40
7 - 13 KASIM 2012 • YIL : 4 • SAYI : 189 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO Ne olacak bizim halimiz 1 KAMİL SUBAŞI • 8 Kadifeye dönüş 1 34’TE 8 38 ‘Polis teşkilatının yapısı toplumumuzu yansıtmalı’ Güney Stockholm Emniyet Müdürü Christian Agdur, “Artık farklı kültürlerden oluşan toplum ile iyi bir ilişki kurabilmek için teşkilatımıza daha çok sayıda etnik kökenli polis almak istiyoruz” dedi. 4 Finlandiya seçimlerinde Gerçek Finliler Partisi oylarını artırdı 2012 Finlandiya yerel seçimlerinde, Kokoomus Partisi (Muhafazakar Birlik Partisi) seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Sosyal Demokratlar (SDP) ikinci ve Keskusta (Merkez Parti) ise üçüncü oldu. Senin de ‘bajramın’ mübarek olsun Adem Fiorentina-Lazio maçında attığı gol sonrası tüm İslam aleminin bayramını kutlayan Boşnak asıllı futbolcu Adem Ljajiç, ulusal marşını söylemediği için Sırp Milli Takımı’ndan kovulmuştu. ZAMAN’DA BU HAFTA Kur’an’da resmedilen insan tipleri 1 28’DE İyi eş olmak sanattır 1 HEKİMOĞLU İSMAİL 33’TE www.zamaniskandinavya.dk Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen: Oslo Üniversitesi'nde Türkçe dersi alanların yüzde 70'i Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen, kapasite azlığına ve ekonomik imkansızlığa rağmen,Türkçe diline yoğun bir ilgi duyulduğunu belirtiyor ve Türkçe dersi alan öğrencilerin yüzde 70’inin Norveçli olduğunu söylüyor. 1 13’TE Yurtdışında okumak isteyene 100 bin kron kredi Yüksek Eğitim ve Üniversiteler Bakanı Morten Östergaard, yurtdışında eğitim görmek isteyen gençlere 100 bin krona kadar kredi verilmesi gerektiğini söyledi. 1 12’DE Neonazi cinayetlerinin ortaya çıkmasının üzerinden 1 yıl geçti Almanya’da 2000-2007 yılları arasında öldürülen sekiz Türk’ün, aşırı sağcılarca katledildiğinin tespit edilmesinin ardından bir yıl geçti. Başlatılan soruşturma Alman istihbaratıyla Neonaziler arasındaki skandal ilişkileri gözler önüne serdi. 1 18’DE 1 19’DA Özal’ın naaşında aşırı miktarda zehir bulgusu var Danimarka'da askerî reformlar tam gaz: Kuvvet komutanlıkları tek merkezde toplanıyor Genelkurmay Başkanı Peter Bartram’ın, ‘daha az üst rütbeli asker, milyonlarca kronluk tasarruf ve daha iyi koordine edilmiş askeri sistem’ olarak tanımladığı yeni sistemle kara, deniz ve hava komutanlıkları tek merkezde toplanacak. 1 11’DE Norveçli Türkolog: Oslo Üniversi'nde Türkçe dersi alan öğrencilerin yüzde 70'i Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen, ''Dil, bir insanın benliğine, şahsiyetine bağlı bir şeydir. Bir kişinin meseleği ne olursa olsun, ana diline mutlaka sahip çıkmalı ve mümkün olduğunca onu geliştirmelidir. Dil demek; bir millet demektir!.''

Zaman Iskandinavya 189

  • Upload
    zamandk

  • View
    239

  • Download
    9

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Opinionen Newspaper

Citation preview

Page 1: Zaman Iskandinavya 189

7 - 13 KASIM 2012 • YIL : 4 • SAYI : 189 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO

Ne olacakbizim halimiz1 KAMİL SUBAŞI • 8

Kadifeyedönüş1 34’TE

8 38‘Polis teşkilatının yapısıtoplumumuzu yansıtmalı’Güney Stockholm Emniyet MüdürüChristian Agdur, “Artık farklıkültürlerden oluşan toplum ile iyi birilişki kurabilmek için teşkilatımızadaha çok sayıda etnik kökenli polisalmak istiyoruz” dedi.

4 Finlandiya seçimlerinde GerçekFinliler Partisi oylarını artırdı2012 Finlandiya yerel seçimlerinde,Kokoomus Partisi (Muhafazakar BirlikPartisi) seçimlerden birinci parti olarakçıktı. Sosyal Demokratlar (SDP) ikincive Keskusta (Merkez Parti) ise üçüncüoldu.

Senin de ‘bajramın’mübarek olsun AdemFiorentina-Lazio maçında attığı golsonrası tüm İslam alemininbayramını kutlayan Boşnak asıllıfutbolcu Adem Ljajiç, ulusalmarşını söylemediği için Sırp MilliTakımı’ndan kovulmuştu.

Z A M A N ’ DA B U H A F TA

Kur’an’daresmedileninsan tipleri1 28’DE

İyi eş olmaksanattır1 HEKİMOĞLU İSMAİL33’TE

www.zamaniskandinavya.dk

Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen:

Oslo Üniversitesi'ndeTürkçe dersi alanlarınyüzde 70'i Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen, kapasite azlığına ve ekonomikimkansızlığa rağmen,Türkçe diline yoğun bir ilgi duyulduğunu belirtiyor veTürkçe dersi alan öğrencilerin yüzde 70’inin Norveçli olduğunu söylüyor. 1 13’TE

Yurtdışında okumakisteyene 100 bin kron krediYüksek Eğitim ve Üniversiteler Bakanı Morten Östergaard,yurtdışında eğitim görmek isteyen gençlere 100 bin kronakadar kredi verilmesi gerektiğini söyledi. 1 12’DE

Neonazicinayetlerininortaya çıkmasınınüzerinden 1 yılgeçti Almanya’da 2000-2007 yıllarıarasında öldürülen sekiz Türk’ün,aşırı sağcılarca katledildiğinin tespitedilmesinin ardından bir yıl geçti.Başlatılan soruşturma Almanistihbaratıyla Neonaziler arasındakiskandal ilişkileri gözler önüne serdi.

1 18’DE

1 19’DA

Özal’ın naaşındaaşırı miktardazehir bulgusu var

Danimarka'da askerî reformlar tam gaz:

Kuvvetkomutanlıklarıtek merkezdetoplanıyorGenelkurmay Başkanı PeterBartram’ın, ‘daha az üst rütbeli asker,milyonlarca kronluk tasarruf ve dahaiyi koordine edilmiş askeri sistem’olarak tanımladığı yeni sistemle kara,deniz ve hava komutanlıkları tekmerkezde toplanacak. 1 11’DE

NorveçliTürkolog: Oslo

Üniversi'ndeTürkçe dersi

alanöğrencilerin

yüzde 70'iNorveçli

Türkolog Prof.Dr. Bernt

Brendemoen,''Dil, bir insanın

benliğine,şahsiyetine

bağlı bir şeydir.Bir kişinin

meseleği neolursa olsun,

ana dilinemutlaka sahip

çıkmalı vemümkün

olduğunca onugeliştirmelidir.Dil demek; bir

milletdemektir!.''

Page 2: Zaman Iskandinavya 189

2 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYAİSVEÇ HABER TURU

HASAN CÜCÜK KOPENHAG

1Kopenhag Şehir Mahkemesi tarafındanterör örgütü PKK’nın kontrolünde ol-

duğuna karar verilen Roj TV’nin temyiz du-ruşması Östre Landsret Mahkemesi’nde baş-ladı. Kararı hem Savcı Anders Riisager hem de

Roj TV’nin avukatı Björn Elmquist temyize gö-türdü. Savcı Riisager, Kopenhag Şehir Mah-kemesi’nin PKK’nın terör örgütü olduğuna veRoj TV’nin PKK’nın kontrolünde terör pro-pogandası yaptığına karar verdiğini belirterek,Östre Landsret Mahkemesi’nin bu kararaaçıklık getirmesini istedi. Savcı Riisager, Ko-

penhag Şehir Mahkemesi’nin kararının ona-nıp, terör örgütünün yayın organı olan RojTV’nin kapatılmasını istiyor. Roj TV’nin avu-katı Björn Elmquist ise, terör örgütü kontrö-lünde olduklarını redderek, yargılama süre-cinde mahkemeye sundukları delillerin dik-kate alınmadığını ve davanın hukuki değil si-yasi olduğunu savunuyor. Östre LandsretMahkemesi’nde başlayan temyiz davası 40duruşma sürecek. Kararın Haziran 2013’teçıkması bekleniyor. Östre Landsret Mahke-mesi’nde başlayan temyiz duruşması Ko-penhag Şehir Mahkemesi’ndeki duruşmalaranazaran oldukça sakin başladı. Temyiz du-ruşması 190 sayfalık gerekçeli kararın okun-masıyla başladı. Östre Landret Mahke-mesi’nde başlayan temyiz duruşması PKK’yamaddi yardım toplandığı gerekçesiyle tutuk-lanan 7 kişinin davasıyla birleştirildi. Emniyetkuvvetlerinin yaptığı operasyonla 3 yıl içindePKK’ya 140 milyon Kron (18,6 milyon Euro)para toplayan 8 kişi yakalanmış, biri tutuksuzyargılanırken diğerleri gözaltına alınmıştı.

Kopenhag Şehir Mahkemesi ocak ayın-daki kararında, PKK’nın terör örgütü oldu-ğuna ve Roj TV’nin terör örgütünün kontro-lünde yayın yaptığına karar vermiş ancak li-sans iptal yetkisinin olmadığına hükmet-mişti. Radyo – Televizyon Kurulu yaptığı so-ruşmada ise Roj TV’nin yayınlarında şiddetiteşvik olmadığını belirtmiş, istenilen 3 aylıkyayınları eksik teslim etmesinden dolayı ya-yın lisansını iki ay askıya almıştı. Yayın izniniDanimarka’dan alan Roj TV şuanda uydudanyayın yapmıyor. Sadece internet üzerindenyayın yapan Roj TV’nin yerine yine Dani-marka’dan yayın izni alan Nuçe TV yayın ya-pıyor. Nuçe TV ve Roj TV, MesopotamiaBroadcast A/S adına kayıtlı bulunuyor. Roj TV,1 Ocak 2004’te yayın izni alırken, haber kanalıolarak gösterilen Nuçe TV, 11 Ağustos 2004’teyayın izni aldı. Mahkeme tarafından terör ka-nalı olduğuna hükmedilmesine rağmen RojTV’nin kapatılamaması üzerine Adalet veKültür Bakanlığı harekete geçerek, terör pro-pogandasını kapatma gerekçesi gören kanuntasarısını ekim ayının başında meclise sun-muştu.

Roj TV’nin temyiz davası40 duruşma sürecek

İsveç dünyanın en yaşanacaküçüncü ülkesi

İngiltere Düşünce Kuruluşu Legatum’undünya ülkeleri arasında yaptığı araştırmaya

göre, İskandinavya ülkeleri yaşam kalitesininen yüksek olduğu ülkeler seçildi. Dünyada ya-şam kalitesi en yüksek ülke Norveç seçilirken,sıralamada Danimarka ikinci, İsveç üçüncüoldu. ABD ve Almanya dünyada yaşanacak eniyi 10 ülke sırlamasında yer alamazken, yaşamkalitesinin en kötü olduğu ülkeler sıralama-sında: Afganistan, Kongo ve Afrika ülkeleri yeraldı. Legatum, dünyada yaşanacak en iyi ül-keyi belirlemek amacıyla, eğitim, sağlık, yaşamkalitesi, ekonomik rekabet gücü ve siyasi du-rum koşullarını gözönünde bulundurdu. Bü-yük ülkeler ile küçük ölçekli 100 ülkenin kar-şılaştırıldığı araştırma sonucunda, yaşam ka-litesi açısından küçük ülkelerin daha iyi du-rumda olduğu gözlendi.

Auschwitz tanığı İsveçli gazeteciöldü

Nazi Almanya’sının 2. Dünya Savaşı sıra-sında Polonya’da kurduğu Auschwitz

Kampı’ndan kurtulan İsveçli gazeteci Corde-lia Edvardson öldü. Svenska Dagbladet ga-zetesi, 30 yıldır İsrail- Filistin meselesi üzerineyazılar yazan, ödüllü gazeteci Cordelia Ed-vardson’ın, 83 yaşında hayata veda ettiğini be-lirtti. Edvardson, 1977-2006 yıllarında SvenskaDagbladet’in Kudüs muhabirliğini, dahasonra aynı gazetede köşe yazarlığı yaptı. Al-manya’nın Münih kentinde 1929 yılında dün-yaya gelen Edvardson’ın babası bir Yahudiydi.Katolik inanışına göre yetiştirilen, ancak ba-basından ötürü Naziler tarafından bir Yahudiolarak kabul edilen Edvardson, Theresienstadtve Auschwitz toplama kamplarına gönderildi.2. Dünya Savaşı’ndan sonra İsveç’e yerleşenCordelia Edvardson, kamplardaki deneyim-lerini kaleme aldığı 1984 tarihli otobiyografi-siyle Alman Geschwister-Scholl edebiyatödülünü kazandı.

İsveçli GANT, Eren Holding ileTürkiye’ye giriş yaptı

İsveçli girişimci Lennart Björk, Klas Kall veStaffan Wittmark’ın lisansına sahip olduğu

GANT markası Eren Holding ile Türkiye’yegiriş yaptı.1980 yılında, üç İsveç girişimciLennart Björk, Klas Kall ve Staffan Witt-mark, GANT’ın Amerika harici lisansını aldı,böylece markadaki Avrupai dokunuşlar his-sedilirken GANT, uluslararası başarı hikaye-sine dönüştü. Louis Vuitton Grubu’nun des-teğiyle, 1999 yılında İsveçli firma tarafındanalınan marka, günümüzde 70’in üzerindeülkede, bin 350 satış noktası ile moda dün-yasının önemli isimleri arasında yer almakta.Lacoste, Burberry, Swatch, G-Star Raw, Cal-vin Klein Saat ve Aksesuarları, Le Coq Spor-tif, Polo Ralph Lauren Ayakkabıları, Occasionve SuperStep markalarının Türkiye temsilcisiolan Eren Holding, markaları arasına GANT’ıekledi.

Pınar Süt, İsveç’te Arla’ya rakipoldu

Almanya’da Pınar Foods GmbH şirketi ta-rafından satışa sunulan Pınar Süt, İs-

veç’teki marketlerde yerini alarak Arla Süt’erakip oluyor. Almanya’da Pınar Foods GmbHşirketi tarafından satışa sunulan Pınar Süt, Av-rupa Birliği ülkelerinde satısa çıkan ilk Türk sütmarkası oldu. İsveç marketlerinde yerini ala-cak olan Pınar Süt, dünyanın en ünlü sütürünleri markası Arla Süt karşısında müşte-rinin beğenisini kazanmaya çalışacak. İlk aşa-mada 1 litrelik ambalajlarda satışa sunulacakPınar Süt, İsveçli tüketicinin beğenisini ka-zandığı taktirde, değisik ambalajlarda da sa-tışa sunulacak.

Page 3: Zaman Iskandinavya 189

3 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN STOCKHOLM

1Yaklaşık 1,5 yıl önce çıkarılan birimar yasası değişikliği nedeniyle

yıkım kararı ile karşı karşıya kalan bir-çok hamburger ve sosis büfesi, protes-toların kamuoyunda ses getirmesi son-rası artık kapanmayacak. Büfe sahiple-rine güzel haber İsveç Devlet Televiz-yonu SVT ve İsveç TV kanalına konuşanBelediye İnşaat Ruhsat Kurulu(Byggnadsnemden) Başkanı Kevius Re-gina’dan (M) geldi. Regina, İsveç’insembolu olan büfelerin yaşaması adınayeni yasal değişiklik için çalışma başlat-tıklarını söyleyerek büfecilere kapan-mayacakları müjdesini verdi. Bilindiğigibi İsveç Parlamentosu’ndan 1,5 yılönce geçen yeni imar yasası geçici 10 yıl-lık ruhsat müsaadesi olan büfe benzeriyerlere yeni uzatım hakkı vermiyordu.Bu durumun ortaya çıkması sonrasıbirçok büfe sahibi tepki göstermiş, İs-veç’in bir sembolü haline gelmiş sokakbüfelerinin kapanmamasını isteyen İs-vecliler de protestoya destek olmuşlardı.

Büfe ruhsatını durduran yasa büfecamlarına asılan pankartlarla protesto

edildi. İsveçli müşterilerde açılan imzakampanyasına imza atarak destekleriniverdiler. 5 günde bin 700 kişi imza ata-rak ülke genelindeki büfelerin kaldırıl-mamasına destek verdiler. Konununbir anda medyada gündem olmasısonrası Belediye İnşaat Ruhsat KuruluBaşkanı Regina Kevius( M) ve kurulundiğer üyesi siyasi parti üyeleri problemi

masaya yatırdılar. Regina Kevius, yeniyasaların büfelerin ruhsat almasındabüyük bir sıkıntı meydana getirdiğini,yasa çıkarılırken, büfelere bu yasanınolumsuz etkisinin düşünülmeden çı-karılan bir yasa olduğunu söyleyerek,bu yasanın değiştirilmesi için önlemleraldıklarını ve yasa değiştirilene kadarbu yasadan olumsuz etkilenen büfele-

rin çalışması için bir formül arayışı içe-risinde olduğunu söylediler. Büfelerinİsveç’in bir kültürünün parçası oldu-ğunu söyleyen Başkan Kevius ve diğerkurul üyeleri İsveç’in bu eski geleneğisürdüreceğini bu yasanın değişmesiiçin parlamentoya yasa değişikliği gön-dereceklerini söyledi.

İsveç’in sembolühaline gelen sokakbüfelerininkapanmasınaİsveçliler imzakampanyası iletepki gösterdiler.

İsveç’te protestolar ses getirdi,sokak büfeleri kapanmıyorİsveç’te büfe sahiplerinin protestosu ses getirdi. Sokak büfelerinin kapanmaması için yeni yasal düzenlemeyapılacağı belirtiliyor.

Page 4: Zaman Iskandinavya 189

4 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN KOPENHAG STOCKHOLM OSLO

1Doğal güzelliği ve eşsiz plajlarıylason dönemin yükselen turizm de-

ğerlerinden biri olan Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti (KKTC), İskandinav halk-larını ülkeye çekebilmek için yeni bir ta-nıtım atağına başladı. Geçtiğimiz haftaiçerisinde Danimarka, İsveç, Norveç veFinlandiya’da çeşitli programlar orga-nize eden KKTC Turizm Bakanlığı, ül-kenin birbirinden farklı güzellikleriniİskandinavlara anlattı. Kopenhag’dadüzenlenen resepsiyona katılan KKTCTurizm, Çevre ve Kültür Bakanı ÜnalÜstel, Zaman’a yaptığı açıklamada,‘‘Kuzey Kıbrıs’ın güzelliklerini İskandi-navlara tanıtmak ve onları ülkemizedavet etmek için buralara geldik.’’ dedi.KKTC’nin 12 ay boyunca belirli bir sı-caklığın üzerinde olduğunu belirten Ba-kan Üstel, ‘‘Akdeniz kuşağındaki en gü-zel adadayız. Hem tarihi, hem kültürelgüzellikleriyle harika bir turizm bölge-siyiz. İskandinavya’da kış mevsimi uzunve sert geçiyor. Oysa Kuzey Kıbrıs’ta kışsadece 2 ay ve o da buranın yaz aylarıayarındadır. Bu güzellikleri İskandinavhalklarıyla da paylaşmak istiyoruz.’’dedi. Kopenhag’da gerçekleştirilen ta-nırım resepsiyonuna Türkiye’nin Ko-penhag Büyükelçisi Berki Dibek’in yanısıra Türkiye’nin Kopenhag BüyükelçiliğiKültür, Turizm ve Tanıtım MüşaviriHasan Sarıtepeci, Türk Hava YollarıMüdiresi Pınar Ayvaz ve çok sayıda da-vetli katıldı.

Stockholm’de KKTC rüzgarıStockholm’de Elite Palace Hotel’de

düzenlenen etkinliğe Turizm, Çevre veKültür Bakanı Ünal Üstel, Kıbrıs TürkOtelciler Birliği ve Kıbrıs Türk SeyahatAcenteleri Birliği yetkilileri ile iki ülke-nin tur operatörleri katıldı. Etkinliğinaçılışında konuşan Turizm, Çevre veKültür Bakanlığı Müsteşarı Şahap Aşı-koğlu, Kuzey Kıbrıs’ın, Doğu Akde-niz’de yeni bir destinasyon olduğunuve keşfedilmesi gerektiğini söyledi.Yeni bir destinasyon olarak Kuzey Kıb-rıs’ın pazarlanması yönünde TurizmBakanlığı olarak önemli politikalar yü-rüttüklerini ifade eden Aşıkoğlu, tur

operatörlerine turist başına katkı sağ-layarak riski paylaştıklarını kaydetti.Aşıkoğlu, İskandinav ülkelerine bü-yük önem verdiklerini belirterek, önü-müzdeki 3 yıl içinde bölgede imaj rek-lamlarını sürdüreceklerini söyledi. Ka-tılımcılara teşekkür eden Aşıkoğlu, ro-adshow’un düzenlenmesinde koy-dukları katkıdan dolayı Türk Hava Yol-ları yetkililerine teşekkür etti.

Oslo’da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetitanıtıldı

Norveç’in başkenti Oslo’da, KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti Turizm Çevreve Kültür Bakanlığı’nın öncülüğünüyaptığı programda, Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti tanıtıldı. Kuzey KıbrısTürk Seyhat Acenteleri Birliği, KıbrısTürk Hotelciler Birliği ve Türk HavaYolları’nın sponsorluğunu yaptığı or-ganizede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuri-yeti’nin tarihi yerleri, hotelleri, coğrafiyapısı tanıtıldı. Başkent Oslo’da Scan-dic Vulkan Hotel’de düzenlenen porg-rama, yerli-yabancı tur operatörleri,Türkiye’nin Oslo Büyükelçiliği ve KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti Turizm Çevreve Kültür Bakanlığı yetkilileri ve KuzeyKıbrıs Cumhuriyeti’nden ve Oslo’danbazı işadamları da katıldı.

Doğal güzelliği veeşsiz plajlarıyla sondönemin yükselenturizmdeğerlerinden biriolan Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti(KKTC), İskandinavhalklarını ülkeyeçekebilmek için yenibir tanıtım atağınabaşladı.

KKTC Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Ünal Üstel:

Kuzey Kıbrıs’ın güzellikleriniİskandinavlara sunmak istiyoruzAkdeniz’in incisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; İskandinav turistleri ülkeye çekebilmek için çalışmalara hızverdi. Kopenhag, Stockholm, Oslo ve Helsinki’de çeşitli tanıtım programları organize eden KKTC TurizmBakanlığı sonuçtan ümitli.

HALİS YILDIRIM HELSİNKİ

12012 Finlandiya yerel seçim-lerinde, Kokoomus Partisi

(Muhafazakar Birlik Partisi)seçimlerden birinci parti olarakçıktı. Sosyal Demokratlar (SDP)ikinci ve Keskusta (Merkez Parti)ise üçüncü oldu. Oylarını yüzde 7yükselten aşırı milliyetçi söylemesahip Gerçek Finliler Partisi dör-düncü oldu. Diğer partilere naza-ran, yerel seçimlerdeki yüzde 5’lik

oy oranını yüzde 12,3’e çıkaranGerçek Finliler Partisi’nin oyları-nın artışında, Avrupa’daki ekono-mik krizin yanısıra diğer partilerinhatalarının da etkili olduğu bildi-rildi. Finlandiya genelinde 3 bin78 meclis üyesi çıkaran KeskustaPartisi’ni, bin 735 ile KokoomusPartisi ve bin 729 ile SDP izledi.Türk adaylardan Alettin BaşboğaLahti bölgesinden, Mehmet Ala-kaş da Järvenpää‘den meclis üye-liğine seçilmeyi başardı.

207Mehmet Alakas

Uudistaja

Kokoomus, Järvenpää

Finlandiya seçimlerinde Gerçek Finliler Partisi oylarını artırdı

Meh

met

Ala

kaş

Alet

tin B

oşbo

ğa

DANİMARKA

İSVEÇ

NORVEÇ

Page 5: Zaman Iskandinavya 189
Page 6: Zaman Iskandinavya 189

6 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN IPHONE UYGULAMASINI DENEYİN,İSKANDİNAVYA GÜNDEMİNDEN KOPMAYIN

� � � � �

AdvokatKadir Erdoğmuş

� �� � �� � � �

� � � � � �� � �� � � �

� � � � � �� � � �� � � � �� � �

� � � � �� � � �

� � � �� � � � �

� � � � � � �� � � �

� � � � �� � �

� � � �� � � �� � � � � �

� � � � � �� � � � � �� � � � �� � �� � �

� � � � �� � � � �

� � � � �� � �

� � � � � �� � � � � �

� � � �� � � �

� � � � �� � � � � � �� � � � � � �� � � � � �

� � � �� � � � � �

� � � �� � � � � �

� � � �� � � � �� � � � �� � �� � � � � �

� � � �� � � �

� � � � � � �� � � �

� � � �� � �

� � � � �� � � � �

� � � � �� � � � �

� � � � � �

� � � � �� � � � � �

� � � �� � � �

� � � � �� � � �� � � �

� � � �� � � �

� � � �� � �

� � � �� � � �

� � � � �� � � � �

� � � �� � �

� � � � �� � � �� � �

� � � � �� �

� � � � �� � � �

� � �� � � � �

� � � �� � �� � �� � �� � �

� � � � � �� � � � � �

� � � � �� � � �

� � � � �� � � �

� � � ��

� � �� � � � �

� � � � �� � �

� � � � �� � � �

� � � � �� � � �� � � �

� � � �� � � �

� � � �

� � � �� � �

� � �� � � � � �

� � � �� � �

� ��� � �

� � � � � �� � � �

� � � �� � � �

� � �� � � � �� � � �

� � � � �� � � �

� � � �� � � � �� � � � � �� � � � �� � �

� �

� � � �� � �

MENAF ALICI STOCKHOLM

1İstanbul’da Sabiha Gökçen Ha-vaalanı bitişiğinde inşaatı devam

eden ‘Avrupa’nın sayılı, Türkiye’nin enbüyüğü’ olacak Teknoloji GeliştirmeBölgesi’ni (Teknopark İstanbul) kur-mak için çalışmalarını sürdüren Sa-vunma Sanayii Müsteşarlığı ve İstanbulTicaret Odası’ndan (İTO) bir heyet, İs-veç’in başkenti Stockholm ve Finlandi-ya’nın başkenti Helsinki’ye bir tanıtımgezisi (roadshow) düzenledi. SavunmaSanayii Müsteşarlığı, İTO, İstanbul Ti-caret Üniversitesi, Havacılık EndüstrileriA.Ş. (HEAŞ) ve Savunma TeknolojileriMühendislik ve Ticaret A.Ş. (STM) or-taklığında kurulan Teknopark İstan-bul’a araştırma ve geliştirme alanında işyapan, teknolojik altyapısı güçlü şirket-leri çekmek için Stockholm’e gelen 10kişilik heyet, Türk Büyükelçiliği rezi-dansında bir basın toplantısı yaptı.

Şu an Teknopark İstanbul’da yeralmak için müracaat eden çok sayıdauluslararası şirketin olduğu bilgisini ve-ren İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, “fakatbunların yanında bir de bizim getirmekistediğimiz şirketler var. Biz de bu şir-ketleri getirebilmek için şu ana kadar ikitane roadshow yaptık. İlkini ABD’yeyaptık. ABD’de Boing, Oracle, Ciscogibi birçok önemli araştırma şirketleri ilegörüşmeler gerçekleştirdik. İkinci ro-adshowumuzu da Avrupa’nın teknolojive inovasyon merkezlerinden biri olarakbilinen İskandinav ülkelerine gerçekleş-tiriyoruz” dedi.

Finlandiya’da Nokia, Teknopolis veTekes şirketleri ile görüşmeler yaptıkla-rını bildiren İTO Başkanı Yalçıntaş, “No-kia’nın, çevre ülkelerin şartlarına uy-durmak için yurt dışında kurmuş olduğusoftware (yazılım) yerelleştirme mer-kezleri var. Bu merkezlerden bir tanesiniİstanbul’da kurmalarını rica ettik. Dahasonra Teknopolis şirketi ile görüşmele-rimiz oldu. Bu şirket birçok yerde Tek-nopark işletiyor. Onlarla da görüş alış-

verişinde bulunduk ve muhtelif işbirliğişemaları üzerinde çalıştık. Teknopark İs-tanbul içerisinde kuracağımız bir fonolacak. Bu fon, fikri olan ama parası ol-mayan girişimcilere uygun şartlarda fi-nansman desteği sağlayacak. Bu fonsayesinde birçok genç Türk girişimcikendi fikirlerini, kendi icatlarını ortaya çı-kartma imkânı bulacak. Finlandiya’da dabenzeri bir çalışma yapan, yılda yakla-şık 600 milyon Euro’luk bir fonu yeni ge-lişmekte olan Finlandiya şirketlerine ak-taran Tekes adlı bir Fin kamu şirketi ilede görüştük” diye konuştu.

İsveç’te Ericsson ve Saab firmaları ileyaptıkları görüşmeler sonrası Zaman’abilgi veren Yalçıntaş, özellikle teleko-münikasyon altyapısı alanında dünyanınen iyi şirketlerinden bir tanesi olan Erics-son’u Teknopark İstanbul’a ayrı bir te-lekomünikasyon kümelenmesi gerçek-leştirmek için davet ettiklerini ifade etti.Ericsson yetkilileri ile yapılan görüşme-nin çok olumlu geçtiğini belirten Yal-çıntaş, “kendileri konuyu değerlendire-ceklerini ifade ettiler” dedi.

Saab firmasının araba kısmı değil fa-

kat savunma kısmı ile ilgilendiklerinikaydeden İTO Başkanı, Saab’ın sa-vunma alanında çok ciddi teknolojik altyapısının olduğunu belirtti. Bu teknolo-jik altyapıyı Türkiye’ye çekmek için Saabfirması ile görüştüklerini ifade eden Yal-çıntaş, “görüşmelerimiz çok olumlugeçti. Saab’ın yönetim kurulu başkanyardımcısı ile görüştük. Saab Türkiye’debulunmak istiyor. Sadece mal satmakiçin değil, operasyon yapmak için bu-lunmak istiyor. Bunun detaylarını gör-üştük, son derece olumlu geçti” şeklindeaçıklamada bulundu.

Heyette yer alan Savunma Müste-şarlığı’nda teknoloji, sanayi ve uluslar-arası ilişkilerden sorumlu müsteşar yar-dımcısı Sedat Güldoğan da son 10 yıliçerisinde Türk savunma sanayisinin üçkattan fazla büyüdüğünü ve dört kattanfazla bir ihracat gelişimi yakaladığınıbelirtti.

Tamamlandığında yıllık 10 milyardolar katma değer oluşturacak Tekno-park İstanbul’un son durumu hak-kında da Yalçıntaş, şu bilgileri verdi: “Şuan geldiğimiz nokta itibariyle, ilk bina-

larımız bitmek üzere, yani 900 bin met-rekarenin ilk 6 bloğu olan yaklaşık 55bin metrekarelik binamız tamamlan-mak üzere. Şubat veya mart ayında dahizmete girecekler. Burada çalışacakşirketleri belirlemek üzere de duyuru-lar yaptık. Yaklaşık 450 başvuru aldık.Fakat şu anki kapasitemiz bu 450’ninsadece 100 tanesini alabilecek du-rumda. İlk yüzünü belirleme çalışma-larımızı bitirmek üzereyiz. Nisan ayındabu şirketler burada çalışmalarına baş-layabilecek.”

İTO Başkanı Yalçıntaş, SWETÜRK heyetiile görüştü

İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, Scan-dic Anglais Otel’de İsveç –Türk İşa-damları Federasyonu SWETÜRK’ünyönetim kurulu üyeleri ile bir arayageldi. Karşılıklı bilgi alışverişinde bulu-nulan görüşmede, SWETÜRK BaşkanıDr. Mehmet Durukan, Federasyon Ge-nel Sekreteri Barış Esin, Yönetim Ku-rulu Üyesi İşadamları Himmet Kaya,Çetin Baran ve turizmci Emin Dinlerhazır bulundu.

Teknopark İstanbul heyetiİsveç ve Finlandiya’daİstanbul’da Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Tekonopark İstanbul) kurma çalışmalarını sürdüren bir heyet,Teknopark’a teknolojik altyapısı güçlü yabancı şirketleri de çekmek için bir tanıtım gezisine çıktı.

İTO Başkanı MuratYalçıntaş, ScandicAnglais Otel’de İsveç–Türk İşadamlarıFederasyonuSWETÜRK’ünyönetim kuruluüyeleri ile bir arayageldi.

Page 7: Zaman Iskandinavya 189

7 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN STOCKHOLM

1Türkiye ve İsveç Yüksek İdari YargıMahkemeleri arasında işbirliğini

geliştirmek amacıyla Danıştay Başsav-cısı Mevlüt Çetinkaya başkanlığında birDanıştay heyeti İsveç’te incelemelerdebulundu. 3 günlük ziyaret boyuncabaşta İsveç Yüksek İdare MahkemesiBaşkanı Mats Melin olmak üzere yüksekyargıdaki meslektaşları ile bir araya ge-len heyet, İsveç hukuk sistemi hak-kında detaylı bilgi aldı. Ziyaretler sonrasıStockholm’de basın mensuplarıyla biraraya gelen heyet, gerçekleştirdikleritemaslar hakkında genel bir değerlen-dirme yaptı.

İsveç hukuk sistemini damarlarınakadar inceleyerek Türk hukuk sisteminegöre avantajlarını ve dezavantajlarınıkarşılaştırma imkânı bulduklarını belir-ten heyet, İsveç’in 1990 yılına kadarTürkiye’deki mevcut hukuk sisteminebenzer bir sistem uyguladığını hatırlattı.İsveç’in 90’lı yıllarda gerçekleştirdiği re-form ile yüksek mahkemelerdeki iş yü-künü hafiflettiğine dikkat çeken Danış-tay Başsavcısı Mevlüt Çetinkaya, hâli-

hazırda Türkiye’de Yüksek Yargı Mah-kemeleri’nin en büyük problemlerindenbirinin dosya sayısının fazlalığı ve iş yü-künün ağır olması olduğu söyledi. “Bizdesadece Danıştay’da görülmeyi bekle-yen 230 bin birikmiş dosya var” diyereksözlerine devam eden Başsavcı Çetin-kaya, “İsveç Yüksek İdare Mahke-mesi’nde ise sadece 800 dosya var” di-yerek aradaki farka işaret etti.

Diğer taraftan Türkiye’de İsveç’egöre hukuk arama hürriyetinin dahafazla olduğunu tespit ettiklerini belirtenÇetinkaya, İsveç’te davaların büyük birçoğunluğunun ilk derece mahkeme-lerde çözüldüğünü ve Danıştay’a gitmehakkının hemen hemen hiç olmadığınıbelirtti ve “Bizde ise bütün davalar sü-zülmeden yüksek mahkemelere gidiyor.Bu da iş yükümüzü artırıyor” dedi. İsveç

Yüksek İdare Mahkemesi Başkanı MatsMelin ve beraberindeki yüksek yargıheyetinin 3 ay önce kendilerini Türki-ye’de ziyaret ettiği bilgisini de verenÇetinkaya, başkan ve heyetle çok sıcakilişki kurduklarını, bu tür ziyaretlerin iş-birliğini ve karşılıklı bilgi ve tecrübe alışverişini artırdığını söyledi. Bununla be-raber heyetin incelemeler sonucundayaptıkları tespitleri bir rapor haline geti-rerek, yeni anayasa yapımı sürecindeDanıştay’ın görüşü olarak ilgili mercileresunacakları öğrenildi.

Türkiye’de 230 bin, İsveç’te800 birikmiş dosya varDanıştay Başsavcısı Mevlüt Çetinkaya başkanlığında bir Danıştay heyeti, iki ülkenin yüksek idari yargımahkemeleri arasındaki işbirliğini geliştirmek amacıyla Stockholm’de incelemelerde bulundu.

DanıştayBaşsavcısı MevlütÇetinkayabaşkanlığında birDanıştay heyeti,İsveç hukuksistemini inceledi.DanıştayBaşsavcısı MevlütÇetinkaya,Türlkiye’de yüksekyargının en büyükproblemlerindenbirinin ağır iş yükünedeniyle birikmişdosyalar olduğunusöyledi.

SALİH SEVGİCAN HELSİNKİ

1Türkiye’nin Helsinki Büyük-elçiliği Kültür ve Tanıtma

Müşavirliği halk danslarımızı ta-nıtmak amacıyla, Finlandiya’nınçok eski festivallerinden Hol-lola&Martta Festivali’nde halkdansları gösterisi tertipledi. Ulus-lararası festivallerde ülkemizi ba-şarıyla temsil eden ve büyük başa-rılara imza atan Hacettepe Çocukve Halk Dansları Topluluğu’nungösterisi Fin halkını mest etti. 26 ki-şilik ekibiyle izleyenleri adeta bü-yüleyen topluluk, Trakya, Karade-niz, Ege ve Kıbrıs folkloruna dairbirbirinden enfes oyunlar sergi-ledi. Türkiye Cumhuriyeti HelsinkiBüyükelçisi Selâh Korutürk sah-neye çıkarak genç folklorcuları teb-rik etti. Türkiye’nin Helsinki Bü-

yükelçiliği Kültür ve Tanıtma Mü-şaviri Ahmet Kaplan yaptığı açık-lamada, ‘’Hollola&Martta FestivalKomitesi’nin bizden destek iste-mesi neticesi Finlandiya’da, özel-likle Helsinki’deki vatandaşlarımızve Fin insanı için bu organizasyonugerçekleştirmeye çalıştık. Anadolufolklorunun kültürel açıdan tanı-tıma yardımcı olacağına inanıyo-rum.’’ dedi. Hacettepe Çocuk veHalk Dansları Topluluğu Sorum-lusu Dr. Bahar Özkan yaptığı açık-lamada, ‘’Biz bu programı Belarus,Tayvan, Amerika, Almanya, Hin-distan, Ukrayna, Romanya ve dahabirçok ülkede gerçekleştirdik. Gü-zel bir gösteri oldu. İlgi çok güzeldi.Bizlerden desteğini esirgemeyenHelsinki Kültür ve Tanıtma Müşa-virliği’ne çok teşekkür ediyorum’’dedi.

Hacettepe Halk Dansları Topluluğu Finlileri büyüledi

Page 8: Zaman Iskandinavya 189

Geçen hafta Finlandiya’da yerel seçimler gerçekleştirildi. Ko-koomus Partisi’nin (Muhafazakar Birlik Partisi) birinci parti olarak çık-tığı seçimlerin gizli galibi ise oylarını son seçimlere göre yüzde 7 yük-selterek, yüzde 12,3’e çıkaran aşırı milliyetçi Gerçek Finliler Partisioldu. Ne zaman Avrupa’da ekonomik kriz olsa ve işler ters gitmeyebaşlasa fatura hep yabancılara kesildiği için aslında bu oy artışını dayadırgamamak lazım. Ekonomik kriz etkisini sürdürdüğü ve bizlerde bulunduğumuz yerlerde iyi bir rol model olamadığımız müddetçebu artış devam edecektir. Bizler yaşadığımız ülkelerde kendi içimizedönük yaşadığımız, çevremizle ilgilenmediğimiz ve de özellikle Av-rupalı komşularımızla ilişkilerimizi geliştirmedikçe hatayı başkasındaaramamıza gerek yok.

Bu hafta gazetemizdeki bir haberde geçen, Müslümanların kal-dığı bir binada yaşayan Norveçli yaşlı bir bayanın kullandığı; “20 se-neden beri yalnız olarak Müslümanların kaldığı bir binada yaşıyo-

rum. Her gün, burnuma, onların yaptığıyemeklerin kokusu geliyor. Yine, her gün,soframa oturup ‘acaba, bunlardan biri birgün kapımı çalıp, bana pişirdiği yemek-lerden ikram eder mi’ diye bekliyorum.Ama 20 senedir kimse benim kapımı çal-madı.” ifadeleri bizlerin acı durumumuzugöstermesi açısından manidar. Biz, ‘Kom-şusu açken tok yatan bizden değildir’ di-yen bir dinin mensuplarıyız. Biz, ‘Müminherkesi sever ve sevilir, herkesle anlaşır veanlaşılır, böyle olmayan müminde hayıryoktur.’ diyen bir peygamberin ümmeti-yiz. Dinimizi ve değerlerimizi bilmedikçe,bildiklerimizi de hayata geçirmedikçe, in-sanlarla diyaloğa geçip ilişkilerimizi geliş-tirmedikçe nasıl başkalarının bizi anla-masını bekleyebiliriz ki!

Yıllardır anlayışı, adım atılmasını hep karşımızdakinden bekle-dik ama bizler muhataplarımıza gereken anlayışı göster(e)medik, ge-rekli adımları at(a)madık. Yıllarca hep haklarımızın verilmeyişinden,mağdur edilişimizden bahsettik ama bizleri hakkıyla temsil edecektemsilcilerimizi çıkaramadık, çıkanları da kullanmaktan erindiğimizbir oyumuzla seçip, ilgili yerlere gönderemedik. Finlandiya’da geçenhaftaki seçimlerde 10’dan fazla Türkiye kökenli aday vardı ama maa-lesef sadece 2 aday, Alettin Başboğa veMehmet Alakaş, meclis üye-liğine seçilmeyi başardı ki bunlar daha önce de meclis üyesiydiler. Neolurdu biraz daha hassas olsaydık, bir saatimizi ayırıp oyumuzu kul-lansaydık ve bir kaç aday daha seçilmesine vesile olabilseydik...

Bir kaç hafta önce benzer hususa değinirken ‘Safımızı belli ede-lim’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bizler safımızı belli etmezsek kim bi-zim hakkımızı savunacak? Önümüzdeki yıl Danimarka’da da seçimyılı. İşsizlikten eğitime, anadilden sağlığa ve ayrımcılığa kadar pek çokkonuda karşılaştığımız sorunları, siyasiler gündemine alsın ve çö-zümler üretsin istiyorsak şimdiden hazırlığımızı yapmamız gereki-yor. Bizi en iyi anlayacak, bizi ve değerlerimizi bilen kendimizden si-yasilerdir. İstenilen düzeyde aday(lar) çıkaramaz ve daha da önem-lisi, ‘Bir benim oyumla ne olacak’ rehavetine kapılıp, oylarımızı kul-lanmaz ve seçilmelerine vesile olamaz isek hatayı başkasında değilönce kendimizde aramamız lazım. İnsan gücü, siyasal güç, genç nü-fus ve ekonomik kapasite olarak bulunduğumuz ülkelerde hiçte azım-sanmayacak bir güce sahibiz ama ne hikmetse kendimizi temsil ede-cek yeteri kadar ‘temsilciler’ çıkaramamışız. Olanlar da azınlıkta kal-mış ya da meselelerden uzakta kalmış. Umarım bu konuda gerekenhassasiyeti gösterir ve ‘bir benimle ne olacak’ demeyerek, en azın-dan safımızı belli ederiz.

Zaman Okur AnketiZaman Bayram Şenliği esnasında okuyucularımız arasında ‘Za-

man Okur Anketi’ gerçekleştirdik. Ankete, doldurarak destek verensiz değerli okurlarımıza teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki hafta de-taylı, görsel grafiklerle anketimizin sonuçlarını sizlerle paylaşacağız.

Opinionen’e abone olmanın zamanı gelmedi mi?Malumunuz çok kültürlülüğün sesi olmak niyetiyle, Danca olarak

çıkarttığımız Opinionen gazetemiz, bir yıldır ücretsiz olarak Danimarkageneli dağıtılıyor. Şu ana kadar sizlerden ve Danimarkalılardan aldı-ğımız yorumlar, doğru bir is yaptığımızı gösteriyor. Fakat gazetemizinkalıcı olabilmesi ve daha fazla kitleye ulaştırılabilmesi adına artık abonekampanyasının yapılması zamanı geldi diye düşünüyoruz. Sizlerin venazınız gecen çevrenizin de abone olarak bu sürece destek vereceği-nizi umuyoruz. Medyanın önemi ile alakalı daha önce farklı yazılar çıktıama sizlere 28 Eylül tarihli ‘Gazetesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ yazı-sını okumanızı tavsiye ederim. Şimdiden vereceğiniz destekler için te-şekkürler... [email protected]

Kamil Subaşı

Ne olacak bizim halimiz

8 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1Güney Stockholm (Södertorn) Bölge Emniyet Mü-dürü Christian Agdur, içinde yaşadığı toplumun bir

aynası olmak isteyen polis teşkilatımız bünyesinde dahaçok Türkiye kökenli polis görmek istiyor. “Türkiye kökenligençlere meslek olarak polis olmayı seçmelerini öneri-yorum.” şeklinde konuşan Agdur, makamında Za-man’ın sorularını cevaplandırdı. Emniyet Müdürü Agdur,“Hâlihazırda polis teşkilatımızda göçmen kökenli polis-lerimiz var, ancak yeterli değil, daha çok sayıda etnik kö-kenli polis almak istiyoruz. Çünkü polis teşkilatının ya-pısının toplumumuzu yansıtması gerektiğini düşünü-yoruz.” diye konuştu. “Polisin toplumsal hayatta kanunasaygıyı hakim kılmasının yanında farklı kültürlerden ge-len insanları da anlamasını önemsiyoruz.” diyerek söz-lerine devam eden Agdur, “Benim büyüdüğüm dö-nemdeki İsveç toplumu ile bugünkü toplum aynı değil.Önceden toplumda nispeten homojen bir kültür vardı,bu gün ise topluma çok sayıda farklı kültürler hâkim. Po-lisin farklı kültürlerden oluşan toplumun bu yapısını iyibilmesi ve ona göre davranması çok önemli.” dedi. Bunoktada farklı dil ve kültürleri bilen, o kültürün içindengelmiş genç polislere ihtiyaç duyduklarını dile getiren Ag-dur, “Polislik çok para kazanılan bir meslek değil ancakbu meslek ile mükemmel bir hayat tecrübesine sahip olu-nabiliyor. Toplumun kendini güvende hissetmesi gibi gü-zel bir amaca hizmet ediliyor.” şeklinde açıklamada bu-lundu.

Kimseye farklı gözle bakmıyoruzDemokrasiye ve değerlerine inanan polis teşkilatının

ülkede yaşayan hiç bir kimseye farklı bir gözle bakmadı-ğının altını çizen Agdur, “Biz bölgemizde yaşayanları et-nik kökenine veya dini inancına göre ayırmıyoruz. Bizimiçin bu özellikler önemli değil. Yani Türk kökenli toplumproblemli veya Müslümanlar problemli diye düşünmü-yoruz. Sadece şu veya bu bölgede bazı insanlarla prob-lemlerimiz var diye düşünüyoruz.” dedi. Teşkilat olarakişlerini iyi yapabilmek adına insanların bir polis gördü-ğünde güven duyarak ‘bu bizim polis’ şeklinde düşün-mesini sağlamanın önemli olduğunu düşündüklerini

ifade eden Agdur, “Polis toplumun zaten doğal bir par-çası. Biz insanlara bu algıyı vermek istiyoruz” diye ko-nuştu.

Bir ülkede huzurlu ve barış dolu bir ortak yaşam ol-ması için bireylerin içinde yaşadığı toplumu tanımasınınve kültürünü öğrenmesinin önemli olduğunu dile geti-ren Emniyet Müdürü Agdur, “Kimse içinde yaşadığı top-lumun kültürünü veya bir başkasının kültürünü sevmekzorunda değil ancak farklı kültürleri bilmek ve karşılıklısaygı göstermek huzurlu bir ortak yaşam için gerekli.”şeklinde konuştu. Bu noktada herkese, toplumu ve farklıkültürleri tanımayı ve farklılıklara saygı göstermeyi tav-siye eden Agdur, “Polis teşkilatı olarak tabii ki bu ülkedeülke kanunlarına uyulmasını temin etmemiz gerekiyorancak kanunlara uymayanların da neden uymadığını an-lamamız gerekiyor. Bunun için de tanımak ve bilmek ge-rekiyor. Çünkü herkesin kendine ait bir hikâyesi ve ha-yatta yaşadıkları nedeniyle gelişen bakış açıları ve anla-yışları var” diye konuştu.

30 yılı aşkın süredir polislik mesleğinin içinde olduğunubelirten Agdur, polis teşkilatı olarak en çok eğitim seviye-sinin düşük olduğu, işsizliğin yüksek olduğu, bunun yanısıra nüfus yoğunluğu gençlerden oluşan bölgelerde çokproblemler yaşadıklarını söyledi. Özellikle gençlerin uyuş-turucu problemi olduğunu söyleyen Agdur, bu ve benzerikonularda problem yaşayan ebeveynlere polis tarafındankurulan özel ebeveyn hattını aramalarını ve uzman polis-lerden destek almalarını tavsiye etti ve polisi aramaktankimsenin çekinmemesini, polise danışırken illa bir isimverme zorunluluğu olmadığını da ifade etti.

Toplum ile güzel bir ilişki kurmak istiyoruzPolis teşkilatı olarak işlerini iyi yapabilmek için top-

lum ile iyi bir ilişki ve sağlıklı bir iletişim kurmanın önemliolduğuna değinen Agdur, “Bunun için polis tanıtımgünleri düzenliyoruz. Bu tür programlar bize kısa bir süreiçinde çok fazla insan ile karşılaşma ve polis olarak ne ya-pıyoruz, neden yapıyoruz, nasıl yapıyoruzu anlatma im-kânı sağlıyor. Bu çerçevede Fittja Camii’nde her yıl polisgünü düzenlememizin sebebi, Fittja’da yaşayan insanlarlabir iletişim kanalı açmak, polis ile Fittja halkı arasında birköprü kurmak” diyerek sözlerini noktaladı.

Güney Stockholm Emniyet Müdürü Christian Agdur:

Polis teşkilatınınyapısı toplumumuzuyansıtmalıGüney Stockholm Emniyet Müdürü Christian Agdur, “Artık farklı kültürlerdenoluşan toplum ile iyi bir ilişki kurabilmek için teşkilatımıza daha çoksayıda etnik kökenli polis almak istiyoruz” dedi.

30 yılı aşkınsüredir polis

teşkilatıniçinde olan

EmniyetMüdürü

Agdur, enfazla

problemle,eğitim

seviyesinindüşük olduğu,

işsizliğin vegenç nüfus

oranınınyüksek olduğu

bölgelerdekarşılaştıkları

nı söyledi.

Yıllardır anlayışı, adımatılmasını hepkarşımızdakinden bekledikama bizler muhataplarımızagereken anlayışıgöster(e)medik, gerekliadımları at(a)madık. Yıllarcahep haklarımızınverilmeyişinden, mağduredilişimizden bahsettik amabizleri hakkıyla temsil edecektemsilcilerimizi çıkaramadık,çıkanları da kullanmaktanerindiğimiz bir oyumuzlaseçip, ilgili yerleregönderemedik.

Page 9: Zaman Iskandinavya 189
Page 10: Zaman Iskandinavya 189

10 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYANORVEÇ HABER TURU

Norveç, aşırı dozdan ölümlerde Avrupa birincisi

Norveç’te 2011 yılı içerisinde 294 kişinin aşırı doz uyuşturucu-dan hayatını kaybettiği belirtildi. Norveç gazetelerinden

VG’de yer alan bir habere göre, Norveç’in ‘aşırı doz uyuşturucuölümleri’nde Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer aldığı kay-dedildi. Ülkede, 2010 ila 2011 yılları arasında aşırı doz uyuşturu-cudan hayatını kaybedenlerin sayısında yüzde 18 azalma olma-sına rağmen, Norveç’in, Avrupa’da hala liste başı olduğu belir-tildi. Norveç hükümetinin şimdiden, önümüzdeki yıl için aşırı doz-dan ölenlerin sayısını aza indirgemek amacıyla seferber olduğukaydedilirken, yetkililerin konuyla ilgili bazı stratejiler belirlediğiaktarıldı. Ayrıca, 2011’de 148 kişinin uyuşturucu bağımlılığından,43 kişinin aşırı alkolden, 103 kişinin de teşhis konulamamış di-ğer zehirli uyuşturuculardan hayata gözlerini yumduğu ifadeedildi. Yetkililer dikkatleri, ‘Neden dolayı 294 kişi aşırı dozdanöldü?’ sorusuna çekiyor.

Polis ve Savunma Bakanlığı ortak tatbikatdüzenledi

Norveç polisi ve Savunma Bakanlığı, ortaklaşa tatbikat dü-zenledi. Şehrin merkezinde ve önemli yerlerinde birçok po-

lis ve asker, silahlı teçhizatlarıyla adeta boy gösterisi yaptı. 3 günsüren tatbikatın uygulanış amacı, ülkede gerçekleşmesi muhte-mel terör ve tehlikeli cinayet saldırılarına karşı alınacak koruyucuönlemler olarak açıklandı. Tatbikat boyunca çeşitli polis araçlarıve askeri helikopterler de denendi. Tatbikatı yürüten polis güvenlikyetkililerinden Arne Hammersmark, bu tür tatbikatların, ülke gü-venlik birimlerinde mevcut olan hataları ortaya çıkartma adınaoldukça güzel bir fırsat olduğunu kaydetti. Hammersmark ayrıca,Norveç polisinin, Norveç Savunma Bakanlığı ile birlikte hareketetmesinin tatbikatın en iyi yanlarından biri olduğunu belirtti.

Öğretmen adayı öğrenciler, matematiktensınıfta kaldı

Sonbahar sezonunda ülke genelinde yapılan matematik sı-navlarını birçok öğretmen adayının geçemediği kaydedildi.

Norveç gazetelerinden Klar Tale’de yer alan bir habere göre, yak-laşık 200 öğretmen adayından yüzde 23’ünün matematik sınav-larını geçemediği belirtildi. Öte yandan bu sayının, geçen yılaoranla 2 kat daha arttğı aktarılırken, imtahandan kalan öğrenci-lerin öğretmen olma hakkından da mahrum kaldığı ifade edildi.Haberde, bazı öğrencilerin istatistik kararına itiraz ettiğine de yerverildi. Birçok öğrenci, matematik sınavlarından alınan olumsuzsonucu; geçen yıllarda ortaya çıkan hastılıklara, düzensiz verilenmatematik eğitimine ve derslerin oldukça kötü geçmesine bağ-ladı. Norveç’in Trøndelag Yüksek Okulu’nda yüzde 43 ve Trond-heim Üniversitesi’nde yüzde 33 oranında öğrencinin, yapılan ilkmatematik sınavını geçemediği açıklandı.

Alman ailenin bahçesine Hitler figürü bırakıldı

Norveç’te yaşayan bir Alman ailenin bahçesine, Hitleri sem-bolize eden, üzerinde Hitler bıyığı ve gamalı haç bulunan

bir figür bırakıldı. Norveç’in günlük gazetelerinden VG’de yeralan haberde, Norveç’in Østre Toten bölgesinde yaşayan Almanaile, bahçelerine bırakılan Hitler figürünün ırkçılık manası içer-diğini, ayrıca, figürün tehdit unsuru taşıdığını kaydetti. Öte yan-dan figürün üzerine ‘önceden adım Fassbender idi, şimdiyse Hit-ler. Evinin etrafındaki çalıları temizle, çitlerini indir. Seni inatçıadam!’ yazısı asıldığı belirtildi. Figürün üzerindeki Fassbenderyazısı, Alman ailenin soy ismini içeriyor. Diğer taraftan Almanaile, yapılan bu ‘ırkçılık’ hareketiyle, kendilerini kimsenin kor-kutamayacağını belirtti. Alman ailenin olayla ilgili şikayet du-yurusu üzerine, Norveç polisinin failin yakalanması için hare-kete geçtiği aktarıldı. Ayrıca olayın vuku bulduğu Østre Totenbölgesi Belediye Başkanı’nın da ırkçılık içeren bu hadisenin üze-rinde ciddiyetle durduğu ifade edildi.

FO

TO

: Z

AM

AN

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Son günlerde Norveç’teki birçok belediye başkanı, ik-tidardaki İşçi Partisi’nin, Norveçli aşırı sağcı Anders

Behring Breivik’in düzenlediği 22 Temmuz katliamını birseçim kampanyası olarak kullandığı iddiasında bulunuyor.22 Temmuz katliamı hakkında, geçen yıl Norveç medya-sına konuşmaktan kaçınan Oslo Belediye Başkanı FabianStang, konuyla ilgili sessizliğini bozdu. Başkan Stang, Nor-veç’in günlük gazetelerinden Aftenposten’e yaptığı ko-nuşmasında, iktidardaki İşçi Partisi’nin (Ap), 22 Temmuzhadisesini çok hızlı bir şekilde seçim malzemesi olarak kul-landığını belirterek, bunun oldukça üzücü bir olay oldu-ğunu belirtti. Stang, kendisinin, 22 Temmuz taziye proto-kolüne de davet edilmediğinin altını çizdi. Sağ partili (H)Oslo Belediye Başkanı Fabian Stang, protokole çağrılmamanedeni, iktidardaki İşçi Partisi’nin, 22 Temmuz olayını ta-mamen kontrol altına alıp, insanlarla daha iyi iletişim kur-mak istedikleri şeklinde açıkladı. Stang ayrıca, hükümetin,mecliste yapılması planlanan ilk 22 Temmuz deneti-minde de kendisini istemediklerini söyledi. Fabian Stang,belediye olarak İşçi Partisi’ne, 22 Temmuz taziyesinin OsloBelediye Binası’nda gerçekleştirilmesi teklifinde bulun-duklarını; ancak partinin buna sıcak bakmadığını ifade ede-rek, ‘’Bu bina, taziye için daha uygun bir yerdi. Ama İşçiPartisi tüm kontrolü elinde tutmak istedi. Aslında bu, Osloşehrinin bombalandığı bir durumdu.’’ dedi.

Hole Belediye Başkanı Ragnvald Berger, mevkidaşı Fa-bian Stang’ı hem destekleyen hem de 22 Temmuz olayına

ilişkin başkan Stang gibi dert yakınan belediye başkanlarıarasında yer alan bir isim. Ragnvald Berger, konuyla ilgiliyerel medyaya yaptığı açıklamalarında, 22 Temmuz kat-liamından hemen sonra kendisiyle, ne İşçi Partisi (Ap) nede İşçi Partisi Gençlik Kolları Başkanlığı (AUF) iletişime geç-miş. ‘’Bu benim için oldukça kapalı bir durumdu. Kendimimeselenin tamamen dışarısında hissettim.’’ diyen BelediyeBaşkanı, 22 Temmuz olayınla ilgili kendisini sadece, Nor-veç-İsveç asıllı politikacı-artist Åse Kleveland’ın aradığınıkaydetti.

Öte yandan Hole Belediye Başkanı Ragnvald Berger,İşçi Partisi’nin, cani Breivik’in 69 kişiyi katlettiği Utøya ada-sının gelecekti kaderinin ne olacağına dair yapılan tartış-malarda, başkaların görüşlerine tamamen kapalı kaldığınıvurguladı. Berger, 22 Temmuz sonrası, kendisine dünya-nın birçok yerinden çeşitli hediyeler, öneriler ve sorular gel-diğini;ancak bunları İşçi Partisi ve İşçi Partisi Gençlik Kol-ları’na ulaştırmak için her hangi bir fırsat bulamadığını söy-ledi. Başkan Berger, 22 Temmuz’un sadece İşçi Partisi’nideğil, tüm Norveç’i vurduğuna işaret ederek, ‘’Kendimi bircemiyetin parçası olarak hissetmiyorum’’ şeklinde ko-nuştu.

Norveç’in kuzey şehirlerinden Trondheim Belediye Baş-kan Yardımcısı Knut Fagerbakke ise, 22 Temmuz sonrasıbütün bir ay boyunca yerel medyaya konuyla ilgili sadeceİşçi partili politikacıların demeç verdiğini hatırlatarak şöyledevam etti: ‘’22 Temmuz vakasının dışarısında olduğumhislerine kapıldım. Trondheim şehrinde dahi, konuyla il-gili sadece İşçi partililer konuşmak istedi.’’

Oslo BelediyeBaşkanı FabianStang, 22 Temmuzkatliamına ilişkinsessizliğini bozdu.

Oslo Belediye Başkanı Fabian Stang:

Breivik katliamı,seçim kampanyasınaalet ediliyorOslo Belediye Başkanı Fabian Stang, Norveç’in günlük gazetelerindenAftenposten’e yaptığı konuşmasında, iktidardaki İşçi Partisi’nin (Ap), 22Temmuz hadisesini çok hızlı bir şekilde seçim malzemesi olarakkullandığını belirterek, bunun oldukça üzücü bir olay olduğunu belirtti.

Page 11: Zaman Iskandinavya 189

11 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYADANİMARKA HABER TURU

Bölgeler 800 acil iş ile göreve hazır

Danimarka Bölgeleri, işsizlik parası sistemindençıkmaya hazırlanan 800 işsize acil iş vermeye

hazır olduğunu açıkladı. Başkent Bölgesi 256,Sjaelland Bölgesi 104, Güney Danimarka Bölgesi168, Orta Jylland Bölgesi 184 ve Kuzey Jylland Böl-gesi 88 acil iş imkanı sağlayacak. Danimarka Böl-geler Başkanı Bent Hansen, ‘Söz konusu işler, 800adet gerçek ve sürekli iş. Bu işler arasında hemşire,sosyal ve sağlık asistanları, ofis personelleri, taşı-macılar ve teknik personeller olabilir’ dedi. BentHansen, söz konusu işlerin devam edecek işler ol-duğunun altını çizdi. Tüm işlerin, bölgelerin nor-mal şartlarda istihdam etmek istediği işler oldu-ğunu söyleyen Bent Hansen, ‘Bu işler şimdi acil iş-ler olarak karşımıza çıkıyor. Böylece herkesin baş-vurabileceği işler olacak. Ancak doğal olarak baş-vuran kişilerin, talep edilen kriterlere uygun olmasıgerekiyor’ dedi. Hansen, işsizlere bazı durumlardaiş konusunda öncelik tanındığının altını çizdi.

Boşanma ve haciz işlemlerindeçocuklar zarar görüyor

Birkaç yıl öncesine kıyasla, giderek daha fazla bo-şanma davası icra mahkemesinde son buluyor.

Bu sebeple, haciz işlemleri yapıldığı esnada ço-cuklar, ya polis ya da bir psikolog tarafından alı-narak götürülüyor. Kristeligt Dagblad ‘ın haberinegöre, 2006 yılında 25 haciz yaşanırken 2010 yılında73 haciz yaşanmıştı. Bu gelişme Çocuk HaklarıDerneği’nin endişe duymasına neden oldu. Der-neğin Müdür Yardımcısı Bente Boserup “Çocuk-lara, bir polis tarafından götürülmelerinin, mutlakayanlış bir şey yaptıkları anlamına gelmediğini öğ-retiyoruz. Haciz olaylarında çocuklar, ailelerininyapmış oldukları şeyler için cezalandırılmış olu-yor.” dedi. Hem boşanma avukatı hem de arabu-lucu görevi yürüten Pia Deleuran, ebeveynlerarasındaki tartışma seviyelerinin giderek arttığınısöyleyip, “Ebeveynler arasındaki anlaşmazlıklarıngiderek arttığı görülüyor. Ancak bu durum 2007 yı-lında kabul edilen Ebeveyn Sorumluluğu Ya-sası’nın sonucudur. Yasanın asıl amacı, boşananebeveynlere çocuklar üzerinde eşit haklar sağla-maktı. Yasa bu haliyle, bazen çocukların zararınaolabiliyor” dedi.

SAS’tan milyar kronluk tasarruf

İskandinavya Hava Yolları SAS, sıkı tasarruf ted-birleri almaya başladığı yönünde bir açıklama

yaptı. Söz konusu tasarruf tedbirleriyle birlikte,vergi kesintisi olmamış haliyle yaklaşık 3 milyarkron tasarruf edilmesi bekleniyor. Temel olmayanaktivitelerin satışından ise ayrıca 3 milyar kronlukbir gelir sağlanması bekleniyor. SAS’ın borsadakifaaliyetleri, tasarruf tedbirlerine ilişkin yapılan ba-sın açıklamasıyla ve SAS’ın kredi süresinin uza-tılmasına ilişkin birçok bankayla görüşmesiylebirlikte durma noktasına geldi. İsveç gazetesi Da-gens Industri, İsveç ve uluslararası bankalarınSAS’a kredi verdiğini ve bu yıl süresi dolan kredi-leri yenilememe kararı aldığını yazmıştı. SASyaptığı basın açıklamasıyla, alınacak tasarruf ted-birlerinin 2,4 milyar kron ve Haziran 2013 tarihindesona erecek 4,7 milyar kronluk kredi imkanlarınıkapsayacağını açıkladı.

Ambulans helikopterler kalıcı olacak

Sağlık Bakanı Astrid Krag yaptığı açıklamada,bölgelerin hizmetine tahsis edilen iki adet acil

ambulans helikopterinin kalıcı olarak hizmet ve-receğini açıkladı. Astrid Krag yaptığı basın top-lantısında, “Ambulans helikopter hizmetiyle, özel-likle ülkenin ücra kesimlerinde yaşayan vatan-daşlar en kısa sürede hastanelere yetiştirilecek”dedi. Hükümetin acil yardım komitesi, ambulanshelikopterlerinin Ringsted ve Karup’ta çok olumlusonuçlar vermesi sebebiyle, bu iki ambulans he-likopterin hizmete devam etmesine ve ayrıca buhizmetin daha da genişletilmesi gerektiğine kararverdi. Acil yardım komitesi, ambulans helikop-terlerin üç tane olması gerektiği ve bunların en azikisinin 24 saat boyunca hizmet vermesi gerekti-ğini belirtti.

HASAN CÜCÜK KOPENHAG

1Genelkurmay karargâhını lağvedip,genelkurmay başkanını savunma ba-

kanı müsteşarına bağlayan Danimarka'daaskerî reformlar art arda geliyor. Gazete ila-nıyla seçilen ilk genelkurmay başkanı olanPeter Bartram, kara, hava ve deniz kuvvet-lerinin bir merkezde toplanması için hare-kete geçti. Bartram'ın orduda üst düzey gö-revli sayısını azaltacak bu girişimi siyasilertarafından tam destek gördü.

Danimarka askeriyesindeki tarihi ni-telikteki kararlar Sosyal Demokrat PartiliNick Haekkerup'un savunma bakanı ol-masıyla başladı. 1839 yılından bu yana uy-gulanan zorunlu askerlik hizmetinin kaldı-rılması için de harekete geçen Haekke-rup'un reformları devam ederken, Bartram,

3 kuvvet komutanlığının bir merkezde top-lanması için bir çalışma grubu ihsas etti.

Bartram'ın, ‘daha az üst rütbeli asker,milyonlarca kronluk tasarruf ve daha iyi ko-ordine edilmiş askerî sistem' olarak ta-nımladığı yeni sistemle kara, deniz ve havakomutanlıkları tek merkezde toplanacak.Danimarkalı genel kurmay başkanı, kuvvetkomutanlıklarını tek çatı altında birleştir-menin zamanı geldiğine işaret ederek, bubirliktelikle ordunun hem ülke içinde hemde ülke dışında daha operasyonel hareketedeceğini söyledi. Konuyu kamuoyunaaçıklamadan önce kara, hava ve deniz kuv-vetleri komutanlarıyla görüştüğünü ve 3 ko-mutanın da askeri sistemin tek çatı altındatoplanmasında fikir birliğine vardığını be-lirten Bartram, bu durumu ‘tarihî' olarak ni-teledi.

Kuvvet komutanlıklarının tek mer-kezde toplanması noktasında nihai kararınsiyasilerde olduğunu hatırlatan Bartram,‘Benim görevim ordunun daha operasyo-nel olmasını sağlamaktır.' diye konuştu.Kuvvet komutanlıklarının tek merkezdetoplanmasına muhalefet partileri de destekveriyor.

Fikir hayata geçerse Danimarka ordu-sundaki üst düzey komutan sayısı yüzde 15azalacak. Neticede 128 üst düzey askerî ma-kam birleşme ile ortadan kalkarken, yıllık 82milyon kronluk (11 milyon Euro) tasarrufsağlanacak. Bakan Haekkerup da Bart-ram'ın kuvvet komutanlıklarının tek mer-kezde toplanması çalışmasına destek vere-rek, ‘Genelkurmay başkanı sürekli yenilik-ler yaparak, ordunun gelişmesini sağlıyor.'diye konuştu.

Danimarka'da askerî reformlar tam gaz:

Kuvvet komutanlıklarıtek merkezde toplanıyorGenelkurmay Başkanı Peter Bartram’ın, ‘daha az üst rütbeli asker, milyonlarca kronluktasarruf ve daha iyi koordine edilmiş askeri sistem’ olarak tanımladığı yeni sistemlekara, deniz ve hava komutanlıkları tek merkezde toplanacak.

ZAMAN STOCKHOLM

1Stockholm’de bu yıl 31 Ekim-2 Kasımtarihlerinde 18.’si gerçekleştirilen ‘Se-

nior 2012’ adlı 3. yaş grubuna yönelik turizmfuarında Türkiye de temsil edildi. Tür-kiye’nin ikinci defa katıldığı fuarda, Türkiyestandında 4 katılımcı yer aldı. Fuarda amaç-larının Türkiye turizmini 12 aya yaymak ol-duğunu belirten Türkiye’nin StockholmBüyükelçiliği Turizm ve Kültür Müşaviri Fi-liz Köse, “Bu fuar ile hedeflediğimiz kitleözellikle eylül sonrası tatile çıkan kesim”

dedi. Görev süresinin bitmesi nedeniyle ya-kın bir zamanda Türkiye’ye dönecek olanKöse, Stockholm’de geçen 3 yılın genel birdeğerlendirmesini de yaptı. Bu yıl Türki-ye’ye 600 bine yakın turist bekledikleriniifade eden Köse, bunun yüzde 10’luk birbüyüme anlamına geldiğini söyledi. Turizmaçısından İsveç’in büyüyen bir pazar oldu-ğunu sözlerine ekleyen Köse, İsveç’tenTürkiye’ye turizm destinasyonu olarak, soniki yıldır Antalya ve Alanya’nın yanı sıraBodrum, Marmaris ve İstanbul’un da önemkazandığını belirtti.

Senior 2012 Fuarı’nda Türkiye de temsil edildi

Page 12: Zaman Iskandinavya 189

12 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN KOPENHAG

1Avrupa’da finans krizi derinleş-tikçe gençler iş bulabilmek için

daha fazla gayret göstermek zorundakalıyor. Birçok ülkede işsizlik hızla ar-tarken üniversite mezunu olmak artık işgarantisi sayılmıyor. Zira yüksek eğitimliişsiz sayısı da hızla artıyor. Tabir yerin-deyse ekmek aslanın ağzında. Gençlero ekmeği aslanın ağzından çıkarabilmekve öz geçmişlerine ekleyecek yeni özel-likler bulabilmek için birbiriyle kıyasıyarekabet ediyor. Eğitim kursları krizin ençok kazananları arasında. Öte yandanyurtdışında eğitim görmüş olmak birçokAvrupa ülkesi için bile hala oldukça ca-zip birşey. Bilhassa çok uluslu firmalar,farklı bir kültür içerisinde eğitim görenve hem dil yeteneğini hem de başka in-sanlarla iletişim yeteneğini geliştirengençlere iş imkanı tanıyor. Hal böyleolunca yurtdışında üniversite okumakisteyen genç sayısı hızla artıyor. Bu du-rum Danimarka için de farklı değil. Hergeçen yıl daha fazla sayıda genç üni-versite eğitimi için yurtdışına gidiyor. Ençok tercih edilen ülkelerin -komşu İsveç

ve Norveç dışında- İngiltere ve Amerikaolduğu söyleniyor.

Gençlerin mezun olduktan sonradaha rahat bir şekilde iş bulmalarına im-kan sağlayan yurtdışı üniversite eğiti-minin en önemli handikabı yurtiçi üni-versite eğitimiyle kıyaslandığında çokdaha pahalı olması. Ancak bu en azın-dan Danimarkalı öğrenciler için önü-müzdeki dönemde tarihe karışabilir.Geçtiğimiz hafta içerisinde konuyla ilgilibir açıklama yapan Eğitim Bakanı Mor-ten Östergaard, yurtdışında üniversiteeğitimi görmek isteyen gençlere toplam100 bin Krona kadar kredi verilmesi ge-rektiğini söyledi. Bakan Östergaard,“Yurt dışında eğitim alan Danimarkalıöğrenciler daha iyi iş imkanlarına kavu-şuyor. Bu durum, hem toplumsal hemde bireysel anlamda iyi sonuçlar doğu-racak.” dedi.

Danimarkalı gençlerin uluslararasıtecrübe edinebilmesi açısından son de-rece önemli olan projeye muhalefettekiLiberal Parti ve Liberal Birlik Partisi dedestek veriyor. Söz konusu önerininönümüzdeki eğitim sezonuna kadaryasalaşması bekleniyor.

Yurtdışında okumak isteyene100 bin kron krediYüksek Eğitim ve Üniversiteler Bakanı Morten Östergaard, yurtdışında eğitim görmek isteyen gençlere 100bin krona kadar kredi verilmesi gerektiğini söyledi.

BakanÖstergaard, “Yurtdışında eğitimalan Danimarkalıöğrenciler dahaiyi iş imkanlarınakavuşuyor. Budurum, hemtoplumsal hem debireysel anlamdaiyi sonuçlardoğuracak.” dedi.

ZAMAN OSLO

1Mangfold Huset Diyalog Derneği’nebağlı Gençler Platformu’nun, üniversi-

teli öğrencilere yönelik düzenlediği prog-ramda, Norveç İşadamları Federasyonu Baş-kanı Kemalettin Süslü, gençlerle diyalog tec-rübelerini ve bazı anılarını paylaştı. Aile ortamısıcaklığında geçen programda, içerisinde ya-şanan topluma nasıl uyum sağlanır ve kavra-nır, o ülkenin aydın, mütefekkirler ve önemliisimlerini tanımanın yine o ülkeye ayak uy-durmak açsından önemi nelerdir, Norveçli-lerle komşuluk ilişkileri gibi konular konu-şuldu.

Gençlere yönelik yaptığı program konuş-masında, bir topluma ayak uydurmanın enönemli yollarının bir tanesinin, yine o toplumuiyi tanımaktan geçtiğinin altını çizen Süslü,‘’Yaşadığımız yabancı bir ülke toplumununmüslüman bireyleri olarak, yerimizi ve konu-mumuzu bilmezsek, o konumun da hakkınıvermezsek, ona göre de toplumu anlayacak birdilde sunum gerçekleştiremezsek, içerisindeyaşadığımız o toplum bizi anlayamaz.’’ dedi.

‘’İnsanlar, bize baktıklarında simaları-mızda emniyet telkini duygusunu hissetme-liler.’’ diyen Süslü, bir yakınının, Norveçli biryaşlının komşuluk adına yaşadığı, kendisininde oldukça tesirinde kaldığı şu olayı anlattı:‘’Bir yakınımın mağazasına, Müslümanlarınağırlıkta olduğu bir apartmanda 20 yıl yaşamsüren yaşlı bir Norveçli kadın uğrar ve bazı

şeyler satın alır. Yaşlı Norveçli, yakınımın dik-katini çeker ve kendisinin her hangi bir ak-rabasının olup olmadığını sorar. Çünkü ya-kınım, o yaşlı Norveçlinin -20 derecede so-ğukta çantasını taşıyamadığını görür ve ken-disine bir çift eldiven hediye eder. Sonrasıy-daysa o yaşlı Norveçli, yakınımın kensinegösterdiği ilgi ve alakanın etkisinde kalma-sından dolayı hüngür hüngür ağlar. Daha

sonra yaşlı Norveçli yakınıma, başından ge-çen, bize ibret olacak şu hadiseyi anlatır: ‘20seneden beri yalnız olarak Müslümanlarınkaldığı bir binada yaşıyorum. Her gün, bur-numa, onların yaptığı yemeklerin kokusu ge-liyor. Yine, her gün, soframa oturup ‘acaba,bunlardan biri bir gün kapımı çalıp, bana pi-şirdiği yemeklerden ikram eder mi’ diye bek-liyorum. Ama 20 senedir kimse benim kapımı

çalmadı.”Program sonrası görüşlerini dile getiren

genç katılımcılar, düzenlenen organizenin di-yalog adına oldukça güzel bir program oldu-ğunu; gerek başkalarıyla nasıl geçinilebiline-ceği konusunda gerekse Norveç toplu-munda kendilerini tanıtma adına nasıl hare-ket edileceği konusunda bir çok önemli şeyiöğrendiklerini ifade etti.

Müslümanların kaldığı bir binada yaşayan yaşlı Norveçli:

20 senedir kimse benim kapımı çalmadıMüslümanların kaldığı bir binada yaşayan yaşlı Norveçli: “20 seneden beri yalnız olarak Müslümanların kaldığı bir binadayaşıyorum. Her gün, burnuma, onların yaptığı yemeklerin kokusu geliyor. Yine, her gün, soframa oturup ‘acaba,bunlardan biri bir gün kapımı çalıp, bana pişirdiği yemeklerden ikram eder mi’ diye bekliyorum. Ama 20 senedir kimsebenim kapımı çalmadı.”

Mangfold Huset Diyalog Derneği’nebağlı Gençler Platformu’nun,üniversiteli öğrencilere yönelikprogram düzenledi.

Page 13: Zaman Iskandinavya 189

13 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Oslo Üniversitesi Kültür Araştır-maları ve Şarkiyat Bölümü türko-

loglarından Prof. Dr. Bernt Brende-moen, Zaman’a mülakat verdi. Dahaönce, Türkçe dilinin öğretilmesi ve Türkkültürünün tanınması adına yaptığı hiz-metlerinden dolayı Dışişleri Bakanlığı ta-rafından üstün hizmet madalyası alanBrendemoen ile, Oslo Üniversitesi’ndeTürkçe diline olan ilgi, mahalli dillerinönemi, bir insan hayatında ana dil öğ-renmenin yeri gibi konulara değindik.Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen,bir Norveçli olmasına rağmen, oldukçaakıcı bir Türkçe ile konuştu.

Türkçe eğitiminin, Oslo Üniversite-si’nde her iki yılda bir verilme sebebini,kapasitenin azlığına ve ekonomik im-kansızlığa bağlayan Brendemoen bunarağmen, Türkçe diline yoğun bir ilgi du-yulduğunun altını çiziyor. Türkçe dersialan öğrencilerin yüzde 70’inin Nor-veçli olduğunu belirten Brendemoen,Orta Doğu tarihi ve Türkiye’nin sosyal vesiyasal yapısına duyulan ilgiyi, Türk-çe’nin ilginç bir dil olmasına ve Norveç-lilerin ve diğer yabancı öğrencilerin,Türkçe dilini öğrenmek istemelerinebağlıyor.

Anne-babaları Türk olmasına rağ-men, Norveç’te yetişen bazı Türklerinevde hiç Türkçe konuşulmadığındandolayı, Türkçeyi doğru düzgün yazama-dıklarını söyleyen Prof. Dr. Bernt Bren-demoen, üniversitede verilen derslerin,

Türkçesi zayıf olanlara, Türkçelerini ge-liştirmesi adına büyük katkı sağladığınıvurguluyor ve kendisinden Türk öğren-cilerin de ders aldığını ifade ediyor.

Dil-eğitim ilişkisine de değinen BerntBrendemoen, Türkçeyi ya da her hangibir dili, en güzel şekilde sadece edebi-yatçıların, Türkçe öğretmenlerinin ko-nuşacağına dair bir kuralın olmadığınıaksine, öğrencilerine anlatmak istedik-lerini daha iyi ifade edebilmesi adına, birmatematikçinin de, bir fizikçinin demutlaka ana diline hakim olması gerek-tiğini belirtiyor. Brendemoen, dilinönemi hakkında sözlerine şunları ekliyor:“Dil, bir insanın benliğine, şahsiyetinebağlı bir şeydir. Bir kişinin meseleği neolursa olsun, ana diline mutlaka sahipçıkmalı ve mümkün olduğunca onu ge-liştirmelidir. Dil demek; bir millet de-mektir!”

Mahalli diller, dilin korunması, gelişmesive zenginleşmesi adına oldukça önemli

Sözlerinde, dikkatleri mahalli dille-rin hayatiyetine de çeken tecrübeli tür-kolog, “Mahalli dillerin kullanılması; birdilin korunması, gelişmesi ve zenginleş-mesi adına oldukça önemli.” dedi. Bren-demoen, bunun önemini kendi ülkesiNorveç’ten verdiği birkaç örnekle şöyleaçıklıyor: “Norveç’te mahhali şivelerinönemi çok büyük. Bunun tarihsel se-bepleri de var. Bilindiği üzere Norveç 400yıl Danimarka’nın idaresi altında kaldı.Şehirlerde kullanılan idarecilerin dili,tamamen ‘Danca’laştırılmıştı. Şuan bi-

zim şehirli olarak konuştuğumuz dilinaslı, Dancanın başka bir şekli. 400 yıllıksüre içerisinde Dancadan uzak kalanNorveççe (mahalli diller), daha çok şeh-rin dışında, köylerde yaşamaya devamediyordu. Norveç 1860’larda Danimar-ka’nın idaresinden kopunca, bazı Nor-veçli milliyetçi bilim adamları, köy köygezip mahhali dillerin kurallarını öğren-diler ve neticede şimdiki ‘yeni Norveç-çeyi’ (Nynorsk) meydana getirdiler.Hatta bir ara ‘öz Norveççe’ bu mahhalidillere deniliyordu. Şuan okullarda ikifarklı dil öğretiliyor: Biri, Dancaya daya-nan kitap dili (Bokmål) ve diğeri isemahalli dil ağızlarına dayanan yeni Nor-veççe (Nynorsk). İşte bu yeni/mahalliNorveççeye, ‘bozulmamış Norveççe’olarak bakıldığı için çok önem veriliyor.Radyo ve televizyonlarda herhangi birsunucu mahhalli öz Norveççeyi konuş-tuğu zaman, çok makbul sayılıyor.”

Orta Asya Türk dilleri, günümüz TürkiyeTürkçesini örnek almalı

Bir dönem, Fransa’da, İngiltere’de veİtalya’da bu durumun tam tersinin ol-duğunu ifade eden Brendemoen, ma-halli dil konuşanlara, ne radyolar da nede televizyonlarda iş verilmediğini ha-tırlatıyor ve bunun Türkiye’de de böyleolduğunu aktarıyor. “İstanbul ağzınınçok büyük bir konumu vardı. Ancak şim-dilerde (Fransa hariç) Almanya’da, İn-giltere’de, Türkiye’de olsun, yavaş yavaşbu mahalli dillerin önemi tanınmaya ve‘önem kazanmaya’ başladı.” şeklinde

konuşan Brendemoen, aslında bunateşviğin de var olduğuna dikkat çekiyorve konuyla ilgili şöyle devam ediyor:“Mesela şimdilerde bir Karedeniz şive-siyle program yapan TV ve radyolarmevcut ve bunlar artık artıyor. Bu güzelbir şey.”

Türkiye Türkçesiyle akraba olanOrta Asya’daki Türk dillerinin, Türkçeiçin son derece önemli olduğunu ileri sü-ren Prof. Dr. Bernt Brendemoen, özel-likle Sovyetler Birliği’nin dağılmasındanhemen sonra bu ülkelerin daha belir-ginleştiğini belirtiyor. Türkiye, hiçbir za-man başka bir ülkenin idaresi altına gir-mediği için, 12. yüzyıldan bu yana Tür-kiye Türkçesinin bağımsız bir şekilde ge-liştiğini belirten Brendemoen, “İfadezenginliği açısında bugünkü TürkiyeTürkçesi, Orta Asya’daki diğer akrabadillerinden daha ileri safhada ve daha ge-lişmiş durumda. Bundan dolayı, OrtaAsya’daki mevcut Türk dillerinin, günü-müz Türkiye Türkçesini örnek alması ge-rekiyor.” diyor.

Oslo Üniversitesi’nde Türkçe eğiti-minin yanı sıra, bazı bilimsel faaliyetlerdede bulunduğunu belirten Brendemoen,daha önce üniversitede görev yapan H.Sinan Çorbacığolu ile birlikte Norveççe-Türkçe sözlüğü hazırladıklarını, şimdi-lerde ise, Türkçe-Norveççe sözlüğünü bi-tirmeye çalıstıklarını söyledi. Prof. Dr.Bernt Brendemoen, yeni yıldan sonrahazır olacak sözlüğün, Norveç-Türkiyeilişkilerine olumlu katkılarda bulunaca-ğına inanıyor.

Norveçli Türkolog:Oslo Üniversi'ndeTürkçe dersi alan

öğrencilerin yüzde70'i Norveçli

Türkolog Prof. Dr.Bernt Brendemoen,

''Dil, bir insanınbenliğine, şahsiyetine

bağlı bir şeydir. Birkişinin meseleği ne

olursa olsun, anadiline mutlaka sahipçıkmalı ve mümkün

olduğunca onugeliştirmelidir. Dildemek; bir millet

demektir!.''

Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen:

Oslo Üniversitesi'nde Türkçeöğrenenlerin çoğu Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen, kapasite azlığına ve ekonomik imkansızlığa rağmen,Türkçe dilineyoğun bir ilgi duyulduğunu belirtiyor ve Türkçe dersi alan öğrencilerin yüzde 70’inin Norveçli olduğunusöylüyor.

Page 14: Zaman Iskandinavya 189

14 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANİSKANDİNAVYA

FAHRETTİN ÇALIŞKAN

Helsinki Üniversite-si’nden akademis-

yenler Hizmet Hareketi’ni daha yakın-dan tanımak için geçtiğimiz haftaTür-kiye’ye bir haftalık ziyaret gerçekleştirdi.Finlandiya Dialog Derneği tarafındandüzenlenen gezide başta Fatih Üniver-sitesi, Kimse Yok mu Derneği, Gazete-ciler ve Yazarlar Vakfı ve Fountain Der-gisi ziyaret edilerk çalışmaları hakkındabilgi alındı. Harekete destek veren İs-tanbullu işadamları ile tanışarak, Hare-ketin ekonomik yönüne dair sorularyönelten heyet, işadamları ile İstan-bul’un tarihi ve kültürel yerlerini gezmefırsatı buldu. Akademik heyet dahasonra Konya, Niğde ve Nevşehir ille-rinde birçok kurum ve ev ziyaretleriyaptı.

Türkiye’yi ziyaret eden heyet şuisimlerden oluşuyordu: Helsinki Üni-versitesi Öğretim Üyesi Prof. Ville Päi-vänsalo ve eşi, lise öğretmeni Tiina-Maria Päivänsalo, öğretim üyesi ve edi-tör Minna Sallanen, Dışişleri BakanlığıUluslararası Politika Editörü JoonasPorsti, ‘Dinlerin akıl ve ruh sağlığı üze-rindeki etkisi’ üzerine araştırma yapanaraştırmacı ve öğretim üyesi Mari Sten-lund ve eşi, Jukka Stenlund , MirhaStenlund, ‘Karşılaştırmalı Dinler Tarihi’üzerine araştırma yapan araştırmacı veöğretim üyesi Anna-Liisa Tolonen veAbo Akademisi’nden ‘İslam ve Çevreİlişkisi ‘ üzerine araştırma amaçlı 3 ayTürkiye’de yaşayacak olan doktora öğ-rencisi Laura Wickström. Farklı açılardanHizmet Hareketi’ni incelemeye alan he-yet, incelemelrinin objektif olması içinlokantada, otelde ve sokakta hiç tanı-madıkları insanlara Hizmet Hareketi’nisordular. Aldıkları müsbet kanaatler so-

nucu şaşkınlıklarını gizleyen heyetingezi sonunda vardığı ortak kanaat şuoldu: ‘’Hizmet Hareketi’nin gücü, çokaçık ve şeffaf olmasından geliyor.’’

Heyette bulunanlardan Prof. VillePäivänsalo, gezi dönüşü yaşadıklarını vehissettiklerini Finlandiya’da bir dergide,

“Müslüman bir alimden esinlenerekhızla büyüyen Hareket” başlıklı yazı ilekaleme aldı. Yazıdan bazı satır başlıklarışu şekilde:

‘’Müslüman düşünürü FethullahGülen’in (doğum tarihi 1941) uzun yıl-lardır teşvik ettiği ve Türkiye’nin en et-

kili dini ve sosyal hareketi olan hizmethareketi büyümeye devam ediyor.’’

Amerikan Foreign Policy Dergisi’nin2008’de düzenlediği ‘Yaşayan En Büyük100 Enetellektüel’ (Top 100 Public In-tellectuals Poll 2008) anketinde en etkilidüşünür seçilen Fethullah Gülen’in te-mel mesajı: ‘Dinin günlük hayata en iyişekilde yansıtılmasıdır. Bunun içindeaktif hoşgörü, diyalog ve sosyal sorum-luluğun devam ettirilmesi gerekmekte-dir.’ Bu anlamda Gülen (Hizmet) Hare-keti’ne sivil bir toplum hareketi diyebi-liriz.

Niğde’de Özel Sungurbey Kole-ji’nin kurucusu olan ve Gülen’in ilk öğ-rencilerinden biri olan Celal Afşar, Gü-len’in ilham verici bir kişiliğe sahip ol-duğunu dile getiriyor. Celal Afşar ilk kez1982 yılında İstanbul’da bir işadamlarıtoplantısında Fethullah Gülen ile tanı-şıyor.

İstanbul’da mobilya sektörüyle meş-gul olan işadamı Celal Afşar, Niğde’yegiderek Özel Sungurbey Kolejini açtığınıifade etti. Afşar, 1992 yılında 35 öğrenciile faaliyete geçen okulun bugün yakla-şık 700 öğrencisi bulunduğunu sözlerineekledi.

Hizmet Hareketi partiler üstü oluphiçbir siyasi yönü bulunmamaktadır.Ancak bu Hareket ülke siyasetinde vegündeminde önemli bir güce sahiptir.Türkiye’deki siyasi partiler Hizmet Ha-reketi’ni ciddiye almaktadırlar, çünkü buHarekete destek verenler Türk medya-sında ve ekonomi dünyasında önemlibir yere sahiptirler.

Hizmet Hareketi yurtdışında dahızla gelişmeye ve büyümeye devam et-mektedir. Sağlık sorunlarından dolayıPensilvanya’da yaşayan Gülen, bu ha-reketin yadsınamaz kanaat önderidir.

Helsinki Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ville Päivänsalo:

‘Hizmet Hareketi’nin gücü, açıkve şeffaf olmasından geliyor’

H A B E RY O R U M

Page 15: Zaman Iskandinavya 189

15 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

ALİ HALİT ASLANTÜRK

1ABD'de başkanlık seçimleri geldi çattı.Amerikan halkı yarın Barack Obama'yla

mı yoksa eski Vali Mitt Romney'yle mi yoladevam edeceğine karar verecek.

Uzmanların öteden beri söylediği gibi, oyoranları birbirine çok yakın çıkacak. Amerika-lıların tercihinin şüphesiz sadece kendi ülke-lerine değil, Türkiye dahil tüm dünyaya daönemli yansımaları olacak. O nedenle ‘Han-gisinin kazanması Türkiye için daha iyi?' so-rusu anlamlı.

Obama ve Romney'nin Türkiye konu-sunda ortak paydaları bulunduğu gibi, ayrış-tıkları noktalar da var. Önce ortak yaklaşım-ları:

Münhasır bir Türkiye politikaları yok, böl-gedeki genel politikalarının bir bileşeni olarakbakıyorlar.

Bölgesel konularda Ankara'yla birlikte ça-lışmaya istekliler ama global sıklette görmü-yorlar.

Türkiye'yi dost ve müttefik telakki ediyor-lar.

Ağırlığı ve önemi giderek artan bir ülke ol-duğunu düşünüyorlar.

PKK terörüyle mücadeleye imkân elver-dikçe katkıya istekliler.

AB sürecini, demokratikleşmeyi, azınlıkhaklarını destekliyorlar.

Ermeni tasarılarına sıcak bakmıyorlar.Türkiye konusunda Obama ile Romney'yi

bazı kilit noktalarda karşılaştırdığımızda iseaşağıdaki gibi bir manzara çıkıyor. ÖnceObama:

Cumhurbaşkanı Gül ve özellikle BaşbakanErdoğan ile yakın ilişkisi var.

Suriye'de Ankara'yı hayal kırıklığına uğ-ratan, kolay kolay değişeceğe de benzemeyennispeten pasif bir tutum içinde.

Nükleer İran meselesinde Ankara gibidiplomasiyi sonuna kadar götürme taraftarı.

Ermeni ve Rum gibi etnik lobilerden gelenbazı olumsuz telkinler şimdiye kadar Türki-

ye'ye açılımlarını etkilemedi.İş yapabilmek için Erdoğan hükümetini

demokrasi ve insan hakları konularında fazlasıkıştırmıyor.

ABD'nin Türkiye'yle ilişkilerini İsrail lobi-sinin tekeline indirgemiyor.

Gerekirse Türkiye'yi tekrar ziyaret edebi-lir.

Romney ise Türkiye resmine şöyle oturu-yor:

Türk siyasî liderlerle birbirlerine ısınmalarıve karşılıklı güvenin tesis etmesi biraz zamanalacaktır.

Suriye'ye aktif müdahale noktasında birazdaha istekli olabilir. Ama bunun Ankara'nınumduğu oranda gerçekleşme ihtimali düşük.

İran'la kavga çıkarması, ya da İsrail'e gözyumması daha muhtemel olduğundan Türktarafını tedirgin edecektir.

Ermeni ve Rum gibi etnik lobilerin daha aztesirinde.

Özellikle neoconların telkiniyle Erdoğanhükümetine demokrasi ve insan hakları ko-nusunda baskı yapabilir.

İsrail'le ilişkiler düzelmedikçe Türkiye'yi zi-yaret ihtimali düşük.

Türkiye'yle ikili ilişkiler noktasında Obamave Romney'yi teraziye koyduğunuzda, as-lında temelde büyük farklar görünmüyor.İkisi de Amerikan diplomasi ve savunma ca-miasının telkinleri doğrultusunda Türkiye'yehassas ve saygılı bir üslup takınacaktır. (İş ca-miasını kaydadeğer bir oyuncu olarak gör-müyorum zira ticarî ilişkiler hâlâ çok yetersiz)Aşinalık faktörü nedeniyle mesaide Oba-ma'yla Romney'ye nazaran daha hızlı mesafealınabilir. Ama varılacak menzil neredeyse aynıolur. Zira Amerikan ulusal çıkarlarının Türkiyeparametreleri çok değişmiyor. Tarihsel olarakbaşkanlardan fazla etkilenmeyen bir grafik arzediyor. Bunun değişmesi için bir sebep gör-müyorum.

Son on yılda Türkiye'nin etrafındaki olay-ları etkileme ve onlardan etkilenme kabiliyetive keyfiyeti gelişti. O nedenle ABD'nin sadeceTürkiye'ye münhasır değil, bölgeye ve dünyayayönelik yaklaşımları bizi çok daha fazla ilgi-lendiriyor ve etkiliyor. İşte bu noktada muh-temel ABD başkanının genel vizyonu çokönem kazanıyor. O zaviyeden bakılırsa, Tür-kiye'nin tahayyül ettiği dünya hedefine Oba-ma'yla ulaşma ihtimalinin daha yüksek olduğusöylenebilir. Haddizatında Obama Anka-ra'nın bölgesinde ‘sıfır problem' idealinin birbenzerini dünya çapında uygulamaya çalışıyor.Dostlarını artırarak, düşmanlarını azaltarakAmerika gemisini ‘sıfır problem'le seyrettir-meye gayret ediyor. Arada iş kazaları oldu-ğunda bir çırpıda halledip yoluna devam et-mek istiyor. Amacı halkını fazla belaya bulaş-tırmadan daha müreffeh ve güven içinde ya-şatmak. Romney'de ise en azından söylem dü-zeyinde daha fazla maçoluk izleri görülüyor.

Romney'le de çalışılmaz değil. Seçilirse ül-keyi CEO gibi idare edecek, profesyonel bir yö-netici. Fazla maceraperest değil, hatta o daObama gibi pragmatik. Ama bütüncül birzaviyeden bakıldığında, ABD başkanlık se-çimlerinde Türkiye'nin öncelikli çıkarı Oba-ma'nın kazanmasında gibi. Tabii en doğru-sunu Allah bilir…[email protected]

Hangisi Türkiye için daha iyi?

Page 16: Zaman Iskandinavya 189

16 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

TUĞBA KAPLAN

1Osman Necmi Gürmen, Sive-rekli, 85 yaşında. Kürt bir ağa

olan, Bucak aşireti lideri, Sultan Abdül-hamit’in paşa yaptığı Osman Ağa’nıntorunu. Abdülhamit Han’ın, dedesineşehremini azalığı vermesiyle Sultanah-met’te 1927’de başlıyor hayatı. Gürmen,lise eğitimini St. Joseph’te tamamladık-tan sonra üniversite tahsili için Fransa’yagider. Savaş sonrası Paris yıllarında(1940’lar), dünyaca ünlü ressamları-mızdan Sabahattin Eyüboğlu, SelimTuran, Mübin Orhon’la aynı çatı altındakalır. Kâğıt toplayıp boncuk dizerek vedavul çalarak karnını doyurmaya çalışır.1950’lerin sonunda Fransız eşiyle birliktekan davası yüzünden baba ocağınadönmek zorunda kalır. Bir anda top-raklarına sahip çıkmaya çalışan, silah-ların hedefindeki bir ağa olur. 10 yıl ara-dan sonra henüz keşfedilmemiş Bod-rum’a ilk oteli kuran da odur. Halikar-nas Balıkçısı’na ev sahipliği yapar ve ka-sabanın yabancı turizme açılmasınaönayak olur.

1970’lerde Fransızca yazdığı ilk kitabıL’echarpe d’iris (Delibozuklar Çiftliği)Fransa’nın en önemli yayınevi Gallimardtarafından basılan bir yazar olarak Paris’edöner. Türkiye’de onu daha çok anne-sinin yaşamından esinlenerek yazdığı‘Rana’ romanıyla tanıyor. Gürmen ile LeNouvel Observateur dergisine yazdığıyazı nedeniyle görüşmek için İstan-bul’daki evinde buluştuk. Siverek, Parisve Bodrum hattında geçen hayatına dekpek çok konuda konuştuk...

85 yıllık hayatınızda en çarpıcı ve unuta-madığınız şey nedir?Hayatımın en zor yıllarını Siverek’te

geçirdim. 10 yıl orada ölümle burun bu-runa yaşadım. Bundan daha zor bir za-man olamaz. Ama insanlık hakkındaçok şey öğretti bana Siverek.

Dedeniz Osman Ağa’nın Sultan Abdülhamitile görüşmesi kaderinizde bir dönüm nok-tası…Ben dedemi hiç görmedim, 1915’te

ölmüş. Ama babam ve babaannemvardı. Onların anlattıklarından bildiğimkadarıyla o zamanlar Sultan Abdülha-mit, Anadolu’daki beyliklerle başa çıka-mıyor. Osmanlı hasta adam. Devlet,her bölgede asayişi temin eden aşiretlerbelirliyor. Güneydoğu’da da o zamanınen kalabalık aşireti Mılan’a bölgeyi ema-net ediyor. İbrahim Ağa’yı paşa yapıyor.Bunlar astığım astık, kestiğim kestik, böl-geyi kırıp geçiriyor, istediği gibi yöneti-yor. Bir tek bizim Bucak aşireti o za-manlar adı Hacı’an olan aşiretiyle başaçıkamıyor. Onlar gelip bizim köyleri, bi-zimkiler onların köylerini yakıyor. İbra-him Paşa dedemle başa çıkamayıncaSultan Abdülhamit’e şikâyet ediyor.Abdülhamit siyasi durumlar karışmasındiye dedem Osman Paşa’yı saraya bek-lediğine dair davetiye gönderiyor. Bizim

dede bey kalkıp İskenderun’a deveyle,atla gidiyor. Oradan da çuf çuflu vapur-larla İstanbul’a geliyor. Abdülhamit’inkarşısına çıkıyor, el etek öpüp yerineoturuyor. Sultan paşa dedemin halinihatırını sorup biraz da taltif ediyor.Sonra “Söyle bakalım benim İbrahimPaşa evladım nasıl?” diye sorunca eliayağı kesiliyor. Anlıyor ne olduğunu. Bir

şey söyleyemiyor. “Burada kalacaksın,sana konaklardan birini, şehremini aza-lığını ve ihtiyacın kadar da altın veriyo-rum, artık dönüş yok.” diyor. 1905’lerdegeçiyor bu hadise. Dedemin Sultan ilegörüşmesi ve ardından bizim ailenin İs-tanbul’a gelip yerleşmesi böyle oluyor.

25 yaşından sonra Siverek’e aşiretin veliahdıolarak gitmek zor olmadı mı?

Paris’ten döndüm aşiret reisliği kav-gası yüzünden. Aşiretin reisi bizim am-cazadelere geçmişti artık. Onlar reisliğiyaptılar. Ama babamın zamanında baş-layan kan davası bana kadar geldi.

Benim aşiret reisliği yapmaya ne is-teğim ne de halim vardı. Ama bir andakendimi kan davasının ortasında bulu-verdim. Daha fazla duramadım ve her

Türkiye AB’ye denk ama buartık işe yaramıyorFransa’nın ünlü Le Nouvel Observateur dergisinin 30. yıldönümü için yaklaşık 200 yazardan ‘dünyada birgünü’ anlatmaları istendi. Türkiye’den Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk’un yanı sıra Osman Necmi Gürmende o yazarlar arasındaydı. Romanlarını Fransızca ve Türkçe yazan Gürmen’in eserleri, Fransız GallimardYayınları tarafından basılıyor. Siverekli yazar, Kürt sorunundan Avrupa Birliği’ne kadar birçok konudakonuştu.

1970’lerde Fransızcayazdığı ilk kitabı

L’echarpe d’iris(Delibozuklar Çiftliği)Fransa’nın en önemli

yayınevi Gallimardtarafından basılan

bir yazar olarakParis’e döner.

Türkiye’de onu dahaçok annesinin

yaşamındanesinlenerek yazdığı

‘Rana’ romanıylatanıyor. Gürmen ile

Le NouvelObservateur

dergisine yazdığı yazınedeniyle görüşmek

için İstanbul’dakievinde buluştuk.

Page 17: Zaman Iskandinavya 189

17 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

şeyi bıraktım. Bir dönem Adalet Partisi’nin Si-verek ilçe başkanlığını yaptım. Zaten siyasetede kan davası yüzünden atıldım. Çünkü kar-şımda düşmanlar canımı almak için bekliyor.Aslında düşman değil amcazadelerim ama kandavası düşman etti bizi birbirimize. Bu müca-delenin içinde para, tabanca-tüfek, siyasetgibi kuvvetleri elimde tutmam gerekiyordu.Paranın, silahın yanında siyaset şarttı. Yani canhavliyle politikaya atıldım.

Kan davasından sonra Siverek’e gittiniz mi?40 sene sonra hayatıma belgeselini çek-

mek isteyenler olduğunda gittim. Yani 3 yıl ön-ceydi. Tamamen değişmiş. Ne Siverek’i ne deUrfa’yı tanıyabildim. Ama en güzeli de o kandavasından eser kalmamasıydı.

AB’NİN HATALARI GÜN GİBİ ORTADABatı’ya hayranlık ve özenti derken eleştirel bir du-ruş mu bu?Ceza Kanunu’nu İtalya’dan, Medeni Ka-

nun’u İsviçre’den alıyoruz. Sadece bir özentideğil, direkt kopyasını çıkarıyoruz. Hâlâ da de-vam ediyor Batı sevgisi. Bunun iyi tarafı da kötütarafı da var. Şimdi olanlar 1930’larda zaten ol-muştu. Hayranlık olmasa da ilginç bir mec-buriyet hissi var.

Ya Avrupa Birliği’ne üyelik?Biz 45 senedir kapının önünde bekliyoruz.

Hiçbir ülkeye olmadığı kadar bize zorluk çı-kardılar. Bizim hükümet de artık ‘nereye ka-dar?’ deyip yoruldu. Batı hayranlığının dışınaçıkmak lazım. Sakin kafayla oturup düşünmekgerek. Bizim Avrupa’dan istifade etmemizgereken mevzular elbette ki var. Birlikte hare-ket edilemez mi? Edilir ama şartları abarttılar.Avrupa’nın yaptığı hatalar gün gibi ortada.Kıbrıs ve Yunanistan başlı başına hata. İkiyebölünmüş bir ülkeyi göz göre göre aldılar. Biryerden sonra vazgeçiyorsun. Ben bunları Fran-sa’da yapılan AB toplantılarında, konferans-larda da söyledim.

Peki, bunda Sarkozy’nin etkisi olmadı mı?Bırakın o rezil adamı ya. Sonunda gitti ba-

şımızdan. Daha doğrusu o gitmedi, halkkovdu resmen.

Hem Kürt bir yazar hem de zamanında siyaset yap-mış biri olarak Kürt sorununa bakışınız nedir?Benim bunu anlatmam günler alır. 1950’li

yıllara baktığınızda bölgedeki halkın durumuhakikaten kötüydü. Bu insanlar bir süre sonrayoksulluk yüzünden kedi gibi dönüp artık tır-malamaya başladılar. O zamanlar Adalet Par-tisi’nde ilçe başkanıyken bunu da çok dile ge-tirdim. Partinin içinde teorik şeyler söyleyen,sorunun çözümünü yokuşa sürenler oldu.Bilmedikleri, gidip görmedikleri yerle ilgilikararlar verdiler. Buna rağmen söz dinlete-medik. O zamanki hükümetler bu derde de-vaya yanaşmadılar. ‘Kürt’ demek küfür etmekgibi bir şeydi. Kürtçe konuşmak yasaktı.

Bu PKK’nın taban bulmasına yol açtı diyebilir mi-yiz?PKK tek başına değil ki… Sağdan soldan

emir alıyor ve ona göre hareket ediyor. Yazıkoldu akan kanlara, analara, evlatlara. Şimdi deönü alınamıyor. Kürt açılımı dediler, evet çokiyi açılımlar yapıldı. Kürtçe konuşuluyor artık,bu çok güzel. Ama halk bunu devletin yaptığıbir şey olarak görmüyor. Halk “Eğer PKK ol-masaydı, silahla şehre inmeseydi, biz bu hak-larımızı alamazdık. 1984’ten önce biz aç bî ilaç-tık. PKK ile bunları elde ettik.” diyor. PKK’nıntutulur tarafı yok. Ama bölgede bir kesim varki onlar hâlâ PKK’ya sırf bu yüzden inanıyorve karşısında duramıyor. Ne yazık ki durumbu.

O zaman sadece Kürt sorunundan bahsedemeyiz…Temelde Kürt sorunuydu. Ama açılımlarla

son yıllarda iyi adımlar atıldı. İş artık PKK so-runu olmaya başladı. Çünkü PKK bu açılım-lardan rahatsız. Kürt sorunu bir PKK belasınadönmüş durumda.

Sizce çözüm nerede?Öyle üstünkörü çözümler üretmek man-

tıklı değil. O kadar dal budak salmış bir durumki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Amaşimdilerde âkil adamlar ekibi kurulmuş. İçinebaktım, beni çok da tatmin etmedi.

TÜRKİYE GÖRMEDİĞİ RAHATIN İÇİNDE“Benim çevremdeki insanlar genelde Tür-

kiye’nin gidişatından memnun değil. Amabence Türkiye, ömrümde görmediğim rahatı

görüyor. Fransa’nın ünlü dergisi Le NouvelObservateur’un kapağında, “Ekonomik krizolması durumunda paranızı kime emanetedersiniz?” diye bir çalışma var. İçeride de kocabir dünya haritası. Sakladım, hâlâ Paris’te. Kır-mızı, sarı ve yeşille ülkeleri kodlamışlar. Kırmızıasla, sarı belki, yeşil de paranızı emanet ede-bileceğiniz ülkeleri gösteriyor. Türkiye birkaçyeşil ülkeden biriydi. Bu, gözden kaçacak birdurum değil. Ama son günlerde ifrata kaçıl-dığına dair bir tedirginlik var içimde.”

BODRUM’U TURİZME BEN AÇTIMYazar Osman Necmi Gürmen, Türki-

ye’deki edebiyat anlayışından dertli. Kıymetli

bir eseri topluma tanıtmak için kullanılanreklamların, Türkiye’de çok farklı yapıldığınıdüşünüyor. “On para etmez denilen kitaplartopluma resmen dayatılıyor. Ticarî ve art dü-şüncelerle bu işten rant elde edenler var.” di-yor. Niteliği olmayan isimlerin deha diye ta-nıtılmasından ve bu isimlerin düşünceleriyletopluma şekil verilmesinden rahatsız.

Siverek’te geçen zor yılların ardından Bodrum’a dö-nüş sebebiniz neydi?Küçüklüğümden beri bütün derdim yazı

yazmaktı. Sahilde yer arıyordum kendime.Adana’dan başladım, bütün sahilleri gezdim.İstanbul’a gelince teyzem Bodrum’dan bah-setti. “Oraya git.” dedi. Geceydi gittiğimde, neotel ne lokanta var. Bir tane aşevi vardı. Bod-rum’a yazı yazmaya giden adam rahat dura-madı. Bölgenin ilk otelini açtım. 10 yıl orayı iş-lettim. Turist görmeye başladı Bodrum. Tu-ristlerin oraya girmesindeki en büyük sebep-lerden biri benim. Hem yurtiçinden hem deyurtdışından çok gelen olurdu.

Annenizi anlattığınız Rana romanıyla tanıdı Türkiyesizi. Özel bir kitap olmalı?O benim içimde ukde olan bir şeydi. An-

nemin iyi zamanını hiç hatırlamam. Şizofrendi.Hep hastalığını gördüm. Muazzam zekiydi.Almanca, Fransızca biliyordu ve çok iyi piyanoçalardı. Bu da onun piyanosu (salonda karşı-mızda duran piyanoyu gösteriyor). “Niçin bukadın böyle oldu?” diye düşünürdüm hep yıl-lar geçti bunu düşüne düşüne, neden ol-muştu, nasıl o hale geldi derken yazdım işte.Bu anlamda benim için özel. Hem anneme,babama, dedeme şükran borcu olarak görü-yorum Rana’yı.

Şu an yeni bir roman üzerinde çalışıyormuşsunuz…Yarısı bitti ama şimdilerde biraz kesintiye

uğradı. 1930’lu yıllarda Türkiye’mizi anlatıyor.Yeni Türkiye’nin Batı’ya olan hayranlığı, ondankopyalanması ve ona özenmesini konu alıyor.Yeni Cumhuriyet, sırtını bir şeylere dayamapeşinde. Bu Batı hayranlığını ve Türkiye’ninhalini tasavvufu yol edinmiş sufi aileden gelenküçük bir kızın gözünden kaleme alıyorum.

Neden tasavvuf?Bizde Mesnevi hakkında bir kitap yazıldı,

aldım okudum ama beni tatmin etmedi.Mesnevi düşüncesini gündelik yaşamın içindenasıl olduğunu bilmek ve o yaşam tarzını an-latmak istedim. Benim tasavvufa olan ilgim çokuzun yıllara dayanıyor, yeni bir şey değil.Hatta 1976’da ilk yazdığım kitabın önsözüHallac-ı Mansur’un ifadelerinden oluşur.

Page 18: Zaman Iskandinavya 189

18 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

AZAMAT DAMİR BERLİN

1Almanya’da 2000-2007 yılları arasındaöldürülen sekiz Türk’ün, aşırı sağcılarca

katledildiğinin tespit edilmesinin ardından biryıl geçti. Başlatılan soruşturma Alman istih-baratıyla Neonaziler arasındaki skandal iliş-kileri gözler önüne serdi. Ancak hâlâ skan-dalların sorumluluğunu üstlenen bir siyasi çık-madı.

Almanya’da 8’i Türk en az 10 kişinin kur-ban gittiği Neonazi terör hücresinin ortaya çık-masının üzerinden tam bir yıl geçti. 4 Kasım2011’de Thüringen eyaletinin Eisenach şeh-rinde bir banka soygununun ardından kaçanNasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütüne üyeUwe Mundlos ve Uwe Börnhardt’ın bir kara-vanda ölü olarak bulunmasıyla başlatılan so-ruşturma, derin devletle sağcı terör örgütleriarasındaki ilişkileri deşifre etti. Araçta 2007’deöldürülen polis memuru Michele K.’nın silahıbulunurken, örgütün üçüncü üyesi BeateZschaepe’nin Zwickau kentinde ateşe verdiğievde Türklerin öldürüldüğü Ceska marka si-lah da ele geçirildi. Bulunan belge ve silahlar,NSU’nun 2000-2007 yılları arasında 8 Türk’ünöldürülmesi ile iki bombalı saldırı ve 14 bankasoygunundan sorumlu olduğunu gösterdi.Polise teslim olan Zschaepe, halen terör ör-gütüne üye olmaktan tutuklu. Terör hücresineyardım ve yataklık yapmakla suçlanan RalfWohlleben ile diğer 13 zanlı hakkında ise davaaçılması bekleniyor.

Olay, sağcı terörün varlığını kabul etme-yen Alman kamuoyunu derinden sarstı. Aşırısağcılık sorunu yeniden mercek altına alınır-ken, NSU üyelerinin Alman istihbaratıylabağlantılı çıkması cinayetlerde devlet kurum-larının rolünü sorgulamasını sağladı. NSU ileilgili bilgilerin, örgütün ortaya çıkmasından 10gün sonra İçişleri Bakanlığı’nın emriyle imhaedildiği, bir polis memurunun, aşırı sağcılarayönelik operasyonları Neonazi örgüte ihbar et-tiği ortaya çıktı. Cinayetleri işleyen örgüt ele-manlarının, istihbarat aracılığıyla kimlik, pa-saport ve para temin ettikleri belirlendi. Ancakcinayetlerin arkasında ırkçı bir motivasyon bu-lunması ihtimalini göz ardı eden Alman em-niyet birimlerinin, dosya imha etme, gizlemeve geciktirme skandallarına rağmen ‘sağ gö-zünden kör’ olduğu görüşüne katılanların sa-yısı çok düşük.

Cinayetler sebebiyle yıllarca zanlı mua-melesi gören, telefonları dinlenen, takipedilen kurban yakınları, gerçek faillerin or-taya çıkmasının ardından bir nebze rahat ne-fes aldı. Ancak kurban yakınları ve Alman-ya’daki Türk toplumu, skandalda istihbaratve emniyetin rolünün tam olarak aydınlatıl-masını istiyor. NSU kurbanlarını anmak için23 Şubat 2012’de düzenlenen törende “Ci-nayetlerin aydınlatılması, bunların arkasın-daki kişilerin ortaya çıkartılması ve yargı-lanması konusunda her türlü çabayı harca-yacağıma söz veriyorum.” diyen AlmanyaBaşbakanı Angela Merkel’in bu taahhü-dünü gerçekleştirmesini bekliyor. Almanhükümetinden yabancı düşmanlığı ve ayı-rımcılığa karşı ciddi adımlar atması talep edi-liyor. Zaman’a konuşan Kuzey Ren Vestfalya

Eyalet Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek,NSU cinayetlerinin buzdağının sadece gö-rünen kısmı olduğunu vurgularken, ırkçıterör ve toplumda artan aşırı sağcı eğilime eniyi cevabın, Göç Yasası’ndaki eşitsizliklerinortadan kaldırılmasıyla verilebileceğinin al-tını çiziyor.

ELİMİZDE HENÜZ SOMUT BİR ŞEY YOKCinayetleri araştıran Federal Meclis NSU

Araştırma Komisyonu, şimdiye kadar 37oturum gerçekleştirdi. Komisyona ülkenin içistihbaratı konumundaki Anayasayı KorumaDairesi’nin federal ve eyalet başkan ve yar-dımcıları, Federal Kriminal Dairesi (BKA)Başkanı ve yardımcısı, İçişleri Bakanlığı müs-teşarları, konuyla ilgili diğer mercilerin yö-neticileri ve cinayet soruşturmalarını yürüten

polis memurları ifade verdi. Ancak komis-yonun Yeşiller Partili üyesi Wolfgang Wie-land’ın, “Şimdiye kadar somut bir şey eldeetmiş değiliz.” itirafında bulundu.

ŞİMDİYE KADARKİ İSTİFALAR YETERSİZGün yüzüne çıkan skandalların ardından

Anayasayı Koruma Dairesi (BfV) BaşkanıHeinz Fromm ve Thüringen Anayasayı Ko-ruma Dairesi Başkanı Thomas Sippel, Sak-sonya eyaletinin İstihbarat Şefi ReinhardBoos istifa etti. Ancak şimdiye kadar so-rumluluğu üstlenen bir siyasî olmadı. NSUkurbanları ile ilgilenmek için görevlendirilenOmbudsman Barbara John başta olmaküzere Türk ve diğer sivil toplum kuruluşları,siyasi sorumluluğun da üstlenilmesini istiyor.

Neonazi cinayetlerinin ortaya çıkmasının üzerinden 1 yıl geçti

Failler belli, sorumlular kayıp

ZAMAN ANKARA

1TÜBİTAK mühendisleri, 5 yıllık ça-lışma sonucu savaş uçaklarında kulla-

nılan bombaları akıllı hale getiren HassasGüdüm Kiti’ni (HGK) geliştirdi. Yeni projeTürkiye’yi akıllı bomba üretebilen 4 ülkedenbiri haline getirdi.

Savunma sanayii alanında gerçekleştir-diği projelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’ninvurucu gücünü artıran TÜBİTAK, savaşuçaklarında kullanılan bombaları akıllı halegetiren Hassas Güdüm Kiti’ni (HGK) geliş-tirdi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı NihatErgün, HGK sayesinde Türkiye’nin akıllıbomba üretebilen 4 ülkeden biri olduğunusöyledi. HGK’lar ile uçaklar hedefi 25 kilo-metre uzaklıktan noktasal olarak vurabiliyor.

Uçaktan atılan bombalara güdüm ye-teneği kazandıran HGK’lar TÜBİTAK Sa-vunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Ens-titüsü (SAGE) mühendislerinin 5 yıllık çalış-ması sonucu geliştirildi. Ar-Ge’si tamamla-

nan HGK’lar, güdümsüz bombaların üzerinegiydirilecek şekilde tasarlandı. Akıllı halegetirilen bombalar, koordinatları belirlenenhedefi uydu ve özel algılayıcıları yardımıyla6 metre gibi düşük bir sapma değeri ile yokediyor. Böylece ortadan kaldırılması istenenhedef dışındaki yerlere zarar verilmedenharekât yapılabiliyor.

Savaş uçakları normal bombaları 5-6 ki-lometre uzaklıktan atarken, HGK’larda buuzaklık 25 kilometreye çıkıyor. Üzerindekiilave kanatçıkları ve özel yüzeyi ile akıllıbombalar havada süzülerek yol alıyor. Uçaktehlikeli bölgeye girmeden görevini güvenlibir şekilde tamamlıyor.

TÜBİTAK SAGE tarafından başarıylatamamlanan proje hakkında bilgi veren Bi-lim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,HGK’ların dünyada sadece 4 ülke tarafındanüretilebildiğini söyledi. TSK’nın envante-rine giren HGK’ların savunma sanayiindeTürkiye’nin elini güçlendirdiğini açıklayanBakan Ergün, çok az ülkede üretilebilen gü-

düm kitlerine yurtdışından da talep geldiğinibelirtti. Ergün, yerli HGK’ların diğer ülke-lerdeki ürünlerden daha üstün özelliklere sa-hip olduğunu kaydetti. TSK’nın akıllı bomba

ihtiyacını karşılamak amacıyla HGK’larınseri üretime geçeceğini belirten Bakan Ergün,“Seri üretim için altyapı tamamlanıyor. Sa-vunma sanayii kuruluşları HGK’ları 2013 yı-lından itibaren seri olarak üretmeye başla-yacak ve Hava Kuvvetleri artık yüzde 100yerli HGK’lar ile daha da güçlenecek.” dedi.Maliyet hakkında da açıklamalarda bulunanBakan Ergün, yerli HGK’ların ithallere göreyaklaşık 5’te 1 oranında daha ucuz üretildi-ğini ve üstün özelliklere sahip olduğunuvurguladı. Savunma sanayiindeki projelerinnasıl milli bir kazanca dönüştüğünü de an-latan Ergün, şunları söyledi: “TÜBİTAK’ınprojeye başlamasıyla birlikte ithal edilenHGK’ların fiyatı düşmeye başladı. Üretilip sa-tışa başlandığında daha da düştü. Yerli tek-noloji geliştirmenin böyle bir faydası da olu-yor. Tedarikte kolaylık ve fiyatlarda düşmeyaşanıyor. Projelerimiz her yönden milli birkazanca dönüşüyor. Yerli üretimimiz ne ka-dar artarsa dışa bağımlılığımız da o kadarazalıyor.”

‘Akıllı bomba üretebilen 4 ülkeden biri olduk’

Page 19: Zaman Iskandinavya 189

19 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

ÇAĞLAR AVCI

1Adlî Tıp Kurumu uzmanları, mer-hum Cumhurbaşkanı Turgut

Özal’ın naaşından alınan örnekler üze-rinde çok hassas bir çalışma yürütüyor.Yapılan incelemelerde fazla miktarda ze-hir bulgusu tespit edildi. Anıtmezardanalınan kabir toprağında ise herhangibir zehir bulgusuna rastlanmadı. Bu so-nuç, öldürücü maddenin dışarıdan ve-rildiğini ispatlıyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nıntalimatıyla mezarından çıkarılarak otopsiyapılan 8. Cumhurbaşkanı merhum Tur-gut Özal’ın ölümüyle ilişkili adli süreçteönemli bulgulara ulaşıldı. Adlî Tıp uz-manları, Özal’dan alınan örnekler üze-rindeki toksikolojik inceleme sırasındafazla miktarda zehir bulgusu tespit etti.Bunun üzerine uzmanlar zehrin mezarbölgesinden geçme ihtimaline ve bukonuda gelebilecek itirazlara karşı top-

rak analizlerine de başvurdu. AnalizlerdeÖzal’ın anıtmezardan alınan kabir top-rağında herhangi bir zehir bulgusunarastlanmadı. Bu çapraz sonuç, öldürücümaddenin Özal’ın vücuduna dışarıdanverildiğini ispatlıyor. Miktarın fazla ol-ması ise zamanla insan vücudunda havakirliliği, sigara, besinlerdeki koruyucu,renk ve tat verici gibi maddelerden ge-çen kimyasallardan farklı olduğunu gös-teriyor. Uzmanlar, tarım ilaçları ve ağırmetaller gibi vücuda dışarıdan verilenmaddeler üzerinde duruyor.

Vücudundaki zehir, dışarıdan verilmişTurgut Özal’ın cesedinde yüksek

miktarda zehir tespit eden uzmanlar, bu-nun mezar bölgesinden geçme ihtima-line karşı toprak analizleri yaptı. Özal’ınmezarından alınan toprakta herhangi birzehir bulgusuna rastlanılmadı. Bu çaprazsonuç zehrin Özal’ın vücuduna dışarıdanverildiğini ispatlıyor. Adli Tıp’taki ince-

lemeler sırasında bulunan maddeler bir-kaç kez aynı süreçten geçirilerek kontrolediliyor. Bütün ihtimaller dikkate alını-yor. Nihai raporu hazırlayacak olan 1. İh-tisas Kurulu ise önümüzdeki haftadanitibaren yoğun bir çalışma temposuna gi-recek. Kurul kimya ve morg dairelerindegelen bilgileri ve soruşturmadaki kanıt-ları inceleyerek bir karar verecek.

Diğer yandan Özal’ın sağlam çıkannaaşı konusunda çalışmalar da yapıldı.Uluslararası dergileri tarayan uzmanlaryıllar sonra mezar açılınca tazeliğini ko-ruyan 18 vaka tespit etti. Özal’da kalpkası, karaciğer, böbrek gibi hassas iç or-ganlar sağlam çıktı. Kemik iliği bulundu.Uzmanlar bu kadar örnek inceleme-lerde eksik bir sonucun çıkmasının im-kan dışı olduğunu aktarıyor. FakatÖzal’ın otopsisinin 1993 yılında yapıl-ması durumunda birçok zehrin o günküteknolojik altyapı ile bulunmasının zorolduğuna işaret ediliyor.

Adlî Tıp’ta büyük hassasiyet

Özal’dan alınan örnekler üzerindebulunan maddeler birkaç kez aynı sü-reçten geçirilerek kontrol ediliyor. Bütünihtimaller dikkate alınıyor. Adli Tıp, ra-por çıktıktan sonra ‘şuna bakılmamış’ iti-razlarına karşı tüm ihtimalleri ve zehir ör-neklerini düşünerek hareket ediyor. Tet-kikler en ince ayrıntısıyla tekrar tekrarkontrol ediliyor. Nihai raporu hazırlaya-cak olan 1. İhtisas Kurulu önümüzdekihaftadan itibaren yoğun tempoya gire-cek. Kurul, kimya ve morg dairelerindengelen bilgileri ve soruşturmadaki kanıt-ları inceleyerek bir karar verecek.

Suriyeli gelinler yastaSuriye’deki iç savaş en çok onları

vurdu. ülkede süren belirsizlik, Türkiyeile bozulan ilişkiler, kapanan sınır kapı-ları Suriyeli gelinleri kahrediyor.

Özal’ın naaşında aşırımiktarda zehir bulgusu var

MUSTAFA GÜRLEK

1Ölümünden 19 yıl sonra mezarıaçılan 8. Cumhurbaşkanı Turgut

Özal’ın ilk otopsi bulgularında ‘zehir’tespit edilmesi, en önemli gündemmaddesi oldu.

Merhum Cumhurbaşkanı’nın Baş-danışmanı eski hakim Arif Yüksel dekonuyla ilgili önemli açıklamalardabulundu. Özal’ın Türk cumhuriyetlerigezisine çıkmadan önce rahatsızlan-dığını belirten Yüksel, “Zehirlenmesüreci geziye çıkmadan bir ay öncebaşladı. Onu zamana yayarak zehirle-diler.” diyor. Özal’ın limonatadan ze-hirlendiği yönündeki iddiaların iseamaç saptırmaya yönelik olduğunu

belirtiyor. Yüksel o günlerde yaşanan-ları şöyle özetliyor: “Geziden öncerahmetlinin durumunu iyi görmedim.Kendisini uyardım. O da ‘haklısın’dedi, Semra Hanım’a iletilmesini istedi.Ancak Semra Hanım ‘Gerekli daveti-yeleri yaptım’ diyerek karşı çıktı. Bununüzerine gezi iptal edilmedi.”

Turgut Özal’ın 4 Nisan 1993’tebaşta Azerbaycan olmak üzere Türkcumhuriyetlerine 12 günlük geziyegitmeden önce rahatsızlandığını anla-tan Yüksel, geziyi iptal etmesini iste-diğini fakat Semra Özal’ın bu isteğekarşı çıktığını ifade ediyor. Yüksel, ya-şananları şu şekilde anlatıyor: “Gezi-den önce Özal’ın durumunda bazıdeğişiklikler gördüm. Rahmetlinin ya-

nına giderek kendisine ‘Efendim iyigözükmüyorsunuz. Bu geziyi iptal et-seniz.’ dedim. Bunun üzerine, ‘Doğrusöylüyorsun, gerçekten rahatsızım.Üzerimde farklı bir kırgınlık var. SizVolkan’a (Özel Kalem Müdürü VolkanBozkır) söyleyin. Semra Hanım’a me-seleyi iletsin, bu geziyi iptal edelim.’dedi. Ben Volkan’a gezinin iptal edile-ceğini söyledim. Bunun üzerine Vol-kan, Semra Hanım’a gitmiş söylemişgezinin iptal edileceğini. Semra Hanımda ‘Ben gerekli davetiyeleri yaptım.Geziye gidecekleri belirledim. Bu yüz-den gezinin iptali söz konusu değil.’demiş. Daha sonra rahmetli bana ‘Arifbiz bu geziyi iptal etmeyeceğiz, gide-ceğiz.’ dedi. Ben de öylece kaldım.” di-

yor. Gezi dönüşünde Özal’ı havaala-nında karşılayan Yüksel, Özal’ın yü-zünün uçaktan inerken kıpkırmızı ol-duğu bilgisini veriyor. Yüksel, o günüşu şekilde anlatıyor: “Çeşitli program-lar için makam arabasına bindik. Cum-hurbaşkanlığı hizmet binalarıyla ilgili‘Sayın Cumhurbaşkanım, bu inşaatolayı haziran ayında bitecek. İnşallahkısmet olursa oranın açılışını yaparsı-nız.’ dedim. Bana dedi ki ‘Arif o benigörmez’. Ben de ‘Sayın Cumhurbaş-kanım beni bırakıp da nereye gide-ceksiniz?’ dedim. ‘Arif, bazı meselelervar. Bu görevden (Cumhurbaşkanlı-ğı’ndan) ayrılmayı düşünüyorum. Yal-nız ayrılmadan önce seni AnayasaMahkemesi’ne atayacağım’ dedi.”

Özal'ın Başdanışmanı Arif Yüksel: Özal’ı zamana yayarak zehirlediler

Ankara CumhuriyetBaş-savcılığı’nın

talimatıylamezarından

çıkarılarak otopsiyapılan 8.

Cumhurbaşkanımerhum Turgut

Özal’ın ölümüyleilişkili adli süreçteönemli bulgulara

ulaşıldı.

Page 20: Zaman Iskandinavya 189

20 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

Sahibi/Publisher: ZAMAN ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer

Vedat Oğuz

Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief

Kamil Subaşı[email protected]

Haber MerkeziRedaktion Center

Hasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,

[email protected]

Grafik TasarımSebahattin Çelebi

Reklam Advertising

+45 71 51 43 [email protected]

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 21 39 54 57• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Aarhus: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64• İstanbul: Salih Beşir .......................................................................................... + 90 5332 83 89 86

NYE

ZAMAN Aps • Holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • Tlf: + 45 70 20 69 70 İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892

Reklam [email protected] ................................+45715 14 385Haber: [email protected] Okur Hattı: [email protected]: [email protected] ................................+4570206970

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları ZAMAN ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

CVR-nr. 25065557

ZAMAN İSTANBUL

1M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nintüm eserlerini içeren Pırlanta Serisi ar-

tık dijital ortamda. Hocaefendi’nin farklı ko-nularda kaleme aldığı yazılardan ve yaptığısohbetlerden oluşan 55 adet kitaba artık akıllıtelefonlardan ve tabletten ulaşmak mümkün.Uzun bir çalışma sonucunda dijital ortama ak-tarılan bu yeni uygulamanın adı “iPırlanta”.Apple iOS ve Android işletim sistemi tabanlıtüm elektronik aletlerde kullanılabilen uygu-lama AppStore ve Playstore’dan indirilebili-yor. Apple tabanlı cihazların bu uygulamayıindirmeden önce iBookStore uygulamasını in-dirmesi gerekiyor. “iPırlanta” Android tabanlıtelefonlarda Playstore’dan indirilebilir. KaynakKültür Yayın Grubu, herkesin istifade etmesigereken bu uygulamayı dijital ortamda satınalmak isteyenler için ayrıca büyük indirim fır-satları sunuyor. Fethullah Gülen Hocaefen-di’ye ait 55 adet eser ister birim fiyattan ayrıayrı olarak, isterse tamamı e-kitap olarak sa-

tın alınarak cihazlara indirilebiliyor. E-kitaplar her ne kadar nostalji severleri

kâğıt kokusundan mahrum edip, okuma hissivermese de okuyucuya kâğıt üzerinde yapıla-bilen işlemlerden fazlasını sağlıyor. Tabletüzerinde yapılabilen ayarlar (farklı ekran fon-ları, parlaklık seçimi) sayesinde göz yorgun-luğunun da önüne geçmek mümkün. Bualetler aynı zamanda farklı karakterler suna-rak, okumayı renkli hale getiriyor. Ayrıca me-tin üzerinde arama, not alma, internet orta-mında paylaşma, altını çizerek işaretleme veyer imi koyma gibi işlemler de okuyucuya ko-laylık sağlayabiliyor. Tabletler ve akıllı tele-fonlar üzerine kitap okumanın en büyük im-kanlarından biri de aynı taban üzerinde birdenfazla kitaba ulaşabilmek. Bu sayede okuyucu-lar kitaplar arasında paralel okuma da yapar-ken, internet üzerinden de araştırmasını sür-dürebiliyor. Ayrıca tüm bu uygulamalarınportatif aletlerle yapılabilmesi ve onlarca kitabıihtiva edebilmesi de kullanıcı için en büyükavantajlardan.

Pırlanta serisidijital ortamdaÖzellikle son dönemlerde dijital ortama aktardığı eserlerle sesgetiren Kaynak Kültür Yayın Grubu, önemli bir hizmetidaha hayata geçirdi.

1Kullanıcının internette yaptığı arama so-nuçlarını değiştirerek kullanıcının farklı

sitelere yönlendirilmesini sağlayan ve sahtetıklamalar yaptıran Sirefef, bulaştığı bilgisa-yarlar hakkında da hackerlere bilgi aktarıyor.

Her ay dünyadaki en yaygın bilgisayartehditlerini yayınlayan ESET’in, Eylül ayıDünya Tehdit Listesi’nde beşinci sırada yeralan“ Win32/Sirefef“ virüsü çok yönlü karan-lık özellikleriyle dikkat çekiyor. Win32/Sirefef,çoklu bileşenli, bulaştığı bilgisayarda kendinisaklamak için hayalet (stealth) teknikler kul-lanan bir zararlı yazılım ailesini tanımlıyor. Si-refef, sıklıkla crack ya da korsan programlararacılığıyla dosya paylaşım siteleri ve Torrentgibi P2P yazılımlar yoluyla yayılıyor. Doğasıgereği Sirefef’in verdiği zarar, bulaştığı bilgi-sayardan bilgisayara göre değişiyor.

Neler yapar?Sirefef, P2P protokolü ile kendi güncelle-

melerini ve diğer zararlı yazılımları indirip sis-teme yüklüyor. İndirilen dosyalar ise oluştu-rulan gizli bir klasörde saklanıyor. İndirilen bi-leşenler:

• Kullanıcının internette yaptığı aramasonuçlarını değiştirerek kullanıcının farklı si-telere yönlendirilmesini sağlar.

• Sistemlerden sahte tıklamalar yaparak,zararlı yazılımı yöneten kişinin tıklama başıreklamdan haksız gelir elde etmesine sebepolur.

• Etkilenen bilgisayarda Bitcoin (pek çokinternet sitesi tarafından ödeme aracı olarakkullanılan bir sayısal para birimi) madenciliğiyapar. Erişebildiği Bitcoin‘leri başka hesaplara

aktarır.• Sirefef ayrıca bulaştığı bilgisyarlar hak-

kında zararlı yazılımı yöneten kişiye bilgigönderir. Bu bilgiler sayesinde saldırganlar pekçok amaçla kullanmak için yönetebileceği vi-rüslü bir ağa sahip olur.

Güvenlik özelliklerini devre dışı bırakmayaçalışır

Win32/Sirefef, kendisinin tespitini ve bil-gisayardan kaldırılmasını engellemek için pekçok gelişmiş saklanma ve korunma yöntemide kullanıyor. Bu virüsün bazı türevleri bazısistem dosyalarına ve güvenlik bileşenlerinegeri dönülmez şekilde zarar vererek sistemiyeniden kurulmadan geri döndürülemeyecekhale getirebiliyor.

Bulaşmasını engellemek için ne yapılmalı?• Bilgisayarınızdaki güvenlik duvarını et-

kinleştirin ya da güvenlik duvarı da içeren birgüvenlik yazılımı edinin.

• İşletim sistemi de dahil tüm kurulu ya-zılımlar için mevcut güncellemeleri yükleyin.

• Güncel bir antivirus yazılımı kullanın.• Bilgisayarda kullanıcı yetkilerini sınır-

layın.• E-posta eklerini açarken ve dosya

transfer isteklerini kabul ederken dikkatliolun.

• Web sayfalarındaki linklere tıklarkendikkatli olun.

• Korsan yazılım kullanmamaya özengösterin.

• Güçlü parolalar kullanın.

Bu virüse dikkat!Dünyada en çok görülen tehditler sıralamasında beşincisırada yer alan “Sirefef“ adlı virüs, hayalet tekniklerkullanarak, pek çok karanlık özelliği bir aradagerçekleştirme yeteneğine sahip.

Page 21: Zaman Iskandinavya 189

21 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANGÜNDEM

HÜSEYİN KELEŞ

1Mıgır Bilir 86 yaşında Ordulu bir Ermeni.Eski bir atlet… 50 yılı aşkın bir süredir

Arjantin’de yaşıyor. 1955’te yaşanan 6-7 Ey-lül olaylarının da mağdurlarından. O olaylardabirçok Ermeni vatandaşının olduğu gibi Mı-gır Bilir’in de Eminönü-Sultanhamam’dakikumaş mağazası yağmalanmış. Yakın dost-larının tavsiyesiyle 1957’de, önce Alman-ya’ya, ardından Fransa ve Brezilya’ya ve sonolarak Arjantin’e geçmiş. Kendisini tanıyanTürkler, ona ‘Mıgır Amca’ diye hitap ediyor.Mıgır Amca, 1970’lerdeki ziyaretin ardından,ilk kez geçtiğimiz günlerde geldi vatanına. Bi-lir ile Türkiye günlerini ve hâlâ tartışılan 6-7Eylül 1955’te yaşanan olayları konuştuk.

1957’den beri ikinci kez Türkiye’ye geliyorsunuz. Na-sıl buldunuz vatanınızı?Çok gelişmiş. Ama bıraktığım toprak ko-

kusunu hâlâ aynı tadıyla alıyorum. Duyduk-larıma göre ülkem daha da özgürleşmiş. Bun-dan çok mutlu oldum.

Neden ayrıldınız Türkiye’den?Benim için çok acıydı. Bunca hatıralar ve

yaşanan acı tatlı günler. Kolay mı ayrılmak.Canımdan ayrılır gibiydim. Burada doğdum,burada büyüdüm, burada ekmeğimi kazan-dım ve burada saygı gördüm. Ama maalesef6-7 Eylül olaylarının da büyük etkisiyle ülkeyiterk etmek zorunda kaldım. Dostlarımın buyönde telkinleri oldu. Almanya, Fransa, Bre-zilya ve şu anda yaşadığım Arjantin. Nasipböyleymiş. Allah’a çok şükür yine vatanımageldim. Bu benim için dünyalara bedel birmutluluk. Bir gün bile vatanıma gittiğim ül-kelerde toz kondurmadım. Tek laf etmedimkimse için.

O olayların sorumlusu olarak Demokrat Parti veAdnan Menderes gösterildi.Ne alakası var. Menderes Türkiye’deki

azınlıklara en fazla değer veren kişiydi. BizeMenderes’in verdiği hakları başka kim verdi?Allah rahmet eylesin. Olaylarda ne DemokratParti’nin ne de Menderes’in dahli vardı. Bun-dan başka bir şey de düşünemem.

Ama Demokrat Parti ve Menderes yargılandıklarıYassıada’da bu olaylardan dolayı da ceza aldı?Ben darbeyi çok sonra duydum. Çok üzül-

düm. Bu olayın Demokrat Parti ile uzaktan ya-kından ilişkisi yoktu. Bakın bu bir radyo yayınıve gazetelerdeki manşetlerle başladı. Yalan-larla doluydu bu haberler. Belli bir tezgah üze-rine hazırlanmıştı. Hiç böyle bir bombalamaolayı olmamıştı. Maalesef bir yayın üzerine Er-meni vatandaşların mallarına yazık edildi.Birçoğu bu olayın hemen ardından ülkeyi terketti. Kalanların üzerinde de baskılar vardı.

Peki suçlu kim?Tek suçlu vardı. O da Halk Partisi ve İsmet

İnönü. Olayları organize eden ve sonrasındakışkırtan İsmet Paşa’ydı. Sebebini sorarsanızçok basit: Bu tür olaylarla Demokrat Parti’yizayıflatıp iktidardan indirmek. Zaten Halk Par-tisi ve İnönü bize hiç iyi gözle bakmadılar ki!Bizim rahatlama ve haklarımızı alma döne-mimiz Menderes’in iktidara geldiği dönemdi.Bu yüzden, olayların Demokrat Parti tarafın-dan organize edildiği yönündeki iddialar tarihibir yanılgıdır. Benim tanıdığım bütün Ermenivatandaşlar Demokrat Parti ve Menderes’ehürmet eder ve hâlâ verilen haklardan dolayıteşekkür ve dualarını sunar.

Türkiye’den ayrıldıktan sonra 4 ülkedolaştınız veson olarak Arjantin’e yerleştiniz. Orada zorluk ya-şadınız mı?Hiçbir zorluk yaşamadım. Orada devlet

kendi vatandaşına nasıl hak veriyorsa, azın-lıklara da aynı hakları veriyor. Hiçbir farkımızolmuyor yani. Zaten bana bunlar anlatıldığıiçin oraya gittim. Tek derdim ülkeme olan has-retimdi.

Arjantin’de yine Türk-lerle iç

içe yaşamışsınız?Evet. Arjantin’e 8 sene önce okul açmak

için gelen genç öğretmenler vardı. Bunu sık sıkgittiğim büyükelçilikte öğrendim. Ben de ar-kadaşlarıma ‘Gidelim Türk gençler gelmiş. Ba-kalım ihtiyaçları var mı?’ dedim. Özellikle dilsorunlarının olacağını düşündüm. Gittik, ta-nıştık. Hakikaten ilerici gençlerdi. Evimizdemisafir ettik. Tabak, çanak gibi öyle küçük ih-tiyaçlarına yardımcı olduk. Gerçekten çokdürüst gençlerdi. Hem ilk hem de sonra ge-lenler. Orada bir okul açılması gerekiyordu.Ben de gittim arazi için yetkili kurumlarla gö-rüşmeler yaptık ve sonunda okul için araziyihibe olarak aldık. Çok sağlam bir iletişimimizvar Türkiye’den gelen öğretmenlerle. Buradakikültür merkezinde her hafta Türkiye’den göçeden Ermenilerle toplantılar yapılıyor. Çok hoşbir şey. Türkiye’den konuşuyoruz. Arjan-tin’deki eğitim faaliyetlerinden konuşuyoruz.

Arjantin’de açılan Türk okuluyla ilgili neler söyle-mek istersiniz?Arjantin’deki seviyenin çok çok üstünde.

Her türlü detay düşünülmüş. En önemlisi dü-rüst, akıllı ve imanlı Türk gençler öğretmen-lik yapıyor. Eğitim seviyesi de mükemmel. Buyüzden burada yaşayan Ermenilere, Türkokuluna kayıt yaptırmaları için sürekli tavsi-yelerde, teşviklerde bulunuyorum. Daha iyi-sini nereden bulacaksınız diyorum. Her türlüimkana sahip bu Türk okulları. Devletin üstkademelerindeki insanların çocukları bile ço-cuklarını bu okullara gönderiyorlar. Bundan enaz o gençler kadar mutlu oluyorum. İnşallahdevamı gelir bu okulların.

Neler yaşadınız 6-7 Eylül olaylarında?Ben televizyondan öğrendim olayları.

Evimdeydim. Hemen Sultanhamam’dakidükkanıma gittim. Yağmalanmıştı. Korkunçiki gün yaşadık. Her taraf paramparça edil-mişti. Savaş alanı gibiydi. Ne yapacağımı şa-şırdım. Hâlâ o günleri andıkça, yaşananlarınverdiği üzüntüyle gözlerim dolar. ‘Burası be-nim ülkem’ dedim hep kendi kendime. Dost-larım arkadaşlarım hep Müslüman insanlar.Bu yüzden ben o olayları ‘ülkemin insanı yaptı’diye bakmıyorum. Geçti gitti. Hiçbir küskün-lüğüm yok. Ben Türk’üm. Bunu gittiğim herülkede gururla söyledim. Buralar benim top-rağım. Hayatımın en güzel anlarını bu top-raklarda yaşadım. Nasıl küserim. Dostlukla-rım, arkadaşlıklarım, sevdiğim tüm insanlarvatanım Türkiye’den yadigar bana. Hak-larım varsa da helal olsun.

6-7 Eylül olaylarında amaç,Menderes’i yıkmaktı1955’de Rumların ve Ermenilerin dükkanlarının yağmalandığı 6-7 Eylül olaylarının ardındanArjantin’e yerleşen eski atlet Mıgır Bilir, geçtiğimiz günlerde ziyaret amaçlı da olsa vatanınadöndü. Bilir, yaşananların Demokrat Parti ve Adnan Menderes’le hiçbir alakası olmadığınısöylüyor. Bilir’in iddiasına göre olayları, Menderes’i düşürmek için İsmet İnönü organize etti.

Page 22: Zaman Iskandinavya 189

22 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANDÜNYA

HAŞİM SÖYLEMEZ Beyrut

1İç savaşın yıkımını henu� z u� zerindenatamayan Lu�bnan, bugu�nlerde yeniden

aynı acılara yuvarlanma endişesi taşıyor.Lu� bnanlıları endişelendiren tek şey, Su-riye’deki çatışmanın kendi u� lkelerine sıçra-ması değil; oradaki durumun bahane edilipdaha önceki savaşlarda yarım kalan hesapla-rın göru� lmeye çalışılması. Dahası, Lu� bnan’ınyeni mezhepsel ve siyasal fay hatlarının tek-rar ve bir arada yaşama ku� ltu� ru�nu� yok edecekderecede kırılması. Son gelişmelere bakıldı-ğında bu tabloyu görmek mu�mku�n. RamazanBayram’ında Trablusşam’da yaşanan Alevi-Su� nni çatışması ve Beyrut’un en gu� venli böl-gesi Eşrefiye’de Lu� bnan İç Gu� venlik İstihba-rat Dairesi’nin Su�nni kökenli başkanı Tuğge-neral Wissam El-Hassan’a yönelik bombalısaldırı bunun açık göstergesiydi. Olaylar,Lu�bnan’ın endişeyle beklediği bu�yu�k savaşınişaret fişeği âdeta. Son dönemde yapılan ha-zırlıklar, gruplar arası psikolojik gerilimLu� bnan’ı kaçınılmaz kaderi ile baş başa bıra-kacak gibi. Lu� bnanlı bir siyasetçiye göre,önu�mu�zdeki gu�nlerde suikast saldırıları arta-cak ve u� lke tam bir iç savaşa su� ru� klenecek.

Aslında Lu� bnanlıların bu� yu� k bölu� mu�1975-1990 yılları arasında devam eden, 150 bininsanın ölu� mu� ne, yu� z binlercesinin u� lkedengöçu�ne sebep olan iç savaşın anılarını hatırla-mak bile istemiyor. Onlara göre ‘gu� zelim’u� lkelerinin başına gelenler, dış gu� çlerin çekiş-mesinin bir sonucuydu; Lu� bnan vekâletenyu� ru� tu� len savaşların sahnesi olarak kullanıl-mıştı ve bedeli halk ödemişti. Üstelik o dö-nemde birbiriyle çatışan gu� çlere gözu�nu� kırp-madan katliam emri veren liderlerin bu� yu� kkısmı bugu�n siyasi grupların başında. İç savaşıbitiren Taif Anlaşması’nın sağladığı bir çeşitdokunulmazlığın koruması altındalar. Fakatyine de Suriye’de olan biten her şey, Lu�bnan-lılara hem iç savaşlarını hatırlatıyor hem de ye-nisinin gelip kapıya dayandığını. Zira, baş-langıçta sınıfsal boyutları da olan barış talepliayaklanmanın giderek silahlı çatışmaya dö-nu� şmesi, mezhepsel boyut kazanması, mu-halifler arasında her gu�n yeniden kurulup bo-zulan ittifaklar, insanların kendi u� lkelerindegöçe zorlanması, çoğu zaman fidye amaçlı

adam kaçırmalar, ordunun bölu�nmesi, bitmekbilmeyen diplomasi trafiği, hatta iç savaşsu� rerken Arap Birliği’nin Lu�bnan özel temsil-cisi Lakhdar Brahimi’nin şimdi de Suriye içinözel temsilci olması başka çıkar yol göstermi-yor.

Siyam ikizleri gibi!Lu� bnan ve Suriye’nin benzerlikleri, yakın

dönemin çatışmalarındaki ortaklıklardan çokdaha ileride. Akdeniz’in bu iki u� lkesi politik,ekonomik ve demografik açıdan neredeysebirbirine yapışık siyam ikizi gibi.

İlkçağlardan beri birbirini tamamlıyorlar,neredeyse hep aynı dış gu� cu� n egemenliği al-tında yaşadılar, I. Du�nya Savaşı öncesinde ba-ğımsızlık isteyen aydınları Cemal Paşa’nınemri u� zerine aynı gu� n (6 Mayıs 1915) asıldı,aynı yıllarda bağımsızlıklarını kazanıncayakadar Fransa yönetimi altında kaldılar. Ancakbirbirlerine olan ihtiyaçları ve zorunlu bağım-lılıkları özellikle Lu� bnan için hep sorun oldu.Lu� bnan’ın 1940’lardaki u� nlu� aydınlarındanYusuf Al Sawda’nın dediği gibi; Suriye’den ko-puk ku� çu� k bir Lu� bnan ekonomik anlamdaölu� m, Suriye’ye eklenmiş bir Lu� bnan politikanlamda ölu� m anlamına geliyordu. Fakat ikiu� lkenin kaderi bağımsızlıktan sonra biraz ay-rılır gibi oldu. Her ikisi de mezhep ve dinsel çe-şitlilik açısından benzerlikler gösterse de,Lu�bnan’da bağımsızlık yıllarında Marunîlerinçoğunluğu teşkil etmesi, kaderlerini bir su� re-liğine değiştirdi. Suriye, Arap milliyetçiliğininen önemli merkezlerinden biri olurken, ken-dilerini Arap olarak tanımlamayı reddedenMarunîlerin fazla olduğu Lu� bnan, Batı hattaABD yanlısı politikalar izlemeye başladı, Arapmilliyetçiliğine karşı kurulan Bağdat Paktı’nayakın bir duruş sergiledi. Suriye’de, dinsel vemezhepsel yaklaşımları reddeden bir yönetimkurulurken, Lu� bnan, tam tersine mezhepselbir yönetim biçimi u� zerine oturdu. Devletbaşkanının Marunî, meclis başkanının Şii vebaşbakanın Su� nni olması 1943 Anayasası ilezorunlu hale getirildi. Diğer birçok devletgörevi de benzer mezhepsel temeller u�zerindepaylaşıldı. Lakin 1967 Savaşı’ndan sonra ya-şanan Filistinli göçu� u� lkenin demografik ya-pısını bozmaya başladı. Bu da Lu� bnan iç sa-vaşını ateşledi. Çatışmanın ekonomik ve ideo-

lojik temelleri olmakla birlikte genelini Maru-nîlerin oluşturduğu gruplara karşılık, Du� rzî,Su�nni ve Filistinlilerin oluşturduğu diğer gruparasında (zaman zaman ittifaklar yön değiş-tirdi) iç savaş baş gösterdi. Başta bir kısmı ses-siz kalan Şiiler, Gu�ney Lu�bnan’ı u� s olarak kul-lanan Filistinlilere misilleme yapan İsrail’ingu� neye (Şiilerin ağırlıkta olduğu bölgeler) za-rar vermesi yu� zu� nden taraf seçmekte zorlan-salar da, İsrail işgallerinden sonra Hizbullah’ıoluşturdu. Lu�bnan iç savaşı, Şam ve Beyrut’unyeniden kader birliği yapmasına, daha doğrusuSuriye’nin Lu� bnan u� zerinde politik egemen-lik kurmasına vesile oldu. Önce Marunîlerinyanında Lübnan’ı işgal eden Suriye, kon-jonktürel olarak diğer gruplarla da savaştı, on-ları birbirine karşı kullandı, ekonomik anlamdaLübnan’a yerleşti. İç savaşın ardından daLübnan’da, eski Başbakan Refik Hariri öldü-rülünceye kadar (2005) kalmaya devam etti. Bucinayetten sorumlu tutulan Suriye, ülkeyi terketmek zorunda kaldı; ama bir süre daha Lüb-nan’ın bağımsız bir ülke olduğunu kabul et-mekte zorlandı.

Her şeyi siyah beyaz gören Lübnanlılariçin, Hariri’nin katilleri de çok net; ülkenin ço-ğunluğunu oluşturan Sünniler için, emri verenSuriye, uygulayan Hizbullah. Fakat Şiiler, ci-nayetten İsrail’i sorumlu tutuyor. Hariri’nin öl-dürülmesinden sonra, ülke başka bir fay hattıüzerinde yeniden bölündü; Suriye yanlısı, ba-şını Hizbullah’ın çektiği Şii ağırlıklı 8 Martgrubu ve Hariri’nin Gelecek Partisi liderliğin-deki Sünni ağırlıklı, Suriye karşıtı 14 Martgrubu. ülkenin kilit sayılabilecek mezhepselgrubu Dürzîler, Hariri öldürülmeden önceHariri’yi desteklerken, öldürülünce bir süre 14Mart grubuyla hareket ettikten sonra şimdi 8Mart grubu içinde. Fakat bu, liderleri VelidCanbolat’ın Suriye karşıtı demeçler vermesineengel değil. Çünkü ülkedeki birçok kişi gibiCanbolat’ın da Suriye ile kan davası var. İç sa-vaşta liderlik yapan babası Kemal Canbolat’ınSuriye tarafından öldürüldüğünü düşündü-ğünü gizlemiyor. Diğer önemli etnik grup Ma-runîler 8 Mart grubu içinde. Oysa liderleri Mi-şel Aun, iç savaş sırasında iflah olmaz bir Su-riye düşmanıydı. Fakat bir zamanlar çoğunlukoldukları ülkede şimdi sayılarının çok azaldı-ğını bilen Marunîler, kendilerini korumak ve

yapılacak pazarlıklarda daha fazla pay almakiçin, ülkenin ikinci büyük grubu Şiilerle birliktehareket etmeyi tercih ediyor.

Diğer yandan, asıl güç çatışması SünnilerleŞiiler arasında yaşanıyor ve Suriye’deki durumAlevi-Sünni çatışmasına dönüştükçe, Lüb-nan’da iki mezhep arasındaki uçurum derin-leşiyor. Suriye rejimi, Lübnan Sünnilerininmuhaliflere silah dâhil her türlü desteği ver-diğini öne sürerken, Suriyeli muhalifler, Hiz-bullah’ın rejim güçlerinin yanında savaştığınıiddia ediyor.

Trablusşam sorunuAslında ülkedeki Sünni-Şii çatışması, Ha-

riri’nin öldürülmesinden sonra kurulan hü-kümetler zamanında başlamıştı. Lübnan iç sa-vaşını bitiren Taif Anlaşması, bütün gruplarasilah bıraktırırken, İsrail işgaline direndiği için‘Mukaveme’ olarak da bilinen Hizbullah’ın si-lahlanmasına izin veriyor. Anlaşmada yaz-mamasına rağmen, yakın tarihe kadar geçerliolan başka bir centilmenlik anlaşması da bo-zuldu. Hizbullah, silahlarını iç siyasette kul-lanmayacaktı. 2007’de o zamanki 14 Mart gru-bunun, hükümetin Hizbullah’tan kurduğuiletişim ağının dağıtılmasını istemesi üzerine,Hizbullah silahlarını iç siyasette kullanmaktançekinmedi. Batı Beyrut’u ele geçirmek için ça-tışmalara girdi ve yaklaşık 300 kişi hayatınıkaybetti. O zaman Sünnilerin bu olaydan çı-kardığı ders; kendi silahlı örgütlerini kurma-ları gerektiği oldu. Ve Sünni ordusu bu dö-nemde ortaya atıldı, tabii Selefi liderler tara-fından.

Lübnan’daki bölünmelere, Suriye’nin ça-tışmaları eklenince, Akdeniz’in bu küçük ül-kesi bir kez daha hem başkalarının savaşlarınahem de kendi iç çatışmalarına sahne olmayaaday hâle geldi. Ancak şu bir gerçek; Lüb-nan’da yaşanalar artık Suriye’deki durumla il-gili değil. Yani, Suriye Devlet Başkanı BeşşarEsed gitse de kalsa da Lübnan’ın haritası de-ğişecek gibi. ülkedeki grupların hazırlıklarıbunu gösteriyor. Lübnan ordusu ise gruplarkarşısında çoğu zaman pasif duruma düşüyor.Savaş uçağı dahi olmayan ordunun (tam birordu sistemi yok) çeşitli mezheplerden oluş-ması da yekpare bir güç oluşturmayı güçleş-tiriyor. Silah gücü anlamında ülkede en güçlü

Lubnan’da‘buyuk içsavaş’ kapıdaOrtadoğu’nun etnik açıdan zengin ulkelerindenLubnan, yıllar önce yaşadığı iç savaşla tekrarkarşı karşıya. Fakat bu kez durum daha ciddi.Lubnan haritasının değişeceğine inananlar var...

Page 23: Zaman Iskandinavya 189

Abdulhamit Bilici

Ortadoğu karnemizdeki alarm zili

23 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANDÜNYA

İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın Arap medyası ile daha hızlıve kaliteli ilişki için Dubai’de kurduğu sözcülük ofisinde gö-revli bir diplomatın randevu talebi şaşırtıcıydı.

Görevi, Arap basını ile iyi ilişkiler geliştirmek ve böylece İn-giltere’nin bölgedeki gelişmelerle ilgili pozisyonunu daha iyiduyurmak olan biri, neden Türkiye’ye gelir ve bir Türk gaze-teci ile görüşmek isterdi?

3 sene önce gerçekleşen bu görüşmede, İngiliz diplomatsorularına başlamadan neden Türkiye’ye geldiğini ve birTürk gazeteci ile görüşmek istediğini sordum. Cevabı etkile-yiciydi: “Bu günlerde Ortadoğu’da hangi siyasetçinin, işada-mının, gazetecinin veya sade insanın kapısını çalsak, bize Tür-kiye’nin parlak yükselişinden sitayişle söz ediyorlar. Bölgedeherkesin gözlerini kamaştıran bu ülkeyi kendi gözlerimle gör-mek, uzun zamandır olumsuz olan imajını nasıl bu kadarolumlu hale getirdiğini anlamak istedim.”

Bölgeye giden herkesin kendi gözüyle gördüğü bir tab-loydu bu. Her ülkede birkaç kanalda Türk dizileri oynuyor;Arap ülkelerinden Türkiye’ye gelen turist sayısı rekor kırıyor;aydınlar, işadamları, sivil toplum örgütleri birbirini keşfediyor;Türkçe kurslarına ilgi artıyor; Arap medyasında sürekli yük-selen Türkiye’den söz ediliyor; Cumhurbaşkanı Gül, Başba-kan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu her gittiği yerde bü-yük sempatiyle karşılanıyor ve Fas’tan İran’a birçok insan Tür-kiye’yi model ülke görüyordu. Hem halklar hem de rejimlernezdinde adeta patlama yapan bu sempati, bütün yerli ve ulus-lararası kamuoyu araştırmalarına da yansıyordu. Bölgenin yıl-dızı, tartışmasız biçimde Türkiye idi.

Bölge içi ve dışı her ülke için bildik ezberleri, kalıplaşmışilişkileri sarsıcı bir etki yapan “Arap Baharı” da başlangıçta Tür-kiye hakkındaki bu olumlu algıyı destekledi. Bu süreçte ortayaçıkan ve geniş kesimlerce desteklenen pek çok lider, Türkiyetecrübesini örnek aldığını dünyaya ilan etti. Türkiye, özellikleTunus ve Mısır’da halktan yana aldığı tavrın çok olumlu kar-şılığını gördü. Libya’da kısa bir bocalama olduysa da hızla yenişartlara ayak uydurulması ve krizin çok uzamaması sayesindesorun büyümeden aşıldı.

Ancak ‘Arap Baharı’nın Suriye ayağı, bu ülkeyle ilişkileri-mizi yerle bir etmekle kalmadı. Ağır sonuçlarıyla Orta-doğu’daki olumlu Türkiye algısına da darbe vurmaya başladı.Son dönemde TESEV’in her yıl tekrarladığı ve bir öncesinegöre pozitif algının hep daha da yükseldiğinin görüldüğü “Or-tadoğu’da Türkiye Algısı” araştırmalarının sonuncusu, grafi-ğin ilk kez inişe geçtiğini gösteriyor.

Ağustos ayında 16 Ortadoğu ülkesinde yapılan araştırmayagöre “Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunaolumlu cevap verenlerin bölge ortalaması 2011’de yüzde 78iken, şimdi yüzde 69’a gerilemiş. Körfez ülkelerindeki yüzde1’lik artış hariç, olumlu algı her ülkede düşüşte. Bir yıl önce-sine göre Türkiye’ye olumlu bakanların oranı, Mısır’da yüzde86’dan 84’e; Lübnan’da yüzde 78’den 63’e; Filistin’de yüzde89’dan 77’ye; Suriye’de yüzde 44’ten 28’e; İran’da yüzde 71’den59’a; Irak’ta yüzde 74’ten 55’e; Tunus’ta yüzde 91’den 80’e ge-rilemiş.

Suriye ve Irak dışında Türkiye’yi dost görenlerin oranınınhâlâ yüksek olması ve Türkiye’nin bölgedeki değişim sürecineen olumlu etki yapan ülke olarak öne çıkması önemli. Ancakaraştırmaya göre Suriye krizinde Türkiye’nin izlediği politikayıdoğru bulanların oranı yüzde 52; yanlış diyenlerin oranı iseyüzde 36. Türkiye’nin Ortadoğu’da gittikçe etkisi artıyor, di-yenlerin oranı yüzde 70’ten 61’e; Ortadoğu için model olabi-leceğini düşünenlerin oranı yüzde 61’den 53’e düşmüş du-rumda.

Zirveye çıkmaktan daha zoru, orada kalmayı sürdürmek.Önümüzdeki tablo, kazanılan olumlu imajı sürdürme açısın-dan tehlikeli bir kırılmanın yaşandığı eşikte olduğumuzu gös-teriyor. Bölgede Türkiye’ye bakışın olumlu hale gelmesi, dizioyuncusundan Taksim veya Antalya’da Arap turistlerle yüzügülen esnafa nasıl herkesin lehine bir durum ise bu bakışın ge-rilemesi de sadece AK Parti iktidarını değil, herkesi ilgilendi-ren bir hadise. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye’de izlediği po-litikadan orada yalnız bırakılmasına; Arap dünyasıyla ara-mızdaki iletişimin kalitesinden beklenti yönetimine pek çokfaktörün etkili olduğu bu sorunun teşhis edilmesi ve gereklitedbirlerin alınması şart. Bir sonraki yazıda bu noktaya eğile-lim.

[email protected]

grup Hizbullah; fakat son dönemde dış ülkelerdenaldıkları yardımlarla Sünniler de ciddi silahlanmayagitti. Aslında büyük iç savaşın en temel habercisi bugelişme.

Suriye’deki gelişmeler de iç savaşı bekleyenLübnan’daki hareketliliği hızlandırıyor. ÖrneğinLübnan ordusu, Suriye’nin sınır noktalarından fiilîanlamda çekilmiş durumda. Ordu karakolları 15 ila30 kilometre arasında Lübnan içine doğru alındı.Bu, Lübnan sınır hattının güvenlik açısından de-ğiştiğini gösteriyor. Suriye ise sınırda bulunan yer-leşim yerlerindeki insanların Lübnan’a göç etme-sini istiyor. Bunun için sürekli top atışlarıyla bölgeyitaciz ediyor. Tacizin en bariz örneği Büyük Nehirhattında yaşanıyor. Burası Lübnan ile Suriye’yi bö-len sınır noktalarından biri. Türkmenler, Hıristiyanve Araplar yaşıyor. Birçok köy boşaltılmış du-rumda. Aslında Suriye’den gelen ateşler sonucunda

insanlar burada ölüyor; ama bu hiçbir zaman ba-sına yansımıyor, dolayısıyla bilinmiyor. Bizim böl-gede bulunduğumuz sırada (2 gün) iki kişinin buşekilde öldürülmesi de basında yer almadı. BekaaVadisi’nde ise sorun daha büyük; çünkü Suriye’nintacizi daha geniş alana yayılıyor.

Trablusşam’da (Tripoli) ise âdeta Lübnan üze-rinde oynanan oyunun provası yapılıyor. Tabanebölgesinde (Sünniler) ve Cebel Muhsin’de oturanAlevilerle Sünniler arasında çıkan iç savaşta ölü sa-yısı 30’u, yaralı sayısı 200’ü geçmiş durumda. Alevitarafındaki kayıplar hakkında ise bir bilgi yok. Ra-mazan Bayramı’nda başlayan ve aralıklarla devameden sokak çatışmaları Sünni Tuğgeneral El Has-san’ın Beyrut’ta öldürülmesiyle yeniden alevlendi.Baas yönetimi Suriye’nin Lübnan’a girdiği dö-nemde Alevilerle iyi kontak kurmuş ve onlaraönemli miktarda silah ve para yardımında bulun-muştu. Silah bakımından donanımlı olan Alevilerküçük bir azınlık olmasına rağmen Trablusşam’daetkili. Bu, Suriye ve Hizbullah’ın buraya yardım et-tiği iddiasını güçlendiriyor. Trablusşam’da meseleyehem mezhepsel açıdan hem de kan davası açısın-dan yaklaşılıyor. Buna Suriye taraftarlığı ve karşıt-lığı da eklenince gerginlik iflah olmaz bir noktayaçıkıyor. Ordu arada kalan en zayıf etken. Sünniler,çatışmalarda ölenlerin fotoğrafını şehrin meydan-larına asarak bir nevi intikam alacaklarını ilan edi-yor. Ve herkes dökülen her damla kanın hesabınısoracağı konusundaki ahdini seslendiriyor. Trab-lusşam’da Sünniler, Şiiler ve diğer gruplar ciddi bi-çimde silah yığınağı yapmış. Kaleşnikoflar, roke-tatarlar bir yana Doçka ve etkili patlayıcıların teminedildiği belirtiliyor. Her ne kadar halk silahları kendigeliriyle aldığını iddia etse de bu kadar silah ciddiyardımlar olmadan sağlanmaz. Özellikle Selefile-rin çatışmalardaki katkısı hayli fazla. Zaten Sünni-leri şu anda Selefi lider yönetiyor. Halkın içinden çı-kan liderler de var ancak onlar daha çok mahalle ça-tışmalarında etkili.

Sünni ordusu yine gündemdeLübnan’da evde ya da iş yerinde silah bulun-

durmak gelenek sayılır. Fakat ağır silahların artmasıve plastik patlayıcıların bulundurulması artık işingeleneği aştığını gösteriyor. Keskin nişancıların or-talıkta dolaşmaya başlaması da büyük iç savaş ha-zırlığının bir başka işareti. Çünkü keskin nişancılıkiyi eğitim ve profesyonellik isteyen bir konu. Ça-tışmalarda bulunanların çoğunun keskin nişancı ol-ması ise sahipsiz olmadıklarının emaresi. Bu güçlüsilahlara sahip Hizbullah’a rakip güçlü bir Sünni or-

dusu oluşturulduğu anlamına geliyor. Sünni ordufikrini ortaya atan Selefi lider Salim El Rıfai bu te-zin olumlu sonuçlanacağını düşünüyor ve olaylarıbasit bir sokak kavgası olarak görmediklerini anla-tıyor: “Biz Suriye’de Esed’e karşı mücadele edenkahramanların yanındayız. Ama Lübnan’daki so-run artık sıradan bir kavga olmaktan çıkmış du-rumda. Bu yüzden Sünniler de Hizbullah gibikendi ordularını kurmak zorunda ve kuracaklar.Çünkü Esed Lübnan’ı hep karıştıracak, Hizbullahhep tehdit olarak kalacak. Şiiler güçlü silahlara sa-hipken Sünnilerin pasif kalması düşünülemez. Budurum bütün Lübnan için geçerli. Hazırlıklarımızıgeleceğe göre yapıyoruz. Hizbullah’ın silahlı tek güçkalması Lübnan için tehlikelidir. Ama biz şunu çokiyi biliyoruz ki Lübnan kendi iç savaşını yaşayacakve kaderini belirleyecek.”

Aslında Salim’in söylediklerini zaten alt kademe

yapıyor. Örneğin silah eğitimi verilen çocuklar ça-tışmalarda yakın mesafede tutuluyor. “Neden?” so-rusunu Ebu Ahmed cevaplıyor: “Biz sünnet olanıyapıyoruz. Bize yeni savaşçılar lazım. Bir sorun varsakendinizi korumak için çocuklarınızı eğitmek zo-rundasınız. Biz onları geleceğe hazırlıyoruz. Her ço-cuk bir savaşçıdır, ancak bunu yaşayarak öğrenir.”Alevilerin temsilcisi Ali İid de gelişmelerden ra-hatsız; fakat onlara göre Suriye politikası yerinde:“Suriye politikası bizim için çok önemli. Esedorada teröristlerle savaşıyor. Biz de Lübnan olarakSuriye’ye çok şey borçluyuz. Savaş olacaksa sonunakadar biz de varız. Hizbullah ile ortak hareket edi-yoruz.”

Lübnanlılar aslında yaklaşan felaketin farkındaama kimse ne yapacağını bilmiyor. Ne siyasetçilerne halk ne de silahlı güçler kendilerini koruyacakdurumda. Aradaki silahlı güçlerin kavgası ve dış ül-kelerin karıştırma yöntemleri Lübnan’ın geleceğinibelirleyecek. Lübnan Türkiye İlişkileri GeliştirmeDerneği Başkanı Walid Sakalaki durumu anlayan-lardan biri. Trablusşam’da yaşasa da Beyrut’a da hâ-kim ve Lübnan’ı çok iyi biliyor. Birçok olayın ve si-yasi gelişmenin birinci tanığı. Sakalaki’ye göreLübnan iç savaşı bu sefer çok farklı olacak: “Trab-lusşam ve Beyrut’ta çatışmalar bir durup bir başlı-yor. Ama bu kalıcı değil. Sanırım bu sefer durumçok farklı. Çünkü herkes ciddi anlamda silahlanı-yor ve Lübnan üzerinde hak iddia ediyor. Bir güçsavaşı yaşanacak. Arada kalanlar olur. Bu nasıl olu-yor bilmiyoruz ve endişeliyiz. ülke çatışmalardandolayı ciddi ekonomik kayıplar yaşıyor, yatırımcıgelmiyor ve insanlar ticaret yapmak istemiyor. Buzaten ülkeyi ayrı bir sıkıntıya sokmuş durumda.Ama biz de geleceğimizi bilmiyoruz. Önce Suri-ye’deki olayla ilgili sanıyorduk ama anladık ki ar-tık orasını pek ilgilendirmiyor ve sorun daha bü-yük.”

Lübnan’da Şiiler artık yekpare hareket etmiyor.Hizbullah’a karşıt duran Şii liderler de var. Ancakbunların silahı yok, sadece diplomatik olarak ha-reket ediyorlar. Açıkça Hizbullah lideri Nasrullah’ıeleştirip politikasının yanlış olduğunu dile getiri-yorlar. Ama sık sık medyada yer aldığı için Hiz-bullah, muhalif Şii lider Hani Fahes’e bir şey ya-pamıyor. Çünkü Fahes’in azımsanmayacak birkitlesi var. Fahes’e göre Hizbullah Lübnan’ı ciddibir savaşın içine çekiyor: “Bizler Esed karşıtıyız. AmaHizbullah asıl ülkesi yerine Esed’i destekleyerekLübnan’ı bölüyor. Bütün Şiiler adına hareket etmesidoğru değil. İç savaşın sebebi Hizbullah ve onundestekçileridir.”

Page 24: Zaman Iskandinavya 189

24KÜLTÜR 7 - 13 KASIM 2012 ZA MAN

ALİ PEKTAŞ

1Süleyman Sırrı Yeşilce, 65 yaşındabir duvar ressamı. Yaptığı resim-

lerle mahallelerin adeta havasını değiş-tiriyor. Metruk halde bekleyen elektriktrafoları onun fırça darbeleriyle birkaçgün içinde eski bir köşk havasını alıyor.Okul duvarlarına çizdiği çizgi film ka-rakterlerine çocuklar bayılıyor. Tuvallerede resim yapıyor ama onun için duvar-ların yeri başka. İstanbul Bahçeliev-ler’de bir elektrik trafosunu boyarkenrastladığımız ressamın ilginç bir hikâyesivar.

Resim yapmaya çocukluktan beriilgi duymuş Yeşilce. Ancak hayat onufarklı bir mesleğe yöneltmiş. Yıllarcamatbaacılık yapmış. Yaklaşık 15 yıl öncede emekli olmuş. Oturup kendi kendineşu soruyu sormuş: “Ömrümün sonunakadar kahve köşelerinde mi vakit geçi-reyim ya da hem sevdiğim ama bir türlüvakit bulamadığım işi mi yapayım?”Öncelikle denizin altındakileri resimlerledenizin üstüne çıkarmak istemiş, Avcı-lar’da açtığı mütevazı atölyesinde. Du-var ressamlığına ise yaklaşık yedi yılönce başlamış. Okul duvarlarından binaduvarlarına yüzlerce resim yapmış. Şim-dilerde Bahçelievler Belediyesi’nin il-çeyi güzelleştirmek için başlattığı trafo-ların boyanma projesinde çalışıyor. Üze-rinde anlamsız birçok yazı yazan, kötügörünümlü elektrik trafoları birkaç güniçinde Osmanlı köşküne dönüşüyoronun fırçasıyla. Bir trafonun boyanmaişinin yaklaşık bir hafta sürdüğünü söy-lüyor Yeşilce. Birçok duvar resmi yap-masına rağmen en çok eski köşk gö-rüntüsünün ilgi gördüğünü anlatıyor.Yaptığı boyanın yağmurdan ve kış şart-larından etkilenmemesi için üstüne ver-nik geçiyor. Bu sayede yaklaşık 7-8 yılkorunduğunu belirtiyor.

Burası ekmek fırını mı?

Süleyman Sırrı Yeşilce, belediyeninbu projelerinin önemli olduğunu düşü-nüyor: “Üzerine resim yaptığımız trafo-lar harabe biçiminde idi. Çoğunda garipgarip yazılar vardı. Son halleri herkesinbeğenisini kazanıyor. Geçtiğimiz ay-larda bir trafoyu arkadaşlarım boya-mıştı. Ortaya o kadar güzel bir görüntü

çıktı ki; hemen yanındaki alanı parkolarak düzenlemeye karar verdiler.”Türkiye’de son birkaç yıldır başlanan buişlerin Avrupa’da yıllardır yapıldığınıhatırlatıyor. Sadece bu yıl Bahçelievler il-çesinde bulunan üç yüz trafonun boya-nacağını dile getiriyor.

Boyadığı mekan bir elektrik trafosuolunca ister istemez merak edip soru-

yoruz ‘Tehlikeli mi?’ diye. Eskiden teh-likeli olduğunu ancak son düzenleme-lerden sonra bu tehlikenin ortadan kalk-tığını söylüyor. Çünkü eskiden elektriktelleri açık olarak trafolara bağlanırkenşimdilerde kabloların yeraltına indiğinive bunun da işini rahat yapmasını sağ-ladığını anlatıyor. Süleyman Sırrı Yeşilceişini yaparken ilginç olaylar da yaşamış:“Geçenlerde bir bayan gelip boyadığımtrafoyu kreş sandı ve ne zaman açılaca-ğını sordu. Bir başkası ekmek fırını sandı,içine girmek istedi. Biri de restore edil-miş bir ev sanıp kiraya verilip verilme-diğini sordu.”

Denizin altını duvarlara yansıtmak istiy-orum

Süleyman Sırrı Yeşilce, İstanbul’dabinaların görüntüsünün çok kötü oldu-ğunu ve insanların kendi oturduğu yer-lerin görünümüne biraz daha dikkatetmesi gerektiğini söylüyor. “Avrupa’daevlere özen gösteriliyor. Ama bizde ge-rek maddi imkansızlıklar gerekse bilin-meme yüzünden binaların dışı ile ilgile-nilmiyor. Oysaki binalar güzel görü-nürse şehrin çehresi değişir. Şehri banaverseler cıvıl cıvıl yaparım.” Onun en bü-yük hayali ise tablolara yaptığı su altı de-senlerini binaların dış cephelerine yan-sıtabilmek. Yani denizin altını denizinüstüne çıkarmak.

Şehri bana verselercıvıl cıvıl yaparımSüleyman Sırrı Yeşilce bir duvar ressamı. Asıl işi matbaacılık olan Yeşilce emekliolduktan sonra kahve köşelerinde oturmak yerine çocukluktan içinde ukdekalan resimleri çizmeye başlamış. Kötü görünümlü elektrik trafoları da onunfırça darbeleriyle köşke dönüşüyor.

Resim yapmayaçocukluktan beri

ilgi duymuş Yeşilce.Ancak hayat onu

farklı bir mesleğeyöneltmiş. Yıllarca

matbaacılıkyapmış. Yaklaşık 15

yıl önce de emekliolmuş. Oturup

kendi kendine şusoruyu sormuş:

“Ömrümün sonunakadar kahve

köşelerinde mivakit geçireyim ya

da hem sevdiğimama bir türlü vakitbulamadığım işi mi

yapayım?”

Page 25: Zaman Iskandinavya 189

Kerim Balcı

AB için yol haritası

Ali Çolak

Mektuplar üstüne bunca mürekkep tü-kettin de, Kastamonu Lahikası’na kalemsürmedin! Emirdağ’ın ve Barla’nın mek-tuplarını yazmadın, dedim kendime.

Belki korkumdan, dokunsam yanardım!Yazmak, kudretimi aştığından belki de...Hitaplar kurşun gibi işliyor. “Aziz, sebatkâr,fedakâr, sıddık kardeşlerim” diye başlayanher mektup, içimde bir yarayı kanatarak,Orta Anadolu şehirlerini dolaşa dolaşa birgurbet çağının kapısında duruyor. Kasta-monu’dan yazıyor Bediüzzaman: “Sizler ilemuhabere edemediğimin sebebi, fevkalâdebir dikkat ve tazyik ve tecrid altında bulun-duğumdur.” Bu tazyik ve tecrid altında,mektuplar birer müjde gibi Isparta’ya, Bar-la’ya, Atabey’e ve başka kasabalara, köylereulaşıyor. “Kardeşlerim, çok ihtiyat ediniz,münafıklar çoktur.” Sonra oralardan mek-tuplar gidiyor, “Sevgili ve muhterem Üsta-dım, efendim…” Nur fabrikaları işliyor, Ri-saleler yazılıp çoğaltılıyor. Okuyanlar yeni birhayata geçiyor; Anadolu’da bir kardeşlikhalkası genişliyor.

Risale-i Nur hareketi, bir de mektuplarüzerinden değerlendirilemez mi? Bediüzza-man’ın talebeleri üzerine nasıl titrediğini, on-ları nasıl yüreklendirip şefkatle kucakladığınıgösteriyor bu mektuplar. Şüphesiz, dünyaüzerinde örneği bulunmayan bir kardeşlikhareketinin, manevi şirketin belgeleri olarak,mektupların hem dili hem de içeriği pek çokşey söylüyor. Bediüzzaman, “Benim bu dün-yada medar-ı tesellim ve sürurum sizlersi-niz.” diyor talebelerine. Her cümlesine “Kar-deşlerim…” diye başlıyor. Katı pozitiviz-min kuruttuğu Anadolu’yu yeşertecek ‘kar-deşlik’ hareketini böylece, kendi elleriyle te-sis ediyor.

Mümtaz’er Türköne, köşesinde Risale-iNur Hareketi ile Seyyid Kutup’u karşılaştı-ran faydalı bir tartışmanın kapısını açtı. “Bu-günün Türkiye’sini şekillendiren aslî güçBediüzzaman’dır.” dedi ilk yazısında. Sonra‘baraj’ metaforuyla açıkladı bu gücü: “Yap-tığı iş, ortalığı yıkıp dağıtacak güçteki sel su-larını, önüne set çekip bir barajda toplamak,sonra inşa ettiği santral ile, bütün Türkiye’yiaydınlatacak bir elektrik enerjisine dönüş-türmektir. Bu başarının formülü ise müsbetharekettir. Müsbet hareketin vazgeçilmez

şartı siyasetten uzak durmaktır.” Türköne,ikinci yazısında Bediüzzaman’ın zulüm vemusibetler karşısındaki tavrının ‘sabırdanibaret’ olduğunu yazdı. Buna ‘aktif sabır’ dadiyebiliriz. Günahlar karşısında, hizmette,ibadetlerde, zamanın çıldırtıcılığı karşısındasabır… Bu sabrı besleyen, elbette o sarsılmazinanç ve kardeşlik ruhuydu.

Ölüm korkusunu bile yenen bir kardeş-likten söz ediyor Bediüzzaman. Bunca yıldırİhlas Risalesi’nin Haşiye’sindeki o cevherinasıl bulamamışım! Fark ettiğim günden beriherkese yazıp okumaktayım. “Evet, ihlassırrıyla samimi dayanışma ve birlik, sayısızfaydaya vesile olduğu gibi, korkulara, hattaölüme karşı en mühim siper ve dayanaknoktasıdır. Çünkü ölüm bir ruhu alır. Hakikikardeşlik sırrıyla Allah’ın rızası yolunda, ah-rete ait işlerde bir müminin kardeşleri sayı-sınca ruhu bulunduğundan, biri ölse, ‘Diğerruhlarım sağlam kalsın, çünkü onlar bana hervakit sevap kazandırarak hayatımı manendevam ettirdiklerinden ben aslında ölmü-yorum.’ der, ölümü gülerek karşılar. ‘O ruh-lar vasıtasıyla sevap kazanmaya devam ede-rek yaşıyorum, yalnızca günahlarım bakı-mından ölüyorum.’ der, kabre rahatça girer.”Kederlere, yalnızlıklara, korkulara birebirBediüzzaman’ın sözleri. Bildiğimizin öte-sinde bir kardeşlikten haber veriyor. Risale-i Nur Hareketi’nin sırrı biraz da bu büyükkardeşlik bağında aranmalı.

Nihilizm ve hazcılık dünyayı kasıp ka-vururken, Bediüzzaman’ın Anadolu’da tesisettiği Allah’a ve ahirete dönük kardeşlikyolu, bana öteden beri Yunus Emre’nin çağ-rısını hatırlatır. Moğolların ölüm korkusu es-tirdiği; inançların, umutların kırıldığı onüçüncü yüzyıl Anadolu’sunda Yunus’un birşafak vakti gibi doğuşunu… Yunus şiirleri ileRisale-i Nurların anlam dünyası arasında neçok bağ kurulabilir, hiç düşündünüz mü?İkisi de yeni bir çağın kurucu metinleri, ikiside sevgiyle ve kardeşlik diliyle konuşuyor.İkisi de umut vaat ediyor… Ve ölüm korku-sunu silip atarak insanları büyük Allah’a ça-ğırıyor. Gurbet yıllarında, Anadolu kasaba-larında Risale yazıp elden ele dolaştırarakokuyan o meçhul adamların her biri küçükbir Yunus Emre değil miydi?

[email protected]

İşte öyle bir kardeşlik

25 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANYORUM

Türkiye'de laik kesimin siyasi bağlamdayaşadığı yenilmişlik hissiyatı, günlük ha-yatta sosyolojik sızmalar ve melezleşmelerle

somutlaştığı ölçüde fark edi-lemeden derinleşen birtravma yaratıyor.

Laik kesim dindarlarınrejim tarafından korunmuşfarz edilen alanlara girişiniçaresizce izlemekle kalmıyor,kendi dünyasında yeni bir

dindarlaşma eğilimine ve özellikle genç ku-şak orta sınıflarda laik ve dindar dünyalarıbuluşturan ortak yaşam pratiklerine tanıkoluyor. Toplumun yüzde seksene yakını ba-şörtüsünün yargı alanında bile kullanılma-sına onay verirken, yeni nesiller kimliklerarası farklılaşmaları anlamsız kılabilen bir kü-resel atmosferde kendi söylemlerini üreti-yorlar. Orta sınıfların yeme içme âdetlerin-den mobilya kullanımına ve tatil yapmaalışkanlıklarına kadar pek çok özelliği artık‘laik' veya ‘dindar' yaftasının ötesine geçiyorve birbirine benziyor.

Basitçe söylersek Türkiye normalleşiyor.

Aynı olgulara İslami kesimden baktığımızdacemaatsal sınırların giderek eridiğini görü-yoruz. Laik kesimde manevi ve uhrevi olanailgi artarken, buna paralel olarak dindarlararasında da hızla olgunlaşan bir sekülerleşmedinamiği mevcut. İslami kesimin içinde birazınlık bu ‘açılıma' şüpheyle baksa da, din-darların onyıllar boyunca modernliğe uyumsağlama gayretini içselleştirmiş olması, sözkonusu yeni durumu da onların dünya-sında sıradanlaştırıyor. AKP'nin iktidarda ol-ması ise dindarların özgüvenini pekiştirerekbu ‘yeni dünyayı' kucaklamalarına nedenoluyor.

Buna karşılık laik kesimin Atatürkçükimliğe sarılan çoğunluğu bu durumu birtehdit, bir tür ‘işgal' olarak algılıyor. Dindar-ların kamusal alana hakimiyetini hatırlatanher idari karar veya değişikliği kendi hayat-larından ‘çalınmış' parçalar olarak görüyor,varlık nedenlerine ‘tecavüz' edildiğini düşü-nüyorlar. Öte yandan bu tür algı ve duygu-lar Atatürkçü kimliğin toparlayıcı bir nitelikkazanmasına neden olmuş gözüküyor. Ata-türkçülük modernist değişimciliği temsil et-mekten çıkarak, ‘yeniden' bir varoluş veonur mücadelesinin etiketi haline geliyor.Dolayısıyla sosyolojik bağlamda yeni bir çe-kim merkeziyle karşı karşıyayız. Ne var ki söz

konusu kimliğin kültürel bir nüvesi bulun-muyor. Bu nedenle söz konusu kimliği bir‘kurtuluşçu' ideolojinin çerçevesine oturt-manız, diğer deyişle ideolojik kılmanız ge-rekiyor. Bu ise hem bir düşmana muhtaçhem de gelecek tahayyülü olan bir söyleme...Düşman zaten önünüzde durmakta: AKP.Söylemin şu an için tek talibi ise ulusalcılık...

Atatürkçülük laik cemaati yeniden to-parlamayı becerebilecek asgari muğlaklığasahip bir kimlik olarak şekillenirken, ulusal-cılık da bu kimliğin içini doldurmaktan zi-yade o kimliği ‘düşmana' karşı tahkim et-menin ve çatışma atmosferini daim kılmanınpeşinde. Laik kesimin ‘büyük' sosyolojisi buminvalde sürüklenirken CHP de süreklisavruluyor ve her savrulmada ‘yenilikçi' ka-nat ulusalcı tutarlılık karşısında aciz kalıyor.Bu içe kapanma dinamiğinin bir normal-leşme ortamında yaşandığının altını bir kezdaha çizmekte yarar var. Normalleşme İslamikesimde özgüveni pekiştirirken, laik kesiminözgüvenini daha da zayıflatıyor. Bu durumlaik kesimde de bir özgüven hareketinin nedenli cazip olabileceğini söylüyor ve nitekimulusalcılık tam da bu. Örneğin Sözcü Gaze-tesi'nin son dönemde niçin bir tiraj sıçramasıyaptığını merak edenler, bu gazetenin öz-güvenli ve korkusuz dili ile Hürriyet'in te-

dirgin duruşunu mukayese edebilirler. Tablo böyleyken kendilerini ulusalcı say-

mayan, hatta bunu hakaret telakki edensol/liberal aydınların tavrı epeyce ilginç gö-züküyor. AKP düşmanı sayılmasalar da hü-kümetin başarısızlığından ‘sevinme' hallerinigizleyememeleri, muhalefeti sadece evren-sel normlara referanslar üzerinden yapma-ları ve Türkiye'deki siyasi bağlamı es geçmeeğilimleri, onları iktidara seslenen ama onaulaşamayan bir ses olmaya mahkum ediyor.Bu durumda o sesin siyaseten nasıl bir işlevgördüğü sorusundan kaçamayız... Ve görü-nen o ki –AKP'nin de itelemesiyle– sol/libe-ral eleştiri bugün genel laik cemaat açısındanAKP'nin ‘düşmanlığını' kanıtlayan, ona ör-nek sunan bir payanda durumunda.

Türkiye tarihsel olarak sıkışan bir top-lumsal enerjinin, yeterli iç olgunluğa erişe-meden kamusal alana dirayet etmesine ta-nık oluyor. Hepimiz bir ‘büyük dalganın'içinde yüzüyoruz ve ‘siyasetimiz' de onunakışı içinde anlam kazanıyor. Bu bağlamdabakıldığında sol/liberal aydınların tutumu,meyvelerini ulusalcılığın toplayacağı birgençlik heyecanı kıvamından pek uzaklaşa-mıyor gibi görünüyor.

[email protected]

Ulusalcılık niçin işlevsel?ETYEN MAHÇUPYAN

Başbakan Erdoğan’ın Almanya ziyaretisırasında söylediği sözler, Türkiye’nin ABüyeliğiyle alakalı yeni bir yol haritası çizmişolduğunu ortaya koyuyor.

Buna göre hükümet, Türkiye’nin sabrı-nın 2023 yılında tükeneceğine karar vermişdurumda. Dahası Ankara tam üyelik duru-munda dahi İngiltere’nin yaptığı gibi AvroBölgesi’nin dışında kalma kararını almışgörünüyor. Son bir karar da Türkiye’nin tamüyeliğinin gerçekleşememesi durumundadahi Türklerin AB siyasetine ağırlıklarınıkoyması için çifte vatandaşlığın ve Başba-kan’ın ifadesiyle “Goethe okuyabilecek ka-dar iyi Almanca öğrenmenin” teşvik edil-mesi yönünde alınmış.

Doğrusunu söylemek la-zım: Eksikliklerine rağmen busöylem Türkiye’nin son beşyıldır AB yolculuğu konu-sunda dile getirdiği en tutarlıyol haritasıdır. Daha önce ger-çekçi olmayan 2016 hedefin-den bahsedilmiş, aksiyonerbir tavır takınıp hedef tarihvermek yerine AB ülkelerinindışlayıcı tavırları eleştirilerekreaksiyoner bir tutum takı-nılmış, “bir gün gelecek, siz bi-zim kapımızda ağlayacaksı-nız” türünden milli gururu tatmine yönelikretorikler benimsenmiş, dahası AB’den so-rumlu bakanımız Türkiye için önemli olanınüyelik değil, üyelik süreci olduğunu dahi id-dia etmişti. Bu tutarsız söylemlerin yanındaBaşbakan’ın ifade etmiş olduğu kararlı venispeten daha tutarlı yol haritası bin defayeğdir. Türkiye, AB hedefinden vazgeçme-diğini en yetkili ağızdan bir defa daha teyitetmiş; ancak sabrının da bir sınırının oldu-ğunu ifade etmiş oldu. Dahası Türkiye’siz birAB’nin yine de Türk’süz bir AB olmayaca-ğının da altını çizdi.

Buraya kadar her şey güzel.Ne var ki yol haritasının eksik kalan ta-

rafları da var. “Ya tam üyelik olur ya da AB,Türkiye’yi kaybeder. Türkiye ise hiçbir şeykaybetmez,” tutumu, yol haritasının birumdesi olarak varlığını korudu. Türkiye’ninAB’yi Ortadoğu siyasetinde aktif bir aktöre

dönüştüreceği yönündeki gerçekliği tartışı-lır söylem de Suriye ve PKK konularında iş-birliği kisvesi içinde yenilenmiş oldu. Türki-ye’nin başta Almanya olmak üzere çoğu ABülkesiyle yaptığı ticaretin geçen yıla göreazalma eğiliminde olduğu üstünkörü geçiş-tirildi.

Yapılması gereken, serbest dolaşım hak-kının müzakere sürecinin sonunda değil ba-şında kazanılması gereken bir hak olduğu-nun altının çizilmesi ve Avro Bölgesi konu-sundaki isteksizliğimize karşın Şengen Böl-gesi konusundaki istekliliğimizin de ifadeedilmesiydi. Türkiye’nin üyelik olsun veyaolmasın Avrupa’nın bir parçası olduğunun

altının çizilmesi dahadoğru olurdu. Dahaönemlisi, enerji güvenliğigibi konularda Türkiyeile Avrupa’nın aynı (bat-mak üzere olan) gemideolduğu vurgulanmalıydı.Türkiye’nin Güney Kıb-rıs’ın AB üyeliğindenduyduğu rahatsızlığı dilegetirmesi hakkıdır. AmaYunanistan’a bu ülke-deki ekonomik krizdendolayı reva görülen mua-melenin AB kurumlarına

olan güveni sarsıcı etkisi olduğu da ifade edil-meliydi.

Belki bunlar da yol haritasının bir par-çasıdır ama telaffuz edilmemiştir. Orasını bi-lemeyiz. Görülen o ki, şartlar Türkiye’yi birmüddettir kopmuş olduğu AK Parti dış po-litikasına geri itiyor. Bakarsınız önümüzdekidönemde hükümet AB üyelik müzakerele-rinin aslında bir pazarlık değil, bir koşullarıyerine getirme süreci olduğunu da hatırla-mış ve reformlara yeniden sarılmış. O zamangeldiğinde unutulmaması gereken bir şeyvar: Avrupa bizi kendi kendine istemez. İs-tetmenin yolunu bulacak olan da bizleriz.Bunun yolu da Almanya’daki Türklere Go-ethe okutmaktan çok, Almanlara Orhan Pa-muk, Ahmet Turan Alkan, Elif Şafak, Ali Ço-lak, Mustafa Kutlu ve diğer Türk yazarlarınıokutmaktan geçer.

[email protected]

Belki bunlar da yol haritasının birparçasıdır ama telaffuz

edilmemiştir. Orasını bilemeyiz.Görülen o ki, şartlar Türkiye’yi bir

müddettir kopmuş olduğu AK Partidış politikasına geri itiyor.

Page 26: Zaman Iskandinavya 189

26 7 - 13 KASiM 2012 ZA MAN

KRAL VE SOYTARIDAĞISTAN ÇETİNKAYA

YORUM

AtillA YAYlA

1İskandinav ülkeleri, özellikle İsveç,on yıllarca, dünyanın birçok ye-

rinde, ideal bir ‘’sosyal devlet’’ modeliolarak görüldü ve övüldü. Bütün sosyaldemokratlar, İsveç’i yapmak istediklerişeyin prototipi olarak sundu. Hatırladı-ğım kadarıyla, merhum Bülent Ecevit deböyle yapardı. Bu yaklaşım, günümüzdede, eskisi kadar olmasa bile, bazen boygösteriyor. Meselâ, ‘’sosyal demokrat li-beral’’ olduğunu söyleyen değerli arka-daşım, Zaman gazetesi yazarı ŞahinAlpay, yeri düştükçe İsveç tipi bir sistemistediğini yazar ve söyler. Yaygın bi-çimde beğenilmesine ve örnek alınıpgösterilmesine rağmen İsveç’le ilgili an-latımlar genellikle yüzeyseldir, derinle-mesine tahlillere ve geniş bilgiye da-yanmaz. Bunlarda temenniler ve dilek-ler olguların ve bilimsel bilginin yerinekonur. Geçen ay, İsveç hakkında ilginçbir rapor yayımlandı. Nina Sanandaji ta-rafından hazırlanan ve Londra’da yer-leşik Institute of Economic Affairs(iea.org) tarafından açıklanan bu raporİsveç hakkında ilginç ve aydınlatıcı bil-giler veriyor. Bunlara göz atarsak İs-veç’teki durumu daha iyi anlayabiliriz. “İsveç modeli” çok defa kapitalizm vesosyalizm arasında yer alan, kendi ba-şına, müstakil bir yol olarak sunulur. Bubakışa göre, toplumlar kapitalizmin vesosyalizmin dışında bir üçüncü sistemtercihi yaparak zenginleşebilir ve adâletigerçekleştirebilir. Devletin başat aktörolduğu bu modelde, devlet hem hızlıekonomik büyümeyi sağlar hem de bü-tün vatandaşların temel ihtiyaçlarınıkarşılayarak fakirlikle ve vergilemeye da-yalı yeniden dağıtımla, eşitsizlikle mü-cadele edebilir. İsveç bunu yapabildiğinegöre, başka ülkelerin de yapması müm-kündür. Bu çerçevede, İsveç tecrübe-sinden alınacak çok ders vardır.

Bahsettiğim rapor bu görüşleriönemli ölçüde çürütüyor. Meraklılararaporun tümünü okumalarını tavsiyeedip, ana noktaları özetlemekle yetine-ceğim. Raporun işaret ettiği en önemligerçek, bir üçüncü yolun veya “sosyaldevlet” (yahut “refah devleti”) diye ka-pitalizme ve sosyalizme alternatif çıka-bilecek bir modelin olmadığı. İsveç sos-yal demokrasiyle, iri-büyük devlet ve ge-niş refah harcamalarıyla zengin olmadı.Tam da tersine, geç on dokuzuncu veerken yirminci yüzyılda piyasacı eko-nomi politikalarını benimseyerek gelişti.

Mülkiyet hakları, serbest piyasalar veçok sayıda iyi eğitimli müteşebbis vemühendisin tesiriyle İsveç’te ülkenindaha önceki tarihinde örneği görülme-miş çapta bir ekonomik büyümeyi ger-çekleştirmeye elverişli bir ortam doğdu.Ekonomik liberalizasyondan sonrakiyüzyıl içinde ülke büyük bir ekonomikgelişme yaşadı. IKEA, Volvo, Tetra Pak,Ericsson ve Alfa Laval gibi meşhur İsveçfirmaları bu dönemde kuruldu ve mü-teşebbise dostça bakan ekonomik re-formlardan ve düşük vergilerden yarar-landı. Başlangıçta sosyal demokratlar dabu politikalara sadık kaldı. 1870-1936arasında İsveç sanayileşmiş dünyadaen yüksek büyüme oranına sahipti.1936- 2008 arasında ise 28 sanayileşmişülke arasında ancak 18. sıradaydı.

İsveç’in ekonomik büyümesine top-lumsal kültür de yardımcı oldu. İnsan-ların birbirine yüksek güven duyması,sosyal sürtüşmeleri azaltan nispetenhomojen bir nüfus, işe sadakati ve sıkıçalışmayı teşvik eden kuvvetli bir iş ah-lâkı bu kültürün başlıca unsurlarıydı. Bufaktörler göçmen olan İsveçlilerin de bu-lundukları yerlerde başarılı olmasınakatkı sağladı. On dokuzuncu asırdaABD’ye göç eden İsveçliler de, ABD’nindaha az yoğun refah devletine rağmen,daha az işsizlik oranına ve, ilginçtir, İs-veç’teki akrabalarından yüzde 50 dahayüksek gelire sahiptir.

Kısaca, İsveç geniş refah devletinikurmadan önce, piyasa ekonomisi veuygun kültürel vasıflar sayesinde zen-ginleşmişti. 1950’de İsveç vergi varidatıGSYİH’nın yalnızca yüzde 21’iydi. İridevlete ve yüksel vergilere geçiş, sonrakiotuz yıl içinde vuku buldu ve vergiler heryıl GDP’nin yüzde 1’i oranında arttı.Devletin hızlı büyümesi, özellikle1960’lar ve 1970’lerde İsveç’in nispîekonomik performansında bir düşmeyeyol açtı. 1975’te İsveç kişi başınaGSYİH’da 4. en zengin sanayileşmiş ül-keydi. 1993’te 14.’lüğe düştü. İrileşendevlet, teşebbüs üzerinde yıkıcı bir etkiyaptı. 1970’ten sonra yeni firma kur-malar çok azaldı. İlginç bir bilgi, İsveç’te2004’te en yüksek gelire sahip 100 fir-manın yalnızca ikisi 1970’ten sonra ku-ruldu, 1913’ten önce kurulanların sayısıise 21’di. İsveç’te yüksek seviyede eşit-lik eğilimleri, yaygın bir refah devletininkurulmasından önce de mevcuttu. Yanieşitlik, refah devletinin sonucu değildi.Buna karşılık, refah devleti çeşitli sosyalproblemlere yol açtı. Belki de en önem-lisi, belli gruplar arasında doğan, devleteyüksek seviyede bağımlılıktı.

Erken 1990’lardaki ekonomik kriz verefah ödemelerinin ülkenin ekonomikgücü tarafından karşılanamayacak se-viyelere çıkması İsveç’i, sosyal devletiküçültmeye zorladı. İsveç hükümetleribu doğrultuda adım atmak mecburiye-

tinde kaldı veeğitim, sağlıkbakımı, emek-lilik gibi alan-larda piyasa re-formları yaptı.Bu sayede İs-veç’te, uluslar-arası indeksle-rin gösterdiğiüzere, ekono-mik özgürlükarttı. Aynı dö-nemde ekono-mik özgürlükABD ve İngil-tere’de geriledi.Bugün İsveçsanay i s in inyüzde 95’indenfazlası özel el-lerdedir. Tartış-ması en çokABD’de yapı-lan “eğitimçeki” (voucher)

sistemini dünyada en yaygın biçimdeuygulayan ülke İsveç’tir. Yanına başka-ları da eklenebilecek İsveç tecrübesindençıkarılacak dersler bellidir. Müstakil birsistem olarak ‘’sosyal devlet’’ veya ‘’re-fah devleti’’ adı verilebilecek bir yolyoktur. Sosyal devlet piyasanın yarattığızenginliğin uygulanma imkânı verdiğibir devlet-hükümet politikasıdır. Tabiricaizse, tavuk piyasa ekonomisiyse, yu-murta sosyal devlettir. Piyasa ekonomisisıhhatte olduğu ve yüksek ekonomikbüyüme gerçekleştiği sürece hükümet-ler yaratılan zenginliğin bir bölümüne elkoyup onu ekonomi dışı değer ve amaç-larla dağıtabilir. Ancak, eşitlik ve sos-yallik adına piyasa ekonomisi budanırsa,toplumun zenginlik üretme potansi-yeli ve dolayısıyla devletin dağıtabileceğizenginlik miktarı kaçınılmaz olarak aza-lır. Buna bir de çalışan-emekli dengesi-nin bozulması ve refah ödemelerininabartılması eklenirse, sistem altındankalkamayacağı bir yükle karşılaşır veeninde sonunda sosyal devletin veya re-fah devletinin küçültülmesi gerekir.Şimdi bütün dünyada vuku bulmaktaolan bu olay bazılarının sandığı gibi nebir emperyalist sermaye merkezinindayatmasıdır ne de politikacıların yap-mayı sevdiği, yapmak için can attığı birşeydir. Sadece, şartların değişmesininortaya çıkardığı bir mecburiyettir.

24YORUM 2 KASIM 2012 CUMA ZAMAN

[email protected]

-

-

Atilla Yayla

VE

4Y

MURY

M

42 Y

MRY

M

UC2102MISAK2

AMU N AMAZ

-

-

----

-

---

--

-

--

-

---

-

---

--

EVVE

E

--

----

--

--

-

--

-

--

-

----

---

-

---

--

---

-

---

-

-

-

-

-

--

-

-

-

-alli

-

---

ala

---

----

-

---

-

-

--

--

-

-

--

---

----

--

---

-

[email protected]

SWENFLUG

--

--

2

ARDIÇUK KARF

NEMÜÇNURAH

12271:ISAMUC2102MISAK2

[email protected]

rt.m

NEMÜÇNURAH

URAK KÜRÜNM. B

el: 444 8 555T

TSUM

LANÜAFAT

RENÜGASUMKAMKAÇASUM

REKLÜHARMEIRASTAUF

İsveç ve sosyal devlet

İsveç’inekonomik

büyümesinetoplumsal kültür de

yardımcı oldu.İnsanların birbirine

yüksek güvenduyması, sosyal

sürtüşmeleriazaltan nispeten

homojen bir nüfus,işe sadakati ve sıkı

çalışmayı teşvikeden kuvvetli bir işahlâkı bu kültürün

başlıcaunsurlarıydı. Bu

faktörler göçmenolan İsveçlilerin de

bulunduklarıyerlerde başarılı

olmasına katkısağladı.

Page 27: Zaman Iskandinavya 189

Ekrem Dumanlı

7 - 13 KASIM 2012 ZA MANYORUM27

Zaman, Türkiye'nin her köşesinde en çok satan, ençok okunan gazetesi. Bunu bir tiraj övüncü ya da imaj se-vinci olarak söylemiyoruz.

Bir gazetenin ülkenin dört bir tarafında hüsn-ü kabulgörmesinin bambaşka manası bulunmakta. Nasıl ki siyasianaliz yapanlar bir parti için “Türkiye'nin partisi” olmayışart koşuyor ve bunu önemsiyor; aynı tespit basın için degeçerlidir. “Ankara'nın ötesine geçemeyen” partilerin yada “Ankara'dan beriye gelemeyen” partilerin dar bir alanasıkıştığına dair yapılan eleştirileri yabana atmak mümkündeğil. “Sahil bölgesine hapsolmuş” partiler için yapılaneleştiriler kadar “göç alan şehirler”de taban bulan parti-leri bekleyen tehlike uyarıları da önemlidir.

Gazeteler için de öyle; Türkiye'nin gazetesi olmakistiyorsanız, sesinizin bu ülkenin her köşesinde“kardeşlik çağrısı” yapacak kadar gür çıkması ge-rekiyor. Büyük şehirlerde olduğu kadar küçük ka-sabalarda da sadânız yankılanacak. Büyük şeh-rin göbeğinde okurunuz olduğu kadar “va-roşlar”da da sizi ciddiyetle takip edenler bu-lunacak.

Zaman, böyle bir gazete. Sosyal kat-manların her kesitinde seveni, sayanı, oku-yanı bulunmakta. Çünkü bu gazete halkıntamamını eşit görüyor ve herkese aynı me-safede durarak evrensel bir çağrıda bulu-nuyor. “Herkesin konumuna saygı” pren-sibi doğrultusunda din, dil, mezhep, etnikköken ayrımı yapmaksızın herkesi temelinsan hak ve özgürlüklerine davet ediyor.Kalbimizin en derin yerlerinden derledi-ğimiz ve ülke sevdasının gölgesinde bü-yüttüğümüz kardeşlik feryadı, kimi zamanönyargıların oluşturduğu bariyerlere çar-pıyor. Bilmeden, tanımadan, okumadan,araştırmadan kestirip atanlar oluyor ba-zen. “Keşke okusalardı, keşke dinlese-lerdi; keşke anlama gayreti içinde olsa-lardı” deyip yola devam etmek, daha çokinsanın Zaman okuması için çırpınıpdurmak gerekiyor.

Neyse ki bu ülkenin büyük çoğun-luğu hâlâ aklı selimden, fikri selimden,kalbi selimden, zevki selimden yana.Onlar Zaman'ı sağduyunun sesiolarak görüyor; onu Türkiye'ninortak akıl ve şaşmaz vicdanmerkezlerinden biri olarakkabul ediyor. O yüzdenher yaştan, her sosyalstatüden, her etnikgruptan vs. insan bugazetedeki sağ-duyu çağrısını dik-kate alıyor. Bu ne-denle, bu mütevazıgazete bir milyonuaşan tirajlara doğrumesafe kat ediyor.Madem ma'şeri vic-dan bu gazeteyi bukadar benimsemiştir,o halde sosyal ça-tışma senaryolarınınen şiddetli planlaramahpus edildiği bu-günlerde, bu gazeteyeönemli bir vazife düş-mektedir: Herkesi dü-şünmeye, okumaya,empati yapmaya davetetmek.

Hoşgörü kültürününbayraktarlığını yapan bugazetenin (ve bunun gibigazetelerin) sosyal kay-naşmayı demokratik ilke-leri merkeze alarak talepetmesi hayatî bir önem arz

ediyor. Böyle zor zamanlarda daha çok insana ulaşmakiçin abone kampanyası düzenleyen gazetemizin derdi, ti-raj üzerinden gurur ya da kibre takılıp kalmak değildir asla!Arzu ediliyor ki bu millet kendine kurulan her türlü sinsituzağı bertaraf ederek yeni bir kardeşlik atmosferine ula-şabilsin. Bu tertemiz dua ve iyi niyet için Zaman'ın dahaçok eve, işyerine; bir başka deyişle, daha çok gönüle, zihnegirmesi şart!

Edirne'den Kars'a kadar el ele tutuşmayı; sonra o ke-netlenmiş görüntüyle yeryüzüne kardeşlik şarkısı söyle-meyi arzu ediyoruz. Lütfen bu kervana katılın ve ulaşıl-madık ücra bir köşe bırakmayalım. Bu bir çığlıktır; kar-deşlik çığlığı. Bu samimi feryat ne kadar çok gönülde yankı

bulursa bu milletin diriliş türküsü o kadarbüyük bir koroya dönüşecektir. Allah yo-

lumuza rahmet, bereket ve inayet bah-şetsin…

Yeni dönemde internette

Neler olacak?

Bugünden itibaren, yenilenen web sitemizin beta (de-neme) yayını başlıyor. Birçok yenilik okurlarımızla bulu-şacak. Mesela gelişen sıcak gündemlerin “Analiz”lerini er-tesi günü beklemeden yazarlarımızdan görüntülü olarakizleyebileceksiniz. Ayrıca yazarlarımız, kaleme aldıklarıköşe yazılarında hangi konuları işlediklerini ve niçinyazdıklarını “Neden Yazdım?” köşesinde sizlerle payla-şacak. Gazetemizin özel haberlerinin hikâyelerini isemuhabirlerimiz “Haber Arkası”nda anlatacak. Gaze-tede video içeriğini daha da zenginleştirme gayretinde-yiz. Zaman WebTV'den canlı haber bültenlerini ve olayyerinden sıcak gelişmeleri seyretme imkânı olacak. İn-ternet sitemizdeki Gündem, Ekonomi, Spor, Dünya,Aile&Sağlık, Kültür&Sanat gibi bölümler, ana sayfa gibibol içerik barındıracak. “Şehir Haberleri” bölümümüzdenbulunduğunuz ilin haberine rahatlıkla ulaşabileceksiniz.Böylece okurlar, ilgi alanlarına göre zengin bir içerikle kar-şılaşacak ve zaman.com.tr'de daha fazla vakit geçirecek.

“Bir Haberim Var” uygulaması ile haber ya-pılmasını istediğiniz konuları Haber Mer-

kezi'mize iletebileceksiniz. Artıksizler de “vatandaş muha-

bir”ola-rakga-ze-te-ni-zin

içeriğine katkıda bulabilirsiniz. Ayrıca iPhone ve An-droid uygulamalarımız çok daha zengin içeriğe ve ko-lay kullanıma sahip hale getirildi. Bunun dışında gün-lük olarak isteyen okurlarımıza e-bülten'ler gönde-receğiz.

Sosyal medyada daha aktif bir Zaman görecek-siniz. Haberlerin yanı sıra Zaman'dan haberleri de siz-lerle paylaşacağız. Bazı haberler için sosyal medyadakullanılmak üzere gazetemizde ‘etiketler' paylaşaca-ğız. Böylece okurlarımızla birlikte önemli konularıngündemde kalmasını sağlayacağız.

Özal’ı zehirlemişlerse...Vefat ettiği günden bu yana Turgut Özal üzerine

yürütülen tartışma bitmedi. Bitecek gibi de değil. Öldümü, öldürüldü mü? Öldürüldüyse kim, niçin böyle birkalleşliği yaptı bu millete? Sanırım savcılık makamımecbur kalmasa Özal’ın kabri hiç açılmayacaktı.Mezarı açılırken saç tellerinden birtakım sonuçlar eldeedilebileceği düşünülüyordu. Aslında uzmanlar ara-dan çok zaman geçtiği için çok da umutlu değildi.Feth-i kabir yapılınca çok net bir gerçekle karşı kar-şıya gelindi. Merhum’un vücudu özel bir ihtimamlaadeta korunmuştu. Pozitivist kem kümler durumuizah etmekten çok uzak. Resmen daha yeni gömül-müş gibi bir ceset vardı karşımızda. O bedenden nu-muneler aldı uzmanlar. “Saç telinde zehir kalmaya-bilir” fikrini savunup umutsuz konuşan bilirkişiler bileartık durumun değiştiğinin farkındaydı.

Nitekim Bugün Gazetesi, Adli Tıp’ın ön raporunuifşa etti. Rapora göre Merhum’a zehir zerk edilmişti.Adli Tıp yetkilileri, bahsedilen zehri kabul etmiyor;ama başka zehir bulgularına eriştiklerini de inkâr et-miyor. Tüyler ürpertici bir durum. Bu ülkenin cum-hurbaşkanını zehirleme cüretini gösteren güçlerin sa-bıka kaydını açmakta fayda var sanırım. En azından1993 senesinde peşi peşine yaşanan karanlık cina-yetlerin hangi pervasız merkezden yönetildiğini tes-pit etmek şart oldu.

Zamanın çığlığı

Page 28: Zaman Iskandinavya 189

k u r s u @ z a m a n . c o m . t r

BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, hâdiseleritahlil ederken hedefte hususî bir şahıs ol-maz.

Fakat şu ayetler her insan için ya dabelli tipler için, hemen her zaman söz ko-nusu olabilecek davranış, inanış ve al-danış biçimlerini sergiler: “İnsan bir sı-kıntıya maruz kalınca gerek yan ya-tarken, gerek otururken veya ayaktaiken, Bize yalvarıp yakarır. Ancak Bizonun sıkıntısını giderince de, sankiuğradığı dertten dolayı Bize yalvarankendisi değilmiş gibi çeker kendi yo-luna gider. İşte (hayat sermayeleriniboşuna harcayıp) haddini aşanlarayaptıkları işler böyle süslü gösteril-miştir.” (Yûnus, 10/12)

Dikkat edilirse ayet şu ya da bukimseye değil, mutlak manada in-sana ait bir hususiyeti tespit eder vebu konumda bulunan insanın hâlet-i ruhiyesini enfes bir üslûpla dile ge-tirir.

Evet, insan, kendisineherhangi birzarar

isa-bet et-tiği; me-selâ oğlu-kızı veyahanımı vefat ettiği; bağına-bahçesine bir za-rar geldiği, işleri tamamen tersine dönüp ti-caretinde iflasa gittiği zaman durup dinlen-meden Rabb’ine dua eder.

Sonra Allah, onun başına gelen musibetive zararı kaldırdığı, işlerini yeniden denge vedüzene soktuğu zaman aynı insan öyle birtavır takınır ki, sanki hiç o musibetlere ma-ruz kalmamış, hiç el açıp Allah’a yalvarma-mış ve yana yakıla Mevlâ’ya teveccüh et-memiş biri gibi oluverir.

Nimetlerin Şımarttığı Karakterler

B uçizgide bir başka ruh

hâleti münasebetiyle de Kur’ânşöyle der: “İnsana ne zaman bir nimet ver-sek hemen Allah’tan yüz çevirir ve yan çizi-verir…” (İsrâ, 17/83)

Kur’ân’ın, karakterini tasvir ettiği butip, Allah’ın kendisine ihsanda bulunmasına,nimetleriyle serfiraz kılmasına karşılık sankielde ettiği bu nimetleri sebepler vermişveya onları kendisi yaratmış gibi bir tavra gi-rer.

Aslında Kur’ân’ın çok veciz olarak ifadebuyurduğu bu insan tipi, her asırda karşı-mıza çıkan ve çıkabilecek olan bir karakterisimgeler. Evet, mazhar olduğu nimetleriifade ederken; “Bunlar benim ilmim ve mâ-

rifetimle elde ettiğim şeylerdir.” (Kasas,28/78) diyen insanların sayısı hiç de az de-ğildir.

Kur’ân, o nurlu ifadeleriyle ayrı bir tipi deşöyle anlatır: “…Ona bir zarar dokununcahemen umutsuzluğa düşer.” (İsrâ, 17/83)

Aslında bu da bir kâfir karakteridir.Çünkü ümitsizlik kâfirin şiarı ve onun ayrıl-maz vasfıdır. Evet, küçük bir zarara maruzkaldığında hemen ümit dünyası yıkılıp altüstolan, elbette sağlam bir mü’min olamaz.

Bazen de Kur’ân, değişik karakterleriresmederken karşımıza gösteriş ve çalım bu-dalası bir karakteri çıkarır: “Onları gördüğünzaman kalıpları göz doldurur (ve dikkatiniçeker), konuştuklarında durur sözlerini din-lersin, (sözlerini allayıp pullayarak konu-şurlar, dinletirler ama) aslında onlar elbisegiydirilmiş kereste gibidirler. Her bağırtıyıkendi aleyhlerinde sanırlar…” (Münâfikûn,63/4)

Burada Kur’ân, dönek bir karaktere aitbulanık bir tip resmetmektedir. Bu, sokakta,

evde bir türlü; insanlar içinde bir başkatürlü görünen zıp orada zıp bu-

rada bir tiptir. Böyle bir ka-raktere sahip kişiler hersayhayı kendi aleyhlerinezannederler. O kadarkorkaktırlar ki, çevrele-rinde hafif bir ses, birsayha duyuluverse ya dagök gürleyip şimşek çaksaödleri kopuverecek gibi

olur. Zayıf ve yüreksiz ol-duklarını gizleyemez ve hemen

kendilerini ele verirler.

Yapmadıkları Şeylerle ÖvünenlerŞimdi bir de Kur’ân’ın, ipliklerini birer bi-

rer pazara çıkardığı şu durumlarına bakın:

“O ettiklerine sevinen, yapmadıklarışeylerle övülmeye bayılan kimselerin, azap-tan kurtulacaklarını sanma. Onlar için canyakıcı bir azap vardır.” (Âl-i İmrân, 3/188)

Ayetten de anlaşıldığı üzere insanlariçinde, yaptıkları şeylerle methedilmeyi is-teyenler onlar olduğu gibi, yapmadıklarışeylerin kendilerine mâl edilmesini iste-yenler de yine onlardır. Bunların hayıradına yaptıkları işlerden tek maksatları,dertleri, davaları halk arasında medh u se-naya mazhar olmaktır.

Bir de, Kur’ân’ın nazara verdiği şu iki-

yüzlü tipe bakın: “İnsanlardan öyleleri devardır ki, inanmadıkları hâlde ‘Allah’a veahiret gününe inandık.’ derler.” (Bakara, 2/8)

Kur’ân’ın resmettiği bu tipe uyan in-sanlar, inanıyor gibi gözükürler, ama kendiyandaşları ile baş başa kaldıkları vakit ta-mamen değişik bir ifade sergilerler. Bunlar,“Allah’a ve ahirete inandık.” derler, fakat as-lında onlar Allah’a da, ahirete de inanmışdeğillerdir. Nitekim kimi insanlar: “Ben deAllah’a inanıyorum, babam hocaydı, dedemhafızdı, ninem günde beş vakit namaz kı-lardı…” gibi laflar ederler. Oysa önemliolan dedenin, ninenin edip eylediklerindendaha ziyade kişinin kendi durumudur ve asılolan da odur.. Evet, önemli olan, kişinin ba-basının hoca oluşu değil, gönlünde İslâmadına ne kadar heyecanının olduğudur.

Bu tiplerin sabit bir yönleri, düşünceleriyoktur. Bir ağaç gibi yere kök atmış, semayaser çekmiş, dal budak salmış hâlleri olmadığıiçin de hiçbir zaman meyve veremezler.Bunlar, menfaatlerine göre bazen orada, ba-zen burada; bazen mü’minler arasında, ba-zen de kâfirler arasındadırlar.

1. Kur’an, tahlilde bulunurken belli birşahsı hedef almaz. O, belli tipler için, hemenher zaman mümkün olan davranış biçimle-rini sergiler.

2. “Bunlar benim ilmim ve marifetimleelde ettiğim şeylerdir” sözü, her asırda kar-şımıza çıkan ve çıkabilecek olan bir karak-teri simgeler.

3. Kur’ân’ın, ipliklerini pazara çıkardığıbir diğer zümre ise, yapıp-ettiklerine sevi-nen, yapmadıkları şeylerle övülmeye bayı-lan kimselerdir.

Kur’an’da resmedilen insan tipleri

Page 29: Zaman Iskandinavya 189

Abdullah Aymaz

Ey her şeye gücü yeten ve kullarına, onların şah damarından daha yakın olanRabb’imiz!

Gidecek başka hiçbir kapısı olmayan ve işlerini yoluna koyabilecek yegânegüç ve kuvvet sahibi olarak sadece Seni bilip Seni tanıyan bir düzine çaresiz yinekapına geldik ve yine bize yardımcı olmanı diliyoruz. Ne olur, bizi göz açıp-ka-payıncaya kadar, hatta daha az bir zamanda bile nefsimizle baş başa bırakma..

Herhangi bir mevzuda, geniş, derin ve sistemli düşünme manalarına gelen tefekkür;erbâbınca, kalbin çırası, rûhun gıdası, bilginin rûhu ve İslâmî hayatın da kanı, canı ve zi-yâsıdır.

Tefekkür, kalbde öyle bir nurdur ki, hayır ile şer, fayda ile zarar, güzel ile çirkin onunlagörülür ve sezilir.. Kâinat onun sayesinde okunan bir kitap hâline gelir ve Kur’ân’ın âyet-leri onunla ayrı bir derinliğe ulaşır.

Zıtlıklar UfkuBahar bir amansız kar-buz içinde,Her ufukta masmavi bir aydınlık.Hülyalarımız var Çin’de, Maçin’de,Gözde uzaklık, gönülde yakınlık.

Hedef tâ Kafdağı’nın arkasında,Dere, vadi şâhikaya yol olmuş;Yolda şafak şölenleri ard arda,Işık atakta, zulmetse yorulmuş...

Aşılmaz rampalar iniş ufuklu,İnişlerse geçit vermez sarp yokuş;Boş sandığın, umman gibi dopdolu,Umman görünenlerse sığ ve bomboş.

***

Zaman altın çağlar gongu vuruyor,Her ses âdeta bir ikbal bestesi;Devran gerçek eksenine yürüyorHer bucakta Hızır, İlyas nefesi.

Arkada kırık kalbler var hüzünlü,Bahar gelsin, güller açsın dilerler.Aşkla gerilmiş, hizmete gönüllü,Oturup kalkar, ‘Allah’ der inlerler...

M. Fethullah Gülen

Yine bu sene de geçtiğimiz yıllar gibi insanlarımız Türki-ye’mizden, dünyanın başka ülkelerinden Kurban Bayramı’nıbaşka ülkelerde muhtaç insanların yanında gönlü kırıkların vemağdurların semt ve diyarlarında geçirdiler…

Eyüp Bey’in hatıralarından başlayıp bana ulaşanları sizlereparça parça aktarmaya çalışayım:

Bir gönüllüler grubu içindeydim. Bize “Orta Afrika ülkesinegideceksiniz.” dediklerinde ilk defa duyduğumuz bu isim üze-rinde düşünmeye başladık. Biraz araştırınca, Orta AfrikaCumhuriyeti’nin 622 bin kilometrekare yüzölçümü olan 5 mil-yon nüfusla ve dünyanın en fakir üç ülkesinden birisi olduğunu

öğrendik. Sömürgeciler-den ancak 1960 yılındabağımsızlığını elde ede-bilmiş. Ülke, elmas de-posu ve yemyeşil ama sö-mürüle sömürüle perişanhâle gelmiş. Sömürgecilersadece maddî kaynakla-rını değil aynı zamandainsanların umutlarını daalıp götürmüşler. Sankiülkenin üzerine ölü top-rağı serpilmiş gibi… Kur-ban kesilecek hayvanlardahi 1000 km uzakkomşu ülkelerden getiri-liyor…

Ama buraya 2004 yı-lında eğitim gönüllüleri-miz adımlarını atıp işebaşlamışlar. Ama her ta-raf harap… Okul binası

için günlerce dolaşmışlar. Fakat kaderin bir cilvesi onların kar-şısına Mösyö Jozef’i çıkarmış… Ülkenin en zengini ve işyerle-rinde devletten sonra en çok işçi çalıştıran patronu… Aynı za-manda Türkiye’nin Orta Afrika Cumhuriyeti Başkonsolosu…Şehrin ortasındaki dikimevini okula bağışlamış… Eğitim mü-essesesi olarak dikimevinin inşaat şirketleriyle gerekli tadilatıda yapmış teslim etmiş..

Aslında Mösyö Jozef, Suriye asıllıdır. Babası bir zamanlarFransızlar tarafından zorla lejyoner olarak buralara getirilmiş-tir. Kendisi de 1947’de daha beş yaşında iken buraya gelebil-miştir. Asıl adı Hişam Kamaşî’dir. Ama babası vefat edince onyaşında annesinden alınmış ve 12 yaşında vaftiz edilerek ismideğiştirilmiştir… Fransız Koleji’nde okutulmuş, Fransa’dayüksek tahsil yaptırılmıştır. Büyük bir işadamı olsa da onun ha-yalinde hep insanlara faydalı olacak bir eğitim müessesesi kur-mak vardır. Kader denk noktasında, Hişam Kamaşî’nin TC fahribaşkonsolosu seçilmesiyle, eğitim gönüllülerimizin oraya gel-mesi aynı zaman diliminde kesişmektedir. Bu tamamen kaderinbir sevkidir. “Tevafuklar bu hizmetin kerametidir.” diyenZât’ın ifadesiyle, “Hizmetlerin üç kerametinden birincisi Ce-nab-ı Hakk’ın hizmet zeminini hazırlayıp hizmet edeceklerisevk etmesidir.”

İşte kaderin yollara su serpip tevafuklarla kesiştirdiği2004’ten bir sene sonra Hişam Kamaşî’nin tadilatını yapıp tes-lim ettiği eğitim binasına 2005’te girilir ve eğitime başlanır…

Bu senenin yani 2012’nin Ocak ayında, yine aslî inançla-rına kavuşmuş olan Hişam Kamaşî, Hakk’ın rahmetine kavu-şur. Ama bu sefer vazifesini aynı duyarlılıkla oğlu üstlenir… To-runları da okulumuzdadırlar.

Bayram sabahı Türkiye’den de gelenlerle Yardım Zamanıheyeti 80 kişilik bir grupla Hişam Kamaşî’nin kabrine ziyaretegidildi, kabrin başında Yasin-i Şerifler okundu ve dualaredildi…

Varlık içinde yokluğu yaşamak

Mütefekkir insanlarKur’ân’ın övgüye lâyık gördüğü tipler

arasında ‘mütefekkir’ tiplerin ayrı bir yeri vardır.Bunlar, hayatlarının her dakikasını, en enginduygu ve düşüncelerle âdeta bir kanaviçe gibiişler, zamanın hiçbir parçasının boş geçmesinemüsaade etmez ve onu dolu dolu yaşarlar.

“Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerineyatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerinyaratılışı üzerinde düşünürler. ‘Rabb’imiz!(derler), bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin,bizi ateş azabından koru!’” (Âl-i İmrân, 3/191)

Evet, hayatlarını tefekkürle süsleyen buinsanlar; yatarken, kalkarken, yerken, içerkenmütemadiyen düşünür; sebep-netice, eser-müessir, Hâlık-mahlûk arasındakimünasebetleri derinlemesine inceler vemârifetullah adına her zaman sonsuza yelkenaçar; göklerin ve yerin yaratılışına, onlardaki oşiirimsi âhenge, mükemmel nizama hep ibretlebakar ve bu tefekkür sayesinde hiçbir şeyinsahipsiz ve gayesiz olamayacağı neticesineulaşırlar.

Değişik semavî sistem ve galaksilerin başdöndürücü keyfiyetlerinden, arzdaki her şeyinhikmet, maslahat ve faydalarına kadarharikulâdeliklerle dolu varlık karşısındahayretten hayrete girer ve: “Ey Rabb’imiz!Bütün bunları Sen boşuna yaratmadın. Herşeyde Hakk’a götüren bir yol ve her şeyde Hak

isminin bir tecellîsi var” derler. Sonra da:“Allah’ım! Seni her türlü noksanlıklardan tenzihederiz. Bizi Cehennem azabından muhafazaeyle!” (Âl-i İmrân, 3/191) niyazıyla hep O’nayönelirler.

Kur’ân bunları anlatırken, üzerimizdengeçen zamanın her parçasına Mevlâ’nın adınıyazan bir tip canlanır onların gözlerinde. Hiçbiranını boş geçirmeyen, yaşadığı her ana kendişuurundan bir ruh katan ve böylece her zamancanlı ve hareketli geçen bir hayata sahip olan butip, tam bir mütefekkir tipidir. Cansız vevücutsuz zaman şeridi, her parçasına Allah’a aitmanaları işleyebilen mü’minler sayesinde, hayatkazanır ve onun imanı ve ameli sayesinde de,âlem-i bekâya ait ebedî birer manzarayadönüşür.

HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ

Aslında Mösyö Jozef, Suriyeasıllıdır. Babası bir zamanlarFransızlar tarafından zorlalejyoner olarak buralaragetirilmiştir. Kendisi de 1947’dedaha beş yaşında iken burayagelebilmiştir. Asıl adı HişamKamaşî’dir. Ama babası vefatedince on yaşında annesindenalınmış ve 12 yaşında vaftizedilerek ismi değiştirilmiştir…

Page 30: Zaman Iskandinavya 189

07.11.2012 5 16 7 23 12 00 13 56 16 25 17 45 08.11.2012 5 17 7 25 12 01 13 55 16 23 17 43 09.11.2012 5 19 7 28 12 01 13 53 16 21 17 41 10.11.2012 5 21 7 30 12 01 13 52 16 20 17 40 11.11.2012 5 23 7 32 12 01 13 50 16 18 17 38 12.11.2012 5 24 7 34 12 01 13 49 16 16 17 36 13.11.2012 5 26 7 36 12 01 13 48 16 14 17 34

KOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.11.2012 5 24 7 31 12 09 14 06 16 35 17 55 08.11.2012 5 26 7 33 12 09 14 05 16 33 17 53 09.11.2012 5 28 7 35 12 09 14 03 16 31 17 51 10.11.2012 5 29 7 37 12 09 14 02 16 29 17 49 11.11.2012 5 31 7 39 12 10 14 00 16 28 17 48 12.11.2012 5 33 7 41 12 10 13 59 16 26 17 46 13.11.2012 5 34 7 43 12 10 13 58 16 24 17 44

ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.11.2012 4 55 7 17 11 39 13 18 15 48 17 08 08.11.2012 4 57 7 20 11 39 13 17 15 45 17 05 09.11.2012 4 59 7 22 11 39 13 15 15 43 17 03 10.11.2012 5 01 7 25 11 39 13 13 15 41 17 01 11.11.2012 5 03 7 27 11 39 13 12 15 38 16 58 12.11.2012 5 05 7 30 11 39 13 10 15 36 16 56 13.11.2012 5 07 7 32 11 39 13 09 15 34 16 54

STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.11.2012 5 26 7 51 12 10 13 48 16 17 17 37 08.11.2012 5 28 7 53 12 10 13 46 16 15 17 35 09.11.2012 5 30 7 56 12 10 13 44 16 12 17 32 10.11.2012 5 32 7 58 12 10 13 43 16 10 17 30 11.11.2012 5 34 8 01 12 10 13 41 16 08 17 28 12.11.2012 5 36 8 03 12 10 13 39 16 05 17 25 13.11.2012 5 38 8 06 12 10 13 38 16 03 17 23

DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.11.2012 5 25 7 35 12 10 14 04 16 33 17 53 08.11.2012 5 27 7 37 12 10 14 02 16 31 17 51 09.11.2012 5 29 7 39 12 10 14 01 16 29 17 49 10.11.2012 5 31 7 41 12 10 13 59 16 27 17 47 11.11.2012 5 32 7 43 12 10 13 58 16 25 17 45 12.11.2012 5 34 7 45 12 11 13 57 16 23 17 43 13.11.2012 5 36 7 47 12 11 13 55 16 22 17 42

AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.11.2012 5 19 7 34 12 03 13 50 16 19 17 39 08.11.2012 5 20 7 36 12 03 13 48 16 17 17 37 09.11.2012 5 22 7 39 12 03 13 47 16 15 17 35 10.11.2012 5 24 7 41 12 03 13 45 16 13 17 33 11.11.2012 5 26 7 43 12 03 13 44 16 11 17 31 12.11.2012 5 28 7 45 12 03 13 42 16 09 17 29 13.11.2012 5 30 7 48 12 03 13 41 16 07 17 27

07.11.2012 5 24 7 49 12 08 13 45 16 14 17 34 08.11.2012 5 26 7 52 12 08 13 43 16 11 17 31 09.11.2012 5 28 7 54 12 08 13 41 16 09 17 29 10.11.2012 5 30 7 57 12 08 13 39 16 07 17 27 11.11.2012 5 32 7 59 12 08 13 38 16 04 17 24 12.11.2012 5 34 8 02 12 08 13 36 16 02 17 22 13.11.2012 5 36 8 04 12 08 13 35 16 00 17 20

07.11.2012 5 27 7 54 12 11 13 47 16 16 17 36 08.11.2012 5 30 7 56 12 11 13 45 16 13 17 33 09.11.2012 5 32 7 59 12 11 13 43 16 11 17 31 10.11.2012 5 34 8 02 12 11 13 41 16 09 17 29 11.11.2012 5 36 8 04 12 11 13 40 16 06 17 26 12.11.2012 5 38 8 07 12 11 13 38 16 04 17 24 13.11.2012 5 40 8 09 12 12 13 37 16 02 17 22

07.11.2012 5 32 8 06 12 16 13 44 16 13 17 33 08.11.2012 5 35 8 09 12 16 13 43 16 11 17 31 09.11.2012 5 37 8 11 12 16 13 41 16 08 17 28 10.11.2012 5 39 8 14 12 16 13 39 16 05 17 25 11.11.2012 5 41 8 17 12 16 13 37 16 03 17 23 12.11.2012 5 43 8 20 12 16 13 36 16 00 17 20 13.11.2012 5 45 8 22 12 16 13 34 15 58 17 18

HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

NAM

AZ V

AKİT

LERİ

DANİ

MAR

KA

İSVE

ÇNO

RVEÇ

FİNL

ANDİ

YA

Bulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için: http://www.zaman.com.tr/namaz.do

OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

30 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANAİLEMDENİZ ERGÜREL

1Teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikteinternetin hayatımıza girmediği alan

neredeyse kalmadı. Bu durumun getirdiğiciddi kolaylıklar olduğu kadar, kişisel gü-venliğimiz açısından riskler de var. Kimlik hır-sızlığı, banka, e-posta ve sosyal ağ hesapları-nın ele geçirilmesi gibi tehlikeler mevcut.

Bu riskler her ne kadar gözümüzü kor-kutsa da alınacak bazı basit önlemlerle gü-venliğimizi üst seviyeye çıkarmamız mümkün.Üstelik bu önlemleri almak için bir bilgisayaruzmanı olmamıza gerek yok. Biraz dikkatli ol-mak birçok sorunu çözmek için yeterli. İnter-net ve mobil teknolojileri kullanırken dikkat et-meniz gereken altı önemli konuyu ve çözümönerilerini yazdım...

1. Güçlü şifre oluşturmak: E-postalar,sosyal ağlar, e-ticaret siteleri, bankacılık vs. der-ken gün içinde onlarca dijital servis kullanı-yoruz. Her bir servis ise yeni bir kullanıcı adıve şifre demek. Bu nedenle birçoğumuz işinkolayına kaçıp tek bir şifreyi birçok servis içinkullanma yolunu tercih edebiliyoruz. Fakat budurumda bir hırsızın tek bir şifreyi ele geçir-mesi tüm hesapların çalınması anlamına ge-liyor. Böyle bir durumla karşılaşmamak için ya-pılması gereken hem güçlü, hem hatırlanabi-lir, hem de farklı şifreler üretmek.

Çözüm: Sadece sizin bilebileceğiniz bir şifrekombinasyonu üretin ve farklı servislere uyar-layın. Şifrenizin ne kadar güçlü olduğunu isehttp://www.howsecureismypassword.net/ ad-resinden kontrol edebilirsiniz.

2. Cep telefonu güvenliği: İnternet, genişekran ve zengin uygulama özellikli akıllı tele-fon kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Akıllı te-lefonlarla e-postalarımızı kontrol edebiliyor,sosyal ağlara sürekli olarak bağlanabiliyor,özel notlarımızı tutabiliyor veya bankacılık iş-lemlerimizi yapabiliyoruz. Kişisel bilgisayar-ların yerini alan akıllı telefonlar günlük işleri-mizi yaparken işimizi kolaylaştırıyor ama bu ci-hazların kaybolması veya çalınması kişiselveri güvenliğimiz için çok ciddi bir risk taşı-makta.

Çözüm: Akıllı telefonunuza mutlaka birgüvenlik şifresi koyun, böylece telefonunuz ça-lınsa bile hırsızlar özel verilerinize erişemeye-ceklerdir. Ayrıca akıllı telefonlar için geliştiril-miş bazı uygulamalar sayesinde cihazınızın ye-rini tespit etmek veya telefon hafızasını uzak-tan silmek mümkün.

iPhone kullanıcıları Find My iPhone, An-droid kullanıcıları Kaspersky Mobile Security,BlackBerry kullanıcıları BlackBerry Protect,Windows Phone kullanıcıları ise Microsoft’ungeliştirdiği Find My Phone servislerini aktiveetmeliler.

3. Spam mesajlardan korunun: MessageAnti-Abuse Working Group’un yayınladığı bir

rapora göre 2010 yılında dünya üzerinde gön-derimi yapılan e-postaların yüzde 90’dan faz-lası spam, yani istenmeyen reklam içerikli me-sajlardan oluşuyor. Amerikalı ve Avrupalı e-posta kullanıcıları arasında yapılan bir araştır-

maya göre ise gönderilen spam mesajlarınınneredeyse yarısı okunmakta.

Spam mesajların tek kusuru posta kutu-muzu gereksiz yere doldurmaları değil, ci-hazlarımıza virüs bulaştıran versiyonları var.

Bunun yanı sıra kullanıcıların şifrelerini çalan,banka hesap bilgilerini ele geçiren, kişisel ve-rilerinin çalınmasına olanak sağlayan spammesajlar da oldukça yaygın.

Çözüm: Spam yazılımları interneti taraya-rak e-posta adreslerini tespit etmeye çalışırlar.Bu nedenle özel yazışmalarınızı yaptığınız e-posta adresinizi internette yayınlamayın. Eğerinternette e-posta yayınlamanız gerekiyorsabunun için alternatif bir e-posta adresi seçin.Kimden geldiğini bilmediğiniz e-posta me-sajlarına karşı temkinli olun, mesajlar içindekiinternet linklerine tıklarken virüslü bir siteyeyönlendirilmediğinizden emin olun.

4. Sahte SMS mesajları ve telefon ara-maları: Sahte SMS mesajları veya telefon ara-malarına kanarak, hırsızlara kontör veya parakaptıranların haberlerini neredeyse her günokuyoruz. Bir marka adını kullanarak ‘çekilişkazandınız’ türünden mesajlar veya kendisinepolis süsü veren kişilerin insanları tehdit edençağrılarıyla birçok kişi dolandırılıyor.

Çözüm: Hiçbir kamu görevlisi sizi araya-rak para veya kontör talep edemez. Sizden buşekilde bir talep yapan kişi suç işliyordur.Yapmanız gereken bu tip arama ve SMS’lerekesinlikle itibar etmemek.

5. Sosyal ağlarda güvenlik: Son yıllardahızla yaygınlaşan sosyal ağlarda kişisel verile-rimizi paylaşmakta sakınca görmüyoruz. Buağlar sayesinde hem arkadaşlarımızla hem ai-lemizle iletişim içinde olabiliyoruz. Bununyanında yepyeni insanlar tanımak da müm-kün. Fakat sosyal ağlarda paylaştığımız birçokbilgi hırsızların işini çok kolaylaştırabileceközellikte. Ayrıca virüslü linklerin ilgi çekici me-sajlar yardımıyla yaygınlaştırılması da ciddi birtehlike olarak karşımızda.

Çözüm: Facebook’ta dayınızla arkadaş ol-mak demek aynı zamanda aile kızlık soyadı-nızın da ortaya çıkması demektir. Bu tehlike-nin önüne geçmek için yakın akrabalarınızınkim olduğunu açıkça belli eden ifadelerden ka-çının. Doğum tarihi, doğum yeri, anne, babaadı gibi kimlik bilgilerini paylaşmayın.

Sosyal ağlarda yakın arkadaşlarınızın he-sapları ele geçirilip onların adına sizden paraveya kontör isteyenlere karşı çok dikkatliolun. Böyle şüpheli bir durumla karşılaştığı-nızda arkadaşınızla bizzat görüşmenizde ya-rar var.

İlgi çekici mesajlarla yayılan virüslü uygu-lamalara çok dikkat edin. Bu virüslü uygula-malara onay vermeniz durumunda hesabınızbaşkalarının kontrolüne geçebilir.

6. Sisteminizi güncel tutun: Eğer kullan-dığımız sistem güncel değilse hırsızlar birçokaçıktan yararlanabilir. Bu açıkları kapatmanınen önemli yollarından biri cihazınızın işletimsistemini veya uygulamalarınızı düzenli olarakgüncellemek. Eğer PC kullanıcısı iseniz mut-laka bir antivirüs yazılımını da ihmal etmeyin.

Dijital dünyadagüvenlik içinönerilerİnternet ve mobil teknolojileri kullanırken güvenlik çokönemli. Bilgilerimizi güncellemekte ve yeni korunmayöntemlerini öğrenmekte fayda var.

Page 31: Zaman Iskandinavya 189

31 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANAİLEM

MEHMET ÇELİK*

1Yeni doğan bebeklerde sıkça kar-şılaşılan bir durum göz çapaklan-

ması. Bebeğin hayata gözlerini açtığı ilkhaftada gözlerinin çapaklanması olağanbir durum. Peki, bebeklerde çapak-lanma neden olur? Çapaklanma çok er-ken bir dönemde, bebeğin yeni doğ-duğu günlerde olmaya başlıyorsa do-ğum kanalından aldığı enfeksiyonlarabağlı olabilir. Daha sonraki günlerde,mesela 1 hafta 10 gün sonra görülen ça-paklanma rahatsızlığı ise dışarıdan alı-nan mikroplar veya gözyaşı kanalındakitıkanıklıktan olabilir. Gözyaşı kanalı,gözden buruna uzanan ve gözyaşlarınıburuna ulaştıran bir kanaldır. Bu kanalbebekte bazen tıkalı olabilir. Çocukdoktoru, bebeğin muayenesinde kanaltıkanıklığını saptarsa masaj önerecektir.Bu durum, genellikle 6 aya kadar düze-lir. Düzelme olmazsa, bebeği göz dok-torunun görmesi gerekecektir. Çünkübu rahatsızlık bir iki gün bekleyelimbelki geçer diye düşünülecek bir durumdeğildir. Oluşan enfeksiyon göz kanal-larına sıçradığında daha fazla tıkanıklığasebep olabilir. Özellikle çocuğunuzungöz küresi kızarmışsa, derhal doktorabaşvurmalısınız. Çünkü ‘konjonktivit’tehlikesi olabilir. Göz kapaklarının iç yü-zeyini ve gözün beyaz kısmını kaplayanince ve saydam zarın iltihabına kon-jonktivit denilmektedir.

Bu belirtilere dikkat!Yeni doğan bebeklerde gözün biri-

nin veya her ikisinin iç köşesinden cera-hat gibi bir akıntının gelmesi çapaklan-manın en belirgin işaretidir. Bebek uyan-dığında göz kapaklarının birbirine yapı-şık olması da bebeğin yaşadığı göz ra-hatsızlığının resmidir. Çapaklanmanıniki haftadan fazla sürmesi halinde demutlaka bir hekime başvurulmalıdır.

Bebeğinizi gözü yukarıda kalacakbiçimde yatırın

Göz çapaklanması yaşayan bebeğinher iki gözü, kaynatılıp ılıtılmış suyla, herbiri için ayrı pamuk kullanarak temiz-lenmeli. Silmeyi, gözün dış köşesindenbaşlayıp aşağıya doğru yapın. Bebeğinizi,hasta gözü yukarıda kalacak biçimde yanyatırın öylece uyutun. Aksi halde, öbürgözü de yatak çarşaflarının sürtünme-siyle mikrop kapabilir.

Göz çapaklanması için neler yapılabilir?Hemen her bebekte görülen bu has-

talık için ebeveynlerin alabileceği ön-lemler de var. Örneğin gözde görülen birakıntı halinde bebeğinizin gözünü sıksık yıkayın. Sağlam gözün de hastalan-maması için yatak takımlarını sık sık de-ğiştirin ki bebek diğer gözünden iltihapkapmasın…

Bebeklerde gözyaşı kanalı tıkandı-ğında, önce gözyaşı kesesi üzerine yu-

karıdan aşağı baş veya işaret parmağıylamasaj yapılması gerekiyor. Böylece ke-senin içinde birikmiş olan sıvı aşağıdakizara doğru basınç yaparak, zarın açıl-masına yardımcı oluyor. Buna rağmenaçılmayan hastalarda yüzde 5-10 ora-nında cerrahi müdahale gerekiyor.

*Ethica İncirli Hastanesi çocuk doktoru

Yeni doğanbebekte gözçapaklanmasıBebeklerde sıklıkla görülen rahatsızlıklardan biri degöz çapaklanması. Küçük önlemlerle önünegeçilebileceği gibi dikkat edilmediğinde kalıcırahatsızlıklara sebep olabiliyor. Çocuk DoktoruMehmet Çelik, rahatsızlığın süresi uzadığındamutlaka doktora başvurulmasını öneriyor.

Göz çapaklanmasıyaşayan bebeğinher iki gözü,kaynatılıp ılıtılmışsuyla, her biri içinayrı pamukkullanaraktemizlenmeli.Silmeyi, gözün dışköşesindenbaşlayıp aşağıyadoğru yapın

Page 32: Zaman Iskandinavya 189

32 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANAİLEM

ASLIHAN KÖŞŞEKOĞLU

1Türk sinemasının unutulmazla-rındandır Neşeli Günler filmi. En

çok güldüren sahnelerinden biri de ni-kâh şekeri satışına başlayan Şener Şen’in(Ziya) farklı kılıklarda, düğün düğün ge-zerek şeker toplamasıdır. Kanaltürk ek-ranlarından tanıdığımız televizyoncuMert Savaş da bugünlerde o düğün se-nin, bu düğün benim dolaşıyor. Ancakonun derdi ne nikâh şekeri, ne de başkabir beklenti. Zaten gittiği düğünlerde ni-kâh şekeri dağıtmak gibi bir âdetin olupolmadığı bile meçhul! Çünkü Mert Sa-vaş’ın ilgi alanı dünya düğünleri. KâhUkrayna’ya çeviriyor rotasını, kâh Tu-nus’a. Öyle, bir görünüp çıkmakla dabitmiyor işi. Gelin başından damat tıra-şına düğün hazırlıklarının her aşama-sında bulunuyor. Kıyafet, aksesur, ikram,tüm ayrıntıları tek tek ekran başındakiizleyenlerine aktarıyor. Uzun senelerDolu Dolu Anadolu programıyla Türki-ye’yi gezen Mert Savaş şimdi de seyir-cisini dünya düğünlerine davet ediyor...

Programın ismi de içeriğiyle mü-semma: “Gör ‘düğün’ Gibi”. Büyükleri-miz “Yediğin içtiğin senin olsun..” deyipgezginlerin yalnızca gördüğüne talipolsa da, ülkelerin meşhur tatlarını da ek-rana getiriyor Savaş. Henüz yeni başla-yan programı için şimdiye kadar altıülke ziyaret etmiş. Anadolu’yu olduğugibi dünyayı da meşhur kameramanı Ta-ner Omay ile birlikte geziyor. İkilinin gü-zergâhında şimdi Hindistan, Kore, Ka-zakistan gibi ülkeler var. Mert Savaş’ınen çok merak ettiği ülkelerden biri Hin-distan. Çocukluğundan bu yana izlediğifilmlerden aklında kalan kıyafetlerin,dansların, yemeklerin bunda etkisi ol-duğunu söylüyor.

Yoruldum dedim, dünya turu teklif ettil-er!

Her gezi programcısı gibi keyfi ye-rinde Mert Savaş’ın. Ancak eşinin tatlı birsitemi var: “Düğün hazırlıklarını sev-mezdin, kendi düğünümüzde smoki-nini, ayakkabını bile son ana bıraktın.Şimdi tanımadığın insanların düğünü-

nün her anında bulunuyorsun.” Peki,kendi düğün hazırlıklarından bile ka-çarken nasıl böyle projenin içine düş-müş? Aslında o da anlamamış desekyeri. Üç sene Anadolu’yu gezen, son se-nesinde karavanla seyahat eden Savaşartık yorulduğunu söyleyerek programaara vermek ister. Talebi gayet olumlukarşılanır ve “Tamam sen dinlen, bizsana yeni iş bulacağız.” denir. Türkiye’yi

gezmekten yorulan Savaş’a bir süresonra bu teklif gelir. Şimdi sebebini ken-disi bile anlamasa, hatta biraz acele etti-ğini bile düşünse de teklifi kısa süredekabul eder Savaş. “Cazip gelen yanıdünyayı gezecek olmak mı?” diye soru-yoruz. Ancak onun gerekçesi farklı: “Dü-ğünler her şeyiyle bir ülkenin öz kültürü.Binalar, yollar her yerde aynıdır. Ülkenindokusunu en iyi düğünlerde görebilirsi-niz. Bunun için cazip geldi.”

Bizim düğünlerimizde dayanışma varKonu, insanların en özel anlarından

biri olan düğün olunca zorluklarla dakarşılaşıyor Mert Savaş. Her şey öncedenayarlanmasına rağmen son anda gelininnazı, damadın kıskançlığı ya da davetli-lerin istememesinden dolayı çekimi ip-tal olabiliyor. Ya da Amerika’da olduğugibi hiçbir düğün sahibini çekim için razıedemediği durumlar yaşıyor. Her kapıdasamimiyetle buyur edildiği Anadolu’dansonra bu yaşadıkları Savaş için farklı birtecrübe haliyle. “Anadolu insanının sı-caklığına alıştıktan sonra gurbet ellerdekarşımıza çıkan o havaya hâlâ alışmaktazorlanıyoruz.” diyor. Dikkatinden kaç-mayan bir ayrıntı da bizim düğünleri-mizdeki dayanışma olmuş. Türkiye’dedüğünlerin daha samimi olduğuna ina-nıyor ve şöyle diyor: “Bizde herkes koş-turuyor. Özellikle bazı ülkelerde insan-lar düğüne yalnızca eğlenmeye gidi-yor.”

“Dünya düğünlerinin patronu ka-dınlar. Kadınlar ne derse o oluyor. Şık-lık yarışı da her ülke kadınları arasındaaynı!” diyor Mert Savaş. Hatta yakındagideceği Kazakistan’da meşhur Kazakerkeklerinin bu tabuyu yıkıp yıkmaya-cağını merak ediyor! Türkiye’de kız iste-mede tuzlu kahve içmesi gibi imtihan-lardan geçen damatların kaderi dünyadada farklı değilmiş. Pakistan’da sabrınıölçmek için damada hakaret ediliyor, Tu-nus’ta erkekler, gelin en kötü halini degörsün diye düğün akşamına kadar sa-kallarını kesmiyormuş. En ilginç âdet-lerden biri de Ukrayna’da. Mert Savaşşöyle anlatıyor: “Ukrayna’da erkek kız al-maya hediyeyle gidiyor. Kız tarafı hedi-yeleri beğenmezse, ‘Senin getirdiğin he-diyelerin karşılığı ancak bu kız olur.’ di-yerek gelinlik giydirilmiş bir erkeği gös-teriyorlar. Bu kadarla bitmiyor. Damatiçeri girdiğinde üç kere daha kız isteni-yor. Önce belediyeye, sonra kiliseye gi-diyorlar. Kilise nikâhına giderken yoldabaşka bir gelinle karşılaşılırsa yollarınıdeğiştiriyorlar, uğursuzluk diye. Yoldabunları görüp selam veren herkesinönünde durup üç kere eğilmek zorun-dalar. Geldikten sonra kızın annesi da-mada ekmek veriyor. O ekmek damadınkafasına konuyor. Damat salona kafa-sında ekmekle giriyor. Ve bizde hediye-ler verilir ya, onlarda herkes taze çiçekgetirmek zorunda. Düğün salonu bahçegibi..”

Bizim düğünler daha samimiDolu Dolu Anadolu programıyla üç sene Türkiye’yi dolaşan Mert Savaş, şimdi deülkelerin düğünlerine davet ediyor seyircisini. Dünya düğünleri için diyar diyargezen Savaş’ın keyfi yerinde. Ama eşinin tatlı bir sitemi var: “Kendidüğünümüzde bile bu kadar koşturmadın!”

Mert Savaş,Türkiye’dedüğünlerin dahasamimi olduğunainanıyor ve şöylediyor: “Bizdeherkes koşturuyor.Özellikle bazıülkelerde insanlardüğüne yalnızcaeğlenmeyegidiyor.”

Page 33: Zaman Iskandinavya 189

Evvela insanı yeniden tanıyalım: İnsandaağır basan duygular enaniyet, gurur, menfaatve zevk alma hissidir.

Evlilik hayatında da bu hisler, insanı yön-lendirmeye devam eder. Evin hanımı da, beyide ve hatta çocuklar, kendi rahat ve menfaat-lerini düşünürler. Tabii bu noktada ihtilaflar çı-kar. İnsanın yapısı böyledir; nefsine uyarak eğ-lenmek, daha da mutlu olmak ister. Eşlerin is-tekleri çakışınca da münakaşa başlar. Müna-kaşalar, yerini dargınlığa bırakır. Dargınlıktagurur ayağa kalkar ve, “O gelip benden özürdilemedikçe, dargınlık devam edecek!” der…

Halbuki Kur’an ne der? “İyilikle kötülükbir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzeltarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın, se-

ninle arasında düşmanlık olan kişi, candan sı-cak bir dost oluvermiş. Amma kötülüğe karşıiyilik hasleti ancak sabredenlerin kârıdır, fazi-letten yana nasibi bol olanların kârıdır. Eğerşeytandan gelen bir vesvese seni dürterse he-men Allah’a sığın. Çünkü O, her şeyi işitir, herşeyi mükemmel tarzda bilir.” (Fussilet 34-36)

Amerika’da bir ateist dedi ki, “Aslında benTanrı’ya inanıyorum fakat Tanrı’nın emrinegirmek istemiyorum!” İşte sır buradadır. Baş-kasının emrine girmek istememek… Bu hal,evlilikte aynıyla tezahür eder. “Bu dünyayaköle olmaya gelmedim!” diye bayrağı çekeneşler, belki televizyonun, belki de sigaranın kö-lesidir...

Bir arkadaşım dikkatimi çeken bir şey

söylemişti evliliğiyle ilgili: “Maaşımı alıncahanıma ihtiyaçları için para veririm. Eşimin ya-pabileceğim bütün isteklerini içtenlikle yapa-rım. Benim için önce o gelir. Kendi kültürümve aklımla bu yolu seçtim. Aynı şeyi eşimdenbeklemiyorum. Amma karşılığını da alıyorum.Huzurum için bu metot yeterli.” Bu arkadaşevliya değil, sıradan bir memurdu. “Aldığımeşyaya gözüm gibi bakarken, eşime gözümgibi bakmamak olur mu?” derdi.

Başka bir aile ile sohbet ederken dediler ki;“Anne babamızın evlilik hayatında şahit olupda beğenmediğimiz yönlerini kendi evliliği-mizde yapmadık. Çevremizdeki beğenmedi-ğimiz evliliklerden ibret aldık. Beğendiğimizevli çiftleri de taklit ettik.” “Maşallah, ne kadar

güzel…” dedim. Bu metodu ben de kendi ev-liliğimde uyguladığımı fark ettim. Mesela an-nem babam ümmiydi. Ben evlenir evlenmezkütüphane kurdum. Annem babam fakirdi.Ben başkasına muhtaç olmamak için hâlâ ça-lışıyorum. Eşimin ağlamaması için ne gereki-yorsa yaptım…

Bir erkek evine, eşine kavuşmanın heye-canıyla gelir. Hanım da eşinin tebessüm edenyüzünü görmek ister. Erkek de, hanım da 80yaşına da gelse birbirinden ilgi bekler.

Eşler iyi bir hizmetçi, iyi bir aşçı, iyi biranne, iyi bir baba, iyi bir evlat olabilir amma iyibir eş olmak, sanattır…

İyi bir eş olmak, sanattır...

Hekimoğlu İsmail

33 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANAİLEMNEŞE KUTLUTAŞ

1Zor açılan çekmecelerinize, du-vara girmekte zorlanan çivilere,

duya sıkışan ampüllere, sıkışan fermu-arlara dudak nemlendiricisi sürmeyidenediniz mi hiç?

Fermuarınız mı takıldı?Kolayı var; hemen çantanızdaki du-

dak nemlendiricisini çıkartın ve fermua-rın dişleri arasında birkaç defa gezdirin.Sonra da fermuarı birkaç defa açıp ka-patın. İnanın çok işe yarayacaktır.

Ampulleri takmadan önceBazen ampuller duya yapışıp kalabi-

lir ve çıkartmakta zorlanabilirsiniz. Bununiçin ampulünüzü takmadan önce duyuniçine dudak nemlendiricisi sürün. (Si-gortaları kapatmayı unutmayın elbette.)

Çivi mi çakacaksınız?Çivi (ve elbette vida da) çakarken

veya takarken işinizin kolaylaşmasının is-tiyorsanız çiviye dudak nemlendiricisin-den sürün, sonra çakın.

Çekmeceleriniz ağır mı açılıyor?Ray kısmına dudak nemlendiricisi

sürün. Aynı şeyi raylı dolaplar için de tat-bik edebilirsiniz.

Kışın dudak nemlendiricisiYüz nemlendiriciniz bittiyse üzül-

meyin. Kışın aşırı soğuk ve rüzgârdankendinizi korumak için dudak nemlen-diricinizden faydalanabilirsiniz.

En güzel resim çerçevesiBunun için yalnızca dört tane tahta

dondurma çubuğuna ihtiyacınız var.Kuvvetli bir yapıştırıcı ile dondurma çu-buklarını kare ya da dikdörtgen olacakşekilde yapıştırın. Çerçeveye uygun resmide arka tarafından düzgün bir şekilde ya-pıştırın; normal bir bantla bile bu işi ya-pabilirsiniz. Son olarak da minik renkli ipya da kurdeleyi yine arka tarafına asıla-cak şekilde yapıştırın. Çocuğunuz is-terse renkli çıkartmalarla süslesin çerçe-veyi. İşte evde herkesin bayılacağı çokhoş bir çerçeveniz oldu bile.

Bitkileriniz karışmasınSizin de minik bir balkon bahçeniz

varsa dondurma çubukları çok işinize ya-rayabilir. Çubukların üzerine bahardaektiğiniz bitkilerin adlarını yazıp toprağadikin. Böylelikle hangi bitki hangi saksıdaunutmamış olursunuz. Ektiğiniz tarihi deyazarsanız çok daha sistemli hareket et-miş olacaksınız.

Kekleri bayatlamadan muhafazaedin

Diyelim ki misafiriniz gelecek fakat

siz de bayatlamasından endişe ettiğiniziçin keki son anda yapacaksınız. Bununiçin işinizi son ana erteleyip sıkışmanızagerek yok hâlbuki. Yapacağınız şey çokbasit; pişirdiğiniz kek soğuduktan sonrahemen kenarına yarım elma koyun. Bu

şekilde kek nemli kalacak ve çok geç ba-yatlayacaktır.

Fırında tavuk elmayla olurFırında tavuk, her zaman reklamlar-

daki gibi albenili olmayabilir; kuruyupsertleşince de sizin canınız sıkılır. Bunun

önüne geçmek için tavuğu fırına koyar-ken yanına bir tane de elma koyun. Ta-vuk piştikten sonra sizin de reklamlardakigibi mis gibi kızarmış ve aynı zamanda dasulu bir tavuğunuz olacaktır.

Dudak nemlendiricisininbaşka işlevleri de var

Bitkileriniz karışmasın

Sizin de minik bir balkon bahçenizvarsa dondurma çubukları çokişinize yarayabilir. Çubuklarınüzerine baharda ektiğinizbitkilerin adlarını yazıp toprağadikin. Böylelikle hangi bitki hangisaksıda unutmamış olursunuz.Ektiğiniz tarihi de yazarsanız çokdaha sistemli hareket etmişolacaksınız.

Page 34: Zaman Iskandinavya 189

34 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANAİLEM

KEZBAN KARAGÖZ

1Yeni sezonun zengin kumaş seçenekleriarasında kadifeler öne çıkmayı başardı.

Birçok modaevinin defilesinde podyumlarıdolduran kadifeler gotikten romantiğe hemenher stile uyum sağlayacak bir yelpazede geridönüyor. Dolce&Gabbana, Balmain, Gucci,Bottega Veneta ve Etro kadifeyi bambaşkatarzlarda kış sezonuna hazırlamışlar. Geçmişyıllardan farklı olarak kadife silüetler lüks birgörünümün belirleyicisi konumunda. Nasılmı? Örneğin Balmain defilesinde kadife ku-maşlar inci işlemelerle daha bir parlıyordu.Gucci defilesinde yeşil çiçeklerin açtığı uzunelbise tam bir zarafet örneği olarak sezonuözetlemeyi başardı. D&G defilesinde ise altınsarısı barok işlemelerle haşmetli imparatorlukgünlerine gönderme yapan kıyafetler vardı.

Mücevherlere methiye gibiKadife bu sezon bildiğimiz kadife değil.

Yepyeni formlarla ve renklerle karşımıza çıkı-yor. Dahası yüksek modanın elinde terzi işçi-liği ile birleşiyor. Bu yüzden ona yeni kadife de-mek yanlış olmaz. Bu sezon kadife kumaşla-rın en dikkat çeken özelliği çiçek kabartmaları,şifon üzerine jakar olarak öne çıkmaları. Amadaha da önemlisi renk kullanımları. Kadife ku-maşlarda mücevher tonları kullanılıyor ve kı-yafetler adeta ışıltı kazanıyor. Zümrüt yeşili,

bordo ve safir olarak göreceğimiz kadifeler gözalıcı bir kış vaat ediyor.

Benim en çok ilgimi çeken koleksiyonla-rın başında ise Tadashi Shoji’nin ‘The GoldenAge of Shanghai’si geliyor. New York FashionWeek’te görücüye çıkan koleksiyonda yeralan tasarımlar, 1930’lara gönderme yapanvintage görünümler sunuyor. Tasarımcınınen şık sürprizlerinden biri kadife kumaşlarıdantel ve güpürlerle iç içe kullanması.

Gucci ise kadifeyi barok kabartmalarlakullanıyor. Etro da markanın ruhuna uygunbir seçim yaparak daha sıcak renklerle etnikdesenleri harmanlıyor.

Erkek giyiminde kadifeGenelde çok büyük değişiklikler göze

çarpmayan erkek giyiminde de bu kış oldukçabol seçenek ve farklı görünüşler var. Kadife er-kek giyiminde daha stilize bir biçimde ortayaçıkıyor. Bildiğimiz klasik duruşundan ziyaderenkli bir görünüş ile dönüş yapıyor. Lacivert,haki yeşil, bordo, siyah renkli kadifelere gö-zünüzü alıştırın. Ayrıca hem iş hem de spor-tif giyim için alternatifler mevcut. Takım elbi-selerde renkler kumaş kadar öne çıkıyor. Ba-zen tek renk bazen de farklı kadife tonları birarada kullanabilirsiniz.

Kadife takımlar ciddi bir görüntü sunarken,blazer bir kadife ceketi, kaşe veya jean bir ku-maşla kullandığınızda etkisini biraz hafiflete-bilirsiniz. Armani erkek giyim koleksiyonu buanlamda kadifeye adanmış bir başyapıt gibi. Fi-tilli kadife pantolonlar, ceketler hatta manto-lar... Ne ararsanız bulabiliyorsunuz. Dahası si-lüetler de oldukça özgün. Şalvarsı pantolon-

lar kadife salaş mantolarla bir araya geliyor.Dries Van Noten ise çift düğmeli kadife birmantoyu deri bir pantolonla podyuma taşı-yarak sürpriz yapıyor. Hermes koleksiyo-nunda dikkat çeken ise çift düğmeli kadife ce-ketler. Bu arada kadifeyi minyon yapılı isenizdaha rahat tercih edebilirsiniz. Uzun ve zayıfbeyler de kadife kullanmak konusunda dahaözgür. Zira kumaş hacimli olduğu için genişgösterebiliyor. Kadife ceketler bu kış trikolarlakullanılıyor, aklınızda bulunsun. Böylece ka-difenin ağır havası dağılıyor ve genç bir görü-nüm kazanıyor. Kadife ve sezonun diğer ku-maşı deriyi bir arada kullanmak da oldukçapopüler.

‘Vav’ desenli eşarp rüzgârıEşarplarda yeni desenler heyecan uyandı-

rıyor. Benim dikkatimi çeken desenlerden biriel yapımı eşarpları ile nam salan Emine Şahi-noğlu’nun ‘vav’ deseni uygulaması. Şahinoğ-lu’nun desenlerini yakından takip ediyorum.Son zamanlarda öne çıkan ‘vav’ harfinin farklıhat terkipleri oldukça özgün. Benim favorimise birçok vav harfinin dağınık duran hali. İn-sanı temsil eden harfin eşarplardaki duruşuhoş olmuş. Sosyal medyada paylaştığım eşarpdeseni oldukça beğeni aldı. Bu deseni eşarpmarkaları da belki gündemine alır.

Kadifeye DönüşKadife bu sezon bildiğimiz gibi değil. Yepyeni formlarla ve renklerle karşımızaçıkıyor. Birçok modaevinin defilesinde podyumları dolduran kadifeler, gotiktenromantiğe hemen her stile uyum sağlıyor.

Page 35: Zaman Iskandinavya 189

KE

LM

E

AV

I

A

L A

S

U

L U

E

C

E

Z

H

Ý Þ

C

A

G

E

A

G

A

V

E

Ü

D

A

N

Z

Ý Ç

K

L

Y

I R

Y

R

N

Z

D

U

V

N

M

Y

Ý L

A

S A

Ý

I E

K

O

D

A

U

M

G

H

Z F

Y

D

Z A

M

E

R

P

K

A

A

Ý A

E

V

E

N

C

E

Ü

Ö

A

Z Ý

Þ Ý

N

Þ M

E

M

O

R

A

L

P

A

E

K

G

G

O

T

P

S E

K

U

H

A

M

K

Y

A

R

A

B

M

A

R

A

Ç

L K

Ç

A

O

D

U

E

N

U

R

N

O

D

Y

A

S T

I

K

B

N

R

E

Ý Ü

Þ

L

N

M

B

P

Z L

T

A

O

C

T

G

Ü

Y

O

A

C

O

P

Z

L D

Ý

S Ý

K

N

O

R

Ý B

B

Ö

E

T

E

U

Ü

N

Ü

N

K

Ü

N

M

K

N

Z

T

L Þ

T

P

Ý Y

R

I

E

K

V

A

T

O

R

D

R

D

Ü

R

A

E

S M

H

N

A

D

E

L

A

K

C

Ý T

T

Z

A

D

Ý Y

O

P

I

P

Ý

R

A

K

K

Ö

N

A

Y

U

C

V

Ç

Z Ý

S R

E

L

R

G

U

Y

A

R

G

Ü

A

N

O

P

V

Z N

Ý

C

Ý Ü

G

O

V

Þ Ý

H

A

R

A

K

A

N

V

R

O

T

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AR

AK

AN

, BÜ

YÜK

CER

DE,

ÇA

RA

MB

A, D

AK

KA

, EK

VATO

R, G

RAY

, HO

RAT

A, I

LGA

Z, Ý

LEK

, KA

MYO

N,

LÜM

EN, M

OR

AL,

NO

DU

L, O

YUN

, ÖZE

RK

, PA

RTK

ÜL,

RÝY

AD

, SEM

BO

L, Þ

AH

ÝKA

, TEN

AKU

Z, U

LUSA

L, Ü

STÜ

N,

VASA

T, Y

AST

IK Z

ÜR

AFA

.

SOLD

AN S

AA

1) Y

er b

ilim

inde

kay

açla

rın

olu

um m

ekan

izm

alar

ını

ince

leye

n uz

man

lık a

lanı

.– B

ir k

ürk

hayv

anı.

2)

Güve

nlik

ile

rinin

yür

ütül

düü

yer.–

Yas

a dı

ı i

ler

yapm

ak v

eya

etra

fında

kile

ri

kork

utm

ak a

mac

ıyla

bir

ara

ya g

elm

i

topl

uluk

. 3)

Krip

tonu

n se

mbo

lü.–

Tutu

lan

yol,

davr

anı

.– A

ız. 4

) Uy

anık

, dik

katli

.–

Eriti

lmi

ve b

irazı

yak

ılmı

eker

le y

apıla

n ek

erle

me.

5)

Old

uun

dan

büyü

k gö

ster

me,

büy

ütm

e, a

bart

ma.

– Ge

nelli

kle

silin

dir

biçi

min

de o

lan

mum

, gaz

lam

bası

vb

. ay

dınl

atm

a ar

açla

rını

n çe

vres

ini

kapa

tara

k rü

zgâr

dan

koru

yan

cam

. 6)

Bol

luk,

rlük

, fe

yiz.

– B

aryu

mun

se

mbo

lü. 7

) Tu

tsak

lık, e

sirlik

.– M

emle

ket,

yurt

. 8)

Gug

uksu

lar

takı

mın

dan,

Gün

ey

Amer

ika’

da y

aay

an i

ri,

bo v

e re

nkli

gaga

sıyla

bili

nen

bir

ku t

ürü.

– Bi

r ki

mse

ve

ya b

ir ol

ayın

anı

sını

ya

atm

ak iç

in b

ir ey

üze

rine

kazı

lan

yazı

, yaz

ıt. Y

UKAR

IDAN

A

AIY

A 1)

Pi

irild

ikte

n so

nra

dilim

ler

hâlin

de k

esile

rek

ısı il

e ku

rutu

lmu

, uzu

n sü

re d

ayan

abile

n ek

mek

. 2)

M

araz

lar,

hast

alık

lar.–

Tab

ii iç

ece

imiz

. 3)

Tunu

s’un

plak

a i

aret

i.– B

irçok

çe

idi o

lan

bir

sebz

e tü

rü. 4

) Bü

yüyl

e ka

rıık

tap

ınm

a, a

yin–

Ot

lak,

yay

lak.

5) O

yulm

u, i

çi b

o v

e çu

kur

olan

yer

.– B

ir g

eyik

tür

ü. 6

) Gü

zelli

k,

holu

k. 7

) Al

çak

iskem

le. 8

) Gö

rülm

eyen

, du

yula

rla s

ezile

bile

n, r

uhan

i. 9)

Her

hang

i bi

r du

rum

un, c

ismin

vey

a al

anın

sın

ırlar

ı ar

asın

da b

ulun

an b

ir ye

r, dâ

hil.–

Alı

ılmı

, al

ııla

n. 1

0) z

mir’

in S

elçu

k ilç

esi y

akın

la-

rında

ant

ik b

ir ke

nt.–

Uza

klık

iar

eti.

11)

Kırı

lmı

kem

ikle

rin

düzg

ün b

ir bi

çim

de

sarıl

abilm

esi i

çin

kulla

nıla

n tü

rlü m

alze

-m

eler

den

yapı

lmı

des

tek.

– Es

ki d

ilde

kapı

. 12)

Mev

levi

tek

kele

rinde

der

vile

rin

sem

a ya

ptık

ları

özel

böl

üm.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

N

A M

A

H

R E

M

G

A M

A

S E

N

A

K A

R A

S U

M

K

A

H

A C

E R

H

Ü

Y E

M

E

B U

S

T

A

S

E

V E

L

N

M

E

T

A

Y

A S

R

T

O

K A

L

N

E K

K

A D

R

T

U

V A

L

D

L

A R

A

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

35 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANBULMACA

Page 36: Zaman Iskandinavya 189

36 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANBULMACA

ÞÝF R

E KE LÝ M

E:1

23

45

67

KE

LM

E

AV

I

1

2

3 4

5

6

7

Danııklı dövü

YapıDurgun, ilerlem

e sa

lanmayan

Erkek adı

Süslü büyük yapı

Caminin bir

kısmı

Gambiya parası

Bir fotorafçı

(... Güler)

Çinkonun remzi

Anma

Su

Ölüm cezası

Tasdik

Hastalıklı

Fasıla

Seciye

Kısırlık

Bir sayı

ikar

Cahil

Ehemm

iyet

Bakırtaı

lkel bir aydınlatıcı

Bir balaç

Bir atasözü

Bir soru

Aız kavgası

ey

Eskiden ehir

Telin

Katııksız

Vakit

Bir meyve

stanbul’da bir m

üze, cami

Hazır para

Çukur yer

Çünkü

Sahip

Gümü

ün remzi

Sıkıntı verme

Hane

aret

Bir yük hayvanı

Sıçanotu, zırnık

Ucu yanık odun

Tokat

Bir Arap harfi

Bir ülke

Sorun

Emare

Lesotho’nun trafik rem

zi

Mikroskop cam

ı

Soru eki

Vasıta

Odun gemisi

Genilik

Çiçek tozu

Bir peygamber

Bir daım

ız

Keder

Kırmızı

Bir harfin okunu

u

Alına düen saç

Dar, uzun tahta

Doktorluk

Haya

Çocuk kurbanı

Olgunluk

Bir sinema

teknii

Ölüden kalanlar

Kuzu sesi

Alı verite durgunluk

Eksiksiz

Bir, yalnız

Roma rakam

ıyla elli

Bir nota

Salam

lık, dayanıklılık

Tür, nev

Bir balaç

Alt, aa

ı

Fizik ötesi

Müzik hastalıı

Ara vermeden,

sürekli

Bir yıldız küm

esi

Ho kokulu

Ba, kelle

slam m

abedi

Bir müzik aleti

Ziraat

Sanma

Bir tür balık

Örnein, keza

Bölgesel

Terslik

Kısaca iridyum

Namaz kıldıran

Nispet

y.sab rioglu@za m

an.com.tr

193 EYLÜL 2012 PAZARTES

ZA MAN

BULMACA

Ha zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU

Rutubet

Da keçisi

Camlı tara

a

Çevik, seri

Omuzluk,

onurluk

Vücuttan atılan bir zararlı

Tab lo da ki tram lý ka lýn çiz gi ler le be lir len-

miþ 3’e 3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar

ra kam la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-

rin. Öy le yer leþ tir me yap m

a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük le ri dol dur du ðu nuz da tab lo-nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam

-lar dan bi rer kez kul la nýl m

ýþ ol sun.

SU

DO

KU

BU

LM

AC

A

DÜNKÜ SUDOKU ÇÖZÜM

Ü

36

512

596

7

8

9

6

138

6

3

9

7

2

1

8

6

4

138

6

3

7

26

18

74

35

9

48

35

92

16

7

75

96

31

84

2

72

85

13

49

6

31

69

48

72

5

59

42

67

31

8

18

76

45

93

2

63

42

79

85

1

92

51

83

47

6

A

L A

S

U

L U

E

C E

Z H

Ý

Þ

C A

G

E

A

G

A

V

E Ü

D

A

N

Z

Ý Ç

K

L Y

I

R

Y

R

N

Z D

U

V

N

M

Y

Ý L

A

S A

Ý

I E

K

O

D

A

U

M

G

H

Z F

Y

D

Z A

M

E

R

P

K

A

A

Ý A

E

V

E N

C

E Ü

Ö

A

Z Ý

Þ Ý

N

Þ M

E

M

O

R

A

L

P

A

E K

G

G

O

T

P

S E

K

U

H

A

M

K

Y

A

R

A

B

M

A

R

A

Ç

L K

Ç

A

O

D

U

E N

U

R

N

O

D

Y

A

S T

I K

B

N

R

E

Ý Ü

Þ

L

N

M

B

P

Z L

T A

O

C T

G

Ü

Y

O

A

C

O

P

Z L

D

Ý S

Ý K

N

O

R

Ý B

B

Ö

E

T E

U

Ü

N

Ü

N

K

Ü

N

M

K

N

Z

T L

Þ T

P

Ý Y

R

I

E K

V

A

T

O

R

D

R

D

Ü

R

A

E S

M

H

N

A

D

E L

A

K

C Ý

T T

Z A

D

Ý

Y

O

P

I P

Ý

R

A

K

K

Ö

N

A

Y

U

C V

Ç

Z Ý

S R

E

L R

G

U

Y

A

R

G

Ü

A

N

O

P

V

Z N

Ý

C Ý

Ü

G

O

V

Þ Ý

H

A

R

A

K

A

N

V

R

O

T

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m

isiniz?ARAKAN

, BÜYÜ

K CERDE, ÇAR

AMBA, DAK

KA, EKVATOR, G

RAY, HO

RATA, ILGAZ, ÝLEK, KAM

YON

, LÜ

MEN

, MO

RAL, NO

DUL, OYU

N, Ö

ZERK, PARTKÜ

L, RÝYAD, SEMBO

L, ÞAHÝKA, TEN

AKUZ, U

LUSAL, Ü

STÜN

, VASAT, YASTIK ZÜ

RAFA.

SOLDAN SAA 1) Yer bilim

inde kayaçların olu

um m

ekanizmalarını inceleyen

uzmanlık alanı.– Bir kürk hayvanı. 2)

Güvenlik ilerinin yürütüldüü yer.– Yasa

dıı i

ler yapmak veya etrafındakileri

korkutmak am

acıyla bir araya gelmi

topluluk. 3) Kriptonun sem

bolü.– Tutulan yol, davranı.– A

ız. 4) Uyanık, dikkatli.– Eritilm

i ve birazı yakılmı

ekerle yapılan ekerlem

e. 5) Oldu

undan büyük gösterm

e, büyütme, abartm

a.– Genellikle silindir biçim

inde olan mum

, gaz lambası

vb. aydınlatma araçlarının çevresini

kapatarak rüzgârdan koruyan cam. 6)

Bolluk, gürlük, feyiz.– Baryumun

sembolü. 7) Tutsaklık, esirlik.– M

emleket,

yurt. 8) Guguksular takımından, Güney

Amerika’da ya

ayan iri, bo ve renkli

gagasıyla bilinen bir ku türü.– Bir kim

se veya bir olayın anısını ya

atmak için bir

ey üzerine kazılan yazı, yazıt. YUKARIDAN A

AIYA 1) Pi

irildikten sonra dilimler

hâlinde kesilerek ısı ile kurutulmu

, uzun süre dayanabilen ekm

ek. 2) Marazlar,

hastalıklar.– Tabii içeceim

iz. 3) Tunus’un

plaka iareti.– Birçok çeidi olan bir sebze

türü. 4) Büyüyle karıık tapınma, ayin–

Otlak, yaylak. 5) Oyulmu

, içi bo ve çukur

olan yer.– Bir geyik türü. 6) Güzellik, ho

luk. 7) Alçak iskemle. 8) Görülm

eyen, duyularla sezilebilen, ruhani. 9) Herhangi bir durum

un, cismin veya alanın sınırları

arasında bulunan bir yer, dâhil.– Alı ılmı,

alıılan. 10) zmir’in Selçuk ilçesi yakınla-

rında antik bir kent.– Uzaklık iareti. 11)

Kırılmı

kemiklerin düzgün bir biçim

de sarılabilm

esi için kullanılan türlü malze-

melerden yapılm

ı destek.– Eski dilde

kapı. 12) Mevlevi tekkelerinde dervilerin

sema yaptıkları özel bölüm

.

Bulmaca

Refik Aydýnr.ay din@

za man.com

.tr

12345678

12

34

56

78

910

1112

N A

M

A H

R E

M

G

A M

A S

E N

A

K A

R A

S U

M

K

A

H A

C E

R

H

Ü Y

E

M

E B

U S

T

A

S E

V

E L

N

M

E

T

A

Y A

S

R

T O

K A

L

N E

K

K A

D

R

T U

V A

L

D

L A

R A

12345678

12

34

56

78

910

1112

BULMACALARIN CEVAPLARI SAYFA 35’TE

Page 37: Zaman Iskandinavya 189

37 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANSPOR

Futboldansoğutan takımZEKİ ÇOL

1Çoğunuz bilirsiniz, Karşıyakalı, ‘İzmirliyim’ demez. Karşıyakalıolmayı bir ayrıcalık kabul eder ve farklılığını anlatırken 35.5 vur-

gusunu yapar. Karşıyakalılardan esinlenmiş olacak, Akhisarlılar da Ma-nisa’yı Süper Lig’de temsil etme ayrıcalığıyla 45.5 vurgusunu yapmayabaşlamışlar. Espri güzel, lâkin gerçek acı. Çünkü Akhisarspor, bu kadroyapısıyla ne yazık ki Süper Lig’i taşıyacak bir takım değil. Evet şu anbu ligde ama 1 buçuğuncu lig takımı düzeyinde. Özverisi, hırsı, isteği

tamam da... Kalitesi, kapasitesi çok sınırlı ve ciddi takviye yapmazsa işi gerçekten zor.Fenerbahçe, kendisiyle hiçbir açıdan kıyaslanmayacak bu Akhisarspor karşısında

bile, acıdır bir şey oynamadı. 18. dakikada yediği golden sonra biraz hırs yaptı. Birazkıpırdandı. Rakibinin çok belirgin savunma hatalarından yararlanıp beş dakikaya ikigol sığdırdı ve skor avantajını yakaladı. Sonra da bu skorun gölgesinde uzanıp, yangelip yattı. Her takım, dönemsel sıkıntılar yaşayabilir. Bazen sakatlıklar üst üste ge-lir. Bazen formsuzluk baş gösterir. Bazen içeride sorun yaşanır, bir keyifsizlik süreci-nin içerisine girilir. Ama bunlar, hele de güçlü ve büyük takımlarda asla bu kadar uzunsürmez. Gelip geçicidir. Fenerbahçe’nin durumu bir enteresan. Moraller bozuk. Ke-yifler kaçık. İstek yok. Hırs yok. Mücadele sınırlı. Ve en önemlisi kaç zamandır takı-mın futbolla ilgisi yok.

Ağır bir futbol travmasını yaşıyor Fenerbahçe. Stoch, bildiğimiz, tanıdığımız Stochdeğil. Gol atması, attırmasına karşın Kuyt sezon başındaki Kuyt değil. Cristian ge-çen sezonki Cristian değil. Diğerlerini çoktan vazgeçtim, Gökhan bile o etkili bindir-meleri yapan, takımı öne, arkadaşlarını pozisyona taşıyan Gökhan değil.Yalnızca se-zonun değil, yılın en ıstırap verici maçını izledim Manisa’da. Akhisarspor kötü... Fe-nerbahçe ondan kötü.

Eskiden, bazı teknik adamlar kötü oynayan ya da sahada dediğini uygulamayanoyuncuya üç tur, beş tur ceza koşusu yaptırırlardı. Şimdi Fenerbahçeli futbolculara bukadar kötü oyunun ardından mesela istirahat günlerinde ceza maçı izlettirmek nasılolur diye düşünmüyor değilim. Bu maçı bir de değil, üç kez izlesinler de ne halde ol-duklarını görsünler isterim. Bakalım kendilerine tahammül edebilecekler mi? Fe-nerbahçe nihayet deplasmanda kazandı. Çok kötü oynamasına karşın kazandı. Buoyun onları tatmin ve mutlu ediyorsa... Ne diyeyim, tebrikler!

Page 38: Zaman Iskandinavya 189

38 7 - 13 KASIM 2012 ZA MAN

HASAN CÜCÜK

1Önceki hafta İtalya Ligi Serie A’daoynanan ve ev sahibi Fioren-

tina’nın Lazio’yu 2-0 yendiği maça asıldamgasını vuran, ismine rağmen bir-çoklarının Sırp olarak bildiği Adem Lja-jiç’in bayram kutlaması oldu. Karşılaş-manın 46. dakikasında takımının ilkgolünü atan Adem, gol sevinci sırasında“Bajram mübarek olsun” yazılı tişörtünüaçarak tüm İslam aleminin bayramınıkutladı. Ülkemizde adı fazla duyulma-yan bir isim olan Adem Ljajiç, henüz 17yaşındayken geleceğin yıldız isimleriarasında gösteriliyordu.

Adem Ljajiç, Boşnak asıllı bir Müs-lüman. Sırbistan’ın Sancak bölgesinin enbüyük şehri Novi Pazar’da 29 Eylül1991’de doğdu. Yugoslovya’nın dağıl-masından sonra yıldız futbolcu çıkar-makta zorlanan Sırpların umut bağladığıbir isim olan Adem, 14 yaşındayken, fut-bol dünyasına adını duyuracağı Parti-zan’da top koşturmaya başladı. Ortasa-hanın sağında ve forvetin arkasında oy-nayan Adem, yeteneğini aklıyla birleşti-ren bir isimdi. 2008’den itibaren Parti-zan’ın A takımında forma giymeye baş-layan Ljajiç’in seçtiği 22 numaralı forma,takımın efsane ismi Sasa İliç’in 2005’teGalatasaray’a gitmesinden sonra ilk kezbir oyuncu tarafından tercih ediliyordu.İliç’in yerini doldurduğu gibi kısa süredeoynadığı futbolla İliç’in adını adeta unut-turdu. O artık Avrupa’nın birçok kulü-bünün üzerinde olduğu bir isimdi. Ge-leceğin yıldızları listesi yapılırken Balo-telli, Pato, Rakitiç gibi isimlerin yanınamutlaka Adem Ljajiç de yazılıyordu.Nitekim Manchester United, 2 Ocak2009’da Alex Ferguson’un mercek altınaaldığı Adem ve takım arkadaşı ZoranTosiç’le ön anlaşma imzaladığını açık-ladı. Futbolcuların sezon sonundaAda’ya gitmesi beklenirken; Adem Lja-jiç, İngiliz devi ile ön anlaşma yapmadı-ğını, kulübünde futbola devam edeceğiniifade etti. Manchester United defterinikapatan Adem, Ocak 2010’da Serie A ta-kımlarından Fiorentina ile 5 yıllık söz-leşme imzaladı. Partizan da bonservisücreti olarak 8 milyon Euro aldı.

Gittiği dönemde Fiorentina’yı SırpSinisa Mihajloviç’in çalıştırması, Ademiçin ayrı bir avantaj oldu. Mihajloviç’in ilk11’de yer verdiği Adem, oynadığı fut-bolla göz doldurdu. 2010’dan itibarenSırbistan Milli Takım formasını da giyenAdem Ljajiç, Boşnak asıllı olmasına rağ-men doğduğu toprakların Sırbistan’abağlı olmasından dolayı tercihini bu ül-keden yana kullandı.

Adem Ljajiç, oynadığı futbolun ha-ricinde iki olayla daha manşetlere çıktı.Bunlardan ilki, 2 Mayıs’ta Serie A’da oy-nanan Navaro Calcio maçı sırasındaoldu. Oyundan alınan Adem Ljajiç, ye-dek kulübesindeki yerine otururken tek-nik patron Delio Rossi’nin tekmeli, to-katlı saldırısıyla neye uğradığını şaşırdı.Rossi’ye göre Adem, oyundan aldığıiçin kendisine küfür etmişti. Ancak buiddia, olayın en yakın şahidi olan ve ye-dek kulübesinde oturan Arnavut asıllıValon Behrami tarafından yalanlanınca,Fiorentina, Delio Rossi’yi kovdu. Ademise kadrodışı bırakıldı.

İkincisi ise, Fiorentina’dan ayrıl-dıktan sonra Sırbistan Milli Takımı’nıçalıştırmaya başlayan Sinisa Mihajlo-viç’in kadroya aldığı oyunculardan is-tedikleri arasında milli marşı söylemeşartı da bulunuyordu. Bu konuda oyun-culardan imzalı belge alıyordu. “Tanrı-nın adaleti” adlı Sırp Milli Marşı iseadeta Sırpları yere göğe sığdıramıyor,ülkede bulunan farklı ırk ve kültürler

yok sayılıyordu. İspanya ile Sırbistanarasında oynanan hazırlık maçındaAdem Ljajiç milli marşı söylemeyinceteknik patron Mihajloviç’in sert tepki-siyle karşılaştı. Milli takımdan kovulanAdem için Mihajloviç, “Ben olduğumsürece bir daha milli formayı giyemez.”derken milliyetçi damarını birkez dahaortaya çıkarıyordu. Adem ise milli ta-kımdan kovulması sonrası “Ülkemi se-

viyorum ancak kendime de saygı du-yuyorum.” diyerek milli marşı nedensöylemediğini net bir dille ifade edi-yordu. Adem Ljajiç’in Sırpları yüceltenbir marşı söylemesi, içinden çıktığı Boş-nak toplumuna karşı hakaret demekti.Mihajloviç’in ‘milliyetçi’ damarı ulus-lararası camiadan da destek görmü-yordu.

Fiorentina’nın değişmezi olup fut-

boluyla göz dolduran Adem Ljajiç, La-zio’ya attığı gol sonrası tüm İslam ale-minin Kurban Bayramı’nı kutlayarakgönülleri kazandı, hafızalara kazındı.Henüz 21 yaşında olan Adem’in tek ek-siği fizik gücünün yeterli olmaması.Tekniği ve oyunu okumasıyla farkını or-taya koyan Adem, Bosna-Hersek MilliTakımı için büyük kayıp. Ama yine deo, bütün Boşnakların gururu.

Senin de ‘bajramın’mübarek olsun AdemFiorentina-Lazio maçında attığı gol sonrası tüm İslam aleminin bayramını kutlayanBoşnak asıllı futbolcu Adem Ljajiç, ulusal marşını söylemediği için Sırp MilliTakımı’ndan kovulmuştu.

Karşılaşmanın 46.dakikasındatakımının ilk golünüatan Adem, golsevinci sırasında“Bajram mübarekolsun” yazılıtişörtünü açaraktüm İslam alemininbayramını kutladı.Ülkemizde adı fazladuyulmayan birisim olan AdemLjajiç, henüz 17yaşındaykengeleceğin yıldızisimleri arasındagösteriliyordu.

Page 39: Zaman Iskandinavya 189

39 7 - 13 KASIM 2012 ZA MANSPOR

ATIF KEÇECİ

1Beşiktaşlı futbolcu-lar Süper Lig sıra-

lamasındaki yerlerininkendilerine yakışmadı-ğının farkındaydı. Üste-lik ilk 3 sırada bulunantakımların haftayı galibi-yetle kapatması olası bir

puan kaybında durumu daha kötü hale geti-rebilirdi. Samet Aybaba, 4-1-4-1 sistemini uy-gularken defans blokunu epey ileride kurdu.Aybaba, böylece maçı dar alanda oynamayıplanlamıştı. Tabii bu durumda orta saha ele-manlarının da rakip kaleye daha yakın oyna-ması hedefleniyordu. Samet Aybaba, sürekliyaptığı kenar ikazlarıyla futbolcularının bu dü-şünceye paralel hareket etmelerini istiyordu.

Kartal oldukça arzulu başlarken 6. daki-kada gol pozisyonuna giren Oğuzhan’ın ra-kibiyle mücadelesinde yerde kalması ve ha-kemin düdük çalmaması tribünleri gerdi. He-men akabinde Almeida’nın vuruşunda topaelini uzatan Boum’un hareketinde Barış Şim-şek penaltı noktasını gösterdi. Siyah-Beyazlıtakım Almeida’nın erken golüyle rahatla-yınca Fernandes’in idaresinde keyif veren birfutbol gösterisi izletti. Mersin İdman Yur-du’nun ilk yarıda sadece 11. dakikada Nob-re’nin yetişemediği kale önü pozisyonundanbaşka bir etkinliği yoktu.

Maçın dikkat çeken isimlerinden biri deHolosko oldu. Kanat değiştirerek oynayan Slo-vak oyuncu, rakip defansı sıkıntıya soktu. Be-şiktaş’ın orta saha organizasyonları topunkarşı alana taşınmasını kolay hale getirdi. Bu

noktada Fernandes–Oğuzhan birlikteliğininsağladığı pas alışverişleri de oyun hakimiyeti-nin tamamen Beşiktaş’a geçmesinde önemlietkendi. Her ne kadar ilk devrede top rakipayaklarda daha fazla kalsa da bunun nedenisürekli kısa paslarla yan top yapmalarıydı. Ga-ranti oynamaya çalışan ve topla fazla haşır ne-şir olan Mersin, aynı başarıyı pozisyon üret-mede gösteremedi. Açıkçası fazla korner atantaraf olmaları da önemli değildi. İlk 45 daki-kalık bölümde birçok istatistikte rakibinin ge-

risinde olan Beşiktaş, az ama öz top alışverişiyaparak 3 gol kaydetti.

Merakla beklenen ikinci yarıda gol sesi du-yulmadı ancak gecenin yıldızlarından Oğuz-han’a kırmızı kart geldi. Faul atışında barajdabulunan genç oyuncu, topun yüz hizasındasert şekilde gelmesinden ötürü kendini koru-mak için yaptığı refleks sonucu kolunu kul-landı ve sarı kart gördü. 19. dakikada da bir sa-rısı olduğundan dolayı kartın kırmızıya dön-mesi kaçınılmazdı.

10 kişiyle oynamak zorunda kalan Kar-tal’da Samet Aybaba eksikliğe tedbir olaraktaze güçleri devreye soktu. Veli ve Erkan Kaş’ıOlcay ve Holosko ile son dakikalarda da Fer-nandes’i Hasan Türk’le değiştirdi. Beşiktaş, bireksikle bile rakibine gol şansı vermeyerek is-minden aldığı gücü ortaya koydu. Olcay’dakidüşüş ve fazla yüklenildiğinden olacak son ya-rım saatte yorgunluk belirtileri gösteren Fer-nandes’e dikkat diyorum.

KARTAL HAVALANDI

Page 40: Zaman Iskandinavya 189

Hvidovre

Tilst

Valby

ZAMAN©