SAKARYA ÜNİVERSİTESİ PAMUKOVA MESLEK YÜKSEK OKULU PARK VE BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ
BAHÇE BİTKİLERİ EKOLOJİSİ DERSİ
DERS NOTLARI
HAZIRLAYAN: DOÇ.DR.ÖMER BEYHAN
ŞUBAT 2012
EKOLOJİ
Ekoloji: Organizmaların kendi aralarında olduğu kadar , ortamları ile de olan karşılıklı ilişkilerini
araştıran bir bilim koludur şeklinde tanımlanabilir.
Hayatın canlı ile ortam arasında ancak madde ve enerji alış verişi ile devam edebileceği düşünülecek
olursa, herhangi bir canlının yaşaması ve yaşantısını sürdürebilmesi için uygun bir ortama ihtiyacı
vardır. Canlılar içinde bulundukları bu ortamda karşılıklı bir işbirliği halindedir. İşte organizma ile ortam
arasında mevcut bu karşılıklı ilişkiler biyolojinin önemli kollarından biri olan ekolojinin esasını teşkil
eder. Eskiden ekoloji sadece tarım alanında bitkilerin üretim ve verimini incelerken bugün tüm
canlıların çevreleri ile olan ilişkilerini araştıran büyük bir bilim kolu halinde gelmiştir .
Bugünkü ekolojistler ;
1-Ortam faktörleri ve bunların canlılara olan etkilerini
2-Canlıların bölgesel ve coğrafik dağılışlarını
3-Canlıların varlığında, miktarında ve dinamizminde görülen geçici değişimleri
4-Populasyonlarda görülen içsel ve dışsal ilişkileri
5-Organizmaların ortamlarına olan morfolojik ve fizyolojik adaptasyonlarını
6-Doğa şartlarında organizmaların davranışını
7-Populasyon dinamiğini
8-Doğadaki madde ve enerji alışverişlerini
9-Canlılar ve ekosistemlerini incelemektedir.
Ekoloji biyolojinin önemli kollarından biridir. Biyolojinin diğer kollarından olan morfoloji ve fizyoloji ile
de ortaklaşa konuları vardır.
Diğer canlılarda olduğu gibi bitkilerin yaşamını oluşturan büyüme ve gelişme ile ilgili olaylar genetik
yapı ve çevre koşulları tarafından yönlendirilmektedir. Herhangi bir yörede genetik yapıları farklı olan
bitkilerden, o yörenin çevre yani ekolojik koşullarına uyum sağlayabilenler yaşama şansına
kavuşmaktadır. Bir diğer deyişle bitkisel üretimin çeşitliliği büyük ölçüde çevreyi (ekolojiyi) oluşturan
İklim ve toprak koşulları tarafından belirlenmektedir.
İKLİM FAKTÖRÜ
Yeryüzünün değişik yörelerindeki atmosferik olayların değişimini inceleyen ve ortalama değerler olarak
ifade eden üzerindeki bilimsel çalışmalar, klimatoloji bilim dalının konusudur.
İklim, türlerin dağılım sınırlarını belirlemektedir. İklim, su yüzeyleri, rüzgar yönü, atmosferdeki CO2
düzeyinden etkilenmektedir.
Örneğin; Su buharı ve CO2 molekülleri, güneş tarafından yayılan sıcaklık dalgalarını tutarlar.Yapılan
çalışmalar fosillerin parçalanması sonucu atmosferdeki CO2 miktarının 1 ppm / yıl oranında artmakta
olduğunu göstermiştir.
İklim sadece bitkilerin yetişmesini sınırlamaz, aynı zamanda verim ve kaliteyi de etkiler.
Bir çevrenin iklim koşulları altında senenin beklenen bütün değişim ortalamaları vegetasyon süresi
uzunluğu, toplam sıcaklık, en düşük ve en yüksek sıcaklıklar, ışık, nisbi nem, yağış miktarı ve dağılışı,
rüzgar durumu ele alınır. Böylece sıralanan faktörlerin tek tek veya beraberce etkileri o bölgenin
iklimini verir ve bize yapacağımız çalışmayı planlatır. Dolayısıyla bu faktörlerin tek tek ele alınıp nasıl
etki meydana getireceğini sırasıyla inceleyelim.
1.SICAKLIK FAKTÖRÜ
Bitkilerin temel fizyolojik yaşam olayları üzerine en etkili iklim faktörü sıcaklıktır. Daha düşük ve daha
yüksek sıcaklıklarda gelişmelerini sürdürebilen bitkiler bulunmasına rağmen genellikle bu sınır 5-36oC
arasında değişmektedir.
Ancak tüm bitkisel üretim dallarında amaç en yüksek verim ve kaliteyi sağlayacak sıcaklık rejiminin
sağlanmasıdır. En yüksek verim ve kalitenin alındığı bu sıcaklığa optimum sıcaklık denir. Doğal olarak
söz konusu edilen bu optimum sıcaklık sınırı bitki tür ve çeşitlerine göre büyük ölçüde farklı olabileceği
gibi bitkilerin içinde bulundukları gelişme devrelerine de büyük ölçüde bağlıdır. Bu devreler: çimlenme,
sürme, çiçeklenme, döllenme ve olgunlaşma gibi devrelerdir. Bu yüzden, bitkilerin değişik gelişme
devrelerinde mümkün olduğu kadar en yüksek fotosentez olayı (özümleme) sağlayacak, buna karşılık
respirasyon (solunum) yoluyla enerji kaybını en aza indirecek sıcaklık rejimlerinin belirlenmesi, her
ekolojide en iyi sonuç veren bitkilerin yetiştirilmesini mümkün kılacaktır.
Herhangi bir bitkinin belirli bir gelişme evresini tamamlaması için belli bir sıcaklık enerjisi toplamına
ihtiyaç vardır. Buna da toplam sıcaklık denir. Bunu hesaplamak için belirli bir temel sıcaklığı (minimum
gelişme) üzerindeki günlük sıcaklık derecelerinin toplamı alınmaktadır ve birimi gün-derecedir.
Sıcaklık Faktörünün Bitkiler Üzerindeki Etkileri 1. Sıcaklık tüm biyokimyasal olayların başlaması, devam etmesi, hızı ve süresi üzerine etkili en önemli
ekolojik faktördür. Her kimyasal olay için bir sıcaklık eşiği vardır. Başta fotosentez ve solunum olmak
üzere tüm biyokimyasal olaylar sıcaklığa bağlı olarak ortaya çıkarlar ve devam ederler. Sıcaklık arttıkça
fotosentez hızı ve solunum hızı artar.
2. Fotosentez ürünlerinin bitki bünyesinde kullanılmaları yine sıcaklığa bağlı olarak değişir. 3. Bitkilerin topraktan su ve besin elementinin alımları sıcaklığa bağlıdır. Ayrıca kök hücrelerinin faaliyeti ve kök oluşumu sıcaklığa bağlıdır. 4. Bitkinin bünyesine alınan suyun iletim demetleri sayesinde bitki bünyesindeki taşınımları transprasyon yoluyla bitki bünyesinden su kaybı yine sıcaklığa bağlıdır. 5. Transprasyon hızı ve miktarı sıcaklığa bağlıdır. 6. Sıcaklık toprak yüzeyinden su kaybını etkiler. Bu su kaybı olayına evaporasyon denir. 7. Bitkilerin vejatatif ve generatif faaliyetleri sıcaklığa bağlı olarak ortaya çıkar. Yüksek sıcaklıklar bitkilerin kısa süre içerisinde generatif faza dönmesine sebep olur. Bütün bitkilerin bütün faaliyetlerini düzenli bir şekilde yürütebileceği optimum sıcaklık dereceleri vardır. Bu dereceler o bitki için en uygun sıcaklık dereceleridir. Aynı zamanda her bitkinin dayanabileceği en düşük ve en az sıcaklık dereceleri vardır. Bunlara maximum ve minimum sıcaklık dereceleri denir.
Optimum sıcaklık isteklerine göre bitkiler 3 gruba ayrılırlar 1.Sıcak İklim Bitkileri: Tropic ve ya Subtropic bitkiler kışın 16-20c, yazın 18-25c optimum sıcaklığa ihtiyaç duyan bitkilerdir. Ör: Ananas, Diffenbachia, Musa, Marantha. 2.Serin İklim Bitkileri: Kışın 5-8c , yazın 15-18c sıcaklığa ihtiyaç duyan bitkilerdir. Ör: Nephrolepis (aşk merdiveni., Aloe, Apove, Fuchia. 3.Ilıman, Nötr Bitkiler: Her iki sıcaklık şartlarınada uyum gösterebilen bitki türleri. Ör: Çam, Sedir, Cedrus, Juniperus, Pinus Optimum Sıcaklık isteğinin Altında Sıcaklığa Maruz Kalan Bitkilerde Meydana Gelebilecek Olumsuzluklar 1. Fotosentez yavaşladığından dolayı bitki gelişimini olumsuz yönde etkiler. 2. Sıcaklık yetersiz olduğu zaman kök faaliyetleri yavaşlar. 3. Gerek yapraklarda gerekse gövdedeki bitki dokularının olgunlaşması gecikir. Bundan dolayı bitkinin hastalıklara ve olumsuz iklim şartlarına dayanıklılığı azalır. 4. Bitkilerin generatif döneme geçişi gecikir. Özellikle çiçekli bitkilerde çiçek tomurcuğu oluşumu, çiçek açma, tohum bağlama gecikir veya gerçekleşmez. 5. Bitkilerde madde birikimi ve depolanması yavaşlar. Bunun sonucu olarak meyvelerde olgunlaşma gecikir. 6. Çiçek açan bitkilerde çiçeklerin renk ve iriliğinde azalmalar ve çiçeklerin bitki üzerinde kalma süreleri azalır. 7. Dekoratif yapraklı bitkilerde yaprak renklerinde solmalar, yaprak ayasında zayıflamalar söz konusu olur. 8. Sıcaklık yeterli olmadığı zaman boğum aralarında uzama gözükür. 9. Sıcaklık yeterli olmazsa bitki vejatatif gelişmeye eğilim gösterir. Optimum Sıcaklık isteğinin Üstünde Sıcaklığa Maruz Kalan Bitkilerde Meydan Gelebilecek Olumsuzluklar 1.Fotosentez hızı artar. Buna bağlı olarak madde birikimi artar, bitkinin generatif döneme geçişi hızlanır. 2.Boğum aralarında kısalmalar meydana gelir. 3.Yaprak alanı küçülür. 4.Sıcaklık arttığından transprasyonla su kaybı artar. 5.Aşırı sıcaklıklarda çiçek tomurcuğu dökülmesi artar. NOT: Sıcaklık faktörünün etkileri diğer çevre faktörlerine bağlı olarak ortaya çıkar. Sıcaklığın bitki üzerindeki etkilerini ortaya koyan yıl içerisinde de vejetasyon süresini etkileyen bir takım değerler vardır. Bu değerler; 1.Max-min sıcaklıklar. (Her bitkinin dayanabileceği maksimum bir sıcaklık değeri vardır).. 2.Toplam sıcaklık.(1 yıl içerisinde veya vejetasyon süresi içinde istedikleri sıcaklık değerleri toplamıdır) 3.İlkbahar son donları 4.Sonbahar ilk donları
Sıcaklığın bitkiler üzerine etkileri başlıca şu faktörlere bağlıdır
1. Bitkinin tür ve cinsine bağlıdır.
2. Bitkinin gelişme dönemine bağlıdır.(Genç bitkiler sıcaklık değişimlerine karşı daha hassas, yaşlı bitkiler sıcaklık değişimlerine daha toleranslıdırlar) 3. Bitkinin biyokimyasal yapısı. 4. Sıcaklığın derecesi. 5. Sıcaklığın süresi. 6. Sıcaklığın düşme hızı. 7. Bitkinin düşük sıcaklıklara adaptasyon yeteneğine bağlıdır. Peyzaj bitkileri üzerinde etkili düşük sıcaklıklar ortaya çıktıkları döneme göre 3’e ayrılırlar. 1.Kış soğukları. 2.Sonbahar ilk donları 3. İlkbahar son donları Kış Soğukları Her bitkinin kış mevsimi içerisinde dayanabileceği minimum sıcaklık değerleri vardır. Bir bitkinin bir bölgede yetişmesini belirleyen en önemli sıcaklık kriterlerinden birisidir.Bu bakımdan bir bitkinin bir bölgede yetişebileceğine karar vermek için o bilgenin uzun yıllar ortalaması olarak maksimum ve minimum kış sıcaklıklarına bakmak gerekir. İlkbahar Geç Donları
Herhangi bir ekolojide erken ilkbahar döneminde sürmenin, çiçeklenmenin başlamasından sonra hava
sıcaklığı sık sık 0o C ye yada altına düşüyorsa, o ekolojide ekonomik anlamda meyvecilik,bağcılık veya
iç mekan çiçekçilik yapılması tehlikelidir.Çünkü ülkemizin iç bölgeleri ile geçit yörelerinde bitkiler sık sık
ilkbahar geç donlarından zarar görmektedir.Geç don tehlikesi olan yörelerde ocak ve özellikle şubat
aylarında havaların normalin üzerinde sıcak geçtiği yıllarda , tomurcuklar zamanından önce aktif hale
geçtiklerinden , çiçeklenme döneminde zararlanma ihtimali artmaktadır.
İlkbahar geç donları iç bölgeler ile geçit yörelerinin yanısıra Ege bölgesinde Manisa ve İzmir ovalarını
çevreleyen yüksek dağlardan esen soğuk rüzgarlar bazı yıllarda önemli ürün kayıplarına neden
olmaktadır. İlkbahar geç donlarından korunmak için fidanlıklarımızı don tabanı oluşturan vadiler ve
çukur alanlar yerine , meyilli arazilerde kuzeye bakan yöneylerde kurulması, soğuk havanın akıp gitmesi
için Sıraların düzgün oluşturulması gerekmektedir. Bunun yanı sıra , geç don tehlikesinin söz konusu
olduğu günlerde bahçelerde ateş yakarak sıcaklığı yükseltme , dumanlama , sisleme , vantilatörlerle
havayı karıştırma , yağmurlama ve örtü altına alma gibi doğrudan etkili uygulamalarla da ilkbahar geç
donlarından korunmak mümkün olabilmektedir veya gül ağaçlarında budamayı geç yaparak (şubat
sonuna bırakarak ) zararlanmaları asgariye indirmek mümkündür.
Sonbahar Erken Donları
Ülkemizin özellikle iç ve Doğu Anadolu Bölgelerinin yüksek kesimlerinde gelebilecek erken donlardan
korunmak için, erkenci çeşitleri yetiştirmek meyilli alanlarda dengeli bir sulama ve azotlu gübre
uygulaması yapmak gerekir. İlkbahar geç donlarından korunmak için alınan önlemlerin aynısını
uygulayabiliriz.
Yüksek Sıcaklığın Etkisi
Bitki yetiştiriliciliğinde düşük sıcaklıklar kadar optimumun üzerindeki yüksek sıcaklıklar da, sıcaklığın
derecesine, süresine, bitkinin gelişme dönemine bağlı olarak zararlı etkide bulunur.Yüksek sıcaklıklar
bitkide fotosentez ve solunum arasındaki dengenin bozulmasına yol açar.Bunun sonucu olarak,
bitkilerde büyümenin yavaşladığı, toprakta hızla artan su kaybını karşılayacak düzeyde su bulunmadığı
durumda ise bitkilerin sararma,solma, kıvrılma ve sonuçta kuruyarak öldüğü gözlenmektedir.
Yüksek sıcaklıkların etkisi daha önce de belirtildiği gibi bitkinin gelişme dönemine göre farklılık gösterir.
Genç bitki döneminde (fide ve fidan) zararlanmalar daha şiddetli olur. Çiçeklenme ve döllenme
zamanında meyve tutumu, meyve tutumundan sonraki meyvenın irileşerek olgunlaşmasını olumsuz
yönde etkiler. Olgunlaşma dönemindeki yüksek sıcaklıklar ise düşük sıcaklıklarda olduğu gibi meyveda
rengin açılmasına, tadın azalmasına, yaprağı tüketilen türlerde yaprakların sararmasına, pörsümesine,
tüylenmesine, kalınlaşmasına sebep olur.
Bununla birlikte bazı sebze ve meyve türlerinde olgunlaşma sırasındaki optimumun biraz üzerindeki
sıcaklıklar rengin, tadın ve kokunun oluşmasını olumlu yönde etkiler.(Örneğin: kavun, karpuz, şeftali,
kayısı).
Bitki tohumlarının çimlenebilmesi içinde her türe ve çeşide göre değişen minimum ve maksimum
sıcaklıklar vardır. Yere düşen tohum belli bir sıcaklık olmazsa diğer şartlar uygun olsa bile çimlenmeye
başlayamaz.
Bitkilerin düşük sıcaklıklardan zarar görmesini engellemek için başlıca şu hususlara dikkat edilmeli. 1.Sıcaklıkların düşük olduğu yerlerde soğuklara dayanıklı bitki yetiştirmek. 2.Aşırı sulamalardan kaçınarak bitki dokularının olgunlaşmalarına imkân sağlamak. 3.Aşırı azotlu gübrelerden kaçınmak. Ayrıca bu gübrelerin geç dönemde verilmemesine dikkat etmek. 4.Fosforlu-Potasyumlu gübreleri zamanında ve eksiksiz olarak uygulamak gerekir.
2.IŞIK FAKTÖRÜ Yeryüzündeki enerjinin kaynağı solar radyasyon dediğimiz güneş enerjisidir. Işık farklı dalga boylarındaki elektromanyetik dalgaların bir araya gelmesiyle oluşur. Yeryüzüne gelen ışığın büyük bir bölümü atmosfer tabakasında absorbe (emilim) edilir. Emilen ışınlar genellikle canlılar için zararlı olan uzun veya kısa dalga boylu ışınlardır. Dalga boylarına göre ışınların gruplandırılmasına IŞIK SPEKTURUMU denir. Işık yeşil bitkilerin yetişme ve gelişmelerinde etkili temel faktördür.Yeşil bitkiler sahip oldukları klorofil yardımı ile ışık enerjisi bulunduğu sürece, havanın karbondioksiti ile bünyesindeki suyu birleştirerek karbonhidratların oluşumunu sağlarlar.
Bitkilerin büyüme ve gelişmelerinde, ışığın farklı renklerde dağılımı, ışık yoğunluğu, günlük ışıklanma
süresi ve gelişme boyunca toplam ışıklanma süresi gibi faktörler etkilidir.
Güneş ışıkları dünya üzerine iki yoldan gelir:
1:Direkt güneş ışıkları: Bulutsuz günde güneşin yolladığı ışıklardır. Bitkiler en çok direkt güneş
ışıklarından yararlanırlar.
2:Difüzyon güneş ışıkları :Kapalı günde bulutlar arasından yansıyarak dünyaya gelen ışıklardır.
İkisinin toplamına global ışık denir. Endüstri bölgelerinde, hava kirliliğinin bulunduğu yerlerde global
ışığın büyük bir bölümü havada asılı partiküllerce tutulur. Atmosfere giren ışığın ancak %30-40’ı
yeryüzüne ulaşmaktadır. Böyle alanlarda yetiştirilen bitkiler güneş ışınlarından yeteri kadar
yararlanamazlar. Güneş farklı dalga boylarına sahip ışınlar yayar.
Güneş ışıkları:
1:Kısa dalgalı ışınlar: Dalga boyları 360 milimikrondan küçüktür. Mor ötesi (Ultraviole) ismi verilen bu
ışıklar gözle görülemez.Bitkilerde mutasyon meydana getirir.Bitkilerde renk oluşumunu ve büyümeyi
engeller, diken oluşumu cüceliğe neden olur.Kuantum kuralına göre kısa dalga boyuna sahip bir ışık
yüksek enerjiye sahiptir.Dalga boyu 280 nm. Olan UV ışınları bütün canlılar için öldürücüdür. Hastane,
süthane vs yerlerde dezenfeksiyon işleminde kullanılır.
2:Orta dalgalı ışınlar: Dalga boyları 360-760 milimikron arasında olan ışınlar, görünür ışık enerjisidir.
Orta dalgalı ışıklar bir spektrolinden geçilirse farklı dalga boylarındaki ışıklara ayrılır.Orta dalgalı ışınların
renk prizması sonucu dalga boyu en küçük olandan en büyüğüne doğru şöyle sıralanır:
mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızı. Bu farklı renkte ortaya çıkan ışınların birlikte yaptığı etkiler
değişiktir.
Örneğin: mavi ışık bitkilerin boylanarak gelişmesini sağlar. Mavi ışığın bulunmadığı yerde bitki yaşamaz.
Kırmızı ışığın yokluğunda ise gelişme engellenir, çiçeklenme gecikir.Yeşil ışık ise bitkilerin gelişmesini
engelleyici bir özelliğe sahiptir.
Yani bu soğuk ve sıcak renkler arasındaki denge bitkilerde büyüme ve gelişme ritmini ayarlar.
3-)Uzun dalgalı ışınlar: Dalga boyları 760 milimikrondan büyük olan ışınlar, gözle görülmeyen ışıklardır.
Bunlara Enfraruj (Kızıl ötesi)ışıklar denir.Güneş enerjisinin % 55-60’ ını oluştururlar.
Sıcaklığı temin ederler ve dünyamızı ısıtırlar. Bitkide biyokimyasal reaksiyonların meydana gelmesine
hizmet ederler.
Buna göre ışınlar 3 gruba ayırmak mümkündür; 1.Mor ötesi ışınlar: Dalga boyları 390 nm altında olan ışınlara denir. Görünmez ışınlardır. Enerji bakımından yüksek uzun dalga boyuna sahip ışınların kırılmasıyla ortaya çıkarlar. 2.Ultraviole (Kızılötesi ışınlar: Dalga boyu 760 nm, olan ışınlardır. Canlılar üzerinde olumsuz etkilere sahiptirler. 3.Görülebilir ışınlar veya faydalı ışınlar: Dalga boyları 390 ile 760nm arasında olan ışınlardır. Bu ışınlar canlıların yaşam faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları ve ayrıldıklarında ışığın 7 rengini oluşturan farklı dalga boylarındaki ışınlardır. Bu ışınlar başlıca şu gruplara ayrılırlar. 1.Mor ışınlar 390-435nm. 2.Mavi ışınlar 435-490nm. 3.Yeşil ışınlar 490-575nm. 4.Sarı ışınlar 575-595nm. 5.Turuncu ışınlar 595-626nm. 6.Kırmızı ışınlar 626-760nm arasındaki ışınlardır.
Yeryüzüne gelen ışığın büyük bir bölümü absorbe edilir. Bunların içerisinde görülebilir ışınlar (Faydalı ışınlar bitkilere kadar, canlılara kadar ulaşır. Fotosentezde kullanılan ışınlar mavi ve sarı ışınlardır. Diğer ışınlar ise bitkinin çeşitli fizyolojik faaliyetinde direkt veya dolaylı olarak kullanılır. IŞIĞIN BİTKİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: 1.Yapraklarda klorofil hücrelerinin oluşmasında yer alır. 2.Yapraklarda bulunan stoma hücreleri yapraklardan su kaybı ve yaprak içerisine gaz girişini ışık sayesinde gerçekleştirir. Stoma hücrelerinin faaliyeti tamamen ışığa bağlıdır. 3.Fotosentez olayında ışık direkt olarak görev yapar. Işığın içerisindeki enerji sayesinde karbondioksit su ile birleştirilerek karbonhidratlar oluşturulur. 4.Bitkilerin üretmiş oldukları metabolik ürünler fotosentezin tersi olan solunum olayı ile parçalanarak bitki tarafından kullanılır. Bu olay karanlık (ışıksız. ortamda cereyan eder) 5.Bitkilerin bünyesindeki bazı biyokimyasal olayların başlatılmasını ve seyrini (hızını etkiler). 6.Işıklanma süresi ve şiddeti bitki bünyesindeki enzim ve hormon faaliyetlerini etkiler. 7.Yapraklarda ve ürünlerde renk oluşumunu önemli derecede etkiler. (Özellikle Antosiyanin gibi renk pigmentlerinin birikimi. Işığın bitkiler üzerindeki etkileri başlıca şu özellikleri ile ortaya çıkar. 1.Işığın şiddeti: Birim alana birim uzaklıktaki ışık kaynağından gelen ışık miktarına denir. Birimi lüks’tür. Fotosentez faaliyetinin başlaması için 20000 lüks şiddetinde ışık yoğunluğuna ihtiyaç vardır.Işık şiddeti arttıkça fotosentez hızı da artar. Işık şiddetinin etkisindeki fotosentez artışı belli bir noktaya belli bir noktaya kadar devam eder. Işık şiddetinin fotosenteze etkisi başlıca şu faktörlere bağlıdır; 1.Bitki tür ve çeşidi. 2.Sıcaklık. 3.Nisbi nem (oransal nem). 4.Bitkinin gelişme dönemi 5.Hava bileşimi Işık şiddetine göre bitkilerin gösterdiği reaksiyonlar farkı farklıdır. 1. Bazı bitkiler yüksek oranda ışınlanma şiddetine ihtiyaç duyarlar. Bu bitkilere HELİOPHYTA (ışığı seven bitkiler. bitkiler adı verilir. 2. Bazı bitkiler ise yüksek ışık şiddetinden hoşlanmazlar daha çok gölge ve yarıgölge ortamları severler. Bu bitkilere de SCİOPHYTA (ışığı sevmeyen. Gölgeyi seven bitkiler denilir.Bu bitkiler ( sciophyta . maximum. Fotosentez hızına ulaşmak için çok kısa süreli ışık şiddetine ihtiyaç duyarlar. 3. Bazı bitkiler ise her iki ortamda da yetişebilirler ( MESOPHYTA) 2.Işıklanma Süresi: Her bitkinin gün içerisinde belirli bir süre ışıklanmaya ihtiyacı vardır. Bitkilerin ışıklanma süresine karşı göstermiş oldukları reaksiyona FOTOPERYODİZM denir. Bitkilerin ışık kaynağına doğru gösterdikleri yönelme reaksiyonuna da FOTOTROPİZM denir.
Günlük ışıklanma süresine göre bitkiler 3 gruba ayrılır. 1. Uzun gün bitkileri: Günlük ışıklanma ihtiyacı 12 saatin üzerinde olan bitki türlerine uzun gün bitkileri denir. Özellikle sıcak iklim bitki türleri çiçek açıp meyve bağlayan çoğu bitki türleri bu grup içerisinde yer alır. Örneğin; domates, biber, kabak, tagetes (kadife., impatiens (camgüzeli), palergonium (sardunya) ve yüksek yapılı bazı ağaç ve çalı türleri). 2.Kısa gün bitkileri :Günlük 10 saat ve altında ışıklanma süresine ihtiyaç duyan bitkilerdir. Gelişimleri için kısa süreli ışıklanmalar yeterli olabilmektedir. Örnek; Marul, lahana, ıspanak, anthrinium (aslanağzı), viola (hercai menekşe), primula (çuha.) gibi... 3.Nötr gün bitkileri: Her iki ışıklanma süresinde de rahat yetişebilen bitki türleridir. UZUN GÜN BİTKİLERİ KISA GÜN ŞARTLARINDA YETİŞTİRİLDİĞİNDE BAŞLICA ŞU DURUMLAR ORTAYA ÇIKAR:
1.Vejatatif gelişme süresi uzar. Generatif faaliyetler geri kalır. Işıklanmanın yetersiz olduğu durumlarda yapay ışıklandırma ile bitkinin ihtiyacı olan ışığın karşılanması gerekir. 2.Bitkilerde yaprak sayısı, çim bitkilerinde kardeş sayısı artar. 3.Kuvvetli kök teşekkülü görülür. 4.Çiçeklenmede azalma ve gecikme söz konusu olur. Çiçek tomurcuğu oluşumu zayıflar. Açan çiçeklerin bitki üzerinde kalma süresi azalır. 5.Çiçeklerin ve yaprakların çeşide özgü renklerin bozulmasına sebep olur. 6.Boğum araları uzar. Gövde cılız ve dayanıksız olur. Odunlaşma gecikir. 7.Yaprak ayaları genişler. 8.Yaprak kalınlıkları azalır. (incelir. 9.Yaprak renkleri açık yeşile doğru döner. KISA GÜN BİTKİLERİ UZUN GÜN ŞARTLARINDA YETİŞTİRİLDİĞİNDE BAŞLICA ŞU DURUMLAR ORTAYA ÇIKAR:
1.Yaprak ayaları küçülür. Yaprak kalınlaşır. 2.Vejetasyon süresi (bitkinin ömrü. kısalır. Rozetleşme: Kısa gün bitkileri fazla güneşe maruz kalmasıyla boğumlar arası kısalır. Yapraklarının çıkış noktalarının sıklaşması. 3.Bitkinin generatif faaliyete geçişini hızlandırır yani çiçeklenme zamanının kısalması ve çiçek miktarının artmasına sebep olur. 4.Çim bitkilerinde kardeşlenme ve yaprak oluşumunda azalma olur. 5.Kök gelişiminde yavaşlanma görülür. 6.Boğum araları kısalır ve rozetleşme ortaya çıkar. Bitki Gelişiminde Işığın Fizyolojik Etkileri: 1. Çimlenme Olayında Işığın Etkisi: Çoğu bitkilerin tohumlarlında çimlenme esnasında ışığa mutlak ihtiyaç duyulmaz.Yalnız ilk gerçek yaprakların fotosentez yapmaya başlamasıyla ışığa ihtiyaç duyulur. 2.Gen Aktivitesi: Bazı bitkilerde bir takım genlerin aktif hale gelebilmesi için ve görevlerini yapabilmeleri için ışığa ihtiyaç duyarlar. 3.Transprasyon: Transprasyon faaliyeti stomalarla gerçekleştirilir. Stomaların faaliyeti ışığa bağlıdır. 4.Fotoperyodizm: Süreye göre 5.Fototropizm: Bitkilerin ışık şiddetine karşı gösterdikleri reaksiyondur.Yani yaprakların ışık kaynağına yönelmesidir.
IŞIĞIN BİTKİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ BAŞLICA ŞU FAKTÖRLERE BAĞLI OLARAK ORTAYA ÇIKAR:
1.Sıcaklık 2.Nem: Toprak nemi: Hava nisbi nemi: 3.Ortamın hava birleşimi: (Karbondioksit ve oksijen miktarı. 4.Bitkinin gelişme dönemi: 5.Günün farklı saatleri: 6.Bitkinin tür ve çeşidi: 7.Bulunduğu yöney (çok önemli)
3.NEM FAKTÖRÜ: Bahçe bitkileri yetiştiriciliği açısından nem faktörü, hava oransal nemi ve toprak nemi olarak
incelenmektedir.
Hava oransal nemi:
Belirli bir sıcaklık derecesinde havada bulunan su buharı miktarının aynı sıcaklık derecesinde 1m3
havanın doygun hale geçmesini sağlayan su buharı miktarına oranıdır.
Bahçe bitkilerinin büyük çoğunluğu dokularında % 40-95 oranında su bulundurdukları için, yetiştiricilik
yapılan yerin hava oransal neminin %60-70 arasında olmasını isterler. Seralarda yetiştirilen bitkiler ise
daha yüksek düzeyde nemden hoşlanırlar Hava oransal neminin normal sınırlarda olması durumunda,
terlemenin düzenli olması nedeniyle bitki sıkıntıya girmeden topraktan besin maddelerini alabilir ve
fotosentezde kullanılır. Bu nedenledirki hava neminin yüksek olduğu durumlarda bitkilerdeki yaprak
alanı daha fazla artış gösterir.
Hava nemi sadece gelişme üzerinde değil, meyve ve yaprak kalitesi üzerinde de etkilidir. Hava oransal
neminin yüksek olduğu durumlarda bitkinin vegetatif aksamı özellikle yapraklarının albenisi artar.
Nemin azalması durumunda sıcaklığın artışına paralel olarak terleme ile kaybolan su kaybı artacağından
büyüme ve gelişmede azalmanın yanında, topraktan suyun karşılanamaması durumunda bitkide
pörsüme ve solma görülür. Çiçeklenme döneminde dişicik tepesinin kuruması nedeniyle tozlanma ve
döllenme aksayacağından meyve ve tohum alınamaz.
Buna karşılık yüksek hava nemi, stomaların kapanmasına, böylece terlemenin azalmasına, sonuç olarak
da büyüme ve gelişmenin yavaşlamasına neden olur. Ayrıca aşırı nem durumunda külleme, mildiyö, küf
ve çürüklük hastalıklarının yoğunluğu artar. Bunun yanında sürgün uçlarında kuruma, yapraklarda
saydamlaşma gibi fizyolojik hastalıklarda görülebilir.
Hava oransal nemi çoğunlukla kış, ilkbahar ve sonbahar aylarında yaz aylarına göre nisbeten daha
yüksektir. Nemin düşük olduğu dönemlerde, sulama yapılarak nem arttırılabilir. Böylece düşük hava
neminin ortaya çıkardığı sorunlar ortadan kaldırılabilir.
Toprak Nemi
Bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde hava oransal nemi kadar, topraktaki nem de önemlidir.Yetiştiricilik
sırasında ,toprak nemi yağışlar ve sulama ile sağlanır.Topraktaki nem azlığı çimlenmenin azalmasına
,kök gelişmesinin sınırlanmasına ,bitkinin kökleriyle yeterince besin maddesi alıp gövde kısmına
ulaştırmasının engellenmesine ,böylece bitkinin verim ve kalitesinin düşmesine neden olur.
Toprak nemi eksikliği, bitkinin solması ve zayıf gelişmesinden anlaşılabilir. İleri eksiklik durumlarında ise
bitkilerde ölüm olayı görülür.Topraktaki nemin fazla oluşu ise, toprak parçacıklarının arasındaki hava
boşluklarının dolmasına, böylece toprağın havasız kalmasına neden olur. Buda kök gelişmesini ,köklerin
besin maddelerini almalarını engelleyerek bitkinin gelişmesini aksatır,aşırı nem toprak kökenli hastalık
etmenlerinin gelişmesini hızlandırır.Toprakta fazla nemin tutulması toprağın yapısal özellikleri ile
ilgilidir.
4.ATMOSFER FAKTÖRÜ
Atmosferin Bitkiler Üzerine Etkileri Başlıca Şu Özellikleriyle Ortaya Çıkar:
1.Atmosferin bileşimi
2.Atmosferin sahip olduğu basınç
3.Atmosferdeki hava hareketleri
ATMOSFERİN BİLEŞİMİ :
% 78 N, % 21 O2, % 1 diğer, % 0,03 CO2
Atmosferin Bileşimine Etki Eden Başlıca Faktörler Şunlardır:
1.Denizden yükseklik yükseklik artınca oksijen oranı düşer.
2.Topoğrafya (yeryüzü şekilleri)
3.Hava hareketleri
4.Endüstri ve yerleşim yerlerine yakınlık
Atmosferin bileşiminde bulunan azot bitkilerin direkt olarak kullanmadıkları bir gazdır. Havadaki asal
halde bulunan azot bir takım etkenler sayesinde toprağa intikal ettirilir ve buradaki dönüşümler
sayesinde nitrat formuna dönüşerek bitkilere yarayışlı hale getirilir.
Oksijen solunum olayında karbonhidratların parçalanması için gerekli bir elementtir. Organik
materyallerin oksidasyon yoluyla parçalanarak farklı formlara dönüştürülmesinde kullanılır. Ayrıca
oksijen bitkilerde direkt besin elementi olarak da kullanılmaktadır.
Bir bitkinin % 42 - % 46’sını oksijen oluşturur. Karbondioksite bağlı olarak alındığı gibi molekül olarak da
alınabilir. Kullanılan oksijen yerine fotosentez sonucunda ortama oksijen verilerek denge sağlanır.
Karbondioksit gaz halinde bir bitki besin maddesidir. Fotosentezde direkt olarak kullanılır.
Karbonhidratların yapısına girer. Karbondioksit oranının düşük olması fotosentez hızını
yavaşlatır.(Karbondioksit oranı yükselince fotosentez yükselir. Kapalı alanlarda kesme çiçek
yetiştiriciliğinde ortamın karbondioksit oranı arttırılarak, yani karbondioksit gübrelemesi yapılarak
bitkinin gelişimi ve elde edilen ürün miktarı arttırılabilir. Örtü altında karbondioksit oranını arttırmak
için bir takım uygulamalar yapılmaktadır.Bunlar;
1.Çürüme esnasında ortama karbondioksit veren bitkilerin sera içerisinde üretilmesi.
2.Ayrışma esnasında ortama karbondioksit gazı veren gübrelerin kullanılması.
3.Ortama direkt olarak karbondioksit gazı verilmesi.
4.Bir takım petrol türevlerinin ortamda yakılması suretiyle karbondioksit oranının arttırılması.
Bu bileşikler dışında atmosfer bünyesinde belirli konsantrasyonların üzerinde bulunduklarında bitkiler
zararlı etki yapan faktörler vardır. Bunların içerisinde;
1.Gazlar: Bitki gelişimini en çok etkileyen gaz kükürtdioksit gazıdır (SO2 ). Özellikle sanayi bölgelerinde
ve kış döneminde kömürlerin yakılmasıyla ortaya çıkan SO2 bitki bünyesindeki fizyolojik faaliyetleri
durdurur. Fotosentez zehiri olarak da adlandırılır. Fotosentez hızını yavaşlatır.
Bir diğeri karbonmonoksit gazıdır.(CO). Bu gazda katı veya sıvı yakıtların yanması sonucu ortaya çıkar.
Bir diğeri hidroflor gazıdır. (HF). Özellikle bitki bünyesindeki enzimatik faaliyetleri durdurur veya bloke
eder. NH3 (amonyak) gazı stoma faaliyetlerini engeller ve enzim faaliyetlerini yavaşlatır.
2.Atmosferde bulunan duman ve sisler.
3.Tozlar ve diğer metal bileşikleri.
2. Atmosferin Basıncı: Bitki gelişiminde önemli bir faktördür. Fotosentez, transprasyon, evaporasyon
faaliyetlerini direkt olarak etkilediği gibi rüzgar ve yağışların oluşumu ve toprak nemi gibi bitkiyi
etkileyen diğer çevre faktörlerine de etkili olan bir faktördür.
3. Hava Hareketleri: Hava hareketi bitkinin bulunduğu ortamın hava bileşimini etkiler. Transprasyonu
ve evaporasyonu etkiler. Ortamın nisbi nem miktarını etkiler. Ayrıca hızı belli birimleri aştığı takdirde
mekanik etkiler yapar. Özellikle hava, basınç farklarından meydana gelen rüzgarlar bitki gelişimi
üzerinde oldukça etkili faktörlerdir.
SU FAKTÖRÜ Bitkilerin gelişiminde etkili olan en önemli çevre faktörlerinden biride su faktörüdür. Bitkinin tüm
hayatsal olayları suyla yakından ilgilidir ve biyokimyasal faaliyetler tamamen sulu ortamlarda cereyan
eder.
Bitki Bünyesinde Suyun Başlıca Görevleri Şunlardır.
1.Taşıma: Suyun bizzat kendisi bir besin maddesi olarak bitki tarafından kullanılır.
2.Fotosentez: Fotosentezde Su Co2 ile birleştirilerek karbonhidratların üretimi sağlanır. Yani su
fotosentez olayında kullanılır.
3.Bitki bünyesinde cereyan eden biyokimyasal olaylar için ortam oluşturulur.
4.Su birtakım kimyasal maddelerin çözücüsü özelliği taşır.
5.Topraktaki besin maddelerinin kökler vasıtasıyla bitki bünyesine alınmasını sağlar.
6.Besin elementlerinin aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağı taşınması iletim demetleri içerisinde suyla
gerçekleştirilir.
7.Bitkinin turgor halinin muhafaza edilmesini sağlar.
Bitkiler tür ve çeşidine göre bünyelerinde çok farklı oranda su ihtiva ederler. Çimlenme oranında direkt
etkili bir faktördür. Ayrıca bitki bünyesinde farklı organlarda farklı oranlarda su ihtiva eder. Yapraklar,
kökler, kabuklar, meyveler, tohumlar birbirinden farklı su oranlarına sahiptirler. Sebze türlerinin
çoğunluğu %80-%95 oranında su bulundururlar. Ayrıca gelişmenin farklı dönemlerinde bitkilerin
bünyelerindeki su oranları farklı farklıdır. Dinlenme döneminde, ağaçlardaki su oranı %40 a kadar
düşmektedir. Elma, armut, turunçgiller gibi meyvelerde su oranı %75-%90 arasında değişirken;
kurutulmuş sert kabuklu meyve türlerinde bu oran %5 e kadar düşmektedir.
BİTKİLERİN KULLANDIĞI SUYUN BAŞLICA 4 ANA KAYNAĞI VARDIR:
1. Hava nisbi nemi.
2.Yağışlar.
3. Sulama suyu
4. Toprak suyu
Hava Nisbi Nemi; Direkt olarak bitki gelişimi ile ilgili olmayıp bitkinin diğer ekolojik faktörlerle
birlikte gelişimini etkileyen önemli bir faktördür. Belirli sıcaklık derecesinde havada bulunan su buharı
miktarının, aynı sıcaklıkta ‘’1m3 havanın doygun hale geçmesi için gerekli olan su buharı miktarına
oranıdır ve % olarak gösterilir. Hava nisbi neminin bitkilerde, su dengesinin sağlanmasında çok önemli
bir görevi vardır.
1) Hava Nisbi Neminin Düşük Olması durumunda ortaya çıkacak olumsuzluklar
Nisbi nem düştüğünde stomalar kendilerine göre birtakım tedbirler alırlar. Bu tedbirler;
1. Bitkiye su temin eden topraktan evaprasyonla su kaybı daha yüksek olur. Bunun sonucu olarak
sulama sıklığı artar.
2. Bitkilerin yapraklarında ve gövdesinden transprasyonla su kaybı fazla olur.
3. Nisbi nem düştüğünde bitkiler bünyesinden su kaybını en aza indirmek için stoma hücrelerini
kapatırlar. Bundan dolayı yaprak içerisine gaz girişi yavaşlar ve dolayısıyla fotosentez faaliyeti de
yavaşlar. 2. Nisbi Nemin Yüksek Olması Durumunda Ortaya Çıkacak Olumsuzluklar:
1.Güneş ışınlarının fotosentetik etkileri azalır.
2.Ürünlerin ve yaprakların kendine özgü, renk, şekil ve büyüklüklerini alamamalarına sebep olur.
3.Boğum ararlında uzamalar ve yapraklarda irileşmeler görülür.
4.Çiçeklenme döneminde tozlanma ve döllenme olayları, meyve tutumu ve olgunlaşma gecikir.
5.Bitkiler sürekli vejatatif gelişmeye başlarlar. Generatif faaliyetler gecikir.
6.Özellikle mantari hastalıkların yayılmasına sebep olur.
2-Yağışlar: Atmosferdeki su buharının yoğunlaşarak katı veya sıvı halde yeryüzüne inmesine yağış
denir. Su buharı sağlayan kaynaklarda atmosfere karışan su buharı basınç farkından dolayı üst
tabakalara yükselir. Burada soğuk hava ile karşılaştığında yoğunlaşarak kar, yağmur veya dolu şeklinde
yeryüzüne döner.
Yağışlar Bitki Açısından Başlıca Şu Hususlarda Önem Arz Ederler:
YAĞIŞ REJİMİ
Yağışların yıl içerisinde aylara göre dağılış şekline yağış rejimi denir. Tamamen iklim faktörlerinin
etkisiyle ortaya çıkan bu durum yeryüzünde farklı yağış rejimlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
1.Ekvatoral yağış rejimi
2.Tropikal yağış rejimi
3.Muson yağış rejim
4.Akdeniz yağış rejimi
5.Kontinental (Karasal. yağış rejimi)
YAĞIŞ ŞİDDETİ
Belirli bir süre içerisinde belirli bir yüzeye düşen yağış miktarına yağışın şiddeti denir. Üzerinde
bulunan bitkilere faydalılığını ortaya koyar. Bu bakımdan yağışın şiddeti 2 hususta önemlidir.
1.Yağış Şiddeti Yağış Sularının Toprağa İntikalini Etkiler:
Kısa süreli şiddetli yağan yağışların toprağa intikali daha azdır. Yağışın büyük bir bölümü toprak
yüzeyinden yüzey akışı şeklinde kaybolur.
2.Yağış Şiddeti Toprak Akışkanlığını Etkiler:
Şiddetli yağışlar toprağın üst kısmında bulunan verimli tabakanın erozyonla uzaklaşmasına sebep olur.
Yağış şiddeti birim olarak 3 şekilde gösterilir.
1.m3/m2
2.3 saat içerisinde m2’ ye kg olarak düşen yağış miktarı
3.mm
Şiddetine göre yağışlar 3’e ayrılır.
1.Sağanak yağışlar
2.Seylâp yağışlar
3.Çisenti yağışlar.
Tarımsal yönden yağışlar 4’e ayrılır.
1.Uzun süreli az yağışlar.
2.Uzun süreli bol yağışlar.
3.Kısa süreli az yağışlar.
4.Kısa süreli bol yağışlar.
NOT: Bitki yetiştiriciliği açısından en verimli yağışlar Uzun Süreli Az Yağışlardır.
En tehlikelisi ise kısa süreli bol yağışlardır.
YAĞIŞ ŞEKLİ
Atmosferde bulunan su buharının yoğunlaşarak yeryüzüne düşüşleri farklı şekillerde olmaktadır.
1.Yağmur
2.Dolu
3.Kar
4.Kırağı
5.Çiğ
3.SULAMA SUYU: Bitkiler ihtiyaç duydukları su çoğu zaman yağışlarla yeterli miktarda karşılanamaz,
özellikle tarımsal alanlarda kontrollü şartlarda yetiştirilen bitkiler yağış sularına ilaveten sulama
sularıyla takviye edilir. Yetiştirilen bitkinin tür ve çeşidine, yetiştirme mevsimine, toprağın yapısına,
arazinin şekline göre farklı sıklıkta farklı sulama metotlarıyla toprağa su verilir. Sulama suyuyla ve
yağışlarla bitkiye verilen su, başlıca şu şekillerde kullanılır.
Şekil: Bitkilerde Su Bütçesi.(Suyun kullanımı)
Yağışlarla veya sulamayla toprak yüzeyine gelen suyun bir kısmı henüz toprak içerisine nüfuz
etmeden yüzey akışı şeklinde kaybolur. Kaybolan suyun miktarı veya hızı yağışın şiddetine, sulama
suyunun miktarına ve bitkinin bulunduğu toprağın yüzey şeklerine bağlı olarak ortaya çıkar. Eğim fazla
ise yüzey akışı daha fazla olur. Tarımsal alanlarda yüzey akışının fazla olması istenmez. Çünkü toprağın
üst tabakasında bulunan verimli kısımlar yüzey akışı ile taşınır. Bu bakımdan tarımsal alanların eğiminin
% 2’yi geçmemesi gerekir. Peyzaj alanlarında yüzey akışlarını önlemek için yer örtücü veya kuşatıcı çalı
grubu veya yayılıcı bitkiler eğimli alanlarda kullanılırlar. Çoğu yerlerde ise çim alanlar yüzey akışını
engelleyici
bir önlem olarak kullanılırlar.
EVAPRASYON: Toprak yüzeyine gelen suyun bir kısmı toprak yüzeyinden su buharı şeklinde kaybolur.
Buna evaprasyon denir.
Suyun bir kısmı toprak içerisine nüfuz eder bu suya infiltre su adı verilir. Suyun toprak bünyesine
infilitrasyonu etkileyen bir takım sebepler vardır.
Bu sebepler:
1.Toprağın Tekstürü:Kumlu topraklar killi topraklar göre daha az su tutarlar. Kumlu topraklarda
infiltrasyon hızı daha yüksektir.
2.Toprağın Strüktürü:
3.Topraktaki Organik Madde Miktarı: Organik madde miktarı arttıkça su geçirgenliği (infiltrasyon hızı
artar.
4.Toprağın Havası: Toprakta hava boşluklarının miktarı arttıkça inflitrasyon artar.
5.Eğim: Eğim arttıkça suyun toprağa nüfusu azalır yüzey akışı şeklinde topraktan su ayrılır.
NOT: Toprak içerisine nüfuz eden suyun bir kısmı kökler tarafından bitki bünyesine alınır. Bu su toprak
bünyesi içerisinde 0-10 Atm. basınçlık bir kuvvetle tutulur. Ve ihtiyaç durumunda kökler tarafından
rahatlıkla kullanılabilir. Bu suya faydalı su adı verilir.
Kökler tarafından bitki bünyesine alınan suyun bir kısmı fotosentez faaliyetinde kullanılarak
karbonhidratları oluşturur. Bir kısmı bitkilerin doku ve organlarının yapımında kullanılır. Geri kalan
kısmı ise (taşımada kullanılan kısmı ise) transprasyonla su buharı şeklinde havaya karışır.
TRANSPRASYONU ETKİLİYEN FAKTÖRLER
*Sıcaklık yükselirse transprasyon da yükselir.
*Nisbi nem yükselirse transprasyon düşer.
*Fotosentez yükselirse transprasyon da yükselir.
*Işıklanma şiddeti yükselirse stomalar açılır
*Topraktaki su miktarı
*Bitkinin tür ve çeşidi
*Bitkinin gelişme dönemi
*Günün saatleri
Toprak içerisine giren suyun bir kısmı toprak zerreleri tarafından 10 Atm. basıncından daha kuvvetli bir
şekilde tutulur. Bu sudan bitkiler faydalanamazlar. Bu suya higroskobik su adı verilir.
Suyla doymuş olan toprakta suyun bir kısmı yer çekiminin etkisiyle taban suyuna kadar sızar. Bu suya
kaybolan su denir. Toprak içerisinde belirli bir derinlikten sonra yağış ve sulama suyunun sularının
toplandığı toprağın suyla doymuş halde bulunduğu bir tabaka vardır. Bu tabakaya taban suyu seviyesi
adı verilir. Tarımsal faaliyetlerde taban suyu bitki yetiştiriciliğini olumsuz etkileyen en önemli faktördür.
Transprasyon Katsayısı: Bir kg kuru madde oluşturma için bitkilerin sarfettiği su miktarına
Transprasyon katsayısı denir. Bitkiler bünyelerine almış oldukları suyun yaklaşık %95’lik kısmını
transprasyonla kaybeder. Geriye kalan kısım ise bünyesinde madde yapımında kullanır. Her bitkinin
transprasyon katsayısı farklıdır. Ayrıca, transprasyon katsayısı bitkinin morfolojik yapısına gelişme
dönemine bitkiye uygulanan kültürel işlemlere yörenin iklim faktörüne göre farklılıklar gösterir.
Transprasyon katsayısının düşük olması arzu edilir.Transprasyon Katsayısının düşük olması için;
1.Dengeli gübreleme
Bitkilerde Gübreleme 3 amaçla yapılır.Bunlar;
N : Vejatatif gelişim: Kök ve gövde oluşumu.
P : Generatif gelişim :Çiçek tomurcuğu oluşumu.
K : Bitkideki hücrelerin kuvvetli olmasını sağlar.
2. Toprağın su durumu; Toprak suyu yükseldiğinde Transprasyon Katsayısı da yükselir
3.Havanın Nisbi Nemi: Hava Nisbi Nemi düştüğünde Transprasyon Katsayısı da yükselir.
4. Bitkinin sağlığı: Hastalıklı bitkilerde transprasyon katsayısı yüksektir.
5.Bitkinin gelişme dönemi: Genç bitkiler daha fazla su kullanır.
Ortamda suyun fazla olması durumunda
1.Bitki vejatatif olarak gelişmeye ağırlık verir
2.Boğum araları uzar
3.Yaprak boyutları artar
4.Yaprak kalınlığı azalır, rengi açılır
5.Bitki dokularının zayıf kalmasına, odunlaşmanın gecikmesine sebep olur
6.Ortamda bitki hastalık ve zararlılarının artmasına ve bitkinin bunlara dayanıklılığının azalmasına
sebep olur
7.Toprak gözeneklerinin aşırı derecede suyla dolması ve dolayısıyla köklerin çürümesine sebep olur
8.Taban suyunun yükselmesi sonucu, PH yükselir ve kök faaliyetleri düşer. Hatta bitkinin ölmesine
sebep olur.
SU İHTİYAÇLARINA GÖRE BİTKİ ÜÇ GRUBA AYRILIR
1.Hidrofit Bitkiler (Hdyrophyta). :Suyu seven bitkiler. Süngerimsi dokulara sahiptirler. Ortamdaki su
fazlalığına oldukça dayanıklıdırlar.
2.Mezofit Bitkiler (Mesophyta). :Orta derecede suya ihtiyaç duyan bitkiler.
3.Kserofit Bitkiler (Xerophyta). :Çok az derecede suya ihtiyaç duyan bitkilerdir.
RÜGAR FAKTÖRÜ
Rüzgarlar basınç farklarından oluşur. Bitkiler üzerinde oldukça etkili bir çevre faktörüdür.
Rüzgarların bitkilere olumlu etkileri şunlardır;
1.Atmosfer içerisinde karbondioksit oranının homojen bir şekilde dağılımını sağlar. Bitki seviyesindeki
havanın bitkilerin isteklerine uygun içerikte olması sayesinde gerçekleşir.
2.Bitkilerde tozlaşma olayının gerçekleştirilmesini sağlar.
3.Özellikle ilkbahar döneminde ıslak olan toprağın su kaybederek kuruması ve ıslanabilecek duruma
gelmesi hava hareketleri sayesinde olur.
4.İlkbahar döneminde soğuk hava tabakalarının belirli yerlerde birikmesiyle engelleyerek soğuk
havanın dağılmasını sağlar.
5.Atmosfer havasının toprak içerisine nüfusunu kolaylaştırılır.
6.Nemli bölgelerde bitkilerin transprasyonla su kaybını kolaylaştırır.
7.Durgun olan havalarda mantari hastalıklarının çoğalması, fazlalaşması. Rüzgar faktörü ortaya girerse
mantari hastalıklar azalır.
Rüzgarın olumsuz etkileri şunlardır:
1.Hava nisbi neminin düşük olduğu durumlarda hızı yüksek olan rüzgârlar bitkilerin transprasyonla su
kaybını arttırırlar.
2.Toprak yüzeyinden evaprasyonla su kaybı artar özellikle kurak olan bölgelerde esen rüzgârlar su
kaybını olumsuz yönde arttırır.
3.Bazı rüzgârlar bitkilerde uç sürgünlerin gelişimini engelleyerek bodurlaşmalarına sebep olur.
4.Kurak esen bazı rüzgârlar bitkilerde gövde yapılarının zararlanmasına sebep olmaktadır.
5.Hızı 60km/saat ‘ten daha fazla olan rüzgârlar bitkilerde mekanik zararlanmalara sebep olmaktadır.
6.Taşımış olduğu toz duman gibi maddelerin bitkilere zarar vermesine sebep olur.
7.Rüzgâr erozyonuna sebep olur.
8.Kış döneminde kar örtüsünün düzensiz taşınmasına sebep olur.
NOT: Bitkiler için en yararlı hava hareketi hızı 18-35 km/saat olan rüzgarlardır.
Bitki yetiştiriciliğinde rüzgarın bitkilere olumsuz etkileri başlıca şu özelliklerine bağlıdır.
1.Rüzgarın hızı
2.Rüzgarın sıcaklığı
3.Rüzgarın süresi
4.Rüzgarın esme zamanı
5.Rüzgarın taşıdığı toz ve gazlar.
YER VE YÖNEY FAKTÖRÜ
Bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde önemli etkiye sahip olan diğer bir ekolojik faktörde yerdir.
Yer, coğrafi bir bölge içinde bahçe kurmak amacıyla seçilen bir alanı ifade etmektedir. Bahçe bitkileri
yetiştiriciliği yapılacak bir yerin özellikleri verilirken onun topoğrafyası, yani alanı ve yüksekliği, derinliği
ve buna benzer özellikleri ile toprak yapısı belirtilmelidir.
Bir yörenin dünya üzerinde bulunduğu yere göre belirli iklim özellikleri vardır. Örneğin: Kuzey
Yarıkürede, kuzey bölgeler daha soğuk olup güneye doğru inildikçe sıcaklık artarken, güney yarıkürede
bunun tersi söz konusudur. Ancak genel iklim özelliklerini değiştirebilen birçok faktör bulunmaktadır.
Örneğin: Deniz seviyesinden olan yükseklik, deniz, nehir, göl geniş su yüzeylerine yakınlık veya uzaklık,
hakim rüzgarlar genel iklim özelliklerini değiştirebilmektedirler.
Genellikle yüksek yerler aynı enlem derecesindeki alçak yerlerden daha serindirler. Yükseklik her 100 m
arttığından sıcaklık 0.6- 1o C azalır. Bu nedenle yaprağını döken bazı meyve türleri düşük enlemlerde,
tomurcuklar için gerekli soğuklama ihtiyacını karşılayabilmek için ekonomik anlamda yalnız yüksek
yerlerde yetişebilmektedirler.
Yüksekliğin etkisi geçici sıcaklık değişimleri veya geniş su yüzeylerinin etkileri ile değişebilmektedir.
Geniş su yüzeylerinin bulunduğu bölgelerde iklim daha ılımandır.
Yetiştiricilik yapılacak alanlar için yer seçimi yaparken aşağıda belirtilen faktörlerin göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
1-Yetiştirilmesi düşünülen bitkinin türü
2-Toprağın erozyon durumu ve tipi
3-Hava akımı
4-Yöney
1.Yetiştirilmesi Düşünülen Bitkinin Türü
Her ekolojinin kendine özgü bitki türleri vardır. Ancak süs ve bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde özel
ekipmanlar ve özel yetiştirme teknikleri yardımıyla ekolojiye uygun olanlar dışındaki türleri de
yetiştirmek mümkün olmaktadır. Örneğin: sıcak iklim türleri kış sezonunda seralarda
yetiştirilebilmektedir. Genellikle bitkiler düz yerlerde zorunlu olduğu durumlarda da hafif meyilli (%1-2)
yerlerde yetiştirilirler. Böyle toprak işleme, sulama, hasat işlemleri ve diğer kültürel uygulamalar düz
yerlerde kolaylaşmaktadır.Geniş düzlüklerin yakınında göl ve nehir gibi doğal olarak donları koruyan
faktörler varsa ve iyi bir hava drenajı sağlanıyorsa buralarda süs bitkileri yetiştiriciliği için uygun yerler
olabilir.Tepeler ve sınırlar genellikle hem rüzgar hem de aşınmış toprak nedeniyle amaca uygun yerler
değildir.
2.Toprağın Erozyon Durumu ve Tipi
Toprak erozyonu tarımda toprak verimliliğinin kaybolmasında etkili en önemli sorunlardan birisidir.
Toprak erozyonu su veya rüzgar nedeniyle oluşmaktadır. Neden hangisi olursa olsun, süs ve bahçe
bitkileri yetiştiriciliğinde erozyonu önleyecek önlemlerin mutlaka alınması gereklidir. Rüzgarlar toprak
erozyonuna neden oldukları gibi bitkiler içinde zararlı etkiler meydana getirirler. Rüzgar hızını azaltarak,
aşındırıcı etkisi önlenebilir. Bunun için örtü bitkilerinin yetiştirilmesi ve rüzgar kıranların yapılması
gereklidir.
Su erozyonlarında özellikle sağanak halinde yüksek yağış alan ve bitki örtüsü zayıf olan bölgelerde
şiddetli olmaktadır. Suyun akış hızını azaltacak teraslama, kontur dikim, örtü bitkisi yetiştirilmesi gibi
önlemler alınmalıdır.
3.Hava Akımı
Havanın yüksek kısımlardan daha alçak alanlara akmasıdır. Soğuk hava dağ ve tepelerden, hafif bir
rüzgar sayesinde sıcak hava ile karışmadıkça, daha küçük vadilere doğru akarak vadi içlerinde ve yakın
kısımlarında birikir. Bu nedenle yüksek yerler daha sıcaktır. Hava hareket halinde olduğunda don
imkanı oldukça azalır. O yüzden bahçelerde yeterli bir hava drenajı sağlanarak, soğuk hava
uzaklaştırılmalıdır. Bu nedenle bahçe kurmadan önce o yerin don zararları dikkatle incelenmelidir.
Bunun yanı sıra bahçe yeri seçiminde ağaçlık ve orman alanlarına yakınlıkta dikkate alınmalıdır. Çünkü
ağaçlık yerler soğuk havanın biriktiği yerlerdir ve özellikle ilkbaharda orman ağaçları iyi bir hava
drenajını önleyerek don cepleri oluşturabilirler. Bu nedenle tesisler orman alanına 25 metreden daha
yakına kurulmamalıdır. Yine rüzgar kıran bitkiler ile asıl bahçe bitkisinin su, besin maddeleri ve güneş
ışığı yönünden rekabete girmeyeceği yerler seçilmelidir.
4-Yöney
Yöney eğimin yönünü belirtir ve bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde önemli rolü vardır. Genellikle güney ve
doğu yöneyleri, daha erken ısındığından erken sürme ve çiçeklenme ile ürünün erken olgunlaşmasını
sağlarlar. Bu nedenle erkencilik ekonomik öneme sahipse, güney yöney tercih edilmelidir. Ancak bu
yöneyde ilkbahar donlarından zararlanma imkanı yüksektir ve arazinin hava drenajı bu zararın düzeyini
belirler. Güney ve batı yöneyler bazı soğuk kış rüzgarlarını alabilirler ve ayrıca ağaçlarda yazın güneş
yanmaları görülebilir. Çünkü günün en sıcak zamanı öğleden sonra güneşin güneybatıda olduğu
zamandır. Bu dönemde güneş ışınları ağaca dik olarak geldiğinden, ısı emilir ve kambiyum büyüme
aktivitesine girer. Güneş battığı zaman soğuk hava ağaç gövdesindeki sıcaklığı azaltır. Bu olay gövde
kabuğundaki hücrelerde ölümlere neden olur. Buda ürünü oldukça azaltır. Kuzey yöney çiçeklenmeyi
geciktirir ve dolayısıyla bu yöneyde geç ilkbahar donlarından zararlanma imkanı daha azdır. Ayrıca
kuzey yöney, yüksek ışık şiddetine sahip bölgelerde güneş yanıklarına karşı ağaçları korur. Ancak hakim
kış rüzgarları kuzeybatıdan esiyorsa kuzey ve batı yöneyler bu soğuk rüzgarlara en fazla maruz kalan
yöneyler olacaktır. Bu durumda bahçede dayanıklı çeşitlere gerek vardır. Ayrıca böyle yerlerde doğu ve
güney yöneylerin tercih edilmesi yararlıdır.
TOPRAK FAKTÖRÜ (Edaphic Faktör)
Toprak, bitki yetiştiriciliğini sınırlayan bir ekolojik etmendir. Yer seçiminde incelenmsi gerekli en önemli
faktör topraktır. Toprak, bitkiye mekanik olarak destek olmanın yanında, ona su ve besin maddeleride
sağlamaktadır. Bitki ve toprak arasında yakın bir ilişki vardır. Toprak, mineraller, organik madde ve canlı
organizmaların kompleks bir biyofiziksel karışımı olup içinde değişen oranlarda su ve hava
bulundurmaktadır. İyi bir toprak yapısını oluşturan ana faktör uygun bir havalanma ve su tutma
kapasitesidir. Toprağın toplam hacminin yaklaşık %50’sini oluşturan gözenekler değişen oranda su ve
hava ile doludur. Verimli bir toprak gerçekten canlıdır. Her ne kadar böcek ve solucanlar toprak içindeki
canlı varlıkların gözle görülenleri ise de, toprak organizmalarının büyük bir kısmı bakteriler, mantarlar
ve diğer mikroorganizmalar oluşturmaktadır. Toprağın organik maddesi, yalnız parçalanmış bitki ve
hayvan dokularında değil, mikroorganizmaların bizzat kendilerinden de meydana gelmektedir. Hayvan
ve bitki artıkları topraktaki bu mikroorganizmalar tarafından parçalanmaktadır.
Toprak Tipleri
Topraklar, parçacıklarının iriliklerine, farklı irilikteki parçacıkların oranına, organik veya inorganik
madde miktarlarına göre sınıflandırılır. Mineral ve Organik olmak üzere 2 temel toprak tipi vardır.
Mineral Topraklar
Mineral maddelerden meydana gelen ve bünyesinde %10’dan daha az oranda organik madde
bulunduran topraklardır. Mineral topraklar, bünyelerinde bulundurdukları taş, çakıl, kum, mil ve kil gibi
farklı büyüklükteki parçacıkların oranlarına göre sınıflandırılmaktadır. Buna göre mineral topraklar 4
grupta incelenir.
1.Taşlı ve Çakıllı Topraklar
İçlerinde %80 oranında taş ve çakıl,%20 oranında ince toprak bulundururlar. Bu toprakların su tutma
kapasiteleri düşüktür. Bitkiye destek olur ve drenajı hızlandırırlar. Besin maddelerince de fakir olan bu
topraklarda eksiklerin karşılanması koşulu ile kayısı, armut, asma ve kiraz gibi meyve türleri
yetiştirilebilir. Kayalıklar da çoğu zaman bu topraklar arasında sayılır. Kayalıklar arasındaki boşluklarda
çürüntü veya toprak bulunuyorsa bu tip yerlerde antep fıstığı, badem, zerdali, alıç, armut, incir ve dut
yetiştirilebilmektedir. Taşlı ve çakıllı topraklarda %50’ye yakın toprak bulunuyorsa, bu topraklar çabuk
ısınmaları ve iyi havalanmaları nedeniyle erkenci domates, kabak, hıyar, biber ve patlıcan
yetiştiriciliğinde kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan taşlı topraklara Akdeniz bölgesinde Antalya
taraflarında rastlanmaktadır.
2.Kumlu Topraklar
Kaba yapılı ve su tutma kapasitesi düşük, nisbeten verimsiz ve çok asit topraklardır. Bu topraklar
%80-95 oranında kum, %5-29 mil ve kil ve %0.1-1 organik madde içerirler. Yüksek oranlardaki kum; hızlı
drenaj, havalanma ve organik maddenin çabuk parçalanmasını sağlamaktadır. Kumlu topraklar çabuk
ısınır ve kururlar. Bunlar iyi havalanmaları nedeniyle sıcak topraklardır ve erkencilik açısından
değerlendirilebilirler. Ancak birçok kumlu toprakta bazı bitki besin maddeleri özellikle Ca, Mg
noksanlıkları görülmektedir. Kumlu toprakların verim kapasiteleri, asitliğin azaltılması, noksan bitki
besin maddelerinin sağlanması ve organik madde kapsamının arttırılması ile yükseltilmelidir.Bu tip
topraklarda genellikle sık sulama zorunludur.Kumlu topraklar iyi bir düzenleme ile (sulama+ organik+
inorganik gübreleme) fidancılık erkenci sebze yetiştiriciliği ve köklenen türlerin çeliklerinin
köklendirilmesinde genellikle kullanılan ortamdır.Meyve türlerinden şeftali, üzümsü meyvelerden
ahududu, sebzelerden kuşkonmaz, hıyar, karpuz ile kökleri yenen sebzelerden tatlı patates, havuç,
turp kereviz ve pancar bu tür topraklarda iyi ürün verirler.Kumlu topraklarda ( % 60 kum bulunan)
filoksera böceği yaşamadığından, amerikan asma anacı kullanılmadan yerli bağcılık yapılabilmektedir.
3.Tınlı topraklar
Tarımda kullanılan en geniş toprak grubunu oluşturmaktadır. Tınlı topraklar bünyelerinde bulunan,
kum, mil, kil ve organik madde miktarına göre adlandırılır. Örneğin: Kumlu tınlı topraklar fazla miktarda
kum (%50-80) düşük oranda mil, kil (%20-50) ve % 1-4 organik madde ihtiva ederler. Buna karşı killi tınlı
topraklar yüksek oranda kil (% 20-30) ve mil(%20-60) ile % 1-8 organik madde, buna karşın düşük
oranda kum (% 20-50) ihtiva etmektedir. Fazla miktardaki mil ve kil drenaj ve havalanmayı azaltmakta,
buna karşın su tutma kapasitesini arttırmaktadır. Tınlı toprakların özellikleri, yapılarında bulunan
maddelerin oranlarına göre değişiklik göstermektedir. Kumlu tınlı topraklar, killi tınlı topraklardan daha
iyi drene olurlar. Havalanmaları daha iyidir. Tınlı topraklar su ve besin madde tutma kapasiteleri kumlu
topraklardan daha fazladır.Tınlı topraklar bahçe bitkileri yetiştiriciliği açısından en uygun olan
topraklardır.Üzümsü meyveler, şeftali, erik sert kabuklu meyveler, bütün sebzeler ve özellikle ıspanak,
hıyar, kuşkonmaz ve bezelye bu topraklarda iyi yetişirler.Ancak mil ve kil oranı yüksek olan tınlı
topraklarda, yüksek verim için drenaj ve havalanma önemlidir. Örneğin: Konservelik domates ve tatlı
mısır daha çok bu tip topraklarda yetiştirilmektedir. Aynı şekilde mil ve kil oranı yüksek olan tınlı
topraklar taze kökleri için yetiştirilen sebzeler ve meyve ağaçları için toprakaltı iyi drene edilip, köklerin
gelişmesine izin verilmedikçe pek uygun değildirler.
4. Killi Topraklar
İçerisinde %50 den fazla kil içeren topraklardır. Çok küçük parçacıklardan oluşurlar ve yüzey
toplamları fazladır. Çok küçük gözeneklere sahiptirler. Bünyelerindeki kum oranı düşüktür. Bu topraklar
fazla miktarda organik madde ile karışmadıkça birçok bahçe bitkisi için uygun değildir. İlkbaharda zayıf
havalanma ve düşük ısı tutma özelliği nedeniyle soğuk, yavaş ve kuruyan ve geç tava gelen topraklardır.
Bu tür topraklarda yağmur veya sulama sonrası kaymak tabakası oluşur. Islak olarak işlendiğinde
tabanda işlenmeyen sıkı bir yapı oluştururlar. Killi toprakların söylenilen bütün bu olumsuz özelliklerine
rağmen kolloidal bir materyal olarak bitki gelişimi için gerekli besin maddelerini tutmaları, serbest
bırakmaları ve iyi bir toprak yapısı sağlamaları nedeniyle birçok toprak tipinde kil karışımları arzu edilir.
Islah edilmiş killi topraklarda lahana, pırasa, domates ve enginar gibi çok su ve azot isteyen sebzeler
yetiştirilebilir. Sıcak yerlerde alt tabakası su geçirir olmak şartı ile killi topraklar iyi bağ toprağıdır.Yine
killi topraklarda yüzlek köklü meyve ağaçları (elma,ayva,erik gibi) daha iyi yetişir.Derin köklü ağaçlar bu
tür topraklardan hoşlanmazlar ayrıca fazla nemli olursa sert çekirdekli meyve türlerinde zamk hastalığı
görülür.
Organik Topraklar
Bu topraklarda mineral toprakların aksine %20-80 oranında organik madde bulunur. Organik
topraklar kısmen veya tamamen parçalanmış bitki artıklarından meydana gelirler. Bu nedenle daha çok
bataklıklarda, sığ su birikintilerinde ve nehir yataklarında rastlanır. Organik toprakların olgunlaşmaları
zaman içinde devam eder. Bu toprakların rengi kırmızımsı kahverengi ile siyah arasındadır.
Olgunlaşmanın artışıyla renkte siyaha dönüşür. Bitki yetiştiriciliğinde olgunlaşmasını tamamlamış
toprakların kullanılması tercih edilir.
Organik toprakların su tutma kapasiteleri yüksek, havalanmaları iyi azot yönünden zengindirler. Bu tip
topraklar doğrudan kullanım yerine, diğer toprakların yapılarını iyileştirmek amacıyla kullanılırlar.
Bununla birlikte fide harçlarının hazırlanmasında, örtü altı tarımında topraksız yetiştiricilikte doğrudan
kullanılabilmektedirler. Organik maddece zengin topraklar, soğan patates, havuç, kabak ve marul gibi
sebzelerle üzümsü meyvelerden yaban mersini gibi türlerin yetiştiriciliğinde kullanılır.
1-Turba ( Peat)
Organik madde kapsamı %50 nin üzerinde, hatta bazen %95’e kadar yükselir. Bu tip topraklar
kırmızımsı kahverengi ve ham topraklardır. Renk kahve-siyah ise parçalanmanın daha ileri aşamada
olduğunu gösterir. Yüksek oranda organik madde nedeniyle oldukça fazla su tutma kapasitesine
sahiptir. Turba aynı zamanda iyi havalanan ve azot yönüyle zengin topraklardır. Bu nedenle özellikle
sebze yetiştiriciliği için uygundur. Çünkü fazla miktardaki azot etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Soğan,
patates, havuç, kabak ve marul bu tür topraklarda çok iyi yetişir. Turba yine seralarda tohumların
çimlendirilmesi, çileklerin köklendirilmesi ve kaplı fidan üretiminde saf ve karışım halinde yaygın olarak
kullanılmaktadır.
2-Tam Parçalanmış Organik Topraklar (muck)
İçerisinde %20-50 oranında organik madde ihtiva eden bu toprakların içinde turbaya göre daha fazla
mineral toprak bulunur. Özellikleri bakımından turbaya benzer, fakat verimliliği daha düşüktür. Su
tutma kapasitesi daha az ve havalanması daha sınırlıdır. Bu topraklar organik ve inorganik toprakların
avantajlarını kombine etmişlerdir. Bitki gelişiminde toprağın bir takım özellikleri etkilidir.
Bu özellikler şunlardır;
1.Toprak Tekstürü
2.Toprak Strüktürü (Agregat yapısı).
3.Toprak derinliği ne kadar derinse kök gelişimide o kadar derindir
4.Taban suyu.
5.Toprağın bileşimi organik ve inorganik materyallerin dağılımı.
6.Toprağın mineral besin maddesi içeriği.
7.Toprak PH’ sı.
Bitki Yetiştiriciliğinde İçin Uygun Bir Tarım Toprağının Başlıca Şu Özelliklere Sahip Olması Gerekir;
1.Üzerinde yetiştirilen tür ve çeşidine göre uygun ve yeterli bir derinliğe sahip olması gerekir.
2.Bitkinin kök gelişimine uygun olmalıdır.
3.İşlenebilir özellikte olmalıdır.
4.Zararlı maddeler veya hastalık etmenleri ihtiva etmemelidir.
5.En az %5 oranında organik madde oranında ihtiva etmelidir.
6.Toprak PH’si nötr veya nötre yakın olmalıdır. Veya üzerinde yetiştirilen bitkinin PH isteklerine uygun
olmalıdır.
7.Bitkilerin ihtiyacı olan oksijen girişini kolaylaştıracak düzende proziter (gözenekli) yapıda olmalıdır.
8.Toprak içerisinde organik materyallerin bitkiye yarayışlı hale dönüştürülmesini sağlayacak düzeyde
mikroorganizma miktarına sahip olmalıdır.
9.Bitkilere zararlı olabilecek hastalık ve zararlardan temiz olması gerekir.
10.Toprak su geçirgenliği iyi olmalıdır.
1.TOPRAK TEKSTÜRÜ:
Toprağın bünyesindeki mineral maddelerin oransal olarak dağılımını ifade eder ve toprağın başlıca şu
özellikleri üzerinde etkili olur:
1.Toprağın su tutma kapasitesini etkiler.
*Kumlu topraklar su tutma kapasitesi daha az
*Killi topraklar su tutma kapasitesi yüksektir. Yüzey alanlarının daha fazla olmasından kaynaklanır.
(Kumlu topraklara göre. Su molekülü (Eksi kutupludur. Su tutma kuvveti yüzey alanından kaynaklanır.
Sulama sıklığını etkiler.(Kumlu ise daha sık sulanmalı, killi topraklara göre..
2.Toprağın organik madde miktarını etkiler. Serin topraklar olduğundan dolayı ayrışması yavaştır. Killi
topraklarda daha yüksektir. Killi topraklar havasız ıslak topraklardır. Kumlu toprakların ayrışması
çözünmesi kaybolması daha hızlıdır. Çünkü kumlu topraklar sıcaktır.
3.Toprağın havalanması: kumlu topraklar gözenekli olduğundan dolayı daha fazladır. Havalanma iyi
olduğundan daha sıcaktır.
4.Besin elementlerinin elverişliliğini etkiler. Kumlu topraklarda besin elementlerinin elverişliliği daha
yüksektir.
5.Toprak sıcaklığı: kumlu topraklarda gözenekli yapı daha fazla olduğundan daha çabuk ısınır ve sıcak
topraklardır. Bu topraklar erken ısınır ve erken soğurlar. İlkbaharda daha erken tava gelirler.
6.Mikroorganizma aktivitesi: Killi topraklarda mikroorganizma sayısı daha fazladır. Killi topraklarda
organik madde daha fazladır.
7.Toprağın PH sı: Killi topraklarda PH yüksektir. Baziktir. Çözünmüş maddeler daha fazladır. Kumlu
topraklarda PH düşüktür. Asidiktir. Yıkanmayan kumlu topraklarda PH daha yüksektir.
8.Kök gelişimi: Kumlu topraklarda kök gelişimi daha yüksektir.
9.Bitkilerin tutunma kuvveti: Killi topraklarda daha yüksektir. Kumlu topraklarda besin maddesi
organik madde bakımından zayıf olduğu için aşağı doğru kök gelişimini hızlandırır. Bu yüzden bazen
killiye göre daha yüksek olur.
2.TOPRAK STRÜKTÜRÜ:
Bitki gelişimi için önemlidir.
Toprağı meydana getiren mineral maddelerin bir takım etkenler ve birleştirici unsurlar vasıtasıyla bir
araya gelerek oluşturdukları yapılara agregat veya strüktür adı verilir. Bitki kök gelişimi ve toprak tavını
etkiler.
3.TOPRAĞIN DERİNLİĞİ:
Toprak üstü = Toprak altı
Toprak derinliği yeterli değilse toprak altında değişiklik olur.
Taban suyu, ana kaya toprak derinliğini etkiler.
Taban suyu içerisinde kök gelişimi olmayacağı için kök kendini yanlara doğru salar.
Bitkiler için şu bakımlardan önemlidir;
1.Derinlik arttıkça toprağa tutunma artar.
2.Topraktaki besin elementlerinden daha fazla faydalanabilme imkânı sağlar.
3.Kök faaliyetlerinin daha kuvvetli ve etkin olmasını sağlar.
4.Bitkilerin topraktaki sudan daha fazla istifade etmelerini sağlar.
5.Toprak sıcaklığının olumlu etkisi olarak kökler kış döneminde de faaliyetlerini sürdürürler.
4.TOPRAK SUYU:
Toprağın bünyesinde %25 oranında bulunan su bünyesinde çözünmüş halde bulunan besinlerin kökler
tarafından alınmasını sağlarlar. Bitki gelişimini etkileyen en önemli faktör toprak suyudur. Bitkilerin
toprak suyundan istifadesi çeşitli çeşitli faktörlere bağlıdır. Sıcaklık, PH, toprak textürü gibi faktörler
bunların başında gelir. Bitki gelişimini olumsuz yönde etkileyen faktör ise taban suyudur. Mevsimlik
çiçekler için taban suyu seviyesinin 20-50cm, çalı ve çalı grubu bitkiler için 50-100cm, yüksek yapılı
bitkiler için 4-5m derinliğinde olması gerekir.
Taban suyu yükseldikçe;
1.Toprağın pH’ si yükselir.
2.Kök faaliyetleri olumsuz yönde etkilenir.
3.Topraktaki mikroorganizma hareketlerinin faaliyeti olumsuz etkilenir.
4.Toprağın agregat yapısı bozulur.
5.Toprağın tava gelmesi gecikir.
5.TOPRAĞIN BİLEŞİMİ:
İdeal bir tarım toprağı %25 hava, %25 su,%45 mineral madde,%5 organik madde ihtiva etmelidir.
6.TOPRAĞIN MİNERAL MADDE İÇERİĞİ: Toprakta bitkiler için gerekli olan besin elementleri ikiye
ayrılır;
a.Makrobesin elementleri (majör) b.Mikrobesin elementleri.(Minor)
a.Makrobesin elementleri (majör): Bitki gelişimi için mutlaka zorunlu olan, eksikliğinde bitkide
birtakım arızaların oluştuğu besin elementidir. Bunlar başlıca C,H,O,N,S,P,K,Ca,Mg.elementleridir.
b.Mikrobesin Elementleri(minör): Bitki gelişimi için gerekli olan fakat çok düşük oranlarda etkili
olabilen elementlerdir. Fe, Mn , Cu, Zn, Mo, B, Cl, Na, Br. gibi elementlerdir.
7.TOPRAK PH sı : Topraktaki hidroksil iyonlarının negatif olarak Logaritmasıdır. Bitkinin gelişimini
önemli derecede etkiler. Toprak PH sı 0 ile 14 arasında değişiklik gösterir
8.ORGANİK MADDELER : (Organik madde miktarı. Toprakta organik kaynaklı (menşeyli. topraklar ikiye
ayrılır.
a.Canlı organik materyaller.
b.Cansız organik materyaller.
ORGANİK MADDENİN TOPRAK İÇİNDEKİ ETKİLERİ
1.Organik madde su tutma kapasitesini arttırır.
2.Toprak ısısını ayarlar. Porozite arttıkça organik madde artar toprak daha sıcak olur.
3.Mikroorganizma faaliyetini düzenlerler. Topraktaki organik madde nekadar çoksa, mikroorganizma
miktarı da o kadar çoktur.
4.Köklerin topraktaki besin elementlerinden yararlanmasını arttırır.
5.Toprağın havalanmasını arttırır.
6.Toprağın strüktürünü düzeltir.
COĞRAFİK (TOPOĞRAFİK FAKTÖRLER)
1.Arazinin Yeri ve Pozisyonu: Ova, vadi, eğim özelliklerine bakılır. Arazinin konumuna göre flora
farklılıklar gösterir.
2.Arazinin Denizden Yüksekliği: Bitkinin çeşitliliğini etkiler.
3.Arazinin Yöneyi: Kuzeye, Güneye, Batıya veya Doğu bakan bitkilerin gelişimi farklı olur.
4.Arazinin Eğimi: Eğim Yüzdesi artarsa, bitki florası da değişir.
YER VE YÖNEY FAKTÖRÜ
Bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde önemli etkiye sahip olan diğer bir ekolojik faktörde yerdir. Yer, coğrafi
bir bölge içinde bahçe kurmak amacıyla seçilen bir alanı ifade etmektedir. Bahçe bitkileri yetiştiriciliği
yapılacak bir yerin özellikleri verilirken onun topoğrafyası, yani alanı ve yüksekliği, derinliği ve buna
benzer özellikleri ile toprak yapısı belirtilmelidir.
Bir yörenin dünya üzerinde bulunduğu yere göre belirli iklim özellikleri vardır. Örneğin: Kuzey
Yarıkürede, kuzey bölgeler daha soğuk olup güneye doğru inildikçe sıcaklık artarken, güney yarıkürede
bunun tersi söz konusudur. Ancak genel iklim özelliklerini değiştirebilen birçok faktör bulunmaktadır.
Örneğin: Deniz seviyesinden olan yükseklik, deniz, nehir, göl geniş su yüzeylerine yakınlık veya uzaklık,
hakim rüzgarlar genel iklim özelliklerini değiştirebilmektedirler.
Genellikle yüksek yerler aynı enlem derecesindeki alçak yerlerden daha serindirler. Yükseklik her 100 m
arttığından sıcaklık 0.6- 1o C azalır. Bu nedenle yaprağını döken bazı meyve türleri düşük enlemlerde,
tomurcuklar için gerekli soğuklama ihtiyacını karşılayabilmek için ekonomik anlamda yalnız yüksek
yerlerde yetişebilmektedirler. Yüksekliğin etkisi geçici sıcaklık değişimleri veya geniş su yüzeylerinin
etkileri ile değişebilmektedir. Geniş su yüzeylerinin bulunduğu bölgelerde iklim daha ılımandır.
Yetiştiricilik yapılacak alanlar için yer seçimi yaparken aşağıda belirtilen faktörlerin göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
1-Yetiştirilmesi düşünülen bitkinin türü
2-Toprağın erozyon durumu ve tipi
3-Hava akımı
4-Yöney
1.Yetiştirilmesi Düşünülen Bitkinin Türü
Her ekolojinin kendine özgü bitki türleri vardır. Ancak süs ve bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde özel
ekipmanlar ve özel yetiştirme teknikleri yardımıyla ekolojiye uygun olanlar dışındaki türleri de
yetiştirmek mümkün olmaktadır. Örneğin: sıcak iklim türleri kış sezonunda seralarda
yetiştirilebilmektedir. Genellikle bitkiler düz yerlerde zorunlu olduğu durumlarda da hafif meyilli (%1-2)
yerlerde yetiştirilirler. Böyle toprak işleme,sulama,hasat işlemleri ve diğer kültürel uygulamalar düz
yerlerde kolaylaşmaktadır.Geniş düzlüklerin yakınında göl ve nehir gibi doğal olarak donları koruyan
faktörler varsa ve iyi bir hava drenajı sağlanıyorsa buralarda süs bitkileri yetiştiriciliği için uygun yerler
olabilir.Tepeler ve sınırlar genellikle hem rüzgar hem de aşınmış toprak nedeniyle amaca uygun yerler
değildir.
2.Toprağın Erozyon Durumu ve Tipi
Toprak erozyonu tarımda toprak verimliliğinin kaybolmasında etkili en önemli sorunlardan birisidir.
Toprak erozyonu su veya rüzgar nedeniyle oluşmaktadır. Neden hangisi olursa olsun, süs ve bahçe
bitkileri yetiştiriciliğinde erozyonu önleyecek önlemlerin mutlaka alınması gereklidir. Rüzgarlar toprak
erozyonuna neden oldukları gibi bitkiler içinde zararlı etkiler meydana getirirler. Rüzgar hızını azaltarak,
aşındırıcı etkisi önlenebilir. Bunun için örtü bitkilerinin yetiştirilmesi ve rüzgar kıranların yapılması
gereklidir.
Su erozyonlarında özellikle sağanak halinde yüksek yağış alan ve bitki örtüsü zayıf olan bölgelerde
şiddetli olmaktadır. Suyun akış hızını azaltacak teraslama, kontur dikim, örtü bitkisi yetiştirilmesi gibi
önlemler alınmalıdır.
3.Hava Akımı
Havanın yüksek kısımlardan daha alçak alanlara akmasıdır. Soğuk hava dağ ve tepelerden, hafif bir
rüzgar sayesinde sıcak hava ile karışmadıkça, daha küçük vadilere doğru akarak vadi içlerinde ve yakın
kısımlarında birikir. Bu nedenle yüksek yerler daha sıcaktır. Hava hareket halinde olduğunda don
imkanı oldukça azalır. O yüzden bahçelerde yeterli bir hava drenajı sağlanarak, soğuk hava
uzaklaştırılmalıdır. Bu nedenle bahçe kurmadan önce o yerin don zararları dikkatle incelenmelidir.
Bunun yanı sıra bahçe yeri seçiminde ağaçlık ve orman alanlarına yakınlıkta dikkate alınmalıdır. Çünkü
ağaçlık yerler soğuk havanın biriktiği yerlerdir ve özellikle ilkbaharda orman ağaçları iyi bir hava
drenajını önleyerek don cepleri oluşturabilirler. Bu nedenle tesisler orman alanına 25 metreden daha
yakına kurulmamalıdır. Yine rüzgar kıran bitkiler ile asıl bahçe bitkisinin su, besin maddeleri ve güneş
ışığı yönünden rekabete girmeyeceği yerler seçilmelidir.
4-Yöney
Yöney eğimin yönünü belirtir ve bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde önemli rolü vardır. Genellikle güney ve
doğu yöneyleri, daha erken ısındığından erken sürme ve çiçeklenme ile ürünün erken olgunlaşmasını
sağlarlar. Bu nedenle erkencilik ekonomik öneme sahipse, güney yöney tercih edilmelidir. Ancak bu
yöneyde ilkbahar donlarından zararlanma imkanı yüksektir ve arazinin hava drenajı bu zararın düzeyini
belirler.
Güney ve batı yöneyler bazı soğuk kış rüzgarlarını alabilirler ve ayrıca ağaçlarda yazın güneş yanmaları
görülebilir. Çünkü günün en sıcak zamanı öğleden sonra güneşin güneybatıda olduğu zamandır. Bu
dönemde güneş ışınları ağaca dik olarak geldiğinden, ısı emilir ve kambiyum büyüme aktivitesine girer.
Güneş battığı zaman soğuk hava ağaç gövdesindeki sıcaklığı azaltır. Bu olay gövde kabuğundaki
hücrelerde ölümlere neden olur. Buda ürünü oldukça azaltır. Kuzey yöney çiçeklenmeyi geciktirir ve
dolayısıyla bu yöneyde geç ilkbahar donlarından zararlanma imkanı daha azdır. Ayrıca kuzey yöney,
yüksek ışık şiddetine sahip bölgelerde güneş yanıklarına karşı ağaçları korur. Ancak hakim kış rüzgarları
kuzeybatıdan esiyorsa kuzey ve batı yöneyler bu soğuk rüzgarlara en fazla maruz kalan yöneyler
olacaktır. Bu durumda bahçede dayanıklı çeşitlere gerek vardır. Ayrıca böyle yerlerde doğu ve güney
yöneylerin tercih edilmesi yararlıdır.
BİYOTİK FAKTÖR
(Canlı faktörler, Canlıların birbirleriyle olan ilişkileri)
Biyotik Faktörler (Canlı faktörler.: Canlıların birbirleriyle olan ilişkileri 2’ye ayrılır;
a.Simbiyotik (direkt ilişki. : Bitki ve hayvanların direkt ilişkilerini ifade eder.
b.Asimbiyotik (dolaylı ilişki. : Dolaylı ilişkileri ifade eder.
Bitkilerle bitkiler, Bitkiler ve hayvanlar arasındaki ilişkiler değişiktir. Sosyal ve beslenme ilişkileri olmak
üzere 2’ye ayrılırlar.
Beslenme ilişkileri de 2’ye ayrılır.
1.Antagonistic etki: Bitkilerin bünyesindeki yaşayan parazitlerin bitkilere olan ilişkisi. Örn:
Nematodların (zararlı) hayatı bitkilere bağlıdır).
2.Resiprocal etki: Her iki canlının birbirine muhtaç olması. Örn: Algler, Mantarlar, Bakteriler...
REKABET FAKTÖRÜ:
Ortamdaki bitkilerin ihtiyaç duyduğu çevresel faktörlere ulaşmakta gösterdiği rekabettir.
Rekabetin başlıca sebepleri şunlardır:
1.Ortamdaki besin elementlerine karşı rekabet (Kemotropizm.
2.Suya karşı rekabet (Hidrotropizm.
3.Işığa karşı rekabet (Fototropizm.