Transcript
Page 1: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

SU’danSayfalar

19 Nisan 2011 Haftalık Spor , aktüalite dergisi!

Kalp Testi

BU SAYI: SÜPRİZ BİR AŞK HİKAYESİ DAHA...

SAYI

2

QUARESMA: Kalplere kurulan Portekizli

Galatasaraylılar yazıyor: Bitsin artık bu çile

NBA’ in yıldızlarını seçtik...

Tam 4 El Clasico: Yeme de yanında yat!...

ALEX: Galatasaraylı gözü ile...

Sampiyonlar liginde ziyafet sofrası...

Ve ARDA TURAN’ın hikayesi devam ediyor...

Page 2: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011
Page 3: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

SU’danSayfalar

Sabri Ugan.Sabri UGAN SU’dan Sayfalar...

HAFTANIN KAPAĞI

RICARDO QUARESMARicardo Andrade Quaresma Bernardo, 1983 yılının yağmurlu bir Eylül gününde, Lizbon’ da, Beşiktaş için doğdu

NBA2010-2011 NBA normal sezonu geçen hafta itibariyle tamamlandı SU’DAN SAYFALAR olarak biz de sizin için kendi normal sezon ödüllerini, NBA’in Oscar’larını, seçtik.

ŞAMPİYONLAR LİGİBuyurun dostlar buyurunŞampiyonlar Ligi sofrasına!...

Her 2 hafta bir yeni doğacak çocuğunu bekleyen babalar gibi hissediyorum.SU’dan Sayfalar sizlerin de beğenisiyle daha okunur ve daha konuşulur bir dijidergi - blog olmaya başladı...Katkılarınızı asla gözardı edemem.Harika bir Quaresma hikayesi ...

Enfes bir NBA ve Şampiyonlar Ligi analizi sizlerden geldi...Mümkün olduğunca taraftar gruplarından öyküler aktarmaya çalışıyorum. Bu hafta Tatankalar’a ulaştım... Kimdir bu Tatankalar, adlarını nereden aldılar? Bu yazıda cevapları bulacaksınız...Ve eğer sizlerin de bildiği böyle taraftar hikayeleri varsa, lütfen gönderin bize...

Yayınlamaktan büyük bir zevk duyacağımızı bilmenizi isterim...Futbolda son haftaların heyecanını doyasıya yaşıyoruz...Sadece Süper Lig’de değil, alt liglerde de çok büyük bir çekişme yaşanıyor.

Şampiyonlar Ligi, Avrupa’nın kalburüstü ligleri, hatta voleybol, basket-bol derken bir sezonun sonuna geliyoruz.Heyecan dorukta...Bu heyecanı kaçırmayın lütfen...ve bir rica...

Eleştiri ya da övgü...İçinizden ne gelirse lütfen SU’dan Sayfalar’a izinizi bırakın...

Page 4: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Sudan Sayfalar

KALP TESTİ...ONLAR KAPIŞIYOR, TARAFTAR KAZANIYOR...

Nefes nefese yarış sürüyor…Trabzonspor 2 soluk önde, Fenerbahçe ensesinde.Şunun şurasında sadece 5 hafta kaldı. Peki kim şampiyon olacak?KimŞampiyonOlacak?...Cevap gönüllerde gizli…Kimi çok içtenlikle söylüyor Bordo Mavili şarkısını…Kimi, sabırla bekliyor Sarı Laci-vertli bayramı…Kim ne derse desin kazanan, soluk soluğa bir yarışı izleyen biz futbol aşıkları oluyor…Kolay değil elbet… Trabzonspor’a bakıyorum da, son haftalardaki nakarat

aynı…“Tek tek basaraktan!..”Kasımpaşa… Konya… Gala-tasaray… Bursa… Hep tek golle kapatılan maçlar?Nasıl yorumlamalı bu durumu?Yarışın stresiyle mi? Baskıyla mı? Kontrollü futbolla mı? “Bir olsun, yeter ki bizim ol-sun!” mantığıyla mı?Kabul etmeli. Trabzonspor zor kazanıyor. Futbol alanındaki görüntü her an tekleyebileceği izlenimini veriyor.Bu süreçte sadece içerde Kayserispor’la 3-3 berabere kaldılar… Ama hep 1 farklı galibiyetlerle gelen “Ha bugün ha yarın mutlaka tekleyecek” beklentisine tam 9 haftadır

direniyorlar…Genel anlayış Trabzonspor’un nispeten zor maçlar periyo-dundan çıkmak üzere olduğu şeklinde.

Belki 3 hafta öncesine kadar ben de aynı düşüncedeydim. Ne var ki; iddiası olmayan takımların dahi gösterdikleri direnci dikkate alıyorum da; matematiksel garanti elde edilene kadar huzur yok.Çünkü “Çantada keklik” maç yok…

Trabzonspor cephesinden baktığımızda görülen bu…Kadıköy’e geçtiğimizde de o stresi hissedebilmek mümkün.

Page 5: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Tek farkla.Sanki Fenerbahçe şampiyonluk mücadelesi verdiği Trabzonspor’a oranla futbol anlamında biraz daha ağır basıyor.Kağıt üzerinde olduğu gibi sahada da çok zor maçlar oynuyorlar ve kazanmak için olağanüstü mücadele veriyorlar.İşte Gaziantepspor maçı.Aslında Kadıköy’deki atmos-fer golsüz biten Bursaspor maçının benzeriydi. Her geçen dakika, maçı Fener-bahçe açısından bir gerilim filmine çevirse de, tek gol Sarı Kanarya’yı uçurdu.Bu maçla ilgili bazı önemli noktalar var.Çok detaylı değilse bile birer cümleyle üzerinden geçmeli..Hakem Hüseyin Göçek iyi bir gününde değildi…Nüansa lütfen dikkat, burada şu penaltıyı, şu kartı vermedi

diye altını çizmiyorum. Ama evet (Benim görüşüme göre) o penaltıyı vermedi (Alex-Niang) , bu kartı vermedi (Lugano). Bir kartı verirken de hoş bir görüntü vermedi (Elyasa)Golle birlikte yaşanan tartışmalar yakışmadı…

Gaziantepspor Kulübü bir açıklama yaptı. Golden sonra ağır tahrik içeren bir ifade kullanıldığını duyurdu.Yapmayın, etmeyin demek abesle iştigal. Herkes ne yapılması ne yapılmaması gerektiğini biliyor. Bir gerilim filmine, hiç beklen-medik anda bir çığlık efekti koyarsanız, hepimizin ödü patlar.Futbol da öyle. Korkutan, geren, ürküten efektlerden mümkün olduğunca sıyrılmak gerek…

Ve Aykut Kacaman.

Bursaspor maçı kaybedilmişti. Bu kez hamleleri, Gaziantep-spor maçını kurtardı…Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın o kargaşada, tam da olayın olduğu yerden taraftarı sakinleşmeye çağıran hareketleri dikkat çekici ve güzeldi. Yine de düşünmedim değil. Kurumsal anlamda bu kadar ilerde olan bir kulübün başkanı o konuda da başrolde olmalı mıydı?

Sonuçta uzatma dakikalarında gelen gol Fenerbahçe’yi yeniden zirveye doğru uçurdu.Aslında herkesin dilinde-kini söylemeden olmaz. Şampiyonluğa koşan takımların rakipleri hakkında bol bol komplo teorisi ve uyduruk hikaye dinlemeye devam edeceğiz.Bu yarıştan en büyük zevki, de-dikodulara kulaklarını en çok tıkayanlar alacak elbet..

Page 6: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Sudan Sayfalar

Bir Galatasaray taraftarı olarak önceki iki sayımızda okuyabileceğiniz Prekazi veHagi yazılarından sonra bu kez bir Galatasaraylı gözü ile, ALEX DE SOUZA gerçeği hakkında söylemek istediklerim var.

Alex gerçeği diyorum çünkü Galatasaraylılar’ın kabusu haline gelen bu BrezilyalıAdam, yıllardır bize hayatı zindan etmiş durumda.

Ne zaman “Fenerbahçe şimdi puan kaybedecek” veya “bu maç işleri zor bu maçı alamazlar”desek…. Bir yerden bir şekilde çıkıp acaip bir gol atıyor bu adam.

1996 yılı, - HAGI transferi nedeni ile- nasıl Fenerbahçeli-ler için kıyamet günü gibi iseALEX transferinden dolayı 2004 yılı da Galatasaraylılar için aynen o anlamı taşıyor.

Fenerbahçeli bir arkadaşım HAGI’nin ona çektirdiklerinden

dolayı “Yahu böyle biradamın Galatasaray’a geleceği tuttu, o da benim gençliğime denk geldi” demişti.

Aynı şeyleri ALEX için his-seden milyonlarca Galatasaray taraftarı vardır şu an; eminim bundan.

Bir Galatasaraylı olarak ben-im gençliğime HAGI denk gelmişti ama, o yıllardangünümüze ALEX bana hayatı zindan etti:)))

Neredeyse oynadığı maç başına 1 gol veya 1 asist yapan Alex’i bu özelliklerinin dışında ayağına gelen o topu hiçbir şekilde kaybetmemesinden dolayı hayranlıkla izliyorum.

ALEX topu ayağına aldığı za-man nasıl oluyor dan o topu hiçbir şekilde kaybetmiyor; bunu düşünmekten aklımı kaybedeceğim yakında :))

Son oynadığımız ve Fenerbahçe’nin bizi ARENA’da yendiği maçta da bu hüneriGalatasaraylılar’ı çileden çıkaracak şekilde göstermiştir.

Fenerbahçe 2-1 önde iken Galatasaray korner kazandı. Ne var ki berbat bir şekilde Kullandı o korneri ve Fener-bahçe defansındaki bir oyuncu topu ileri doğru şişirdi.

En ileride ALEX bekliyordu. Etrafında ise 2 Galatasaray stoperi vardı.Bu ufacık adam topu göğsüyle önüne aldı.Önüne aldığı topu stoper-lerimiz ALEX ten alamadı. Sonra orta sahaoyuncumuz ona prese gelip üçlü bir sıkıştırma yaptılar yine kaptırmadı. ALEX taç çizgisinedoğru gitti ama ne müm-kün; yine kaptırmadı, yine kaptırmadı…

Yani o gün, o anda orda 50.000 Galatasaraylı varsa hepsi çıldırmıştır.O ise kaptırmadığı topu bir şekilde takımına serbest vuruş (faul) olarak kazandırdı.

Bir Galatasaraylı olarak; kalite-sini her zaman sahaya yansıtan bu adamı kıskançlık ve içten içe büyük hayranlıkla yıllardır izliyorum.

Yapılması gereken o son vuruş

ALEX...

Page 7: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

veya son pastaki mükemmel zamanlamaları veya tercihleri ile 2004’ten bu yana Fenerbahçe’yi hep zirve yarışında tuttu ALEX. Bu özelliği ile Avrupa’da bile eşi benzeri olmadığını düşünüyorum. Fenerbahçe atağa kalkarken onun tercihleri hep kusursuz oldu.

Futbolun” F” sinden anlamayanların çok sayıda olduğu ülkemiz de tabi ki ALEX te zamanında yuhalandı…Koşmuyor dediler.Başkası koşsun o zaman... Bi de koşacak mı ALEX?Canım memleketimde 10 numaralı futbolculardan hem bir sürü gol atmasını,hem top kapmasını, hem pres yapmasını, hem de hala Türkiye’de oynamasınıbekliyorlar.

Delirmek işten değil.

Bu Dostoyevski’ye “Yaa çok güzel

yazıyor da hiç eğlenceli değil” demek gibi birşey.Onu da başkası yapsın...

Böyle zamanlarda Aziz YILDIRIM , ALEX’i ayağa kalkıp alkışlamış ve tüm eleştirileregöğüs germişti.

Arda (çok eleştirildiği - yerden yere vurulduğu dönemlerde) Galatasaray yönetiminden bu desteği gördü mü? Bırakın desteği “Tarafta haklı” dediler.

ALEX’in o günden bu güne durumu ortadayken arkasında kimsenin durmadığıARDA’nın hali ortada.

Herkes ARDA’ya gitsin kurtulsun diyor. Biraz vicdanlı olan taraftar bu şekilde düşünüyor.Ben ise onu yuhlayanlar gitsin diye düşünüyorum.Nereye gidiyolarsa gitsinler.Gelmesinler stadlara.Evde UKRAYNA ligi izlesinler. Orda bol bol koşan oyuncu var onları izlesinler.Aziz YILDIRIM o gün Galatasaray yönetiminin düştüğü duruma düşseydi. Biz bu kadar sene ALEX’ i de izleyememiş olacaktık belki de.

Amacım asla ALEX ile ARDA yı aynı kefeye koymak değil.ARDA’nın oralara ulaşması için daha çok yol alması gerekli ama burda anlatmakistediğim yıldız futbolcuya ver-ilmesi gereken değer...

Konudan uzaklaşmayalım:))ALEX de SOUZA bugüne kadarbeni delirtti, çok üzdü, ve kend-ine hayran bıraktı.Onun gizli bir hayranıyım.

Onun top tekniğini izlemek büyük zevk. Ama iş Galatasaray taraftarlığına geldiği zaman bu zevk bir eziyete dönüşüyor:)))

Adam devamlı gol atıyor asist yapıyor kimse engelleyemiyor.

Hiç bir zaman rakibe kasti tekme atmıyor. İnsanların profesyonellik kisvesi altındamazur gördüğü iğrenç hareketlerden yapmıyor. Sadece çıkıyor futbolunu oynuyor.

Bir gün Fenerbahçe ALEX ile yollarını ayırabilir. Kuluplerin böyle stratejileri olmuşturve bundan sonra da olacaktır.Ama Fenerbahçe eğer bir gün ALEX ile yollarını ayıracaksa önce Şükrü Saraçoğlu’nun önüne heykelini dikmeli ondan sonra bu kararı almalıdır.Galatasaray’ın Hakan ŞÜKÜR’e ve Bülent KORKMAZ’a yapmadıklarını yapmalıdır.

Son olarak;HAGI ile kıyaslanmak en çok ona yakıştı bu ülkede. Bu duruma da bir GALATASARAY’lı olarak yapacağım yorum şöyle olabilr.İkisi de büyük yetenekler ve büyük futbolcular ama arada şöyle bir ince detay varKi; DENİZLİSPOR ve geçen seneki TRABZONSPOR maçlarında Fenerbahçe’deALEX yerine HAGI olsaydı eğer Fenerbahçe’nin müzesinde 2 kupa fazlası vardı...HAGI kaybetmeyi hiç bir zaman kabul etmedi...

SON SÖZ: ALEX’in top kaptırmamasına kafayı fena halde takmış durumdayım, birgün şu adam bi topkaybetse de onun da bir insan olduğuna ikna olsam:)))

Çağatay ÇETİNERtwitter.com/cagataycetiner

Page 8: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Sudan Sayfalar

Ricardo Andrade Quaresma Bernardo, 1983 yılının yağmurlu bir Eylül gününde, Lizbon’ da, Beşiktaş için doğdu

Rivayete göre (!) henüz ilkokula dahi gitmiyordu (4-5 yaşlarında) futbola başladığında…

17’sinde Sporting Lizbon’un A takımındaydı. 2 sene boyunca burada öyle döktürdü öyle döktürdü ki; uzun bir takip sonrası Barcelona kadrosuna dahil olmayı başardı…

Ama olmadı, 1 yılda ayrıldı yolları…

Arkasından, Mourinholu Porto’ yu reddetmedi, ülkesine döndü… Bir süre sonra portföyüne 4 yıllık Porto tecrübesini ekleyerek, Inter’ e transfer oldu… Inter i destekleyen bazı İtalyan arkadaşlarım hep söylerdi;

“Muhteşem bir ayak, ama bizim ligimizin ve bizim takımımızın oyuncusu değil!.. Çalım sevdası, 180 derece

dönebilen bilekleri , hata yaptırıyor çoğu zaman, yapabileceklerini ve takımı aşağı çekiyor” diye…

Kısacık ve mutsuz Chelsea deneyiminden sonra, geçmişinden bir kombinasyon yaparak, Mourinho’ ya ama bu sefer Inter’ de geri döndü…

Ve sihirli ayakları nihayet 2010 yılının yaz ayında onu Beşiktaş’a getirdi…!!!

Demirören bombardımanı, değil Türkiye’yi, dünyayı sarsan transfer silsilesi onunla

QUARESMA

Page 9: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

başladı …

Çok bekledik, çok heyecanlandık ve sonunda oldu…

Quaresma geldi, 7 yi aldı; Q7 oldu

Bencil diyorlar ya, çok egoist diyorlar da bazen yerden yere vuruyorlar ya, halt ediyorlar!!!!

Bir Quaresma ki; dünya devi Cristiano Ronaldo’ nun muadili olan, buna rağmen 2003 den beri milli takımında forma giyen…

Bir Quaresma ki; Trivela diye bir vuruş icad eden, bu çeşit attığı gollerin videosu Avrupa’da futbol okullarında ders olarak gösterilen…

Bir Quaresma ki; attığı gollerin tek bir tanesi bile sıradan olmayan…Her hafta spor programlarına jenerik olan, dünya çapında en güzel ilk 5 golden 1 ine adını yazdıran …

O şimdi bizden, hem de gönülden… Her hafta biraz daha fazla, her hafta biraz daha fazla yürekten…

Derken 1 ödül daha geldi: Quaresma: Yılın Transferi…

Ve tören sonrası yine vurdu Trivela, gidecek diyenlerin alayına….

: “Beşiktaş’ da çok mutluyum, gitmiyorum, seneye çok daha iyi şeyler yapacağız”…

Diyoruz ki; her futbolsever bir gün mutlaka Quaresma’ yı canlı seyretmeye İnönü’ ye gelecektir, gelmelidir!!!!

Sözün özü:

Bir Pascal’ ı böyle sevdik biz bir de Mansız’ ı… Sonu benzemesin ama; şimdi moda QUARESMA

Dilvin GERÇEKtwitter.com/DilvinG1903

Page 10: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Fenerbahçeliler de yazdı…Beşiktaşlılar da..Doğal olarak takılmalar da vardı…Yayınlanabilir formatta rica etmiştim… Değer veren herkese teşekkür ederim…Ve işte Tweet tweet Galatasaray…

Mustafa YILDIRIM Bu seneki Galatasaray’ımız sayesinde futboldan soğudum. Ve aslında futbolsuz da hayat varmış bunu anladım…Müntiha ULU Bu sezon bizim için sadece hem ders, hem nazar boncuğu oldu…. Biz her zaman Galatasaray’ız, gelecek-ten daha da umutluyuz…

Sezgin AYGÜN Şu an taraftarını çileden çıkaran takım küllerin-den doğup yeniden korkulan takım olma amacında’… (: En azından bunu istiyor…

Adem VARLI Galatasaray fanı , yüreğimizde acı ; taraftar olarak yine duyarlı ; bazılarına

göre takım ön yargılı .. Bu ger-çekler yine ACI ..

İlker SÜRME Türkiye’de kimsenin hayal edemediği basarıları yaşamış kulübüz… Gelecek kaygımız olmadı, ol-amaz, olmayacak…

Ahmet YAZAN Bir Beşiktaşlı olarak o eski Galatasaray’ı özlüyorum..

Erdal ÜMİTCAN : Getirilecek teknik direktörün ve yeni futbolcuların Disiplinli,Çalışkan,Saygılı,Azimli olması ŞART! (Böyle birilerini bulurlarsa)

Turgut PEKER Galatasaray bize her maç acı cektiri-yor. Maalesef gelecek için de pek umudumuz yok.. Eskisi gibi göğsümüz dik “Galatasaraylıyız” diyemi-yoruz…

Berkan BAĞCI Galatasaray takımı, idarecisi kötü olabilir.Başarısızlık doğaldır..Ancak Galatasaray bünyesindeki aşçı bile kişilikli olmak zorundadır..

İbrahim ÖZTÜRK Galatasaray’ın olduğu yerde umut vardır! Seneye herşey çok güzel olacak inşallah…

Dilara ÖZCAN Galatasaray için söylenecek şey; tek kelimeyle belirsizlik. Ufukta hiçbirşey yok…

OrhanTOPTAŞ Düştüysek kalkarız, daha ölmedik ya…

Celocan AYDIN Yıllarca bu taraftar sefasını sürdü takımımızın. Bir sene de cefasını çekeriz! En büyük GALATASARAY…

Onur AKIN Sarı-Kırmızı Bir Umut...

Mustafa ÜLGEN Kaos sonrası gelmesi muhtemel kozmoz ihtimali ile kendini avutmak…

Serkan KITIR İcinde Galatasa-ray gecen her cumlede umut vardır… O yüzden gelecek endisemiz yok…

TWEET TWEET GALATASARAY

Page 11: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Uğur SNNT Yollar Uzun Dikenli Taşlı Olsa da, Bastığın Yer Üzüntülerle Dolsa da, Sel Çığ Ateş Önünde Her Ne Olsa da, Cim Bom Başı Dik Yürür..

Atilla GÜLKAN Önümüzdeki 3 yıl şampiyonluğun hayal benim için...Nedeni ise takım olamama ve kulüp içindeki huzursuzluk..!

Fazlı AKPULAT Herşeye rağmen sarı ve kırmızısını gördüğümde heyecan duyuyo-rum ve “gelecek bizimdir” diyorum.

Emre BENZER Aslanlar da his-seder, bunalıma da girebilir ama aslan her zaman kraldır.

Tugba BİNDOKUZYÜZBEŞ Galatasaray’da alinan sonuçlar taraftari derinden üzse de,biz takimiza güveniyoruz ve hep yanindayiz ölene kadar. Bu günler geçecek..

Demet ARABACI Galatasaray, içine gururla giydiğin sarı kırmızı parçalının öyküsü...

Caner AKTEPE Ben Fenerbahce taraftarı olmama ragmen Gala-tasaray gıbı ulkemıze ılkler yasatan takımın halıne cok uzuluyorum…

Oguz (SOYADI YOK) Kimsenin aklının almayacağı BAŞARILARI ve BAŞARISIZLIKLARI art arda yaşamaktır..

Taha GÜVENDİ Anılara bakıp hüzünlenmek, ileriyİ görmeye yeltenememek bir Galatasaray taraftarının içinde bulunduğu durumdur.

Önder GÜRELİ Ne kadar yük-selirsen o kadar düşersin, ama altına camur bulasırsa deger-inden bişey kaybeder mi?

Davran SARAÇ İsterse küme düşsün,yine peşindeyiz,yine dünyanın zirvesine çıkacağız,eminiz ...

Murat Cem YAĞIZ Sokakta oy-nasan bile, kaldırımda destek-leriz.

Kerem SEVER Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime. Titrerim mucrim gibi baktikca istikbalime

Senuber ALİYEVA Her büyük takımın başına gele bilen bir durumdayız. Takımıma güveni-yorm ve seneye daha başarılı bir Galatasaray göreceğiz inşallah

UğurDEMİRASLAN Hangi

formayi giydiklerini bilmeyen futbolcu güruhu Galatasaray..

Safa TEZCANR Tat alamamamı sağlıyor bu sene resmen. Ne spor programı izliyorum, ne de gazetenin spor sayfalarına bakıyorum acı çekiyorum res-men.

Emre BENZER Galatasaray öyle büyüktür ki, başarısızlıklar bile yücedir, fırtına öncesi sessizlik gibi, küllerinden doğar..

Muhammed Emin ÖZBEY Sana söz yine baharlar gelecek...

Erden ÇETİNKAYA Lost’un finalle biten 6.sezonu ne ise.. Bu sezon da benim için aynı ... ikisini de unutmak istiyorum..

Kubilay KULA Galatasaray her şeye rağmen umut edebilmek-tir.Nokta.

SONRAKİ SAYI: TWEET TWEET FENERBAHÇE

Page 12: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Sudan Sayfalar

2010-2011 NBA normal sezonu geçen hafta itibariyle tamamlandı ve muhtemelen bu yazı yayınlandığında ödüller yavaş yavaş sahibini buluyor olacak. SU’DAN SAYFALAR olarak biz de sizin için kendi normal sezon ödüllerini, NBA’in Oscar’larını, seçtik.

En Değerli Oyuncu: Derrick Rose – Chicago Bulls“Yılın en iyi takımının en iyi oyuncusu en değerli oyuncudur” cümlesine her yerde karşı çıkan bir insan olsam da bu sene bu su götürmeyen bir gerçek. University of Memphis’in NCAA’de sükse yapıp ulusal turnuva finaline kadar tırmandığı 2008 yılında bu günlere göz kırpmıştı bu günlere Derrick Rose. Takımı şu anda Milwaukee Bucks’ta Ersan İlyasova’nın takım arkadaşı olan Chris Douglas-Roberts ile beraber ülkenin en çok konuşulan takımı haline getirmişlerdi. Bu sene de aynı şeyi Chicago Bulls için yapıp, Michael Jordan’dan beri ilk kez NBA’in en çok galibiyet alan ve play-off’lar boyunca ev sahibi avantajına sahip olan takım haline getirdi. Son dakikalarda aldığı sorumluluk, takıma liderlik etmesi ve United Center’ı 15 seneden sonra havaya sokması ile hak ediyor bu ödülü. 34 maç Noah’sız ve 23 maç Boozer’sız (ki bu ikisini çıkardığınız zaman Bulls’ta Rose ve tamamen sıradan 8 oyuncu kalıyor) 62 galibiyet, bu zaten yeterli ödülü vermeye. (%44 şut yüzdesi, 25 sayı, 7.7 asist ortalaması)

NBA NORMAL SEZON ÖDÜLLERI

Page 13: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

En Çok Gelişme Gösteren

Oyuncu: Kevin Love –

Minnesota TimberwolvesLigin en kötü takımının en iyi oyuncusu.

Bu ödül için çok sıradışı. Ama Kevin

Love lige geldiğinden beri gösterdiği

ışığı doruğa çıkardı ve 14 sayı, 11

ribaunt ortalamadan, 20 sayı, 15 ribaunt

ortalamaya çıkardı istatistiklerini. Aynı

zamanda %33 olan üç sayılık atış

yüzdesini %41’lere çıkararak zaten zor

bir görev olan Love’ın savunulmasını

iyice imkansız hale getirdi. Bu ödülü

kendisine asıl getiren iki şey daha

var. Bir tanesi Dwight Howard gibi bir

oyuncunun olduğu ligde ribaunt kralı

olması, diğeri de üst üste 52 double-

double ile lig tarihine adını yazdırması.

Yılın Koçu: Tom Thibodeau – Chicago BullsGeçen seneden toplamda

ortalama 9 sayı daha az

yediler. 62 galibiyetle yılın

en çok galibiyet alan takımı

durumundalar. Yıllardır

başarılı koçların arkasında

defansif yardımcı koç olarak

görev yapan Thibodeau artık

kendisi spot ışıkların altında.

Yılın En İyi Savunmacısı: Dwight Howard – Orlando MagicPotanın etrafında geçilmeyen bir duvar. NBA’in blok kralı ve top çalmada ilk 20 içerisinde. Ribauntlarda da ikinci olduğunu düşünürsek, üçüncü kez üst üste ödül Superman’in.

Yılın Çaylağı: Blake Griffin – Los Angeles Clippers22 sayı, 11 ribaunt. İstatistiklerle zaten yılın çaylağı, ama girin YouTube’a Blake Griffin yazın. Geçen sene dizini parçalayıp hiç oynamamasına rağmen, Clippers formasıyla gördüğünüz bütün hareketleri bu sezon yaptı. Yeterli. Hem istatistik, hem göz zevki faktörüyle Blake Griffin.

Barıs ÇIRAK

Page 14: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Sudan Sayfalar

TATANGALAR

Page 15: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

TATANGALARONLAR ŞEHRİ

TRİBÜNDEN SEVDİLER

Page 16: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

Sakaryaspor fırtınasının durulduğu, gerileme devrinin başladığı, Sakary-aspor taraftarının kimlik ihtiyacına fazlasıyla ihtiyaç duyduğu iç kemiren za-manlar…1989 falan…O dönemlerde yeni bir film girmiştir vizyona… Başrollerinde Kevin Cost-ner ve Mary McDonnell’ın oynadığı Dances With Wolves; sizin anlayacağınız “Kurtlarla Dans”. Kırıntı Fuat vardır bir de o zamanlar…. Hep vizyonda olan ve başrollerini Sakary-aspor Altyapısı’nın oynadığı filmde. Kırıntı Fuat bir gün “Kurt-larla Dans” etmeye gider. Çok etkilenir filmden. Bir solukta yanlarına koşar ve zaten kurulma aşamasında olan tribün grubundaki

arkadaşlarına “Buldum!” der. “Evreka!” yani.“İsmimiz Tatanka olmalı!” İçleri Sakaryaspor gidişatıyla taş olmuş ve ellerini taşın altına koy-maya karar vermiş gençler, “Tatanka nedir?” diye sorar … Fuat anlatır …Savaşçı kızılderili kabilesi Sioux ‘ların en değer verdiği, yaşayışında mânâ, duruşunda berklik olan bizonlara verdiği addır Tatanka. Güçlüdür, korkusuzdur, kutsaldır, değerlerine inançlıdır, haksızlıklara karşı savaşçıdır, yaşadığı yere tamamıyla sahiplenen bir varlıktır Tatanka.Kızılderili topraklarından binlerce kilometre öt-ede, bir Anadolu kentinin taraftarlarının, kendilerine

Kızılderili’lerin en sadık dostlarından birini ad olarak seçmeleri tesadüf değildi elbette…

Sakaryalı gençler, Kızılderililer için kutsal olan bu hayvanın taşıdığı anlama leke sürmeyeceklerine dair birbirlerine söz verdiler…Tatanka’nın anlamı, Kızılderili topraklarında ne ise; bu topraklarda da o olacaktı…Ezmemek, ezdirmemek, şerefli mağlubiyeti, on-ursuz galibiyetlere tercih etmek… Dayanışma, eşitlik, kardeşlik…Taraftarlık, vahşi dünyanın, ”her ne şekilde olursa olsun kazan, kazanmak için her yol mubahtır” yaklaşımına karşı, onurlu mağlubiyetleri kalleşçe kazanılan zaferlere tercih etmekti.

Page 17: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

Kendilerini ifade edecek isim konusunda görüş birliğine vardıktan sonra, hareketin uzun soluklu olabilmesi amacıyla, genel ilkelerini de belirlediler…

O günden başlamak üzere artık hepsi, “Sadece Sa-karyaspor’’ taraftarıydı. Geçmişten gelen Gala-tasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor gibi sempatizanlıkları mazide kalmıştı.Hepsi dünya görüşlerini, ideolojilerini, par-tilerini, mezheplerini bir kenara bırakarak, “Sakaryaspor Çatısı” altında birleşeceklerdi. Hareketlerine, siyaseti asla bulaştırmayacaklarına dair görüş birliğine vardılar.Sakaryaspor seyircisinin, maç başlamadan önce Çarli’nin çektirdiği üçlü ile yaşadığı 30 saniyelik coşku sonrası koltuklarına oturmasına alışık olan herkes, etkilendi bu gen-çlerden..

Sakarya’da hakim renk mutlaka ‘yeşil ve siyah’ olmalıydı. Tribündeki renk cümbüşünü, kısa sürede ortadan kaldırmak için müc-adele etme kararı aldılar.Sevdaları Yeşil Siyah oldu…Çok şey yapmak istediler… Eksikleri oldu elbet ama, çoğunu da yaptılar…Hala Sakaryaspor sevdalısı onlar…Ve Tatangalar haykırıyor:Bu kayıp şehir’de, tek ger-çek olan Sakaryasporumuz için bu uyuyan şehri ayağa kaldırmak adına her maç

öncesi yürüyoruz ve yürüm-eye devam edeceğiz. Gücümüzü, onurumuzdan aldığımız kudretle, Sakarya’nın göbeğinde Çark Caddesi’nde, bir kez daha, bin kez daha ve ölene dek haykıracağız bu sevda için. Bu sevda için var olduğumuz sürece de-vam edecek vefasızlığa isyanımız!

Eskisi gibi, yeni, yine ve yeniden:

Aslında hiçbirşey eskisi gibi değil…Ama Tatangalar, tıpkı eski günlerdeki gibi kol kola Çark Caddesi’nden stada olan yolculuğundan vazgeçmiyor.,.

Page 18: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

HİKAYE 19 Nisan 2011

Her  masalın öncesinde tüm genç erkekler prens, hanımefendiler prensestir…Gel gör ki bazen, kerevet pencelereninden masallardaki manzaralar görünmez. 

Sabri UGAN

BİR AMERİKAN RÜYASI

Page 19: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011 HİKAYE

Sinem, Amerika’da bir resim galerisinde satış uzmanı olarak çalışıyordu.

Bundan birkaç yıl öncesine kadar ne resimle, ne de ressamlarla ilgili en küçük bir fikri bile yoktu.

Sokakta aylak aylak gezerken bir mağaza camının ardındaki sehpanın üzerine gayet şık ve kaliteli bir kartonla yerleştirilmiş “Hep almak için baktınız, satmayı düşündünüz mü?” yazısını görmüş ve bir anda kendisini içerde Sophie’yle iş konusunda konuşurken bulmuştu..

- Tecrübeniz var mı ?- Hayır hem de hiç yok. Ama hırslıyımdır. Çabuk öğrenirim ve bu konuda kendime güveniyorum.Eğitimi iyiydi. İstanbul’da Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdikten sonra, Londra’da masterını yapmıştı. Bittiğinde de, özellikle babasının “dön” çağrılarına “Amerika’da okumak ve daha iyi olmak istiyorum” diye cevap vermeden çok önce kafasına koymuştu yenidünyaya kanat açmak.Türkiye’ye dönmek en azından orta vadeli planında yoktu. Okuyor gibi görünmek, Amerika’da yaşamını sürdürebilmesi için gerekliydi.

Aksi takdirde sevgili babasının maddesel katkısı devam etmezdi…

En azından Sinem öyle düşünüyordu. Üstüne üstlük, biraz daha fazla okumak göz de çıkarmazdı ya..

 Amerika’daki ikinci yılında dönmesi için baskılar artmıştı. Bunların arasında İstanbul yardımının açlık sınırına indirilmesi en can sıkıcı olanıydı. Müthiş ikna yeteneği, mükemmel denebilecek bir eğitimi vardı.

Özellikleri, tüm kapıların açılması gereken bir portreyi ortaya koyuyordu. Ama en büyük handikabı Amerikan Vatandaşı olmamasıydı..

Sıkıntı burada başlıyor ve bu nedenle kaliteli bir işyerinde kariyer yapabileceği fırsatları yakalayamıyordu...

Bu işe ihtiyacı vardı. Aslında “para kazanabileceği bir işe” çok ihtiyacı vardı. O yüzden iri cüssesiyle kendisinin iki katı gibi duran Sophie’nin gözlerinde bir boşluk arıyordu. Öyle bir boşluk bulmalıydı ki oradan içeri girmeli ve işi almalıydı.

Bunun için de tüm özelliklerini neredeyse

aksansız İngilizce’siyle özetleyip 1 dakikaya sığdırmaya çalıştı.. Kozlarını oynamış, karşı hamleyi bekleyen bir satranç ustası gibiydi.

- Hiçbir tecrübeniz ve bu konuda donanımınız yok. Sizi işe alırsam büyük risk alacağım. Ama bir sözleşme hazırlarım. O sözleşmeyi imzalar ve deneme süresinde yeterli performans gösterirseniz sizin için kariyer şansı doğabilir.

 Sinem, Sophie konuşurken en küçük bir kelimeyi bile kaçırmadan, etrafı inceliyordu.

Şık giyimli esmer adam, uzaktan ne olduğunu pek kestiremediği, anlamlandıramadığı bir tablo konusunda, ince yapılı ve siyah takım içinde siyah gömleğiyle etkileyici duran açık tenli ama koyu gözleri o mesafeden bile dikkat çeken bir satış görevlisiyle hararetli hararetli konuşuyordu..

Dikkatini tekrar topladı ve Sophie’nin teninin rengi gibi pırıl pırıl parlayan simsiyah gözlerine bakarak kendisinin bile hayret ettiği bir kararlılıkta sordu.

- Bu sözleşme ücret konusunda neler getirecek?

Page 20: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

HİKAYE 19 Nisan 2011

Sophie küçük bir kahkaha attı. O küçük kahkaha akustiği mükemmel duvarlarda dönüp dolaşarak konuşmaya bir sevimlilik katmıştı...

-   Seni küçük hınzır!Sophie içinden geçirdiği bu sevimli ifadeyi Sinem’den gizlemeyi tercih etti. Ne kadar isterdin?

Samimiyet hissettiği bu cümle Sinem’e doğru yolda olduğunu gösteren portakal renginde fosforlu işaretler gibi geldi..

- Yılda 1 milyon dolar. Ama bunun sizin bütçenizi sarsacağını biliyorum. O yüzden çok cömert bir teklifte bulunacağım.

Kötü bir espri yapıp yapmadığına dair kuşku dolu bakışlarını saklayamıyordu aslında.

Sophie bunun üzeri-nde hiç durmadı, hatta bu konuya dikkat bile etmedi.- Büyük bir dikkat ve merakla bekliyorum o cömert teklifini.Sinem rahatlamıştı… Dudaklarından dökülen her kelime adeta kendine güvenle bezenmişti.

- Tamam. Deneme sürem 15 gün olacak. Bu iki haftalık süre içinde devam etmemi istemediğin taktirde 700 dolar vereceksin ve bir daha yüzümü görmeyeceksin.

- Ya beğenirsem ?

 Sinem konuşmanın Sophie’nin kontrolün-den çıkmasıyla birlikte kendine olan güve-ninin zirve yaptığının farkındaydı. Ama asla kendini beğenmiş tavırlarda değildi. Sophie’yle iyi dost olacaklarına ve iyi vakit geçireceğine inanıyordu…

Ve evet.. Çok para kazanacaktı.

- Beğenirsen den-eme süresi içinde geçen günlere karşılık, senden kalan 11 ay boyunca bana vermeni istediğim rakamı ve-receksin.Konuşmanın tarzı Sophie’yi de mutlu etmişti. Normal-den biraz daha iri oluşu yüzünü tombullaştırmasa

BİR AMERİKAN RÜYASI...Samimiyet hissettiği bu cümle Sinem’e doğru yolda olduğunu gösteren portakal renginde fosforlu işaretler gibi geldi..

Page 21: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011 HİKAYE

40 diyen çıkmazdı. Ama  47 yaşındaydı ve karşısında 25 yıl önceki Sophie’yi görüyordu.- Şansını çok zorlamamanı tavsiye ederim..Bunu gülümseyerek söylemişti. Bu tebe-ssüm Sinem’in kafasında oluşan rakamı bir çırpıda söy-lemesine yeterliydi.- Haftada 750 dolar..Sophie hemen cevap vermedi.. İki kadın birbirlerini süzüyordu. Her saniye Sinem’in yaşına bir 365 gün daha ekliyordu adeta.. 26.. 27.. 28..Sinem aklından geçen yaşlanma düşüncesini kovduğunda, mağazanın diğer tarafındaki sesler yükseldi ve çok net duyulacak hale geldi..- İnanın çok doğru bir karar verdiniz ve 50 bin dolar bu tablo için

hiç de abartılacak bir rakam değil. Sophie tabloyu hayranlıkla izleyen adama bir kez daha dikkatlice baktı.. 40-45 yaşlarındaydı. Üzerin-deki kıyafetlerin hayli pahalı olduğunu anla-mak için uzman olmaya gerek yoktu. Esmerdi, uzun boylu sayılırdı ve aralarındaki 20 yaşlık farka rağmen hiç de yaşlı durmuyordu.İçinden kikirdedi…“Bunu Ray’e söylem-esem herkes için hayırlı olacak…”Ray yaklaşık 2 yıldır birlikte olduğu ve 6 aydır aynı evde yaşadığı sevgilisiydi..Sophie’nin “Tamam anlaştık” cevabının, kulağına kendisini hav-alara uçuracak kadar muhteşem geleceğini, yumruğunu sıkıp iki ayağı yerden kesilip “yess” dediği ana kadar

anlamamıştı. Toka için uzattığı eli Sophie’nin pembe-siyah karışımı ama beklenenden çok daha yumuşak avuçlarının içinde kaybolurken “Acayip şanslıyım” dedi kendi kendine.Sophie ise içindeki hislerin yüzüne yansımaması ve çok zeki bulduğu Sinem’in bunu anlamaması için dua ediyordu..

Daha ilk konuşmada kendisini büyüleyen böyle bir kadının var olabileceğine, Nostradamus’un ke-hanetleri arasında okusa bile inanamazdı. Bu pırıl pırıl parlayan kadın için çoktan 5 bin doları gözden çıkarmıştı bile..

2 bin dolar kardaydı..

 

Devam edecek...

Yazan: Sabri UGANBİR AMERİKAN RÜYASI...

Page 22: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

ENSCHEDEYOLLARI

DAAR, DAAAAAR!

Heyecanı seviyorum…Futbolu, daha doğrusu sporu seviyorum…Yeni insanlar tanımayı… Konuşmayı seviyorum…Seyahati seviyorum…İşte bu nedenle Allah’a bana böyle bir iş nasip ettiği için şükrediyorum…Bu sayıda Enschede’deyiz…Almanya sınırına yakın küçük bir Hollanda şehri… Ama biliyorsunuz, futbol takımı büyüdükçe büyüyor... Haydi düşelim Enschede yollarına…

AMSTRERDAM’DA CHEESE

Öyle bir zamanda gittim ki; görüntü harikaydı… Amsterdam Schipol havalimanına iner inmez, yılbaşı ağacı ve süslemelerin altında poz vermeyi ihmal etmedim. Bu pozları verirken genç ve hoş kızların gülümseyip “Cheese” diye takılmaları acaip hoştu… (Fotoğraf çektirme repliği)Küçücük şakalar insan ruhunun duvarlarını nasıl da pembeye boyuyor…Aynı bizim İstanbul (!)

Page 23: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Amsterdam ile Enschede arası yaklaşık 150 kilometre. Trenle ulaşım mümkün. Ama aktarma yapmanız gerekiyor. Elimde bir çekçek, elbise askısı, siyah omuz çantamla hayli zor ve yaklaşık 2.5 saat süren bir seyahat olacaktı . Tercihim karayolu oldu… Olmaz olaydı!Köprü trafiğini düşünün…O 150 kilometrenin, en az 80 kilometresi işte öylesi bir trafikte geçiyor.Ama nedense onca kalabalığa rağmen kimse sağımıza solumuza dalmıyor… Emniyet şeridine girmiyordu. Düşünebiliyor musunuz sağdaki o şerit bomboş.“Dalsana” der gibi baktım

şöföre… Cezası 250 euroymuş… Ödeyeceksin mecburen, kaçarı kuçarı da yok… O yüzden yol tıkalı ama trafik gıdım gıdım da olsa ilerliyor…Ne şaşırıcam?Tıpkı bizim İstanbul (!)

KÜÇÜK AMA SEVİMLİ BİR ŞEHİR

Enschede küçük ama sevimli bir şehir… Ha, “Yaşar mısın” derseniz, “ I ıh” olur cevabım..Sorarsınız siz de “Neden” diye…“Kızların boy ortalaması 1.85 olmuş ben görmeyeli… Hollanda toprakları bana uygun değil bu yüzden”Aldınız işte cevabı…

E artık sormayın siz de “O koltukta 2 kalp var, sen neden yalnız oturuyorsun” diye…Kafa kafaya verdim, düşünen adamla…Hiç bişi söylemedi…

Birkaç adım sonra, yaşlı bir amca gördüm…

Gökyüzüne bakıyordu… Hemen girdim koluna, çevirdim

gözlerimi yukarı…

I ıh… Uçsuz bucaksız maviliklerden başka bir görüntü yoktu…

Sularını paylaştım bir anne çocuğun…Ne arıyorsam artık, aradığım yoktu…Sağdan soldan laf atıyordu orada bile tanıyan insanlar… Gülümseyerek, tatlı tatlı…Fark ettim ki, içim huzurla kaplı…Gecenin sonunda, mutluydu ya sağım solum…Daha ne olsun?

“SANIRSIN KÖPRÜ TRAFİĞİ”

Page 24: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

İşte Yari Final Menüsü

26 NİSAN SCHALKE – MANCHESTER UNİTED

27 NİSAN REAL MADRİD – BARCELONA

Buyurun dostlar buyurunŞampiyonlar Ligi sofrasına!...

Ahmet YILMAZTEKIN

Page 25: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Schalke evindeki Şampiyonlar Ligi geleneğini sürdürdü… İnter’e de yenilmedi…

Aslına bakarsanız yarı final umutlarını daha ilk maçta San Siro’ya gömen İnter, bir mucizenin peşindeydi.

Münih’te olmuştu ama Schalke mucize falan dinlemedi…

Müthiş savunmasıyla geçen yılın Şampiyonlar Ligi Şampiyonu apoletlerini taşıyan İnter’in elini kolunu bağladı sonra da Gol Ustası’nı sahneye çıkardı…

Fazla söze gerek yok! Raul, İnter’i iyiden iyiye bitirdi…

Kim ne derse desin, Schalke, Şampiyonlar Ligi’nin sürprizi… Yarı finalde MANU’yla eşleştiler…Bence aralarındaki maçlar da en az El Clasicolar kadar heyecanlı ve tempolu geçecek gibi duruyor.

Umarım öyle olur da biz futbolseverler güzel futbola doyarız.

SCHALKE 04 - INTER

Page 26: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Real Madrid için Tottenham karşılaşması El Clasico öncesi iyi bir hazırlık anlamı da taşıyordu… Hiç kimse Tottenham’dan Bernabeuda’ki 4-0’lık skoru çevirmesini beklemiyordu.

Mourinho’nun takımı öyle rahattı ki; Tottenham’ın top yapmasına hiç karışmadı. Taraftarının büyük desteği ve Gareth Bale’in çok istekli oluşu Tottenham’ı ateşledi. Doğrusu, ilk yarıda çok net pozisyonlardan şanssız şekilde yararlanamadılar. Biraz şans olsa ve bu pozisyonlardan en az bir tanesi gol olsa ikinci yarıda kendinden daha emin bir Tottenham izler miydik? Ne yazık bu sorunun cevabını hiç bilemeyeceğiz. İkinci yarının başında Tottenham’ın yanında olmayan şans R. Madrid tarafındaydı… Uzaktan C. Ronaldo’nun vuruşunda top çok şanssız bir şekilde Gomes’in elinden sekti ve ağlara gitti. Gol Tottenham’ın bütün enerjisini emdi…Carvalho’yu kurtaramadı belki ama Jose Mourinho yarı

finalde karşılacağı Barcelona’yı düşünerek kart sınırındaki ve riske etmek istemediği oyuncuları kenara aldı. Gecenin en tatsız olayı ise Tottenham tribünlerinden Adebayor’a yapılan sözlü saldırıydı.. Güzel görüntüler de vardı elbet… Jose Mourinho hem kendi futbolcularını, hem rakip oyuncuları maç bitiminde tek tek tebrik etti. Tottenham açısından bugüne kadar sadece televizyondan izlenen Şampiyonlar Ligi macerası da bu şekilde noktalandı…

Bu maç için “oynanmasa da olur” tarzında düşünüyordum ilk maçtaki 5-1’lik skordan sonra.

Barcelona’nın Real Madrid karşılaşmasını düşünerek aslarını riske etmeyeceğini ve maçı çok ciddiye almayacağını düşünmüştüm.

Bir yanım da Shakhtar Donetsk’in buraya kadar başarılı şekilde geldiği Devler Ligi’ne seyircisi önünde, en azından bir galibiyetle veda etmesini istiyordu.

TOTTHENAM - R.MADRID

S.DONETSK - BARCELONA

Page 27: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

Shakhtar’ın kazanma isteği maç başlarken kendini gösterdi…(Taraftarlarının da desteğiyle) Fakat Guardiola’nın yaptığı açıklamalara rağmen Barcelona’nın bu kadar istekli olacağını kimse tahmin etmemişti.. Barcelona sanki ilk maç berabere bitmiş ya da tek farklı bir sonuç varmış gibi çıktı oyun alanına. Bu da bize Şampiyonlar Ligi’ne yakışır heyecanlı bir maç izletti. Shakhtar’ı yine de tebrik etmek lazım, sonuçta bir uzay takımına çeyrek finalde kaybettiler…

Çeyrek Final karşılaşmaları arasındaki en izlenmeye değer, en zevkli maç olmaya aday maçtı.

İlk maçlarda doğal olarak kimsenin aklına bu kadar farklı skorlar alınabileceği gelmemişti. Eminim Manchester United’ın Stamford Bridge’de Chelsea’yi yeneceğini düşünen futbolsever oranı da yüksek değildi…Aralarındaki son maçlarda Chelsea’nin üstünlüğü, Manchester United’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki deplasman performansı, Çeyrek Final’e gelen takımlar arasında en az gol atan takım olması tüm bu düşünceyi kuvvetlendiriyordu.

Ama Sir Alexander Chapman Ferguson evinde oynayacağı rövanş maçı öncesi avantaj elde etmeyi başarmıştı… Yine az ama öz, emin adımlarla. Rövanş maçının ise ilk maçtaki skor da düşünülerek daha da heyecanlı geçmesi bekleniyordu. Ancelotti eğer Torres’te ısrar etmeyip Drogba ile başlasa belki de ilk yarıda bulacağı gol ile turu kovalayabilecekti. Torres’in ara transferde Chelsea’ye gelmesi şimdilik ne Torres’e ne de Chelsea’ye fayda getirdi. Belki de kaçarcasına gittiği Liverpool’un ahı tuttu!..

Ve Manchester United dendiği zaman akla gelen 4-5 isimden biri...

O gece takımının galibiyetinde ve yarı finale çıkmasında büyük rol oynayan, 38 yaşına merdiven dayayan ve hala görev verildiği anda hazır olduğunu gösteren Ryan Giggs. Chelsea beraberliği bulduğu dakikada Ji Sung Park’a çıkardığı mükemmel pasla takımının ikinci golüne katkı sağlarken, takımını yarı finale taşıyordu…

CHELSEA - M.UNITED

Page 28: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

EL CLASICOBARCELONA MI?

REAL MADRID Mİ?Futbolseverleri El Clasico heyecanı sardı…Bir değil, iki değil… Tam 4 El Clasico üstelik…Biri geride kalırken, kazanan “ikinci maça kadar” en büyük olmanın tadını çıkarıyor… Tabi kazanan varsa…Barcelona – Real Madrid karşılaşmaları her alanda birbirleriyle kıyaslanan Lionel Messi ile Cristiano Ronaldo’yu da ön plana çıkartıyor.Messi, La Liga’da 28 maçta kaydettiği 29 golle dikkat çekerken, yaptığı 18 asistle de göz dolduruyor. Cristiano Ronaldo ise 28 karşılaşmada attığı 28 gol atıp, 7 asist yapmasına rağmen Messi’nin gerisinde kalıyor.Arjantinli, Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı 10 müsabakada da forma giydi ve 9 kez rakip ağları sarstı. Messi, 3 de asist yaptı. Portekizli ise takımını oynadığı 9 maçta da ilk 11’de sahaya çıktı ve 5 gol kaydetti. Ronaldo, 2 de asist yaptı.İspanya Kral Kupası’nda ise finale kadar gelen süreçte 6 karşılaşmada oynayan Leo, 9 gol ve 2 asistle takımına katkı sağladı. Ronaldo ise final yolunda 7 mücadelede 6 defa rakip fileleri havalandırdı ve 1 asist yaptı.EL CLASICO KARNESİLionel Messi, 8’i ilk 11’de olmak üzere 9 El Clasico mücadelesine çıktı ve Real Madrid ağlarını 7 kez havalandırdı. Cristiano Ronaldo 2’si ilk 11’de olmak üzere 3 kez El Clasico’da forma giydi ve gol atamadı…Barcelona, Arjantinli yıldızın oynadığı 9 müsabakada 6 galibiyet, 2 yenilgi ve 1 beraberlik elde etti. Real Madrid ise Portekizli yıldızın oynadığı 3 maçta da Katalan devine gol atamadan yenildi.

MESSİ Mİ RONALDO MU?

Page 29: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

19 Nisan 2011

LIONELL MESSI

CRISTIANORONALDO

LA LİGA: 27’si ilk 11 olmak üzere 28 maçta forma giydi. Toplamda 2561 dakika oynadı. 20’si iç sahada, 8’i deplasmanda olmak üzere 28 gol kaydetti. 7 asist yaptı.ŞAMPİYONLAR LİGİ: 9 maçta da ilk 11’de forma giydi. Toplamda 813 dakika oynadı. 3’ü iç sahada, 2’si deplasmanda olmak üzere 5 gol kaydetti. 2 asist yaptı.KRAL KUPASI: 6’sı ilk 11 olmak üzere 7 maçta forma giydi. Toplamda 583 dakika oynadı. 5’i iç sahada, 1’i deplasmanda olmak üzere 6 gol kaydetti. 1 asist yaptı.

LA LİGA: 27’si ilk 11 olmak üzere 28 maçta forma giydi. Toplamda 2575 dakika oynadı. 15’i iç sahada, 14’i ise deplasmanda olmak üzere 29 gol kaydetti. 18 asist yaptı.ŞAMPİYONLAR LİGİ: 8’i ilk 11 olmak üzere 10 maçta da forma giydi. Toplamda 793 dakika oynadı. 6’sı iç sahada, 3’si deplasmanda olmak üzere 9 gol kaydetti. 3 asist yaptı.KRAL KUPASI: 4’ü ilk 11 olmak üzere 6 maçta forma giydi. Toplamda 433 dakika oynadı. 6’sı iç sahada, 1’i deplasmanda olmak üzere 7 gol kaydetti. 2 asist yaptı.

Page 30: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

Annesi sarilip sarmalayınca tam da düşündüğü gibi bütün acılarından bir an için de olsa kurtulmuş gibi, kendini güvende hissetti.Bu duygu çok uzun sürmedi elbette. Acısıyla birlikte gerçeklere çabuk döndü.Yüksel Hanım oğlunu hiç vakit geçirmeden en yakın hastaneye götürmek üzere kucakladı.Ev ile hastane arasındaki o kısa mesafe kilometrelerce uzunluğunda gibi geldi anne oğula. Neyse ki hastane çok kalabalık değildi.“Acil Servis” yazan tabelayı takip ettiler. Karşılarına çıkan ilk beyaz gömlekli adamın doktor olduğunu umarak, “Oğluma bakar mısınız doktor bey? Sanrım ayağını fena şekilde burkmuş.” diye seslendi Yüksel Hanım. Yalvarırcasına bir ifadesi vardı.Sesindeki endişeyi fark etmemek mümkün değildi. Sabahtan akşama kadar çok daha ağır durumlarla karşı karşıya kalan doktor, doğal olarak Yüksel Hanım kadar telaşlı değildi. Bir an için Arda’yla göz göze geldi.“Ben şöyle bir bakarken, sen de bunu nasıl yaptığını anlat olur mu?” dedi.Doktor baş ve işaret parmağıyla ayak bileğine baskı yaparken Arda’nın gözleri yuvalarından

çıkacak gibi oldu. “Ah!” diye bağırdı acı içinde.Acil Servis’te sırasını bekleyen hasta ve yakınları, bu tiz sesin geldiği yere doğru döndüler. Ortada çok önemli ve seyredilmeye değer ilginç bir görüntü yoktu. Bir doktor diz çökmüş, tek ayağı üzerinde duran siyah önlüklü, kısa pantolonlu bir çocuğun ayak bileğini kontrol ediyordu. Çocuğun annesi olduğunu tahmin ettikleri 30 yaşlarında bir kadın da telaşlı bir şekilde olup biteni izliyor, oğlunun elini sıkı sıkıya tutuyordu. Hangi anne böyle bir durumda telaşsız ve sakin durabilirdi ki...Acil Servis doktoru bir dakika bile sürmeyen kontrolünü tamamlamıştı. Dizlerinin üzerinde doğruldu. Arda’nın başını okşarken, Yüksel Hanım’a dönerek, hastanenin Ortopedi servisine gitmelerinin daha sağlıklı olacağını söyledi.

Doktor tüm içtenliğiyle izlemeleri gereken yolu tarif ediyordu. Ama, ana yüreği daha fazla dayanamamıştı. Yüksel Hanım, doktor sözünü bitirmeden, Arda’nın kolundan tuttuğu gibi doktorun işaret ettiği tarafa hareketlenmişti bile. Neden sonra Arda’nın acı içinde olduğunu fark edip durdu. Arda’yı kucağına aldı ve hızlı hareketlerle yola devam etti.Yaklaşık 20 metre uzunluğundaki koridorda, önce sağa, sonra sola doğru yöneldiler. Kendilerini ortopedi servisine götürecek, kapısı koyu

ARDA’NIN HİKAYESİ 2. bölüm

ARDA TURAN

Annesi sarilip sarmalayınca tam da düşündüğü gibi bütün acılarından bir an için de olsa kurtulmuş gibi, kendini güvende hissetti.

Page 31: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

kahverengiye yeni boyanmış asansöre atıp, 3 numaralı düğmeye bastılar. Yüksel Hanım evden çıktıklarından bu yana hemen hemen hiç susmamıştı...Arda’ya kızmıştı belki; ama bunu hissettirmiyor, küçücük oğlunun acısını hafişetmek için zaman zaman kendisine saçma da gelse, bir dolu konudan söz ediyordu. ‹çinden de dua etmeyi ihmal etmiyordu. Ortopedi servisindeki hemşire bankosuna uğrayıp yardım istediler.Birkaç dakika sonra, 40-45 yaşlarında, davranışlarından tecrübeli olduğu hemen anlaşılan bir doktorun karşısındaydılar.Kısa bir muayeneden sonra “kırık olmadığı” anlaşıldı.. Buna rağmen çekilen röntgen sonuçlarına göre Arda yine de ilk sakatlığından kendisini kurtaramamıştı. Ayağında çatlak vardı ve bu da en az kırık kadar acı veren ciddi bir durumdu. Değil top oynamak, bir süre ayağa kalkması bile mümkün olmayacaktı.Arda biraz da utana sıkıla; ama çocukluğunun verdiği cesaretle meraklı gözlerle bakıp sordu:“Yeniden futbol oynayabilecek miyim?”“Çok şansısın evlat!” dedi doktor. “Ama eğer dikkatli olmazsan, sağlığını tehlikeye atacak yerlerde top oynamaya devam edersen bu kadar şanslı olmayabilirsin.”Arda’nın canı eskisi kadar olmasa da hâlâ acıyordu. Doktorun sözleriyle moral buldu.O anda, Yüksel Hanım söze karıştı:“Evet doktor bey. Eğer okulunu ihmal eder ve futbol topunun

peşinde koşarken kendisini bir daha sakatlarsa, asla Galatasaray’da oynayamaz, öyle değil mi?”Yüksel Hanım’ın dudakları arasından dökülen “Galatasaray” sözcüğü Arda’nın yüzüne adeta “sihirli” bir dokunuş gibiydi.Galatasaray’da oynamak en büyük hayaliydi. Yüksel Hanım oğlunu bu noktadan vurmayı hedeşemiş ve başarılı da olmuştu. Arda’nın küçük yüreği futbol oynayamayacağı korkusuyla kaplanmıştı. Doktor da Yüksel Hanım’ın başlattığı bu oyuna katılmanın hiç de fena bir fikir olmadığını düşündü...

Başını önce “evet” anlamında salladı. Ellerini beyaz gömleğinin göğüs bölümünde birleştirip, ailenin bir büyüğü gibi cevap verdi:“Kesinlikle haklısınız. Eğer iyi bir öğrenci olursa, futbolu da aynı oranda gelişir.

Büyüklerinin sözünden çıkmaz, arkadaşlarıyla futbol oynarken sakatlanmayacağı yerler seçerse, bir daha böyle bir durum başına gelmez. Hem kim bilebilir ki; belki bir gün Galatasaray’ın yıldız futbolcularından biri olur.”Doktor cümlesini gülümseyerek bitirmişti.

Bu konuşma, işlerin zamanla düzelip bu sakatlığın Arda’da kalıcı bir iz bırakmayacağının göstergesiydi. Hem Yüksel Hanım, hem Arda biraz daha rahatlamıştı.Arda bir an önce iyileşip, yeniden futbol topunun peşinde koşmayı sabırsızlıkla bekliyordu. O anda kendi kendine bir söz verdi: Aynı zamanda derslerine de çok çalışacaktı.

Yüksel Hanım’ın dudakları arasından dökülen “Galatasaray” sözcüğü Arda’nın yüzüne adeta “sihirli” bir dokunuş gibiydi.

Page 32: Sudan Sayfalar 19 Nisan 2011

Benim keşfim Transfermormers filmi sırasında oldu…Size yemin ederim, herşeyi yaptım…Autobot’larla Decepticon’ların amansız mücadelesine odaklanmaya çalıştım…Ama ıh ıh!..Mümkün olmadı…Sebebi işte şu fotoğraftaki hatundur… Megan Fox…Ben göz koyduğumda çöpsüz üzümdü!..Eee beni bekleyecek hali yoktu ya!Duydum ki; kendisi gibi oyuncu olan Brian Austin Green ile Hawaii’de dünya evine girmiş…Ne diyelim?Güzele bakmak sevaptır…Allah sahibine bağışlasın…

Web: www.sudansayfalar.com

Mail: [email protected]

[email protected]:

www.twitter.com/sudan_sayfalarwww.twitter.com/sabriugan

Tasarım: www.twitter.com/cagataycetiner

19 Nisan 2011 Haftalık Spor , aktüalite dergisi!

SU’danSayfalar


Recommended