Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
PSİKİY A TRİ AN ABİLİM DALI
ALEKSiTiMi ÖZ - BiLDiRiM ÖLÇEKLERiNiN
PSiKOMETRiK ÖZELLiKLERi
ÜZERiNE BiR ÇALIŞMA
Dr. i. FERHAN DEREBOY
UZMAN U K TEZi
ANKARA ~ 1990
1.
2.
iÇiNDEKiLER
iÇiNDEKiLER TABLOLAR DiZiNi SUNUŞ
GiRiŞ 1. Aleksitimi Kavramının Tarihsel Öncüileri 2. Klinik Özellikler
1. Psikosomatik Bozukluklarda Aleksitimi 2. Psikiyatrik Bozukluklarda Aleksitimi
3. Demografik Özellikler 4. Etiyolajik Kurarnlar
1. Organik Kurarnlar 2. Psikanalitik Kurarnlar 3. Bilişsel Kurarnlar
5. Tedavi Yaklaşımları 1. Dinamik Yönelimli Psikoterapi 2. Diğer Yaklaşımlar
6. Aleksitimiyi Ölçme Sorunu 1. Sormacalar 2. Öz-bildirim Ölçekleri 3. Konuşma Örneklerinin Çözümlenmesi 4. Yansıtıcı Yöntemler
7. Araştırmanın Amaçları
8. Araştırmanın Önemi
GEREÇ VE YÖNTEM 1. Araştırmanın Alanı ve Evreni 2. Araştırmanın Deseni ve örneklemin Belirlenmesi 3. Veri Toplama Araçları
1. Hasta Değerlendirme Formu 2. "Schalling-Sifneos Personality Scale - Revised" 3. "Toronto Alexithymia Scale" Türkçe Formu
Türkçe Formu
4. "Denver MMPI- Alexithymia Scale" Türkçe Formu 5. "lrvine MMPI - Alexithymia Scale" Türkçe Formu
4. istatistiksel işlemler
iii iv
2 3 3 5 5 6 6 7
8 8 8 9
10 10 12 14 15 16 17
18 18 18 20 20 20 20 20 20 21
3. BULGULAR VE TARTIŞMA 22
1. Örneklemin Tanılılması 22 1. Sosyo - Demografik Özellikler 22
2. Klinik Özellikler 22
3. Terapi-izleme ilişkisi 25
4. Aleksitimi Skorları 25
2. Aleksitimi Ölçeklerinin Psikometrik Özellikleri 27
1. Genel Değerlendirme: Geçerlik 27
2. Genel Değerlendirme: Güvenirlik 28 3. "Schalling - Sifneos Personality Scale - Revised" 30 4. "Toronto Alexithymia Scale" 30 5. "Denver MMPI- Alexithymia Scale" 33 6. "lrvine MMPI - Alexithymia Scale" 34
3. Aleksitimi ve Ölçek Skorlarının Demografik, Klinik ve Terapiye ilişkin Değişkenlerle Bağıntısı 37
1. Yaş 37
2. Cinsiyet 38 3. Öğrenim Düzeyi 39 4. Sosyo - Ekonomik Düzey 40
5. iş - Uğraşı Alanı 41
6. Medeni Durum 42
7. Duygudurum Bozukluğu 43
8. Kişilik Bozukluğu 44
9. Bedenselleştirme Eğilimi 45
1 O. Psikosomatik Bozukluk 46
11. Yaklaşım Biçimi 47
12. Aktarım Belirtilerinin Yoğunluğu 49
4. SONUÇ VE ÖNERiLER 50
1. Sonuçlar 50
2. Öneriler 52
5. ÖZET 54
6. SUMMARY (ingilizce Özet) 55
7. KAYNAKLAR 56
8. EKLER 1. Klinisyen Bilgi Formu (Araştırmaya Katılma Çağrısı ve Yönerge) 2. Hasta Değerlendirme Formu 3. SSPS-R ingilizce Form 4. SSPS-R Türkçe Formu 5. TAS ingilizce Formu 6. TAS Türkçe Formu 7. Denver MMPI-AS ingilizce Formu 8. Denver MMPI-AS Türkçe Formu 9. lrvine MMPI-AS ingilizce Formu
1 O. lrvine MMPI-AS Türkçe Formu 11. Araştırmaya Katılan Hastaların Dosya Numaraları
ii
Tablo 1.
Tablo 2.
Tablo 3. Tablo 4. Tablo 5. Tablo 6. Tablo 7. Tablo 8. Tablo 9.
Tablo 10. Tablo 11. Tablo 12. Tablo 13. Tablo 14. Tablo 15. Tablo 16. Tablo 17. Tablo 18. Tablo 19. Tablo 20. Tablo 21.
Tablo 22. Tablo 23. Tablo 24. Tablo 25. Tablo 26. Tablo 27.
Tablo 28. Tablo 29.
Tablo 30. Tablo 31.
Tablo 32.
Tablo 33. Tablo 34.
Tablo 35. Tablo 36.
TABLOLAR DiZiNi
Denekierin DSM Ili-R Birinci Eksen Tanılarına Göre Dağılımı (Polikliniğe Başvurma Nedeni)
Denekierin DSM Ili-R BirinciEksen Tanılarına Göre Dağılımı (Araştırma Sırasındaki Klinik Durum) Denekierin DSM Ili-R ikinci Eksen Tanılarına Göre Dağılımı (Kişilik Bozukluğu)
Denekierin Kendilerine Uygulanan Terapi Yaklaşımına Göre Dağılımı
Denekierin Aleksitimi Skorlarına Göre Dağılımı
Denekierin Aleksitimi Skorlarına Göre Gruplandırılması - 1
Denekierin Aleksitimi Skorlarına Göre Gruplandırılması - 2
Orantı Matriksi: Aleksitimi Skorları ve Ölçek Skorları (Pearson r)
'Aieksitimik' ve 'Normal' Grupların Aleksitimi Ölçeklerinden Aldıkları Skorlara Göre Karşılaştırılması.
Aleksitimi Ölçeklerinin iç Sürekliliği ( Güvenirlik katsayısı) Aleksitimi Ölçeklerinin Test-YenidenTest Güvenirliği
Kesme Noktalarına Göre TAS'in Psikometrik Özellikleri 'Nonaleksitimik', 'Sınır' ve 'Aieksitimik' Gruplarında TAS Skorlarının Dağılımı
Kesme Noktalarına Göre, TAS'in Sınır Aleksitimiye Duyarlığı ve Ayırt Ediciliği
Kesme Noktalarına Göre lrvine MMPI-AS'in Psikometrik Özellikleri
Yaşla Aleksitimi ve Ölçek Skorları Arasındaki Orantılar (Pearson r) Kadın ve Erkeklerin Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması
Denekierin Öğrenim Düzeyine Göre Gruplandırılması Öğrenim Düzeyi Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması
Denekierin Sosyo-Ekonomik Düzeye Göre Gruplandırılması
Sosyo-Ekonomik Düzey Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması
Denekierin iş-Uğraşı Alanına Göre Gruplandırılması
iş-Uğraşı Alanı Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorları na Göre Karşılaştırılması
Denekierin Medeni Durumlarına Göre Gruplandırılması
Medeni Durum Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması
Denekierin DSM Ili-R Birinci Eksen Tanılarına Göre Gruplandırılması
DSM Ili-R Birinci Eksen Tanı Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorları na Göre Karşılaştırılması
Denekierin DSM Ili-R ikinci Eksen Tanılarına Göre Gruplandırılması
Denekierin DSM Ili-R ikinci Eksen Tanısı Alan ve Almayan Denekierin Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması Denekierin Bedenselleştirme Eğilimlerinin Yoğunluğuna Göre Gruplandırılması
Bedenselleştirme Eğilimi Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorları na Göre Karşılaştırılması
Psikosomatik Bozukluğu Olan ve Olmayan Denekierin Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması
Denekierin Kendilerine Uygulanan Yaklaşım Biçimine Göre Gruplandırılması
Çözümleyici Yaklaşım Uygulanan ve Uygulanmayan Grupların Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması Denekierin Aktarım Belirtilerinin Yoğunluğuna Göre Gruplandırılması
Aktarım Belirtisi Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması
23
23 24
25 26 26 26 27
28 29
29
31
32 33
35 37 38
39 39 40
40 41
41
42
42
43
43 44
44
45
45
46
47
48
49 49
iii
SUNUŞ
"Alexithymia", son kzrk yıl içinde giderek daha iyi tanman bir kişilik boyutunu
adlandırmak amacıyla Yunanca köklerden türetilmiş bir terimdir. "Duygular için söz
yokluğu" anlarnma gelen bu terimi Türkçe' de karşılayacak bir sözcük olmadığı için, yazılışı
ve okımuşunu dilimize uyarıayarak olduğu gibi kullanmanın doğru olacağını düşündüm
Kısa sayılabilecek klinik yaşantunda, kimi hastalamnın aleksitimik özelliklerini
farkedebilmemin; hem onların yaşadıklarını anlamarnı kolaylaştırdzğını hem de
terapilerinde boşa kürek çekmernek için nasıl bir yaklaşım benimsernem gerektiğini
kavrayabilmemi olanaklı kıldığmı gördüm. Sonunda , ale ksitimiye yalnızca yeni ve ilginç bir
kavram olarak değil; önemli ve giderek gerekli bir kavram olarak bakmaya başladım. Ülkemizde bu konunun henüz yeterince ilgi çekmemiş ve araştırılmamzş olması, aleksitimi
üzerine çalışmayı neredeyse bir ödev olarak düşüronemi getirdL
'Renk körlüğü' kavramıyla tanışıncaya dek, tüm insaniann dünyayı aynı renklilik
içinde gördüğü yanılsamasını sürdürürüz. Benzer yanılsama. aleksitimi kavramıyla tanışmcaya dek 'duygu körlüğü' için de geçerlidir. Aleksitimi kavramının bize söylediğ~
yaşanan duygularm çeşitliliği ve renkliliğinin herkeste aynı olmadığı, kimilerimizin duygu
körü olduğudur.
Renk körlüğü gibi duygu körlüğü de, kolayca jarkedilebilen, gorunur eksiklikler
değildir. Yine de, titiz bir karşılaştırma yöntemi ve gözlem sonucunda farkedilebilirler. Ne
var ~ bu da yeterince güvenilir bir yol değildir: Kendisi renk körü olan bir göz hekim~ yalnızca karşılaştırma yöntemiyle hiç bir hastasına renk körü tanısı koyamazdı. Benzer
biçimde, duygu körü bir psikiyatristten de, hastalarının aleksitimik yanlarını farketmesini
beklemek yanlış olur. Ischihara Kartları, renk körlüğünü saptamak amacıyla göz
hekimlerinin uzun yillardan beri kullandıklan geçerli ve güvenilir bir test aracıdır. Duygu
körlüğünü ölçmek için psikiyatride de benzer bir araca gerek duyulduğu açıktır. Bu
amaçla geliştirilmiş olan aleksitimi ölçeklerinden belli başlı dört tanesin~ Türkçe'ye
çevrildiklerinde istenen işlevi görüp görmeyecekleri açısından sınamak düşüncesi bu
çalışmanın çıkış noktasını oluşturdu.
iv
Tez danışmanun sayın hocam Prof Dr. Leyla Zileli'nin. yalnızca bu çalışmanın
gerçekleşmesinde değil, tüm psikiyatri ve psikoterapi eğitimiinde katkısı büyüktür.
Kendisine şükran duygumun da o oranda büyük olduğunu belirtmek isterim.
Araştzmıa deseninin tasarlarunasınd~ ölçeklerin Türkçe'ye çevrilmesinde ve
çalışmanın değişik aşamalarında büyük yardunlarını gördüğüm Prof Dr. Işık Savaşır.
benim için hep ikinci bir tez danışmanı gtbiydL Kendisine şükran borçluyum
Başından bu yana araştırmanın sürdürülmesinde yardunlarını esirgemeyen Prof Dr.
M. Orhan Öztürk. Prof Dr. Yusuf Savaşır, Prof Dr. Ahmet Göğüş, Prof Dr. Cengiz
Güleç, Doç. Dr. Perin Uçman, Dr. Füsun Çuhadaroğlu, Dr. Aylin Uluşahin. Dr. Berna
Uluğ, Dr. T. Bedirhan Üstün. Uzm. Psik. M. Akif Sayılgan. Uzm. Psik. Ceylan TuğruL,
Dr. Kazun Yazıcı, Dr. Cengiz Kılıç, Dr. Kaan Özbayrak, Uzm. Psik. Ayda Tekok ve Uzm.
Psik. Canan S ümer' e içten teşekkürlerimi suna.T11TL Onların katkısı olmaksızın bu çalışma
gerçekleşemezdL
İstatistiksel işlemlerin yapılmasında Dr. T. Bedirhan Üstün ve Uzm. Psik. Dursun
Akkurt'un; giriş bölümünün bilgisayarla yazılıp düzenleronesinde Dr. Hikmet Uluğ'un hem
çok yardunları dokundu, hem de çok emekleri geçti, kendilerine teşekkür borçluyum
Ayrıc~ tezin bilgisayarla yazılması ve çoğaltılmasında titiZ bir çalışma örneği veren
Değişim Dizgi Bürosu yönetici ve çalışanlarına teşekkürlerimi iletmek isterim.
Dr. İ. Ferhan Dereboy
Şubat1990
V
1. GiRiŞ
Aleksitimi terimini ilk kez Sifneos (1972), Yunanca köklerden türeterek kullanmaya başlamıştır.
Yunanca'da; a: yok, lexis: söz, tymos: duygu anlamına geldiğine göre, terim Türkçe'ye şöyle çevrilebilir: Duygular için söz yokluğu.
Aleksitimi kavramı temelde üç kişilik özelliğini kapsar: (1) Duyguları tanıma ve tanımlama
zorluğu, (2) düşlem (fantasy) yaşamında kısırlık, (3) işevuruk düşünme (operational thinking).
Doğuşundan bu yana aleksitimi, gerek klinisyenler gerekse araştırmacı ve kurarncılar arasında
yoğun ilgi toplayan bir kavram olagelmiştir. Aleksitiminin yeni bir kavram oluşuyla açıklanamayacak
boyuttaki bu ilginin belli başlı nedenleri şöyle sıralanabilir: Birincisi, aleksitimi kavramı yalnızca psikosomatik bozuklukların değil; başta bedenselleştirme bozukluğu ve hipokondriyazis gelmek üzere
çeşitli psikiyatrik bozuklukların da altında yatan düzenekierin anlaşılmasında önemli bir ipucu olabilir.
ikincisi, eğer aleksitimi dinamik yönelimli terapilerin başarıyla sonuçlandırılmasının önündeki en
önemli engel se (Krystal 1982/83); terapiye alınan hastaların aleksitimik özelliklerinin farkedilmesi ve
etkin biçimde ele alınması, klasik yöntemlerle başarısızlığın kaçınılmaz olduğu pek çok durumda
başarıyı getirebilir. Üçüncüsü, aleksitimi üzerine yapılacak sosyo-demografik çalışmalar, bir toplumun
çeşitli kesimleri arasındaki ya da değişik kültürler arasındaki 'duygusal yaşantı' farklılıklarının aniaşılmasına ışık tutabilir.
Aleksitimi teriminin doğuşu, şimdiye dek yeterince tanımlanamadığı için "görünmez" kalan
önemli bir kişilik boyutuna bir ad konması ve böylelikle görülebilir, tanınabilir kılınması anlamına
gelmektedir. Bunun yalnızca klinik uygulamaya değil; sosyal bilimiere yönelik açılımlarının da olabileceğini söylemek yanlış olmaz.
Bu bakımından, aleksitimik özelliklerin kolay ve nesnel biçimde ölçülmesini sağlayacak ölçme
yöntemlerinin dilimize uyarlanması, konunun ülkemiz psikiyatristlerinin gündemine girebilmesi açısından önemli görünmektedir.
1.1. Aleksitimi Kavram1n1n Tarihsel Öncüileri
Aleksitimi kavramının ortaya çıkışı, psikosomatik hastalar üzerindeki klinik gözlemlerin zaman
içinde giderek netlik ve bütünlük kazanmasının bir sonucu olarak görülebilir.
1948' de Ruesch, analitik terapiye aldığı psikosomatik hastalar üzerindeki gözlemlerinden yola
çıkarak şu saptarnalarda bulunuyordu: Bu hastalar gerginliklerini sözel ya da simgesel yollarla
boşaltamadıklarından, 'gerginliklerine gömülmüş' durumdadırlar ve gerginliklerini boşaltmanın tek
elverişli yolu, bedensel kanalları kullanmaktır. Ruesch, 'infantil kişilik' olarak adlandırdığı bu kişilik
yapısının psikosomatik hastalıkların temelinde yatan sorunun özünü oluşturduğu görüşündeydi.
1949' da yayınladığı bir yazısında Maclean, psikosomatik hastalarda duyguları söze dökme
konusunda zihinsel bir yetisizlik bulunduğundan söz etmekteydi. Bu hastaların duyguları, neokortekse
ulaşıp sözel yollarla simgesel anlatım bulamadıkları için, otonom yollarla anlatım bulmakta; yani bir tür
'organ dili'ne çevrilmekteydiler.
1954' de Freedman ve Sweet, duygularını tanımlayamayan psikosomatik hastaları 'duygu
cahilleri' ( emotional illiterates) olarak adlandırıyorlardı. Bu hastalar bunaltıları nı bedenselleştirmekte
öylesine başarılıydılar ki; duygusal yaşamlarının farkında bile olmuyorlardı.
1963 de, Fransız psikanalistleri Marty ve M'Uzan, psikosomatik hastalarda gözledikleri belirli
bilişsel özellikleri tanımladıkları tarihsel yazılarını yayınladılar. Yazarlar, bu hastaların somut, yararcı,
şimdiye dönük ve bilinçdışı düşlemlerden kopuk düşünce tarzını 'işevuruk düşünme (pensee
operatoire) olarak adlandırmaktaydılar. Düşlem yokluğu, bu hastaların göze çarpan bir diğer yönüydü.
1968' de Krystal, nazi toplama kamplarından kurtulanlar üzerindeki gözlemlerine dayanarak,
ağır posttravmatik durumdaki kişilerin, duygularını tanımak ve tanımlamakta zorluk çektiklerini, düşlem
yaşamlarının da kısır olduğunu bildirmekteydi. 1970 yılında Raskin'le birlikte yayınladığı yazısında da,
bu kez madde bağımlılığı olan kişilerde benzer özellikleri gözlediğini bildiriyordu.
1970 yılında Nemiah ve Sifneos, yirmi psikosomatik hastanın görüşme kayıtlarını inceleyerek şu
sonuçlara vardıklarını bildiriyeriardı: Hastaların çoğunun, duygularını sözlerle anlatmak ya da
tanımlamak konusunda zorluğu vardı; çağrışımları içrel düşlemlerden çok, dış olaylara
dayanmaktaydı. Görüşmeci, bu hastaları donuk, ölgün, renksiz, sıkıcı bulmakta ve engellenme
(frustration) duygusuna kapılmaktaydı. Bunların sonucu olarak, hastayla doktor arasında iletişimsizlik doğmaktaydı.
1972 yılına gelindiğinde Sifneos, özellikle psikosomatik hastalarda yıllardır çeşitli klinisyenler
tarafından gözlenmiş ve bildirilmiş olan; duyguları tanımama ve tanımlayamama, işevuruk düşünme,
düşlem yaşamında kısıtlılık, çatışma ya da engellenme durumlarından kaçınmak amacıyla devinime
başvurma gibi özellikleri 'alexithymic' özellikler olarak adlandırmıştır. Bu terimi seçmesinin nedeni,
anılan özelliklerin en çarpıcı olanını; yani duyguları dile getirmek için uygun sözleri bulmak
konusundaki özgül zorluğu altını çizerek belirtme düşüncesidir (Sifneos 1973).
Aleksitimi klinik bir kavram olduğuna göre, aleksitimik hastaların klinlik ve demografik
özelliklerini inceleyen çalışmaların, kavramın daha geçerli ve eksiksiz bir tanımına varılmasında
önemli katkılarının olacağı söylenebilir.
2
1.2. Klinik Özellikler
Aleksitimik kişiler görünüşte çevreleriyle uyum içinde yaşamaktadırlar. Ancak, görünüşteki bu
yüksek toplumsal uyum düzeyinin 'yalancı normallik' olduğu belirtilmektedir. Çünkü yakından
bakıldığında, bu kişilerin kendi ruhsal gerçekleriyle pek az ilişki içinde oldukları ve robot gibi mekanik
bir tarzda yaşadıkları görülmektedir (McDougall 197 4). Yaratıcılıktan yoksundurlar (Krystal 1988 a;
Sifneos 1988; Ho pp e 1989). Başkalarıyla eşduyum (empathy) yapma yetenekleri zayıftır (Krystal
1979). Duygusal yaşamlarındaki kısıtlılık, bazen duruşlarındaki katılıkla ve duygularının yüzlerinden
anlaşılamamasıyla kendini belli eder (Nemiah ve ark. 1976). Genellikle bedensel semptomlardan
yakınma eğilimindedirler (Shipko 1982 b; Cooper ve ark. 1984; Faryna ve ark. 1986; Vassend 1987;
Bag by ve ark. 1988 b).
Nemiah (1973), histerik ve obsesif kişiliklerde de görülebilen duygu ve düşlem yokluğunun
aleksitimik bireylerde görülenden ayrımını şöyle koymaktadır: Duygu ve düşlem yokluğu histerik
kişilikte psikolojik çatışma alanıyla sınırlı kalırken; aleksitimik kişide her alana yayılmış durumdadır.
Öte yandan, obsesif hastanın sergilediği "altta yatan yalıtılmış dürtü ·ve duyguların göstergesi olarak
içten gelen düşlem zenginliği" aleksitimik hastalarda görülmez.
Başlangıçta, aleksitiminin psikosomatik hastalarda sık karşılaşılan ve süreklilik gösteren bir
kişilik özelliği olduğu düşünülmekteydi (Sifneos 1973). Oysa daha sonraki gözlemler, bazı durumlarda
aleksitimik özelliklerin geçici olarak ortaya çıkabileceğini ortaya koymuştur (Freyberger 1977;
Keltikangas-Jarvinen 1987). Aleksitimik özelliklerin sürekli mi (trait) yoksa durumluk mu (state) olduğu
konusunda beliren bulanıklığa, Freyberger'in birincil ve ikincil aleksitimi ayrımının büyük oranda açıklık
getirdiği söylenebilir. Freyberger'e göre (1977), birincil aleksitimi psikosomatik hastalarda bedensel
bozuklukların ortaya çıkması ve sürmesine yatkınlık sağlayan önemli ve sürekli bir etmendir. öte
yandan ikincil aleksitimi, kanser gibi ağır bedensel hastalığı olan kişilerde, diyaliz hastalarında,
yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan ölüm tehlikesi altındaki hastalarda, ağır travma geçiren
kişilerde geçici ya da kalıcı olarak ortaya çıkabilen bir durumdur.
1.2.1. Psikosomatik Bozukluklarda Aleksitimi
Aleksitimi konusundaki yayınların önemli bir bölümünü, aleksitimi - psikosomatik bozukluk
ilişkisini irdeleyen çalışmalar oluşturmaktadır.
Çeşitli psikosomatik hasta gruplarında aleksitiminin görülme sıklığını belirlemeye yönelik
çalışmalar şu sonuçları vermişlerdir: Bronşial astımda 0/o 42 (Kieiger ve Jones 1980 a), kronik bronşit 1
amfizemde 0/o 44 (Feiguine ve Johnson 1984), akciğer tüberkülozunda 0/o 57 (Kieiger ve Jones1980 a),
hipertansiyonda 0/o 47 (Gage ve Egan 1984) ve 0/o 41 (Paulson 1985), ülseratif kolitde 0/o 15 (Jackson
1977), migrende 0/o 16 ( Federman ve Mohns 1984), romatoid artritte 0/o27.5 (Fernandez ve ark. 1989).
Sonuncusu dışında bu çalışmalarda kontrol grubu kullanılmamış olması, sonuçların yorumlanmasının güçleştirmektedir. Bununla birlikte aleksitiminin normal kişilerde görülme sıklığının yaklaşık 0/o 5 olduğu
gözönüne alınırsa (B la nchard ve ark. 1981), bu oranların oldukça yüksek olduğu söylenebilir.
3
Psikosomatik ve psikiyatrik hasta gruplarının karşılaştırıldığı çok sayıdaki çalışma, aleksitimik
özelliklerin ilk grupta anlamlı ölçüde yoğun olduğu sonucunu vermiştir (Sifneos 1973; von Rad ve ark.
1977, 1979, 1982 ; Vogt ve ark. 1977; Lolas ve von Rad 1982; Taylor ve Doody 1982, 1985 a;
Buzov 1985). Az sayıdaki araştırmada ise iki grup arasında anlamlıbir fark bulunamamış (Lesser
1979), ya da aleksitimi beklenen in tersine psikiyatrik hasta grubunda yüksek bulunmuştur (Shipko
1982b).
Psikosomatik hastalarla sağlıklı kişilerin karşılaştırıldığı araştırmalar birbirini tutmayan sonuçlar
vermiştir. Bir psikosomatik bozukluk olarak kabul edilen morbit şişmanlığı olan kişilerde, normal kilolu
kişilere göre aleksitim ik özelliklerin anlamlı ölçüde yoğun olduğu bildirilmiştir (Legoretta ve ark. 1988).
Başka bir araştırmada, romatoid artritli hasta grubunun aleksitimi skorlarının normal kontrol grubuna
göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu gözlenmiştir (Fernandez ve ark. 1989). Mammografi sırası
bekleyen kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada, sonradan göğüs kanseri olduğu anlaşılan
kadınların aleksitimi skorlarının, kanser teşhisi almayan gruba göre belirgin biçimde yüksek olduğu
görülmüştür (Todarello ve ark. 1989). öte yandan Shipko (1982b), psikosomatik hastalarla normal
kontrollar arasında aleksitimi yönünden anlamlı bir fark bulamamıştır.
Aleksitimik özellikler gösteren ve göstermeyen psikosomatik hastaları, hastalığın gidişi
yönünden karşılaştıran araştırmaların sonuçları, aleksitiminin psikosomatik hastalığın gidişi üzerinde
bir rolü olabileceğini (psychomaintenance) düşündürmektedir. Bu desenle yapılan çalışmalar,
hastalığın aleksitimik kişilerde daha ağır seyretme eğiliminde olduğunu göstermektedir (Kieiger ve
Dirks 1980 c; Dirks ve ark. 1981; Gage ve Egan 1984; Feiguine ve Johnson 1985).
Anılan araştırma bulgularına dayanarak, aleksitiminin psikosomatik hastalığa yatkınlık yaratan
bir kişilik boyutu olduğu söylenebilir. Ancak daha ileri giderek, aleksitiminin psikosomatik hastalıkların
başlaması ve sürmesinde temel etmen olduğunu düşünmek yanılgıya düşmek olacaktır. Çünkü, her
psikosomatik hastada aleksitimik özellikler gözlenmediği gibi; her aleksitimik insanda da psikosomatik
hastalık görülmemektedir. Ayrıca yukarıda verilen sayılar, aleksitimiyle psikosomatik hastalık
arasındaki nedensel bir ilişkinin değil; orantısal (correlational) bir ilişkinin anlatımlarıdır. Arada
nedensel ilişki varsa bile, bu ilişkinin başlangıçta düşünülenin tersi yönde olabileceği de göz önünde
tutulmalıdır. Yani psikosomatik hastalarda gözlenen aleksitiminin, hastalığın yolaçtığı medikal
sorunlara ikincil olarak ortaya çıkmış olması da olasıdır. Smith (1983), medikal sorunları nedeniyle
diğer bölümlerce izlenmekte olup psikiyatri konsültasyonu istenen hastaların °/o 30'unun aleksitimik
olduğunu bildirmektedir. Araştırmacı bu hastaları psikosomatik olanlar ve olmayanlar olarak
gruplandırdığında, gruplar arasında aleksitimi yönünden bir fark bulamamıştır. Wise ve arkadaşlarının
(1988) benzer bir çalışması da aynı sonucu vermiştir. Bir izleme çalışmasında ise, medikal hastalığın
akut döneminde psikosomatik hastaların daha aleksitimik olduğu gözlenirken; yaklaşık iki yıl sonra
medikal sorunların büyük ölçüde düzelmiş olduğu bir dönemde yapılan ikinci bir değerlendirmede,
psikosomatik olan ve olmayan hasta grupları arasında aleksitimi yönünden anlamlı bir fark
bulunamamıştır (Keltikangas -Jarvinen 1985, 1987).
Bu konudaki bulanıklığın giderilebilmesi ve aleksitimi - psikosomatik hastalık ilişkisinin
doğasının açıklığa kavuşturulabilmesi için, geniş ölçekli prospektif çalışmalara gerek duyulduğu
söylenebilir.
4
1.2.2. Psikiyatrik Bozukluklarda Aleksitimi
Aleksitimiyi psikosomatik hastalara özgü bir kişilik özelliği olarak düşünmek yanlış olur. Yapılan
çalışmalar, kimi psikiyatrik bozukluklarda aleksitimik özelliklerin oldukça sık gözlendiğini bildirmektedir.
Aleksitimik hastaların bedensel yakınmalar getirme eğilimi, çeşitli yazarlar tarafından
belirtilmiştir. (Pierloot ve Vinck 1977 ; Cooper ve Holmstrom 1984). Yapılan bir çalışmada,
bedenselleştirme (somatization) bozukluğu olan hastalarda aleksitimik özelliklerin, hem normal kontrol
grubuna hem de psikosomatik hasta grubuna oranla anlamlı ölçüde yüksek olduğu bulunmuştur
(Shipko 1982 b). Psikojenik ağrı bozukluğu tanısı almış hastalarda da, aleksitimik özellikler yüksek
oranda görülebilmektedir (Mendelson 1982; Blumer ve Heilbronn 1982; Demers-Desrosiers ve ark.
1983; Papciak ve ark. 1986 1 87; Sriram ve ark 1987).
Madde bağımlılıklarında aleksitimik özellikler olarak nitelenebilecek kişilik özelliklerinin
gözlendiği önceden beri bildirilmekteydi (Krystal ve Raskin 1970; Wurmser 1974). Yapılan
karşılaştırmalı araştırmalar, alkolikierde ya da kalıtımsal yönden yüksek alkolizm riski altında
bulunanlarda, aleksitimik özelliklerin belirgin biçimde yüksek olduğunu göstermektedir (Krystal ve ark.
1986; Finn ve ark. 1987; Haviland ve ark. 1988 a/b/c). Madde bağımlılarının da 0/o SO'sinin aleksitimik
olduğu bildirilmektedir (Haviland ve ark 1988 a).
Ağır travma geçiren kişilerde aleksitimik özelliklerin ikincil olarak ortaya çıkabildiği çeşitli
yazarlar tarafından belirtilmiştir (Krystal 1968, 1979; Freyberger 1977). Son zamanlarda yapılan
istatistiksel çalışmalar bu gözlemleri doğrulamış ve post-travmatik stres bozukluğunda aleksitiminin
yüksek oranda görüldüğünü ortaya koymuştur (Shipko ve ark. 1983; Krystal ve ark. 1986).
Aleksitimik özelliklerle karşılaşıldığı bildirilen diğer psikiyatrik hastalık grupları arasında; bunaltı
bozuklukları (Rabavilas 1987), maskeli depresyon (Biumer ve Hailbronn. 1982), karakter nevraziarı
(Krystal 1982/83), cinsel sapkınlıklar (McDougall 1982) sayılabilir. Langs (1978), aleksitimi terimini
kullanmamakla birlikte, narsisistik hastalarda gözlemlediği simgesel olmayan iletişim tarzından
sözetmektedir. Feiguine ve arkadaşları (1988), psikiyatri polikliniğine başvuran karışık hasta
populasyonunun °/o 7.6'sının aleksitimik olduğunu bildirmişlerdir.
1.3. Demografik Özellikler
Aleksitiminin genel nüfus içinde görülme sıklığını belirlemeye yönelik çalışmaların sayısı azdır.
Amerika'da sağlıklı üniversite öğrencileri arasında yapılan bir çalışmada, kızların °/o 1.8' inin, erkeklerin 0/o8.2' sinin aleksitimik olduğu bulunmuştur (Bianchard ve ark. 1981 ).
Aleksitiminin erkeklerde daha sık görüldüğünü bildiren başka araştırmalar da yayınlanmıştır
(Smith 1983; Sriram ve ark. 1988; Feiguine ve ark. 1988). Ancak, eşeyler arasında anlamlı bir fark
bulunmadığını bildiren araştırmalar da kabarık sayıdadır (Kieiger ve Jones 1980 a; Feiguine ve ark.
1982, 1984; Krystal ve ark. 1986; Martin ve Pihl 1986 a; Wise ve ark. 1988; Loisselle ve Dawson
1988). Yine de, bugüne dek hiçbir araştırmada aleksitiminin kadınlarda daha sık gözlendiği
bildirilmediğine göre, erkeklerde aleksitimik özelliklerin biraz daha yaygın olduğu düşünülebilir.
5
Aleksitimiyle yaş arasında bir ilişkinin bulunmadığını bildiren çalışmalar çoğunluktadır (Pierloot
ve Vinck 1977; Paulson 1985 ; Krystal ve ark. 1986; Martin ve Pihl 1986 a; Sriram ve ark 1988).
Görece az sayıdaki araştırmada ise, yaşla aleksitimi arasında doğru orantı (positive correlation)
olduğu bulunmuştur (Kieiger ve Jones 1980a; Feiguine ve ark 1982).
Öğrenim düzeyiyle aleksitimi arasında bir ilişki bulunmadığını bildiren araştırmaların (Apfel ve
Sifneos 1979; Kleiger ve Jones 1980a; Martin ve Pihl1986 a; Krystal ve ark. 1986) yanısıra; öğrenim
düzeyi yükseldikçe aleksitiminin azaldığını bildiren çalışmalar da yayınlanmıştır (Faryna ve ark. 1986;
Ro de nh o u ser ve ark. 1986).
Aleksitimiyle sosyo-ekonomik düzey arasındaki ilişki konusunda da araştırma sonuçları birbirini
tutmamaktadır. iki değişken arasında bir ilişki bulunmadığını bildiren araştırmaların (Paulson 1985;
Martin ve Pihl 1986 a; Bagby ve ark. 1986 a) yanısıra; düşük toplumsal kesimden gelen kişiler
arasında aleksitiminin daha sık görüldüğünü bildiren araştırmalar da yayınlanmıştır (Borens ve ark.
1977; Blanchard ve ark. 1981; Smith 1983).
Aleksitiminin değişik kültürlerde farklı yoğunlukta bulunabileceği öngörülmektedir (Lesser 1981).
Gelişmekte olan ülkelere kıyasla, gelişmiş ülkelerde duyguların daha iyi ayrıştırılmış ve adlandırılmış
olması (Leff 1973); bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde aleksitiminin görece yaygın olabileceğini düşündürmektedir.
1.4. Etiyolajik Kurarnlar
1.4.1. Organik Kurarnlar
Aleksitiminin etyolojisine ilişkin önemli iki nörofizyolojik açıklamadan ilki, komissürotomili
hastalarda aleksitimik özellikler gözlenmesinden kaynaklanmıştır (Hoppe 1977 b). Bu gözlemden yola
çıkan araştırmacılar, aleksitimik kişilerde sağ-sol hemister bağlantısındaki kesiklik (işlevsel
komissürotomi) yüzünden; sağ hemister işlevi olan birincil süreç düşünceyle, sol hemister işlevi olan
ikincil süreç düşünce arasındaki ilişkide kopukluk olduğunu öne sürmektedirler (Hoppe ve Bogen 1977
a). Bu varsayımı sınamak ve geliştirmek amacıyla komissürotomili hastalar üzerinde bir dizi çalışma
yapılmıştır (TenHouten ve ark. 1985 a/b/c/d, 1986, 1987, 1988 a/b; Hoppe 1989). Bu varsayımı
destekleyen bir gözlem de, korpus kallozum agenezi olan bir hastanın yoğun aleksitimik özellikle
sergilenmesidir (Buchanan ve ark. 1980).
Maclean'ın 1949' da ileri sürdüğü görüşlere dayanılarak Nemiah (1973, 1975, 1977) tarafından
geliştirilen diğer ku ram, aleksitimiyi striatum işlevierindeki bozukluğa bağlamaktadır. Bu kurama göre,
alesitimiklerde limbik sistemden kalkan duyusal uyarılar (sensory inputs), striatumda aşırı biçimde
süzülmeye uğradıkları için neokortekse ulaşamamakta ve bilinçli duygusal yaşantılar niteliğine bürünememektedirler.
6
Aleksitiminin organik bir temeli olabileceği düşüncesini destekleyen çeşitli gözlem ve
araştırmalar bildirilmiştir. Kaplan ve Wogan'ın deneysel çalışmasında (1976/77), ağrılı uyaran
verilikken hayal kurmanın ve buna eşlik eden sağ hemister etkinliğinin, algılanan ağın şiddetinin
artmasını önlediği gözlenmiştir. aleksitimik kişilerin psikosomatik hastalık geliştirmeye yatkın
oluşlarının, sağ hemister etkinliğinin ağrı üzerindeki bu "tavan etkisinden( yoksun olmalarıyla
açıklanabileceği düşünülmektedir (Shipko 1982 a). Sağ hemister konuşma merkezlerini tutan bir
lezyon nedeniyle aprozodik olmuş bir hastada aleksitimik özellikler gözlendiği bildirilmiştir (Fricchione
ve Howanitz 1985). Yalnızca sağ elini kullanan kişilerde, her iki elini ya da yalnızca sol elini
kullananlara göre aleksitimik özelliklerin anlamlı ölçüde yoğun olduğu bulunmuştur (Rodenhouser ve
ark. 1986). Ayrıca ikizlerle yapılan çalışmalar, aleksitiminin kalıtımsal bir yönü olabileceğini
düşündürmektedir (Heiberg ve Heiberg 1977, 1978).
1.4.2. Psikanalitik Kurarnlar
Psikosomatik bozuklukların Alexander' la başlayan geleneksel açıklması (1950), acı verici algı,
duygulanım ya da düşlemlerin yadsınması (denial) kavramına dayandırılmıştır. Bu açıklamanın
aleksitimi için de geçerli olduğu düşünülebilir. Ancak, psikosomatik hastalara özgü bir savunma gibi
düşünülen yadsımayı, bastırmadan kesin bir biçimde ayırmak pek kolay değildir (Nemiah 1975, 1977).
O nedenle, yadsıma kavramına dayanan genel açıklamaların aleksitimiye yol açan özgün sorunu
anlamamızı kolaylaştırmak bir yana; zorlaştırdığı bile söylenebilir.
Aleksitiminin etiyolojisine ilişkin özgün açıklamalardan en kapsamlı ve bütünlüklü olanı,
Krystal'in kuramlaştırmasıdır (1968, 1970, 1977, 1978, 1979, 1982/83, 1988 a/b). Krystal'e göre,
duygular başlangıçta bedensel, ayrışmamış ve sözelleşmemiş yaşantılardır. Duygulanım gelişimi
boyunca, duygular giderek ayrıştırılır (differantiation), bedensellikten çıkarılır (desomatization) ve
sözelleştirilirler (verbalization). Bu gelişim süreci üzerinde, bebeklik travmasının (infantil trauma)
durdurucu; erişkin travmasının da geriletici bir etkisi vardır. Kimi aleksitimikler geçirdikleri travmatik
yaşantılar nedeniyle, duygulanı m gelişiminin ilk dönemine saplanmış ya da gerilemiş kişilerdir. Travma
sonrası gelişmiş aleksitiminin en kesin göstergesi, eşlik eden haz alarnama (anhedonia) durumudur.
Krystal, aleksitimiklerde gözlediği düşlem yokluğu, yaratıcılık yoksuniuğu ve kendine-bakımdaki
(self-care) ketlenmeyi; bebeklik travması nedeniyle anneyle sembiyoz içinde olma yanılsamasının
zamanından önce kırılmasına bağlamaktadır.
McDougall (1982) ve Taylor (1977), aleksitimik özelliklerin psikotik nitelikteki çatışma ve
bunaltılara karşı bir savunma olduğu düşüncesindedirler. Von Rad' a göre (1984) aleksitimi, ayrılma
bireyleşme sürecindeki aksama nedeniyle, öz-temsili (self-representation) ve kimlik duygusunun bozuk
gelişmiş olmasının bir sonucudur. Volff'a göre (1977), aleksitimik kişilerin anne ve/veya babaları,
çocuklarının duygusal öz-anlatımını (emotional self-expression) ve oyunculuğunu (playfulness)
reddeden kişilerdir. Böyle bir ev ortamında büyüyen çocuk, duygu ve düşlemlerini paylaşmak
konusunda pekiştirme alamadığı için, başkalarıyla duygusuz bir yolla ilişkiye giren bir 'sahte-öz' (false-self) geliştirecektir.
7
1.4.3. Bilişsel Kurarnlar
Aleksitiminin etiyolojisini bilişsel terimlerle açıklayan iki kurarndan ilki Lazarus'un ; ikincisi de
Piaget'nin görüşlerine dayanmaktadır.
Lazarus'a göre (1982), duyguların altında bilişsel değerlendirmeler yatar. Bu değerlendirmeler,
en ilkel ve doğuştan gelen biçiminden, en simgesel ve deneyime dayalı biçimine kadar herhangi bir
karmaşıklık düzeyinde yapılabilir. Lazarus'un bu düşüncelerinden yola çıkan Martin ve Pihl (1985)
aleksitimiyi şöyle açıklamaktadır: Aleksitimiklerde bilişsel değerlendirme, en alt düzeyde ve tam
anlamıyla simgesel olmayan bir biçimde yapılır. O nedenle, kimi etkileşimler stresli olarak
değerlendirildiğinde ve strese bağlı bedensel değişiklikleribozulmalar (somatic disturbances) ortaya
çıktığında; kişi, ne stres içinde olduğunun bütünüyle farkındadır, ne de buna eşlik eden duyguları tam
anlamıyla yaşamaktadır. Stresi tanımadığı için stresli durumlardan kaçınamaz. Sık düşülen stresli
durumların yol açtığı bedensel bozulmalar, sonuçta psikosomatik hastalık belirtilerinin ortaya
çıkmasına neden olur. Daha sonra yapılan deneysel araştırmaların, bu kuramı tümüyle olmasa bile bir
ölçüde destekleyen sonuçlar verdiği söylenebilir ( Martin ve ark. 1986 alb ; Rabavilas 1987 ).
Piaget'nin bilişsel gelişim evrelerinden esinlenen ikinci ku ram Lan e ve Schwartz ( 1987)
tarafından geliştirilmiştir. Bu kurama göre, duygu olarak deneyimlenen ne varsa "duygusal
uyanışın" (emotional arousal) bilişsel işlemden geçişinin sonucudur. Gelişme boyunca, bilişsel işlemler
yapısal dönüşümlere uğradıkça, deneyimlenen duyguların yapısı da değişim geçirir. Piaget'nin bilişsel gelişim için tanımladığı beş evre, duygusal gelişim için de tanımlanabilir. Alt evrelerde, duygular
ayrıştırılmamış ve bedensel nitelikteyken; üst evrelere doğru gidildikçe, ayrıştırılmış ruhsal yaşantılar niteliğine bürünür. Bu genel bakış açısından aleksitimikler, alt evrelerde takılıp kalmış kişilerdir.
1.5. Tedavi Yaklaşimian
1.5.1. Dinamik Y önelimli Psikoterapi
Aleksitimik hastaların dinamik yönelimli psikoterapiden yarar görmeyecekleri kanısı yaygındır (Sifneos 1973, 1977, 1983; Krystal 1982/83). Daha ötesi, Krystal (1979, 1982/83), sonuç alınamayan
psikoterapilerde, başarısızlığı getiren en önemli etmenin aleksitimi olabileceği düşüncesindedir. Bununla birlikte bu kötümserlik, yalnızca klasik teknikle uygulanan psikoterapiler için geçerlidir. Terapi
tekniğinde yapılacak kimi uyarlamalarla (technical modifications), aleksitimik hastaların terapisinin
etkin kılınabileceğini öne süren yazılar azımsanamayacak boyuttadır.
8
Freyberger ( 1977, 1985), aleksitimik hastay la etkin bir terapi sürecine girilebilmesinin ön
koşulunun, hastanın oral-narsisistik gereksinimlerini karşılayabilen bir ilişkinin kurulması olduğu
görüşündedir. Destekleyici yanı ağır basan terapinin ilk adımı, hastanın hipokondriyak kaygıları
konusunda içini dökmesine izin vererek, kendisinden sözetmeye başlamasını sağlamaktır. ikinci adım,
düşlem ve duygularlayüklü bir dil kullanarak, duygularını söze dökme konusunda hastayı özendirmek;
üçüncü adım da, derine inmeyen yorumlarla, hastada bir ölçüde "çatışma bilinçliliğinin" (conflict
consciousness) gelişmesini sağlamaktır. Böylece, bedensel yakınmalarıyla geçmiş yaşantıları ve
şimdiki sorunları arasındaki ilişkiyi görmeye başlayan hastanın aleksitimik özellikleri giderek silinmeye
başlar.
Krystal de (1979, 1982/83, 1988 b), başlangıçta destekleyici bir tutum takınarak aleksitimik
özelliklerin üstüne gitmek gerektiği düşüncesindedir. Önerdiği teknik uyarlama dört ilkeye dayanır: (1)
Duygulanım ve bilişiminde ne tür bir sorunun sözkonusu olduğunu hastaya açıklıkla anlatmak. (2)
Duyguya katianma gücünü (affect tolerance) arttırarak, duygularını sinyal olarak kullanmaya
başlamasını sağlamak. (3) Hastanın kendine bakımındaki (self-care ) ketlenmeyi ele alarak
yorumlamak; yani kendine bakma, kendini yatıştırma türü işlevlerin, hastanın anne-temsilinin
(maternal representation) bir parçası olarak kaldığı için öz-temsilinin parçası alamadığını, bu nedenle
de hasta tarafından üstlenilemediğini göstermek. (4) Duygularını adlandırması, söze dökmesi
konusunda hastayı özendirmenin yanısıra, eşduyum (empathy) konusundaki eksikliğini göstermek.
Winnicott' ın psikoterapiye ilişkin görüşlerinden esinlenen Wolff (1977), terapide yapılması
gereken işin aleksitimik hastaya oyun oynamayı öğretmek olduğunu öne sürmektedir. Oyun, kimi
düşlemler hastayla payiaşıiarak ve bu düşlemlerdeki özlemler, duygular ve bedensel duyumlar
inceden ineeye araştırılarak oynanır.
Taylor (1977, 1984 b), görüşmeler boyunca terapistte uyanan can sıkıntısı, ölgünlük ve
engellenme duygularına, hastanın yansıtmalı özdeşiminin (projective identification) yol açtığı
kanısındadır. Başka deyişle, terapistin bu duyguları, gerçekte hastanın çok derinlerde yatan ve
terapiste yansıtılan bilinçdışı duygularıdır. Karşı-aktarımın bu biçimde anlaşılması ve hastaya aktarım
yorumu olarak dönmesi, aleksitimi örtüsünü giderek aralar ve ortaya psikotik nitelikte bir aktarım çıkar.
iyileşme, bu aktarım yaşantılarının terapide işlenmesiyle (working through) sağlanır.
1.5.2. Diğer Yaklaşimiar
Aleksitimik hastalar için önerilen diğer terapi yaklaşımları arasında; davranışçı terapi (Sifneos
1973) 1 etkileşim grubu (Apfei-Savitz ve ark. 1977)1 psikodrama ve geştalt terapisi (Wolff 1977) 1 "autogenic traning" ve "anaclitic therapy" (Warnes 1986), "biofeedback" ( Rickles ve ark. 1982) ve
hipnoz (Schraa ve Dicks 1981) sayılabilir.
Flannery (1978)1 açıklanamayan bedensel yakınmaları olan hastalara düşük doz nöroleptik
verilmesini önermiştir. Blumer ve Heilbronn ise (1982), maskeli depresyon düşünülen ya da süregen
ağrılardan yakınan hastalara antidepresan ilaç başlanmasını salık vermektedir.
9
1.6. Aleksitimiyi Ölçme Sorunu
Aleksitimik özellikleri nesnel biçimde ölçmeye yönelik geçerli ve güvenilir bir yöntem geliştirme
çabaları, kavramın doğuşuyla birlikte başlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bugüne dek
geliştirilen ölçme yöntemleri dört kümede incelenebilir: Sormacalar (questionnaires), öz-bildirim
ölçekleri (self-report scales 1 self-rating scales), sözel içerik çözümlemeleri (verbal content analysis)
ve yansıtıcı (projective) testler.
1.6.1. Sormacalar
'Beth lsraeı Questionnaire' (BIQ)
Sifneos (1973) tarafından geliştirilen BlO, aleksitimiyi işevuruk bir kavram niteliğine
büründürme yolunda atılan ilk adım olarak görülebilir. BlO, görüşmecinin 'evet' ya da 'hayır' biçiminde
yanıtlaması gereken 17 sorudan oluşmaktadır. Testi değerlendirirken, yalnızca 8 'anahtar soru' göz
önüne alınır ve aleksitimi yönündeki yanıtiara '1 ', karşıt yöndeki yanıtiara ·o· verilerek toplam skor
hesaplanır. Bir deneğin testten alabileceği en yüksek skor '8'; en düşük skor 'O' dır.
BlO'nun kesme noktası (cut-off point) konusunda bir bulanıklığın söz konusu olduğu
söylenebilir. Sitneo s (1973), testi geliştirip kullandığı ilk araştırmada ·s· ve üstündeki skorları
aleksitimiyi gösteren skorlar olarak almış ve karşılaştırmalarını buna göre yapmıştır. Ancak daha
sonra çeşitli yazarlar, kesme noktasının ' 6 ' olduğunu belirtmişlerdir (Lesser 198S; Taylor ve Bagby
1988 b). Son yıllarda yayınlanan bir yazısında BlO' ya değinen Sifneos'un (1986) kesme noktasına
yönelik tanımlaması da yeterince açık değildir: "S-8 skorları aleksitimik özellikleri gösterir; O-S
skorlarıysa normal sınırlarda kalır." Bu durumda, BlO skoru 'S' olan bir kimsenin, normal mi yoksa
aleksitimik mi kabul edileceği sorusu yanıtsız kalmaktadır.
BlO'ya ilişkin düzgüsel (normative) veriler sağlamak amacıyla sağlıklı denekler kullanılarak
Hindistan'da yapılan bir çalışmada ( Sriram ve ark. 1988), örnekle m ortalamasının bir standart sapma
üstü kesme noktası olarak alındığında, '3' ve üzerinin aleksitimik skorlar olarak kabul edilmesi
gerektiği bulunmuştur. Yazarlar, örneklem ortalamasının bu denli düşük olmasını, derecelendirmede
'aşırı dikkatli' davranılmasına ve kararsızlığın söz konusu olduğu durumlarda aleksitimi yönünde skor
vermekten sakınılmasına bağlamaktadırlar. Bu da, BlO'nun değerlendirmesinde öznelliğin yerinin
büyük olduğunu düşündürmektedir.
BlO sorularının belirlenmesinde aleksitimi kavramının tanımından yola çıkılması, testin
'görünen' geçerliğinin (face validity) olmasını sağlamıştır. Daha sonra yapılan faktör analitik bir
çalışma da, BlO' nun kurultu geçerliği (construct validity) bulunduğunu göstermiştir (Gardos ve
ark.1984).
10
BlO geçerli bir sormaca olmakla birlikte, güvenirliği oldukça kuşkulu görünmektedir. Her ne
kadar, derecelendirenler arası güvenirliğin (inter-rater reliability) yüksek bulunduğunu bildiren
çalışmalar varsa da (Apfel ve Sifneos 1979, Kleiger ve Kinsman 1980 b, Paulson 1985); bu çalışmalar
desen açısından eleştiriye açıktır (Taylor 1984 a). Çünkü, söz konusu çalışmalarda her denekle tek bir
görüşme yapılmış ve görüşme kayıtları daha sonra iki ayrı kişi tarafından derecelendirilerek
aralarındaki uyuşmaya bakılmıştır. Deneğin görüşme sırasında duygu ve düşlemlerini açığa
vurmasının büyük ölçüde görüşmecinin tarzına bağlı olduğu göz önüne alınırsa (Wolff 1977), bu
desenin derecelendirenler-arası güvenirliği araştırma açısından yetersiz olduğu söylenebilir.
Derecelendirmenin ayrı görüşmeler temelinde yapıldığı iki çalışmada, derecelendirenler arası
güvenirlik kabul edilemez ölçüde düşük bulunmuş (Lolas ve ark. 1980 b; Taylor ve ark. 1981); bir
çalışmada ise yeterli bulunmuştur (Sriram ve ark. 1988).
Sonuç olarak BIQ'nun, görüşmecinin deneyimi, yanlılığı ve görüşme sırasındaki etkileşimin
derecelendirmeyi etkilernesi gibi sakıncalı yanları barındırdığı söylenebilir (Lolas ve ark. 1980 b;
Lesser 1985; Paulson 1985; Taylor ve Bagby 1988 b). Ayrıca, testi derecelendirirken her soru için iki
seçenekten birini seçme zorunluluğunun, görüşmeciyi çoğu kez güç durumda bırakabiieceği
bildirilmektedir (Lolas 1980 a). Bu sakıncayı giderebilmek amacıyla, derecelendirmenin 7' li Likert
skalası üzerinde yapılması önerilmiştir (Lolas 1980 a).
Alexithymia Provoked Response Questionnaire' (APRQ)
APRQ' nun ilk biçimi, 1977'de Sifneos ve arkadaşları tarafından bir öz-bildirim ölçeği olarak
hazırlanmış; ancak gerek doldurulması, gerekse değerlendirilmesinin çok zaman alması nedeniyle
kullanışsız bulunarak bırakılmıştır. Testin, Krystal ve arkadaşları (1986) tarafından bir sormaca olarak
düzenlenmesiyle, APRQ'nun bugünkü biçimi ortaya çıkmıştır. Uygulamada, görüşmeci testin 17
sorusunu tek tek deneğe yöneltmekte ve aldığı yanıtları aleksitimik özellikte bulursa '0', bu lmazsa '1'
olarak derecelendirmektedir. Yazarlar bir kesme noktası belirlememişlerdir.
Krystal ve arkadaşlarının çalışmasında (1986), APRQ ve BlO skorları arasında yüksek bir
oranıının (r=0.72) bulunması, APRQ' nun içerik geçerliği (content validity) olduğunu düşündürmektedir.
Aynı çalışmada, derecelendirenler-arası güvenirlik de yeterli düzeyde bulunmuştur. Yakınlarda yapılan
bir çalışmanın sonuçları, APRQ'nun ölçüt-bağımlı geçerliği (criterion validity) olduğunu
düşündürmektedir (Pierce ve ark. 1989).
Yine de, APRQ'nun klinik uygulamada ya da araştırmalarda kullanılabilecek nitelikleri taşıyan bir ölçek olduğunu söylemek için henüz erkendir (Taylor ve Bagby 1988 b).
11
1.6.2. Öz-Bildirim Ölçekleri
'Schalling - Sifneos Personality Scaıe· (SSPS)
SSPS, aleksitimiyi ölçme amacıyla geliştirilen ilk öz-bildirim ölçeğidir (Apfel ve Sifneos 1979).
Ölçeğin 20' sorusu vardır ve sorular 4'1ü Likert skalası üzerinde yanıtlanır. Testten alınabilecek en
düşük skor '20', en yüksek skor '80'dir. Sifneos, '50' ve altındaki skorların aleksitimiyi gösterdiğini
belirtmiştir (Bianchard ve ark. 1981).
Gerek soruların, gerekse kesme noktasının belirlenmesinde istatistiksel ölçümlere
dayanılmamış olması, SSPS'in eleştiriye konu olan yanlarından biridir (Taylor ve Bagby 1988 b).
SSPS'in psikometrik özelliklerini araştırmaya yönelik çalışmaların sonuçları şöyle özetlenebilir.
Yapılan faktör analitik çalışmalarda (Bianchard ve ark. 1981; Shipko ve Noviello 1984; Martin ve ark.
1984; Bagby ve ark. 1986 a, 1988 b), tümüyle aynı olmasa bile benzer faktörler elde edilmiştir. Bu
faktörlerin aleksitimi kavramının içeriğiyle uygunluk göstermesi, testin 'kurultu geçerliği' (construct
validity) olduğunu düşündürmektedir. Bununla birlikte, değişik örneklemlerle yapılan çalışmalarda,
soruların faktör yükünde kimi değişiklikler gözlenmesi, SSPS' in faktör yapısının sağlam olmadığını
göstermektedir (Bagby ve ark. 1986 a, 1988 b). Ayrıca bu çalışmaların tümünde, soruların önemli bir
bölümünün herhangi bir faktör tarafından anlamlı ölçüde yüklenmediği gözlenmiştir. Bunun sonucu
olarak da, testin iç süreklilik katsayısı (Cronbach alfa) ve soru-toplam orantısı (item-total correlation)
düşük bulunmaktadır (Bagby ve ark. 1986 a, 1988 b; Faryna ve ark. 1986). öte yandan, test-yeniden
test güvenirliğinin yeterli düzeyde olduğu bildirilmektedir (Shipko ve Noviello 1984; Bagby ve ark.
1986 a). Ölçeğin dışa geçerliğini (external validity) belirleme amacıyla SSPS ve BlO skorlarının
karşılaştırıldığı araştırmalarda, iki test arasında anlamlı bir orantı bulunamamıştır (Apfel ve Sifneos
1979; Paulson 1985). Ölçeğin sorun yaratan bir diğer yönü de, denekierin soruları anlamak ve
yanıtlamakta zorlanmalarıdır (Faryna ve ark. 1986; Krystal ve ark. 1986).
Bu verilere bakarak, SSPS'in klinikte ve araştırmalarda kullanılacak nitelikte bir ölçek
olmadığını (Taylor ve Bag by 1988 b); kimi düzeltmelerin gerekli olduğunu (Martin ve ark. 1984)
söylemek yanlış olmaz.
'Schalling - Sifneos Personality Scale - Revised' (SSPS-R)
SSPS'in yukarıda değinilen sorun ve eksikliklerine çözüm getirmek amacıyla Sifneos (1986),
ölçeği gözden geçirmiş ve soru içeriğinde köklü değişiklikler yapmıştır. O nedenle, SSPS-R' ı yeni bir
ölçek olarak görmek yerinde olur.
SSPS-R' ın 20 sorusunun önemli bölümü, BlO'nun anahtar soruları temel alınarak belirlenmiştir.
Denek, soruları 'evet' ya da 'hayır' biçiminde yanıtlamak durumundadır. Aleksitimi yönündeki
yanıtiara '1 · puan verilmektedir. Sifneos (1986) 10-20 skorlarının aleksitimiyi gösterdiğini belirtmiştir.
Gerek soruların gerekse kesme noktasının belirlenmesinde psikometrik yöntemlere dayanılmamış
olması. SSPS-R'ın eleştiriye açık yanını oluşturmaktadır.
12
'Analog Alexithymia Scale' (AAS)
AAS, SSPS'in biraz değişik bir biçimi olarak görülebilir ( Flaryna ve ark. 1986). Ölçeği n 22
sorusunun 19'u SSPS' ten alınmıştır. AAS' in en ilginç yanı, soruların yanıtianma biçimidir. Ölçekte.
her sorunun karşışında, aralarında 1 O cm. lik bir çizgi bulunan iki yanıt seçeneği bulunmaktadır.
Denek, bu seçeneklerin hangisine ne denli yak ı n olduğunu, çizgi üzerine koyduğu işaret le
belirtmektedir. Değerlendirme cetvelle yapılmaktadır.
SSPS ölçüt alınarak bakılan duyarlığının (sensitivity) düşük ve iç sürekliliğinin yetersiz
bulunması(Faryna ve ark. 1986), AAS' in umut veren bir ölçek olarak düşünülmesini zorlaştırmaktadır.
'oenver MMPI Alexithymia Scale'
Bugüne dek iki ayrı MMPI aleksitimi ölçeği geliştirilmiştir. Bunları birbirinden ayırmak için
geliştirildikleri yörelere dayanarak, ilkine Denver MMPI-AS; ikincisine lrvine MMPI-AS denilmektedir
(Shipko ve Noviello 1984).
Denver MMPI-AS, BlO temel alınarak geliştirilmiş 22 soruluk bir ölçektir (Kieiger ve Kinsman
1980 b). Ölçeği geliştirme çalışmasında, kesme noktası olarak '14' skoru alındığında, Denver
MMPI-AS' in BlO' ya göre hesaplanan 'doğru vuruş' oranı (hit-rate); diğer bir deyimle aleksitimik olan
ve olmayanları doğru ayırt etme oranı 0/o 82 bulunmuştur. Yine bu çalışmada, ölçeğin test-yeniden
test güvenliği oldukça yüksek bulunmuştur.
Daha sonra yapılan kimi çalışmalar, Denver MMPI-AS skorlarının BlO skorlarıyla orantı
göstermediğini (Paulson 1985) ya da ters orantı gösterdiğini (Federman ve Mohns 1984) ortaya
koymuştur. Denver MMPI-AS skorları, TAS ve SSPS skorlarıyla da orantı göstermemekte (Bagby ve
ark. 1988 b); lrvine MMPI-AS skorlarıyla tersorantı göstermektedir (Shipko ve Noviello 1984).
Grenberg ve O'Neil (1988), Denver MMPI-AS skorlarına göre ayırt ettikleri aleksitimik ve
nonaleksitimik gruplarını, bir dizi MMPI ve Rorschach değişkenine göre karşılaştırmışlar ve ölçeğin kurultu geçerliği olduğunu bildirmişlerdir. Öte yandan, Bagby ve arkadaşlarının (1988 b)
araştırmasında, Denver MMPI-AS skorlarıyla psikosomatik ve somatik yakınmaları ölçen başka ölçek
skorları arasında anlamlı düzeyde tersorantı gözlenmiş olması, Denver MMPI-AS'in kurultu geçerliği
olmadığını düşündürmektedir. Aynı çalışmada, ölçeğin iç sürekliliğinin de yetersiz düzeyde olduğu
gözlenmiştir.
Bagby ve ark. (1986 a), ölçeğin geliştirilmesinde izlenen yöntemin yanılgılı olması nedeniyle,
uygun olmayan MMPI sorularının seçilmiş olabileceğini öne sürmektedirler. Taylor ve Bagby (1988 b),
Denver MMPI-AS' in klinikteyada araştırmalarda kullanılamayacağı görüşündedirler.
'lrvine MMPI Alexithymia Scale'
lrvine MMPI-AS, SSPS temel alınarak geliştirilmiş 20 soruluk bir ölçektir (Shipko ve Noviello
1984). Testi geliştirenler kesin bir kesme noktası belirtmemekle birlikte '16.5' ve üstü skorların, SSPS'
in aleksitimiyi gösteren skorlarına karşılık geldiğini belirtmektedirler.
13
Ölçeği geliştirme çalışmasında gözlenen ilginç bir bulgu, lrvine MMPI-AS' in Denver MMPI-AS'
le anlamlı düzeyde ters orantı göstermesidir (r= -0.32, p<0.01 ). Yazarlar, bu bulgunun iki ölçeğin
aleksitiminin farklı yönlerini ölçtüğü varsayımıyla açıklanabileceği görüşündedirler. Ancak, iki ölçekten
birinin geçersiz olma olasılığı da gözardı edilmemelidir.
lrvine MMPI-AS, üzerinde pek çalışma yapılmamış ve pek kullanım alanı bulamamış bir ölçektir.
' Toronto Alexithymia Scale' (TAS)
TAS, 26 soruluk bir öz-bildirim ölçeğidir (Taylor ve ark. 1985 b). Yanıtlar 5'1i Likert skalası
üzerinde işaretlendiği için, elde edilen toplam skor 26-130 arası nda değişmektedir. '7 4' ve üstündeki
skorların aleksitimik, '62' ve altındaki skorların da nonaleksitimik olarak değerlendirilmesi
önerilmektedir (Taylor ve ark. 1988 a/b).
TAS'in geliştirilmesinde faktör analitik bir yaklaşımın temel alınmış ve psikometrik ölçümlere
dayanılmış olması, ölçeğin geçerlik ve güvenirlik açısından istenen nitelikte olmasını getirmiştir. Ölçeği geliştirme çalışmasında, TAS'in faktör yapısı aleksitimi kavramıyla uyumlu bulunmuş, iç sürekliliğinin
ve test-yeniden test güvenirliğinin yeterli düzeyde olduğu gözlenmiştir (Taylor ve ark. 1985 b). Daha
sonra yapılan çalışmalar da, TAS'in iç tutarlığının ve faktör yapısının önemli değişiklikler
göstermediğini, yani dengeli ve sürekli olduğunu göstermiştir (Loiselle ve ark. 1988 ; Haviland ve ark.
1988 b; Taylor ve ark. 1988 c; Bag by ve ark. 1988 a/b). TAS skorlarını, değişik ölçekierin skorlarıyla
karşılaştıran çalışmalar, TASin 'uyuşma geçerliği' (convergent validity) olduğunu göstermişlerdir
(Bagby ve ark. 1986, 1988 b/c; Loiselle ve ark. 1988). Bir diğer çalışmada ise, TAS skorlarının
klinisyen değerlendirmeleriyle gösterdiği uyuşma araştırılmış ve TAS'in ölçüt-bağımlı geçerliği
(criterion validity) olduğu bildirilmiştir (Taylor ve ark. 1988 a).
Tüm bu araştırma sonuçları, TAS'in diğer öz-bildirim ölçeklerine göre geçerlik ve güvenirlik
açısından belirgin biçimde üstün olduğunu göstermektedir (Taylor ve ark. 1988 b). Bu nedenle, TAS'
in en umut veren aleksitimi ölçme araçlarından biri olduğu söylenebilir (Krystal J.H. 1988).
1.6.3. Konuşma Örneklerinin Çözümlenmesi
Aleksitimik kişilerin düşlem ve duygu yaşamlarındaki kısırlığın, konuşma örneklerinin sistemli
biçimde incelenmesiyle saptanabileceği düşüncesinden yola çıkılarak, konuşma içerıgını
çözümlerneye yönelik çeşitli yöntemler kullanıma sokulmuştur. incelenecek konuşma örneklerini.
hastaların TAT ya da Rorschach kartlarına verdikleri yanıtlar (tek yönlü konuşma- monadic speech);
ya da görüşme kayıtları (iki yönlü konuşma - dyadic speech) oluşturmaktadır (Taylor 1984 a).
Aleksitimik özelliklerin karşılıklı konuşma ve etkileşim sırasında daha belirgin duruma geldiği, o
nedenle iki yönlü konuşma örneklerinin daha doğru sonuç vereceği belirtilmektedir (Lolas ve von Rad
1982).
14
Gottschalk-Giesser Yöntemi: Duygular ve duygu-durumun ölçülmesi amacıyla geliştirilmiş ve
çeşitli alanlarda yapılan çalışmalarda kullanılmış bir yöntemdir (Gottschalk 1974). Aleksitimiyi ölçme
amacına uygun olduğu düşüncesiyle çeşitli çalışmalarda kullanılmıştır (von Rad ve ark. 1979, 1982;
Taylor ve Doody 1985 a).
'Eiectronic Verbal Analysis': içerik çözümleme amacıyla bilgisayar teknolojisini devreye
sokan bir sistemdir (Lolas ve von Rad 1982).
'Affect Vocabulary Score': Taylor ve Doody (1985 a) tarafından geliştirilen diğer bir içerik
çözümleme yöntemidir. Yazarların, hem kendi yöntemlerinin, hem de Gottschalk-Giesser yönteminin
geçerliğini sınamak amacıyla yaptıkları bir çalışmanın sonuçları, genel olarak içerik çözümleme
yöntemlerinin geçerli ölçme araçları olmadığını düşündürmektedir (1985 a).
'Giessen Speech Analyzer': içerikten çok, karşılıklı konuşmanın akışını incelemeye yönelik
bir yöntemdir. Bu yöntemle yapılan bir çalışmada, aleksitimik hastaların görüşmelerinde sessizlik
dönemlerinin daha çok olduğu bulunmuştur (Overback 1977).
Konuşma örneklerini çözümleme yöntemleri, hem geçerlik ve güvenirliklerinin kuşkulu olması,
hem de uygulanmalarının zor ve zaman alıcı olması nedeniyle klinik kullanım için elverişli
görünmemektedirler.
1.6.4. Vans1t1c1 Yöntemler
Yansıtıcı yöntemlerin, aleksitimik kişilerin özellikle düş kurma konusundaki zorluklarını ortaya
koyabiieceği düşüncesiyle, çeşitli araştırmalarda "Thematic Apperception Test" (Defourny ve ark.
1976/77; Taylor ve ark. 1981) ve Rorschach testi (Vogt ve ark. 1977; Satar ve ark. 1978)
kullanılmıştır. Yakınlarda yapılan ve 'Rorschach Aleksitimi indeksi' geliştirmeyi amaçlayan bir
çalışma (Acklin ve Bernat 1987), Rorschach testinin aleksitimiyi ölçmeye yönelik kullanımı konusunda
önemli bir aşama olarak değerlendirilebilir.
'Scored Archetypal Nine Test' (SAT-9): Aleksitimiyi ölçme amacıyla kullanıma sokulan en
ilginç ve umut veren yöntemlerden biridir. Testin Yves Durand tarafından geliştirilen ilk biçimini
aleksitimiyi ölçme amacıyla kullanıma sokan Demers-Desrosiers (1982), değerlendirmenin öznellik
boyutunu en aza indirmek amacıyla, sonradan arkadaşlarıyla birlikte nesnel bir skorlama sistemi
geliştirmişti (Demers-Desrosiers ve ark. 1983; Cohen ve ark. 1983). Bu çalışmalarda, test sonuçlarının
BlO skorlarıyla anlamlı düzeyde orantı göstermesi, SAT-9'un geçerli bir ölçme yöntemi olduğunu
düşündürmektedir. Demers-Desrosiers ( 1985), SAT-9'un birincil ve ikincil aleksitimiyi ayırt
edebilmesini ve değerlendirilmesinin nesnelliğini, testin önemli üstünlükleri olarak göstermektedir.
15
1.7. Araşt1rman1n Amaçlan
Bu araştırmayla yanıt bulunması amaçlanan sorular üç kümede toplanabilir.
1. Aleksitimiyi ölçme amacıyla geliştirilmiş öz-bildirim ölçeklerinden önde gelen dördünün
Türkçe'ye çevrilerek, ölçüt-bağımlı geçerlik (criterion validity) ve güvenirliklerinin sınanması bu
araştırmanın birinci amacını oluşturmuştur.
öz-bildirim ölçeklerinin, aleksitimiyi ölçme amacıyla geliştirilmiş olan diğer yöntemlere göre
belirgin iki üstünlüğü vardır. Birincisi, gerek uygulanmaları gerekse değerlendirilmeleri kolay ve
kısadır. ikincisi, değerlendirme nesneldir; yani değerlendirenin öznel yargı ve yorumlarından
bağımsızdır. Bu üstünlükler, öz-bildirim ölçeklerini hem klinik kullanım; hem de geniş ölçekli
araştırmalar için en uygun ölçme yöntemi kılmaktadır. Sormacalar, sözel içerik çözümlemeleri ya da
yansıtıcı testler gibi diğer ölçme araçları, çok daha zaman alıcı ve deneyim gerektiren yöntemlerdir. Bu
nedenle, öz-bildirim ölçekleriyle yeterli ölçmenin yapılamadığı yer ve durumlarda devreye
sokulmalarının daha akılcı olacağı açıktır. Bu açıdan bakıldığında, aleksitimiyi ölçme araçlarını
Türkçe'ye uyarlama ve kullanıma sokma işine öz-bildirim ölçeklerinden başlanması, uygun bir seçim
olarak görünmektedir.
Araştırma deseni oluşturulurken, aleksitimiyi ölçme amacıyla geliştirilmiş öz-bildirim ölçekleri
arasında da bir seçim yapılmıştır. Bu seçimin dayanakları şöyle açıklanabilir:
'Schalling-Sifneos Personality Scale - Revised · (SSPS-R) yeni geliştirilmiş bir ölçektir (Sifneos
1986). Henüz psikometrik özellikleri yeterince araştırılmamıştır. SSPS-R' ın çoğu sorusunun BlO' nun
anahtar sorularından türetilmiş olması, iki test arasındaki orantının yüksek olacağı beklentisini
doğurmaktadır. BlO'nun anahtar soruları ise, aleksitimi kavramının kapsadığı kişilik özellikleriyle
doğrudan ilişkilidir. O nedenle, SSPS-R umut veren bir ölçek olarak düşünülmüş ve araştırma
kapsamına alınmıştır.
'Toronto Alexithymia Scale ' (TAS), üzerinde en çok araştırma yapılmış ölçeklerden biridir
(Taylor ve ark. 1985 b). Şimdiki durumda, en geçerli ve güvenilir ölçme araçlarından biri olarak
görünmesi nedeniyle araştırma kapsamına alınmıştır.
Araştırmaya konu olan diğer iki ölçek, MMPI aleksitimi ölçekleridir. Daha önce yapılan bir
çalışmada iki ölçek arasında ters orantı gözlenmiş olması (Shipko ve Noviello 1986), en az birinin
geçersiz olduğunu düşündürmektedir. Klinikte MMPI'ın oldukça yaygın kullanıldığı gözönüne alınırsa,
geçerli bir MMPI aleksitimi ölçeğinin varlığı, deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurmak olacaktır. Bu
bakımdan, MMPI aleksitimi ölçeklerinin araştırma kapsamına alınarak, hem birbirleriyle, hem diğer
ölçeklerle, hem de klinisyen yargılarıyla orantılarına bakılmasının aydınlatıcı olacağı düşünülmüştür.
Diğer öz-bildirim ölçeklerinin araştırma kapsamına alınmama nedeni şöyle özetlenebilir:
'Schalling-Sifneos Personality Scale' ilk geliştirilen ve çok kullanılan bir ölçek olmakla birlikte; yapılan
çalışmalar geçerli ve güvenilir bir test olarak düşünülmesini zorlaştı rm ış (Taylor ve Bagby 1988 b) ve
gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır (Sifneos 1986). O nedenle SSPS. ömrünü tamamlamış bir
ölçek olarak düşünülebilir.
16
'Analog Alexithymia Scale' ise, bir önceki bölümde belirtildiği (sayfa 13) gibi, soru içeriği
açısından SSPS'den pek farklı olmayan bir ölçektir. Hem bu nedenle, hem de değerlendirmenin
cetvelle yapılmasından ötürü zaman alıcı olması nedeniyle, umut veren bir test olmadığı
düşünülmüştür.
2. Aratırmanın ikinci amacı, çalışmaya alınan hastaların klinik ve demografik özellikleriyle,
aleksitimik özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktadır. Bulunabilecek anlamlı düzeydeki orantıların,
aleksitiminin ülkemizdeki psikiyatrik hasta popülasyonu içinde nasıl dağılım gösterdiğine ilişkin bir ilk
izienim yerine geçeceği düşünülmüştür.
3. Dört aleksitimi ölçeğinin skorlarıyla; demografik, klinik ve terapiye ilişkin değişkenler
arasındaki bağıntının araştırılması, bu çalışmanın üçüncü amacını oluşturmuştur.
1.8. Araştırmanın Önemi
Bu araştırmadan beklenen yararları birkaç başlık altında toplayabiliriz:
1. Ülkemizde şimdiye dek aleksitimi konusunda yapılmış bir araştırma yayınlanmamıştır. Daha
önemlisi, aleksitimi kavramı henüz ülkemiz psikiyatristlerinin ilgisini yeterince çekernemiş ve klinik
uygulamada gereken yeri alamamıştır. Bunun bir nedeni, aleksitiminin psikosomatik hastalara özgü
bir kişilik özelliği olduğu yanılsamasıdır. Bu çalışma, söz konusu yanılsamanın kırılması ve
aleksitiminin psikiyatrik bozukluklarda da görülebileceğinin anlaşılması açısından yararlı olabilir.
2. Türkçe'ye uyarlanmış aleksitimi öz-bildirim ölçeklerinin varlığı, aleksitimik hastaların kolayca
tanınmasını olanaklı kılacaktır. Bunun, özellikle bedensel yakınmaları ve hipokondriyak uğraşıları ön
planda olan hastalara yönelik terapi yaklaşımının planlanmasında yararlı olacağı düşünülebilir.
Dinamik yönelimli psikoterapi açısından bakıldığında, hastaların aleksitimik özelliklerinin baştan
tanınması, terapi tekniğinde gerekli uyarlamaların yapılmasını ve böylelikle terapi sürecinin etkin
kılınmasını getirebilir. Öte yandan aleksitimiklerin renkli ve duygu yüklü düşler kurmalarının olanaksız
olduğu göz önüne alınırsa; aleksitimik hastaların tanınması, bu hastalara imgelenmeye (imagination)
dayalı terapi gibi sonuç vermeyecek yaklaşımların uygulanmasından kaçınılabilmesi bakımından
yararlı olabilir.
3. Türkçe'de geçerlik ve güvenirliği sınanmış aleksitimi ölçeklerinin varlığı, bu konuda yeni ve
daha geniş ölçekli araştırmaların yapılabilmesi için gerekli ölçme araçlarının elde bulunması anlamına
gelmektedir.
4. Araştırmaya konu olan ölçeklerden üçü (SSPS-R, Denver MMPI-AS ve lrvine MMPI-AS),
ölçüt-bağımlı geçerlikleri henüz araştırılmamış ölçeklerdir. Bu açıdan bakıldığında dört ölçeğin birden
ölçüt bağımlı geçerliklerinin sınanması ve birbirleriyle gösterdikleri orantının araştırılmasının, genel
olarak bu alandaki bulanıklığın giderilmesine katkıda bulunacağı söylenebilir.
17
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Araştırmanın Alanı ve Evreni
Araştırmanın örneklemini oluşturan 30 denek, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri
Anabilim Dalı polikliniğinde ayaktan tedavi gören hastalar arasından seçilmiştir.
2.2. Araştırmanin Deseni ve Örneklemin Belirlenmesi
Araştırma deseninin tasarlanmasında, araştırmanın birinci amacı olan dört aleksitimi öz-bildirim
ölçeğinin Türkçe'de geçerlik ve güvenirliğinin sınanması temel alındı. Araştırılacak geçerlik türü olarak,
ölçüt-bağımlı geçerlik (criterion validity) benimsendi. Çalışma, tasarlanan desene göre dört aşamada
gerçekleştirildi.
1. Çeviri Aşaması:
Araştırma konusu ölçeklerden SSPS-R ve TAS' in çeviri çalışması 1988 Mayıs - Ağustos ayları
arasında yapıldı. Önce ölçekierin ilk çevirisi yapılarak, her sorunun ingilizce ve Türkçesi alt alta yazıldı
ve bölüm üyelerine dağıtıldı. Bu hem çeviriye gelen eleştiriler ve yeni öneriler bir araya toplanıp
düzenlenerek bir kez daha bölüm üyelerine dağıtıldı. Yapılan son düzeltmelerin ve ortak kanıların
ışığında çeviriye son biçimi verildi.
Iki MMPI aleksitimi ölçeği için böylesi bir çalışmaya girilmedi. Ölçek sorularının karşılıklarının
bulunmasında, daha önce Savaşır (1981) tarafından yapılmış olan MMPI' ın Türkçe uyarlaması temel
alındı. Kimi soruların, MMPI'ın ingilizce ve Türkçe formlarında değişik numaralarla yer aldıkları
görüldü. Gerekli tarama yapılarak, ingilizce formdaki soruların karşılığı Türkçe formda bulundu.
Dört aleksitimi ölçeğinin Türkçe formları, araştırmaya alınacak hastalara bir arada verilebilecek
biçimde tek bir test kitapcığı olarak düzenlendi.
18
2. Veri Toplamaya Hazırlık Aşaması:
H.Ü.T.F. Psikiyatri Anabilim Dalında çalışan ve yeterli klinik deneyimi olduğu düşünülen
klinisyenlere (psikiyatri uzmanı, kıdemli psikiyatri asistanı, klinik psikoloji doktorası olan ya da doktora
programını sürdürmekte olan uzman psikolog) araştırmaya katılma çağrısı ve yönergeyi içeren birer
'Klinisyen Bilgi Formu' (Ek 1) dağıtıldı. Yönergede, araştırmanın nasıl sürdürülmesi gerektiği
konusunda klinisyenlere bilgi verilmekte ve 'hasta seçim ölçütleri' ile 'aleksitimi ölçütleri'
açıklanmaktaydı. Klinisyenlerden istenen, hasta seçim ölçütlerine uyan hastaları araştırmaya almaları
ve aleksitimi ölçütlerine göre değerlendirmeleriydi. Bu değerlendirmelerin, araştırma konusu aleksitimi
ölçeklerinin ölçüt-bağımlı geçerliğinin araştırılmasında dayanak (referance) işlevi göreceği yönergede
belirtilmekteydi.
Hasta seçim ölçütlerine göre her klinisyen; (1) iyi tanıdığı ve en az 20 görüşme yapmış
olduğu, (2) bilişsel yetilerini ya da gerçeği değerlendirme yetisini bozacak nitelikte rahatsızlığı
olmayan, (3) işbirliğine girebilecek yapıda olan hastalarını araştırmaya alabilirdi. Araştırmaya alınacak
hastaların aleksitimik olması gerekmiyordu.
Hastalarını değerlendirirken klinisyenlerin temel almaları gereken aleksitimi ölçütleri şu üç
başlık altında açıklanmaktaydı: 1. Duyguları ayırt etme ve söze dökme güçlüğü 2. Düşlem
yaşamında kısırlık 3. işevuruk düşünme.
Yönergede, araştırmaya alınan her hastaya gerekli açıklamanın yapılarak, onayının alınması
gerektiği belirtilmekteydi.
3. Veri Toplama Aşaması:
Eylül 1988'den Mayıs 1989'a dek süren bu aşamada, klinisyenler araştırmaya katmayı uygun
gördükleri hastaları için birer Hasta Değerlendirme Formu (Ek 2) doldurdular. Araştırma verilerinin
toplanmasına 1 O klinisyen katkıda bulundu ( 3 uzman psikiyatrist, 5 kıdemli psikiyatri asistan ı, 2 klinik
psikoloji doktoru eğitimini sürdürmekte olan uzman psikolog).
Formu doldurulan hastaya, aleksitimi ölçeklerini içeren test kitapçığı verildi. Hastalar ortalama
8.1 hafta arayla (Ranj= 2 - 28, St. sapma= 7.59) test kitapçığını iki kez doldurdular. Denek sayısı 30
olunca, veri toplama aşaması sonlandırıldı.
4. Değerlendirme Aşaması:
Toplanan veriler, gerekli istatistiksel işlemlerden geçirilerek, araştırma bulguları elde edildi.
19
2.3. Veri Toplama Araçlan
2.3.1. Hasta Değerlendirme Formu (Ek 2)
Klinisyenler tarafından doldurulan bu formların içerdiği veriler üç kümede toplanabilir: (1)
Hastanın klinik ve sosyo-demografik özelliklerine ilişkin bilgiler; (2) terapi-izleme ilişkisine yönelik
bilgiler; (3) hastada aleksitimik özelliklerin ne yoğunlukta bulunduğuna ilişkin 5'1i Likert skalası
üzerinde yapılan değerlendirme.
2.3.2. 'Schalling - Sifneos Personality Scale - Revised' (SSPS-R) Türkçe Formu (Ek 3-4)
Sifneos ( 1986) tarafından geliştirilen ölçeği n psikometrik özelliklerine ilişkin ayrıntılı bilgi Bölüm
1.6.2. de (Sayfa 12) verilmiştir. Ölçeğin Türkçe formu da orjinali gibi, 'evet' ya da 'hayır' biçiminde
yanıtlanması gereken (zorunlu seçim- forced choice) 20 sorudan oluşmuştur.
2.3.3. 'Toronto Alexithymia Scale ' (TAS) Türkçe Formu (Ek 5-6)
Taylor ve ark. (1985 b) tarafından geliştirilen ölçeğin psikometrik özelliklerine ilişkin ayrıntılı
bilgi, bölüm 1. 6 2 . de (Sayfa 14) verilmiştir. Ölçeğin Türkçe formu da, orjinali gibi 26 sorudan
oluşmaktadır. Ancak, orjinalinde yanıtlar 5' li Likert skalası üzerinde işaretlenirken; Türkçe formunda
zorunlu seçim yanıtlama sistemi kullanılmıştır. Bu değişikliğin neden gerekli görüldüğü şöyle
açıklanabilir: Aynı test kitapçığında bir süreklilik içinde verilen dört ölçeğin yanıtlama biçimlerinin farklı
olması, hastaların testi doldurmasını zorlaştırabii ir ve yanılgılı sonuçlara yolaçabilirdi. O nedenle TAS'
in de, diğer üç ölçek gibi 'evet' ya da 'hayır' biçiminde yanıtlamasının daha uygun olacağı
düşünülmüştür.
2.3.4. 'Denver MMPI - Alexithymia Scale' Türkçe Formu (Ek 7- 8)
Kleiger ve Kinsman (1980 b) tarafından geliştirilen ölçeğe ilişkin ayrıntılı bilgi, Bölüm 1.6.2. de
(Sayfa 13) verilmiştir. Ölçeğin Türkçe formu da orjinali gibi 22 sorudan oluşmaktadır.
2.3.5. 'lrvine MMPI - Alexithymia Scale' Türkçe Formu (Ek 9 -1 O)
Shipko ve Noviello (1984) tarafından geliştirilen ölçeğe ilişkin ayrıntılı bilgi, Bölüm 1.6.2. de
(Sayfa 13-14) verilmiştir. Orjinali 20 sorudan oluşmaktadır. Ancak, ölçeğin ingilizce formunda yer alan
479 numaralı MMPI sorusunun, MMPI'ın Türkçe formunda karşılığı bulunmamaktadır. Bu nedenle
ölçeğin Türkçe formu 19 sorudan oluşmuştur.
20
2.4. istatistik işlemler
Oluşturulan 30 olguluk veri kütüğünde yer alan her bir denek için seksen sütunluk dört kayıttaki
192 değişken istatisik işlemlere sokulmuştur.
Işlemler, kişisel bilgisayarda "SPSS/PC +, Version 2.0" (SPSS Ine. 1987) programı
uygulanarak yapılmıştır.
21
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
3.1. Örneklemin Tan1t1lmas1
3.1.1. Sosyo-Demografik Özellikler
Örnekiemi oluşturan 30 hastanın 17'si erkek (0/o 56. 7), 13'ü kadındı (0/o 43.3). Denekierin yaşları
18-58 arasında değişmekteydi (Ort.= 28.7, St. sapma=10.7). 1 Denek (0/o 3.3) ilkokul mezunu, 6 denek
(% 20.0) ortaokul ya da lise mezunu, diğer 23 denek (0/o 76.7) ise üniversite öğrencisi ya da üniversite
mezunuydu. Denekierin 21' i (0/o 70.0) be kar, 8' i (0/o 26. 7) evliydi, 1' i de (0/o 3.3) boşanmıştı.
Ülkemizde sosyo-ekonomik düzeyi belirlemeye yönelik ölçütler henüz geliştirilmiş olmadığı için,
klinisyenler araştırmaya kattıkları hastalarının hangi sosyo-ekonomik düzeyden geldiğini kendi
ölçütlerine dayanarak belirlemişlerdir. Bu belirlemelere göre, denekierin 1 'i (0/o 3.3) düşük, 21 'i
(0/o 70.0) orta, 8'i (0/o 26.7) yüksek sosyo-ekonomik kesimden gelmişlerdir.
Denekierin iş-uğraşı alanına göre dağılımı da şöyledir: 15 (o/o50.0) öğrenci, 7 (0/o 23.3) ücretli, 4
(0/o 13.3) serbest çalışan, 2 (% 6.7) emekli, 1 (0/o 3.3) ev hanımı, 1 (o/o 3.3) işsiz.
3.1.2. Klinik Özellikler
Deneklerin, tedavi amacıyla polikliniğe ilk başvurdukları dönemde aldıkları tanılarla,
araştırmanın yapıldığı dönemdeki klinik durumlarına ve kişilik yapılarına yönelik tanılar, DSM 111-R
(American Psychiatric Association 1987) sınıflandırma sistemi ve ölçütlerine göre belirlenmiştir.
22
Tablo 1. Denekierin DSM 111-R Birinci Eksen Tanılarına Göre Dağılımı (Polikliniğe Başvurma Nedeni)
DSMIII-R BiRiNCi EKSEN TANISI KOD SAYI
Şizofreniform Bozukluk 295.40 1 Majör Depresyon, tek nöbet, orta 296.22 2 Majör Depresyon, tek nöbet, ağır 296.23 3 Majör Depresyon, tek nöbet, psikotik 296.24 3 Majör Depresyon, yineliyici, orta 296.32 1 Majör Depresyon, yineliyici, ağır 296.33 2 Majör Depresyon, yineleyici, psikotik 296.34 2 Bipolar Af. Boz., karma, ağır 296.63 1 Bipolar Af.Boz., karma, psikotik 296.64 1 Bunaltı Bozukluğu, belirlenmemiş 300.00 1 Genel Bunaltı Bozukluğu 300.02 1 Agorafobili Panik Bozukluğu 300.21 3 Obsesif Kompulsif Bozukluk 300.30 3 Distimi 300.40 1 Sornatoform Bozukluk Belirlenmemiş 300.70 1 Alkol Bağımlılığı 303.90 2 Kimlik Bozukluğu 313.82 2
30
Tablo 2. Denekierin DSM 111-R Birinci Eksen Tanırarına Göre Dağılımı
(Araştırma Sırasındaki Klinik Durum)
DSM lll- R BiRiNCi EKSEN TANISI KOD SAYI
Majör Depresyon, tek nöbet, kısmi iyileşme 296.25 1 Majör Depresyon, tek nöbet, tam iyileşme 296.26 3 Majör Depresyon, yineleyici, kısmi iyileşme 296.35 2 Majör Depresyon, yineleyici, tam iyileşme 296.36 3 Bipolar Af. Boz, karma, tam iyileşme 296.66 2 Bunaltı Bozukluğu, belirlenmemiş 300.00 1 Basit Fobi 300.29 1 Obsesif Kompulsif Bozukluk 300.30 3 Distimi 300.40 Alkol Bağımlılığı 303.90 1
Kimlik Bozukluğu 313.82 5 Başka Kişilerarası Sorunlar V52.81 7
30
o/o
3.3 6.7
10.0 10.0 3.3 6.7 6.7 3.3 3.3 3.3 3.3
10.0 10.0 3.3 3.3 6.7 6.7
100.0
o;o
3.3 10.0 6.7
10.0 6.7 3.3 3.3
10.0 3.3 3.3
16.7 23.3
100.0
23
Tablo 3. Denekierin DSM 111-R ikinci Eksen Tanılarına Göre Dağılımı
(Kişilik Bozukluğu)
DSM lll- R BiRiNCi EKSEN TANISI
Paranoid
Şizoid
Obsesif Kompulsif
Bağımlı
Narsisistik
Kaçınan
Borderline
Başka yerde belirlenmemiş
ı ı. eksendetanı yok
KOD
301.00
301.20
301.40
301.60
301.81
301.82
301.83
301.90
V 71.09
SAYI
3
5
2
6
1
10
10.0
3.3
16.7
6.7
3.3
3.3
20.0
3.3
33.3
30 100.0
Tablo 1 incelendiğinde, hastalardan ?'sinin polikliniğe ilk başvurdukarı dönemde psikotik
durumda olduğu anlaşılmaktadır. Ancak tablo 2' de görüldüğü gibi, araştırmanın sürdürüldüğü
dönemde deneklerden hiç biri psikotik değildir. Tablo 3 incelendiğinde, deneklerden 20'sinin (o/o 67.7)
değişik kişilik bozukluğu tanısı aldığı; buna karşılık 1 O denekte belirgin bir kişilik sorununun
bulunmadığı görülmektedir.
Psikomatik bozukluğa ilişkin veriler gözden geçirildiğinde deneklerden 2' sinin tiroid hastalığı
olduğu görüldü. 1 deneğin (0/o 3.3) sıkıntılı olduğu dönemlerde ortaya çıkıp bir kaç günde geçen ve
dış bir allerjene bağlı olmayan "yüzde ödem" sorunu, 1 deneğin de (0/o 3.3) "morbid obesite" sorunu,
psikosomatik bozukluk olarak kabul edildi (Legoretta ve ark. 1987). Sonuçta toplam 6 (o/o. 20) denekte
psikosomatik bozukluğun söz konusu olduğu; kalan 24 deneğin (0/o 80.0) ise psikosomatik nitelikte bir
sorununun olmadığı belirlendi.
Bağımlılık sorununa yönelik veriler incelendiğinde, bir deneğin geçmişte kalan, bir deneğin de
sürmekte olan alkol bağımlılığının olduğu; diğer 28 deneğin bağımlılık sorununun olmadığı görüldü.
Klinisyenler, hastalarının bedenselleştirme eğilimini 3'1ü Likert skalası üzerinde
derecelendirmişlerdir. Bu değerlendirmelere göre, 19 deneğin (0/o 63.3) bedenselleştirme eğilimi
belirgin değilken, 8 deneğin (0/o 26.7) belirgin ve 3 deneğin de (0/o 10.0) yoğundur.
24
3.1.3. Terapi-izleme ilişkisi
Klinisyenlerin araştırmaya kattıkları hastalarını izleme süreleri 5-99 ay arasında (Ort.=24.0,
St. sapma =24.2); hastalarıyla yaptıkları görüşme sayısı 20-300 arasında (Ort.=64.1, St.sapma=66.1)
değişmektedir.
Klinisyenler, hastalarına uyguladıkları tedavi yaklaşımını form üzerinde belirtirken genellikle
birden fazla seçenek işaretlemişlerdir. Bu işaretiemelere göre denekler, kendilerine uygulanan
yaklaşım açısından aşağıdaki biçimde dağılım göstermektedirler.
Tablo 4. Deneklerin, Kendilerine Uygulanan Tedavi Yaklaşırnma Göre Dağılımı
YAKLAŞlM BiÇiMi SAYI O fo
Davranışçı 3 10.0
Destekleyici 8 26.7
Bilişsel + Destekleyici 4 13.3
Çözümleyici + Destekleyici 11 36.7
Çözümleyici + Bilişsel 4 13.3
30 100.0
Klinisyenler, hastalarında ortaya çıkan aktarım belirtilerinin yoğunluğunu 3'1ü Likert skalası
üzerinde derecelendirmişlerdir. Bu değerlendirmelere göre, aktarımı belirgin olmayan 14 denek
(% 46.7), belirgin olan 11 denek (o/o 36.7}, yoğun olan 5 denek (o/o 16.7) bulunmaktadır.
3.1.4. Aleksitimi Skorlan
Klinisyenler hastalarındaki aleksitimik özelliklerin yoğunluğuna ilişkin değerlendirmelerini, 5'1i
Likert skalası üzerinde yaptıkları işaretlemelerle belirtmişlerdir.
25
Tablo 5. Denekierin Aleksitimi Skorlarına Göre Dağılımı
ALEKSiTiMi SKORU ALEKSiTiMiK ÖZELLiKLER SAYI o/o
1 Hiç yok 5 16.7
2 Belirsiz 8 26.7
3 Orta 8 26.7
4 Belirgin 7 23.3
5 Yoğun 2 6.7
30 100.0
Daha sonra sözü edilecek istatistiksel işlemlerin önemli bir bölümünde, yukarıdaki tablo temel
alınmıştır. Ancak kimi hesaplamalar için, denekierin aşağıda gösterildiği biçimde gruplandırılmaları
gerekmiştir.
Tablo 6.
Normal
Aleksitimi
Denekierin Aleksitimi Skorlarına Göre Gruplandırılması - 1
GRUPLAR
( aleksitimi skoru 1 1 2 1 3
(aleksitimi skoru 4 1 5 )
SAYI
21
9
30
o/o
70.0
30.0
100.0
Bu gruplandırma yapılırken , klinisyenlerden '3' skoru alan sınır aleksitimiklerin 'normal'
(nonalexithymic) grubuna katılmasındaki amaç, olabildiğince saf bir aleksitimik grubu elde etmektir.
Yalnızca "Toronto Alexithymia Scale"in kestirim gücü hesaplamalarında kullanılan ikinci bir
gruplandırılma biçimi, aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 7. Denekierin Aleksitimi Skorlarına Göre Gruplandırılması - 2
GRUPLAR SAYI o/o
Nonaleksitimik (aleksitimi skoru 1/2) 13 43.3
Sınır (aleksitimi skoru 3) 8 26.7
Aleksitimik (aleksitimi skoru 4/5) 9 30.0
30 100.0
26
3.2. Aleksitimi Ölçeklerinin Psikometrik Özellikleri
3. 2.1. Genel Değerlendirme: Geçerlik
ikinci bölümde belirtildiği gibi (sayfa 19), klinisyenler hastalarına aleksitimi skoru verirken
yönergede açıklanan üç aleksitimi ölçütünü temel almışlardır. Aleksitimi ölçeklerinin geçerliğinin
araştırılmasında, bu skorlar dayanak (referance) alınmıştır. Örnekiemi oluşturan 30 hastanın
kilinisyenlerden aldıkları aleksitimi skorları ve aleksitimi ölçeklerinden aldıkları skorlar arasındaki
orantıları araştırmak amacayla aşağıdaki orantı matriksi oluşturulmuştur.
Tablo 8. Orantı Matriksi: Aleksitimi Skorları ve Ölçek Skorlan (Pearson r)
Aleksitimi SSPS-R TAS Denver lrvine Skoru MMPI-AS MMPI-AS
Aleksitimi Skoru
SSPS-R 0.27
TAS 0.51 ** 0.40 *
Denver MMPI-AS - 0.09 - 0.03 - 0.40 *
lrvine MMPI-AS 0.53 ** 0.12 0.56 *** - 0.29
• p< 0.05 ** P< 0.005 ••• P< 0.001
Tabloda görüldüğü gibi, TAS ve lrvine MMPI-AS skorları aleksitimi skorlarıyla anlamlı düzeyde
orantı göstermektedir. Ayrıca iki ölçek arasındaki orantı da anlamlı düzeydedir. Bu bulgular, TAS ve
lrvine MMPI-AS ölçeklerinin ölçüt-bağımlı geçerliği olduğu biçiminde yorumlanabilir.
SSPS-R skorlarıyla aleksitimi skorları arasında gözlenen orantı anlamlı düzeye
ulaşamamaktadır. SSPS-R, geçerli olduğu anlaşılan diğer iki aleksitimi ölçeğiyle de orantı
göstermektedir; ancak yalnızca TAS skorlarıyla arasındaki orantı anlamlı düzeydedir. Bu bulgulara
bakılarak SSPS-R ölçeğinin yeterli geçerliğinin olmadığı ve geçersiz kabul edilmesi gerektiği
söylenebilir.
Denver MMPI-AS Skorları, hem aleksitimi skorlarıyla hem de diğer ölçekierin skorlarıyla ters
orantı göstermektedir. Denver MMPI-AS skorlarıyla, geçerli ölçeklerden TAS skorları arasındaki ters
orantının anlamlı düzeyde olması ilginç bir bulgu olarak belirmektedir. Bu sonuçlar Denver
MMPI-AS'in geçersiz bir ölçek olduğunu düşündürmektedir.
Ölçekierin ayırt ediciliklerini araştırmak amacıyla, 30 denek aleksitimi skorlarına göre iki gruba
ayrılmış (tablo 6) ve grupların ölçek skorları karşılaştırılmıştır. iki grubun ölçeklerden aldıkları
ortalama skorlar ve gruplar arasındaki farkın düzeyini araştırmak amacıyla yapılan Mann-Whitney U
testi sonuçları tablo 9'da gösterilmiştir.
27
Tablo 9 Aleksitimik ve Normal Gruplarm Aleksitimi Ölçeklerinden Aldıkları
Skorlara Göre Karşıt aştırılması {Mann-Whitney U Testi) *
NORMAL (Sayı 21) ALEKSiTiMiK (Sayı 9) z ANLAMLillK
SKORORT. ORT.RANK SKORORT. ORT.RANK DEGERI (2 yünlü olasılık)
SSPS-R 7.7 (±2.0) 14.6 8.6 (±1.9) 17.5 -O. 83 Anlamsız
TAS 8.0 (±3.6) 12.2 12.7 (±1.7) 23.2 -3. 17 P< 0.005
Denver MMPI-AS 10.5 (±3.1) 17.0 8.7 (±3.4) 11.9 - 1. 46 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 7.0 (±2.3) 12.6 10.0 (±2.1) 22.2 -2.n P< 0.01
* Normal gurubun denek sayısı 20'den fazla olduğu için z değerine bakılmıştır.
Tabloda görüldüğü gitti, aleksitimik grubun geçerli iki aleksitimi ölçeği olan TAS ve lrvine
MMPI-AS' den aldıkları skorlar, normal gruba göre anlamlı ölçüde yüksektir.
Alekstimik grubun SSPS-R skor ortalaması, normal grubun ortalamasından yüksek olmakla
birlikte, her iki grubun skor dağılımı arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır.
Normal grubun Denver MMPI-AS skor ortalamasının aleksitimik gruptan yüksek olması ilginç
bir bulgudur. Bununla birlikte, her iki grubun skor dağılımı arasında anlamlı bir fark
bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, incelenen aleksitim i ölçeklerinden TAS ve lrvine MM PI-AS'in, geçerli ve
aleksitimik olanlarla olmayanları ayırt edebilen ölçekler oldukları söylenebilir. SSPS-R, geçerlik ve
ayırt ediciliği yeterli düzeyde olmayan bir ölçek olarak belirmektedir. Denver MMPI-AS ise, tümüyle
geçersiz yani aleksitimiyi ölçmeyen bir ölçek olarak nitelenebilir.
3.2.2. Genel Değerlendirme Güvenirlik
Ölçekierin güvenirliklerini araştırmak amacıyla, 'iç sürekliliği'ne (internal consistency) ve
'zaman sürekliliği'ne (time consistency) bakılmıştır. Ölçek sorularının neminal skala üzerinde
yanıtlanması nedeniyle, iç süreklilik düzeyini araştırmaya yönelik güvenirlik katsayısı
hesaplamalarında Kuder - Richardson formülü kullanılmıştır.
28
Tablo 1 O : Aleksitim i Ölçeklerinin iç Sürekliliği ( Güvenirlik Katsayısı)
SSPS-R
TAS
Denver MMPI-AS
lrvine MMPI-AS
Güvenirlik Katsayısı
- 0.03
0.65
0.64
0.47
Bir ölçeğin iç güvenirlik katsayısının 0.80 değerine yaklaşması gerektiği göz önüne
alındığında (Nunnaly 1978), tablodaki değerlerin düşük olduğu söylenebilir. Yine de, geçerli
ölçeklerden TAS'in iç güvenirliği, çok yüksek olmamaka birlikte kabul edilebilir sınırlardadır. Diğer
geçerli ölçek olan lrvine MMPI-AS'in iç sürekliliğinin yeterli düzeyde olduğunu söylemek zordur.
Geçersiz ölçeklerden SSPS-R, hiç iç süreklilği olmayan bir ölçek olarak belirmektedir. Denver MMPI-AS ise, kabul edilebilir düzeyde iç sürekliliği olan bir ölçek görünümü vermektedir.
Zaman sürekliliğini araştırmak amacıyla, aleksitimi ölçekleri hastalara iki kez verilmiştir.
iki test arasında geçen süre 2-28 hafta arasında değişiklik göstermiştir (Ort.= 8.1, St. sapma=7.6).
Ancak, ölçekierin bir test kitapçığı biçiminde bir arada verilmesi nedeniyle, iki test arasındaki süre
bakımından ölçekler arasında bir dengesizlik söz konusu olmamıştır.
Tablo 11. Aleksitimi Ölçeklerinin Test - Yeniden Test Güvenirliği
SSPS-R
TAS
Denver MMPI-AS
lrvine MMPI-AS
TEST-YENiDEN TEST
GRANTISI (Pearson r)
0.37
0.71
0.72
0.61
ANLAMLillK
P< 0.05
P< 0.001
P< 0.001
P< 0.001
Görüldüğü gibi, geçerli aleksitimi ölçeklerinden ikisinin de test-yeniden test güvenirliği yeterli
düzeydedir. TAS'in zaman sürekliliğinin, lrvine MMPI-AS'e göre biraz daha iyi olduğu söylenebilir.
Geçersiz ölçeklerden SSPS-R'ın test-yeniden test güvenirliği bulunmamaktadır. Diğer
geçersiz ölçek olan Denver MMPI-AS ise, zaman sürekliliği en yüksek ölçek olarak belirmektedir.
Bu bulgulara göre, TAS hem iç sürekliliği hem de zaman sürekliliği olan güvenilir bir ölçektir. Diğer geçerli ölçek olan lrvine MMPI-AS ise, iç güvenirliği yetersiz, zaman güvenirliği yeterli bir ölçek görünümü vermektedir. SSPS-R, ne iç sürekliliği ne de zaman sürekliliği açısından güvenilir
29
bir ölçek değildir. Geçersiz bir ölçek olan Denver MMPI-AS, ilginç bir biçimde hem iç sürekliliği hem de zaman sürekliliği olan güvenilir bir ölçek olarak belirmektedir.
3.2.3. "Schalling - Sifneos Personality Scale - Revised" (SSPS-R)
Örneklemin ortalama SSPS-R skoru 7.93 (Ranj= 4-12, St. sapma= 1.96) olarak hesaplandı. SSPS-R skorlarıyla aleksitimi skorları arasında anlamlı düzeyde bir orantı olmadığı görüldü (r= 0.27, p>0.05).
Denekler iki gruba ayrıldığında (tablo 6), normal grubun skor ortalaması 7.67 (Ranj= 4-12, St. sapma= 1.96) aleksitimik grubun skor ortalaması 8.56 (Ranj= 7-12, St. sapma=1.94) olarak belirdi. Mann-Whitney testi, iki grubun skorları arasında anlamlı bir fark olmadığını ortaya koydu (Z= -083, P>0.05).
Örneklemin yeniden test skor ortalaması 7.97 (Ranj = 4-13, St. sapma = 2.24) olarak hesaplandı. Test-yeniden test skorları arasındaki orantı düşüktü (r = 0.37). Birinci ve ikinci test skor ortalamaları arasındaki fark anlamlı düzeyde değildi ( t =- 0.08, Ser. De.= 29, p>0.05).
Kuder-Richardson formülüyle hesaplanan güvenirlik katsayısı -0.03 olarak belirdi.
Bu bulgular, SSPS-R'in geçerlik ve güvenirliği bulunmayan bir ölçek olduğunu
göstermektedir. SSPS-R herhangi bir psikometrik çalışmaya dayanarak geliştirilmiş bir ölçek değildir. Sifneos (1986), alekstimi kavramının içeriğinden ve BlO sorularından yola çıkarak ölçeğin sorularını belirlemiştir. Ölçeğin psikometrik özelliklerini incelemek amacıyla daha sonra yapılmış bir
çalışmayla karşılaşılmamıştır. Bu nedenle, bu araştırmanın bulguları SSPS-R'ın psikometrik
niteliklerine ilişkin ilk verileri oluşturmaktadır.
3.2.4. "Toronto Alexithymia Scale" (TAS)
Örneklemin ortalama TAS skoru 9.43 (Ranj=2-18, St. sapma= 3.80) hesaplandı. TAS skorlarının aleksitimi skorlarıyla anlamlı düzeyde orantı gösterdiği belirlendi (r= 0.51, P< 0.01 ).
Denekler iki gruba ayrıldığında (tablo 6), 'normal' grubun skor ortalaması 8.04 (Ranj= 2-18, St. sapma= 3.61); 'aleksitimik' grubun skor ortalaması 12.67 (Ranj= 10-16, St. sapma=1.73) olarak hesaplandı. Mann-Whitney testi, iki grubun skorları arasındaki farkın anlamlı düzeyde olduğunu
ortaya koydu ( z= -3.17, p < 0.005).
Örneklemin yeniden test skor ortalaması 9.97 (Ranj = 3-19, St. Sapma=3.44) olarak belirdi. Test-yeniden test skorları arasındaki orantı anlamlı düzeydeydi (r=0.71 P< 0.001); yanısıra skor
ortalamaları arasında anlamlı bir fark yoktu (t =-1.06, Ser. De= 29, P> 0.05).
Kuder-Richardson formülü kullanılarak hesaplanan güvenirlik katsayısı 0.65 olarak belirdi.
Bu bulgular TAS'ın geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir.
TAS, psikometrik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla üzerinde en çok çalışma yapılmış
aleksitimi ölçeklerinden biridir. Bu çalışmalardan yalnızca birinde (Taylor ve ark. 1988 a) TAS'ın
ölçüt-bağımlı geçerliği araştırılmıştır. Anılan çalışmada, klinisyenlerin görüşmeler yoluyla
30
belirledikleri aleksitimik ve nonaleksitimik grupların TAS skorları karşılaştırılmış ve aleksitimik grubun skorunun anlamlı ölçüde yüksek olduğu bulunmuştur (t = - 3.18, p<0.005). Bizim bulgularımız da aynı yöndedir.
TAS'ın zaman sürekliliği ve iç sürekliliği olduğunu düşündüren bulgularımız, daha önceki araştırma sonuçlarıyla uyuşmaktadır (Taylor ve ark. 1985, Bagby ve ark. 1988 b).
Sonuç olarak TAS, incelenen dört aleksitimi ölçeği arasında hem geçerlik hem de güvenirlik açısından gerekli psikometrik özellikleri taşıyan tek ölçek olarak belirmektedir. Bu sonuç, TAS soruları 5'1i Likert skalası üzerinde yanıtlanmayıp, evet-hayır biçiminde yanıtlansa bile, ölçeğin
psikometrik özelliklerinde belirgin bir değişme olmadığını göstermesi bakımından da önem taşımaktadır.
Yanıtlama biçimindeki bu değişiklik nedeniyle TAS için daha önce önerilmiş olan kesme noktalarının (Taylor ve ark. 1988 alb) geçerli olamayacağı açıktır. TAS'in zorunlu seçim (forced choice) yanıtlama sistemi kullanılması durumunda Türk populasyonu için kesme noktasını
belirlemek amacıyla denekler Tablo 6.da görüldüğü biçimde gruplandırılarak aşağıdaki tablo hazırlanmıştır.
Tablo 12. Kesme Noktalarına Göre TAS'in Psikometrik Özellikleri *
KESME ALEKSrriMlK KESTlRlM ALEKSrrlMlK DECliL KESTlRlM DUYARLIK ÖZGÜLLÜK VERIMLILIK
NOKTASI GÜCÜ(+) GÜCÜ(-) (AYlRT
Gerçek Sahte Gerçek Sahte EDlCILlK)
9~ 9 5 0/o 64 16 o o/o 100 o/o 100 o/o 76 o/o 83
10 ~ 9 4 o/o 69 17 o 0/o 100 0/o 100 0/o 81 0/o 87
11 ~ 8 3 0/o 73 18 0/o 95 0/o 89 0/o 86 o/o 87
12 ~ 7 3 o/o 70 18 2 0/o 90 0/o 78 0/o 86 0/o 83
13 ~ 5 3 tOfo 63 18 4 0/o 82 0/o 56 0/o 86 0/o 77
*Tablodaki başlıkların ve değerlerin açıklaması (Greden 1985)
KESME NOKTASI:
ALEKS!T!M!K - Gerçek ALEKSITIMIK - Sahte KESTIRIM GÜCÜ(+)
ALEKSITIMIK DEGiL - Gerçek ALEKSiTiMiK DEGIL - Sahte KESTiRIM GÜCÜ (-)
DUYARLIK (Sensitivity)
ÖZGÜLLÜK (Specificity)
VERiMLiLIK (Efficiency- H it Rate)
Tabloda gösterilen değerler ve üstü, "aleksitimi skorları" olarak alınmıştır.
(True Positive- TP) (False Positive- FP) (Predictive value of abnormal test- PV+) PV+ =TP 1 (TP+FP) X 100
(True Negative- TN) (False Negative - FN) (Predictive value of normal test - PV-) PV- =TN 1 (TN+FN) X 1 00
=TP 1 (TP+FN) X 1 00
= TN 1 (TN+FP) X 1 00
=TP+ TN 1 Total
31
Tabloda görüldüğü gibi, kesme noktası olarak '1 O' yada '11' skorları alındığında, testin
verimliliği en üst düzeyine çıkmaktadır. Kesme noktasının '1 O' olması durumunda, tüm aleksitimikler
yakalanmakta ve duyarlık 0/o 100 olmaktadır. Kesme noktasının '11' oluşu durumundaysa, duyarlık
azalmakla birlikte; özgüllük ve pozitif kestirim gücü artmaktadır.
Bu bakımdan, aleksitimiklerin "kaçmamasının" istendiği durumlarda, kesme noktası olarak '1 O'
skorunun, daha saf bir aleksitimik örneklaminin elde edilmek istendiği durumlarda, kesme noktası
olarak '11' skorunun seçilmesi uygun olacaktır.
Yukarıdaki tablo yapılırken sınır skorlar üzerinde durulmamıştır. TAS'ın orjinal formu için 62-74
skorlarının aleksitimi-nonaleksitimi sınır bölgesini oluşturduğu düşünülmektedir (Taylor ve ark. 1988
a/b). Ölçeğin bu araştırmada kullanılan Türkçe formunun, sınır aleksitimiyi kestirim gücünü ölçmek
amacıyla, denekler tablo ?'de gösterildiği biçimde üç gruba ayrılmıştır. TAS skorlarının her üç grupta
gösterdiği dağılım, tablo 13.de verilmiştir.
Tablo 13. 'Nonaleksitimik', 'Sımr' ve 'Aieksitimik' Gruplarında TAS Skorlarının
Dağılımı
GRUPLAR
'Nonaleksitimik' 'Sınır'
'Aieksitimik'
DENEK SAYISI
13 8 9
T A S
Ortalama
7.38 9.12
12.67
SKORLARI
St. Sapma
3.69 3.44 1.73
Ranj
2-18 6-15
10-16
Tek yönlü varyans analizi, grupların TAS skorları arasındaki farkın anlamlı düzeyde olduğunu
ortaya koymuştur (F= 7.47, p<0.005}. Farkın nereden kaynaklandığını araştırmak amacıyla yapılan
Tukey testi, yalnızca 'Nonaleksitimik' ve 'Aieksitimik' gruplar arasında anlamlı düzeyde bir fark
olduğunu göstermiştir (p<0.05).
Tablo 13. de görüldüğü gibi, 'Sınır' grubun TAS skor ortalaması 'Nonaleksitimik' gruptan
yüksek, 'Aieksitimik' gruptan düşüktür. Diğer bir deyişle, 'Sınır' grubu , beklendiği biçimde diğer iki
grubun arasında kalmaktadır. Bununla birlikte, bu grubun diğer iki grupla arasındaki farkın anlamlı
düzeye ulaşmaması; TAS'in, sınır aleksitimikleri ne aleksitimiklerden ne de nonaleksitimilerden
yeterince ayırt edemediğini düşündürmektedir.
Grupların skor ortalamalarının birbirine çok yakın olmadığı ve 'Sınır' grupla diğer iki grup
arasında anlamlı bir fark bulunmamasının Tukey testinin "tutuculuğundan" kaynaklanabileceği
gözönüne alınarak; TAS'in sınıra duyarlığının başka bir yöntemle de araştırılmasının uygun olacağı
düşünülmüş ve Tablo 14. bu amaçla hazırlanmıştır.
32
Tablo 14. Kesme Noktalarına Göre, TAS'ın Sınır Aleksitim iye Duyarlığ ı ve Ayırt
Ediciliği *
ALEKSITL\1IK SC',HR ALEKSITIMIK NONALEKSITNIK VERIMLILIK SL\1RA S~1R Gerçek Sahte Kestir im Gerçek Sahte Kestir im Gerçek Sahte Kestirim SKORLAR Gücü Gücü Gücü DLYARLILIK
6-9 9 4 %69 6 9 %40 2 o o/oıoo %57 %25 7-9 9 4 o/o 69 5 5 %50 6 ı %86 %67 o/o 62 8-9 9 4 %69 2 2 %50 9 4 %69 %67 %25 8-ıo 8 3 o/o 73 2 4 o/o 33 9 4 %69 %63 %25 9-ıo 8 3 o/o 73 ı 2 %33 ll 5 %69 %67 o/o ı2
Tabloda görüldüğü gibi, hem sınır aleksitimiyi kestirim gücü, hem sınır aleksitimiye duyarlılık hem de verimlilik birlikte gözönüne alındığında, 7 - 9 skorları en uygun seçenek olarak görülmektedir. Ancak, bu optimal sınır skorların benimsenmesi durumunda bile: (1) teste göre sınır aleksitimik olanların yalnızca 0/o 50'si gerçekten sınır aleksitimik olmaktadır; (2) test, gerçek sınır
aleksitimiklerin °/o 62'sini yakalayabilmekte, o/o 38'ini kaçırmaktadır; (3) genel olarak denekierin o/o 67'si doğru biçimde gruplandırılırken, 0/o 33'ü hatalı gruplandırılmaktadır. Bunlar, test skorlarının
ayırt ediciliğine güvenebilmemizi zorlaştıracak ölçüde düşük oranlardır.
Grup olarak sınır aleksitimiklerin TAS skorlarının, nonaleksitimiklerden yüksek,
aleksitimiklerden düşük olduğu bir gerçektir. Fakat, 'Sınır' grubunun skorları ortalama skor çevresinde toplanmamaktadır. Bu da, TAS'in sınır aleksitimiye duyarlığının düşük olmasına yol
açmaktadır.
Sonuç olarak, TAS'in kullanımında 'sınır' skorları işe katmanın, grupları birbirinden ayırt etmek
konusunda belirgin bir yarar sağlamadığı gibi, testin verimliliğini de düşürdüğü söylenebilir. Bu nedenle, Tablo. 12 sonuçlarına dayanarak '1 O' ve üstündeki skorların aleksitim ik, altındaki
skorlarında nonaleksitimik kabul edilmesi en uygun yol olarak görünmektedir.
3.2.5. "Denver MMPI - Alexithymia Scale"
Örneklerin ölçekten aldığı ortalama skor 9.97 (Ranj = 4-17, St. sapma=3.22) olarak
hesaplandı. Denver MMPI skorlarıyla, aleksitimi skorları arasında gözlenen ters orantı anlamlı
düzeyde değildi (r= -0.09, p > 0.05).
Denekler iki gruba ayrıldığında (Tablo 6), 'normal' grubun skor ortalaması 10.52 (Ranj= 4-17,
St. sapma= 3.08), 'aleksitimik' grubun skor ortalaması 8.67 (Ranj= 5-14, St.sapma= 3.35) olarak hesaplandı. Mann-Whitney U testi, iki grubun skorları arasında anlamlı düzeyde bir fark olmadığını
ortaya koydu (z= -1.46, P> 0.05).
Örneklemin ortalama yeniden test skoru 9.63 (Ranj = 3-16, St. sapma= 3.16) olarak hesaplandı. Test yeniden test skorları arasındaki orantı anlamlı düzeyde (r = 0.72, p<0.001 );
ortalamalar arasındaki fark anlamsız düzeydeydi ( t= 0.34, P> 0.05).
n Tablo değerlerinin açıklanması için bkz. sayfa 31
33
Ölçeğin güvenirlik katsayısı Kuder-Richardson formülüyle 0.64 olarak hesaplandı
Bu bulgular, Denver MMPI-AS'in geçersiz bir ölçek olduğunu göstermektedir. Örneğin
geçerliği daha önce benzer yöntemle araştırılmamıştır. Değişik yöntemlerle yapılan çalışmaların
yalnızca ikisi, ölçeğin geçerliğini destekleyen sonuçlar vermişlerdir (Kieiger ve Kinsman 1980 b;
Greenberg ve O'Neil 1988). Başka çalışmaların sonuçlarıysa Denver MMPI-AS'in geçersiz bir ölçek
olduğunu düşündürmektedir (Federman ve Mohns 1984; Paulson 1985; Shipko ve Noviello 1984;
Bagby ve ark. 1988 b). Sonuçların farklılığı, çalışmaların değişik hasta grupları üzerinde yapılmış
olmasına bir ölçüde bağlanabilir. Ancak bu durumda, Denver MMPI-AS'in her hastada rahatlıkla
kullanılabilecek bir ölçek olduğunu söylemek olanaksız görünmektedir. Bu araştırmanın sonuçları,
ölçeğin ülkemizdeki psikiyatrik hasta populasyonunda kullanılamaz nitelikte olduğunu
düşündürmektedir.
Bulgular, Denver MMPI-AS skorlarının lrvine MMPI-AS ve TAS skorlarıyla ters orantı
gösterdiğini bildiren önceki araştırmaların (Shipko ve Noviello 1984; Bagby ve ark. 1988 b)
sonuçlarını doğrulamaktadır.
Ölçeğin test yeniden test güvenirliği olduğu yönündeki araştırma bulgusu da, önceki
çalışmaların sonuçlarıyla (Kieiger ve Kinsman 1980 b) uyuşmaktadır.
Hesaplanan iç güvenirlik katsayısı, ölçeğin iç sürekliliğinin çok iyi olmamakla birlikte yeterli
düzeyde olduğunu düşündürmektedir (Nunnaly 1978). Bu sayı, Bagby ve arkadaşlarının (1988 b)
hesapladıkları iç güvenirlik katsayısından oldukça yüksektir. Bu farklılığı doğuran neden, iki
araştırmada farklı populasyonlar üzerinde çalışılması olabilir. Bagby ve arkadaşlarının
araştırmasında, örnekiemi Amerikalı sağlıklı üniversite öğrencileri oluşturmuştur. Bu araştırmanın
ilginç bir bulgusu, ölçeğin iç güvenirliğinin cinsler arasında büyük farklılık göstermesidir
(Erkeklerde= 0.53; Kızlarda = 0.24). Öyle görünüyor ki; Denver MMPI-AS'in hem geçerliği hem
güvenirliği, farklık populasyonlar arasında büyük oynamalar göstermektedir.
Sonuç olarak, Denver MMPI-AS'in ülkemiz psikiyatrik hasta populasyonu için geçersiz ama
güvenilir bir ölçek olduğu söylenebilir. Diğer bir deyişle, ne olduğunu bilmediğimiz bir özelliği
güvenilir biçimde ölçmektedir. Ancak bu özelliğin aleksitimi olmadığı kesin gibi görünmektedir.
3.2.6. 'lrvine MMPI - Alexithymia Scale'
Örneklemin ölçekten aldığı ortalama skor 7.93 (Ranj= 3-12, St. sapma = 2.62) olarak
hesaplandı. lrvine MMPI-AS skorlarının, aleksitimi skorlarıyla anlamlı düzeyde orantı gösterdiği
belirlendi (r = 0.53, P< 0.01).
Denekler iki gruba bölündüğünde, ' aleksitimik' grubun aldığı skorların (Ort.= 1 0.00, Ranj= 6-12,
St. sapma= 2.12), 'normal' grubun skorlarından (Ort= 7.05, Ranj= 3-12, St. sapma= 2.33) anlamlı
düzeyde yüksek olduğu görüldü (z= - 2. 77, p< 0.01 ).
Örneklem grubunun ortalama yeniden test skoru 8.50 (Ranj = 3-14, St. sapma = 2.79) olarak
hesaplandı. Test-yeniden test skorları arasındaki orantı anlamlı düzeyde (r = 0.61, p < 0.001) ; skor
ortalamaları arasındaki farksa önemsizdi (t =-1.30, Ser. De.= 29, P> 0.05).
34
Kuder-Richardson formülü kullanırsak yapılan hesaplama sonucunda, güvenirlik katsayısının O. 47 olduğu bulundu.
Bu bulgular lrvine MMPI-AS'in geçerli ama güvenirliği kuşkulu bir ölçek olduğunu
düşündürmektedir. lrvine MMPI-AS'in neredeyse unutulmuş ve psikometrik özellikleri araştırılmamış
bir ölçek olmasını, şu nedenlere bağlayabiliriz: Birincisi, lrvine MMPI-AS, diğer bir aleksitimi ölçeği
olan SSPS dayanak alınarak geliştirilmiştir. Oysa SSPS, kendi geçerliği kuşkulu görünen ve klinikte
ya da araştırmalarda kullanılmaması önerilen (Taylor ve Bagby 1988 b) bir ölçektir. Bu bakımdan
lrvine MMPI-AS'in çürük bir temele dayandığı söylenebilir. Yanısıra, Shipko ve f\ioviello'nun
çalışmasında (1984) lrvine MMPI-AS ve Denver MMPI-AS skorlarının anlamlı düzeyde ters orantı
gösterdikleri bulunmuştur (r = -0.32, p< 0.01 ). Denver MMPI-AS genel kabul gören ve pek çok
araştırmada kullanılan bir ölçEV< olduğu için, iki MMPI aleksitimi ölçeği arasındaki bu tersorantı daha
baştan lrvine MMPI-AS'in geçersiz olduğunun düşünülmesine yol açmış olabilir.
Benzer biçimde bu çalışmada da iki MMPI aleksitimi ölçeği ters orantı göstermişlerdir
(r =-0.29). öte yandan, lrvine MMPI-AS skorları aleksitimi skorlarıyla anlamlı düzeyde orantı
gösterirken; Denver MMPI-AS skorları aleksitimi skorlarıyla anlamsız düzeyde de olsa ters orantı
göstermiştir (Tablo 8). Bu bulgular, iki MMPI aleksitimi ölçeğinden geçerli olanının, sanıldığı gibi
Denver MMPI-AS değil; lrvine MMPI-AS olduğunu düşündürmektedir.
Ölçeğin zaman sürekliliğinin yeterli düzeyde olduğu söylenebilirse de, iç sürekliliğinin yeterli
düzeyde olduğunu söylemek olanaksızdır. Hesaplanan güvenirlik katsayısı, bir ölçeğin iç
sürekliliğinin olduğunu söylemek için aranan düzeyin oldukça altında kalmaktadır (Nunnaly 1978).
Bununla birlikte, klinik uygulama açısından zaman sürekliliğinin birincil önem taşıdığı göz önüne
alınırsa, lrvine MMPI-AS'ın klinikte kullanılmasının önemli sakıncalar taşımayacağı söylenebilir.
Ölçeğin kesme noktasını belirlemek amacıyla Tablo 15 hazırlanmıştır.
Tablo 15 : Kesme Noktalarına Göre lrvine MMPI-AS'm Psikometrik Özellikleri*
KESME ALEKSITIMlK KESTIRlM ALEKSITIMlK DE<ilL KESTIRIM DUYARLIK ÖZGÜLLÜK VERIMLILIK
NOKTASI GÜCÜ(+) GÜCÜ(-) (AYlRT
Gerçek Sahte Gerçek Sahte EDICILlK)
8~ 7 8 0/o 47 13 2 0/o 87 0/o 78 o/o 62 0/o 67
9~ 7 5 ~ 0/o 58 16 2 o/o 89 o/o 78 o/o 76 o/o 77
10 ~ 7 4 0/o 64 17 2 o/o 89 0/o 78 o/o 81 0/o 80
11 ~ 5 1 0/o 83 20 4 0/o 83 0/o 56 0/o 95 o/o 83
12 ~ 2 0/o 67 20 7 o/o 74 %ı 22 %95 0/o 73
(*) Tablo değerlerinin açıklanması için bkz. sayfa 31
35
Tabloda görüldüğü gibi, '1 O' ve '11' skorları kesme noktası için iki seçenek oluşturmaktadır.
Kesme noktası olarak '11' skorunun alınması durumunda, testin verimliliği en üst düzeyine
çıkmaktadır. Ancak "kaçırılan" aleksitimik sayısı arttığı için, duyarlık oldukça düşmektedir. '1 O'
skorunun kesme noktası alınması durumunda, verimlilik bir oranda düşmekle birlikte, "yakalanan"
aleksitimik sayısı arttığı için, duyarlık belirgin biçimde yükselmektedir.
Bu bakımdan kesme noktasının, testin kullanılma amacına göre seçilmesi uygun olacaktır.
Aleksitimiklerin olabildiğince az "kaçması nın" istendiği durumlarda, kesme noktası olarak '1 O'
skorunun; daha saf bir aleksitimik örnekleminin elde edilmek istendiği durumlarda da, kesme
noktası olarak '11' skorunun seçilmesi önerilebilir.
36
3. 3. Aleksitimi ve Ölçek Skorlannın Demografik, Klinik ve Terapiye ilişkin Değişkenlerle Bağıntısı
3.3.1. Yaş
Yaşla aleksitimi ve ölçek skorları arasında bir ilişki olup olmadığı araştırmaya yönelik orantı
hesaplamaları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 16 Yaşla, Aleksitimi ve Ölçek Skorlan Arasındaki Orantılar (Pearson r)
Aleksitimi Skoru
TAS
lrvine MMPI-AS
SSPS-R
Denver MMPI-AS
YAŞ
-0.24
-0.13
-0.27
0.19
0.49
ANLAMLillK
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
P<0.01
Tabloda görüldüğü gibi, gerek aleksitimi skorları gerekse geçerli iki ölçeğin skorları yaşla ters
orantı gösterme eğilimindedirler. Ancak bu ilişki anlamlı düzeyde değildir. Öte yandan, Denver
MMPI-AS skorlarıyla yaş arasında anlamlı düzeyde (p < 0.01) doğru orantı olduğu
gözlenmektedir.
Aleksitimiyle yaş arasında bir ilişki bulunmadığını bildiren çok sayıda araştırma yayınlanmıştır
(Paulson 1985; Krystal ve ark. 1986; Martin ve Pihl 1986 a ; Sriram ve ark. 1988). Bizim bulgularımız
anılan araştırmaların sonuçlarıyla uyuşmakta ve yaşla aleksitimi arasında belirgin bir ilişki
bulunmadığı düşüncesini desteklemektedir.
Şimdiye dek, Aleksitimiyle yaş arasında doğru orantı olduğunu bildiren üç araştırma
yayınlanmıştır (Kieiger ve Jones 1980 a; Feiguine ve ark. 1982; Greenberg ve O'Neil 1988). Bu
araştırmaların ilkinde aleksitimiyi ölçmek için BIQ ve Denver MMPI-AS birlikte kullanılmış; diğer
ikisindeyse yalnızca Denver MMPI-AS kullanılmıştır. Anılan araştırmalarda Denver MMPI-AS
skorlarının yaşla birlikte artma eğilimi göstermesi, araştırmacıları yaşla aleksitimi arasında bir ilişki
bulunduğunu düşünmeye itmiştir. Benzer biçimde bu araştırmada da, Denver MMPI-AS skorlarının
yaşla anlamlı düzeyde orantı gösterdiği belirlenmiştir. O nedenle, yaş faktörünün Denver MMPI-AS
skorları üzerinde belirgin ve sürekli bir etkisinin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu araştırmayla
birlikte toplam dört araştırmada gözlenen bu etkinin, rastlantı eseri olamayacağı açıktır.
Bölüm 3.2.5.de belirtildiği gibi, Denver MMPI-AS aleksitimiyi ölçmemekte ama başka bir
özelliği güvenilir biçimde ölçmektedir. Yukarıdaki tartışmanın ışığında, Denver MMPI-AS'in ölçtüğü
şeyin, yaşlılık ya da yaşianma duygusuyla yakından bağlantılı olduğu düşünülebilir.
37
3.3.2. Cinsiyet
Cinsiyetle aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönelik olarak, iki cinsin skorları arasında yapılan karşılaştırma aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tablo 17. Kadın ve Erkeklerin Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre
Karşı ı aştı rı lması (t Testi)
ERKEK KADlN t DEGERI
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.94 1.03 2.54 1.40 0.91
TAS 9.35 3.86 9.54 3.89 -0.13
lrvine MMPI-AS 8.47 2.91 7.23 2.08 1.30
SSPS-R 8.00 1.94 7.85 2.08 0.21
Denver MMPI-AS 10.29 2.82 9.54 3.76 0.63
Serbestlik Derecesi = 28
ANLAMLillK
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
Tabloda görüldüğü gibi, iki cins arasında gerek aleksitimi skorları, gerekse ölçek skorları
açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Daha önce yapılmış olan çalışmaların önemli bir
bölümü de benzer sonucu vermiştir (Kieiger ve Jones 1980 a; Martin ve Pihl 1986 a; Wise ve ark.
1988; Loiselle ve Dawson 1988). Bizim bulgularımızın, anılan araştırmalarının sonuçlarını
desteklediği söylenebilir.
Bununla birlikte, erkeklerin ortalama aleksitimi skorunun kadınların ortalama skorundan biraz
daha yüksek olduğu göre çarpmaktadır. O nedenle, bizim bulgularımızın aleksitiminin erkeklerde
daha sık görüldüğünü bildiren araştırmaların (Bianchard ve ark. 1981; Smith 1983; Sriram ve ark.
1988, Feigune ve ark. 1988) sonuçlarıyla tümüyle çeliştiğini düşünmek yanlış olur.
Sonuç olarak aleksitimik özelliklerin, erkeklerde kadınlara göre biraz daha çok görülme
eğilimi gösterdiğini; ancak iki cins arasındaki farkın her zaman ve her populasyonda belirgin
olmadığını söyleyebiliriz. Bulgularımıza göre, bu araştırmanın örnekleminin temsil ettiği Hacettepe
Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı'nda izlenen hasta populasyonunda, aleksitimi iki cins arasında
çok farklı bir dağılım göstermemektedir.
38
3.3.3. Öğrenim Düzeyi
Öğrenim düzeyiyle aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla denekler aşağı daki biçimde gruplandırılmışlar (Tablo 18) ve grupların skorları Mann-Whitney testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo 19).
Tablo 18. Denekierin Öğrenim Düzeyine Göre Gruplandınlması
GRUPLAR
Grup 1 Grup 2
ÖGRENiM DÜZEYI
lik 1 Orta Yüksek
SAYI
7 23
30
%
23.3 76.7
100.0
Tablo 19. Öğrenim Düzeyi Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması (Mann-Whitney U Testi)*
Aleksitimi Skoru
TAS
lrvine MMPI-AS
SSPS-R
Denver MMPI-AS
GRUP1
Ort.
2.71
8.57
6.86
8.14
13.00
St. Sapma
1.11
2.76
2.41
2.04
2.89
GRUP2
Ort.
2.78
9.70
8.26
7.87
9.04
St. Sapma
1.24
4.08
2.65
1.98
2.76
Grup 2'nin denek sayısı 20'den çok olduği için z değerine bakılmıştır.
z DEGERi ANLAMLillK
-0.08
-0.57
-1.34
-0.97
-2.69
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
Anlamsız
P<0.01
Tabloda görüldüğü gibi, gruplar arasında gerek Aleksitimi skorları gerekse geçerli ölçekler olan TAS ve lrvine MMPI-AS skorları açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Aleksitimiyle öğrenim düzeyi arasında belirgin bir ilişki bulunmadığını düşündüren bu bulgu önceki araştırma
sonuçlarıyla uyuşmaktadır (Kieiger ve Jones 1980 a ; Martin ve Pihl 1986 a; Krystal ve ark. 1986}
Tabloda göze çarpan ilginç bir bulgu, 'ilk/orta öğrenim' grubunun Denver MMPI-AS skorlarının 'yüksek öğrenim' grubuna göre anlamlı biçimde yüksek olmasıdır. Bu bulgu, Denver MMPI-AS skorlarının öğrenim düzeyinden belirgin biçimde etkilendiğini düşündürmektedir. Başka deyişle,
üniversite öğrenimi görmemiş kişiler Denver MMPI-AS'den yüksek skorlar alma eğilimi
göstermektedirler.
39
3.3.4. Sosyo - Ekonomik Düzey
Sosyo-ekonomik düzeyle aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla,
denekler aşağıdaki biçimde gruplandırılmışlar (Tablo 20) ve grupların skorları Mann-Whitney testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo 21 ).
Tablo 20. Denekierin Sosyo-Ekonomik Düzeye Göre Gruplandıralması
GRUPLAR
Grup 1 Grup 2
SOSYO-EKONOMiK DÜZEY
ilk 1 Orta Yüksek
SAYI
22 8
73.3 26.7
30 100.0
Tablo 21. Sosyo-Ekonomik Düzey Gruplannın Aleksitimi ve Ölçek Skorlarana Gör e Ka rşrlaştr rı ı m ası (Mann-Whitney U Testi) *
GRUP1 GRUP2 z DEGERi ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.73 1.12 2.87 1.46 -0.29 Anlamsız
TAS 9.77 3.77 8.50 4.00 -0.69 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 8.04 2.57 7.62 2.92 -0.40 Anlamsız
SSPS-R 8.09 2.20 7.50 1.07 -0.98 Anlamsız
Denver MMPI-AS 10.09 3.26 9.62 3.29 -0.42 Anlamsız
Grup 1'in denek sayısı 20'den çok olduğu için z değerine bakılmıştır.
Tabloda görüldüğü gibi, iki grubun aleksitimi ve ölçek skorları arasında anlamlı bir fark
bulunmamaktadır. Sosyo ekonomik düzeyle aleksitimi arasında bir ilişki bulunmadığını düşündüren
bu bulgunun dikkatli yorumlqrıması gerektiği söylenebilir. Çünkü ilk gruptaki 22 denekten yalnızca
1 'i düşük sosyo-ekonomik kesimden gelmektedir. O nedenle gruplar arasında farklılık bulunmaması,
orta ve yüksek sosyo-ekonomik kesimlerden gelen kişiler arasında aleksitimi açısından belirgin. bir
farklılık olmadığı biçiminde yorumlanmalıdır.
Bu konuda şimdiye dek yapılmış olan araştırmaların çelişen sonuçlar verdiklerinden daha
önce sözedilmişti (Sayfa 6). Bu çalışmada düşük sosyo-ekonomik kesim yeterince temsil edilmediği
için, bulguların başka araştırmaların sonuçlarıyla karşılaştırılmasının uygun olmayacağı söylenebilir.
40
3.3.5. iş- Uğraş1 Alan1
Iş-Uğraşı alanıyla aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki araştırmaya yönelik istatistiksel
işlemlere hazırlık amacıyla, denekler aşağıdaki biçimde gruplandırılmışlardır.
Tablo 22. Denekierin iş- Uğraşı Alanına Göre Gruplandınlması
GRUPLAR IŞ-UGRAŞI ALANI SAYI o/o
Grup 1 Üniversite Öğrencisi 15 50.0 Grup 2 Öğrenci Değil (serbest çalışan,
ücretli, emekli, ev hanımı, Işsiz) 15 50.0
30 100.0
Denek sayısı, uğraşı alanlarını tek tek diğerleriyle karşılaştırmaya elvermemektedir.
Gruplandırmanın bu biçimde yapılmasındaki amaç, üniversite ortamında bulunmanın aleksitimik
özellikler üzerinde bir etkisi olup olmadığını araştırmaktır. Grupların aleksitimi ve ölçek skorlarıyla, bu
skorların karşılaştırılması na yönelik t testi sonuçları Tablo 23'de gösterilmiştir.
Tablo 23. iş-uğraşı Alanı Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlanna Göre
Karşılaştırılması (t Testi)
GRUP1 GRUP2 DEGERi ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 3.13 1.30 2.40 0.99 1.74 Anlamsız
TAS 9.67 4.12 9.20 3.59 0.33 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 8.93 2.60 6.93 2.31 2.22 p < 0.05
SSPS-R 7.93 1.91 7.93 2.09 0.00 Anlamsız
Denver MMPI-AS 8.80 3.10 11.13 3.00 -2.10 p < 0.05
Serbestlik Derecesi = 28
Tabloda görüldüğü gibi, üniversite öğrencilerinin oluşturduğu birinci grubun ortalama
aleksitimi skoru, diğer gruba göre daha yüksektir. Ancak gruplar arasındaki fark anlamlı düzeyde
değildir. Bu bulgu, üniversite ortamında bulunmanın aleksitimik özellikler üzerinde belirgin bir etkisi
olmadığı biçiminde yorumlanabilir.
41
Birinci grubu lrvine MMPI-AS skor ortalamasının ikinci gruba göre anlamlı ölçüde yüksek
olması, üniversite ortamında bulunmanın lrvine MMPI-AS skorlarını belirgin biçimde etkilediği
izlenimini uyandırmaktadır. Diğer yandan Denver MMPI-AS skorlarının gruplara göre dağılımı tam
karşıt yönde bir eğilim göstermektedir. Aleksitim i, TAS ve lrvine MMPI-AS skorlarının tersine;
ortalama Denver MMPI-AS skoru, öğrenci grubunda daha düşüktür ve üstelik iki grup arasındaki
fark anlamlı düzeye ulaşmaktadır. Bu bulgu, üniversite ortamında bulunuşun Denver MMPI-AS
skorları üzerinde belirgin bir etkisi olduğunu düşündürmektedir. Diğer bir deyişle, üniversite
öğrencileriyle kıyaslandığında, öğrenci olmayan kişiler ölçekten yüksek skorlar alma eğilimi
göstermektedirler.
3.3.6. Medeni Durum
Medeni durumla aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla, denekler aşağıdaki biçimde gruplandırılmışlar (Tablo 24) ve grupların skorları Mann-Whitney testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo 25).
Tablo 24. Denekierin Medeni Durumlarına Göre Gruplandıralması
GRUPLAR
Grup 1 Grup 2
MEDENi DURUM
Bekar Evli /Boşanmış
SAYI
21 9
%
70.0 30.0
30 100.0
Tablo 25. Medeni Durum Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarana Göre Karşılaştıralması (Mann-Whitney U Testi]
GRUP1 GRUP2 z DEGERi ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.95 1.24 2.33 1.00 -1.28 Anlamsız
TAS 9.19 3.74 10.00 4.12 -0.50 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 8.10 2.83 7.56 2.19 -0.57 Anlamsız
SSPS-R 7.67 1.91 8.56 2.07 -1.61 Anlamsız
Denver MMPI-AS 9.42 3.04 11.22 3.46 -1.16 Anlamsız
Grup 1'in denek sayısı 20'den çok olduğu için z değerine bakılmıştır.
Tabloda görüldüğü gibi, gruplar arasında ne aleksitimi skorları ne de ölçek skorları açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Bu bulgu, evlilik yaşantısının aleksitimik özellikler üzerinde belirgin bir etkisinin olmadığını düşündürmektedir.
42
3.3.7. Duygudurum Bozukluğu
Deneklerin, araştırma sırasındaki klinik durumlarına göre aldıkları DSM 111-R birinci eksen
tanılara göre dağılımı tablo 2'de gösterilmişti. Duygudurum bozukluğuyla alekstimi ve ölçek skorları
arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla bu tablo aşağıdaki biçimde yeniden düzenlenmiş (Tablo 26)
ve grupların skorları t testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo 27).
Tablo 26. Denekierin DSM 111-R Birinci Eksen Tanalarma Göre Gruplandırılması
GRUPLAR MEDENIDURUM SAYI 0/o
Grup1 Duygudurum Bozukluğu 12 40.0
Grup2 Başka bozukluk 18 60.0
30 100.0
Tablo 27. DSM 111-R Birinci Eksen Tanı Gruplarm m Aleksitim i ve Ölçek
Skorlarma Göre Karşti aşttnlması (t Testi}
GRUP1 GRUP2 DEGERi ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.75 1.29 2.78 1.67 -0.06 Anlamsız
TAS 9.58 4.81 9.33 3.11 0.17 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 8.25 2.96 7.72 2.44 0.53 Anlamsız
SSPS-R 8.75 1.71 7.39 1.97 1.95 Anlamsız
Denver MMPI-AS 9.83 3.21 10.06 3.32 -0.18 Anlamsız
Serbestlik Derecesi = 28
Tabloda görüldüğü gibi, gruplar arasında gerek aleksitimi skorları, gerekse ölçek skorları
açısından anlamlı bir fark yoktur. Bu bulgular, duygudurum bozukluğuna yatkınlıkla aleksitimik
özellikler arasında bir ilişki olmadığı biçiminde yorumlanabilir.
Depresyon - aleksitimi ilişkisini araştırmaya yönelik çeşitli araştırmaların sonuçları, depresif
kişilerde 1 hastalarda aleksitimik özelliklerin daha belirgin olduğu düşündürmektedir. Bu
araştırmalarda aleksitimiyi ölçmek için TAS (Haviland ve ark. 1988 b), SSPS (Haviland ve ark. 1988
a), ya da SSPS-R (Wise ve ark. 1988) kullanılmıştır. Tablo 27 incelendiğinde, duygudurum
bozukluğu tanısı almış denekierin oluşturduğu birinci grubun ortalama aleksitimi skorunun diğer
gruptan düşük olduğu; oysa bu grubun ortalama TAS, lrvine MMPI-AS ve SSPS-R skorlarının diğer
gruptan yüksek olduğu görülmektedir. üstelik, iki grubun SSPS-R skorları arasındaki fark,
43
anlamlılığa çok yaklaşan düzeydedir (p = 0.06). Bu bulgular, duygudurum bozukluğu olan ya da
geçiren kişilerin sözü edilen üç aleksitimi ölçeğinden yüksek skorlar alma eğilimi gösterdiğini
düşündürmektedir. Özellikle SSPS-R için bu eğilimin oldukça belirgin olduğu görülmektedir. Bu
nedenle, anılan araştırma sonuçlarından yola çıkarak aleksitimiyle depresyon arasında bir ilişki
olduğu yorumuna varmaktan kaçınılması gerektiği söylenebilir.
Ayrıca, ünipolar ya da bipolar duygudurum bozukluğu tanısıyla izlenmekte ve lityum pofilaksisi
almakta olan hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada , hasta grubuyla normal kontrol grubununun
aleksitim skorları arasında belirgin bir fark bulunamamıştır (Rybakowski ve ark. 1988). Aleksitimiyle
duygudurum bozukluğu arasında bağıntı olduğu düşüncesini çürüten bu araştırma sonucu, bizim
bulgularımızia tümüyle uyuşmaktadır.
3.4.8. Kişilik Bozukluğu
Araştırmaya katılan denekierin DSM 111-R ikinci eksen tanılarına göre dağılımı Tablo 3'de
gösterilmişti. Kişilik bozukluğunun varlığıyla aleksitimi ve ölçek skorları arasında bir ilişki bulunup
bulunmadığını araştırmak amacıyla, denekler aşağıdaki biçimde yeniden gruplandırılmışlar (Tablo
28) ve grupların skorları t testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo 29).
Tablo 28. Denekierin DSM 111-R ikinci Eksen Tanılarına Göre Gruplandırılması
GRUPLAR DSM 111-R iKiNCi EKSEN TANISI SAYI o/o
Grup1 ikinci eksen tanısı almış 20 66.7
Grup2 ikinci eksen tanısı almamış 10 33.3
30 100.0
Tablo 29. DSM 111-R ikinci Eksen Tanısı Alan ve Almayan Denekierin
Aleksitim i ve Ölçek Skorıarına Göre Karşı! aştırılması (t Testi)
GRUP1 GRUP2 t DEGERi ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.85 1.23 2.60 1.17 0.53 Anlamsız
TAS 9.80 4.32 8.70 2.50 0.74 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 8.05 2.93 7.70 2.00 0.34 Anlamsız
SSPS-R 8.35 1.90 7.10 1.91 1.70 Anlamsız
Denver MMPI-AS 10.00 2.83 9.90 4.07 0.08 Anlamsız
Serbestlik Derecesi : 28
44
Tabloda görüldüğü gibi, gruplar arasında aleksitimi ve ölçek skorları açısından anlamlı bir fark
bulunmamaktadır. Bu bulgu, aleksitiminin kişilik bozukluklarıyla ilişkisi bulunmadığını
düşündürmektedir. Başka deyişle aleksitimi, diğer potalejik kişilik örüntülerinden bağımsız bir kişilik
özelliği olarak belirmektedir.
3.3.9. Bedenselleştirme Eğ i 1 i m i
Bedenselleştirme eğilimiyle aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla,
denekler aşağıdaki biçimde gruplandırılmışlar (Tablo 30) ve grupların skorları t testiyle
karşılaştırılmıştır (Tablo 31 ).
Tablo 30. Denekierin Bedennselleştirme Eğilimlerinin Yoğunluğuna Göre
Gruplandırılması
GRUPLAR BEDENSELLEŞTiRME EGiLiMi SAYI 0/o
Grup 1 Belirgin Değil 19 63.3
Grup2 Belirgin 1 Yoğun 11 36.7
30 100.0
Tablo 31. Bedenselleştirme Eğilimi Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek
Skorlan na Göre Karşti aştı n lması (t Testi)
GRUP1 GRUP2 t DEGERi ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.58 1.17 3.09 1.22 -1.14 Anlamsız
TAS 9.11 4.09 10.00 3.35 -0.61 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 7.58 2.27 8.55 3.17 -0.97 Anlamsız
SSPS-R 7.79 1.96 8.18 2.04 -0.52 Anlamsız
Denver MMPI-AS 10.11 2.64 9.73 4.17 0.30 Anlamsız
Serbestlık Derecesi = 28
45
Tabloda görüldüğü gibi, bedenselleştirme eğilimi belirgin ya da yoğun olan denekierin
oluşturduğu ikinci grubun gerek ortalama aleksitimi skoru, gerekse geçerli ölçekler olan TAS ve
lrvine MMPI-AS'den aldıkları ortalama skorlar diğer gruptan yüksektir. Bununla birlikte, gruplar
arasındaki fark anlamlı düzeye ulaşmamaktadır. Bu bulgu, aleksitimik özelliklerle bedenselleştirme
öğilimi arasında belirgin bir ilişki olmadığını düşündürmektedir. Ancak, bu bulgunun
genelleştirilmesi yanılgılı olabilir. Çünkü araştırmaya katılan deneklerden hiç biri somatizasyon
bozukluğu ya da sornatoform ağrı bozukluğu gibi tanılar almamışlardır. Ayrıca ikinci grubu oluşturan
11 denekten yalnızca 3'ünün bedenselleştirme eğilimi yoğundur. Bu durumda, gruplar arasında
anlamlı bir fark bulunmamasından yola çıkarak, aleksitimik özelliklerle bedensel yakınmalar getirme
arasında bir bağlantı olmadığı biçiminde genel ve kesin bir yargıya varmanın uygun olmayacağı
söylenebilir.
Bu konudaki araştırma sonuçları, aleksitim ik kişilerde bedenselleştirme eğiliminin belirgin
olduğunu düşündürmektedir (Pierloot ve Vinck 1977 ; Shipko 1982 b ; Cooper ve Holmstrom 1984).
Bununla birlikte, daha önce psikoterapi hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada (Lesser ve ark.
1979), bedenselleştirme eğilimi belirgin olan ve olmayan hastalar arasında aleksitimik özelliklerin
yoğunluğu yönünden belirgin bir fark bulunamamıştır. Benzer örneklem üzerinde çalışılması
nedeniyle, bu çalışmanın yinelenmesi olarak düşünülmesi gereken bizim araştırmamızın
bulgularının, Lesser ve arkadaşlarının sonuçlarını doğruladığı söylenebilir.
3.3.1 O. Psikosomatik Bozukluk
Daha önce belirtildiği gibi (sayfa 24), 6 deneğin (o/o 20.0) psikosomatik bozukluk öyküsü
varken; diğer 24 deneğin (0/o 80.0) yoktur. Psikosomatik bozuklukla aleksitimi ve ölçek skorları
arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla, bu iki grubun skorları Mann-Whitney testiyle
karşılaştırılmıştır.
Tablo 32. Psikosomatik Bozukluğu Olan ve Olmayan Denekierin Aleksitimi ve
Ölçek Skorlarına Göre Karşı ı aştı rı lması (Mann-Whitney U Testi)*
PSiKOSOMATiK PSiKOSOMATiK z DEGERi ANLAMLillK BOZUKLUK (-) BOZUKLUK (+)
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.79 1.14 2.67 1.51 -0.13 Anlamsız
TAS 9.37 4.08 9.67 2.66 -0.44 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 7.79 2.77 8.50 2.07 -0.47 Anlamsız
SSPS-R 8.21 1.91 6.83 1.94 -1.35 Anlamsız
Denver MMPI-AS 10.00 2.77 9.83 5.00 -0.21 Anlamsız
Psikosomatik Bozukluk(- ) grubunun denek sayısı 20'den çok olduğu için z değerine bakılmıştır.
46
Tabloda görüldüğü gibi, gerek aleksitimi skorları gerekse ölçek skorları açısından iki grup
arasında anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Bu bulgu, psikosomatik bozuklukla aleksitimi
arasında bir bağlantı olmadığını düşündürmektedir. Ancak gözönünde tutulması gereken iki nokta
sözkonusudur: Psikosomatik bozukluğu olan denek sayısı yalnızca altıdır. Yanısıra, bu denekler
temelde psikiyatrik sorunları olan ve psikiyatri polikliniğinde tedavi görmekte olan hastalardır; yani
gerçek anlamda psikosomatik hasta populasyonunu temsil etmemektedirler. O nedenle bu bulguya
dayanarak genel ve kesin bir yargıya varmanın yanlış olacağı söylenebilir.
Psikosomatik bozukluk-aleksitimi ilişkisini araştırmaya yönelik çalışmalar bölüm 1.2.1 de
(sayfa 3-4) ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bunlar arasında Lesser ve arkadaşlarının çalışması (1979),
bizim çalışmamıza benzer biçimde pskoterapi hastaları üzerinde yapılmış olması nedeniyle,
tartışmamız açısından önem taşımaktadır. Söz konusu çalışmada, psikosomatik hastalığı olan ve
olmayan psikoterapi hastaları arasında aleksitimik özelliklerin yoğunluğu bakımından belirgin bir
farklılık bulunmamamıştır. Bizim bulgularımızın, Lesser ve arkadaşlarının araştırma sonuçlarını
doğruladığı söylenebilir.
3.3.11. Yaklaşım Biçimi.
Deneklerin, terapistlerin uyguladığı yaklaşım biçimine göre dağılımı tablo 4'de gösterilmiştir.
Yaklaşım biçimiyle aleksitimi ve ölçek skorları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla, denekler
aşağıdaki biçimde gruplandırılmışlar (Tablo 33) ve grupların skorları t testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo
34).
Tablo 33. Denekierin Kendilerine Uygulanan Yaklaşım Biçimine Göre
Gruplandıralması
GRUPLAR YAKLAŞlM BiÇiMI SAYI 0/o
Grup1 Çözümleyici değil 15 50.0
Grup2 Çözümleyici 15 50.0
30 100.0
47
Tablo 34. Çözümleyici Yaklaşım Uygulanan ve Uygulanmayan Grupların
Aleksitim i ve Ölçek Skorlarına Göre Karşılaştırılması ( t Testi)
GRUP1 GRUP2 t DEGERI ANLAMLillK
Ort. St. Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 2.40 1.18 3.13 1.12 -1.74 Anlamsız
TAS 8.80 3.55 10.07 4.06 -0.91 Anlamsız
INine MMPI-AS 7.27 2.43 8.60 2.72 -1.41 Anlamsız
SSPS-R 7.93 1.79 7.93 2.19 0.00 Anlamsız
Denver MM PI-AS 10.87 3.20 9.07 3.08 1.57 Anlamsız
S erbestlik Derecesi = 28
Tablodaki bulguların yorumuna geçmeden önce, yukarıdaki istatistiksel analizierin yapılma
amacına değinmek yararlı olacaktır. Yanıtlanmak istenen soru şudur : Çözümleyici yaklaşım,
hastadan öncelikle duygularını ve düşlemlerini farketmesi ve dile getirmesinin beklendiği bir terapi
biçimi olduğuna göre, çözürhleyici yaklaşım uygulanan hastaların aleksitimik özelliklerinde bir
azalma olmakta mıdır? Tablo 34'de görüldüğü gibi, çözümleyici yaklaşım uygulanan ve
uygulanmayan gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadığına göre, bu sorunun yanıtı olumsuzdur.
Ancak grupların skor ortalamalarına bakıldığında ilginç bir görünümle karşılaşılmaktadır.
Çözümleyici yaklaşım uygulanan grubun hem aleksitimi skoru hem de geçerli ölçekler olan TAS ve
INine MMPI-AS'den aldığı ortalama skorlar diğer grubun skorlarından yüksektir. Gruplar arasında
anlamlı bir fark bulunmasa bile, bu bulgu başlangıçtaki varsayımın tam tersi yönde bir yoruma kapı
açmaktadır: Çözümleyici yaklaşım uygulanan denekler, diğerlerine göre daha aleksimiklerdir. Bu
yorumun ardından kolaylıkla şu sonuca varılabilir: Çözümleyici yaklaşım aleksitimik özellikleri
azaltmamakta; tersine belirginleştirmektedir.
lik akla gelen yorum bu olmakla birlikte, doğru yorumun bu olduğu kuşkulu görünmektedir.
Tablo 34'deki bulgular şöyde de yorumlanabilir : Klinisyenler çözümleyici yaklaşım uyguladıkları
hastalarını daha aleksitimik bulmaktadırlar. Bu cümle tersinden de söylenebilir: Klinisyenler, daha
aleksitimik buldukları hastaları çözümleyici terapiye almışlardır. Bu yorum biçimi ilk anda akla ters
gelse de, doğruluk payı oldukça yüksek görünmektedir. Bu çalışmaya katkıda bulunan
klinisyenlerden bazıları, araştırmaya kattıkları ve uzunca bir süredir çözümleyici terapi sürdürmekle
oldukları kimi hastalarının aleksitimik özelliklerinin başlangıçta çok daha yoğun olduğunu
belirtmişlerdir. Çözümleyici terapiye uygun olmadığı düşünülen aleksitimik hastaların niçin
terapistlerce çözümleyici terapiye alındığı sorusuna yanıt aramak başka araştırmaların konusudur.
Tablo 34'deki bulgular şöyle de yorumlanabilirdi: Klinisyenler, çözümleyici terapiye aldıkları
hastaların aleksitimik özellikleriyle daha çok karşılaştıkları için bu hastaları daha aleksitimik olarak
derecelendirmişlerdir; gerçekte iki hasta grubu arasında bir fark yoktur. Bu yorum doğru olsaydı,
grupların geçerli iki ölçekten aldıkları skorların, klinisyenlerin verdiği aleksitimi skorlarından farklı bir
eğilim göstermeleri gerekirdi. Oysa hem TAS hem de INine MMPI-AS skorları, aleksitimi skorlarına
benzer biçimde, çözümleyici yaklaşım uygulanan grupta daha yüksektir.
48
3.3.12. Aktarım Belirtilerinin Yoğunluğu
Denekierde terapi sürecinde ortaya çıkan aktarım belirtilerinin yoğunluğunun, aleksitimi ve
ölçek skorlarıyla bir ilişkisi bulunup bulunmadığını araştırmak amacıyla, denekler aşağıdaki biçimde
gruplandırılmışlar (Tablo 35) ve grupların skorları t testiyle karşılaştırılmıştır (Tablo 36).
Tablo 35. Denekierin Aktarım Belirtilerinin Yoğunluğuna Göre Gruplandırılması
GRUPLAR AKTARIM BELiRTiLERi SAYI Ofo
--Grup1 Belirgin Değil 14 46.7 Grup2 Belirgin 1 Yoğun 16 53.3
--30 100.0
Tablo 36. Aktarım Belirtisi Gruplarının Aleksitimi ve Ölçek Skorlarına Göre
Karşılaştırılması ( t Testi)
GRUP1 GRUP2 t DEGERi ANLAMLillK
Ort. St.Sapma Ort. St. Sapma
Aleksitimi Skoru 3.14 1.23 2.44 1.09 1.66 Anlamsız
TAS 10.07 3.27 8.87 4.24 0.86 Anlamsız
lrvine MMPI-AS 8.07 2.89 7.81 2.46 0.27 Anlamsız
SSPS-R 8.21 1.72 7.69 2.18 0.73 Anlamsız
Denver MM PI-AS 9.93 3.17 10.00 3.37 -0.06 Anlamsız
Serbestlik Derecesi = 28
Tabloda görüldüğü gibi, iki grup arasında gerek aleksitimi skorları gerek ölçek skorları
açısından anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Bu bulgu, aleksitimik özelliklerle terapide ortaya
çıkan aktarım belirtilerinin yoğunluğu arasında belirgin bir ilişki olmadığını düşündürmektedir.
Genel kanı, aleksitimik kişilerin terapiste yönelik aktarım duyguları geliştirmeye pek yatkın
olmadıkları doğrultusundadır ( Sifneos 1973; McDougall 1982). Tablo 36'da görüldüğü gibi, belirgin
aktarım belirtisi göstermeyen birinci grubun ortalama aleksitimi skoru diğer gruptan oldukça
yüksektir. Aradaki fark anlamlı düzeyde olmamakla birlikte, tümüyle önemsiz de değildir. ( t=1.66,
p = 0.11). Birinci grubun, ortalama TAS ve lrvine MMPI-AS skorları da diğer gruptan yüksektir.
Sonuç olarak denilebilir ki; aleksitimiklerin daha az aktarım ilişkisine girdikleri düşüncesini
bizim bulgularımız bir oranda desteklemekte, ancak tümüyle doğrulamamaktadır.
49
4. SONUÇ VE ÖNERiLER
Bu çalışmada, dört aleksitimi öz-bildirim ölçeği Türkçe'ye çevrilerek, ölçüt-bağımlı geçerlikleri
ve güvenirlikleri araştırılmıştır. Aleksitimi ve ölçek skorlarıyla; demografik değişkenler (yaş, cins,
öğrenim düzeyi, sosyo-ekonomik düzey, iş-uğraşı alanı, medeni durum), klinik değişkenler
(duygudurum bozukluğu, kişilik bozukluğu, psikosomatik bozukluk, bedenselleştirme eğilimi) ve
terapiye ilişkin değişkenler (terapistin yaklaşım biçimi, aktarım belirtilerinin yoğunluğu) arasındaki
ilişkinin araştırılması bu çalışmanın bir diğer yönünü oluşturmuştur.
4.1. Sonuçlar
Aleksitimi Skorları
Örnekiemi oluşturan hastaların ne yoğunlukta aleksitimik özellikler gösterdikleri, kendi
terapistleri tarafından değerlendirilerek S'li Likert skalası üzerinde skorlanmıştır. Ölçekierin geçerlik
çalışmalarında temel alınan bu "aleksitimi skorları"na göre, denekierin °/o 30'u aleksitimiktir.
Yapılan analizler, aleksitimi skorlarıyla demografik, klinik ve terapiye ilişkin değişkenler
arasında belirgin bir bağıntı olmadığını göstermiştir.
Schalling - Sifneos Personality Scaıe - Revised (SSPS-R)
Denekierin SSPS-R skorlarıyla, geçerliğin araştırılmasında ölçüt olarak alınan klinisyenlerin
verdikleri aleksitimi skorları arasında anlamlı düzeyde bir orantı olmadığı görülmüştür (r=0.27,
p>O.OS). Yanısıra, aleksitimi skorlarına göre belirlenen 'normal' ve 'aleksitimik' grupların SSPS-R
skorları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (z=-0.83, p>O.OS). Bu bulgular, SSPS-R'ın geçersiz
bir ölçek olduğunu göstermektedir.
SSPS-R'ın güvenirlik katsayısı çok düşük ( -0.03); test-yeniden test orantısı yetersiz düzeyde
(r=0.37) bulunmuştur. Bu nedenle, SSPS-R'ın güvenilir bir ölçek olmadığı söylenebilir.
Yapılan istatiksel analizler sonucunda, yalnızca bir klinik değişkenle SSPS-R skorları
arasında belirgin bir ilişki olduğu görülmüştür: Duygudurum bozukluğu. Bu tanıyla izlenen
denekierin ortalama SSPS-R skoru, başka tanılarla izlenen denekierin ortalama skorundan anlamlı
denilebilecek düzeyde yüksek bulunmuştur (z=1.95, p=0.06). Bu sonuç, duygudurum bozukluğu
geçiren kişilerin SSPS-R skorlarının yüksek olma eğilimi gösterdiğini düşündürmektedir.
so
"Toronto Alexithymia Scale' (TAS)
Denekierin TAS skorları, aleksitimi skorlarıyla anlamlı düzeyde orantı göstermiştir (r=0.51,
P<0.005). Ek olarak, 'aleksitimik' grubun TAS skorları, 'normal' grubun skorlarından anlamlı ölçüde
yüksek bulunmuştur (z=-2.17, p<0.005). Bu bulgular TAS'in geçerli ve aleksitimik olanlarla
olmayanları ayırt edebilen bir ölçek olduğunu göstermektedir.
TAS'in güvenirlik katsayısı (0.65) ve test yeniden test orantısı (r=O. 71) yeterli düzeyde
bulunmuştur. Bu bulgular TAS'in hem iç sürekliliği, hem de zaman sürekliliği bulunduğunu; başka
deyişle güvenilir bir ölçek olduğunu kanıtlamaktadır.
Ölçeğin Türkçe formu için kesme noktasını belirlemeye yönelik analizler, en uygun kesme
noktasının '1 O' ya da '11' skorları olduğunu göstermiştir. Bu skorların kesme noktası kabul edilmesi
durumunda, ölçeğin verimliliği 0/o 87 olmaktadır.
Yapılan analizler, TAS skorlarıyla demografik, klinik ve terapi ye ilişkin değişkenler arasında
belirgin bir ilişki bulunmadığını göstermiştir.
Denver MMPI - Alexithymia Scale
Denekierin Denver MMPI-AS skorları, aleksitimi skorlarıyla anlamlı olmayan düzeyde ters
orantı göstermiştir (r=-0.09, p>0.05). 'Aieksitimik' grubun bu ölçekten aldığı ortalama skorun, şaşırtıcı
biçimde 'normal' gruptan düşük olduğu gözlenmiştir. Bununla birlikte, grupların skorları arasındaki
fark anlamlı düzeyde değildir (z=-1.46, P>0.05). Bu bulgular Denver MMPI-AS'in geçersiz bir ölçek
olduğunu göstermektedir.
Ölçeğin güvenirlik katsayısı 0.64; test-yeniden test orantısı 0.72 bulunmuştur. Bu bulgular,
Denver MMPI-AS'in, yeterli iç sürekliliği ve zaman sürekliliği bulunan, güvenilir bir ölçek olduğunu
düşündürmektedir.
istatiksel analizler kimi demografik ve klinik değişkenierin Denver MMPI-AS skorlarını belirgin
biçimde etkilediğini düşündü(mektedir: Ölçek skorları yaşla birlikte artma eğilimi göstermektedir.
Ilkiorta öğrenim yapmış kişiler, üniversite öğrenimi yapan kişilere göre daha yüksek skorlar
almaktadır. Öğrencilik yaşamını geride bırakmış kişiler, üniversite öğrenciliğini sürdüren kişilerden
daha yüksek skorlar almaktadır.
Sonuç olarak, Denver MMPI-AS geçersiz ama güvenilir bir ölçek olarak belirmektedir. Diğer
bir deyişle, aleksitimiyi değil ama başka bir şeyi güvenilir biçimde ölçmektedir. Neyi ölçtüğünü kesin
olarak bilmek olanaksızsa da; araştırma bulguları Denver MMPI-AS'in yaşlanma, öğrencilik
dönemini tamamlayıp yaşama atılmış olma ve üniversite öğrenimi görmemiş olmayla yakından ilişkili
bir psikolojik özelliği ya da durumu ölçtüğünü düşündürmektedir.
51
lrvine MMPI - Alexithymia Scale
Denekierin lrvine MMPI-AS skorları, aleksitimi skorlarıyla anlamlı düzeyde orantı göstermiştir
(r=0.53, P<0.005). Yanısıra, 'aleksitimik' grubun lrvine MMPI-AS skorlarının 'normal' gruba göre
anlamlı ölçüde yüksek bulunması (z=-2.77, p<0.01 ), lrvine MMPI-AS'in ölçüt-bağımlı geçerliği
bulunduğunu göstermektedir.
Güvenirlik katsayısının 0.47 olması, ölçeğin yeterli iç sürekliliğinin bulunmadığını
düşündürmektedir. Test-yeniden test orantısı ise yüksek olmamakla birlikte kabul edilebilir düzeyde
bulunmuştur (r=0.61 ). Bu bulgular lrvine MMPI-AS'in güvenilir bir ölçek olarak düşünülmesini
zorlaştırmaktadır.
Yapılan analizler, ölçeği n Türkçe uyarlaması için en uygun kesme noktalarının '1 o· ya da '11'
skorları olduğunu göstermiştir. Kesme noktası olarak '11' skoru alındığında testin verimliliği en üst
düzeyine (0/o 83) çıkmaktadır.
incelenen demografik değişkenlerden yalnızca birinin lrvine MMPI-AS skorlarını belirgin
biçimde etkilediği gözlenmiştir: iş-uğraşı alanı. Üniversite öğrencileri, öğrencilik dışında bir
işi-uğraşısı olan deneklere göre anlamlı ölçüde yüksek skorlar almışlardır (t=2.22, p<0.05). Diğer
demografik, klinik ve terapiye ilişkin değişkenlerle ölçek skorları arasında belirgin bir ilişki
bulunmamıştır.
4.2. Öneriler
1 . Bu çalışmanın örneklemini oluşturan denekierin °/o 30'unun aleksitimik olmasından
anlaşıldığı gibi, aleksitimi psikiyatri hastalarında sıkça karşılaşılabilen, en azından seyrek olmayan
bir kişilik özelliğidir. Bu bakımdan, aleksitimik hastaların tanınması, bu hastalara yönelik tedavi
girişiminin daha bilinçli biçimde planlanmasını getirebilir.
2. Araştırma konusu dört ölçek arasında yalnızca TAS'in Türkçe formu, psikometrik yönden
istenen nitelikleri taşıyan bir ölçek görünümü vermiştir. Geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu
anlaşılan TAS, klinik uygulamada ya da araştırmalarda aleksitimiyi ölçmek amacıyla ilk seçilecek
ölçme aracıdır.
Ölçeği n kesme noktası için '1 O' ve '11' skorları iki seçenek oluşturmaktadır. '1 O' ve üstü
skorların aleksitimik kabul ed~mesi durumunda, testin duyarlı ğı çok yüksek (0/o 1 00) olmaktadır. Bu
nedenle, testin aleksitimikleri "kaçırmaması" istenen durumlarda, kesme noktası olarak '1 o· alınabilir. '11' ve üzerinin aleksitimik skorlar olarak kabul edilmesi durumundaysa, testin duyarlığı
biraz azalmakla (0/o 89) birlikte, özgüllüğü en üst düzeye (0/o 86) çıkmaktadır. Bu nedenle, daha ·saf'
bir aleksitimik örnekiemi elde edilmek istenen durumlarda, '11' skorunun kesme noktası olarak
alınması önerilir.
52
3. lrvine MMPI-AS geçerli bir ölçek olmakla birlikte ölçeği n iç sürekliliğinin yeterli düzeyde
olmaması nedeniyle, araştırma amacıyla kullanılmasının belli sakıncalar taşıyacağı söylenebilir.
Buna karşılık, ölçeğin zaman sürekliliği, istenen düzeyde olmasa da kabul edilebilir sınırlardadır.
Klinik uygulamada zaman sürekliliğinin birincil önemde olduğu göz önüne alınırsa, TAS'in elde
bulunmadığı durumlarda lrvine MMPI-AS klinikte kullanılabilir.
Kesme noktası için ilk seçenek '11' skorudur. '11' ve üzerinin aleksitimik skorlar olarak kabul
edilmesi durumunda, testin verimliliği (0/o 83) ve aleksitimiyi kestirim gücü (0/o 83) en üst düzeyine
çıkmakta; ancak "kaçırılan" aleksitimik sayısının görece çok olması nedeniyle, duyarlık 0/o 56'da
kalmaktadır. Bu nedenle daha saf bir aleksitimik örnekiemi elde edilmek istenen durumlarda, '11'
skorunun kesme noktası alınması uygun olur. '1 O' ve üstünün aleksitimik skorlar olarak kabul
edilmesi durumundaysa, testin verimliliği düşmekle birlikte (o/o 80), duyarlık belirgin biçimde
artmaktadır (0/o 78). Bu yüzden, aleksitimiklerin olabildiğince "yakalanmak" istendiği durumlarda,
testin kalitesinde genel bir düşüşü göze alarak '1 O' skoru kesme noktası olarak benimsenebilir.
4. Geçersiz ölçekler olduğu anlaşılan SSPS-R ve Denver MMPI-AS, klinik uygulamada ya da
araştırmalarda kullanılmamalıdır.
5. Bu araştırmanın bulgularından yola çıkarak aleksitiminin, demografik ve klinik değişkenlerle
ilişkisine yönelik genel ve kesin yargriara varmaktan kaçınılması gerektiği söylenebilir. Örneklemin
küçüklüğü, denekierin rastlantısal yöntemle seçilmemiş olması ve -demografik ya da klinik anlamda
kimi kesimlerin örneklem içinde yeterince temsil edilmemiş olması araştırma sonuçlarının yanlı
olmasına yol açmış olabilir.
O nedenle bu araştırmanın bulguları, aleksitiminin psikiyatri hastaları ve çeşitli klinik ya da
demografik kesimler arasında dağılımına ilişkin yalnızca bir ilk izienim yerine geçebilir.
6. Ülkemizde aleksitiminin çeşitli toplumsal kesimler ya da hastalık grupları arasında nasıl
dağılım gösterdiğini belirlemek için, rastlantısal yöntemle seçilmiş daha büyük örneklemler üzerinde
yapılacak kontrollu çalışmalara gerek duyulduğu söylenebilir.
53
ÖZET
Bu çalışmada, dört aleksitimi öz-bildirim ölçeği Türkçe'ye çevrilerek psikometrik özellikleri
araştırılmıştır. Bu ölçekler: 'Schalling - Sifneos Personality Scale - Revised' (SSPS-R), 'Toronto
Alexithymia Scale' (TAS), 'Denver MMPI - Alexithymia Scale' ve 'lrvine MMPI - Alexithymia Scale'
dir. Aleksitimik özellikler ve ölçek skorlarıyla çeşitli klinik, demografik ve terapiye ilişkin değişkenler
arasındaki bağıntının araştırılması da, bu çalışmanın bir diğer yönünü oluşturmuştur.
Ömeklem, çeşitli psikiyatrik sorunları nedeniyle Hacettepe Üniversitesi Psikiyatri Anabilim
Dalı'nda ayaktan izlenmekte olan 30 psikoterapi hastasından oluşmuştur. Hastaların aleksitimik
özellikleri, kendi terapistleri tarafından değerlendirilmiş ve S'li Likert skalası üzerinde skorlanmıştır.
Bu aleksitimi skorları incelendiğinde, denekierin o/o 30'unun aleksitimik olduğu görülmüştür.
Ölçekierin geçerliğini araştırmak amacıyla, aleksitimi skorlarıyla ölçek skorları
karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmalar sonucunda, TAS ve lrvine MMPI-AS'in geçerli; SSPS-R ve
Denver MMPI-AS'in geçersiz ölçekler olduğu anlaşılmıştır. TAS, kesme noktası olarak '1 O' ya da '11'
skorları alındığında, aleksitimik denekieri aleksitimik olmayanlardan °/o 87 doğrulukla ayırt
edebilmektedir. lrvine MMPI-AS için bu oran, kesme noktası olarak '11' skoru alındığında 0/o 83
olmaktadır.
Ölçekierin güvenirlik düzeylerini belirlemeye yönelik analizler, geçerli ölçeklerden TAS'in aynı
zamanda güvenilir bir ölçek olduğunu ortaya koymuştur. Diğer geçerli ölçek olan lrvine MMPI-AS'in
güvenirliği, özellikle iç süreklilik bakımından yetersiz görünmektedir. Geçersiz ölçeklerden Denver
MMPI-AS ilginç bir biçimde güvenilir bir ölçek olarak belirmiştir. SSPS-R ise, gerek iç süreklilik
gerekse zaman sürekliliği açısından güvenilir bir ölçek değildir.
Aleksitimi ve ölçek skorlarının çeşitli demografik değişkenlerle (yaş, cins, öğrenim düzeyi,
sosyo-ekonomik düzey, iş-uğraşı alanı ve medeni durum), klinik değişkenlerle (duygudurum
bozukluğu, kişilik bozukluğu, psikosomatik bozukluk, bedenselleştirme eğilimi) ve terapiye ilişkin
değişkenlerle (terapistin yaklaşım biçimi, hastanın aktarım belirtilerinin yoğunluğu) bağıntısını
araştırmak amacıyla yapılan analizierin sonuçları şöyle özetlenebilir: Aleksitimik özellikler ve TAS
skorlarıyla söz konusu değişkenler arasında belirgin bir ilişki olmadığı görülmüştür. lrvine MMPI-AS
skorlarını belirgin biçimde etkileyen tek değişken iş-uğraşı alanıdır: Üniversite öğrencilerinin bu
ölçekten aldıkları skorlar, öğrencilik dışında bir uğraşısı olan deneklere göre anlamlı ölçüde yüksek
bulunmuştur. SSPS-R skorlcırı ise, duygudurum bozukluğu olan denekierde yükselme eğilimi
göstermiştir. Denver MMPI-AS skorlarının da üç değişkenle ilişki gösterdiği anlaşılmıştır: Yaş,
öğrenim düzeyi, iş-uğraşı alanı. Ölçek skorları; yaşlılarda, eğitim düzeyi az olanlarda ve öğrencilik
dışında bir işi /uğraşısı olanlarda yükselme eğilimi göstermiştir.
54
SU M MARY
The present study evaluates the psychometric properties of the Turkish versions of tour
selt-report measures of alexithymia : Toronto Alexithymia Scale (TAS), Schalling - Sifneos Personality
Scale - Revised (SSPS-R) and, lrvine and Denver MMPI Alexithymia Scales. lt also aims to
investigate the association of alexithymic characteristics and of scale seeres with demografic, elinical and therapy related variables.
The sample consisted of 30 psychotherapy patients who have been treated for various
psychiatric problems in the out-patient service of the Department of Psychiatry, Hacettepe University
Faculty of Medicine. The patients' alexithymic characteristics were evaluated and rated on a 5 point
Likert scale by their own therapists. According to these ratings 30 °/o of the subjects were alexithymic.
The criterion validity of the scales was assessed by examining the correlation of the scale
seeres with the alexithymia scores given by the therapists. lt was found that only the two scales, TAS
and lrvine MMPI-AS correlated significantly with the alexithymia scores. When optimal cut-off points
are adopted, TAS yields an 87 °/o hit rate while lrvine MMPI-AS yields an 83 °/o hit rate when predicting
to alexithymia scores. These findings suggest that TAS and lrvine MMPI-AS are valid measures of
alexithymia in Turkish psychiatric patient population
Reliability analysis indicated that TAS is also a reliable measure. lrvine MMPI-AS has no
adequate reliability particularly in terms of internal consistency. Despite its invalidity, Denver
MMPI-AS interestingly seems to be a reliable measure. SSPS-R is not a reliable measure since
ne it her the internal consistency nor the time consistency of the scale is in acceptable ranges.
Results of the statistical analysis aiming to investigate the association of the alexithymia seeres
and of the scale scores with demografic variables (age, sex, education level, socio-economic level,
occupation and marital status), with elinical vaiables (mood disorder, personality disorder,
psychosomatic disorder, somatization tendency) and with therapy related variables (therapist's main
approach, intensity of the patient's transference) can be summarized as follows: Alexithymic
characteristics and the TAS scores showed no significant association with the variables in question.
Only one variable, namely occupation seemed to affect the lrvine MMPI-AS scores in a meaningful
fashion : university students' mean score was significantly higher than the mean score of the subjects
who engaged in other fields. SSPS-R seeres showed a tendeney to increase in the subjects who
have the diagnosis of mood disorder. Denver MMPI-AS seeres associated with the three variables:
age, education level and occupation. Scale scores seemed to increase with age and lower education,
and to decrease in the university students.
55
KAYNAKLAR
Acklin M.W., Bernat E. (1987) Depression, alexithymia and pain prone disorder: A Aorschach study. J. Pers. Assess. 51: 462-479
Alexander F. (1950) Psychosomatic Medicine - lts principles and application. W.W. Norton Company & Ine. New York
American Psychiatric Association (1987) Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Third Edition, Revised. Washington, OC, American Psychiatric Association
Apfei-Savitz A., Silverman D. Bennett M. ı. (1977) Group psychotherapy of patients with somatic illness and alexithymia. Psychother. Psychosom. 28: 323-329
Apfel R. J., Sifneos P.E. (1979) Alexithymia: Concept and measurement. Psychother. Psychosom. 32: 180-190
Bagby A.M., Taylor G.J., Ayan D.P. (1986 a) The measurement of alexithymia: Psychometric properties of Schalling-Sifneos Personality Scale. Comprehen. Psychiat. 27: 287-294
Bagby R.M., Taylor G.J., Ayan D.P. (1986 b) Toronto Alexithymia Scale: Relationship with personality and psychopathology measures. Psychother. Psychosom. 45: 207-215
Babgy R.M., Taylor G.J., Parker J.D.A. (1988 a) Construct validity of Toronto Alexithymia Scale. Psychother. Psychosom. 50: 29-34
Bagby R.M., Taylor G.J., Atkinson L. (1988 b) Alexithymia: A comparative study of three selt-report measures. J. Psychosom. Research. 32: 107-116
Blanchard E.B., Arena J.G., Pallmeyer T.P. (1981) Psychometric properties of a scale to measure alexithymia. Psychother. Psychosom. 35: 64-71
Blumer D., Heilbronn M. (1982) Chronic pain asa variant of depressive illness. J. Nerv. Ment. Dis. 170: 381-406
Borens R., Grosse-Schultze E., Jaensch W. ve ark. (1977) ls alexithymia but a social phenomenon? Psychother. Psychosom. 28: 193-198
Suchanan D.C., Waterhouse G.J., West S.C. (1980) A proposed neurophysiological basis of alexithymia. Psychother. Psychosom. 34: 248-255
Buzov 1. ( 1985) Alexithymia: Comparison w ith a patient's concept of the genesis of his disease and its relationship with depression. Psychother. Psychosom. 44: 34-39
56
Cohen K. R., Demers-Desrosiers LA., Catchlove R.F.H. (1983) The SAT 9 : A quantitative seering system for the AT 9 test as a measure of symbolic function central to alexithymia presentation. Psychother. Psychosom. 39: 77-88
Cooper D.E., Holmstrom R. W. (1984) Relationship between alexihymia and sematic complaints in anormal sample. Psychother. Psychosom. 41: 20-21
Defourny M., Hubin P., Luminet D. (1976/77) Alexihymia, "pensee operatoire" and predisposition to coronopathy. Psychother. Psychosom. 34: 248-255
Demers-Desrosiers L. (1982~ lnfluence of alexihymia on symbolic function. Psychother. Psychosom. 38: 103-120
Demers-Desrosiers L., Cohen K.R. , Catchlove R.F.H. ve ark. (1983) The measure of symbolic function in alexihymic pain patients. Psychother. Psychosom. 39: 65-76
Demers-Desrosiers LA. (1985) Empirical journey into the measurement of symbolic function as a dimension of alexihymia. Psychother. Psychosom. 44:65-71
Dirks J.F., Robinson S. K., Dirks D.L. (1981) Alexithymia and the psychomaintenance aspects of bronchial asthma. Psychother. Psychosom. 36: 63-71
Faryna A., Rodenhauser P., Torem M. (1986) Development of an Analog Alexithymia Scale. Psychother. Psychosom. 45: 201-206
Federman R., Mohns E. (1984) A validity study of the MMPI alexithymia subscale conducted on migraine he adache outpatients. Psychother. Psychosom. 41: 29-32
Feiguine R.J., Hullihan D.M., Kinsman R.A. (1982) Alexithymic asthmatics: Age and alexithymia across the life span. Psychother. Psychosom. 37: 185-188
Feiguine R.J., Johnson F.A. (1984) Alexithymia in chronic bronchitis 1 emphysema patients-Communication of subjective symtomatology. Psychother. Psychosom. 41: 25-28
Feiguine R.J., Johnson F.A. (1985) Alexithymia and chronic respiratory disease- A review of current research. Psychother. Psychosom. 43: 77-89
Feiguine R.J., Jones N.F. (1987) Alexithymia in chronic bronchitis 1 emphysema patients: Personality characteristics and illness attitudes. Psychother. Psychosom. 47: 95-100
Feiguine R.J., Jones N. F., Kassel P.A. (1988) Distribution of alexithymic characteristics within an adult outpatient population. Psychother. Psychosom. 50: 61-67
Fernandez A., Sriram T.G., Rajkumar S. ve ark. (1989) Alexithymic characteristics in reumatoid arthritis: A controlled study . Psychother. Psychosom. 51: 45-50
Finn P.R., Martin J., Pihl R.O. (1987) Psychother. Psychosom.
Alexithymia in males at high genetic risk for alcoholism. 47: 18-21
Flannery J.G. (1978) Alexithymia ll: The association with unexplained physical distress. Psychother. Psychosom. 30: 193-197
Flannery J.G., Taylor G.J. (1981) Toward integrating psyche and soma: Psychoanalysis and soma. Can. J. Psychiat. 26: 15-23
Freedman M.B., Sweet B. S. (1954) Some specific features of group psychotherapy and their implications for selection of patients. Int. J. Group Psychother. 4: 355-368
Freyberger H. (1977) Supportive psychotherapeutic techniques in primary and secondary alexithymia. Psychother. Psychosom. 28: 337-342
57
Freyberger H., Künsebeck H.W., Lempa W. ve ark. (1985) Psychotherapeutic interventions in alexithymic patients. Psychother. Psycosom. 44: 72-81
Fricchione G., Howanitz E. (1985) Aprosodia and alexithymia - A case report. Psychother. Psychosom. 43: 156-160
Gage B.C., Egan K.J. (1984) The effect of alexithymia on morbidity in hypertensives. Psychother. Psychosom. 41: 136-144
Gardos G., Schneibolk S., Mirin S.M. ve ark. (1984) Alexithymia: Toward validation and measurement. Comprehen. Psychiat. 25: 278-282
Gottschalk L.A. (1974) Ouantification and psychological indicators of emotions: The content analysis of speech and other objective measures of psychologicaı states. Int. J. Psychiat. Med. 5: 587-61 O
Greden J.F. (1985) Laboratory testsin psychiatry. Comprehensive Textbook of Psychiatry, 4 th Ed. içinde, Editörler: Kaplan H.l. ve Sadcek B.J., Williams&. Wilkins, Battimore.
Greenberg R.P., O'Neil R.M. (1988) The construct validity of the MMPI alexithymia scale with psychiatric inpatients. J. Personal. Assess. 52: 459-464
Haviland M.G., MacMurray J.P., Cummings M.A. (1988 a) The relationship between alexithymia and depressive symptoms in a sample of newly abstinent alcoholic patients. Psychother. Psychosom. 49: 37-40
Haviland M.G., Shaw D.G., Mac Murray J.P. ve ark. (1988 b) Validation of Toronto Alexithymia Scale with substance abusers. Psychother. Psychosom. 50: 81-87
Haviland M.G., Shaw D.G., Cummings M.A. ve ark. (1988 c) Alexithymia : Subscales and relationship to depression. Psychother. Psychosom. 50: 164-170.
Heiberg A., Heiberg A. (1977) Alexithymia- An inherited trait? Psychother. Psychosom. 28:221-225
Heiberg A.N., Heiberg A. (1978) A possible genetic contribution to the alexithymia trait. Psychother. Psychosom. 30: 205-21 O
Heiberg A.N. (1980) Alexithymic characteristics and sematic illness. Psychother. Psychosom. 34: 261-266
Hoppe K.D., Bogen J.E. (1977 a) Alexithymia in twelve commissurotomised patients. Psychother. Psychosom. 28: 148-155
Hoppe K. D. (1977 b) Split brains and psychoanalysis. Psychoanal. O. 46: 220-244
Hoppe K.D. (1989) Psychoanalysis, hemispheric specialization, and creativity. J.Am. Acad. Psychoanal. 17: 253-269
Jackson M. (1977) Psychopathology and pseudonormality in ulcerative colitis. Psychother. Psychosom. 28: 179-186
Kaplan C.D., Wogan M. (1976/77) Menagement of pain through cerebral activation: An experimental analog of alexithymia. Psychother. Psychosom. 27: 144-153
Keltikangas-Jarvinen L. (1985) psychosomatic patients.
Concept of alexithymia ı - Prevalence of alexithymia Psychother. Psyhosom. 44: 132-138
in
58
Keltikangas-Jarvinen L. (1987) Concept of alexithymia ll - The consistency of alexithymia. Psychother. Psychosom. 47: 113-120
Kleiger J.H., Jones N.F. (1980 a) Characteristics of alexithymic patients in a chronic respiratory illness population. J. Nerv. Ment. Dis. 168: 465-470
Kleiger J.H., Kinsman R.A. (1980 b) Development of an MMPI alexthymia scale. Psychother. Psychosom. 34: 17-24
Kleiger J.H., Dirks J.F. (1980 c) Psychomaintenance aspects of alexethymia: Relationship to medical outcome variables in a chronic respiratory illness population. Psychother. Psychosom. 34: 25-33
Krystal H. (1968) Massive Psychic Trauma. New York, International Universities Press
Krystal H., Raskin H. (1970) Drug Dependence. Detroit, Wayne State University Press
Krystal H. (1977) Aspects of affect theory. Bul. Menniger Cli. 41: 1-26
Krystal H. (1978) Trauma and affects. Psychoanal. Study Child 33:81-116
Krystal H. (1979) Alexithymia and psychotherapy. Am.J.Psychother. 33: 17-31
Krystal H. ( 1982/83) Alexithymia and the effectiveness of psychoanalytic treatment. Int. J. Psychoanal. Psychother. 9: 353-378
Krystal H. ( 1988 a) On so me root s of creativity. Psych.Cii.N.Am. 11: 475-491
Krystal H. (1988 b) Integration and Self-Healing - Affect, Travma, Alexithymia. The Analytic Press, Ine., New Jersey
Krystal J.H., Giller E.L., Cichetti D.V. (1986) Assessment of alexithymia in posttraumatic stress disorder and sorılatic illness - Introduction of a reliable measure. Psychosom. Med. 48: 84-94
Krystal J.H. (1988) Assessing alexithymia. Integration and Self-Healing: Affect, Travma, Alexithymia icinde. Yazarı: Henry Krystal, The Analytic Press, Ine., New Jersey
Lane R.D., Schwartz G.E. (1987) Levels of emotional awareness: A cognitive - developmental theory and its application to psychopathology. Am.J.Psyctıiat. 144:133-143
Langs R. ( 1978) So me communicative properties of bipersonal field. Int. J. Psychoanal. Psychother. 7: 87-135
Lazarus R.S. (1982) Thoughts on the relation between emotion and cognition. Am.Psychologist 37: 1019-1024
Leff J.P. (1973) Culture and differentiation of emotional states. Brith. J. Psychiat. 123: 299-306
Legoretta G., Bull R.H., Kiely M.C. (1988) Alexithymia and symbolic function in the obese. Psychother. Psychosom. 50: 88-94
Lesser I.M., Ford C.V., Friedman C.T.H. (1979) Alexithymia in somatizing patients. Gen. Hosp. Psychiat. 1: 256-261
Lesser I.M. (1981) A review of alexithymia concept. Psychosom. Med. 43: 531-543
Lesser ı. M. ( 1985) A critique of contributions to the alexthymia symposium. Psychother. Psychosom. 44:82-88
59
Loiselle C.G., Dawson C. (1988) Toronto Alexithymia Scale: Relationships with measures of patient self-disclosure and private self-consciousness. Psychother. Psychosom. 50: 109-116
Lolas F. ( 1980 a) The quantitation of alexithymia: Observations and perspectives. Proc. 13th. E ur. Conf. on Pychosomatic Research, Istanbul: 431-438
Lolas F., de la Parra G., Arohr'lson S. ve ark. (1980 b) On the measurement of alexithymic behavior. Psychother. Psychosom. 33: 139-146
Lolas F., Rad M. von (1982) Psychosomatic disease and neurosis: A study of dyadic verbal behavior. Comp.Psychiat. 23: 19-24
Lowy F.H. (1975) Management of the persistent somatizer. Int. J. Psychiat.Med. 6: 227-239
MacLean P.D. (1949) Psychosomatic disease and the "visceral brain". Psychosom. Med. 11: 338-353
Martin J.B., Pihl R.O., Dobkin P. (1984) Schalling - Sifneos Personality Scale: Findings and recommendations. Psychother. Psychosom. 41: 145-152
Martin J.B., Pihl R.O. (1985) The stress - alexithymia hypothesis: Theoretical and empirical considerations. Psychother. Psychosom. 43: 169-176
Martin J.B. Pihl R.O. (1986 a) lnfluence of aıexithymic characterics on physiological and subjective stress responsesin normal individuals. Psychother. Psychosom. 45: 66-77
Martin J.B., Pihl R.O., Young S.N. ve ark. (1986 b) Prediction of alexithymic characteristics from physiological, personality and subjective measures. Psychother. Psychosom. 45: 133-140
Marty P., de M'Uzan M. (1963). La "pensee operatoire". Revue Francaise de Psychanalyse (suppl.) 27: 1345-1356
McDougall J. (1974) The psychosoma and the psychoanalytic process. Int. J. Psychoanal.1: 437-459
McDougall J. (1982) Alexithymia: A psychoanalytic viewpoint. Psychother. Psychosom. 38: 81-90
Mendelson G. ( 1982) Alexithymia and chronic pa in: Prevalence, correlates, and treatment results. Psychother. Psychosom. 37: 154-164
Nemiah J.C., Sifneos P.E. (1970) Pscyhother. Psychosom.
Psychosomatic illness: 18: 154-160
A problem in communication.
Nemi ah J.C. ( 1973) Psychology and psychosomatic illness: Retleetion s on theory and research methodology. Psychother. Psychosom. 22: 106-111
Nemiah J.C. (1975) Denial revisited: Reflections on psychosomatic theory. Psychother. Psychosom. 26: 140-147
Nemiah J.C., Freyberger H., Sifneos P.E. (1976) Alexithymia: A view of psychosomatic process. Modern Trends in Psychosomatic Medicine - 3 içinde. Yayımlayan: Hill O.W., Butterwords, London
Nemiah J.C. (1977) Alexithymia: Theoretical considerations. Psychother. Psychosom. 28: 199-206
Nunnally J.C. (1978) Psychometric Theory. New York, McGraw Hill
60
Overback G. (1977) How to operaticnalize alexithymic phenomena - Some findings from speech analysis and the Giessen Test. Psychother. Psychosom. 28: 106-117
Papciak A.S., Feuerstein M., Belar C.D. ve ark. (1986/87) Alexithymia and pain in an outpatient behavioral medicine clinic. Int. J. Psychiat. Med. 16: 347-357
Paulson J.E. (1985) State of the art of alexithymia measurement. Psychother. Psychosom. 44: 57-64
Pierce M.J., Faryna A., Davidson A. ve ark. (1989) A comparison of interview and selt-report alexithymia measures. Psychosom. Med. 51: 254-255
Pierloot R., Vinck J. (1977) A pragmatic approach to the concept of alexithymia. Psychother. Psychosom. 28: 156-166
Rabavilas A.D. (1987) Electrodermal activity in low and and high alexithymia neurotic patients. Psychother. Psychosom. 47: 101-104
Rad M. von, Lalucat L. ve Lolas F. (1977) Differences of verbal behaviour in psychosomatic and psychoneurotic patients. Psychother. Psychosom. 28: 83-97
Rad M. von, Drücke M., Knauss W. ve ark. (1979) Alexithymia: Anxiety and hostility in psychosomatic and psychoneurotic patients. Psychother. Psychosom. 31: 223-234
Rad M. von, Lolas F. (1982) Empirical evidence of alexithymia. Psychother. Psychosom. 38: 91-1 02
Rad M. von (1984) Alexithymia and symptom formation. Psychother. Psychosom. 42: 80-89
Rickles W.H., Onoda L., Doyle C.C. (1982) Biofeedback Self Regul. 7: 1-33
Biofeedback as an adjunct to psychotherapy.
Rodenhauser P., Khamis H.J., Faryna A. (1986) Alexithymia and handedness- a pilot study. Psychother. Psychosom. 45: 169-173
Ruesch J. (1948) The infant il personality : The core problem of psychosomatic medicine. Psychosom. Med. 10: 134-144
Rybakowski J.K., Dyson W.L., Amsterdam J.D. (1988) Alexithymia and somatic conditions in patients with affective illnesses during lithium prophylaxis. Psychother. Psychosom. 49: 1-5
Satar M.E., Kamieniecka H.A. Levenson J. A. ve ark. (1978) testing in borderline and sustained hypertension.
Hemodynamic factors and Rorschach Psychosom. Med. 40: 620-630
Savaşır 1. (1981) Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri- El Kitabı (Türk Standardizasyonu). Sevinç Matbaası, Ankara
Schraa J.C., Dicks J.F. (1981) Hypnotic treatment of the alexithymic patient: A case report. Am. J. C lin. Hypnosis 23: 207-21 O
Shipko S. (1982 a) Further reflections on psychosomatic theory - alexithymia and interhemispheric specialization. Psychother. Psychosom. 37: 83-86
Shipko S. (1982 b) Alexithymia and somatization. Psychother. Psychosom. 37: 193-201
Shipko S., Alvarez W. A., Noviello N. (1983) Towards a teleological model of alexithymia : Alexithymia and post-traumatic stress disorder. Psychother. Psychosom. 39:122-126
Shipko S., Noviello N. ( 1984) Psychometric properties of selt-report scales of alexithymia. Psychother. Psychosom. 41: 85-90
61
Sifneos P.E. (1972) Short - Term Psychotherapy and Emotional Crisis. University Press
Cambridge, Harward
Sifneos P. E. ( 1973) The prevalence of alexithymic characteristics in psychosomatic patients. Psychother. Psychosom. 22: 255-262
Sifneos P.E., Apfei-Savitz R., Frankel F.H. (1977) The phenomenon of 'Aiexithymia'. Psychother. Psychosom. 28: 47-57
Sifneos P .E. ( 1983) Psychotherapies for psychosomatic and alexithymic patients. Psychother.Psycohosom. 40: 66-73
Sifneos P.E. (1986) The Schalling- Sifneos Personality Scale Revised. Psychother. Psychosom. 45:161-165
Sifneos P.E. (1988) Alexithymia and its relationship to hemispheric specialization, affect and creativity. Psychiat. Cli. N. Am. 11: 287-292
Smith G. Jr. (1983) service.
Alexithymia in medical patients referred to a consultation 1 liason Am. J.Psychiat. 140: 99-101
Sriram T.G., Chatuverdi S.K., Gopinath P.S. ve ark. (1987) Controlled study of alexithymic characteristics in patients with psychogenic pain disorder. Psychother. Psychosom. 47: 11-17
Sriram T.G., Pratap L., Shanmugham V. (1988) Towards enhancing the utility of Beth lsrael Hospital Psychosomatic Ouestionnaire. Psychother. Psychosom. 49: 205-211
Stephanos S. (1975) A concept of analytical treatment for patients with psychosomatic disorders. Psychother. Psychosom. 26: 178-187
Swanson D.W. (1984) Chronic pain as a third pathological emotion. Am. J. Psychiat. 141: 210-214
Taylor G.J. (1977) Alexithymia and the counter-transference. Psychother. Psychosom. 28: 141-147
Taylor G.J., Doody K., Newman A. (1981) Alexithymic characteristics in patients with inflammatory boweı disease. Can. J. Psychiatry. 26: 470- 474
Taylor G.J., Doody K. (1982) Psychopathology and verbal expressian in psychosomatic and psychoneurotic patients. Psychother. Psychosom. 38:121-127
Taylor G.J. ( 1984 a) Alexithymia : Concept, measurement, and implications for treatment. Am. J. Psychiat. 141 : 725-732
Taylor G.J. (1984 b) 222
Psychotherapy with the boring patient. Can. J. Psychiat. 29: 217 -
Taylor G.J., Doody K. ( 1985 a) Verbal measures of alexithymia : What do they measure. Psychother. Psychosom. 43: 32-37
Taylor G.J., Ayan D., Bagby R.M. (1985 b) Toward the development of a new selt-report alexithymia scale. Psychother. Psychosom. 44: 191-199
Taylor G.J., Bagby R.M., Ryan P.D. ve ark. (1988 a) Criterion validity of Toronto Alexithymia Scale. Psychosom. Med. 50: 500-509
Taylor G.J., Bagby R.M. (1988 b) Measurement of alexithymia - recommendations for elinical practice and future research. Psychiat. Cli. N. Am. 11: 351-366
62
Taylor G.J., Bagby R.M., Parker J. O.A. ve ark. (1988 c) Factorial validity of the Toronto Alexithymia Scale with a elinical sample. Psychosom. Med. 50: 205-206
TenHouten W.D., Hoppe K.O., Bogen J.E. ve ark. (1985 a) Alexithymia and the split brain ı. Lexical level content analysis. Psychother. Psychosom. 43: 202-208
TenHouten W.D., Hoppe K.O., Bogen J.E. ve ark. (1985 b) Alexithymia and the split brain ll. Sentential - level content analysis. Psychother.Psychosom. 44: 1-5
TenHouten W.D., Hoppe K.D., Bogen J.E. ve ark. (1985 c) Alexithymia and the split brain lll. Global- level content analysis of fantasy and symbolization. Psychother. Psychosom. 44: 89-94
Tenhouten W.D., Hoppe K.O., Bogen J.E. ve ark. (1985 d) Alexithymia and the split brain IV. Gottschalk - Gleser content analysis - an overview. Psychother. Psychosom. 44: 113-121
TenHouten W. D., Hoppe K.O., Bogen J.E. ve ark. (1986) Alexithymia: An experimental study of cerebral commissurotomy patients and normal control subjects. Am. J. Psychiat. 143: 312-316
TenHouten W.O., Walter 0.0- Hoppe K.D. ve ark. (1987) Alexithymia and the split brain V. EEG alpha-band interhemispheric co herence analysis. Psychother. Psychosom. 47: 1-1 O
TenHouten W.D., Walter 0.0., Hoppe K.O. ve ark. (1988 a) Alexithymia and the split brain VI. Electroencephalographic correlates of alexithymia. Psychiat. Cli. N. Am. 11: 317-329
TenHouten W. D., Seifer M.J., Siegel P.C. (1988 b) Alexithymia and the split brain VII. Evidence from graphologic signs. Psychiat. Cl i. N. Am. 11: 331-338
Todarello 0., La Pesa M.W., Zaka S. ve ark. (1989) Alexithymia and breast cancer. Psychother. Psychosom. 51: 51- 55
Vassend O. (1987) Personality, imaginative involvement, and self-reported sematic complaints: Relevance to the concept of alexithymia. Psychother. Psychosom. 47: 74-81
Vogt R., Bürckstümmer G., Ernst L. ve ark. (1977) Differences in phantasy life of psychosomatic and psychoneurotic patients. Psychother. Psychosom. 28: 98-105
Warnes H. (1986) Alexithymia - elinical and therapeutic aspects. Psychother. Psychosom. 46: 96-104
Wise T.N., Jani N.N., Kass E. ve ark. (1988) Alexithymia : Relationship to severity of medical illness and depression. Psychother. Psychosom. 50: 68-71
Wolff H.H. (1977) The contribution of interview situation to the restriction of fantasy life and emotional expression in psychosomatic patients. Psychother. Psychosom. 28: 58-67
Wurmser L. (1974) Psychoanalytic considerations of the etiology of compulsive drug use. J. Am. Psychonal. Assoc. 22: 820-843
63
EKLER
1. Klinisyen Bilgi Formu ( Araştırmaya Katılma Çağrısı ve Yönerge)
2. Hasta Değerlendirme Formu
3. SSPS-R ingilizce Form
4. SSPS-R Türkçe Formu
5. TAS ingilizce Formu
6. TAS Türkçe Formu
7. Denver MMPI-AS Ingilizce Formu
8. Denver MMPI-AS Türkçe Formu
9. lrvine MMPI-AS ingilizce Formu
1 O. lrvine MMPI-AS Türkçe Formu
11. Araştırmaya Katılan Hastaların Dosya Numaraları
l<L!N!SYEN B!LG:t FORMU
Sayırı •.....................................
Uzmanlık tezim olar-ak "aleksitimi" üzer-ine yapmakta olduÇJum
arastır-manın ver-i toplama aşamasının sür-dür-ülmesi, büyük ölçüde
sizin isbir-liginizle olanaklı olabilecektir-.
Bu çalısmanın ger-çekleştir-ilmesine, asaQıdaki yöner-ge
çerçevesinde bulunacagınız katkılar- için şimdiden teşekkür- eder-im.
Dr-. !. Fer-han Der-eboy
Y ö N E R G E
Ar-aştır-manın başlıca amacı, yurtdışında geliştir-ilmis olan dört ayrı aleksitimi ölçeQinin dilimize çevr-iler-ek,geçerlik ve güvenir-liklerinin sınanmasıdır-. Bu amaca yönelik olarak araştırmanın ver-i toplama aşaması su biçimde tasar-lanmıştır : Araştırmada yer alan her klinisyen, ar-aştırmaya katmayı uygun gördügü hastalarıyla ilgili bilgileri ve bu hastalara yönelik degerlendirmelerini ilişikteki Hasta DeQerlendirme Formlarına isleyecek, ardından da, aleksitimi ölçeklerini içeren testleri hastalar-ına verecektir. Doldurulan formlar ve testierin araştırınacıya geri dönmesiyle veri toplama aşaması sonlandırılmıs olacaktır.
I. HASTA SECtMt
Arastırmaya kataca9ınız hastalar, düzenli aralıklarla gördügünüz, en az yirmi görüşme yapmış olduQunuz, temel kişilik özelliklerini ve uyum tarzlarını iyi tanıdı9ınızı düşündüQünüz hastalarınız olmalıdır. Seçilecek hastaların hepsinin aleksitimik özellikler göstermesi koşulu yoktur. Ancak, bu hastaların, bilissel yetileri ve gerçeQi deQerlendirme yetileri saQlam, testleri doldurabilecek ve isbirliGine girebilecek nitelikte kişiler olması gerekmektedir.
1
II. HASTA DEGERLENDIRME FORMLARININ DOLDURULMASI
Her hasta için ayrı bir tane daldurulması gereken formlar, hastanıza iliskin önemli bilgilerin kısaca dökümlenmesine olanak verecek biçimde düzenlenmiştir. Formun en can alıcı bölUmti, hastanızda aleksitimik özelliklerin yogunlugunu degerlendirmeniz i~t~nP-n ~oruch.,tr. H~stmnı~ üstündeki gözlemlerinize dayanarak, bu sorunun karşısındaki beş seçenekten birini işaretierneniz
gerekmektedir. Bu degerlendirmeyi yaparken, aleksitimi kavramının
kapsamına giren asaGıdaki Uç kişilik özelligini temel ölçüt olarak almanız gerekmektedir. DiGer bir deyişle, bu özelliklerin hastanızda ne ölçtide bulunduGunu degerlendirmeniz istenmektedir.
1. Duyguların Ayırt Edilernemesi ve Söze Dökülememesi
Aleksitimik kisi, yaşadıgı duyguları özgül biçimde tanıyamaz ve tanımlayamaz. Duygularını kabaca "rahatlama" ya da "rahatsız
olma"., kimi kez de daha bedensel terimler-le, "gevşeme" ya da "gergin olma" biçiminde tanımlayabilir. Sözgelimi, basından geçen tatsız bir olay sırasında neler hissettigi soruldugunda, o anda neler yapmak ya da söylemek istedigini, nasıl davrandıgını ve bu olay Uzerine neler düşUndUgünü anlatır. O an yaşamış oldugu duygular-ı kızgınlık.,korku, utanma gibi özgül terimler-le adlandırmakta güçlük çeker. Duygularından sözetmesi için Ustelenirse, giderek, ne zaman duygularından, ne zaman düşüncelerinden sözetmekte olduGunu bilemedigi gözlemlenebilir. Baska deyişle, duygu anlatan sözetikler-in hangileri olduGunu bilmez gibidir.
Bu özelliklerinden dolayı aleksitimik hastalar içgörü kazandırmaya yönelik terapilerde fazla yol alamazlar ve genellikle, terapistler-in "içgörüsüz" olarak nitelendirdikler-i hastalar arasında yer alırlar.
2. Düşlem (Fantasy) Yaşamında Kısıtlılık
Aleksitimik kişinin hayal gücü oldukça zayıftır. Pek hayal kurmaz ve hayal kurmayı da zaman kaybı olarak görür. Seyrek olarak kurdugu hayaller ise, gerçegin sınırlarını çok aşmayan,
derinlerdeki tutku ve özlemierin silik bir biçimde yansıdıGı kuru ve renksiz fantaziler-dir.
Bu özellik imgeleme dayalı
terapistin karşısına bir engel olarak hasta, i mgel emesi i stenen yaşant ıl arı olarak gözünde canlandıramaz.
2
teknikler-in uygulanmasında
dikilir. CUnkü aleksitimik canlı, yogun ve duygu yUklU
-:.~ • :t ş ev u ı u k D ü ş ün m e ( O pe ı at i ona l T h i n k i n g )
Aleksitimik kişi pr-agmatik ve mekanik bir tarzda düşünme egilimindediı. KaışılaştıGı sorunlara kestiıme yoldan, somut çözümler. getirmeye yönelik düşünür. Sorunları derinlemesine irdelemek, kökenierine inmek alışkanlıGında deGildir. Bu tutumu, yakın ilişkiler-inde çıkan sorunları ele alışında daha da göze çarpıcıdıı. Sorunların kökeninde yatan duygusal etmenleri, engellenmeleri, çatışmaları aramaz; görünen, yüzeysel nedenlerle yetinir, konuyu en kısa yoldan kapamanın yöntemlerini ve aynı sorunun yeniden patlak vermemesi için alınması gerekli önlemleri düşünüp bulmaya yönelir.
Bu özellikten dolayı aleksitimikler, genellikle çevreleriyle aşırı denilebilecek ölçüde bir uyumlu ve ilişkilerini sorunsuz sürdüren kişiler olarak görünürler (Pseudoconformity).
Degerlendirmede temel alınması gereken bu üç kişilik
özelliginin yanısıra, aleksitimik kişilerde sıkça karşılaşılan
ikinci derecede önemli özelliklerin de gözönünde tutulması
degerlendirmeyi kolaylaştırabilir. Aleksitimik kişiler oldukça seyrek rüya görürler. Gördükleri rüyalarda da, iç dünya ve bilinç dışından çok, dış gerçeklikle iliskilerinin izleri belirgindir. Başkalarıyla eşduyum (empathy) yapma yetenekleri zayıftır.
Yaratıcılıktan büyük ölçüde yoksundurlar.
Bu kişilerde somatizasyon eGilimi oldukça sık görUlür. Cesitli ve degişken somatik yakınmalar getirebilirler. Sanki duygularını deGil de, bedenlerini dinliyor gibidirler. Yine aleksitimik kişilerde, psikosomatik hastalık görülme oranı da yüksektir.
III. TESTLER!N DOLDURULMASI
Araştırmaya konu olan dört aleksitimi ölçeginin hepsi, hastanın kendi başına doldurması gereken testlerdir (self-rating scale). Bu dört ölçek, uygulamanın kolay olması amacıyla tek bir test kitapçıgı biçiminde düzenlenmişlerdir. Yaklaşık 100 sorudan oluşan bu test kitapçıgını, hastaların en çok yarım saat içinde cevaplandırabilecekleri düşünülmektedir. !şaretlemeler test kitapçıGı üzerinde yapılacaktır.
biçekierin zaman sürekliliginin araştırılabilmesi için, her denegin test kitapçıGını 1-4 hafta arayla iki kez doldurması gerekmektedir. Bu nedenle, testin ilk verilisinde hastalara, bu testin araştırma amacıyla uygulandıgı ve birkaç hafta sonra yine uygulanacaC)ı söylenerek bu konuda önceden bilgilendirilmeleri ve onaylarının alınması uygun olacaktır.
ALEKS!T!M! ARASTIRMASI HASTA DEGERLEND!RME FORNU
Formu dolduran klinisyen: ....................... . Tar i h ........... .
Hastanın: --------
Adı Soyadı: .....•............... Medeni durumu ....... . Yaşı
Cinsiyeti Dosya No
!si - ugraşısı ....... . öQreni m düz ey i ........ . Sosyo-ekonomik düzeyi: ...... .
Hastalık öyküsü ve klinik tanı
Yapmış olduGunuz görü5me sayısı: ••... !zleme sGreniz: .....•....
y~~!~~~~~Q~~: l.Davranısçı 2.Bilişsel 3.Destekleyici 4.Cözümleyici
Psikosomatik Hastalık: ---------------------(Lütfen tek tek gözden geçiriniz)
1. Belirsiz 2. Belirgin 3. Yo9un
1. Belirsiz 2. Belirgin 3. YoGun
1 • Hiç yok 2. Bel i rsi z -:r Orta ._\ . 4. Belirgin ı::- YoGun ...;.
1. Ulser 6. !nce barsak hast. 2. -:r ._\ . 4. ı::.J •
Hipertansiyon Koroner kalp hast. Astım
Tiroid hast.
7. Ulseratif kolit 8. Kronik agrılar 9. Romatoid artrit
10. DiGer
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . - ................................... -...... .
···································································
Schalling Sifneos Personality Scale Revised (SSPS-R)
Yes No
1. lt is easy to deseribe symptoms or complaints rather than feelings.
2. lt is important to find out how one feels about people ~ ~
3. lt is hard to use words to deseribe feelings :._ ' '
4. Feelings are what make life worthwhile :._ ' '
5. lack imagination -,
6. spend much time daydreaming :----'
7. When ı am mad ı don't think, 1 take action : [J
8. ı like movies with action rather than psychological dramas ' '
9. When in conflict ı prefer to act quickly rather than to think about it
1 o. When in trouble ı don't like to act :..__. '--...;
11. 1 like to be precise and to deseribe everything in detail ~
12. ı don't care to deseribe details but rather ı prefer to examine how 1 feel ~
13. 1 have difficulty to communicate with people L- __;
14. ı prefer to be alone rather than interact with people :._
15. ı always pay attention to my surroundings rather than concentrate on ;--'
how ı feel
16. When ı hear suspicious noises at night ı don't ever concentrate on how 1 feel ,---ı
17. ı find life boring most of the time ,.--,
18. 1 cannot visualize circumstances which upset me
19. 1 dream rarely c ~
20. 1 like people better than things '---' -
SKORLAMA: 'Hayır' yanıtının puan aldığı sorular: 2, 4, 6, 1 O, 12, 20. Tüm diğer sorularda 'Evet' yanıtına puan verilir. Toplam skor 0-20 arasında değişebilir (Sifneos 1986).
Türkçe formda soru numaraları ve yanıtlama biçimi aynıdır.
ADI SOYADI: ........................ YASI: ..... . TARIH: .......... .
AsaGıdaki cGmleler size uyuyor-sa ya da sizin için
dogruysa EVET kutusunu; dogru degilse HAYIR kutusunu doldurun.
Lütfen testi çok dUstinmeden ve çabukça cevaplayın. Her elimle için
yalnı:L:ca bir kutuyu doldurun.
1 •
"";9' .... ) . 4. C" ...J.
6. 7.
8.
9.
10.
11.
12.
13. 14.
15.
16.
17. 18. 19. 20.
SSPS - R
Bedensel rahatsızlık ya da yakınmaları anlatmak duyguları anlatmaktan kolaydır. !nsanın, başkaları için duydugu duygularının farkında olması önemlidir. Duyguları dile getirmek zor bir şeydir. Hayatı yaşanmaya deger kılan duygular-dır. Hayalgticünden yoksunum.
Hayal kurarak geçirdigim zamanlar çoktur. Cek öfkelendiGirnde pek dGsGnmem,yapacaGımı yaparım.
Psikolojik dramlardan çok hareketli filmleri severim. Seçim yapmakta zorlandıyım durumlarda, uzun uzadıya düşünmek yerine, biran önce harekete geçmeyi tercih ederim. Basım dertte oldugunda harekete geçmek içimden gelmez.
Açık ve kesin olmayı, herseyi ayrıntısıyla anıatmayı severim. Ayrıntıları aniatmayı sevmem; daha çok, neler hissettigimi anlamaya çalısırım. !nsanlarla konuşup anlaşmakta gGçlGk çekiyorum. Insanlarla ilişkide olmaktansa yalnız kalmayı tercih ederim. Hemen her zaman, neler hissettiGirnden çok çevremde neler olduguna dikkat ederim.
Gece şüpheli sesler duyduyumda, o anda neler hissettigimi hiç düsünmem. Çogu zaman yaşamı sıkıcı bulurum. Canımı sıkan durumları gözümde canlandıramam. Seyrek olarak rüya görür-Gm. Insanları eşyalardan çok severim.
EVET HAY IR
( J [ J
( J []
(] []
[ J (]
[] []
[] [ J
[ J []
[] []
[] [ J
[] (]
[] [ ]
[] []
(] []
[] (]
(] (]
[] []
[ J []
[] []
[ J ( ] [ ] ( J
Toronto Alexithymia Scale (TAS)
1. When ı ery ı always know why.
2. Daydreaming isa waste of time. 3. 1 wish 1 were not so shy. 4. ı am often eonfused about what emotion ı am
feeling 5. 1 often daydream about the future 6. 1 seem to make friends as easily as others do. 7. Knowing the answers to problems is more
important than knowing the reasons for the answers.
8. lt is diffieult for me to find the right wordsfor my feelings
9. ı like to let people know where ı stand on things. 1 O. ı have physieal sensations that eve n doetors
don't understand. 11. lt's not enough for me that something gets the
job done; ı need to know why and how it works. 12. l'm able to deseribe my feelings easily. 13. ı prefer to analyze problems rather than just
deseribe them. 14. When ı am upset, ı don't know if ı am sad,
frightened, or angry. 15. ı use my imagination a great deal. 16. 1 spend much time daydreaming whenever
1 have nothing else to do. 17. 1 am often puzzled by sensations in my body. 18. ı daydream rarely. 19. 1 prefer to just let things happen rather than
to understand why they turned out that way. 20. ı have feelings that ı ean't quite identify. 21. Being in touch with emotions is essential. 22. ı find it hard to deseribe how ı feel about people 23. People teli me to deseribe my feelings more 24. One should look for deeper explanations. 25. ı don't know what's going on inside me.
26. ı often don't know why ı am angry.
SKORLAMA
Neither disagree
Strongly Moderately n or disagree disagree agree
1 2 3
Moderately Strongly agree agree
4 5
Olumsuz anahtari ı (negatively keyed) sorular: 1, 5, 6, 9, 11, 12, 13, 15, 16, 21, 24. Bu sorular ters biçimde skorlanır: 1 =5; 2=4; 3=3; 4=2; 5=1 . Toplam skor 26-130 arasında değişebiliri (Taylor ve ark. 1988 b).
Türkçe formda soru numaraları aynıdır ama yanıtlama biçimi farklıdır. Her soruya O ya da 1 skoru verildiği için toplam skor O -26 arasında değişebilir.
TAS
1. Agladıgımda, beni agıatan şeyin ne oldugunu hep bilirim.
2. Hayal kurmak boşa zaman harcamaktır. 3. Keşke bu kadar utangaç olmasaydım. 4. Çogu zaman duygularıının ne oldugunu tam olarak
bilemem. 5. Gelecek hakkında sıkça hayal kurarım.
6. Birçokları kadar kolay arkadaş edinebildigimi sanıyorum.
7. Bir sorunun çöztimUnU bilmek, o çöztime nasıl ulaşıldıgını bilmekten daha önemlidir.
8. Duygularımı tam olarak anlatacak sözleri bulmak benim için zordur.
9. Herhangibir olay hakkındaki görUşUmU başkalarına açıkça belirtmekten hoşlanırım.
10. Bedenimde öyle şeyler hissediyorum ki; doktorlar bile ne oldugunu anlamıyor-lar.
11. Benim için, yalnızca bir işin yapılmış olması yetmez; nasıl ve neden yapıldıgını bilmek isterim.
12. Duygularımı kolayca anlatabilirim. 13. Yalnızca sorunların neler oldugunu anlamaktan
çok; onların nereden kaynaklandıgı Uzerine düşünmeyi tercih ederim.
14. Sinirim bozuk oldugunda; üzüntülü mü, korkulu mu yoksa öfkeli mi oldugumu bilmem.
15. Hayal gGcümü bolca kullanırım.
16. Yapacak başka bir şeyim olmadıgında, zamanımın çogunu hayal kurarak geçirir-im.
17. Bedenimde şaşırtıcı hisler duydugum olur. 18. Pek hayal kurmam. 19. Olayların nedenine, niçinine kafa yormaktan çok
işleri oluruna bırakınayı tercih ederim. 20. Tam olarak tanımlayamadıgım duygularım var.
21. !nsanın duygularına yakın olması önemlidir. 22. !nsanlar hakkında neler hissettigimi anlamak ve
anlatmak benim için zordur. 23. Tanıdıklarım, duygularımdan daha çok sözetınemi
isterler. 24. !nsan, olayların derinine inmelidir. 25. !çimde neler olup bittigini bilmiyorum. 26. Co9u zaman kızgınlıgımın farkına varmam.
EVET
(]
[ J []
[] [ J
[ J
[]
[]
[]
[ J
(]
(]
[]
(]
[]
[] [] []
[] []
(]
(]
[] []
[] (]
HAY IR
(]
[]
(]
[] []
[]
[]
[]
[]
[]
[]
(]
[]
( J (]
[] [] []
(]
( J
(]
[]
[]
( J ( J [ J
Denver MMPI Alexithymia Scale
ingilizce Türkçe MMPI MMPI Soru No Soru No True False
38
39
72
87
131
149
181
198
204
221
238
239
248
262
308
283
322
340
400
430
438
474
38
39
72
87
131
149
181
198
203
221
238
239
248
262
308
283
322
340
400
430
438
474
SKORLAMA
1. During one period when ı was younger ı engaged in petty thievery
2. At times 1 fe e ı ı ike smashing things
3. ı am troubled by discomfort in the pit of my stomach every few days or oftener
4. 1 wouıd like to be a fıorist
5. ı do not worry about catching diseases
6. ı used to keep a diary
7. When ı get bored ı ıike to stir up some excitement
8. ı daydream very littıe
9. ı wouıd like to be a journalist
1 o. ı like science
11 . 1 have periods of such great restlessness that ı cannot sit long in a chair
12. ı have been disappointed in love
13. Sametimes without any reason or even when things are going wrong 1 feel excitedly happy on top of the world
14. lt does not bother me that ı am not better locking
15. At times ı have very mu ch wanted to leave home
16. If 1 were a reporter, 1 would very much like to report sporting news
'___;
17. 1 worry over money and business O
18. Sametimes ı become so excited that ı find it hard to sleep = 19. If given a chance ı could do something that would be
great benefit to the world L..
20. 1 am attracted by members of the opposite sex
21 . The re are certain people that ı d isiike so much that ı am inwardly pleased when they are catching it for something they have done
22. 1 have to urinate no more often than others [J
'Doğru' yanıtının puan aldığı sorular: 3, 5, 8, 14. Diğer bütün sorularda 'Yanlış' yanıtına
puan verilr. Toplam skor O - 22 arasında değişebilir.
Sorular Türkçe formdaki sırayla yazıldığı için, her iki formdaki soru numaraları aynıdır.
L
DENVER MMPI - AS
1. Gençligimde bir devre ufak tefek şeyler çaldım. 2. Bazen içimden birşeyler kırma istegi geçer. 3. Hemen hemen her gün mide agrılarından rahatsız
olurum. 4. Ciçek satıcısı olmayı isterdim. 5. Hastaııga yakalanacagım diye kaygılanmam.
6. Hatıra defteri tutardım. 7. Canım sıkılınca heyecan yaratmayı severim. 8. Cok az hayal kurarım.
9. Gazeteci olmak isterdim. 10. Bilimden hoşlanırım.
11. Zaman zaman, yerimde duramayacak kadar huzursuzluk duydu9um devreler olur.
12. Aşkta hayal kırıklıgına ugradım.
13. Bazen ortada hiçbir neden yokken, hatta işler kötüye gittiginde bile kendimi fazlasıyla mutlu hissederi m.
14. Daha güzel olmamam beni rahatsız etmez. 15. Zaman zaman evi bırakıp gitmeyi çok istemisimdir.
16. Gazete muhabiri olsaydım, en çok spor haberleri yazmayı isterdim.
17. Para ve işi kendime dert ederim. 18. Bazen o kadar heyecanlanırım ki, uykuya dalmam
güçlesir .. 19. Eger bana fırsat verilse, dünya için çok yararlı
işler yapabilirim. 20. Karşı cinsten olanları çekici bulurum.
21. Bazı insanlardan o kadar nefret ederim ki, ettiklerini bulunca içimden oh derim.
22. Başkalarından daha sık küçük abdeste çıkmam.
EVET HAYIR
[] []
[] [ J [ J
[ J []
[ J [] (]
[ J (]
[]
[] [ ]
( J []
[]
[] []
[ J []
[] [ J
( J (]
( J
[]
(]
[ J []
(]
[ J []
(]
[] (]
[ J []
(]
[] []
[]
[]
Ingilizce Türkçe MMPI MMPI Soru No Soru No
52
66
67
451
130
131
201
272
284
292
300
309
324
344
406
426
463
394
518
479
52
66
67
100
130
131
201
272
284
292
300
309
324
344
368
426
463
502
518
SKORLAMA
lrvine MMPI Alexithymia Scafe
1. ı preter to pass by school friends or people ı know but have not seen for a long time, unless they speak to me first
2. 1 see things or animaıs or people around me that others do not see
3. ı wish ı could be as happy as others seem to be
4. When someone says silly or ignorant things about something ı know about, ı try to set him right
5. 1 have never vomited blood or coughed up blood
6. ı do not worry about catching diseases
7. ı wish ı were not so shy
8. At times, ı am full of energy
9. ı am sure ı am being talked about
1 O. ı am likely not to speak people until they speak to me
11. There was never a time in my life when ı liked to play with dolls
12. ı seem to make friends about as quickly as others do
13. ı have never been in love with anyone
14. Often ı cross the street in order not to meet someone 1 see
15. ı have sametimes stayed away from another person be~ause ı teared doing or saying something that ı might regret afterwards
16. ı have at times had to be rough with people who were rude or annoying
17. 1 u sed to lik e hopscotch
18. ı like to let people know where ı stand on things
19. 1 have often felt guilty because 1 have pretended to feel more sorry about something than 1 really was
20. The only miracles 1 know of are simply tricks that people play on one another
True False
[J
c
LJ
,-,
r-, LJ
D
[J
'Hayır' yanıtının puan aldığı sorular: 4, 5, 6, 12, 17, 18. Tüm diğer sorularda 'Evet' yanıtına puan verilir. Toplam skor 0-20 arasında değişebilir (Shipko ve ark. 1984)
Sorular Türkçe formdaki sırayla dizildiği için soru numaraları aynıdır. 20. inci sorunun karşılığı Türkçe MMPI'da bulunmadığı için, ölçeğin Türkçe formu 19 sorudan oluşmuştur. Bu nedenle toplam skor 0-19 arasında değişebilir.
IRVINE MMPI - AS
1. Uzun zamandan beri görmediQim okul arkadaşlarım ya da tanıdıklarım önce benimle konuşmazlarsa, onları görmemezlikten gelmeyi tercih ederim.
2. Etrafımda başkalarının görmedikleri eşya,
hayvanlar veya insanlar görürüm. 3. Başkalarının mutlu göründügü kadar mutlu olmayı
i st erdi m. 4. BildiQim bir konuda, bir kimse sacma sap~n ya d~
cahilce konuşursa, onu hemen düzeltirim. 5. Hiçbir zaman kan kusmadım ya da kan tükürmedim.
6. Hastalıga yakalanacagım diye kaygılanmam. 7. Keşke bu kadar utangaç olmasam. 8. Bazen kendimi enerji dolu hissederim. 9. Hakkımda çok konuşulduQundan eminim.
10. Başkaları benimle konuşuncaya kadar, ben onlarla konuşmaya başlamam.
EVET HAYIR
[]
[ J
[]
[J
[]
[ J (] [ J ( J
(]
( J
( J
(]
[ J []
[ J [] [] [ J
(]
11. Hayatımda hiçbir zaman bebek oynamaktan hoşlanmadım. (J [J
12. Birçokları kadar çabuk arkadaş edinebildiQimi sanıyorum.
13. Hiç kimseye aşık olmadım. 14. Gördügüm kimse ile karşılaşmamak için sıklıkla
yolumu degiştiririm. 15. Sonradan pişman olacagım şeyler yapmak ya da
söylemek korkusuyla, bazen bir ki~seden uzak durduQum olur.
16. Kaba ya da can sıkıcı insanlara karşı bazen sert davrandı9ım olur.
17. Seksek oyunu oynamaktan hoşlanırdım. 18. Herhangibir olay hakkındaki görüşümü başkalarına
açıkça belirtmekten hoşlanırım. 19. Bazı durumlarda, olduQumdan daha fazla üzüntülü
görünmeye çalıştıQım olmuştur.
( J ( J
[]
[]
(] ( J
[]
(]
[ J [ J
(]
[ J
(]
( J
(]
(]
Araştirmaya Katilan Hastalan n Dosya Numaralan
01 952254
02 906610
03 1528240
04 679230
05 1151087
06 09117
07 1356865
08 2110191
09 1973618
10 1598825
11 1577682
12 209058
13 658680
14 1322419
15 477661
16 1960420
17 1988900
18 795593
19 1184060
20 1968646
21 1972637
22 522157
23 13022
24 1997643
25 1798235
26 1970965
27 1583398
28 1785895
29 1339001
30 1593564