Transcript
  • G�R�� M�TOLOJ�DEN ROMANA ANLATIMA DAYALI TÜRLERE GENEL BAKI� Sanat ve edebiyat�n kayna��n�n, dinî törenler, olgular

    oldu�una dair aç�klamalar benimsenmi�tir. Ayr�ca, insan�n olu�turdu�u ilk edebî tür �iir, edebî �ekil de destand�r. Destanda, tarih, tiyatro ve roman�n olay hikâyesi �eklinde bile olsa ilk unsurlar�na rastlan�r.1

    �nsanl���n edebî faaliyetleri ana hatlar�yla mitoloji, masal, efsane, destan, halk hikâyesi, roman a�amalar�ndan geçmi�tir. Belgelerle bir ölçüde ayd�nlat�labilen tarihî bir olay veya �ahsiyet, e�er toplumu derinden etkilemi�se, halk â��klar� taraf�ndan destanî bir dille anlat�lm��t�r. O metin, i�lene i�lene çe�itlenmi�, varyantlar olu�mu�tur. Yüzy�llar sonra o tarihî olay veya �ahsiyet idealize edilmi� ve bazen yaz�ya geçebilmi�tir. Tarihî bir hakikate dayanan destan, efsane ve menk�be de roman�n geli�mesinde rol oynam��t�r.

    Roman� k�saca tarif edersek, �unlar� söyleyebiliriz: “Bir hikâyenin, yani belli bir ba�lang�çtan belli bir sona kadar, belli bir zaman içerisinde ardarda s�ralanan olaylar�n anlat�m�na ba�l� olarak yaz�lm�� �ekline roman denir.”2 Ama destan ile roman�n anlat�m tarzlar�, insana ve topluma bak��lar� farkl�d�r. Destanlar ya bir destanc�-â����n ya da olaylar� uzaktan seyreden bir anlat�c�n�n bak�� aç�s�yla anlat�lm��t�r. Romanlarda ise ba�lang�çta bu tarz hâkim olmakla birlikte günümüz roman�nda bilinç ak�m�ndan, montaja kadar pek çok anlat�m tekni�i kullan�lm��t�r. Destanlarda kahraman

    1 Mustafa Nihat Özön, Türkçe’de Roman, �leti�im Yay., 2. bs., �st., 1985, s. 17. 2 Roland Bourneur, Réal Quellet, Roman Dünyas� ve �ncelemesi, çev. Hüseyin

    Gümü�, K. B. Yay., Ank., 1989, s. 21.

    18

  • ve kahramanl�k ön planda tutuldu�u için kahraman�n bir fert olarak dünyas� ele al�nmam��, psikolojik tahlili yap�lmam��t�r. Destan kahraman� yapt�klar�yla kahraman olmu�tur. Romanlarda ise bizzat roman kahraman�n�n iç dünyas�ndaki tezatlar konu edilip i�lenebilmektedir. Destanlar toplum ad�na hareket eden kahraman�n, toplum d���ndaki dü�mana kar�� sava��n� anlatt��� hâlde, romanlar toplum içindeki çat��malar� da konu edinirler.3

    Anlat�ma (tahkiye, narration) dayal� türlerin geli�imine ve aralar�ndaki farklara geçmeden önce Pertev Naili Boratav’�n “ileri kültür” eserlerinin halk edebiyat�n�n biraz daha geli�mi�inden ba�ka bir �ey olmad���n� belirten �u cümlelerine dikkat çekmek isteriz: “Esasen, cemiyetin iptidaî merhalelerinde halk edebiyat� vas�flar�n� haiz eserlerin d���nda eser mevcut de�ildir; bu itibarla halk edebiyat� eserleri bir taraftan iptidaî bir halde yüksek kültür edebiyatlar�n�n nümunelerini verirler. Bu edebiyatlar�n birçok nevileri nihayet halk edebiyatlar�n�n tekâmülünden ba�ka bir �ey de�ildir. Nihayet ileri kültür hayat�n�n icap ettirdi�i baz� yeni neviler edebiyat� zenginle�tirmi�tir.”4

    Boratav, 1938 y�l�nda yazd��� “Folklor, Halk Edebiyat� ve Â��k Edebiyat�” adl� makalesinde de halk edebiyat� türlerini be�e ay�r�r: “... halk edebiyat�nda: 1. Halk destanlar� epik; 2. Darb�meseller, atalar sözü didaktik; 3. Halk tema�as� dramatik; 4. Masallar, hikâyeler, f�kralar narratif; 5. Türküler, mâniler, a��tlar, ilâhiler lirik nevine girer.”5

    Bu kitab�n konusu itibariyle bu bölümde destandan romana kadar mitoloji, destan, masal, efsane, halk hikâyesi, meddah metinleri bir geli�im zinciri olu�turacak �ekilde ele al�narak

    3 Pertev Naili Boratav, “Folklor, Halk Edebiyat�, Â��k Edebiyat�”, Folklor ve

    Edebiyat (1982) 1, Adam Yay., 2. bs., �st., 1991, s. 27. 4 a.y., s. 27. 5 a.y., s. 27.

    19

  • bunlar�n birbirleriyle münasebetleri incelenmi�tir. Zaten Türk edebiyat�nda roman�n geli�mesine bak�ld���nda, her ne kadar örnek al�nan bat� romanlar�n�n etkisi belirleyici olsa da gelenekteki anlat�ma dayal� türlerin etkisi de kendisini hissettirmi�tir. Gerek halk edebiyat�n�n halk hikâyesi, masal, destan ve meddah metinleri, gerekse divan edebiyat�n�n manzûm ve mensûr hikâyeleri, Türk roman�n�n ilk örneklerinden ba�layarak yap�, �ah�s, konu, üslûp üzerinde etkili olmu�tur. Bu etkilenmeler hem yeni denenen türlerin gelenekteki kal�plara uydurulmas� hem de özellikle yirminci yüzy�l�n ba��ndan itibaren Ziya Gökalp’in yönlendirmesiyle Türkçü yazarlar�n, modern kal�plarla halk kültürü malzemelerini i�lemeleri �eklinde kendini göstermi�tir.

    Destan ve roman türleri göz önünde bulunduruldu�unda bunlar�n nas�l ortaya ç�kt�klar�n� ve geli�imini de belirtmek gerekir. Zira tip ve motiflerin kaynaklar�n�n anla��lmas�nda yarar� olacakt�r. Bu sebeple bütün bunlar�n kayna�� olan mitoloji öncelikle ele al�nm��t�r.

    Mitos ve Mitoloji Eski Yunan dilinde söz kavram�n� kar��lamak için mythos,

    epos ve logos kelimeleri kullan�lm��t�r. Fakat bunlar�n anlamlar�nda farkl�l�klar vard�r. Mythos, söylenen veya duyulan sözdür; masal, efsane, hikâye anlam�na gelir. �nsanlar duyduklar�n�, gördüklerini yalanlarla süsledikleri için mythos’a güvenilmez. Tarihçi Herodot, mythos’a tarih de�eri olmayan güvenilmez söz der; filozof Platon ise mythos’a gerçeklerle ili�kisiz, uydurma, bo� ve gülünç bir masal anlam� verir. Epos, belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür. �âirin sözünü belirten epos, �iir, destan, ezgi anlam�nda kullan�lm�� ve Bat� dillerine epik ve epope �eklinde geçmi�tir. Mythos söylenen sözün, anlat�n�n

    20

  • mahiyeti, epos ise onun ald��� ölçülü, süslü düzendir. Ba�ta Herakleitos olmak üzere �onya dü�ünürlerine göre logos, gerçe�in insan sözüyle dile getirilmesidir. Logos, insanda dü�ünce, tabiatta kanundur; her �eyde bulunur, ortakla�ad�r, ilahîdir. Logos’un s�rlar�n� insan sözüyle aç�klamak ise dü�ünürün görevidir. Logos kavram�yla aç�lan bu yolda bilimsel bilginin temelleri olu�turulmu�tur. Logos, logia, bugün bile bir bilim ve ara�t�rma dal�n� belirtmek için kullan�lan bir ek olmu�tur. Mythos ve epos aras�nda bir birle�me söz konusu iken bunlarla logos aras�nda kar��tl�k meydana gelmi�tir. Yunan dü�ünürleri, mythos’un uydurdu�u, epos’un dile getirdi�i tanr� masallar�n� hor görür, evreni ve insan� anlatmakta bunlar�n yalana ve zararl� yollara sapt���n� ileri sürerler. Mythologia kelimesinde bu iki z�t anlaml� kavram birle�ir, böylelikle mitleri, efsaneleri inceleyen bilim anlam� kazan�r. Erken ilkça�da kullan�lan mythologein diye bir fiil vard�r; masal anlatmak demektir. Ayr�ca sözlü gelenekte efsanelerin, mitlerin dilden dile aktar�lmas�n� da ifade eder. Mythologia kavram� hem mit, masal ve efsanelerin topland��� kitap hem de ilkça��n sonlar�nda mythographos (mythos yazar�) denilen derleyicilerin yapt��� i� için kullan�l�r.6

    Mitolojinin kapsam� ve metodunun ne oldu�u sorusu üzerine de�i�ik cevaplar almak mümkündür. Almanlar�n Brockhaus adl� ansiklopedisinde tarihte ad� geçmeyen, art�k unutulmu� büyük kahramanlara ait efsaneler, mitolojinin kadrosuna girer. Tarihte ya�ad��� bilinen ki�ilere ait hikâyeler ise destand�r, efsanedir. Mitoloji ara�t�rmalar� sadece kahramanl�k destanlar� ile s�n�rl� de�ildir. E. A. Gardner, Encyclopaedia of Religion and Ethics’de, mitolojinin, tabiat varl�klar� ve olaylar�na, ki�ilik verme sureti ile anlatma �ekli oldu�unu belirtir. Mitolojiden, ara�t�rmac�lar, yaln�zca bir milletin veya akraba toplumlara ait mitlerin bir bütün olarak incelenmesini anlam��lard�r. Bahaeddin Ögel,

    6 Azra Erhat, Mitoloji Sözlü�ü, Remzi Kitabevi, �st., 1989, s. 5-7.

    21

  • dünya mitolojileri aras�nda benzer noktalar� bulman�n inceleme olarak kabul görmedi�ini belirtir. �unu da belirtmek gerekir ki mitoloji ara�t�rmalar� din incelemeleri ile ilgilidir fakat din tarihi de�ildir.7

    Bat�daki dü�ünce tarihine bak�ld���nda mitik dü�ünce ile bilim aras�ndaki farkl�l���n on yedinci, on sekizinci yüzy�lda ba�lad��� görülür. Bu durum mitolojinin ne derecede etkin oldu�unun bir göstergesidir. Zira mit, Bat� için kendi dü�üncesinin temelidir. Mesela, Freud, Oedipus ve Elektra kompleksleri gibi en önemli teorilerini mitolojiye dayand�r�r ve adland�r�r. Bir k�s�m televizyon program�, sinema, bilim-kurgu edebiyat�, günümüzde de mitolojiye dayanmaktad�r. Mit, âdeta, yarat�c� temel gücü temsil eder.

    �lkel (primitif, arkaik) dü�ünce ve toplum a�amas�ndaki insan için mit kutsald�r ve gerçektir. ��levi bu derece önemli olan mitin tan�m�n� yapmak da bu yüzden güçle�ir. Son dönem mitoloji ara�t�rmac�lar�ndan Mircea Eliade, miti �u �ekilde tan�mlar: “Mit kutsal bir öyküyü anlat�r; en eski zamanda, ‘ba�lang�çtaki’ masallara özgü zamanda olup bitmi� bir olay� anlat�r. Bir ba�ka deyi�le mit, Do�aüstü Varl�klar�n ba�ar�lar� sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik, yani Kozmos olsun, isterse onun yaln�zca bir parças� (sözgelimi bir ada, bir tür bitki türü, bir insan davran���, bir kurum) olsun, bir gerçekli�in nas�l ya�ama geçti�ini anlat�r. Demek ki mit, her zaman bir ‘yarat�l��’�n öyküsüdür: Bir �eyin nas�l yarat�ld���, nas�l varolmaya ba�lad��� anlat�l�r. Mit ancak gerçekten olup bitmi�, tam anlam�yla ortaya ç�km�� olan �eyden söz eder.”8 Bu yüzden insanla ilgili her anlaml� hareketin örnek tiplerini içinde bar�nd�r�r. Mitlerdeki ki�iler ola�anüstü varl�klard�r. Bunlar�n “ba�lang�ç” öncesi yapt�klar� tan�nmalar�n� sa�lar. Bir bak�ma mitler onlar�n yarat�c�l�klar�n�, kutsall�klar�n� ifade eder. “Dünyay� gerçek anlamda kuran ve onu bugün içinde

    7 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 1, Türk Tarih Kurumu Yay., 2. bs., Ank., 1993,

    s. V-VI. 8 Mircea Eliade, Mitlerin Özellikleri, çev. Sema Rifat, Simavi Yay., �st., 1993, s. 13.

    22

  • bulundu�u duruma getiren de kutsal�n bu ak�n�d�r. Dahas�, insan bugünkü durumunu, ölümlü, cinsiyetli ve kültür sahibi bir varl�k olma özelli�ini Do�aüstü Varl�klar’�n müdahalelerinden sonra edinmi�tir.”9 E�er insan miti bilirse nesnelerin kökenini de bilir; böylelikle nesneye hâkim olur. Burada kastedilen bilgi soyut bir bilgi de�ildir. Aksine mit, tören e�li�inde anlat�lmas� veya bilginin kan�t� niteli�indeki törenin tekrarlanmas� ile törensel �ekilde ya�anan bilgidir. Böylelikle törenlerle gerçekle�tirilen uygulamalar�n verdi�i kutsall���n gücüne kavu�ulmu� olur.10

    Mitoloji, ilkel insan topluluklar�n�n, evrenin, dünyan�n ve tabiat olaylar�n�n arkas�ndaki s�rr� ki�ile�tirerek hikâyele�tirmesi ise akla ilkel insan�n inanç dünyas�n�n nas�l bir geli�im zinciri izledi�i gelir. Zira bu konu alt kültür ve üst kültür eserlerinde görülen motiflerin de inançlarla olan ba�lar�na ���k tutacakt�r.11 Ayr�ca destan, efsane ve menk�be aras�ndaki ayr�mlar�n Ziya Gökalp taraf�ndan nas�l isabetli bir �ekilde yap�ld��� da görülecektir.

    Etnologlar bu konuda pek çok teori ileri sürmü�lerse de animizm, dinamizm ve ur-monoteizm bunlar�n aras�nda en önemlilerindendir.

    Animizme göre ilkel insan rüya, hastal�k, bay�lma, ölüm vb. psikolojik ve fizyolojik ya�ant�lardan dolay� bedeni terk edip dola�an, bedenden ayr� ve canl� bir ruhun varl���na inanm��t�r.

    Buradan bir ad�m ileri giderek tabiattaki nesnelerin de canl� oldu�una inan�lm��; insanlar�n“öldükten sonra da ruhlar� arac�l���yla hayatlar�n� sürdürmeleri inanc�

    9 a.e., s. 13. 10 Mitolojiye içeriden bakan birinin onu tan�mlamas� böyleyken onu d��ar�dan

    tan�mlayan biri ise �unlar� belirtir: “Mitoloji, Evreni ve Evren kar��s�ndaki insan� kavrama ve aç�klama gereksinimlerinden do�an, ilkel ve yoksul bir bilinçle, geli�mi�, zengin (...) bilinçalt�n�n (dü�gücünün) ürünüdür.” Erdo�an Alkan, “�iir ve Mitoloji”, Varl�k, S. 1015, Nisan 1992, s. 17.

    11 Bu konuda Bahaeddin Ögel’in Türk Mitolojisi, T.T.K. Yay., C. 1 ve 2’de yeterli bilgi vard�r.

    23

  • atalar ve ölüler ibadetini (manizm) do�urmu�; bu inançtan cin, peri, dev inanc�na geçilmi�; birtak�m iyi ya da kötü, ba�ka bir söyleyi�le yararl� ve zararl� ruhlar�n belli yerleri, a�açlar�, kovuklar� ve nesneleri tuttuklar�na inan�larak feti�izme var�lm��t�r. Do�al ö�elerin (su, deniz, ay, güne�, y�ld�z, orman vb.) yukardaki basamaklar� a�arak önem kazanmalar� politeizm’i (Çok Tanr�c�l�k) do�urmu�, bu dönemden de giderek animizmin son dura�� olan monoteizm’e (Tek Tanr�c�l�k) var�lm��t�r.”12

    �ngiliz etnolo�u Edward B. Tylor’�n ortaya att��� animizme

    kar��l�k, Frans�z folklorcusu A. Van Gennep taraf�ndan ilk kez

    kullan�lan dinamizm teorisi de ilkel dünya görü�ünü aç�klamay�

    amaçlamaktad�r. Dinamizm “do�ada varoldu�una inan�lan; özellikle

    belli nesnelerde, bitkilerde, hayvanlarda ve insanlarda daha belirgin

    olan, dinamik ve mistik kuvvetle yüklü bulunma inanc�”d�r.13 R. R.

    Maret de dinamizmin insanlar� büyüyle ilgili törenlere sevketti�ini, bu

    s�rada söylenen sözlerden duan�n meydana geldi�ini belirtmi�tir.

    P. W. Schmidt taraf�ndan ileri sürülen ur-monotezime (en eski tek

    tanr�c�l�k) göre ise baz� ilkel insan topluluklar�nda ilk yarat�c� inanc�

    vard�r. Fakat sonra bu inanç bozulmu�, büyüyle ilgili pratikler ve

    politeizm olu�mu�tur.14

    Türk kavimleri aras�nda yayg�n olan �amanizm “trans durumuna

    geçebilme yetene�indeki kimselerin, yani �amanlar�n, do�aüstü

    varl�klarla ili�kiler kurarak onlar�n güçlerine sahip olmalar�ndan;

    12 Sedat Veyis Örnek, �lkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, Gerçek Yay., 2. bs., �st.,

    1988, s. 24, 127. 13 a.e. s. 29. 14 a.e., s. 128.

    24

  • bunlar� toplum ad�na kullanmalar�ndan ve bu amaçla yap�lan dinsel-büyüsel pratik ve törenlerden ibarettir.”15

    Mançu-Tunguz dilinde kullan�lan �aman kelimesi yerine K�rg�z ve Kazaklar bak��, Yakutlar oyun derler. O�uz Türkleri ise ozan kelimesini kullan�rlar. Ama Türkler aras�nda kam daha yayg�nd�r.16 �amanlar dinî törenleri, �aman âyinlerini yönetirler; kötü ruhlar� kovup iyi ruhlar� insan bedenine ça��rmak için büyü; otlar� ve bitki köklerini kullanarak hekimlik de yaparlar. Hükümdara dan��man olur; ad almay� hak eden çocu�a ad koyar. Ölen bir yi�it için düzenlenen yu� törenini yönetir. Fakat toplumun ilerlemesi ve i�bölümünün artmas�yla bu ki�iler â��kl�k gelene�inin de olu�mas�n� sa�larlar. Anadolu’da on alt�nc� yüzy�ldan sonra hikâye anlatma gelene�i â��klarla devam eder.

    Mitoloji, Destan, Efsane, Masal, Halk Hikâyesi ve Meddah Hikâyesi Aras�ndaki Farklar Bu kavramlar konu�ma dilinde, hatta baz� ara�t�rmalarda bile

    birbirlerinin yerine kullan�ld���ndan bir kar���kl�k ve belirsizlik do�mu�tur. Bunun sebebi bu türlerin hepsindeki ortak yönler ve unsurlard�r.

    Mitolojinin tabiatüstü ve fizikötesi kuvvetlerin yan� s�ra, tabiat kuvvetleriyle sava�an yi�itleri belirtmesi, destanlar� olu�turur.17 Mitolojide, tabiat kuvvetleri, canl� varl�klar veya ölümsüz tanr�lar �eklinde belirtilir. Destanlar, tarih öncesi insan topluluklar�n�n tarihleri olmas� bak�m�ndan mitolojiyle ortakl�k gösterir. Zira destan kahramanlar� mitolojideki tanr�larla, dünyadaki insanlar aras�nda ba�lar kuranlard�r. Mitolojiye göre destanlarda

    15 a.e., s. 48. Bu konuda daha ayr�nt�l� bilgi Abdülkadir �nan’�n Tarihte ve Bugün

    �amanizm adl� eserinde bulunur. 16 Abdülkadir �nan, Tarihte ve Bugün �amanizm, 3. bs., T.T.K. Yay., Ank., 1986, s.

    75. 17 Behçet Necatigil, 100 Soruda Mitologya, Gerçek Yay., 3. bs., �st., 1978, s. 7.

    25

  • gökle ilgili olaylar ve motifler azalm��, insanî özellikler artm��t�r.18

    Destanlarda halk�n bütününü ilgilendiren meseleler konu edilmi�tir. Bu aç�dan bak�ld���nda destan, onu meydana getiren zümreler için tarihtir, günümüz insan� içinse roman�n eski devirlerdeki i�levini görmektedir.

    Antropolojik okulun temsilcilerinden Arnold Van Gennep ve Hans Nauman halk masallar�n�n kökenini mitlere ve destanlara dayand�r�r. “Arnold Van Gennep bilhassa totem devri ya�ayan kabileler üzerinde incelemeler yapm�� ve bu kabilelerde hayvan masallar�n�n ehemmiyetini belirtmi�tir. Totem hayat�nda totem hayvanlar�n�n ve merasimlerin yeri büyüktür. �lkel ve eski cemiyetlerde dinî merâsim esnas�nda mitlerin ve lejandlar�n okunmas� vazgeçilmez bir âdettir. Van Gennep’e göre bu mitler, masal ve lejandlar� meydana getirir. Bu suretle meydana gelen masallar her zaman mahalli ve hususidir. (...) Lejand ve mitlerden meydana gelen masallar merasimlerde yard�mc� olur, lejandlar vazife telkin eder, hayvan masallar� ders verir.

    Van Gennep’in görü�lerini benimseyen Hans Nauman’a göre, halk masallar�n�n çe�itli �ekilleri mit, lejand, kahramanl�k masallar� geni� bir aç�dan bak�l�nca hep ayn�d�r. Fakat her bak�mdan ilk devirlere ait de�illerdir. Yaln�z narratif malzemeyi te�kil eden motifler eskidir. Bunlar birbirlerinden yer, zaman, insanlar�n tarihi ve dinî �ahsiyetlerine göre ayr�l�r.”19

    Franz Boas, Amerika’n�n güneybat� k�y�lar�ndaki yerliler üzerindeki ara�t�rmalar�n�n sonucunda mit ve masal aras�nda hiçbir fark olmad��� dü�üncesine varm��t�r.

    18 Pertev Naili Boratav, “Türk Destanlar� Tetkikinin Bugünkü Vaziyeti ve Vard���

    Neticeler”, Folklor ve Edebiyat (1982) 2, Adam Yay., 2. bs., �st., 1991, s. 73. 19 Bilge Seyido�lu, Erzurum Halk Masallar� Üzerinde Ara�t�rmalar, Atatürk

    Üniversitesi Yay., Ank., 1975, s. XXXIII.

    26

  • Alman folklorcusu Friedrich Von Der Leyen gibi

    Ludwig Laistner de masallar�n, destanlar�n, geleneklerin kökenini rüyalarda, özellikle korkulu, s�k�nt�l� rüyalarda arar. �nsan ruhunda kollektif genetik eleman teorisini geli�tiren Jung ise ilkel dü�üncenin mit yaratmad���n� tersine mitleri kulland���n� belirtir. 20

    Kültürümüzde hem mitoloji hem de efsane yerine esâtir, üstûre kelimeleri kullan�lm��t�r. Bunlardan ba�ka menk�be kelimesiyle de kar��lanan efsanenin, bat� dillerindeki kar��l��� Latince legendus kelimesinden gelir.

    “Efsanenin en belirgin niteli�i inan�� konusu olmas�d�r. Efsanenin anlatt�klar� tabiatüstü �eyler olsa bile gerçekten olmu� diye kabul edilir. Bu niteli�i ile efsane masaldan ayr�l�r, destan ve hikâyeye yakla��r. Efsanenin -tabii ona burada verdi�imiz anlam�yla- sözlü anlat�m gelene�inin bir türü olarak bir di�er özelli�i de onun k�sa, nesirle, üslup endi�elerinden uzak, günlük ola�an konu�ma diliyle anlat�lm��, özel kal�pla�m�� sözler ta��mayan bir anlat� olmas�d�r. Karma��k anlat�m bütününden kopan destans� anlat� parçalar�, k�s�l�p destana özgü üslûp ö�elerinden kurtulunca efsane haline gelir. Efsanenin anlatt��� tema, bir kahramanl�k ya da bir kimsenin hayat hikâyesinden basit bir çizgi, bir ki�inin, bir hayvan�n, hatta cans�z bir varl���n ola�anüstü maceras� olabilir. Ola�anüstülük efsane için vazgeçilmez bir gereklilik de�ildir. Tarihi bir olay, gerçekte oldu�u gibi de�il de, inan�ld��� gibi, istenildi�i ya da hayal edildi�i biçimde bozularak, yorumlanarak anlat�ld��� andan itibaren bir efsane haline gelir.”21

    Efsane ile mit aras�ndaki ba� konusunda �unlar söylenebilir:

    �kisi de inançlara dayal� olmas� bak�m�ndan benzerdirler; anlatanlar ve dinleyenler taraf�ndan gerçek olduklar�na inan�l�r.

    20 a.e., s. XXXV. 21 Pertev Naili Boratav, “Türk Efsaneleri”, Folklora Do�ru, S. 35, May�s-Haziran

    1974, s. 12.

    27

  • Mitler kesin bir kutsall��� yans�t�r, efsanede ise kutsall�k belirleyici de�ildir.

    Efsanede anlat�lan olaylar�n zaman� mitinkine oranla daha yak�n bir geçmi�e sahiptir. Günümüzde yeni efsane olu�abilirken, mit için ayn� �ey mümkün de�ildir.

    Mitlerde yer, bildiklerimizden farkl�d�r, efsanede ise tan�d���m�z mekânlar anlat�l�r.

    Mitlerde tanr� ve yar� tanr�lar ön plandayken, efsanelerde tarihî ve dinî �ahsiyetler görülür. Baz� efsanelerde ise s�radan insanlar ba� roldedir. Bu aç�dan mitler kutsall�k ta��rlar. Efsanelerin tamam� için böyle bir �ey söylenemez. 22

    Efsaneyle masal aras�ndaki ba� ise �öyledir: Efsanedeki tarihî gerçeklik, masalda bulunmaz. Masalda,

    sembollere bürünmü� mitik gerçeklik vard�r.23 Ço�u zaman da hayalî unsurlar a��r basar.

    Efsanedeki zaman ve yer a�a�� yukar� bilinirken, masalda zaman ve yer kavram� belirsiz, kimi zaman hayalîdir.

    Efsanelerin bir k�sm�nda bulunan kutsall�k karakteri masalda görülmez.24

    Destanla efsane aras�ndaki ba� ise anlat�lanlar� gerçek olarak kabul etme noktas�nda bir ortakl��a dayanmaktad�r. Efsane ve destandaki olaylar gerçekten ya�anm�� olarak kabul edilir. Destanlarda geçen olaylar tarih kitaplar�nda bulunabilir. Fakat efsanelerde her zaman bu durum görülmez. Efsane ile destan�n aras�ndaki önemli fark, zaman kavram�nda 22 Bu türler aras�ndaki ayr�mlar için bkz.: Saim Sakao�lu, Anadolu-Türk Efsanelerinde

    Ta� Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Katalo�u, Ank., 1980, s. 21; Bilge Seyido�lu, Erzurum Efsaneleri, Erzurum Kitapl���, 2. bs., �st., 1997, s. 13-17; Muhsine Helimo�lu Yavuz, Diyarbak�r Efsaneleri, Doruk Yay., 2. bs., Ank., 1993, s. 10-11.

    23 Masallar�n mitik özelli�i, sembolik gerçekli�i, onlar�n günümüz yazarlar� taraf�ndan da kullan�lmas�na yol açar. Behçet Necatigil, “Üç Turunçlar” adl� �iirinde ve ayn� adl� radyo oyununda bu paralelli�i bölüm bölüm göstermi�tir. (Bkz. Nurullah Çetin, Behçet Necatigil, KB Yay., Ank., 1997, s. 249-252, 379.

    24 Sakao�lu, a.g.e., s. 22; Seyido�lu, a.g.e., s. 13-14; Yavuz, a.g.e., s. 11-12.

    28

  • belirginle�ir. Destan� olu�turan olay ile destan�n olu�mas� aras�nda uzun zaman olmas� gerekir. Fakat efsane için böyle bir durum her zaman görülmez. Yer konusu da iki türün benzer özelli�idir. Destanda da efsanede de olaylar günümüzde bilinen yerlerde geçmi�tir. Destanlar millîdir. Bu yüzden benzerleri yoktur. Ama masal kaynakl� “gezgin-migratory” efsaneler pek çok millette görülür.25

    Kayna�� ozanl�k gelene�inden gelen ve on be�inci yüzy�ldan sonra â��k ad�n� alan, destan düzen, saz e�li�inde �iirler söyleyen, halk hikâyeleri tasnif eden bu �ah�slar sanatlar�n� ortaya koyabilmek için kasaba ve �ehir kahvehânelerini, a�alar�n konaklar�n� seçmi�lerdir. Zaten on alt�nc� yüzy�ldan itibaren de geçimlerini bu i�ten sa�layacak kadar hikâye anlatma gelene�i de olu�mu�tur. Masallar� genelde kad�nlar, ev ortam�nda anlat�rlarken, halk hikâyeleri erkeklerin bulundu�u ortamda, köy, kasaba ve �ehir kahvehânelerinde â��klar taraf�ndan dile getirilirler.

    Halk hikâyeleri destanlar�n devrini kapamas�yla ortaya ç�km��t�r. Destanlarda toplum ad�na d�� dü�manla sava�an kahraman�n yerini hikâyelerde toplum içi engelleri y�karak sevdi�ine ula�mak isteyen â��k alm��t�r. Destanlar manzûm olmas�na ra�men, halk hikâyeleri mensûr, anlat�mda gerilimin yükseldi�i, duygunun artt��� yerlerde manzûmdur. Destanlar tarihi ayd�nlatan belge özelli�i de ta��rken, halk hikâyelerinde tarihî unsurlar ya çok az ya da hiç yoktur. Destanlar�n nabz� kahramanl�kta, halk hikâyelerininki ise iki insan aras�ndaki a�kta atmaktad�r. Psikolojik, sosyolojik tav�r hikâyelerde gizlidir. Bu sebeple tabiatüstü varl�klarla sava��n konu edildi�i destanlara göre daha gerçekçidir.

    Fakat sözlü kültürde, her sanatç�, sürekli tekrarlamak ve toplumun ruhî ve sosyal ihtiyaçlar�na cevap vermek zorunda olu�uyla halk hikâyesi ve destana, inand�r�c�l�ktan, hayattan

    25 Sakao�lu, a.g.e., s. 22; Seyido�lu, a.g.e., s. 16-19; Yavuz, a.g.e., s. 12.

    29

  • uzak masal unsurlar� da sokar. Bunun bir sebebi de bunlar�n temelinde mitolojik unsurlar�n bulunmas�, muhayyilenin s�n�r tan�mamas�d�r.

    Halk hikâyelerinde merak unsuru destanlara göre daha ön plandad�r. Zaman bilinen, tarihî bir dönemdir. Mekân da bilinen özellikler ta��r. Halk hikâyelerinde görülen bu gerçe�e yak�nl�k, efsane, masal ve destanlarda bulunmaz.

    �slâmiyet’in kabulüyle kültürümüzde dinî konular� hikâye eden eserler de görülmeye ba�lan�r. Velâyetnâmeler, menâk�bnâmeler, �slâmî prensiplere göre ya�ayan insanlar�n hayat�n� anlatan, o de�erleri a��layan eserlerdir. Ayr�ca “menkabeler, destanlar içte dinî, millî birli�i sa�lar, d��ar�ya kutsal sava� fikrini besler.”26 Asl�nda bizdeki hamasî destanlarla �övalye hikâyeleri aras�nda da i�lev aç�s�ndan bir benzerlik vard�r. Çünkü amaç, dinî amaçla sava�an bizdeki gâzileri, bat�daki �övalyeleri harekete geçirmektir.

    Halk hikâyecili�ini �ehirlerde sürdüren menk�bevî, hamasî mahiyette eserler okuyan k�ssahan, �ehnâmehan da denilen meddahlar on dördüncü as�rdan itibaren ozanlardan ayr� bir zümre olu�turmu�lard�r. On yedinci as�rdan sonra meddah tabiri daha yayg�n bir hâl alm��t�r. Meddahlar�n, özellikle mahalle tiplerini taklit ederek canland�rmas�, daha fazla ilgi çekmek için konular�n� gündelik hayattan almalar� anlat�m gelene�inin daha gerçekçi olmas�n� sa�lam��t�r.

    Halk hikâyeleri ile meddah hikâyeleri aras�ndaki en önemli fark ise â��klar�n hikâyelerindeki süsleyici aç�klamalar�n meddahlar taraf�ndan kullan�lmamas�d�r. Onun yerini fazla �ah�s ve bol olay alm��, insanlar aras�ndaki ili�ki taklitle anlat�lm��t�r.27

    26 Kemal Yüce, Saltuknâme’de Dinî, Efsanevî, Tarihî Unsurlar, K.T.B. Yay., Ank.,

    1987, s. 39. 27 Özdemir Nutku, Meddahl�k ve Meddah Hikâyeleri, Ank., 1976, s. 87.

    30

  • Mustafa Nihat Özön’ün “halk aras�nda yaz�l�s�ndan okunan hikâyeler”28 Pertev Naili Boratav’�n “realist halk hikâyeleri”29 ad�n� verdi�i Hançerli Han�m, Letâifnâme, Tayyarzâde, Cevrî Çelebi, Kanl� Bekta� türünden hikâyeler de vard�r. Bunlar, meddahlar�n, konular�ndan yararland�klar�, temel kaynak olarak kulland�klar� hikâyelerdir. Meddah hikâyelerindeki gerçekçilik bu hikâyelerin de temel özelli�idir.30 Yeni Türk Edebiyat�nda Halk Kültürünün Kullan�lmas� bölümünde bahsedilece�i üzere, ilk romanc�lar�m�z, bu eserlerin konu kal�plar�n� kendi romanlar�nda kullanm��lard�r.

    Bat� romanlar�n� taklit ederek yaz�lan ilk romanlar�m�zda konular�n halk hikâyeleri kal�plar�na uymas�, romandaki anlat�c�n�n, yazar�n, metnin ak���na müdahale etmesi, okuyucuyla konu�mas�, �ah�s tasvirlerinde divan edebiyat� kal�plar�ndan yararlan�lmas� gelene�in ne derece etkili oldu�unu gösterir.

    �lk romanc�lar�m�z�n gelenekten nas�l yararland��� üzerinde duran Berna Moran, üslûp aç�s�ndan meddah hikâyelerinin, yap� bak�m�ndan ise romans olarak belirtti�i â��k hikâyelerinin etkisinden bahseder. Moran, romans�, Avrupa’da Orta Ça�’da olu�an �övalyelerin kahramanl�klar�n� ve prenseslerle olan a�k�n� anlatan edebiyat� de�il, “idealize edilmi� kahramanlar�yla, bildik dünyadan biraz uzak bir dünyada geçen ve bir a�k ili�kisinin a��r bast��� bir öyküyü anlatan ve dolay�s�yla gerçekçi olmayan bir anlat� türü”nü kasteder. 31 Romanslarda �övalyeler ve sevgililerinin a�klar�, �st�raplar�, sevinçleri anlat�l�r. Epik �iirlerde sava��n belirgin ve kabul edilebilir bir sebep yüzünden yap�ld��� belirtilir. Romanslarda ise sebep ne olursa olsun

    28 Mustafa Nihat Özön, Türkçe’de Roman, �leti�im Yay., 2. bs.,�st., 1985, s. 72. 29 Pertev Naili Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyecili�i, Adam Yay., �st., 1988,

    s. 99. 30 a.e., s. 101. 31 Berna Moran, Türk Roman�na Ele�tirel Bir Bak�� 1, �leti�im Yay., 4. bs., �st., 1991,

    s. 23.

    31

  • macera ön plandad�r. Ayr�ca romanslar, günlük hayattan uzak ama hayata örnek olan kusursuz �övalye tipini ve ahlak�n� yarat�r.32

    DESTAN Destan�n Türk Lehçelerinde Ald��� Ad ve

    Anlamlar Farsça olan “déstân” kelimesine “1.Hikâye, destan 2. Eller

    3. Hile”33 anlamlar� verilir. Bu kelime Türkçe’ye destan, dâstân �eklinde geçmi� ve her türlü manzûm hikâyeyi içine alacak �ekilde anlam geni�lemesi göstermi�tir. Tanzimat’a kadar anlatma gelene�inin çok yayg�n oldu�u Osmanl�’da, do�u dillerinden Türkçe’ye geçen birçok kelime, belirli konular�n anlat�m�na de�i�ik adlar verildi�ini gösterir. Özellikle Arapça kökenli, hikâyeyi kar��layan çe�itli kelimeler vard�r. Gece toplant�lar�nda söylenen masallara esmâr, gerçekle ilgisi olmayan masallara hurâfât, bir ba�ka �ah�stan al�narak aktar�lan sözlere rivâyet, çe�itli konulardaki sözlere ahbâr ve ahâdis, bir dü�ünceyi ya da bir hayat sahnesini belirten eserlere emsâl, birbiriyle ili�kisi olmayan nükteli hikâyelere nevâdir, Peygamber k�ssalar�na k�sas denir. Hz. Muhammed’in hayat�n� anlatan eserlere siyer ad� verilir. Arapça’da hikâye kelimesi daha sonra kullan�lm��t�r.34

    Ayr�ca Tanzimat’tan sonra Frans�zcadan gelen épopée’nin de destan kelimesiyle kar��land��� görülür. Epik tür, Aristoteles’in lirik, epik, dramatik olarak edebî eserleri tasnif etti�i üç temel türden biridir. Modern edebiyatta destan kelimesi çok uzat�lm�� hikâye anlam�n� kazanarak bazen horlanan bazen yeni bir dirili�in müjdecisi gibi görülen

    32 Sencer Tonguç, Epikten Romansa, �.Ü. Edb. Fak. Yay., �st., 1988, s. 65-69. 33 �brahim Olgun, Cem�it Drah�an, Farsça-Türkçe Sözlük, Müessese-i �nti�ârât-�

    Talâ�, Tebrîz, 1363, s. 155. 34 Agah S�rr� Levend, Türk Edebiyat� Tarihi, C. 1, T.T.K. Yay., 3. bs., Ank., 1988, s.

    199; Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Bilgi Yay., Ank., 1969, s. 70-72.

    32

  • kahramanl�k hikâyeleri ile canlanm��t�r. Öteki edebiyat terimleri gibi günlük dilde de kullan�lmas� destana, kendi anlam�n� belirsizle�tirecek birçok anlam da yüklemi�tir. Destan düzmek, destan etmek, destan gibi, destan okumak, destan olmak, destan söylemek, destan yaratmak, destan yazmak deyimle�mi� söz gruplar� hâline dönü�mü�tür.35 Epik s�fat� ise “uluslar�n ya da insanl���n ya�ay���nda büyük de�i�iklik yaratan olaylar� yüceltmi� bir üslupla anlatan her esere yak��t�r�lmaktad�r.”36

    Destan, en eski halk edebiyat� mahsûllerinden oldu�u için Türk lehçelerinde hayli yayg�n olan bir kavramd�r. Destan�n Türk lehçelerinde ald��� ad ve anlamlar �u �ekilde belirtilebilir:

    Yakut Türkleri (Sakalar) kahramanl�k �iirlerine ve kahramanlar�n hayat hikâyelerine “olongho, olongo” derler.37 K�rg�zlar ise “ölöng” kelimesine “dörtlük, �iir ve türkü” anlam� vermi�lerdir.38 Kazaklar da ayn� kelimeyi türküleri için kullan�rlar.39

    Divânü Lügâti’t-Türk’te ise “ölöng” kelimesine yak�n, “�iir, raks havas�, raks türküsü, gazel” kar��l���nda “ko�ug, y�r ve c�r” kelimeleri vard�r.40 Görüldü�ü üzere “ölöng” kelimesi, Türk boylar� aras�nda epik ve lirik mahiyetteki manzûm halk edebiyat� mahsûllerinin kar��l��� olarak kullan�l�r.

    35 Metin Yurtba��, Örnekleriyle Deyimler Sözlü�ü, Özdemir Yay., 1. bs., �st., 1996, s.

    164-165. 36 Murat Belge, “Epik”, Edebiyat Üstüne Yaz�lar, Yap� Kredi Yay., 1. bs., �st., 1994, s.

    365. 37 �ükrü Elçin, Halk Edebiyat�na Giri�, Kül. ve Tur. Bak. Yay. 2. bs. Ank. 1986, s.

    145 (S. Pekarskiy, Yakutskago Yaz�ka (Yakut Dili Sözlü�ü), C. 2, Petrograd, 1928, s. 1818’den).

    38 a.e., s. 145 (W. Radloff, Versuch Eines, Wörterbuches Der Türk-Dialekte (Sözlük), C. 1, 1888, s. 1247’den).

    39 a.e., s. 145 (K. Yudahin, K�rg�z Sözlü�ü, C. 2, çev. A. Taymas, �st., 1948’den). 40 a.e., s. 146 (Kâ�garl� Mahmud, Divânü Lugâti’t-Türk, haz. Besim Atalay, C. 1, s.

    376-377; C. 2, s. 14-9, 135-19; C. 3, s. 3-25; 3-26;131,4; 143,4, T.D.K.Yay. Ank. 1939, 1940, 1941’den).

    33

  • “Sab” ve “sav” kelimeleri de “söz, nutuk, haber, sal�k, mektup, risâle, atalar sözü, k�ssa, hikâye, tarihî hadiseler” anlamlar�nda kullan�lm��,41 destan kavram�n� ifade etmi�tir. “�rtegi” kelimesi de Kumanca’da, K�r�m lehçesinde, Ça�atayca’da ve Kur’an tercümelerinde “hikâye, k�ssa, destan, eski söz” anlam�nda kullan�lm��t�r.42 K�rg�z Türklerinde ise kahramanl�k destan�na “comok”, destan� anlatana da “comokçu” denilir.43

    Olongho, sab, saw, ertegi, comok yer yer de ko�uk, y�r kelimeleri, �slâmiyet’in kabulü ile Do�u, Kuzey ve Güney Türkleri aras�nda yerlerini destan kelimesine b�rak�rlar.44 Türkmence’de ise destan için “dessan”45 kelimesi kullan�l�r. Kar��la�t�rmal� Türk Lehçeleri Sözlü�ü’nde Azerî, Ba�kurt, Kazak, K�rg�z, Özbek, Tatar Uygur Türkçesinde destan kar��l���nda “dastan”, destanî anlam�nda ise “epik, epos, epikal�k” kelimelerinin kullan�ld��� görülür.46

    Farsçada dâstân veya destân kelimesi “efsane ve masal ve hikâyet–i güze�tegân” anlam�nda kullan�l�r.47 Ebuzziya Tevfik, bu kelimeyi “k�ssa, hikâye, ekseriya manzum olan k�ssa, vak’a”;48 �emsettin Sami, Kâmus-� Türkî’de “1. Hikâye, masal, sergüze�t. 2. Bir vak’a veya hâli hikâye eden âmiyâne manzûme”;49 Kâmusü’l-Alâm’da ise

    41 a.e., s. 146 (H. Nam�k Orkun, Eski Türk Yaz�tlar�, C.1, T.D.K. Yay., �st. 1936, s. 22;

    Besim Atalay, Divânü Lügâti’t-Türk Dizini, T.D.K. Yay., 1948, s. 498’den). 42 a.e., s. 146 (Tarama Dergisi 1, Devlet Matbaas�, �st., 1934’ten). 43 a.e., s. 146 (Yudahin, a.g.e. C.1, s. 221, 222’den). 44 a.e., s. 146. 45 Talat Tekin, Mehmet Ölmez, Emine Ceylan, Zuhal Ölmez, Süer Eker, Türkmence-

    Türkçe Sözlük, Simurg Yay., �st., 1995, s. 153. 46 Komisyon, Kar��la�t�rmal� Türk Lehçeleri Sözlü�ü, C. 1, K. B. Yay., Ank., 1991, s.

    166-167. 47 Elçin, a.g.e., s. 147 (Âs�m, Burhân-� Kât�’ Tercümesi, C. 1, �st., 1287/1799, s.

    236’dan). 48 a.e., s. 147 (Ebuzziya Tevfik, Lügât-� Ebuzziya, Konstant�niyye, 1306, s. 472’den). 49 �emsettin Sami, Kâmus-� Türkî, Ça�r� Yay., �st., 1978, s. 598.

    34

  • “me�hûr Rüstem-i Zâl’in ceddi Nerîmân’�n lakab�d�r” �eklinde aç�klar.50 Muallim Nâci, destana, “k�ssa, hikâye, masal, hile, tezvîr”;51 Hüseyin Kâz�m Kadri ise, “k�ssa, hikâye, masal, manzûm hikâye” kar��l���n� verir.52 Hüseyin Remzi’nin eserinde dâs�tân kelimesinin kar��l��� olarak “geçmi� �eylerin hikâyesi”53, fakat destâna da “mekr ve hîle, tezvîr ve lâf. Herze.”54 anlamlar� yer al�r.

    Zenker, destana, “histoir, fable, conte”;55 Steingass da, “history, theme, fable, romance, tale, story, news”56 kar��l���n� verir.

    Ferit Devellio�lu’nun sözlü�ünde destan�n aç�klamas� “1. hikâye, k�ssa, Fr. épopée (bkz. dâstân) 2. hîle, mekr, tezvîr 3. Rüstem’in babas�n�n lâkab�”57 �eklindedir. Dâstân ise “1. destan, epope, hikâye, masal. 2. �öhret, ün.”58 diye anlamland�r�l�r.

    Mehmet Zeki Pakal�n ise destan için “Bir vak’a veyahut muayyen bir keyfiyet hakk�nda söylenen manzum sözlere verilen add�r.” 59der.

    Sözlüklerde bu �ekilde aç�klanan destan kelimesi divan edebiyat�nda çe�itli türleri belirtmek için de kullan�lm��t�r. Meselâ, Yusuf ile Zeliha, Cümcüme Sultan gibi mesnevî tarz�nda yaz�lm�� dinî hikâyeler; Risâletü’n-Nushiyye, Mant�ku’t-Tayr,

    50 �emsettin Sami, Kâmusü’l-Alâm, 3. c., Mihrân Matb. �st., 1308, s. 2089. 51 Elçin, a.g.e. s. 147 (Nâci, Lügât-� Nâci, s. 403, 410’dan). 52 a.e., s. 147 (H. Kâz�m Kadri, Türk Lügâti, C. 2, �st., 1928, s. 690’dan). 53 Hüseyin Remzi, �laveli Müntebâhât-� Lûgat-� Osmaniye, C. 1, 1298, s. 311. 54 a.e., s. 314. 55 Elçin, a.g.e. s. 147 (J. T. Zenker, Dictionnaire Turc-Arabe-Persan, tome second,

    1876, p. 419). 56 a.e., s. 147 (F. Steingass, Persian-English Dictionary, London, 1947, p. 497). 57 Ferit Devellio�lu, Osmanl�ca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ayd�n Kitabevi, 7. bs.,

    Ank., 1986, s. 212. 58 a.e., s. 201. 59 Mehmet Zeki Pakal�n, Osmanl� Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü�ü, M.E.B. Yay.,

    �st., 1971, s. 431.

    35

  • Fakrnâme gibi fikrî-tasavvufî eserler; Hüsrev ü �irin, Leylî vü Mecnun gibi a�k hikâyeleri; Kabusnâme gibi nasihatnâmeler; Dâstân-� Tevârih-i Mülûk-� Âl-i Osman ile Düstûrnâme gibi manzûm vekâyinâmeler; Tâcü’t-Tevârih gibi mensûr tarihî eserler; Dâstân-� Ahmed Harâmî gibi manzûm masallar; Destân-� �mam Ali gibi mensûr biyografiler; Cengiznâme gibi mensûr epik eserler.60

    Son dönemde ise Türk dili ve edebiyat� alan�nda çal��anlar destan� üç gruba ay�rmaktad�rlar. Birincisi légende kar��l��� olan, tarihten önce veya tarihin kurulu�u as�rlar�nda söylenen efsanelerdir. Bunlar mitolojik özellikler gösterirler. �kincisi épopée kar��l���ndaki, daha çok tarih devirlerindeki kahramanlar veya kahramanl�klar hakk�nda söylenenlerdir. Üçüncüsü ise saz �âirlerinin meydana getirdikleri mâni ve ko�ma tipi, 7, 8 ve ço�u zaman 11 heceli, her türlü hayat hâdiselerini içine alan �iirlerdir.61

    Kitap isimlerine bak�ld���nda ise destan ad�n�n �u konulardaki eserlere verildi�i görülür.

    1. Osmanl� tarihinin çe�itli olaylar� destan ba�l��� alt�nda hikâye edilir.

    2. Atatürk ve Millî Mücadele ile ilgili destan ve hikâyeler. 3. K�br�s’la ilgili hikâyeler. 4. Herhangi bir olay�n hamasî tarzda anlat�l���.

    5. Eski destanlar�n yeniden söylenmesi (Dede Korkut vs.).

    6. Destan incelemeleri. 7. Destan kelimesini, anlat� kelimesi yerine

    kitaplar�n�n ad� gibi kullananlar.

    60 Elçin, a.g.e. s. 155. 61 Mesela, Nihad Sami Banarl�, Resimli Türk Edebiyat� Tarihi, C. 1, M.E.B. Yay., �st.,

    1971 s.2; Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyat�, Gerçek Yay., 4. bs., �st., 1982, s. 35; Hasan Köksal, Millî Destanlar�m�z ve Türk Halk Edebiyat�, Üçdal Ne�riyat, �st., 1985, s. 17.

    36

  • Üzerinde durdu�umuz destan türü hakk�nda Fuad Köprülü, milletin kültüründen kendi kendine do�mu� ortak verimler oldu�unu söyler.62 Nihat Sami Banarl� destan�, “milletlerin din, fazilet, ve millî kahramanl�k mâcerâlar�n�n manzum hikâyeleri”63, �ükrü Elçin ise, “zaman ve mekân içinde toplumun iradesini ellerinde tutan kahraman-bilge �ahsiyetlerin menkabevî ve hakikî hayatlar� etraf�nda olu�mu�, uzun ve didaktik hikâyelerdir”64 �eklinde tan�mlarlar. Faruk Kadri Timurta�65 ve Zeki Velidî Togan66 da destanlar�n tarihî olaylar� anlatmaktan çok tarihe dayanan ideal âlemini yans�tt�klar�n� belirtirler. Pertev Naili Boratav da destanlar�n olu�umunda toplumsal meseleleri ön planda tutarak, destanlarda, toplumla fert aras�ndaki tezad�n olmad���n� tersine destan kahraman�n�n toplum de�erleri ad�na tanr�larla, tabiatla, ba�ka milletlerin kahramanlar�yla sava�t���n� belirtir.67

    Bir edebiyat terimi olarak destan hakk�nda ayr�ca �unlar yaz�l�r: Destan, kahramanlar�n ve sava�ç�lar�n yapt�klar�na dair geni� ölçekli uzun �iirdir. Böyle oldu�u için efsane, mit de kahramanl�k hikâyesinin içine girer. Epikler genellikle millî tarihin bir tak�m unsurlar�n� içine ald��� için önemlidir. Bat�l� ara�t�rmac�lar destanlar� tabiî ve yapma olarak ikiye ay�r�rlar.68 1. Tabiî destanlar, sözlü ve ilkel olarak vas�fland�r�l�rlar. 2. Yapma destanlar ise edebî epik olarak tan�n�rlar. Birincisi sözlü edebiyata dayal�d�r. Sözlü olarak okunmu� ve olu�turulmu�tur. Ancak çok uzun zaman sonra yaz�ya 62 M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyat� Tarihi, Ötüken Ne�r., 3. bs., �st., 1981, s. 41. 63 Nihat Sami Banarl�, Resimli Türk Edebiyat� Tarihi, C. 1, MEB Devlet Kitaplar�, �st.,

    1971, s. 1. 64 Elçin, a.g.e., s. 72. 65 Faruk Kadri Timurta�, Tarih �çinde Türk Edebiyat�, Vilayet Yay., �st., 1981, s. 3. 66 Zeki Velidî Togan, “Türk Destanlar�n�n Tasnifi,” Ats�z Mecmua, S. 1, s. 4. 67 Pertev Naili Boratav, “Destan, Roman ve Cemiyet”, Folklor ve Edebiyat 2, Adam

    Yay., �st., 1991, s. 70. 68 J. A. Cuddon, “Epic”, A Dictionary Of Literary Terms, Revised Edition, Andre

    Deutsch Limited, London, 1979, s. 225; ayr�ca Büyük Larousse, C. 5, Geli�im Yay., 1986, s. 3087; Türk Dili ve Edebiyat� Ansiklopedisi, C. 3, Dergâh Yay., �st., 1979, s. 55; �slâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakf�, C. 9, �st., 1994, s. 202.

    37

  • geçer. Bu kategoriye G�lgam��, O�uz Ka�an, Dede Korkut, �lyada, Odise, Edda’y� sokabiliriz. �kinci gruptakiler ba�lang�çta yaz�l�d�r. Bu kategoriye de Aeneid, Chanson de Roland, Tasso’nun Kurtar�lm�� Kudüs’ü, Milton’�n Kay�p Cennet’i, Victor Hugo’nun As�rlar�n Efsanesi girer. Birinci tür epiklerde ortak özellikler ise �unlard�r: Merkez �ah�s kahramand�r, hatta insan üstüdür. Tehlikeli maceralara at�l�r, ola�anüstü nitelikleri dolay�s�yla ba�ar�r. Diyalog veya anlat�m �eklinde süslü söz kal�plar� tekrarlan�r. Dede Korkut ve Manas’ta “dedem dedi” �eklinde tekrarlar bulunur. Uzun nutuk k�s�mlar� vard�r. Epik tasvirde, sevilenin canl�, güzel anlat�m� görülür. Bazen a��rba�l�, trajik anlat�ma rastlan�r. Kli�e ifadeler mevcuttur. �çinde birçok a�k �ark�s� (ballad) vard�r.69 Bizde bu unsurlar saz �âirlerinin ko�ma ve türkülerinde de dile getirilir.

    Destan� kar��layan kelimelerden biri olan légende, bütünden kopar�lan parçac�k anlam�nda kullan�l�r. Tek ba��na da anlat� demektir.

    Türk edebiyat�ndaki destanlar, çe�itli yazarlar taraf�ndan tasnif edilmi�lerdir. Fuad Köprülü, destanlar� olu�tu�u ve yayg�n olarak anlat�ld��� yerlere ve onu meydana getiren Türk topluluklar�n�n medenî seviyesine göre Altay-Yenisey sahas�, Bozk�rlar sahas�, Tar�m-S�r-Derya sahas� olarak üçe ay�r�r.70 Türk destanlar�n� Zeki Velidî Togan, birbirine ba�l� rivayetlere, Nihal Ats�z da destanlar� ait olduklar� boylara göre s�n�fland�r�rlar. �ükrü Elçin, medeniyet de�i�ikli�ine göre ikiye ay�r�r: Eski destanlar, �slâmiyet’ten sonraki destanlar.71 Faruk Kadri

    Timurta�’�n s�n�fland�rmas� ise destanlar�n tarihî dönem ve boylar�na göre yap�lm��t�r:72

    69 Cuddon, a.g.e., s. 225-234. 70 Köprülü, a.g.e., s. 43-44. 71 Elçin, a.g.e., s. 72. 72 Timurta�, “Türk Destanlar�”, Türk Kültürü, S. 33.

    38

  • I. �slâmiyet’ten Önceki Türk Destanlar�: 1. Yarat�l�� Destan�, 2. Saka Destanlar� a) Alp Er Tunga Destan�, b) �u Destan�. 2. Kun-O�uz Destanlar�, 3. Kök Türk Destanlar�: a) Bozkurt Destan�, b) Ergenekon Destan�, c) Köro�lu Destan�. 5. Siyenpi Destan�, 6. Uygur Destanlar�: a) Türeyi� Destan�, b) Mani Dininin Kabûlü Destan�, c) Göç Destan�.

    II. �slâmiyet’ten Sonraki Destanlar: 1. Manas Destan�, 2. Cengiz Han Destan�, 3. Timur Destan�, 4. Seyyid Battal Gazi Destan�, 5. Dani�mend Gazi Destan�.

    Destan tasnifinin en ayr�nt�l� olan� ise Ali Öztürk’e aittir. Bu tasnif Türk tarihinin siyasî özelliklerine göre yap�lm��t�r.

    “1. �amanist devlet erkinden kaynaklanan destanlar: a. Alp Er Tunga Destan�, b. Saka-�u Destan�, c. O�uz Ka�an Destan�, d. Gök-Türk Destanlar� (Bozkurt, Ergenekon), e. Uygur Destanlar� (Türeyi�, Mani Dininin Kabulü, Göç), f. Dede Korkut Destanlar� (O�uz Boy Destanlar�), g. K�rg�z-Manas Destan�, j. Köro�lu Destan�.

    2. �slam ça�� Türk destanlar� (ideolojik destanlar): a. Battal Gazi Destan�, b. Dani�mend Gazi Destan�, c. Saltuk Bu�ra Han Destan�, d. Saru Saltuk Baba Destan�.

    3. Millî ve siyasî varl��a yönelik mücadelelerin destanlar�: a. K�r�m Destanlar� (Adil Sultan Destan�), b. Edige Destan�, c. Nazi�im (Kalmuk Mücadelesi) Destan�, d. �eyh �amil Destan�.

    4. Yerel ve ki�isel davran��lar� sergileyen destanlar: a. Genç Osman destan�ndan rivayetle�en destanlar, b. Grijigal (Ba��n� Vermeyen �ehit)

    Destan�, c. Plevne Destanlar�, d. Sivastopol ve K�r�m Destanlar� e. Za�ra Göç Destan�, f. Çanakkale Destan�.” 73

    Destanlar�n olu�ma safhalar� ise �öyledir. Önce bütün

    toplumu derinden etkileyen bir olay, deprem, sel gibi tabiî âfet,

    73 Ali Öztürk, Türk Anonim Edebiyat�, Bayrak Yay., 2. bs., �st., 1986, s. 184-185.

    39

  • sava�, toplumca sevilen bir ki�inin ölümü vs. gerekir. Bu olay

    halk taraf�ndan y�llarca ortak haf�zada tutulur ve ozanlar,

    �amanlar taraf�ndan hakk�nda destan�n çekirde�ini olu�turan

    manzûm parçalar üretilir. Bundan sonraki safha, geli�me

    safhas�d�r. Bu devre üç, be� yüzy�l� al�rsa destan da o derecede

    zenginle�ir. Art�k çekirdekteki olay yan olaylarla geli�tirilir,

    ba�ka �ah�slar�n özellikleri, zaferleri ana kahramana eklenerek

    destan bir hayli uzat�l�r. Manas’�n, Köro�lu’nun uzun olmas�n�n

    ve de�i�ik memleketlere yay�lmas�n�n sebebi de budur. Bir

    yüzy�l sonra yaz�ya geçirilen Dani�mendnâme’de ise tarihî

    olaylar ve �ahsiyetler bütün aç�kl��� ile görülebilmektedir.

    Çünkü halk edebiyat� gelene�inin besleyici taraf� bu eserde

    yeterince kendini gösteremeden, Dani�mendnâme, yaz�ya

    geçirilmi�tir. Üçüncü safha ise tespit safhas�d�r. Okuma yazma

    bilen bir �âir, halk edebiyat�na merakl� birisi, onu cönke

    kaydeder veya halk kültürüyle ilgilenen ara�t�rmac�, ayd�n

    bunlar� yaz�ya geçirir. Geli�me safhas� uzun olan destanlar ise

    daire (cycle) ad� verilen baba, o�ul, torunun (mesela Manas,

    Semetey, Seytek) maceralar�na dayal� bir silsile izleyen

    bölümler olu�tururlar.

    Destanlar müzik e�li�inde söylenirler. Halk aras�nda

    uzun süre anlat�la anlat�la zamanla varyant ve daireler

    olu�turarak geli�irler. Zira bunlar�n, çevrenin ve dönemin

    ihtiyac�na cevap verme i�levleri vard�r. �çi doldurulan

    kal�p durumuna dönü�ürler. Bazen destanlar�n büyük

    destanlardan kopup masalla�t�klar�, bir k�sm�n�n ise halk

    40

  • hikâyesi hâline dönü�tü�ü görülür. Destandan masala,

    masaldan destana motif geçi�ine çokça rastlan�r.

    Destanlar hikâyele�ince halk hikâyeleri ve masallarla birle�mi�tir. Dede Korkut Kitab�’nda hem masala hem destana hem de halk hikâyesi kal�b�na uygun hikâyeler bulunur. Bahsedilen bu edebî türler aras�ndaki ortakl�klar sözlü kültürün yaz�ya geçirilmesiyle ba�lant�l�d�r. Bu durum sözlü kültür romana dönü�türüldü�ünde de gerçekle�ir.

    Sözlü kültür unsurlar�n� ya�atanlar eskiyi, ustalar�ndan duyduklar� �ekilde aynen devam ettirirler. Tipler, motifler ve anlat�m tarz� korunur. Ayr�ca bu eserler, seyircisine göre oynan�r, anlat�l�r. Hikâyeci, kabiliyetine, seyircinin durumuna göre, ustas�ndan ö�rendi�i hikâyeye eklemeler, ç�karmalar yapar. Onun için tek bir hikâye söz konusu de�ildir.

    DESTANLARIN ANLATIM ÖZELL�KLER�

    Destanda Olay Örgüsü Olay örgüsü itibariyle destanlarda iç çat��ma yoktur. Ayr�ca

    tek boyutlu somut anlat�m hâkimdir. Halk edebiyat�nda, özellikle anlat�ma dayal� türlerde, anlat�c�lar, halk �âirleri ve dinleyiciler, sadece olayla ilgilenirler. Olay� çevreleyen, teferruatl� hâle getiren ko�ullar onlar� ilgilendirmez. Olaylar s�radan bir çevrede geçer. Halk hikâyeleri inan�labilir olmalar�n�n yan�nda belirli bir mekânda, belirli bir zamanda, belirli insanlar�n ba��ndan geçmi� gibi anlat�l�rlar. Olaylar�n geli�ti�i ko�ullara ve karakterlerin d�� görünü�üne önem verilmez. “Folklorda hikâye yaln�zca olaylar�n hat�r� için anlat�l�r.”74

    74 Vladimir Propp, “Folklor ve Gerçeklik”, çev. Tolga Tanyel, Folklora Do�ru Dans

    Müzik Kültür, S. 60, Ekim 1990, s. 8.

    41

  • Propp’a göre masallarda ve destanî �iirlerde olay genellikle kahraman�n evini terk etmesiyle ba�lar. Yolculu�u hikâyenin eksenidir. Hikâye kahraman�n eve dönmesi, bir ba�ka ülkeye veya �ehre varmas�yla biter. Axel Olrik’in epik anlat�lar kanununa göre farkl� olay veya durum sahneleri e� zamanl� olarak eserde sergilenmez. �ki kahraman�n farkl� yerlerde yapt�klar�, e� zamanl� olarak anlat�lmaz, merkezî kahraman�n yapt�klar�na ba�l� olarak kronolojik bir �ekilde anlat�l�r.75

    Bazen destanlarda merkezî kahraman�n soyunu devam ettiren �ah�slarla devam eden daireler (cycle) görülür. Mesela Manas destan�, Semetey ve Seytek daireleriyle, yani Manas’�n o�lunun ve torununun kahramanl�klar� ile sürer. Destanc�lar da bu dairelerden hangisini anlat�yorlarsa ona göre ad al�rlar.

    Ayr�ca destanlarda anlat�lan olaylar�n tarihî olaylarla paralel özellikler gösterdi�i görülür. E�er destan�n olu�umu ve yaz�ya geçirilmesi aras�nda geçen süre k�saysa tarihî olaylar daha aç�k bir �ekilde görülür. Fakat bu süre uzunsa pek çok tarihî olay, mitle�tirilmi� destan kahraman�na ba�lanarak, tarihî gerçeklikten de uzakla�arak eserde yerini al�r.

    Halk hikâyelerinde de, özellikle Köro�lu’nda, onun çevresindeki yi�itlerle ilgili bölümler ayr� olay örgülerini, ayr� epizotlar� olu�turur ve kol ad�yla belirtilir. Yine Köro�lu esas kahramand�r, olaylar ona ba�l� olarak anlat�l�r fakat di�er yi�itlerin olaylardaki rollerine göre o kolun ad� o yi�idin ad�yla belirtilir. Dede Korkut Kitab�’nda da ayn� durumu görürüz. Bu eserde her hikâyenin bir ad� vard�r ve onlar� birle�tiren ki�i esere ad�n� verir.

    Destanda �ah�s Forster, roman �ah�slar�n� ikiye ay�r�r: “Roman ki�ilerini

    “yal�nkat” ki�iler, “yuvarlak” ki�iler diye ikiye ay�rabiliriz.

    75 Saim Sakao�lu, Gümü�hane Masallar�, Atatürk Üniv. Yay., Ank., 1973, s. 311-13.

    42

  • Yal�nkat ki�ilere on yedinci yüzy�lda “homour” ad� verilirdi; bunlara kimi zaman “tip”, kimi zaman “karikatür” de denmektedir. Kat�ks�z biçimiyle yal�nkat roman ki�isi, tek bir nitelik ya da dü�ünceden olu�ur. Yap�s�na birden çok unsur girdi mi, kenarlar�ndan k�vr�larak yuvarlakla�maya ba�lar.”76

    Destanlarda da görülen bu �ah�slar tip özelli�ine sahiptir. Zira karakterleri eser boyunca ayn� kal�r. Basit ve sabit özellikler gösteren bu �ah�slar devrinin medeniyet ve insan anlay���na da ayna tutar. Ayr�ca sadece bir eserde de�il ayn� devirde yaz�lan ba�ka eserlerde de görülür. Bu yüzden devrinin sosyal de�erlerini temsil ederler. Mehmet Kaplan, Türk edebiyat� eserleri üzerinde yapt��� tip tahlillerinde, tiplerin edebî eserlerin anahtar� vazifesi gördü�ünü de belirtir. Destanlardaki ve eski Türk yaz�tlar�ndaki benzetmeler bile alp tipinin �ahsiyetine ba�l�d�r.77

    Tek yanl� ve çok yanl� gibi terimler kullan�lmas�na ra�men, çok kullan�lan tabirlerle belirtirsek, tip ve karakter ayr�m� konusunda �unlar söylenebilir: “Tip, bireysel özelliklerinden, yani çe�itli huylar�, davran��lar�, duygulan�� ve dü�ünü� biçimleri, içsel geli�im ve de�i�imlerinden pek fazla söz edilmeyip, daha çok d��tan görünü�üyle ele al�nan, nesnel �ekilde gösterilen, benzerlerinin temsilcili�ini yapabilmek için genel niteliklerle donat�lm��, öncelikle toplumsal gerçekli�in bir kesitini yans�tan(...) kendi hayat�n� ya�amaya pek f�rsat bulamayan ki�idir. (...) Toplumsal gerçeklikleri yans�tsa da ilkin kendi hayat�n� ya�ayan, olumlu ya da olumsuz yönde geli�en, psikolojik ya�ant�s�na ve öznelli�ine öncelik tan�narak anlat�lan, karma��k yap�l� ki�i diye kabataslak tan�mlayabiliriz “karakteri” de.”78

    76 E. M. Forster, Roman Sanat�, çev. Ünal Aytür, Adam. Yay., �st., 1982, s. 108. 77 Mehmet Kaplan, Tip Tahlilleri, Dergâh Yay., 2. bs., �st., 1991, s. 5. 78 Murat Belge, “Çe�itli Aç�lardan Roman Ki�isi”, Edebiyat Üstüne Yaz�lar, Yap�

    Kredi Yay., �st., 1994, s. s. 20-21.

    43

  • Wellek ve Warren, düz ve çok yönlü ki�iler diye belirttikleri roman ki�ilerinin yarat�lmas�nda baz� yollar üzerinde dururlar: “Yal�n flat �ahsiyet meydana getirme yolu kullan�ld��� zaman ki�ilerin tek bir özelli�i, onun hakim ve sosyal bak�mdan en göze çarpan bir taraf� olarak belirtilir. Çok yönlü �ah�s yaratma metodunda karakterlerin iyice belirtilmesi için yer ve zamana ihtiyaç vard�r. Bu metod genellikle arka planda kalan yal�n kat ki�ilerin, yani koro görevini yapan ki�ilerin meydana getirilmesiyle birlikte kullan�labilir.”79

    Türk edebiyat�nda konumuzla ba�lant�s� çerçevesinde görülen tipler ise özellikle �slâmiyet’in kabulünden önce alp tipi, sonras�nda gazi tipi, bunlara yard�mc� olan bilge tipi; yerle�ik medeniyete geçmeyle birlikte velî ve ahî tipidir.

    Destan �ah�slar�, daha do�rusu, tipleri, tek boyutludur. Genellikle içlerinde bulunduklar� toplumun insanlar�na göre iri cüsseli, ürkütücü, ama güzel çizilirler. �lâhla�t�r�l�rlar. Destanlarda idealle�tirme esast�r. Kahraman�n uykusuz kald���, vicdan azab� çekti�i görülmez. Destanlarda uyuyan kahraman esir olur.

    Destan kahraman� kadere kar�� direnen yar� tanr�d�r. Ula�aca�� hedeften ba�kas�n� dü�ünmeyen, karma��k olmayan düz tipleri ile ay�rt edici özellikler gösterirler. Mutlak do�rulara ula�may� isterler.

    Kahraman�n annesi bakiredir. Baba ya Tanr�’d�r ya da Tanr� olmas�ndan �üphelenilir. Yunan mitolojisinde Herakles, Neleus, Latin mitolojisinde Romus ve Romulus, Hint mitolojisinde Karma ve Macar efsanelerinde Hunyadi’de böyle bir özellik görülür. Tanr� baba, hayvan k�l���na girebilir. Mesela Zeus Avrupa’y� bo�a, Nemesis’i ku�u k�l���nda kaç�r�r.80 G�lgam��’�n babas� Tanr� �asan’d�r. Türk mitolojisinde de kurt babadan gebe kalan kad�nlar vard�r. Do�an çocuklar

    79 R. Wellek, A. Warren, Edebiyat Biliminin Temelleri, çev. Ahmet Edip Uysal, K.T.

    B. Yay., s. 302. 80 Murat Belge, “Epik”, Edebiyat Üstüne Yaz�lar, Yap� Kredi Yay., �st., 1994, s. 373.

    44

  • ise üstün özelliklere sahip kahramanlard�r. Mo�ol mitolojisinde de köpek, bu görevi üstlenir. Sadece Tepegöz’de anne peridir ve çoban�n boyuna bir bela olarak o�lunu b�rak�r. O�uz destan�nda O�uz’un babas� söz konusu edilmez. Destan olmamakla birlikte soy kütüklerinin sözlü kültürden gelmesi gereken Bilge Ka�an, anne ve babas�n�n gök kat�ndan geldi�ini belirtir. Kutsall�k ikisinde de vard�r. Destanlar�m�zda de�il tanr�ya, beye kar�� isyan bile ho� görülmez. Mesela Dede Korkut Kitab�’nda Begil O�lu Emren destan�nda beyine isyan etmeyi dü�ünen Begil’e kar�s� “Yigidüm big yigidüm, padi�ahlar Tanr�nun kölgesidür, padi�ah�na asi olanun i�i rast gelmez” 81 diyerek kendisini uyar�r.82

    Destanlarda tanr�lar güçlüdür. Destan kahraman� tanr�lar�n insanlar üzerindeki hâkimiyetini durduracak güce sahiptir. Ba�kald�r�lar� ile yar� tanr�lar�n yard�mlar�n� sa�larlar. Tanr�lar�n, kendisinin kar��s�na ç�kartt��� canavarlarla sava��r. E�k�ya hikâyelerinde tanr�lar�n yerini kanunlar veya kader te�kil eden ki�iler al�r. Bunlar halklar� için kendilerini feda ederler. Böylelikle destan kahramanlar�n�n dü�manlar�n�n �öyle bir geli�im seyri izledikleri görülür: Önce Yunan mitolojisindeki gibi Olimpteki tanr�larla sava��rlar. Sonra nefsini yenmek için çal���rlar. Zira, insan e�ref-i mahlûkâtt�r. �nsanda tanr�n�n üfledi�i nefes vard�r. �nsan tek ba��na yolunu bulabilir, bu yüzden nefsiyle de mücadele eder. Daha sonra destan kahraman�, kendi toplumunu tehdit eden ba�ka devletlerle sava��r. D�� güç tehdidi azal�nca bu sefer toplum için tehdit olu�turan otoritelerle, devletin kanunlar�yla mücadeleye giri�ir. Günümüzde ise

    81 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab�, C. 1, T.D.K. Yay., Ank., 1989, s. 218. 82 Bütün kültürlerde ideal düzen tektir. Shakespeare’in Kral Lear’de de ayn� tema

    i�lenir. Sabahattin Kudret Aksal’�n K�ral Ü�ümesi oyununda kat� kurallara al��an halk, kendi kat�l���n�n d���na ç�kmak isteyen diktatörü öldürür. Kral böylece kendi kurallar�n�n kurban� olur.

    45

  • bu sava� özellikle bilim-kurgu eserlerde uzaydan gelenlere kar�� yönelmi�tir.

    Lord Raglan, Ortado�u ve Avrupa halk anlat�lar�ndaki kahramanlar�n biyografilerine dayanarak yirmi bir maddelik geleneksel kahraman kal�b� olu�turur.83 Bu kal�pta yer alan kahraman�n özellikleri hakk�nda �unlar belirtilebilir: Destan kahraman�n�n do�u�u farkl�d�r. Kahraman, garip bir �ekilde do�ar ve çocuklu�unda tehlikelerle kar��la��r. Diyonisos, Zeus’un bald�r�ndan, Athene ise ba��ndan ç�kar. Kahraman, hayvanlar taraf�ndan büyütülür. Bazen de hayvanlara daha yak�n olan çobanlar taraf�ndan. Yak�nlar� çocuk Hz. �sa’y� tehlikelerden korurlar. Onu ziyarete çobanlar gelir. Almanlar�n Siegfried’i ku�u, Latinlerin Romus ve Romulus’u kurt, Frans�zlar�n Ourson’u ay� taraf�ndan büyütülür.84 Bizim Bozkurt ve Ergenekon destanlar�m�zda kurt taraf�ndan büyütülen kahramanlar bulunur. Dede Korkut Kitab�’nda, Basat, aslanlar taraf�ndan büyütülür. Çocuk, büyüme sürecinde de büyük gücünü ya hemen belli eder ya da uzun süre durgun ya�ar. Kurba�a prens örne�inde görüldü�ü gibi büyü bozulana dek o halde kal�r. O�uz Ka�an destan�nda, O�uz, annesinden do�duktan sonra bir kez süt içer bir daha içmez. �arap içer, çi� et yer. Mitolojik bir üstünlük göstergesi olarak yüzü k�rm�z�d�r. K�sa sürede aya�a kalkar. Çok çabuk büyür. Dede Korkut Kitab�’nda da ayn� özellikleri görürüz. Bo�aç da, Basat da ya��tlar�ndan çok çabuk büyürler. Onlardan hem daha cesur hem de daha güçlüdürler.

    Kahraman�n gövdesine bir küçük yeri d���nda silâh i�lemez veya belirli bir nesneyle öldürülebilir. Achile, sadece topu�undan vurulursa alt edilecektir. Olumsuz bir

    83 Özkul Çobano�lu, “Lord Raglan’�n Bat� Halk Kahraman� Kal�b� Aç�s�ndan O�uz

    Ka�an ve Er Tö�tük Destan Kahramanlar�na Bir Bak��” Folkloristik: Prof. Dr. Umay Günay Arma�an�, Feryal Matbaac�l�k, Ank., 1996, s. 202-209.

    84 Belge, a.g.y. s. 373.

    46

  • ki�i olan Tepegöz de ancak vücudundaki tek et parças� olan gözünden vurulursa öldürülebilecektir.

    Do�du�u yerden uzakta büyüyen kahraman ço�unlukla yurduna döner. Oidipus gerçek yurduna döner ve babas�n� öldürür. Zeus, döndükten sonra Kronos’u kaç�r�p ba�a geçer.

    Canavar� öldürünce veya dü�man� yenince kahraman bir k�z elde eder ve ba��na geçti�i topluluk için yasalar haz�rlar. Perseus, Siegfried, Andromeda sonuçta zafer ödülü olarak k�z elde eder. O�uz Ka�an, gergedan� öldürünce Gök Tanr�n�n ve Yer Tanr�n�n k�z�yla evlenir. Yasa koyan kahramanlar ise Robin Hood, Arthur, Tevrat’da ad� geçen Yusuf ve Hz. Musa’d�r. Tar�m toplumlar�nda görevini yerine getiremeyen eski kral�n yerine geçen yeni kral onun k�z� ya da kar�s�yla evlenir. Oidipus trajedisinin temelinde de bu yatar. Mitolojik kahramanlar�n ilk büyük ba�ar�y� kazand�ktan sonra bir sevgili bulmas� bu yüzdendir. Ayr�ca canavar, toplumu tehdit eden tehlikeyi simgeler. Canavar kurakl�k, salg�n hastal�k, sava�t�r. Tar�ma dayal� toplumlar�n destanlar�nda canavar topra��n verimini sa�layan suyu tutmu�tur veya suyu kullan�lamaz hâle getirmi�tir. Tar�m toplumlar� için bu, kurakl�k, topraktan verim alamamak demektir. Avc� göçebe Türk toplumunun destan� olan O�uz Ka�an destan�nda ise ormandaki av alanlar�ndan insanlar� uzak tutan gergedan bulunur. Av� ve av alan�n� tehdit eden bir simgedir gergedan. Bahaeddin Ögel de Türklerin gergedan� ancak Hint kanal�yla tan�m�� olabileceklerinden bahseder.85 Zira Orta Asya’da gergedan bulunmaz.

    Kahraman hayat�n�n bir döneminde yer alt�na iner. G�lgam�� ölümsüzlük otunu bulabilmek arzusuyla iner. Herakles, Odiseus ve Vainamoinen de bunlar aras�ndad�r. �amanl�kla ba�lant�l� olan bu durum en aç�k �ekilde

    85 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 1, T.T.K. Yay., Ank., 1993, s.138.

    47

  • Kalevala’da yer al�r. O�uz Ka�an’da ise her �ey yerin üstündedir.

    Kahraman önderli�ini ölünceye kadar sürdüremez, ölümü de eceliyle olmaz. Özellikle tar�ma dayal� toplumlarda kral�n de�i�mesi dokuz y�lda bir tekrarlan�r.86 Ya�mur ya�d�ramayan, bereketi sa�layamayan kral mevkiini kaybeder, hatta öldürülür. Kral de�i�imi simgesel olarak, mevsimlerin de�i�imini ve tabiat�n k���n ölüp baharda yeniden do�mas�n� anlat�r. Avc� toplumun destan� olan Dede Korkut Kitab�’nda ise Dirse Han, o�lunun, kendisinin yerine geçmek için kendisini öldürece�ine yan�ndakiler taraf�ndan inand�r�l�nca onu oklar. Bo�aç’a anas�, iyile�ene kadar babas�n�n bilmedi�i ba�ka bir yerde bakar. Bunlar hep baban�n yani yöneticinin mevkiini kaybetmeme çabas�n�n sonuçlar�d�r.

    Avc� göçebe toplumlar�n kahramanl��a dayal� epik destanlar�nda ise destan kahramanlar�n�n özellikleri �öyle s�ralan�r: Sava�ç�l��� güce, cesarete ve akla dayal�d�r. Kahramanl�k ve teke tek dövü�me önemlidir. Kozano�lu’nun Battal Gazi Destan� adl� eserinde de erkekçe bir ahlak ve yüz yüze, teke tek dövü�me önemlidir. Zira kahraman toplumunu temsil eder. E�er destan kahraman� hileye, kand�rmaya dayal� i�ler yap�yorsa o eser hikâyele�meye ba�lam�� demektir. Zira destanlarda böyle bir özellik görülmez. Beylik sistemi önemli oldu�u için soyluluk önemli bir erdemdir. Kahraman, ailesine ve soyuna ba�l�d�r. Tanr�ya kar�� sayg�l�d�r. Kahraman, halk�na kar�� ölçülüdür ama cesurdur da. Dürüstlük önemlidir ama kahraman, sadece kendi taraf�na kar�� dürüsttür. Söz ustal���na sahiptir. Arkada�l�k kad�ndan da önemlidir.

    G�lgam��’la Engidu’nun, Roland’la Oliver’�n, Manas’la Almambet’in, Gunther’le Siegfried’in arkada�l��� ön plandad�r. �hanet en büyük günaht�r, soysuzluktur. Derebeylik toplumunda toplum adaletinin en önemli

    86 Belge, a.g.y. s. 375.

    48

  • göstergesi beyin cömertli�idir.87 Türk destanlar�nda bu durum beyin y�l�n belirli dönemlerinde evini ya�ma ettirmesi �eklinde kar��m�za ç�kar. Dede Korkut Kitab�’nda Uruz helâllisini al�p kap�dan ç�kar ve �ç O�uz onun evini ya�malamaya ba�lar. D�� O�uzlar ya�maya ça�r�lmay�nca ona kar�� husûmet beslemeye ba�larlar.

    Destan kahramanlar� alelâde insanlardan farkl�, üstün insanlard�r. �nsanlar onlar� özlemleri ve korkular�yla büyütürler. Bunlar, alelâde insanlar�n kas gücünden farkl� güce, zekâya sahiptirler. Alelâde insanlar onu yüceltirler. Yücelttikleri için ona ola�anüstü özellikler yüklenir. Bu aç�dan bak�l�nca O�uz Ka�an biraz daha gerçekçi özelliklere sahiptir. G�lgam�� ise üçte iki tanr�d�r. Grek mitolojisinde çe�itli kahramanlar�n anneleri, tanr�lar�n dikkatini çekecek güzellikte kad�nlard�r. Baba ise tanr�d�r. Yar� tanr� kahramanlar�n anneleri genelde rahibelerdir. Bununla ilgili örnekler Hz. Meryem’e kadar gider. Hz. �sa’n�n Ruhü’l-Kudüs’ten do�mas� hâlâ muallâktad�r. Bu durumu, Sümer medeniyetinde de görülen, Tanr�ya, dolay�s�yla tap�na�a adanan k�z çocuklar�n�n büyüyüp çocuk yapt�klar�nda bunlar�n tanr�n�n çocu�u oldu�una inan�lmas�yla aç�klayanlar da bulunmaktad�r.88

    Destanlardaki düz tiplerle Ahmet Midhat ve Nam�k Kemal’in eserlerindeki tipler kar��la�t�r�l�rsa, ayn� özellikler görülür. Bunlar klasik anlamda büyük i� ba�aran insanlar de�il, toplumdaki geçi� döneminin (destandaki ad� zafere) ula�mak isteyen ideolojik tiplerdir. Zira modern eserler, tiplerin oldu�u yerde destanla birle�ir. Bunlardaki destanî tip devlet kurar. Halide Edib’in Duatepe’de sava�anlar� Battal Gazi olarak görmesi de kahramanlar�n uzaktan görünü�leriyle ilgilidir.89

    87 a.y., s. 382. 88 Muazzez �lmiye Ç��, Kur’an �ncil ve Tevrat’�n Sumer’deki Kökeni, Kaynak Yay., 2.

    bs., �st., 1996, s. 31. 89 Ayr�nt�l� bilgi Battal Gazi bölümünde verilmi�tir.

    49

  • Halk edebiyat� gelene�i içinde anlat�m dünyas�n�n �ah�slar� �u özelliklere göre eserde yer al�rlar: “Karakterlerin d�� görünü�ü anlat�c�n�n ilgi alan�n�n d���ndad�r. Tasvir sanat� epik ve anlat� türlerinde bulunmaz. Karakterlere ili�kin bir d�� görünü� verilmez, verilse bile bunlar bir bireyden çok bir tip olarak kahramana ili�kin özelliklerden öteye geçmez. Anlat�da yaln�zca ana karakterin geli�imine katk�da bulunan ki�iler vard�r. Bu da “eylemin istisnai dinamik niteli�inin” sonucudur. Anlat�da herkesin bir rolü vard�r ve fazladan bir karaktere yer verilmez. Herkes rolünü oynar ve eylemi sebebiyle dinleyicinin ilgisini çeker. Bu yüzden yaln�zca bir ana karakter bulunur. Merkezde bir karakter, onun ve eylemlerinin çevresinde di�er insanlar, kahraman�n dü�manlar�, ona yard�m edenler ya da onun korudu�u insanlar yer al�r.” Halk anlat�lar�nda birden fazla ba� kahramana rastlanmaz. “Romanlarda yer alan kalabal�k folklora yabanc�d�r. Eylem kahraman�n hareketleriyle beraber geli�ir ve bu hareketin d���nda kalan her �ey anlat�n�n d���nda kal�r. Epik �iirde iki, üç karakterli öyküler vard�r ama bu karakterler asla farkl� eylem sahnelerinde e� zamanl� olarak görülmezler. Di�er kahramanlara ne oldu�u söylenmez. Anlat� sadece tek bir kahraman�n ba��ndan geçenleri anlat�r. Bir epik �iir yasas�, iki kahraman�n farkl� yerlerde e� zamanl� olarak eylemde bulunmas�na izin vermez. Bir kahraman etkinken di�eri edilgendir. �ki karakterden birinin ba�� derde girince, di�eri bunu ö�renmek zorundad�r. Habercilerin önemi artar. Kumrular, ilâhî otlar, bilge kad�nlar bu i�levi görürler. Ki�iliklerin eylemleriyle ölçülen ampirik zaman var. Mant�ksal güdülerin eksikli�i masallarda fazlad�r. Neden ve nas�l yapmas� gerekti�i bir bilge taraf�ndan belirtilir. Anlat� folklorunda tüm karakterler ya iyi ya da kötüdür. Masallarda bu durum daha aç�k bir �ekilde görülür. “90

    90 Propp, “Folklor ve Gerçeklik”, a.g.y., s.7-12.

    50

  • Destan �ah�slar�nda da ast üst ili�kisi vard�r. Mesela Dede Korkut Kitab�’nda Kazan Han üsttedir di�erleri ise kendi aralar�nda e�ittir. Farkl�l�k toplumdaki k�ymet hükümlerine göre olu�ur. O�lu k�z� olmayanlar� ayr� ayr� kümelemek gibi. Zira eski Türklerde çocuk sahibi olmak önemlidir.

    Türk destan kahramanlar�n�n yan�nda yer alan k�rk er her an patlamaya haz�rd�r. Ba� kahraman�n örne�idirler. Onlar kahramana ba�l� olduklar� halde kahraman onlardan ba��ms�zd�r. Amaç aç�s�ndan birle�mi� gibidirler. K�rk yi�idin hiçbiri kula kulluk etmek istemez. �mtiyaza isyan ederler. Destan ve halk hikâyesi kollar� olu�mas�n�n bir sebebi de budur.

    Tarihî kahraman olarak kar��m�za ç�kan destanî �ahsiyetler, kahraman ar�etipinin özelliklerini ta��rlar. Modern dünyada bu durum �ekil de�i�tirir. Art�k mitik özellikler kullan�larak imaj yarat�c�l��� ad� alt�nda günümüzün mitleri olu�turulmaktad�r. Sineman�n, kitle ileti�im araçlar�n�n güçlenmesine ba�l� olarak �ark�c�lar, sinema oyuncular�, politikac�lar mit hâline dönü�türülür. Mesela Madonna, James Dean, Michael Jackson, John F. Kennedy vs. Günümüzde imaj yaratma da bunlarla ba�lant�l�d�r. Bu durum bir bak�ma toplumun yüksek güce dayal� manevî de�erlerinin kayb�n� gösterir.

    Baz� eserlerde de yi�it olma yollar� t�kan�nca yozla�m�� zorbalar vard�r. Bunlara bozulmu� örnek tipler de denebilir. Halide Edib’in “Efe’nin Hikâyesi”nde91 efeler, �zmir’in i�gal edilmesine ses ç�karmazlar, koyunlar�n� otlatmaya devam ederler, bir sürü ac� haber duyarlar yine ses ç�karmazlar. Ta ki kendileri de ayn� ac�lar� ya�ayana kadar. Kendi durumlar�n�, zoru fark ettikleri zaman anlarlar. Ancak o zaman dü�mana kar�� koyarlar. Ayr�ca Karagöz oyunlar�nda efe, kabaday�d�r.

    91 Halide Edib, “Efe’nin Hikâyesi”, Devrin Yazarlar�n�n Kalemiyle Millî Mücadele ve

    Gazi Mustafa Kemal, haz. Mehmet Kaplan, �nci Enginün, Birol Emil, Necat Birinci, Abdullah Uçman, 1. C., K.B. Yay., 2. bs., Ank., 1992, s. 116-122.

    51

  • Efe, �ehirde ho� görülmez. K�rda ise kendisinden çekinilen, korkulan bir güçtür. Zaman geçip de bunlar gözden kaç�r�l�nca bizim kültürümüzün unutulmu� yi�itlik hikâyesi olarak ele al�n�rlar.

    Baz� destan kahramanlar� romanlarda hem müstakil �ah�slar olarak i�lenmi� hem de baz� �ah�slar�n olu�turulmas�nda örnek olarak kullan�lm��t�r. Yazarlar�m�z�n s�kça ba�vurmu� olduklar� bu kahramanlar, adlar� e�er zikredilmemi�se genel özellikleri itibariyle birbirini and�r�rlar. Fakat baz� yazarlar�m�z özellikle eserlerini yazd�klar� dönemle ilgili olarak kendilerine ilham veren destan kahramanlar�n�n adlar�n� belirtmi�lerdir.

    �ncelemelerimiz s�ras�nda kar��m�za ç�kan destan kahramanlar�, bunlar�n eserlerde i�leni�i, anlat�m dünyas�ndaki �ah�slarla ba�lant�lar� çerçevesinde ele al�nm��t�r.

    Destanda Zaman Destanlarda kronolojik anlat�m söz konusudur. Olaylar s�ra

    ile birbirini takip eder. Önceki bir durumun söz konusu edilmesi gerekince hikâye o noktada durdurulur, geri dönü�le maceray� ya�ayan ki�i orada hikâyesini anlat�r. Ve zaman yine kronolojik s�ras�na oturur. Bu anlat�m tarz� Binbir Gece, Decameron Hikâyeleri ve pikaresk romanlarda uygulan�r. Anlat�m tarz� kompleks olmad��� için kahramanlar�n toplum içindeki etkileri, karma��k münasebetlere de�il, uzun ya�amaya ba�l� olur. Bu yüzden ki�ilerin ömürleri çok uzundur. Temel ki�ilerin ömürlerinin uzun olu�unun sebepleri ise �unlard�r: Ömürleri onlar�n toplum içindeki etkinliklerine ba�l�d�r. Hayat süresi k�sa, ölüm ya�� dü�ük olan ilkel toplumlarda iki nesli görmü� olan kahraman âdeta sonsuz ya�ayan �ahsiyet hâline dönü�ür. Ayr�ca uzun ömür kavram� atalara tap�nmayla, atalar kültüyle de ilgilidir.

    Halk edebiyat�yla ilgili eserlerde ba�ka bir özellik göze çarpar. Bu tür eserler nesilden nesile sözlü anlat�m

    52

  • yoluyla geçti�i için her anlat�l��ta anlat�ld��� devrin kendine has unsurlar�n� ta��r. Böylelikle destanlarda da zaman katmanlar� olu�ur. Destanlarda zaman kat katt�r. �çiçe örülmü�tür. Tabiî biz destanlarda zaman katmanlar�ndan söz etmeyece�iz. Ama destan etkisini devam ettiren romanlarda destan gelene�inin bu özelli�i bulunur. Yazar, destan� kendi zaman�na uyarlar. Mesela Ya�ar Kemal, Köro�lu’nu örnek al�p, onun özelliklerini �nce Memed’e uydurur. Eserin birinci cildinde Köro�lu gibi ola�anüstü özelliklere sahip bir at� olmayan �nce Memed’in ikinci ciltte efsanevî bir at� olur. Eserlerde do�rudan zaman kavram�ndan bahsedilmese de nesnelerde, �ah�slarda zaman ortaya ç�kar. �nce Memed’de köyün kocalar� k�l�k k�yafetleri ile gelecekten haber veren kamlar� and�r�rlar. Günün ihtiyaçlar�na göre i�levler üstlenirler. Bu insanlar köyün meselelerini kaymakama anlatmaya gittiklerinde ise kovulurlar. Önemli günlerdeki giyimleri onlar� maziye ve mazideki i�levlerine ba�lar.

    Destanlarda ad� geçen kahramanlar, mekân ve baz� nesneler, zamanla bir sembol, mit hâline gelirler. Günlük hayatta da halk�n, as�rlar�n ötesinden getirdikleri bir al��kanl�kla bunlar� kulland��� görülür. Bunlar bu süreç içinde de�i�ik anlamlar kazanarak geni� bir ça�r���m a�� da olu�tururlar.

    Baz� tarihî olaylar�n zaman içinde bu tür ça�r���mlar uyand�rmas� mümkündür. Ancak o günleri ya�ayanlar�n bildi�i olaylar�n, zamanla toplum haf�zas�nda zay�flad��� için zaman zaman yeniden anlat�lmas� ihtiyac� duyulur. Mesela Türk tarihinde 93 Harbi, Balkan Sava��, Çanakkale Sava�� bu türden efsanele�mi� dönemlerin adlar�d�r.

    Destanlar�n temelindeki tarihî unsurlar, onu

    �ekillendiren anlat�m gelene�inin olaylar� s�ralay���, ba�ka olaylarla ba�lant�s�, �ah�slar�n temel özelliklerini

    53

  • tarihî gerçe�inden uzakla�t�r�p gelene�in idealizasyonu içine oturtmas� çerçevesinde kendisini hissettirir.

    Mitolojik destanlar�m�zdan olan Yarat�l�� destan� Wilhelm Radloff taraf�ndan Altayl� Türk boylar�ndan derlenir.92 Destanda dünyan�n yarat�l��� anlat�l�r ve olaylar birbirinin devam� olarak kronolojik bir s�ra izler. Önce su dolu bo�lukta sadece Tanr� Kuday’la Ki�i’nin var oldu�u belirtilir. Dünyan�n, yeryüzü �ekillerinin, bitkilerin, hayvanlar�n, e�yalar�n, âletlerin yarat�lmas�ndan önce Tanr� ile Ki�i kara kaz �eklinde su üzerinde uçarlar. Bir cümlede yarat�l�� öncesi zaman özetlendikten sonra Tanr� Kuday’�n büyüklü�ünün, �eytan� temsil eden Ki�i’nin (bir ba�ka ad� Erlik) fenal�k dü�ünmesinin, insanlar�n ve hayvanlar�n itaatsizliklerinin ana tema olarak i�lendi�i yaratma süreci ba�lar. Yer yer özetleme yap�larak süreç k�salt�l�r. Daha sonra da dünyadaki ilahî düzenin temeli at�l�r. Ebedî hayat kurulmu� olur.

    Orhun Yaz�tlar�’nda da ba�ta dünya ve insan�n yarat�l��� belirtilir: “Yukarda mavi gök, a�a��da ya��z yer yarat�ld�kta; ikisinin aras�nda insan o�lu yarat�lm��.”93

    �amanlar taraf�ndan inançlara dayal� mitolojik anlat�lar, derlemeciler taraf�ndan özet hâlinde toplan�nca, kökenle ilgili bu anlat�lar, geçmi� zamanda ya�anm�� maceralar olarak kalmaktad�r.

    Uygurca ve Farsça O�uz destan�nda da yine olaylar kronolojik bir s�ralamayla anlat�l�r. Uygurca O�uz Ka�an destan�nda O�uz’un do�umu, gençli�i, ola�anüstülükleri de sergilenerek

    zaman atlamalar� ile verilir. Tarih-i O�uzân ve Türkân ’da ise O�uz Han’�n neslinin, Nuh peygamberden Tu�rul Bey’e kadarki devresi ele al�n�r. Bin y�l ya�ayan O�uz ise

    92 Abdülkadir �nan, Tarihte ve Bugün �amanizm, T.T.K. Yay., 3. bs., Ank., 1986, s.

    14-21. 93 Hüseyin Nam�k Orkun, Eski Türk Yaz�tlar�, T.D.K. Yay., Ank., 1986, s. 29.

    54

  • en çok anlat�lan �ah�st�r. O�uz Han’a kadarki �ah�slar�n isimleri, hatta yaylak ve k��laklar� bile s�ralan�r.

    Uygurca O�uz Ka�an destan�nda zaman�n ilerleyi�i, O�uz’un canavarla sava��p kahramanl���n� sergiledi�i bölüme kadar h�zl�d�r. Zaten hayat�n�n çe�itli devrelerinin anlat�lmas�ndaki temel ba�, Mehmet Kaplan’�n da belirtti�i gibi “yi�itlik, kahramanl�k ve cihangirlik fikridir.”94 Kuvvetinin ve cesaretinin yüceltilmesinin sa�land��� gergedan� öldürme sahnesi ise di�er bölümlere göre daha ayr�nt�l� anlat�l�r. Zaman yava�lar.

    Gök tanr�s�n�n ve yer tanr�s�n�n verdi�i k�zlarla kar��la�mas� ve evlenmesi hem kutsall���n� hem de kuvvetini belirtti�i için ayr�nt�l� anlat�l�r. Kuvvetini ispatlay�nca han ilan edilir, kavmini toplar ve ard� ard�na sava�lar düzenler. Ne sava�lar ne de yollar, memleketler tasvir edilir, anlat�l�r. Amaç kahramanl���n sergilenmesi oldu�u için özetleme tekni�i ile zaman�n çok h�zl� ilerlemesi sa�lan�r.

    Ya�lanan O�uz, topraklar�n� o�ullar� aras�nda bölü�türür ve vasiyetini sava�a devam etmek diye belirtir. Böylelikle an ve gelece�in belirtilmesi ile destanda zaman kavram� belirginle�tirilir. Geçmi�e dönülmez. Zira “kuvvet ve hareket”95 hayat�n esas�d�r.

    Tarih-i O�uzân ve Türkân’da ise Re�ideddin’in esere tarihî bir hüviyet verme kayg�s�ndan dolay� O�uz Han’�n soyunun sergilenmesi ön plandad�r. Fakat O�uz’un kahramanl���, eserde onun en fazla üzerinde durulan �ah�s olmas�n� sa�lam��t�r. O�uz’un do�u�u, babas�yla mücadelesi, evlenmesi, sava�lar� s�rayla anlat�l�r.

    �slâm’�n yüceltilmesi de söz konusu edildi�inden onun bu yönü üzerinde de durulur. Evleni�i anlat�l�rken zaman yava� akar, O�uz, �slâmiyet’i kabul etmeyen k�zlarla

    94 Mehmet Kaplan, Tip Tahlilleri , Dergâh Yay., 2. bs., �st., 1991, s. 14. 95 a.e., s. 14.

    55

  • evlenmez. Amcas�n�n k�zlar�ndan biri kabul edince de onunla evlenir. O�uz’un yerine geçenlerin de tarihî silsile içinde verilmesiyle 1400 y�ll�k kavmî bir tarih sergilenmi� olur.

    O�uz Ka�an, Battal Gazi ve Köro�lu’nun tarihî �ahsiyetleri üzerinde �ah�s bölümünde duruldu�u için burada tekrarlanmam��t�r.

    Bu türden eserlerdeki tarih katmanlar�yla ilgili olarak �unlar� da belirtmek gerekir: Gerek halk hikâyelerinde gerekse Köro�lu, Manas ve Dede Korkut anlatmalar�nda olsun sözlü kültürde anlat�lan temel metne, anlat�ld��� dönemle ilgili eklemeler yap�l�r. Bundan dolay�d�r ki bu eserlerin yaz�ya geçti�i devirde, de�i�ik dönemlerde yap�lan eklemelerin etkisiyle bir zaman karga�as� görülür. Yaz�ya geçen metinler, sözlü kültürde anlat�lmaya devam ettikleri için her anlat�c�n�n eklemesiyle zenginle�mektedir. Fakat incelemeciler için içinden ç�k�lmas� güç bir durum olu�turur. Varyantlar�n da tespit edilmesi gerekir. Bu tür eklemelerin özellikle sosyal tarihle ilgili çal��malarda önemi büyüktür. Fakat orijinal metin pe�indeki ara�t�rmac�lar için ise büyük bir problem olu�turur. Her derlenen halk edebiyat� metni ba�l� ba��na bir metindir. Bir ilk veya ortak metin arama çabalar� ise zor ve belki de bo� çal��malard�r. Bu görü� sözlü metni anlatan�n yazan yerine konmas�ndan kaynaklan�r. Destanlar� tespit edip yazanlar, onu Homeros gibi kendilerine mal etmemi�, yeni ba�tan düzenlememi�lerdir. Onun için derleme olan her metin müstakildir; kendinden öncekilere veya sonrakilere ircâ edilemez.

    Destanda Mekân Halk edebiyat�nda anlat�ma dayal� türlerde gerçeklikle

    ilgili unsurlar azalsa, hatta ola�anüstü unsurlar,

    56

  • destanda, özellikle masalda artsa da, destanda, halk hikâyelerinde bulunan günlük hayatla ilgili unsurlar yaz�l� edebiyat�n temelini olu�turmu�tur.96

    Masallar�, destanlar�, halk hikâyelerini anlatan ozanlar, â��klar ve bunlar� dinleyenler sadece anlat�daki olayla ilgilenirler. “Bir köylünün içinde ya�ad��� ve çal��t��� ortam anlat�c� sanatta yeniden üretilemez. Köylü için, evi, atlar�n ve s���rlar�n ah�rlar�, avlusu, tarlas�, bahçesi, çay�r� sanat nesnesi olarak varolmazlar. Her ne kadar köylünün gerçek ya�am�n� yans�tan ayr�nt�lar ve özellikler oraya buraya serpi�tirilmi�se de anlat�c�n�n derdi gerçekli�i temsil etmek de�ildir. Karakterlerin d�� görünü�ü de onun ilgi alan�n�n d���ndad�r. Tasvir sanat� epik ve anlat� türlerinde bulunmaz”97 Halk edebiyat� eserlerinde anlat�m dünyas�nda rolü olan �ah�slar�n görünü�leri üzerinde durulmaz, durulsa bile “bunlar bir bireyden çok bir tip olarak kahramana ili�kin özelliklerden öteye geçmez.”98

    Tabiattaki çe�itli unsurlar orman, da�, akarsu, bozk�r ve yerle�im merkezinin çevresindekiler eserin kahraman� onlar�n içine girdi�i ya da onlar� a�t��� zaman konu edilirler. Halk anlat�lar�nda mekân, kahramanla ilgili bir i�leve sahipse eserde yer al�r. “Folklor, sadece amprik mekanla ilgilenir. Bu mekan�n d���nda kalan hiçbir �ey anlat�n�n konusu olamaz. Dolay�s�yla folklorda iki eylem sahnesi (theatre) e� zamanl� olarak farkl� yerlerde varolamaz.”99 Halk edebiyat�nda anlat�ma dayal� türlerde anlat�lan olaylar bir silsile içinde sürer ve e�zamanl� olarak farkl� yerlerde olabilecek olaylar belirtilmez. Olay örgüsü, kahra


Recommended