Transcript
Page 1: Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kasım Ayı Aylık E-Bülten

D E R İ N C EKasım 2012Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Aylık E-Bülten

Page 2: Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kasım Ayı Aylık E-Bülten

Üniversite hayatının başlamasıyla birlikte yeni insanlar, yeni bir ortam, yeni eğitimciler, farklı

bir ders anlayışı, belki de yeni bir şehir sizi bekliyor olacaktır. Bu yenilikler hem heyecan verir hem de ilk defa yaşanmasından kaynaklanan ufak sıkıntılar yaratabilir. Sorumluluklar artar, özgürlük çerçevesi genişler. Ancak yıllarca hayali kurulan özgürlük, öğrencinin kendisine düşen görevlerin artmasını da beraberinde getirdiğinden, zorlanmalara neden olabilir. Sorumluluk alma, bireyselleşme, kendi kararlarını verme bir öğrenciyi yorabilir.

Tanıdık bir çevre, tanıdık arkadaşlar ve aile… Bu faktörler kişiyi güvende hissettirir. Yaşamını kolaylaştırır, zorluklarla daha iyi baş edebilmesini sağlar. Farklı bir yaşam tarzı başladığında karşılaşılan zorlukları kimi daha kolay atlatırken, kimi üstesinden gelmekte zorlanabilir. Özellikle evinden ilk defa ayrılanlar yabancılık çekebilirler.

Özellikle ilk dönemlerde yaşanan yalnızlık ve çaresizlik duygusu çok yoğun olabilir. Hatta bu duygular beraberinde bazı fiziksel sıkıntıları da getirebilir. Ancak bu geçici bir süreçtir ve atlatılabilir.

Bu sıkıntıları yaşayanlar yalnız olmadıklarını ve bu yaşadıklarının normal bir süreç olduğunu unutmamalıdır.

Uyum Sürecinde Yaşanabilecek Stres Belirtileri Nelerdir?

Duygusal çökünlük halsizlik, isteksizlik, karamsarlık, çaresizlik, hayal kırıklığı, sık sık ağlama, sinirli davranma, uyku problemleri, hiçbir şeyden keyif alamama, iştah problemleri, zararlı alışkanlıklara yönelme, konsantre olmada güçlük, hatta halsizlik, mide problemleri ve strese bağlı baş ağrısı da yaşanabilir.

Aklınızdan “Çok yalnızım”, “Sevilmiyorum, mutsuzum, kendime güvenmiyorum”, “Buraya ait değilim, keşke gelmeseydim” gibi düşünceler sıklıkla geçebilir.

Kişisel bakımınıza özen göstermeyebilir, hiçbir şeyi önemsemeyebilirsiniz.

Ancak bütün bu süreçler geçicidir, okul yaşamına ve yeni edinilen çevreye alışıldıktan sonra ortadan kaybolacaktır.

Hayatımızdaki büyük değişimler olumlu bile olsa bizi zorlayabilir. Yeni yaşantılar merak uyandırır ancak tedirgin de edebilir.

Page 3: Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kasım Ayı Aylık E-Bülten

Uyum Sürecini Kolaylaştırmak İçin Neler Yapabiliriz?

Sosyal Faaliyetlere Katılın: Öğrenci kulüpleri, okulun ya da bölümün sosyal ağ sitelerine katılın. Ne kadar çok kişiyle tanışırsanız kendinizi o kadar daha iyi hissedersiniz.

Sağlığınıza Önem Verin: Özellikle dışarıda yemek yeme alışkanlıklarının arttığı üniversite yaşamında beslenme alışkanlıklarınıza dikkat edin. Beden sağlığı ruh sağlığını etkiler. Düzenli beslenme ve uykuyu ihmal etmek istenmedik sonuçlara neden olabilir.

Planlı Davranın: Hayatınız kısmen de olsa artık sizin elinizde. Ders saatleriniz, sınavlarınız, notlar/kitaplarınız, ulaşımınız, harcamalarınız… Düzenli ve planlı olmak hem okul yaşantınızda başarılı olmanızı hem de maddi konularda sıkıntı yaşamamanızı sağlar.

Ani Kararlar Almayın: Derslerin gidişatı, arkadaşlık durumları, sosyal çevre ve etkinlikler istediğiniz gibi gitmeyebilir. Ancak zamanla taşlar yerine oturacaktır. Birden fikir değiştirmek sonradan pişmanlıklara yol açabilir.

Hemen Güvenmeyin: Arkadaşlık ilişkileri bazen çok çabuk gelişir, bazen uzun sürer. Birine kısa sürede tam

manasıyla güvenmek, sonrasında hayal kırıklıklarına yol açıp, kendimizi kötü hissetmemize neden olabileceğinden, temkinli ve emin adımlarla kurulan ilişkiler daha sağlıklı olmaktadır.

Hedef Belirleyin: Ne yapmak istediğinize karar verin. Bu hem kendinizi daha iyi hissetmenize hem de okul hayatı boyunca belli bir amaç doğrultusunda emin adımlarla yürümenize olanak sağlayacaktır.

Kendinize Özen Gösterin: Kişisel bakımınıza önem vermek sizi daha iyi hissettirecektir. Aynada kendinize baktığınızda iyi hissediyorsanız, bu olumlu düşünce bütün gün sizin yanınızda olacaktır.

Okulla Bağlantınızı Koparmayın: Bazen derslere girmek hatta okula bile gelmek istemeyebilirsiniz. Ancak bu süreç uzadıkça hem sınav döneminde zorlanırsınız hem de okuldan soğumuş olursunuz. Bu da sizin ortama adapte olmanızı güçleştirir.

Duygularınızın Farkında Olun: Yaşadığınız zorlukların ve neler hissettiğinizin farkında olmak ve bunu kabul etmek size iyi gelecektir. Bunu bir zayıflık olarak görmeyin. Üstesinden gelemediğinizi düşündüğünüzde yardım almaktan kaçınmayın.

Ortamınızı Kişiselleştirin: Yurtta kalıyorsanız yatağınızı ve çevresini, evde kalıyorsanız odanızı kişisel eşyalarınız, hatta evinizden getirdiğiniz sevdiğiniz aksesuarlarla donatın. Kendinizi kaldığınız yere ait hissetmeniz uyum sürecinizi hızlandıracaktır.

Başkasından Beklemeyin: Lise dönemi bitti ve artık eğer bir şeyi istiyorsanız uğraşmanız gereken bir sürece girdiniz. Araştırmak, nerde ne olduğunu öğrenmek, eğlenmek, zaman geçirmek aklınıza gelen her şey için siz çabalamalısınız. Bunun keyfini çıkarmayı da unutmayın…

Ve Tadını Çıkarın: Lisedesiniz ve üniversiteye girmek istiyorsunuz. Çabaladınız, çalıştınız bir yandan okul bir yandan sınavlar... En sonunda üniversitelisiniz ve unutmayın okul bitince yoğun bir iş yaşantısı sizi bekliyor olacaktır. O zaman eğlenmek, güzel vakit geçirmek, öğrenciliğin keyfini sürmek için bu yıllardan daha iyisini bulabilir misiniz? Hayır… Bu zamanlarınızın kıymetini bilin diyen mezun olmuş arkadaşların sözlerini kulak ardı etmeyin ve üniversiteli olmanın tadını çıkarın…

Bütün güzelliklerin yanınızda olacağı başarılı bir eğitim yılı dileğiyle…

Psikolog Gülşen TURNA

Page 4: Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kasım Ayı Aylık E-Bülten

Kendimizi hep merak ederiz. Acaba ben nasılım, neye ilgi duyarım ben aslında kimim. Bu tarz soruları zaman zaman kendimize yöneltiriz zaman zaman da çevreden yanıtını ararız. Bazı durumlarda aldığımız tepkileri de kendimize kriter olarak kullanırız. Örneğin zor problemleri çözdüğümüzde, okuldaki yaşıtlarımızı geçtiğimizde, diğer insanlar bizim zeki olduğumuzu düşündüğünde, biz de kendimizin zeki olduğunu düşünüyoruz. Bu karakterizasyon, insanların düşündükleri gibi olmalarıyla gerçekte ne oldukları arasında kuvvetli bir benzeşme olduğunu göstermektedir.

Aslında gerçek durum bu değildir. Sosyal olarak değerlendirilen özellik ve yeteneklerine (örneğin; iyilikleri, çekicilikleri ve zekaları) gelince çoğu değilse bile birçok insan tamamen kesin görüşlere sahip değildir. Kendilerini gerçekte olduklarından daha iyi kabul ederler.

Washington Üniversitesi’ne devam eden bir grup lisans öğrencisi ile yapılan araştırmada aşağıdaki datalar elde edilmiştir. Öğrencilere birkaç özelliğin kendilerini, başkalarını ve Washington Üniversitesi öğrencilerinin çoğunu ne kadar iyi tanımladığı sorulmuştur (cevaplar 1= hiçbir şekilde, 5=çok iyi arasında olmak üzere). Bu data hakkında birkaç şey ilgi çekicidir. İlk olarak bu

öğrenciler kendilerini çok pozitif açıdan görmektedirler. Kendilerini, pozitif değerli özelliklerin hepsinde de orta değer olan 3’ün üzerinde ve negatif değerli özelliklerin hepsinde de orta değer olan 3’ün çok altında puanlamışlardır. Bu eğilim insanların genellikle kendilerini iyi terimlerle düşündüklerini göstermektedir. Kendilerini çok sadık, samimi, iyi ve zeki olarak görmektedirler ve hiçbir şekilde düşüncesiz, sahte, duyarsız ve akılsız olarak görmezler.

Dikkat edilecek ikinci nokta bu pozitiflik meylinin öğrenciler ‘başkaları’nı planlarken daha az belirgin olmasıdır. Aslında ‘başkaları’nın puanları orta değer civarında dolaşmaktadır. Sonuç olarak öğrenciler kendilerini başkalarını gördüklerinden daha pozitif ve daha az negatif açıdan görmektedir. Bu meyil her bir özellik için belirgindir ve özellikle önemli kişilerarası özellikleri (ör, iyilik, sadakat, samimilik) anlatan özellikler için çok kuvvetlidir. Buna ek olarak bu meyil geneldir ve sadece birkaç öğrencinin verdiği aşırı puanlamalara bağlı değildir. Çeşitli özellikler toplandığında öğrencilerin %89’u kendilerini başkalarına verdiklerinden daha pozitif bir şekilde puanladılar ve %92’si kendilerinin başkalarını puanladıklarından daha az negatif bir şekilde puanladılar. Kısaca, bu öğrenciler için kendilerinden daha olumlu görme meyli yaygın bir şekilde var.

İNSANLAR KENDİLERİ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRLER?

Page 5: Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kasım Ayı Aylık E-Bülten

Tablo bir başka ilgi çekici bilgi daha içermektedir. Öğrencilerin kendi kendileri için puanlamaları Washington Üniversite’sindeki diğer öğrencilere verdikleri puanlarla karşılaştırıldığında kendini ‘başkası’ ndan iyi görme meyli azalmıştır. Ama tamamen yok olmamıştır. Bu meyil sosyal olarak değerlendirilen kişilerarası özellikler (ör, sadık, samimi, iyi) için hala çok belirgindir. Ayrıca bu meyle karşılık gelen bir meyil de öğrencilerin Washington Üniversitesi öğrencilerini çok pozitif terimlerle değerlendirmeleridir. Neredeyse bütün durumlarda, öğrenciler diğer öğrencileri, başkalarını gördüklerinden daha pozitif ve daha az negatif açıdan görmektedirler. Bölüm 2 de tartışılan bu meyil grup içi adam kayırma olarak bilinmektedir. Bu terim; insanların sadece kendilerini değil ailelelerini, arkadaşlarını ve arkadaş gruplarının üyelerini başkalarından daha olumlu terimlerle değerlendirdiklerinin göstermektedir.

İnsanın kendisini başkalarından daha iyi görmesi meyli yaygındır. İnsanlar; başkalarından daha adil olduklarını, başkalarından daha zengin ve daha uyum sağlayabilen kişilikleri olduğunu, başkalarından daha iyi araba sürdüklerini ve başkalarından daha tatmin edici kişilerarası ilişkileri olduğunu düşünürler.

Bu meyiller sadece gençliğin aşırılığından kaynaklansaydı bir ölçüde anlaşılabilirdi. Ama benzer sonuçlar yetişkinlerde de bulundu. Yapılan başka bir araştırmada iş idarecilerinin %90ı kendi performanslarını diğer idarecilerden daha üstün olarak puanlamış ve %86 sı da kendilerini emsallerinden daha yüksek etik

değere sahip olarak puanlamıştır. Başka bir çalışma öğretmenlerin %94 ünün averajın üstünde bir iş yaptıklarına inandıklarını göstermiştir. En son olarak sağlıkları tehlikede altında olan insanlar da (örneğin, kanser hastaları, HIV li insanlar) kendilerini aynı hastalıkla boğuşan başka hastalarla karşılaştırdıklarında aynı kendini-yüceltme meylini göstermektedir.

Özetleyecek olursak çoğu insanların kendilerini oldukça olumlu açıdan gördüklerini gösteren geniş deliller vardır. İnsanlar birçok iyi özelliklere ve çok az negatif özelliklere sahip olduklarını düşünüyorlar. İnsanların kendilerini değerlendirmeleriyle, başkalarını değerlendirmeleri karşılaştırıldığında bu özellikle doğrulanmış olur. Bireylerin çoğunluğu kendilerini (ve uzatılmış benliklerinin üyelerini [aileleri, arkadaşları]) genel olarak başkalarını gördüklerinden daha arzu edilir terimlerle görmektedir.

Destek almak istediğiniz her konuda PDR Merkezimize başvurabilirsiniz.

Uzm. Psk. DanışmanÇağlar ERCEN

Page 6: Arel Psikolojik Danışma, Rehberlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kasım Ayı Aylık E-Bülten