7
600 YÛNUS EMRE lendiði, pîrinin nefesinin bereketiyle þair olduðu belirtilir (Vâšý£ât-ý Üftâde, s. 91, 256). Yine Vâšý£ât’ta yer alan bir baþka rivayete göre otuz yýl hizmetten sonra Yû- nus, “Ben bu yolculuktan bir þey anlaya- madým, muhtemelen sülûkü tamamlaya- mayacaðým” diyerek tekkeden ayrýlmýþ, fa- kat yolda rastladýðý erenler ve onlarla ya- þadýðý olaðan üstü hallerle gafletten uya- nýp geri dönmüþ ve Tapduk’un ayaklarýna kapanarak kendini baðýþlatmýþtýr (a.g.e., s. 374; Ýsmail Hakký Bursevî, Rû¼u’l-be- yân, I, 171). XVI. yüzyýl tezkirecilerinden Âþýk Çelebi, Yûnus’un “kullâb-ý cezbe ile âlem-i mülkten cenâb-ý melekûta çekil- miþ, âlemin insân-ý kâmil ve ferîdlerinden” olduðunu kaydetmiþ, ardýndan onun üm- mîliðine iþaret ederek hal diliyle þiir söyle- diðini belirtmiþtir (Meþâirü’þ-þuarâ, II, 689). XVII. yüzyýl Bayramî þeyhi Bolulu Himmet Efendi, sülûkünü tamamlayamayan sâli- kin yolculuðunun hýzlandýrýlmasý için celâl terbiyesinden geçirilebileceðini anlatýrken Tapduk Emre ile Yûnus arasýnda geçen olayý örnek verir (Tapsýz, s. 165). XVIII. yüz- yýl Halvetî-Þâbânî derviþlerinden Ýbrâhim Hâs da Tezkire’sinin iki ayrý yerinde Yûnus Emre’den ve þeyhi Tapduk’tan bahseder (bk. bibl.). Süleyman Þeyhî de Yûnus’tan, Tapduk Emre’den, þiirlerinden ve tekke- ye taþýdýðý odunlardan söz etmiþ, Mevlâ- nâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Yûnus hakkýn- da, “Ýlâhî menzillerin hangisine çýktýmsa bu Türkmen kocasýnýn izini önümde bul- dum, onu geçemedim” dediðini naklet- miþtir (Bahrü’l-velâye, vr. 143 b ). Yûnus Emre ile Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ara- sýnda geçtiði aktarýlagelen baþka bir riva- yete göre Yûnus bir gün karþýlaþtýðý Mev- lânâ’ya, “Me¦nevî’yi sen mi yazdýn?” diye sormuþ, Mevlânâ “evet” deyince Yûnus, “Uzun yazmýþsýn. Ben olsam, ‘Et ü kemik büründüm / Yûnus diye göründüm’ der- dim” karþýlýðýný vermiþtir. Diðer bir halk ri- vayetine göre Yûnus 3000 þiir söylemiþ, daha sonra Molla Kasým adlý bir zâhid bun- larý þeriata aykýrý bularak 1000 tanesini yakmýþ, 1000 tanesini suya atmýþ, kalan 1000 þiiri okurken, “Derviþ Yûnus bu sözü eðri büðrü söyleme / Seni sîgaya çeken bir Molla Kasým gelir” beytine rastlayýnca piþman olup tövbe etmiþ ve Yûnus’un ve- lîliðine inanmýþtýr. Bu inanýþa göre yaký- lan þiirler gökte melekler, suya atýlanlar balýklar, kalan þiirler de insanlar tarafýndan okunmaktadýr. Tarihî Þahsiyeti. Yûnus Emre’nin tarihî þahsiyeti hakkýnda çok farklý görüþler ileri sürülmüþtür. Onun Yýldýrým Bayezid devri- ne (1389-1402) eriþtiðini söyleyen (Beygu, s. 171-175), Kanûnî Sultan Süleyman dö- nemi (1520-1566) þairleri arasýnda ona da yer veren (Hammer, II, 566), VII. (XIII.) as- rýn sonu ile VIII. (XIV.) asrýn ilk yýllarýnda ya- þadýðýný ileri süren (Gibb, I, 165) araþtýrma- cýlar varsa da bu görüþler, Adnan Erzi’nin Beyazýt Devlet Kütüphanesi’ndeki bir mec- muadan (nr. 7912, vr. 38 b ) alarak neþretti- ði belge ile ortadan kalkmýþtýr. Belgede Yû- nus Emre’nin 638 (1240-41) yýlýnda doðdu- ðu, seksen iki yýl yaþadýðý ve 720’de (1320) vefat ettiði kaydedilmektedir (TTK Belle- ten, XIV/53 [1950], s. 85-89). Buna göre Taþköprizâde’nin Yûnus’u Yýldýrým devri þairi ve þeyhleri arasýnda göstermesi (Mec- dî, s. 78) ve Âþýkpaþazâde’nin Orhan dev- riyle (1324-1362) I. Murad zamanýný idrak ettiðini söylemesi (Âþýkpaþaoðlu Tarihi, s. 193-194) doðru deðildir. Yûnus Emre’nin doðum yeri hakkýndaki rivayetlere daya- nan görüþler de tutarsýzdýr. Vilâyetnâ- me’de (DÝB Ktp., nr. 714, vr. 128 a ) onun Sivrihisar’ýn Sarýköy’ünde doðduðu, meza- rýnýn da bu köye yakýn bir mevkide bulun- duðu kaydedilir. Mecdî, Tapduk Emre’nin Sakarya nehrine yakýn bir yerde yerleþ- miþ olduðunu, Yûnus’un ise Bolu çevre- sinde ikamet ettiðini belirtir (Þekåik Ter- cümesi, s. 78). Lâmiî, Yûnus’un Kütahya suyunun üzerinde bu suyun Sakarya’ya ka- rýþtýðý yere yakýn bir mahalde yattýðýný söy- leyerek Vilâyetnâme’ye katýlýrken (Nefe- hât Tercümesi, s. 691) Âþýk Çelebi onun Bolulu olduðunu yazmaktadýr (Meþâirü’þ- þuarâ, II, 689). Yûnus’un yaþadýðý çevre hakkýnda Bektaþî geleneðinin doðrulu- ðunu kabul eden Mehmed Fuad Köprülü, onun XIII. yüzyýlýn son yarýsýnda Sivrihi- sar’da yahut Bolu civarýnda Sakarya su- yuna yakýn köylerden birinde yetiþmiþ bir Türkmen olduðunu belirtir (Türk Edebiya- týnda Ýlk Mutasavvýflar, s. 262-265). Kâmil Kepecioðlu’nun yayýmladýðý belgelerde, Þeyh Hacý Ýsmâil topluluðuna mensup olan Yûnus’un Karamanoðlu Ýbrâhim Bey’den Lârende’de Yerce denilen araziyi satýn aldýðý ve Ýsmâil adlý bir oðlunun bulun- duðuna dair bilgiler vardýr (Nilüfer, sy. 4 [1945], s. 68; Gölpýnarlý, s. 63-64). Bu bel- gelerde yazýlanlarla Vilâyetnâme’de yer alan bilgiler çeliþmektedir ve burada adý geçen Yûnus’un Yûnus Emre olup olma- dýðý bilinmemektedir. Hacý Ýsmâil cema- atine mensup Yûnus Emre’nin bir iddi- aya göre Horasan’dan geldiði düþünüle- cek olursa þiirlerinde yer alan Oðuz Türk- çesi’nin izahý zorlaþacaktýr. Dolayýsýyla söz konusu belgelerin ciddi bir tenkide ihtiya- cý vardýr (metinler ve tenkidi için bk. Yû- nus Emre Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân, YÛNUS EMRE (ö. 720/1320 [?] ) Mutasavvýf Türk þairi. ˜ Tarihî kiþiliði menkýbelerle iç içe giren Yûnus Emre’nin destanî hayatýna dair ilk ve en geniþ mâlûmat Uzun Firdevsî’nin (ö. 918/1512) yazdýðý sanýlan Vilâyetnâme-i Hacý Bektâþ-ý Velî’de yer almaktadýr. Bu- na göre Yûnus Sarýköy’de yaþayan, çiftçi- likle geçinen fakir bir kiþidir. Önce buðday almak üzere Karahöyük’e gider, bir süre Hacý Bektâþ-ý Velî’nin yanýnda kalýr, geri döneceði sýrada buðday yerine Hacý Bek- taþ ona “nefes” vermeyi teklif eder, fakat Yûnus ýsrar edince kendisine dilediði ka- dar buðday verilerek gönderilir. Köyüne yaklaþtýðý esnada gafletinin farkýna varan Yûnus, buðdayýn bir gün tükenip nefesin ise tükenmeyeceðini düþünerek tekrar tekkeye döner ve nasip ister. Durum Ha- cý Bektâþ-ý Velî’ye arzedilince o, “Bundan sonra olmaz. Biz o kilidin anahtarýný Tap- duk Emre’ye verdik, varsýn nasibini ondan alsýn” der ve onu Tapduk Emre’ye gönde- rir. Yûnus da Tapduk Emre’nin yanýna va- rýp durumu ona anlatýr; Tapduk Emre ha- linin kendisine mâlûm olduðunu, hizmet edip emek vermesi halinde nasibini alaca- ðýný söyler. Yûnus kýrk yýl boyunca erenler meydanýna eðrinin yakýþmayacaðý düþün- cesiyle tekkeye sadece düzgün odun ta- þýr. Rum erenlerinin Tapduk Emre’nin tek- kesinde büyük bir meclis kurduklarý bir gün mecliste Yûnus Emre ile birlikte Yû- nus-ý Gûyende denilen baþka bir Yûnus da- ha bulunmaktadýr. Tapduk Emre cezbeye gelince Gûyende’ye, “Yûnus, söyle!” der, fa- kat Gûyende iþitmez. Tapduk bu sözü üç defa tekrarladýðý halde Yûnus-ý Gûyende yine iþitmez. Bu defa Yûnus Emre’ye dö- nüp, “Yûnus, vakit geldi, o hazinenin kili- dini açtýk, nasibini aldýn, hünkârýn nefesi yetiþti, sen söyle!” der. Gönlü açýlan, göz- lerinden perde kalkan Yûnus “þevk deni- zine düþüp” inci ve mücevher deðerinde sözler söylemeye baþlar (Menâkýb-ý Hacý Bektâþ-ý Velî, s. 48-49). Aziz Mahmud Hüdâyî’nin, þeyhi Üftâde’- nin sohbetlerinden derlediði Vâšý£ât’ta yer alan Yûnus’la ilgili rivayetler Vilâyet- nâme’de anlatýlanlarý tamamlar gibidir. Hüdâyî’ye göre Yûnus’un mürþidi Tapduk Emre “þeþtâ” çalardý. Bir gün Tapduk yi- ne þeþtâ çalmaya baþlayýnca sesi Yûnus’a dokunur, Yûnus cezbelenir ve sanatýný bý- rakýp Tapduk’a derviþ olur. Vâšý£ât’taki bir rivayette Yûnus Emre’nin Tapduk Emre’ye otuz yýl hizmet ettiði, þeyhinin kýzýyla ev-

YÛNUS EMRE s. 171-175), Vâ ý£ât-ý Üftâde, (1520-1566) (XIII.) · 2020. 9. 17. · söyler (Tarikatler ve Silsileleri, s. 155). Biz-zat Yûnus un kendi tahsili hakkýnda ver-diði

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 600

    YÛNUS EMRE

    lendiði, pîrinin nefesinin bereketiyle þairolduðu belirtilir (Vâšý£ât-ý Üftâde, s. 91,256). Yine Vâšý£ât’ta yer alan bir baþkarivayete göre otuz yýl hizmetten sonra Yû-nus, “Ben bu yolculuktan bir þey anlaya-madým, muhtemelen sülûkü tamamlaya-mayacaðým” diyerek tekkeden ayrýlmýþ, fa-kat yolda rastladýðý erenler ve onlarla ya-þadýðý olaðan üstü hallerle gafletten uya-nýp geri dönmüþ ve Tapduk’un ayaklarýnakapanarak kendini baðýþlatmýþtýr (a.g.e.,s. 374; Ýsmail Hakký Bursevî, Rû¼u’l-be-yân, I, 171). XVI. yüzyýl tezkirecilerindenÂþýk Çelebi, Yûnus’un “kullâb-ý cezbe ileâlem-i mülkten cenâb-ý melekûta çekil-miþ, âlemin insân-ý kâmil ve ferîdlerinden”olduðunu kaydetmiþ, ardýndan onun üm-mîliðine iþaret ederek hal diliyle þiir söyle-diðini belirtmiþtir (Meþâirü’þ-þuarâ, II, 689).XVII. yüzyýl Bayramî þeyhi Bolulu HimmetEfendi, sülûkünü tamamlayamayan sâli-kin yolculuðunun hýzlandýrýlmasý için celâlterbiyesinden geçirilebileceðini anlatýrkenTapduk Emre ile Yûnus arasýnda geçenolayý örnek verir (Tapsýz, s. 165). XVIII. yüz-yýl Halvetî-Þâbânî derviþlerinden ÝbrâhimHâs da Tezkire’sinin iki ayrý yerinde YûnusEmre’den ve þeyhi Tapduk’tan bahseder(bk. bibl.). Süleyman Þeyhî de Yûnus’tan,Tapduk Emre’den, þiirlerinden ve tekke-ye taþýdýðý odunlardan söz etmiþ, Mevlâ-nâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Yûnus hakkýn-da, “Ýlâhî menzillerin hangisine çýktýmsabu Türkmen kocasýnýn izini önümde bul-dum, onu geçemedim” dediðini naklet-miþtir (Bahrü’l-velâye, vr. 143b). YûnusEmre ile Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ara-sýnda geçtiði aktarýlagelen baþka bir riva-yete göre Yûnus bir gün karþýlaþtýðý Mev-lânâ’ya, “Me¦nevî’yi sen mi yazdýn?” diyesormuþ, Mevlânâ “evet” deyince Yûnus,“Uzun yazmýþsýn. Ben olsam, ‘Et ü kemikbüründüm / Yûnus diye göründüm’ der-dim” karþýlýðýný vermiþtir. Diðer bir halk ri-vayetine göre Yûnus 3000 þiir söylemiþ,daha sonra Molla Kasým adlý bir zâhid bun-larý þeriata aykýrý bularak 1000 tanesiniyakmýþ, 1000 tanesini suya atmýþ, kalan1000 þiiri okurken, “Derviþ Yûnus bu sözüeðri büðrü söyleme / Seni sîgaya çekenbir Molla Kasým gelir” beytine rastlayýncapiþman olup tövbe etmiþ ve Yûnus’un ve-lîliðine inanmýþtýr. Bu inanýþa göre yaký-lan þiirler gökte melekler, suya atýlanlarbalýklar, kalan þiirler de insanlar tarafýndanokunmaktadýr.

    Tarihî Þahsiyeti. Yûnus Emre’nin tarihîþahsiyeti hakkýnda çok farklý görüþler ilerisürülmüþtür. Onun Yýldýrým Bayezid devri-ne (1389-1402) eriþtiðini söyleyen (Beygu,

    s. 171-175), Kanûnî Sultan Süleyman dö-nemi (1520-1566) þairleri arasýnda ona dayer veren (Hammer, II, 566), VII. (XIII.) as-rýn sonu ile VIII. (XIV.) asrýn ilk yýllarýnda ya-þadýðýný ileri süren (Gibb, I, 165) araþtýrma-cýlar varsa da bu görüþler, Adnan Erzi’ninBeyazýt Devlet Kütüphanesi’ndeki bir mec-muadan (nr. 7912, vr. 38b) alarak neþretti-ði belge ile ortadan kalkmýþtýr. Belgede Yû-nus Emre’nin 638 (1240-41) yýlýnda doðdu-ðu, seksen iki yýl yaþadýðý ve 720’de (1320)vefat ettiði kaydedilmektedir (TTK Belle-ten, XIV/53 [1950], s. 85-89). Buna göreTaþköprizâde’nin Yûnus’u Yýldýrým devriþairi ve þeyhleri arasýnda göstermesi (Mec-dî, s. 78) ve Âþýkpaþazâde’nin Orhan dev-riyle (1324-1362) I. Murad zamanýný idrakettiðini söylemesi (Âþýkpaþaoðlu Tarihi, s.193-194) doðru deðildir. Yûnus Emre’nindoðum yeri hakkýndaki rivayetlere daya-nan görüþler de tutarsýzdýr. Vilâyetnâ-me’de (DÝB Ktp., nr. 714, vr. 128a) onunSivrihisar’ýn Sarýköy’ünde doðduðu, meza-rýnýn da bu köye yakýn bir mevkide bulun-duðu kaydedilir. Mecdî, Tapduk Emre’ninSakarya nehrine yakýn bir yerde yerleþ-miþ olduðunu, Yûnus’un ise Bolu çevre-sinde ikamet ettiðini belirtir (Þekåik Ter-cümesi, s. 78). Lâmiî, Yûnus’un Kütahyasuyunun üzerinde bu suyun Sakarya’ya ka-rýþtýðý yere yakýn bir mahalde yattýðýný söy-leyerek Vilâyetnâme’ye katýlýrken (Nefe-hât Tercümesi, s. 691) Âþýk Çelebi onunBolulu olduðunu yazmaktadýr (Meþâirü’þ-þuarâ, II, 689). Yûnus’un yaþadýðý çevrehakkýnda Bektaþî geleneðinin doðrulu-ðunu kabul eden Mehmed Fuad Köprülü,onun XIII. yüzyýlýn son yarýsýnda Sivrihi-sar’da yahut Bolu civarýnda Sakarya su-yuna yakýn köylerden birinde yetiþmiþ birTürkmen olduðunu belirtir (Türk Edebiya-týnda Ýlk Mutasavvýflar, s. 262-265). KâmilKepecioðlu’nun yayýmladýðý belgelerde,Þeyh Hacý Ýsmâil topluluðuna mensup olanYûnus’un Karamanoðlu Ýbrâhim Bey’denLârende’de Yerce denilen araziyi satýnaldýðý ve Ýsmâil adlý bir oðlunun bulun-duðuna dair bilgiler vardýr (Nilüfer, sy. 4[1945], s. 68; Gölpýnarlý, s. 63-64). Bu bel-gelerde yazýlanlarla Vilâyetnâme’de yeralan bilgiler çeliþmektedir ve burada adýgeçen Yûnus’un Yûnus Emre olup olma-dýðý bilinmemektedir. Hacý Ýsmâil cema-atine mensup Yûnus Emre’nin bir iddi-aya göre Horasan’dan geldiði düþünüle-cek olursa þiirlerinde yer alan Oðuz Türk-çesi’nin izahý zorlaþacaktýr. Dolayýsýyla sözkonusu belgelerin ciddi bir tenkide ihtiya-cý vardýr (metinler ve tenkidi için bk. Yû-nus Emre Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân,

    – —YÛNUS EMRE(ö. 720/1320 [?] )

    Mutasavvýf Türk þairi.˜ ™

    Tarihî kiþiliði menkýbelerle iç içe girenYûnus Emre’nin destanî hayatýna dair ilkve en geniþ mâlûmat Uzun Firdevsî’nin (ö.918/1512) yazdýðý sanýlan Vilâyetnâme-iHacý Bektâþ-ý Velî’de yer almaktadýr. Bu-na göre Yûnus Sarýköy’de yaþayan, çiftçi-likle geçinen fakir bir kiþidir. Önce buðdayalmak üzere Karahöyük’e gider, bir süreHacý Bektâþ-ý Velî’nin yanýnda kalýr, geridöneceði sýrada buðday yerine Hacý Bek-taþ ona “nefes” vermeyi teklif eder, fakatYûnus ýsrar edince kendisine dilediði ka-dar buðday verilerek gönderilir. Köyüneyaklaþtýðý esnada gafletinin farkýna varanYûnus, buðdayýn bir gün tükenip nefesinise tükenmeyeceðini düþünerek tekrartekkeye döner ve nasip ister. Durum Ha-cý Bektâþ-ý Velî’ye arzedilince o, “Bundansonra olmaz. Biz o kilidin anahtarýný Tap-duk Emre’ye verdik, varsýn nasibini ondanalsýn” der ve onu Tapduk Emre’ye gönde-rir. Yûnus da Tapduk Emre’nin yanýna va-rýp durumu ona anlatýr; Tapduk Emre ha-linin kendisine mâlûm olduðunu, hizmetedip emek vermesi halinde nasibini alaca-ðýný söyler. Yûnus kýrk yýl boyunca erenlermeydanýna eðrinin yakýþmayacaðý düþün-cesiyle tekkeye sadece düzgün odun ta-þýr. Rum erenlerinin Tapduk Emre’nin tek-kesinde büyük bir meclis kurduklarý birgün mecliste Yûnus Emre ile birlikte Yû-nus-ý Gûyende denilen baþka bir Yûnus da-ha bulunmaktadýr. Tapduk Emre cezbeyegelince Gûyende’ye, “Yûnus, söyle!” der, fa-kat Gûyende iþitmez. Tapduk bu sözü üçdefa tekrarladýðý halde Yûnus-ý Gûyendeyine iþitmez. Bu defa Yûnus Emre’ye dö-nüp, “Yûnus, vakit geldi, o hazinenin kili-dini açtýk, nasibini aldýn, hünkârýn nefesiyetiþti, sen söyle!” der. Gönlü açýlan, göz-lerinden perde kalkan Yûnus “þevk deni-zine düþüp” inci ve mücevher deðerindesözler söylemeye baþlar (Menâkýb-ý HacýBektâþ-ý Velî, s. 48-49).

    Aziz Mahmud Hüdâyî’nin, þeyhi Üftâde’-nin sohbetlerinden derlediði Vâšý£ât’tayer alan Yûnus’la ilgili rivayetler Vilâyet-nâme’de anlatýlanlarý tamamlar gibidir.Hüdâyî’ye göre Yûnus’un mürþidi TapdukEmre “þeþtâ” çalardý. Bir gün Tapduk yi-ne þeþtâ çalmaya baþlayýnca sesi Yûnus’adokunur, Yûnus cezbelenir ve sanatýný bý-rakýp Tapduk’a derviþ olur. Vâšý£ât’taki birrivayette Yûnus Emre’nin Tapduk Emre’yeotuz yýl hizmet ettiði, þeyhinin kýzýyla ev-

  • 601

    re, vr. 40b). Bu bilgi Ýsmâil Hakký’dan ön-ceki kaynaklarda yer almadýðýna göre adýgeçen zat Bursalý Âþýk Yûnus olmalýdýr.Gibb (HOP, I, 170-175) ve Rýza Tevfik de(Rýza Tevfik’in Tekke ve Halk Edebiyatýile Ýlgili Makaleleri, s. 36) Yûnus Emre’ninokuma yazma bilmediði kanaatindedir. Hü-seyin Vassâf onu “ümmî-i kâmil” diye nite-ler (Sefîne-i Evliyâ, I, 146-154). Yûnus’unharfleri bile telaffuz edememesi iddiasý gi-bi onun medresede tahsil görmüþ bir kiþisayýlmasýnýn da bir abartý olduðuna iþa-ret eden Köprülü’ye göre (Türk Edebiya-týnda Ýlk Mutasavvýflar, s. 273) o devrin il-mî ve felsefî sistemlerine Yûnus’un diva-nýnda yer yer belið iþaretler vardýr. Bun-larý gördükten sonra Yûnus’un ümmîliðihakkýndaki geleneðin hiçbir zaman tarihîbir hakikat sayýlamayacaðý anlaþýlýr (a.g.e.,s. 296, 334). Gölpýnarlý ise Yûnus’un Sa‘dî-iÞîrâzî’den ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’-den tercüme yapacak kadar Farsça bildi-ðini kaydeder. Medrese öðrenimi görüpgörmediði, icâzet alýp almadýðý hususu açýkdeðilse de Yûnus iyi bir tahsil görmüþtür(Yûnus Emre ve Tasavvuf, s. 100-101). Yi-ne Gölpýnarlý, divanýndaki bazý beyitlerdenhareketle onun Konya’da eðitim almýþ ola-bileceðini ileri sürer (Risâlat al-Nushiyyave Dîvân, s. XIX). F. K. Timurtaþ’a görede Yûnus ümmî deðildir ve büyük ihtimal-le tahsilini Konya’da yapmýþtýr (Yunus Em-re Dîvâný, s. 15). Sâdýk Vicdânî, Yûnus’unümmî olmadýðý halde Resûl-i Ekrem’invasfýyla nitelenmek için ümmî bilindiðinisöyler (Tarikatler ve Silsileleri, s. 155). Biz-zat Yûnus’un kendi tahsili hakkýnda ver-diði bilgilerde de farklýlýk vardýr. Bazý be-yitlerine bakarak ümmîliðini ileri sürmekmümkündür: “Ne elif okudum ne cim var-lýktandýr kelecim (sözüm) / Bilmeye yüz binmüneccim tâliim ne yýldýzdan gelir // Yer-de gökte bu aþk ile aþktan gelir bu söz di-le / Bîçâre Yûnus ne bile ne kara okudu neak.” Baþka bir þiirinde ise gönlünde “ilm-iusûl” (tefsir, hadis, fýkýh, kelâm) sevdasý olupzâhirî bilgi peþinde koþtuðunu söyler. Onunilmi ilhâm-ý rabbânî ile elde ettiði ilâhîaþk ve ahlâktan ibarettir. Bu da ancak birmürþid-i kâmilden öðrenilebilir. Yûnus veonu takip eden pek çok sûfî þair yaþadýðýçaðýn kültürünü þifahen almýþtýr. Dolayý-sýyla Yûnus’un da öðrenimini yetiþtiði tek-ke ve çevre içinde düþünmek gerekir. Þi-irlerinde kendisi hakkýnda sýk sýk kullan-dýðý ümmî sýfatý da “gelenekten gelen safbilgiye sahip olan” anlamýndadýr. Divanýn-daki bazý beyitlere ve menkýbelere göreYûnus Emre pek çok yeri gezmiþ, “yukarýiller” dediði Azerbaycan’a kadar gitmiþtir.

    Ýlden ile yürüyüp dost sýrrýný aradýðýný,Urum’da, Þam’da kendisi gibi bir garip bu-lamadýðýný, gurbet ilinde âþýk olup Mec-nun gibi dolaþtýðýný, Þîraz, Baðdat, Teb-riz, Þam, Nahcývan gibi beldeleri gördük-ten sonra Rum’da (Anadolu’nun bazý illerin-de) kýþlayýp baharda memleketine döndü-ðünü söyler. Yûnus’un seyahatlerinin se-bepleri, bunlarýn ne þekilde gerçekleþtiðitam olarak bilinmese de tarikatlar döne-minde seyahat sûfîlerin hayatýnda nefisterbiyesinin önemli bir unsurudur. AyrýcaYûnus’un, þeyhi Tapduk Emre’nin ailesiveya tarikat þeceresi bakýmýndan bu yö-reyle baðlantýsý olabileceðinden “yukarý il-ler”de dolaþmasý tesadüfî deðildir. NitekimTapduk Emre, Rumeli’ne ve özellikle tari-kat silsilesinde adý geçen Sarý Saltuk’unikamet ettiði Varna Zâviyesi’ne de bazýderviþlerini göndermiþtir. Yûnus’un Hora-san’dan Anadolu’ya gelen ve yine yukarýillere geri dönen bir derviþ olduðu yönün-deki görüþ ise (Ýlaydýn, sy. 384 [1983], s.522) doðru deðildir.

    Mürþidi ve Tarikatý. Yûnus Emre’ninmürþidi Tapduk Emre’dir, ancak tarikatýkesin olarak belli deðildir; bu konuda dadeðiþik görüþler ileri sürülmüþtür. Bir ký-sým araþtýrmacýlar Yûnus’un tarikat pîrleri-ni Horasan’a baðlarken onun Nakþî, Halve-tî, Mevlevî olduðunu veya Kadirîliðe men-sup bulunduðunu söylemiþtir. Bunlarýniçinde üzerinde en fazla durulan tarikat-lar Mevlevîlik’le Bektaþîlik’tir. Yûnus, diva-nýnda tarikat silsilesini Tapduk Emre, Ba-rak Baba ve Sarý Saltuk þeklinde kaydet-miþtir. Saltuknâme’de Tapduk Emre’ninSarý Saltuk ve Yûnus Emre ile görüþtüðübelirtilir (Ocak, Sarý Saltýk, s. 78). Ancak ge-rek Barak Baba’nýn gerekse Sarý Saltuk’ungerçek kimlikleri ve tarikatlarý da bilinme-mekte, Vilâyetnâme’de Barak, Hacý Bek-tâþ-ý Velî’nin halifesi diye gösterilmektedir.Ýbn Battûta’nýn eserinde, Sarý Saltuk’un þe-riata aykýrý bazý fikirlerinin olduðuna dairrivayetler yer almaktadýr (Ocak, Toplum-sal Tarih, sy. 97 [2002], s. 29). Ebülhayr Rû-mî’nin Saltuknâme’sinde ise Sarý Saltukkâfirler ve Râfizîler’le savaþan Sünnî ve Ha-nefî bir velî þeklinde tanýtýlýr. Yûnus Em-re’nin divanýnda on iki imamýn adýnýn hiçgeçmemesi de onun Sünnîliðini göstere-bilir. Kaynaklarda Sarý Saltuk’un Hacý Bek-tâþ-ý Velî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî veTapduk Emre ile görüþtüðü belirtilmekte-dir. Fakat Sarý Saltuk’un intisabý konusukarýþýktýr. Franz Babinger’e göre Sarý Sal-tuk, Þiî-Bâtýnî hareketlere katýlmýþtýr (ÝA,X, 221). Mutaassýp bir Sünnî olan NiðdeliKadý Ahmed’e göre ise Tapduk Emre ve ye-

    haz. Abdülbaki Gölpýnarlý, s. XXVI). Ne-ticede oluþan kanaate göre Yûnus, OrtaAnadolu’da Sakarya nehri çevresinde biryerde doðmuþ ve Nallýhan’a yakýn EmremSultan’daki zâviyede Tapduk Emre Der-gâhý’nda yaþamýþtýr. Sarýköy’deki arazisinizâviyeye baðýþlamýþ, ölümünden bir süreönce Karaman’da arazi satýn almýþtýr. Yû-nus Emre’den baþka Bursa’da yaþayan di-ðer bir Yûnus’un varlýðýndan ilk defa sözeden Faruk K. Timurtaþ’a göre bilinen ikiYûnus’tan ikincisi XV. yüzyýl baþlarýnda ve-fat eden Bursalý Âþýk Yûnus’tur (YunusEmre Dîvâný, s. 19). Yûnus Emre bir yer-de adýnýn “Yûnus” olduðunu söyler: “Yû-nus çaðýrýrlar adým gün geçtikçe artarodum / Ýki cihanda maksûdum bana senigerek seni.” Ýbrâhim Hâs’ýn Tezkire’sin-de “Þeyh Emrem Yûnus (k.s.) hazretleri”þeklinde geçmektedir (Tezkiretü’l-Hâs, vr.37b). Þiirlerinde isminin önüne “Âþýk, Bî-çâre, Koca, Tapduklu, Miskin, Derviþ” gibisýfatlar da getirmektedir. Bursa’da yaþa-yan Âþýk Yûnus’un ismi de bazý müelliflertarafýndan “Âþýk Yûnus, Yûnus Emre” þek-linde anýldýðý için bu iki þair tarih boyuncabirbirine karýþtýrýlmýþtýr (Gazzîzâde Abdül-latif Efendi, vr. 35b; Mustafa Lutfî, s. 73;Mehmed Þemseddin, s. 63-84). Hacý Bek-tâþ-ý Velî’nin “nefes”ini kabul etmeyen Yû-nus’un “Ehl ü iyâl var, nefes karýn doyur-maz, bana buðday gerek” sözünden hare-ketle evlendiði ve çocuklarý olduðu söyle-nebilir. Baþbakanlýk Arþivi’nde 871 sayýlýKonya Defteri’ndeki 924 (1518) tarihli birbelgede Yûnus’un Ýsmâil adýnda bir oðlun-dan söz edilerek, “Amma Yerce nâm yeribu cemaatten Yûnus Emre, KaramanoðluÝbrâhim Bey’den satýn almýþ, elinde mülk-nâmesi vardýr. Yûnus Emre fevtolup evlâ-dýna intikal eylemiþtir” kaydý yer almak-tadýr (Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre, s.7; Kepecioðlu, sy. 4 [1945], s. 68). Yû-nus’un bir þiirinde, “Bunda dahý verdin bi-ze oðul u kýz çift ü helâl / Ondan dahý geç-ti arzum benim âhým dîdâr için” demesi deçoluk çocuðunun bulunduðunu gösterir.

    Tahsili. Eski kaynaklarda Yûnus Emre’-nin ümmîliðinden söz edilmektedir (Mec-dî, s. 78). Âþýk Çelebi, Yûnus’un medrese-de baþarýlý olamayýp “Tanrý mektebi”ndeders okuduðunu ifade eder (Meþâirü’þ-þu-arâ, II, 689). Bektaþî geleneðinde de Yû-nus ümmî kabul edilmektedir. Ýsmâil Hak-ký Bursevî, Yûnus’un ümmî fakat hikmetsahibi olduðunu belirttiði halde, “Çýktýmerik dalýna ...” diye baþlayan þathiyesini þer-hederken onun sülûkünden önce müftü-lük yaptýðýný söyler (Ferahu’r-rûh, haz. Mus-tafa Utku, III, 438; Þerh-i Ebyât-ý Yûnus Em-

    YÛNUS EMRE

  • 602

    YÛNUS EMRE

    seyahat esnasýnda Tebriz’den Nahcývan’a,oradan Gâh’a gittiði yahut Anadolu’danGâh’a, buradan da Nahcývan ve Tebriz’egeçtiði düþünülebilir (Tatcý, Türk Kültürüve Hacý Bektaþ Velî Araþtýrma Dergisi, sy.58 [2011], s. 155-170). Neticede Yûnus Em-re’nin Tapduk Emre ve Barak Baba vasýta-sýyla Sarý Saltuk’a ulaþan silsilesinin HacýBektâþ-ý Velî ile alâkasýnýn belli olmadýðýsöylenebilir.

    Vefatý. Yûnus Emre þiirlerinde kendisini“þairler kocasý”, “bir âþýk koca” diye nitele-yerek uzun bir ömür sürdüðünü îmâ eder.Yûnus’un vefat tarihi ve kabriyle ilgili bilgi-ler de uzun yýllar tartýþma konusu olmuþ-tur. Mehmet Nâil Tuman, Yûnus Emre’-nin vefat tarihinin bazý kaynaklarda 828(1425), bazýlarýnda 843 (1439) olarak ve-rildiðini kaydeder (Tuhfe-i Nâilî, II, 1229-1230). Bursalý Mehmed Tâhir, bir kýsýmkaynaklarda Yûnus’un vefat tarihinin “gül-þen-i tevhîd” terkibinin karþýlýðý olan 843(1439) þeklinde verildiðini, ancak risâle-sindeki, “Târih dahý yedi yüz yedi idi / Yû-nus câný bu yolda kodu idi” beytine görebu tarihten çok önce vefat etmiþ olmasýgerektiðini söyler (Aydýn Vilâyetine Men-sub Meþâyih, s. 31; Osmanlý Müellifleri, I,193). Bazý araþtýrmacýlar, Yûnus’un Ri-sâletü’n-nushiyye’sini tamamladýðý 707(1307) yýlýný tarikata intisap ettiði yýl ola-rak deðerlendirip Beyazýt Devlet Kütüp-hanesi’ndeki belgede kayýtlý vefat tarihini(720/1320) doðru kabul etmemekte, butarihten sonra öldüðünü ileri sürmekte-dir (Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre, s. 6-7).Yûnus’un 1307’de tarikata girdiðini söy-leyen Hikmet Ýlaydýn seksen yýl kadar ya-þadýðýný düþünerek 1352-1362 arasýnda ve-fat ettiðini ileri sürer (TDl., sy. 384 [1983],s. 517). Bu görüþü destekleyen Âþýkpaþa-

    zâde gibi bir kaynak varsa da bu iddia, Yû-nus’un eseriyle Adnan Erzi’nin yayýmladý-ðý tarih ve Vilâyetnâme’deki rivayetlereuymamaktadýr. M. Fuad Köprülü, AdnanErzi’nin 1950’de neþrettiði belgeden son-ra Yûnus’un vefat tarihinin 1320 olduðunukabul etmiþtir. Anadolu’nun pek çok ye-rinde ve Azerbaycan’da Yûnus’a ait me-zar ve makamlar mevcuttur. Bunlar Yû-nus’un seyahat ettiði yerlerdeki sohbet-lere katýldýðýný, çok sevildiðini ve hâtýrasý-nýn yaþatýldýðýný gösterir. Muhtemelen ba-zý seyahatlerinde mürþidi Tapduk Emreile beraber bulunduðundan destanî ha-yatlarý sevenlerinin tahayyülünde yaþamýþve yaþatýlmýþtýr (Köprülü, Türk Edebiyatýn-da Ýlk Mutasavvýflar, s. 274). Fuad Köprü-lü’nün baþlattýðý Yûnus Emre araþtýrma-larýyla birlikte Anadolu’nun çeþitli yerle-rindeki ona ait mezarlardan üçünün Yû-nus’un gerçek mezarý olduðu iddiasý gün-deme gelmiþ ve bu iddia zaman zamanbüyük tartýþmalara yol açmýþ, konuyla il-gili çoðu popüler nitelikte birçok yazý ya-yýmlanmýþtýr. Anadolu’da Yûnus’un meza-rýnýn bulunduðu söylenen yerler þunlar-dýr: Eskiþehir Sarýköy (þimdi Yûnusemreköyü), Karaman, Aksaray Ortaköy, Bursa,Manisa Kula Emresultan köyü, ErzurumDutçu (Düzcü) köyü, Isparta Keçiborlu, Af-yon Sandýklý, Ankara Nallýhan Emremsul-tan köyü, Ünye ve Sivas. Bunlarýn yanýn-da Azerbaycan’ýn Gâh bölgesinde de birmakam mevcuttur. Bazý kaynaklarda Yû-nus’un mezarýnýn Sivrihisar yakýnlarýnda-ki Sarýköy’de olduðu belirtilmektir (mese-lâ bk. Menâkýb-ý Hacý Bektâþ-ý Velî, s. 49;Lâmiî, s. 691; Mecdî, s. 78; Þeyh Baba Yû-suf Sivrihisârî, s. 529). Sarýköy’deki mezarAnkara-Eskiþehir demiryolu hattýnýn ya-pýlmasý esnasýnda 6 Mayýs 1946 tarihindeaçýlmýþ, kabirdeki bakiyeler geçici mezaranakledilmiþ, 1970’te yeni yapýlan bir anýt-mezarla bugünkü yerine getirilmiþtir. Fu-ad Köprülü, Abdülbaki Gölpýnarlý ve FarukK. Timurtaþ da Yûnus’un mezarýnýn bura-da yer aldýðýný kabul ederler.

    Eserleri. 1. Risâletü’n-nushiyye. 707(1307) yýlýnda mesnevi þeklinde yazýlmýþ600 beyitlik bir risâle olup Yûnus’un sey-rüsülûk ehline öðütlerini içerir. Risâle “fâ-ilâtün fâilâtün fâilün” vezniyle yazýlmýþ onüç beyitlik bir nazýmla baþlar ve kýsa men-sur bir bölümle devam eder. Asýl mesnevi“mefâîlün mefâîlün feûlün” veznindedir.Risâletü’n-nushiyye, Yûnus’un ilâhileri-ne nisbetle daha az þiir özelliðine sahip bireserdir ve Anadolu sahasýnda yazýlmýþ ta-savvufî muhtevalý ilk özgün nasihatnâme-lerden biridir (eserle ilgili bazý deðerlen-

    tiþtirdiði derviþler her þeyi mubah ve meþ-rû gören (mubâhî), bâtýl mezhep ve meþ-rep sahibi sapýk sûfîlerdir (el-Veledü’þ-þe-fîk, vr. 21b). Yûnus Emre’nin ve Tapduk Em-re’nin Bektaþî olabileceði hususunda daçeþitli görüþler ileri sürülmüþtür. Bazý kay-naklarda Hacý Bektâþ-ý Velî’ye baðlanan Yû-nus ve Tapduk Emre, Hacý Bektâþ-ý Velî’-nin Ahmed Yesevî ile münasebeti dolayý-sýyla Yeseviyye mensubu olarak gösterilir.Ahmed Yesevî’nin 1166 yýlýnda öldüðü,Hacý Bektâþ-ý Velî’nin ise 1210 yýllarýndadoðduðu göz önüne alýnýnca Vilâyetnâ-me’nin yeniden yorumlanmasý gerekir. Bu-rada yazýlanlardan hareketle Hacý Bektâþ-ýVelî’nin Ahmed Yesevî’nin derviþleri ara-sýnda yer aldýðýný kabul etmek tarihenmümkün deðildir. Söz konusu mânevî baðdoðru ise Yesevî ile Hacý Bektaþ arasýndaLokmân-ý Perende ile birlikte birkaç isimdaha olmalýdýr. Yûnus Emre þiirlerinde Ha-cý Bektâþ-ý Velî’den doðrudan söz etmez.Vilâyetnâme’de Tapduk Emre’nin HacýBektâþ-ý Velî ile münasebetine yer verilir-se de bu münasebet Tapduk’un Hacý Bek-tâþ-ý Velî’ye mensubiyetini göstermez. Göl-pýnarlý’ya göre Hacý Bektaþ’tan hiç söz et-meyen Yûnus Bektaþî deðildir. Hatta SarýSaltuk’un, Barak Baba’nýn ve Tapduk Em-re’nin de Hacý Bektâþ-ý Velî ile alâkasý yok-tur (Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân, s. XIII).Yûnus ve Tapduk Emre, Kalenderî miza-ca sahip olmakla birlikte Bâtýnî bir erkâ-na baðlý deðildir. Yûnus’un seyahati sýra-sýnda konakladýðý Yukarý Azerbaycan’dakiZâhidiye çevresi Ahî Mîrem’i de yetiþtir-miþtir. Dolayýsýyla Ahî Mîrem’in Anadolu’-ya gelip Tapduk Emre’den kalan bir zâvi-yede irþadda bulunmasý mümkündür. Budurumda Yûnus Emrem ile Ahî Mîrem’inkabirleri karýþtýrýlmýþ olmalýdýr. Yûnus’un

    Yûnus Emre’ye atfedilen Erzurum’un Düzcü köyündeki ve Aksaray Ortaköy Ziyarettepe’deki türbe ile Afyon Sandýklý’daki ma-

    kam türbesi

  • 603

    coðrafyasýna yayýlmýþtýr. Akýncý ocaklarýn-da ve zâviyelerde besteli Yûnus ilâhileri-nin okunduðu tahmin edilmektedir. Gü-nümüzde Anadolu’dan Balkanlar’a kadargeniþ bir coðrafyada müslüman Türk kül-türünün izlerinin sürmesinde Yûnus’un ilâ-hilerinin büyük etkisi vardýr. Bunlar aynýzamanda asýrlardan beri Anadolu’da veRumeli’de faaliyet gösteren tarikatlarýn or-tak düþüncesi ve sesi haline gelmiþtir.

    Yûnus’un 417 þiirinden 138’i aruz, di-ðerleri hece vezniyle yazýlmýþtýr. Aruzlakaleme alýnan þiirlerdeki kusurlar birazda o devirde veznin henüz yeterince iþlen-memiþ olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Þi-irlerin çoðunluðu beyit esasýna göre, birkýsmý da musammat tarzýnda tertip edil-miþtir. Bu sebeple aruzla veya heceyleyazýlan bazý gazeller ikiye bölündüðündeher beyit kýta þekline de girebilmekte-dir. Musammatlar genelde “müstef‘ilünmüstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün”vezniyle kaleme alýnmýþtýr. Heceyle söy-lenen þiirler þeklen gazele benzediðindenbunlara “heceli gazel” demek mümkün-dür. Böylece Yûnus Emre ilk defa gazelihece veznine uyarlayýp yeni bir þekil or-taya koymuþ, daha sonraki mutasavvýfþairleri de bu gazelleriyle etkilemiþtir. Yû-nus Emre’yi kullandýðý dile bakarak bir halkþairi yahut divan þairi saymak doðru de-ðildir. Kafiyeyi bir ses estetiði olarak de-ðerlendirip benzeþen her türlü sesle kafi-ye yapan Yûnus’ta kulak kafiyesinin esasolduðu görülmektedir. Divanda bir küçükmesnevi dýþýnda bütün ilâhilerin kafiye þe-masý aa-ba-ca-da ... yani gazel þeklindedir.Yûnus’un kafiyeye titizlikle riayet ettiðisöylenemez. Divanda þathiyye / münâcâttüründe yirmi sekiz beyitlik bir manzume-nin dýþýndaki þiirlerin þekliyle ilgili çeþitli

    görüþler ileri sürülse de Yûnus’un þiirlerisemâi ve gazel tarzýnda kaleme alýnmýþ-týr. Cönk ve mecmualarda “ilâhi, nefes, nu-tuk” baþlýklarý altýnda kaydedilen þiirlerifarklý birer edebî tür deðildir. Ýlâhi, nefesve nutuk, seyrüsülûk ile fenâ ve tevhidmakamlarýna yükselerek bekada karar ký-lan mutasavvýf þairlerin “Hak ve hakikat-ten söyledikleri” kelâmlardýr. Divanda mü-nâcât, na‘t, istiþfâ, mi‘râciyye, nasihatnâ-me, vücudnâme, yaþnâme, baharnâme velugaz” denebilecek türden þiirlere rastlan-maktaysa da bütün bu konular ilâhi baþ-lýðý altýnda deðerlendirilebilecek nitelik-tedir. Ýbrâhim Hâs da Tezkire’sinde Yû-nus’un þiirleri için ilâhi demektedir (vr. 39a,169b).

    Yûnus Emre’nin divanýnýn baþlýca neþir-leri þunlardýr: 1) Burhan Ü. Toprak, Yu-nus Emre Divaný (I-III, Ýstanbul 1933-1934). Eserde Yûnus’a ait olduðu belirti-len 355 þiire yer verilmiþtir. Burhan Top-rak, daha sonra tesbit ettiði 350 þiirdenancak 115’inin Yûnus Emre’ye ait olabile-ceði kanaatine varýp divaný yeni bir de-ðerlendirmeyle tekrar yayýmlamýþtýr (Yu-nus Emre Divaný, Ýstanbul 1950). 2) NaciKasým, Tam ve Tekmil Yûnus Emre Dî-vâný (Ýstanbul 1969). Arap harfleriyle neþ-redilen Dîvân-ý Âþýk Yûnus’un yeni harf-lerle yayýmýdýr. Birçok okuma hatasýnýn bu-lunduðu bu neþirdeki þiirlerden bazýlarý Yû-nus’a ait deðildir. 3) Cahit Öztelli, YûnusEmre: Bütün Þiirleri (Ýstanbul 1971; Yû-nus Emre, Yaþamý ve Bütün Þiirleri, Ýstan-bul 1986, 3. bs.). 273 þiirin yer aldýðý yayýn-da filolojik hususlara hiç dikkat edilmediðigibi kullanýlan yazmalar ve nüsha farklarýbelirtilmemiþtir. 4) Abdülbaki Gölpýnarlý,Yunus Emre Divaný (I, Ýstanbul 1943; II-III, Ýstanbul 1948). Divanýn ilk ciddi neþri sa-yýlmaktadýr. Gölpýnarlý daha sonra, Fâtihnüshasýný esas alýp diðer bazý nüshalarlabirkaç mecmuadan þiirler ilâve ederek Yu-nus Emre Risâlat al-Nushiyye ve Dîvânadýyla (Ýstanbul 1965) bir neþir daha ger-çekleþtirmiþtir. Gölpýnarlý’nýn, “Yûnus da-vasýný kökünden halletmiþtir” dediði bu ne-þirde metin farklýlýklarýnýn gösterilmediði,tek yazmaya dayandýðý için mýsra deðiþ-meleri, beyit fazlalýklarý ve istinsah hata-larý gibi problemlerin giderilemediði gö-rülmektedir. 5) Faruk Kadri Timurtaþ, Yu-nus Emre Divaný (Ýstanbul 1972). Yûnus’aait 192, Âþýk Yûnus’a ait on beþ þiirin yeraldýðý eser biraz daha geniþletilerek tekraryayýmlanmýþtýr (Ankara 1980, 1986, 1989).Son neþirde Yûnus’a ait 326, Âþýk Yûnus’aait otuz yedi þiir bulunmaktadýr. 6. Musta-fa Tatcý, Yunus Emre Divaný I: Ýnceleme

    dirmeler için bk. Kaplan, XXI [1973], s.65-82; Kissling, s. 160-164; Ayan, s. 121-126). Eserin Latin harfleriyle çeþitli neþir-leri yapýlmýþtýr: Yunus Emre Risâlat al-Nushiyya ve Dîvân (haz. Abdülbaki Göl-pýnarlý, Ýstanbul 1965; Yunus Emre Divanve Risâletü’n-nushiyye adýyla, 2. bs., Ýs-tanbul 1991); Yunus Emre Divaný ve Ri-saletü’n-Nushiyye (haz. Yusuf Subaþý,Ýstanbul 1983); Yunus Emre Dîvâný III:Risâletü’n-nushiyye: Tenkitli Metin(haz. Mustafa Tatcý, Ankara 2008); YûnusEmre: Dîvân ve Risâletü’n-nushiyye:Âþýk Yûnus’tan Seçmeler (haz. Musta-fa Tatcý, Ýstanbul 2008); Risaletü’n-nus-hiyye (haz. Osman Horata – Umay Günay,Ankara 1994). 2. Divan. Tertibi hakkýn-daki en eski tarih Þinasi Tekin’in bir mec-muaya dayanarak verdiði 707 (1307) yýlý-dýr (bk. bibl.). Birçok nüshasý içinde en es-kilerinin XIV. yüzyýla kadar geriye gittiðitahmin edilmektedir (meselâ Ritter nüs-hasý [XIV. yüzyýl], Raif Yelkenci nüshasý [XIVveya XV. yüzyýl], Fâtih nüshasý [tahminenXV. yüzyýl], Yahyâ Efendi nüshasý [XVI. yüz-yýl], Nuruosmaniye nüshasý [1540]). Dahasonraki dönemlerde istinsah edilen divan-lara “Yûnus” mahlaslý baþka þairlerin þiir-lerinin de karýþtýðý görülür. Divan yazma-larýnda mevcut pek çok istinsah hatasý,beyit ve mýsralarýn yer deðiþtirmesi, bir-birine karýþýp iç içe giren veya ikiye, üçebölünen þiirler, ayný þiirin farklý yazmalar-da deðiþik beyit sayýlarýyla kaydedilmesidivanýn tertibinde dikkatle ele alýnmasýgereken hususlardýr. Diðer bir mesele dehangi þiirlerin Yûnus Emre’ye, hangileri-nin Âþýk Yûnus’a veya baþka bir Yûnus’aait olduðunun tesbit edilmesidir. Bundandolayý bugüne kadar tam bir Yûnus Emredivaný ortaya konulamamýþtýr. Yûnus’unþiirleriyle ilgili araþtýrmalarda divan nüs-halarýndan baþka mecmua ve cönklerin deincelenmesi gerekir; zira mecmualardaYûnus’a ait þiirlere rastlanmaktadýr. Bueserler henüz sistemli biçimde taranma-dýðýndan bunlardan bir bütün halinde fay-dalanýlamamýþtýr. Söz konusu mecmualararasýnda Grek harfleriyle kaleme alýnan1480 tarihli bir yazma da bulunmaktadýr.II. Murad devrinde Türkler’e esir düþenGyörgy (Georg) adlý bir Macar tarafýndanyazýlan Tractatus adlý eserde “Yûnus”mahlasýyla iki ilâhi kaydedilmiþtir (Tekin,III/8 [1987], s. 367-392). Yûnus’un ilâhileridaha söylenip yazýldýðý tarihten itibarendilden dile dolaþmaya, ezberlenip okun-maya baþlanmýþ, XIV. yüzyýldan itibarenabdalân-ý Rûm vasýtasýyla Osmanlý fetih-lerine paralel þekilde bütün Türk-Ýslâm

    YÛNUS EMRE

    Yûnus Emre’nin, üzerinden tren yolu geçeceði için taþýnan

    Yûnusemre köyündeki (eski Sarýköy) kabrinin üzerine daha

    sonra inþa edilen anýtmezar – Eskiþehir

  • 604

    YÛNUS EMRE

    muþtur. Yûnus’un sade dilinde yer alan,devrin Türkçe’sinde kullanýlan Arapça veFarsça kelimelerden bazýlarý Türkçe fone-tiðe uydurulmuþtur. Ayrýca onun divanýn-da günümüzde kullanýlmayan (arkaik) bir-çok kelime mevcuttur. Þiirlerinde döne-min kültürünü yansýtan dinî terim ve kav-ramlarýn yanýnda çok sayýda halk söyleyi-þi ve deyim de vardýr. Yûnus Emre’nin fi-kirleri Gülþehrî, Kaygusuz Abdal, Âþýk Pa-þa ve Ahmed Fakih’ten farklý deðildir. An-cak o Türkçe’ye getirdiði deðiþik bir ses-le ve kelimelere yüklediði anlamlarla on-lardan ayrýlýr. Ýlâhilerinin asýrlarca okunupgünümüze ulaþmasýnýn sebebi þiirlerinehâkim olan bu üslûptur (Timurtaþ, II. Mil-letlerarasý Türk Folklor Kongresi Bildirile-ri, II, 405-412; ayrýca bk. Mansuroðlu, I/1[1946], s. 9-17; IV/3 [1951], s. 215-219; Ba-narlý, III/7 [1974], s. 37-46).

    Düþünceleri. Türk tasavvuf edebiyatý sa-hasýnda kendine has bir tarzýn kurucusuolan Yûnus Emre, Ahmed Yesevî ile baþla-yan tekke þiiri geleneðini özgün bir söyle-yiþle Anadolu’da yeniden ortaya koymuþve Rumeli coðrafyasýnda geliþen tasavvufedebiyatý ondan büyük ölçüde etkilenmiþ-tir. Yûnus tasavvufî düþünceyi derindenkavrayýp yaþamýþ, ilâhilerinde samimiye-ti, heyecan ve aþkýyla derinlikli, akýcý birüslûba ulaþmýþ, bütün insanlýðý ilâhî aþ-ka, kardeþliðe, merhamet ve þefkate da-vet etmiþ, insan olmanýn, kendini bilme-nin, Cenâb-ý Hakk’a ulaþmanýn þartlarýnýve yollarýný anlatmýþtýr. Onu panteist, mis-tik veya hümanist kabul etmek yahut budüþüncelerin temsilcilerine yakýn görmekisabetli deðildir. Her þeyden önce Yûnus’untasavvuf anlayýþý Kur’an ve Sünnet’e, ken-disinden önce yaþayan mutasavvýflarýn dü-

    þüncelerine ve tecrübelerine dayanýr. Ger-çekte Yûnus’un sevgi temeli üzerine ku-rulu düþünce dünyasý insaný sevme nok-tasýnda kalmayýp Allah sevgisine uzanýr.Ondaki sevgi kademe kademe zerredenküreye bütün varlýðý içine alan ilâhî birsevgiye dönüþür. Þiirlerinde çevresinden,tabiattan, insanî deðerlerden bazý örnek-ler verse de Yûnus hiçbir zaman maddîunsurlarý amaç edinmemiþtir. Her þeyinözünde mevcut mutlak varlýk olunca var-lýklara ve insana verilen deðer de Allahiçin olmaktadýr. Onun tarif ettiði insanHz. Peygamber’in þahsýnda temsil edilen“insân-ý kâmil”dir (er kiþi). Bu insan yara-týlýþ gayesi olan ilâhî ahlâka ulaþmýþ, üstünözelliklerle donanmýþtýr. Yûnus’a göre ah-lâk insana yakýþmayan davranýþlarý terke-dip ilâhî yaratýlýþtaki asla (fýtrat-ý asliyye)yönelmektir. Ahlâkî olmayan davranýþlarYûnus’un dilinde hayvanî nefse ait “yara-maz” kelimesiyle ifade edilir. Yaramaz dav-ranýþlarýn yararlý hale dönüþtürülmesi in-sân-ý kâmil olmanýn esasýdýr. Kâmil insanaþk ile Allah’a ulaþmýþ, ilâhî ahlâkla ahlâk-lanmýþtýr. Yûnus’un tanýmýný yaptýðý ikin-ci insan tipi iyi ile kötü, güzel ile çirkin gibiikilikler arasýnda bocalayan sûfî veya ger-çek sevgiyi bilmeyen âþýk tipidir. Böyle ki-þilerin davranýþlarý dramatiktir. Yûnus Em-re insân-ý kâmilin üstün özelliklerini saya-rak insanlarýn bu mertebeye ulaþmasýnýister ve onlarý aþka, ilâhî fakra ve tevhidedavet eder. Bunun için izlenecek yol belli-dir: Tapduk Emre’nin izinden yürümek veonun mânevî þahsýnda temsil ettiði Mu-hammedî ahlâkýn rengine boyanýp ben-likten geçmek, “fenâ fillâh”a ulaþmak. An-cak mâna yolu nefs-i emmâresine yenikdüþen insanlara kapalýdýr. Yûnus bu kiþi-

    (Ankara 1990); Yunus Emre Divaný II:Tenkitli Metin (Ankara 1990); Yûnus Em-re Külliyatý, Yûnus Emre Divaný-Ten-kitli Metin (Ýstanbul 2008). Tatcý’nýn dok-tora çalýþmasýna dayanan bu neþirde di-vanýn tenkitli metni ortaya konmuþ, dil veüslûp özellikleri incelenmiþtir. Ayrýca Yû-nus’a ve Âþýk Yûnus’a ait þiirler birbirin-den ayrýlmýþ, kurulan bu metinden hare-ketle tahlil çalýþmalarý yapýlmýþtýr.

    Þiirlerin Þerhleri ve Üslûbu. Yûnus Em-re’nin bazý þiirleri þerhedilmiþtir. Bunlarýnbaþýnda, “Çýktým erik dalýna ...” diye baþ-layan þathiyyesi gelir. En tanýnmýþ þerhiNiyâzî-i Mýsrî’ye ait olan þiir Þeyhzâde Meh-med Efendi, Ýsmâil Hakký Bursevî, Ýbrâ-him Hâs, Þeyh Ali Nakþibendî, Bekir SýdkýVisâlî Efendi ve Þevket Turgut Çulpan ta-rafýndan da þerhedilmiþtir. Bunlardan Mýs-rî, Þeyhzâde ve Bursevî’ye ait þerhleri Su-at Ak yayýmlamýþtýr (Ýstanbul 2012). Buþiirin þerhine dair Emine Sevim’in hazýr-ladýðý yüksek lisans tezi Yûnus Emre’ninÞahsiyeti ve Yûnus Emre Þerhleri adýy-la neþredilmiþtir (Necla Pekolcay’la birlik-te, Ankara 1991). Söz konusu þerhlerin ta-mamý Mustafa Tatcý tarafýndan bir eserdetoplanmýþ (Yûnus Emre Þerhleri, YûnusEmre Külliyatý içinde, Ýstanbul 2008), Yû-nus Emre’nin þiirlerinin yorumlanmasýylailgili en geniþ çalýþmayý da Mustafa Tatcýgerçekleþtirmiþtir. Önce dört cilt halindebasýlan þerhler (Ýþitin Ey Yârenler, Ýstanbul2009; Aþk Bir Güneþe Benzer, Ýstanbul 2009;Dervîþler Hümâ Kuþu, Ýstanbul 2009; AþkÝmâmdýr Bize, Ýstanbul 2010) daha sonradaha da geniþletilerek tek ciltte toplan-mýþtýr (Ýþitin Ey Yârenler, Ýstanbul 2012).

    Öte yandan Yûnus Emre, Eski AnadoluTürkçesi’nin oluþumunda çok önemli roloynayan ilk Türk þairidir. Onun kullandýðýkelimeler ve ifade kalýplarý, bunlara yükle-diði anlamlar ve mecazlar Türkçe’nin ede-bî bir dil haline gelmesi yolunda büyük birmerhaledir. Esasen Yûnus’u diðer muta-savvýf þairlerden ayýran özelliði de budur.Süleyman Þeyhî, Yûnus’tan sonra gelenþairlerin onun gibi þiir söylemeye muvaf-fak olamadýklarýný kaydederken (Bahrü’l-velâye, vr. 143b) Ýsmâil Hakký Bursevî,“Þeyh Yûnus bu lisanýn hatmidir. Zira on-dan sonra gelen erbâb-ý mezâkýn her birionun mezâký üzerine gitmiþ, nazýmda onutaklit etmiþtir” der (Þerh-i Ebyât-ý YûnusEmre, vr. 41a). Yûnus’tan önce sözlü biredebiyat varsa da Anadolu’da geliþen Ba-tý Türkçesi’yle ilk ve en güzel þiirleri Yû-nus ortaya koymuþ, þifahî birikimden ya-rarlanarak dili sanatkârane bir üslûpla iþ-leyip Türkçe’de bir tasavvuf dili oluþtur-

    Yûnus Emre

    divanýnýn

    ilk iki sayfasý(Süleymaniye Ktp.,

    Fâtih,nr. 3889)

  • 605

    Yûnus Emre (Ýstanbul 1983); CevdetKudret, Yûnus Emre (3. bs., Ýstanbul1985); Ýlhan Baþgöz, Yunus Emre (Ýs-tanbul 1990, 3. bs., 2003); Önder Göç-gün, Dünden Bugüne Yûnus Emre(Ankara 1995); Hikmet Ýlaydýn, YûnusÞiirinden Günümüze Yaklaþtýrmalar-Korkma Ebedî Varsýn (Ankara 1998);Azmi Bilgin, Yûnus Emre (Ýstanbul2000); Talat Sait Halman, A’dan Z’yeYûnus Emre (Ýstanbul 2003); CengizhanOrakçý, Yûnus Emre Divaný’ndan Seç-meler (Konya 2005); Hayati Develi, Yû-nus Emre Divaný’ndan Seçmeler (Ýs-tanbul 2011). 2. Doktora çalýþmalarý:Behçet Dede, Yunus Emre’nin Eserle-rinin Tahlili (1990, Uludað ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü); Mustafa Tatcý,Yûnus Emre Divaný (inceleme-metin, I-II, 1990, Gazi Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsü); Said Khourchid (Sait Hurþid),La langue de Yunus Emre: Contribu-tion à l’histoire du turc pré-Ottoman(Ankara 1991); Mustafa Taþpýnar, YunusEmre ve Meister Eckhart’ta Ýnsan Sev-gisi (1992, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü). Bildiri kitaplarý: Ulus-lararasý Yunus Emre Semineri-Bildiri-ler: 6-7-8 Eylül-Ýstanbul 1971 (Ýstanbul1971); Uluslararasý Yûnus Emre, Nas-reddin Hoca, Karamanoðlu MehmetBey ve Türk Dili Semineri Bildirileri:10-12 Haziran 1977, Konya MevlanaEnstitüsü (Ankara 1977, s. 1-149); II.Uluslararasý Türk Halk Edebiyatý Se-mineri Bildirileri (Ankara 1987); YunusEmre Sempozyumu (Bildiriler), 2-5 Ma-yýs 1988 (Ankara 1990); IV. Milletlera-rasý Türk Halk Kültürü Kongresi Bil-dirileri: Yûnus Emre Seksiyonu (Anka-ra 1991); Yunus Emre Sempozyumu:Bildiriler (Ýstanbul 1991) (Ýstanbul1992); Yûnus Emre Sempozyumu: Bil-diriler, Marmara Üniversitesi Türki-yat Araþtýrmalarý Enstitüsü, Ýstanbul 2Mayýs 1991 (Ýstanbul 1992); 454. Mani-sa Geleneksel Mesir Þenlikleri 1. Ulu-sal Yunus Emre Sempozyumu (Ankara1995); Uluslararasý Yûnus Emre Sem-pozyumu Bildirileri (Ankara, 7-10 Ekim1991) (Ankara 1995); Aksaray Üniversi-tesi I. Uluslararasý Yûnus Emre Sem-pozyumu Bildiri Kitabý (Aksaray2009); Uluslararasý Türklük Bilgisi Sem-pozyumu, 25-27 Nisan 2007 (I-II, Erzu-rum 2009); X. Uluslararasý Yunus Em-re Sevgi Bilgi Þöleni Bildirileri (06-08Mayýs 2010) (haz. Erdoðan Boz, Eskiþehir2011); Doðumunun 770. Yýldönümün-de Uluslararasý Yunus Emre Sempoz-

    yumu-Bildirileri (ed. Hacý Bayram Ba-þer, Ýstanbul 2010); I. Ulusal Yûnus Em-re Sempozyumu (22-23 Mayýs 2009)(Karaman 2010). 3. Bibliyografik çalýþ-malar: Türker Acaroðlu, “Yunus Emre ÝçinBir Bibliyografya Denemesi” (Kitap Belle-ten, sy. 4 [Ýstanbul 1963], s. 8-10; Emre,I/1[Eskiþehir 1964], s. 21-24; II/15 [1965],s. 23-25); Fethi Erden, “Yunus Emre Bib-liyografyasý” (Türk Yurdu, V/319 [Ankara1966], s. 188-198); Cahit Öztelli, “Yeni BirYunus Emre Bibliyografyasý” (Türk Folk-lor Araþtýrmalarý, XIII/253 [Ýstanbul 1970],s. 5698-5699); Ferit Raðýp Tuncor, “Bib-liyografya” (Türk Edebiyatý, I/5 [Ýstanbul1972], s. 40-43); Ýsmet Binark – Nejat Se-fercioðlu, “Yunus Emre Hakkýnda Bir Bib-liyografya Denemesi’ne Ek” (Türk Kültü-rü, XIV/167 [Ankara 1976], s. 47-74); ÝrfanÜnver Nasrattýnoðlu, “Yunus Emre Bibli-yografyalarýna Ek” (Türk Kültürü, XVI/184[Ankara 1978], s. 51-59); Mustafa Can, “Yu-nus Emre Bibliyografyasý” (Selçuk Üniver-sitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Der-gisi, sy. 4 [Konya 1987], s. 301-319); Süley-man Tülücü, “1991-1997 Yýllarý ArasýndaYûnus Emre Üzerine Yayýnlanmýþ Bazý Ki-taplar” (EKEV-Akademi Dergisi, I/2 [Ýs-tanbul 1998], s. 107-115); Ýsmet Binark –Nejat Sefercioðlu, Yunus Emre Hak-kýnda Bir Bibliyografya Denemesi: Ki-tap, Makale (Ankara 1970); Mustafa Tat-cý, Yûnus Emre Bibliyografyasý (Ankara1988); Yûnus Emre-Makalelerden Seç-meler (der. Hüseyin Özbay – MustafaTatcý, Ýstanbul 1994).

    Yûnus Emre’nin bestelenmiþ ilâhileri ko-nusundaki en önemli çalýþma CemalettinServer Revnakoðlu’nun “Yûnus’un Beste-lenmiþ Ýlâhileri Nerede ve Nasýl Okunur-du?” baþlýklý makalesidir (Türk Yurdu, Ýs-tanbul 1966, V, 319, s. 128-137). En beðe-nilen Yûnus ilâhilerinin notalarý ise YûnusÝlâhîleri Güldestesi (der. Cüneyt Kosal,Ankara 1991) ve Besteleriyle Yûnus Em-re Ýlâhîleri (der. Ahmet Hatiboðlu, Anka-ra 1993) adlý eserlerde bir araya getirilmiþ-tir. Yûnus Emre çeþitli tiyatro oyunlarýna,televizyon filmlerine ve birkaç romana dakonu olmuþtur. Kültür ve Turizm Bakan-lýðý ile Eskiþehir Valiliði 2013 yýlýný “YunusEmre Yýlý” ilân etmiþ ve bunun için 2012yýlýnda “Yunus Emre Tiyatro Oyunu Yarýþ-masý” ve “Yunus Emre Roman Yarýþmasý”adýyla iki yarýþma açmýþtýr.

    BÝBLÝYOGRAFYA :Yûnus Emre Dîvâný (haz. Faruk Kadri Timur-

    taþ), Ýstanbul 1972; Hacý Bektâþ-ý Velî, Vilâyetnâ-me, DÝB Ktp., nr. 714, vr. 128a; a.mlf., Velâyetnâ-me (haz. Hamiye Duran), Ankara 2007, s. 157-165, 185-186, 385, 558; Hünkâr Hacý Bektaþ

    ler için, “Bir zerre aþký olmayan belli bilinyabandadýr”; “Aþký olmayan gönül misâl-itaþa benzer”; “Bu hayale aldanan otlardavara benzer” der. Yûnus tevhid ehli birmutasavvýftýr. Ona göre varlýk tektir, mut-lak varlýk Allah’týr. Eþya Hakk’ýn esmâ, ef‘âlve sýfatlarýnýn tecellisidir. Eþyanýn kendineait müstakil bir varlýðý yoktur. Varlýklarabaðýmsýz bir vücut nisbet etmek insanýþirke götürür. Bu sebeple, “Benden benli-ðim gitti hep mülkümü dost tuttu” der. Le-dün ilmi insanýn benliðinden sýyrýlýp kur-tulmasýyla baþlar. Ýnsaný insan yapan özyaratýlýþýndaki aþk cevheridir. Aþk var ol-manýn sebebidir; kulun eksiklerini tamam-layan, onu Hakk’a lâyýk kýlan bir cevher-dir. Yûnus kesrette vahdet idraki içindeyaþamýþ bir erendir. Düþüncelerini yorum-larken onun Kur’an ve Sünnet’e baðlýlýðý-ný göz ardý etmemek gerekir. Lâmiî Çele-bi, “Yûnus’un þiiri baþtan baþa tevhid sýr-larýyla dolu remizlerdir” der (Nefehât Ter-cemesi, s. 691), Âþýk Çelebi onu, “Yûnusirfan mektebinde okuyan bir ârif, sözü hâ-le dönüþtüren bir Allah dostu ve sýr sahip-lerinin sýrlarýný açýklayan bir dilin sahibi-dir” sözleriyle tanýtýr (Meþâirü’þ-þuarâ, II,689). Süleyman Þeyhî de Türkçe ibarelerlegazel ve ilâhi tarzýnda pek çok tasavvufîsýrrý açýkladýðýný söyler (Bahrü’l-velâye, vr.143b). Yûnus’un divanýnda âyet ve hadis-lerden, klasik dönem mutasavvýflarýndanve halk kahramanlarýndan pek çok alýntývardýr. Onun þiirlerinde sosyal olaylarýn vemahallî hayatýn izlerini görmek mümkün-dür. Yûnus’un sanatý tefekkürünü, tefek-kürü sanatýný örtmez. Düþünceleri þiirinsýnýrlý yapýsý içinde kaybolup gitmez. Þiir-lerindeki öðreticilik insana býkkýnlýk ver-mez. Çeþitli aþk halleriyle hallenen Yû-nus’un þairliðini ispat etmek gibi bir dü-þüncesi de yoktur; zira Hak sýrrýnýn peþin-deydi, sabýrla aradýðýný bulmuþ ve “Hak’-tan gelen þerbeti içmiþtir.”

    Literatür. 1. Hayatý ve tasavvufî kiþili-ði: H. Baki Kunter, Yûnus Emre-Bilgi-ler-Belgeler (Eskiþehir 1966); MemetFuat, Yûnus Emre (Ýstanbul 1971, 5. bs.,2007); Sabahattin Eyüboðlu, Yûnus Emre(Ýstanbul 1973); Cahit Öztelli, BelgelerleYûnus Emre (Ankara 1977); Yûnus Em-re (Ýstanbul 1986); Ýsmail Tosun, YûnusEmre ve Hocasý Tapduk Emre’nin Ya-þam Öyküsü (Ýzmir 1981); N. Ziya Ba-kýrcýoðlu, Yunus Emre Divaný (Ýstanbul1981); Mustafa Uzun, Çaðrý: Yunus’danSeçme Þiirler (Ýstanbul 1981); RefikSoykut, Emrem Yûnus (Ankara 1982);Abdullah Rýza Ergüven, Yunus Emre(Ýstanbul 1982, 2001); Kul Sadi, Ýrfan ve

    YÛNUS EMRE

  • 606

    YÛNUS EMRE

    þehirli Olabilir mi?”, 25. Türk Dili Bayramý veYûnus Emre’yi Anma Törenleri, 6-7 Temmuz,Karaman 1985, s. 48-51; a.mlf., Tarihin IþýðýndaNasreddin Hoca ve Ahi Evran, Ýstanbul 2001,s. 50-52; Sezai Karakoç, Yunus Emre, Ýstanbul1989; Hüseyin Ayan, “Risâletü’n-Nushiyye Üze-rine”, Yûnus Emre Sempozyumu (Bildiriler), 2-5 Mayýs 1988, Ankara 1990, s. 121-126; MelihaTapsýz, Bolulu Himmet: Dîvan, Manzum Tarikat-nâme, Âdâb-ý Hurde-i Tarikat (yüksek lisans tezi,1995), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-sü, s. 165; B. Flemming, “Yunus Emre’nin Eser-lerinin Metinsel Tarihinin Bazý Yönleri”, Ulusla-rarasý Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri (An-kara, 7-10 Ekim 1991), Ankara 1995, s. 355-362; Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî (haz. Ce-mal Kurnaz – Mustafa Tatcý), Ankara 2001, II,1229-1230; Ýsmail Yakýt, Yûnus Emre’de Sem-bolizm: Çýktým Erik Dalýna, Ankara 2002; Ah-met Yaþar Ocak, Sarý Saltýk: Popüler Ýslâm’ýnBalkanlardaki Destanî Öncüsü, Ankara 2002,s. 78; a.mlf., “Sarý Saltýk’ýn Kimliði ve TarihselRolü”, Toplumsal Tarih, sy. 97, Ýstanbul 2002,s. 25-30; Mustafa Tatcý, Yûnus Emre’nin Mürþi-di Tapduk Emre, Ankara 2012; a.mlf., “YukarýÝllerde Bir Gezgin Dervîþ: Yûnus Emre (Azerbay-can Notlarý)”, Türk Kültürü ve Hacý Bektaþ VelîAraþtýrma Dergisi, sy. 58, Ankara 2011, s. 155-170; a.mlf. – Abdülkerim Erdoðan, Bizim Yunus,Ankara 2012; Turan Alptekin, Bir Ene’l-Hak Þi-iri Yunus Emre / Âþýk Yunus ve Yunus’lar, Ýs-tanbul 2007; a.mlf., “Yûnus Þiirlerinin Stilistikve Karþýlaþtýrmalý Bir Çözümleme Denemesi ÝçinGiriþ”, TUBA, XXIV/1 (2000), s. 9-56; Meþediha-ným Nemet, Azerbaycan’da Pirler, Bakü 2010,s. 162; Yunus Emre (ed. Ahmet Yaþar Ocak), An-kara 2012; K. Foy, “Die Altesten OsmanischenTranscriptions texte in gothischen Lettern II”,MSOS, V (1902), s. 233-293; Rýza Tevfik, “YûnusEmre Hakkýnda Biraz Daha Tafsilat”, BüyükDuygu Mecmûasý, sy. 10, Ýstanbul 1329, s. 177-183; Azmi Avcýoðlu, “Karaman’da Kiriþçi Câmii”,Konya, sy. 34, Konya 1940, s. 1984-1985; M. Ça-ðatay Uluçay, “Yûnus Emre’nin Kabri Meselesi”,Gediz, VI/68, Manisa 1943, s. 5-7; Kâmil Kepe-cioðlu, “Yûnus Emre Nerede Yatýyor?”, Nilüfer,sy. 4, Bursa 1945, s. 68; Ýbrahim Hakký Konyalý,“Yûnus Emre Nerelidir?”, Yedigün, sy. 626, Ýs-tanbul 1945, s. 5; a.mlf., “Karaman’daki YûnusEmre”, TY, V/319 (1966), s. 145-159; MecdutMansuroðlu, “Anadolu’da Türk Dili ve Edebiya-týnýn Ýlk Mahsulleri”, TDED, I/1 (1946), s. 9-17;a.mlf., “Anadolu’da Türk Yazý Dilinin Baþlamave Geliþmesi”, a.e., IV/3 (1951), s. 215-219;Ömer Lütfi Barkan, “Kolonizatör Türk Derviþle-ri”, VD, II (1942), s. 270-304, 379-384; AdnanSadýk Erzi, “Türkiye Kütüphanelerinden Notlarve Vesikalar I: Yûnus Emre’nin Hayatý Hakkýn-da Bir Vesika, I.”, TTK Belleten, XIV/53 (1950),s. 85-89; Ýsmail Tosun – Merdan Dinçkök, “Kula’-daki Yûnus Emre”, TY, V/319 (1966), s. 33-42;Þahabettin Tekindað, “Büyük Türk MutasavvýfýYûnus Emre Hakkýnda Araþtýrmalar”, a.e., V/319 (1966), s. 169-174; Fethi Erden, “Yûnus Em-re Mezarlarý, Makâmlarý veya Baþka Yûnuslar”,a.e., V/319 (1966), s. 183-187; Mehmet Kaplan,“Yunus Emre’nin Ýnsan ve Ahlâk Görüþü (Risâ-lât al-Nushiyya’nýn Tahlili)”, TDED, XXI (1973),s. 65-82; Nihad Sâmi Banarlý, “Millî Tekevvünü-müzde Yûnus Emre’nin Yeri”, KAM, III/7 (1974),s. 37-46; Þinasi Tekin, “Ýkinci Bâyezît DevrineAit Bir Mecmûa”, TUBA, III (1979), s. 354; Hik-

    met Ýlaydýn, “Yûnus Emre”, TDl., sy. 384 (1983),s. 514-522; Tahsin Ünal, “Yûnus Emre’nin Sos-yal ve Kültürel Çevresi”, TK, sy. 296 (1987), s. 31-38; Talât Tekin, “Yûnus Emre’nin Gotik Harfle-riyle Ýki Manzûmesi”, Erdem, III/8, Ankara 1987,s. 367-392; Mürsel Öztürk, “Ahmet Yesevî, HacýBektaþ-ý Velî ve Yûnus Emre”, a.e., III/9 (1987),s. 759-768; Orhan Kemal Tavukçu, “Yunus Þiirle-rini Ayýrt Etmeye Yönelik Bazý Tespitler”, TUBA,XXVIII/2 (2004), s. 59-84; Cihan Okuyucu, “YûnusEmre ve Âþýk Paþa’nýn Karýþan Þiirleri”, Kültür,sy. 4, Ýstanbul 2006, s. 32-37; Franz Babinger,“Sarý Saltýk Dede”, ÝA, X, 220-221.

    ÿMustafa Tatcý

    – —YÛNUS b. HABÎB

    ( ���������� )Ebû Abdirrahmân (Ebû Muhammed)

    Yûnus b. Habîb ed-Dabbîel-Basrî en-Nahvî

    (ö. 182/798)

    Basra dil mektebinintanýnmýþ âlimi.˜ ™

    80 (699), 90 (709) veya 94 (713) yýlýndaBaðdat’la Vâsýt arasýnda Dicle nehri kena-rýndaki Cebbûl köyünde doðdu. Dabbeo-ðullarý’nýn âzatlýsý olduðundan Dabbî nis-besiyle anýlýr. Leys b. Bekir oðullarý ya daBilâl b. Hermî kabilesinin âzatlýsý olduðuda söylenir. Tahsil hayatýna Basra’da Ham-mâd b. Seleme’den nahiv okuyarak baþ-ladý. Daha sonra Arap dili âlimlerinden veyedi kýraat imamýndan biri olan Ebû Amrb. Alâ’dan lugat, nahiv, kýraat, eyyâm, nâ-dir lugatlar, þiir, þiir rivayeti ve þiir tenkidikonularýnda ders aldý. Ayrýca kendisindenküçük olan Tayâlîsî’den hadis okudu. Ho-calarý arasýnda en çok Ebû Amr’dan yarar-landý; kâtiplerinden sayýlacak derecedeondan duyduklarýný yazmýþ, nahiv ilmindeonun yöntemini benimsemiþ ve en çokonun görüþlerini aktarmýþtýr. Bu arada dö-nemin meþhur recez þairi Rü’be b. Ac-câc’ý henüz küçükken tanýdý ve ondan þiirdersi aldý. Babasý oðlunu þiirde takýldýðýyerleri sormasý için zaman zaman Rü’be’-ye gönderirdi. Yûnus’un Ýbn Ebû Ýshak el-Hadramî’ye bizzat sorular sorduðu ve onunilminden de faydalandýðý nakledilir (Ma‘-mer b. Müsennâ, I, 376; Cumahî, I, 15, 17,21; Ebû Bekir ez-Zübeydî, s. 32). Bunlarýndýþýnda Ahfeþ el-Ekber’in derslerine katýl-dý. Dönemin birçok dilcisi gibi o da çöle git-ti ve bedevî Araplar’dan dil ve edebiyatmalzemesi derledi.

    Yaþadýðý dönemin dil ve edebiyat âlim-lerinin çoðu Yûnus b. Habîb’den ders oku-du. Bunlarýn baþýnda Sîbeveyhi gelir. Yû-nus’un nahve dair görüþlerinin en geniþ

    Velî Velâyetnâmesi (haz. Hamiye Duran – Dur-sun Gümüþoðlu), Ankara 2010, s. 223-224; Me-nâkýb-ý Hacý Bektâþ-ý Velî: Vilâyetnâme (haz. Ab-dülbaki Gölpýnarlý), Ýstanbul 1958, s. 48-49, 87-90; Niðdeli Kadý Ahmed, el-Veledü’þ-þefîk, Süley-maniye Ktp., Fâtih, nr. 4518, vr. 21b; Ýbn Battû-ta, Voyages, II, 416; Âþýkpaþaoðlu Tarihi (haz.Nihal Atsýz), Ankara 1985, s. 193-194; EbülhayrRûmî, Saltuknâme (haz. Þükrü Halûk Akalýn),Ankara 1987-88, I-II; Lâmiî, Nefehât Tercümesi,s. 691; Þeyh Baba Yûsuf Sivrihisârî, Mevhûb-ýMahbûb (haz. Ahmet Kartal), Eskiþehir 2000, s.529; Taþköprizâde, Osmanlý Bilginleri: eþ-Þakâ-iku’n-nu’mâniyye fî-ulemâi’d-devleti’l-Osmâ-niyye (trc. Muharrem Tan), Ýstanbul 2007, s. 69;Âþýk Çelebi, Meþâirü’þ-þuarâ (haz. Filiz Kýlýç), Ýs-tanbul 2010, II, 689; Mecdî, Þekåik Tercümesi,s. 78; Aziz Mahmud Hüdâyî, Vâšý£ât-ý Üftâde, Ha-cý Selim Aða Ktp., Hüdâyî Efendi, nr. 574, s. 91,237, 256, 274, 374; Baldýrzâde Mehmed Efendi,Vefeyâtnâme, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr.1381, vr. 4a; a.mlf., Ravza-i Evliyâ (haz. MefailHýzlý – Murat Yurtsever), Bursa 2000, s. 73; Ýs-mâil Hakký Bursevî, Rû¼u’l-beyân, Ýstanbul 1306,I, 171; a.mlf., Þerh-i Ebyât-ý Yûnus Emre, Süley-maniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1521/2, vr. 40b, 41a;a.mlf., Ferahu’r-rûh (haz. Mustafa Utku), Ýstan-bul 2002, III, 438; Belîð, Güldeste, s. 71; ÝbrâhimHâs, Tezkiretü’l-Hâs, Süleymaniye Ktp., Hacý Mah-mud Efendi, nr. 4543, vr. 37b-39a, 168a-169b; Sü-leyman Þeyhî, Bahrü’l-velâye, Berlin Staatsbib-liothek, nr. 1683, vr. 143b; Gazzîzâde AbdüllatifEfendi, Hulâsatü’l-vefeyât, Süleymaniye Ktp.,Esad Efendi, nr. 2257, vr. 35b; Hammer, GOD, II,566; Mustafa Lutfî, Tuhfetü’l-asrî fî menâkýbi’l-Mýsrî, Bursa 1309, s. 73; Gibb, HOP, I, 165, 170-175; Osmanlý Müellifleri, I, 193; Bursalý Meh-med Tâhir, Aydýn Vilâyetine Mensûp Meþayih,Ulemâ, Þuara, Müverrihîn ve Etýbbânýn Terâ-cim-i Ahvâli, Ýzmir 1324, s. 31; M. Fuad Köprü-lü, Türk Edebiyatýnda Ýlk Mutasavvýflar (Ýstan-bul 1919) (haz. Orhan F. Köprülü), Ankara 1976,s. 262-265, 273, 274, 296, 334; a.mlf., “YûnusEmre’nin Mezarý”, Meydan, sy. 20, Ýstanbul 1965,s. 24; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (trc. Meh-met Akkuþ – Ali Yýlmaz), Ýstanbul 2006, I, 146-154; Mehmed Þemseddin, Gülzâr-ý Mýsrî, Musta-fa Tatcý özel kütüphanesi, s. 63-84; Sâdýk Vicdâ-nî, Tarikatler ve Silsileleri: Tomar-ý Turuk-ý Aliy-ye (haz. Ýrfan Gündüz), Ýstanbul 1995, s. 155; Fi-libeli Ahmed Hilmi, Hikmet Yazýlarý (haz. AhmetKoçak), Ýstanbul 2005, s. 91-113; AbdürrahimÞerif Beygu, Erzurum: Tarihi, Anýtlarý, Kitabele-ri, Ýstanbul 1936, s. 171-175; Abdülbâki Gölpýnar-lý, Yûnus Emre ve Tasavvuf, Ýstanbul 1961, s. 63-64, 73-84, 100-101; H. J. Kissling, “Yunus EmreDîvâný’nýn Mukaddime Beyitleri Üzerinde Dü-þünceler”, Uluslararasý Yunus Emre Semineri,Bildiriler, Ýstanbul 1971, s. 160-164; M. Necmet-tin Hacýeminoðlu, “Yûnus’un Türkçesi”, Atsýz Ar-maðaný (haz. Erol Güngör v.dðr.), Ýstanbul 1976,s. 283-285; Cahit Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre,Ankara 1977, s. 6-7, 21 vd.; a.mlf., “Yûnus Em-re’nin Mezarý ile Ýlgili Yeni Belgeler”, TDl., IV/38(1954), s. 100-103; a.mlf., “Yûnus Emre’nin Ye-ni Divaný Üzerine”, Emre, sy. 15, Eskiþehir 1965,s. 11-13; Faruk Kadri Timurtaþ, “Yûnus Emre’-nin Dili Üzerine Notlar”, II. Milletlerarasý TürkFolklor Kongresi Bildirileri, Ankara 1982, II, 405-412; Rýza Tevfik’in Tekke ve Halk Edebiyatý ileÝlgili Makaleleri (haz. Abdullah Uçman), Ankara1982, s. 36; Mikâil Bayram, “Yûnus Emre Eski-