Transcript
  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    1/74

    Cavit Orhan TÜTENGÎL,

    P R E N S S A B A H A T T İ N

     İ S T A N B U L , M A T B A A S I 

    1 9 5 4

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    2/74

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    3/74

    İ Ç İ N D E K İ L E R  

    Önsöz . . . . ................................................. 3

    Giriş

    I — Tanzimat'tan 1908’e doğru . . . . . . 5

    II — Reform ihtiyacı . . ........................... 9

    Giriş için bibliyografya notlan................................ 15

    Prens Sabahattin (1877-1948)

    I — Aile çeviresi...........................   17

    it   — Fikrî hazırlığı ................................................. 19

    III — Siyasî aksiyon gayesi.................................21

    IV — Fikirleri . . . . : .................................30

     V — Faaliyetini durduran engeller . . . . 59

     VI — Tesirleri............................................................60

     VII — Tenkit ve n e t i c e ...................................... 65

    Kısal tmalar ......................- ........................................68

    Bibliyografya notları ..................................................69

    Prens Sabahattin için ek bibliyografya . . . . 72

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    4/74

    ÖNSÖZ

     Bazı fikir ve sanat adamları için ölümlerin den sonra değerleri anlatılmak bir alın yazısı oluyor. Batıda pek çok  örneklerine rastladığımız bu olayın yaşadığımız günlere ya-kın bir örneğini fikir hayatımızda Prens Sabahattinde bul-mak mümkündür. Bütün hayatı boyunca memleketinin yük-

    selmesi, kurtuluşu için çalışan, bu uğurda rahat bir hayatı teperek çeşitli nankörlük, kötü anlaşılma, yoksulluk ve ıs-tırap içinde gönül rızası ile didinen, ‘hak belled iği yola yalnız giden’ , j o Haziran 1Ç48’ de îsviçrede hayata göz-lerini yuman Sabahattin, böyle bir alın yazısının sayılı mağ-durlarından biri oluyor.

    ı8pp yılında başladığı mücadele hayatı, bü tün ömrü boyunca inandığı kanaatleri savunan, (Hasta adam) ı gelip  

    geçici tedbir ve idarei maslahatçı fikirler yerine İlmî usul-lerle, sabırlı fakat köklü çalışmalarla esenliğe kavuşturma-yı amaç edinen bir cemiyet mimarının hayatıdır. Ona gö-re, hasta olduğundan şüphe etmediği cemiyeti, önce monog rafik araştırmalarla yakından tanımalı, ıslahatın ana çizgile-rini bu tanımadan çıkarmalıdır.

     Sosyal meselelere şekil vermek amacını güden her ha-reket tarzı (action) bir fikirden kuvvet almak zorundadır.  

     Fikirden gelmeyen aksiyonlar, sesin çöllerde kaybolması gi-bi, ardında iz bırakmadan kaybolmağa mahkûmdur. Saba hattinin hareket noktasını teşkil eden anadüşünceler Fran sada L e Play tarafından kurularak devamcıları tarafından geliştirilen (.(.Science sociale» ci düşüncelerdir.

     Herşeyden önce yaşama tarzımızı, cem iyetin yapısını  değiştirmek gerektiğini savunmuş, ‘Yeni Türkiye’yi yarata

    3

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    5/74

    cak terbiye anlayışını ileri sürmüştür. Liheralist anlayışa bağlı olan Sabahattin, bir siyaset adamı olmaktan çok bir 

     fik ir adamı, bir terbiyecidir. Fik ir dayanaklarından biri o ■lan (.^teşebbüsü şahsi» çağdaş pedagogların kişilik prensibi-nin başka türlü söylenişidir. Kişiliğin teşekkülüne temel o 

    larak İktisadî istiklâli şart koşan diişiinürüm üz, yarı müs-temleke şartlarının hüküm sürdüğü Osmanlı İmparatorlu-ğunun son günleri için, ileri ‘sayılacak fikirler taşımaktadır. vTürkiye nasıl kurtarılabilirf» adlı kitabı ile Yirminci Yüz-yıl Vakfı adına memleketim izde araştırmalar yapmış olan  Amerikan iktisatçısı Thornburg ve arkadaşlarının, dilimize iiTürkiye nasıl yükselir?)) adı ile çevrilmiş bulunan kitabı  arasında zaman farkını da gözden uzak tutmadan yapılacak bir kıyaslama, neticeleri bakımından herhalde düşündürü-cü olacaktır.

     Sabahattinin ahlâkî kişiliği, bize göre, fikrî kişiliğin-den daha az önem li değildir. Hayatının her safhasında ör-nek sayılacak ahlâk davranışlarına hol hol rastlanıyor. Bil-hassa bu yönü ile, memleketin ve gençliğin m eçhulü kal-mış olması, ahlâk örneği gösterilecek insanlara çok muhtaç olduğum uz günümüzde, memleket hesabına bir kayıp ol-muştur.

    1942. yılında ^Değirmem) de, daha sonra

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    6/74

    G İ R İ Ş  

    — I —

    Tanzimat’tan 1.908’e doğru ...

     îk in ci Meşrutiyet olaylarında fikir adam ı ve aksiyonadamı olarak birinci plânda yer alan Prens Sabahattin, Tan-zimattan bu yana mâna kazanan  Avrupalılaşmak   cereyanı-nin önemli bir merhalesini ifade eder. İmparatorluğu ayakta tutabilm ek endişesi, ele aldığı meseleleri çok tenkit edilen «Tanzim atın ikiciliği» ne düşmeden halle yeltenmesi,Tanzimat görüşünün tarihin akışı içinde aldığı şekil bakı

    mından bilhassa dikkate değer.

    İster ((... haricî tesirlerin empoze ett iği bir ıslah teşebbüsü»’, ister ((‘keyfilik’ten ‘hu k ukîliğ e , ‘kanunsuzluk’-tan meşruiyet’e, ‘em niyetsizlik’ten ‘em niyet’e geçişi»* ifade etsin; ister «Avrupalılaşma siyaseti altında eski dinî medeniyeti ve hukuk felsefesini devam ettirmek»^ şeklinde anlaşılsın, Tanzimat olayı Osmanh İmparatorluğunda bir yapı değişikliğinin ifadesidir.

    Doğu ile Batıyı bir arada yaşatmak niyetiyle girişilen bu hareketin «... kollayıcılık , teli fçil ik ve ikilik»^ özelliğiüzerinde çok durulmuş, Tanzimat zihniyetinin cchilâfetçi vesaltanatçı, Osmanlıcı, mutlakiyetçi,.. tedricci ve idare-i mas-lahatçı, atıfetçi. Garbi üstün görücü, Garpten medet umu-cu»" olduğuna işaret edilmiştir.

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    7/74

    Başarısızlık ve bocalama âm illerinin başında iki ayrımedeniyetin ‘tefekkür’   ve 't.eknik'ı  arasında kurulmasına çalışılan dayanışmanın, bu dayanışma üzerine oturtulmak istenen 'dünya görüşü’nün   bulunduğu muhakkaktır.

    Batılılaşma hareketlerinin değilse bile Tanzimatın başladığı tarih olan 1839 Gülhane Hattı Hümayun u, devlet-vatandaş münasebetlerini yeni bir anlayışla düzene koymak bakımından ileri atılmış iyi niyetli bir adım olarak elealınabilir. Her alanda başarılı sayılan Avrupa karşısında varolmakta devam edebilmek isteği yanında, Fransız ihtilâlinin dünyaya yaydığı fikirler karşısında türlü ırk, dil, din,milliyete mensup insanları aynı bütünün fertleri olarak birarada yaşatmak endişesi de gerek Tanzimat Fermanının ya

     yınlanması, gerekse Ferm anın fikir-özü üzerinde tesirli olmuş olsa gerektir.

    1839 Fermanının ruhu u...  emniyet-i can ve mahfuzi- yet-i ırz ve namus ve mal ve tayin-i vergi ve asakir-i mukta-ziyenin suret-i celb müddeti istihdamı kaziyelerinden 'ibaret...» olup bu kaziyelerin ( t . . . tab ’a-i seniyemizden olanehl-i İslâm ve mileli saire bu müsaadat-ı şahanemize bilâ is

    tisna mazhar olmak üzere...halkların hukuk eşitliği üzerine kurulmuş olmasmdaydı.

    ı856’da yayınlanan Islâhat Fermanında

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    8/74

    rekli ve zarurî olan bağlılığın, fikri kâğıtta ve sözde bırakan gevşekliğinde aramalıdır. Yapm aktan ziyade yapıyorgörünmenin hâkim olduğu idarei maslahat zihniyeti, yeniile eskinin mücadelesi başladıktan sonra yerini, edebî hareketle de desteklenecek olan, daha rasyonel bir zihniyete bı

    rakacaktır. Bu değişiklik, Tanzim at görüşünün ‘hüküm etmemuru’ndan ‘fikir adamı’na geçmesiyle başlamıştır, dene bilir.

    Bir sebepler karmaşığı sonunda - sebepler arasında ru hî âmillere de yer vermeli - fikir adamlarının aksiyon ga

     yesi ile bir araya geld iklerin e şahit oluyoruz. 1865 yılın da‘Yeni Osmanlılar Cemiyeti’   gizli olarak faaliyete başlıyor.‘Tü rkistan ın erbab-ı şebabı’nın zihniyetine tercüman olan

    M. Fazıl Paşanın «... insan olanda ıslâhat ve vatan gayreti bulunm ak iktiza eder.»® sözü ve bu sözü ‘m urad’ olarak birzümreye maletmesi ((...idare-i mutlakanın, idare-i meşrute-

     ye tahvili iç in ittihaz olunacak tedabirMİ "̂ kendilerin e amaçedinenleri tarih sahnesine çıkarmaktadır.

    İstanbuldan uzaklaştırılmak üzere olan Ziya ve NamıkKemal Beylere Pariste bulunan M. Fazıl Paşanın gönderdi

    ği «Gayet vâsi olan saha-i hürriyette vatanın saadet ve selâmetine kaleminizle hizmet etmek zamanıdır. Sizi, bu hizmeti birlikte ifa için Parise davet ediyorum.))cümlelerinitaşıyan mektup 17 Mayıs 1867 de bu davete katılmayı sağlayacaktır.^- Avrupa basınının ‘ Jeunes-T urcs’ kelim esiyle adlandırdığı savaşçılarımız ‘yatanın saadet ve selâmetine’ kalemleriyle hizmet etmek için Avrupanın büyük merkezlerinde çalışacaklardır.

    Bu kaçıştan 32 yıl sonra, aynı amaç ile ve gönül rızasıyla Paris yolunu tutacak olan Prens Sabahattin, yalnız görünüş olarak değil, duyuş ve düşünüş olarak da ‘Avrupaya 

    doğru'nun  yeni bir devamı oluyor.

    Paris, Lond ra ve bunlara eklenen Cenevre yayın ça

    lışmaları Ziya ve Namık Kemal Beylerin kalenıleriyle giriş

    tikleri bir mücadele devresidir. Bazı görüş farklarının on-

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    9/74

    lardan ayırdığı Ali Suâvi de, daha sonra canını uğrunda vereceği davası için, fikir savaşı yapmaktadır.

    Ziya Paşa ve Namık Kemalin ‘Hürriyet’âe  yayınlanmışolan makaleleri Tanzim at devrinde yabancı müdahelesi,

    Tanzimat adamlarının ve yaptıkları işlerin tenkidi, Tanzimat sırasında mem leket ekonom isinin içinde bulundu ğufena durum, borçlanmalar, yabancıların Türkiye de emlâksarfına müsaade edilmesi ve Tanzimat maarifi etrafında nedüşündüklerini ortaya koyuyor.'^

     Yeni Osmanlıların Tanzim at adamlarına karşı ilerisürdükleri itirazlardan birin in ‘Tanzim attan sonra şeriatdışında kanunlar yapmağa teşebbüs’ etmek olduğunu ileri

    süren makale sahibi ile beraber ((Yeni Osmanlılar, Tanzimat Hattının siyasî ehem miyetini inkâr etmemekle bera

     ber siyasî haklarım ızın temini iç in kâfi olm adığında İsrarediyorlar.))“ diyebiliriz.

    ((14 Muharrem 1284 Cumartesi gecesi, menfi bulunduğu Kastamonudan atla İneboluya..»'° kaçarak, sonundaMessinada Namık Kemallere yetiştiği söylenen A li Suâvi,ileri fikir ler i sebebiyle, az zaman sonra arkadaşları ile uy uşamıyor. Hilâfeti re(idedişi, cumhuriyetçi oluşu, dil ve alfa be davası etrafındaki düşünceleriyle bilhassa dikkati çekmektedir. «Başta Ziya Paşa ile Namık Kem al olmak üzere

     Yeni Osm anlılar devlet kanunlarında şeriatın esas tutulm asını isteyerek İslâm fıkhını müd afâa ederlerken A li Suâvi,fıkıh ve usul-i fıkhın aleyhinde yazılar yazıyor ve devlet idaresinde dinle dünyanın birbirinden ayrılmasını istiyordu.))^'

    Kısaca temas ettiğimiz bir devrin bazı fikir adamlarında şahit olduğumuz gayret ve didinmeler ilk meyvesini Birinci Meşrutiyet şeklinde 1876 da vermişse de pek kısa süren bu devri, menfaları ve zindanları ile, sansürü ve hafiye-leriyle, uzun b ir istibdat zamanı takip etmiştir. İçin için

     yanmakta olan eski ateş ıgoS de İkin ci Meşrutiyete imkân verecektir. İk inci Meşru tiyetle yakın ilgisi olan Sabahatti-nin hayatı ve fikirlerine geçmeden önce XIX. yüzyıl Tür-

    kiyesinin bir zaruret halinde hissettiği ‘R e f o r m i h t i -

    8

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    10/74

    y a c ı '    üzerinde durmalıyız. Bu ihtiyaç, sebeplerine bağlanabildiği nisbette  İ ç t i m a î m e s e l e'n in   İçtimaî ve felsefî bir şekilde ortaya konulması cevaplandırılmış, PrensSabahattinin aksiyonu zincir içindeki yerini almış olacaktır.Islahatçılar soyundan bir fikir-siyaset adamı ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılacaktır.

    II

    Reform ihtiyacı

    Oşmanh İmparatorluğunda X V I. yüzyıldan sonra sürüp gelen askerî mağlubiyetler, çok d e k ele alındığı gibi,gerilemede bir sebep olmaktan çok türlü âmillerin hazırladığı bir n e t l e e’dir. Maddî ve manevî âmillerin son tahlilinde elde kalan şey 'yerinde sayan Asya’mn y2imnâ.?i,  ileriteknik ve fikirle kuşanmış'))^nî bir Avrupa’nın   meydanaçıkmasıdır. Avrupa-Asyâ çekişmesi, önceleri gururumuzungörmemize engel olduğu bir tezat halinde için için devam e-derken gelişmekten geri kalmamış, ‘hiç olmazsa askerlikçe’geriliğim iz kabul edilmekle başlanan uzlaşma havası, kendimizi toptan ipkâra kadar varmıştır. Tezadın şuuruna varmanın marazı şekilde görünüşü sayacağımız 'başını kum agömen devekuşu zihniyeti' ile ‘iflâs ettiğimizi haykıran aşağılık duygusu’ yanında, kurtuluşu mazide ve şarklı kalmakta arayan muhafazakâr aydınlarla, hal çaresini Batı anlayı

    şını benimseyip kabul etniekte arayan ileri fikirliler yer alır.İleri-geri fikir mücadelesi halinde devam edegelen çekişme,İmparatorluktan Cumhuriyete kadar geçirdiği oluşla bir yapı değişrnesini ifade eder.

    XIX. yüzyılın sonlarında en şiddetli şekliyle görünenreform ihtiyacı, ‘İ ç t i m a î m e s e 1 e’ ile ikiz ola:gelmiş-tir. Meseleyi, XIX. yüzyıldan önceki olayların ışığında ele

    almanın bizi daha isabetli neticelere götüreceği umulabilir.

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    11/74

    «...Türkiyede İçtimaî meselelerin İlmî ve hasbî surette tetkik edilmesi yolunda hazırlayıcı tesirleri...^ olduğusöylenen lâyihalar, bu bakımdan üzerinde durulmağa değereserlerin-başında gelir. 'Lâyihacılığın yanı başında, X V I.

     yüzyıldan başlayarak, olayları sadece hikâye etm ekle kal

    mayıp «kıssacılık yanında muhakeme ve tetkike de yer açmağa, içtimaiyatın taslağı olan bir nevi ‘Tarih Felsefesi’ yapmağa»^ başlayan T ü rk müverrihlerinin. Kâtip ÇelebidenCevdet Paşaya kadar, bir îbni Haldun Mektebi meydana getirdiklerini de söyleyelim,

    X V II . yüzy ılın bazı özelliklerini belirtmek üzere elealdığımız ’Nizam-ı devlete müteallik Göriçeli Koçi Beyin

    seadetlü mehabetlü Râbi Sultan Murat Han Gaziye verdiğirisale’, tok ve gerçekçi ifadelerle zamanının hastalıklarınıortaya koyuyor. ‘Harem -1   Hümayuna hilâfı kanun türk ve yürük ve çingene ve yahudi ve bi din ve bi mezhep nicekallâş ve ayyaş şehir oğlanları girer old u’ diyen Koçi Bey((Bundan böyle bir tedarük görülemezse ve zeamet ve timarerbabına verilmezse bu derme çatma asker ile din ve devlete lâyık bir hizmet görülemez.»^ neticesine varıyor. Ötekisayfada karşılaştığımız bir cümle ilme bel bağlanılığını gösteriyor; «... malûm-u Hümayun ola'ki şer’i şerifin beka&>ilimledir ve ilmin bekası ülema iledir.'

    Müsamaha ile âlemin elden gideceği, zâlimlerin cezasının görülmek gerektiği ortaya konulduktan sonra zeamet ve timar teşkilâtı ile Yeniçeri taifesinin bozulması üzerindeetraflı bir şekilde durulmaktadır. ‘Menasıb-ı Pad işahî’ninlüşvet ile naehline verilir olduğu’ndan acı acı şikâyet eden

    Koçi Bey, bir sebepler zinciri halinde sıraladığı şu fikirleriileri sürecektir: ((Velhasıl Saltanat-ı aliyyenin şevket ve kuv veti askerile ve asakirin bekası hazine iledir ve hâzinenintahsili reaya iledir ve reayanın bekası a.dl-ü dad iledir. Hâlââlem harap ve reaya perişan ve noksan üzere ve erbabı seyf

     bu halde. Bir taraftan mem âlik-i islâmiyye elden gitmekte, yine tedbiri görülm ez ve ilâcı sorulmaz; envai sefahet ek

    silmez. Bu gaflet ne gaflettir?»*

    10

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    12/74

    III. Selim’e, sadrazamına; «Benim vezirim; bugündenitibaren rüşvet alup zulüm edenleri bilüp ligarazin ketme-derseniz vallahi ben elbet duyarım. Âba ve ecdadım ervahıiçin evlâdım dahi olsa kıyarım ve siyaset ederim. Böyle bilüpöyle hareket edesin.»^ emrini verdirten olay Koçi Bey için

    de çok önem lidir. O da şöyle yazıyor: «M alûm -u Hüm a yun-u şehriyarî ola ki: zulmü rüşvet her kangi devlette kipeyda ve aşikâr oldu, ol devlet harab-ü yebab ve berkeşte-iruzigâr oldu. Bu cümle ahval-i kütübi tevarihte bu minvalüzere tahkik ve beyan olunmuştur.»®

    Koçi Beyin bu gerçekçi sözlerinden sonra ütop iye varan isteklerde bulunacağını sananlar aldanırlar. Çü nkü, o-na göre hal çaresi, olması gerekene özlemi dile getiren şu

    sorunun içindedir: «Dünyadan garaz kalkup rüşvet bertarafolsa ve her mansıp ve her dirlik ehil ve müstahakkma verilse saadeti uzma değil midir?»''

    Koca Sekbanbaşı’nın ‘Şehzade Sultan Mustafa’ya sunduğu lâyiha “Hulâsetül kelâm fi reddül avam” XVIII. yüz

     yılın sonunda en önemli meselenin askerlikteki geri gidişekarşı çare aramak olduğunu belirtmektedir. Rahatsızlık veren iç meseleler ((âlemin mizacı bozuk olmağla..»® açıklan-

    makta ise de, bu açıklama yolu her kötülüğe sebep olarakmemlekette yapılan yenilik hareketlerini misal gösteren geriye bağlı kalanlara karşı verilmiş bir cevap olsa gerektir.

    Lâyihanın başlıca konusunu, Avrupa yöntemi ile yeni bir ordunun düzenlenmesi meselesi teşkil ediyor. Ordumensubu olan yazar, esirliği sırasında edindiği kanaat ve cemiyet hayatımız üzerinde yaptığı gözlemlerden faydalana

    rak, adeta bir Batılı görüşüyle, ele aldığı meseleyi soğukkanlılıkla çözümlüyor. Gerek, Şehzadeyi yeni bir ordunun lüzumu ve Avrupa yöntemi ile hazırlanması bakımından inandırıcı fikirleri, gerekse eski ordunun kuruluşu ile şimdikidurumu arasında yaptığı kıyaslamalar bu çözümleme işindeatılmış başarılı adımlardır.

    II. Mahmut’a sunulan ‘Ragıp Efendinin Islâhat Lâyihası’ işe bölge araştırma ve incelem elerinden başlaması ba

    11

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    13/74

    kımından, daha önceki lâyihalara kıyasla, parçadan bütünegitme temayülünü taşıyor. Sancak ve sancak kazalarına tayinolunacak memurlar halkın tasarrufunda bulunan menkul o-lan ve olmayan malı tesbit etmeli, vakıflara ait mülk meydana çıkarılm alı, bakım sızlıktan harap olan vakıf, cami,

    medrese, mektep v.s. Evkaf-ı Hümayun Nezaretinin alacağıtedbirlerle kurtarılmalı, mal-mülk ve arazi sayımı sonundahalka ait servet ve hayvanlar anlaşılacağından vergi hakkaniyet üzere alınmalı., gibi istekler lâyihanın ana fikirleriniteşkil etmektedir. Ragıp Efendi, fikirden işe geçmek yolunda acele göstermekte, ((İşbu mevaddın tecrübe ve nümune-sine irade-i seniyeleri müteallik ve müsaade-i devletleri bu-

     yurulursa evvel emirde bu kulların ı sancakların birisine me

    mur tayin buyuru p bimennihi ve keremihi tealâ bir senezarfında bermantuk-ı emr-i âli ve bermuceb-i layiha rüyet ve tekmil defterlerini der-i bar-ı şevket-makarr-ı mülükâne- ye irsal ve manzur-ı devletleri buyuruld ukta badehu müna-sib ve müstahsen buyuruld uğu halde emsaline nazaran icrasına teşebbüs olunması»® nı istemektedir.

     Abdülm ecit zamanında hazırlanan ‘Meslis-i  li Lâyi-hası’nda rüşvetin kaldırılması üzerinde duruluyor. îsfendi-

     yar oğullarından Şemsi Paşanın ((Bugün Sultan M urat H azretlerine büyücek bir rüşvet kabul ettirdim. Badema bu lezzet dimağ-ı selâtinde mustakır olur ve intizam-ı devletin in-hilâlini icap ederek ben dahi ecdadımın intikam ını almışolurum.))^" diyerek tahmin ettiği inhilâl ve dilediği intikamın alınmakta olduğu, rüşvetin kaldırılması için bu lâyihada yeniden rastladığımız, şu tavsiyelerden anlaşılmaktadır; ((... halkı irtikâptan kurtarmak için bir takım taayyüş

    kapulan açup ve usul ve idare-i zâtiyeyi yoluna koyup herkesi geçinmek için bab-ı devlete düşürmekten ve yağmage-ran gibi hâzineye üşürmekten kurtarmak ve ehil olarak istihdam olunan memurin-i devleti ihtiyacen veya ihtiyatenirtikâba sevkeden halâttan berî eylemek..»'^

    1839 ve 1856 Fermanlarım da adı geçen lâyihalara resmî makamlarca yapılmış olan bir ek saymak haksızlık olmasa gerektir.

    12

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    14/74

    Bir iç sıkıntısı yaratmasını tabii karşılıyacağımız, İslahat fikirleri ve öğütlere konu olan olaylar yanında, «...işaş-kın bir bedbinliğe karşı ümit telkini maksadiyle-..)) yazıldığısöylenen, ((İstikbâlimiz emindir: ç ü n k ü , d i y e başlayan paragrafların on defa tekrarlandığı Namık Kemalin kalemin

    den çıkan bir makale, inan ve güven havası yaratmağa çalışıyor. Aynı gayret Namık Kemale ‘can çekişen millet’ için

     Hakir olduysa millet şanına, noksan gelir sanmaYere düşmekle cevher sakıt olmaz kadrü kıymetten^’ 

    mısralarını söyletecek, ferdi

     Sana senden gelir bir işte ancak dâd lâzımsaÜmidin kes zaferden gayrtdan imdad lâzımsa

    mısralanyla kendi kendine inanmaya davet edecektir.

    Üm it havası yaratmağa çalışan mısralann yanında, inkıraz psikolojisini paylaşan, cemiyet düzeninden şikâyet e-den şiirleri, Ruhi-i Bâğdadî’

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    15/74

    sefe yerine İçtimaî felsefe zaruretiyle düşünürlerimizi karşıkarşıya bırakmıştır. Köklü fikir kaynaklarından yoksun o lan düşünce dünyamîzda pek de başarılı sayılamıyacak telifçilik denemeleri ve ‘adapte mütefekkir' örnekleri ile karşılaşmamızı bir kader yazısı olarak anlamak yerinde olur.

    Cumhuriyet öncesi fikir hayatımızın büyük fikir adamıolarak tanılan Ziya Gökalp bile Tanzimattaki Doğu-Batı ikiliğinin dışında ele alınamaz. Pek de başarılı olmayan üçlü

     bir te lif denemesine girişen Gökalpın ((...bu te lifiy le T an zimat zihniyetinin en tam ve sistemli mütefekkiri))'® olduğunu söylemek doğrudur. Medeniyet-hars ikiliği cinsinden anlayışlar, son temsilcisini Ziya Gökalpta bulan Tanzimatçı-lığm kendisidir.

    Doğu zihniyeti içinde, teokratik bir devlet olarak gelişen, askerî gücü günden güne azalan ve iç gailelerle uğraşan OsmanlI imparatorluğu, ister istemez, yapı (‘gömlek’demek gerçeğe daha uygun) değiştiriyor, Doğud an Batıyadönüyor. İşte, göz konusu ettiğimiz ‘İçtimaî mesele’nin  başlıca sebebi, memleket aydınlarını pek yakından ilgilendiren,onları gelişi güzel veya derli toplu İçtimaî reform ihtiyacıile karşı karşıya bırakan ana-konu budur.

    İmparatorluğun içinde bulun duğ u durum, Av rup alı büyük devletlerin takındığı tavır gözönünde bulu ndurulacak olursa, fikrin yanında aksiyonun neden bir zaruret olduğ u, İçtimaî felsefelerin neden kaçınılmaz b ir vakıa olarak ortaya çıktığı daha iyi anlaşılır. Bilgi nazariyesinden si

     yasî felsefeye yükselen yavaş ve temkinli feylesof yerine, İçtimaî meselelere belirli bir açıdan bakabilecek düşünürlere

    lüzum hissediliyor. Bu lüzum , cemiyet hayatının deva isteyen çeşitli dert ve meselelerine bizzat hayat tarafından yöneltilmektedir.

    Konuya girerken, fikrimizi bir kaç kelime ile kısaltmak gerekse ((Siyasî felsefe ancak Genç Türkler hareketi veMeşrutiyetten sonra bir taraftan Ziya Gökalpın İçtimaiyatcereyanı, diğer taraftan Sabahattinin Mesleki içtimaisi ilemodern ve Avrupai bir şekle girmiş ve memleket meselesi

    14

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    16/74

    ne tekabül eden İçtimaî felsefe halini alabilmiştir.»” cümlesini tekrarlayabiliriz.

    Prens Sab aha ttini,'bir yandan Tü rkiye nin kurtuluş yollarmı arayan Koçi Bey soyundan bir ıslahatçı-mütefek-kir, öte yandan “la Reforme sociale en France” kitabının yazarı F. Le Play’nin temsil ettiği sosyoloji mektebinin memleketimizde temsilcisi olan sosyolog-fikir adamı ve aksiyonadamı olarak, ikizli bir anlayış içinde, incelemek mümkündür.

    “GtRtŞ” İÇİN BİBLİYOGRAFYA NOTLABI

    — I —

    1 — H. Z, Ülken, Tanzimatta nsonra fikir hareketleri, Tanzimat I. T., İstanbul, 1940, sf. 757.

    2 — Dr, H. Veldet, Kanunlaştırma hareketleri ve Tanzimat, iljid, sf. 139.

    3 — Z. F. Fındıkoglu, Tanzimatta içtimai hayat, ibid, sf. 658.4 — A. H. Ongunsu, Tanzimat ve âmillerine bir bakış, ibid, sf. 85 — C. Bilsel, Tanzimatıh harici siyaseti, ibid, sf. 696-98.6 — Tanzimat Fermanı, ibid, sf. 4:8-49.7 — Islahat Fermanı, ibid, sf. 56-57.8 — Engelhard - A. Regat, Türkiye ve Tanzimat, İstanbul 1328, sf. 217.9 — Tasviriefkâr, 1 Haziran 1909, Yeni Osmanlılann sebebi zuhuru

    (Ebüzziya).10 — İbid, 20 Haziran 190911 — İbid, 13 Haziran 1909.

    12 — İbid, 14 Haziran 1909.13 — î. Sungu,  Tanzimat ve Yeni Osmanhlar, Tanzimat I., 1940, sf, 777 -

    857.14 —■ Aynı yazı, sf. 844.15 — 1. H. Danişmend, Ali Suâvinin Türkçülüğü, İstanbul 1942, sf. 11,16 —•Aynı eser, sf. 21,

    15

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    17/74

    — n —

    .1 — Z. Fahri, Türklerde iştimaiyat tarihçesi, tŞ, s. 3-4,2 — Aynı makale.3 — Koçi Bey Risalesi, (A. K. Aksüt, İstanbul 1939, sf. 32).4 — Aynı eser, sf. 50.5 — Tarih Vesikaları, s. I, Sf. 45.6 — Koçi Bey Risalesi, sf. 73.7 — tbid, sf. 75.8 — Koca Sekbanbaşı, Hülâsetül kelâm fi reddül avam, (t.s,), «Tarihi

    Osmani Encümeni dergisinin ilâvesi», sf. 10.9 — Tarih Vesikaları, s. 5, sf. 368.

    10 — Koçi Bey Risalesi, (Aksüt’ün önsözünde), sf. 4.11 — Tarih Vesikaları, s. I, sf. 49.12 —■ M. Nihat Özön, Namık Kemal ve İbret gazetesi, İstanbul 1939,

    sf. 29-34.13 — S. Nüzlıet, Namık Kemal-Hayatı ve şiirleri, İstanbul 1933, sf. 17.14 — Bk. A, Şuayp, Hayat ve Kitaplar, İstanbul 1329, (İkinci basım),

    sf. 5-200.15 — H. Z. Ülken, Türkiye’de pozitivizm temayülü, İnsan, s. 11.16 — H. Z. Ülken, Tanzimata karşı, insan, s. I.

    17 — H. Z. Ülken, Tahzimattan sonra fikir hareketleri, Tanzimat I.,1940. sf. 775.

    16

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    18/74

    P r e n s S a b a h a t t i n

    ( 1877  — 1948)

    I — A ile çevresi

     Abdülm ecid in kızı ve Abdülb am id in kız kardeşi Seni

    ha Sultan’ın oğlu olan Mehmet Sabahattin Osm anlı hanedanı mensubudur. Prens kelimesi de  bu mensubiyetten ileri geliyor. Seniha Sultanın, «...kelimenin gerçek mânasında bir  AvrupalI»^ olduğuna işaret edilen  bu zeki, okumuş  vesportmen T ü rk anasının Sabahattin üzerindeki tesirleriniiyice bilmiyoruz. Kleanti tskalyeri komitesi ile ilgisine bakılarak^ Seniha Sultanın Sabahattinin siyasî kanaatleri üzerinde tesirli olduğu sanılabilir. Aile çevresi itibariyle Avru-palılarla temasın yaşayışta oldu ğu kadar dünya görüşü veedebi zevkte de tesirler yaptığını görüyoruz.

    Babası Dam at Mahmut Celâlettin Paşa (1853 - 1903)-damat Halil Rifat Paşanın oğlu- oğlu üzerinde büyük tesir yapmıştır. A s a f takm a-adıyla şiirler de yazan Paşa ((...yirmi dört yaşında veizir, yirmi beş yaşında Adliye Nazırı»* ol-masına, daha sonraki inziva hayatında rahat içinde bulunmasına rağmen Ab dülham it rejiminden memnuıj değildi. İs

    tibdatla esaslı bir şekilde mücadele edebilmek için Avrupa- ya kaçmaktan çekinmedi. O ğulları Sabahattin ve Lûtful-lah * Beylerle birlikte, 14  A ra lık ıS g g ’da, deniz yolu ileFransaya kaçtı,^ Kaçış haberi Sarayda endişe ile karşılanmış,rivayete göre Abdülhamit bu haberi alınca düşüp bayılmış ve uzun müddet kendisine gelememişti.® Avrupaya gidentren ve vapurlarda sıkı araştırnıalar yapılırken Damat Mahmut Paşa ve oğulları 21  Aralıkta Marsilyaya. çıkıyorlardı."

    *  Prens Sabahattin’ in küçük kardeşi Lütfullah Bey , halen Paris 'te, bulunmaktadir. 19S1 y%lxnda Fransa'da bulunduğumuz vakit kendileriyle yanmts olduğumuz uzun  bir konusmayt ilerde broşür halinde nesredeceğis.

    17

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    19/74

    Damat M ah m ut Paşa, ölümüne kadar geçen zamanda(ı8 Ocak 1903) çok hareketli bir hayat yaşadı. Paristen Ce-nevreye, oradan I.,ondr^ya ve Kahireye gitti. Kahired en Pari-se dönüşünde bir müddet Korfuda bulundu. Tekrar Parise

     ve son olarak öld üğü Brüksel yakınındaki Uccles'e gitti.̂

    Korfudan Parise dönerken Romada da ikamet ettiğine işaret edelim.®

    Jön-Türkler çevresinde ‘harekâtı necibane’   diye adlandırılan firar olayı Abdülhamit için, çok geçmeden, bir iftira vesilesi oldu. Çeşitli yollar ve baskılarla Damat MahmutPaşa ile oğullarının Türkiyeye dönmelerini, boş yere, temine çalıştı. Paşanın Ab dülham ide yazdığı mektuplardan birinde şu satırları okuyoruz ; ((Vatanın sebebi felâketi, bun

    ca denaet ve cinayetlerin sebebi hakikisi sîzsiniz. Döktüğünüz kanlar, söndürdüğünüz hanümanlar ve uydurduğunuz

     yalanlar herkesçe malûmdur. İslâm ve hristiyan binlercenev’i beşer mahvoldu.. Hayatınıza suikast ve zevcenizin mücevheratını sirkat eylediğimi, henüz sabi addettiğiniz oğlumu kandırıp kaçtığımı vesile ederek şehbenderlerle süfera-

     ya tevkifim i emrettiğiniz zaman nefsinizde hiç bir hacalethissetmediniz mi?»®

     Abdülh am it sadece iftira ile yetinmiyerek Avrupadaneşriyat yapan T ürk ler in memlekete dönm elerini, dönmeyenlerin medenî haklarından iskat ve mülklerine el konulacağını ilân edecektir. Damat Mahmut Paşa yayınladığıprotestoda bu karan ‘din-î Muhammedinin evamirine’, ‘Gülhane Hattı Hümayununun mealine’, ‘memleketteki bilcümle kanunların ahkâmına mugayir’ bulduğu için reddediyor,

    “ îstanbula avdet bahsine gelince;. Sultan Ham it ıslahat ka bul etmedikçe ben İstanbula gidemem.” ^ diyor.

     Ahmet Celâ le ttin Paşa vasıtasıyla Padişaha yaptığ ı ‘İfade ve tekâlif’ adlı isteklerde yurda dönmesi için Millet Meclisi teşkilini de ileri sürmektedir.

     Abdülh am it b ir adım daha ileri giderek Paşanın idamına karar veriyor.

    18

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    20/74

    Paris Sefirinin s  Tem m uz 1517 tarihli telgrafında((... pejmürde kıyafetle ve yüzüne kadar inmiş yağlı bir şapka ile otuz beş derece sıcak, havada bile rop dö şambnye benzer kışlık ve soluk paltolu ve kirli yakalıkla ve küçük yelek

     ve kir li alacalı palyaçovari kostüm ve bir buçuk franklık ha

    zır didon şapkasiyle sokaklarda volta v u r m a k ta ..o ld u ğ u nu söylediği Damat Mahmut Paşa, dâvasına inanan adamıngüveni ve pervasızlığı ile Abdülhamide şiddetli karşılıklar veriyor. Paşa, 1900 tarihli bir yazısında «Ben müslümamm ve T ürküm ; fakat ırk ve din ayırt etm eksizin vatanıma hizmet etmek arzusundayım.»^^ demişti. Erken ölümü ‘hizmetarzusu’nu neticelerine kadar götürmesine engel oldu. Bü

     yük oğlu Mehmet Sabahattin babasının dâvasını, daha ener jik bir surette, devam ettirecektir.

    II — Fikrî hazırlığı

    Sabahattinin Avrup aya kaçmasına kadar geçen ilkgençlik yılları, fikrî hazırlığı bakımından bazı hareket noktalarını işaretlemektedir. Yirmi yaşında iken Lamartine’den‘Jocelyn’i türkçeye çevirdiğini, 1899’da Pendiği terkederken

    radyografi denem eleri yaptığı laboratuarının yanında özelaraştırmaları için bir rasathane kurmakla uğraştığını biliyoruz.^̂ Küç ük yaştan itibaren babasının konağında hususidersler almakta idi. “ Kadınh anlı Emin ve Hoca Hayret E-fendiler, İsmail Sefa, Sadık Beliğ, Muallim Fevzi ve Hüse

     yin Daniş Beyler talim heyeti arasında bulunuyordu. A yrıca fransızca ve resim muallimi geliyor ve meşhur Çeza Hekede piyano dersi veriyordu.””

     Arapça, farsça ve fransızcayı küçük yaşta öğrenen.Sabahattin, temayülüne uygun eserleri seçmekte gecikmi

     yor. tbnül-emin M. Kemal, Pendikteki köşke gittiğ i bir günde Paşanın büyük oğlunu imtihan ettiğini şöyle anlatmaktadır : «... mahdum bey, İbni Haldu n Mukaddime-i ara-

     biyyesinden laalettayin bir sahife açarak lisan-ı mâderzadıgib i kemal-i suhulet ve fesahat ile okudu; vukuf-i tam ileterceme etti.»^“ İbni Haldun Mukaddimesini okuyan bir

    19

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    21/74

    gencin Avru pa fikir hayatı ile yakından temasa geçince LePlay mektebine ilgi duymasını tabii karşılamalıdır.

    Halit Ziya (Uşaklıgil) Paşanın evine yaptığı bir ziyareti söz konusu ettiği makalesinde Sabahattin ve Lûtfu llah

    Beylerin geniş bilg i ve görgülerine hayranlığını ifade edi- yor.»'

    Prensin Paristeki hayatının tamamen etüde ayrılmış bir yaln ızlık içinde geçtiğini öğreniyoruz.^® Bir başka yazar, o-kuduğu müellifler arasında Haeckel, Buchner, Fouillee, LePlay, E. Demolins isimlerini sayıyor.^® Bilhassa son yazarın‘Anglo-Saksonlarm üstün lüğünün sebebi nedir?’ adlı eseriSabahattin üzerinde devamlı ve derin tesirler yapacaktır.

    Biyoloji ve tıp alanındaki bilgisinden hayranlıkla bahsedilen Prensin H. Poincare’nin kitaplarını büyük bir dikkatle okumuş olduğuna, bu kitaplar üzerine almış olduğunotları görerek, şahit oldum. Müsbet ilimlere karşı beslediği sevgi ve ilgi onu natüralist ve pozitivist cereyanlara yaklaştırmaktadır.

    P. Fesch, Sabahattinin E. Reclus ve Le Play ile tanıştığından bahseder.^ Le Play 1882 de ölmüş bulunduğunagöre ortada bir yanılma vardır. E. Reclus, Sabahattinin fikirleri üzerinde tesirler yapmıştır. Sabahattinin ‘Les Turcset le Progres’ adlı yazısı'S kanaatimizce, E. Reclus’nün fikirlerinden mülhem olarak yapılmış bir izah tecrübesidir.

    Prensin, ‘Science sociale’cileriç teması, mektebin tanınmış bilg inle ri ile şahsî dostluğa kadar varm ıştır. Bu aradaE. Dem olins ve P. Descamps ile olan münasebetlerini söy

    lemeliyiz. Prensin bir kitabından aldığımız aşağıdaki satırlarda bu dostluğun iş beraberliğine kadar geliştiği görü lmektedir. ((... Mekteb i içtimaimizin bugün en metin, enmukted ir bir dimağı İlmiyesi olan Mösyö Descamps’ı bunoksanı (sözü edilen noksan İngiliz terbiyesinin ruhuna nü£uz etmek ihtiyacıdır) ikmale davet eylemiştik. Mösyö Des-camps teklifimizi büyü k bir mem nuniyetle kabul etti vemüştereken çizdiğimiz program dairesinde bu sene Ingilte-reye icrayı tetkikata gitti. Vâsıl olduğu neticeler şimdi 'In-

    20

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    22/74

    giliz Mekteplerinde Terbiye’ ünvaniyle llm-i içtima risalesinin bütün bir nüshasında neşrediliyor.»^^ Aynı işbirliğiniP. Descamps da söz konusu etmektedir.

    Bunlara ek olarak ’hem feylesof, hem de hüküm et a-

    dam ı’ olduğuna işaret edilen Fransanm sabık Çin Hindi Valisi ve Bahriye Nazırı J.-M.-A. de Lanessan ile tanışmasının Prensin hayatı üzerinde derin izler bıraktığına işareteden bir yazıyla da karşılaşıyoruz.^*

    Bir yazarımız (A. Cevdet) 1918’de yazdığı makalesinde“ Prens Sabahattin Beyi tamam bn sekiz sene evvel Paristetanıdım. Nazarlarındaki nüfuza, fikirlerindeki vüsat ve isa

     bete hayran old um.))“ dem işti. Avrupalı bir yazarsa 1909’da

     yayınladığı kitabında şunları yazıyordu : “ Les hommesd’une haute intelligence sont rares partout; les -hommesd’une haute valeur morale sont plus rares encore: le princeSabahaddine possede ces deux tres rares qualites, et je suiscertain que la Turquie, si Dieu le lui conserve, en pourratirer le plus gr'and profit.»^®*

    Çeşitli tesirlerin, sosyal-politik meselelerle etnografya ya yakın ilgi duyan Sabahattin üzerinde meydana getirdiğ i

    ilk kanaat, Osmanlı İmparatorluğunun yapısından da hareket ederek, şu olmuştur; memleket siyasî reformdan önce  İçtimaî reforma muhtaçtır.  Prensin siyasî aksiyon gayesiniolduğu kadar fikirlerini anlamak için de, bu hareket noktası gözden uzak bulundurulmamalıdır.

    III — Siyasî aksiyon gayesi

     îkin ci Meşru tiyetin ilânına kadar çeşitli yollarla İstibdada karşı mücadele eden Sabahattin, bir taraftan Jön-Türk grupları arasında işbirliği kurmağa, öte yandan Türkdâvasını Batı dünyasına tanıtmağa çalıştı. Onun idaresindeçalışan bir Cem iyet, cemiyetin fikirlerin i yayan bir organ

     vücut buld u.

    ♦ (lYüksek zehâh insanlar her yerde nâdirdir, yüksek ahlâkî değerde insanlar ise   da-ha da nâdirdir. Prens Sabahattin hu iki nâdir özelliğe sahip bulunuyor; ben eminim 

     kij e^er Tanr% onu es irgerse, Türkiye ondan çok faydalanacak.»

    21 

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    23/74

    LûtfuUah ve Sabaltattin

    Kardeşi ile birlikte yayınladıkları bir Beyannam e” , ga yeyi açık bir şekilde ortaya koym aktadır. .1901 yılın da Ka-hirede yayınlanan bu beyanname, 1 gos  yılının 4 ve 9 Şubattarihleri arasında Pariste toplanan Birinci Jön-Türk Kon

    gresi üye lerine de sunulacaktır. Beyannamenin tamamımOsmanlı gazetesinin 81 numaralı nüshasında görmek mümkün olduğu gibi, geniş bir Fransızca özeti için de P. Fesch’-in kitabına (sf. 365) bakılabilir.

    Beyannamenin başında, hürriyet ve istibdat tarih olayların ın iki esash sebebidir denilerek insan cem iyetlerininönce ‘tabiat-ı hâriciyenin istibdadı’ altında bulunduğu, ‘ku-

     vay-ı maneviyenin terakkiyatı’nın insanları bu istibdattan

    23

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    24/74

    kurtarmakla beraber ‘hemcinslerinin istibdadı’na mâruz bıraktığı, ‘hürriyet ve adaletten müstefit olanların sair hemcinslerine karşı müstebidane muamelesi’nin başladığı belirtiliyor.

    ‘Halen ekalliyet-i münevvere ile ekseriyet-i gayri "mü

    nevvere arasında bir mevki işgal’ eden Osmanlılar ancak'usare-i hayatiye-i içtimaiyemizi takviye’ etmek suretiyle ‘ekseriyet-i münevvere’ sırasına geçebilir. Bunu temin için'yapılacak şey 'mem lekette hürriyet ve adaleti tesis, metin veİlmî bir terbiye’dir. Herşeyden önce zulmün önüne sedçek-mek lâzım geldiği unutulmamalıdır. ‘Fakat ne suretle çalışmalı? Bu sualin cevabını yine ihtiyacat-ı hazıray-ı cemiyettearamalıyız 1

    Osmanlılığa dahil unsurların kendi kavim leri adınahürriyet isteyen temsilcileri bir ‘kuvve-i müttehidey-i umumiye’ vücude getirmeli, Yıldız’a karşı birlikte çalışmalıdır,‘îdare-i hazıra bir felâket-i muvakkata demektir. Ecnebilerinmüdahelesi ise bir afet-i daime olacak.’

     Avrupalılarca ‘T ürklerin kabili terakki ve ıslâh olm adıklarına hük m edilerek’ siyasî hayatımıza son verilmek is

    tenmesine karşı, ‘asrımızda yaşayan en mütemeddin milletlerin de yüz elli sene evveline gelinceye kadar bizim şu içinde

     bulu nduğum uz buhran’ı yaşadıklarını tarihin haber verdiğ ini hatırlatıyor. Tarihten alınan misallerle Avrupalılann bar

     bar diye isim lendirdikleri T ürklerin toleransına işaretle‘Bugün tebaiyet-i osmahiye altında yaşayan ecnas-ı muhteli-fenin yalnız mezheplerini değil, fakat kavmiyetlerini ve lisanlarını da beraber muhafaza edişleri, Türklerin en büyük

     bir menşei terakki olan adalete ne derece hürmet ve tazimetmiş olduklarını vâzıhen isbat etmez mi?’ diye sorulmaktadır.

    “Tıflane nifak ve şekaka merdane hatime vererek bütün himmetimiz, bütün kuvvetimizle çalışmalıyız. Cihandaki mevkiimizi başka türlü muhafaza eyliyemeyiz. Artık ha

     yat ve memattan bir in i intihap saati geld i.” denilerek şu neticeye varılmaktadır: “İşte pederimizle birlikte her türlü re-

    23

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    25/74

    fah ve saadetimizi feda ederek ve her felâketi gözümüze alarak terk-i vatan eylem ekliğimize sebep bu vazife-i .mukadde-seyi ifa arzusudur.”

    “Ecnas-ı muhtelife-î Osmaniyenin” istiklâl istemelerinin,doğru olmıyacağı, Osmanh tabiiyeti altında yaşamanın İktisadî ve askerî bakımdan sağlayacağı faydalara işaret ediliyor.“ Osm anlılığın ihyası um um âlem-i medeniyete bir hizmetdemektir. Zira devletimizin mazisi fütuhat-ı cesime-i askeri-

     yede idi; istikbali fütuhat-ı âliye-i medeniyede olacaktır. Birmilletin saha-i temeddünde ihraz edeceği fütuhat ise yalnız kendisinin değil, fakat tekmil insaniyetin malı sayılır.”

     Aşağıdaki satırlar, Beyannameyi neşredenlerin duygu ve

    amaçlarını özetliyor; “ Kemal-i teessüfle it iraf eyleriz J.İ sü-lâle-i âli Osman içinden çıkan bir hükümdarın tarihimizinson yirmi beş senelik faslına sürdüğü leke o kadar büyüktürki yine o ailemi saltanat erkânı, icabı halinde, bu meş’umlekeyi kendi kanları ile silmedikçe hey’et-i içtimaiyemiz ö-nünde hiç bir vakit tebriye-i zimet edemez.”

    “ Maksadımız esasen menfaatleri bir o lduğu halde m üteferrik ve o tefrika yüzünden telâfisi gayri kabil bir felâ

    kete maruz bulunan Türk, Arap, Arnavut, Ermeni, MakedonyalI, Rum, Kürt, Musevi ilh.. vatandaşlarımızın kuvvetini bir noktaya cem eylemek ve bu suretle hem bugünküseyyiata hitam vermeğe ve hem de yarınki hükûmet-i âdi-lenin temel taşlarını âray-ı umumiye-i Osmaniyenin inzima-miyle vaz’a çalışmaktır.”

    Sabahattin, Avrupa halk efkârındaki yanlış anlayışlarıdüzeltmek için de makaleler yazmaktan geri durmuyor. Türktarihini üç merhalede tetkik ettiği “Les Turcs et le Progres”adlı makalesi bunlardan biridir. Yazısına Avrupalının Türk-leri fena tanıdığından şikâyetle başlayan Sabahattin, birinci merhalede T ürk ler in Orta-Asya bozk ırlarında yaşadığıhayatı ele alıyor. Kapalı çevre, geniş step ve insanı fatalist

     yapan ik lim le izah ettiği çoban kavim leri psikolojisindenarta kalanlar arasında reise hürmet, ayni cemaatin üyelerinekarşı kardeşlik vasıflarını sayıyor. İkinci merhale yedinci yüz-

    24

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    26/74

     yıl la başlamaktadır. Çevreden uzaklaşma neticesi İçtim aî değişikliklere yo l açılmış, stepte sadece patriyarkal sistemdeidareler varken Türklerin takip ettiği İran yolu onlara örflerine yabancı olan bir rejimi kabul ettirmiştir; mutlak despotizm. Anadoluya yerleşme ile birlikte göçebelikten tarım

    hayatına, toprağa yerleşmeğe doğru bir hayat başlıyor.

    Türkler yarım asırdan beri tekâmüllerinin üçüncü safhasına girmişlerdir. Göçebe Türkler Çinlilerin tesiri altında idiler; toprağa yerleştikten sonra Acem ve Bizans tesirinde kaldılar. Bugün de doğrudan doğruya Avrupa tesirinde-dirler.

    Japonya ile Türkiye’nin durumları arasında kıyaslama

    lar yapan Sabahattin, şimdiki halde Yeni Türkiye’nin askerî fetihlerle değil, İlmî ve iktisadı alandaki çalışmalarla yükselebileceğine işaret ediyor.

    Fikirlerin yanı sıra, Sabahattinin önemli bazı davranışlarını görüyoruz.

     Bir in ci JönTürk Kongresi 

    “Damat Mahmut Paşa Hazretlerinin mahdumu müker-remleri Beyefendilerin davet ve delâletleri ile” Pariste, 1902 yıl ın ın Şubat ayında toplanraıştır. Bir gazete haberine göre “ Kongreye R omanya’dan, M ısır’dan, Bulgaristan’dan, T e-salya’dan ve Devleti Osmaniyemizi teşkil eden anasın muh-telifenin kâffesinden İslâm, hristiyan, yahudi kırkı müteca

     viz âza gelm iştir.” ^ Kongrenin aktinde T ü rk dostu. M. Le-f^vre-Pontalis’in himmeti görülmüştür. Kongreyi açış nutkunda Sabahattin, muhtelif ırk ve dinden vatandaşları Ab-dülhamit istibdadını ortadan kaldırmak, İmparatorluk içinde temelli bir reform teşebbüsüne geçebilmek için işbirliğine davet ediyor.^®

    Sabahattin - Ah m et R ıza etrafında meydana gelen gru plaşmalar ve fikir ayrılıkları sebebiyle Kongre, arzu edilen neticeye varmadan dağılmıştır. Jön-Türkler arasında “müdahale” meselesinden doğan bir ayrılık başgöstermiştir.®“

    25

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    27/74

    «ıgoa Birinci Jön-Türk Kongresinin en mühim neticesi, bu ayrılığı tesbit etmiş olmasıdır. Müdahaleciler, Teşeb büsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti’m   kuracaklardır,ademi müdaheleciler Terakki ve İttihat Cemiyeti'ni   teşkiledeceklerdir.””

    Beklenen inkılâbın sadece neşriyatla başarılamıyacağı-nı, askerî kuvvetlere dayanan bir ihtilâle lüzum olduğunudüşünen Sabahattinin bu maksatla Malta ve Atinaya giderek

     bir ihtilâl projesi hazırladığını görüyoruz. Çeşitli engeller yüzünden gerçekleşemiyecek olan bu hazırlıklar hakkındageniş bilgiler vardır.^^

    Sabahattinin etrafında toplanan grup 1902 de Paris’teTeşebb üsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cem iyetini teşkiletmişlerdir. “Ademi merkeziyet ve tevsii mezuniyet” esasınıprogramının I. maddesine alan Cemiyet 5. maddede “herhangi kavme mensup olursa olsunlar bilûmum ayni hukuk

     ve imtiyaza mazhar olacak” tır kaidesini ileri sürmektedir.®^

    ★* *

    Sabahattinin sistemli yayın faaliyetini anlam ak içinT e r a k k i’ye  bakmak gerektir. 1906 yılında kurduğu, Paris’te yayınlanan bu aylık dergi iki yıl kadar devam etmiştir. Derginin üzerindeki dövizin zamanla şöyle bir değişiklik geçirdiği göze çarpıyor:

    a) — Fenni içtima ve ademi merkeziyet taraftaranınınmürevvici efkârıdır.

     b — Teşebbüsü şahsi ile Kanunu Esasi ve Adem i merkeziyet taraftaranının mürevvici efkârıdır.

    c) — Teşeb büsü şahsi ile Meşrutiyet ve Adem i merkeziyet taraftaranının mürevvici efkârıdır.

    Derginin üzerinde “Bu icmal arzu edenlere meccanentakdim olunur” kaydı bulunmakta, Cemiyetin umumi kâti

     bin in Ahmet Fazlı old uğu ilân edilmektedir.

    26

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    28/74

    Teşebb üsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cem iyeti’ninfikirlerini yayan Terakki sadece havadis vermekle kalmamış, E. Demolins’den tercümeler, çeşitli imzalar tarafından

     yazılan türlü makaleler yayınlamıştır. Sabahattinin dahasonraki broşür ve kitaplarında karşılaşacağımız fikirlerin ilk

    şekillerini Terakkideki yazılarında bulmak mümkündür.“Bir tavsiye” adlı makalesinde Sabahattin, merkeziyet

    aleyhtarlığı yapıyor. Fransanın gerilemesinin sebebinin de^merkeziyet olduğun u söyliyerek şunları yazıyor; usul-ümerkeziyet ister idare-i mutlaka, ister idare-i meşrute, isterse de idare-i cumhuriye istinat etsin netice aslâ değişmiyor,daima izmihlal oluyor. Çünkü hâdisat-ı tabiiyede olduğu kadar hâdisat-ı içtimaiyede de aynı sebep ayhı neticeyi tevlit

    eder.”“ İttihadı İslâm" adlı yazı İngiliz Dış işleri Nazırı Sir

    Edward Grey’in İslâm birliğini dünya için tehlike olarak gösterdiği nutkuna karşı Sabahattinin ıs   Ağustos 1906 tarihliTim es gazetesinde yayınlanan m ektubun un tercümesidir.Sabahattin, Do ğu memleketlerinde uyanan İslâm birliğinesebep “..bir taassub-u dini neticesi değil, Avrupanm istilây-ıtedricisinden m üteve llit ademi mem nuniyet hissidir.” di

     yor. “ Satvet-i askeriyesinin mertebe-i kusvaya vardığı sıralarda bu fikri düşünmeyen Osmanh devleti nasıl oluyor da bugün tatbik ine çalışıyor?” Soruya verilecek cevap basittir:

    hükümet, temellerinden sarsılmakta olan binay-ı istibdadı bir defa daha kurtarmak azmiyle kisve-i ruhaniyeye bürünmeğe kendini mecbur gördü... Resmi Türkiye, şekl-i ruhaniyi ittihad-ı islâma olan meylinden değil, hürriyete olanhusumetinden dolayı iltizam etti. Fakat İçtimaî Türkiyenin

    takip ettiği yol ne hükûmet-i ruhaniyeye, ne de tevhid-i İslâm politikasına müsaittir.” “Esbab-ı dahiliye ve hâriciyenin bizi tevhid-i islâm politikasından uzaklaştırdığın ı” izah e-den Sabahattin mektubuna şöylece son veriyor: “Şâyanı temenn idir ki Avrupanm Şarktaki ef’ali daha münsifane vehaysiyet-i beşeriyeye karşı daha ihtiramkârane olsun.”

    “ Bizde tenkit” ; adını taşıyan bir başka makalesinde"Hint, Çin, Mısn kadim, Arap, İran, Türk edebiyatlarında

    27

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    29/74

    tenkidin ya büsbütün mefkut, yahut mefkut denecek derecelerde mevcut” oluşundan şikâyetle tenkidin lüzumuna şusatırlarla işaret ediyor: “Şüphe yok ki fikr-i tenkit seviye-iidraki yükseltiyor, tatbik olunduğu muhtelif zeminlerde hakikatin tealisine hizmet ediyor. Bu halde henüz ataletten

    kurtulamıyan muhit-i fikrimizin terakkisini tesri için fikr-itenkidin neşriyatımızda intişarına çalışmalıyız.”

    Terakki’nin 9. sayısında, 2 Ocak 1907 tarihli Times gazetesinde neşredilmiş olan “ Sultanzade Sabahattin Bey efen-,dinin imzası altında Cemiyetimiz tarafından düvel-i muaz-zamaya gönderilen” kaydiyle, bir muhtıra var. “Şark me-selesi’ne toptan bir bakış yapılan bu muhtıra SabahattininOsmanh İmparatorluğu hakkındaki siyasî tasavvurlarına ge

    niş ölçüde yer vermektedir. F ikir adamımız önce “ N için ıslâhat mazide tatbik edilemedi?” sorusunu ele alıyor. Mecitzamanında başlayan hareketin devam etmediğini. BirinciMeşrutiyet karşısında Abdülhamidin menfî tavrının ıslahatı durdurduğunu söylüyor. İkinci olarak ele aldığı “Niçinıslahat müstakbelen tatbik edilebilecek?” adlı kısımda Kastamonu ve Erzurum*ayaklanmalannı şükranla yadetmekte,köylü ile şehirli arasında başlayan yakınlık ve anlaşma hava

    sının pek üm it verici olduğun u söylemektedir. “T ü rk le r vehristiyanlar” adm ı taşıyan üçüncü bölümde um um iyetleiddi edilen kötü muamelenin esassız olduğunu, eğer Türkler hristiyanlara karşı fena davransalardı bugüne kadarmemlekette b ir hristiyan meselesi kalmayacağını söylüyor.Hristiyanlar her yerde azınlık teşkil ettikleri için bir istiklâlhakları olamaz. Balkan hristiyanlarına gelince, Ru syanınkarşısında kuvvetli bir Osmanlı devleti bulunmasını menfa

    atleri icabı istemelidirler. Son olarak ele aldığı T ü rk le r ve Avrupa konusunda. Şark meselesinin bizzat Osmanlılar tarafından hallinin Avrupa ve Amerikanın menfaatine dahauygun olduğunu izah ediyor.

    “Vilâyetler ahalisine bir davet” adlı yazısında (Terakki, s. 12) “ teşebbüsü şahsi” üzerinde durm aktadır. İçtimai

    *  Bir Meşrutivet hareketi denem esi olarak sayılabilecek olan Ersurum ayaklanması Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti'nin Erzurum, şubesi tarafından ter-  

    tivlenmis olan bir ihtilâl teşebbüsüdür. Bası vergileri ileri sürerek ayaklanan halk telgrafhaneyi basmis, Yildız’a liorkulu günler yaşatmıştır.28

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    30/74

    kab iliyeti “ temin-i maişette gösterilen ehliyet” diye tarifederek bu kabiliyeti vücu de getiren kuvvetin teşebbüsüşahsi olduğun u söylüyor. “ Vilâyetler merkez için değil,merkez vilâyet için” formülü Sabahattinin teşebbüsü şahsi  ile ikiz olan ademi merkeziyet   fikirlerinin kısaca ifadesidir,

    Sabahattinin Terakkideki yazılarmdan son olarak aşağıya aldığımız parça “ Gen çlerimize mektuplarım-Hayatadoğru” adını taşıyor. Fikir adamı olduğu kadar üslupçu bir

     yazar old uğunu da göstermek bakım ından Sabahattin hakkında bir fikir verebileceğini sanıyoruz.

    “Saltanatı işgalden evvel ve işgal hırsiyle Kanunu Esa-,siyi kabul ederek millet meclisi açacağını Mitha;t Paşaya yeminlerle vaad ettiydi. Otuz iki sene sonra sormağa yine hakkımız yok mu? Peygamber postundayım diyenin yeminlerine oldu? M illetten hakk-ı teftişi selbetti, vicdanlara sükûtemretti... Fakat vatan ne oldu? Bulgaristan, Rumeli-i şarki,Bosna, Hersek, Kars, Baturn, Tesalya, Kıbrıs,. Mısır, Giritgitti, muttasıl da gidiyor. Sulh, harp, galebe, "hepsinde kay bettik... Sükût, o yine sükût emretti. Fakat hak ve haysiyetne oldu?”

    Sabahattinin siyasi aksiyon gayesinden sözettiğimiz bu bölü m ü 27-29 Aralık’ 1907’de Pariste toplanan “ Osm anlımuhalifin fırkaları kongresi” (İkinci Jön Türk Kongresi) ile bitireceğiz. Kongrenin yayınladığı Beyannamede (T e

    rakki, s. 17) “ Bu kadaı felâketlere sebebiyet veren bir usul-i

    idareyi derhal ve her ne  Vasıta; ile olursa olsun yıkmak el

    zemdir. Bunun için matlûbumuz :

    1 — Sultan Ham idi tahtından feragata icbar

    2 — İdare-i haziranın esasen tebdili

    3 — Usul-ü meşveret ve meşrutiyetin tesisi (Ayan ve

    Meb’usan Meclisleri)

     Aynı Beyannaftıede ih tilâlin lüzumu üzerinde durul

    maktadır. Sabahattin, Malûmiyan, Ahmet Rızanın başkan-

    29

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    31/74

    İlk ettikleri kongre, bir takım teşkilât ve işbölümü yaptıktan sonra başarı ile sona ermiştir/^

    *

    Sabahattinin düşünce ve hareket tarzından açık olarakanlaşıldığı gibi, temelli bir reform teşebbüsüne geçebilmekiçin istibdadın yıkılması şarttı. Cemiyet ve kongrelerle elinden geldiğince istibdadı yıkmağa çalışırken teşebbüsü şahsî

     ve ademî merkeziyet köklerinden gelen bir reform plânı dahazırlamıştı. İkinci Meşrutiyetin ilânından sonra Istanbuladönerken büyük ümitleri vardı. Memleket yeniden Meşrutiyete kavuşmuştu. Fakat olaylar ona gerçek yüzüyle görün

    mekte gecikmiyeceklerdir. İstibdat gerçekten yıkılmıştı.Fakat şimdi de ortada bir “ İttihat vt; Te ra kki” despotizmi vardı.

    IV — Fikirleri

     Aksiyonla fikrin birib iriy le iç içe oluşuna Sabahattiniyi bir örnek teşkil eder. Daha önce aksiyon gayesinden söz

    ederken, kaçınıirriaz bir şekilde fikirleri de ortaya konu lmuşsa, şimdi de fikirleri ele alınırk en aksiyon yönü nün dedaima mevcut oluşu yadırganmamalıdır. Aksiyonla fikir, et

     ve kemik gib i, Sabahattinde bir aradadır. Fik ir ve siyasetadamlarımız arasında bir ahlâk karakteri olarak Sabahattinin dimdik ayakta duruşu aksiyon^fikir bütünlüğünden gelen bir müstesna özelliğidir.

    s> Eylül 1908 (20 Ağustos 1324) tarihinde îstanbula dö

    nüşüyle beraber Sabahattinin ana fikirleri üzerinde, basındatartışmaların başladığı görülür. 22 Ağustos 1324’te Tanin’-de çıkan bir yazısında” Hüseyin Cahit evvelki gün şehrimize muvasalat eden Sabahattin Beyin riyaset ettiği hey’etrehber-i hareket olarak “ Teşebbüsü şahsi, Meşrutiyet, A-demi merkeziyet” esaslarını kabul etmişti.” dedikten sonraSabahattine ait esasların tahliline geçer. Meşrutiyetin türlüfırka programlarında bulunmasının tabii olduğunu söyli-

    30

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    32/74

    Sabahattin H. Meşrutiyet yıllarında,

     yerek “ Teşebbüsü şahsiye gelince, Osm anlı karilerin in hey’-eti umumiyesince biraz güçlükle anlaşılacak bir tâbir olduğu”, “bu esbab-ı felsefiyi taharri etmekte bizim için şimdi

     bir faide görem ediğ in i” ilâve eder. "Teşebbüsü şahsi fikri

    nin en anlaşılacak, basit mânası herkesin sırf kendi şiddet-i

    31

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    33/74

    azim ve iktidarına güvenip kendisine, vatanına nâfi olacakteşebbüsata atılmasında hükümetten muavenet beklememesinden ibarettir.” tarifini verir. Avrupa milletlerinden misaller getirdikten sonra, “ Şu hale nazaran teşebbüsü şahsiesasında da müteaddit hürriyet fırkalarının kabul edemiye-

    ceği bir nokta yoktur.” neticesine varır.

    “ Fakat teşebbüsü şahsi bu esası mak ulde bırakılmayıpda bir suret-i ifratperveranede tefsir edilecek olursa o za-man ademi merkeziyet vâdilerine düşülmüş, Osmanlı memleketi inkıraz ye izmihlale doğru götürülmüş olur.” Makalenin sonuna doğru da: “Ademi merkeziyet tâbiri ile vilâ

     yet meclisleri teşkili, nevahi nizamnamesinin tatb iki isteni

     yorsa buna hiç itirazım ız yoktur. Zaten bu yolda kanunumuz vardır. Bu kanunun memleketimize hakikaten faydasıolacağından eminiz.”

    23 Ağustos 1354 tarihli İkdam’da Ali Kemal “Cihan-ımedeniyette cidal-i hayat güçleşti.” cümlesiyle başlayanmakalesinde Anglo-Saksonlarla Fransızlar arasında kıyaslamalar yaparak aradaki farkın gerçek sebebini teşebbüsü şahside buluyor. “ İşte biz, mülk-ü Osmani, hayır ve saadet-i

    mülkü Osman-i için pek muhtaç olduğumuz bu teşebbüsüşahsi ile halkımızın melufiyetini özlüyoruz, etfalimize, şub- banım ıza o yolda bir terbiye verilmesini istiyoruz.” dedikten sonra esassız dedikodu ve anlaşmazlıklara yol açan birnoktaya dikkati çekiyor: “ Kanun-u Esasimizde tevsii mezuniyet dediğimiz ademi merkeziyete gelince, evvel emirde

     bu kelim eyi muhtarayet-i idare ile kanştırmamalıdır, günahtır. Ademi merkeziyet-decentralisation başka, muhtari-

     yet-autonomie yin e başkadır.”

    27 Ağustos 1324 tarihli Tanin gazetesinde, “Sabahattin Beyefendiye” ithaf edilen “Bir muhavere” adlı, “Müştak” imzalı makalede” bugün korkun ç şeyler işitiyorum.T ev sii mezuniyetin mânay-ı içtimaiyeden mânay-ı siyasiyedoğru ilerletilmek istendiği yolunda rivayetler, telâşlar, he

     yecanlar, m ütehalif ve mütebayin mülâhazalar, Erm enilik,Rumluk, Bulgarlık, Türklük, münaferet-i kavmiye, tezad-ı

    32

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    34/74

    menafi sözleri bir çok ağızlarda dolaşıyor.” cümleleriyle dedikoduların alanı ortaya konuyor. Muharrir yazısına şu soru ile son vermektedir: “ îşte soruyorum, Sabahattin Bey,endişe ve telâş içinde bekleyen zihinlere ne vakit sarih, kat’iizahat verecek?”

    Konuşma sırası Sabahattine geliyor. 3 Eylül 1324 tarihinde Varyete Tiyatrosunda verdimi konferans umumi efkâra karşı yapılmış bir açıklamadır. "Sabahattin Beyefendininmeslek-i sivasi ve içtimailerine dair” olacağı önceden duyurulan bu konferans^® yanlış anlaşılan noktaları cevaplandırı

     yor. Sabahattin konuşm asında diyor ki; "Bu!a;ün hey’et-imuhterem e arzedeceğim şey dokuz senedenberi duçar ol-

    dug'um belay-ı gurbet esnasında mekasıd-ı içtimaiye ve si yasiye hakkında vukJi bulan tetk ikatıma dair bir kaç sözsöylemece münhasır olacaktır. Bazı vatandaşlarımız ademimerkeziyeti, muhtariyet-i idare gib i telâkki ediyorlar. Burası şayanı tashihtir.”

     Ademi merkeziyet, ademi merkeziyet-i siyasiye, ademimerkeziyet-i idare diye ikiye ayrılabilir. în^il tere-Kanadamünasebetinin ademi merkeziyet-i siyasiye misal teşkil ede

     bileceği söylendikten sonra; “ Bizim lüzum çöfdüğüm üz usulise hakk-ı teftişin tekmil vilâyetlere teşmilinden başka birşey değildir, Hatta bu usul Kanunu Esasinin ıo8. maddesinde dahi sarahaten münderiçtir.”

    Tevsii mezuniyet   ademi merkeziyet dem ekten başka bir şey değildir. Vilâyetlerde bir meclis-i umumi bulunmasıicap ettiğini söyledikten sonra Mithat Paşayı anıyor. “ îşte,ademi merkeziyet usulünü bizden çok evvel düşünen bu zat

     bugün hâbgâh-ı ebedisinden onu talep ediyor. Biz de onuneserine devam etmeği talep ediyoruz. îşte bu tafsilâta göreademi merkeziyet denilen şey muhtariyet-i idare değildir,kat’iyyen değildir.’

    “Bugün memleketimizde Türk, Arap, Arnavut, Kürt,Ru m , Ermeni vs. gib i bir çok anasır-ı m uh telife vardır.Bunların umum un un menafii, vahdet-i siyasiyemize halel

    getirmemek noktasına mâtuftur. Bu muhtelif memleketler,

    33

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    35/74

     bu m uhtelif m ille tle r bir sancağın, bir Osmanlı sancağınınaltında bir hey’et-i muazzama teşkil etmeğe müstaittir.”

    "B iz eğer kuvve-i' istihsaliyemizi mesaiy-i zâtiyemizletemin etmezsek kanunlardan, hükümetten bir faide olamaz ve Meşrutiyet nasıl büyük bir nimet olursa olsun yine esir

    oluruz. Fakat istibdad-ı siyasiden istibdad-ı iktisadiye düşeriz. Binaenaleyh bizi hür edecek ne kanunlar, ne ricalidevlet, ne de harici politikadır.. Kendi say-i şahsimizdir.”

    “Bizi ve vatanımızı tehlikeden kurtaracak ye?âne kuv vet, muhabbet-i Osm aniyenin bir an evvel teessüsüdür.”

    Konferanstan sonra Hüseyin Cahit ikinci bir “Ademimerkeziyet” makalesi yayınlıyor.^^ “Sabahattin Beyefendi

    nin eeçen gün Varyete Tiyatrosunda meslek-i siyasi ve içtimâilerine dair verdikler i konferans cidden şayanı dikkatidi.” cümlesiyle yazısına başlayan yazar, önce “ademi merkeziyet” kelimesi etrafındaki anlayışlara işaret ediyor: “ İptida İkdam gazetesinde mevzuubahs edildi. Bundan bir nevi“muhtarivet-i idare” anlaşıldı; böyle olmadığı söylendi. Tercümanı H ak ikat ’te cüm lenin maksudu bir, lâkin rivayetmuhtelif olduğu yolunda beyan-ı mütalea edildi. Nihayet

    Sabahattin Beyefendinin bu meseleye dair bir konferans vereceği işitilince tabii bu haber kemali memnuniyetle telâkki olundu.”

    “Sabahattin Bey aderrii merkeziyetin tevsii mezuniyetten başka bir şey olmadığını söylüyor.” Bundan sonra Kanunu Esasinin ıo8. maddesi üzerinde duran yazar şu sonuca varıyor: “ Bu halde Sabahattin Beyin program ındaki a-demi merkeziyet tâbiri Kanunu Esaside mevcut bir tâbirin

    şekli di&eri demek oluyor. “Teşebbüsü şahsi bir programanasıl ofirer? sualini soruvor. “ ..teşebbüsü şahsiyi kim den istiyordu? Bu, millette bir kabiliyetten ibarettir; istemekleolmaz, efrad-ı millette o kabiliyeti tevlide çalışmakla husule ge lir.” “ Ad em i merkeziyet tâbirinin muhtariyet-i idaretarzında anlaşılmasına sebeo de programa suret-i mahsusa-da ithal edilmiş olmasıdır.” H. Cahit (Yalçın) herşeye rağmen bir sabit-fikre bağlı kalmakta direniyor, “ ..mutlaka a

    34

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    36/74

    demi merkeziyet Kanunu Esasinin çizdiğ:i daireden hariçte,daha fazla bir salâhiyet tazammun edecektir.” Türkten baş-]ar ilh. cins ve mezhep farkı gözetilmeksizin C^manlıhğı teşkil eden anasırdan hiç

    35

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    37/74

     birinin muhtariyet-i idare veya istiklâl siyasetitakip etmemeleri lüzumu kat’isini izhar etmek”

    3 a) Medenî âleme karşı milletin eski idareden gördüğü zulmün haksızlığını isbata çalışmak.

     b) Yıllardanberi zindanlarda çürütülenleri ona tanıtmak.

    c) “ Büsbütün aleyhimizde bulunan efkâr-ı Garbi- yeden bir kısmını olsun dâvay-ı millimize kazanmak.”

    Neşriyatının esas fikrinin “vahdet-i Osmaniye’nin sadecekorunmasına değil, ayni zamanda kuvvetlenmesine çalış

    mak olduğu görülüyor. Bunlar gözönünde tutulursa “ademi merkeziyet programı altında muhtariyet-i idareye aslataraftar olmadığımız tebeyyün eder.” denilmektedir. Kelimenin mânasının değiştirilmekte olduğundan şikâyet edi yor. Tim es’de yayınlamış olduğu makaleden aldığı parçalarda Osmanlı hristıyanlannın hususi istiklâl dâvasına kalkışa-mıyacaklannı, kuvvetli bir Türkiyenin lüzumunu, Arap veKürtlerin sâbit bir hayat yaşamamaları sebebiyle istiklâl düşünmediklerini, Şark meselesinin hallinin bizzat Osmanlılarca yapılmasının Avrupa devletleri ve Amerikaca istenmesini, bu meselede yapılan müdahelelerin menfî tesirleriniizah ediyor. “Cihan-ı medeniyet bilmelidir ki taaffün ve tefessüh eden resmi Türkiyen in arkasında, meftun-u say veadalet bir içtimai Türkiye yükselmede.”

    Ermenilerin istiklâli için çalıştığından söz edildiğinisöyliyerek Terakkinin 15. sayısında yayınlanmış olan bir ya

    zısını hatırlatıyor. “Ermeni istiklâli böyle mi müdafaa edilir?” sualini sorduktan sonra ademi merkeziyet hakkındakifikirlerine geçiyor. "Eğer meşrutiyet Meclis-i Meb’üsan va^sıtasiyle hakk-ı teftişin merkezde tesisi demek ise, ademimerkeziyet-i idari de şüphesiz meclis-i umumiye vasıtasiyleaynı hukukun vilâyetlere teşmili demektir.”

    Meclis-i umuminin vazifelerini göstermek üzere Düs-tur’dan 62. ve 63. maddeleri aynen naklediyor. Kırtasiyecili

    36

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    38/74

    ğe işaret ederek “üç saatlik bir yolu yaptırmak için altı seneuğraştıktan sonra akibet işten vazgeçmeğe mecbur” olan birBolu sancağı mutasarrıfının yaşanmış hikâyesini anlatıyor.“ Usul-ü merkeziyet devam ettiği müddetçe vatanımızdafikr-i teşebbüs mümkün değil ilerliyemez.” neticesine varı

     yor. Meslis-i meb’usan açıldıktan sonra ne olacağı suali sorularak vilâyetlerin merkeze bağlılığına temas edilmekte,“Eğer bağları çözülerek bir hak ve vazife sahibi olacaklarsa

     vilâyatımızın usul-ü idaresi ademi merkeziyet-i idari yahuttevsii mezuniyete tâbi olacak demektir. Bu ise elzem.” denilmektedir. Ademi merkeziyet adı altında istenenlerin “.. vali ve diğer memurların selâhiyetini artırmak, mecalis-i umu-miyeyi bir an evvel açtırmıak ve bu suretle ahalimizi verdiği

     verginin mahall-i sarfını en muvafık bir surette tayin ve teftişe alıştırmak’tan ibaret olduğunu söylüyor; bu sebeple Kanunu Esasinin 108. maddesi üzerinde durduklarına işaretediyor. Vicdan erbabının vazifesinin faydasına inandığı fikirleri yaymak olduğunu, kendisinin bu vazifeyi yerine getirmeğe çalıştığını ilâve ederek hiç bir isnadın doğruluğuaraştırılmadan kabul edilmemesi ricasında bulunuyor.

    “ Teşebbüsü şahsi” adını taşıyan ikinci makalesinde^'

    Sabahattin, teşebbüsü şahsinin lüzumuna işaret eden birâyeti hatırlatarak, yaşamak için bir ferdin ailesi veya hükümetine dayanacak yerde kendisine güvenmesinin, başarısınıkendisinde aramasının teşebbüsü şahsi olduğunu söylüyor v Şahsi gayretle yaşamak bir çok meziyeti icap ettirir. Biz isealdığımız terbiye icabı bunlardan mahrumuz ve bu sebepledir ki “ ..kazanmadan yaşamak, çalışmadan zenginleşmek istiyor ve bittabi hükümet memurluğuna göz dikiyoruz.” L ü

    zumundan fazla memuru olan hükümete liyakat yerine himaye ile girildiğini, ilerlemek için de himayeye ihtiyaç olduğunu söylüyor. “Böylece her kademe-i irtifa bir koltukdeğneğine ihtiyaç gösteriyor.” Şahsiyet sahibi insan yetişme-meşinin sebebi buradadır. "îşte bu suretle büyük küçüktekmil ricali devlet -istisnadan kat’ı nazar- koltuk değneği ile

     yürür ahlâk düşkünlerinden toplanıyor.” Memur sınıfı ileköylü ve küçük sanat erbabının durumu hakkında bir kıyas-

    37

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    39/74

    lama yaptıktan sonra her şeyden önce millî terbiyenin sâlim bir şekilde yürümesini şart koşuyor. “ Bedihi ki bugünküsefaletimiz kelimenin bütün şümuliyle bugünkü terbiyemizin çürüklüğünden, geliyor.”

    Tü rkiyenin yarınının millî terbiyenin ıslahına bağlıolduğunu söyliyen Sabahattin, terbiyenin iki esaslı dayanağıolan aileyle okulun vazifesini yapamadığı fikrindedir. Ter biyenin temeli şahsî kabiliyetin arttmlmasıdır. Okullardatamamen nazarî olarak yapılan öğretimi şiddetle tenkit edi

     yor. Halkın çocuklarına verdiği terbiyeyi ise “ intihar-ı manevi” diye adlandırıyor. Ahlâk sukutunun çok feci neticelerdoğurabileceğini söyliyerek şu sonuca varıyor: “ ..ahlâksızlığın damarlarına işlediği milleti hiç bir şey, kurtaramaz.”

    Kurtuluş yolunu işaret ediyor; teşebbüsü, şahsi. Yarın iç in ,.en feci zamanlarda bile ümitli ve iyimser olarak, yazısını şucümle ile bitiriyor: “işte ekvalimizi ef’alimizle isbat edecçkzaman.”

    (Geniş bir özetini verdiğimiz iki makale Satvet Lûtfitarafından broşür halinde de yayınla:nmıştır.^^)

    ,A Sabahattinin Selânik ve Manastıra yaptığı seyahat sıra

    sında İstanbulda “Ahrar Fırkası”   teşekkül ediyor.*^ ,1908Eylülünde faaliyete başlayan Fırkanın ana fikirleri,, kurucularından bazılarının Sabahattinle olan yakınlığı sebebiyleSabahattinin fırkaya mensup olduğu çok defa, ileri sürüle-,çektir. Gerçek şudur ki Sabahattin daha başlangıçta siyasîhayata atılmak istememiş, kendisine yapılan reislik teklifinireddetmişti.^^

    Sözünü edeceğimiz yazıda geçecek olan bir hususu kısaca aydınlatan fırka meselesinden sonra, Hüseyin Cahit tarafından yazılan “ İntihabat Entrikaları” adlı makaleye ’̂geçiyoruz. Bu makale, yazarın Sabahattine ve fikirlerinekarşı beslediği kötü niyetin yeni bir görünüşüdür. İttihat veTerakki Fırkasına mensup olan başyazar bu yazısında mil-

    38

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    40/74

    letvekili seçimi dolayısiyle çevrilen entrikalardan bahsetmektedir. İkinci seçmenlerin tesir altında kalması sonunda“ ..bütün İstanbul meb’usları Rum Patrikhanesinin bende-gânmdan ibaret bulunacaktır.” La Turquie gazetesindennaklen Sabahattin fırkası ile Patrikhane arasındaki anlaşma

     yı ileri sürüyor. Ortada bir “ Patrikhanenin imtiyazat-ı mez-hebiyesi” meselesi dolaşmaktadır. Başyazar şu neticeyi çıkarıyor: “La Turquie’den naklettiğimiz şu fıkra gösteriyor kiPrens Sabahattin Bey fırkası intihabatta Rum Patrikhanesiile birleşmiştir.” Bunun bir mezhep imtiyazı meselesi değil,“bir takım menafi ve âmal-i siyasiye meselesi” olduğunusöyliyerek Patrikhanenin telâşı ve müslümanlar bulmağakalkışmasını bununla açıklıyor. Ademi merkeziyet mesele

    sinin hatırlanması işi aydınlatacaktır, dedikten sonra “Ademi merkeziyet ise Midillinin, Sakızın ve sair adaların hep birer Girit olması, hep Yunan ağuşuna atılması için birerhazırlık demektir.” cümlesini ekliyor.

    Bu makalenin yayınlanmasından iki gün sonra Şehza-debaşındaki Fevziye Kıraathanesinde Sabahattir, tarafından

     yapılan konuşmayı söz konusu eden Satvet Lûtfi Konferansgününün özelliğine işaret ederek Sabahattinin şu sözlerini

    naklediyor; “Biz ne meb’usluğa, ne memurluğa namzet olduk. Hiç bir kuvve-i beşeriyeden hiç bir muavenet talep etmedik. Devletimizden şahsımız namına isteyeceğimiz tek birlütuf varsa o da “gölge etme, başka ihsan istemem’den ibarettir.” İkinci İzah’ın nasıl meydana geldiği “muktetif’inşu ifadelerinden anlaşılmaktadır: “ ..konferansı müteakip vuku bulan ricam üzerine yazdıkları bu cevap ile Cahit Be yin o makalesini birlikte neşrederek meselenin kemal-i bita

    raf! ile muhakemesini karilerimi.jı vicdanlarına terk eyliyorum.”"®

    Sabahattin H. Cahide cevap teşkil eden konuşmasında“meb’usluk, Rumlarla işbirliği, Fırka-i Ahrara iltihak” isnatlarının asılsız olduğunu söylüyor. Ortada bir SabahattinFırkası yoktur. Sözü, Patrikhaneye verildiği söylenilen vaadmeselesine getiriyor. “ Benim gibi hiç bir sıfat-ı resmiyeyihaiz olmayan, olmayı da kat’iyyen istemeyen bir adamdaı-

    39

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    41/74

    Patrikhaneyi böyle bir vaad istetmiye kalkışmak orayı tımarhane yerine koymaktır.” diyor. H. Cahidin kaleminden böyle bir yazının çıkışına hayret etmekte, Terakki’nin birincisayısından nakiller yaparak sualler sormaktadır; “ O zamanher tehlikeyi göze alarak umum vatandaşlarımızın ve bilhas

    sa 1 urklerin payimal edilen hukukunu dahilen ve haricenmüdafaaya çalışmakla mı “menfaat-i şahsiye' mülâhazasınımenfaat-i vatan endişe-i mukaddesesine” tercih etmiş olduk.Fransa, İtalya, İngiltere ve Am erika matbuatına varıncayakadar hepsinde Türklük ve Osmanlılık lehinde bir cereyan-ıfikri tevlidine seneler senesi uğraşmakla mı “menfaat-i vatanendişe-i mukaddesesini menfaat-i şahsiye mülâhazasına” feda etmiş olduk?”

    Gayesinin yeni nesli kendi prensiplerine göre hayatahazırlamak olduğunu söylüyor, böylelerinin “menafi-i şah-siyeleri namına hükümetten isteyebilecekleri yegâne lütuf"gölge etme, başka ihsan istemem’den mâda bir şey olamaz.” diyor.

    “ Biz bir devlet adamı olmıyacağız; yalnız hakikatına i-man getirdiğimiz efkârın nâşirliği, hâdimliğiyle iktifa edece

    ğiz.” Hayatını fikirlerine vakfederek yaşayanların seçim o- yunları ile nasıl olup da uğraşabilecekleri sualini sorduktansonra, kendisine yapılabilecek haklı bir itirazın bunca haksız söylentilere karşı savunma lüzumunu duymamış olmasıolabileceğini söylüyor, “ ..bu garazkârlıklar bizi asla meyusetmiyor, bil’akis tarik-i mesaimizde daha büyük bir gayretle devama teşvik ediyor.” Aleyhinde söylenenlere işaret e-derek hep hristiyan vatandaşlarımıza taraftar olduğumuz,onlardan muavenet gördüğümüz değil mi?” dedikten sonradokuz yıl önce Osmanlı unsuruna yapmış olduğu basılı da

     vetnamenin lo . sayfasını naklediyor. Burada, ecnebi unsurların egemen olarak yaşamalarının imkânsızlığı izah edilmekte, kuvvetli bir Osmanlı Devletinin varlığının dünyamedeniyetine bir hizmet olacağı anlatılmaktadır.

    Terakki’den naklettiği bir yazıda (s. 6) vergi, yargılanma ve maarif meselelerinde hristiyanların ademi merkezi

    40

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    42/74

     yetten ne suretle istifade ettiklerini, “biçare Türklerin ” isemüthiş bir merkeziyetin pençesinde ezildiğini açıklıyor. A-demi merkeziyetin ne olduğu hakkında, ikinci defa, tafsilâta girişiyor, tenkit meselesi üzerinde duruyor. Kitap şu satırlarla sona ermektedir : “Madem ki hepimiz bir hakkı, hu

    kukun da en mukaddesi olan vatanınkini müdafaa dâvasın-dayız; bari onu her şeyden evvel lâyık olduğu ulüvvü cenapile müdafaaya çalışalım. Hakperest bir milletin mihver-ihissiyatı gareze değil uhuvvete, âlemşümul bir muhabbeteistinat eder.”

    Bu açık karşılığa rağmen H. Cahit yeni bir cevap yazmaktan kendini alamıyor. “Teşebbüsü şahsi ve ademi merkeziyet hakkında” adlı makalesiyle" hatalarını tevile kalkı

    şıyor. Sabahattinin iyi niyetinden şüphe etmediğini yazıyor,“ ..fırka reisi olmadıklarına dair beyanatlarına gelince, bittabi buna da inanırız. Fakat bu rivayet herkesin ağzında hâlâ geziyor,” dedikten sonra kabahati başkalarının üzerineatmanın Jcolaymı da buluyor. “Ortada yanlış havadisler çıkaranlar varsa onlar da Rum gazeteleridir, Bizim kabahatimiz ise tekzip edilmeyen bu rivayetlere inanmaktan ibaretkalıyor. Bu da pek o kadar şayını ittiham bir cürüm olmasa

    gerektir zannındayız.”Bu tartışmaların devam ettiği sırada 31 Mart Vak’asıpatlak verir. İsyan hareketinin Meşrutiyet aleyhine bir durum yaratması halinde alınacak tedbiri tesbit işinde, tehlikeleri göze alarak, Sabahattinin teşebbüse geçtiği görülür.^®İkdam gazetesinde askerleri; hitaben yayınladığı açık mektuplâ ® onları subaylarının emirlerine itaate, subaylarıyla barışmağa, herkese iyi muamele etmeğe davet eder. 15 N i

    san 1325 (1909) tarihli gazeteler Sabahattinin Pendik’te tevkif edilmiş olduğunu haber verir. Sabahattin bu olaydan bahsederken şunları yazıyor: “ Mahmut Şevket Paşa ile ozaman birinci Divan-ı Harbiye riyaset eden Hurşit Paşa,Harbiye Nezaretindeki odama gelerek tevkifimin sebepsizli-ğinden dolayı itizar eyliyorlar.””

    Tevkif olayı ile ilgili olarak basına verilen yazılı tarzi yede şu satırlar okunmaktadır: “ Sultanzade Sabahattin Be

    41

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    43/74

     yin tevkifini icap ettirecek hiç bir delil mevcut olmadığından hürriyetleri maalitizar iade edilcLiği ilân edilir.””

    75  N isan sene  325 İstanbul M erkez Kum andam  

     Erkânı H arbiy e Binbaşısı

     R em zi 

    Olaylar karşısında üzüntü duyan, fikir adamı olduğukadar duygu adamı olan Sabahattin kendi isteğiyle Parisedöner.

    * * k 

    1908 yılında “Teşebbüsü şahsi ve ademi merkeziyet”fikirleri etrafında toplanan gençler “ N esli Cedit ^Kulübü”  adı altında bir kültür topluluğu meydana getirmiş bulunu yorlardı.^^ Çalışma yolu, daha açık olarak, Nizamnamede ifadesini şu cümlede bulmaktadır; “hayat-ı hüsusiyede kavi birteşebbüsü şahsi, hayat-ı umumiyede ihtiyacat-ı memleketekâfi bir tevsii mezuniyet.

     Yayınları, konferansları ile dikkati çeken Kulübün, Sa-

     bahattinin fikirleri ve şahsı etrafında vücut bulması, onunmaddî yardımlarını görmesi, siyasî olayların gelişmesine bağlı olarak, 1911 yılında faaliyetini tatil etmesi sonucunu verecektir.

    Sabahattinin “İttihat ve Terakki Cemiyetine açık mek

    tuplar - Mesleğimiz hakkında üçüncii ve son bir izah” ^̂ adını taşıyan kitabı 1910-11 yıllarında Pariste yazdığı mektuplarla makalelerden meydana gelmiştir. “ Üçüncü izah” İttihatçılar tarafından ileri sürülen iftira ve isnatları cevaplandırmakta, Sabahattinin eğitim meselesi üzerinde ciddi surette kafa yorduğunu göstermektedir.

    Kitapta, Meşrutiyetten önceki ve sonraki hücumlar elealındıktan sonra Paris gazeteleriyle yapılan neşriyat üzerin

    42

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    44/74

    de duruluyor. Kitabın son fasılları Meslek’in üçüncü defaizahına ayrılmıştır.

    Meşrutiyet ilân olunduktan, Abdülhamit tahttan uzaklaştırıldıktan sonra durura değişnaiş değildir. İstibdat yinedevam ediyor. Sabahattin bu hali “tarz-ı terbiyemizden do

    ğan aczin mahsulü” olarak anlıyor. Hayatımızı daha iyi kazanmak, müstahsilleri, müteşebbis müstahsilleri, içtimai ka biliyetimizi madden ve manen arttırmak lâzım.

     Altın cı Mektupta “Terakki ve tefevvuk-u içtimai hangi şerait dahilinde, hangi vesaitle temin ediliyor?” sorusuüzerinde düşünülmektedir. Soruyu cevaplandırmak için ilmi içtima ’ (science sociale) ın “tasnif-i içtimai’sinden hareket etmek gerek. “ T eşekkülü tecemmüi    (formation commu-nautaire) ve “ Te şekk ülü infiradi”    (formation particulariste)iki ayrı cemiyet tipini adlandırıyor. “Teşekkülü tecemmü-iye mensup olan akvam nokta-i istinatlarını kendilerinde bulamıyor; mensup oldukları sınıflara göre aile, cemaat, fırka ve hükümetlerinde arıyor.”

    “Teşebbüsü infiradiye mensup olan anasır ise... istinat-gâhlannı kendilerinde buluyor; kâbiliyer.-i istihsaliyeleri yüksek, müteşebbis, müstakil cemiyetler teşkil ediyor.” (Bukonu üzerinde daha geniş bir şekilde duracağımız için makalenin kısa bir özetini vermekle yetiniyoruz.)

     Yedinci Mektupta kurtuluşumuzu “ toprağa kaviyen yerleşmekte; şimdilik bir tarım memleketi olmamızda görüyor. Türkiyeyi vareden köylü olduğu halde “her yerde veher sınıftan ziyade ezilen yine o” deniyor. “Necat ve selâmet, işte bu hâmisiz, rehbersiz kalan köylülerle mevki-i ikti-

    sadiyeleri gittikçe daralan şehirli gençler arasında ziraî ve İçtimaî münasebetler yaratarak Anglo-Saksonlarda centilmensınıfının deruhte eylediği o büyük rolü münevver gençlerimize tahmil etmekte”

    Sabahattin, müstahsillerden mahrum olan memleketimizde müstehliklerin artmakta olmasının kat’i iflâsa doğrugitmek olduğuna işaret ediyor. Avrupaya öğrenci göndermek meselesine de ilişerek liselerde yapılmakta olan öğreti

    43

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    45/74

    mi tenkit ediyor. Paris çevresindeki Kayalar Okulu (Ecoledes Roches) üzerinde duruyor. Okula yaptığı iki ziyaretinintihalarına geniş yer verdiği bu kısımda İngiliz eğitim sistemi hakkında da, E.' Demolins’den naklen, bilgiler verilmektedir.

    Sekizinci Mektup, Meslekle içtimai bazı kuramlarımızarasında tesis edilen ıslahata ait fikirlere ayrılmıştır. “Mes leki içtimaiyemiz ve ıslahatı terbiyeviye”   kısmında her şeyiaileden, hükümetten beklemek zihniyetinden uzaklaşmamıztavsiye ediliyor. “Eğer hayat-ı umumiye ıslahatı hayat-ı hususiye ıslahatını hedef edinmezse, ıslahata evvelâ kendimizden başlamazsak, müessesat-ı devletin neresini ıslaha kalkışsak sâyimiz daima temelsiz kalacak, seneler geçtikçe inkıraz

    tehlikesi o nisbette artacak. Bundan dolayıdır ki mânay-ıiçtimaiyesiyle bizce bir Abdülhamit olmadığı gibi bir İttihat ve Terakki de yok. Fakat kelimenin olanca şümuliyleseviye-i istihsaliyemizin alçaklığı, kabiliyet-i içtimaiyemızinkifayetsizliği, daima bir şahsiyet yoksulluğu var.”

    Hayat bir mücadele sahasıdır. Burada da ‘‘ulûm-umüsbite’nin gösterdiği kanunlar cari. “ Istıfay-ı içtimaidemuvaffakiyetin anahtarı teşebbüsü şahsidir.” Bütün okullarımızı "müteşebbis ve müstahsil insanlar yetiştirecek bir hale getirmek” lâzımdır.

    “Mesleki içtimaimiz ve ısidhatı askeriye”   Askeri ıslâhat için de hareket noktası şudur: kazanmadaki kabiliyetimizi arttırmak. Unutmamak icap eder ki "kabiliyet-i içti-maiyeyi arttıracak ordu değil, orduyu besleyecek, kudret-ihar biyesini arttıracak memleket’tir.”

    ‘ 'M esleki içtim aim iz ve ıslahati idariye”   Dahili idarede gördüğümüz bütün bozukluklar teşebbüs yokluğu vemerkeziyet usulünün bir neticesi olarak ele alınabilir. Islahata, "idari ademi merkeziyet yahut tarifi demek olan tevsiimezuniyetle başlamalıdır.

    “Mesleki içtimaimiz ve itibarı milli”  Millî bir itibartemin edebilmek için hususi hayatımızda teşebbüsü şahsiyi,umumi hayatımızda ademi merkeziyeti hâkim kılmak esas

    44

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    46/74

    tır. Büyük komşularımıza karşı dikkatli bir dış siyaset takipetmek elzem görünüyor. "Fransa ve İngiltere dostluğu Ka-radeniz havzasında Rusyanın aleyhimizdeki tec^vüzkâr ta-savvuratına en kavi bir mania teşkil edeceği gibi Balkanlarda da tek bir silâh patlamadan sulhun devamına en mükem

    mel bir dâman olacaktır.”Meselenin iktisadı tarafına gelince; zaruri bazı ıslahat

    için dış istikraza lüzum vardır ve başvurulacak yer yine Paris ve Londradır.

    “Istanbulla Paris ve Londra kabineleri arasında ne kadar samimi bir müdahenet vücude getirirsek, vatanımızınihtiyacat-ı siyasiye ve iktisadiyesine o nisbette hizmet etmiş

    olacağız.” Öteki büyük devletlerle de dost geçinmeyi kendimize gaye edinmeliyiz. Dış siyasetimizin temel taşı daimaFransa ile İngiltere dostluğu olmalıdır.

    Kitabın son sayfalarında, muhtelif fırkalar arasındakirekabetlerde gerçek sebebin “kuvvet-i icraiyeye temellük olması” çıkmaz yol olarak adlandırılmakta, milletlerirı siyasi

     vasıtalarla kurtulacaklarını sanmak tehlike olarak gösterilmektedir. “ Hayat-ı hususiyenin tekâmülünden doğmayankanunların ölü doğmuş çocuklardan ne farkı olabjlir?”

    "İki meslek” adlı son bölüm "herşeyden ziyade şahsiyeti tenmiye, takviye ve îlaya çalışmalıyız” neticesine vardıktan sonra şu cümlelerle sona eriyor; "Teali ve saadet-i içtimaiye yolunu keşfe çalışan bu mektuplarda, başka bir yolun

     yolcusu olan Cemiyetinizin de iy iliğ i mutlak bir samimiyetle temenni ediliyor; bize on yıllık düşman olan İttihat ve

    Terakkiye on beş yıllık bir dost gibi cevap veriliyor. Bir yolda yürümedikse de bir tehlikeye karşı, bir nokta-i müdafâadan yürümeğe başlamıştık. Biz bunu unutmuyor ve isbatetmek istiyoruz ki, dostlukla düşmanlık karşılaştığı zaman,akıbet dostluk zaferyab olur. Çünkü fıtrat: (İlâhi bir kanunla daima en iyiye gidiyor, muttasıl ‘ekmel’e doğru meyledi

     yor.)”

    Paris, 8 Mart ı g ı ı

    45

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - Prens Sabahattin

    47/74

    Kitabın başında 'muktetif'in Sabahattinin Meşrutiyetten önce Paristen yolladığı bir mektuptan aldığı aşağıdakisatırları, kitabın son c^imlelerinden sonra hatırlatalım: “ Biz,

     yalnız tarz-ı idaremizin ıslahım istemek, vatandaşlarımızam.üphem bir ittihat teklif etmekle kalmıyoruz. Asıl, tarz-ı

    maişetimizin ıslahı lüzumunu anlatmak; birincideki fenalığın İkincideki noksanlardan neş’et eylediğini göstermek;maddî manevî ataletimize karşı efkâr-ı umumiyede kuvvetli

     bir aksülamel hazırlamak istiyoruz. Bir Abdülhamidi ortadan kaldırmakla hürriyet ve istiklâl-i şahsiyi hiç bir vakittemin edemeyiz. Sefaletlerimizin esbab-ı asliyesini keşf ileizalesi çaresine dört elle sarılmadıkça da bugünkü Abdülhamidi n yeri, hiç bir zaman boş kalmaz; o gider, yerine başkaları geçer.”

    İttihat ve Terakki’nin iktidarı zamanında çeşitli iç vedış olaylar biribirini takip eder. Zamanın muhaliflerine göre yanlış adımlar adeta bir çöküntü hali meydana getirir.Trablus Garp savaşını Balkan savaşı kovalar.

    Sabahattin 1528’de, “Payitahtınız ve belki de mevcudi yetimizin tehdit edildiği” bir zamanda Padişaha-taikdim ettiği bir arizada^^ Hanedan-ı Âl-i Osmanı, askerle birlikte “yazafer, ya ölüm ” diyerek harp meydanına yürümeğe davetediyor. “Şevketpenahımız! Ne kadar feci olursa olsun itirafedelim ki en büyük düşmanımız ne İtalya, ne Balkan, ne de Avrupa; fakat biz, doğrudan doğruya kendimiziz.”

     Atalet ve merkeziyet bizi mahvediyor. Gerçeğin daimainkâr ve reddedilmesinden şikâyetçi görünen Sabahattin “İlmî olduğu kadar amelî de olan bu meslek-i içtimainin tatbikine gidilseydi” içinde bulunan feci duruma düşmiyecektik,kanaatindedir. Osmanlı Avrupasını feda etmek üzereyiz.“Son çareye sarılmadan, son fedakârlığı yapmadan bu vedaakatlanmayalım.”

    Mahmut Şevket Paşanın 14 Haziran ı g ıg ’te katlinden

    46

  • 8/18/2019 Cavit Orhan Tütengil - P


Recommended