www.yuruyus.com Haftal›k Dergi / Say›: 130
11 Kas›m 2007
Fiyat›: 1 YTL
(kdv dahil)
OrtakDüflman
Amerika’d›r
Bu Kafa AlevilerinSorunlar›n›Çözebilir Mi?
�Tutsak Yak›nlar›Ankara’da: GenelgeUygulans›n!
�‹nönü’nünDSP’nin NesiSol?
�www.yuruyus.com [email protected]›: 130
IISSSSNN 1133000055 -- 77994444
YÖK’ÜN 26. YILDÖNÜMÜNDE GENÇL‹K YÖK ÖNÜNDEYD‹
Y›lmaman›nKararl›l›¤›n
Ad› Dev-Genç!26 y›ll›k karabir leke olanYÖK’e karfl›,
26 y›ld›r sürenmücadele!
Ba¤›ms›zl›k Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde
Yitirdiklerimiz16 KKas›m-22 KKas›m
Hayrettin 1954 do-¤umlu, Kafkas-ya’dan Biga’ya göçetmifl Çerkez kö-kenli bir ailenin ço-cu¤uydu. Hasköy ve Okmey-dan›’nda anti-faflist
mücadele içinde yer alan bir devrimciydi.Cunta iflbafl›na geldi¤inde de mücadelesi-ni sürdürdü. 20 Kas›m 1980’de ‹stan-bul’da gözalt›na al›nd›. ‹flkenceciler tara-f›ndan kaybedildi. ‹lk kay›plardand›.
Direnen birsemtin, bo-yun e¤me-yen yoksul-lar›n çocuk-lar›ndan bi-riydi o. Kü-çükarmut-
lu’da bir ilkokulun iflgal edilip ka-rakol kurulmas› sonucu, 17 Ka-s›m 1992’de okulun bahçesindebir panzer taraf›ndan ezilerekkatledildi.
SSeevvccaann YYAAVVUUZZ
24 Eylül 1976’da Hatay ‹skenderun’da do¤du. Zengin bir çevrede büyü-dü. Ama içinde oldu¤u burjuva yaflam› sevmiyordu. ‘95 May›s’›nda terci-hini devrimden yana yapt›. 1996’da Çukurova Üniversitesi hemflirelik ö¤-rencisiyken gençlik örgütlenmesinde yerald›. 1998’de ‹stanbul'da illegalalanda görevler üstlendi. 1999 Kas›m’›nda tutsak düfltü. Hücre sald›r›s› gündeme geldi¤inde, 2001’in 11 May›s’›nda, DördüncüÖlüm Orucu Ekibi’nde k›z›l band›n› kufland›. Kartal Özel Tip Hapishane-si’nde direniflini sürdürerek 19 Kas›m 2001’de flehit düfltü.
TTüüllaayy KKOORRKKMMAAZZ
1962 Malatya do¤um-luydu. ‹zmir’e göçet-
mifllerdi. ‹zmir’de LiseliDEV-GENÇ saflar›ndaçal›flt›. Ç›narl› MeslekLisesi’nde direnifllerinörgütleyicisi oldu. 12Eylül Cuntas› iflbafl›na
geldi¤inde, cuntaya karfl› direnifli örgütle-yenlerden biriydi bu kez. 22 Kas›m
1980’de Alsancak’ta emperyalist bir kuru-lufla karfl› bir eylem s›ras›nda elinde bomba
patlamas› sonucu flehit düfltü.
AAyyhhaann PPEEKKTTAAfifi
1966 y›l›nda Kars-Akyaka’da do¤du. Sadece ilkokulu okuyabildi; yoksul-luk, sömürü bir parças›yd› yaflam›n›n , zulme yak›ndan tan›k oldu. Asker-likten sonra bu yoksullu¤a, adaletsizliklere son verecek düflünceyle tan›fl-t›. Art›k Mücadele Dergisi’ni okuyor, köyünde da¤›t›yor, harekete yard›metmek için çerçilik yap›yordu. K›sa süre sonra da Karadeniz da¤lar›ndabir gerillayd› art›k. 2000 Mart’›nda tutsak düfltü. 19-22 Aral›k katliam› s›ras›nda Ümraniye Hapishanesi’ndeydi. ‹flkenceleralt›nda Kand›ra F Tipi Hapishanesi’ne sevkedildi, 3 Haziran 2001’de 5.
Ölüm Orucu Ekibi direniflçisi olarak ölüm orucu bayra¤›n› flehit yoldafllar›ndan devrald›. 19Kas›m 2002’de ölümsüzleflti.
‹‹mmddaatt BBUULLUUTT
‹‹mmddaattBBUULLUUTT
O'nu en çok, Kars vilayetinin ücra bir köyünde topra¤›parçalay›p ç›kan duru bir p›nara benzetirim. Saf, durubir sudur.
... Onunla '97 y›l›n›n Ekim ay›nda tan›flt›k. Da¤dan ine-li aylar olmufltu. Ne kadar zaman beklemifl bilmiyorum.Benim o an ilk izlenimimi söyleyeyim: Çok mutlu oldu.Sonuçta bekleyiflin bitmesi savaflmak demekti. O heye-can› tafl›yordu. Ama "otur flurda bekle" desen seneler-ce bekler, öyle birisi.
K›sa bir yolculu¤un sonunda kalaca¤›m›z yere geldik.
... ‹mdat Bulut Terekeme-Karapapak bir ailenin ilk ço-cu¤uydu. ‹lkokula bafllay›ncaya kadar kardeflleri do¤du.
‹lk iki seneden sonra asabi bir ö¤retmen yüzündencamdan atlayarak hem s›n›ftan kaçt› hem de tümdenterketti okulu. Sevecen bir ö¤retmeni olsayd› kaçmaya-cakt› belki. ‹ki tavuk ve birkaç yumurtaya fit olan ö¤-retmenden sat›n ald› ilkokul diplomas›n›.
... Tan›flt›ktan yaklafl›k 8 ay sonra... Bir evde bekleme-deyiz. Bu arada yo¤un e¤itim program›m›za ayak uy-durmaya çal›fl›yoruz.
Dokuzluk flifre dedi¤imiz bir kodlama yöntemini ö¤re-nirken ‹mdat abinin alfabeyi tam bilmedi¤ini ö¤rendik.
Okumas› yazmas› vard› elbette ama ifl alfabeyi yazma-ya gelince tak›l›yor, harflerin s›ras›n›, kaç tane oldu¤u-nu vs. flafl›r›yordu. Bu nedenle alfabe çal›flmas› da yap-maya bafllad›k.
Alfabe çal›flmas› devam ederken çeflitli uzakl›k ölçmeyöntemleri ve baz› teknik konularda yap›lmas› gerekenhesaplamalar nedeniyle çeflitli matematik formülleri ez-berlememiz, karmafl›k problemleri çözmeyi ö¤renme-miz gerekti.
O s›rada ‹mdat abi 32 yafl›ndayd›. Ona kal›rsa bu "tale-belik" iflleri için art›k çok geçti. ‹syan etti.
Kem küm ettik. ‹mdat abi bu, öyle kolay kolay sinirle-ri atacak biri de¤ildir asl›nda ama bu "talebelik" ifllerigerçekten çok s›km›flt› onu.
Do¤rusunu söylemek gerekirse gerçekten çok yo¤unduprogram›m›z. Biraz da at›l kalman›n s›k›nt›s› vard› üze-rinde. ‹mdat abinin tepki gösterdi¤i çal›flmalar› birazhafifletsek te sürdü. Sonuç: Birkaç ay sonra ‹mdat abidizüstü bilgisayar kullanan, karmafl›k devrelerden, tek-nik hesaplardan anlayan biri oldu.
... Dedim ya, bir p›nard›r o. Hayatt›r o. Her damlas› ca-na can katar. Topra¤a hayat verir, do¤aya... Akt›kçaakar. Kendine açt›¤› yata¤›n etraf› yeflilliklerle dolar.Hayat verir geçti¤i yerlere.
Benim anlatmak istedi¤im hayat iflte tam da böyle birp›nara benzer.
Tarih Yazanlar
Sosyalist flairlerimizdendi. fiiirlerinin, yan›-s›ra dergilerle, derneklerle sosyalizm içinmücadele etti. Bu yüzden hapis yatt›, sür-günlere gönderildi. "Dost Dost ‹le Kavga"ve "Panzerler Üstüne Kalkar" gibi fliir ki-taplar›n›, devrimci bir sanatç› tavr›n› mirasb›rakarak 19 Kas›m 1981’de aram›z-dan ayr›ld›.
Enver GÖKÇE
HHaayyrreettttiinn EERREENN
18 Kas›m 1937Dersim isyan›n›n önderle-rindendi. ‹ktidar anlaflmavaadiyle elçi gönderiponu Erzincan’a getirttik-ten sonra tutuklayarak,göstermelik bir yarg›la-man›n ard›ndan idam etti. Seyyid R›za, Elaz›¤ Bu¤-day Meydan›’nda, içlerin-de o¤lunun ve kardeflinin
de bulundu¤u 11 yoldafl›yla birlikte idam edildi. Ce-sedi teflhir edildikten sonra yak›ld›.
Seyyid R›za ve Yoldafllar›
Vurdular onu;16 yafl›nda tekerleklisandalyeye mahkum
ettiler!
FerhatlarY›ld›r›lamaz!
YürüyüflSusmaz!
Ya emperyalizmden yanas›n›z, ya halktan! 44
Bafl Düflman ABD 66
Baflbakan Beyaz Saray’da
sadakat›n› tescil etti 99
YÖK’ün 26. y›ldönümünde
gençlik YÖK önündeydi 1111
GGeennççlliikk:: Bilmek istermifl! 1144
Generallerin günah ç›karmas›
ve aynen sürdürülen politika 1155
Anayasa röportajlar› 1188
Bu kafa yap›s› alevilerin
sorunlar›n› çözer mi? 2222
Erdal ‹nönü, DSP ve Sol 2244
DTP’nin iki de¤iflmezi 2255
IMF istiyor AKP yap›yor... sosyal güvenlik
gasb›nda son aflama 2266
Tutsak yak›nlar› TBMM’de tecritin
kald›r›lmas›n› istediler 2299
Devrimci bir mühendisin onurlu yaflam› 3355
Ferhat Gerçek vurulmad› m›? 3366
Bizi yarg›lamak; uyuflturucuyu, fuhuflu,
yozlaflmay› savunmakt›r! 3388
EEmmeekk:: Telekom Grevi sald›r› ve
desteklerle devam ediyor 4400
Disiplin bilimselliktir... 4422
Avukatlara sald›r› 4455
Devrimci bir sanatç›n›n temel çizgileri... 4466
‹Ç‹NDEK‹LER Ça¤r› / ‹lan
Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü:
Halit Güdeno¤lu
Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20/ 2 Beyo¤lu/ ‹STANBUL
Telefon-Faks: 0212 251 94 35
Ofset Haz›rl›k: Ozan Yay›nc›l›k
Adres: Merkez Mah. Abidei HürriyetCad. Atlas Apt. No: 155-157 Kat: 5/14 fiiflli/ ‹STANBUL
Tel: 0212 241 26 41
Faks: 0212 241 11 16
Yurtd›fl› Büro: Vak›f EFSANEPieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/NEDERLAND
‹nternet Adresi: www.yuruyus.comMail Adresi: [email protected]
ISSN: 1305-7944
Hesap No: 1051 - 1637885 SevtapTürkmen / Türkiye ‹fl Bankas› fiiflli fib.
Bask›: ASPAfi Pazarlama-Evren Mah.Gülbahar Cad. No: 7 Ba¤c›lar/ ‹ST. Tel: 0 212 655 88 64Da¤›t›m: Merkez Da¤›t›m PazarlamaSan. ve Tic. A.fi. Tel: 0 212 354 37 67
Haftalık Süreli Yerel YayınFiyatı: 1 YTL
Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euro‹sviçre: 6 Frank
Hollanda: 4 Euro‹ngiltere: £ 2.5Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro
HHaayyaatt››nn ‹‹ççiinnddeekkii TTeeoorrii 3311Objektif ve Subjektif -2-
SSiiyyaasseettttee ‹‹LLKKEE 4411Grev hakk›n› savunmak
HHaaff››zzaa 4466Bayburtlu Zihni gibi...
SSoorruunnllaarr // ÇÇöözzüümmlleerr 2288Neden
DDee¤¤iinnmmeelleerr 4488‹damlara karfl› mücadele kahraman›!
YYiittiirrddiikklleerriimmiizz 5511
TTrraakkyyaa KKüüllttüürr MMeerrkkeezzii KKaass››mm AAyy›› EEttkkiinnlliikklleerrii
**11 Kas›m Pazar: saat: 19.30 TÜRKÜ GECES‹
**16 Kas›m Cuma Saat: 20.00 Film
Gösterimi SOL AYA⁄IM
**17 Kas›m Cumartesi saat: 19.30
PALYAÇO GÖSTER‹S‹
**18 Kas›m Pazar Saat: 13.30 PANEL
K‹M ‹Ç‹N? NASIL B‹R ANAYASA?
**18 Kas›m Pazar Saat:19.30 TÜRKÜ GECES‹
YYoozzllaaflflmmaayyaa KKaarrflfl›› MMüüccaaddeellee
EEddeennlleerriinn YYaarrgg››llaannmmaass›› DDaavvaass››
Tarih: 13 Kas›m Sal› Saat: 10:00
Yer: ‹stanbul 13 ACM
ÜÜmmrraanniiyyee KKaattlliiaamm›› DDaavvaass›› ((TTuuttssaakkllaarr YYaarrgg››llaann››yyoorr))
TTaarriihh:: 15 Kas›m 2007 SSaaaatt:: 10.00 YYeerr:: Üsküdar 1 ACM
ÜÜmmrraanniiyyee KKaattlliiaamm›› DDaavvaass›› ((KKaattlliiaammcc››llaarr YYaarrgg››llaann››yyoorr))TTaarriihh:: 16 Kas›m 2007 SSaaaatt:: 10:00 YYeerr:: Üsküdar 2. ACM
EEmmeekkllii--SSeenn üyeleri, sendikalar›n›n
kapat›lmas› konusunda "iktidar›n
samimiyetsizli¤ine karfl›" tepki
göstermek için 22 Kas›m’da Anka-
ra’daki AKP Genel Merkezi’ne ve
illerde de il baflkanl›klar›na siyah
çelenk koyacaklar.
Dost ve düflman kav-
ramlar›, savafllarda en
önemli kavramlard›r. Bir sa-
vafl› kazanmak için, kim
dost, kim düflman do¤ru
tespit etmek gerekir. Bun-
da yan›lanlar, daha bafltan mevzi-
lenmelerini yanl›fl oluflturmufllar de-
mektir. Bugün yeryüzünde sürmek-
te olan en önemli savafl, emperya-
lizmle dünya halklar› aras›ndaki
savaflt›r. Bu savafl, ekonomik, poli-
tik, kültürel ve askeri çok çeflitli bi-
çimlerde sürmektedir. Afganistan’›n
ve Irak’›n iflgali ve buralardaki dire-
nifl, Filistin’deki iflgal ve direnifl,
Lübnan’da, Venezuella’da, Kolom-
biya’da yaflananlar, ülkemizde sür-
mekte olan devrimci mücadele ve
Kürt ulusal mücadelesi, Avrupa’da-
ki grevler ve Latin Amerika’daki ik-
tidar de¤ifliklikleri... bütün bunlar,
emperyalizmle halklar aras›ndaki
savafl›n de¤iflik alanlardaki görü-
nümleridir.
Onlarca ülkede, onlarca biçimde
sürmekte olan bu savafllarda,
dost ve düflmanlar› de¤erlendirmek-
te, tan›mlamakta kuflku yok ki bir
çok etken sözkonusudur. Ama bun-
lardan biri, bugünkü siyasal süreç-
leri belirleyen bafl çeliflkiye ba¤l›
olarak dostlu¤a, düflmanl›¤a dam-
gas›n› vurmaktad›r. Bafl çeliflki, ya-
ni bugün dünyadaki tüm siyasal ge-
liflmeleri ve süreçleri belirleyen çe-
liflki, emperyalizm ve halklar ara-
s›ndaki çeliflkidir. Emperyalizm ve
onunla ayn› cephede olanlar, düfl-
man cephesini oluflturur. Düfl-
man cephesinin lideri, kurmay›,
hiç kuflku yok ki, ABD emper-
yalizmidir. Biz, emperyalizm,
özel olarak da ABD emperya-
lizmi, dünya halklar›n›n oorrttaakk
bbaaflfl ddüüflflmmaann››dd››rr derken, kuflku
yok ki, son derece somut bir ta-
rihi ve yine bugüne dair tart›fl-
ma götürmez emperyalist poli-
tikalar› kan›t gösteriyoruz.
Önce ABD D›fliflleri Bakan›
Condoleezza Rice, ard›n-
dan da ABD Baflkan› Bush,
PKK’yi “düflman” ilan ettiler.
Bush, "PKK terörist bir örgüt-
tür. Türkiye'nin düflman›d›r.
Irak'›n düflman›d›r ve ABD'nin düfl-
man›d›r. Ortak düflman›m›zd›r” di-
ye demeç verdi. Kuflku yok ki, em-
peryalizm ve iflbirlikçileri, kendi
cephesinden do¤ru bir tan›mlama
yapmaktad›rlar. Amerikan emper-
yalizmi, dünyan›n neresinde olursa
olsun, tüm siyasal güçlere boyun
e¤dirmeye yönelik bir politika izle-
mektedir. Devrimci, ulusal, islamc›
çeflitli örgütleri “kara liste”ye al-
mak, çeflitli ülkeleri “fler ekseni” di-
ye ilan etmekte oldu¤u gibi, flu veya
bu ülkeyi flu veya bu örgütü, kifliyi
düflman ilan etmesinde de amaç ay-
n›d›r. Burada önemli olan, “kara lis-
te”ye al›nan, düflman ilan edilenle-
rin ne yapaca¤›, kimi düflman, kimi
dost diye de¤erlendirece¤idir.
Dostunu düflman›n› kar›flt›rm›fl
bir Kürt milliyetçisi –AAhhmmeett
ZZeekkii Okçuo¤lu– ABD’ye iliflkin
flöyle diyordu bir röportajda. “So-
¤uk savafl›n sona ermesi ile birlikte
ddeemmookkrraassii vvee iinnssaann hhaakkllaarr›› tteemmee--
lliinnddee yeni bir dünya düzeni kurul-
mas›n› öngören ABD... Sovyet im-
paratorlu¤unun hakimiyeti alt›nda-
ki genifl co¤rafyay› ddeemmookkrraattiikk ttee--
mmeellddee yyeenniiddeenn yyaapp››llaanndd››rrmmaa süre-
cinde...dir” Okçuo¤lu’nun kiflisel
olarak düflüncelerinin bir önemi ol-
mayabilir ancak buradaki yaklafl›m
karakteristiktir. “Kürt halk›n›n ç›-
karlar›n› savundu¤unu” iddia eden
Barzaniler’in, Talabaniler’in tahlil-
leri tam da yukar›daki gibidir. Bar-
zaniler’in, Talabaniler’in ABD’yle
iflbirli¤i politikas›n› savunan, mefl-
rulaflt›ran, onaylayan çok çeflitli ke-
simler de aç›kça ifade etsin veya et-
mesin, temelde böyle düflünmekte-
dirler. Dolay›s›yla, dünya halklar›-
n›n bafl düflman›, onlar nezdinde bir
halka özgürlük(!) getiren bir güç ol-
maktad›r.
ABD, asl›nda kendisi bile, de-
magojik aç›klamalar d›fl›nda
böyle misyonlar yüklemiyor. Tam
tersine, o amaçlar›n› çok daha aç›k
ilan ediyor, ki bu amaçlar aç›kça
emperyalist amaçlard›r. Bunu gör-
mek için ABD’nin 2000’lerin bafl›n-
da ilan etti¤i ““UUlluussaall GGüüvveennlliikk
SSttrraatteejjiissii””ne bakmak yeterlidir. Bu
belgede, son derece aç›k olarak
ABD’nin “dünya imparatorlu¤u”
amac› ortaya konulmufl, hiçbir dip-
lomatik, demagojik kavramla gizle-
me gere¤i duyulmaks›z›n,
““ddüünnyyaa ddüüzzeenniinniinn eekkoonnoommiikk,,
ssiiyyaassii,, aasskkeerrii,, hhuukkuukkii hheerr aaçç››--
ddaann AAmmeerriikkaann çç››kkaarrllaarr››nnaa ggöörree
flfleekkiilllleennddiirriillmmeessii”” hedefi aç›k-
ça belirtilmifltir. ABD bu amaca
ulaflmak için, “önleyici vurufl”
doktrinini gelifltirmifl, bu amaç
için ülkeleri iflgal dahi edebile-
ce¤ini göstermifltir. Sosyalist
sistemin y›k›lmas›n›n ard›ndan
gelifltirilen bu mutlak emperya-
list tahakküm politikas›, 11 Ey-
lül eylemlerinin ard›ndan daha
pervas›z biçimde uygulanmaya
baflland›. ABD emperyalizmi,
yak›n zamana kadar emperya-
4 GÜNDEM 11 KKas›m 22007
Ya emperyalizmdenyanas›n›z, ya halktan!
Emperyalizm ve onunla ay-n› cephede olanlar, düflman
cephesini oluflturur. ABD em-peryalizmi, dünya halklar›n›nortak bafl düflman›d›r derken,kuflku yok ki, son derece so-
mut bir tarihi ve yine bugünedair tart›flma götürmez em-peryalist politikalar› kan›t
gösteriyoruz.
list pazar d›fl›nda kalan yerleri ta-
hakküm alt›na almak, baflta Ortado-
¤u olmak üzere, bölgeleri emperya-
list sömürüye tamamen açabilmek
için, “ terörizme karfl› savafl” söyle-
mini öne ç›kard›. Ve ABD emperya-
lizmi ad›na, tüm dünya halklar›na,
ülkelere ve örgütlere flu aç›k dayat-
ma yap›ld›: ““YYaa bbiizzddeenn yyaannaass››nn››zz
yyaa tteerröörrddeenn......””
“Terörle savafl”, tteekkeelllleerriinn ddüünnyyaa
hhaakkiimmiiyyeettii için sürdürülen sa-
vaflt›. Halklara karfl› bir savaflt›.
Emperyalizmin “teröre karfl› sa-
vafl›”n›n 2001’den bu yanaki bi-
lançosunda yüzbinlerce ölü,
yüzbinlerce yaral›, milyonlarca
mülteci, açl›¤a mahkum edilen
ülkeler, kuflat›lan halklar var-
ken, sadece bu bilançoya bak-
mak bile, ABD’nin hiçbir halka,
ülkeye, örgüte ddoosstt oollaammaayyaaccaa--
¤¤››nn›› göstermeye yetmez mi?..
Yüzbinlerce insan›n katledildi-
¤ini, mültecilefltirildi¤ini göste-
ren bu bilançonun karfl›s›nda
ise, baflta silah, enerji sektörün-
dekiler olmak üzere, Amerikan
tekellerinin kârlar›n› katlamas›
vard›r.
Bu gerçeklere ra¤men, ABD
için hala flöyle denilebilmesi
nas›l de¤erlendirilebilir: “Amerika
demokrasi ve insan haklar› temelin-
de dünyaya yeni bir nizam verecek-
se, bize düflen desteklemektir... Dün-
yay› ha Amerika tek bafl›na yönet-
mifl, ha ayn› amaç peflinde koflan
güçlerle birlikte, ne önemi var. ...
Bizi zorbalardan kurtarmas› koflu-
luyla Amerika’y› desteklemeliyiz.
ÇÇüünnkküü AAmmeerriikkaa’’nn››nn dd››flfl››nnddaa hhiiççbbiirr
ggüüçç bbuunnuu bbaaflflaarraammaazz..””
Bu bak›fl aç›s›nda bir de¤il, iki
çarp›k yan vard›r. Birincisi,
ABD’nin emperyalist tekellerin ç›-
karlar› için gerçeklefltirdi¤i müda-
halelerinin “insan haklar›, demokra-
si ad›na” diye sunulmas›d›r. ‹kinci-
si, bir an için bunun do¤ru oldu¤u
varsay›lsa bile, ABD bu yetkiyi ne-
reden, kimden al›yor, ABD’ye bu
hakk› kim veriyor?!.. Emperyaliz-
me iliflkin yanl›fl, çarp›k, icazetçi te-
orilerin sahipleri, ABD’ye bu hakk›
veriyor olabilir, ama tarih ve halk-
lar, bunu dün kabul etmedi, yar›n da
kabul etmeyecek.
Kürt milliyetçili¤i, ABD kendi-
lerini düflman ilan ederken bile,
“ABD’nin Kürtler’e düflmanl›¤›
için bir neden yok” diyor. ‹çi bofl bir
cümle; ancak bir o kadar da yanl›fl.
Peki, ABD’nin dünyan›n di¤er
halklar›na, mesela Irak halk›na, me-
sela Filistin halk›na, mesela Türk
halk›na düflmanl›¤› için özel bir ne-
den mi var?.. Emperyalizmin flu ve-
ya bu halka düflman olmas› için özel
bir nedene gerek yoktur: O, –em-
peryalizm– do¤as› gere¤i halklara
düflmand›r. Kürt halk›na da düfl-
mand›r ve bu tart›flmas›zd›r.
Amerikan emperyalizminin BOP
ad› verilen projesiyle neyi
amaçlad›¤› bugün yeterince aç›kl›¤a
kavuflmufltur. Bu proje, özet olarak
Ortado¤u ve Kuzey Afrika halklar›-
n›n emperyalizm önünde diz çöktü-
rülmesi projesidir. Emperyalist te-
keller bu bölgeyi ya¤malarken, di-
renecek tek bir direnifl oda¤› bile b›-
rakmama projesidir. Hiç kimse, hiç-
bir halk, hiçbir örgüt, bu projenin
içinde yeralamaz. Al›rsa, bu aç›k ifl-
birlikçiliktir. Bu, halklara ihanettir.
Bu projede ABD’nin yan›nda yeral-
man›n tercümesi fludur: Sen istedi-
¤ini katledebilirsin; bbaannaa ddookkuunn--
mmaadd››¤¤››nn sürece, istedi¤in politikay›
uygulayabilirsin... Bu politika ise,
halklara dost de¤ildir. Bu politika,
halklar›n bafl düflman› ABD’ye hiz-
met edecek bir politikad›r.
HHiiçç kkiimmssee,, AABBDD’’yyllee bbiirrlliikkttee
hhaarreekkeett eeddeemmeezz.. EEddeerrssee ssoonnuu
bbaattaakkll››kktt››rr.. Barzani örne¤i en iyi
durumda bile iflbirlikçileri nas›l bir
batakl›¤›n bekledi¤ini gösteriyor...
Kuzey Irak’taki Kürt halk› ve onla-
r›n örgütlülükleri, Amerikan emper-
yalizmiyle geçmiflte yapt›klar› itti-
faklar›n faturas›n› çok a¤›r ödediler.
Bugün yine bir ittifak dönemi yafla-
n›yor. Ama bu ittifak› yine, benzer
bir dönemin takip etmeyece¤i-
nin hiçbir güvencesi yoktur.
Çünkü, ABD emperyalizmine
göre, hiçbir iliflki, müttefiklik,
kal›c› de¤ildir. Böyle bir fley
emperyalizmin do¤as›na da ay-
k›r›d›r. Amerikan tekellerinin
ç›karlar›na göre, dostlar, düfl-
manlar yer de¤ifltirebilir, bugün
himaye edilen, yar›n bizzat
ABD emperyalizmi taraf›ndan
katliama da u¤rat›labilir.
Emperyalistlerin tüm dünya-
y› kendi önlerinde diz çök-
türmeye çal›flt›¤›, ezilen maz-
lum halklar› açl›¤a mahkum et-
ti¤i, direnenleri iflgallerle, am-
bargolarla, iflkencehaneleriyle,
katliamlar›yla sindirmeye çal›fl-
t›¤› bir dünyada, tüm halklar, tüm
ilerici, yurtsever, devrimci, demok-
rat örgütler, emperyalizmle DÜfi-
MANLIK içindedirler. Emperyaliz-
me karfl› mücadele etmeyen hiçbir
örgüt, bu s›fatlarla an›lmay› hakede-
mez. Devrimcili¤in, ilericili¤in öl-
çüsü buradad›r. Ulusal olman›n öl-
çüsü de buradad›r. Böyle bir dünya-
da dostlar ve düflmanlar› belirlemek
için, ilericili¤i, ulusalc›l›¤› belirle-
mek için sorulacak tek bir soru var-
d›r: Emperyalizme karfl› savafl›yor
musun, savaflm›yor musun???
Emperyalizm, dünya halklar›na
direnmekten ve savaflmaktan
baflka bir yol b›rakmamaktad›r.
ABD emperyalizminin ““yyaa bbiizzddeenn
yyaannaass››nn››zz yyaa tteerröörrddeenn”” dayatmas›,
dostu da düflman› da gösteriyor.
ABD ve ABD’den yana olanlar,
halklar›n düflman›, ABD’ye karfl›
olanlar, halklar›n dostudur. Saflafl-
ma budur.
Say›: 130 5GÜNDEM
Tüm halklar, tüm ilerici, yurtsever, devrimci,
demokrat örgütler, emperyalizmle DÜfiMANLIKiçindedirler. Emperyalizme
karfl› mücadele etmeyen hiçbirörgüt, bu s›fatlarla an›lmay›hakedemez. Devrimcili¤in,
ilericili¤in ölçüsü buradad›r.
6 BAfi DÜfiMAN 11 KKas›m 22007
Yeryüzünde e¤er “dost ve
müttefik” s›fat›n›n kullan›la-
mayaca¤› bir ülke varsa,
bunlar›n en bafl›nda hiç kufl-
ku yok ki ABD gelir.
Yeryüzünde, “demokra-
tik” s›fat›n›n kullan›labilece-
¤i en son emperyalist bile
de¤ildir ABD; çünkü Ameri-
kan emperyalizmiyle halkla-
ra, dünya devletlerine karfl›
demokratiklik, hiçbir zaman,
hiçbir koflulda yanyana gele-
meyecek iki kavramd›r.
Fakat buna ra¤men, kimi
bilerek, kimi bilgisizlikten,
kimi s›n›f bilinçsizli¤inden
ABD’ye ve emperyalizme
dair yanl›fl, çarp›k görüfller
ortal›kta dolafl›yor. O yüz-
den, emperyalizm gerçe¤ini
s›k s›k hat›rlamak ve hat›rlatmak
gerekiyor. Önce en özlü haliyle ba-
kal›m; ne diyor emperyalizm: BBii--
zziimm ddüünnyyaa ddüüzzeenniimmiizzee bbooyyuunn ee¤¤ee--
cceekkssiinniizz...... Bizim gibi düflüneceksi-
niz, bizim gibi yaflayacaks›n›z. E¤i-
tim, kültür, ahlak, din, gelenek, her-
fley bizim belirledi¤imiz gibi ola-
cak. Bizim onay vermedi¤imiz tüm
düflünceler ve inançlar, ülkeler, ör-
gütler ve halklar yok olacak!
Dünya halklar›na karfl› böyle bir
dayatma içinde olan bir emperyalist
ülke, halklar cephesinden bak›ld›-
¤›nda ““ddüüflflmmaann”” kelimesinin d›fl›n-
da bir kelimeyle tan›mlanabilir mi?.
BBOOPP,, eemmppeerryyaalliisstt
eemmeelllleerriinn bbööllggeesseell
rreessmmiiddiirr
Amerikan emperyalizminin bu-
gün ülkemizin de içinde yerald›¤›
bölgeye iliflkin politikalar› en özet
olarak BOP olarak adland›r›l›yor.
Tam ad› “Geniflletilmifl OOrrttaaddoo¤¤uu
vvee KKuuzzeeyy AAffrriikkaa Projesi” olan bu
projede gerçekte emperyalizmin
tüm karakteristik özellikleri vard›r.
(Aksi olamazd› zaten.)
ABD emperyalizmi, BOP’la, Or-
tado¤u ve Kuzey Afrika’da 22 ülke-
yi tamamen teslim al›p, emperyalist
pazar›n bir parças› haline getirmeyi,
bununla birlikte, dünya hakimiyetini
perçinlemeyi hedeflemektedir.
‹flbirlikçileri, suçlar›n› gizlemek
için olsa gerek, BOP’u ulvi amaçla-
ra sahip bir proje gibi göstermeye
çal›fl›rken, emperyalistlerin kendisi
daha aç›kt›r. Mesela, bugünün
Cumhurbaflkan› Abdullah Gül,
D›fliflleri Bakan› iken BOP’a iliflkin
flöyle diyordu: “Ortado¤u’yu de-
mokratiklefltirecek, bar›fl ve huzur
getirecek, insan haklar›, hukukun
üstünlü¤ü ve iyi yönetiflim ilkeleri-
nin güçlendirilmesi ve serbest piya-
sa ekonomisinin iflletilmesi unsurla-
r›n› içeren bir projedir.”
‹nsan›n emperyalist politikalar›n
sonucunda oluflmufl bir kan gölünün
ortas›nda bu politikalar›n “bar›fl ve
huzur” getirece¤ini iddia edebilme-
si için nas›l insanl›ktan ç›km›fl ol-
mas› gerekiyor de¤il mi; iflbirlikçi-
lik, iflte böyle insanl›ktan ç›kar›yor,
onu alelade bir yalanc›ya dönüfltü-
rüyor. Oysa, ABD D›fliflleri Bakan›
Rice ise, amac› daha aç›k olarak di-
le getirmiflti: “22 Arap ve Kuzey Af-
rika ülkesinin rejimleri de¤iflecek.”
Peki nas›l de¤iflecek? Hangi ülke
nas›l teslim al›nacak? Bunun cevab›
ülkeden ülkeye de¤iflebilir; ama em-
peryalizm, bu amaca ulaflmak için
ambargolardan darbelere iflgallere
kadar her yolu mübah görmektedir.
Böyle bir “de¤iflim” olacaksa
e¤er, bunun halklar›n kanlar›n-
dan oluflan bir deniz içinde ola-
ca¤› kesindir. Böyle bir “de¤i-
flim” olacaksa; bunun sonucun-
da halklar›n daha fazla yoksullu-
¤a mahkum edilece¤i kesindir.
ABD D›fliflleri Bakan›, Lüb-
nan’da çocuk cesetlerini “yeni
Ortado¤u’nun do¤um sanc›la-
r›” olarak adland›rm›flt›. Bu bi-
le yetmez mi, BOP’un niteli¤i-
ni göstermeye.
Emperyalizmin sald›rganl›-
¤› kuflkusuz bu bölgeyle s›n›rl›
de¤il. Irak’›, Afganistan’› iflgal
edip, ‹ran’› tehdit eden, Suri-
ye’de alenen “muhalefet” ör-
gütleyen emperyalizm, BBaall--
kkaannllaarr’’ddaa,, KKaaffkkaassllaarrddaa da
darbeler, komplolarla kendi
egemenli¤ini pekifltirmeye yönelik
bir sald›rganl›k içinde.
Amerikan emperyalizminin po-
litikalar›nda, halklar›n iradesine yer
yoktur. Amerikan emperyalizminin
politikalar›, halklar›n sorunlar›n›
çözmeyi içermez. Halklar›n iradesi,
demokrasi, halk›n sorunlar› ve ç›-
karlar›, emperyalizmin hiçbir za-
man umurunda olmad›¤› için de
dünyan›n dört bir yan›nda en afla¤›-
l›k, en vahfli, karfl›-devrimci tüm
yöntemler kullan›lmaktad›r.
Emperyalizmin sald›rganl›¤› bu
bölgeyle s›n›rl› olmad›¤› gibi, bu-
günle de s›n›rl› de¤ildir. Dilerseniz
k›sa da olsa bir özet yapal›m yüzy›-
la yay›lan bu emperyalist tarihten.
HHaallkkllaarraa kkaarrflfl››,, AABBDD
kkaaddaarr ssuuçç iiflfllleeyyeenn bbaaflflkkaa
bbiirr üüllkkee yyookkttuurr!!
ABD nezdinde “demokratik em-
peryalizm” kavram› türetildi.
Irak’›n ABD taraf›ndan iflgali “Irak
özgürleflti, Musul özgürleflti” diye
karfl›land›. Sanki tarih sisler içinde
kaybolmufl, sanki yaflananlar, her
fleyi tersten gösteren bir mercekten
görülür olmufltu.
Bu Amerika ki; GGuuaatteemmaallaa’da,,
GGuuyyaannaa’da,, DDoommiinniikk CCuummhhuurriiyyee--
Bafl Düflman
ttii’nde,, BBrreezziillyyaa’da,, fifiiillii’de,, UUrruugguu--
aayy’da,, EEnnddoonneezzyyaa’da,, YYuunnaanniiss--
ttaann’da, AArrjjaannttiinn’de, HHaaiittii’de, JJ aa--
mmaaiikkaa’da halklara karfl› darbeler
gerçeklefltirmifl, darbelerle kurulan
faflist, gerici rejimleri desteklemifl-
tir. Bu faflist rejimler, ony›llar boyu,
infazlarla, katliamlarla, iflkenceler-
le, kaybetmelerle yönettiler ülkele-
rini. Arkalar›n› ABD’ye yaslad›lar.
Bu Amerika ki; KKüübbaa, AAnnggoollaa,
MMoozzaammbbiikk, EEttiiyyooppyyaa, IIrraakk, PPoorrttee--
kkiizz, GGüünneeyy YYeemmeenn, NNiikkaarraagguuaa,,
KKaammbbooççyyaa,, BBaatt›› SSaahhaarraa gibi, nere-
de ilerici, anti-emperyalist, sosyalist
bir yönetim iflbafl›na gelmiflse, onla-
ra karfl›, darbeler yapm›fl, ambargo-
lar uygulam›fl, kontra operasyonla-
r›na baflvurmufltur.
Bu Amerika ki; MM››ss››rr’dan LLüübb--
nnaann’a,, ‹‹rraann’dan SSuurriiyyee’ye,, VVeennee--
zzuueellllaa’’dan FFiijjii AAddaallaarr››’na kadar az
çok “ulusal” nitelikli hiçbir yöneti-
me tahammül edememifl, onlar› y›k-
mak için her yöntemi mübah gör-
müfltür.
Sadece son yar›m as›r içinde,
Amerikan ordusunun ddoo¤¤rruuddaann
mmüüddaahhaalleelleerrii yyaa ddaa hhaavvaa ssaalldd››rr››--
llaarr›› ssoonnuuccuunnddaa,, VViieettnnaamm,, LLaaooss,,
KKaammbbooççyyaa,, KKüübbaa,, DDoommiinniikk CCuumm--
hhuurriiyyeettii,, KKuuzzeeyy KKoorree,, YYuuggoossllaavvyyaa,,
LLüübbnnaann,, GGrreennaaddaa,, PPaannaammaa,, LLiibbyyaa,,
SSoommaallii ve IIrraakk’’ttaa MM‹‹LLYYOONNLLAARR--
CCAA insan katledildi. Hiroflima ve
Nagazaki'yi saymad›k henüz. Viet-
nam’a iliflkin rakamlar› vermedik.
Evet, kitaplar, ansiklopediler
dolduruyor bu ülkenin katliamlar›.
Yeryüzünde, suçlar› böyle bir bilan-
ço oluflturan, suçlar› böylesine nere-
deyse dünyan›n her kar›fl›na uzanan
bbaaflflkkaa hhiiççbbiirr üüllkkee yoktur.
Halklara karfl› bu kadar çok suç
iflleyen yaln›z bir ülke vard›r ve
onun ad› da ABD’dir.
‹flte bu yüzden, ABD’ye “de-
mokratik, insan haklar›na sayg›l›”
gibi s›fatlar atfetmek, asl›nda insan-
l›¤a karfl› bu korkunç bilançoyu
meflru görmek, bu bilançodaki suç-
lara bir flekilde ortak olmak demek-
tir. Ve iflte bu yüzden, ABD’ye “de-
mokratik emperyalizm” demek, as-
l›nda bir kara mizaht›r.
Ve bugün; iflgal edilmifl, yüzbin-
lerce insan› katledilmifl, milyonlar-
cas› mülteci durumuna düflürülmüfl
Irak yan›bafl›m›zda dururken, bun-
lar› iddia etmek, aymazl›kla, utan-
mazl›kla izah edilemeyecek kadar
alçakça bir uflakl›kt›r.
EEmmppeerryyaalliizzmm,, hheerr
flfleeyyiimmiizzee ssaalldd››rr››yyoorr!!
Hergün, ABD emperyalizminin
halklar›n inançlar›na yönelik sald›-
r›lar›n›n yeni bir örne¤iyle karfl›
karfl›ya kal›yoruz.
Sadece 11 Eylül’den bu yana sü-
ren sald›r›lar›n kapsam› göstermifltir
ki, sald›r› yaln›z askeri, ekonomik,
politik de¤ildir. Denilebilir ki, halk-
lara ait ne varsa yokedilmek isten-
mektedir. Halklar›n örgütleri, halk-
lar›n isyan gelenekleri, direnifl ruh-
lar›, inaçlar›, kültürleri, her fley bu
sald›r›n›n hedefindedir. “Karikatür
krizi” gibi, bafllang›çta lokal, kiflisel
gibi gözüken sald›r›lar›n emperya-
list merkezler taraf›ndan nas›l sa-
hiplenilip sürdürüldü¤üne tüm dün-
ya tan›k oldu.
Sald›r› ne yaln›z iissllaammcc››llaarraa, ne
yaln›z ddeevvrriimmcciilleerree yöneliktir. Dö-
nemsel olarak öncelikler de¤iflse de,
sald›r›n›n kapsam›, emperyalizme
karfl› olan tüm güçleri yoketmeyi
hedefleyecek ölçüde genifltir. Em-
peryalizm, 1990 öncesinde görül-
meyen ve düflünülemeyecek bir per-
vas›zl›ktaki ya¤ma ve talan› sürdü-
rebilmek için, halklar›n ulusal, din-
sel, s›n›fsal tüm kimliklerini yoke-
derek, tüm direnifl güçlerini, irade-
lerini, geleneklerini yeryüzünden
yoketmek istiyor.
Önce Irak ve Afganistan hedefe
konuldu. Sonra on ülkeyi içeren bir
““flfleerr üüllkkeelleerr lliisstteessii”” ilan edildi.
Washington birçok ülkeyi “teröre
destek veren ülkeler” diye tan›mla-
y›p tehditler ya¤d›rd›. ABD ve AB,
eflgüdüm içinde “kara listeler” ya-
y›nlad›lar. Bu “kara liste”lerde dün-
yan›n dört bir yan›nda ulusal ve s›-
n›fsal Kurtulufl Savafl› veren örgüt-
ler, anti-Amerikan islamc› örgütler,
tek tek muhalif kifliler vard›.
fier listeleri, kara listeler, ABD
emperyalizminin “dünya emperya-
lizminin jandarmal›¤›n›” üstlenme-
sinin geldi¤i boyutu gösteriyordu.
ABD, 1940’lardan bu yana kendine
bu misyonu yüklemiflti ama jandar-
mal›¤› belki ilk kez bu kadar aç›k,
somut ve kapsaml› hale gelmifltir.
O kadar aç›k hale gelmifltir ki;
resmi belgelerinde (Ulusal Güven-
lik Stratejisi bafll›kl› bir belgede)
flöyle yazmakta bir mahsur görme-
medikleri gibi, bunu bir tehdit ve
gözda¤› olarak tüm dünyaya en
yayg›n biçimde duyurmufllard›: O
belgenin baz› bölümleri flöyleydi:
“Kuvvetlerimiz; ABD’nin gücü-
nü aflmay› veya ona eflit bir güce sa-
hip olmay› umarak askeri geliflim
stratejisi izleyen potansiyel rakiple-
ri bu çabadan vazgeçirecek kadar
güçlü olacakt›r... Herhangi bir ya-
banc› gücün, ABD’nin on y›ldan bu
yana di¤er devletler karfl›s›nda aç-
t›¤› büyük aray› kapatmas›na izin
verilmeyecektir. ”
Burada yaz›lanlar, ABD’nin sa-
dece yeni-sömürgeleri de¤il, ayn›
zamanda di¤er emperyalist ülkeler
karfl›s›nda da tehdit ve gözda¤›na
dayanan bir politika izledi¤ini gös-
teriyor. Bütün olarak söylenirse, ya-
z›lanlar›n anlam›, tüm dünya halk-
lar›na karfl› bir savafl aç›lmas›d›r.
Nitekim ABD’nin “teröre karfl› sa-
vafl bafllam›flt›r” diye ilan etti¤i sa-
Say›: 130 7BAfi DÜfiMAN
* Amerika’ya ‘demokratik’diyenler siyasi kör,
* ‘Müttefik’ görenler, iflaholmaz iflbirlikçilerdir.
*ABD’yi nas›l gördü¤ünüz,kimin penceresindenbakt›¤›n›za ba¤l›d›r.Halklar›n penceresindengörünen onun bir düfl-man oldu¤udur!
8 BAfi DÜfiMAN 11 KKas›m 22007
vafl, esas›nda bu savaflt›r. Bu savafl-
ta, flu veya bu ölçüde ulusal, dev-
rimci, muhalif bir nitelik tafl›yan bir
örgütlenmenin ABD taraf›ndan düfl-
man olarak görülmemesi sözkonusu
olamaz. Bu savaflta herhangi bir
halk›n düflman görülmemesi de söz-
konusu de¤ildir. Kimileri düflünü-
yor ki, ABD, Barzani ve Talaba-
ni’nin veya Kuzey Irak Kürtleri’nin
dostudur; yan›l›yor. Kimileri düflü-
nüyor ki, ABD, PKK’nin düflman›
de¤il, Kürt halk›n›n düflman› de¤il;
yan›l›yorlar. Kimin düflman› o za-
man ABD?.. ABD’nin “Türkiye’nin
müttefiki” oldu¤unu düflünüyor ki-
mileri. Yine yan›lg›. ABD, Türkiye
oligarflisinin müttefiki olabilir en
fazla; halk›n›n de¤il.
ABD, 2002 y›l›n›n Temmuz -
A¤ustos aylar›nda kara-hava-deniz
tüm kuvvetlerinin kat›ld›¤› bir tatbi-
kat düzenlemiflti. “Tarihin en kap-
saml› ve teknolojik olarak en gelifl-
mifl tatbikat›” oldu¤u ileri sürülen
bu büyük tatbikat›n ad› da son dere-
ce çarp›c›yd›. ABD emperyalizmi
tatbikat›n ad›n› ““BBiinnyy››ll››nn MMeeyyddaann
OOkkuummaass››”” olarak koymufltu.
Dünya halklar›, tüm halk güçle-
ri, iflte böyle bir meydan okumayla
karfl› karfl›yad›rlar.
Bu meydan okuma karfl›s›nda,
dostunu düflman›n› flafl›rmak, bu
meydan okuma karfl›s›nda y›lg›nla-
flarak ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve
sosyalizm hedefinden vazgeçmek,
emperyalizmin amac›na ulaflmas›-
d›r. Bu durumda, ““KKaahhrroollssuunn EEmm--
ppeerryyaalliizzmm”” slogan› yerine ““AABB’’yyee
GGiirrmmeelliiyyiizz”” diyenler, ““YYaannkkeeee GGoo
HHoommee”” slogan› yerine ABD sopa-
s›yla oligarfliyi tehdit edip, ““ddeeffooll!!””
demek yerine, adeta emperyalizmi
müdahaleye ça¤›ranlar, dostunu
düflman›n› flafl›ranlard›r. Her fley
tersyüz olmufltur.
Tekellere hizmet etmeyen hiçbir
politika, tekellere hizmet etmeyen
hiçbir hükümet, tekellere hizmet et-
meyen hiçbir fley, ABD için kabul
edilemezdir.
Gerçekte 1990’lar›n bafllar›ndan
bu yana yaflan›lanlar, bu teorilerin
sahiplerini sürekli olarak tekzip et-
mifltir. Tekzip eden bizzat ABD em-
peryalizminin kendisidir. ABD em-
peryalizminin de¤iflti¤i, art›k dün-
yaya demokrasi, insan haklar› teme-
linde müdahalelerde bulundu¤u
üzerine teoriler yap›l›rken, ABD çe-
flitli ülkelerde gerçeklefltirdi¤i hava-
dan bombard›manlarla, darbelerle,
komplolarla, iflgallerle, Guantana-
molar’la, Ebu Garipler’le, terör ya-
salar›yla, o teorileri çöpe atm›flt›r.
ABD’nin politikalar›, çeflitli böl-
gelere yönelik müdahalelerinin bi-
çimleniflleri, di¤er emperyalistlerle
iliflkileri, zaman zaman baz› de¤i-
flikliklere u¤rasa da, bunlar dönem-
sel ve ayn› zamanda biçimseldir.
ABD emperyalizminin temel politi-
kalar› hemen hemen de¤iflmez. Ne
AB’nin çeflitli konulardaki muhale-
feti, ne de ABD’de ddeemmookkrraattllaarr ya
da ccuummhhuurriiyyeettççiilleerriinn iktidar olma-
s›, bu temel do¤rultuyu de¤ifltirmez.
Bugün Amerikan emperyalizminin
sald›rganl›klar›n› da ““NNeeooccoonnllaarr””
ad› verilen bir kesime ba¤layanlar,
bilerek veya bilmeyerek, sald›rgan-
l›¤›n esas olarak emperyalizmin sal-
d›rganl›¤› oldu¤unu, bu politikalar-
la, emperyalist tekellerin ç›karlar›-
n›n savunuldu¤unu perdelemifl ol-
maktad›rlar.
HHaaddiissaa’’llaarr,, EEbbuu GGaarriipplleerr,, GGuu--
aannttaannaammoollaarr,, art›k emperyalist po-
litikalar aç›s›ndan “günlük” ve “s›-
radan” hale gelmifltir. Emperyalizm
ve burjuva demokrasisinin ne halde
oldu¤unu görmeyen bizim gibi ül-
kelerin ayd›nlar›n›n diline pelesenk
olan “ABD’de olsa, Avrupa’da olsa
skandal olur” denilen fleylerin hiç-
birinde, emperyalist ülkelerde
“skandal” olmamaktad›r. ABD ve
Avrupa burjuva demokrasileri, bu-
gün iflkencenin yasallaflt›r›lmas›n›
tart›flacak ve bu tart›flmay› “do¤al”
görecek ölçüde dizginsizleflmifltir.
Dünya halklar›n›, ayd›nlar›n› ha-
la baz› manevralarla aldatabilmele-
ri, aldatmaya çal›flmalar› bu gerçe¤i
de¤ifltirmemektedir.
Irak’taki Ebu Garip Hapishane-
si’ndeki iflkence resimleri yay›nlan-
d›¤›nda nas›l bir yank› yaratt›¤›n›
herkes hat›rlayacakt›r. Ancak k›sa
süre sonra a盤a ç›km›flt› ki, belge-
lenen, kaydedilen sadece o iflkence-
ler de¤ildi. A盤a ç›kan belgelere
göre, Ebu Garip’te çekilmifl 546 ce-
set foto¤raf› vard›. Bunu bir çok
kimse hat›rlamayacakt›r. Çünkü,
emperyalist medya, bunu çok
önemli ya da ilginç bulmad› belki.
Dahas›, 546 Irakl›’n›n Ebu Garip’te
katledilmesi, ABD’de bir yarg›lama
konusu olmad›... Bir Irakl› esiri kö-
pekle korkuttu diye bir tane Ameri-
kan askerini “afl›r› dozda fliddet kul-
lanmaktan” yarg›lay›p, bu yarg›la-
may› da emirleri alt›ndaki emperya-
list iletiflim araçlar›yla tüm dünyaya
duyurup demokrasi ve adalet flovu
yap›yor ABD; daha do¤rusu tüm
dünyayla alay ediyor.
Ebu Garip, iflkenceleriyle, katli-
am›yla, onlar›n yarg›lanmamas›yla,
ABD emperyalizminin bugün halk-
lara karfl› nas›l bir politika sürdürdü-
¤ünün göstergesidir. Ebu Garip’e ba-
karak hala ABD’nin bölgeyi demok-
ratiklefltirece¤ini, ABD’nin halklar›
özgürlefltirece¤ini ve bu anlamda
halklar›n dostu, müttefiki olabilece-
¤ini kim iddia edebilir?
Evet, baz›lar› hala bunu iddia
edebiliyorlar. Onlar›n kimli¤inde
ise, ‹‹fifiBB‹‹RRLL‹‹KKÇÇ‹‹ yaz›yor.
Ezilenler, tarihi unutamaz. Ege-
menler, hep unutturmak isterler. Bo-
fluna de¤ildir. Çünkü tarih, geçmifli
ö¤reterek gelece¤i gösterir. Dostu
düflman› tan›t›r. ‹flte tarih, iflte ger-
çekler.
* Halklar›n direnifl tarihines›rtlar›n› dönenler bu ta-rihten güç almay› bir ya-na b›rak›rken, s›rtlar›n›emperyalizme dayayabil-mek için de ABD’nin tari-hini yok sayd›lar. Oysa,dostu düflman› gösterenbu tarihtir.
›rak
5 Kas›m günü, ABD’nin baflken-
ti Washington’da Baflbakan Tayyip
Erdo¤an ile ABD Baflkan› George
Bush aras›nda bir görüflme daha ya-
p›ld›. Bush ve Tayyip Erdo¤an ara-
s›ndaki yyeeddiinnccii görüflmeydi bu.
Görüflmenin ard›ndan Tayyip
Erdo¤an taraf›ndan yap›lan aç›kla-
mada flöyle denildi: “Birçok konuda
düflüncelerimizin örtüfltü¤ünü gör-
düm. Temel prensipler konusunda
mutab›k›z.”
Ard›ndan da gazetecilerin soru-
lar› üzerine “hamdolsun, istedi¤i-
mizi ald›k” diye aç›klama yapt›.
Ne istemiflti, ne alm›flt›? Düflün-
celerinin örtüfltü¤ü konular nelerdi?
Bu sorular cevaps›z kald› asl›nda.
Çünkü, somut olarak bir tek PKK
üzerine “ortak düflman›m›z” muta-
bakat› vard›.
Oligarfli anlafl›lan o ki, “s›n›r
ötesi operasyon için” bu defa da
ABD’den izin alamam›flt›. Bunun
ortaya ç›karaca¤› icazet ve acizlik
görüntüsünü örtbas etmek için de
“istihbarat anlaflmas› yapt›k” diye
aç›kland›. Daha önce de yap›ld›¤›
aç›klanan bu istihbarat al›flverifli an-
laflmas›ndan bu seferkinin fark›
“anl›k istihbarat” olmas›ym›fl. Tür-
kiye Cumhuriyeti, AKP hükümeti
ve onun Baflbakan›, tam bir zavall›
durumundad›r. ABD emperyalizmi-
nin yeni-sömürge ülkeleri ve onla-
r›n yöneticilerini nas›l kifliliksizlefl-
tirdi¤i, nas›l ba¤›ml› hale getirdi¤i 5
Kas›m görüflmelerinde tüm ç›plakl›-
¤›yla ortaya ç›km›flt›r.
Yap›lan anlaflmayla, asl›nda
ABD, oligarfliye att›¤›n ve ataca¤›n
her ad›m›, yerini, zaman›n› ben be-
lirlerim demifl ve AKP ve Genelkur-
may temsilcileri, buna boyun e¤-
mifllerdir. Görüflmeden ilk yans›t›-
lan ““ssoonn ddaakkiikkaa”” haberlerde ABD-
Irak-Türkiye aras›nda üçlü meka-
nizma oluflturuldu diye yans›t›ld›.
Ayn› akflam, Org. Saygun aç›klama
yaparak “Üçlü mekanizma yok... ye-
ni bir fley yok” dedi.
Ancak, her kesime görüntüyü
kurtaracak malzemeler de verilmifl
ve sonuçta görüflmelerden ““hheerrkkeess
mmeemmnnuunn”” ayr›lm›fltt›r.
Oligarflinin Kuzey Irak’a yöne-
lik k›smi iflgal, katliam istekleri tam
karfl›lanmam›flt›r; fakat bizzat bu
görüflmeyle, kendilerinin k›flk›rtt›¤›
kitleleri bir süre daha oyalayacak-
lard›r. ABD ise, bölgedeki çok yön-
lü politikalar›n› ve oyunlar›n› bu
görüflmelerde de sürdürmüfl; herke-
sin isteklerini dinlemifl ama kendi
politikas›n› dayatm›flt›r.
*
Kuflkusuz, ABD’yle yap›lan gö-
rüflmeler ve mutabakatlar, PKK ko-
nusuyla s›n›rl› de¤ildi. Bu “anl›k is-
tihbarat” komedisinin d›fl›nda, kufl-
ku yok ki, as›l konu, AKP’nin, Orta-
do¤u ve Kuzey Afrika’da ABD po-
litikalar›na hizmet etmeyi nas›l sür-
dürece¤idir.
Somut hiçbir yenilik aç›klanma-
d›¤›na, aralar›nda bir “çeliflki” gün-
deme gelmedi¤ine göre, rahatl›kla
diyebiliriz ki; AABBDD’’nniinn OOrrttaaddoo¤¤uu
ppoolliittiikkaallaarr›› vvee AAKKPP’’nniinn bbuu ppoolliittii--
kkaallaarraa yyeeddeekklleennmmeessii ddeevvaamm eeddii--
yyoorr..
“Türkiye Ortado¤u ve Asya’da
Washington ile aayynn›› hheeddeeffii izlemek-
Say›: 130 9‹fiB‹RL‹KÇ‹L‹K
Baflbakan Beyaz Saray’dasadakat›n› tescil etti
Ba¤›ml›l›¤a ve ‹flbirlikçili¤e Devam!
HHeeyy bbaakk››nn kkiimm bbuurraaddaa!!Tayyip-Bush görüflmesinin bafllang›c›nda Do¤an Haber Ajans›’n›n Oval
Ofis’te bulunan muhabiri Salih Zeki’nin aktard›¤›na göre, Bush, Erdo-
¤an’›n kap›dan girdi¤ini görünce, O’nu, “Hey, bak›n kim burada” diye
karfl›lam›fl. Anlafl›lan Erdo¤an’› orada görmek sürpriz olmufl, onun için...
Bu karfl›laman›n ard›ndan Bush heyettekilerle tek tek tokalafl›rken, tam bir
emperyal efendi olarak hepsini pohpohlayacak cümleler s›ral›yor; Genel-
kurmay 2. Baflkan› Org. Saygun’a s›ra geldi¤inde ise, s›rt›n› p›flp›fllay›p
““ççookk ggüüççllüü bbiirr oorrdduunnuuzz vvaarr”” diyor. Saygun da bu afla¤›lay›c› davran›fla
efendisinden iltifat alm›fl bir köle y›l›fl›kl›¤›yla cevap veriyor.
Gözünüzün önünde canland›r›n bu sahneyi.
Türkiye’yi yönetenler aç›s›ndan tam bir utanç ve afla¤›lanma tablosudur.
Önceki say›m›zda, oligarflinin temsilcilerinin cümbür cemaat Bush’un kar-
fl›s›na ç›kacak olmalar›na iflaret edip UTANIN! diye yazm›flt›k.
Onlar tüm dünyaya gösterdiler ki, UTANMA DUYGULARI yoktur. Hiç-
bir ulusal duygular›, onurlar› yoktur. Bush’un onlar› afla¤›lad›¤› sahneler,
Ecevit’in koltu¤un üzerine yay›lm›fl Clinton’un karfl›s›nda esas duruflta
durdu¤unun resmi gibi, ulusal onursuzlu¤un resmi olarak geçti tarihe.
HHeerrkkeess mmeemmnnuunn!!
AABBDD OOrrttaaddoo¤¤uu ppoolliittiikkaa--
llaarr››nn›› uuyygguullaammaayyaa ddeevvaamm
eeddiiyyoorr!!
AAKKPP,, eeffeennddiissiinnddeenn bbiirraazz
ddaahhaa ddeesstteekk aalldd››..
AABBDD hheerrkkeessii kkuullllaannmmaayyaa
ddeevvaamm eeddeecceekk!!
tedir. Bundan böyle de tüm alanlar-
da iflbirli¤ini sürdürecektir.”
Yukar›daki sözler, Tayyip Erdo-
¤an’a aitti. Yine bir Washington zi-
yaretinde söylemiflti. Bu kez de ade-
ta ABD’ye sadakat bildirircesine
benzer sözleri tekrarlad› Erdo¤an.
Burada elbette Washington ile
AKP’nin ortak bir hedefe sahip ol-
mas›ndan sözedilemez. Burada söz-
konusu olan sadece ABD’nin hedef-
lerine AKP’nin de tabi olmas›d›r.
Türkiye ile ABD iliflkilerinin
““ssttrraatteejjiikk mmüütttteeffiikk””lik olarak ta-
n›mlanmas› elbette gerçe¤in ifadesi
de¤ildir. Bu iliflki bir emperyalistle,
ona ba¤›ml› yeni-sömürge bir ülke-
nin iliflkisidir. Bu anlamda eflit bir
iliflki olmas› düflünülemez. Politik
anlamda da yeni-sömürge Türki-
ye’nin bölgedeki amaçlar›yla, Ame-
rikan emperyalizminin Ortado¤u ve
Asya’da hedefleri ayn› olamaz. Bu
iliflki içinde Türkiye oligarflisine,
dolay›s›yla AKP hükümetine düflen
ve düflebilecek en büyük rol,
ABD’nin tafleronlu¤unu yapmakt›r.
Baflbakan Erdo¤an bunun far-
k›ndad›r. Fark›nda oldu¤u içindir ki,
Beyaz Saray’a her gidiflinde sada-
kat›n› tazelemektedir.
Yukar›da 22000077 Bush-Erdo¤an
görüflmesinin ard›ndan yapt›¤› aç›k-
lamay› ve 22000066’daki görüflmeden
sonra yapt›¤› aç›klamay› aktard›k.
Bak›n, yine her y›l Kabe’yi tavaf
eder gibi Beyaz Sa-
ray’› tavaf eden
Tayyip Erdo¤an’›n
22000055 Haziran’›nda Bush’la görüfl-
mesinden sonra, New York Times
Gazetesi’ne söyledikleri de flöyleydi:
““TTüürrkkiiyyee,, AABBDD’’nniinn ssaadd››kk bbiirr
mmüütttteeffiikkiiddiirr..””
Baflbakan gazeteyle röportaj›n›n
devam›nda bu sadakat› kan›tlamaya
çal›flarak ardarda örnekler veriyor-
du. IIrraakk iiflflggaalliinnddee TTüürrkkiiyyee’’nniinn
AABBDD’’nniinn yyaann››nnddaa oolldduu¤¤uunnuu anla-
t›yordu örne¤in (oysa ülke içindeki
AKP propagandas›nda iflgale ortak
olmad›k yalan› iflleniyordu) Erdo-
¤an ‹ncirlik Üssü’nü nas›l kullan-
d›rd›klar›n›, Afganistan’da TSK’n›n
üstlendi¤i rolü övünerek anlat›yor-
du New York Times’e.
Velhas›l, henüz ayr›nt›lar› ortaya
ç›kmam›fl olsa da, 2007 görüflmesi-
nin de ayn› çizgide geliflmifl oldu-
¤una kimsenin kuflkusu olmas›n.
10 ‹fiB‹RL‹KÇ‹L‹K 11 KKas›m 22007
““IIrraakk’’aa kkoommflfluu üüllkkeelleerr ggeenniiflflllee--
ttiillmmiiflfl ttooppllaanntt››ss››”” ad›yla ‹stan-
bul’da; 2-3 Kas›m tarihlerinde,
Irak’a komflu ülkelerin yan›nda BM
Güvenlik Konseyi üyeleri, emper-
yalist G-8 ülkelerinin de kat›ld›¤›
bir toplant› yap›ld›.
Toplant›n›n ça¤r›s›n› Türkiye
yapt›, fakat toplant›n›n örgütleyeni,
kat›lan›, kendi politikalar› çerçeve-
sinde toplant›y› flekillendirenler em-
peryalist ülkelerdi. Bu yan›yla top-
lant›n›n sadece ad› “Irak’a komflu
ülkeler toplant›s›”, toplant›n›n içeri-
¤i emperyalizmin BOP projesini ha-
yata geçirme toplant›s›d›r.
Toplant›dan ç›kan iki sonuç var-
d›r, birincisi; emperyalist politikalar
çerçevesinde Irak’›n iflgalinde
BM’ye daha fazla rol; muhalif güç-
lere karfl› iflbirlik-
çilerin ittifak›,
ikincisi; AKP’nin
“BOP’a verdi¤i-
miz destek karfl›l›-
¤›nda bana katliam
onay› verin” pazar-
l›¤› yürütmesidir.
BM’nin Irak’ta-
ki rolünü art›rma
politikas› emperya-
lizmin politikas›-
d›r, fakat bu politikan›n toplant›ya
tafl›y›c›s› Türkiye olmufltur. Bu top-
lant›n›n gösterdi¤i temel noktalar-
dan birisi bu yan›yla, Türkiye’nin
BOP çerçevesinde üstlendi¤i rolü
aksatmadan yürütmeye devam etti-
¤idir. Dolay›s›yla Türkiye oligarfli-
sinin ABD emperyalizmi ile yaflad›-
¤› bir kriz yoktur. ABD emperyaliz-
mi d›fl›nda kendisine bir gelecek
arad›¤› da yoktur. Bu sonuç tüm
halk›m›z›n görmesi gereken sonuç-
tur. Oligarflinin emperyalizme karfl›
söyledi¤i sözlerin, ulusal görünüm-
lü efelenmelerin bir geçerlili¤i yok-
tur. Geçerli olan uflakl›kt›r.
Irak’a BM müdahalesi Türki-
ye’nin emperyalizm ad›na toplant›-
ya tafl›d›¤› öneridir. Türkiye’nin
toplant›da gündeme getirdi¤i di¤er
konu, Kürt sorunudur. Bir kez daha
Kürt halk›n›n talepleri emperyalist-
lerin pazarl›k masalar›na tafl›nm›fl,
emperyalist ülkelerden Türkiye’de-
ki Kürt sorununu çözmeleri isten-
mifltir. Emperyalizmin ulusal sorun-
lar› kullanma zeminleri, iflbirlikçi
güçler taraf›ndan böyle yarat›lmak-
tad›r. Emperyalistlerin ulusal sorun-
lar› nas›l çözdükleri bilinir. Emper-
yalizm için bu zeminler, kendi ç›-
karlar›n› dayatma, ülkeleri iflgal et-
me, kendi ç›karlar› çerçevesinde
kullanma zeminleridir. Kürt halk›-
n›n taleplerini emperyalizmin kurt-
lar sofras›na tafl›ma onursuzlu¤u bu
toplant› vesilesiyle bir kez daha oli-
garflinin olmufltur.
Türkiye bu toplant›y› kendisinin
örgütlemesiyle övünmektedir. Fakat
bunlar kimse için inand›r›c› de¤ildir
Türkiye’nin ne halklar›n sorunlar›n›
çözebilecek gücü, ne de böyle bir
politikas› vard›r. Tersine Türkiye,
emperyalizmin BOP projesi çerçe-
vesinde üstlendi¤i rolü yerine getir-
mifl, iyi bir iflbirlikçi oldu¤unu gös-
termifl, karfl›l›¤›nda da Kürt sorunu
çerçevesinde isteklerde bulunmufl-
tur.
Emperyalizm taraf›ndan kulla-
n›lmaya devam etmektedir.
Irak’a KKomflu ÜÜlkeler Toplant›s›
Emperyalizmin
Kurtlar Sofras›
� 5 Kas›m’da Türkiye’nin
dört bir yan›ndan Ankara’ya
hareket edildi.
� Saat 11.00’de Toros So--
kak’ta buluflan ö¤renciler
YÖK’ün önüne yürüdüler.
� Gençlik, YÖK Baflkan› Te--
ziç’le görüflerek YÖK’ün so--
runun kayna¤› oldu¤u söyledi.
� YÖK Baflkan› Teziç:
‘YÖK’ü savunacak durumda
de¤ilim. Görevim neyse onu
yapar›m’ diye cevap verdi.
e YÖK’ün ö¤renciler
üzerindeki bask›lar› ne
de bu düzenin yozlaflt›r--
ma politikalar› yokedemedi gençli--
¤in direnme potansiyelini. ‘80 As--
keri Cuntas›’ndan sonra apolitik,
duyars›z bir gençlik yaratmak ve
üniversitelerdeki devrimci-demok--
rat insanlar› yoketmek amac›yla 6
Kas›m 1981’de kurulan YÖK’ün
kurulufl y›ldönümünde ö¤renci
gençlik “YÖK’e Hay›r” slogan›yla
alanlardayd›. Birçok ilde, birçok
okulda yap›lan eylemler ayn› talep--
leri içerirken en anlaml› eylem
YÖK’ün önünde yap›lan eylemdi.
Gençlik Federasyonu bu y›l da An--
kara YÖK’ün önünde düzenledi¤i
eylemle YÖK’ün gerçekli¤ini hay--
k›r›rken gençli¤in taleplerini dile
getirdi.
5 Kas›m akflam› Galatasaray Li--
sesi önünde toplanan Gençlik Fede--
rasyonu üyeleri, “Halk ‹çin Bilim
Halk ‹çin E¤itim ve YÖK’e Hay›r”
pankartlar› açarak aç›klama yapt›--
lar. Ünal Çimen taraf›ndan yap›lan
aç›klamada YÖK’süz, demokratik
bir üniversite kurulana kadar müca--
deleye devam edilece¤i dile getiril--
di. 70 kiflinin kat›ld›¤› aç›klaman›n
ard›ndan flamalarla ve “YÖK’e Ha--
y›r” sloganlar›yla TRT binas›na ka--
dar yürüyüfl yap›larak 2 otobüs ha--
linde Ankara’ya hareket edildi.
Gençlik Ankara’ya hareket eder--
ken burjuva bas›nda provokatif ha--
berler yap›larak eylem provoke
edilmeye çal›fl›yordu. Gençlik Fe--
derasyonu günler öncesinden
YÖK’e gidece¤ini duyurmas›na
ra¤men “Ankara'da YÖK eylemi
için alarm” bafll›klar›yla DHKP-
C'nin, YÖK'ün kurulufl günü olan 6
Kas›m'da ses getirecek bir eylem
haz›rl›¤›nda oldu¤unun ihbar› An--
kara'y› alârma geçirdi. Jandarma
YÖK binas›n› kuflatmaya ald›” ha--
berleri yap›l›yordu. Provokasyon
ortam› yaratmay› amaçlayan bu ha--
berler gençli¤in eylemini yapmas›--
na engel olamad›. Gençlik dedi¤i
gibi YÖK’ün önünde taleplerini di--
le getirdi.
Gençlik TTeziç’le GGörüfltü
6 Kas›m Sal› günü sabah saatle--
rinden itibaren Türkiye’nin dört bir
yan›ndan Ankara’ya gelen Gençlik
Federasyonu üyeleri Toros Sokak’ta
toplanmaya bafllad›. Federasyon
üyeleri saat 11.00’de ‘Halk ‹çin Bi--
lim Halk ‹çin E¤itim’ önlükleri ve
ellerinde Dev-Genç flamalar›yla
“YÖK=Apolitiklefltirme, YÖK’e
Hay›r, YÖK=Yozlaflt›rma” gibi
YÖK’ü teflhir eden dövizlerle talep--
lerini dile getirerek Abdi ‹pekçi Par--
k›’na yürüdüler. Büyük Direnifl’in 4
y›ll›k sürecinde önemli bir yere sa--
hip olan bu parktan otobüslere bi--
nen gençlik Bilkent’te bulunan
YÖK’e do¤ru hareket etti. YÖK’e
varmadan yine kortej oluflturan
gençlik, YÖK önünde bir aç›klama
yaparak YÖK’ün kurulufl amac›n›
dile getirdi. Günay Da¤ okudu¤u
aç›klamada 26 y›l önce 12 Eylül’ün
generallerinin üniversiteleri karart--
mak, bilimden demokrasiden yana
Say›: 130 116 KASIM
YÖK’ÜN 226. YYILDÖNÜMÜNDE
GENÇL‹K YYÖK ÖÖNÜNDEYD‹
N
ne varsa hepsini yoketmek istedik--
lerini dile getirerek YÖK’ün tarihi--
ni “26 y›ll›k bir tarih… 26 y›ll›k bir
kara leke…” olarak de¤erlendirdi.
Aç›klaman›n ard›ndan oluflturu--
lan 3 kiflilik bir heyet YÖK Baflkan›
Erdo¤an Teziç ile görüflerek YÖK'
ün anti-demokratik uygulamalar›na
karfl› toplad›klar› imzalar› Teziç'e
verdi. Görüflme olurken di¤er ö¤--
renciler halay ve sloganlarla bekle--
meye bafllad›lar. Ya¤mura ra¤men
sürekli coflkulu bir flekilde slogan
atan gençlik YÖK’ün kap›s›na elle--
rinde bulunan dövizleri ve flamalar›
ast›. Görüflmeden sonra heyet ad›na
Günay Da¤ sözalarak yapt›klar› gö--
rüflmeyi “Teziç ile k›sa bir görüflme
yapt›k. YÖK’e dair düflüncelerimizi
ifade ettik. YÖK’ün kald›r›lmas›
gerekti¤ini belirttik. Buraya
sorunlar›m›z›n çözümü için
de¤il sorunun kayna¤›n›n bu--
ras› oldu¤unu göstermek için
geldi¤imizi söyledik. Teziç ise
‘YÖK’ü size karfl› savunacak
de¤ilim, ben görevim neyse
onu yapar›m’ diyerek kendisi--
nin de YÖK’e karfl› oldu¤unu
ama ad› YÖK olmasa da böyle
bir kurumun olmas› gerekti¤ini
söyledi¤ini dile getirerek, biz--
ce bu YÖK’ü savunmakt›r. Ad›
YÖK de¤il de baflka bir fley de
olsa, sorun olan zaten uygulamala--
r›” sözleriyle de¤erlendirdi.
Da¤’›n aç›klamas›n›n sona er--
mesiyle Yüksel Caddesi’ne gidildi.
Yüksel Caddesi’nden ‹nsan Haklar›
Heykeli’ne kortejlerle “Ö¤renciyiz
Hakl›y›z Kazanaca¤›z, YÖK’e Ha--
y›r, Soruflturmalar, Gözalt›lar, Bas--
k›lar Bizi Y›ld›ramaz, Paral› E¤iti--
me Hay›r, Ne YÖK Ne AKP De--
mokratik Üniversite, F Tipi Üniver--
site ‹stemiyoruz” sloganlar›yla yü--
ründü. 200 kiflinin kat›ld›¤› eylem
coflkuyla sona ererken YÖK’e karfl›
mücadelenin sürece¤i vurgusu ya--
p›ld›.
Her Yerden ‘‘YÖK’e
Hay›r’ Sesleri YYükseldi
YÖK’ün kurulufl y›ldönümü do--
lay›s›yla ‹stanbul ve Anadolu’nun
birçok ilinde protesto eylemleri ya--
p›ld›. YÖK’ün anti-demokratik uy--
gulamalar›n›n teflhir edildi¤i eylem--
lerde “Paral› E¤itime Hay›r ve
YÖK’e Hay›r” sloganlar› yükseldi.
‹‹SSTTAANNBBUULL BBeeyyaazz››tt MMeeyy--
ddaann››’nda yap›lan YÖK'ü ilk protes--
to eylemi E¤itim-Sen Üniversiteler
fiubesi taraf›ndan saat 13.00’te ya--
p›ld›. 6 Kas›m günü ‹stanbul Üni--
versitesi'nden yürüyüfl yaparak ana
kap› önüne gelen E¤itim-Sen üyele--
ri ve KESK'e ba¤l› sendikalar›n
destek verdi¤i eylemde, E¤itim-Sen
ad›na Gürkan Do¤an bir konuflma
yapt›. YÖK’ün ancak 12 Eylül zih--
niyetinin ortadan kalkmas›yla sona
erece¤ini dile getiren Do¤an "Mü--
cadelemiz özerk demokratik bir
üniversiteye ulaflana kadar sürecek--
tir" dedi.
Saat 13.30’da ise Beyaz›t Oto--
büs Duraklar›'nda biraraya gelerek
'Kirli Savafla ve fiovenizme Karfl›
Halklar›n Kardeflli¤ini Hayk›r, Üni--
versitelerde Paras›z E¤itim, Söz,
Eylem ve Örgütlenme Özgürlü¤ü
‹stiyoruz' pankart› açan ö¤renciler
Beyaz›t Meydan›'na do¤ru yürüdü.
"YÖK Kalkacak Polis Gidecek Üni--
versiteler Bizimle Özgürleflecek,
Paras›z E¤itim, Paras›z Sa¤l›k” slo--
ganlar›n›n at›ld›¤› eylemde sö--
zalan Dilek Gültekin "Eflit, pa--
ras›z, özgür, bilimsel, demok--
ratik ve anadilde e¤itim için
YÖK'ün kald›r›lmas› flartt›r.
YÖK 26 y›ll›k e¤itim politika--
lar›n›n ad›d›r" diye konufltu.
TTRRAAKKYYAA Üniversitesi
ö¤rencileri, Güllapo¤lu Yerlefl-
kesi Yemekhanesi önünde bir-
araya gelerek YÖK’ü protesto
ettiler. 8 Kas›m günü yap›lan ve
aralar›nda Edirne Gençlik Derne¤i
Giriflimi ö¤rencilerinin de oldu¤u
eylemde “Özerk Demokratik Üni-
versite, Trakya Üniversitesi Ö¤ren-
cileri” tafl›nd›. 60 kiflinin kat›ld›¤›
eylemde Edirne Gençlik Derne¤i
Giriflimi Müzik Grubu dinleti verdi.
BBUURRSSAA’da 8 Ekim Perflembe
günü, Setbafl› Mahfel önünden AVP
Tiyatrosu önüne kadar yap›lan
meflaleli yürüyüflle de YÖK protes-
to edildi. Gençlik Federasyonlu
ö¤rencilerin de aralar›nda bulun-
du¤u eyleme 60 kifli kat›ld›. Yap›lan
aç›klamada YÖK’ün anti-demokra-
tik uygulamalar›na de¤inilirken
YÖK’e karfl› mücadeleyi yükseltme
ça¤r›s› yap›ld›. Eylem “Gündo¤du”
marfl›yla sona erdi.
Gençlik; 26 y›ld›r YÖK’e hay›r
demeye devam ediyor.
12 6 KASIM 11 KKas›m 22007
Say›: 130 136 KASIM
SARIGAZ‹’DE YÖK’E HAYIR YÜRÜYÜfiÜ
YÖK’ü bir protesto eylemi de
liseliler taraf›ndan yap›ld›. 6 Ka--
s›m günü saat 14.00’de Mehmetçik
Lisesi önünde toplanan Sar›gazi
Liseli Gençlik “YÖK’e Hay›r”
pankart› açarak yapt›klar› eylemle
geleceklerine sahip ç›kt›lar.
“YÖK’e Hay›r, Halk ‹çin Bilim
Halk ‹çin E¤itim,Yaflas›n Dev-
Genç Yaflas›n Dev-Gençliler, Ma--
hir Hüseyin Ulafl Kurtulufla Kadar
Savafl, ‹dare-Jandarma ‹flbirli¤ine
Son, Paras›z E¤itim ‹stiyoruz, Kur--
tulufl Kavgada Zafer Cephede” slo--
ganlar›yla cemevi önüne kadar yü--
rüyen liselileri takip eden jandarma
akrepleri, robocoplar yürüyüfl ya--
pan ö¤rencilere korku salmaya ça--
l›flt›. Sar›gazi Temel Haklar’›n
önüne gelindi¤inde robocoplar gaz
bombas› atarak kitleyi da¤›tmaya
çal›flt›. Robocoplar›n ve akreplerin
üstüne “Mahir Hüseyin Ulafl Kur--
tulufla Kadar Savafl” slogan› ile yü--
rüyen liseliler karfl›s›nda jandar--
malar geri çekildi.
Ancak eyleme tahammülsüz--
lüklerini eylem sonras›nda Sar›gazi
sokaklar›nda gördü¤ü ö¤rencilere
sald›rarak gösterdiler. Yolda gördü--
¤ü birçok ö¤renciye sald›ran jan--
darma; 2 ö¤renciyi akrepin içine
bindirip küfür ve iflkence yapt›ktan
sonra serbest b›rak›rken Sar›gazi
Temel Haklar Derne¤i’nin etraf›n--
da sürekli tur atarak halk üzerinde
korku salmaya çal›flt›. Jandarman›n
terörü gençli¤in haklar›n› ara-
mas›na ve en do¤al hakk› olan
YÖK’e hay›r demesine engel
olamad›.
Gençlik Federasyonu ve ona
ba¤l› dernekler ‘YÖK'e Hay›r! Halk
‹çin Bilim, Halk ‹çin E¤itim’ fliar›y-
la, 6 Kas›m'da YÖK'ün önünde ola-
caklar›n› aç›klayarak yapt›klar› ey-
lemlerle gençli¤e ça¤r›lar yapt›lar.
AANNKKAARRAA Gençlik Dernekli ö¤-
renciler 1 Kas›m günü yapt›klar› ey-
lemle gençli¤i YÖK’e hay›r demek
için 6 Kas›m günü YÖK’ün önüne
ça¤›rd›. Saat 13.30’da Yüksel Cad-
desi’nde Evrim Yücel taraf›ndan
okunan aç›klamada “6 Kas›m’da
YÖK’ün tüm uygulamalar›yla kal-
d›r›lmas›, bugüne kadar ortaya ç›-
kard›¤› zararlar›n karfl›lanmas›, pa-
ral› e¤itim politikas›n›n terk edilme-
si ve hak için bilim halk için e¤itim
istemek için YÖK önünde olaca¤›z”
denildi. Eylemde “YÖK’e Hay›r,
Halk ‹çin Bilim Halk ‹çin E¤itim”
pankart› aç›ld›.
AAnnkkaarraa GGeennççlliikk DDeerrnnee¤¤ii
‹‹mmzzaa MMaassaass›› AAççtt››
AAnnkkaarr aa Gençlik Derne¤i,
YÖK’ün kald›r›lmas› için imza ma-
sas› açt›. 3 Kas›m’ da Yüksel Cad-
desi’nde aç›lan masada YÖK’ü tefl-
hir eden karikatürler aç›ld›.
EESSKK‹‹fifiEEHH‹‹RR-- ‘YÖK’e Hay›r
Demek ‹çin 6 Kas›m’da YÖK
Önündeyiz’ pankart› açan Eskiflehir
Gençlik Derne¤i de eyleme ça¤r›
yapt›. Aç›klama 1 Kas›m günü Eski-
flehir Adalar Migros önünde yap›ld›.
Eskiflehir’de ayn› gün Anadolu
Üniversitesi’nde Yunusemre Kam-
püsü içerisinde YÖK'ü protesto
eden bir etkinlik düzenlendi.
MMUU⁄⁄LLAA Gençlik Derne¤i Giri-
flimi 1 Kas›m günü saat 17.00’da S›-
n›rs›zl›k Meydan›’nda “YÖK'e Ha-
y›r! Halk ‹çin Bilim Halk ‹çin E¤i-
tim” pankart›yla bir bas›n aç›klama-
s› yapt›. Halil ‹brahim Gürel taraf›n-
dan okunan aç›klama YÖK’ün as›l
amac›n›n düflünen, üreten bir genç-
lik yerine, sorgulamayan, sadece
günlük
özgür -
lüklerle
y a fl a -
yan bir genç-
lik yaratmak
oldu¤unu söy-
ledi. Aç›kla-
maya DPG, SGD, YDG ve YÖ-
GEH'li ö¤renciler temsili olarak
destek verdi.
‹‹ZZMM‹‹RR Gençlik Derne¤i de 6
Kas›m öncesi çal›flmalar›na devam
etti. 3 Kas›m’da Kemeralt› Çarfl›s›
giriflinde yapt›klar› bas›n aç›klama-
s›nda “Ne AKP Ne YÖK Demokra-
tik Üniversite” pankart› açt›. Aktan
Karakaya yapt›¤› konuflmada 26 y›l-
d›r YÖK’ün gençli¤in üzerinde bir
karabasan gibi durdu¤unu söyledi.
99 EEyyllüüll ÜÜnniivveerrssiitteessii’’nnddee
KKaarriikkaattüürr SSeerrggiissiinnee SSaalldd››rr››
Gençli¤in taleplerini hayk›rma-
s›na tahammül edemeyenler yine
sald›r›larla gençli¤i y›ld›rmaya ça-
l›flt›lar. ‹zmir Dokuz Eylül Üniversi-
tesi E¤itim Fakültesi Kampüsü’nde,
Özel Güvenlik Birimleri; ‹zmir
Gençlik Derne¤i’nin 6 Kas›m dola-
y›s›yla YÖK konulu karikatür sergi-
sine 2 Kas›m’da sald›rd›. Gençlik
yap›lan sald›r›y› teflhir etti.
KK AA RR SS
Gençlik Der-
ne¤i Giriflimi
de 2 Ka-
s›m’da yapt›¤›
a ç › k l a m a d a
'Ne YÖK Ne
AKP, Demok-
ratik Üniver-
site”, “YÖK’e
Hay›r” slo-
ganlar› att›. E¤itim-Sen de destek
verdi.
EEDD‹‹RRNNEE Gençlik Derne¤i Giri-
flimi Ö¤rencileri, Trakya Üniversite-
si Ayflekad›n Yerleflkesi girifl kap›-
s›nda bildiri da¤›tarak gençli¤i YÖK
eylemine ça¤›rd›lar. 2 Kas›m günü
yap›lan bildiri da¤›t›m›nda YÖK
teflhir edildi.
6 KASIM ÖNCES‹ ANADOLU’DAN YÖK ÖNÜNE ÇA⁄RI EYLEMLER‹
14 GENÇL‹K 11 KKas›m 22007
Geçti¤imiz günlerde, üniversi-telerimizde yaflamaya al›fl›k oldu-¤umuz ve hatta art›k klasikleflenbir sahne yafland› yine. 5 Ka-s›m’da, Ankara Üniversitesi HukukFakültesi'nin 82. kurulufl y›ldönü-mü nedeniyle düzenlenen töreneAdalet Bakan› Mehmet Ali fiahinde davetliydi.
fiahin konuflma yaparken ö¤-renciler di¤er arkadafllar›n›n içerial›nmamas›n› ve YÖK’ü protestoetmek istiyor ve güvenlik ö¤renci-lere sald›r›yor, yaka paça gözalt›-na al›n›yor. Gözalt›na al›nan arka-dafllar›na destek vermek için d›fla-r›daki ö¤renciler de slogan atmayabafll›yor ve çevik kuvvet onlara dasald›r›yor. Sonuç; yaklafl›k on ö¤-renciye gözalt›...
Polisin okula girmesi ve sald›r›-s› do¤al olarak tepki çekiyor. Okulyönetiminin savunmas› ilginç.Rektör Prof. Dr. Nusret Aras okul-daki baz› ö¤rencilerin güvenlikle-rinin sa¤lanmas› için talepte bu-lunduklar›n›, polisin bu kapsamdaokula al›nd›¤›n› iddia ediyor. De-kan Prof. Metin Feyzio¤lu ise “Tö-rene üst düzey kat›l›m oldu¤uiçin can güvenli¤i nedeniylepolise haber verildi” diyor. Sor-mak laz›m Feyzio¤lu’na kendi ö¤-rencilerinizden mi korkuyorsu-nuz?
Bilim yuvas› olmas› gereken birüniversitenin dekan›, polisin bukadar pervas›zca hareket etmesi-ne izin vermeli miydi? Olmas› ge-reken polisin sald›r›s›na dekan›nilk karfl› ç›kan olmas›d›r. Bir bilimadam›na yak›flan böyle bir davra-n›fl olur. Oysa bizim üniversiteleri-mizde öyle olmuyor. Devletin heryerde oldu¤u gibi okullarda da s›-n›rs›z hukuksuzluk yapma hakk›var. En ufak bir muhalif sese ta-hammül yok. Üniversitelerimizde,liselerimizde paras›z ve bilimsel
bir e¤itim istedi¤imiz için olmad›kbask›lara maruz kal›yorken birileriç›k›p ‘böyle olmamal›’ diyen sesi-mize terör yaftas› yap›flt›r›yor. Bu
olaydada tav›ra y n › .Ö¤ren-c i l e rY Ö K ’ ü
elefltirmek istedi¤i için teröristilan ediliyor.
Olay›n bir di¤er yan› ise Meh-met Ali fiahin’in tavr›. fiahin, törensonunda yapt›¤› aç›klamada mü-dahalede bulunulmas›n› kendisi-nin istemedi¤ini iddia ediyor ve"Ne istiyorlar bilmek isterdim.Hukuka ayk›r› bir muamelegördüler mi bilmiyorum. Poli-sin yetki ihlali varsa onunla il-gili de ifllem yap›l›r. Savc› veemniyet müdürü ile görüflü-rüm. Ben ba¤›rmalardan ra-hats›z olacak biri de¤ilim" di-yor. Vay be! diyesi geliyor insan›nde¤il mi ‘ne kadar demokrat birbakan’, evet lafla peynir gemisiyürüseydi kuflkusuz AKP ve ahali-si demokrasi havarisi olurdu.
Öyle ya iktidar oldu¤undan be-ri AKP demokrasi söylemlerini hiçdilinden düflürmedi. En bask›c› ya-salar› birbiri ard›na ç›kar›rkenTayyip Erdo¤an ‘Sorunlar›n çözü-mü demokrasidedir’ dedi. ‘‹fl-kenceye s›f›r tolerans’ derkenbu ülkenin hapishanelerinden ta-butlar ç›k›yordu hala. Ve AKP de-mokrasi dedikçe bu ülkede bask›,kan, zulüm hiç eksik olmad›. Üni-versitelerde yüzlerce ö¤renci so-ruflturma ald› bir o kadar› da uzak-laflt›rmadan at›lmaya kadar çeflitliboyutlarda cezalar ald›. Bu sorufl-turmalar›n nedenleri aras›nda;ideolojik mendil sallamaktan, ide-olojik halay çekmekten tutundaen demokratik haklardan biri olanbas›n aç›klamas›na kat›lmaya ka-dar her fley var.
Örne¤in dönem bafl›nda okulakay›t olmaya gittiniz; öncelikleharçt›, katk› pay›yd› flu paras›yd›,bu paras›yd› bin türlü bahaneylesizden y›¤›nla para isterler. Görür-sünüz ki bir üniversitede olmas›gereken hiçbir fley yoktur. Her fleysizden alacaklar› parad›r. E¤er gaf-
lete düflüp buna karfl› ç›karsan›zve eskaza bununla ilgili bas›n aç›k-lamas›yd›, boykottu, yürüyüfltüherhangi bir eylem yaparsan›z overdi¤iniz y›¤›nla para bofla gider,çünkü daha dönem bafl›nda yaokuldan at›l›rs›n›z, ya da flans›n›zvarsa birkaç dönem uzaklaflt›r-mayla kurtar›rs›n›z.
Sadece bu kadar m›? Elbette kiAKP’nin anti-demokratl›¤› sadeceüniversitelerle s›n›rl› de¤il. Düflü-nün ki AKP demokrasi derken ül-kemizin bir yan› kan deryas›. Te-rör dendi mi bütün katletme öz-gürlü¤ü veriliyor polise, askere.‹nsanlar güpegündüz ve devletinanayasas›nda suç kapsam›na gire-cek hiçbir fiilde bulunmazken dahigözalt›na al›n›p, iflkenceden geçiri-lip, öldürülebiliyor. ‹nsanlar sokakortas›nda, yasal bir derginin sat›fl›-n› yaparken, polis taraf›ndan kur-flunlan›yor ve polis hakk›nda hiç-bir ifllem yap›lm›yor. Neredeyseödüllendirilecek. Ve tüm bunlarAKP iktidar› döneminde yaflan›-yor. Ayn› AKP kendi ç›kard›¤›, de-mokratiklefliyoruz diye pazarlad›-¤› kimi göstermelik yasalar› yinekendi kullan›lamaz hale getirdi.
Yani k›saca özetlersek AnkaraÜniversitesi’ndeki olayda da birkez daha AKP zihniyetini belli etti.En ufak bir muhalif sese dahi ta-hammül edemeyen AKP’nin ö¤-rencilerin protestosuna da ayn›flekilde tahammülsüzlük göstere-ce¤i aç›kt›. Bakan ‘ne istiyorlarbilmek isterdim’ diyor ama bunusöylerken kargalar›n bile kendisi-ne gülece¤ini düflünüyor muydubilemeyiz. Akl› selim biri bakanasorar herhalde; Madem bilmek is-tiyordun ö¤rencilere uygulananiflkenceye niye sessiz kald›n? Ö¤-rencilere söz hakk› vermekten se-ni ne al›koydu? Duymak istemedi-¤i fleylerin söylenece¤ini mi bili-yordu da ondan m› korktu bilin-mez ama aç›k olan flu ki bu olaylabirlikte AKP’nin demokrasi flovubir kez daha sekteye u¤rad› ve de-yim yerindeyse takke düfltü kelgöründü.
Gençlik Federasyonu
B‹LMEK ‹STERM‹fi !
Milliyet Gazetesi Yazar› Fikret
Bila’n›n emekli generallerden, Ke-
nan Evren, Do¤an Gürefl, Aytaç
Yalman’›n da içlerinde oldu¤u bir
k›sm›yla, Kürt sorunu çerçevesinde
yapt›¤› röportajlar geçti¤imiz gün-
lerde yay›nland›.
Emekli paflalar›n görev bafl›nda
iken iflledikleri suçlar›, emekli ol-
duktan sonra elefltirmeleri, yanl›fl
yapt›k demeleri moda olmufltur ne-
redeyse, fakat bunun ötesinde za-
man›n en yetkili kiflilerinin a¤z›n-
dan anlat›lanlar, oligarflinin Kürt
politikas›n›n iflas›n›n, Kürtler’i asi-
mile etme çerçevesinde Kürt halk›-
na karfl› ifllenen suçlar›n, oligarflik
düzenin karakterinin de bir kez da-
ha görülmesine vesile oldu.
GGeenneerraalllleerriinn ‹‹ttiirraaffllaarr››
““DDiilliinnii kkoonnuuflflmmaakk,, flflaarrkk››ss››nn››,,
ttüürrkküüssüünnüü ddiinnlleemmeekk iissttiiyyoorr,, kküüllttüü--
rrüünnüü yyaaflflaammaakk iissttiiyyoorr.. OOyyssaa,, bbiizzlleerr
oo ddöönneemmddee,, ''KKüürrtt yyookkttuurr'' ddiiyyee ee¤¤ii--
ttiillmmiiflfliizz.. BBiirr aassiimmiillaassyyoonn oollmmaamm››flfl..””
(Aytaç Yalman)
““KKüürrttççee kkoonnuuflfluullmmaass››nn›› yyaassaakk--
llaadd››kk,, 1122 EEyyllüüll’’ddee bbiirr hhaattaamm››zz ddaa
ooyydduu.. BBiirraazz aa¤¤››rr yyaassaakk kkooyydduukk,, hhaa--
ttaa yyaapptt››¤¤››mm››zz›› ssoonnrraa aannllaadd››mm..””
(Kenan Evren)
O konuma gelip de , “Kürt yok-
tur” diye e¤itilmifltik diye kendileri-
ni savunmalar› gülünçtür. Tersine
Kürt’ün oldu¤unu en iyi bilen konu-
mundayd›lar, fakat Kürt’ü yoket-
mek, asimile ederek Türklefltirme
politikas›n›n uygulay›c›s› olduklar›
için, Kürt’ün kimli¤ini inkar ettiler.
Her iki general de kendi dillerin-
den, y›llarca Kürt halk›n› asimile et-
meye çal›flt›klar›n›, Kürt kimli¤ini
inkar ettiklerini, Kürt’ün dilini ya-
saklad›klar›n›, bunu yaparken ““aa¤¤››rr
yyaassaakk”” koyduklar›n› itiraf ediyorlar.
Generaller bunlar› anlat›yor, fakat
ne Bila soruyor, ne kendileri, bunla-
r› nneeddeenn yyaapptt››kkllaarr››nn››,, nnaass››ll yyaapp--
tt››kkllaarr››nn›› anlatm›yorlar.
Oysa sormak gerekir: Neden, bir
halk›n kimli¤ini inkar ettiniz, dilini
kültürünü yasaklad›n›z? Bunu ya-
parken kimlere hizmet etmifl oldu-
nuz? Bunlar› yaparken Kürt halk›na
Türk halk›na neler yaflatt›n›z?
Bir devletin politikas›n›, general
konumuna gelmifl kifliler, bilmiyor-
duk, flöyle böyle e¤itilmifltik diye
anlat›rsa, bu halkla alay etmek anla-
m›na gelir. Yüzlerce, binlerce e¤itil-
mifl beynin çal›flt›r›lmas› ile belirle-
nen politikalar›n bilmemekle de¤il,
eeggeemmeenn ggüüççlleerriinn çç››kkaarrllaarr››yyllaa izah
edilmesi mümkün olabilir ancak.
Generaller, sanki normal bir fley-
mifl, basit bir hata yap›lm›fl gibi an-
lat›yorlar bunlar›. Oysa anlatt›klar›
tarihin yak›n bölümünde; onbinler-
ce insan›n ölümü, binlerce köyün
yak›l›p boflalt›lmas›, faili meçhuller,
iflkenceler, bask›lar, açl›k, yoksul-
luk var. O tarihte “Yeflil”ler, Hizbul-
lah’lar, J‹TEM’ler var ve hiçbiri
bunlardan da bahsetmiyor. Bu poli-
tikan›n daha eski tarihlerinde yüz-
binlerce hayat›n yokedilmesi ve bir
bütün olarak bir halka tarih boyunca
çektirilmifl ac›lar var.
Neden yap›ld›? Nas›l terör ede-
biyat› yapt›n›z?
Tüm bunlar kuflkusuz ki, bir
yanl›fl anlaman›n, yanl›fl bir de¤er-
lendirmenin ürünü olarak yap›lma-
d›. Bugün de yap›lmaya devam edi-
liyor olmas› da bunu göstermekte-
dir. Generaller tüm bunlar› emper-
yalistlerin, oligarflinin sömürü ç›-
karlar› için yapt›lar. Emperyaliz-
min, oligarflinin Kürt halk›na yöne-
lik politikas›n›n, Ortado¤u’da çizdi-
¤i s›n›rlar› koruman›n gere¤i olarak
yapt›lar.
EEvveett KKuullllaann››lldd››nn››zz;;
UUflflaakkllaarr KKuullllaann››ll››rr
““ÇÇeekkiiçç GGüüçç bbiirr hhaattaayydd››.. AABBDD''yyee
oo iimmkkaann›› vveerrddiikk.. AABBDD bbiizzii kkuullllaann--
dd››..”” (Kenan Evren)
Generallerin itiraflar›ndaki ikin-
ci nokta ABD’nin nas›l Türkiye’yi
kulland›¤›d›r. Fakat bunda da neden
sorusunun cevab›n› vermekten kaç›-
n›yorlar. Peki, ABD sadece sözü ge-
çen konularda m› kulland›, bugün
kullanm›yor mu? Bu sorular›n ceva-
b›n› röportajlar vermese de, sözko-
nusu itiraflar, generallerin, vatanse-
verlik, ulusall›k söylemlerinin bir
demagojiden ibaret oldu¤unu gös-
termeye yeterlidir.
Hepsi ABD ve di¤er emperyalist
güçlerin iflbirlikçisi olarak, halka
karfl› yürütülen savafl›n kurmay› du-
rumundayd›lar.
Kenan Evren ABD’nin darbeci
generaliydi. Yapt›klar›n› hata olarak
anlatamaz. Yapt›klar› egemen s›n›f-
lar›n ve emperyalistlerin ç›karlar›
için yap›lm›flt›r.
Daha önemlisi, bugün de ayn›
politikalar hayata geçirilmektedir.
Yine emperyalizmin ve ülkemizde-
ki egemen s›n›flar›n ç›karlar› belir-
leyici olmaktad›r.
Mesela, ayn› röportajlar serisin-
de, ‹. Hakk› Karaday› “ TTüürrkkiiyyee’’yyii
kkiimmlliikklleerree aayy››rrmmaakk hhaaiinnlliikkttiirr”” de-
meye devam ederken, Kürtler’in
Türk oldu¤unu sand›¤›ndan bunu
söylemiyor, tersine mensubu oldu-
¤u, hizmet etti¤i s›n›flar›n ç›karlar›
gere¤i bunu söylüyor. Bu egemen
Say›: 130 15GENERALLER
Generallerin günah ç›karmas›ve aynen sürdürülen politika
OOnnllaarr››nn ssoorruunnuu KKüürrtt hhaallkk››--nnaa ççeekkttiirrddiikklleerrii aacc››llaarr ddee--¤¤iillddiirr.. OOnnllaarr ““bbaaflflaarr››ss››zzll››kk
llaarr››nn››nn”” nneeddeennlleerriinnii ssoorrgguu--llaammaakkttaadd››rrllaarr.. OOllaa kkii,,
bbaaflflaarrmm››flfl oollssaallaarrdd››,, KKüürrttkkiimmllii¤¤iinnii yyookkeeddeebbiillsseelleerrddii,,
aassiimmiillee eeddeebbiillsseelleerrddii,,yyaannll››flfl yyaapptt››kkllaarr››nn››
ddüüflflüünnmmeeyyeecceekklleerrddii..
s›n›flar›n ç›karlar›, Kürt’ün kimli¤i-
ni inkar etmeyi gerektirdi¤i sürece
de henüz emekli olmam›fl general-
ler, ›srarla ““KKüürrtt yyookkttuurr”” politikas›-
n› de¤iflik biçimlerde mesela “söz-
de vatandafllar gibi” sürdürecekler-
dir.
Karaday›’n›n sözlerinde oligar-
flinin bölünme korkusu vard›r. Bö-
lünme korkusu, Kürt halk›n›n hak-
lar›n› asgari düzeyde de olsa tan›-
malar›n›n önünde engel olmufltur,
Kürt kimli¤inden, di¤er az›nl›k mil-
liyetlerin kimliklerinden korkmala-
r›n›n nedeni olmufltur.
Dikkat edilirse generallerin gü-
nah ç›karmalar›nda da halklar›n ye-
ri yoktur. Onlar›n sorunu Kürt hal-
k›na çektirdikleri ac›lar de¤ildir.
OOnnllaarr ““bbaaflflaarr››ss››zzll››kkllaarr››nn››nn”” nnee--
ddeennlleerriinnii ssoorrgguullaammaakkttaadd››rrllaarr.. OOllaa
kkii,, bbaaflflaarrmm››flfl oollssaallaarrdd››,, KKüürrtt kkiimm--
llii¤¤iinnii yyookkeeddeebbiillsseelleerrddii,, aassiimmiillee
eeddeebbiillsseelleerrddii,, yyaannll››flfl yyaapptt››kkllaarr››nn››
ddüüflflüünnmmeeyyeecceekklleerrddii.. Gözleri bu
sonucu almak için halka çektirdik-
leri ac›y› görmeyecekti. Ki bugün
için de farkl› noktada de¤illerdir.
Kafalar› oligarflinin ve emperyaliz-
min ç›karlar› için de¤il salt Kürt
halk›n›, bir bütün olarak co¤rafya-
daki tüm halklar› yok etmeye uygun
olarak flekillenmifltir.
GGeenneerraalllleerriinn iittiirraaffllaarr››nn››nn
bbiirr kkaarrflfl››ll››¤¤›› yyookk mmuu??
Generaller röportajlar›nda Tür-
kiye tarihinin en büyük suçlar›n› iti-
raf etmektedirler. Fakat öyle ki, s›-
radan bir söylefli havas›nda anlat›-
yorlar. Bir savc› ortaya ç›k›p, gelin
bakal›m, nas›l siz bir halk için asi-
milasyon uygulad›n›z, kaç kifliyi
katlettiniz, ne kadar insan› göçettir-
diniz, emperyalistlere ülkemizi na-
s›l kulland›rd›n›z, halk›m›z›n ç›kar-
lar›n› nas›l satt›n›z demiyor, diye-
miyor.
Generallerin bu ülkede suç iflle-
me özgürlü¤ü mü vard›r?
Generaller, gazetelere günah ç›-
karma konumunda de¤il, halka,
adalete hesap verme konumunda-
d›rlar.
16 GENERALLER 11 KKas›m 22007
SSAARRIIGGAAZZ‹‹’’DDEE
JJAANNDDAARRMMAA TTEERRÖÖRRÜÜ!!
Sar›gazi’de 25 Ekim günü bir
eylemi bahane ederek terör estiren
jandarman›n sald›r›s› s›ras›nda gö-
zalt›na al›narak, serbest b›rak›lan
Mahir Boz ve Cihan Ça¤nifl 2 Ka-
s›m günü saat 13.30’da Temel Hak-
lar Federasyonu’nda bir bas›n top-
lant›s› yapt›.
Bir internet kafeden hiçbir geçek-
çe gösterilmeden gözalt›na al›nd›¤›n›
söyleyerek konuflmas›na bafllayan
Cihan Ça¤nifl, jandarman›n gözalt›-
na ald›¤› andan itibaren iflkenceye
bafllad›¤›n› ve karakolda saatlerce
kaba dayak, küfür ve hakaretlerle
sald›r›ya u¤rad›klar›n› söyledi. Ça¤-
nifl, karakolda önüne bir isim listesi
konuldu¤unu ve listedeki kiflilerin
üzerine ifade vermesinin istendi¤ini
anlatt›. “Mahkeme
ç›k›fl› karakol komu-
tan› yan›ma gelerek
bundan sonra be-
nimle çal›flacaks›n
deyip 0505 776 05
93 No’lu telefonu
verdi” diyen Ça¤-
nifl’in ard›ndan gö-
zalt›na al›nanlardan
Mahir Boz konuflma
yapt›. karakola Ci-
han’› sormaya gittiklerinde sald›r›ya
u¤rad›klar›n› belirten Boz’un ard›n-
dan Cihan Ça¤nifl’in babas› fienol
Ça¤nifl de komutan›n sokak ve cad-
de isimleri söyleyip “Cihan’›n o cad-
de ve sokaklardan geçmesini yasak-
l›yorum” dedi¤ini anlatt›.
Temel Haklar Federasyonu ad›-
na aç›klama yapan Murat Nedim ‹l-
ker ise halk›n yaflam hakk›na sald›-
r›ld›¤›n› belirterek, bu tür komplo-
lar›n haklar ve özgürlükler mücade-
lesini engelleyemeyece¤inin alt›n›
çizdi.
DDEERRSS‹‹MM’’ DDEE
PPOOLL‹‹SS TTEERRÖÖRRÜÜ !!
4 Kas›m günü Dersim giriflinde-
ki Mameki Köprüsü’ndeki polis
noktas›ndan geçmekte olan Dersim
Temel Haklar çal›flanlar› Özcan
DO⁄AN, Cemal DUTA⁄ACI ve
Ziya KULBAK sivil ve özel hare-
kat timleri taraf›ndan bulunduklar›
araçtan indirilerek sald›r›ya u¤rad›-
lar. Temel Haklar çal›flanlar›n›n po-
lisin sald›rganl›¤›na
tepki göstermeleri
üzerine polis uzun
namlulu silahlar›n›
dernek çal›flanlar›na
do¤rultarak gözalt›na
almaya çal›flt›. Gözal-
t› için bir gerekçe bu-
lamayan Dersim poli-
si “sizi tan›yoruz iste-
di¤imizi yapar›z” di-
yerek keyfilikte s›n›r
tan›mad›¤›n› bir kez daha gösterdi.
Bülent Karatafl ‹çinAnma Yeme¤i
Bülent Karatafl 4 Ekim günü
Hozat’ta ailesi ve arkadafllar› tara-
f›ndan verilen k›rk yeme¤iyle an›l-
d›. Bülent’in k›rk› için Ö¤retmen-
ler Evi Lokali’nde düzenlenen ye-
me¤e Hozat halk›n›n yan› s›ra Der-
sim ve Elaz›¤ HÖC temsilcili¤i ile
DHP de kat›larak destek verdiler.
Yeme¤in ard›ndan mezarl›¤a gidi-
lip Bülent Karatafl’ ›n mezar› bafl›-
na mumlar konularak a¤›tlar yak›l-
d›. Anma s›ras›nda HÖC Temsilci-
li¤i ad›na yap›lan konuflmada “Bü-
lent’ in katledilme nedeni onurlu,
ülke sorunlar›na duyarl›, devrimci-
lere kap›s›n› açarak bir yaflam sür-
dürmesidir. Bülent bir devrim flehi-
didir” denildi. Anma Bülent nez-
dinde tüm
devrim fle-
hitleri için
bir dakika-
l›k sayg›
duruflunda
bulunulma-
s›yla sona
erdi.
KKaattlleeddeennlleerr,, iiflflkkeenncceeyyaappaannllaarr dd››flflaarr››ddaa ggeezzeerreekk
yyeennii kkaattlliiaammllaarr››nnppeeflfliinnddeeyykkeenn,, TTüürrkkiiyyee’’ddee
hhuukkuukkttaann vvee iinnssaannhhaakkllaarr››nnddaann bbaahhsseeddeennlleerrii
yyaallaannllaarrccaass››nnaa üüllkkeenniinnddöörrtt bbiirr yyaann››nnddaakkii ppoolliisstteerröörrüü ddeevvaamm eeddiiyyoorr!!
Anayasa tart›flmalar› yap›lan pa-
nellerle sürüyor. Bu hafta da AAnnkkaa--
rr aa ve AAnnttaallyyaa’da yap›lan paneller-
de HHaallkk ‹‹ççiinn AAnnaayyaassaa NNaass››ll OOlluurr??
sorusu tart›fl›ld›. HÖC ad›na yap›lan
konuflmalarda Halk Anayasa Tasla-
¤›’n›n iktidar iddias›, devrim iddia-
s› oldu¤u vurgusu yap›ld›.
Ankara’da HalkAnayasas› Paneli Yap›ld›
HÖC’ün haz›rlad›¤› Halk Ana-
yasas› Tasla¤›’n›n tart›fl›ld›¤› bir pa-
nel Ankara’da yap›ld›. 2 Kas›m gü-
nü saat 18.00’de Ekin Sanat Merke-
zi’nde yap›lan panele Prof. Dr.
Mehmet Bekaro¤lu, Av. Selçuk Ko-
za¤açl›, D‹SK Bölge Temsilcisi
Tayfun Görgün, ÖDP PM Üyesi
Hasan Tatar, Müzisyen Vedat Ülger,
TKP MK Üyesi Erkan Y›ld›z, Aka-
demisyen Temel Demirer, Ankara
Temel Haklar Baflkan› Semiha Eyi-
lik ve HÖC Temsilcisi Eray Deste-
gül konuflmac› olarak kat›ld›lar.
“Emperyalizmin ve Oligarflinin
De¤il Halk›n Anayasas›n› Yapal›m”
pankart›n›n ve ayn› içerikte afifllerin
as›ld›¤› panel, HÖC Temsilcisi Eray
Destegül’ün “anayasalar s›n›fsal
güç dengelerinin ifadesidirler” söz-
leriyle bafllad›.
Destegül’ün konuflmas›ndan son-
ra ilk sözü alan Temel De-
mirer AKP anayasas›n›n 12
Eylül Anayasas›’ndan bile
gerici oldu¤unu vurgulaya-
rak “Bize özgürlü¤ü kimse vermeye-
cek. Bize dövüflen kad›nlar, dövüflen
iflçiler, dövüflen gerillalar getirecek-
tir” diye konufltu.
ÖDP PM Üyesi Hasan Tatar ise
konuflmas›nda “12 Eylül cuntac›la-
r›ndan hesap sorulmazsa, demokrat
bile olunamaz” sözlerine yer verir-
ken D‹SK Bölge Temsilcisi Tayfun
Görgün “sadece egemenler de¤il
emekçiler de de¤iflmesinden yana.
Ama 12 Eylül’ün yaratt›¤› bir top-
lum var. Ve biz bu koflullarda bu tar-
t›flmalar› yap›yoruz” sözleriyle top-
lumu harekete geçirmenin gereklili-
¤ine de¤indi. Halk›n anayasas›n›
yapman›n gereklili¤ine de¤inen An-
kara Temel Haklar Baflkan› Semiha
Eyilik’in konuflmas›n›n ard›ndan
panele 10 dakika ara verildi.
2. oturumda sözalan Vedat Ülger
“halk anayasas›n› tart›fl›yoruz diyo-
ruz ama halk burada de¤il” fleklin-
deki elefltirisiyle bafllad› konuflma-
s›na. “Sosyalist anayasan›n oluflma-
s› için uzun vadeli bir çaba gerekir”
dedi ve sözü TKP MK Üyesi Erkan
Y›ld›z’a verdi. AKP anayasas›n›n
TÜS‹AD’›n odalar›nda haz›rland›-
¤›n› dile getiren Y›ld›z “Herhangi
bir tadilatla sa¤dan ya da soldan bu
anayasa düzelmez. Halklar›n talep-
lerine cevap vermez” sözlerine yer
verirken Av. Selçuk Koza¤açl› da
konuflmas›nda AKP’nin halk için
anayasa yapamayaca¤›n› belirterek
bunun ancak sokaktaki mücadeleyle
sa¤lanaca¤›n›n alt›n› çizdi.
Panelde son olarak sözü alan
Prof. Dr. Mehmet Bekaro¤lu; AKP-
nin anayasas›n› elefltirerek “Ben 5
alanda sorunlar görüyorum. 1- Kürt-
Türk sorunu var. 2- Din sorunu var.
Laik- anti-laik tart›flmas› birçok fleyi
örtüyor. 3-Alevi-Sünni. 4-Halk-as-
ker, demokrasi problemi var. ‹yi bir
seçim sistemi olmal›d›r. 5- Zengin-
lik-fakirlik. Bu problemler çözülme-
lidir” sözlerine yer verdi. 140 kifli-
nin kat›ld›¤› panelde Yavuz Canpo-
lat müzik dinletisi verdi.
K›z›lar›k’ta ‘Halk ‹çinAnayasa Nas›l Olur’Paneli
Bir süre önce kuruluflunu ilan
eden K›z›lar›k Kültür Merkezi ça-
l›flmalar›na bafllad›. Kültür Merke-
zi’nde yap›lan ilk çal›flmalardan bi-
ri ise 3 Kas›m günü gerçeklefltirilen
Halk Anayasas› paneli oldu.
“HHaallkk ‹‹ççiinn AAnnaayyaassaa NNaass››ll
OOlluurr?? GGeelleeccee¤¤iimmiizz ‹‹ççiinn HHaallkk››nn
AAnnaayyaassaass››nn›› TTaa rrtt››flflaall››mm” bafll›¤›yla
yap›lan panele konuflmac› olarak
Antalya Temel Haklar ad›na Meh-
met Çizmeci, E¤itim-Sen Yönetim
Kurulu Üyesi Akman fiimflek ve K›-
z›lar›k Kültür Merkezi ad›na Selda
Bulut kat›ld›lar. Ço¤unlu¤u alevi
inanc›ndan olan mahalle halk›n›n
inanç özgürlü¤ü ile ilgili düflüncele-
rini dile getirmesi üzerine HÖC’ün
Anayasa Tasla¤›’ndaki inanç özgür-
lü¤ü ile ilgili bölümleri okundu.
Say›: 130 17HALK ANAYASASI
“B‹ZE GELECE⁄‹M‹Z‹VERECEK B‹R ANAYASA‹STEYEL‹M”
““HHaallkk AAnnaayyaassaass››hhaallkk iikkttiiddaarr››nn››nn iiddddiiaass››dd››rr,, HHaallkk
AAnnaayyaassaass›› ddeevvrriimmiiddddiiaass››dd››rr,, bbiizz
ddeevvrriimmii iissttiiyyoorruuzz..DDeevvrriimmii iisstteemmeekktteenn
kkoorrkkmmaammaall››yy››zz..””
‹zmir’de Polis Terörü
‹zmir polisinin Halk Anayasas› çal›flma-
lar›na tahammülsüzlü¤ü devam ediyor.
HÖC’lüler neredeyse hemen her yerde
polisin sald›r›s›yla karfl›laflt›lar. Anaya-
sa afifllerini asan Yamanlar’da iki, Do-
¤ançay’da iki, Buca’da üç, Konak’ta iki
HÖC’lü keyfi flekilde gözalt›na al›nd›.
Afifllere zorla el koyan, HÖC’lüleri yer-
lerde sürekleyip iflkence yaparak gözal-
t›na alan ‹zmir polisi, HÖC’lülere top-
lam 3585 YTL para cezas› kesti.
Röportajlar›m›zda sordu¤umuz sorular standartt›r;
okunuflu kolaylaflt›rmak için röportajlar›n içinde k›sal-
tarak kulland›¤›m›z ssoorruullaarr››nn ttaamm mmeettnnii afla¤›dad›r:
11 )) Bir anayasa sizce neleri içermeli ve bir anayasa
nas›l yap›lmal›?
22 )) Mevcut anayasa veya AKP'nin gündeme getir-
di¤i anayasa, halk›n haklar›n› güvenceye al›yor, talep-
lerini karfl›l›yor mu? AKP bu anayasa de¤iflikli¤iyle ne-
yi amaçl›yor?
33 )) AKP'nin gündeme getirdi¤i anayasan›n "ideolo-
jisiz" oldu¤u iddias›na ne diyorsunuz? Keza, anayasa-
n›n genellikle "demokratik, özgürlükçü" olmas›ndan
söz ediliyor, ama ba¤›ms›zl›k meselesi tali planda b›ra-
k›l›yor, siz anayasada ba¤›ms›zl›k konusunun yer al-
mas› hakk›nda ne düflünüyorsunuz?
44 )) ‹lerici, demokrat güçlerin anayasa tart›flmas› sü-
recine daha güçlü bir flekilde müdahale edebilmesi
için neler yap›labilir? Örne¤in nas›l, hangi temelde bir
araya gelinebilir? Haklar ve Özgürlükler Cephesi'nin
sundu¤u Halk Anayasas› Tasla¤›, "Ba¤›ms›zl›¤›, de-
mokrasiyi ve uluslar›n haklar›n› ve tüm halk›n öz-
gürlü¤ünü esas alan bir anayasa" olarak tan›mlan›-
yor. Bu temel tan›m, anayasa konusunda birlikteli¤in
zemini olabilir mi?
55 )) Ülkemizde bugüne kadar ki tüm anayasalar ma-
lum, sömürücü egemen s›n›flar taraf›ndan yap›ld›. Kü-
çük burjuva diktatörlü¤ü için, oligarfli için anayasalar
yap›ld›. Halk için bir anayasam›z olmad›. Sizce böyle
bir anayasam›z›n olabilmesi için ne yapmal›? Bunun
yolu nereden geçiyor?
NAYASA RÖPORTAJLARIAKim ‹çin, Nas›l Bir Anayasa?
BBuu SSaayy››ddaa::
KKaazz››mm GGEENNÇÇ:: (PSAKD Genel Baflkan›)
AAbbbbaass UU⁄⁄UURRLLUU (Malatya PSAKD fib. Bflk.)
GGüüllflfleenn BBAATTTTAALL (Avukat)
18 RÖPORTAJ 11 KKas›m 22007
1)Bir anayasa
sizce neleri
içermeli ve nas›l yap›lmal›?
KKaazz››mm GGeennçç:: Herkes san›yor ki
anayasa devlet denilen olguyla yurt-
tafllar aras›ndaki bir sözleflme. Oysa
ki anayasa bir toplumda yaflayan in-
sanlar›n birbirleriyle olan iliflkilerini
düzenleyen bir sözleflme. Bu mant›k-
la bakt›¤›m›zda anayasa devleti ko-
ruyan bir sözleflme de¤il, yurttafl› ko-
ruyan bir sözleflme olmak zorunda-
d›r. Anayasay› düzenlerken, toplu-
mun her kesiminden bir tarafs›z ko-
misyon oluflturulur. Anayasada nele-
rin olmas› gerekti¤ine iliflkin üniver-
sitelerden, barolardan, DKÖ’lerden,
sendikalardan, odalardan, iflte hep-
sinden görüfller ve öneriler toplar ve
bunlar› objektif bir yaklafl›mla bir
potada ortaklaflt›rmaya çal›fl›r. Ve bu
aflamadan sonra haz›rlanm›fl olan
tasla¤› kamuoyunun enine, boyuna
tart›flmas›n› sa¤lar. fiimdi bizim ana-
yasan›n haz›rlan›fl flekline bak›yoruz.
‹ktidar partisi bir profesör ve yan›n-
daki 6-7 uzmana bir taslak siparifl
ediyor ve bu kamuoyuna deklare
ediliyor. Kamuoyu görüfl sunmak is-
tiyor, AKP diyor ki bu benim tasla-
¤›m de¤il. ‹flte üniversiteler görüfl
sunuyor AKP Genel Baflkan› ç›k›p
üniversiteler ifline baks›n diyor. San-
ki böyle gözden kaç›r›p anayasay›
bir punduna getirerek yapmak gibi
bir durum sözkonusu.
22))AKP bu anayasa de¤iflikli-
¤iyle neyi amaçl›yor?
GGeennçç:: Kamuoyuna, AKP iktida-
r›n›n bu benim tasla¤›md›r diye aç›k-
lad›¤› bir taslak yok. Olmad›¤› için
Özbudun’un haz›rlad›¤› taslak üze-
rinde konufluyoruz. Bakt›¤›m›zda bu
taslak ile 1122 EEyyllüüll AAnnaayyaassaass››’’nn››nn
mant›¤›nda bir farkl›l›k olmad›¤›n›
görüyoruz. Mesela diyor ki herkesin
düflüncesini ifade etme özgürlü¤ü
vard›r ama ondan sonra bafll›yor s›-
n›rlamaya. AKP’nin varmak istedi¤i
hedef (Allah kahretsin 12 Eylül Ana-
yasas›’n›n baz› fleylerini savunur ha-
le geldik) fleriatç› anayasay› hakim
k›lmaya çal›flmak. ...
33))AKP'nin anayasas›n›n ‘ide-
olojisiz’oldu¤u iddias›na ve
anayasada ba-
¤›ms›zl›k konu-
sunun yer al-
mamas›na ne
diyorsunuz?
GGeennçç:: fiimdi öncelikle bu anaya-
sa ideolojisiz bir anayasa de¤il. fieri-
atç› ve sa¤ çizginin ideolojisini koru-
yorlar. Aleviler inanc›n› yaflayam›-
yor iken, devrimciler özgürlü¤ünü
rahatça, özgürce kurup çal›flam›yor
iken, bizim sünni yurttafllar›m›z
inançlar›n› en özgür flekilde yafl›yor
iken bunu türbana getirip kilitlemek
kabul edilir bir fley de¤il. ‹deolojisi-
dir o. Ve bunun d›fl›ndaki ideolojile-
rin, onlar için hiçbir k›ymeti harbiye-
si yoktur.
AKP iktidar›n›n ülke ba¤›ms›zl›-
¤› konusunda yeteri kadar duyarl› ol-
du¤unu düflünmüyorum. Çünkü Do-
¤u’da, Güneydo¤u’da yaflanan me-
seleyi Genelkurmay’a havale etmifl-
lerdir. Ekonomiyi iflte hepimizin bil-
di¤i gibi IMF’ye havale etmifllerdir.
Temel hak ve özgürlükleri AB’ye gi-
riyor gözükerek AB’ye havale etmifl
konumdad›r. Neyin ba¤›ms›zl›¤›?
Ba¤›ms›zl›k yok görüfllerinde.
44))‹lerici, demokrat güçler
anayasa tart›flmas› sürecine
birlikte nas›l müdahale edebilir, Halk
Kaz›m GGenç ((PSAKD GGenel BBaflkan›)“AKP anayasay› bir punduna getirerek yapmak istiyor!”
Say›: 130 19RÖPORTAJ
Anayasas› Tasla¤›, birlikteli¤in zemi-
ni olabilir mi?
GGeennçç:: Bu yo¤un ifl ortam›nda,
Haklar ve Özgürlükler Cephesi’nin
haz›rlam›fl oldu¤u “Halk Anayasas›
Tasla¤›”n› okudum. Taslak hakk›n-
da; teknik bir elefltiri yapman›n, ad›
üzerinde “taslak” olmas› nedeni ile
yerinde olmad›¤›n› düflünüyorum.
Ancak, tasla¤›n, anayasa tekni¤i an-
lam›nda eksiklikleri oldu¤unu, bu
eksikliklerin en aza indirilmeden,
tart›flmaya aç›lm›fl olmas›n› do¤ru
görmedi¤imi ifade etmek isterim.
Anayasa tasla¤›, sermayenin des-
te¤i ve sahip ç›kmas› ile ülkede ha-
kim olan gerici, ›rkç› floven milliyet-
çili¤e karfl› bir manifesto niteli¤i ta-
fl›maktad›r. Bu hali ile verilen de-
mokratik mücadele sonras› var›lmak
istenen hedefi gösteren bir metin ni-
teli¤indedir. Oysa ki bu anayasa tas-
la¤›n› hayata geçirebilmenin yolu,
zaten sermayenin deste¤i ile hakim
olan gericilik ile floven milliyetçili-
¤in ortadan kald›r›lmas› ile olanakl›
olup; anayasa tasla¤› bu evreden
sonraki dönemi düzenleyen bir üst
norm olma özelli¤ini tafl›mas› gere-
kirdi.
Anayasa; en üst norm özelli¤ine
sahiptir. Bu özelli¤inden anayasa
tasla¤›na bakt›¤›m›z zaman, taslakta
yer alan birçok konunun, kanunla
düzenlenecek nitelikte konular oldu-
¤u, anayasa tasla¤›nda yer almas›n›n
do¤ru olmad›¤› gibi, detayl› bir dü-
zenlemeden de yoksun oldu¤u göze
çarpmaktad›r. (K›br›s sorunu, korucu
sorunu, IMF ve Dünya Bankas› soru-
nu vb. gibi)
Anayasa tasla¤›nda kuvvetler ay-
r›l›¤› ilkesini korumak ve belirgin
hale getirmek gerekmektedir. Yasa-
ma, yürütme ve yarg›n›n bir sacaya-
¤›n›n ayaklar› gibi dengede olmalar›
gerekir. Aksi durum yaflam› kolay-
laflt›rmayaca¤› gibi, herhangi bir erki
ele geçiren toplumun bir kesiminin
di¤er toplumsal kesimlere yönelik
bask›c› tavr›n›n geliflmesine neden
olur ki, bu taslakta istenen hedefin
bu olmad›¤› çok aç›kt›r.
Anayasa tasla¤› halk iktidar›n›
hedeflemesi, sermaye güçleriyle oli-
garfliye karfl› duruflu ile umut ver-
mektedir. Bu umudu pekifltirmek ve
daha da kuvvetlendirmek için, tasla-
¤›n toplumun tüm kesimlerinde tart›-
fl›larak, tüm toplumsal kesimlerin
görüfllerinden faydalanmaya ihtiyaç
vard›r ki, bizden görüfl al›narak yap›-
lan da budur.
55))Halk için bir anayasam›z›n
olabilmesi için ne yapmal›?
GGeennçç:: Kesinlikle özgürlüklere,
herkesin düflüncesini ifade edebil-
mesine ve herkesin hakk›na sayg›
göstermekten geçiyor. Yani sa¤c›s›-
solcusu, alevisi-sünnisi, devrimcisi-
fleriatç›s›. Ama alevi yurttafl ibadet
evini yapam›yor, cemevini yapam›-
yor. Muharrem ay›nda tek kelime
edemiyor. Yani temel haklar›ndan
faydalanam›yor. Ama sünni yurttafl-
lar temel haklar›ndan faydalan›yor,
hatta 4.-5. derecedeki temel haklar›-
n› istiyor. Böyle bir anayasa halk›n
anayasas› olmaz. Bu hakim güçlerin
az›nl›¤a, ma¤dura hegamonyas›ndan
baflka bir fley de¤il.
Anayasan›n yap›l›fl prosedürü
vard›r bu da parlamentodan geçmek
zorundad›r. Yani oligarfli ve burjuva-
ziye karfl› toplumun tüm kesimleri
birleflip parlamentoda hakim nokta-
ya gelmedikleri sürece geriye bir tek
fliddet kalmaktad›r. Alevi örgütleri
fliddeti tasvip etmez. Demek ki par-
lamentoda temsilde ço¤unlu¤u bul-
mak ve parlamentoda demokratik
yollardan gelebilmek için kendi öze-
limizdeki sorunlar›m›z› bir kenara
b›rak›p, toplumun ihtiyaçlar›na sahip
ç›karak kitleselleflip, mecliste hakim
olman›n yolunu bulmak laz›m.
Anayasa tasla¤› halkiktidar›n› hedeflemesi,sermaye güçleriyle oligarfliyekarfl› duruflu ile umutvermektedir. Bu umudupekifltirmek için tümtoplumsal kesimleringörüfllerinden faydalanmayaihtiyaç vard›r ki, bizden görüflal›narak yap›lan da budur.
AKPHalk›nSesinin Yükselmesinden Korkuyor!
HHaallkk AAnnaayyaassaass›› TTaassllaa--
¤¤››’’nn››nn ttooppllaatt››llmmaass››,, AAKKPP
iikkttiiddaarr››nn››nn hhuukkuukkuu
aayyaakkllaarr aalltt››nnaa aallmmaass››,,
bbiirrççookk yyeerrddee yyaapp››llaann eeyy--
lleemmlleerrllee pprrootteessttoo eeddiillii--
yyoorr..
EEggee TTeemmeell HHaakkllaarr vvee
ÖÖzzggüürrllüükklleerr DDeerrnnee¤¤ii üüyyeelleerrii,, 33
KKaass››mm ggüünnüü ‹‹zzmmiirr KKeemmeerraalltt››
ÇÇaarrflfl››ss›› ggiirriiflfliinnddee yyaapptt››kkllaarr›› bbaass››nn
aaçç››kkllaammaass›› iillee “Halklar›n kendi
anayasas›n› yapma ve tart›flma hak-
lar› vard›r” ddeeddiilleerr.. ““EEmmppeerryyaa--
lliizzmm vvee OOlliiggaarrflfliinniinn DDee¤¤iill HHaallkk››nn
AAnnaayyaassaass››nn›› YYaappaall››mm”” yyaazz››ll›› TTee--
mmeell HHaakkllaarr iimmzzaall›› ppaannkkaarrtt››nn
aaçç››lldd››¤¤›› eeyylleemmddee ““DDeevvlleett vvee ‹‹kkttii--
ddaarr HHaallkk ‹‹ççiinnddiirr,, BBaa¤¤››mmss››zz DDee--
mmookkrraattiikk BBiirr ÜÜllkkee ‹‹ççiinn HHaallkk
AAnnaayyaassaass››”” ddöövviizzlleerrii ttaaflfl››nndd››..
DDeerrnneekk aadd››nnaa bbaass››nn aaçç››kkllaammaass››nn››
ookkuuyyaann FFaattmmaa AAllaann AAKKPP ttaassllaa¤¤››--
nn››nn 1122 EEyyllüüll AAnnaayyaassaass››’’nn››nn eessaass
aall››nnaarraakk hhaazz››rrllaanndd››¤¤››nn›› bbeelliirrttttii..
AAKKPP’’nniinn yyeennii aannaayyaassaa ttaarrtt››flflmmaa--
llaarr››nn››nn bbiirr aallddaattmmaaccaaddaann iibbaarreett
oolldduu¤¤uunnuu bbeelliirrtteenn AAllaann iikkttiiddaarr
iiççiinn aass››ll oollaann››nn eemmppeerryyaalliizzmmiinn iihh--
ttiiyyaaççllaarr››nn›› kkaarrflfl››llaammaakk oolldduu¤¤uunnuu
ssööyylleeddii.. ““AAKKPP iikkttiiddaarr››,, hhaallkk››nn ttaarr--
tt››flflmmaass››nnddaann,, hhaallkk››nn sseessiinniinn yyüükk--
sseellmmeessiinnddeenn rraahhaattss››zz oolldduu¤¤uu iiççiinn
HHaallkk AAnnaayyaassaass›› TTaassllaa¤¤›› kkiittaappllaarr››--
nn›› hhiiççbbiirr ggeerreekkççee ggöösstteerrmmeeddeenn
ttooppllaattmm››flfltt››rr.. ÇÇüünnkküü HHaallkk AAnnaayyaa--
ssaass›› TTaassllaa¤¤››,, hhaallkk››mm››zz››nn öözzlleemmllee--
rriinnddeenn bbaahhsseeddiiyyoorr”” ddeeddii..
BBaass››nn aaçç››kkllaammaass›› ““NNee AABBDD NNee
AABB YYaaflflaass››nn BBaa¤¤››mmss››zz TTüürrkkiiyyee,,
HHaallkk BBiizziizz YYöönneetteenn BBiizz OOllaaccaa--
¤¤››zz”” ssllooggaannllaarr›› iillee ssoonnaa eerrddii..
20 RÖPORTAJ 11 KKas›m 22007
1)Bir anayasa sizce ne-
leri içermeli ve nas›l
yap›lmal›?
AAbbbbaass UU¤¤uurrlluu:: ‹nsan haklar› ön
planda tutulmal›, yaflam›n tüm alan-
lar›nda demokrasi, eflitlik ve adalet
sa¤lanmal›. ‹nsan onuru korunmal›,
yap›lacak de¤ifliklerde veya haz›rla-
nacak bir taslakta bu güvence alt›na
al›nmal›. Yaflam hakk› temel al›nma-
l›, bu hakka yönelik sald›r›lar veya
karfl› tutumlar ortadan kald›r›lmal›.
Bir anayasa en genel anlamda bunla-
r› içermeli insan onuru için de do¤ru
olan budur zaten.
Tabii öncelikle kapal› kap›lar ar-
d›nda birkaç uzman kifliyle veya bir
siyasi partiyle yap›lmaz bir anayasa.
Anayasa en genifl anlamda toplumu
do¤rudan ilgilendirdi¤i için, öncelik-
le onlara sorulmal›d›r. Halka sorul-
du¤u söyleniyor. Mesela baz› alevi
kurumlara sorduklar›n› söylüyorlar.
Ama bu sorduklar› alevi kurumlar ya
Ehlibeyt Vakf› ya da Cem Vakf›’d›r.
Ki bunlar da Diyanet’in de¤irmenine
su tafl›yorlar. Bunlar alevili¤i götü-
rüp Diyanet’in içine hapseden Diya-
net’in bir parças›ym›fl gibi gösterme-
ye çal›flan ya da ondan pay almaya
çal›flan kurumlard›r. Ama biz
PSAKD olarak amac›m›z Anadolu
alevili¤ini gelifltirmek oldu¤u gibi
faflizme, emperyalizme, ›rkç›l›¤a ve
fleriata karfl› tüm demokrasi güçle-
riyle insan haklar›ndan yana, eflitlik-
lerin oldu¤u bir anayasa istiyoruz.
Bu nedenle de AKP elbette ki
PSAKD gibi DKÖ’lerle bunun tar-
t›flmas›n› yürütmüyor ya da öneriler
alm›yor.
22)AKP bu anayasa de¤iflikli-
¤iyle neyi amaçl›yor?
UU¤¤uurrlluu:: AKP hükümetinin yeni
bir anayasa yapmayaca¤›n› ya da var
olan anayasan›n s›n›rlar› d›fl›na ç›k-
mayaca¤›n› düflünüyorum. Bu müm-
kün de de¤il. fiu anki küreselleflme
ekseninde baflta ABD olmak üzere,
tüm emperyalist ülkelerin dünyay›
kuflatt›¤› ya da üçüncü dünya ülkele-
rini kuflatan neo-liberal politikalar›n
uyguland›¤› bir süreçte emekten ya-
na, insandan yana, özgürlüklerden
yana bir anayasa yapma flans› zaten
yok. AKP’nin yapaca¤› fley 12 Eylül
Anayasas›’n› biraz daha güçlendire-
rek daha do¤rusu devleti biraz daha
güçlendirerek halklar›n, eme¤in üze-
rine, yoksullar›n üzerine ya da sömü-
rü sistemine karfl› olan halk›n üzeri-
ne biraz daha a¤›r darbeler indirece-
¤i ya da onlar›n hareket alan›n› da-
raltacak bir anayasa yapacakt›r. Bu-
radan da anlafl›laca¤› gibi daha da
hak ve özgürlükleri daraltmay›
amaçl›yor.
33))AKP'nin anayasas›n›n ‘ide-
olojisiz’oldu¤u iddias›na ve
anayasada ba¤›ms›zl›k konusunun
yer almamas›na ne diyorsunuz?
UU¤¤uurrlluu:: Bütün anayasalarda bir
ideoloji vard›r. ‹deolojisiz bir anaya-
sa olamaz. ‹deoloji ya emekten, hak
ve özgürlükten yanad›r ya da o siste-
min devam›ndan yanad›r. Devam›n-
dan yanaysa zaten onun da bir ide-
olojisi vard›r. Yaflad›¤›m›z birçok
güncel olay gösteriyor ki Türkiye’de
ba¤›ms›z bir ülkeden bahsetmek
mümkün de¤ildir. Çünkü gerek özel-
lefltirmelerle, gerekse AB’ye girme
noktas›nda Türkiye’nin bütün varl›k-
lar›n›n har vurup harman savrulmas›,
peflkefl çekilmesinden de görüyoruz
ki Türkiye’de ba¤›ms›z bir ülke ko-
flulu yoktur zaten. Onun için bunu
engellemeden ba¤›ms›zl›ktan bah-
setmek mümkün de¤ildir. E¤er sizin
ekonomik olarak, siyasal olarak bafl-
ka ülkelere, emperyalistlere ba¤›ml›-
l›¤›n›z varsa kendi içinizde özgür bir
ülkeden bahsetmeniz mümkün de¤il-
dir. Ülkeyi bu hale getirenler var
olan durumu tart›flamazlar.
44))‹lerici, demokrat güçler
anayasa tart›flmas› sürecine
birlikte nas›l müdahale edebilir, Halk
Anayasas› Tasla¤›, birlikteli¤in zemi-
ni olabilir mi?
UU¤¤uurrlluu:: Ülkedeki tüm demokra-
si güçleri öncelikle kendi aralar›nda
sorunlara çözüm ürettikleri bir taslak
haz›rlamal›lar. Bu taslaklar› herkes
kendi alan›nda haz›rlay›p yukar›da
bütünlefltirmeli. Topyekûn hepsinin
menfaat ve ç›karlar› en genifl anlam-
da halk›n menfaat ve ç›karlar›, öz-
gürlük ve eflitlik temelinde bir ana-
yasay› ancak böyle yapabilirler, bir-
likte yapabilirler.
Haklar ve Özgürlükler Cephe-
si’nin haz›rlam›fl oldu¤u Halk Ana-
yasas› Tasla¤› mutlaka devrimci bir
bak›fl aç›s› ve sol, sosyalist bir bak›fl
aç›s›yla haz›rlanm›fl bir anayasa tas-
la¤› oldu¤u için daha çok emekten,
özgürlüklerden, haklardan yana bir
anayasa oldu¤u kesin. Benim öne-
Bütün anayasalarda birideoloji vard›r. ‹deolojisiz biranayasa olamaz. ‹deoloji ya
emekten, hak ve özgürlüktenyanad›r ya da o sistemin
devam›ndan yanad›r.
Malatya PSAKD fiube Baflkan› Abbas U¤urlu‘Hak ve özgürlükler temelinde bir anayasa ba¤›ms›zl›¤› da içerir’
Madde 112- DDeemmookkrraattiikk HHaallkkCCuummhhuurriiyyeettii’’nnddee yyöönneetteenn hhaallkktt››rr..HHaallkk››nn yyöönneettiimmee kkaatt››ll››mm›› 44 yy››llddaa bbiirryyaapp››llaann sseeççiimmlleerree iinnddiirrggeenneemmeezz..HHaallkk yyöönneettiimmee kkaatt››llmmaa hhaakk vvee yyeett--kkiissiinnii ssüürreekkllii oollaarraakk vvee yyeerreell--mmeerr--kkeezzii hheerr ddüüzzeeyyddee kkuullllaann››rr.. TTüümm yyaa--ssaall,, iiddaarrii ddüüzzeennlleemmeelleerr bbuunnuu eessaassaall››rr..
Madde 113- HHaallkk››nn yyöönneettiimmee kkaatt››ll--mmaass››nn››nn tteemmeell bbiiççiimmii vvee kkuurruummuuMMeecclliisslleerrddiirr.. DDeemmookkrraattiikk HHaallkkCCuummhhuurriiyyeettii’’nnddee hhaallkk,, MMeecclliisslleerriiaarraacc››ll››¤¤››yyllaa ssöözz vvee kkaarraarr hhaakkkk››nn››ddoo¤¤rruuddaann kkuullllaann››rr..
Halk Anayasas›Tasla¤›’ndan
Say›: 130 21RÖPORTAJ
1)Bir anayasa sizce
neleri içermeli ve
nas›l yap›lmal›?
GGüüllflfleenn BBaattttaall:: Anayasa toplu-
mun tüm kesimlerinin (iflçinin,
emekçinin, ö¤rencinin, iflsizin ) hak-
lar›n›, bu haklar›n nas›l var edilece-
¤ini ve nas›l korunaca¤›n› içermeli-
dir. Anayasa herkesin haklar›n›n gü-
vencesi oldu¤u için ve bir sözleflme
oldu¤u için bireyleri temsil yetene¤i
olan demokratik kitle örgütleri, sen-
dikalar, dernekler vs görüflleri al›na-
rak tart›flma sürecinden geçirilerek
yap›lmal›d›r.
22))AKP bu anayasa de¤iflikli-
¤iyle neyi amaçl›yor?
BBaattttaall:: AKP’nin tasla¤›, AKP ik-
tidar›n›n geçen yasama dönemindeki
açmazlar›n› ortadan kald›rmak için
haz›rlanm›fl bir taslak, hiçbir talebi
karfl›lamas› mümkün de¤il. Çünkü
haz›rlayanlar›n halk›n taleplerinden
haberi yok. Uluslararas› tekellerin ve
ülkemiz sermayesinin ve kendi ikti-
dar›n›n politik sorunlar›n› aflmak için
haz›rlad›¤› bir taslakt›r.
33))AKP'nin anayasas›n›n ‘ide-
olojisiz’oldu¤u iddias›na ve
anayasada ba¤›ms›zl›k konusunun
yer almamas›na ne diyorsunuz?
BBaattttaall:: Bunu söyleyenlere ide-
olojinin ne demek oldu¤unu sormak
gerekiyor diye düflünüyorum. Çünkü
anayasaya ideolojisiz demenin bir
ideolojik tav›r oldu¤unu düflünüyo-
rum. Ba¤›ms›zl›¤›n bir anayasal gü-
venceye ba¤l› olmas› gerekti¤i tart›fl-
ma götürmez bir konudur. Ancak
uluslararas› tekellere göbekten ba¤l›
iktidarlar›n bunu yapabilmesi müm-
kün de¤ildir. Bunun için daha köklü
bir de¤ifliklik gerekir.
44))‹lerici, demokrat güçler
anayasa tart›flmas› sürecine
birlikte nas›l müdahale edebilir, Halk
Anayasas› Tasla¤›, birlikteli¤in zemi-
ni olabilir mi?
BBaattttaall:: Öncelikle anayasan›n in-
san hayat› ile ba¤›n› somutlamak ge-
rekir. Çünkü insanlar anayasalarda
yap›lan de¤iflikli¤in kendi yaflamlar›-
n› ne kadar etkileyece¤ini bilmiyorlar.
Çünkü bir iflçinin sendikalar yasas›na
olan tepkisi, bir ö¤rencinin YÖK ya-
sas› ile ilgili bir yasaya tepkisi kadar
bir ses ç›kmad› anayasay› bafltan yaz-
d›klar›n› söyledikleri halde.
Sokak sokak, mahalle mahalle
anayasan›n hayat›m›zdaki yerini ve
önemini anlatmak gerekir ve insan-
lar› bu sürece dahil etmek gerekir.
Demokrasi, insan haklar›, halkla-
r›n kardeflli¤i, ba¤›ms›zl›k ve temel
haklar›n korunmas› zemininde bir
birliktelik sa¤lanabilir, söyledi¤iniz
temeller birlikteli¤in zemini olabilir,
ancak kiflilerin sosyal, ekonomik, si-
yasal ve kiflisel haklar›n›n da bu ana
teman›n içinde yer almas› gerekir.
Haklar ve Özgürlükler Cephe-
si’nin haz›rlam›fl oldu¤u Halk Ana-
yasas› Tasla¤› bu anlamda benim
okumufl oldu¤um bütünlüklü ilk ana-
yasa tasla¤›. Öncelikle ülkenin ken-
dini ba¤›ml› k›lan uluslararas› kuru-
lufllara, bunlar taraf›ndan dayat›lan
ve bizi ba¤layan uluslar aras› ba¤›m-
l›l›k anlaflmalar›na almas› gereken
tav›rda ülkenin nas›l ba¤›ms›z olaca-
¤›na iliflkin bir rota çiziyor asl›nda.
Di¤er yandan halk›n temel haklar›
dedi¤imiz haklar ba¤lam›nda ula-
fl›mdan konut ihtiyac›na, e¤itimden
sa¤l›¤a nas›l sa¤lanmas› gerekti¤i ve
korunmas› gerekti¤ini somutluyor.
Ülkemiz topraklar›nda yaflayan halk-
lar›n haklar›n›n bir anayasa metnin-
de geçmesi özellikle içinde bulundu-
¤umuz günlerde yaflad›¤›m›z sorun-
lar›n nas›l ayd›nlanmas› gerekti¤i
konusunda bile bir rota olabilir. Tabi
bu tasla¤›n daha da ayr›nt›land›r›la-
rak daha sistematik bir hal almas› ge-
rekiyor.
55))Halk için bir anayasam›z›n
olabilmesi için ne yapmal›?
BBaattttaall:: Anayasay› halka sahip-
lendirmek ve halk›n gerçek temsilci-
lerinin anayasa yapmas› gerekiyor.
Halk›n her süreçte yap›c› ve denetle-
yici olmas› gerekiyor.
Adana Barosu Avukatlar›ndan Av. Gülflen Battal“Halk›n gerçek temsilcilerinin anayasa yapmas› gerekiyor”
rim farkl›l›klar›n kendi cephesinden
bir anayasa tasla¤› önerisinde bulun-
mas›d›r. Çünkü her kesimin kendi
sorunlar›n› daha iyi tespit edece¤ini
düflünüyorum. Zaten hak ve özgür-
lükler temelinde yap›lacak bir ana-
yasa ayn› zamanda ba¤›ms›zl›¤› da
içerir. Sömürü sistemine do¤rudan
karfl› olaca¤› için elbette ba¤›ms›zl›k
ve demokrasi orada yerini bulacak-
t›r.
55))Halk için bir anayasam›z›n
olabilmesi için ne yapmal›?
UU¤¤uurrlluu:: Bunun yolu tümden
emek güçlerinin siyasal iktidar› ele
geçirmesinden, yönetimde söz sahibi
olmas›ndan geçer. Yani bunun yolu
sosyalizmden geçer. Belki k›smi ta-
lepler bak›m›ndan kazan›mlar elde
edilebilinir. Ama sonuç al›c›, haktan,
emekten, özgürlükten ve ba¤›ms›z-
l›ktan yana bir anayasay› zaten ne bu
hükümet ne de baflka bir hükümet
yapacakt›r. Burada biz her ne kadar
yeni bir anayasada de¤ifliklik istesek
de halktan, hak ve özgürlüklerden
yana bir anayasa istesek de rejim de-
¤iflikli¤i yap›lmadan böyle bir ana-
yasa mümkün de¤ildir. Yeni bir ana-
yasa yeni bir rejimle mümkündür, bu
da sol ad›na Türkiye’de ba¤›ms›zl›k
ve özgürlük isteyenler ad›na sosya-
lizmden geçer.
Ba¤›ms›zl›¤›n anayasalgüvenceye ba¤l› olmas›
gerekti¤i tart›flma götürmezbir konudur. Ancak
uluslararas› tekelleregöbekten ba¤l› iktidarlar›nbunu yapabilmesi mümkünde¤ildir. Bunun için daha
köklü bir de¤ifliklik gerekir.
22 ALEV‹LER 11 KKas›m 22007
Oligarflinin düzeni hiçbir zaman
halklar için birlefltirici olmam›flt›r.
Halk› dini inanç, milliyet zeminle-
rinde parçalam›fl, bir kesimi kendi-
sine dayanak yaparken, di¤er kesi-
mi düflman ilan etmifltir.
Alevilere yaklafl›m› da, bu çer-
çevede asimile ederek “sünnilefltir-
mek” oldu. Sünnilik, devlet olanak-
lar›yla desteklenip, örgütlenmeleri-
ne destek olunurken, alevilik düzen
için tehlikeli kabul edilerek etkisiz-
lefltirilmek istendi. Bu politika,
AKP iktidar›nda daha aleni olarak
uygulanmaktad›r.
fiimdi bu kafa yap›lar›n›n sahip-
leri bas›na haber servis ederek, ale-
vilerin sorunlar›na ““ççöözzüümm aarraayy››flfl››””
içinde olduklar› havas› yaratmaya
çal›fl›yorlar. 2 Kas›m 2007 tarihli
Sabah Gazetesi’nde ç›kan habere
göre; AKP alevilikle ilgili bir ““rree--
ffoorrmm ppaakkeettii”” haz›rl›¤›na bafllam›fl.
Bu da, düzenin alevilere bak›fl
aç›s›n›n ikinci yönüdür. Aleviler dü-
zenin sahipleri taraf›ndan asimile
edilmesi gereken, fakat ayn› zaman-
da oy deposu olarak da kullan›lan
bir kesimdir. Alevili¤i bugüne kadar
daha çok CHP gibi partiler oy depo-
su olarak kulland›lar. Ancak AKP
de flimdi bu potansiyele el atmakta,
alevi toplumun içine bir anlamda
s›zmaya çal›flmaktad›r. ““RReeffoorrmm
ppaakkeettii”” manevras› da iflte buna yö-
neliktir.
Öyle bir reform paketi ki somut
hiçbir yan› yok. fiöyle deniyor; ““kk››--
ssaa vvaaddeeddee cemevlerine her türlü
maddi ve manevi yard›m sa¤lana-
cak”, ““oorrttaa vvaaddeeddee yasal statüye
kavuflturulmas› hedefleniyor”,
““uuzzuunn vvaaddeeddee alevilikle ilgili yar›
kamusal bir nitelikte yap› oluflturul-
mas›” planlan›yor.
“Buyrun bir süre de bununla
oyalan›n” türünden bas›na verilmifl
spekülatif bir haber. Bu haberin he-
definde, seçim hesaplar›, alevili¤i
düzene yedekleme düflüncesi, mil-
letvekillerinin yapt›klar› patavats›z-
l›klar›n etkisini giderme gayreti ola-
bilir... Bunlar›n hepsi olabilir ama
Alevilerin sorunlar›n› çözme düflün-
cesinin olmad›¤› kesindir.
Haberde yans›t›lanlar spekülatif
haliyle bile alevilerin sorunlar›n›
anlamaktan, çözüm üretmekten
yoksundur.
Alevili¤i sünnilikle ayn› düzey-
de görüyoruz diyemiyor. AKP’ye
sormak gerekiyor:
Sünnili¤i devletin resmi dini ola-
rak kabul eden politikadan vazgeç-
meye raz› m›s›n›z?
Örne¤in kimi aleviler diyanetin
alevilerle sünniler için ortak bir ku-
rum olmas›n› öneriyor veya kimi
aleviler Diyanet’in kald›r›lmas›n›,
devletin her iki inanca da eflit mesa-
fede olmas›n› istiyor? Bu talepleri
de dikkate alarak alevileri sünniler-
le eflit gören çözümleri savunabilir
misiniz?
Elbette ki, cemevlerini ““kküüllttüürree--
vvii”” olarak gören AKP anlay›fl›n›n
bunu yapmas› mümkün de¤ildir.
AKP’ye sormak gerekiyor;
Neden senin çözümün, uzun va-
dede ve göstermelik olarak bile bir
iinnaannçç öözzggüürrllüü¤¤üü içermiyor? Ki bu
uzun vadesi! K›sa vadesinde ise
söylenen hiçbir fley yok. Oysa alevi-
lerin talebi, alevili¤in bir inanç ola-
rak kabul edilmesidir. Bunun uzun
vadesi olmaz, inanç olarak kabul
edecek yasal düzenlemeleri yapar-
s›n, hayata geçirirsin. Ancak bun-
dan sonra bu eflitli¤in yaflamda kar-
fl›l›¤›n› bulmas› bir zaman isteyebi-
lir.
Bu yan›yla inkar ve asimilasyon
mant›¤›n›n devam etti¤i aç›kt›r.
Örne¤in sormak gerekir, neden
bir y›l önce cemevlerinin, cami,
mescit, sinagog, kilise gibi yasal bir
statüye kavuflturulmas› için
TBMM'ye verilen yasa önergesi
AAKKPP''nniinn ooyyllaarr››yyllaa rreeddddeeddiillddii??
Meclise bir y›l önce gelen tasa-
r›y› reddediyor, bugün ç›km›fl
“orta vadede yasal statü” gibi
vaatlerden sözediyor. Bunun bir
inand›r›c›l›¤› yoktur.
AKP zihniyetinden farkl› bir
beklenti içinde de olunamaz.
AKP’li Milletvekili Mustafa Öz-
bayrak’›n 31 Ekim’de TBMM Plan
ve Bütçe Komisyonu toplant›s›nda
yapt›¤› konuflma, nas›l bir reform
yapabileceklerini de gösteren örnek
olmufltur. Özbayrak, Diyanet’in
bütçesine iliflkin görüflmede alevile-
re baz› haklar verilmesine karfl› ç›-
karken bak›n nas›l bir gerekçe ileri
sürüyor;""aalleevviilleerree bbiirr ttaahhssiissaatt yyaa--
pp››ll››rrssaa...... MMeeccuussiilleerr,, ssaattaanniissttlleerr ggiibbii
ggrruuppllaarr ddaa bbeennzzeerr ttaalleepplleerrllee ggeelleebbii--
lliirrlleerr""!!!
Sünnilere tahsisat yaparken, bafl-
ka hangi kesimlerin talepte buluna-
ca¤›n› düflünmüyor, sünni inançtan
olanlar›n inanc›n› yaflamas›n› ve ör-
gütlenmesini sorun olarak görmü-
yor. Bu, en kaba haliyle bile adalet-
ten nasibini almam›fl bir mant›kt›r,
aleviden de vergi toplayarak olufl-
turdu¤u Diyanet bütçesini sadece
sünniler için kullan›yor.
Yukar›daki cümlede ifade edilen
mant›k, AKP’nin soruna bak›fl› oli-
garflinin ony›llard›r sürdürdü¤ü ba-
k›flt›r. Alevilerin oylar›n› almak, dü-
zenle ba¤lar›n› güçlendirmek için
dönem dönem nüans farkl›l›klar› ta-
fl›yan sözler söylense de temel dü-
flünce hep aalleevviillii¤¤ii yyookkssaayyaann dü-
flünce olmufltur. Bu anlay›fla göre;
Alevilik ayr› bir inanç de¤ildir,
bu nedenle sünnilikle bir tutularak,
diyanetin bütçesinden yararlanma-
lar› düflünülemez ve alevilik,
AKP’nin gözünde ssaappkk››nn bbiirr aakk››mm
olan mecusilik ve satanistlik gibi
ak›mlarla ayn› kategoridedir. Yani
alevilik de sapk›n bir ak›md›r.
Bu düflünceler AKP’nin her dü-
zeyde savundu¤u düflüncelerdir.
Bu kafa, Tayyip Erdo¤an’›n a¤-
z›ndan, ““aalleevviilliikk bbiirr ddiinn ddee¤¤iillddiirr..
CCaammiilleerrllee cceemmeevvlleerriinnii mmuukkaayyeessee
eettmmeekk,, eellmmaa iillee aarrmmuutt ggiibbiiddiirr.. BBiirrii
Bu KKafa YYap›s› AAlevilerin
Sorunlar›n› ÇÇözer Mi ??
iibbaaddeett yyeerriiddiirr,, ddii¤¤eerrii kküüllttüürr eevviiddiirr..
CCaammiiyyee ssaa¤¤llaannaann yyaarrdd››mm cceemmeevvllee--
rriinnee ssaa¤¤llaannaammaazz””,, ““aayyrr›› iibbaaddeett yyee--
rrii iisstteeyyeennee ddiikkkkaatt eeddiillmmeellii”” diyen
kafad›r...
Bu kafa, Abdullah Gül’ün a¤z›n-
dan, Mad›mak katliam›n›n günde-
me getirilmesini yasaklayan kafa-
d›r...
Bu kafa, Diyanet ‹flleri Baflkanl›-
¤›’n›n ““‘‘ccaammii vvee mmeesscciitt’’ hhaarriicciinnddee--
kkii mmeekkaannllaarr››nn ‘‘iibbaaddeett yyeerrii’’ oollaarraakk
kkaabbuullüünnüünn mmüümmkküünn oollmmaadd››¤¤››””
fetvas›n› sahiplenen kafad›r...
Bu kafa, alevilerin cemevi yap›-
m› talebine, ““ssiizz mmüüssllüümmaannss››nn››zz,,
mmüüssllüümmaannllaarr››nn iibbaaddeett yyeerrii ccaammii--
lleerrddiirr,, mmeesscciittlleerrddiirr,, cceemmeevvlleerrii iibbaa--
ddeetthhaannee ddee¤¤iillddiirr,, yyaappaammaazzss››nn››zz””
cevab› veren kafad›r...
Bu kafa, Diyanet ‹flleri Baflkan›
Ali Bardako¤lu’nun a¤z›ndan
““MMeezzhheepp ssaayymmaakk zzoorrdduurr.. AAlleevviilliikk
AAnnaaddoolluu''ddaakkii bbiirr kküüllttüürrddüürr”” diyen
kafad›r...
Alevili¤i bir inanç olarak görme-
yen bu zihniyet, ““bbuu üüllkkeeddee yyaaflflaa--
yyaann hheerrkkeess TTüürrkk’’ttüürr”” ›rkç›l›¤›nda
oldu¤u gibi, ““bbuu üüllkkeeddee yyaaflflaayyaann
hheerrkkeess ssüünnnniiddiirr”” dayatmas› içinde-
dir.
Herkes Türk’tür, herkes sün-
nidir; bu bak›fl aç›s›, düzenin din ve
milliyetler konusundaki politikas›-
n›n özetidir! TTeekk DDiinn,, TTeekk MMiilllleett......
AKP ve di¤er düzen partilerinin
tümü, dini, oy deposu olarak kullan-
ma, halklar aras›nda parçalanma,
çat›flma yaratma, halk›n düzenden
kopuflunu engelleme... gibi çok çe-
flitli biçimlerde kullan›lacak bir
malzeme olarak gördükleri için, ale-
vilere yönelik bak›fl aç›s›n› de¤ifltir-
miyor, sorunlar›n› çözmüyor, çöz-
mek istemiyorlar.
Dini, halklar için bir parçalan-
ma, birbirine düflmanl›k konusu ol-
maktan ancak halklar›n kendi ikti-
darlar› ç›karabilmifllerdir. Haklar ve
Özgürlükler Cephesi’nin haz›rlad›¤›
Anayasa Tasla¤›’n›n din konusuna
yaklafl›m› halk içindeki bu adalet-
sizli¤i giderecek bilimsel düflünce-
dir. HHaallkk AAnnaayyaassaass›› TTaassllaa¤¤››’n›n
“inanç özgürlü¤ü” bafll›kl› 29. mad-
desinde flöyle deniyor:
MMaaddddee 2299-- ‹‹nnaannçç öözzggüürrllüü¤¤üü
aa--)) ..Herkes istedi¤i dini inanca
sahip olabildi¤i gibi, inanmama öz-
gürlü¤üne de sahiptir.
bb--)) ‹nanç özgürlü¤ünün güven-
cesi olarak ibadet yerleri korunur.
...gerekli say›da din görevlisinin
sosyal güvencesi sa¤lan›r.
cc--)) Hiç kimse dini inançlar› ya
da inançs›zl›¤› nedeniyle bask› alt›-
na al›namaz, k›nanamaz.
dd--)) Dini esaslara dayal›, gerici,
sömürüyü esas alan bir devlet kur-
mak için halk›n dini duygular›n›n
istismar edilip araç olarak kullan›l-
mas›na izin verilmez.
Halk Anayasas› Tasla¤›’nda bu
maddenin gerekçelerinde de flunlar
belirtiliyor: “NNEEDDEENN?? ÇÇüünnkküü,,
inançlar, halk›n yüzy›Ilard›r yaflatt›-
¤› kültürün bir parças›d›r. ‹nsan›n
düflünce ve inançlar›yla insan oldu-
¤u gerçe¤inden hareketle, halk›n ç›-
karlar›n› zedelemedi¤i, belli bir em-
peryalist, ya da gerici ülkeye, sömü-
rücü s›n›flara hizmet etmedi¤i, mad-
di ve manevi bir sömürü, istismar
arac›na dönüfltürülmedi¤i sürece
herkesin inançlar›n› yaflamas›, kifli-
nin temel hak ve özgürlükleri kapsa-
m›nda ele al›nmak zorundad›r.”
Say›: 130 23ALEV‹LER
Armutlu; büyük ölüm orucu dire-
niflinin d›flar›daki mevzisiydi. Oligar-
fli, 5 Kas›m’da direnifl mevzisine sal-
d›rd›, direnifl evi 4 flehit pahas›na sa-
vunuldu.
TAYAD’l› Aileler, Armutlu flehit-
lerini 4 Kas›m’da Sar›yer PSAKD’
de düzenledikleri törenle and›. An-
mada ““KKaahhrraammaannllaarr ÖÖllmmeezz HHaallkk
YYeenniillmmeezz”” pankart› aç›ld› ve bir aç›k-
lama yap›ld›. Öznur Turan taraf›ndan
yap›lan aç›klamada; Armutlu’nun;
zulüm ne kadar koyu ve ac›lar ne ka-
dar kara olursa olsun, erdemli ve
onurlu olman›n zulme boyun e¤me-
mekten geçti¤ini gösteren bir direnifl
oda¤› oldu¤u dile getirildi. Armutlu’ya sald›r› yap›ld›¤›nda
Ölüm Orucu Direniflçisi AArrzzuu GGüülleerr,
direniflçilerin refakatçileri ve ziyaret-
çileri SSuullttaann YY››lldd››zz,, BBüü--
lleenntt DDuurrggaaçç,, BBaarr››flfl KKaaflfl’’›n
gaz bombalar›yla, kurflun-
larla, dumanla bo¤ularak
katledildi¤ini hat›rlatan Turan, o gü-
nün ertesinde katliam›n yap›ld›¤›
evin çat›s›na ““kkaattlleeddeerreekk ttüükkeetteemmeezz--
ssiinniizz”” pankart› aç›lmas›n›n, katlia-
m›n hemen ard›ndan verilen bir ce-
vap oldu¤unu dile getirdi.
Turan; ““SSeessssiizz kkaallmmaayyaaccaa¤¤››zz,, ssiinn--
mmeeyyeeccee¤¤iizz.. HHeerr kkooflfluullddaa vvee hheerr zzaa--
mmaann iiddeeaalllleerrii uu¤¤rruunnaa flfleehhiitt ddüüflfleennllee--
rrii ssaahhiipplleennmmeeyyee ddeevvaamm eeddiiyyoorruuzz,,
eeddeeccee¤¤iizz.. EErr yyaa ddaa ggeeçç,, ssoorruullaaccaakk
hheessaabb››mm››zz vvaarr vvee bbuu hheessaabb›› bbiirr ggüünn
mmuuttllaakkaa ssoorraaccaa¤¤››zz”” dedi. “Küçükarmutlu fiehitleri Ölüm-
süzdür, Kahramanlar Ölmez Halk Ye-
nilmez, Armutlu Katliam›n›n Sorum-
lular› Yarg›lans›n” sloganlar›n›n ar-
d›ndan katliam›n yap›ld›¤› direnifl e-
vine ““AArrmmuuttlluu KKaattlliiaamm››nn››nn SSoorruumm--
lluullaarr›› YYaarrgg››llaannss››nn”” sloganlar›yla yü-
rüyen TAYAD’l›lar anmaya burada
devam ettiler. Direnifl evinin pence-
resine direnifl flehitlerinin resimleri
konularak karanfiller b›rak›ld›. An-
maya kat›lan GGrruupp YYoorruumm, her za-
man bu direniflin parças› olduklar›n›
ve bu direnifli notalarla, türkülerle ve
kat›ld›klar› her etkinlikte halka ulafl-
t›rd›klar›n›, ““KKaahhrraammaannllaarr ÖÖllmmeezz””
marfl›n›n bu direniflten ilham›n› ald›-
¤›n› söyleyerek marfl› flehitler için
seslendirdi. Anma sonunda lokma
da¤›t›ld›.
AArrmmuuttlluu KKaattlliiaamm››nn››nn
SSoorruummlluullaarr›› YYaarrgg››llaannss››nn
24 ‹NÖNÜ 11 KKas›m 22007
Sol kimdir, neye nas›l yaklafl›r,
hangi konuda nas›l tav›r al›r... gibi
k›staslar›n belirsizlefltirildi¤i örnek-
lerden birisi de Erdal ‹nönü’nün
ölümüyle birlikte yafland›.
‹nönü’nün ölümüne ailesinin,
oligarflinin, iktidar koltu¤unu pay-
laflt›klar›n›n yan› s›ra, “sol”un baz›
kesimlerinden de üzülenler, ‹nö-
nü’yü “can› gönülden” u¤urlayanlar
oldu. Burjuva bas›nda üzülmeyen
kalmad›, tek bir Allah’›n kulu ç›k-
mad› ki, Erdal ‹nönü’nün halka kar-
fl› suçlar›n› da hat›rlats›n.
Örne¤in, Cumhuriyet Gazetesi
yazarlar›ndan Orhan Bursal›, Hrant
Dink ile ‹nönü’nün cenazelerini k›-
yaslayarak, “sol”un ‹nönü’yü sahip-
lenmesini yetersiz bulurken,
BBiirrggüünn Gazetesi Erdal ‹nönü’nün
cenaze törenini ““DDoossttllaarr››nn››nn
oommuuzzllaarr››nnddaa EErrddaall ‹‹nnöönnüü''yyüü
uu¤¤uurrllaadd››kk”” bafll›¤›yla verdi.
‹nönü’nün dostlar› kimler olabi-
lir, o kendisini kimlerin dostu ola-
rak görüyordu? ‹nönü, politik ola-
rak halk›n m›, egemen s›n›flar›n m›
dostuydu? 1991 DYP-SHP hükü-
metinde koalisyon orta¤›, halka kar-
fl› savafl›n en yo¤un yafland›¤› bu
dönemin bbaaflflbbaakkaann yyaarrdd››mmcc››ss››
olan ‹nönü’nün halk›n dostu oldu-
¤unu iddia etmek, mümkün olmasa
gerek.
S›rf bu dönemin katliam bilan-
çosunda, binlerce “faili meçhul”,
evlerde ve sokaklarda devrimcilerin
infazlar›, Güneydo¤u’da 400’e ya-
k›n köyün yak›lmas› vard›r. Salt
bunlar bile, ‹nönü’nün kimin dostu
oldu¤unu göstermeye yetmez mi?
Yeterlidir. Fakat, Deniz Bay-
kal’›n, politikalar›yla benzerli¤i aç›-
s›ndan, ‹nönü’nün 1992 Ekim ay›n-
da yap›lan “s›n›r ötesi operasyonu”
için söylediklerini de hat›rlatal›m.
‹nönü, Kuzey Irak’a asker sokula-
rak oluflturulan tampon bölgeyi
Baflbakan Yard›mc›s› s›fat›yla,
“Güvenlik sa¤lan›ncaya kadar ora-
da kalacaklar” sözleriyle savunu-
yordu. “Girelim, güvenlik sa¤lan›n-
caya kadar da ç›kmayal›m” diye 15
y›l sonra ‹nönü’nün sözlerini tekrar-
layan Baykal’a ››rrkkçç››,, KKüürrtt ddüüflflmmaa--
nn›› diyenler ‹nönü’ye nas›l “sol” di-
yebilirler?
Bunlar sanki yaflanmam›fl gibi
sol kimli¤i tafl›yanlar Erdal ‹nö-
nü’yü omuzlarda u¤urluyorlar.
Erdal ‹nönü burjuva politikac›lar
içinde flu veya bu aç›dan “farkl›”
olabilir, fakat bu Erdal ‹nönü’nün
ülkemizdeki faflizmin infazlar›,
kaybetmeleri doru¤a t›rmand›rd›¤›
bir dönemin baflbakan yard›mc›s›
oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirir mi?
E¤er k›stas›m›z, Erdal ‹nö-
nü’nün s›n›flar mücadelesi içindeki
yeri, rolü olmayacaksa, nas›l bir
k›stas›m›z olacak, “asl›nda ‹nö-
nü’nün niyeti iyiydi... ‹nönü’ye kal-
sayd›” gibi saçma, bilimselli¤i ol-
mayan cümlelerle mi düflünece¤iz?
Örne¤in MMaadd››mmaakk KKaattlliiaa--
mm››’’nnddaa da baflbakan yard›mc›s›yd›
Erdal ‹nönü. Katliam s›ras›nda, mü-
dahale etmesi beklenirken o halk›
oyalamay› tercih etmifl, sonras›nda
""OOllaayyllaarraa ggeeçç mmüüddaahhaallee eeddiillmmee--
ssiinnddee CCuummhhuurrbbaaflflkkaann›› DDeemmiirreell,,
BBaaflflbbaakkaann ÇÇiilllleerr vvee GGeenneellkkuurrmmaayy
BBaaflflkkaann›› DDoo¤¤aann GGüürreeflfl''iinn ddee bbeenniimm
kkaaddaarr ssoorruummlluulluu¤¤uu vvaarr"" sözleriyle
suçunu kabullenmiflti. Tersinden
okursak, ‹nönü, kendisinin de di¤er-
leri -Demirel, Çiller, Gürefl- kadar
sorumlulu¤u oldu¤unu itiraf etmifl,
fakat sonras›nda da katliam›n ger-
çek boyutlar›n›n a盤a ç›kar›lmas›
için hiçbir fley yapmayarak, suç or-
takl›¤›n› sürdürmüfltü.
Bunlar, Erdal ‹nönü gerçe¤ini
anlatmak için yeterlidir. Ve kendini
sol olarak tan›mlayanlar›n, alevile-
rin bunlar› unutmufl olmas› da son
derece vahimdir.
*
Sol olman›n k›staslar›n› belirsiz-
lefltiren bir di¤er örnek de yine
KESK, TTB, TMMOB taraf›ndan
örgütlenen 3 Kas›m Ankara mitin-
ginde yaflanm›flt›.
Miting için yap›lan toplant›ya
DDSSPP’’yyii,, SSHHPP’’yyii ça¤›rmalar›, daha
sonra mitingte DDSSPP’’nniinn seçim ara-
c›n› kullanmalar›, solun yak›n geç-
mifli bile unutmas›n›n ve icazetçili-
¤inin bir örne¤i oldu. Reformizm
düzen içi politika alan›na kabul
edilmek için halk›m›z› y›llard›r
““ssooll”” aadd››nnaa kand›ran, ““ssooll”” aadd››nnaa
sömüren, ““ssooll”” aadd››nnaa katleden
CCHHPP--DDSSPP--SSHHPP ççiizzggiissiinnddeenn medet
umuyor.
DSP’yi toplant›ya ça¤›ranlar,
DSP otobüsünden konuflmalar ya-
panlar, bunlar› yaparken ak›llar›na
hiç de¤ilse, DSP iktidarlar›nda ger-
çeklefltirilen Ulucanlar veya 19 Ara-
l›k katliam› gelmedi mi acaba?
DSP’yi toplant›lara “sol” s›fat›y-
la ça¤›ranlar flunu cevaplamak zo-
runda: DSP’nin solculuk neresinde
var? DSP nesiyle solcu, emperya-
lizmin hangi politikas›na imza at-
mad› da sol oldu? Bunlar› anlatsa-
n›z da herkes bilse... DSP’nin bile
sol olabildi¤i zeminde hangi düzen
partisi sol olmaz ki?
*
Erdal ‹nönü’yü u¤urlayanlar,
hakk›nda övgüler dizenler, DSP’yi
solcu ilan edenler nas›l bir solculuk
anlay›fl›na sahiptirler?
DSP solculu¤uyla, ‹nönü solcu-
lu¤uyla, as›l yap›lan ssooll kkiimmllii¤¤iinn ddee
bbeelliirrssiizzlleeflflttiirriillmmeessiiddiirr.. Bu pratikle-
rin sahipleri, sola, tamamen düzenle
bütünleflmifl, sol olmayan bir “sol
kimli¤i” dayatmaktad›rlar! Bu pra-
tik, devrimcilerin y›llard›r CHP çiz-
gisinin sol olmad›¤›n› anlatma ça-
balar›na karfl› giriflilmifl aç›k bir
bozgunculuktur. “Sol” s›fat›yla oli-
garfli ad›na sürdürülen aldatmaca-
n›n sürmesine zemin haz›rlamakt›r.
‹lginç olan bir yan da fludur,
ÖDP içinde Ufuk Uras solculu¤unu
elefltirenler ayn› zamanda DSP’yi
Erdal ‹‹nönü, DDSP vve SSol
Ankara mitingine davet edenlerdir.
Peki, siz Ufuk Uras’›n neyini elefl-
tiriyorsunuz? Siz de ayn› fleyi ya-
p›yorsunuz. Peki Ufuk Uras sistem
içi solculuk yap›yor da siz nas›l bir
solculuk savunuyor ve uyguluyor-
sunuz?
Hiçbir fark yoktur reformizmin
bu türleri aras›nda. Düzen içindeki
konumlan›fllar› ve politika yap›fl
tarzlar›, birbirinin kopyas›d›r.
Önce devrimcilik belirsizleflti-
rildi, suland›r›ld›. Kavramlar bo-
zuldu, emperyalizm nedir, devrim
nedir, s›n›f nedir, sosyalizm nedir,
örgüt nedir, parti nedir... ve dev-
rimcilik nedir; tüm bu kavramlar
yozlaflt›r›ld›, uyduruk, anlams›z
kavramlar bunlar›n yerine geçiril-
di. Öyle bir hayal alemi yarat›ld›
ki, ülkeler iflgal eden, milyarlar›n
açl›¤›ndan, yoksullu¤undan, ölüm-
lerden, hastal›klardan, soyk›r›m-
lardan, savafllardan sorumlu em-
peryalizm, yeni kavramlarla ““ddee--
mmookkrraattiikk”” ilan edildi, hümanist,
insan haklar› savunucusu ilan edil-
di. Oysa bunlar›n gerçekle hiçbir
zaman ilgisi olmad›.
fiimdi, katliamc›lar, oligarflinin
iktidar›n›n en kanl› dönemlerinin
iktidar partileri, “sol” ilan edilip,
sol içinde meflrulaflt›r›l›yor.
Solculu¤un ve solun, katliam-
c›larla, emperyalist iflbirlikçileriy-
le, oligarflik düzenin savunucula-
r›yla, faflizmin uygulay›c›lar›yla
yanyana getirilmesi, zaten sola ve-
rilen ve verilebilecek en büyük za-
rard›r.
SHP-DSP denilince akla, IMF
programlar› gelirken, ‹nönü deni-
lince akla Mad›mak, Ecevit deni-
lince Ulucanlar, 19 Aral›k gelir-
ken, gelmesi gerekirken, yap›lan
tam bir aymazl›kt›r.
Solun dejenerasyonu ve düzen
içi solculuk böyle bafll›yor, süreç
içinde daha aç›k savunuluyor. Na-
s›l ki, bugün AB’cilik sol ad›na
aç›ktan savunulur hale getirildiy-
se, faflizm de, devlet terörü de, oli-
garflik düzen de, yasaklar, hak
gasplar› sömürü de ayn› mant›kla
meflrulaflt›r›lacak, savunulacakt›r.
Say›: 130 25DTP
DTP eflbaflkanlar›ndan ve Diyar-
bak›r Milletvekili Aysel Tu¤luk’un
Radikal 2’de bir yaz›s› daha yay›nlan-
d›. Hat›rlanaca¤› gibi, Tu¤luk’un da-
ha önce de ayn› gazetede ““SSeevvrr ttrraavv--
mmaass›› vvee KKüürrttlleerriinn eemmppaattiissii”” bafll›kl›
bir yaz›s› ç›km›flt›. (Bkz, Yürüyüfl,
say›: 107, 3 Haziran 2007)
Kimi do¤rularla yanl›fllar›n içiçe
geçti¤i bu yaz›n›n en belirleyici özel-
li¤i, eemmppeerryyaalliizzmmiinn vvee oolliiggaarrflfliinniinn
iiccaazzeettiinnii almay› hedefleyen bir söyle-
me sahip olmas›yd›.
Tu¤luk, sözkonusu yaz›da ““eemm--
ppeerryyaalliisstt mmüüddaahhaalleelleerree ggüüvveennmmee--
mmeekk”” gerekti¤ini söylemesine karfl›n,
anti-emperyalist ve anti-oligarflik bir
tutum içinde olamad›¤› için, dönüp
dolafl›p onlar›n flemsiyesinin alt›nda
çözüm ar›yordu.
Tu¤luk, neden o flemsiyenin alt›n-
da dönüp durdu¤unun nedenlerini,
Radikal 2’nin geçen haftaki say›s›nda
yay›nlanan ““KKüürrtt ssoorruunnuunnuunn ggeelleeccee--
¤¤ii”” bafll›kl› yaz›s›nda daha aç›kça or-
taya koyuyor.
Tu¤luk, çerçevesini emperyaliz-
min ve oligarflinin çizdi¤i kapana
hapsolmufl; çünkü, bu yaz›s›nda diyor
ki; iki ddee¤¤iiflflmmeezz var. Neymifl o de¤ifl-
mezler, görelim:
“Art›k de¤iflmesi imkâns›z olan
ö¤eler vard›r. UUlluussllaarraarraass›› sseerrmmaayyee
iillee yyaaflflaannaann eenntteeggrraassyyoonnuunn de¤iflebil-
me olas›l›¤› Türkiye için art›k sadece
Ekim Devrimi benzeri tarihsel bir ola-
ya ba¤l›. Bu husus Türkiye'de muhale-
fet örgütleyen her grup ve çevrenin
ddiikkkkaattee aallmmaass›› gereken en önemli du-
rumdur. ... Di¤er bir de¤iflmez ise flu-
dur: Türkiye, siyasal kavramlar›, ku-
rulu mant›k silsileleri, bak›fl aç›lar›yla
art›k AAvvrruuppaa mmeerrkkeezzcciillii¤¤iinn çevresinde
de¤il, merkezindedir.”
Özetle, DTP Eflbaflkan› Tu¤luk
diyor ki, TTüürrkkiiyyee’’nniinn eemmppeerryyaalliisstt
sseerrmmaayyeeyyllee eenntteeggrraassyyoonnuu vvee AABB’’yyee
eenntteeggrree oollmmaass›› ddee¤¤iiflflmmeezz..
Ondan sonra da Tu¤luk, tüm siya-
si hareketlere tavsiyelerde bulunuyor:
“Her siyasal hareket Türkiye-AB ilifl-
kileri konusunda rreeaalliisstt bir görüfle,
sahip olmak zorundad›r.”
Emperyalizmle entegrasyonu mut-
laka ve mutlaka dikkate almal›, bu
konuda realist olmal› imifliz. Bunun
ad› da malum, ““ rreeeell ppoolliittiikkaa”” oluyor.
Olmazsak ne olurmufl peki? Tu¤luk
onun da cevab›n› veriyor ve diyor ki,
“hep preferik kalacaklar.”
San›r›z çevrede veya marjinal ka-
lacaklar demek istiyor. Anlafl›lan o da
““mmeerrkkeezz””ee talip.
“Reel politik”, “gerçekçi olmak”
gibi kavramlar, tüm reformistlerde ol-
dukça revaçta kavramlar; düzeniçilefl-
menin, giderek düzene tabi olman›n
yolu bu kavramlarla döfleniyor.
Bunlar de¤iflmez! Bunu kabul etti-
¤inizde o zaman bundan tek sonuç ç›-
kar; emperyalist sermayeyle entegras-
yona boyun e¤mek. AB emperyaliz-
mine boyun e¤mek. Aysel Tu¤luk da
bunu yap›yor zaten. Ve emperyalist
tekellere, Avrupa emperyalizmine di-
yor ki, ““eeyy eemmppeerryyaalliissttlleerr,, bbiizz ssiizzii ddee--
¤¤iiflflmmeezz kkaabbuull eeddiiyyoorruuzz,, bbiizziimm ssiizzee
hhiiççbbiirr zzaarraarr››mm››zz ddookkuunnmmaazz,, bbiizzii ddüü--
zzeenniinniizzee kkaabbuull eeddiinn!!””
Sözkonusu yaz›, görünürde teorik
bir hava verilmeye çal›fl›lm›fl olsa da,
esas› budur.
Zaten bu politik tavr› ç›kar›rsan›z,
ne teorik ne ideolojik bir tutarl›k ve
derinlik yoktur yaz›da. Söyleme ba-
k›n, bunlar›n de¤iflmesi imkans›z di-
yor önce; sonra, sadece Ekim Devri-
mi benzeri bir tarihsel olayla de¤iflir
diyor. Demek ki de¤iflmesi imkans›z
de¤ilmifl! Ama Tu¤luk, esas olarak
Ekim Devrimi gibi devrimleri imkan-
s›z gördü¤ü için, bunlar›n de¤iflmesi
imkans›z diyor.
Bunlar de¤iflmez mi? De¤iflir el-
bette. Yeni bir Ekim gerçekleflmez
mi? Gerçekleflir elbette. Ve gerçekle-
flecek de. DTP’lilere bu noktada söy-
lenecek fley fludur: Bu ““ddee¤¤iiflfl--
mmeezz””lleerrllee ssiizz hhiiççbbiirr flfleeyyee aalltteerrnnaattiiff
oollaammaazz,, hhiiççbbiirr ssoorruunnuunn ççöözzüümmüünnee
hhiizzmmeett eeddeemmeezzssiinniizz!!
DTP’N‹N ‹‹K‹ DDE⁄‹fiMEZ‹-- DDee¤¤iiflflmmeezz MMii GGeerrççeekktteenn??--
26 EKONOM‹ 11 KKas›m 22007
Bir y›l önce IMF talimatlar›na
uygun olarak ç›kar›lan, fakat Ana-
yasa Mahkemesi’nin yasan›n kimi
maddelerini iptal etmesi nedeniyle
yürürlü¤e giremeyen sosyal güven-
likte hak gasplar›n›n tekrar yasalafl-
t›r›lmas› için ad›m at›ld›.
Anayasa Mahkemesi, yasan›n
emeklilik yafl›n› kad›nlar için 58, er-
kekler için 60 yafl›n› doldurmufl ol-
ma flart›na ba¤layan hükmünü, iflçi-
ler ve esnaflar için uygun görürken,
memurlar aç›s›ndan iptal etmiflti.
Sonraki süreçte ise, sözkonusu ya-
san›n baflta sa¤l›k olmak üzere kimi
sektörlere iliflkin baz› maddeleri pa-
ketten ayr›larak hayata geçirildi. Pa-
ketin kalan k›sm›n›n meclis günde-
mine yeniden getirilmesi, yasaya
gösterilen tepkiler ve yaklaflan
seçimler hesaba kat›larak erte-
lenmiflti.
fiu anki tablo ise fludur;
IMF ve emperyalist tekeller
yasan›n bir an önce ç›kar›lma-
s›n› dayat›yor, iflbirlikçi AKP
emperyalist tekellerin istekle-
rini yerine getirmek için f›rsat
kolluyor.
Yasan›n ad› ““ssoossyyaall ggüü--
vveennlliikk rreeffoorrmmuu”” diye sunulu-
yor, fakat yasan›n özü, sosyal
güvenli¤in yokedilmesi, sos-
yal güvenlikte köklü hak
gasplar›d›r. Hak gasplar›n›n
temel yönlerini;
- eemmeekkllii mmaaaaflflllaarr›› vvee
eemmeekklliilliikk kkooflfluullllaa--
rr››nnaa yyöönneelliikk
hhaakk ggaassbb››
- ssaa¤¤ll››kk hhiizz--
mmeettiinniinn ggiiddeerreekk
ttaammaammeenn öözzeelllleeflflttii--
rriillmmeessii,, ssiiggoorrttaa uuyy--
gguullaammaass››nn››nn bbüüyyüükk
oorraannddaa ttaassffiiyyeessii vvee
ppaarraass›› oollmmaayyaann››nn tteeddaavvii
oollaammaayyaaccaa¤¤›› bbiirr ssiisstteemmiinn
oottuurrttuullmmaass›› oluflturmakta-
d›r.
Bu çerçevede Sosyal
Güvenlik Gasb› ya-
sa tasar›s›n›n 109
maddelik son
hali Çal›flma
Bakan› Faruk
Çelik taraf›ndan
siyasi parti
gruplar›na da¤›t›ld›.
Paket halk için hak gasb› içerir-
ken, milletvekilleri için tersine yeni
avantajlar içeriyor. Örne¤in, millet-
vekilli¤i sona ermifl olanlara, yasal
koflullar› uygun olmad›¤› için emekli
ayl›¤› ba¤lanam›yorsa “temsil tazmi-
nat›” ad› alt›nda para ödenecek.
Milletvekilleri ülkenin en yoksul
kesimini temsil ediyor olmal› ki,
onlara her koflulda emekli maafl›
ödeme yükümlülü¤ü halk›n s›rt›na
bindiriliyor. Fakat, halk aç›s›ndan
ise, ““tteeddaavvii oollaaccaakk ppaarraann yyookkssaa
ööll””,, ““ççaall››flflaammaayyaaccaakk kkaaddaarr yyaaflflllaann--
dd››yyssaann yyaaflflaammaann aarrtt››kk ggeerreekkssiizzddiirr””
koflullar› getiriliyor.
Milletvekillerine böyle yaklafl›l›r-
ken, örne¤in, ölen sigortal›lar›n hak
sahiplerine ödenen cenaze ödene¤i
asgari ücretin 3 kat›ndan 2 kat›na, em-
zirme ödene¤i ise asgari ücretin üçte
birinden onda birine düflürülüyor.
‹çlerinde bas›n, PTT, TRT çal›-
flanlar›, infaz koruma memurlar›n›n
da oldu¤u birçok meslek grubunun
yy››pprraannmmaa ppaayy›› kald›r›l›yor.
Genel Sa¤l›k Sigorta-
s›'ndan (GSS) yararlana-
cak muhtaç kifliler s›n›r-
land›r›larak, kazanc› net
asgari ücretin üçte birin-
den az olmas› koflulu
getiriliyor.
GSS ile ayakta te-
daviler için 2 YTL, ilaç
için yüzde 10-20 ora-
n›nda, yatarak tedavi
olanlardan her bir teda-
vi için asgari ücretin
net tutar› kadar kkaattkk››
ppaayy››((!!)) al›nmas› hükmü
getiriliyor.
K›sacas› çark yine bildi¤i-
niz gibi dönüyor. Halktan
kesiliyor, milletvekillerine,
patronlara, tekellere aktar›l›yor. Bu
emperyalist düzenin ve iflbirlikçile-
rinin, yoksuldan alan zengine veren
bir adaletsizlik düzenidir.
Bu yasalar demektedir ki, eliniz
IMF ‹stiyor AKP Yap›yor... Sosyal Güvenlik Gasb›nda Son Aflama
BBeebbeekklleerriinn ssüüttüünnee,, ööllüünnüünn kkeeffeennppaarraass››nnaa eell uuzzaattaann bbiirr iikkttiiddaarr
BUNUN AADI RREFORM!
� EEmmeekkllii mmaaaaflflllaarr›› ddüüflflüürr üü--
llüüyyoorr
� EEmmeekklliilliikk yyaaflfl›› kkaaddeemmeellii oollaa--
rraakk 6655’’ee kkaaddaarr yyüükksseellttiilliiyyoorr
�EEmmzziirrmmee ööddeennee¤¤ii ddüüflflüürrüüllüüyyoorr
� CCeennaazzee ööddeennee¤¤ii ddüüflflüürrüüllüüyyoorr
� YY››pprraannmmaa ppaayy›› kkaalldd››rr››ll››yyoorr
�GGSSSS''ddeenn yyaarraarrllaannmmaa kkooflfluullllaa--
rr›› zzoorrllaaflfltt››rr››ll››yyoorr
� YYaattaarraakk tteeddaavvii oollaannddaann kkaattkk››
ppaayy›› aall››nn››yyoorr
� SSaa¤¤ll››kk hhiizzmmeettiinniinn bbeeddeellii
ççaall››flflaannllaarraa yyüükklleenniiyyoorr
Ê MMiilllleettvveekkiilllleerriinnee eemmeekkllii
mmaaaaflfl›› kk››yyaa¤¤›› yyaapp››ll››yyoorr
aya¤›n›z tutmayana kadar tekeller
için çal›flacaks›n›z, fakat eliniz aya-
¤›n›z tutmaz olduktan sonra yafla-
m›n›z devleti ilgilendirmez, tekelle-
re kazand›ramaz duruma geldiyse-
niz, art›k yaflaman›z›n da anlam›
kalmam›flt›r.
“Devletimiz” diyerek çal›flacak-
s›n›z, fakat devlet sizin en temel ih-
tiyaçlar›n›z için kullan›lacak parala-
r› gasbederek, emperyalist tekelle-
rin, Koçlar’›n, Sabanc›lar’›n kasala-
r›na ak›tacak, ABD’den, AB’den
TÜS‹AD’dan aferin alacaklar.
Biz daha az yaflayal›m, daha çok
eziyet çekelim ki, patronlar efllerine
yatlar, villalar, uçaklar hediye ede-
bilsinler, süs köpeklerine bile bizim
çocuklar›m›za yapt›¤›m›z harcama-
lardan kat kat fazla harcama yapa-
bilsinler!
Emperyalist sistemle sömürü or-
takl›¤› yapan bu soygun düzeninden
bir flekilde pay alanlar›n emperya-
lizme karfl› olmalar› da mümkün de-
¤ildir. Bakmay›n siz, Tayyipler’in,
Bahçeliler’in, Baykallar’›n ç›k›p te-
levizyonlarda çeflitli vesilelerle mil-
lilik nutuklar› att›klar›na, bakmay›n
Allah korkusu tafl›d›klar› yalanlar›-
na. Bakmay›n “mazlumun hakk›”
deyifllerine ve “garip-guraba” ede-
biyatlar›na. Onlar ne Allah korkusu
tafl›rlar, ne ulusal bir de¤erleri var-
d›r. Onlar›n gerçek kimlikleri, em-
peryalizmin iflbirlikçili¤i, uflakl›k
kimli¤idir.
Haz›rlad›klar› “Sosyal Güvenlik
Reformu” da bunun kan›t›d›r.
Say›: 130 27EKONOM‹
AKP’nin ekonomisini en iyi ifa-
de eden cümle Kemal Unak›tan’›n
“babalar gibi satma” cümlesiydi.
Sadece sat›yorlar.
Üretmeyen, varolan üretim
alanlar›n› tahrip eden sistem halk›
h›zla en temel tüketim maddelerine
muhtaç hale getirme yolunda ilerli-
yor. Yük halka bindiriliyor.
Afla¤›daki ürünlerin bir y›l için-
de gördü¤ü zamlar Türkiye ‹statis-
tik Kurumu verilerine göre baz› be-
sin maddelerinin sadece son bir y›l
içinde gördü¤ü zamlar bunun bir
sonucu:
Beyaz peynir yyüüzzddee 110055, doma-
tes yyüüzzddee 7711..22, limon yyüüzzddee 7700..33,
salatal›k yyüüzzddee 6699..55, dolmal›k bi-
ber yyüüzzddee 6622..55, fasulye yyüüzzddee 4499,
k›rm›z› lahana yyüüzzddee 4455..44, tavuk
yyüüzzddee 4422..99, çekirdekli üzüm yyüüzzddee
3399, patl›can yyüüzzddee 3311..11, bal yyüüzzddee
3300..66 zamland›. Di¤er birçok tüke-
tim maddesinde de yyüüzzddee 1100--3300
aras›nda fiyat art›fllar› yafland›.
Kuru Ekme¤e ZamAnkara F›r›nc›lar Odas› ve An-
kara Ticaret Odas› ekme¤e yüzde
20 zam yapt›.
Ekmek zamm›na tepki gösteren
Tüketici Dernekleri Federasyonu
(TÜDEF), tüketicilere zaml›
ekme¤i boykot etme ça¤r›s›n-
da bulundu.
Sigara Ve Akaryak›ta ZamTürkiye dünyan›n en pahal›
akaryak›t kullanan ülkeleri aras›nda
olmas›na ra¤men, akaryak›t ve siga-
ra fiyatlar›na yeni zamlar yap›ld›.
Tekel, sigara fiyatlar›na paket
bafl›na 10 Ykr ile 25 Ykr aras›nda
de¤iflen tutarlarda zam yapt›.
Akaryak›t litre fiyatlar›ndaki ar-
t›fl benzinde 13-14 Ykr, motorinde
8-11 Ykr, Otogaz’da 15 Ykr olur-
ken, 2 Kg’l›k piknik tüpün fiyat› 50
Ykr, 12 Kg’l›k ev tipi tüpün fiyat›
3.5 YTL yükseldi.
Babalar Gibi SSatma EEkonomisinin ZZamlar›
TEMEL HAKLAR FEDERASYONU :Yoksulluk KKader De¤ildir
Temel Haklar Federasyonu ““YYookkssuulllluukk KKaaddeerr DDee--
¤¤iillddiirr”” fliar›yla ‹stanbul’un gecekondu mahallelerinde
yapt›klar› eylemlere devam ediyor.
Geçen hafta 1 May›s Mahallesi, Ba¤c›lar, Gülsuyu
ve Okmeydan›’nda yap›lan eylemlerden sonra 3 Kas›m
günü Esenler Temel Haklar taraf›ndan yap›lan bas›n
aç›klamas›nda; “Zamlar, iktidar ve yerel uzant›lar›n›n
ve holdinglerin sahibi olanlar›n daha da semirmeleri
içindir” sözleriyle zamlar›n nedeni anlat›ld›.
EEsseennlleerr NNaamm››kk KKeemmaall MMaahhaalllleessii’nde yap›lan ey-
lemde “Elektri¤e, Suya, Ulafl›ma Zam, Bu Sömürüye
Dur Demeliyiz” pankart› aç›larak “Zamlar Geri Al›n-
s›n, Halk›z Hakl›y›z Kazanaca¤›z” sloganlar› at›ld›.
Zamlara karfl› bir protesto eylemi de ÇÇaa¤¤llaayyaann Son
Durak’ta ÇÇaa¤¤llaayyaann TTeemmeell HHaakkllaarr üyeleri taraf›ndan
yap›ld›. Eylemde, "Zamlar Geri Çekilsin” pankart›
aç›l›p, "Zam,
Zulüm, ‹flkence
‹flte AKP" slo-
g a n l a r ›
at›l›rken, Fede-
rasyon ad›na
konuflan Buket
Kapmaz, son
günlerde yafla-
nan faflist sald›-
r›lara da de¤i-
nerek: ""KKeennddii
dd üü zz ee nn ll ee rr ii nn ii
ssüürrddüürrmmeekk iiççiinn iinnssaannllaarr››nn bbeeyyiinnlleerriinnii kköörrlleeflflttiirrmmeekk iiss--
ttiiyyoorrllaarr.. BBuunnuunn iiççiinn ddee ddüünnyyaann››nn bbuuggüünnee kkaaddaarr kkuull--
llaanndd››¤¤›› eenn eettkkiillii aarraacc›› yyaannii aaççll››¤¤›› kkuullllaann››yyoorrllaarr.. "" de-
di.
11 MMaayy››ss MMaahhaalllleessii’’nnddee ddee 31 Ekim’de HÖC imza-
l› “Zamlar Geri Al›ns›n, Yoksullu¤umuz Kader De¤il-
dir” yaz›lamalar› yap›ld›.
28 SORUN/ÇÖZÜM 11 KKas›m 22007
Türkiye solu, solun bugün-kü durumuna iliflkin “ne-den?” sorusunu, kendinemutlaka sormak durumun-da. Türkiye solu bugün ne-den bu kadar etkisiz kalmak-tad›r, neden geliflmelere hempolitik, hem örgütsel anlam-da güçlü bir flekilde müdaha-le edememektedir, bununcevab› bulunmal›. Kuflkuyok ki, solun çeflitli kesim-leri ve tek tek her siyasihareket, her kitle örgütüaç›s›ndan bu sorunun farkl›farkl› cevaplar› da vard›r.Ancak, solun genel durumu,solda büyük ölçüde hakimhale gelen tarzlar, söylemler,yöntemler aç›s›ndan birçokortak neden de bulunabilir.Daha önemlisi, sol, mevcutdurumunu aflmak için ortakçözümler gelifltirebilir.
Birinci olarak, flu herkesiçin aç›k olsa gerek: Sol, dev-rimci, demokratik güçler, de-mokratik mücadele alan›ndakarfl› karfl›ya kald›klar› so-runlara müdahalede yeter-sizdirler. Linç sald›r›lar›ndaayn› yetersizlik yafland›...fiemdinli sürecinde de, s›n›rötesi operasyon sald›r›s›ndada ayn› yetersizlik sözkonu-suydu... Oligarflinin gündemegetirdi¤i çeflitli IMF yasalar›-na, faflist yasalara karfl› mu-halefette tamamen etkisizkal›nd›... Anayasa tart›flma-lar›nda da ayn› yetersizlik...Asl›nda son y›llarda yetersizkal›nmayan hemen hiçbir ko-nu yoktur demek daha do¤ruolacak.
Çünkü, politik olarak içidolu bir ad›m atmaya yanafl-m›yor sol. Bunu hedeflemi-yor bile, böyle bir iiddddiiaass›› kal-mam›fl.
Oligarfli, s›n›r ötesi ope-rasyon için meclisten tezkere
ç›kar›yor. Türkiye solununbuna cevab›, ““ttrraammvvaayy dduurraa--¤¤››nnddaa”” yap›lan bir eylemdenöteye geçmiyor. ‹flin daha kö-tüsü, bu kitlesel bile olama-yan tek eylemle ““ccaayydd››rr››cc››””olunabilece¤ini düflünecekkadar gerçeklikten uzaklafl-m›fl, ufku daralm›fl olmakt›r.
Birçok konuda abart›l›tahliller yap›lmakta; amapratik hiç de o tahlilleredenk düflmemekte, çok önem-li, “tayin edici” oldu¤u önesürülen konularda bile, bir i-ki eylemle geçifltirme politi-kas›, soldaki hakim tarzd›r.
Bir mücadele sürecini, fluya da bu konuda bir müdaha-leyi, neden aadd››mm aadd››mm,, ssaabb››rr--llaa,, ppllaannllaa örgütleyemiyoruz?Neden gerçekten oligarfliyiflu veya bu alanda en az›n-dan geriletmeyi, flu veya busald›r›y› püskürtmeyi amaç-lam›yoruz; neden daha geniflkitleleri harekete geçirmeyi,bir çekim merkezi olmay› he-deflemeyelim?
Ortak örgütlenen birçokiflte, ki bunlar ço¤unlukla te-kil eylemler olarak kal›yor,her fley bir zzaammaann ss››kk››flfl››kkll››¤¤››içinde olur. Mesela gelinir de-nir ki, ““zzaammaann ss››kk››flfl››kk oolldduu--¤¤uu iiççiinn””... biz tertip komitesi-ni oluflturup baflvurduk; de-nir ki, ““zzaammaann ss››kk››flfl››kk oolldduu--¤¤uu iiççiinn””... biz afiflleri haz›r-lad›k!
Evet gerçekten zaman›ns›k›fl›k oldu¤u, solun çok h›z-l› tav›r gelifltirmesi bir an-lamda siyasal tepkisini gös-termesi gereken durumlarvard›r. Fakat her seferinde“zaman s›k›fl›kl›¤›” sözkonu-
su oluyor, yukar›daki gerek-çe neredeyse hiç de¤iflmiyor-sa, orada baflka bir sorunvar demektir. O baflka sorun,bbiirriinncciissii,, ggüünnüübbiirrlliikk ssiiyyaasseettyapma tarz›d›r. ‹‹kkiinncciissii,, ey-lemleri, uzun vadeli süreçlerolarak de¤il, yyaassaakk ssaavvmmaakabilinden gündeme getir-mektir. ÜÜççüünnccüüssüü,, tertip ko-mitesi, afifl gibi noktalardakiddaayyaattmmaacc››ll››¤¤››nn›› meflrulaflt›-racak gerekçeler bulmakt›r.
Ve iflte s›ralanan tüm buözellikler, solun güçlü bir-likler gelifltirmesinin deönüne engel olmaktad›r.
Mesela linç sald›r›lar›nakarfl›, Türkiye çap›nda ggeerr--
ççeekklleerrii aaçç››kkllaammaa kkaammppaannyyaa--ss›› sürdürelim diyoruz, burunk›vr›l›yor... Mesela, ortak birHHaallkk AAnnaayyaassaass›› TTaassllaa¤¤›› diyo-ruz, iflin içine ya grupçu, yaflabloncu kayg›lar giriyor,yan çiziliyor... Türkiye solu-nun anti-emperyalist gelene-¤ine güçlü bir halka ekleye-cek olan Irak’ta ‹flgale Hay›rKoordinasyonu gibi bir birlikda¤›t›labiliyor... Uzun vadeli,kapsaml› birliklerden, müca-dele ve örgütlenmelerden ka-ç›l›yor.
Bunlar›n yerine, ya KESK-TTB-TMMOB’un örgütledi¤ison mitingte oldu¤u gibi ifllerdayatmac›l›kla ve kendi“merkezlerinde” kotar›lmayaçal›fl›l›yor ya da yasak sav-ma kabilinden bas›n aç›kla-malar› yap›l›p olaylar›n peflib›rak›l›yor. Ve sonuçta politikbir etki yarat›lam›yor, poli-tik, örgütsel, kitlesel sonuçal›nam›yor. BBuu ttaarrzz grupçu-dur, bbuu ttaarrzz mücadelenin ihti-yaçlar›na cevap vermez, do-lay›s›yla ssoonnuuçç aall››cc›› de¤ildir,kitleler için ççeekkiimm mmeerrkkeezziioluflturamaz. SSüürreeccee ddaahhaaggüüççllüü,, ddaahhaa ssoonnuuçç aall››cc›› bbiiççiimm--lleerrddee mmüüddaahhaallee eettmmee iimmkkaann--llaarr››mm››zz vvaarrdd››rr.. Ama bununiçin, en baflta yukar›da iflaretedilen günü birlik ve grupçutarz›n afl›lmas› flartt›r.
NNEEDDEENN??
Sorunlar // ÇÇözümler
Hapishanelerde tecrite karfl› 7
y›ld›r sürdürülen ölüm orucu direni-
fline Adalet Bakanl›¤›’n›n 45/1 say›-
l› genelgeyi yay›nlayarak 10 saatlik
sohbet hakk›n› tan›mas› ve görüflme
hakk›n›n süreç içinde 20 saate ç›ka-
r›laca¤› aç›klamas› üzerine 22 Ocak
2007 tarihinde ara verilmiflti.
Ancak bu genelge aradan geçen
10 ay› aflk›n süreye karfl›n uygulan-
m›yor. Tecriti protesto etmek ve ge-
nelgenin uygulanmas›n› istemek
için DHP, ESP, ODAK, ÖMP, PAR-
T‹ZAN ve HÖC’lüler Adalet Ba-
kanl›¤›, Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlü¤ü, TBMM ‹nsan Haklar›
ve Adalet komisyonlar›, milletve-
killeri ile görüflmek üzere Anka-
ra’ya gittiler.
BBaakkaannll››kk ssöözzüünnddee dduurrmmuuyyoorr!!KKeennddii ggeenneellggeessiinniiuuyygguullaamm››yyoorr!!
TTuuttssaakk yyaakk››nnllaarr›› ggeenneellggeenniinnuuyygguullaannmmaass››nn›› iissttiiyyoorr
1 Kas›m günü saat 21.00’de Ga-
latasaray Lisesi önünde biraraya ge-
len, tutsak yak›nlar›n›n da içinde
bulundu¤u kitle “10 Saatlik Sohbet
Hakk› Uygulans›n” pankart› ve
“Tecrite Son Tecrit ‹flkencedir” ya-
z›l› dövizleri tafl›yarak burada bir
aç›klama yapt›lar. Sezai Demirtafl
taraf›ndan yap›lan aç›klamada; ge-
nelgeyle tecritin resmi olarak kabul-
lenildi¤i ancak tecrit kald›r›lmad›¤›
için hapishaneler sorununun gün-
celli¤ini korudu¤u belirtildi.
Aç›klaman›n ard›ndan slogan-
larla Galatasaray Lisesi önünden
TRT binas›na kadar yüründü. 200
kiflinin kat›ld›¤› eylemin ard›ndan
kitle 3 otobüsle yola ç›kt›.
2 Kas›m günü Ankara’ya ulaflan
grup, öncelikle Yüksel Caddesi’nde
bas›n aç›klamas› yapt›. ““1100 SSaaaattlliikk
SSoohhbbeett HHaakkkk›› UUyygguullaannss››nn”” pankar-
t›, ““DDiissiipplliinn CCeezzaallaarr›› KKaalldd››rr››llss››nn,,
TTeeccrriitt ‹‹flflkkeenncceeddiirr”” dövizleri tafl›yan
grup ad›na burada da bir bas›n aç›k-
lamas› yap›ld›. Aç›klamada; ““hhaaffttaa--
ddaa 1100 ssaaaattlliikk ssoohhbbeett hhaakkkk››nn››nn hhaa--
ppiisshhaanneelleerrddee hhaayyaattaa ggeeççiirriillmmeessii
iiççiinn aatt››llaaccaakk aadd››mmllaarr›› bbeekklleeddiikk vvee
iizzlleeddiikk.. AAnnccaakk ggöörrddüükk kkii,, ggeenneellggee--
ddeekkii tteeccrriittiinn hhaaffiifflleettiillmmeessiinnii ssaa¤¤llaa--
yyaaccaakk ‘‘1100 ssaaaattlliikk ssoohhbbeett hhaakkkk››’’ hhaa--
yyaattaa ggeeççiirriillmmeemmiiflfl,, kkaazzaann››llaann bbuu
hhaakk uuyygguullaannmmaamm››flfltt››rr”” diyen tutsak
yak›nlar› Ankara’ya gelifl nedenleri-
ni özetledi. Grup ad›na yap›lan aç›k-
lamada yetkililere görüflmelerinde
hapishanelerle ilgili haz›rlad›klar›
dosyay› da incelemeleri için suna-
caklar› da belirtildi. Aç›klamadan
sonra heyetler oluflturularak görüfl-
melere gidilirken, yaklafl›k 150 kifli-
lik grup da beklemeye bafllad›.
GGöörrüüflflmmeelleerrddee yyiinnee ssöözzlleerrvveerriillddii::
““UUmmaarr››zz ddeeddiikklleerrii kkaarrflfl››ll››¤¤››nn››bbuulluurr,, ddee¤¤iiflfliimm oollmmaazzssaa bbiirrddaahhaakkii ggeelliiflfliimmiizzddee ssoorraaccaa¤¤››zz””
Görüflmeye giden ilk heyet Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürlü¤ü
Tetkik ve ‹yilefltirme Hakimi Fey-
zullah Taflk›n ile görüfltü. Görüflme
sonucunda bilgi veren Ahmet Ku-
laks›z flunlar› söyledi: ““‹‹llkk kkeezz ‘‘hhaa--
ppiisshhaanneelleerrddeekkii ggeelliiflflmmeelleerrddeenn ssoo--
rruummlluu bbeenniimm,, hheerr ttüürrllüü iiyyiilleeflflttiirrmmee
yyeettkkiissii bbeenniimm’’ ddiiyyeenn bbiirrii çç››kktt››..
OOlluummlluu bbiirr ggeelliiflflmmeeddiirr.. BBiizz hhaazz››rrllaa--
dd››¤¤››mm››zz ddoossyyaamm››zz›› vveerrddiikk.. KK››ssaa ssüü--
rreeddee ggöözzllee ggöörrüüllüürr ggeelliiflflmmeelleerr ooll--
mmaazzssaa ssoorraaccaa¤¤››zz.. BBiizz hhaappiisshhaanneelleerr
kkoonnuussuunnddaa ››ssrraarrll››yy››zz..””
Bir baflka tutsak yak›n› ise ““1100
aaiillee ggiittttiikk.. AAmmaa 33 aaiillee ggöörrüüflfleebbiillddii..
4455//11’’iinn uuyygguullaannmmaass››nn››,, FF TTiipplleerriinn--
ddee yyaaflflaannaann ssoorruunnllaarr›› ddiillee ggeettiirrddiikk..
FF TTiipplleerrii oolldduu¤¤uu ssüürreeccee bbuu ssoorruunn--
llaarr ddeevvaamm eeddeecceekkttiirr.. YYaapp››llaann uuyygguu--
llaammaallaarrddaann öörrnneekklleerr vveerrddiikk.. 33 aayy
iiççiinnddee iiyyiilleeflflttiirrmmeelleerr oollaaccaa¤¤››nn›› ssööyy--
lleeddiilleerr”” diyerek art›k sorunun çö-
zülmesini istedi.
Görüflülen TBMM Adalet Ko-
misyonu Baflkan›’n›n sekreteri Halil
‹brahim Bayar ile de görüflülerek
haz›rlanan dosya verildi. Yaflanan
sorunlar› dile getiren heyeti dinle-
yen Bayar’da konuyu baflkana ilete-
ce¤ini söyledi. Yine görüflülen AKP
Diyarbak›r Milletvekili Abdurrah-
man Kurt ve CHP Adana Milletve-
kili Hulusi Güvel’in sekreterine
dosya verilerek, uygulamalar anla-
t›ld›. Görüflülen milletvekilleri ko-
nuyu inceleyeceklerini belirttiler.
Bunun yan›nda TBMM ‹nsan
Haklar› Komisyonu Baflkan› Zafer
Üskül’den 7 Kas›m Çarflamba günü
görüflmek için randevu al›nd›.
Bugüne kadar birçok kez Anka-
ra’ya giden tutsak yak›nlar› tecrit
sorununu çözmekte kararl› oldukla-
r›n›, çözülene kadar Ankara yollar›-
n› afl›nd›racaklar›n› dile getirdiler.
Görüflmeler sürerken, HÖC’ün
uyuflturucuya fuhufla, çetelere karfl›
bafllatt›¤› kampanya çerçevesinde
tutuklanan Gökhan Aktafl’›n annesi
Gülperi Aktafl ise;
““BBeenn oo¤¤lluummuu 11 yy››lldd››rr ggöörreemmiiyyoo--
rruumm.. NNeeddiirr bbuu zzuullüümm?? OO¤¤lluumm eerrooii--
nnee kkaarrflfl›› ggeellddii¤¤ii iiççiinn ttuuttuukkllaanndd››.. ‹‹nn--
ssaannllaarr ööllmmeessiinnlleerr ddiiyyee eerrooiinnee kkaarrflfl››
ggeellddii.. SSuuççuu bbuu mmuu??”” diyerek, tecri-
te karfl› tepkisini gösterdi.
Say›: 130 29HAP‹SHANELER
TTuuttssaakk YYaakk››nnllaarr›› TTBBMMMM’’ddee TTeeccrriittiinn KKaalldd››rr››llmmaass››nn›› GGeenneellggeenniinnUUyygguullaannmmaass››nn›› ‹‹sstteeddii
30 HAP‹SHANELER 11 KKas›m 22007
Edirne F Tipi Hapishanesi’ndenHac› Demir’in 24 Ekim 2007tarihli mektubundan;
“Hastaneye giderken üç adli ar-
kadafl da vard›. Onlardan, geçen
hafta içinde Mehmet Güçlü ad›nda
B1-Tek-25 No’lu hücrede kalan ad-
li bir arkadafl›n kendini as›p öldü¤ü-
nü ö¤rendim. ... Bu arkadaflla (M.
Güçlü ile) bu y›l›n bafllar›nda adli-
yeye giderken tan›flm›flt›m. O za-
man hücre hapsindeydi. Birlikte
kald›¤› arkadafl›yla kavga etti¤i
için. Psikolojik rahats›zl›klar› vard›
ve adli t›pa sevketmifllerdi. ... Ken-
di halindeydi. Kendini dini inançla-
r› olan komünist bir insan olarak ta-
n›mlam›flt› ve dine küfretti¤i için ar-
kadafl›yla kavga etti¤ini söylemiflti.
Hakk›nda soruflturma aç›lm›flt›,
hücre hapsine alm›fllard›. Tecritin
insanlar›, üstelik arkadafll›klar› nas›l
ad›m ad›m çürüttü¤ü üzerine sohbet
ettikten sonra kavga etti¤i arkada-
fl›yla bar›flaca¤›na dair ikna olmufl-
tu.
Sonuç olarak, 16, 17 ya da 18
Ekim’de günlük olarak almas› gere-
ken ilaçlar›n› almam›fl. Bunlar sü-
rekli kulland›¤› a¤›r uyuflturan ilaç-
larm›fl. Ayn› havaland›rmay› paylafl-
t›¤› arkadafl› ile ö¤len yeme¤inden
sonra çay içip sohbet ederken, ani-
den “ben biraz dinlenece¤im” de-
mifl ve hücresine giderek kap› ve
pencerelerini kapatm›fl. Çamafl›r
ipini alarak tuvalete girmifl. Sandal-
yenin üstüne ç›karak duflun ahizesi-
ne asm›fl kendini... Boynu k›r›lm›fl
ve ölmüfl. ... Akflam yeme¤i da¤›t›-
l›rken ses vermedi¤i için gardiyan-
lar flüphelenmifl ve idareye haber
vermifller ve içeri girip bu manzara
ile karfl›laflm›fllar. Duyunca üzül-
dük... Tahliyesine 3-4 ay gibi k›sa
bir süre kalm›fl. 40-45 yafllar›nday-
d›. Biri 7 yafl›nda o¤lu, di¤eri 13 ya-
fl›nda k›z› olmak üzere iki çocu¤u
varm›fl. Bu olay günlük gazetelerde
yeralmad› ancak adli arkadafllar›n
dedi¤ine göre Edirne yerel gazete-
lerde ç›km›fl... iflte böyle...
Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishane-si’nden Kaan Ünsal’›n 23 Ekim2007 tarihli mektubundan;
“Buradaki koflullarda önemli bir
de¤ifliklik yok. Genelge uygulanm›-
yor. Dergiler, kitaplar, mektuplarda-
ki s›k›nt›lar da devam ediyor. Eylül
ay›nda gazetelere, köfle yazarlar›na
mektuplar yazm›flt›k. Bas›na yans›-
yan çete operasyonlar›, çetelerle
yarg› ba¤lant›lar› üzerine düflünce-
lerimizi belirtmifl, yarg›n›n içinde
bulundu¤u durumu ifade etmifltik.
Yazd›klar›m›z›n hepsi gazetelerdeki
haberlere dayanmas›na ra¤men, biz
ifade edince ‘sak›ncal›’, ‘yalan’ ol-
du. 30 mektubumuz hakk›nda, “im-
ha” karar› verdiler...
Yürüyüfl Dergisi’ni bir y›ld›r
okuyam›yorduk. 118, 119, 120, 121
ve 122. say›lar› verdiler, iyi oldu.
Özlemifltik dergimizi, sindire sindi-
re okuduk. 123. say›y› ise vermedi-
ler, “sak›ncal›” oldu¤una dair karar
tebli¤ edildi. 124, 125, 126, 127’yi
bekliyoruz, henüz vermediler.
Adalet Bakanl›¤› da¤a tafla ha-
pishane yapmaya devam ediyor. KK››--
rr››kkkkaallee FF TTiippii aç›ld›. Buradan yet-
mifl civar›nda adli hükümlüyü, sür-
gün sevkle K›r›kkale’ye götürdüler.
sabah say›m›nda, zorla, önceden ha-
ber vermeden, eflyalar›n› toplamala-
r›na izin vermeden, tartaklayarak
ald›lar hücrelerden. 2 No’ludan da
PKK’lileri götürdüler K›r›kkale’ye.
Buraya da Bolu F Tipi’nden adli tu-
tuklular, PKK’li hükümlüler getiril-
di. Giriflte yaflad›klar› sald›r›ya yö-
nelik suç duyurusu yap›ld›. Bakal›m
savc›lar ne yapacak!”
HHaappiisshhaannee’’ddee fifiüüpphheellii
ÖÖllüümmee BBeerraaaatt
Eski TDKP Davas› tutsa¤› Hay-
dar Erkol, tahliyesinden sonra aske-
re al›nd› ve askerde iken kapat›ld›¤›
Mamak Askeri Hapishanesi’nde
2004 y›l›nda, nedeni belirsiz bir fle-
kilde hayat›n› kaybetti.
Bunun üzerine Haydar Erkol’un
ailesinin Milli Savunma Bakanl›¤›
aleyhine açt›¤› dava, Askeri Yüksek
‹dare Mahkemesi taraf›ndan redde-
dildi. MSB, Haydar Erkol’un ““aaççll››kk
ggrreevvii”” yapt›¤› gerekçesiyle hayat›n›
kaybetti¤ini öne sürdü, AY‹M ““iiddaa--
rreeyyii ssoorruummlluu ttuuttmmaayy›› ggeerreekkttiirreecceekk
hheerrhhaannggii bbiirr kkuussuurrlluu hhaarreekkeett bbuu--
lluunnmmaammaakkttaadd››rr”” gerekçesiyle dos-
yay› kapatt›.
Dosyan›n mahkeme taraf›ndan
kapat›lmas›, Haydar Erkol’un ölü-
mü üzerindeki soru iflaretlerinin or-
tadan kalkt›¤› anlam›na gelmiyor.
Mahkemelerin bugüne kadar benze-
ri olaylar› ayd›nlatt›¤›na tan›k olun-
mam›flt›r zaten.
““aaddllii bbiirr aarrkkaaddaaflfl››nn kkeennddiinnii
aass››pp ööllddüü¤¤üünnüü öö¤¤rreennddiimm””
Tecrit öldürmeye devam ediyor
Tutsaklardan:Merhaba,
... Günler, aylar geçti bir biri ar-
d›na ve s›nand› halklar ad›na soluk
al›p verenler. S›nand› hayat› anlam-
land›ranlar›n yürekleri sabr›. Tesli-
miyet ve ihanetin gölgesinde tered-
dütsüzce sundular meyvelerini in-
sanl›¤a.
Sultan, Bülent, Bar›fl, Arzu, Na-
il, Muharrem, Eyüp, bafle¤mez, bo-
yun bükmez etten kemikten, has›y-
d›lar insan›n.
Armutlu'nun yoksul kondular›n-
dan mahpusun dört duvar aras›nda
yükseldiler bir biri ard›na semalara.
Gökkufla¤›n›n yedi rengiymiflçesi-
ne kar›flt›lar yenilmezlik kufla¤›na.
Ve flimdi 7. y›l›nda zafer rengin-
de ayd›nlat›yorlar hayat›.
An›lar› önünde sayg›yla, ba¤l›-
l›kla e¤iliyoruz.
Selam ve Sevgilerimizle
Tekirda¤ 1 No'lu F Tipi Hap.
DHKP-C Dava Tutsaklar›
Say›: 130 31TEOR‹
Okurlar›m›z› selamlayarak
bafll›yoruz sohbetimize.
Önceki sohbetimizde, konu-
muzun objektif flartlar bölümü
üzerinde durmufltuk a¤›rl›kl›
olarak. Ancak sohbetimize, ön-
ceki bölümün bir özetiyle baflla-
yal›m. Objektif flartlar›n özetini,
Lenin’in yine bir baflka sözüyle
yapal›m.
"Ancak ‘afla¤›dakilerin’ eski
tarzda yaflamak istemedikleri ve
‘yukar›dakilerin’ de eski
tarzda yaflayamad›klar› du-
rumdur ki, ancak bu du-
rumdad›r ki, devrim baflar›-
ya ulaflabilir. Bu gerçe¤i
baflka gerçe¤i flöyle ifade
edebiliriz: (Sömürüleni de
sömüreni de etkileyen) bir
ulusal buhran olmadan
devrim imkans›zd›r." (Sol
Komünizm Bir Çocukluk
Hastal›¤›, syf.91)
Bu, devrimin objektif flartlar›yd›.
Peki subjektif flartlar nedir?
ÖÖzzlleemm:: Marksist-Leninist an-
lamda, devrim ‘‘yy››¤¤››nnllaarr››nn bbiilliinnççllii
eeyylleemmiinniinn üürrüünnüü’’dür. BBuunnuunn flflaarrtt››
iissee,, yy››¤¤››nnllaarr››nn öörrggüüttllüüllüü¤¤üü ve öönn--
ccüü mmüüffrreezzeessiinniinn varl›¤›d›r. Bunlar
olmaks›z›n bir devrimden sözedile-
mez. ‹flte bunlar da, devrimin sub-
jektif flartlar›d›r. Subjektif flartlar,
bir devrimin gerçekleflmesi için en
az objektif flartlar kadar olmazsa ol-
maz önemdedir. Objektif flartlar ha-
z›r de¤ilse, nas›l ki subjektif flartlar
olsa dahi, devrimler baflar›ya ulafla-
mazsa, tersinden, objektif flartlar
haz›rken subjektif flartlar›n yetersiz-
li¤i koflullar›nda da tarihte baz› alt
üst olufllar gerçekleflse de bunlar,
bir ileri üretim tarz›n›n inflas›n› ger-
çeklefltiremeyen “yar›m devrimler”
olarak kalm›flt›r genellikle.
KKeemmaall:: Mesela, Bedreddin ön-
cülü¤ündeki harekette oldu¤u gibi,
objektif koflullar›n yetersizli¤i ko-
flullar›nda sosyalizme yak›n bir an-
lay›fl› savunan hareketin baflar›s›zl›-
¤› nesnel bir sonuçtur. Frans›z kapi-
talizmi henüz serbest rekabetçi dö-
nemde geliflim sürecini yaflamak-
tayken gündeme gelen Paris Komü-
nü için de durum ayn›d›r. Proletarya
devriminin nesnel flartlar› oluflmufl
de¤ildi. Subjektif flartlar var gibiydi
ama objektif flartlar›n oluflmam›fl ol-
mas›, Komün'ün sürmesini zorlaflt›-
ran, hatta imkans›zlaflt›ran bir ne-
dendi... Bunun tersine olarak mese-
la Yunanistan örne¤i var. 2. Emper-
yalist Paylafl›m Savafl› döneminin
sonlar›na do¤ru, devrimin objektif
koflullar› tamamen olgunlaflm›fl ol-
mas›na ra¤men, subjektif faktörün
yetersizli¤i nedeniyle devrim ger-
çeklefltirilemedi. Subjektif faktörde
belirleyici olan ise, öncü örgütün
inisiyatifinin yetersizli¤iydi. Evet,
sen devam et Özlem.
ÖÖzzlleemm:: Hemen baflta flunu net-
lefltirmek istiyorum. Devrim için
ggeerreekkllii flflaarrttllaarr ile, devrimin oobbjjeekk--
ttiiff flflaarrttllaarr›› kavram› birbirine kar›fl-
t›r›lmamal›d›r. Objektif flartlar› aç-
m›flt›k baflta. Gerekli flartlar› ise
flöyle formüle edebiliriz: GGeerreekkllii
flflaarrttllaarr==OObbjjeekkttiiff flflaarrttllaarr ++ ssuubbjjeekk--
ttiiff flflaarrttllaarr..
Anlafl›laca¤› üzere, devrimci du-
rum olsa da, subjektif flartlar›n ol-
mad›¤› durumlarda bir devrim ger-
çekleflemez. Kitlelerin tepkileri,
hatta kendili¤inden eylemleri, ne
kadar yayg›n olursa olsun, o tep-
kileri, eylemleri tek bir hedefe,
iktidar hedefine yöneltecek bir
öncülük, yeni bir toplumun infla-
s› için yol gösterecek bir kur-
mayl›k sözkonusu de¤ilse, bu
tepki ve eylemler, genellikle so-
nuçsuz kal›r, bu tür kitle hare-
ketleri parlay›p sönen y›ld›zlara
benzerler, bir süre sonra, düzen
çeflitli biçimlerde onlar› kontrol
alt›na alabilir, yönünden sapt›ra-
bilir. Bu nedenle bir
devrimi gerçeklefltirmek
için kkiittlleelleerriinn bbiilliinnçç vvee
öörrggüüttlleennmmee sseevviiyyeelleerrii--
nniinn yeterli olmas› gere-
kir.
Örgütlenme seviye-
sinden ne anlayaca¤›z
peki; bu, kitlesel örgüt-
lenme, askeri örgütlen-
me, politik örgütlenme
gibi çeflitli boyutlar› içerir; ama
bunlar›n içinde belirleyici olan›, ppoo--
lliittiikk örgütlenmedir. Yani “proletar-
yan›n öncü müfrezesi” olarak örgüt-
lenen devrimci partidir.
MMaazzlluumm:: Bu nokta önemli.
Subjektif flartlar›n olgunlaflmas›,
yani baflka deyiflle, “kitlelerin bi-
linç ve örgütlenme seviyesi”nin ye-
terli düzeye gelmesi, kkiittlleelleerriinn ççoo--
¤¤uunnlluu¤¤uunnuunn ssoossyyaalliisstt bbiilliinnccii kkaa--
zzaannmmaass››nn›› beklemek anlam›na gel-
mez. Kimi reformist, revizyonist
yaklafl›mlar böyle de¤erlendirirler.
Kapitalizmin egemen oldu¤u bir ül-
kede bunu sa¤layabilmek imkans›z-
d›r ve dolay›s›yla bu anlay›fla sahip
olmak, devrimi mmaahhflfleerree kkaaddaarr er-
telemekten baflka bir fley de¤ildir.
‹flte bu noktada devreye, devrim-
ci bir partinin önderli¤i, ihtilalci ini-
siyatifin rolü girer. Subjektif flartla-
r›n haz›rlanmas›, esas olarak onlar-
da somutlan›r. Devrimci parti, y›-
¤›nlar›n somut taleplerinden yola
ç›karak, onlar› burjuva partilerinin
etkisinden kurtararak, devrim yolu-
na kanalize ederek iktidar› ele geçi-
recek bir süreci gelifltirir.
Emperyalizm döneminde, dev-
rimlerin maddi temeli, tüm dünyada
genel olarak oluflmufltur; ancak,
Konu: Objektif veSubjektif -2-
Hayat›n
‹çindeki
TEOR‹
Devrimin subjektifkoflullar›n› haz›rlamak,
ellerimizdedir ve görevimizdir
devrimler için, bunun tek tek ülke-
lerde oollgguunnllaaflflmm››flfl bbiirr mmiillllii kkrriizzee
dönüflmesi de flartt›r.
Bizim gibi ülkelerde sürekli mil-
li krizin (yani devrimci durumun)
varl›¤›ndan dolay›, toplumsal süreç,
esas olarak bir devrim süreci olarak
flekillenecektir. Fakat, yeni-sömür-
ge ülkelerde bundan “hemen devri-
min arefesinde” olundu¤u gibi bir
sonuç da ç›kar›lmamal›d›r (ki böyle
düflünmenin devam›, hayal k›r›kl›-
¤›yla sonuçlanacak bir yak›n dev-
rim hayalcili¤idir). Çünkü, milli
kriz, süreklidir ama, ayn› zamanda
olgunlaflmam›fl bir kriz durumunda-
d›r. Dolay›s›yla klasik tan›mlarda
oldu¤u gibi, ttoopplluummssaall aallttüüsstt oolluuflfl
flfleekklliinnddee bir döneme denk düflmez.
Bu durumu Mahir Çayan flöyle ifade
etmektedir:
“Özetle söylersek, emperyalist
hegemonya alt›ndaki bütün geri b›-
rakt›r›lm›fl ülkelerde milli kriz, tam
anlam› ile olgunlaflm›fl olmasa bile
mevcuttur. Bu ise devrim durumu-
nun sürekli olarak varolmas›, evrim
ve devrim aflamalar›n›n içiçe gir-
mesi, bir baflka deyiflle silahl› eyle-
min objektif flartlar›n›n mevcudiyeti
demektir.” (Bütün Yaz›lar, syf. 364)
Evet, günümüzün hala Che Gu-
evara dönemi olmas› da iflte bu yüz-
dendir. Bu mevcudiyet, halen tüm
kesinli¤iyle sürmektedir çünkü.
Emperyalist dönemde; ihtilalci ini-
siyatifin temel öznesi proletarya
partisidir. Proletarya partisi y›¤›n-
lar› bilinçlendirip bir örgüt çat›s›
alt›nda toparlayarak, devrimci mü-
cadele içerisinde yönlendirir, devri-
min rotas›n› belirler, kurmayl›¤›n›,
öncülü¤ünü yapar.
SSuubbjjeekkttiiff flflaarrttllaarr meselesi, re-
vizyonizmle, reformizmle, devrimci
çizgi aras›ndaki en önemli ayr›m
noktalar›ndan biri olagelmifltir.
Bu ayr›m, Marksist-Leninist li-
teratürde ddeetteerrmmiinniizzmm ve vvoollaannttii--
rriizzmm kavramlar›nda karfl›l›¤›n› bu-
lur. Bir önceki “iktidar perspektifi”
bafll›kl› sohbetimizde de k›saca de-
¤inmifltik bu kavramlara hat›rlarsa-
n›z. Kelime anlam› olarak kkeennddiillii--
¤¤iinnddeenncciilliikk ve iirraaddeecciilliikk olarak çe-
virebiliriz bu iki kavram›.
Determinizm, bir yan›yla, “tari-
hin tekerle¤i ileriye do¤ru dönü-
yor”, kapitalizmden sosyalizme ge-
çifl, tarihsel olarak zorunludur di-
yerek ihtilalci inisiyatifin rolünü
yads›r. Di¤er yandan ise, sosyaliz-
me ancak kapitalizm geliflmesinin
son s›n›r›na vard›¤›nda geçilebile-
ce¤ini iddia ederek, bulundu¤u her
ülkede, kapitalizmin ve burjuva de-
mokrasisinin ““ssoonn ss››nn››rr››nnaa kkaaddaarr””
geliflmesi mücadelesini esas al›r. Bu
da esas›nda beklemekten ibarettir
ve bu yüzden ““ddeetteerrmmiinniizzmm”” ola-
rak adland›r›l›r zaten. Reformizm,
revizyonizm, iflte bu anlamda kat›k-
s›z deterministtir.
KKeemmaall:: Daha iyi anlafl›lmas›
aç›s›ndan determinizme zemin olufl-
turan tarihsel geliflme mant›¤›n› da
k›saca özetleyelim isterseniz...
ÖÖzzlleemm:: Marksizm, bilindi¤i
gibi ekonomik geliflme yasalar›n›
ortaya ç›karm›flt›r. Her toplumsal
yap›n›n, köleci, feodal, kapitalist,
sosyalist düzenlerin kendilerine öz-
gü eekkoonnoommiikk ggeelliiflfliimm yyaassaallaarr›› var-
d›r. Ancak bir de bütün toplumlarda
geçerli olan ggeenneell eekkoonnoommiikk ggeellii--
flfliimm yyaassaass›› vard›r. Ekonomik geli-
flim yasalar›n›n niteli¤i bizim tart›fl-
ma konumuz olan oobbjjeekkttiiff vvee ssuubb--
jjeekkttiiff flartlar aç›s›ndan önemlidir.
“Ekonomik geliflim yasalar›, nneessnneell
yyaassaallaarrdd››rr.. Bunlar iinnssaann iirraaddeessiinn--
ddeenn bbaa¤¤››mmss››zz olarak gerçekleflen
ekonomik geliflme süreçlerini yans›-
t›rlar... ‹nsanlar bu yasalar› ö¤rene-
bilir ve toplum yarar›na kullanabi-
lirler, ancak ekonomik yasalar› or-
tadan kald›ramazlar.”
Bütün toplumlarda geçerli olan
ggeenneell eekkoonnoommiikk ggeelliiflfliimm yyaassaass››,,
daha somut olarak ““üürreettiimm iilliiflflkkiillee--
rrii iillee üürreettiiccii ggüüççlleerr aarraass››nnddaa zzoo--
rruunnlluu uuyyuumm yyaassaass››”” olarak ifade
edilir. Bir toplumda, mevcut üretim
iliflkileri üretici güçleri gelifltirdi¤i
sürece o toplumsal yap› devam eder.
Üretim iliflkileri, üretici güçlerin
geliflmesinin önünde engel olmaya
bafllad›¤› andan itibaren ise, art›k
üretim iliflkileriyle üretici güçler
aras›nda çeliflki bafllam›fl demektir.
Bu çeliflki, ancak mevcut üretim
iliflkilerinin ddaahhaa iilleerrii bir üretim
iliflkisine dönüflmesiyle veya dönüfl-
türülmesiyle çözülecektir. Üretici
güçlerle üretim iliflkileri aras›ndaki
çeliflkinin pratikteki yans›mas›, ss››--
nn››ff mmüüccaaddeelleessii dedi¤imiz olgudan
baflka bir fley de¤ildir.
Üretim iliflkileri üretici güçlerin
geliflmesinin önünde engel haline
gelmiflse, “uygunluk” bozulmuflsa,
orada yeni ve kuflkusuz üretici güç-
leri gelifltirecek daha ileri bir üretim
tarz›n›n geliflmesi kaç›n›lmaz hale
gelmifltir. Bu tarihsel bir zorunlu-
luktur.
Bilindi¤i gibi, idealizmin tarih
aç›klamas›nda iki özellik belirleyi-
cidir: ‹dealizme göre, her fley ya,
tanr›n›n belirledi¤i gibi gerçeklefl-
mektedir; dolay›s›yla olan biten
her fley tanr›n›n eseridir ya da iflte
üstün insanlar, kahramanlar ortaya
ç›kmakta ve bunlar tarihin ak›fl›n›,
toplumlar›n biçimini de¤ifltirmekte-
dirler. Böylece toplumsal gerçekle-
rin, tarihsel geliflmenin as›l dina-
miklerinin üzeri kapat›lm›fl, toplum-
sal geliflmelerin nedenlerine iliflkin
pek çok fley bilinemez hale getiril-
mifl oluyor, insanlardan kaderlerine
boyun e¤meleri isteniyordu.
fiimdi tekrar materyalizme döne-
ce¤im. Yukar›da belirttik ki, top-
lumlar›n geliflimi, de¤iflimi, tarihsel
bir zorunluluktur. Peki materyalizm
de bbuu yyaassaallaarraa mm›› bbooyyuunn ee¤¤mmeeyyii
öönneerriiyyoorr?? O zaman metafizik gibi
yapm›fl olmaz m›?
32 TEOR‹ 11 KKas›m 22007
Determinizm,sosyalizme an-cak kapita-lizm geliflme-
sinin son s›n›r›na vard›-¤›nda geçilebilece¤ini id-dia ederek, bulundu¤u herülkede, kapitalizmin veburjuva demokrasisinin““ssoonn ss››nn››rr››nnaa kkaaddaarr”” gelifl-mesi mücadelesini esasal›r. Bu da esas›nda bekle-mekten ibarettir.
Hayat›n
‹çindeki
TEOR‹
Say›: 130 33TEOR‹
Evet, kapitalizmden sosyalizme
geçifl, zaten tarihsel olarak zorunlu-
dur, bu anlamda ihtilallere gerek
yoktur diyerek ihtilalci inisiyatifin
rolünü yads›yan anlay›fl, asl›nda so-
nuçta idealist bir yaklafl›ma var›r.
MMaazzlluumm:: Devrimci durumu
oluflturan krizler konusunda bir ek
yapmak istiyorum.
Devrimci durumun veya devri-
min objektif flartlar›n›n tan›mlan-
mas›nda, s›k s›k eekkoonnoommiikk vvee ppoollii--
ttiikk krizden sözedilir. Yanl›fl de¤il-
dir, ancak bu da yan›lt›c› olmamal›.
Sosyal kriz de bunun bir parças›d›r.
Sosyal kriz esas olarak egemen s›-
n›flar ve emekçi s›n›flar aras›ndaki
uçurumun derinleflmesi, buna ba¤l›
olarak çeliflkilerin keskinleflmesidir.
Bunun nesnel temeli ise yoksullafl-
mad›r. Yani kitlelerin yaflamlar›n›
eskisi gibi sürdürememeleri, eski
sosyal konumlar›n›n gerilemesidir.
Bu üç kriz -ekonomik, politik ve
sosyal- diyalektik olarak bbiirrbbiirriiyyllee
kkooppmmaazz bbiirr bbüüttüünn oolluuflflttuurruurr,, ço¤u
durumda zaten birbirlerini etkileye-
rek, birbirlerini derinlefltirerek sü-
rerler. Aralar›na bir duvar çekile-
mez. Baflta de¤inilmiflti zaten. Dev-
rimci durum meselesine bir ““ssüürreeçç””
olarak bak›lmal› diye. Bunun bir ne-
deni de krizlerin bu özelli¤i ve geli-
flim seyridir. Çünkü krizler, bazen
patlamalar biçiminde geliflse de, o
patlamay› haz›rlayan uzun dönem-
lere yay›l›rlar. Bu anlamda devrimci
durum da, bbiirr aannddaa ortaya ç›k›p
kaybolan bir fley de¤ildir.
KKeemmaall:: Krizler aç›s›ndan dev-
rimci durumu flöyle de tan›mlayabi-
liriz; bir ülkede sürekli varolan eko-
nomik bunal›m›n derinleflerek, ülke
baz›nda ssoossyyaall ve ssiiyyaassaall alanda da
ifadesini bulmas›, ekonomik-politik
ve sosyal krizin tteekk bbiirr kkrriizz hhaalliinn--
ddee bbiirrlleeflfleerreekk milli kriz (devrimci
kriz) durumunun ortaya ç›kmas›d›r.
Ekonomik, politik krizin varl›¤›
koflullar›nda, kitle eylemlerinin
kendili¤inden yükselece¤i düflünü-
lür genellikle. Bunun da devrimci
durumu olgunlaflt›raca¤› düflünülür.
Birincisi, devrimci durumun varl›¤›,
kitle eylemleriyle özdefl de¤ildir.
Kitle eylemleri ortada yokken de
devrimci durum varolabilir. Ki ço-
¤unlukla da böyledir. ‹kincisi, her
ekonomik, politik, sosyal kriz kitle
eylemlerine yol açacak diye bir ku-
ral yoktur.
Bu krizler, mesela bask› ve ye-
nilgi koflullar›nda ttoopplluummssaall ddeejjee--
nneerraassyyoonnddaa ifadesini bulabilir. Ve-
ya savafl gibi ortamlarda, egemen
s›n›flar kitlelerin bu açl›k ve sefale-
te sessizce katlanmas›n› sa¤layabil-
mektedir. Emperyalist paylafl›m sa-
vafllar› döneminde yayg›n örnekleri
görüldü bunun. Bugün de mesela
“terör tehdidi” dedikleri demagojiyi
ayn› flekilde kullan›yor egemenler.
Yani kitlesel eylemlerin yoklu¤u
sosyal krizin olmad›¤› anlam›na
gelmez. Sosyal kriz de, devrimci
durum da kitle eylemlerinin olup ol-
mamas›yla özdefllefltirilemez. Kitle-
lerin fiili tepkileri ekonomik, politik
ve sosyal krizleri derinlefltirir, ama
sadece eylemlere bakarak bu krizle-
rin varl›¤›na veya yoklu¤una karar
verilemez.
‹kinci bir nokta ise, Lenin’in,
Stalin’in devrimci duruma iliflkin
aç›klamalar›n› ele al›rken, dönem
fark›n›, ülkelerin koflullar›n›n fark›-
n› gözönünde bulundurmakt›r.
Lenin’in bu konudan sözetti¤i
"Sosyalizm ve Savafl", "Sol Komü-
nizm" adl› kitaplar›nda ortaya koy-
du¤u devrimci durum tan›m›, esas
olarak ddeevvrriimmccii dduurruummuunn eenn ooll--
gguunn hhaalliinnee denk düflmektedir. Bu
tan›mlarda do¤al olarak Sovyetik
devrim süreci ve tarz›n›n yans›ma-
lar› da vard›r. Çünkü Lenin için de
esas olan, o koflullarda bir ayaklan-
man›n objektif ve subjektif flartlar›-
n› do¤ru tespit edebilmektir. Önder-
li¤in, baflka deyimle, ihtilalci inisi-
yatifin nas›l flekillenece¤i de bu tes-
pitlere göre belirlenecektir çünkü.
MMaazzlluumm:: Evet, yar›-sömürge,
yeni-sömürge ülkelerde devrimci
durum uzun süre olgunlaflmam›fl
olarak varl›¤›n› sürdürür. Olgunlafl-
mas›, ancak devrimcilerin iradi mü-
dahalesiyle mümkündür. Bu da,
uzun süreli bir savafl içerisinde, ikti-
dar› hedefleyen stratejinin hayata
geçirilmesiyle sa¤lan›r.
‹kinci bunal›m dönemi sömürge
ülkelerinde “yar›-feodal yap›, açl›k
ve sefaletin çok ileri boyutlarda ol-
mas›, aç›k iflgal, egemen s›n›flar›n
toplumsal-siyasal örgütlenmeleri-
nin güçsüzlü¤ü...” gibi nedenlerle
günümüz yeni-sömürge ülkelerine
göre devrimci durum daha olgun-
dur. Bu nedenle kendili¤inden böl-
gesel ayaklanmalar devrim süreci-
nin gelifliminde önemli rol oynar.
Bizim gibi yeni-sömürge ülkele-
re gelince, gizli iflgal, güçlü devlet
örgütlenmesi, çarp›k kapitalist geli-
flim, sürekli faflizm olgusu gibi ne-
denlerle kitlelerin tepkileri ve mem-
nuniyetsizli¤i aras›nda varolan su-
ni-denge kitle hareketlerinin kendi-
li¤inden gelifliminin zay›f kalmas›-
na neden olur. Sosyal çeliflkiler de-
rin olmas›na ra¤men bu, s›n›f çat›fl-
mas›na do¤rudan yans›mayabilir.
Dolay›s›yla, milli krizin olgunlafl-
mas›nda devrimci müdahale belirle-
yeci bir rol üstlenir. Bu müdahale
zzoorr temelinde olmak durumundad›r.
Devrimci durumun varl›¤› silahl›
mücadelenin objektif flart›n› olufl-
turdu¤u gibi, sömürücü egemen s›-
n›f›n aç›k fliddete dayanan politika-
s›, böyle bir mücadele biçimini ge-
lifltirmeyi zorunlu k›lmaktad›r. Yani
yine geldik Che Guevara dönemine
de¤il mi...
Sovyet Devrimi de içinde olmak
üzere, tüm dünya devrimlerine ba-
k›ld›¤›nda görürüz ki, devrimci du-
rumun varl›¤› aflamas›ndan olgun-
Devrimci du-rumun varl›¤›silahl› müca-delenin objek-
tif flart›n› oluflturdu¤u gi-bi, sömürücü egemen s›n›-f›n aç›k fliddete dayananpolitikas›, böyle bir müca-dele biçimini gelifltirmeyizorunlu k›lmaktad›r. Yaniyine geldik Che Guevaradönemine...
Hayat›n
‹çindeki
TEOR‹
laflmas› aflamas›na geçiflte, çeflitli
düzeylerde bir iradi müdahalenin
varl›¤› görülür. Bu müdahale, bizim
gibi kendili¤inden kitle hareketleri-
nin c›l›z oldu¤u ülkelerde daha be-
lirleyici bir önem tafl›r. Biraz önce
de dedi¤imiz gibi, devrimci duru-
mun varl›¤› silahl› eylemin objektif
flartlar›n› oluflturur. Sorun, karfl›-
devrim güçlerinin nitelikleri ve her
ülkenin kendine özgü koflullar›yla
da bütünleflen silahl› mücadeleyi
yürütecek bir örgüt, çal›flma tarz› ve
devrim anlay›fl›n› tespit ederek ha-
yata geçirme sorunudur.
ÖÖzzlleemm:: Bu müdahalenin
“zor”u içermesi, silahl› mücadele
temelinde olmas›, elbette zorunlu-
dur. Ancak flunu da belirtmeliyiz ki,
objektif flartlar haz›rken, subjektif
flartlar› haz›rlamak üzere devrimci
bir partinin sürece yapaca¤› müda-
hale, her ülkenin, hatta ayn› ülkede
yaflanan de¤iflik devrim süreçlerinin
kendine özgü karakterine göre çe-
flitli biçimler al›r. Devrimci durum
var diye, tek düze ve her an, her ko-
flulda silaha baflvurulur diye meka-
nik bir yaklafl›m sözkonusu de¤il-
dir. Ancak elbette devrimci duru-
mun varoldu¤u koflullarda, krizi ve
devrimci durumu olgunlaflt›racak
süreç, bu mücadele biçimini temel
almay› gerektirir ve iktidara giden
yol reformlardan de¤il, devrimci bir
savafltan geçer.
Bu savafl›n flekillenifli, zaman›,
fliddeti ise; devrimci durumun ol-
gunluk derecesi, çeflitli s›n›flar›n
konumlar›, kültürel-siyasal-ulusal
özellikler, örgütlülü¤ün düzeyi gibi
çok çeflitli etkenlere göre belirlenir.
Sorun fludur ki, ülkemizde mese-
la, Çarl›k Rusyas›’ndaki gibi dev-
rimci durum flartlar›nda ssiillaahhll›› mmüü--
ccaaddeellee dd››flfl››nnddaa bbiirr hhaazz››rrll››kk evresi
yaflanmas› sözkonusu de¤ildir. Bi-
zimle ayn› koflullar› paylaflan hiçbir
ülkede de olmam›flt›r zaten. Ülke-
nin emperyalizmin iflgali alt›nda ol-
mas›, devletin faflist niteli¤i, bera-
berinde fliddeti getirmektedir. Kar-
fl›-devrimci fliddetin karfl›s›na devri-
min fliddetini ç›karmamak, bunu ör-
gütlememek, s›n›flar mücadelesinin
temel görevlerinden kaçmak de-
mektir. “Che Guevara dönemi”nin
bitip bitmedi¤i tart›flmas›n›n özü de
budur asl›nda. Devrimin objektif
koflullar›n›n mevcudiyetinde, silahl›
mücadeleyi ““ggeelleeccee¤¤iinn ssoorruunnuu””
olarak görmek, devrimi reddetmek,
fliddete dayal› devrim yerine refor-
mizmi, parlamenterizmi geçirmek-
tir.
MMaazzlluumm:: Oportünizm ve re-
vizyonizm, evrim ve devrim dö-
nemlerini birbirinden ay›r›p, evrim
dönemini kitlelerin bilinçlenme ve
örgütlenme süreci, devrim dönemi-
ni ise yeterli bilinç ve örgütlenme
seviyesine ulaflan kitlelerin bir
ayaklanmayla iktidar› ele geçirme
süreci olarak ele al›r. Oysa bu iki
dönem ülkemizde -ve bizim gibi ül-
kelerde içiçe geçmifltir. Peki bunun
pratik anlam› nedir? Bunun pratik-
teki anlam›, her iki dönemin görev-
lerinin, örgüt ve mücadele biçimle-
rinin de içiçe geçmifl olmas›d›r. ‹flte
revizyonizm, oportünizm bir yan›y-
la da bundan uzak durmaya çal›fl-
maktad›r.
Bak›n, Lenin, subjektif flartlar›
anlat›rken flunu belirtir: “... Bir dev-
rimin olabilmesi için; ilk önce iflçi-
lerin ço¤unlu¤unun (hiç de¤ilse, bi-
linçlenmifl olan ve akl› eren, siyasi
bak›mdan aktif iflçilerin ço¤unlu¤u-
nun) devrimin gere¤ini tam olarak
anlam›fl olmalar› ve ddeevvrriimm uu¤¤rruunnaa
hhaayyaattllaarr››nn›› ffeeddaa eettmmeeyyee hhaazz››rr ooll--
mmaallaarr›› gerekir...” (Lenin, Sol Ko-
münizm Bir Çocukluk Hastal›¤›)
“Devrim u¤runa hayatlar›n› feda
etmek” gibi tan›mlamalar, reformiz-
min, revizyonizmin telaffuz etmedi-
¤i, duymak da istemedi¤i kavram-
lard›r. Teorilerinde, politikalar›nda
söz bile edilmiyor böyle fleylerden.
Ama iflte aç›k ki, devrimcili¤in bu
yan› da ““ddeevvrriimmiinn ssuubbjjeekkttiiff flflaarrtt--
llaarr››”” aras›ndad›r ve tüm di¤er ob-
jektif, subjektif flartlarla birlikte
bunlar olmaks›z›n, devrim de hayal-
dir. Bu yüzden Mao’dan Che’ye ka-
dar birçok devrimci önder, objektif
flartlar› elbette gözard› etmezler
ama bu yana da ›srarla dikkat çeker-
ler.
Mao’nun bu konudaki sözlerin-
den biri var notlar›mda, okuyay›m:
“Savaflta zaferi ya da yenilgiyi, her
iki taraf›n askeri, siyasi, ekonomik
ve co¤rafi koflullar›n›n, her iki tara-
f›n yürüttü¤ü savafl›n niteli¤inin ve
her birinin sahip oldu¤u uluslara-
ras› deste¤in belirledi¤i do¤rudur,
ama zaferi yaln›z bunlar belirle-
mez; bütün bunlar kendi bafllar›na
ancak zafer ya da yenilgi olas›l›¤›n›
sa¤larlar, ama belirleyici de¤ildir.
Belirleyici olabilmeleri için öözznneell
ççaabbaa,, yani ssaavvaaflfl››nn yyöönneettiillmmeessii vvee
ssüürrddüürrüüllmmeessii,, iinnssaann››nn ssaavvaaflflttaakkii
ddiinnaammiikk rroollüü gereklidir."
Che de "Askeri Yaz›lar"›nda
flöyle diyor: "Devrimci durumun
bütünüyle olgunlaflmas›n› beklemek
flart de¤ildir. Çünkü yüreklilik, dö-
vüflme, sevk ve kararl›l›k, ço¤u kez
eksik olan nesnel flartlarn yerini tu-
tabilir. Ama asgari miktarda da olsa
nesnel flartlar›n varl›¤› gereklidir."
Burada tümüyle “subjektif” fak-
törü esas alan bir anlay›fl de¤il sa-
vundu¤umuz. Devrimci parti, nes-
nel koflullar çerçevesinde hayata ge-
çirir politikalar›n›. Bu nesnellik
içinde; onu aflarak, onu de¤ifltirerek
s›n›f mücadelesinin geliflimini do¤-
ru hedeflere yöneltebildi¤inde top-
lumsal sürecin geliflimini h›zland›-
rabilir ve yönlendirir.
34 TEOR‹ 11 KKas›m 22007
Devrimci du-rumun varol-du¤u koflul-larda, krizi
ve devrimci durumu ol-gunlaflt›racak süreç,silahl› mücadeleyi temelalmay› gerektirir... Bu sa-vafl›n flekillenifli, zaman›,fliddeti ise; devrimci du-rumun olgunluk derecesi,çeflitli s›n›flar›n konumla-r›, kültürel-siyasal-ulusalözellikler, örgütlülü¤ündüzeyi gibi çok çeflitli et-kenlere göre belirlenir.
Hayat›n
‹çindeki
TEOR‹
Say›: 130 35K‹TAP
Zaten bu nedenledir ki, devrimci
bir parti, devrimci durumun oldu¤u,
olgunlaflt›¤› koflullarda, kitlelerin
kendili¤inden aya¤a kalkmas›n›
beklemez. Devrimci durumu olgun-
laflt›r›c›, krizleri derinlefltirici do¤-
rultuda müdahalede bulunur. Bunu
yap›p yapmamak, çeflitli siyasi ha-
reketlerin devrimci olup olmad›¤›n›
belirleyen bir öneme sahiptir. Çün-
kü bu durumlarda, reformist, reviz-
yonist ak›mlarla devrimci örgütlerin
tavr› birbirinden tamamen farkl›
olur.
Bu fark› yaratan da ihtilalci ini-
siyatifin rolüdür. Bu inisiyatif tüm
statükolar› darmada¤›n edip, devri-
min yolunu açar, devrimci durumu
olgunlaflt›r›r. O yüzden de dünyan›n
bütün reformistleri, revizyonistleri,
bu ihtilalci inisiyatife sald›r›rlar,
“zaman› de¤il” teorileri yaparlar.
Yani Che dönemi geçti denilmesi
asl›nda pek de yeni de¤il. ‘80 önce-
si de vard› böyle söylemler. Kimi,
“Che dönemi geçti” der, kimisi
“daha o dönem gelmedi, daha ev-
rim aflamas›nday›z, silah›n zaman›
de¤il” der. ‹kisi de ayn› kap›ya ç›-
kar. ‹kisi de fiilen devrimci duru-
mun varl›¤›n› ve ihtilalci inisiyatifin
rolünü reddetmekte birleflir.
KKeemmaall:: fiöyle bir özet yaparak
sohbetimizi noktalayal›m isterseniz.
Devrimlerin objektif ve subjektif
flartlar› flunlard›r; bbiirr,, yönetenlerin
eskisi gibi yönetememesi, iikkii,, yöne-
tilenlerin eskisi gibi yönetilmek is-
tememesi, üüçç,, kitlelerin bilinç ve
örgütlenme düzeyinin yeterlili¤i...
‹lk ikisi objektif, üçüncüsü ise sub-
jektif flartlar kapsam›na giriyor. Za-
man zaman söyleriz; ülkemiz devri-
me gebedir diye. Bu objektif flartla-
r›n, baflka deyiflle, devrimci duru-
mun varl›¤› anlam›na gelir. Görevi-
miz bu tarihsel do¤umu yapt›rmak,
dünyaya ba¤›ms›z, demokratik, sos-
yalist bir ülke kazand›rmakt›r.
Sevgili okurlar›m›z, bir baflka
konuda yine devam etmek üzere,
sohbetimizi burada noktal›yorum.
fiimdilik hoflçakal›n.
““YYaallnn››zz DDee¤¤iillssiinn””, devrimci bir
mühendis olan Hasan Bal›kç›’n›n
yaflam›n› anlatan bir kitap. Ersin
Toker taraf›ndan yaz›lan kitap,
2006 y›l›nda EMO Yay›n taraf›ndan
yay›nland›.
Bal›kç›, fianl›urfa'da 18 Ekim
2002 tarihinde görevi bafl›nda katle-
dilmiflti. Hasan’› katlettirenler, Ha-
san’›n kaçak elektrik kullanarak
rant elde etmelerini engelledi¤i Öz-
lem Plastik ad›nda bir flirketin pat-
ronlar›yd›. O bir devrimci mühen-
disti, bu düzenin rüflvetçilerinden
de¤ildi. Yaflam›ndan vazgeçti fakat
kiflili¤inden taviz vermedi.
Kitap; yazar›n anlatt›¤› süreçlere
iliflkin kiflisel de¤erlendirmelerini
de yans›tmakla birlikte, Hasan’›n
yaflam›n› anlat›rken, yaflam›na para-
lel olarak devrimci mücadeleyi ve
Hasan’›n bu mücadeledeki yerini
anlat›yor.
Kitab›n ilk bölümleri, Hasan’›n
yaflam›n›, katledildi¤i sürece kadar
anlat›yor.
““LLiisseellii HHaassaann BBaall››kkçç››,, ttoopplluumm--
ssaall ssoorruunnllaarraa dduuyyaarrll›› hheerr ggeennçç ggii--
bbii,, TTüürrkkiiyyee''ddee yyaaflflaannaann oollaayyllaarr›› yyaa--
kk››nnddaann ...... iizzlleemmeekkllee kkaallmmaammaakkttaa,,
aakkttiiff bbiirr DDeevvrriimmccii GGeennççlliikk ttaarraaffttaa--
rr›› oollaarraakk,, AAddaannaa''ddaa ggeerrççeekklleeflflttiirreenn
eeyylleemmlleerree kkaatt››llmmaakkttaadd››rr.. MMiittiinngglleerr--
ddee,, ssookkaakk eeyylleemmlleerriinnddee,, ookkuullddaa yyaa--
pp››llaann bbooyykkoottllaarr››nn iiççiinnddee HHaassaann
hheepp vvaarrdd››rr..””
Bu bölümlerde ayr›ca Hasan’›n
12 Eylül’de y›lg›nlaflanlardan olma-
yarak de¤erlerini korumas›, 1980
sonras› Yeni Çözüm Dergisi’nin sa-
vundu¤u düflünceler çerçevesinde
örgütlü mücadele içinde yeralmas›,
hapishanelerde yaflanan ölüm orucu
direnifli süreçlerinde Hasan’›n dire-
nifle destek eylemlerine kat›lmas›
anlat›l›yor. ‹flte bu süreçten kitapta
anlat›lan baz› kesitler:
““EElleeflflttiirrii aadd››nnaa,, 1122 EEyyllüüll öönncceessii
vveerriilleenn ddeevvrriimmccii mmüüccaaddeelleeyyii iinnkkaarr
eeddeennlleerr eeppeeyyccee ççoo¤¤uunnlluukkttaayydd›› oo yy››ll--
llaarrddaa.. HHaassaann hhiiççbbiirr zzaammaann oonnllaarr
ggiibbii oollmmaadd››..
...... BBuu aarraaddaa,, 1155 AA¤¤uussttooss
11998844''ddee PPKKKK''nn››nn ggeerrççeekklleeflflttiirrddii¤¤ii
EErruuhh bbaasskk››nn›› ggüünnddeemmee oottuurrdduu¤¤uunn--
ddaa,, GGüünneeyyddoo¤¤uu''ddaa ssiillaahhll›› eeyylleemmllee--
rriinn bbeelliirrlleeyyeeccee¤¤ii bbiirr ssüürreeccee ggiirriillddii--
¤¤iinniinn ffaarrkk››nnaa ççookk aazz ssaayy››ddaa iinnssaann
vvaarraabbiillmmiiflflttii aannccaakk..””
“Hasan Bal›kç›, özellikle top-
lumsal sorunlarda ciddi bir duyarl›-
l›k gösterirdi. 1996 y›l›nda ... açl›k
grevleri, sonradan ölüm oruçlar›na
dönüflmüfltü. TAYAD önderli¤inde
onlarla dayan›flma için yap›lan bir
günlük açl›k grevine Hasan da Ada-
na'dan kat›larak destek vermiflti.”
Hasan 2000’de bafllayan büyük
ölüm orucu direnifline de eme¤ini
katar. Kitapta buna da yer veriliyor.
Sonraki bölümlerde, Hasan’›n
katledilmesine iliflkin dava süreci
ve kimi dava belgeleri kitapta yera-
l›yor.
“Hasan Bal›kç› an› defterinden”
adl› bölümde ise, Hasan’a yaz›lan
mektuplardan yap›lan derleme ve
devam›nda Hasan’›n mezar›nda ya-
p›lan anma resimleri de bir bölüm
olarak yeral›yor.
Ayr›ca, kitapta bulunan, Ha-
san’›n katledilmesiyle ilgili bas›nda
yer alan haber ve köfle yaz›lar› da
belge niteli¤i tafl›yor.
Kitab›n AAd›:Yazar›:
Yay›nevi:
Yaln›z DDe¤ilsinErsin TTokerEMO Yay›n
Devrimci bbirmühendisinonurlu yyaflam›
7 Ekim tarihinde dergimizin sa-
t›fl›n› yaparken, ‹stanbul Yenibos-
na’da polis kurflunuyla vurulan Fer-
hat Gerçek felç olmufltu.
Ferhat vurulal›, bir aydan fazla
olmas›na ra¤men bu ülkenin ne
Baflbakan’›, ne Adalet Bakan’›, ne
‹çiflleri Bakan› ç›k›p bir aç›klama
yapmad›lar. Tüm resmi kurumlar
hala hiçbir fley olmam›fl gibi dav-
ranma, suçun üzerini örtme, polisi
aklama çabas› içindeler. Burjuva
bas›n da ayn› suskunluk içinde.
“Bas›n özgürlü¤ü” devrimci bas›n
sözkonusu oldu¤unda, rafa kald›r›l-
d› her zamanki gibi.
AKP hükümeti ve ilgili bakanla-
r›na göre sanki Ferhat Gerçek vu-
rulmad›! Sanki bu ülkede böyle bir
olay olmad›!
AKP iktidar› neden ç›k›p aç›ktan
söylemiyor; bu ülkede polisin iste-
di¤i zaman silah›n› çekip halk›n
üzerine atefl etme yetkisi vard›r di-
ye. AKP iktidar› bu cinayet teflebbü-
sünün birinci dereceden sorumlusu-
dur. Polisin suçla mücadelede yeter-
siz kald›¤› yalanlar› eflli¤inde, poli-
se istedi¤inde silah kullanma yetki-
si tan›yan Polis Vazife ve Selahiyet-
leri Kanunu’nu ç›kartarak polisi
katliamlara, infazlara, iflkenceye
teflvik etmifltir. Burjuva bas›n da bu-
nu alk›fllad›. Güya polis böylece
kapkaç, h›rs›zl›k, mafya karfl›s›nda
daha etkili olacakt›, bak›n öyle bir
fley var m›, yoktur. Olan polisin ya-
sal dergi satan, demokratik haklar›
için mücadele eden insanlara yöne-
lik silah çekti¤i gerçe¤idir.
Bu ülkede nas›l bir hukuk meka-
nizmas› oldu¤unu kimse sorgula-
mayacak m›? Ferhat Gerçek’in so-
kak ortas›nda kurflunland›¤› ve bu-
nun hesab›n›n polisten sorulmad›¤›
bir ülkede, hukukçular hangi hukuk
kurallar›na güvenerek, hangi yarg›-
ya güvenerek dava takip etmekte-
dirler, müvekkillerinin haklar›n› sa-
vunmak için nas›l davalar üstelene-
bilmektedirler? Ferhat’› vuranlar›n
yarg›lanmas›n› istemeyen hukukçu-
lar›n, adaleti savunmalar› mümkün
de¤ildir.
Bu ülkenin hukuk fakültelerin-
deki profesörleri, ö¤rencilerine na-
s›l bir hukuk sistemini anlatmakta-
d›rlar. Ferhat Gerçek’in sokak orta-
s›nda vurulmas›n›n serbest oldu¤u
bir ülkenin hukuk sistemini nas›l ta-
n›mlamaktad›rlar, demokratik bir
ülkenin hukuku mu geçerlidir, yok-
sa faflizmin hukuku mu? Ferhat
Gerçek’in vurulmas›na karfl› ç›kma-
yan, vuran polislerin yarg›lan›p ce-
zaland›r›lmamas›na sessiz kalan hu-
kuk profesörlerinin, hukuku ve ada-
leti savunmakta tutarl› olduklar› dü-
flünülebilir mi, bilimsel namuslar›
sorgulanmaz m›?
TTüümm mmeesslleekklleerrddeenn kkiittllee öörrggüütt--
lleerrii,, sseennddiikkaallaarr,, ooddaallaarr;; Ferhat
Gerçek bu ülkede, yasal olan dergi-
mizin sat›fl›n› yaparken, polisin kur-
flunuyla s›rt›ndan vurularak felç ol-
du, bunu yapan polis ne cezaland›-
r›ld› ne de tutukland›. Buna tepki
göstermeyecek misiniz?
Ferhat’›n yasal bir dergiyi satma
hakk›n› savunmad›¤›n›z, Ferhat’›n
sokak ortas›nda polis taraf›ndan
kurflunlanmas›na tepki göstermedi-
¤iniz zaman, nas›l kendi grev hakk›-
n›z›, insanca yaflam hakk›n›z›, ço-
cuklar›n›z›n haklar›n› ve gelece¤ini
savunabileceksiniz?
Ferhat burada bir simgedir. Fer-
hat’›n vurularak sakat b›rak›lmas›
ayn› zamanda ülkemizdeki bir ger-
çe¤i göstermifltir. Bu gerçek, faflizm
karfl›s›ndaki sessizlik, gösterilen
tepkilerdeki yetersizlik gerçe¤idir.
Ferhat’›n vurulmas› ilk de¤ildir. Fa-
kat neden Ferhat ilk de¤ildir sorusu
da ülkemiz gerçe¤inin göstergele-
rindendir. Çeflitli kesimlerin faflizm,
infazlar, katliamlar karfl›s›ndaki ses-
sizli¤i faflizmi cüretlendiren bir
sonuç yaratm›flt›r do¤al olarak. Bu
yan›yla sorumluluk sadece faflizmin
sorumlulu¤u olmamaktad›r.
Ferhatlar’›n mücadele hakk›n›
savunmak, en baflta
da demokratik-dev-
rimci güçlerin göre-
vi durumundad›r.
Ferhat’› vuran polisin tutuklanmas›-
n›, yarg›lanmas›n› ve cezaland›r›l-
mas›n› istemeli, bunun mücadelesi-
ni yürütmeliyiz.
Bu kimsenin kendi d›fl›ndaki bir
mücadele de¤ildir. Tersine kendisi-
nin haklar›n› savunma mücadelesi-
dir. Herkes kendi prati¤ini yaflamak
durumunda olmas›n diye Ferhat’›
vuran polisler yarg›lanmal› cezalan-
d›r›lmal›d›r. Bu çerçevede hareket
etmek demokratik mücadelenin
gere¤idir.
Oligarflinin baflar›s›n›n bir yan›
da solu kendi özel gündemlerine
hapsetmeyi baflarm›fl olmas›ndad›r.
Bunu yapmal›y›z ki, sokak orta-
s›nda insanlar›m›z›n kurflunlanma-
s›n›, kurflunlayan polislerin ellerini
kollar›n› sallayarak gezebilmesini,
iktidarlar›n böyle
bir olay hiç ol-
mam›fl gibi
davranmas›n›,
yarg›n›n polis-
leri aklamas›n›
engelleye-
bilelim.
36 FERHAT GERÇEK 11 KKas›m 22007
Ferhat Gerçek Vurulmad› M›?
Genç yafl›nda halk›na gerçekleri
ulaflt›rman›n bedelini polisin s›kt›¤›
kurflunla felç kalarak ödeyen oku-
rumuz Ferhat Gerçek ile ilgili, 4
Kas›m’da 11 MMaayy››ss MMaahhaalllleessii’nde
bas›n aç›klamas› yap›ld›. Ferhat
Gerçek’i vuran polisin halen tutuk-
lanmad›¤›na dikkat çekilen aç›kla-
mada;
““FFeerrhhaatt ggeenncceecciikk yyaaflfl››nnddaa vvuu--
rruulldduu bbiizziimm üüllkkeemmiizzddee.. HHeemm ddee
hheerrkkeessiinn ggöözzlleerrii öönnüünnddee.. HHeemm ddee
yyaassaall bbiirr ddeerrggiiyyii ssaattaarrkkeenn...... FFeerr--
hhaatt’’›› vvuurraann ppoolliiss hhaalleenn ttuuttuukkllaann--
mmaadd››.. BBuuggüünn FFeerrhhaatt’’›› vvuurraann ppoolliiss
eelliinnii kkoolluunnuu ssaallllaayyaarraakk ddoollaaflfl››rrkkeenn
FFeerrhhaatt aayyaakkllaarr››nn›› kkuullllaannaamm››yyoorr,,
yyüürrüüyyeemmiiyyoorr,, tteekk bbaaflfl››nnaa hhiiççbbiirr flfleeyy
yyaappaamm››yyoorr”” denilerek Ferhat’› vu-
ran polisin derhal tutuklanmas› is-
tendi.
75 kiflinin kat›ld›¤› aç›klama so-
na erdikten sonra, Ferhat’›n yar›m
kalan ifli sürdürülerek Yürüyüfl
Dergisi sat›fl› yap›ld›. Dergi sat›fl›
yap›l›rken Ferhat’›n neden vuruldu-
¤u anlat›ld›.
Yürüyüfl Dergisi’nin sat›fl›ndan
sonra ise bir süredir grevde olan Te-
lekom iflçileri ziyaret edildi.
Ferhat’› vuran polisin tutuklan-
mas› talebiyle yap›lan bir baflka
eylem de ‹‹kkiitteellllii Cemevi önünde
Haklar ve Özgürlükler Cephesi
taraf›ndan gerçeklefltirildi. 4 Kas›m
günü yap›lan eylemde ““FFeerrhhaatt’’››
VVuurraann PPoolliiss HHaallaa TTuuttuukkllaannmmaadd››””
yaz›l› pankart açan HÖC’lüler
““FFeerrhhaatt’’›› VVuurraann PPoolliiss TTuuttuukkllaann--
ss››nn,, BBaasskk››llaarr BBiizzii YY››lldd››rraammaazz”” slo-
ganlar›yla eyleme bafllad›lar.
Eylem de Yürüyüfl yaz›l› önlükler
giyen HÖC’lüler bir bas›n aç›kla-
mas› yaparak taleplerini dile getir-
diler ve ard›ndan mahallede polisin
sald›r› tehditlerine ra¤men Yürüyüfl
Dergisi da¤›t›m› yap›ld›.
Say›: 130 37HABER
Brüksel Laiklik Derne¤i tara-
f›ndan düzenlenen ““ÖÖzzggüürrllüükklleerr
FFeessttiivvaallii”” 31 Ekim’de Brüksel
Pathe Palace’da bafllad›.
Festival 10 Kas›m tarihine ka-
dar sürecek. Geleneksel olarak
her y›l düzenlenen festivalde,
film, konser, tiyatro, konferans
etkenlikleri yap›l›yor. Festival’de
Belçika’daki DHKC Davas›’n›
konu alan “Direnmek Suç De¤il-
dir” isimli belgesel 7 Kas›m günü
gösterildi.
Festivalin gerçekleflti¤i Pathe
Palace’da izleyicileri ölüm orucu
direniflinde flehit
düflen Faruk Ka-
d›o¤lu’nun mek-
tubu karfl›l›yor.
Festival’de ye-
ralan sergilerden
birinin ismi
“FFaarruukk’’aa CCee--
vvaapp.” 15 küçük
tablo fleklindeki
bir resim sergi-
sinde sanatç›
Anne-Louise Van Nieu-
wenhuijsen, veda mektu-
bundan etkilendi¤i Faruk
Kad›o¤lu’na sesleniyor.
Üniversite dan›flman›
ve Brüksel Laiklik Derne¤i çal›-
flan› Nieuwenhuijsen sergisini
flöyle tan›t›yor: ““22000055 yy››ll››nn››nn
MMaayy››ss aayy››nnddaa TTüürrkkiiyyee BBaaflflbbaakkaa--
nn››’’nn››nn ddüüzzeennlleeddii¤¤ii bbiirr ggeezziiyyee kkaa--
tt››llaarraakk ‘‘rreessmmii aaçç››ddaann ddüüzzggüünn’’ bbiirr
‹‹ssttaannbbuull kkeeflflffeeddiiyyoorruumm.... TTeekkiirr--
ddaa¤¤ HHaappiisshhaanneessii’’nnddee ssiiyyaassii ttuutt--
ssaakk FFaarruukk KKaadd››oo¤¤lluu bbiirr vveeddaa
mmeekkttuubbuu yyaazz››yyoorr vvee kkeennddiinnii yyaakk››--
yyoorr......””
Özgürlükler Festivali, ziya-
retçilerine Türkiye’de yaflanm›fl
olan ölüm orucu direniflini tan›t›-
yor.
Avusturya Anadolu Federasyonu
(AFA) ve Bolivarci Cember Örgütü
taraf›ndan Federasyo’nun Viya-
na’daki merkezinde 4 Kas›m Pazar
günü ortaklafla bir panel düzenlendi.
Panele Türkiyeli, Avusturyal› ve
Güney Amerikal› yaklafl›k 60 kifli ka-
t›ld›. Salona, Güney Amerikal› önder-
ler Simon Bolivar ve Jose Marti’nin
foto¤raflar› ile önderlerimiz Mahir
Çayan ve Ulafl Bardakç›’n›n resimleri
ile Türkçe ve ‹spanyolca “Örgütlü
Halk Yenilmez” slogonlar› as›ld›.
Panelde, Bolivarc› Cember ad›na
konuflmac› olarak kat›lan Arjantinli
Carlos Troger öncelikle bu tür etkin-
liklerin önemine de¤indi ve Türki-
ye’deki anayasa tart›flmalar› ve
HÖC´ün alternatif Halk Anayasas›
Tasla¤›’ndan
haberi oldu-
¤unu söyleye-
rek ülkesinde-
ki ba¤›ms›zl›k
h a r e k e t l e r i
h a k k › n d a
bilgi verdi.
Ferhat’ı Vuran Polis Tutuklansın!
FFeessttiivvaallddee FFaarruukk KKaadd››oo¤¤lluu SSeerrggiissii
Avusturya’daAnayasa PPaneli
38 YOZLAfiMA 11 KKas›m 22007
13 Kas›m’da ‹stanbul’da ““aa¤¤››rr
cceezzaa””l›k bir dava bafll›yor. Yozlafl-
maya karfl› mücadele edenlerin yar-
g›lanmas› davas› bu.
7 Aral›k 2006 tarihinde, ‹stan-
bul’da; Temel Haklar Federasyonu
ve çeflitli semtlerdeki Temel Haklar
dernekleri, Yürüyüfl Dergisi, Ozan
Yay›nc›l›k ve ‹stanbul TAYAD’›n
da aralar›nda bulundu¤u çok say›da
demokratik kurum, polis taraf›ndan
bas›larak çal›flanlar› gözalt›na al›n-
m›fl ve bir ço¤u tutuklanm›flt›.
Polisin kurumlara ve evlere yö-
nelik bask›nlar›, sokaklardan insan-
lar› gözalt›na almas› ve tutuklatma-
s› sonraki günlerde de sürmüfl, dava
kapsam›nda tutuklu say›s› 4411’’ee
ulaflm›fl, 48’i de tutuksuz olmak
üzere toplam ““ssaann››kk”” say›s› 8899 ol-
mufltu.
89 devrimci, demokrat hakk›n-
da, müebbet dahil olmak üzere top-
lam 1100..000000 ((oonnbbiinn)) yy››ll hhaappiiss isteni-
yor. Oligarfli bununla da yetinmi-
yor: 17 dernek ve 1 federasyonun,
uyuflturucuya, kumara ve yozlaflma-
ya karfl› mücadele ettikleri için ka-
pat›lmas› isteniyor.
41 devrimci, 1 y›la yak›n bir sü-
redir tutuklu bekletildikten sonra ilk
kez 13 Kas›m tarihinde mahkeme
karfl›s›na ç›kar›lacaklar.
Bu mahkeme salonlar›, devrim-
cilerin oligarfliyi yarg›lad›¤› örnek-
lere defalarca tan›kl›k etmifltir. 13
Kas›m tarihinde de, oligarflinin
mahkemelerinde bir kez daha dev-
rimcilerin demokratlar›n yarg›lanan
de¤il yarg›layan oldu¤una tan›k ola-
ca¤›z.
ÇÇüünnkküü, bu düzenin tüm pislikle-
rinin içinde olan ve savunan onlar,
buna karfl› mücadele eden devrimci-
ler, demokrat namuslu insanlard›r.
ÇÇüünnkküü, haks›z ve adaletsiz olan
onlarken, devrimciler hakl› ve ada-
letli oland›r...
ÇÇüünnkküü, bu davada yarg›lanmak
istenenler, namussuzlu¤a, onursuz-
lu¤a, yozlaflmaya karfl› ç›kman›n
onuruna sahipken, bu tutuklamalar›
yapan ve yapt›ranlar, emperyaliz-
min ve burjuvazinin her türlü yoz,
kirli kültürünü savunman›n onur-
suzlu¤unu tafl›yanlard›r.
Bunun için halk›n demokratik
kurumlar›na sald›rd›lar, gözalt›na
ald›lar, tutuklad›lar, hapis yat›rd›lar.
BBiirr YY››lldd››rr YYaarrgg››llaannmmaaddaann
HHaappiisshhaanneeddee TTuuttuulluuyyoorrllaarr
Yarg›layabilecekleri hukuki da-
yanaktan yoksun olduklar› içindir
ki, 41 devrimci demokrat insan› bir
y›l boyunca mahkemeye ç›karma-
dan hapishanede tuttular. Bu yön-
tem art›k oligarflinin polisinin ve
mahkemelerinin bir politikas› hali-
ne gelmifltir.
Komplo kur, sonra bir y›l dava
açmadan beklet, ondan sonra mah-
keme karfl›s›na ç›kard›¤›nda zaten
yat›rd›¤›nla cezaland›rm›fl olursun.
Bu durumda mahkemelerde ceza
alman›n veya beraat etmenin önemi
talileflmektedir. Bunun, demokrasi-
cilik oyununda da yeri yoktur, bu
politika aç›k faflizmin politikas›d›r.
Demokratik talepler çerçevesinde
örgütlenmifl kurumlar›n yasaklan-
mas›, bu kurumlarda çal›flman›n suç
haline getirilmesi aç›k faflist sistem-
lerin politikas›d›r. Türkiye tablosun-
da da, f›rsat bulundukça, bu politika
hayata geçirilmekte, bunu yasal ze-
minlerde yapamad›klar› için komp-
lolar kurarak yapmaktad›rlar.
Gerçek fludur; tutsak 41 devrim-
ci, demokrat; bu düzene karfl›, düze-
nin yasalar›nda bile suç say›lamaya-
cak biçimlerde mücadele yürüttük-
leri halde, bu düzenin yozlaflt›rma-
s›na, fuhufla, kumara ve uyuflturucu-
ya karfl› ç›kt›klar› için hukuksuz,
adaletsiz bir flekilde yarg›lanmadan
bir y›ld›r hapishanede tutulmakta-
d›rlar.
NNeeddeenn TTuuttuukkllaanndd››llaarr,,
NNaass››ll BBiirr DDüüzzeenn TTuuttuukkllaadd››??
Devrimciler, kapitalist düzenin
tersine, savunduklar› dünya görüflü,
yaflam anlay›fllar› gere¤i, halktan
yana ve vatansever olduklar› için,
halk›m›z›n uyuflturucuyla zehirlen-
mesine, kad›nlar›m›z›n fuhufl batak-
l›¤›na düflürülmelerine, insanlar›m›-
z›n bu batakl›klarda yozlaflt›r›lmas›-
Bizi yarg›lamak,uyuflturucuyu, fuhuflu,yozlaflmay› savunmakt›r!
ÇÇaa¤¤rr››::
1133 KKaass››mm’’ddaa;
BBuu üüllkkeeddee yyoozzllaaflflmmaayyaa
kkaarrflfl›› mmüüccaaddeellee eettmmeenniinn,,
uuyyuuflflttuurruuccuuyyaa,, ffuuhhuuflflaa kkaarrflfl››
çç››kkmmaann››nn yyaarrgg››llaanndd››¤¤››nnaa
ttaann››kk oollaaccaa¤¤››zz......
AAhhllaakkss››zzddaann,, nnaammuussssuuzz--
ddaann hheessaapp ssoorrmmaann››nn ssuuçç ssaa--
yy››lldd››¤¤››nnaa ttaann››kk oollaaccaa¤¤››zz......
YYoozzllaaflflmmaayyaa kkaarrflfl›› mmüüccaa--
ddeellee eeddeennlleerriinn yyaarrgg››llaanndd››¤¤››
ddaavvaayyaa kkaatt››llaall››mm,, yyoozzllaaflfl--
mmaayyaa,, uuyyuuflflttuurruuccuuyyaa,, ffuuhhuu--
flflaa kkaarrflfl›› mmüüccaaddeellee eeddeennlleerree
ddeesstteekk vveerreelliimm!!
TTaarriihh:: 1133 KKaass››mm 22000077
SSaaaatt:: 1100..0000
YYeerr:: ‹‹ssttaannbbuull 1133.. AACCMM
na karfl› ç›karlar.
Bu pisliklerin yayg›nlaflmas›,
kendili¤inden olan bir durum de¤il-
dir. Tersine emperyalizmin, oligar-
flinin bilinçli tercih etti¤i bir politi-
kad›r. Bu zeminler, ekonomik rant
elde etmenin yan›nda, halklar›
uyuflturman›n, kültürel olarak tes-
lim alman›n da araçlar›ndand›r.
41’i tutuklu 89 devrimcinin su-
çunun büyüklü¤ü, oligarflinin düze-
ninin bbeesslleennddii¤¤ii bbuu ddaammaarr›› kkeess--
mmeekk istemelerindendir.
Yozlaflma, fuhufl, uyuflturucu
oligarflinin beslendi¤i damard›r. Fu-
huflu, uyuflturucuyu bilinçli olarak
yayg›nlaflt›rmalar›, neredeyse tüm
mafya çetelerinde polis, asker ve
yarg› mensuplar›n›n da olmas›, bü-
rokratlarla, politikac›larla iliflkili ol-
malar› bu nedenledir.
Savc›, iddianamesinde de, uyufl-
turucuya fuhufla yozlaflmaya karfl›
““ppoolliissiinn mmüüccaaddeellee eettmmeeddii¤¤iinnii”” iti-
raf ediyor, fakat bunu polisin eksik-
li¤i olarak gösteriyor. Oysa, burada
bir eksiklik yok, burada sistemin ya-
p›s› sorunu vard›r. Sorun, yarg› me-
kanizmas›yla, polis gücüyle, yasa-
ma, yürütme, yarg› diye tan›mlanan
devlet güçlerinin tamam›n› elinde
bulunduranlar›n zaten bu uyuflturu-
cu, fuhufl, yozlaflma batakl›¤›n› iradi
olarak büyütmelerindedir.
Bu nedenledir ki, bu düzen dev-
rimcileri tutuklarken, kumarhaneci-
leri, pezevenkleri, hortumcular›,
soyguncu ve ya¤mac›lar›, yolsuzluk
flampiyonlar›n› tutuklamamaktad›r.
Düzen, bir mafya düzeni olmal›
ki, fuhufla, uyuflturucuya karfl› kam-
panyalar yürüten, halk› bilinçlendi-
ren, insanlar›m›z› çetelerin ellerin-
den kurtaran, e¤iten, tedavi eden,
halk› bu çetelere karfl› örgütleyen,
gençlerimizi, uyuflturucuya fuhufla
yönelmek yerine, halk›n›n sorunla-
r›na duyarl›, mücadele eden kifliler
olarak yetifltiren devrimcileri tu-
tuklayabilsin.
Bu nedenlerledir ki, 41’i tutuklu
89 devrimci hakk›nda aç›lan dava,
bize bu düzenin niteli¤ini gösteren
bir özellik tafl›maktad›r. Devrimci-
ler hakk›nda haz›rlanan iddianame,
bu düzenin yozlaflman›n hamisi ol-
du¤unu kan›tlayan bir belge olarak
oligarflinin tarihindeki yerini ala-
cakt›r.
OOlliiggaarrflfliinniinn ‹‹ddddiiaannaammeessiinniinn
DDaayyaannaa¤¤›› UUyyuuflflttuurruuccuu
TTaacciirrlleerrii
Bu dava nezdinde de, bir hukuk
komedisi yaflanmaktad›r. Devrimci-
leri yarg›lamak için mevcut yasala-
ra dayanarak bile bir hukuki zemin
oluflturamayan mahkeme, kendisine
bir uuyyuuflflttuurruuccuu ttaacciirriinnii tan›k yap-
m›fl, herkesi ayn› kifliye teflhis ettir-
mifl, bu kiflinin ifadelerine dayana-
rak yarg›lama yapmaya çal›flmakta-
d›r.
Sözkonusu kifli, Kardefller Mar-
ket’in sahibidir. Bu kifli, davada
yarg›lanan onlarca kifliyi, kendisini
döven kifliler olarak teflhis etmifltir.
Fakat, ne hakimler, ne savc› ““nnaass››ll
oolluurr ddaa bbiirr kkiiflflii oonnllaarrccaa kkiiflfliinniinn oorr--
ttaass››nnddaa ddaayyaakk yyeerr vvee iillkk ddeeffaa kkaarrflfl››--
llaaflfltt››¤¤›› bbuu kkiiflfliilleerrii tteerreeddddüüttssüüzz tteeflflhhiiss
eeddeebbiilliirr”” diye sormam›flt›r.
Sormamalar› hukuki bilgi yok-
sunu olmalar›ndan de¤il, bilinçlidir.
De¤ilse, böyle bir davan›n olama-
yaca¤›n› herkes bilir. Birazc›k ada-
let kayg›s› tafl›yan hiçbir hukuk,
böyle bir yarg›lamaya müsaade ede-
mez. Fakat, oligarflinin hukukunda,
bu düzene karfl›, düzenin pislikleri-
ne karfl› mücadele eden devrimciler
sözkonusu ise, zerre kadar adalet
kayg›s› tafl›nmaz. Bir yalanc› tan›k
uydurulur, insanlar tutuklan›r, yar-
g›lan›r, hapisler yat›r›l›r, dahas› a¤›r
cezalara bile çarpt›r›ld›klar›n›n ör-
nekleri çoktur.
BBuu HHuukkuukkssuuzzlluu¤¤aa KKaarrflfl››
ÇÇ››kkaall››mm,, AAddaalleett TTaalleebbiimmiizzii
YYüükksseekk SSeessllee HHaayykk››rraall››mm!!
Bir yalanc› tan›¤a ifade imzalat,
““ffaallaannccaa kkiiflflii ddeeddii kkii”” diyerek on-
larca kifliyi tutukla, y›llarca hapis
yat›r. Oligarflinin bu politikas›, dev-
rimci mücadeleyi, hak ve özgürlük-
ler mücadelesini bast›rma politika-
s›d›r. Dolay›s›yla bu davan›n kendi-
si de hak ve özgürlük mücadelesi-
nin bir alan› durumundad›r.
Amaç, bu tarz davalar› meflru-
laflt›rmak, süreklilefltirmek, yasal
kurumlar› komplolarla çal›flamaz
hale getirmek, çal›flanlar›n› tutukla-
yarak etkisizlefltirmektir.
Bu politikay› bofla ç›karman›n
bir yolu, fuhuflu, uyuflturucuyu,
yozlaflmay› savunan bu düzeni,
mevcut dava zemininde de teflhir et-
mek, davay› sahiplenmektir.
Oligarfli, yozlaflmaya karfl› mü-
cadelemizi yarg›layarak, bu müca-
deleyi suç sayd›¤›n› göstermektedir.
Bizler davay› sahiplenerek, uyufltu-
rucuyu, fuhuflu, yozlaflmay› sahip-
lenmenin suç oldu¤unu hayk›ral›m.
Devrimciler, de¤il onlar› yarg›-
layan düzen suçludur, hak ve özgür-
lüklerimize sald›ran, komplo dava-
lar› açanlar suçludur. Yarg› adalet-
ten söz edecekse, komplonun orta¤›
olmaktan vazgeçmeli, devrimcileri
de¤il, komplolar kuran, yasal ku-
rumlar› gece yar›s› basan, terör esti-
ren polisi ve bu bask›nlar›n, komp-
lolar›n kararlar›n› alanlar› yarg›la-
mal›d›r.
Yarg› bu komplonun orta¤› ol-
maya daha ne kadar devam edecek
görece¤iz?
Say›: 130 39YOZLAfiMA
40 EMEK 11 KKas›m 22007
T e l e -
kom iflçile-
ri grevleri-
ni kararl›-
l›kla sürdürürken Telekom patron-
lar› ve grevi hazmedemeyen iktidar
grevdeki iflçilere yönelik sald›r›
dalgas› bafllatt›. Birçok yerde maf-
yalar ve polis arac›l›¤›yla gerçekle-
flen sald›r›lardan biri 2 Kas›m günü
Ayaza¤a Telekom Santrali’nde ya-
fland›. Sabah saatlerinde patronun
örgütledi¤i tafleron flirket elemanla-
r› tafl ve sopalarla grevdeki iflçilere
sald›rd›lar. Polis sald›r›y› izlemekle
yetindi. 2 Kas›m günü bir baflka sal-
d›r› da Kavac›k’ta gerçekleflti. Ka-
vac›k’ta grevdeki iflçileri santralden
yasad›fl› bir biçimde zorla uzaklafl-
t›ran polis tafleron firma iflçilerini
santrale sokarak onar›m yap›lmas›-
n› sa¤lad›.
Grevdeki Telekom iflçilerine yö-
nelik di¤er bir sald›r› 4 Kas›m günü
yafland›. Sultançiftli¤i Telekom
Santrali’nde grevde olan iflçiler
grev k›r›c›l›¤›na izin vermediler.
Bunun üzerine polisin azg›nca sal-
d›r›s›yla karfl›laflt›lar. Sendikac› ve
pekçok iflçinin gözalt›na al›nd›. ‹fl-
yeri bahçesinde bulunan 150 iflçiye
sald›rarak d›flar› ç›karan polis tafle-
ron firma iflçilerini içeri sokarak
ar›zalar›n giderilmesi için çal›flma-
lar›n› sa¤layarak grev k›r›c›l›¤›na
destek verdi.
Sald›r›ya tepki gösteren iflçiler
ayn› gün iflyeri önünde bir eylem
yaparak sald›r›lar›n kendilerini
y›ld›ramayaca¤›n› söylediler. 5
Kas›m günü de di¤er bölgelerden
Telekom iflçileri otobüslerle Sultan-
çiftli¤i Telekom Santrali’ne gelerek
grevde olan ve sald›r›ya u¤rayan
arkadafllar›n› ziyaret edip sald›r›y›
protesto ettiler.
‹‹zzmmiirr’’ddee GGrreevvee BBüüyyüükk DDeesstteekk
Telekom iflçileri aileleri, Petrol-
‹fl Sendikas› Alia¤a fiubesi, Tüm-
Tis Sendikas› ve HÖC’ün de destek
verdi¤i kitlesel bir bas›n aç›klamas›
yaparak “haklar›n› al›ncaya kadar
sürmekte olan grevlerini devam et-
tireceklerini” duyurdular.
3 Kas›m günü saat 13.00’de Ko-
nak Sümerbank önünde toplanan
sendika üyeleri sloganlarla Türk
Telekom ‹l Müdürlü¤ü önüne bir
yürüyüfl gerçeklefltirdiler.
Sloganlar ve alk›fllarla gerçek--
lefltirilen coflkulu yürüyüflün ard›n--
dan Telekom önünde Haber ‹fl Ge--
nel Baflkan› Ali Akcan bir konuflma
yapt›. Akcan konuflmas›nda iflve--
ren ve medyada geçen sabotaj iddi--
alar›na cevap verdi. Son günlerdeki
en kitlesel eylem olan bu yürüyüfl
ve aç›klamaya 1500 kifli kat›ld›.
GGeemmlliikk TTeemmeell HHaakkllaarr’’ddaannDDeesstteekk ZZiiyyaarreettii
Gemlik Temel Haklar ve Özgür-
lükler Derne¤i 2 Kas›m günü saat
17.00’de 18 gündür grevde olan
Gemlik Telekom iflçilerini ziyaret
edip hakl› mücadelelerinde sonuna
kadar yan›nda olduklar›n› belirtti-
ler. Sendika temsilcisi ve iflçilerle
konuflan dernek üyeleri baflar›lar di-
leyerek iflçilerin yan›ndan ayr›ld›-
lar. Ziyaret s›ras›nda polisin çevre-
de kamera çekimi yap›p iflçileri te-
dirgin etmeye çal›flt›¤› gözlendi.
AAnnkkaarraa HHÖÖCC TTeemmssiillcciillii¤¤ii’’nnddeennDDaayyaann››flflmmaa ZZiiyyaarreettii
Ankara HÖC’lüler direniflin 24.
gününde Ulus’taki Telekom Genel
Müdürlü¤ü’nde grevde olan iflçileri
ziyaret ettiler. “Telekom ‹flçisi
Yaln›z De¤ildir” yaz›l› pankart ve
dövizler tafl›yan HÖC’lüler ana
kap› önünde bas›n aç›klamas›
yapt›lar. Yüzlerce iflçi aç›klamay›
alk›fl ve sloganlarla karfl›larken
HÖC’lüler desteklerinin devam
edece¤ini bildirdiler.
Hastanelerin TicarethaneyeÇevrilmesine Protesto
TTB, SES ve sa¤l›k meslek odalar›,
kamu hastanelerini ticarethaneye dö-
nüfltürecek olan ““KKaammuu HHaassttaannee BBiirr--
lliikklleerrii PPiilloott UUyygguullaammaass›› HHaakkkk››nnddaa
KKaannuunn TTaassaarr››ss››””n› Meclis önünde dü-
zenledikleri eylemle protesto etti.
Sa¤l›k emekçileri yasayla doktorlar›n
ifl güvencesinin kalmayaca¤›n›, yöneti-
min istedi¤i doktoru kolayca iflten ç›-
karabilece¤ini söylediler.
Sa¤l›k Bakanl›¤›'nca Mart 2007’de
haz›rlanan yasa tasar›s›yla hastanelerin
yönetim kurulu valilik, yerel yönetim,
il özel idaresi, ticaret odas› temsilcile-
rinden oluflmas› ve zarar eden hastane-
lerin kapat›lmas› hedefleniyor.
Dev Sa¤l›k-‹fl'e Kundaklamaya Tepki!
Dev Sa¤l›k-‹fl ‹ç Anadolu Bölge
Temsilcili¤i 6 Kas›m günü “kimli¤i be-
lirsiz” kifliler taraf›ndan yak›lmak is-
tendi. Yap›lan sald›r›, sendika binas›
önünde HÖC’ün de destek verdi¤i
ortak aç›klama ile protesto edildi.
Aç›klaman›n oldu¤u gün ayr›ca
D‹SK, Dev Sa¤l›k-‹fl, SES, TTB olarak
sa¤l›k sektöründe yaflanan tafleronlafl-
t›rma sald›r›s›na karfl› ortak mücadele
karar› al›nd›¤› da aç›kland›.
Sa¤l›k Bakanl›¤›’na Siyah Çelenk
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve
Teknikerleri Derne¤i (Tümrad-Der),
SES ve Dev Sa¤l›k-‹fl 8 Kas›m
Radyoloji Gününü kutlamak ve ifl saat-
lerinin 5 saatten 9 saate ç›kar›lmas›n›
protesto etmek amac› ile 8 Kas›m
Perflembe günü saat 13.00’te Sa¤l›k
Bakanl›¤› önün-
deydi. Bakanl›¤a
siyah çelenk
b›rakan emekçiler
genelgenin geri
çekilmesini iste-
diler.
TELEKOM GREV‹ SALDIRI VE DESTEKLERLEDEVAM ED‹YOR
ÖZGÜR-DEMOKRAT‹K VVE Efi‹TL‹KÇ‹ TTÜRK‹YE M‹T‹NG‹ YYAPILDI
KESK, TMMOB ve TTB’nin ça¤-
r›s› ile “Özgür-Demokratik ve Eflitlik-
çi Türkiye” mitingi 3 Kas›m Cumar-
tesi günü Ankara’da yap›ld›.
Saat 10.30’da “Özgür-Demokratik
ve Eflitlikçi Bir Türkiye” pankart›n›n
arkas›nda en önde KESK ve ona ba¤-
l› sendikalar olmak üzere di¤er sendi-
kalar, odalar, DKÖ’ler, STÖ’ler, dev-
rimci-demokratik kurumlar kendileri-
ni ifade eden pankart ve dövizlerle hi-
podrom önünde kortejler oluflturdular
ve sloganlarla S›hh›ye Meydan›’na
do¤ru yürüyüfle geçtiler.
Miting alan›nda ilk olarak
TMMOB Genel Baflkan› Mehmet So-
¤anc› bir metin okudu. So¤anc› aç›k-
lamas›nda anayasa tart›flmalar›na vur-
gu yaparken AKP politikalar›na, ge-
lifltirilmeye çal›flan ›rkç›, milliyetçi
anlafl›ylara karfl› demokrasiyi, özgür-
lü¤ü, kardeflli¤i, bar›fl› savunman›n
gereklili¤ine vurgu yapt›.
Daha sonra KESK Genel Baflkan›
‹smail Hakk› Tombul ortak bas›n met-
nini okudu. Tombul okudu¤u metinde
12 Eylül anayasas›n›n de¤iflmesi ge-
rekti¤ini belirtti¤i aç›klamas›nda son
dönemlerde yaflanan faflist sald›r›lara
de¤indi. 8 askerin de koflulsuz serbest
b›rak›lmas›n› ve Kürt sorununun de-
mokratik yollardan çözülmesi gerek-
ti¤ini belirten Tombul “bizler, baflka
bir yaflam›n, baflka türlü bir Türki-
ye’nin mümkün oldu¤unu biliyoruz.
Bizler, fliddetin ve silahlar›n teslim al-
d›¤› bir gelecek de¤il, umut dolu ya-
r›nlar istiyoruz” diyerek bar›fl ve kar-
deflli¤e vurgu yapt›.
25 bin kiflinin kat›ld›¤› mitig Se-
vinç Eratalay, ‹lkay Akaya ve K›z›l›r-
mak’›n verdi¤i dinleti ile sona erdi.
Bir telekom iflçisi, aç›k ve yal›n
bir flekilde grevin meflrulu¤unu sa-
vunuyor: ''AAkkssaakkll ››kk oollaaccaakk kkiigg rreevv ssoonnuuçç vveerrssiinn'' .. .. ..
Bu basit gerçek y›llard›r unuttu-
rulmufltu iflçilere. Bunu grevden
zarar gören patronlar›n unuttur-
maya çal›flmas›nda anlafl›lmaz bir
yan yoktur. Fakat emekçi sendika-
lar›n›n bir k›s›m yöneticileri de, re-
formist kesimler
de unutturmak
için u¤rafl›yorlar
ve etkileri oran›n-
da da baflar›yor-
lar. Durumun ve-
hameti de burada-
d›r.
Bir sendika greve giderken, di-
renifli kazanma koflullar›n›, direnifli
nas›l ve hangi güçlerle büyütebile-
ce¤ini düflünmek yerine, patrona
verdi¤i zarar› nas›l en aza indirebi-
lece¤ini düflünebiliyor.
Peki, ““aammaann ppaatt rroonn llaarr zzaa--rraarr ggöörrmmeess iinn””, ““aammaann hh ii zz--mmeett ll ee rr aakkssaammaass ››nn””, ““ aa mm aa nnüüllkkee eekkoonnoommiiss ii zzaarraarr ggöörrmm ee--ss ii nn”” denildi¤inde, o zaman grev,
nas›l grev olacak?
‹flçilerin, patronun zarar gör-
memesi ad›na yapaca¤› bir grev
olabilir mi? Nitekim olamayaca¤›
için, ülkemizde de grev neredeyse
yap›lmaz olmufltur. ‹flçiler haklar›n›
savunmaktan yoksun hale gelmifl-
tir.
Oysa gg rreevviinn mmaanntt››¤¤›› patro-
na, iflçileri düflük ücretle, can gü-
venliksiz koflullarda, haklar›ndan
yoksun olarak çal›flt›rmaktan elde
etti¤i kazançtan, daha büyük zarar
verdirerek taleplerini kabul ettir-
mek üzerine flekillenir. Patrona ve-
rilecek zarar, mmaaddddii boyutuyla
olaca¤› gibi, ayn› zamanda iflçilerin
politikleflmesi, örgütlenmesi ve
mücadele deneyimi kazanmas› ya-
n›yla ppoolliittiikk zarar da olacakt›r.
Bunu savunmayan, iflçilerin
grev hakk›n› da savuna-
maz. Peki, yüzy›llarca
mücadele, ve ödenen
bedellerle kazan›lm›fl
haklar› ve bu haklar için-
de grev hakk›n› savun-
madan nas›l demokrat
olunabilir, nas›l bir demokrasi sa-
vunulabilir? Aç›k ki, ne ““eeflfl ii tt ll ii kk””,
ne ““öözzggüürr ll üükk””, ne ““ddeemmookkrraa--ss ii ”” savunulamaz. Burjuva demok-
rasisi bile savunulamaz. Grev ger-
çek içeri¤iyle, tarihsel misyonuyla
savunulamad›¤› içindir ki, bu kav-
ramlar belirsizlefltirilmekte, içerik-
lerinden kopuk anlamlar yüklen-
mektedir.
Oysa, bu ke-
simler güya 1
May›s kutlamala-
r›na kat›lmakta-
d›rlar, öncülük
etme iddias› tafl›-
m a k t a d › r l a r.
Grev hakk›n› savunamaz durumda
olanlar, 1 May›s’› nas›l, ne ad›na,
hangi yönleriyle savunacak? Ceva-
b›n› bu kesimlerin 1 May›slar’› nas›l
düzenin icazetine hapsetmeye çal›fl-
malar›nda görmek mümkündür.
Grevler, iflçilerin emekçilerin
egemenlere karfl› silah›yd›, bunun
içindir ki, ““ggrreevv ssii llaahh››”” denmifltir
ad›na. Fakat, ““ppaa tt rroonn llaarr ››nn zzaa--rraarr ggöörrmmeemmeess ii ”” anlay›fl› iflçileri
patronlar karfl›s›nda silahs›zland›r-
maktad›r. Bunun anlam›n› yorum-
lamaya gerek bile yoktur, iflçiyi si-
lahs›zland›rman›n, herhangi bir fle-
kilde izah edilmesi, meflrulaflt›r›l-
mas› olanaks›zd›r.
Tüm bunlar›n sonucu olarak,
saflar belirsizleflmekte, s›n›flar mü-
cadelesinde emekçilerin saflar›nda
oldu¤unu iddia edenler sendikac›
s›fat›n› tafl›yanlar ayn› zamanda te-
kelcilerin cenazelerinde, üzüntüle-
rinde, sevinçlerinde görmenin
mümkün olabildi¤i bir ilkesizlik,
solun belli kesimlerinde belirleyici
hale gelmektedir.
BBuu nneeddeennlleeddiirr kkii,, ggrreevv hhaakk--
kk››nn›› ssaavvuunnmmaakk,, hheerrhhaannggii bbiirr
ççaarrpp››ttmmaayyaa iizziinn vveerrmmeekkssiizziinn
ppaattrroonnllaarr››nn,, ddoollaayy››ss››yyllaa ““üüllkkee
eekkoonnoommiissiinniinn”” zzaarraarr ggöörrmmeessii--
nnii ddoo¤¤aall vvee ggeerreekkllii ggöörrmmeekkttiirr..
Siyasette
‹LKE
grev hakk›n›savunmak
Say›: 130 41‹LKE
42 D‹S‹PL‹N 11 KKas›m 22007
Lenin’in yapt›¤› parti tan›m›-
n› hat›rlayal›m; “Çelik disipline sa-
hip profesyonel devrimcilerin örgü-
tü”... Lenin örgütü bu flekilde ta-
n›mlarken, disipline çok belirleyici
bir önem atfetti¤i aç›kt›r.
BBiirr ppaarrttiillii,, bbiirr kkaaddrroo,, ttaann››mmllaa--
nn››rrkkeenn ddee ““partinin ideolojisini,
stratejisini, program›n› kabul eden”
özellikleri s›ralan›r ve bunlara mut-
laka “partinin disiplin ve kurallar›-
na ayak uydurabilen” biri olmas› da
eklenir. Çünkü, bu olmazsa, o parti-
li partili olamaz, o kadro kadro ola-
rak ifllevini yerine getiremez.
Ülkenin içinde yaflad›¤› sürece,
dönemsel özelliklere, örgütlenme-
nin güç durumuna ve ihtiyaçlar›na
göre, bir kadroda aranacak özellik-
lerde flu veya bu yan öne ç›kabilir;
fakat disiplinin yeri ve önemi hiçbir
dönemde kolay kolay de¤iflmez.
Aranacak özelliklerin en bafl›nda
gelenlerden biri odur. Ayn› flekilde
örgütlenmelerin biçimleri koflullara,
örgütlenilen yere göre de¤iflir; ama
disiplin yine de¤iflmezlerin bafl›nda
gelir. Buradan ç›kan sonuç fludur ki;
disiplin, gerçekte bbiirr ddeevvrriimmccii öörr--
ggüüttüü öörrggüütt yyaappaann,, kkaaddrrooyyuu kkaaddrroo
yyaappaann en temel özelliklerden biri-
dir. Bu anlamda disipline hiçbir
devrimci, s›radan bir sorun olarak
bakamaz.
Devrimcilik yarat›c›l›¤› ve üret-
kenli¤i gerektirir. Üretkenlik ve ya-
rat›c›l›k ise, gelifli güzel bir çal›flma
içinde baflar›lamaz; tam tersine, an-
cak yaflam›n› disipline edebilenler
üretir ve yaratabilir. Devrimcilik
eylemdir, devrimcilik örgütlenmek-
tir ve hiçbiri gelifli güzel bir çal›flma
içinde baflar›lamaz. Disiplin bu an-
lamda, devrimci faaliyetin havas›,
suyu gibidir.
Disiplinsizlik, s›radan yaflamla,
devrimci yaflam aras›ndaki s›n›rlar›
belirsizlefltirir. S›radan yaflamlarla
devrimci yaflam› ay›rdeden, dev-
rimcinin yaflam›n›n hhaallkk››nnaa,, vvaattaa--
nn››nnaa,, öörrggüüttüünnee,, ddeevvrriimmee vvee ssoossyyaa--
lliizzmmee kkaarrflfl›› ssoorruummlluulluukkllaarrllaa yo¤-
rulmufl olmas›d›r. Devrimci, bu so-
rumluluklar›n› yerine getirebilmek
için, bbiirriinncciissii,, bunun karfl›l›¤› olan
bedelleri göze almal›, iikkiinncciissii yafla-
m›n› bu sorumluluklar›n› yerine ge-
tirebilecek flekilde disipline etmeli-
dir. E¤er yaflam›n› buna göre disip-
line etmiyorsa, onun halka, devri-
me, örgüte, sosyalizme karfl› sorum-
luluklar› da lafta kalmaya mahkum-
dur. Düflüncesi, niyeti ne olursa ol-
sun, bu sonuçtan kaç›namaz.
Yaflam disiplini ve devrimci disiplin, birbirinden ayr›lamaz
Devrimci disiplin, en özlü tan›-
m›yla nas›l yaflayaca¤›m›z, nas›l ça-
l›flaca¤›m›zd›r. Bu, hayat›n her ala-
n›nda, ne zaman yat›p, ne zaman
kalkaca¤›m›zdan, neyi, ne zaman
yapaca¤›m›za, hangi araçlar› nas›l
kullanaca¤›m›za, hangi iflleri nas›l
örgütleyece¤imize kadar uzay›p gi-
den bir olgudur. Bir devrimci için
disiplin, ne sadece günlük yaflam›y-
la, ne sadece eylemlerle s›n›rlana-
maz. YYaaflflaamm ddiissiipplliinnii vvee ddeevvrriimmccii
ddiissiipplliinn,, bbiirrbbiirriinnddeenn aayyrr››llaammaazz..
Yaflam disiplini yoksa, devrimci di-
siplin de olmaz.
Disiplin, bilgidir, bilimselliktir.
Bir iflin ne zaman, nas›l, hangi araç-
larla yap›laca¤›n› bilmektir. Dev-
rimci disiplin, çal›flma program›n-
dan ayr› olamaz. Bir çal›flma prog-
ram› ancak bir disiplinle hayata ge-
çer. Aksi halde, hiçbir program›n
anlam› yoktur. Disiplinin olmad›¤›
yerde, bir programdan, plandan da
sözedilemez. Varsa da laftad›r, gös-
termeliktir. Disiplinin olmad›¤› yer-
de yürütülen faaliyetlerden, yap›lan
programlardan hiçbir sonuç al›na-
maz. Kazara baz› sonuçlar al›nsa bi-
le, bu kal›c› de¤ildir, tesadüfidir.
Programl›, planl› olmakla, disip-
linli olmak, birbirine ba¤l›d›r. O
kadar ba¤l›d›r ki, bbiirrii yyookkssaa,, kkee--
ssiinnlliikkllee öötteekkiinniinn ddee oollmmaadd››¤¤››nn--
ddaann emin olunabilir.
Hep söylüyoruz ve elbette söy-
lemeye devam edece¤iz: DDeevvrriimm--
cciilliikk bbiirr yyaaflflaamm bbiiççiimmiiddiirr..
Bunu, özellikle, düzen içi bir ya-
flam›, devrimcilik, solculuk diye pa-
zarlamaya kalk›flan reformistlere
karfl› s›k s›k da tekrarl›yoruz. Fakat
devrimcili¤in bir yaflam biçimi ol-
mas›, siyasal olarak, örgütsel olarak
de¤il fakat, kiflisel olarak kendi içi-
mizde de zaman zaman dejenere
edilebilen bir anlay›flt›r.
DDeevvrriimmcciilliikk bbiirr yyaaflflaamm bbiiççiimmii--
ddiirr;; evet. Fakat nas›l bir yaflam bi-
çimi?
Devrimci saflarda olmak, dev-
rimcili¤i tercih etmifl olmak kuflku-
suz çok önemli, çok de¤erli bir ter-
cihtir; fakat bu, devrimcili¤in “oto-
matikman” bir yaflam biçimi haline
dönüflmesi anlam›na gelmez. Dev-
rimci saflarda yeralmaya bafllamak-
la, devrimcili¤i bir yaflam biçimi
haline dönüfltürmek aras›nda bir za-
man geçer genellikle. Bu zaman›n
h›zl› veya yavafl olmas›, devrimcilik
tercihindeki etkenlere, düzenden ta-
fl›nan al›flkanl›klara, tercihin gücüne
ba¤l›d›r.
Disiplin, yaflam› devrimcilefltir-
mekte en kilit yanlardan biridir. Dü-
zen yan›m›z›n devrimcileflmeye
karfl› direnifli, kendini en fazla di-
siplinsiz, kurals›z bir yaflam iste¤in-
de gösterir çünkü. Bizi düzene çe-
ken disiplinsiz bir yaflamla, bizi
devrimle daha fazla bütünlefltirecek
olan disiplinli bir yaflam tarz› ara-
s›nda bir çat›flma sürer. Bu çat›flma,
asl›nda bizim içimizdeki ddeevvrriimm--
ddüüzzeenn ççaatt››flflmmaass››nn››nn bir yans›mas›-
d›r. Bu çat›flma, kuflku yok ki, oli-
garfliye karfl› sürdürdü¤ümüz kav-
gadan ayr› ve ba¤›ms›z de¤ildir.
Örgütü oluflturan kadrolar, yöne-
ticiler, bu savafl› kazand›klar› ölçüde,
örgüt, düflman karfl›s›nda daha da
güçlenmifl olur. Örgüt, bir anlamda
bu çat›flmada mevziler kazan›ld›kça
DDiissiipplliinn BBiilliimmsseelllliikkttiirr– NNas›l yyaflayaca¤›m›z, nnas›l ççal›flaca¤›m›zd›r ––
“çelik çekirdek”e dönüflür. Disiplin
iflte bu ççeelliikk ççeekkiirrddee¤¤iinn öözzüüddüürr..
E¤er yukar›da sözünü etti¤imiz
çat›flma yoksa, bu olumsuz bir du-
rumdur. Orada düzen, bir flekilde
kendi statükolar›n› oluflturmufltur.
Orada, s›radan olanla devrimci
olan, düzene ait olanla devrime ait
olan, birbirine kar›flm›flt›r.
Disiplinsizlik, burjuvaziyisevindirir, örgütü güçsüzlefltirir
Örgütsel iflleyifl, örgüt içi de-
mokrasi solda çok tart›fl›lan konu-
lardan biridir. Çeflitli siyasi hareket-
ler, reformizm kulvar›na kay›p, dü-
zeniçileflirken, en çok sald›rd›klar›
konulardan biri de devrimci disiplin
olmufltur. “Stalinist disiplin”, “birey
yaflamlar›n› ortadan kald›ran örgüt
disiplini” gibi söylemlerle, bir örgü-
tü felç edecek “burjuva bireyci ve
özgürlükçü” anlay›fl›n kap›lar›n› ar-
d›na kadar açm›fllard›r. Nitekim ilk
felç olan da kendi örgütlülükleri ol-
mufltur. Oysa disiplinin hangi sü-
reçte nas›l flekillenece¤i, keyfi ola-
rak belirlenmez. Che’nin bir sözü
var; diyor ki: ““...... ddeevvrriimmccii mmüüccaaddee--
lleenniinn bbiiççiimmlleerrii vvee yyöönntteemmlleerrii kkiiflflii--
lleerriinn iirraaddeessii ttaarraaff››nnddaann ddee¤¤iill,, bbüü--
ttüünn iilliiflflkkiilleerr iiççiinnddee ssoommuutt,, nneessnneell vvee
öözznneell kkooflfluullllaarr vvee ggeerriiccii eeggeemmeenn ss››--
nn››ffllaarr››nn ddiirreennccii ttaarraaff››nnddaann bbeelliirr--
lleennmmiiflflttiirr..””
Disiplini belirleyen de oligarfliy-
le savafl›m›zd›r. Bu savafl›n ihtiyaç-
lar›d›r.
Disiplinsiz yaflam› bbuurrjjuuvvaazzii iiss--
tteerr.. Bohem, ne zaman yatt›¤›, ne za-
man kalkt›¤› belli olmayan, düflün-
meyen, kendinden baflkas›n› hesaba
katmayan, bencil bir yaflam tarz›,
devrimcilere de¤il, burjuvaziye, kü-
çük-burjuvaziye aittir. Burjuvazi
böyle yaflanmas›n› teflvik eder. Çün-
kü, bilir ki bencillik, böyle ortam-
larda serpilip geliflir, kendi iç disip-
linini sa¤layacak bir iradeye sahip
olamamak, herhangi bir örgütlen-
meyi, ezilenleri güçsüzlefltirecek et-
kenlerden biridir. Bohem yaflam›n
iiddeeoolloogguu burjuvazidir ama burjuva-
zinin kendisi üretimde, faaliyetle-
rinde, çal›flma alanlar›nda s›n›f›n›n
ç›karlar›n› titizlikle koruyacak kat›-
l›kta bir disiplin uygular.
Devrimci bir örgüt için s›k kulla-
n›lan tan›mlarda belirtilen “düflma-
n›n darbelerine karfl› koyabilecek,
her flart alt›nda mücadeleyi sürdü-
rebilecek” bir örgüt olmak, gerçek-
ten çelik gibi bir örgütsel disipline
sahip olmaks›z›n mümkün müdür?
Disiplinsizlik, örgütü tahrip
eder. Her türlü zaaf gibi, disiplinsiz-
li¤in yol açt›¤› etkiler de sadece o
disiplinsizli¤i yapan kifliyle, ve
onun birimiyle s›n›rl› kalmaz. Di-
siplinsizli¤in di¤er birimlere yans›-
y›fl›, iflleyifli aksatmas›, tüm di¤er
zaaflardan daha fazla ve daha etkili-
dir. Tüm kadrolar›yla, taraftarlar›y-
la, militanlar›yla, birim ve alanla-
r›yla birbirine ba¤l› bir zincir gibi
düflünmemiz gereken örgütsel yap›-
da, bir yerdeki aksama, hemen veya
daha sonra, ama mutlaka, baflka bi-
rimlerdeki çal›flmalar› da aksatacak,
aksakl›klar, bir yerde önü kesilme-
di¤i takdirde, katlanarak büyüyecek
ve örgütü güçten düflürecektir. Ör-
güt, hayat›n çeflitli alanlar›nda ör-
gütlenmeyi, mücadeleyi gelifltirme-
ye harcayaca¤› enerjiyi, kendi iç di-
siplinini sa¤lamak için harcamak
zorunda kalacakt›r.
fiunu çok aç›k bilmeliyiz ki, her
disiplinsizlik, oligarfliyi sevindirir.
fiu veya bu disiplinsizlikten oligar-
flinin, hatta örgütün de haberi olma-
yabilir. Ama bu yine de o disiplin-
sizli¤in “düflman›m›z› sevindiren,
örgütümüzü güçsüzlefltiren” bir ol-
gu oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmez.
De¤iflmez bir sonuçtur ki; ilkesiz,
kurals›z, disiplinsiz bir yaflam, düfl-
mana hizmet eder. ‹flte bu noktada,
sonuç olarak oligarfliye hizmet ede-
ce¤ini bildi¤imiz bir davran›fl, hiç-
bir gerekçeyle, hiçbir koflulda ma-
sumlaflt›r›lamaz.
Disiplin ve onu oluflturan kural-
lar, ilkeler, mücadeleyi, örgütü ve
devrimi gelifltirmek içindir. Disipli-
nin mant›¤› budur. Devrimci disipli-
ni, karfl›-devrimci bir örgütlenme-
nin disiplininden ay›rdeden de bu-
dur. Devrimciler, disiplini uygular-
ken, biçimsel kurallara, tüzüklere
uyma kayg›s› de¤il, bu kayg›yla ha-
reket ederler.
Bak›n, uzun zaman önce “YYoolluunn
NNeerreessiinnddeeyyiizz”” adl› broflürümüzde
flunu belirtmifltik: “Mücadele için-
de flekillenmemifl bir örgütte, örgüt
bilincine ve iktidar sorumlulu¤una
sahip olmaktan uzak insanlar›n
davran›fllar›n› ve zaaflar›n› hiç bir
tüzük maddesi disiplin alt›na ala-
maz.”
Yani disiplinin temeline, biçim-
sel tüzükler, kurallar de¤il, ““öörrggüütt
bbiilliinncciinnee vvee iikkttiiddaarr ssoorruummlluulluu¤¤uunnaa
ssaahhiipp oollmmaakk”” konulmufltur.
Herkesin örgütün bir parças›, ik-
tidar mücadelesinin bir parças› ol-
du¤unun fark›nda ve bilincinde ol-
mas›, disiplinsizliklerin yaratabile-
ce¤i sonuçlar› da kavramak demek-
tir. Devrimci, hiç kuflku yok ki, bir
çok özelli¤e birden sahip olmak zo-
rundad›r. Disiplin de onlardan biri-
dir ve bunlar peflpefle s›raland›¤›n-
da, gözümüzde büyüyebilir. Hay›r,
bütün bu özelliklere sahip olabil-
mek için, ssoonnssuuzz bbiirr ggüüççllee ddeevvrriimmii
iisstteemmeekk,, ddüünnyyaayy›› ffeetthheettmmee hh››rrss››,,
iiddddiiaass›› vvee ccooflflkkuussuunnaa ssaahhiipp oollmmaakk
yeterlidir. E¤er bunlara gerçekten
sahip olur, bunlar› içsellefltirebilir-
sek, disiplinli de oluruz, programl›
da çal›fl›r›z, paylaflmas›n› da biliriz.
Sorun disiplinsizliklerin olmas›de¤il, bunlara karfl› savafl›l›psavafl›lmamas›d›r!
Disiplinsizlikler, hemen her bi-
rimde flu veya bu düzeyde olacak,
flu veya bu biçime bürünerek kendi-
lerini göstereceklerdir. E¤er sürekli
yeni insanlar› devrim saflar›na kat›-
yorsak, bu do¤ald›r. Çünkü onlar,
Say›: 130 43D‹S‹PL‹N
Disiplinli olmayaçal›flmak asl›nda,
burjuva ideolojisinin,düzenin üzerimizdekikal›nt›lar›na karfl› da
savaflmakt›r. fiuaç›kt›r ki, düzenal›flkanl›klar›yla,
düzene karfl›savafl›lamaz.
44 D‹S‹PL‹N 11 KKas›m 22007
saflar›m›za olumluluklar› ve olum-
suzluklar›yla gelirler; düzenden ta-
fl›yacaklar› olumsuzluklar›n bafl›nda
da disiplinsizlik gelir. Bu anlamda,
bir birimde disiplinsizli¤e rastlan-
mas› de¤ildir as›l sorun; as›l sorun,
disiplinsizliklerin meflru görülmesi,
kan›ksanmas› ve bunlara karfl› sava-
fl›lmamas›d›r. ‹flte kadrolar›n, yöne-
ticilerin disiplin konusundaki kendi
davran›fllar›n›n ve anlay›fllar›n›n
önemi de burada ortaya ç›kar. Yö-
netici, disiplin meselesini, kendi za-
aflar›n› örtbas edecek flekilde de ele
alabilir, ki o zaman o birim için çok
daha olumsuz bir süreç sözkonusu
olacakt›r.
‹flleyifl öyle flekillendirilmeli ve
öyle bir kültür yerlefltirilmelidir ki,
disiplinsizlik, kendine uygun bir ze-
min bulamamal›d›r. Disiplinsizli¤e
e¤ilimli olan bile, kendini o alan›n,
birimin, di¤er yoldafllar›n›n göster-
di¤i disipline uydurmak zorunlulu-
¤unu hissetmelidir.
Disiplinli olmayan biri, disiplini
sa¤layamaz. Bu anlamda bulundu-
¤u birimde, alanda disiplini sa¤la-
yamama gibi bir sorunla karfl› karfl›-
ya olan her kadro, yönetici, sorunun
çözümüne kendinden bafllamal›d›r.
Sorunun çözümüne kendinden
bafllamayan, yani disiplinsizlikte ›s-
rar eden bir kadro ve yönetici, kaç›-
n›lmaz olarak liberalleflir. Kendi di-
siplinsizli¤inin tart›flma konusu ol-
mamas› için, o da baflkalar›n›n di-
siplinsizliklerine göz yummaya bafl-
lar... Diyelim ki yönetici program-
s›z ve disiplinsizdir. Yaratan, örgüt-
leyen, üreten de¤il, adeta bofl bir
günlük yaflam› vard›r. Bir program›
var görünüyorsa da onu uygulaya-
cak bir iradeden ve disiplinden yok-
sundur. O yönetici illegaliteye s›¤›-
narak bir süre için disiplinsizli¤ini,
programs›zl›¤›n›, bofllu¤unu alt›n-
daki insanlardan gizlemeye çal›fla-
bilir. Ama illegalitenin en s›k› ko-
flullar›nda bile bunlar önünde so-
nunda a盤a ç›kar.
Disiplinsizliklere prim vermek
ise, bir kadro ve yönetici için ve el-
bette örgüt için, asla içine düflülme-
mesi gereken bir zaaft›r. Çünkü bu-
na prim vermek, örgütlülük içinde
anarflist, bireyci e¤ilimleri güçlen-
dirmek, örgütün iflleyiflini bir an-
lamda kendili¤indencili¤e terket-
mektir. Disiplinin ve gerek yukar›-
dan afla¤›ya, gerekse de afla¤›dan
yukar›ya denetimin zay›flad›¤› bir
örgütte, pek çok zaaf da bu ortam-
dan beslenir, büyür ve yay›l›r.
Disiplinli olmaya çal›flmak as-
l›nda, burjuva ideolojisinin, düzenin
üzerimizdeki kal›nt›lar›na karfl› da
savaflmakt›r. fiu aç›kt›r ki, ddüüzzeenn
aall››flflkkaannll››kkllaarr››yyllaa,, ddüüzzeennee kkaarrflfl›› ssaa--
vvaaflfl››llaammaazz.. Baflka deyiflle, eski kül-
türle eski kültür altedilemez. Bu an-
lamdad›r ki, bizim kendi içimizde
düzeni yenmemiz, kendi içimizde
eski kültürü yokederek yenilenme-
miz, burjuvaziye karfl› savaflta bir
mevzi kazanmam›z, düflman›m›za
kendi cephemizden ilk ama önemli
darbeyi vurmam›z demektir.
Bir ajan, disiplinsizli¤in, laçkal›-
¤›n cirit att›¤› bir örgütte çok daha
rahat kendini gizleyebilir de¤il mi?
Bir provokatör, böyle bir ortamda
çok daha rahat provokasyon yapabi-
lir de¤il mi?
Tek tek kadrolar›n ilkeli, disip-
linli bir yaflam biçimine sahip olma-
s› ve buna ba¤l› olarak ilkeli, kural-
l›, disiplinli bir öörrggüüttsseell iiflfllleeyyiiflfliinn
hakim k›l›nmas›, ajanlara da, müca-
delemizi ve örgütlenmemizi engel-
leyecek zaaflara da kap›n›n bafltan
kapat›lmas› anlam›na gelecektir.
Disiplin bu anlamdad›r ki, örgütün
olumsuzluklara, karfl›-devrimci gi-
riflimlere, küçük-burjuva zaaflara
karfl› kap›s›d›r. Bu kap› aral›k b›ra-
k›ld›¤›nda, oradan her türlü melanet
girer.
Kimin ne zaman ne yapt›¤›n›n,
ne yapaca¤›n›n belli oldu¤u, eylem-
lerin örgütlenmesinden e¤itim faali-
yetlerine, iliflkilerden örgütlenmeye
kadar her fleyin flekillenmifl oldu¤u
bir örgütlülük tarz› içinde, do¤al bir
denetim de sa¤lanm›fl olacakt›r.
Böyle oldu¤unda, mücadelemizi,
örgütlenmemizi gerileten, zay›fla-
tan her fley, “vücudun kabul etmeyip
d›flar› att›¤› bir madde gibi” yafla-
m›m›zdan d›flar› at›lacakt›r.
TTrraakkyyaa Kültür Merkezi Kas›m ay›
etkinlikleri çerçevesinde yüksekokul
ve lise gençli¤ine
yönelik bir tan›flma
çay› düzenledi. 4
Kas›m günü aç›l›fl
konuflmas›yla bafl-
layan etkinlikte
gençli¤in yozlaflt›-
r›lmak istendi¤ine,
insanlar›n bireycilefltirildiklerine de-
¤inilerek halk kültürünün sahiplenil-
mesi gerekti¤i vurguland›. Etkinlik
hep birlikte söylenen türküler ve çeki-
len halaylarla sona erdi.
***
‹‹sskkeennddeerruunn Temel Haklar’›n 4
Kas›m günü dü-
zenledi¤i dayan›fl-
ma pikni¤inde mü-
cadele ça¤r›s› ya-
p›ld›. Anayasa ve
YÖK konular›n›n
tart›fl›ld›¤› piknik-
te, Gençlik Fede-
rasyonu taraf›ndan
6 Kas›m’da YÖK önünde yap›lacak
eyleme ça¤r› yap›ld›. fiiirlerin okun-
du¤u ve "Me¤ersem Neymifl" adl› ti-
yatro oyunun sergilendi¤i piknikte
paylafl›m›n güzelli¤i yafland›.
***
KKooccaaeellii Gençlik Derne¤i, 2 Kas›m
günü Tunceliler Derne¤i’nde bir tan›fl-
ma çay› düzenledi.
Etkinlikte Gençlik Derne¤i ad›na
konuflma yapan Ömer Yi¤it Ünal
ö¤renci gençli¤in birçok alanda
yaflad›klar› sorunlar›n çözümüne yö-
nelik faaliyet yürüttüklerini belirtti.
Kocaeli Gençlik Derne¤i’nin kurulu-
flundan bu yana yapt›¤› eylemliklerin
foto¤raflar›ndan oluflan bir slayt gös-
terimi yap›lan etkinlikte Dernek Bafl-
kan› Emre Duran
YÖK ve iflleyifliy-
le ilgili bir konufl-
ma yaparken Grup
Sesil bir müzik
dinletisi verdi.
GENÇL‹KTEN DDAYANIfiMA
VE TTANIfiMA TTOPLANTILARI
Say›: 130 45HABER
Alt›nova
Yard›mlafl-
ma ve Da-
y a n › fl m a
Derne¤i 4
Kas›m günü
a ç › l › fl › n ›
ilan etti. Al-
t ›nova-Si-
nan Mahallesi’ndeki dernek binas›nda
yap›lan aç›l›fl etkinli¤inde türküler ve
deyifller söylendi, konuflmalar yap›ld›.
Derne¤i kurma nedenlerini anlatan
Ertu¤rul Sa¤lam yoksulluk baflta ol-
mak üzere sorunlar›n tek bafl›na çö-
zülemeyece¤ini, gücün birlikten do¤-
du¤unu dile getirdi.
Mahalle halk› da “burada sa¤l›k
oca¤› yok, sa¤l›k oca¤›na giden araç
yok. Evinde ekmek olmayan insanlar
var bunlar›n tespit edilmesi gerekiyor.
Bütün bunlar gerekti¤inde bas›na yan-
s›t›lmal›…” diyerek sorunlar›n› dile
getirdiler. 50 kiflinin kat›ld›¤› etkinlik-
te sorunlar› birlikte çözme ve derne¤i
sahiplenme ça¤r›s› yap›ld›.
fiair, avukat Müfltak
Erenus ‹stanbul Barosu Or-
han Apayd›n Konferans
Salonu’nda aram›zdan ay-
r›l›fl›n›n 5. y›l›nda an›ld›.
7 Kas›m akflam› saat 19.00’da
sinevizyonla bafllayan anma
program›nda tan›yanlar› Müfltak
Erenus’la ilgili an›lar›n› ve fliirle-
rini paylaflt›lar.
Müfltak Erenus, yaflad›¤› süre
içerisinde duruflu ile örnek göste-
rilecek, sayg› duyulacak ayd›nla-
r›m›zdand›. 19 Aral›k sald›r›s›yla
herkese gözda¤› verilmek isten-
mesine ra¤men ölüm orucu dire-
niflinin sürdü¤ü süreçte o kap›s›n›
ölüm orucu direniflçilerine açt›,
aram›zdan ayr›l›rken de
benim yan›mda TA-
YAD’l› Aileler de olsun demiflti.
Ölümünün y›ldönümünde TA-
YAD’l›lar da yan›ndayd›lar. Aile-
ler ad›na aç›klama yapan Tekin
Tangün ‘evinde ölüm orucu ya-
parken burada ölürseniz dayana-
mam demiflti. Biz onu hiç unut-
mayaca¤›z’ diye konufltu. Ahmet
Kulaks›z ‘onu çok arayaca¤›z’
derken Grup Yorum da U¤urlama
ve Gelki fiafaklar Tutuflsun tür-
külerini Müfltak Erenus için söy-
ledi.
Esin Afflar, Ali Erenus, Gün-
gör Gençay, Sennur Sezer, ‹lhan
Selçuk’un da kat›ld›¤› anma et-
kinli¤i efli Bilgesu Erenus’un ko-
nuflmas›yla sona erdi.
MÜŞTAK ERENUS ANILDI YÜRÜYÜfi HerKoflulda Halka Ulaflacak
Yürüyüfl okurlar› bu hafta Anka-
ra’n›n fiirintepe Mahallesi’ndeydiler. 3
Kas›m günü “Yürüyüfl” önlükleriyle ya-
p›lan dergi da¤›t›mda halkla anayasa,
Ferhat Gerçek’in vurulmas› ve YÖK üze-
rine konuflmalar yap›ld›.
***
4 Kas›m günü ‹zmir’in Cennetçeflme
Mahallesi’nde Yürüyüfl Dergisi ile ma-
halle halk›na gerçekleri anlatan Yürüyüfl
okurlar› “son süreçte devrimci-demok-
rat kurumlara yönelik flovenist, ›rkç›, fa-
flist sald›r›lar, anayasa tart›flmalar› üzeri-
ne seslenerek AKP iktidar›n›n halk›n hiç-
bir sorununu çözemeyece¤i anlatt›lar.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fa-
kültesi’nin 82. kurulufl y›ldönümü
törenlerine kat›lan Adalet Bakan›
Mehmet Ali fiahin hukuk devrimini
tamamlamak için ilerici yasalar ç›-
kard›klar›ndan ve hukuk devletine
bu flekilde ulafl›laca¤›ndan bahse-
derken Ankara Gençlik Derne¤i
üyesi Didem Akman ‘say›n bakan
siz hukuk devletinden bahsediyorsu-
nuz ancak yak›n bir zaman yasal bir
dergiyi satt›¤›’ diye bafllad›¤› konufl-
mas›n› biti-
r e m e d e n ,
b a k a n › n
g ö z l e r i
önünde sa-
londa bulu-
nan polisle-
rin sald›r›s›-
na u¤rad›.
Sormak istedi¤i soruyu bi-
le daha yöneltemeyen Ak-
man, Ferhat Gerçek’in sa-
kat b›rak›ld›¤› bir ülkede
hhaannggii hhuukkuukk ddeevvlleettii diye soracakt›.
Didem Akman’›n sivil polisler tara-
f›ndan yaka-paça a¤z› kapat›larak
al›nmas›na tepki gösteren 2 ö¤renci
de yine sivil polislerce d›flar› ç›kar›l-
d›. Bunun üzerine okulda bulunan
demokrat devrimci ö¤renciler topla-
narak sloganlarla sald›r›y›, YÖK’ü
ve Bakan fiahin’i protesto eden slo-
ganlar atmaya bafllad›lar.
Çevik kuvvet polisleri sald›r›s›n›
sürdürerek salondan ç›kar›lan 3 ö¤-
rencinin de aralar›nda bulundu¤u
toplam 5 ö¤renciyi gözalt›na ald›.
Gözalt›lar ayn› gün serbest b›rak›-
l›rken bu olay bile Adalet Baka-
n›’ndan dekana, rektöre kadar de-
mokrasiye ve muhalif bir sese olan
tahammülsüzlü¤ü bir kez daha gös-
terdi.
Abdullah Öcalan'›n avukatlar›
bir kez planl› bir flekilde linç giri-
flimine maruz kald›.
7 Kas›m sabah› Gemlik ‹lçe
Jandarma Komutanl›¤› karfl›s›nda
toplanan yaklafl›k 30 kiflilik grup,
ellerinde Türk bayraklar›yla slo-
ganlar atarak, gerekli ifllemlerin
yap›lmas› için servis arac›nda bek-
leyen avukatlara sald›rd› bulundu.
Avukatlar›n araçlar›n› tafllayan
linç güruhuna birfley yap›lmazken,
avukatlar ‹lçe Jandarma Komu-
tanl›¤›'na götürüldü.
Ankara Üniversitesi'nde Protesto ve Gözalt›
Avukatlara sald›r›
Alt›nova Yard›mlaflma ve Dayan›flma Derne¤iAç›ld›
Zihni dehr elinden her zaman a¤lar
Vard›m ki ba¤ a¤lar ba¤›ban a¤lar
Sümbüller periflan güller kan a¤lar
fieyda bülbülü terk edeli bu ba¤›”
(Bayburtlu Zihni)
Naz›m Hikmet, o meflhur fliirin-
de “ Hoca Nasreddin gibi gü-
len/Bayburtlu Zihni gibi a¤layan”
der, halk için. Hoca Nasreddin, her-
kesin malumudur. Peki ya, Bayburt-
lu Zihni kimdir? Ve acaba, “a¤la-
mak” deyince Naz›m’›n akl›na ne-
den Bayburtlu Zihni gelmifltir?
Nas›l a¤lar Bayburtlu Zihni, ne-
ye a¤lar?
Bayburtlu Zihni, 19. yüzy›l flair-
lerimizdendir. Eserleri üzerinden
yola ç›kan incelemelere göre, edebi-
yat tarihimizin kendine has bu flairi,
1797 y›l›nda Bayburt’da do¤mufl-
tur. As›l ad› Mehmed Emin olup
“Bayburtlu Zihni” mahlas›n› kendi-
si takm›flt›r. E¤itimi hakk›nda kesin
bir bilgi olmasa da, Erzurum ve
Trabzon medreselerinde okudu¤u
söylenir. Eserlerine bak›ld›¤›nda da
medrese e¤itimi ald›¤› anlafl›l›r.
1816 y›l›nda ‹stanbul’a gelip ilk
memuriyetine bafll›yor. Sonra ard›
geliyor ve Osmanl› idaresi alt›ndaki
de¤iflik yerlerde çal›fl›yor. Ho-
pa’dan Akka’ya, M›s›r’dan Erzu-
rum’a kadar genifl bir co¤rafyada
bulundu¤unun izleri eserlerinde
vard›r. Anadolu’nun çeflitli flehirle-
rinde Bucak ve mal müdürlükleri
yapt›. Ama hiçbir yerde kal›c› ola-
mad›. Çünkü haks›zl›klara, yolsuz-
luklara göz yummad›¤› için, ya gö-
revinlerinden istifa ediyor ya da
uzaklaflt›r›l›yordu.
HH
Zihni, gördü¤ü haks›zl›¤› gör-
memifl gibi yapmaz. ‹tiraz eder ve
itirazlar›n› da, hicivleri ile halka ta-
fl›r. Bu nedenle kendisine ““hheeccccaarr””
yani yyeerrggiiccii denmifltir. Bayburtlu
Zihni, önce esas olarak bu hicivleri
ile meflhurdur. Yaflad›-
¤› dönemin en tan›n-
m›fl saz flairleri Seyra-
ni, Erzurumlu Emrah
ve Dertli'yle ayn› dö-
nemin flairidir.
Sene 1858 ve Zihni, son görev
yeri olan Ünye’de hastalan›r. Adeta
bir flair sezgisiyle ölece¤ini hisset-
mifl gibi, biraz iyileflir iyileflmez
memleketini görmek ister. Özlemini
gerçeklefltirmek için de ilk f›rsatta
yola ç›kar ama, özlemini çekti¤i
Bayburt’a ulaflamadan, 1859 y›l›n-
da Trabzon-Maçka’n›n Kholasa
(flimdiki ad› Bahçeyaka) köyünde
vefat eder. Dönemin koflullar›ndan
dolay›, oraya gömülür fani bedeni.
Daha sonra, yörede s›k yaflanan sel-
ler yüzünden de mezar› tarumar
olur. Vefakar halk›m›z sayesinde,
Bayburtlu Zihni’nin mezar› 1936
y›l›nda gömüldü¤ü yer-
den al›n›p, Bayburt’un
‹maret Tepesi’ne nakle-
dildi. Ölümü ile bu olay
aras›nda, 7777 yy››ll geçmifl
olmas›na ra¤men, Bay-
burt halk› içlerinden ç›-
kan bu hiciv üstad›n›
unutmad›klar›n› göstermifllerdir.
Halk›n bu denli muhabbetine maz-
har olan flairimiz, edebiyat›m›za
“Bat›”dan bakanlarca yok say›lm›fl-
t›r. Bu nedenledir ki, okullarda ö¤-
renemedik onu. Naz›m’›n en baflta
an›lan dizelerini bilenler içinde dahi
Bayburtlu Zihni kimdir sorusunun
cevab›n› bilen yok denecek kadar
azd›r.
HH
Bayburtlu Zihni, memuriyet ya-
parken seyyah gibi de¤iflik yerleri
dolaflmak zorunda kalm›flt›r. Zira,
tan›k oldu¤u menfaatçili¤e, haks›z-
l›k ve yolsuzluklara göz yumma-
m›flt›r. E¤er ki, “gözlerimi kapar›m
vazifemi yapar›m” diyerek, haks›z-
l›klara, ortak olsayd›, herhalde bir
yerlere Osmanl› valisi olurdu. Ama
Zihni, vicdan›n›n sesini dinleyerek,
gördü¤ü haks›zl›klar› hicivleriyle
teflhir etmeyi tercih etmifltir. Bu
yüzden de amir ve eflraf›n tepkisini
çekmifl ve hiçbir memuriyeti uzun
süreli olmam›flt›r.
Zihni’nin hicivleri, haramilerin
menfaat tekerine çomak sokar. Yol-
suzluklar› hicvederken, bunlar› ya-
panlar› hak ettikleri biçimlerde tefl-
hir edip dile düflürür. Kimi edebiyat
tarihçileri Zihni’deki dobral›¤›n yer
yer “küfür” say›labilecek bir biçime
büründü¤ünü öne sürmüfllerdir.
Ama zaten, hicvetmenin kendisinde
yerleflik alg›lay›fllar› bozan bir kural
tan›mazl›k, haflar›l›k ve hoyratl›k
olmas› do¤ald›r. ‹flte bu nedenle,
Zihni’nin hicivlerinde “eflyan›n ad›
konulmufltur” diyebiliriz. ‹flin ko-
mik taraf›, YÖK üniversitelerinde
edebiyat üzerine akademisyenlik
yapan kimilerinin, Bayburtlu Zih-
ni’yi “küfürbaz” say›p sansürleme-
ye kalkmalar›d›r.
Bayburtlu Zihni, hem halk ede-
biyat›n›n hece ölçüsü hem de divan
edebiyat›n›n aruz vezniyle fliirler
yazm›flt›r. fiiirlerinde Arapça ve
Farsça’y› da kullanm›flt›r. Ama
özellikle koflmalar›, halk diliyle ya-
z›lm›fl olman›n sadeli¤ini hala koru-
maktad›r. Zaten Buyburtlu Zihni
döneminde divan fliirleri daha
önemli görülüyor olsa da, daha çok
koflmalar›yla halka malolmufltur.
Koflmalar›na hakim olan da memle-
ket hasretidir: “Kör olsun gurbetin
kahr› bitmedi/Gidemem vatana çi-
lem bitmedi.”
Zihni’nin üç büyük eseri flunlar-
d›r: Divan-› Zihni, Sergüzefltname,
Kitab-› Hikaye-i Garibe... Bunlar-
dan Sergüzefltname’nin içinde, do-
kuz adet destan vard›r. Misal; bun-
lardan ““OOttllaakkçç›› DDeessttaann››””nda, bafl-
kalar›ndan geçinen beleflçi, asalak
tipler hicvedilmifltir. Ayr›ca, bu des-
tanlarda yeri geldi¤inde, de¤iflik
bölgelerin yöresel lehçeleri zengin
biçimlerde kullan›lm›flt›r.
““KKiittaabb--›› HHiikkaayyee--ii GGaarriibbee”” ise
46 TAR‹H 11 KKas›m 22007
Haf›zaGerçekler unu tulmas›n diye
BBaayybbuurrttlluuZZiihhnnii ggiibbii......
kahramanlar› ve kurgusuyla adeta
“roman” olmak isteyen bir edebi ça-
l›flmad›r. Zihni bu eserinde, haks›z-
l›¤a u¤rayan bir delikanl›n›n mace-
ras›n› anlat›r. Düz yaz› a¤›rl›kl› ya-
z›lm›fl olsa da, ayn› zamanda kasi-
de, mesnevi, gazel gibi manzum bö-
lümler de içerir.
- Vard›m ki yurdundan ayak gö-
türmüfl...” diye bafllayan içli kofl-
mas›n›, 1828 Rus istilas›ndan sonra
Bayburt’un yak›lm›fl, y›k›lm›fl hali
karfl›s›nda söylemiflti. Zihni, halk›-
n›n ac›lar›n›n sözcüsüydü o felaket-
ler karfl›s›nda. “Sümbüller periflan
güller kan a¤lar” derken yoksul
Osmanl›n›n ac›lar›n›n flairi olarak
konuflmaktad›r. Naz›m’a fliirinde
öyle bir at›f yapt›ran da bu yan›yd›.
Ama bir yan› daha vard› Zih-
ni’nin. Memuriyet nedeniyle gitti¤i
her yerde, yolsuzluk yapan paflalar,
valiler, kad›lar ve eflrafa mensup ze-
vat ile tak›fl›r. Çünkü yap›lan hak-
s›zl›klara göz yummaz, “bana ne”
ya da “adam sen de” demez, yol-
suzlu¤a, h›rs›zl›¤a ortak olmaz.
Kendisi haram yemez ve dindar gö-
rünüp mal› götürenleri, haram yu-
tanlar› da sevmez. Elbette, k›l›ç ve
mühür, böylesi haramzadelerin elin-
dedir. Bayburtlu Zihni’nin ise, sade-
ce kalemi vard›r. Ama bu öyle bir
kalemdir ki, zülfiyare dokunan hi-
civleri k›l›çtan keskin olur. Örne¤in,
halk› aldatarak haks›z kazanç sa¤la-
yan Bayburt Esnaflar fieyhi için
flöyle der:
“Tilki gibi inden ine
Hortlak gibi sinden sine
fieyh her gece biner cine
Zamzamlan›r hofl sallan›r...”
Gece seccadeye yaslar
Döküp her an a¤lar”
Defterdar Tahsin Efendi hakk›n-
da yazd›¤› hiciv de türünün en “ki-
bar” söyleyifline sahiptir:
“Bir kar›flt›r baca¤›n bir buçuk
endize boyun / Fitne sand›kas› fler
mahzeni fleytan Tahsin.”
Bayburtlu Zihni’nin hicivlerinde
soyut anlamda sanat yapma kayg›s›
de¤il, somut olarak sosyal adaletçi
duygular hakimdir. Bu yüzden h›r-
ç›n bir “heccav” say›lm›flt›r. Do¤al-
d›r, zira “do¤ru söyleyeni dokuz
köyden kovarlar” misali bir yaflam›
olmufltur. Ama bafl›na ne gelirse
gelsin, ddoo¤¤rruuyyaa ddoo¤¤rruu,, ee¤¤rriiyyee ee¤¤rrii
deme özelli¤ini korumufltur. Misal,
1839 y›l›nda ilan edilen Tanzimat’›n
ilk etapta ülke için hay›rl› olaca¤›n›
düflünmüfltür. Ama eski idare çark›-
n›n, sürülen AAvvrruuppaa--
ii yyaa¤¤ ile dönmeye devam etti¤ini
görünce, Tanzimat’› da elefltirmek-
ten geri durmam›flt›r:
“Bu ne zulüm ne hakaret bilmem
Bu ne halet ne rezalet bilmem
Bu ne adl ve bu ne Tanzimat’t›r
Bu ne Kanun bu ne Talimatt›r”.
Bu hicivlerin bize gösterdi¤i flu-
dur; Bayburtlu Zihni, bir “do¤ru in-
san” olarak gördü¤ü e¤riliklerle uz-
laflmam›fl ve onlarla savaflm›fl. Sa-
dece haks›zl›k yapmamakla kalma-
m›fl, yapanlara da karfl› ç›km›fl.
HH
Hiciv, baflka deyiflle tafllama, iro-
nik bir dille elefltiri, teflhir ve yarg›-
lamad›r. Haks›zl›k ve adaletsizlik-
lerden hesap sorman›n edebi bir yo-
ludur. Bir edebiyat biçimi olarak ni-
cedir unutulmufl olsa bile, halk›m›-
z›n gündelik yaflam›nda izleri sür-
mektedir. Kendi zaman› ve meka-
n›nda, bu iflin üstad› Zihni’dir. Ve
denilebilir ki, Bayburtlu Zihni gibi
a¤lamak, halk› a¤latanlar› hicvet-
mektir bir yan›yla da. A¤lanacak
hallere gülmeyece¤iz elbette ama,
a¤latan koflullar› reva görenleri,
Bayburtlu Zihni gibi hicvetmek
boynumuzun borcudur. Söz ile, saz
ile, çizgi ile, yumruk ile, haramileri
yerle bir etmek görevdir bize...
Öyle ya; herkes bir baflka araçla,
bir baflka biçimde dile getirir isyan›-
n›. Kimi Bayburtlu Zihni gibi flair
olup hicivle, kimi Pir Sultan gibi sa-
z›yla, kimi Börklüce gibi k›l›c›yla,
kimi baflka türlü; ama herkesin yafla-
y›p tan›k oldu¤u haks›zl›klara karfl›
durmas›, itiraz etmesi, göz yumma-
mas› olmas› gerekendir. ‹nsanl›¤›-
m›z›n, efl deyiflle vicdan ve haysiye-
timizin olmazsa olmaz flart›d›r bu.
Bayburtlu Zihni’nin k›ssalar›ndan
pay›m›za düflen hisse de budur iflte.
Say›: 130 47TAR‹H
K›sa TTarih1111 KKaass››mm -- 1177 KKaass››mm
12 Kas›m 1996Türkiye’ye gelen ABD D›fliflleri Baka-n›’n› protesto için Ankara’da büyük birgösteri yap›ld›.
14 Kas›m 1993Trabzon’da devrimcilerin öncülük etti¤i“Fuhufla Karfl› Mücadele Mitingi” yap›l-d›.
14 Kas›m 1997Polis destekli sivil faflist gruplar 6 Ka-s›m sonras›nda devrimci-demokratgençli¤e yönelik sald›r›lar›n› yo¤unlafl-t›rd›lar.
15 Kas›m 1995 Gazi katliam›yla ilgili 20 polis hakk›ndaaç›lan ve ‹stanbul’dan Trabzon’a sürgünedilen dava Trabzon’da bafllad›.
15 Kas›m 1997KESK’li memurlar zamlar›, mezardaemeklilik yasa tasar›s›n› protesto içinülke çap›nda eylemler yapt›lar.
16 Kas›m 1995Amasya Meslek Yüksek Okulu ö¤rencile-rine faflistlerin sald›rmas› ve polisin 13ö¤renciyi gözalt›na almas› üzerine,devrimci demokrat ö¤renciler gözalt›naal›nanlar›n serbest b›rak›lmas› içinAmasya CHP il binas›n› iflgal ettiler.
16 Kas›m 1973 Politeknik DirenifliYunanistan'da 14 Kas›m'da cuntay›protesto eden üniversite ö¤rencileri, Po-liteknik Üniversitesi'ni iflgal ettiler. Hal-k›n büyük destek verdi¤i eylemleri bas-t›rmak için cunta, ö¤rencilerin üzerineaskerleri sürdü. Tanklarla Politeknik du-var›n› y›karak içeri giren askerler, içeri-de 20 ö¤renciyi, d›flar›da ise 16 ö¤ren-ciyi katlettiler.
48 DE⁄‹NMELER 11 KKas›m 22007
‹damlara Karfl›Mücadele Kahraman›!
Sabah Gazetesi’nde
“Ecevit’le veda sohbetleri”
diye bir yaz› dizi-
si yay›nland›, yaz›
dizisinin 6 Kas›m
günkü bölümü-
nün bafll›¤› flöyle:
“Deniz Gezmifl’in
idam›na karfl›
mücadele etti.”
Bundan ne so-
nuç ç›karmak ge-
rek acaba? Ecevit çok va-
tanseverdi de onun için mi
Denizler’in idam›na karfl›
ç › k t › ,
yoksa,
çok hü-
manist
o l d u -
¤undan
m›?
Sabah Gazetesi yazar›
hiç kendini bofluna yorma-
s›n, biz Ecevit’i Clinton’un
karfl›s›nda, ilkokul ö¤renci-
leri misali el
pençe dur-
mufl, iflbirlik-
çi haliyle, biz
Ecevit’i Ulu-
canlar ’dan ,
19 Aral›k’tan
t a n › y o r u z ;
böyle bir kan
g ö l ü n ü n
ortas›ndaki adam, öyle bir
kalem darbesiyle hümanist
yap›lamaz.
““KKuurruu kkaallaabbaall ››kk
mmuuaammeelleessii ggöörr--
mmeeyyii rreeddddeeddeenn
pprroolleettaarryyaann››nn
cceessaarreettee,, kkeennddii--
nnee ssaayygg›› dduuyy--
mmaayyaa,, gguurruurraa
vvee bbaa¤¤››mmss››zzll ››¤¤aa
eekkmmeekktteenn ççookk
ddaahhaa ffaazzllaa
iihhttiiyyaacc›› vvaarrdd›› rr..””
Marks-Engels
Halk›n sorunlar›n› ikti-
darlar, hükümetler çözme-
yince elbette ifl gazetecile-
rin bafl›na düflüyor. Bak›n
gazetecilerimiz halk›n sorunlar›n› nas›l çözüyorlar?
Meral Tamer 6 Kas›m tarihli yaz›s›nda, deprem gözlem
istasyonu için gerekli sensörlerin ‹stanbul Belediyesi tara-
f›ndan al›nmad›¤›n› belirtip, “Haydi ‹stanbullular, ifl bafla
düfltü... At›n aile bafl›na 1’er YTL de flu ifli halledelim. Her
aile 1 YTL verse 10 sensör al›n›r” diyor.
Tesadüf, ayn› gün, ayn› gazetede Güngör Uras da Bahçe-
saray’›n su sorununun y›llard›r çözülmedi¤ini, yat›r›m prog-
ram›nda ödenek ayr›lmad›¤›n›, bu sorunu çözmek için 6 bin
metre plastik boru gerekti¤ini belirtip; ““hhaayy››rr ssaahhiibbii,, bboorruu
üü rreettiicciissii bbiirr ssaannaayyiiccii aarr››yyoorr””......
Bir ülkenin sorunlar›, kampanyalarla, hay›rsever ifladam-
lar›yla çözülür mü?
değin elermHalk›n ssorunlar›na
hay›rsever çözüm!
DDoo¤¤rruu SSöözz
“Devlet özel sektöre çok güzel bak›yor, çok güzel
ad›mlar at›yor. Ellerinden gelen her türlü çabay› gösteriyor-
lar.”
(SANKO Holding Yönetim Kurulu Baflkan› Abdülkadir
Konuko¤lu)
Doğruya ddoğru
‹‹ttiinnaayyllaa ÇÇeettee ‹‹mmaall EEddiilliirr!!
Son a盤a ç›kan çetede yine eski özel harekatç›lar var.
Nasrettin Hoca’n›n sözüdür; “Eski aylar› k›rp›p k›rp›p
y›ld›z yaparlar”. Hoca bugün yaflasayd›, “Eski özel harekat-
ç›lar› k›rp›p çete üyesi yaparlar”! derdi herhalde.
Devlet, özel harekatç› yetifltiriyor, sonra bunlar halk›n
üzerine sürülüyor! Sonra “emekli” edilip çetelere kayd›r›l›-
yorlar. DDeevvlleett vvee öözzeell tteeflfleebbbbüüssüünn mmüükkeemmmmeell uuyyuummuu..
BAM TELİ çizgiler
Say›: 130 49DE⁄‹NMELER
HHaaff››zzaass››zz AAlleevvii DDeeddeessii !!
Elaz›¤ Ülkü Ocaklar›, Anadolu Alevi Bektafli
Kültürünü Tan›tma ve Yayma Derne¤i Baflkan› Ali
Çoban’a “ülkenin birlik ve bütünlü¤üne gösterdikleri
katk›lardan dolay›” plaket vermifl.
Ayn› zamanda bir Alevi Dedesi de olan Ali Çoban
ise, plaketi teflekkürler ederek alm›fl.
Bu alevi dedesine Marafllar’›, Çorumlar’›,
Sivaslar’› m› hat›rlatmal›, yoksa bu flahs›n alevilikle
ilgisi olmad›¤› için düflkün mü ilan etmeli? Bu kiflinin
düflkünlü¤ü aç›k, fakat bu kifliyi bafllar›nda tutanlar
nas›l alevilerdir!
GGöözzüünnüüzzüü TToopprraakk DDooyyuurrssuunn
Yeni bütçede Çankaya köflkünün yenilenmesi, ye-
ni mobilya al›m› için 30.7 milyon YTL, yani 30.7 tril-
yon ayr›lm›fl... Köflk’ün bütçesi önceki y›la göre yüz-
de 64 art›r›lm›fl... Bu arada Abdullah Gül’ün maafl› da
15.250 YTL’den 21.100 YTL’ye ç›kar›lm›fl ki bu da
yüzde 38’lik bir art›fl...
Halk›m›z›n güzel sözüdür: “Gözünüzü toprak do-
yursun” derler bu tür durumlar için. Bunlar›n nas›l bir
vicdan tafl›d›klar›n› siz düflünün. Haramiler bile bun-
lardan daha fazla emekleri ile geçiniyorlard›, bunlar
aleni soygun yaparken, bir çaba içine de girmiyorlar...
Mezara girseler, yerlerini geniflletmeye çal›fl›rlar!
ÖZÜRLÜ SSÖZLER
- Konsept
fiimon PPerez TTBMM’de ‹srail Cumhurbaflkan› fiimon Peres, 11 Kas›m’da
Ankara’y› ziyaret edecek. Peres’in ziyaretinde
TBMM’de bir konuflma yapaca¤› aç›kland›. E¤er bu
konuflma gerçekleflirse, Peres, TTBBMMMM’’yyee hhiittaapp
eeddeenn iillkk ‹‹ssrraaiill CCuummhhuurrbbaaflflkkaann›› olacak.
Hem de ‹slamc› AKP iktidar›nda!
Adaletten yana olanlar, mazlumdan yana olanlar,
mazlum Filistin halk›n› sahiplenenler, bu katili din-
lemezler, getirip mecliste konuflturmazlar!
Reformizmin TTürkçesi!Gazetelerin yazd›¤›na göre, D‹SK ve birçok mes-
lek örgütünün de kat›l›m›yla yap›lacak anayasa için
çal›flmalar h›z kazanm›fl. Yapacaklar› anayasan›n ad›n›
da flöyle koymufllar: ""SSoossyyaall--KKüüllttüürreell--EEflfliittlliikkççii BBiirr
TTüürrkkiiyyee YYoolluunnddaa YYeennii AAnnaayyaassaa""
Ne demek ""SSoossyyaall--KKüüllttüürreell--EEflfliittlliikkççii TTüürrkkiiyyee??..
Hadi ‘sosyal’ini anlad›k, eflitlikçisini de anlad›k diye-
lim, peki “kültürel Türkiye” ne demek yani? Bu sos-
yal-kültürel eflitlikçi Türkiye tarifine bir aç›kl›k getir-
seler de herkes bilse...
Tamil Kaplanlar›n›nLideri Katledildi
Sri Lanka'n›n kuzey ve do¤u-
sunda ba¤›ms›zl›k için savaflan Ta-
mil Elam Kurtulufl Kaplanlar›’n›n
siyasi liderlerinden SS.. PP.. TTaammiillsseell--
vvaann katledildi.
Gerillalar›n internet sitelerinde
yay›mlanan aç›klamada, ""TTüümm TTaammiill EEllaamm hhaallkk››nnaa,,
ttüümm ddüünnyyaaddaa yyaaflflaayyaann TTaammiilllleerr’’ee vvee uulluussllaarraarraass›› ttoopp--
lluummaa,, öörrggüüttüümmüüzzüünn ssiiyyaassii kkaannaadd››nn››nn lliiddeerrii GGeenneerraall SS..
PP.. TTaammiillsseellvvaann''››nn,, SSrrii LLaannkkaa hhaavvaa ggüüccüünnüünn bboommbbaarrdd››--
mmaann››nnddaa bbuu ssaabbaahh ööllddüü¤¤üünnüü ddeerriinn üüzzüünnttüüyyllee dduuyyuurruu--
rruuzz"" denildi.
Sri Lanka hükümeti ile Tamil’in ba¤›ms›zl›¤› için sa-
vaflan LTE gerillalar› aras›nda 5 y›ld›r süren ateflkesin
2007 y›l›n›n bafllar›nda sona erdi¤i aç›klanm›flt›.
Sri Lanka hükümetinin hiçbir zaman ateflkes kuralla-
r›na uymad›klar›n› söyleyerek yeniden silahl› eylemlere
bafllayan Tamil Kaplanlar›, "Ordunun, icraatlar› sadece
ülkenin en kanl› dönemini yaflamas›na neden olmufltur.
Bu Tamil halk›n›n özgürlük mücadelesine devam etme-
sini de zorunlu k›lm›flt›r" aç›klamas›nda bulunmufllard›.
Yankee Askerlerinin ‹ntihar›Irak ve Afganistan'da savaflan 430 ABD askeri inti-
har ederek öldü.
ABD’de yap›lan bir araflt›rmaya göre, ordudan ayr›l-
d›ktan sonra intihar eden eski askerlerin say›s› 283'e
ulaflm›fl. ABD Savunma Bakanl›¤› verileri de, Irak ve
Afganistan'da 147 askerin ihtihar etti¤ini gösteriyor.
ABD emperyalizminin Irak ve Afganistan iflgalinin
gayri-meflrulu¤unun bir kan›t›d›r bu intiharlar. Askerle-
ri intihara sürükleyen koflullar›, iflgallerde askerlerin bir
ülkenin halk›na çektirdiklerinin sonuçlar›n› aç›klamal›-
d›r bu inceleme kurulufllar›.
Siyonist Katillerin Kültürü ‹srail’de yay›nlanan Marif Gazetesi Kas›m ay› ba-
fl›nda, iflgalci israil askerlerinin Filistin halk›ndan öldür-
dükleri kiflilerin foto¤raflar›n› çekip birbirlerine cepte-
lefonlar› ile gönderdikleri ve bu foto¤raflar› ceptelefon-
lar›n›n ekranlar›na koyduklar›n› yazd›.
Bu kültür ancak iflgalci güçlerin askerlerinde görü-
len bir kültürdür, emperyalizmin, siyonizmin askerleri
bunlar› yapmaktad›r. Bu kültürü emperyalizmin siyo-
nizmin iflgali yaratmaktad›r.
Direnen savaflç›lar›n kültürü ise tam tersidir. ‹ki
farkl› kültürü yaratan, iki farkl› amaçt›r.
50 DEVR‹MC‹ SANAT 11 KKas›m 22007
Enver Gökçe, kavgan›n flairiydi.
Halk›n flairiydi. Bu s›fatlar› lay›k›y-
la tafl›yordu. Çünkü, ezilenin, hakl›-
n›n, halk›n, iflçi s›n›f›n›n yan›nda
belirlemiflti yerini. Hayat› ve fliirle-
ri, bu yeral›fl›n ifadesiydi.
Onu anlatmak için, önce kendi
sözlerine bakmak, yerinde olacakt›r.
Çünkü o, söylediklerine göre yafla-
m›flt›r. Halk için, içinde yaflad›¤›
toplumun de¤iflmesi için korkusuz
çal›flan bir "yürek iflçisi"dir. Döne-
minin sosyalist ayd›nlar› gibi, s›n›r-
s›z halk ve insan sevgisiyle yo¤ur-
mufltur düflüncelerini ve dizelerini.
Diyordu ki,
"‹yi bir sanatç› olmak için önce,
kendini, hhaallkk››nn›› sseevvmmeessii,, daha do¤-
rusu bu halk›n içinden, bu halk›n en
ddeevvrriimmccii ss››nn››ff››nnaa bbaa¤¤ll››ll››kk ggöösstteerr--
mmeessii,, içtenlikle bunu yapmas› flart-
t›r.
Hayat› tüm yönleriyle seveceksi-
niz. ‹yilik kötülükleriyle, pisli¤iyle,
fakat seveceksiniz..
Suyunu, da¤›n›, topra¤›n›, çevre-
yi de kendisi kadar her fleyini seve-
ceksiniz. Bunu sevdi¤iniz bir süre-
de, bunlar› yap›tlar›n›za geçirebil-
di¤iniz ölçüde büyük ve yol gösteri-
ci olacaks›n›z."
S›n›ftan sözetmenin art›k “mo-
das› geçmifl” bir söylem say›ld›¤›,
ülke, halk sevgisi gibi kavramlar›n
ise “global ve küresel” dünyada
fazla anlaml› olmad›¤›n› söyleyen
sanatç›lar›n revaçta oldu¤u bugün-
den bak›ld›¤›nda,
Enver Gökçe-
ler’in önemi ve
de¤eri hiç kuflku-
suz daha da büyü-
yor gözümüzde.
Halk sevgisinden,
s›n›ftan sözetme-
den, bunlardan
uzak olarak, nas›l
sosyalist bir ayd›n
olma iddias›nda
bulunulabilir ki!
Enver Gökçe'nin hayat›na bakt›-
¤›m›zda, önce fliir yazma tutkunlu-
¤unu görürüz. Hangi iflte, hangi ko-
nuda, o ""ttuuttkkuu"" olmadan baflar›l›
olunabilmifl, bir fleyler yarat›labil-
mifltir ki... Bu tutkunun ard›ndan
onun yaflam›nda görece¤imiz ikinci
belirleyici yan, savundu¤u ideoloji
için ödedi¤i bedeller, bu ideoloji
u¤runda verdi¤i mücadeledir.
Faflizme karfl› 1948 y›l›nda kur-
duklar› bir dernek, onu ilk bask›lar-
la da tan›flt›rd›. Derneklerinin ad›
TTüürrkkiiyyee GGeennççlleerr DDeerrnnee¤¤ii idi.
Gökçe'nin kendi tan›m›yla "anti-fa-
flist ve demokratik fikirli gençleri"
bir araya getirmiflti. Bu dönemdeki
faaliyetlerinin sonucunda ""kkoommüü--
nniizzmm pprrooppaaggaannddaass›› yyaappmmaakk"" su-
çundan üüçç aayy tutuklu kald›. Enver
Gökçe’nin bugün belki duymayan›n
kalmad›¤› “Bugün görüfl günü, dost
kardefl bir arada...” diye bafllayan
fliiri, iflte bu tutukluluk döneminin
ürünüdür.
Bu arada fliirleri de çeflitli dergi-
lerde yay›nlanmaya bafllam›flt›.
Onun fliirleriyle verdi¤i savafl,
ttaarraaffll››,, mmiilliittaann,, ss››nn››ffssaalldd››.. O döne-
min revaçta edebiyat ak›mlar›na
karfl› da sosyalist anlay›fl›n savunu-
cusu olmaya devam etti. Küçük-
burjuva, bat› özenticisi fliirlere ve
flairlere karfl› halk›, halk ozanlar›n›n
gelene¤ini, eme¤i ve ekme¤i savun-
du.
Ant Dergisi de onun kavgas›n›
sürdürdü¤ü yerlerden biriydi. Ne
var ki, çok uzun süremedi bu dö-
nemki faaliyetleri. 1951 y›l›nda
ülkemizdeki tüm sosyalist ay-
d›nlara karfl› gerçeklefltirilen
büyük tevkifatta tutukland›. Bir
çok ayd›n gibi o da "mimlen-
mifl" idi. Ortada ne bir suç, ne
suç kan›t› vard› ama mahkeme-
ye ç›kart›ld›lar yine de. Mahke-
mede, hiç tereddütsüz Mark-
sizm’i savundu. Marksizm’i sa-
vunman›n karfl›l›¤›, 7 y›l hapis
cezas›yd›. Gökçe, bu 7 y›l›n 2
y›l›n›, ‹stanbul 1. fiubenin hüc-
relerinde, aç, havas›z, tecrit ko-
flullar›nda geçirdi. Daha sonra-
ki y›llar›n› da ÇÇoorruumm''uunn SSuunn--
gguurrlluu Kasabas›’nda sürgün
olarak tamamlad›.
Menderes iktidar›n›n son döne-
minde bir kez daha sürgün yolu gö-
züktü Gökçe'ye. Erzincan'a gitti. 27
May›s'la birlikte sürgündeki tüm
sosyalistler gibi, o da özgürlü¤üne
kavufltu.
Tutsakl›kta, sürgünde fliirler yaz-
maya devam etti. Bunun d›fl›nda bir
çok Rus klasi¤ini dilimize kazand›r-
d›. Pablo Neruda'n›n, Ömer Hay-
yam'›n eserlerini çevirdi.
1920, E¤in Erzincan do¤umluy-
du flairimiz. Yaflam›n› 19 Kas›m
1981’de Ankara Seyran Ba¤lar› Hu-
zurevi'nde tamamlayan usta flairi-
mizle ilgili sözlerimizi onun dizele-
riyle bitirelim yine:
"Ben flairim
Halklar›n emrinde, kolunda, sa-
f›nda.
Sat›rlar›m vard›r kahraman
Sat›rlar›m vard›r c›l›z, cesur ve
s›tmal›.
Ahd›m var;
Terli atlet fanilal› gö¤üslerden
püfür püfür geçece¤im
‹nan ki ci¤er parem,
inan ki sevgilim,
Bu hususta
'üçten, beflten, senden geride ka-
lan de¤ilim"!
Devrimci bir sanatç›n›n temel çizgileri:Ülke sevgisi, halk sevgisi ve s›n›fsall›k...
KKAASSIIMM SSAAYYIISS
II
ÇÇIIKKTTII