıyor. Buna göre, terörle mücadelede başarısız olunmasının sebepleri üzerinde duran döne-min Genelkurmay Başkanı, emir-komuta birliğinin sağlanamamasından yakınıyor. Eğitim zafiyeti sebebi-yle terörist zannedilerek kendi askerimizi vurduğumuzu kaydediyor. Kurmaylarıyla konuştuğu anlaşılan Işık Paşa, Hantepe’de yaşanan Heron skandalına da değiniyor. Baskının canlı izlendiğini, buna rağmen müdahale edilemediğini itiraf ediyor. Karakolların çevresinde kontrolsüz mayın döşendiğini belirtirken, bunları sivil-lere söyleyemediklerinin altını çiziyor. “Geçen seneden beri bu işi daha mantıklı yapmaya karar verdik.” diyen Koşaner, her şeyin yasal zemine oturtulmasını istiyor: “Herkesin gözü üzerimizde. Kızıyoruz mızıyoruz ama yasalarımız gerekli yetkiyi veriyor. EMASYA’dan sonra yeni protokol hazırlıyoruz.”

YAŞ öncesi emekliliğini isteyen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen ses kaydı büyük yankı uyandırdı. dailymotion.com adlı internet sitesinde yayınlanan kayıtta Koşaner, çok önemli özeleştirilerde bulunuyor. Karakolların çevresinde kontrolsüz mayın döşendiğini belirtirken, bunları sivil-lere söyleyemediklerinin altını çiziyor. İşte Koşaner’e ait olduğu ileri sürülen ses kaydından bazı bölümler: “Adam gidiyor basıyor bilmem ne yapıyor. Haberimiz yoktu. Bunları kim döşemiş, biz. (Subay: Evet komutanım) Biz. Şimdi ben desem ki yetkililere ‘yav bizimkiler mayın döşemişlerdi 10 sene evvel 20 sene evvel, başıboş bırakıp gitmişler’. Ne derler? Döşerken aklınız nerdeydi derler.

Maalesef döşeyen yine biziz di mi? (Subay: Evet efendim)

“Bizi sıkıntıya sokan konulardan bir tanesi emir-komuta birliğini bazen sağlayamıyoruz. İHA’dan görüntü almak gibi büyük bir nimet var. Büyük bir imkan var. Olayın olduğu yere süratle bir İHA’yı getirip masamızın başından ekrandan adım adım görebiliyoruz, öyle mi? Görebiliyoruz. İHA’dan görüntü gören komutan mutlaka operasyona müda-hale edip sevk idare etmeli. Neden bunu söylüyo-rum. Önümüzde örneği var. İşte bu Hantepe olayında operasyon yapan komutan daha doğrusu sorumlu komutan 1. Komando Tugay komutanıydı ve kendisi arazideydi. Ama ekrana bakan komutanlık civardaki komutanlığımız ona müdahale etme yetkisi yoktu. Böylece bir koordinesizlik oldu, zamanında müda-hale edemedik. İkinci önemli konu arkadaşlar küçük birlik seviyesinde sevk ve idarede çok zayıfız.”

“Eğer sağlam duramazsak, tutamazsak birliğimizi görevinin başında gerisi çorap söküğü gibi gider. Çatışma anında tim komutanlarımız mevziye silahını bırakıp kaçıyor. 2 terörist 30 askerimizi kaçırıyor. Yav rezalet. Benim tim komutanı, unsur komutanı diye koyduğum arkadaşım önce mevzide silahını bırakıp da kaçarsa biz bu işi yürütemeyiz. Biz bu eğitimi yapmamışız demektir. Rütbesi de var kol-unda. O orda silahını bırakıp da mevziden kaçarsa tabii ki mevzimiz çöker, tabii ki zayiat veririz. Ola-cak şey değil. Neden? Sevk ve idare edemediğimiz için timimizi. (...)

Page 12: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 112

Muammer Kaddafi her zaman olduğu gibi yine meydan okudu.

Merkezi Suriye’de bulu-nan uydu kanalı Arrai’den alt yazı şeklinde mesajı yayınlanan Kaddafi, yandaşlarına ‘direnişe devam’ çağrısında bulundu.

‘’Sesimi duymasanız bile direnişe devam edin’’ diyen Kaddafi, NATO ve muhal-ifler arasında fikir ayrılıkları

bulunduğunu öne sürerek ‘tes-lim olmayacağını ve savaşı sürdüreceğini’ söyledi.

Libya’da muhaliflerin Trablus’un kontrolünü ele geçirmesinden sonra nerede olduğu bilinmeyen Muam-mer Kaddafi, televizyon kanalı tarafından daha sonra sesli olarak yayınlanacağı duyrulan mesajında şunları keydetti:

“Savaşmaya devam edeceğim. Teslim olmayacağım, uzun bir savaş olacak ve Libya alevler içinde kalacak. Pes etmeyeceğiz, biz kadın değiliz.”

Bu arada muhaliflerin Kaddafi’yi bulma çabaları da sürüyor. Muhalifler, Muammer Kaddafi’nin başkent Trablus’un 150 kilometre güneydoğusundaki çöl kasabası Beni Velid’de saklandığını tahmin ediyor.

Bu arada Muammer Kaddafi yandaşlarının, Mısır ve Cezayir’e kaçtıkları bildirildi.

El Arabiya televizyonunda yayımlanan habere göre, Libya Ulusal Geçiş Konseyi, Kaddafi’ye bağlı üst düzey yetkililerin, Mısır ve Cezayir’e kaçtıklarını açıkladı.

Haberde, ülkeden kaçan yet-kililer arasında Libya Petrol Bakanı Omran Abukraa ile El Tayyip El Safi adında bir yetkilin-in de bulunduğu belirtildi. Tunuslu resmi bir kaynak, 20 Ağustos’ta Abukraa’nın Tunus’ta olduğunu bildirmişti.

* * *

DÜNYAMuammer Kaddafi’nin ‘direnişe devam’ çağrısı, Suriye’den yayın yapan bir

televizyıonda alt yazı olarak geçti.

KADDAFİ PES ETMİYOR

WikiLeaks’te yayımlanan yeni belgelere göre, Azerbaycan’ın Türk dizilerine yönelik ambargosunun nedenin başörtüsü sorunu

olduğunu kanıtladı.

Azerbaycan Türk dizilerini neden

yasakladı?

Azerbaycan’da Türk diziler-inin yasaklanma nedeninin, bugüne kadar açıklanandan farklı olduğu ortaya çıktı.

Hürriyet´in haberine göre, 2008 yılı sonunda, Azerbaycan’ın RTÜK benzeri kurumu Mil-li Radyo Televizyon Şûrası, “televizyonlarda dizi, film ve programların Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanması” kararı almış, Türk dizilerini de bundan muaf tutmamıştı.

Özel televizyon yetkili-leri de, Türkiye Türkçesiyle il-gili konunun net olmadığına işaret edip, durum açıklığa kavuşturuluncaya dek Türk dizilerinin yayımlanmayacağını duyurmuştu.

WikiLeaks’te yayımlanan yeni belgeler, Türk dizilerine yönelik ambargonun kaynağının, doğrudan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev olduğunu gösterirken, esas nedeninse başörtüsü sorunu olduğunu kanıtladı. ABD Bakü

Büyükelçiliği’nce hazırlanan 23 Ocak 2009 tarihli krip-toda, ABD’li yetkiliyle Aliyev arasında yapılan görüşmenin özetine yer veriliyor.

‘Başörtüsünden rahatsızız’Aliyev bu görüşmede,

Türk dizilerine yönelik am-bargonun, “İslamcılık” korku-sundan kaynaklandığını söyley-erek, dizilerde kadınların başörtüsüyle gösterilmesinin, kendilerini rahatsız olduğunu aktarıyor.

Belgede, Aliyev’in şu sö-zlerine doğrudan atıf yapılıyor: “İranlılar, kadınlarını kapatırken gülüyoruz; ama insanlar Tür-klerin de kadınlarını kapattıkları görülürse bu ciddiye alınabilir.”

Aynı belgeye göre Aliyev, televizyon yöneticilerinden “gayrıresmi bir istek”te bulu-narak, bundan sonra yayınlara başörtülü kadınların davet edilmemesini talep etmiş.

* * *

New York Times’ın haberine göre Beyaz Saray, Mahmud Abbas’a BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in devlet olarak tanınması için

yapılacak bir oylamada veto edeceğini açık bir dille ifade etti.

ABD’den Filistin’e vetoObama yönetiminin, Filis-

tin lideri Mahmud Abbas’ı 20 Eylül’de yapılacak BM Genel Kurul toplantısında devlet olarak tanınma talebini gündeme get-irmemeye ikna etmek adına, tara-flara yeni bir barış görüşmeleri teklifi sunduğu ifade edildi.

New York Times’ın haberine göre Beyaz Saray, Abbas’a BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in devlet olarak tanınması için yapılacak bir oylamada veto edeceğini açık bir dille ifade etti.

Ancak, ABD’nin BM Genel Kurulu’nda Filistin’in statüsünü oy kullanmayan gözlemci “bünye”den, oy kullanmayan gö-zlemci “devlet”e yükseltilmesini engelleyecek blok oy desteğine sahip olmadığı belirtiliyor. Statü değişikliğinin gerçekleşmesi durumunda Filistinliler BM’nin kurumlarına katılabilecek, Uluslararası Suç Mahkemesi’nde

İsrail’e karşı açılacak davalarda eli güçlenecek.

Üst düzey yetkililer, Obama yönetiminin sadece veto hamles-inden değil, ancak sembolik önemi olan Genel Kurul oylamasından da kaçınmak istediğini belirtti. Zira böyle bir oylama yapılması duru-munda ABD birkaç devlet dışında muhalefette tek başına kalacak.

Adlarının açıklanmasını iste-meyen yetkililer, her iki durumda da Filistin topraklarını ve Arap dünyasını yeni bir öfke dalgasının sarmasından endişe edildiğini be-lirtti. Böyle bir durumda Başkan Barack Obama ya Filistinlilerin hayallerini suya düşürmek ya da

İsrail’in ve ABD’deki destekçiler-inin tepkisini çekmek zorunda kalacak.

Türkiye, Filistin Yönetimi’nin BM’deki çabalarına destek veren en önemli ülkelerden biri. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere, Ankara’nın bir süredir bu konuda üçüncü ülkeler nezdinde girişimlerde bulunduğu ifade ediliyordu. Son olarak geçtiğimiz günlerde, BM Mavi Marmara soruşturma komisyo-nunun raporunun açıklanmasının ardından yükselen tansiyon sonu-cunda, Türkiye’nin 20 Eylül’de yapılacak oylamada kritik rol oynaması bekleniyor

Kırgızistan’da cumhurbaşkanı adaylarının, zorunlu olan dil sınavı 7 Eylül’de başlıyor.

Cumhurbaşkanı adaylarının dil

sınavıKırgızistan’da 30 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerine

katılacak adayların dil sınavı 7 Eylül’de başlıyor. Kırgızistan yasalarına göre cumhurbaşkanı adayının seçime katılabilmesi için dil sınavını başarıyla geçmesi gerekiyor.

7 Eylül’de başlayacak sınavda Kırgızistan Merkez Seçim Komitesi (MSK) tarafından belirlenen ve ülkenin önde gelen dilcilerinden oluşan 12 kişilik bir grup görev alacak. Sınavın jüri üyeleri, cumhurbaşkanı aday adaylarını sözlü ve yazılı şekilde sınava tabi tutacak. Adayların seçime katılabilmeleri için dil sınavını başarıyla geçmeleri gerekecek. Dil sınavını geçemeyenler cumhurbaşkanı seçimi yarışına da veda etmiş olacak.

Bu arada 2 milyon 800 bin dolayında kayıtlı seçmenin olduğu ülk-ede adayların dil sınavına katılmaları için MSK hesabına 100 bin som (yaklaşık 2 bin 250 dolar) teminat yatırması gerekiyor. Bu miktarı il-gili hesaba yatırmayan adaylar dil sınavına alınmayacak. MSK basın merkezi 3 Eylül itibariyle seçime gitmeye karar veren ve baş vuruları kabul edilen 78 adaydan sadece 13’ünün gerekli ücreti yatırdığını açıkladı. İlgili ücretin 10 Eylül’e kadar yatırılması gerekiyor.

Öte yandan daha önce 80 olarak açıklanan aday başvuru sayısının iki adayın çekilmesiyle 78’e düştüğü belirtildi. Bu adaylardan 17’si si-yasi partilerden olurken 61’i bağımsız. 30 Ekim’de yapılacak seçimin propaganda çalışmalarının ise 25 Eylül’de başlaması bekleniyor.

Page 13: Yeni Devir Edition 106

1306 EYLÜL 2 0 1 1

’den $25 ve üstü alış veriş yapan herkese benzin’in litresinde ¢4 indirim vardır

770 Pascoe Vale Rd. GlenroyTel: (03) 9304 25 80

25 Keilor Melton Hwy, Tailors LakeTel: (03) 9390 90 00

OPEN 24 HOURSCONVEINCE STORE FOR ALL NEEDS

ÖMER GÜLTEKİNMEHMET YILMAZ

795 Mt Alexander RdMoonee Ponds VIC 3039

Page 14: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 114

ASYA MUTFAĞININ SEÇKİN ÖRNEKLERİ:

* Her çeşit noodle* Teriyaki* Satay* Çorba çeşitleri* Deniz ürünleri* Asya Pilavı* Salata çeşitleri

Ürünlerimiz HELAL’dır.

ÇİN VİETNAM TAYLAND MALEZYA MOĞOLİSTAN

Broadmeadows Alışveriş Merkezi’nde, Coles ve

Hoyts Cineması’nın arasındayız.

The Taste Of LebanonCountry Style

Meadow HeightsClassic

Lebanese Bakeryph: 9309 8206

19/A Meadow HeightsShopping Centre

Pre-Order Pick Up

İbrahim AYGÜNDirector

P.O.BOX 435 SOMERTON, VIC. 3062Tel: 0419 001 797 Fax: (03) 9305 1515

Email: [email protected]: http://www.ıaelectrıcs.com.au

Page 15: Yeni Devir Edition 106

1506 EYLÜL 2 0 1 1

55 Paringa Blvd. Meadow Heights Shopping Centre, Meadow Heights,

VIC 3048Tel: (03) 9309 8012

Necmi UysalShop 14C, 560 High StEpping VIC3076Tel:(03) 9401 5999 Fax: (03) 8401 4666

Shop 3, 22-36 Reservoir Drv.Coolaroo VIC 3048Tel: (03) 9308 6533

Email: [email protected]: http://www.nuliving.com.au

Page 16: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 116

Teknoloji Köşesi - Youtube Paylaşım Portalının Sırları

Page 17: Yeni Devir Edition 106

1706 EYLÜL 2 0 1 1

SAREERA GENÇLİK

REMINDERS FOR A SUCCESSFULL LIFE

Safiye Aytekin

They have received their books in their right hands. They have passed all of their questioning, and by the Mercy of Allah, have been granted Jannah.

They arrive at the gates of Paradise, of which there are eight. There, they are greeted:

“And those who feared their Lord will be led to the Garden in crowds until behold, they arrive there. Its gates will be opened, and its keepers will say, ‘Peace be upon you! Well have you done, so enter it, abiding in it eternally.’” (Quran, 39:73).

They enter into Paradise, and stare around in amazement. The statement of Allah comes to their minds:

“I have prepared for my righteous servants what no eye has seen and no ear has heard, nor has it occurred to the human heart” (Bukhari and others).

They instinctively know where their new residence is. They arrive at their mansions – made of bricks of gold and silver held together by cement made of musk. There are rivers flowing beneath their houses, upon which they can walk. They can smell a beautiful scent, a scent coming from the soil of Jannah. Upon closer inspection, they realise that the soil is pure white musk. The pebbles of this amazing place are made of pearls and diamonds, the trees are made of gold and silver.

They find that the things in Jannah resemble those in the dunya, but only by name; they are different in both quality and quantity. The inhabitants of Paradise are served by beautifully dressed, smiling youth. There is no sleeping here; there is no sun or moon. They notice some rivers. They begin to drink from them. These rivers are:

“…rivers of water, incorruptible; rivers of milk of which the taste never changes; rivers of wine, delicious to those who drink; and rivers of honey, pure and clear.” (Qur’an, 47:15).

Then the inhabitants of Jannah look down at their

THE ULTIMATE DESTINATION

new adornments – bracelets of gold, silver and pearls, garments of fine silk and heavy brocade (Quran, 22:23-24, 18:31, 76: 21). They smile as they recall the incident where the Prophet (peace be upon him) was given a silken garment whose beauty and delicacy had astonished the people. He (peace be upon him) had informed them that: “No doubt, the handkerchiefs of Sa’d bin Mu’aadh in Paradise are better than this.” (Bukhari).

They remember acting upon what they had been taught in the dunya – they recall asking Allah for His Jannah, as they had been taught by the best of creation (peace be upon him). They remember reciting SubhanAllah, Walhamdulillah, WalailahilAllah, Wallahu Akbar for a tree to grow for them in Jannah. They remember saying Lahawla walaa quwwata illa billah for the treasures of this amazing place. They remember praying their sunnah prayers in hope of increasing their property here. As they remember, another smile forms across their faces, and they utter, “Alhamdulillah”.

May Allah guide us always on the Straight Path, and may He reward us all with the highest level of Jannah.

* * *

YOU CAN CHANGE THE WORLD

Teknoloji Köşesi - Youtube Paylaşım Portalının SırlarıBilindiği üzere YOUTUBE (www.youtube.com) günümüzün internetteki en

popüler video paylaşım merkezi durumundadır. Her dakika youtube paylaşım sitesine aşağı yukarı yirmi saatlik video aktarımı gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte videoların internet üzerinden tekrar tekrar izlenilmesi, internetten indirim (download) hakkını hızlı oranda düşürmektedir. Beğendiğiniz videoları bilgisayarınıza indirerek bu problemi ortadan kaldırabilirsiniz. Bunu yapmak için de bir çok program ve yöntem mevcuttur. Fakat, bu yazımızda sadece bir kaç yöntemi sizlerle paylaşacağız.

Youtube web sitesinden istediğiniz videoyu üçüncü parti siteler aracılığıyla indirebilirsiniz. Bunlardan www.keepvid.com veya www.zamzar.com ‘u örnek olarak verebiliriz. İndirmek istediğiniz videonun adres çubuğundaki URL adresini, indirmek istediğiniz formatı ve e-mail adresinizi girerek herhangi bir videoyu kolayca elde edebilirsiniz.

Page 18: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 118

SYDNEY’DE RAMAZAN COŞKUSU BÖYLE GEÇTİ

SYDNEY HABER

NSW Sydney Milli Görüş Teşkilatları tarafından düzenle-nen ‘Ramazan iftar programları ve Kültür Etkinlikleri’ Guildford Camii’nde Ramazan ayı süresince aralıksız olarak yoğun katılımlarla gerçekleştirildi.

Her akşam “Bir Kardeşten, Diğer Kardeşlere İftar

Programları”…Ramazan ayı boyunca her akşam

iftar programları gerçekleştirildi.

İftar programları vesilesiyle kardeşlik iklimi Ramazan’la yeniden canlandırılmaya çalışıldı. Her akşam bir hayırseverin sponsorluğunda düzenlenen if-tar programına Sydney toplumu-nun herkesiminden misafirler, hanımlar, erkekler, gençler ve öğrenciler katıldı.

Türkiye’den gelen Ali BEDİR Hocaefendi ile Ramazan Soh-

betleri..Guildford Camiinde ter-

avih namazında önce başlayan Ramazan sohbetlerinin yanı sıra Tefsir, hadis ve güncel konuların değerlendirildiği sohbet programlarına yoğun katılım gö-zlendi.

Hanımlara Özel Programlar…Yine ramazan ayı çerçevesinde

her cumartesi gecesi bayanların kendi aralarında organize ettikleri programlar düzenlendi. Sohbetler-in ilahilerin ve skeçlerin yer aldığı bu etkinlikler Ramazan ayında katılımcılara hem manevi hem de neşeli anlar yaşattı.

Gençlik iftarlarda buluştu…Geleneksel hale gelen “Satur-

daynight” programları Ramazan

ayında da devam etmesinin yanı sıra çeşitli sosyal kültürel aktiv-iteler de gerçekleştirildi. Bu faali-yetler çerçevesinde Tefsir ve hadis

derslerinin yanı sıra İslamiyet ve İslami çalışmalarla alakalı skeçler, şiirler ve sinevizyon gös-terileri yapıldı. “Gençlik İftarda Buluşuyor” adı altında gece düzen-lenerek Sydney’deki gençlerin yanı sıra Wollongong’daki Milli Göüş Teşkilatının Gençleri de bu iftara davet edildi. Katılımların yoğun oldugu gözlendi.

Guildford Camii’nde “Muka-bele”…

Guildford caminde her gün öğle namazından önce başlayarak okunan hatim programı tamam-

lanarak, hatim duası yapıldı. Hatim duasında Sydney’de ve Avustralya’da bu tür hayır çalışmalarında bulunanlar da

unutulmadı.

Somali’ye yardım kampanyaları gerçekleştirildi.

İslam Toplumu Milli Görüş, 25 yıllık tecrübesiyle fitre ve zekatları dünya genelinde ihtiyaç sahibi ve mağdur Müslüman kardeşlere ulaştırıyor. Sydney’de fitre ve zekatını veren hayırseverlerin emanetleri ihtiyaç sahibi kişilere

ulaştırıldı. Somali’ye de yardım toplanarak, ihtiyaç sahibi bölgel-erde başta Guildford Camii adına ve Sydney Müslümanları adına su kuyuları açtırılarak, yiyecek ve ilaç yardımında bulunuldu.

Guildford Camii konferans salonunda “Kadir Gecesi”

programı icra edildi.Bu sene diğer senelerden farklı

olarak Kadir gecesinde geleceğimiz olan çocuklara yönelik etkinlikler gerçekleştirildi. Çeşitli oyunların ve yarışmaların yapıldığı gecede,

çocuklara İslami sorular sorularak hem Kadir Gecesini öğretmek hem de çocukları camiyi sevdirmek için güzel bir uygulama gerçekleştirildi.

Ayrıca uzman eğitimcilerin gözeti-minde gerçekleştirilen bu pro-gram da, çocuklar için bayram

kartları oluşturularak anne babalarına çocukların ken-

di el yazıları ile bayram tebrik kartları hazırlandı. Programın so-nunda katılımcı çocuklara çeşitli hediyeler verildi. Öte yandan büyüklere yönelik olarak cami içerisinde sinevizyon gösterimi ve sohbet gerçekleştirildi. Kadir Gecesi boyunca ibadete açık olan Guildford Camiinde, gençlerle sa-hur programı gerçekleştirildi.

Başkan Sula: “ Bu sene Sydney’li Müslüman

kardeşlerimiz Ramazan ayının coşkusunu bir başka yaşadı.”

Sydney’de Ramazan coşkusunun en güzel şekilde yaşandığına dikkat çeken NSW Sydney Milli Görüş Teşkilatları Başkanı Abdulkadir Sula, Ramazan programlarına yoğun ilgi gösteren Sydneyli Müslüman kardeşlere teşekkürlerini ifade ederek, ‘‘Peygamber Efendimiz

(sav)’in “Evveli rahmet, ortası bağışlanma, sonu cehennem

azabından kurtuluş” diye tavsif buyurduğu mübarek Ramazan ayını geride bıraktıklarını, bir yandan bu ayrılığın hüznünü yaşarken, diğer yandan İslam toplumu olarak kaynaşma ve dayanışma günü olan Ramazan Bayramı’na kavuşmanın huzur ve sevincini yaşamakta olduklarını söyledi.

Page 19: Yeni Devir Edition 106

1906 EYLÜL 2 0 1 1

SYDNEY HABER

NSW Milli Görüş Teşkilatı Gençlik Kolları, Ramazan vesilesi ile Sydney’de vaazlar, konferanslar veren Ali Bedir Hoca ile bir söyleşi gerçekleştirdi

Ali Bedir Hoca ile ‘Avustralya’ söyleşisi

NSW Gençlik Kolları (GK):”Ali BEDİR HOCA kimdir?” diye söze başlarsak, neler söylemek istersiniz? Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?

Öncelikle bize bu söyleşi imkanını verdiğinizden dolayı teşekkür ediyorum. Diğer taraftan Avustralya’ya gelmeme sebep olan Milli Görüş Teşkilatlarına ve Syd-ney Başkanı Abdulkadir Hocaya da teşekkür ediyorum. Benim normalde böyle yurtdışına gelme imkânım olmayacaktı. Ali Bedir, Gümüşhane doğumlu 1978 Erzurum İmam Hatip Lisesini bitirdim. 1989 Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakül-tesini tamamladım. Uzun yıllar Samsun’da öğretmenlik yaparak değişik okullarda görev aldım. Şu an Samsun’da bir ilköğretim oku-lunda Din ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak çalışıyorum. Evli ve üç çocuk babasıyım.

NSW GK: Muhterem Hocam, Dünya’daki ve Türkiye’deki İslami durumu kısaca nasıl yorumluyor-sunuz?

Bir kaç cümle ile ifade edersek. Dünyada ve Türkiye’de İslami bir yükseliş var tabi. Bunu herkes gö-zlemliyor ki İslam düşmanları bun-dan endişe duyuyor.Bu yükselişin içeriğine baktığımızda kalitesini, keyfiyetini biraz incelediğimizde çok fazla kalite yok ama yine de se-vindirici ama daha kaliteli olmasını arzu ederiz. Kaliteden kastım şu, asıl kaynaklarımız Kuran ve Sün-net bağlamında olması gerekiyor. Bu bağlamda çok daha titiz çalışmalar olursa daha seviyeli İslami uyanış ve yükseliş olacağı kanaati içerisindey-im.

NSW GK: Hocam, isterseniz çalışmalarınızla ilgili konuşalım, kısaca “Kuran’la yaşamak sizce nasıl bir şeydir?”

Hamdolsun uzun yıllardır Kuran-ı Kerim’le uğraşıyorum. Ama şunu gördüm Türkiye’de de burada da bizim Kuran-ı Kerim’e bakış açımızda düzeltilmesi ger-eken taraflar var. Şöyle ki; birinci referans olarak Kuran’ın görülmesi herkes tarafından telaffuz edilmes-ine rağmen, nedense birinci kaynağa bakmama gibi bir zaafımız var. Yani sorunlarımız olduğunda ya da İslami gayretlerimizi artırmak istediğimizde birinci kaynak olarak O’na bakma-ma gibi bir sıkıntı ile karşı karşıya kalmaktayız. kimsede kötü niyetin olmadığını gözlemliyorum. Ama buna rağmen Kuran-ı Kerim’e daha çok başvurma konusunda sıkıntılar var. Ben, Samsun’da oturuyorum, oradaki çalışmalarda şu tecrübeyi edindim. Kuran-ı Kerim gerçekten de her okunduğunda insana başka feyizler bereketler sunan bir kitaptır. Peygamber Efendimiz(SAV)’in hayatına baktığımızda onun sözler-inin Kuran’ı en güzel açıklayan ifadeler olduğunu görüyoruz. Bu ikisini, yani Kuran ve sünneti bir-likte değerlendirdiğimizde, o zaman gerçekten tadına doyulmayacak bir İslam referansı ortaya çıkıyor. Ben de bu doğrultuda gayretlerimi sürdürüy-orum.

NSW GK: Malumunuz Gayri-Müslimlerle beraber yaşıyoruz. Din-imize göre İslam’a davet ve Tebliğ yöntemi nasıl olmalıdır?

Müslümanların, bizlerin tebliğ

çalışmalarını biraz rastgele yapıyoruz gibi bir algım var. Müslümanların bu konuda bir usul ve metot çalışması yapması gerekiyor. Yani biz bu çağa ve özel de söylersek Avustralya’ya buraya ne tür mesajlar iletebili-riz. İlk olarak söyleyeceğimiz, or-tada söyleyeceğimiz ve sonda söyleyeceğimiz şeyler hangileridir, bunların biraz değerlendirmesini yapıp, bu konuda biraz kafa yormak gerekir diye düşünüyorum.

NSW GK: Hocam, konuyu bi-raz değiştirirsek, son zamanlarda İslâm’ın üzerine oturduğu temel yapıyı değiştirmeyi hedefleyen fikirl-er yayılmak isteniyor. Bazı muhit-lerde bir sünnet düşmanlığı salgını var. Bazı kişilerin de bu yanlış cerey-ana kapılabildikleri gözleniyor. Bir ilim adamı olarak sünnetle ve had-isle ilgili olarak, bu meseleye ilişkin görüşlerinizi kısaca öğrenebilir mi-yiz?

Gerçekten bugün nasıl tebliğ konusunda metot sıkıntısı varsa Müslümanların Kuranı anlama ve peygamberi anlama konusunda da sıkıntıları var.Bunlar tarih boyunca olmuş olan tartışmalardır. Bugün sa-dece Kuran bize yeter gibi bir anlayış var. Sadece Kuranı biz anlayamayız, peygamber bize yeter diyen bir anlayış var; yanı iki zıt uçlarda gezin-en anlayışlar mevcut. Ben bunların ikisini de uygun bulmuyorum. Kurana, Kuran gibi Peygambere de Peygamber gibi bakmak gerektiğini düşünüyorum. Kuran, peygam-ber değildir; Peygamberde Kuran değildir. Ama bunlar etle tırnak gi-bidir birbirinden ayıramayız. Yani Pe-ygamber bir posta memuru gibi mesajı bize getirdi ve çekip gitti anlamında düşünemeyiz o bir örnekti. Allahu Teala bize onu kendisinden ibret almamız gereken bir model olarak gönderdi. Peygamberi Kuransız düşünmek mümkün değildir. Örneğin, benzetme hoş görülürse,bir kayıkla küreğe benzetirsek kayığı Kuran olarak, küreği de Peygamber olarak düşünelim. Kayıksız kürek, kürek-siz kayık da işe yaramaz. Bunları birbirinden ayrı düşünmek hiç doğru değildir. Peygamber gerçekten Al-lahtan aldığı mesajları bize ileten elçidir ama aynı zamanda o Kuran’la bize bu elçiliği yapmıştır. Rasulullah (SAV) sünnetinin ne olduğu konu-sunda Müslümanların kafasında çok değişik anlayışlar var yani sünne-tle hadisi birbirinden ayıramayacak kadar anlayışlarımız mevcut, hadis nedir sünnet nedir hangi sünnetler yaşanarak günümüze kadar mute-vatir olarak gelmiş, hangileri zayıf olarak kalmış ve bu konularda da biraz usul öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum.

NSW GK: Avusturalyalı bir genç gelse ve size “İçimde bir daralma hissediyorum. İbadetlerimi yerine getiriyorum ama tat alamıyorum. Nedir bunun sebebi? Bana rehberlik eder misiniz, İslâm’ı ruhumu daha çok doyuracak biçimde yaşamam ko-nusunda ne yapabilirim?” diye sorsa ne dersiniz?

Ona söyleyeceğimiz şey şudur; Kuranı Kerim’den ya da ibadetlerden lezzet alınabilmesi için öncelikle samimiyet gerekiyor. Samimiyetimizi ölçmek için kendi kendimize bir test yapabiliriz. Bu test şöyle olabilir, biz

Kuran’a kenarından mı tutunmuşuz yoksa gerçekten gönlümüz O’nunla birlikte mi, O’nu anlamayı kendimize dert edinmiş miyiz, bir dava haline getirmiş miyiz, bunların birazcık yoklanması gerekir. Gerçekten Kuran bir dava haline getirilmiş ve Peygam-ber (SAV)’in sünneti vazgeçilmez bir düstur haline gelmişse, kişinin sıkıntı duyması imkansızdır. Sıkıntı varsa başka problemler var demektir. Şöyle de söylenebilir belki, zaman zaman insanların üzerine değişik du-rumlar gelebilir. Kabz ve Bast halleri diyoruz biz bunlara, insanın üzerine bazen bir ağırlık çökebilir, kafasına kuşkular girebilir, bazen de çok büyük gönül genişlikleri de olabilir. Bunlar da birer imtihan vesilesidir, Allah-ü Teala bizi o hallerle de deniyor, ruhu-muza genişlik verip bizim şımarıp şımarmayacağımızı veya bir darlık verip isyan edip etmeyeceğimizi de kontrol ediyor. Burada insanın kend-isini kontrol edebilmesini ve Allah’a isyan etmemesini öğütlerim.

NSW GK: Hocam izninizle bi-razda gençler ve gençlimiz hakkında görüşlerinizi almak istiyorum. Sizce gençlikte İslâmî bir uyanış var mı?

Türkiye’de de Dünya’da da gen-çlerde İslam’a doğru bir yönelişin olduğunu seziyorum ve buna seviniyo-rum. Ancak yine başta konuştuğumuz gibi bu gidişatın daha kaliteli olması

için biraz daha fazla kafa yorulması gerektiğini düşünüyorum. Bunu için de bu gençlerimize dünyanın her tarafında yapılan İslami çalışma ve gayretleri incelemelerini, ancak her-hangi bir çalışmaya hemen angaje olmamalarını, Müslümanlardan da ayrı kalmamalarını tavsiye ederim. Belki bir cemaat içerisinde buluna-bilirler, lakin tamamen bu cemaat en doğrusunu söylüyor, son sözü söylemiştir, diğerleri yanlıştır vb. gibi bir angajmana girmemelerini salık veririm. Çünkü böyle yaptıkları za-man körelirler, doğruya kapanırlar. Ben dünyadaki geçmiş ve güncel İslami hareketleri incelemelerini, on-lardan sonuç çıkararak hangi bölgede yaşıyorlarsa, o bölgeye uygun olarak karar vermelerini öneririm. Yani ev-rensel düşünüp yerel karar vermeler-ini tavsiye ederim.

NSW GK: Avustralya’da daha fa-zla gencin İslâmî şuura sahip olması için ne tür çalışmalar yapılabilir?

Gençlerle öncelikli olarak düzenli ve istikrarlı bir Kuran, Hadis eğitimi ve kritiği yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ama bunlar yapılırken de usulden uzak

olunmaması gerekmektedir. Benim en çok önemsediğim konu bu me-todoloji konusu, yani hadisleri nasıl anlayacağız, hadis kaynakları bize kadar nasıl gelmiştir, Kuran nasıl bir kitaptır, O’na nasıl yaklaşacağız, önce neresinden başlayacağız vb. gibi konuların gençlere öğretilmesi gerektiğine inanıyorum. Ondan sonra da gençleri bir arada daha fazla tuta-bilmek için bir “kardeşlik ruhu”nun geliştirilmesi gerekir. Bunun için de çeşitli etkinlikler yapılabilir, işte piknikler, kamplar yapılabilir, değişik şehirler, ülkeler ziyaret edilerek oradaki çalışmalar incelenebilir. Bu aktivitelerle gençlerin bu konudaki gayretlerinin artırılması ve güzel bir enerji ve sinerji ortaya çıkarılması sağlanabilir. O zaman gençler İslam’a daha iyi tutunacaklardır.

NSW GK: Hocam, maal-esef eğlence merkezleri gençlerle dolu, alkol ve uyuşturucu kul-lanma gittikçe yaygınlaşıyor. Buna rağmen gelecekten ümitli misiniz? Avustralya’nın geleceği ile ilgili olarak, pek çok insanda “Gençliğimiz elden gidiyor” gibi bir kaygı var. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Sorunun sonundan başlarsak, öncelikle gençlerimiz elden gidiyor kaygısını sürekli tekrarlayıp durmak bir çözüm değildir. Eğer bu kaygıyı yaşıyorsak aynı zamanda oturup bu

konuda kafa yormamız lazım gelir. Kötü alışkanlıklar konusuyla ilgili şunu söyleyebilirim; bunlardan gen-çlerimizi tam anlamıyla korumak el-bette zor, çünkü çağımızda gençlere bunlar öneriliyor, bunlar tavsiye edili-yor, bunlar için imkanlar hazırlanıyor. Ama bu konuda birinci derecede sorumluluğun aileye düştüğünü söyleyebilirim. Aile çocuğunun elin-den tutmazsa, bizim tutmamız tam bir tutuş olamayabilir. Ayrıca aileyi tanımak da gerekiyor, aileleri ziyaret ederek çocuklarına sahip olmalarını öğütleyip, aynı zamanda çocuk-lara onlarla birlikte el uzatırsak, ben inanıyorum ki çocuklarımız ve gen-çlerimiz elden kayıp gitmeyecektir. Bu konuda tüm gençlerimize dua edi-yorum, Allah-ü Teala onlara basiret versin ve gönüllerini açsın

NSW GK: Yurtdışında bulunan cemaat ve cemiyet önderlerine tavs-iyeleriniz neler olur?

Elbette buradaki cemaatlerin insanları birbirlerini tanıyorlar, ama bu tanımanın da ötesinde bir kardeşliğe dayalı iletişimlerinin olmadığını bi-raz gözlemledim. Bunu bir eksiklik olarak görüyorum ama burada ce-

maatlerin başında olanlara, teşkilatları ve çalışmaları yönlendirenlere büyük görev düşüyor. Çünkü alttaki insanlar, onların sözlerini dinlerler . Önce to-pluluk yöneticileri şöyle bir anlayışa sahip olmaları gerekiyor. Diyecekler ki, “biz Avustralya’da, yabancı bir ülkede, yaşıyoruz. Bu ülke bize kapı açmış buraya kadar gelmişiz, bu ülk-ede sorun çıkartmadan, burada İslami çalışmaları nasıl yapabiliriz”in bir çalışmasını cemaati yönlendirenlerin bir araya gelerek yapması gerektiğini düşünüyorum. Yani onların bir kon-sensüs oluşturup, eğer İslam’a bir saldırı varsa veya paylaşacakları güzel şeyler varsa bunları bir-likte değerlendirmeleri ona göre çalışmalarını sürdürmelerini tavsiye ediyorum.

NSW GK: İslam Toplumu Milli Görüş’ün çalışmalarını yerinde gö-zlemleme imkanı buldunuz. Milli Görüş teşkilatları her türlü olum-suzluklarda bile, Rahmetli Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN hocamızın “İman varsa, İmkan vardır” düs-turuyla dünyanın her yerinde İslami çalışmalara mihmandarlık yapmaktadır.Milli Görüş’’ün Avustralya’daki çalışmaları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Şimdi biz seksen öncesi rah-metli Erbakan hocamızla çok mitin-glerde, toplantılarda beraber olduk. Zaman zaman miting alanlarında O’nun korumalığını da genç arkadaşlarımızla birlikte, o zamanın gençlik kolları genel başkanı Ahmet Oğuz Bey’le beraber yaptık. Şimdi o günden bugüne gelindiğinde ger-çekten hocamızın Türkiye’ye yeni bir açılım kazandırdığını düşünüyorum. Yani İslami gayretin farklı per-spektiflerle de yapılabileceğini öğrettiğini düşünüyorum. Ama Milli Görüş Teşkilatları olarak, burada Avustralya’da çok fazla bir inceleme yaptığımı söyleyemem, gördüğüm kadarıyla burada bu teşkilatın etrafında çok insanlar olmuş, çok in-sanlar bu teşkilattan gelip geçmişler, çoğunun yolu burada kesişmiş. Ama bu insanlarımızın eğitilemediğini gördüm ne yazık ki tam anlamıyla. Türkiye’den gelen hocalarımız, kardeşlerimiz her biri bir anlayışı, bu kardeşlerimize pompalamışlar. Kimi tasavvufu önermiş, kimi başka bir şey önermiş, kimi daha başka bir şey önermiş, yani bu insanların kafasının biraz da karışık olduğunu gördüm. Ama buna rağmen teşkilatın burada çok büyük atılımlar yaptığını, özellikle Melbourne’de önemli girişimlerde bulunduğunu, bir takım çalışmaların içinde olduğunu gözlem-ledim. Bu da beni sevindirdi, inşallah, kontakt halinde olup da Avrupa’daki Milli Görüş teşkilatlarıyla sıkı bir di-yalogla veya dünyadaki hareketleri inceleyerek sıkı bir çalışmayla daha güzel şeyler yapılabileceğini umuyo-rum. Onlara bu konuda teşekkür edi-yorum.

NSW GK: Son olarak, eklemek istediğiniz hususlar varmıdır?

Şunları söyleyebilirim, önce-likle siz Gençlik Kollarına teşekkür ederim, bu fırsatı bana verdiğiniz için, kardeşlerimizle bu muhabbeti paylaşma imkanını verdiniz. Ben bu yüzyılda Müslümanların söyleyecek çok şeyleri olduğunu düşünüyorum.

Page 20: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 120 KADIN - AİLE

Yeni Devir Sofrası

BismillahirrahmanirrahimFındık yağlı fıstıklı baklava

MALZEMELER

8 baklava yufkası 1 su bardağı fındık yağı 1 çorba kaşığı tereyağı

İçi için: pirinç yeşil fıstık Şerbeti için: 5,5 su bardağı şeker 4,5 su bardağı su yarım limon

YapılışıYufkaları üst üste koyuyoruz.

Koyacağımız fırın tepsisini ortasına koyup kenarlarından 1 parmak boşluk bırakarak kesiyoruz. Orta kısmı çıkartıp kenara alıyoruz.

Ortası boş kalan yufkayı 4’ bölüyoruz. Tepsiyi yağlıyoruz. Kesilmiş yufkalardan tabanına koyuyoruz.

Tereyağını eritiyoruz. Katlara yağ sürüyoruz. Orta kata

gelince yeşil fıstığı serpiyoruz. Diğer yufkalarıda üzerine kapatıyoruz. Son olarak kesip kenara ayırdığımız orta kesimi

baklavanın üzerine kapak olarak kapatıyoruz. Her kata yağ sürüyoruz.

1 su bardağından biraz az fındık yağını üzerine sürüyoruz. İstediğimiz şekilde dilimliyouz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişiriyoruz.

Şerbeti için, şeker, su ve limonu pişirip ılımaya bırakıyoruz. Baklava fırından çıkıp biraz ılıdıktan sonra ılık şerbetini döküyoruz.

Korku doğuştan getirdiğimiz insani bir durum...Normal sınırları aştığında patalojik bir sorun olarak ortaya çıkarken çoğu zaman bizi koruyan ve tehlike sinyalleri veren bir duygudur. Korkularımız kaybetme endişelerimizle bir-likte gelir ve bizi tedbir almaya çağırır. Sağlığımıza ya da varlığımıza zarar geleceğini sezdiğimizde irkilir ve kendimizi korumaya çalışırız. Korkularımızın müşterek gerekçeleri olsa da renkleri vardır. Çocuklukta yaşlılıkta, gençlik döneminde korkumuzun ya da endişemizin renkleri değişebilir.

Ergenlik döneminde genç daha çok toplum tarafından dışlanmaktan arkadaşları arasında saygın bir yer edine-memekten ve değersizlik duygusuna kapılmaktan korkar. Bunun için genç çeşitli gruplara girebilir, markalı giysi takıntısına kapılabilir toplumun kabul etmediği kesimlere kayabilir...

Gençlerin korkuları başlıca şu nedenlere bağlıdır:Karşılaştığı olaylardan ya da yılan köpek, kaza, yangın

gibi doğal afetlerden korkmak: Genç yaşadığı toplumda olup biten olaylardan ve kendisine gelebilecek zarardan korkmaktadır. Gencin korkuları, kedi köpek ya da başka bir nesneye yöneldiğinde, yardım almayı gerekli kılabilir...

Hastalıktan, yoksulluktan, okulda başarısız olmaktan korkmak: Genç hastalıklardan ve yoksulluktan korkar ve bu anlamda kendisine gelebilecek zarardan kaçınmaya çalışır. Ancak daha ziyade okulda başarısız olmaktan ve buna bağlı olarak arkadaşları arasında saygınlığını kaybetmek-ten korkar. Cünkü onun için arkadaşları arasında önemli bir yere sahip olmak, değerli biri olarak tanımlanmak önem-lidir. Arkadaşları tarafından dışlanan ve değersizlik duygu-suna kapılan genç yalnızlığa çekilir ve güven kırılmasına uğrar.

Bağımsızlaşmaktan korkmak:Ergen bağımsızlaşmak ve bazı kararlarını kendisi ver-

mek istemektedir. Ancak yanlış aile tutumlarına maruz kalan ya da buna bağlı olarak düşük benlik saygısına sahip olan gençler bağımsızlaşma sürecinde çeşitli zor-luklar yaşayabilirler. Genç tek başına hareket etmekten korkmaktadır ve korkuları onu çevresindeki insanlara bağımlı kılmaktadır.

Fırtınalı bir dönemdir gençlik dönemi... Korku ve heyecan duygularının, zihinsel aktivasyonun, güç ve en-erji motivasyonunun hat safhada olduğu bir süreçtir. Bu süreçte aileler genci doğru kanallara yönlendirmeli ve onu enerjisini faydalı işlere harcaması yönünde teşvik et-melidirler. Unutmayalım Efendimiz, “hepiniz çobansınız ve maiyetinizdeki kişilerden sorumlusun” diyor ve bizleri çocuklarımızı ailemizi korumaya teşvik ediyor.

Çevresiyle ilişkilerinde başarısız olmaktan korkmak:Genç çevresindeki insanlarla tanışmaktan yeni gru-

plara açılmaktan korkabilir. Böyle durumlarda insanlardan uzak kalmaya çalışır ve hata yapmaktan korkar. Ona göre hata yapmak arkadaşları arasında küçük düşürülmek bir

Gençlerde korkularKorku doğuştan getirdiğimiz insani bir durum... Normal sınırları aştığında patalojik bir sorun olarak ortaya çıkarken çoğu zaman

bizi koruyan ve tehlike sinyalleri veren bir duygudur.başarısızlık sebebidir...

Kent tutsağında çocuk-lar

Büyüklerimiz anlatır, onlar çocukluk yıllarını köy-lerinde, yemyeşil bahçel-erde geçirmişler. Tahta parçalarından bebekler, çamurdan evler, yaban çiçeklerinden süs eşyaları yaparlarmış. Korkuları yokmuş onların. Umutları varmış, tabiatın bozulmamış ahenkli çehresi korkuyu silip ümit ve sevgi verirmiş minicik beyinlerine. Büyük annelerle büyük babalar peygamber kıssalarıyla

büyütürlermiş çocukları.O zamanlar, çocuklar oynarken, bir tekerin altında can

vermek korkusu nedir bilmezlermiş. Ya da güpegündüz kaçırılma kabusları görmezlermiş. O zamanlar çocukların duygularını kirletecek televizyon da yokmuş. Onlar çocuk-luk çağının en güzel döneminde, oyun meydanlarından koparılıp ağıır iş ortamlarına itilerek, geleceğin sisli buğulu belirsizliğini omuzlarında hissetmezlermiş. Hatta o zaman-lar iş bulma, barınma sağlık problemleri genç dimağları henüz hayatın başında karamsarlığa sürüklemezmiş.

Büyüklerimiz anlatırlar:O dönemler enflasyon belası doğmamış, trafik canavarı

ise bugün olduğu gibi acımasız ve korkunç boyutlarda ci-nayetlerini işlemiyormuş.

Dindar insanlar her yerde saygı görür saygıyla anılırlarmış. Bütün anlatılan bu hayat öyküleri, şimdi bi-zlere masallarda yaşanmış bir efsane gibi geliyor öyle değil mi? Çünkü artık kentlerden etkilenen köyler, kasabalar, doğal dokusunu yavaş yavaş kaybediyor.

Büyüklerimiz anlatırlar: Onların zamanında insana değer verilirmiş, sevgi ve dostluk dağların ardına sürgün edilmemiş. İnsanların yüzündeki tebessüm toprağa sarılıp kaybolmış...

Oysa bizler bu gün onların öykülerinden özlemle söz ediyoruz.

Hele, çöplerden beslenen çocukları gördüğümüzde ya da yoksul bir ailenin göçüne şahit olduğumuzda başımızı arkamıza çevirip utançla bakınıyoruz...!

Bugün, bozulmamış saf ve duygulu insanlara, kirlenmemiş sevgiye, umuda hatta bozulmamış tabia-ta, suya havaya büyük bir özlemle bakıyor ve anıyoruz. Her şeyden önemlisi çocuklarımız güçlü bir kişiliğin te-melini atacak modellerden ve bizatihi hayatın kendisini tanımaktan uzak yaşamaktalar bu içimizi buruyor.

Hangimiz çocuğumuzu çağın kirlerinden koruyabili-yoruz?

Hangimiz bu, zorlu hayat şartlarını çocuklarımıza yansıtmadan yaşayabiliyoruz? Ve hangimiz çağın hayatımıza akseden yalnızlık bencillik ve çıkarcılığından etkilenmeden yaşayabiliyoruz?

Hangi çocuk ufuklardaki hayallerine ulaşabiliyor?Çocuk..!Henüz hayatın başında boyundan büyük yükün altına

itiliyor artık.Umut: Çocuğun gelecekle varoluş süreci arasındaki be-

lirsizlik.Sevgi: İnsan türüyle bütünleşen yoğrulan bir unsur.

Sevgi ve umut bir çocuğun ruhunu ve kalbini kapsayan önemli bir ihtiyaç. Ama şimdilerde, çağın karanlığında mahsur kalan bir yetim sevgi...

Bütün bu özlem ve hayallerini kaybedip, hasreti-ni buğulu gözlerle pencereden seyreden bu çocuklar, artık hayalleriyle yeniden buluşmalı. Şu gerçek ki, bu karamsarlığın içinde düşlerin gerçekleşmesi günler hatta yıllar boyu sürebiliyor. Ama buna ulaşmak için umut gibi değerli bir hazinemiz var.

Page 21: Yeni Devir Edition 106

2106 EYLÜL 2 0 1 1

Cengiz Temel

Ariflerin Bayramı - 2

Veliler ibadete âşıktır. Oruca ise daha fazla âşıktır. Çünkü orucu Allah kendisine isnad etmiştir. Ramazan ayı şehrüllahtır ve müminler bu ayda Allah’ın ziyafetine davet edilmişlerdir.

Velilerin bu aydaki bayram sevinçleri oruç tutmaya

olan aşklarından ve ziyafete davet edildikleri makamın büyüklüğünü idrak etmelerinden neşet etmektedir. Davet edilmek, onurlandırılmak demektir. Davet eden ne kadar büyükse, davet edilen de o oranda onurlandırılmış olur. Allah’tan daha büyük bir varlık olmadığına göre, O’nun tarafından davet edilmek de en büyük onurdur ve haklı olarak büyük bir bayramdır.

Çoğumuz, bu aydaki davetin sahibinin büyüklüğünden

gaflette olduğumuz ve davet sahibini idrak etmedeki zafiyetimiz nedeniyle bu ayın kadrini takdir edemiyor ve

bayram sevincini tadamıyoruz. Arifler ve veliler ziyafetin künhünü idrak ettikleri için bayram sevincini yaşıyor ve onun için bu ay bittiğinde hüzünleniyorlar. Çünkü o büyük onurlandırma süresi sona ermiştir. Ramazanın bitmesi de-mek, ziyafetullahın sona ermesi demektir.

Ariflerin ibadete ve dünyaya bakışlarındaki farklılık, hay-

at telakkilerindeki farktan kaynaklanıyor. Onlar başka bir zaviyeden bakıyorlar. Onlar Ramazanda ne yiyip içecekler-ine, bayramda ne giyeceklerine bakmıyorlar. Hz. Ali Ammar bin. Yasir’in derin bir ah çektiğini görünce bunun neden-inin sormuş ve eğer bu ahın ahiret içinse ne mutlu sana ve eğer dünya içinse ben sana dünyayı tanımlayayım diyor ve açıklamasının devamında konuyu yiyecek ve içeceğe getiri-yor. Dünyada en güzel yemeğin saf ve süzme bal olduğunu en güzel giysinin de ipekten elbise olduğunu ve her ikisinin de böcek ve arı mahsulü olduğunu söylüyor.

Böcek ve arı mahsuluna sahip olmamak için ah çekilir

mi? Akıllı insan dünya için ah çekmez; onlar ahiret için üzül-ür ve ah çeker.

Arifler her nefes Hakk’ı anımsar ve bunun için her nefes

alıp vermeyi iki bayram telakki eder. Büyük şair Sa’di de bu

konuya işaretle içeri çekilen her nefes hayatın devamını, dışarıya salınan her nefes rahatlamayı sağlar. Öyleyse her nefes alıp vermek iki büyük nimettir ve her nimet bir şükrü iktiza eder. Bunun için arifler her nefes alıp vermeyi iki bayram telakki eder. Zira her alınıp verilen nefes, Hakk’ı anmaya imkân verir.

Arifler, fani olana değil, baki olana bakar. Fani olana

değil, baki olana bağlanır. Büyük Şair Nizami-yi Gencevi Beş Hazine adlı manzum eserinde Leyla ve Mecnun hi-kayesi üzerinden hakiki ve mecazi aşkı işlerken Leyla’nın hastalanıp ölüm döşeğine yattığında annesine Mecnun’a ulaştırmak üzere söylediği vasiyetini dile getirir. Leyla, “Anne! Mesajımı Mecnun’a ilet ve ona de ki, eğer birine ilgi ve alaka duyup bağlanmak istediğinde ateşinin yük-selmesiyle hayatını yitiren bir varlığa bağlanma. İnsana yazıktır müteğayyir/değişen bir varlığa gönül bağlasın.” Diye vasiyet ediyor.

İnsan ne kendisine ne de Allah’ın dışındaki bir varlığa

gönül bağlamamalıdır. Çünkü Allah’ın dışındaki hiçbir varlık insanın mükâfatını veremez.

Orucun mükâfatı da likaüllahtır.

AİLE - HAYAT

Sağlıklı aile ilişkileri depresyon-dan koruyor

Araştırmalar aile ilişkilerinin kuvvetli olduğu toplumlarda depr-esyonun daha az görüldüğünü gös-teriyor. Ancak günümüzde değişen hayat şartları ve aileyi hedef alan kesimler, bu birliktelik ruhunu zayıf ve çelimsiz bırakıyor. Sabahın erk-en bir saatinde işe giden baba akşam eve geldiğinde yemeğini yiyor filmini seyrediyor ve yatıyor. Anne ise vaktinin büyük bir kısmını evin işleriyle geçirdiğinden çocuklarına vakit ayıramıyor. Modern insanın sohbet geleneği zayıflamıştır. Artık insanlar iletişim araçlarıyla bağlantı kuruyorlar. Gündüz eşiyle iki ke-lime konuşmayan kişi iş yerinden mesaj yazıyor, not bırakıyor. Bütün bunların neticesinde ise mutsuzluk artıyor, aileyi ayakta tutan bağlar çözülüyor. Hayatınız kolaylaşıyor, düğmeye bastığınızda istediğiniz her bilgiye ulaşabiliyorsunuz, yakınlarınızla elektronik araçlar vasıtasıyla bağlantı kurabiliyor-sunuz. Ancak bunların hiç biri yakınlarınızla yaptığınız bir saatlik sohbetin yerini tutmuyor.

Bağımlılık bağlılık değildirSevdiğimiz insanlarla

aramızda sevgiden örülmüş bağlar vardır. Ailemiz, arkadaşlarımız, yakınlarımızla bizi kenetleyen şey de bu bağlılığımız sayesinde oluyor. Ancak bağımlılık bağlılıktan çok farklı bir şeydir ve bir tür patalo-jidir. Burada kişi aşırı bağımlılık eğilimi göstermekte ve karşısındaki kişi tarafından korunmaya ihti-yaç duymaktadır. Bu kişilerin en büyük sıkıntıları ise bağımsızlıktan korkmalarıdır. Bağımlılığın temeli yaşamın ilk aylarında atılıyor. Yeni doğan bebek anneye bağlanıyor ve anneden besleniyor. Bura-da anne çocuğun, her ihtiyacı olduğunda yanında olamadığında ve ben senin yanındayım duygu-sunu veremediğinde bu gibi sorun-lar ortaya çıkabiliyor. Bu durum ileriki yaşantımızı da etkiliyor. Eğer bağımlı bir kişi isek, kaybet-me korkuları ve yakınlarımızdan ayrılma endişesi yaşıyoruz. Bu ned-enle küçük yaştan itibaren annenin bebekle sağlıklı bir ilişki kurması önemlidir. Anne çocuğun sadece karnını doyurmayacak aynı zaman-da onu sevgisiyle kuşatacak ve ben

yanındayım duygusu verecektir.Mazaretlerin arkasına

sığınamayızAnnelerin kalbi derin ve du-

ygu yüklüdür. Çünkü sevginin en güzeli burada üretilir ve buradan insanlığa aktarılır. Anne sevgisi en tesirli ilaçdır. Ancak anne kendi-si sevgi almadıysa bu mazeretin altına sığınarak sevgisini vermekten kaçınabiliyor.

Kendisi yeterince değer görmeyen, aşağılanan bir anne çocuğuyla bağını kurarken yet-ersiz kalabiliyor. Ancak bu illa da böyle olacak diye bir şey yok. Nice anneler vardır ki, kendileri hiç sevgi ve ilgi görmedikleri halde çocuklarını sevgileriyle beslerler ve onlar için her türlü fedakarlığa katlanırlar. Nedense, söyleyecek söz bulamadığımızda bazı mazeretlerin arkasına sığınıyoruz. Sevgi almamış olabiliriz ama vererek aynı şeyi çocuklarımızın da yaşamasına sebep olmamalız. Bilmiyoruzdur ama bu mazeret değil öğrenebiliriz.Algılarımız hayata açılan pencere

Algı öğrenmenin temelidir ve yaşantılar vasıtasıyla kazanılır. Eski yaşantılar ile yeni yaşantılar birleştirilir ve yeni bir nesnenin

algısı oluşur. Böylece algı, oldukça karmaşık ve yoğun bir zihinsel düzenlemelerin sonucudur. Bunda merkezi sinir sistemi olan beynin büyük bir rolü vardır. Woodworth gibi psikologlara göre algı ya da algılama doğuştan gelen güdüye dayanmaktadır. Davranışın oluşması daha nice alınan uyaranlar ile son alınan uyaranların örgütlenmesi so-nucu ortaya çıkar.

Herhangi bir nesneyi ilk kez gördüğünüzde bu sizin için bir an-lam taşımaz. Son görmelerde ise ilk nesne anımsanır ve tanıma olursa algı oluşmuş demektir. Görülüyor ki, algıda yaşantının ya da eski uyaranların rolü büyük.Allah her şeyi mükemmel yarattı

Yıllar önce dört alim çöllerde bir kervanla yolculuk yapıyormuş. Akşamları ateş etraflarında otu-ruyor deneyimleri hakkında konuşuyorlarmış. Dördünün de develere hayranlığı varmış. De-velerin huzurlu hallerine şaşıyor güçlerini takdir ediyor ve sabırlarını anlaşılamaz buluyorlarmış. İçlerinden biri biz kalem ustalarıyız bu hayvanları övmek ve onurlandırmak için yazalım veya çizelim demişler. Bu sözleri söy-ler söylemez bir parşömen kağıdı alıp yağ lambasıyla aydınlanan çadıra girmiş. Bu kişi birkaç dakika sonra dışarı çıkmış ve çalışmayı üç arkadaşına göstermiş. Kağıtta dinlenme pozisyonundan kalkma-ya hazırlanan bir deve çiziliymiş. Hem de o kadar belirginmiş ki, in-san canlı olduğunu düşünebilirmiş. Daha sonra bir başkası çadıra girmiş ve bir süre sonra çıkmış. Onunk-isi develerin kervana sağladıkları yararların kısa bir anlatımıymış. Üçüncü olarak çadıra giren alim ise büyüleyici bir şiir yazmış. En sonun-da, dördüncü adam çadıra girmiş ve diğer arkadaşlarının kendini rahatsız etmemeleri konusunda uyarmış. Bir kaç saat sonra ateş sönmüş çadırın dışındakiler çoktan uykuya dalmış. Fakat loş çadırdan hâlâ kalem sesleri ve monoton bir şarkı geliyormuş. Arkadaşları onu dördüncü gün

de ikinci ve üçüncü gündeki gibi boşuna beklemişler. Alaaddinin arkasından kapanan hayaller gibi çadır dördüncü alimi saklamış. So-nunda beşinci gün çadırın girişi açılmış ve çalışkanların çalışmaları meyvelerini vermeye başlamış. Bu kişi o kadar yorulmuş ki, gö-zleri morarmış. Bu vaziyette diğer arkadaşlarına yaklaşmış. Canından bezmiş bir halde bir tomar parşömen kağıdını halıya atmış. Birinci ru-lonun dışında büyük harflerle şu yazılıymış. “Kusursuz deve veya bir deve nasıl olmalı? (Adil Maviş, Tel-kin ve Hipnozla Öğrenme)Bağımlıysanız özgür olamazsınız

Bağımlı kişilerin en büyük so-runu bağımsız hareket edememeleri ve bağlandıkları kişileri kaybetme endişesi taşımalarıdır. Ancak zaman içinde bu kişiler hem bağlandıkları kişileri yorarlar hem de kendileri yorulurlar. Bu nedenle bağımlı olduğunu fark eden kişi profesyonel yardım almalıdır. Bağımlı kişi şu özellikleri taşır:

Yalnızlığı sevmezler. Karam-sar, depresif ve gergin bir ruh hali içindedirler.

Yeteneklerinin farkında değillerdir.

Başkalarının kendilerinden daha üstün ve yetenekli olduğuna inanırlar.

Ayrılma korkusu yaşarlar ve ayrılıklara karşı aşırı dirençsizdirler.

İlişkilerinde genellikle aşırı ve-ricidirler. Kendilerini çok küçük görürler. Eleştirileri üzerlerine alırlar ve her zaman kendilerini suçlarlar.

Sorumluluk gerektiren işlerden kaçmayı tercih ederler.

Yöneticilik yapmayı sevmezler.Kendilerine yapılan her türlü

haksızlığa katlanmayı tercih ederlerAşırı sevgi ihtiyacı içinde olur-

lar.Eğer bu belirtilerden birkaç

tanesi varsa kişi yardım almalıdır. Psikoterapi tedavisiyle bu kişilerin yaşam tarzları ve algılarının değişmesi ve bağımlılıktan kurtulması mümkündür.

Depresyona karşı direnç düşüyorYapılan araştırmalara göre

Fransızlar depresyon listesinde ilk sırayı çekiyor. Daha sonra

ABD, Brezilya ve Hollanda yer alıyor. Uzmanlar, yoksulla zengin arasındaki uçurumun depresyon

durumunu tetiklediğini söylüyorlar. Buna göre, zengin ülkelerde

yaşayan eğitim seviyesi düşük ve dar gelirli kimseler kendilerini daha

iyi durumda olanlarla mukayese ederek depresyona girebiliyorlar.

Ayrıca bu toplumlarda inanç ve değerler zayıf kaldığından depresyona karşı dirençleri

düşüyor.

Page 22: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 122

Haber Servisi : Mustafa SALİH, Yücel ERBAŞIReklam Sorumlusu: Tahir SOLAKGençlik Sayfaları : Naime YÜKSELAile – Sağlık : Zehra TÜRKERKültür - Edebiyat : Hasan GÜREŞEN

Sahibi: Diyalog pty. ltd.

Yazıların yasal sorumluluğu sabihine aittir

Adres : P.O.Box 200 Dallas, Vic. 3047Telefon : (03) 9302 3030 Fax: (03) 9302 2929 Reklamlariniz icin: 0435 414 112’yi arayabilirsinizE-mail: [email protected]

Genel Yayın YönetmeniMurat KARADAĞ

SAĞLIK

Uyku apnesi kaza nedeniYaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren uyku bozuklukları kazaların da önemli nedenlerinden biri.

Uzmanlara göre apne, sürücülerin direksiyon başında uyumasına neden oluyor, bu da trafik kazalarına davetiye çıkarıyor.

Bayram tatillerinde artış gös-teren ve çok sayıda vatandaşın ölümüne yol açan trafik kazalarının yaşanmaması için direksiyon başındaki sürücülerin dikkatli araç kullanmaları büyük önem taşıyor.

Sürücülerin dikkatini etkileyen faktörlerden biri de uyku sorunları. Uzman Doktor Hikmet Fırat, ‘’Uyku apnesi’’ ya da ‘’uykuda solunum durması’’ adı verilen hastalığın trafik kazalarında son derece önemli bir role sahip olduğunu söyledi.

Türkiye’deki en fazla yatağa sahip uyku laboratuvarında yü-zlerce uyku sorunu bulunan kişiyle karşılaştıklarını belirten Fırat, şiddetli ve sürekli horlamanın bu hastalığın en önemli belir-tisi olduğunu bildirdi. Fırat, bu kişilerin, daralan hava yolundan nefes almak için aşırı bir güç harcadıklarını, dar bir yoldan geçen havanın da horlama sesine neden olduğunu anlattı.

Dünyada, erişkinlerin yüzde 10-20’sinde horlama görüldüğünü, bu rakamın Türkiye’de ise yüzde 26 olduğunu belirten Fırat, ‘’Her 100 kişiden en az 5’inin hor-lamakla kalmayıp aynı zamanda solunum durmasına sahip olduğu bilinen bir başka gerçek. Aşırı hor-lama ve kilo, orta yaşlı erkeklerde uyku apnesi gelişme riskini daha da artırıyor’’ diye konuştu.

Bu hastalığa sahip kişiler gece düzenli nefes alamadıkları için dokulara yeterli oksijen taşınamadığını belirten Fırat, bu nedenle bu kişilerin sabah kalktıklarında kendilerini yorgun ve uykulu hissettiklerini söyledi.

Ramazan sonrası beslenme önerileri

Beslenme ve diyet uzmanı Berrin Yiğit, insanların ramazan ayı sonrası fazla yemeye

şartlanmaması gerektiğini söyledi.

Beslenme ve diyet uzmanı Berrin Yiğit, insanların ramazan ayı sonrası fazla yemeye şartlanmaması gerektiğini belirterek, ‘’Ramazan boyunca iftar, sahur ve gece atıştırmalıkları şeklinde iki-üç öğünle beslendik. Şimdi az az ve sık sık yiyerek, metabolizmayı yeniden 6 öğüne adapte etmeliyiz’’ dedi.

Bayram gibi özel günlerde yemek, ayrı bir önem kazanırken, yapılan ziyaretler sırasında ikram edilen yiyecekler, insanın gün boyu kalori bombardımanına tutulmasına sebep oluyor. Ancak bu dönemde özlenilen lezzetlerle buluşurken özellikle dikkat edilmesi gereken altın kurallar bulunuyor.

Beslenme ve diyet uzmanı Yiğit, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ramazan sonrası ilk hedefin, öncelikle az yemeye inanmak olduğunu ifade etti. Yiğit, ‘’Nasıl ki ramazan boyunca 16 saat açlığa dayandıysanız, şimdi de iradeli davranmaya devam edip, midenize eziyet edermişcesine fazla yemeyin’’ dedi.

Yiğit, oruç sonrası, metabolizmanın 6 öğün beslenmeye alıştırılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

‘’Ramazan boyunca iftar, sahur ve gece atıştırmalıkları şeklinde iki-üç öğünle beslendik. Şimdi az az ve sık sık yiyerek metabolizmayı yeniden 6 öğüne adapte etmeliyiz. Bu durumda bayramı yemek festivali olarak düşünmek yerine, yavaş geçişlerle adaptasyon diyeti olarak değerlendirmelisiniz.’’

-’’SU İÇMEYİ UNUTMAYIN’’-Berrin Yiğit, suyun,

metabolizmanın devamı, sağlığı ve arınması için çok önemli olduğu kadar, kişiler üzerindeki rahatlatıcı etkisiyle de vazgeçilmez olduğunu ifade etti.

Bayram boyunca, günde en az 10 bardak su içmenin alışkanlık haline getirilmesi ve çay, kahve, asitli, gazlı içeceklerin sınırlandırması gerektiğine işaret eden Yiğit, suyun, sindirimi zorladığı için yemek esnasında tüketilmemesi gerektiğini söyledi.

Yiğit, vücudun adaptasyon sürecinde, sindirimi kolaylaştıran bitki çayları tüketilmesi gerektiğini dile getirerek, özellikle rezene, yıldız anason ve kakule bitkilerinin, hazımsızlık sorununu ortadan kaldırmak için etkili bir yöntem olduğunu kaydetti.

‘’Bu çayları, yemeklerden yarım saat önce ve yarım saat sonra için ki mide ve bağırsak sistemi rahat etsin. Bayram süresince ve her zaman 1 litre suya 1 kök zencefil, 1 tatlı kaşığı yeşil çay, 5 adet yıldız anason, 1 yemek kaşığı kakule, portakal parçacıklarını 5 dakika demleyin süzüp gün boyu için. Bu çay sindirime yardımcı olacak ve karında şişkinlik, bağırsaklarda gaz şikayetini sona erdirecektir’’ diyen Yiğit, kahvaltılarda da hafif, lezzetli ve doyurucu besinler seçilmesinin önemine işaret etti.

Berrin Yiğit, kızartılmış besinlerden ve şarküteri ürünlerinden kaçınılmasını önerirken, öğle ve akşam yemekleri için sebze ve ızgara yemeklerinden tüketilmesi gerektiğini dile getirdi.

* * *

TRAFİK KAZASINA NEDEN OLUYOR

Uyku apnesinin, zamanla hi-pertansiyon, kalp yetmezliği, kalp krizi ve felç gibi hastalıklara yol açtığını ifade eden uzman Dr. Hik-met Fırat, şu uyarıları dile getirdi:

‘’Şiddetli ve sürekli horlaması olanlar mutlaka uyku bozuklukları merkezlerine başvurup ger-ekli testlerden geçmelidirler. Horlamanın kısa aralıklarla kes-ilmesi ve ardından derin ve gürül-tülü bir sesle tekrar nefes alınmaya başlanması gece içinde apnelerin varlığını düşündürmelidir. Bazı hastalarda solunum durması ge-cede 300-400 kez tekrarlanmakta, uykunun dörtte üçünde nefessiz kalınabilmektedir. Bu aynı za-manda uykunun gecede 300-400 kez bölündüğünün ifadesidir ki hastalar çoğu kez uyanıklıklarının farkına bile varamamaktadırlar. Ancak, böyle kalitesiz bir uyku, er-tesi gün yorgunluk ve uykusuzluğa sebep olmaktadır.’’

Uyku apnesi bulunan kişilerin bazen uygunsuz yerlerde uyuya kaldığını, iş ve özel hayatlarında, uykulu halleri nedeniyle ciddi prob-lemler yaşadıklarını belirten Fırat, ‘’Uyku apnesi bulunan sürücül-erin direksiyon başında uyuması ciddi kazalara yol açabiliyor. Bu hastaların, normal insanların 2-3 katı daha fazla trafik kazası yaptığı belirlenmiş’’ şeklinde konuştu.

Uyku apnesinin sinir sistem-ini de etkilediğini, bu hastaların konsantrasyon güçlüğü çektiğini, unutkan olduklarını, kolay sinirlendiklerini, isteksizlik ve iş veriminde azalma yaşadıklarını kaydeden Fırat, bu tür şikâyetlerin

birden başlayabildiğini, ancak sıklıkla yavaş yavaş geliştiğini kaydetti.

ÇÖZÜM İÇİN UYKU TESTİ YAPTIRIN!

Uzman Dr. Hikmet Fırat, bir kişide uyku bozukluğu bulunup bulunmadığı, varsa bunun nere-den kaynaklandığının belirlenmesi amacıyla yapılan uyku testiyle il-gili de bilgi verdi.

Uyku bozukluğu merkezinde kişilerin, otel konforundaki özel odalarda, vücutlarının çeşitli yerl-erine yerleştirilen elektrotlar sayes-inde bir gece boyunca izlendiğini anlatan Fırat, daha sonra kişinin çeşitli cihazlarla görüntülenen ve kaydedilen uyku fonksiyonlarının incelendiğini belirtti. İnceleme sonucunda, herhangi bir ned-ene dayalı uyku bozukluğu tespit edilmesi halinde, kişinin ilgili uzmana yönlendirildiğini an-latan Fırat, tedavinin de bu uz-man tarafından yapıldığını söyl-edi. Tedavide çeşitli yöntemlere başvurulduğunu, kilo vermenin bazen belirtileri hafifletebildiğini kaydeden Fırat, bu kişilerin yat-madan önce alkol almamalarının da tedbirlerden biri olduğunu dile getirdi.

Fırat, bazı hastalarda ise uyku ilaçları önerildiğini belirt-erek, bunların hekim kontrolünde alınmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Yatış pozisyonun düzenlenmesinin bazı kişilerde so-runu çözebildiğini bildiren Fırat, ‘’Bazı hastalarda horlama sadece sırtüstü yatarken ortaya çıkıyor. Bu hastalarda sırta konulan yastıklar veya pijamaya yerleştirilen tenis

topu hastanın sırtüstü yatmasını, dolayısıyla uykuda solunum

problemini kökünden çözüyor’’ şeklinde konuştu.

Page 23: Yeni Devir Edition 106

2306 EYLÜL 2 0 1 1

Yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren uyku bozuklukları kazaların da önemli nedenlerinden biri. Uzmanlara göre apne, sürücülerin direksiyon başında uyumasına neden oluyor, bu da trafik kazalarına

davetiye çıkarıyor.

MİZAH

KOMİK KARELER FIKRALARSen biliyordun değil mi?Nasreddin hocanın iki karısı varmış biri diğerinden daha genç ve güzelmiş. Tekneyle gezintiye çıkmışlar

karıları hoca demiş biz göle düşsek önce hangimizi kurtarırdın?-Hoca yaşlı karısına dönmüş - Hanım sen biraz yüzme biliyordun değil mi? demiş.

Allahın HikmetiNasreddin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında

dinleneyim demiş.Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş.Ey Allah'ım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya dalmış.Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Simdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu.

Şakayı SevmemNasreddin hoca pazarda dalgın yürüyormuş.etrafındaki

esnafları seyrediyor.bu sırada ensesine bir tokat geliyor. Hoca tökezlemiş bir kaç adım sendelemiş neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş. Bir bakmış ki hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş bir yutkunmuş önce,sonra:

- Bana senmi vurdun? demiş adama.Adam :- Ben vurdum lan ne olacak demiş.Hoca:- Şakadan mı vurdun ciddiden mi? demiş Adam :- Ciddi vurdum napacan?!Hoca:- Aman aman, öyle olsun... Şakadan hiç hoşlanmam da.

FADİME’DEN E-POSTA...Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika’nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan

Dursun’la karısı, Florida’da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.

Eşi, Dursun’dan önce gider Florida’ya ve ertesi gün için Dursun’a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel’e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel’in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel’e yardım için koşuşturmaya başlar.

Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:“Sevgili Kocacığım,Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana

ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum...” (Karın)

Rüyalari gerçeklestirmenin en kisa yolu, uyanmaktir.

Zaman paraya benzer, lü-zumsuz yere sarfedilmedikçe

daima yeter.

DUVAR YAZISI

Page 24: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 124

Kulüpler, teknik direktör konusunda tercihlerini yeni sezonda da genel olarak Türk teknik adamlardan yana kullandı. 18 takımlı ligde yeni sezonda 14 Türk, 4 de yabancı teknik adam çalışacak.Lige geçen sezon da 14 Türk, 4 yabancı teknik direktör başlangıç yapmıştı.

LİG BAŞLAMADAN 4 DEĞİŞİKLİK

Süper Lig’de 2011-12 sezonu henüz başlamadan 4 kulüp teknik direktörlerinde son dakika değişikliklerine gitti.Futboldaki şike ve teşvik iddialarına yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Bülent Uygun ile Eskişehirspor Kulübü yollarını ayırdı ve yerine, bir dönem Galatasaray’ı da çalıştıran Alman Michael Skibbe’yi getirdi.Beşiktaş’ta ise tutuklanan Tayfur Havutçu’nun sözleşmesi feshedilmezken, dönene dek yerine vekalet etmesi için Portekizli Carlos Carvalhal görev yapacak.Bu arada Gençlerbirliği’nde Giray Bulak’ın yerine Fuat Çapa, Manisaspor’da ise Hikmet Karaman’ın yerine Kemal Özdeş son anda takımın başına geçti. YABANCI TEKNİK ADAMLARYeni sezonda Süper Lig’de sadece 4 yabancı teknik adam görev

yapacak.Ligde birer Portekizli, Alman, Gürcü ve Bosna-Hersekli teknik adam, Türk meslektaşlarına karşı başarıyı kovalayacak.Portekizli Carlos Carvalhal Beşiktaş, Alman Michael Skibbe Eskişehirspor, Gürcü Shota Arveladze Kayserispor, Bosna-Hersekli Vladimir Petkovic de Samsunspor’un başında sahaya çıkacak.

6 KULÜP TEKNİK ADAMINI DEĞİŞTİRDİ

Süper Lig takımlarının çoğunluğu, geçen sezonu tamamladığı teknik adamlarla yeni sezona başlayacak.

Ligde yer alan 18 kulüpten 12’si teknik direktör değişikliği yapmadan yeni sezona girerken, 6 kulüp ise çalıştırıcısını yeniledi.

EN İSTİKRARLISI ABDULLAH AVCI

Süper Lig’de yeni sezonda görev yapacak teknik adamlar içinde aynı takımın başında en uzun süre görev yapanı İstanbul Büyükşehir Belediyespor Teknik Direktörü Abdullah Avcı.Lacivert-turunculu takımda Süper Lig’de 5. sezonuna başlayacak olan Avcı, en istikrarlı teknik adam olarak ön plana çıktı.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor’u Süper Lig’e taşıyan Avcı ayrıca, kulüpteki 6. sezonunu geçirecek.

LİGİN YENİLERİLigin yeni takımlarından Mersin İdmanyurdu ve Orduspor, kendilerini Süper Lig’e taşıyan teknik adamla yollarına devam ederken, Samsunspor ise teknik adam değişikliğine gitti.Mersin İdmanyurdu’nda Nurullah Sağlam, Orduspor’da ise Metin Diyadin görevine devam edecek. Hüseyin Kalpar ile yollarını ayıran Samsunspor ile Vladimir Petkovic ile başarıyı arayacak.

EN GENCİ SHOTA ARVELADZE,

EN YAŞLISI ŞENOL GÜNEŞSüper Lig’de yeni sezonda görev yapacak teknik adamlar içinde en genci, Kayserispor’u çalıştıracak olan 38 yaşındaki (22 Şubat 1973 doğumlu) Shota Arveladze.Ligin en yaşlı teknik adamı ise Trabzonspor’un başında görev yapacak 59 yaşındaki (1 Haziran 1952 doğumlu) Şenol Güneş olacak. TEKNİK DİREKTÖRLERSüper Lig’de 2011-2012 sezonunda görev yapacak teknik direktörler ile geçen sezon sonu itibariyle bu takımları çalıştıranlar şöyle:Takım Teknik Direktör Ankaragücü Mesut Bakkal Beşiktaş Carlos Carvalhal Bursaspor Ertuğrul Sağlam Eskişehirspor Michael Skibbe Fenerbahçe Aykut Kocaman Galatasaray Fatih Terim Gaziantepspor Tolunay Kafkas Gençlerbirliği Fuat Çapa İBB Spor Abdullah Avcı K. Karabükspor Yücel İldiz Kayserispor Shota Arveladze Manisaspor Kemal Özdeş M.P/ Antalyaspor Mehmet Özdilek Mersin İdmanY. Nurullah Sağlam Orduspor Metin Diyadin Samsunspor Vladimir Petkovic Sivasspor Rıza Çalımbay Trabzonspor Şenol Güneş

SPOR

Kulüplerin tercihi Türk teknik direktörSpor Toto Süper Lig’de 2011-2012 sezonunda 14 Türk, 4 de yabancı

teknik adam görev yapacak.

Suat Kılıç: Sorunları hep birlikte çözmeliyiz

Spor Toto Süper Lig’de yer alan 18 kulüp ve Türkiye Futbol

Federasyonu, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın davetlisi olarak ligi değerlendirmek üzere toplandı. Kılıç, 75 milyonu temsil ettiklerini

ve el birliğiyle bütün sorunları çözmeleri gerektiğinin altını çizdi.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Spor Toto Süper Lig'in 18 takımının temsilcileri ve Türkiye Futbol Federasyonu ile bir araya geldi. Kılıç, büyük bir aile olarak 75 milyonu temsil ettiklerini ve bütün aktörlerin birlikte bütün sorunları çözmesi gerektiğini ifade etti.

Bakan Suat Kılıç, TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, federasyon başkan vekilleri Göksel Gümüşdağ ve Lutfi Arıboğan ile Süper Lig'de yer alan 18 kulübün başkan ve temsilcileriyle Four Seasons Otel'de bir araya geldi.

Toplantı öncesinde basın mensuplarına açıklama yapan Suat Kılıç, Süper Lig'de 10 Eylül'de başlayacak 2011-12 sezonu öncesinde bir durum değerlendirmesi yapacaklarını belirtti.

Bakan Kılıç, futbolun kitleleri stadyumlara dolduran, televizyon başına toplayan, seyir zevki en yüksek spor dalı olduğunun herkes tarafından kabul edilen bir realite olduğunu söyledi. Futbol sektörünün sporun diğer branşlarına yönelik de olumlu etkisi olduğunu, Türk

halkının diğer spor branşlarına olan ilgisinin de, tuttuğu futbol kulübünün desteklediği branşlar üzerinden arttığını ifade eden Kılıç, ''Sezon öncesinde bir değerlendirme ihtiyacı doğmuştur. Çünkü hepimiz bu süreci birlikte yönetmekle yükümlüyüz. Kulüpler, taraftar camiaları, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye'de futbolun kuvvetlenmesi, daha ileriye taşınması adına neler yapılabileceğimizi, mevcut durumda birbirimize nasıl destek olabileceğimizi, nasıl katkı sağlayabileceğimizi bugün bu toplantıda değerlendirme imkanını bulacağız. Kabul etmek gerekir ki 'Ben de kabul ediyorum', Türkiye'de futbolun lokomotifi, bu masanın etrafında bulunan isimler ve onların temsil ettiği camialardır. Bugün Türkiye-Kazakistan milli maçı var. Futbolda milli takımımız, bu masanın etrafında bulunan kişilerin temsil ettiği kulüplerin insan kaynaklarından süzüle süzüle gelen futbolculardan oluşan bir milli takım. Ay-yıldızlı forma bu sayede Türkiye'nin

birliğini temsil ediyor'' dedi.

''BİRİZ VE BERABERİZ, 75 MİLYON KARDEŞİZ''

Futbolda zaman zaman sıkıntıların olabileceğini ifade eden Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, ''Sıkıntılar, zaman zaman yaşanan olumsuzluklar, çözüm bekleyen problemler olabilir. Bütün bu problemlerin çözümünde, aktörlerin tamamı olarak birbirimize destek vermeye ve katkı sağlamaya mecburuz. Çünkü bu kadarız. Bu masanın etrafında gördüğümüz isimlerden müteşekkiliz. Enerjimizi sinerjiye dönüştürmekle yükümlüyüz. O sinerjiyle Türkiye'de futbolun daha sağlıklı bir zeminde oynanabilmesini sağlamaya mecburuz. Süper ligimiz Spor

Toto Süper Lig ve Spor Toto, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı bir kurum olarak Türkiye liglerindeki takımlarımızı finanse etme noktasında çok özverili gayretlerin sahibi. Dolayısıyla liglerin her sorununu Hükümetin ilgili Bakanlığı olma dolayısıyla kendi sorunumuz olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Bugün bu salonda dışarıya verilmesi gereken en kuvvetli mesajın şu olması gerektiğini düşünüyorum: Tüm bu takımların temsil ettiği nüfusun, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Kayserisporlu, Trabzonsporlu, Samsunsporlu ve adını sayamadığım tüm kulüpler, Bank Asya 1. Lig'de yer alan, 2., 3. Lig'de bulunan takımlar, tüm bu takımların temsil ettiği 75 milyon Türkiye halkı, Türk

halkı. 75 milyon olarak, bir tek vurgumuz olabilir: 'Biriz ve beraberiz, 75 milyon kardeşiz.' Gönül verdiğimiz renkler hangisi olursa olsun, tuttuğumuz takım hangisi olursa olsun, hepimiz için bir tek çatı camia var, o camia Türkiye Cumhuriyeti'nin futbol taraftarlığı olarak aynı zamanda bu akşam hep birlikte destekleyecek olduğumuz milli takımdır. Tüm bu değerleri yaşatabilmek için bu masa etrafındaki kulüp başkanları tarafından temsil edilen kulüpleri yaşatmak, güçlü tutmak, onlarla Türk futboluna kuvvet kazandırmak kaçınılmaz bir gerçekliktir. Biz de bu gerçeklikten hareket ediyoruz'' şeklinde konuştu.

* * *

Page 25: Yeni Devir Edition 106

2506 EYLÜL 2 0 1 1

SPOR

Galatasaray Kulübü, Albert Riera’nın transferi için kulübü Olympiakos ile

anlaştığını borsaya bildirdi. Sarı-kırmızılı kulüp İspanyol futbolcuyla 3+1 yıllık

anlaşmaya vardı.

Galatasaray, Yunanistan’ın Olympiakos takımında forma giyen İspanyol futbolcu Albert Riera ile 4 yıllık anlaşmaya vardı.

Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş’den İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na bildirilen ve Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda da yer alan açıklamada, “Olympiakos oyuncularından Albert Riera ile 2011-2012 sezonundan başlamak ve son sezonu opsiyonlu olmak üzere 4 futbol sezonu için anlaşmaya varılmıştır. Buna göre oyuncunun kulübü Olympiakos’a 3.000.000 euro tutarında transfer ücreti ödenecektir. Oyuncuya ise 2011-2012 sezonu için 2.700.000 euro,

Guiza’nın Fenerbahçe

serüveni tam bir hüsran

Beşiktaş, Almanya’nın Schalke O4 kulübü oyuncusu Eduardo

Goncalves de Oliviera’nın kiralık olarak transferi

konusunda, futbolcu ve kulübü ile anlaşıldığını

borsaya bildirdi.

Beşiktaş transferde hareketli günler yaşıyor. Siyah-beyazlılar Schalke 04’te forma giyen Edu ile 1 yıl kiralık olarak anlaştığını borsaya bildirdi.

Beşiktaş, Almanya’nın Schal-ke 04 Kulübü’nde forma giyen futbolcu Eduardo Goncalves de Oliviera’nın (Edu) kiralık olarak transferi konusunda futbolcu ve kulübüyle anlaşıldığını borsaya bildirdi.

Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na (İMKB) gönderdiği ve Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda da yer alan yazıda,” Schalke 04 kulübü oyuncusu Eduardo Goncalves de Oliveira’nın 2011-2012 se-zonunda kiralık olarak transferi konusunda oyuncu ve kulübü ile anlaşmaya varılmıştır. Anlaşma karşılığında Schalke 04 kulübüne 500.000.euro kiralama bedeli, Oliveira’ya ise 2011-2012 sezonu için 1.150.000.euro garanti ücret ödenecektir. Şirketimizin oyun-cuyu 2.000.000.euro bedelle satın alma opsiyonu bulunmaktadır” denildi.

Beşiktaş’ın, Almanya’nın Schalke 04 Kulübü’nden kiraladığı futbolcu Eduardo Goncalves de Oliviera (Edu) İstanbul’a geldi.

Atatürk Havalimanı’na THY’ye ait tarifeli uçakla saat 02.30’da gelen Edu’yu, Beşiktaşlı yetkililer karşıladı.

Karşılama sırasında bazı Beşiktaşlı taraftarlar futbolcu ile hatıra fotoğrafı çektirdi.

Edu, herhangi bir açıklama yapmadan kendisini bekley-en Beşiktaşlı yetkililerle havalimanından ayrıldı.

Beşiktaş’ın Almanya’nın Schalke 04 Kulübü’nden kiralık olarak almak üzere prensipte anlaştığı Brezilyalı futbolcu Eduardo Goncalves de Olivi-era ‘’Edu’’, sağlık kontrolünden geçti.

Gece geç saatlerde İstanbul’a gelen Edu, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde bir dizi testlere tabi tutuldu.

Fenerbahçe, İtalya’nın Juventus takımında forma giyen Reto Ziegler’in kiralık olarak transferi için kendisi ve kulübüyle anlaşmaya varıldığını İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na (İMKB) bildirdi.

Fenerbahçe Sportif Hizmetler Sanayi ve Ticaret A.Ş’den İMKB’ye bildirilen ve Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda da yer alan açıklamada, “Juventus kulübü oyuncusu Reto Ziegler in 2011-2012 sezonunda kiralık olarak transferi konusunda oyuncu ve kulübü ile anlaşmaya varılmıştır. Anlaşma karşılığında Juventus Kulübüne 600.000 euro kiralama bedeli, Reto Ziegler’e ise 2011-2012 sezonu için 2.000.000 euro garanti ücret ödenecektir” denildi.

Ziegler, hafta başında Trabzonspor ile de transfer görüşmesi yapmış, ancak anlaşmaya varılamamıştı.

FUTBOLA 9 YAŞINDA BAŞLADI16 Ocak 1986’da İsviçre’nin Cenevre kentinde dünyaya gelen Reto Ziegler,

futbol kariyerine 9 yaşındayken Servette takımının altyapısında başladı. 2000

yılına kadar Servette’in altyapısında futbol eğitimini alan Ziegler, 2000 yılında sadece 2 yıl sonra profesyonelliğe adım atacağı Grasshoppers’a transfer oldu.

İsviçre’nin en önemli kulüplerinden Grasshoppers’ta 2 sezonda 41 maçta forma şansı bulan 1.83 metre boyundaki oyuncu, 2003 yılında Grasshoppers’ın İsviçre Ligindeki son şampiyonluğunu kazandığı takımın da oyuncusuydu. Zeigler, 2004 yazında henüz 18 yaşındayken Fransız teknik adam Jacques Santini’nin çalıştırdığı Premier Lig ekibi Tottenham’a transfer oldu. Tottenham’daki ilk sezonunda 23 maçta forma şansı bulan oyuncu, 2005-2006 sezonunu Bundesliga ekiplerinden Hamburg’da, 2006-2007 sezonunun ilk yarısını da Wigan’da tamamladı.

Milli takım kariyerine 2002 yılında 17 yaş altı takımında başlayan Ziegler, aynı yıl Danimarka’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda şampiyon olan milli takımda forma giydi. İsviçre A Milli Takımı’na 2006 Dünya Kupası elemelerinde seçildi. İsviçre Milli Takım formasını 26 kez giyen 25 yaşındaki oyuncu, 2010-2011 sezonunun sonunda sözleşmesinin bitmesiyle birlikte Juventus’a transfer oldu.

Albert Riera resmen Galatasaray’da

Edu 1 yıl Beşiktaş’ta

2012-2013 sezonu için 2.900.000 euro, 2013-2014 ve 2014-2015 sezonlarının her biri için 3.000.000 euro tutarında sabit transfer ücreti ve her sezon için 7.500 euro maç başı ücreti ödenecektir” denildi.

Galatasaray’ın yeni transferi Albert Riera, bugüne dek 6 farklı kulüpte forma giydi.

Futbola, İspanya’nın Real Mallorca takımının altyapısında başlayan 1982 doğumlu Riera, sırasıyla Fransa’nın Bordeaux, İspanya’nın Espanyol, İngiltere’nin Manchester City ve Liverpool, son olarak da Yunanistan’ın Olympia-kos takımlarında oynadı.

Avrupa’daki üç büyük ligin yanı sıra UEFA Avrupa Ligi ve UEFA

Şampiyonlar Ligi’nde de defalarca forma giyen Riera, orta sahanın ve hücum bölgesinin solunda oynaya-biliyor. Milli oyuncu, 1 Nisan 2009 tarihinde, Ali Sami Yen Stadı’nda oynanan Türkiye–İspanya maçının son dakikasında attığı golle İspanya Milli Takımı’na 2-1’lik gal-ibiyeti getirmişti.

Mallorca’da 46 maçta 6, Bordeaux’da 53 maçta 4, Espanyol’da 72 maçta 8, kiralık oynadığı Manchester City’de 15 maçta 1, Liverpool’da 40 maçta 3, Olympiakos’da da 28 maçta 6 gol atan Riera, İspanya Milli Takımı’nda ise 16 kez forma giyip 4 gol kaydetti.

Ziegler resmen Fenerbahçe’de

Fenerbahçe, Juventus’un İsviçreli sol beki Reto Ziegler’in kiralanması konusunda anlaşmaya varıldığını borsaya bildirdi.

Page 26: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 126

Türkiye, 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde Kazakistan’la karşılaştı. A Milli Takım, çok zorlandığı maçta Kazakistan’ı Arda Turan’ın 90 artı 6. dakikada attığı golle 2-1 mağlup etti. Ay

yıldızlılar, 61. dakikada Burak Yılmaz ile penaltı vuruşundan da faydalanamadı.

A Milli Takım ecel teri döktüSPOR

A Milli Futbol Takımı, 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri A Grubu’ndaki yedinci maçında Kazakistan ile Türk Telekom Arena’da karşılaştı.

A Milli Takım, çok zorlandığı maçta Kazakistan’ı Arda Turan’ın 90 artı 6. dakikada attığı golle 2-1 mağlup etti. Ay yıldızlılarda Selçuk İnan 90. dakikada kırmızı kartla oyun dışında kalırken, 61. dakikada Burak Yılmaz penaltı vuruşundan faydalanamadı.

Bu kritik galibiyetle A Grubu’ndaki puanını 13’e çıkaran ay yıldızlılar, Belçika’nın Azerbaycan ile berabere kalmasının ardından maç eksiğine rağmen grup ikinciliğine yükseldi.

Grupta bugün oynanan maçlarda alınan sonuçlar ve puan durumu şöyle:

Azerbaycan-Belçika.......: 1-1Türkiye-Kazakistan.......: 2-1Almanya-Avusturya........: 6-2

2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri A Grubu puan cetveli şöyle:

Takımlar O G B M A Y P1.ALMANYA 8 8 0 0 28 5 242.TÜRKİYE 7 4 1 2 11 8 133.BELÇİKA 8 3 3 2 16 11 124.AVUSTURYA 7 2 1 4 12 16 75.AZERBAYCAN 7 1 1 5 6 19 46.KAZAKİSTAN 7 1 0 6 3 17 3A Milli Takım, 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri

A Grubu’ndaki sekizinci maçında 6 Eylül Salı günü saat 21:30’da Avusturya ile deplasmanda karşılaşacak. Bu karşılaşma da NTV’den canlı yayınlanacak.

A Milli Takım, NTV’den canlı yayınlanan karşılaşmaya rakip sahada baskı yaparak başladı. Sahaya Volkan Demirel, Hakan Balta, Serdar Kesimal, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan, Mehmet Ekici, Arda Turan, Egemen Korkmaz, Burak Yılmaz, Kazım Kazım ve Sabri Sarıoğlu ilk 11’i ile çıkan

ay yıldızlılar, ilk dakikadan itibaren oyunun kontrolünü ele geçirdi.

İlk 20 dakikalık bölümde Burak Yılmaz ve Selçuk İnan ile etkili olan milliler, son vuruşlarda başarılı olamayınca yakaladığı fırsatları gole çeviremedi. Oyunu Kazakistan yarı sahasına yıkan ay yıldızlılar, aradığı golü 31. dakikada buldu.

Selçuk İnan’ın orta sahadan ceza sahası içine gönderdiği şık pasla birlikte topla buluşan Burak Yılmaz, kalecinin hatalı çıkışını iyi değerlendirdi ve bekletmeden düzgün bir vuruş yaparak topu Kazakistan ağlarına gönderdi: 1-0.

Konuk ekip kendi sahasından hızlı çıkarak kalemizde etkili olmaya çalıştı, ancak istediği fırsatları yakalayamadı. Kalan sürede başka gol sesi çıkmazken, milliler soyunma odasına 1-0’lık üstünlükle gitti.

İkinci yarıya da etkili başlayan taraf ay yıldızlılar oldu. İlk dakikalarda Kazım Kazım ile gole çok yaklaşan milliler, bu fırsatı değerlendiremedi. Maçın 55. dakikasında A Milli Takım, kalesinde hiç beklemediği bir gol gördü.

Kazakistan’da sağ kanatta topla buluşan Konysbaev, son çizgiye inmeden ceza sahası içine ortaladı. Kaleci Volkan’ın beklemediği anda falso alan top direğe de çarparak ağlarla buluştu: 1-1.

Bu dakikadan sonra daha fazla risk alarak ileri çıkmaya başlayan ay yıldızlılar, 61. dakikada rakibin ceza sahası içinde topa elle müdahale etmesi nedeniyle penaltı kazandı. Penaltı vuruşu için ilk golümüzün sahibi Burak Yılmaz topun başına geçti. Burak’ın yerden vuruşunda top direkten geri geldi.

Dakikalar ilerledikçe Kazakistan kalesindeki baskısını artıran milliler, 78. dakikada gole çok yaklaştı. Sabri’nin sağ kanattan ceza sahası içine yaptığı ortada Egemen Korkmaz kafayla topu Burak Yılmaz’a indirdi. Burak’ın vuruşunda top ağlara gitti. Ancak hakem golü iptal etti.

A Milli Takım’da ilk golün asistini yapan Selçuk İnan, 90. dakikada kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Selçuk, ay yıldızlıların 6 Eylül Salı günü Avusturya ile oynayacağı karşılaşmada forma giyemeyecek.

Karşılaşmanın 90 artı 6. dakikasında sahneye çıkan Arda Turan, serbest vuruşta topun başına geçti. Yıldız futbolcunun vuruşunda defansa çarpa top ağlarla buluştu: 2-1.

Kalan sürede iki takım da başka gol bulamazken karşılaşmayı Türkiye 2-1’lik skorla kazanarak çok önemli bir galibiyet aldı.

TÜRKİYE: 2 - KAZAKİSTAN: 1Stat: Türk Telekom ArenaHakemler: Clement Turpin, Michael Annonier, Laurent

Stien (Fransa)Türkiye: Volkan Demirel, Sabri Sarıoğlu, Egemen

Korkmaz, Serdar Kesimal, Hakan Balta, Arda Turan, Selçuk İnan, Emre Belözoğlu (Dk. 60 Gökhan Töre), Mehmet Ekici (Dk. 51 Selçuk Şahin), Kazım Kazım (Dk. 82 Umut Bulut), Burak Yılmaz

Kazakistan: Mokine, Goorman, Moukhtarov, Logvinenko, Kirov, Konysbayev (Dk. 86 Nousserbayev), Shakhmetov (Dk. 81 Baizhanov), Nourdauletov, Schmidtgal, Khairouline (Dk. 67 Ostapenko), Gridine

Goller: Dk. 31 Burak Yılmaz, Dk. 90 6 Arda Turan (Türkiye), Dk. 55 Konysbayev (Kazakistan)

Kırmızı Kart: Dk. 90 2 Selçuk İnan (Türkiye)Sarı kartlar: Dk. 29 Sabri Sarıoğlu, Dk. 79 Arda

(Türkiye), Dk. 76 Logvinenko, Dk. 90 1 Mokine, Dk. 90 4 Nousserbayev (Kazakistan)

“Milli maç haftasını 9 puanla kapatmak istiyoruz”Ümit Milli

Takım’ın teknik direktörü Raşit Çetiner, İrlanda

Cumhuriyeti maçını da kazanıp milli maç haftasını 9

puanla kapatmak istediklerini

söyledi.

21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası Eleme Turu 7. Grup'taki ikinci maçında deplas-manda Liechtenstein'ı 3-0 yenen Ümit Milli Takım'ın teknik direk-törü Raşit Çetiner, ''İrlanda Cum-huriyeti maçını da kazanıp milli maç haftasını 9 puanla kapatmak istiyoruz'' dedi.

Çetiner, yaptığı açıklamada, dünkü karşılaşmada çok kapalı oynayan Liechtenstein'a karşı çok iyi bir mücadele or-taya koyduklarını ve maçı kazandıklarını belirtti.

Genelde oyunun kontrolünü ellerinde tuttuklarını ifade eden Çetiner, ''Son bölümlerde farkı daha da açabilirdik, an-

cak girdiğimiz pozisyonlardan yararlanamadık. Takım olma yolunda ciddi adımlar atıyoruz. Oyuncularımızın sergilediği performansından da son derece memnunuz. Önümüzde çok daha ciddi bir İrlanda Cumhuri-yeti maçı var. Bu maçtan çok daha fazla konsantre olup, o maçı da kazanıp 9 puan ile milli maç haftasını bitirmek istiyoruz. Bu arada sağlık ekibimize çok teşekkür edi-yoruz. Çok sorunlu başlayan kampı sorunsuz hale getirdil-er. Kendilerine minnettarız'' dedi.

21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası Eleme Turu 7.

Grup'ta ilk iki maçını kazanan Türkiye, 6 puanla lider durumda bulunuyor.

Liechtenstein maçının ardından bugün havayoluyla İzmir'e gelecek Ümit Milli Takım,

daha sonra gruptaki 3. maçı için Manisa'ya geçecek.

Ümit Milli Takım, İrlanda Cumhuriyeti ile 6 Eylül Salı günü saat 19.00'da Manisa 19 Mayıs Stadı'nda karşılaşacak.

Page 27: Yeni Devir Edition 106

2706 EYLÜL 2 0 1 1

Page 28: Yeni Devir Edition 106

06 EYLÜL 2 0 1 128

TTFM

4

FULL-CERAMIC BURNER UNIT

CHAIN-FREEDIRECTDRIVE

MOTOR SYSTEM

HOT SPECIALS!!!

$15904 - BURNER

KEBAB MACHINE

Individual Flame-outThermocouple Sensor

on every burner

Durable and ReliableBattery Operated

Spark Igniter

Innovative Swing-inDesign gets close

to kebab

Safe & DurableStainless-Steel

Corrugated Gas Lines

www.kebabmachine.com.au

TTFM- SERIESKEBAB MACHINES

TTFM

3

TTFM

5

Showroom: 695 Sydney Rd, Coburg 3058 , Melbourne - Victoria, AustraliaTel: +61 3 9350 2943

Factory: 26~28 Glenbarry Road, Campbellfield 3061, Victoria AustraliaTel: +61 3 9357 0855

Email: [email protected]

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

TTFMVerticalBanner2050by81250.pdf 8/16/2010 9:54:58 AM