4
YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK 26 Ekim 2010 Salı / Sayı 3 / Haftalık Ücretsizdir! s1 - Dört Greenpeace aktivisti İngiltere Hazine Binasına tırmanarak bakanın yeşil bir yatırım bankası açmasını talep eden bir pankart açtı. Bu ha- reket bir çok biçimde tuhaftır, çünkü Greenpeace endüstrilerin en sahte çevrecisi olan yatırım bankacılığının kenarında duruyor. Yeşil Banka tek- lifi, Greenpeace’in bu senenin başla- rında Kuzey Ormanlarının satışında Kanada’daki İlk Uluslar gruplarını www.kozmikova.com UYGARLIĞA KARŞI İSYAN VE DİRENİŞ HABERLERİ desteklemekteki başarısızlığıyla ben- zerdir. - İkizdere Vadisi, Doğal SİT alanı ilan edilerek, bölgedeki eko-sistemi yok edeceği düşünülen 22 HES proje- sininden şimdilik vazgeçildi. - Hasankeyf Ya- şatma Girişimi tarafından düzen- lenen Hasan- keyf Dayanışma Kampı Etkinlik- leri” kapsamında Ilısu Baraj sahası- na giden şantiye yolu kamp nöbet- çileri tarafından trafiğe kapatıldı. Demir kapıya ken- dini zincirlemek Fransa'da bir çok şehirde emeklilik reformuna karşı harekette önemli bir rol oynayan liselerin tatile girmesine rağmen, ücretliler mücadeleye devam ediyor. Bir çok işyeri blokaj altında ve grevler sürüyor. G eçen hafta,saldırgan burjuva hü- kümeti, bir zamanların Fransız aristokrasisini aratmayacak bir şekilde sadece halkın çağrısına sağır kalmakla yetinmedi genel bir iç savaş provası içe- risinde demokrasinin sonsuz nimmetle- rine inanan emekçilere, gençlere terör uyguladı. Yarım akıllı, terbiyesiz ne yaptığını bilmez olarak değerlendirilen liseliler bu terörden en büyük payı aldı. Burjuva polisi ve jandarması savaş du- rumlarında uygulanabilecek yaptırım- lara başvurmakta tereddüt etmedi. Bir bölüm grevcide kendi yasalarını tanı- mayanlara karşı büyüyen öfke daha ra- dikal doğrudan eylem biçimlerine baş- vurmaktan başka bir çarenin olmadığı fikrini geliştiriyor. Büyük bir bölümse bir yandan burjuvazinin sahip olduk- ları haklara yani Avrupa’yı dünyanın önemli bir kesimine karşı Avrupa yapan “yüksek yaşam seviyesini “ kaybetmek istemezken, burjuvaziyle çatışmasının resmi çerçevenin yani demokrasi kon- sesüsünün dışına taşmasını istemiyor. Her türlü çoşkuyu ve taşkınlığı, bu hü- Tatile rağmen emeklilik reformuna karşı hareket sürüyor. kümetin işine yarar telaşıyla değerlen- diriyor. Fransa’da ne zaman polisle, jardar- mayla çatışmalar keskinleşse ne za- man mağaza vitrinleri, otobüs, tramvay durakları, telefon kabinleri yıkılmaya kırılmaya başlasa hem toplumsal hare- ketin içinde yer alan önemli bir kesim hem toplumsal hareketi destekleyenle- rin büyük bir bölümü, burjuva ba- sınının yaygarasından şiddetli bir şekıilde etkileniyor. Bir sözcük sıklıkla duyulmaya başlanıyor. KASÖR (casseur fransız- ca yazılışıyla): kırıcı. Bir sözcük bazen bir çok şeyi ifade edebilir, bir çok şey demeye gelir. Herkes için başka bir anlam içerir. Fransa’da hükümet adamları ne zaman bu sözcüğü kullan- maya başlasalar daima bir dış düşmana Fransiz toplumunun dışında bu topluma yabancı dolayısıyla da toplumsal ha- rekete de yabancı bir gruba gönderme yaparlar. Sağcı, solcu aşırı solcu siyasi parti temsilcilerinin, sendika sözcüleri- nin, bazı Maoist, Troçkist, Leninist vb. hatta anarşist grupların « kasör » sözcü- ğüyle aynı şeye işaret etmeleri nadir bir şey değildir. Kasör sözcüğü onlar için, bu tipler biz- den değiller anlamına gelir. «Kasör söz- cüğü köklü Fransiz ırkçılığının nadide meyvelerinden biridir. Bu kasörlerin her şehirde kenar mahallelerden geldi- ğine inanılır. Genelde yabancıların yani göçmen nüfusun yoğunluklu olduğu banliyölerden, Fransa’nın içerisindeki dış düşmanının yatağından. Topyekün kurumsal yapılar için ka- sör sözcüğü toplumsal hareke- tin iplerini elden kaçırmaya ifade eder. Üstelik grevci- lerin bu kırıcıların davran- dıkları gibi davranma yani burjuvazının ilan ettiği savaşı kabul etme olasılığı onların en korktuğu seydir. 27 Ekim’de kabul edilmesi programlanan emeklilik refor- munu bir oldu bittiye getirmeye çalışan hükümet , tatilden yararlanmak yasama takviminin hızlandırmak istiyor ama özellikle enerji ve taşıma sektöründe sendikalar önümüzdeki hafta içerisinde direnişi sürdürüyor. Yarın üniversite öğ- rencileri bütün Fransa çapında yürüye- cekler, 6 Kasım için yine ülke çapında öngörülmüş yürüyüşten önce. Önümüz- deki Perşembe işçiler gene sokakta. Kim, 25.10.2010 isteyen Bergama Köylüleri Temsilcisi Oktar Konyar, polis tarafından gözal- tına alınmak istendi. - Khimki tutsaklarından Ma- xim Solopov serbest... 28 Tem- muz 2010 tarihinde 200’ün üze- rinde genç anti-faşist ve anarşist, büyük şirketlerin çıkarlarına katle- dilen Moskova’daki Khimki Ormanı- nı savunmak için belediye binasının önünde spontane gerçekleştirilen gösteri büyük bir kamuoyu deste- ği toplamıştı. Otoriteler buna bir baskı dalgasıyla karşılık vererek ey- lemden bir gün sonra, tanınan iki sosyal aktivist, Alexei Gaskarov ve Maxim Solopov’u tutuklamışlardı. 18 Ekim’de gerçekleşen duruşmada Khimki mahkemesi Maxim Solopov’u kasabayı terketmeme şartıyla serbest bıraktı. Alexei ise ha- len içerde. 22 Ekim’de de Ale- xei Gaskarov serbest bırakıldı.

Yeryüzüne Özgürlük V3

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Yeryüzüne Özgürlük V3 İçerik: - Fransa'dan: Patronların anladığı dil... - Bütün ve Parça - Alfredo M. Bonanno - Yeryüzünden İsyan ve Direniş Haberleri - Endüstriyel Kapitalizmin Hayvanlar Üzerinde Uyguladığı ‘Tahakkümler’ - Uygarlığa Karşı Derleme Derleme v.2. Çıktı! (30 Ekim - 7 Kasım arası İstanbul TÜYAP Kitap Fuarındayız) - Minimum Güvenlik (Karikatür)

Citation preview

Page 1: Yeryüzüne Özgürlük V3

YERYÜZÜNE ÖZGÜRLÜK26 Ekim 2010 Salı / Sayı 3 / HaftalıkÜcretsizdir!

s1

- Dört Greenpeace aktivisti İngiltere Hazine Binasına tırmanarak bakanın yeşil bir yatırım bankası açmasını talep eden bir pankart açtı. Bu ha-reket bir çok biçimde tuhaftır, çünkü Greenpeace endüstrilerin en sahte çevrecisi olan yatırım bankacılığının kenarında duruyor. Yeşil Banka tek-lifi , Greenpeace’in bu senenin başla-rında Kuzey Ormanlarının satışında Kanada’daki İlk Uluslar gruplarını

ww

w.k

ozm

ikov

a.co

m

UYGARLIĞA KARŞI İSYANVE DİRENİŞ HABERLERİ

desteklemekteki başarısızlığıyla ben-zerdir.

- İkizdere Vadisi, Doğal SİT alanı ilan edilerek, bölgedeki eko-sistemi yok edeceği düşünülen 22 HES proje-

sininden şimdilik vazgeçildi.

- Hasankeyf Ya-şatma Girişimi tarafından düzen-lenen “Hasan-keyf Dayanışma Kampı Etkinlik-leri” kapsamında Ilısu Baraj sahası-na giden şantiye yolu kamp nöbet-çileri tarafından trafi ğe kapatıldı. Demir kapıya ken-dini zincirlemek

Fransa'da bir çok şehirde emeklilik reformuna karşı harekette önemli bir rol oynayan liselerin tatile girmesine

rağmen, ücretliler mücadeleye devam ediyor. Bir çok işyeri blokaj altında ve

grevler sürüyor.

Geçen hafta,saldırgan burjuva hü-kümeti, bir zamanların Fransız

aristokrasisini aratmayacak bir şekilde sadece halkın çağrısına sağır kalmakla yetinmedi genel bir iç savaş provası içe-risinde demokrasinin sonsuz nimmetle-rine inanan emekçilere, gençlere terör uyguladı. Yarım akıllı, terbiyesiz ne yaptığını bilmez olarak değerlendirilen liseliler bu terörden en büyük payı aldı. Burjuva polisi ve jandarması savaş du-rumlarında uygulanabilecek yaptırım-lara başvurmakta tereddüt etmedi. Bir bölüm grevcide kendi yasalarını tanı-mayanlara karşı büyüyen öfke daha ra-dikal doğrudan eylem biçimlerine baş-vurmaktan başka bir çarenin olmadığı fi krini geliştiriyor. Büyük bir bölümse bir yandan burjuvazinin sahip olduk-ları haklara yani Avrupa’yı dünyanın önemli bir kesimine karşı Avrupa yapan “yüksek yaşam seviyesini “ kaybetmek istemezken, burjuvaziyle çatışmasının resmi çerçevenin yani demokrasi kon-sesüsünün dışına taşmasını istemiyor. Her türlü çoşkuyu ve taşkınlığı, bu hü-

Tatile rağmen emeklilik reformuna karşı hareket sürüyor.kümetin işine yarar telaşıyla değerlen-diriyor.

Fransa’da ne zaman polisle, jardar-mayla çatışmalar keskinleşse ne za-man mağaza vitrinleri, otobüs, tramvay durakları, telefon kabinleri yıkılmaya kırılmaya başlasa hem toplumsal hare-ketin içinde yer alan önemli bir kesim hem toplumsal hareketi destekleyenle-rin büyük bir bölümü, burjuva ba-sınının yaygarasından şiddetli bir şekıilde etkileniyor. Bir sözcük sıklıkla duyulmaya başlanıyor.

KASÖR (casseur fransız-ca yazılışıyla): kırıcı.

Bir sözcük bazen bir çok şeyi ifade edebilir, bir çok şey demeye gelir. Herkes için başka bir anlam içerir. Fransa’da hükümet adamları ne zaman bu sözcüğü kullan-maya başlasalar daima bir dış düşmana Fransiz toplumunun dışında bu topluma yabancı dolayısıyla da toplumsal ha-rekete de yabancı bir gruba gönderme yaparlar. Sağcı, solcu aşırı solcu siyasi parti temsilcilerinin, sendika sözcüleri-nin, bazı Maoist, Troçkist, Leninist vb. hatta anarşist grupların « kasör » sözcü-ğüyle aynı şeye işaret etmeleri nadir bir şey değildir.

Kasör sözcüğü onlar için, bu tipler biz-den değiller anlamına gelir. «Kasör söz-cüğü köklü Fransiz ırkçılığının nadide meyvelerinden biridir. Bu kasörlerin her şehirde kenar mahallelerden geldi-ğine inanılır. Genelde yabancıların yani göçmen nüfusun yoğunluklu olduğu banliyölerden, Fransa’nın içerisindeki dış düşmanının yatağından.

Topyekün kurumsal yapılar için ka-sör sözcüğü toplumsal hareke-

tin iplerini elden kaçırmaya ifade eder. Üstelik grevci-lerin bu kırıcıların davran-dıkları gibi davranma yani burjuvazının ilan ettiği savaşı kabul etme olasılığı onların en korktuğu seydir.

27 Ekim’de kabul edilmesi programlanan emeklilik refor-

munu bir oldu bittiye getirmeye çalışan hükümet , tatilden yararlanmak yasama takviminin hızlandırmak istiyor ama özellikle enerji ve taşıma sektöründe sendikalar önümüzdeki hafta içerisinde direnişi sürdürüyor. Yarın üniversite öğ-rencileri bütün Fransa çapında yürüye-cekler, 6 Kasım için yine ülke çapında öngörülmüş yürüyüşten önce. Önümüz-deki Perşembe işçiler gene sokakta.

Kim, 25.10.2010

isteyen Bergama Köylüleri Temsilcisi Oktar Konyar, polis tarafından gözal-tına alınmak istendi.

- Khimki tutsaklarından Ma-xim Solopov serbest... 28 Tem-muz 2010 tarihinde 200’ün üze-rinde genç anti-faşist ve anarşist, büyük şirketlerin çıkarlarına katle-dilen Moskova’daki Khimki Ormanı-nı savunmak için belediye binasının önünde spontane gerçekleştirilen gösteri büyük bir kamuoyu deste-ği toplamıştı. Otoriteler buna bir baskı dalgasıyla karşılık vererek ey-lemden bir gün sonra, tanınan iki sosyal aktivist, Alexei Gaskarov ve Maxim Solopov’u tutuklamışlardı. 18 Ekim’de gerçekleşen duruşmada Khimki mahkemesi Maxim Solopov’u kasabayı terketmeme şartıyla serbest bıraktı. Alexei ise ha-len içerde. 22 Ekim’de de Ale-xei Gaskarov serbest bırakıldı.

Page 2: Yeryüzüne Özgürlük V3

Endüstriyel Kapitalizmin Hayvanlar Üzerinde Uyguladığı ‘Tahakkümler’

Doğanın iç dengesini anlatan ‘’bü-yük balık küçük balığı yutar’’ cümlesi

insanlar tarafından doğaya ve hay-vana karşı yapılan saldırıyı, işken-ceyi ve katliamları doğanın denge-

siymiş gibi gösterip meşrulaştırarak, insanı haklı çıkarma argümanının

başında kullanılıyor maalesef.

Endüstrinin olmadığı yüzyıllarda, insanların hayvanlara yaklaşımı

sadece kendi gereksinimi karşılama amaçlı iken, endüstriyel topluma

geçişle birlikte hayvanlar birer maki-naya dönüştürülerek doğal ortamın-dan uzak çimlere basmadan daracık

kafeslerde ve birbirlerinin üzerine sıçarak sürekli et, süt, yumurta üret-meleri sağlanıyor. İşte bu endüstriyel

sistem insan ile hayvan arasında büyük bir vahşet perdesinin açılma-

sına ve aynı zaman da ekosistemin bozulmasına yol açmıştır.

KURBAN RİTÜELİİnsanlar tarafından dini inançları gereği yapılan kurban bayramları aslında dün-yanın dört bir yanında gerçekleşen kat-liam şölenleridir. İnsanların hayvanları inançları gereği öldürmesi gerektiğini yansıtan bilinç insanın hayvana yapmış olduğu zulmü örtbas etmeye çalışmak-tadır. Yaratıcıya kurban edilen hayvan-lar cani bir şekilde insanlar tarafından öldürülerek karşılıklı yardımlaşma duy-gusallığında insanlarla buluşmaktadır. Her yıl yapılan bu bayramlar endüstri-nin yüzünü güldüren hayvan katliamla-rından başka bir şey değildir

s2

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

HAYVAN DENEYLERİİnsanların hayvanlar üzerinde kurmuş olduğu tahakküm sadece et endüstri-siyle de sınırlı kalmıyor, vahşet aynı zamanda hayvan deneyleriyle de devam etmektedir.

Hayvan deneyleri; üniversiteler, hasta-neler, tıp okulları, askeri üsler, tarımsal tesisler, ilaç fi rmaları, çiftlikler ve ticari deney labora-

tuarları tarafından ‘insanların iyiliği’ için yapıldığı söylenerek meşrulaştı-rılıyor fakat, bu deneyler hayvanlara korkunç acılar çektirmekten ve yaban hayattan kopartılan hayvanlar yüzün-den ekosistemin bozulmasına katkı sağlamaktan öteye gidemiyor.Bir çok bilim adamı bu deneylerin insanlar için hiçbir yararı olmadığını açıklarken pek çok fi rmanında artık ürünlerini hayvanlar üzerinde dene-meyeceklerini açıkladığını görüyoruz.

Ayrıca ne tıbbın ne de herhangi bir devlet mekanizmasının hiçbir zaman insan yaşamını düşünmediğini söyle-mek en gerçekçi cümlelerden biri ola-caktır.

HAYVAN TECAVÜZLERİİnsanların sosyal ilişkilerinde de hay-vanlar üzerindeki tahakkümleri devam etmektedir. Cinsel isteklerini hay-vanlar üzerinde tatmin eden insanlar, aslında kapitalizmin insan yaşamını nasıl etkilediğini açıkça gözler önüne seriyor. İnsanların doğadan kopuş ve yabancılaşmasıyla başlayan uygarlık süreci, maalesef toplumdaki bireylerin birbirlerine karşı izole olmalarına ne-den olmuştur.

Tecavüze uğrayan hayvanlar arasın-da olan köpeklerin arka bacaklarının kırılması ve iç organlarının parçalan-ması ise tecavüzün etik dışı boyutunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca ya-pılan tecavüz/işkence sonrasında hay-vanlar travmaya uğrayarak intihar bileetmektedirler.

İnsanların hayvanlar üzerinde her tür-den kurduğu tahakküm ve bunu yaşa-mış olduğumuz sistemle benliğimizde olgunlaştırmamız, doğaya ve hayvan-lara karşı ne kadar yabancılaştığının ve yeryüzünü nasıl cehenneme çevir-diğinin fotoğrafl arıdır.

Bu fotoğrafı görmemek ve insanın hayvanlara uyguladığı tahakkümüne karşı koymayı ve engellemeyi düşün-düğümüz vakit en insani olanı düşün-düğümüz vakittir.

Savaş

“B

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

EB

ER

KW

ED

AN

JIYAN

E“ZORLA ALABİLECEĞİN

BİR HAKKIN, SANA VERİLMESİNE

İZİN VERME’” FRIEDRICH NIETZSCHE

TSK’nın Kürdistan kırsalındaki askeri saldırıları bu hafta da tüm

şiddetiyle devam etti. Dersim İksor bölgesinde hava destekli saldırılar

gerçekleşirken, Zaxo’da top atışları sebebiyle bir kişi yaralandı. Şemdinli’de ise sınır karakollarına

yeni saldırılar için askeri sevki-yatlar yapıldı. Diyarbakır, Şırnak,

Dağlıca ve Bingöl’de kapsamlı operasyonlar gerçekleştirildi. HPG

gerillaları, kırsalda Türk ordusunun avcılığı kendilerine karşı bir silah

olarak kullanığı gerekçesiyle avcılığı yasakladı. Kürt direnişçilere yönelik baskı ve tutuklama dalgası sürüyor. KCK davasında yargılanan 152 kişi

arasından yine tahliye çıkmadı.

Dersim’de çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG gerillası Cemil Nayman’ın cenaze töreni öncesinde,

sivil giysilerle kitlenin arasına katılan ve göstericilere müda-

hale eden Mersin Emniyet Müdür Yardımcısı Anadolu Atayün ile Terör-le Mücadele Şube Müdürlüğü’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı

Hikmet Bulak yaralandı.

Adana’da yasadışı gösterilere katıldıkları gerekçesiyle 9’u çocuk 10 kişinin evlerine baskın düzenle-

nerek gözaltına alındı.

Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde ar-tan tecavüz olaylarını protesto eden

kadınlara polis tazyikli su ve gaz bombası ile saldırdı.

Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde ar-tan tecavüz olaylarını protesto eden

kadınlara polis tazyikli su ve gaz bombası ile saldırdı.

İstanbul Çekmeköy’de bir astsub-aya ait olduğu belirtilen sivil araç

ateşe verildi.

Türk ordusu Kutu Deresi’ni bombaladı. Hozat, Pülümür ve

Nazimiye kırsalında da operasyon başlatıldı.

İzmir’de Kürt Vicdani Ret Hareketi üyesi 10 kişi daha askere git-

meyeceklerini belirterek, vicdani ret kararlarını açıkladı.

İzmir’in Gaziemir Ilçesi’nde Polis Lojmanları’na ses bombası atıldı.

Amed’deki AKP Diyarbakır Bağlar İlçe Başkanlığı’na ses bombası

atıldı.

İran’da bir Kürt tutuklu, gördüğü işkenceler nedeniyle hayatını kay-

betti.

Ağrı’nın Doğubayazıt İlçesi kırsalında askeri birlikleri operasyon

başlattı.

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

başlatıldı.

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

başlatıldı.

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

başlatıldı.

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

başlatıldı.

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

BE

RK

WE

DA

N JIYA

N E

Page 3: Yeryüzüne Özgürlük V3

s3

Toplumun karşıt sınıfl ara bölünmüş olduğu gerçeğinde herhangi bir

şüphe olamaz. Sömürüyü tatbik edenler ve buna maruz kalanlar arasındaki fark, radikal ve uzlaştırılamazdır.

Elbette ki, her iki sınıfa katılımın çeşit-li düzeyleri vardır. Sadece egemenler değil, aynı zamanda sömürüye maruz kalanlar da bunun sürmesine ne kadar rıza gösterdiklerine göre, değişken de-recelerde bundan sorumludurlar.

Lakin, burada bizi ilgilendiren, bir bü-tün olarak ezilenler ve bir parça ya da aynı olan belirli bir azınlık arasındaki ilişkidir.

Bu sadece bir tanımlama meselesi de-ğildir. Birçok kafa karışıklığı, kavram-ların yanlış kullanımından veya belirli bir davranışı ümit etmekten ya da böyle yapmak için herhangi bir dayanağı ol-madan cereyan eden olaylardan doğar.

“BİR BÜTÜN OLARAK SÖMÜRÜLENLER”in belli bir kimliği yoktur. Çoğu zaman sanayi proleteryası olarak görülerek, çiftlik emekçilerini ve ‘lümpen proleterya’ olarak bilinen işsiz tabakayı da kapsarlar.

Alt kademeli büro çalışanlarının yanı sıra geçici işçiler ve hizmet sektörün-dekiler (ulaşım, ticaret, değiş-tokuş, okullar, kültür endüstrisi) de bu bütünü oluşturmaktadır.

Karakteristikleri son derece akışkan-dır ve hiçbir şekilde devrimci eylemin amaçları için bir referans noktası ola-mazlar.

Azımsanmayacak bir parçasını, başka bir ifadeyle, geriye kalanlar için bir referans noktasını teşkil eden kesin bir sınıf tanımı mümkün değildir. Bunu yapmaya yönelik herhangi bir girişim, çoğu zaman partiden ve niceliksel il-lüzyondan (yani proleteryaya öncülük eden sanayi işçileri veya devrimin güç-lerine öncülük eden lümpen proleterya) kaynaklanan şahsi bir politik önyargıya dayanır.

Mevzu bahis bütünün egemen karak-teristiği, kendisinin birlikçi bilincidir. Bu, kendisini hem düzene sokar hem de kısıtlar.

Uzun bir dönem boyunca bu bütünde, diğerleri arasında etkiye sahip olan öz-

örgütlenmenin ve bunu ele geçirmek için çeşitli parçalar tarafından boşa çı-karılan girişimlerin fışkırmaları mev-cuttur. Aslında, birlikçi bilinç geçicidir ve kısa vadeli çıkarlarla sınırlıdır.

BELİRLİ AZINLIK, ezilenlerin bir parçasıdır ve bu bütün içerisinde çeşitli türleri vardır. Bazılarının etnik köken-leri vardır. Örneğin, Amerika’daki si-yahlar, egemen sınıf içerisinde sözcü-leri olmalarına rağmen, büyük ölçüde ezilenlerden oluşmaktadır ve belirli bir azınlığı teşkil ederler. Aynısı, farklı ka-rakteristikleri olan İrlandalılar, Basklar, Korsikalılar, Filistinliler vs. için de ge-çerlidir.

Başka zamanlarda azınlığın, kadınlar meselesindeki gibi cinsiyete dair kö-kenleri de vardır. Başka zamanlarda da yine eşcinseller meselesinde olduğu gibi egemen ahlak kodlarına doğru bel-li bir tavra tekabül eder. Bu azınlıklar, kendilerini yöneten sınıfın empoze et-tiği ve ezilenlerin geri kalanı tarafından kabul edilmiş olan seçici mekanizmalar yoluyla tanımlarlar.

Bütün ve ParçaAlfredo M. Bonano

Bunlar: belirli bir kültür (çoğunlukla alt-kültür olarak anılan); üretim süreci-ne boyun eğme; daha alt seviyelerdeki sosyal örgütlenmelerde oldukça büyük bir varlık; profesyonel sektörlerde, medyada ve yüksek öğretimde epeyce kısıtlı bir varoluş; getto duyarlılığı ve benzerleridir.

Bu tür bir azınlığın, yüksek veya düşük sosyal tabakada daha az hareket kabi-liyeti vardır. Bu da büsbütün sabit kal-maya veya en azından belli bir dengeyi

muhafaza etmeye yetecek kadar sabit kalmaya meyil gösterir. Kültürel ozmos (geçişim), düşmanın, azınlığın davra-nışları üzerindeki kontrolünü garanti etmeye ve olası ‘sapkın’ talepleri ber-taraf etmeye yeterli olarak minimumda tutulur.

DEVRİMCİ HAREKET - bu bahsetti-ğimiz manada bir azınlık değildir. Ak-tif bir azınlıktır ve aslında spesifi ktir de. Çoğu zaman peşpeşe iki düzlemde eyleme hazırlanmak için birlikçi ze-minin ötesine geçen kendi farkındalık düzeyiyle karakterize edilmektedir: parti (veya niceliksel düzlem) ve sosyal (veya öz-örgütsel) düzlem.

Devrimci hareket genellikle tüm bu üç seviyeyi (birlik, parti ve öz-örgütlenme) içerir ve bunlar çoğu kez net ayrımların görülmesini zorlaştıracak kadar iç içe-dir.

Tanım gereği devrimci farkındalığın üçüncü ve en yüksek seviyelerini sa-vunan anarşistler bile, eleştirelliğin ne-redeyse her zaman üstün gelmesine ve mücadelenin düzeltilmiş olmasına rağ-men, birlikçi ve parti zeminlerini onay-lamakta başarısız olmamışlardır.

Gerçek şu ki, devrimci hareket, toplum - üretici güçler, sınıf tertibi, vs.-- içeri-sinde sürekli meydana gelen sosyal ve kültürel değişimlerin kısmi olarak doğ-rudan ve dolaylı sonucudur.

BELİRLİ BİR ANARŞİST ÖRGÜTLENME - sendikaları (ve anarko-sendikalizmi) ve partileri bir ke-nara koyarsak, üçüncü spesifi k çözüm olarak kalır: bunlar anarşist grup ya da çeşitli grupların koordinasyonudur.

Bu, getirmeye çalıştığımız sosyal de-ğişiklikler için gerekli olan fi kir ve ey-lemin yaygınlaştırılması için temel bir araç haline gelir: sömürüye dayalı bu-günün düzeninin nihai yıkımı.

O zaman, spesifi k bir örgütün devrimci hareketin; o nedenle de bir bütün olarak ezilenlerin bir parçası olduğunu görebi-liriz. Egemen sınıfın bir parçası olmuş olan unsurlar, kendisi ve kendi bilinç düzeyi sayesinde, kendi kökenlerini bı-rakıp sınıf düşmanına karşı ezilenlerin mücadelesine katılabilirler.

INSURRECTION DERGİSİNİN 2. SAYISINDAN, 1984

Page 4: Yeryüzüne Özgürlük V3

s4

Minimum Güvenlik (Stephanie McMillan’la)

Birincisi 2005 yılında yayınla-nan uygarlık karşıtı anarşist

fanzin, broşür, kitap ve videola-rı içeren çift DVD’lik Uygarlığa Karşı Derleme v.2 çıktı. Uygarlı-ğa Karşı Derleme v.2 2005 yılın-da yayınlanan v.1’i de içeriyor.

Derlemeyi, 30 Ekim - 7 Kasım (2010) tarihleri arasında gerçekleşecek olan İstanbul Kitap Fuarında 2. Salon 308. No’da bulunan Altıkırkbeş Ya-yınlarının standından edinebilirsiniz.

Altıkırkbeş standından ayrıca Asi-ye, haftalık Yeryüzüne Özgürlük ve çeşitli broşür ve bildirileri hardcopy olarak edinebilirsiniz.

Uygarlığa Karşı Derleme v.2 Çıktı!30 Ekim - 7 Kasım arası İstanbul TÜYAP Kitap Fuarında, 2. Salon 308 numaralı Altıkırkbeş standındayız!

- Aksu Vadisini HES ile yok etmeye çalışan BORUSAN'ın peşini bırakmayacaklarını belir-ten eylemciler Borusan Quartet 1 KASIM saat 20:00’de Sureyya Operasında konser verirken bir eylem gerçekleştirecekler.

- K.Maraş’ta gerçekleşen Enerji Forumunda “Termik santral istemiyoruz!” yazan bir pan-kart açan çevreci gençler görevliler tarafından apar topar dışarı çıkartıldılar.

- Kocaeli’de pazar esnafı, pazar yerinin değişti-rilmesine isyan etti, yolu trafi ğe kapatarak eylem yaptı. Pazarcılar, polisin gaz bombası ile saldır-ması üzerine çöp konteynerlerini ateşe verdi.

- Biz Erkek Değiliz İnisiyatifi (BEDİ), 17

Ekim gecesi Habertürk Tv kanalında Ali Poyrazoğlu’nun sunduğu “Gölgede Mu-habbet” adlı programda, “Fatmagülün suçu ne?” dizisindeki tecavüz sahnesini pa-rodi olarak kullanmasını Habertürk binası önünde protesto etti.

- Bireylikler’in 35. sayısı Kasım ayının ikin-ci haftasına kadar yayında!

- Eylemlerinin 291. haftasında Cumartesi Anneleri bu hafta gözaltında sorgu sıra-sında işkence edilerek katledilen Düzgün Tekin için oturdular.

- Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde tutsakların “kelepçe” uygulaması nedeniyle tedavileri yapılamıyor. Ufuk Keskin adlı tutuklunun Bolu F Tipi Cezaevi’ne sürgün edilmesini protesto eden 7 tutukluya “iletişim”, 2 kişiye de toplam 16 gün hücre cezası verildi.

- Bursa’da maaşlarını düzenli alamadıkları için eylem yapan Uludağ Üniversitesi’nin

fakülte binalarında çalışan taşeron işçiler öğle-den sonra maaşlarını aldılar. - İşşizliğe karşı yapılan bir eyleme katılan Maria-no Ferreyra(23) isimli Arjantinli genç; işbirlikçi, çeteci sendika üyelerince katledildi. On binler Buenos Aires sokaklarını doldururken, bazı sen-dikalar genel grev çağrısı yaptı.

- Gebze’de bulunan Mutaş Demir Çelik A.Ş.’de DİSK/BMİS’e örgütlendikleri için işlerinden atılan 7 işçinin direnişi bir aydır sürüyor. Sen-dikaya bağlı diğer işçiler direnişçi işçilere katıl-masa da destek veriyorlar.

- İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınma-dığı Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessese Müdürlüğü’ne ait ma-den ocağında çalışan 140 taşeron işçi iş bıraktı.

- Meksika’da Çevik Kuvvet binası yanında bir patlama meydana geldi. Saldırıyı Acil Devrim için Práxedis - G. Guerrero Otonom Hücreleri tüm anarşist ve siyasi tutukluların serbest bıra-kılması için yaptığını açıkladı.

“Her birey gizli de olsa bir

uygarlık düşmanıdır.”Sigmund Freud