SOSYAL HIZMET KURUMLARlNDA • • o
DIN HIZMETLERI •
REHBERI
"""''•ı-, ı . !~} DIB ·~ .
''"'•••'' YAYINLARJ
DiYANET iŞLERi BAŞKANUGI YAYlNLARI - 1166
Kaynak Eserler- 102
Yayın Yönetmeni Dr. Yüksel Salmon
Yayın Koordinatörü Yunus Akkaya
Proje Din Hizmerleri Genel Müdürlüğü
Editör Doç. Dr. Huriye Martı
Tashih Romozon Özolpdemir
Grafik & Tasanm Ali Akgün (AroiGroup)
Baskı Loro Eğitim Motb. Yay. Son. Tic. ltd. Şti. Tel: 03ı2 395 83 42
2. Baskı, Ankara- 20ı 5
Din l~leri Yüksek Kurulu Kararı: ı5.01.20ı5/0ı
20ı5-06·Y·0003-ı ı66
ISBN 978·97 5· ı 9·6429·B Sertifiko No: ı 2930
© Diyenet i~leri Bo~konlığı
ileti şim Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü Basılı Yayınlar Do i re Başkanlığı Tel: O 3 ı 2 295 72 93- 94 Faks: O 3ı2 284 72 88 e·poslo: [email protected] www.diyonet.gov.lr
Dağıtım ve Satış Döner Sermaye i~letme Müdürlüğü Tel: 03ı2 295 7ı 53 · 295 7ı 56 Faks: 03ı 2 285 ı 8 54 e-posta: [email protected]
-------iKiNCi BÖLÜM: KADlN
lll. KORUMA ALTINDAKI KADlNLARA YÖNELiK DiN HiZMETLERi
A. iSLAM PERSPEKTiFiNDEN KADlN
Doç. Dr. Huriye MARTI
Peygamber 8endimizin (s.o.s) tebliği, çağlar boyu zihinleri yönlendiren olumsuz kadın imgesinin olumlu bir anlama doğru evrilmesini sağlamıştır. Hz. Adem'in cennetten çıkarılışını eşinin hatasına bağloyan,245 dolayısıyla dünyadaki ilk adımdan itibaren kadını erkeğin yanında değil karşısında konumlandıran inanış, öncelikle Kur'an-ı Kerim tarafından reddedilmiştir. Kur'an, Hz. Adem'i aldatanın şeytanın olduğunu ısrarla yinelemekte/46 iki eşin şeytona birlikte aldandıklarını ve hatayı birlikte işlediklerini/47 sonuçta da birlikte cezalandırıldıklarını248 anlatmaktadır. insanın yaratılışına kadar uzanan asli günah suçlamasının önüne geçmekle Kur' an, kadının var edildigi konumu doğru olarak anlamamıza ·imkôn hazırlamaktadır.
Peygamber Efendimizin sünnetine baktığımızda da kadının konumunun -T evret'ın yaratılış kıssası benzeri- tedirginlik veren bir boyut taşımadığını görürüz. "Bana dünya nimetlerinden kadın ve güzel koku sevdirildL Namaz ise gözümün nuru kılındı."249 diyen bir Peygamber, kadının Allah ile erkek arasında bir engel değil, aksine bir bağ olduğuna işaret buyurmaktadır. Dinin doğru anlaşılması ve yaşanması noktasında kadının yaratılışı gereği özel imkônlar oluşturduğunu söyleyen de yine Hz. Peygamber' dir: "Allah, kime iyi huylu bir hanım lütfetmi§se, ona dininin yarısında yardım etmiş demektir. Artık diğer yarıyla ilgili olarak do o kimse, Allah' o karşı kendisine çeki düzen versin."250
ıcs Kilab·ı Mukaclcles, Yoıohlıs 3/1·24. 246 TOhO, 20/120. m Bokoro, 2/36·38; A'riif, 7 /22; Tiihô, 20/121-123. ııa A'rôf, 7 /27; Tôhil, 20/121. m llesfii, lsrofü'llilisô', 1. ıw HOkim, Miistec/rek, ll/1 75, hno: 2681. 157
• • • • i
iKiNCi BÖLÜM: KADlN
Kadın, neslin devamını sağladığı, günlük ihtiyaçları karşılamada özveriyle çalıştığı, erkeğin ve çocuklarının yaşamını kolaylaştırdığı '!e onların tekômülüne imkôn hazırladığı için mi değer taşır? Yoksa değerini insan oluşundan ve bununla bağlantılı bir misyon yüklenişinden mi alır? insan
gerçekliğinin kadın ve erkek olarak iki farklı ama birbirini tamamlayan boyutta yaratıldığını hatıriayıp yeniden sorarsak kadını dikkate almadan insanı tanımak, hayatını anlamiandırmak ve manevi dünyasını kavramak
ne kadar mümkün olabilecektir? işte bu noktada Allah ResOiü'nün (s.a.s) kodını tanımak ve tanıtmak üzere attığ ı adımlar, onu sadece haklar ve sorumluluklar ilişkisi üzerinden okumanın yetersizliğini ortaya çıkarmak
tadır. Zira, insanın bütünlüğü ve varoluş amacı düzeyinde bir bakış açısı olmaksızın kadının konumunu kavramak imkônsızlaşmaktodır. insan hayatını ve islam'ın temel dini metinlerini onlarken kadının kendine özgü bir
anlam alanı oluşturduğu ve böyle bir alanın başka hiçbir varlık tarafından doldurulamaz bir nitelik taşıdığı gözden ırak tutulmamalıdır.
Yaratılışın başlangıcına dönersek, Allah T eôlô' nın insana atıfta bulunarak meleklerine, "Bs n yeryüzünde bir halife yaratacağım ... "251 buyur
duğunu öğreniriz. Ne bu buyrukta ne de insanları "yeryüzünün halifeleri"
kıldığına dair ayctlerde252 cinsiyetten bahsedilir. O hôlde hem erkek hem de kadın halife olarak şerefli ~ir konumda yaratılmış ve Allah'ın rızasına uygun bir biçimde dünya hayatını şekillendirmekle görevlendirilmiştir. Halife sıfatıyla yaratılmış olması, kadının değerini bizzat kendi varlığın
dan alması için yeterlidir. Bir başka deyişle islam, kadına erkek üzerinden ya da erkek dolayısıyla değer vermeyi değil, insan merkezli düşü~erek yaklaşmayı tavsiye etmektedir. Kur'an'ın, kadın ve erkeğin aynı davranışı
sergilediklerinde aynı karşılığı alacaklarını, yani mükôfçıtta da253 cezada da254 birbirlerine denk olduklarını belirtmesi bu yaklaşımı güçlendirir. "Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını
korusun lar ... "255 emrinin hemen ardından, "Mümin kadınlara da söyle gözlerini haramdon sokınsınlar, namuslarını korusunlar ... "256 buyuran Allah' ın, namus konusunda her iki cinsten de aynı iffetli duruşu beklernesi yine irısan temelli bir duruşu ispatlar. Allah katındaki önceliğin, cinsiyet
111 Bokoro, 2/30. ın ııeml, 27 /62; ffihr, 35/39. ısı "Sizden erkek olsun kadın ol.sun, hicbır calısonın arnelini korsıhksız bırokmoyocoğım." AH lmrôn, 3/195. 214 · vophklonno bir korsılık ve Alloh'tnn coydına biı mDeyyide olmak üzere hıısız erkek ile hıısız kodının ellertni kesin." /Mide, 5/38;
·zıno eden kadın ve zina eden erkekten heı birine yiiıeı değnek vurun: IIOr, 24/2. m NOr, 24/30.
- 1=5.::.8 __ -~NOı, L4/.ll _____ _
-iKiNCi BÖLÜM: KADlN
ve benzeri özelliklere göre değil, takva duygusundaki derinliğe göre elde edildiğini ifade etmesi ise konuya son noktayı koyar niteliktedir: "Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarettık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylaro ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değer
li olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır."257 insan olma paydasında buluşan kadın ve erkeğe, "iman eden erkekler ve iman eden kadınlar birbirlerinin dostudurlar."258 eyetiyle iyi işlerde ortak olduklarında son
suz cennet nimetleri ile ödüllendirilecekleri, "Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir ... " diye başlayan ayetlerde ise, kötülükte işbirliği yaptıklarında cehennemde de bir arada ceza görecekleri ve aynı laneti hak edecekleri haber verilmektedir.259
Her insanın doğuştan getirdiği haklar vardır. ResOl-i Ekrem'in, "Her Müslümanın bir başka Müslüman'a kanı, ll)olı ve ırzı (iffet ve onuru) haramdır."260 sözü ile belirlediği temel haklar kapsamında kadının onuru
ve can güvenliği dokunulmazdır. Dolayısıyla hukukun belirlediği esaslar dışında iffetine, saygınlığına, bedenine yönelik yapılacak her türlü müdahale ve şiddet dokunulmazlık ihlali olarak değerlendirilir.
Hem kadından hem de erkekten insan olmanın onuruna uygun
davranışlar isteyen Allah Teôlô'nın her iki cinsi de .aynı kelimelerle tanımlaması manidardır: " ... Onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz ... "261
Ayette "onlar'' diye zikredilenler, erkeklerin eşleri olan hanımlardır. Bu
noktada eş kavramı, kadın ve erkeğin buluştukları, paylaştıklorı ve anlam dünyalarını kaynaştırdıkları çok özel bir alana işaret eder. "Ve O iki eşi; erkeği ve kadını yarattı."262 eyetiyle Rabbimiz, kadın ve erkeğe "eş" diye sesieni rken, onların birbirlerine göre hangi konumda var edildiklerini
de ifade buyurmoktodır. Elbette eş olmak, _kadın ve erkek için hayatta varoluşun yegône boyutu değildir. Ancak çoğu kere insanın hayota tutunma çabasında bir eşin varlığı öncelikli yer tutmaktadır.
"Kendileri ile huzur bulosınız diye sizin için kendi cinsinizden eşler yarat
ması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının
211 Hucurôt, 49/13. 118Tevbe, 9/71-72. 219 Tevbe, 9 /67·68. ııo Müslim, Birr ve sılo, 1 O. 261 Bokoro, 2/1 87. · 161 Necm, 53/45.
• o
159
• o
o .
lM
iKiNCi BÖLÜM: KADlN
ve kudretinin) delillerindendir ... "263 eyetinden anlaşıldığına göre, eşierin birbirlerine sunacakları en kıymetli hediye huzurdur. ilişkileri ancak merhamet ve meveddet bağlarıyla güçlenecek, eş olarak yaratılmaları an
cak huzura yatırım yapmalarıyla mümkün olacaktır. Birlikte yaşamanın ve fiziksel ihtiyaçları gidermenin çok ötesinde, hayatı birlikte tanıma, anlamlandırma ve yönlendirme, sınavı birlikte göğüslema monosına gelen
eş olma statüsü, kadını ve erkeği doğal olarak birbirlerinin yanı başına yerleştirmektedir. insanın eş seçme ve eşi ile kendini tanımlama çabası dikkate alındığında erkek gibi kadının da tamamlayıcı, bütünleyici ve
destekleyici konumu belirginleşecektir.
Kadının henüz erkek seviyesinde bir yetki ve yeteneğe sahip olmadığı düşüncesiyle alt basamaklarda konumlandırıldığı Cahiliye ~öylemlerinin bitiminde Peygamber Efendimiz (s.a.s.), "Kadınlar, erkeklerle birlikte bir
bütünü tamamlayon diğer yarıdır."264 buyurmuştur. Zonnedilenin aksine kadının gayet geniş ve derin bir varlık alanına sahip olduğunu vurgulayan bu zihniyetin temalinde, onun erkeği bütünlayerek insanı anlaşılır
kılan yönü yer alma~tadır. Adeta insan karşı cinsiyle in~anlığını tamomlamaktadır. Bu bağlamda birbirine eş olarak yaratılmak, eşit yaratılmayı çağrıştırmamolıdır. "Bir bütünün iki yarısı" formülü de sınırları belli bir
bütünlük içerisinde tıpatıp benzerliğe sahip iki yarımı tasvir. etmemektedir. Mesele, kadının ve erkeğin yaratılıştan getirdikleri farklılıklar ve fazlalıklar sayesinde kendilerinde olmayanı görebilen ve eksiklerini tamamlayarak
birbirlerini besleyen bir potansiyele sahip olmalarıdır. BÖyle bir potonsiyel!e yaratılma noktasında kadın ve erkek eşdeğerdir. Kadının bu eşdeğer statüsü göz ardı edildiğinde, kadın ve erkek sınırsız biçimde hayalır her anında ve her olanındaast-üst ilişkisi içinde konumlandırıldığında kodının
şiddet ve istismorla yüzleşrmesi koçınılmaz olmaktadır.
Oysa kodının fıtrat gereği erkekten farklı özelliklere sahip olması bir dezavantaj değil, aksine avantojdır. Zira kadının yaratılıştan getirdiği
niteliklerle "kendine özgü bir alan" açması, yeni bir anlam dünyasına
erkeği taşıyarak ona farklı bir perspektiften önce kendini, sonra da hayatı tanıma fırsatı sunması demektir. Bu fırsatı değerlendirmesi beklenen erkek, "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler
üzerinde belli hakları vardır."265 uyarısını aklından çıkarmamalıdır. Nitekim eşler arasında varolması gereken bu dengenin taraflardon birinin
ın ROm, 30/21. ı« Ebo llövod, Tolııırel, 94. "' 8okoııı;-2f2-28cAy!Ko bk.z,_TirmlıHndô, 1 1.
iKiNCi BÖLÜM: KADlN
lehine bozulmasına ve diğer tarafın mağdur olmasına izin vermeyen Allah
ResOiü (s.a.s.) de, "Sizin en iyileriniz, hanımiarına karşı en iyi davrananlarınızdır."266 buyurmaktadır.
Erkeğin otorite ihtiyacı kadını her türlü tehlikeden koruma ve kolla
ma çabası ile birleşince, kimi zaman eşini sahiplenme güdüsü eşinin
sahibi olma iddiasına dönüşmektedir. Böyle bir tehlikeyi bertaraf etmek için Allah ResOiü, kadın ve erkek arasında bir mülkiyet ilişkisi olmadığını,
kadının el altında bulundurulan bir nesne olarak konumlanamayacağını, dolayısıyla kimsenin eşi üzerinde dilediğince tasarrufta bulunma yetkisi taşımadığını anlatmıştır. Bunları anlatırken kullandığı "AIIah' ı n emaneti"
ifadesi ise kadına karşı ne derece özenli ve bilinçli davranılması gerektiğine işarettir: "Kadın lar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz onları Allah' ın emaneti olarak aldınız ve Allah'ın adını anarak (nikôh kıyıp) on ları
kendinize helôl kıld ı nız."267 Kôinatta ne varsa Allah'a aittir.268 Canların
sahibi O'dur, hükümranlık O'na mahsustur.269 Bir insanın diğeri üzerinde sın ı rsız egemenlik kurması, dilediğince hareket edip kural tan ımaması ise islam'ın ruhuna aykırıdır.
Cahiliye dönemini arkalarında bırakan ashab-ı kirarn için islam ile
gelen kadına yönelik düzenlemeler şaşırtıcı olmuş; kadının insani haklar paydasında erkekle buluştuğunu kabullenmeleri zaman almıştır. Hz. Ömer, bu durumu şöyle tasvir eder: "Biz Cahiliye döneminde kadına zerre kadar değer vermezdik. islam gelip de Allah onlardan bahsedince üzerimizde hakları olduğunu öğrendik, ama yine de onları işierimize dôhil etmek zorunda ol madığımızı düşünüyorduk. Bir gün eşim le aramda bir tartışma geçtiveeşim bana karşı ağır konuştu. Ona 'Haddini bil!' dedim.
Bunun üzerine eşim şöyle cevap verdi: 'Sen beni böyle azarlıyorsun, ama (ResOiullah'ın eşi olan) kızın Hafsa, ResOiullah'ın karşısında kimi zaman onu üzebilecek kadar rahat konuşmakta n çekinmiyor."270
ilahi vahyin ilk muhatapları, kadının varl ığı gereği sahip olduğu özdeğeri öğrendiklerinde davranış larını gözden geçirmek durumunda kalmışlardı. Zira, "Dünya bir geçimliktir. Dünyanın en değerli varlığı ise iyi huylu bir kadındır."27 ı diyerek kadının değerini açıkça dile getiren
m Tirmizi, Rodô, l l; lbn lılôce, Uiküh, SO. 261 Müslim, Hoc, 147; Ebo DôvOd, Menôsik, 56. ııs SOıô, 42/49·50. ııı Bokoro, 2/107. ııo Buhüri, Ublis, 31; /,\üıl im, Tolôk, 34. 1" 1.\ü;lim, Rodô, 64.
o o
o o
161
. o
o :
iKiNCi BÖLÜM: KADlN
Peygamberimizin zarif tavrı, yıllardır içinde büyüdükleri geleneğin yerleşik yapısına çıykırıydı. Kadının şiddete maruz kalmasına asla izin vermeyerek, "Sakın sizden biri kansını köle döver gibi insafsızca
dövmesini (Hayret!) Bir de o günün sonunda karısına sarılıp yatar!"272
buyuran bir yaklaşım, kadını köle benzeri ikinci sınıf insan olarak algılayan zihin kalıplarıyla uyuşmuyordu. Allah ResOiü, "Allah'ın hanım kullarına vurmayınl . . . Eşierini döve'n kimselerin sizin hayırlılarınız olduğunu sanmayın!"273 diyordu. Kadına karşı şiddet eğiliminde olonları affetmiyor, "insanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez."274; "Kıyamette en şiddetli azap görecekler, insanlara en çok
azap çektirenlerdir."275 diyerek her türlü merhametsizlik hakkında ağır uyarılarda bulunuyordu. Onun çizdiği Müslüman portresi gayet netti: "Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Mürnin de halkın, canlarını ve mallarını kendisine karşı
emniyette bildikleri kişidır. "276 Dolayısıyla Allah ResOiü'nün sünneti, maddi ve manevi anlamda kadın için ciddi getirilerinin yanı sıra, erkek için de zihinsel bir dönüşümü gerekli kılıyordu.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, geniş bir perspektiften bakıldığında Allah ResOiü'nün kadınlara karşı anlayışlı, şefkatli ve saygılı tavrının,
aslında yeryüzünün şerefli halifesi olan insana karşı genel yaklaşımının bir uzantısı olduğu görülür. Söz konusu tavırla Allah ResOiü (s.a.s.), kadının varoluştan değerli olduğunu, sahip olduğu nitelikler, yetenekler ve tecrübeler ile hayatın her olanına yeni imkôn ve açılımlar
getirebileceğini ve böylece kendi sorumluluğunu üstlenebileceğini öğretmiştir. 1400 yıl sonra bugün islam toplumlarında .kadının konumuna baktığımızda hiç de iç açıcı olmayon tablolor karşısında
esefle boşımızı öne eğmekteyiz. Kadına yönelik şiddet gibi bir gerçekliğin acısıyla ezilmekteyiz. Olumsuz kadın algısının düzeltilmesi için Peygamber Efendimiz tarafından verilen onca emeğe rağmen olgı bozukluğunda ısrorın boyutlarını gördükçe üzülmekteyiz.
Abdullah b. Ömer, "Biz Peygamber zamanında hakkımızda vahiy iner de azorlanını korkusuyla kadınlarımıza karşı kötü söz söyleyemez ve istediğimiz gibi dovronomazdık. Ne zaman ki Peygamber vefat
m Buhôıl, Uikôh, 94, Edeb, 43. 113 EbO Oövıld, Uiköh, 41·42. 11' Buhöıi, Tevhid, 2.
, .r.. ,, 111 lbn Honbel, IV, 90. -_· ~~----•;•·Tınniıi;-imon;-11.----
iKiNCi BÖlÜM: KADlN
etti, işte o zaman ağır konuşmaya ve rahatça dilediğimizi yapmaya boşlodık!"277 der. Bu samimi itirofı diniediğimizde bugüne kadar hangi bakışın, neden ve nasıl taşınorak zihinlerimizi etkisi altına aldığını bir defa daha düşünmemiz gerekmez mi? Peygomberimiz, kodının saygın varlığını kabullenen, kimliğini tanıyan, haklarını veren ve ayrı bir kişilik olarak hayatta yer edinmesini destekleyen bir bakışla insanlığı tonıştırmıştı r. Dün olduğu gibi bugün de onun tokipçilerine düşen bu bakışı sohiplenmek ve sadece teoride değil pratikte de yaşanılır kılorak geleceğe taşımak olmalıdır.
KAYNAKLAR
Buhôri, Muhammed b. ismail, ei·Cômiu's-Sohih, !-VIII, ei-Mektebetü'l-islômi, istanbul
1979.
EbO Oôvud, Süleymôn b. Eş' as es-Sicistôni, es·Sünen, 1-IV, Haz. Muhammed Muhyid
din Abdülhamid, ei-Mektebetü'l-islômi, istanbullrs.
Hôkim, Muhammed b. Abdullah en-Nisôburi, ei·Müstedrekale's·Sohihoyn, 1-IV, Thk. Musta
fa Abdülkôdir Atô, Oôru'I-Kütübi'l-ilmiyye, Beyrut 1990.
ibn Hanbel, Müsned, istanbultrs.
ibn Môce, Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid, es·Sünen, 1-11, Thk. Muhammed Fuôd
Abdülbôkl, Oôru'I-Hadis, Kahire 1994.
Kitôlrı Mukaddes Eski ve YeniAhil Tevrot, Zebur (Mezmurlar) ve Inat Kitôb- ı Mukaddes Şirketi, istanbul
1995.
Müslim, ibnü'I-Hoccôc ei-Kuşeyr1, ef.(ômiu's·Sohih, (Nevevl Şerh i ile birlikte), 1-XIX, Haz.
Muhammed Fuôd Abdülbôki, Oôru'I-Kütübi'l-ilmiyye, Beyrut 1995.
N~sôl, Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, es·Sünen, 1-IX, Haz. Abdülfettôh Ebu Gud
de, Oôru'I-Beşôiri'l-islômiyye, Beyrut 1994.
Tirmizi, Ebu Tsô Muhammed b. isô, e/-(ômiu's-Sohih, 1-V, Thk. Ahmed Muhammed Şôkir, Oôru'I-Kütübi'l-ilmiyye, Beyrut 1987.
m BuharT, Nikiih, 81. 163