40
www.kuyruksuz.com www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ġ. Temmuz 1998 Yayınlandı: www.kuyruksuz.com HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına BakıĢlar Prof. Dr. TARIK Z. TUNAYA CGAZETESĠNĠN OKURLARINA ARMAĞANIDIR. ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ 9 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI 1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar? 13 a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi 14 b- Rumeli Mitingleri ve Yıldız'a telgraflar 15 c- Hürriyeti ilan eden nutuk ''Ya Kanunu Esasi, ya ölüm!'' 17 d- Hürriyetin resmen ilanı 19 2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur? 20 ĠKĠNCĠ BÖLÜM MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI 1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması 26 a- Olaylar 26 b- Olaylar ve Aydınlar 29 2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların Ģeması 33 a- Parlemantarizm ve Hürriyetler 33 b- Seçimler 34 c- MeĢrutiyet kabineleri 35 d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller 36 e- Suikastlar ve ötesi 37 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI 1- Ġdare edilenler 39 a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''VatandaĢ''ın doğuĢu 41

Hürriyetin ilanı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

HÜRRİYETİN İLANI

Citation preview

Page 1: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ġ. Temmuz 1998 Yayınlandı: www.kuyruksuz.com HÜRRĠYET'ĠN ĠLÂNI Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına BakıĢlar Prof. Dr. TARIK Z. TUNAYA CGAZETESĠNĠN OKURLARINA ARMAĞANIDIR. ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ 9 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI 1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar? 13 a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi 14 b- Rumeli Mitingleri ve Yıldız'a telgraflar 15 c- Hürriyeti ilan eden nutuk ''Ya Kanunu Esasi, ya ölüm!'' 17 d- Hürriyetin resmen ilanı 19 2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur? 20 ĠKĠNCĠ BÖLÜM MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI 1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması 26 a- Olaylar 26 b- Olaylar ve Aydınlar 29 2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların Ģeması 33 a- Parlemantarizm ve Hürriyetler 33 b- Seçimler 34 c- MeĢrutiyet kabineleri 35 d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller 36 e- Suikastlar ve ötesi 37 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI 1- Ġdare edilenler 39 a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''VatandaĢ''ın doğuĢu 41

Page 2: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

b- Etnik özellikler 42 c- Halk efkârı ve özellikleri 43 2- Ġdare edenler (Siyasi iktidar) 43 a- Fiili tek parti rejimi 44 b- Ġktidar partisinin yapısı 46 c- Ġktidar tekeli 48 d- Ġktidar tekelinin hukuki görünüĢü 54 e- Ġktidar tekelinden doğan sonuçlar 55 3- Ġktidar mücadelesi 55 a- Muhalefet Partileri 57 b- Ġktidar mücadelesinin Ģeması 60 c- Muhalefetin dayandığı tezler 64 4- Ġttihat ve Terakki'nin icraatına dair 64 a- Sosyal ve kültürel alanda 65 b- Ġktisat alanında 65 c- Hukuk alanında 66 d- Heyecan iklimi DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER 1- Büyük Ümit 69 2- Hayal kırıklığı, sebepleri, sonuçları 72 a- Sabırsızlık 72 b- AnarĢi 73 c- AĢağılık duygusu 74 d- ġahsiyat 75 e- Taklitçilik 75 f- Ġktisadi gerilik 76 g- Cehalet 78 h- Aydınların sorumluluğu 80 i- Ġktidarın yetersizliği 81 3- Büyük soru ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir? 82 BEġĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ FĠKĠR CEREYANLARI 1- Batıya açılan yeni pencere 87 2- ÇeĢitli fikir cereyanları 89 a- Garpçılık cerayanı 90 b- Ġslâmcılık cereyanı 90 c- Türkçülük cereyanı 91 d- Mesleki Ġçtimai cereyanı 92 e- Sosyalizm cereyanı 93 3- Siyasi fikir cereyanlarının özellikleri 93 ALTINCI BÖLÜM SONUÇ Ġkinci MeĢrutiyetin Siyasi Hayatına Toplu Bir BakıĢ (MüĢahedeler ve Tezler) 97

Page 3: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Ġkinci MeĢrutiyet Devresinin Kısa Kronolojisi 105 Bibliyografya 117 ÖNSÖZ Bu kitabın yazılması Ģu gayeye dayanır. Eski harfleri okuyamayan, Osmanlıcayı anlayamayan bugünkü nesle, memleketimizdeki ideolojik hareketlerin geliĢmesini anlatmak. Bu hareketlerin zaman unsuru içinde mukayese ve değerlendirme imkânını, vesikalara dayanarak, genç kuĢağa vermek. Çok bol, fakat çok dağınık vesikaları aramaktan, Ģehir Ģehir, kitaplık kitaplık dolaĢmaktan bir toplumun gençlerini kurtarmak istedik. Ġkinci MeĢrutiyet bugünün kapılarını açan anahtarları verecek özlü bir devredir. Osmanlı Ġmparatorluğu, tarihin bu sayfasında en kritik anlarını yaĢamıĢ, bu devrede tarihe karıĢmıĢtır. Fakat yeni bir Türkiye'nin doğum sancıları da Ġkinci MeĢrutiyet yılları içindedir. MeĢrutiyet, yaĢamak için çırpınan ve düĢünen bir süredir. Bir imparatorluğunu geçmiĢine, haline ve geleceğine ait bütün sorular 1908'den itibaren büyük bir açıklıkla sorulmuĢ ve cevaplar aranmıĢtır. Siyasi fikir cereyanları kaynaklarını bu arayıĢtan alırlar. Cevaplar 1913 sonuna kadar nispeten geniĢ bir kitle, bu tarihten itibaren de tek parti ideologları tarafından tek yönde aranmıĢtır. Bunlara iktidardakiler gibi düĢünmeyenlerin sürgünde, Mütareke devresindeki çalıĢmaları da katılmalıdır. Bu çalıĢmalar ilk defa, Batı ile Doğunun açık ve zaruri bir sentez denemeleridir. Bütün bu arayıĢ ve buluĢlar hâlâ yaĢayan ve süregelen bir oluĢun önemli bir safhasındadırlar. MeĢrutiyet, Türkleri imparatorluk formülünden demokratik bir cumhuriyet formülüne iletmiĢ olan köprüdür. Ne yazık ki, uzun yıllar araĢtırılmamıĢ, incelenmemiĢ, küçümsenmiĢ ve ihmal edilmiĢ bir zaman parçasıdır. Bugünün insanı, üzerinde hâlâ tesir icra eden bir devreyi bilmekle ödevlidir. Ġlerlemek, kalınan yerden hareketle baĢlar. Henüz Türkiye'nin siyasi düĢüncesinde bu nokta bilinmemektedir. MeĢrutiyette söylenmiĢ olanlar bilindiği zaman, bugün birçok fikrin yeni değil eski olduğu ve tekrar edildiği anlaĢılacaktır. Bu gaye iledir ki, MeĢrutiyet toplumunu ve bu toplumun fikirleriyle olaylarını, enteresan bir açıdan, çağımızda medeni devletlerin ve ilim çevrelerinin önem verdikleri Siyaset Ġlmi (Science Politique, Political Science) açısından göstermeye çalıĢtık. Siyaset Ġlmi, siyasi olayların ilmi olarak incelenmesidir. Memleketimiz için yeni fakat yerleĢmesi hayati bir önemi olan bu açıya sadık kalmaya, müĢahadelerden, tarih laboratuvarındaki denemelerden faydalanmaya, tek kelime ile ilmi olmaya çalıĢtık. MeĢrutiyeti, fert ve toplum, olay ve fikir olarak incelerken, dikkat ettiğimiz nokta bugünün değil, zamanın insanlarını tanıtmak ve konuĢturmak isteğimizdir. MeĢrutiyet'in yazarları arasında, Cumhuriyet rejimi içinde yazmıĢ ve yazanlar vardır. Biz onların, bugünkü değil, tarihi yaparlarken ileri sürdükleri fikirleri tanıtmak istiyoruz. Tarihimizde çok az devre, kendi yazarları tarafından, Ġkinci MeĢrutiyet'te olduğu kadar değerlendirilmiĢtir. Bu açıdan, Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi düĢünce akımlarını birer birer, küçük kitaplardan mürekkep bir seri halinde umumi efkâra sunmaya hazırlanıyoruz. Bunlar: Garpçılık Cereyanı, Ġslâmcılık Cereyanı, Türkçülük Cereyanı, Mesleki Ġçtimai Cereyanı, Sosyalizm Cereyanı baĢlıklarını taĢıyacaklardır. Ayrıca meĢrutiyetin hazırlanıĢına tahsis edilmiĢ, Jön Türkler baĢlıklı bir kitabımız da çıkacaktır. Sunduğumuz bu kitabın özelliği çeĢitli siyasi cereyanların nasıl bir iklim içinde geliĢtiklerini göstermek istemesidir. Bu kitap bir giriĢ mahiyetindedir. Kitabın sonuna koyduğumuz Kronolojik tablo, olayları yakından takip imkânını verecektir. Ayrıca eklediğimiz geniĢ Bibliyografya da bu devre hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere kolaylık sağlayaktır. Bu konuyu, meslek hayatımızın dönüm noktasında, doçentlik tezi olarak iĢlemiĢtik. (Amme Hukukumuz Bakımından Ġkinci MeĢrutiyetin Fikir Cereyanları, Ġstanbul 1948). Teksir makinesiyle, gayet az sayıda basılmıĢ olan tezimizin, bazı kısımları, ufak değiĢikliklerle, Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası'nda yayımlandı. 1953-1954 ders yılında aynı konuyu doktora kuru olarak seçtik. Sunmakta olduğumuz seride, tabii olarak, eski çalıĢmalarımızdan faydalandık. Fakat 1948'den beri, yeni kaynaklar ve çalıĢmalarımız, çıkacak kitaplarımızı 1948'deki yayımımızın bir tekrarı olmaktan çıkarmıĢtır. Ġkinci MeĢrutiyet'in fikir akımlarıyla uğraĢanlar, araĢtırmalarında bugün için Ģu özlü sonuca varacaklardır: DeğiĢen bir dünya içinde, her zamandan fazla kendimizi tanımaya ve tanıtmaya zorunluyuz. Bu da ancak tam bir fikir hürriyeti iklimi içinde olur.

Page 4: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Tarık Z. Tunaya AyaspaĢa, Ekim 1959 HÜRRĠYETĠN ĠLÂNI ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ HAYATINA BAKIġLAR BĠRĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SINIRLARI 1- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman baĢlar? 10 Temmuz 1324 (23 Temmuz 1908): Tarihçiler, hukukçular ve sosyal konularla uğraĢanlar, Ġkinci MeĢrutiyet'in bu tarihte baĢladığını kabul etmiĢlerdir. Bu devrenin insanları, içinde yaĢadıkları Osmanlı tarihinin bu son safhasına ''Ġlanı Hürriyet'' (yani Hürriyetin Ġlanı) adını vermiĢlerdir. ülke içinde ve dıĢındaki hürriyet savaĢlarının baĢarılı sonuçları bu tarihte alınmıĢtır. 1293 (1876) Kanunu Esasi'nin (Anayasa) yeniden yürürlüğe girmesi bu tarihte olmuĢtur. Saltanatın meĢrutiyetçi (padiĢah iktidarını frenleyici) karakteri bu devrede kuvvetlendirilmiĢtir. Abdülhamit, rejiminin bitimini de gene bu tarih ilan etmiĢtir. Böylece, her yenilik hareketi gibi, 10 Temmuz hem bir baĢlangıç hem de bir sondur. 10 Temmuz'un önemi Yıldız Sarayı kadrosunun istibdatçı düĢüncesinden Namık Kemal ideallerine geçiĢin ayırım noktası olmasındadır. Ġkinci MeĢrutiyet, bir bakıma, Jön Türklerin -memleket içi ve dıĢındaki hürriyet savaĢçılarının- eseridir. 10 Temmuz'dan önceki olayların bazıları, siyasi düĢüncenin geliĢmelerine yakından bağlıdırlar ve kurulması istenen rejimi açıklamak bakımından önemlidirler. Bunlar üzerinde durmak gerekir. a- 23 Haziran 1908 Beyannamesi: Olaylardan birisi, 10 Temmuz'dan kısa bir müddet önce, Manastır Ģehrinde sokaklara asılmıĢ ve çeĢitli devletlerin konsolosluklarına gönderilmiĢ olan beyannamedir (1). ''Osmanlı Terakki ve Ġttihat Heyeti Ġçtimaiyesi'' tarafından ''gayrı meĢru hükümetin'' Manastır Valisi'ne bir muhtıra mahiyetinde olan bu vesikada açıklanmıĢ olan ana fikirlere göre: Bugünün hükümeti (mutlakıyet sistemi) gayrı meĢrudur. Terakki ve Ġttihat Cemiyeti'nin tek arzusu milletin açık ve meĢru haklarını geri almak ve idare mekanizması baĢındaki ''süfeha''nın (sefihler) ihtiraslarına son vermekten baĢka birĢey değildir. Fesat sistemi kurmuĢ olan bu kimseler bilmelidirler ki, Osmanlı Ġmparatorluğu ''bir millet ile o milletin timsali olan PadiĢahtan ibarettir. Bu ikisininin arasında alçaklara, Ģehvet esirlerine, rezillere, ikbal sarhoĢlarına hususi bir yer yoktur. Kurulması istenen rejim sayesinde, milletle PadiĢah doğrudan doğruya temas halinde olacaklardır. Ġnsanlık ve medeniyet mahkemesinin temyiz edilmemek üzere verdileri karar budur. Bu kararın uygulanmasıyladır ki, cinayetler ve zulümler insanlık kanununun hükümranlığı altında yok edilmiĢ olacaklardır (2). b- Rumeli mitingleri ve Yıldız'a telgraflar: 10 Temmuz'dan birkaç gün evvel, Rumeli Ģehirlerinde, birbirini saat ve dakika farkıyla takip eden toplantılar dikkati çekici mahiyettedirler. ''Firzovik Toplantısı'' bunların ilki sayılabilir: Otuz bin kadar Arnavut tabaanın Kosova vilayetinde, Firzovik denilen yerde toplanarak Besa (yemin) etmeleri 7 Temmuz 1324 tarihini taĢır. Camide verilen bu sözlü karardan, sonra ''Kosova Vilayeti Ahalisi kulları'' tarafından Besa bir telgrafla Yıldız'a bildirilmiĢtir: Ġmparatorluk kendisini mahvetmek üzere olan tehlikelerle karĢı karĢıyadır. Firzovikliler ''namını ipka için çareler'' aramıĢlardır. Tek çare 1293 (1876) Kanunu Esasi'sinin hükümlerine uyarak meĢru meĢveret

Page 5: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

(seçimli meclis) usulünün yeniden tesisidir. Ġstanbul'da acele olarak bir millet meclisi toplanmalıdır. Aksi takdirde, fiili harekete geçilecektir. Kitle olayları, 10 Temmuz'dan evvelki birkaç gün içinde Rumeli'de zincirlenmiĢtir. Kosova, Selanik, Serez, ĠĢtip. PriĢtine'den çekilen telgraflar Yıldız'ı aynı mahiyetteki isteklerle sıkıĢtırmaktadırlar. Rumeli, hürriyet fikrinin sosyal sirayetinden kurtulamamıĢtır (3). Halkın hürriyetçi duygularının galeyanını meĢveret doktrinine bağlayan bu vesikalar ve olayları etrafında döndüren genel istek, 1876 Kanunu Esasi'sinin tekrar yürürlüğe konmasıdır ve bir müeyyideye bağlanmıĢtır: Eğer bu istek yerine getirilmezse, ''Üçüncü orduyu Hümayunla beraber" maksadı elde etmek için Payitaht'a doğru harekete hazırlanılmıĢtır (4). Yıldız, büyük çapta bir halk hareketi karĢısında bulunduğuna inanmıĢ, dehĢet içinde kalmıĢtır. Bu durum, Osmanlı Ġmparatorluğu'nun ıslahat hareketlerine ilk defa olarak yeni bir unsur getirmiĢtir: Halk. Sayısı ne olursa olsun, Hürriyetin Ġlanı aĢağından yukarı bir hareket hattına sahip olmuĢtur. Bu müĢahede kendisinden önceki ıslahat olaylarıyla kıyaslayınca elde edilebilir. c- Hürriyeti ilan eden nutuk, ''Ya Kanunu Esasi, Ya Ölüm!'' MeĢrutiyetin yeniden ilanı Ġstanbul halkını ĢaĢırtırken (5), Manastır vilayetinin derhal ''Hürriyet'' adı verilmiĢ olan meydanında, Mektebi Harbiye Ders Nâzırı BinbaĢı Vehip Bey (daha sonra PaĢa), çoktanberi beklenen hürriyeti 60 numaralı top arabası üstünde ''mukaddes ve muazzez vatandaĢlar''ına ilk defa resmen ilan ve izah etmiĢtir (6). Nutuktaki ana fikirlerin tespiti, MeĢrutiyetin sonraki siyasi olaylarına bulanmamıĢ bir gayenin samimiyetini taĢır. MeĢrutiyet ne demekti? Kimler iktidardan uzaklaĢtırılacak, hangi müesseseler yıkılacaktı? Ve nihayet hürriyetin ilanı ile halk neler kazanabilecekti? Osmanlı vatandaĢları nesillerin bekledikleri cevapları ilk olarak Ders Nâzırının nutkundan dinlemiĢlerdir: Hürriyetin ilanı otuz bir senelik zulme son vermiĢtir. Uzun çabaların mahsulü olmuĢtur. Vatanın en namuskâr, en gayretli en hamiyetli hürriyetseverlerini zındanlardan kurtarmıĢtır. Aynı zamanda Ġslamın siyaset prensipleri gerçek değerlerini kazanacaklardır. Adalet, meĢveret, müsavat (eĢitlik) hürriyet ve uhuvvet (kardeĢlik) bundan böyle gerçekleĢme yoluna girmiĢlerdir. Nutuktaki Ģu fikir bilhassa dikkati çekmektedir: ''Kanuni Sultan Süleyman devrinden beri PadiĢah'la millet arasına çekilen kafes kırılmıĢtır.'' San'a zindanlarında, Diyarbekir, Erzurum, Akkâ kalelerinde, Fizan'da sürgün hürriyet kahramanları kurtulmuĢtur. Ve MeĢrutiyetin en hissi tarafı: ''Yetimlerimizin gözyaĢlarını dindirecek, kimsenin hakkını kimseye kaptırmayacak bizi insan gibi yaĢatacak meĢru meĢveret usulüdür ve bu isteklerimizi bütün halinde sağlayan Kanunu Esasidir...'' Her ihtilal vesikasında tekrarlanan içtimai mukavele fikrini Osmanlı MeĢrutiyeti de unutmamıĢtır: çeĢitli unsurlar, birbirinin canını ve ırzını aynı Ģiddet ve asabiyetle müdafaa ve muhafaza etmeyi bugünden itibaren ''hırzı can'' bilirler. Nutuktan sonra meydanda toplanan halk, Kanunu Esasiyi korumak için ant içmiĢtir. Görüldüğü gibi, MeĢrutiyet her Ģeyden evvel büyük kitleye manevi ve ahlaki bir olay olarak açıklanmak istenmiĢtir. Ġlk görünüĢte, istenilen devlet sistemini topyekün değiĢtirmek değil, devletin sultani (monarĢik) yapısında ıslahattır. Bir esaretten kurtuluĢtur. Fakat zındandan dıĢarı fırlamıĢ olan insan Ģimdi ne yapacaktı? 10 Temmuz yeni bir devrenin, Osmanlı ferdi ve devleti için yeni bir hayatın baĢlangıcı olarak tarihimizdeki yerini almıĢtır (7). Bu tarihten itibaren, kendi yollarını yeni Ģartlar içinde aramak ödeviyle karĢılaĢmıĢ olan Osmanlılar, bilhassa Türkler, bir hürriyet sarhoĢluğu dehlizinden geçecekler, bir devir açmanın, bir hürriyet rejimi vücude getirmenin güçlükleriyle savaĢacaklardır. d- Hürriyetin resmen ilanı: Bu kaynaĢmanın baskısı altında, Abdülhamit yeni bir Sadrıâzam aramıĢ, Sait PaĢa'yı Kâmil PaĢa'ya tercih etmiĢtir. Meclisi Vükelâ, Sait PaĢa'nın tavsiyesi üzerine, PadiĢaha durumu bir mazbata ile bildirmiĢtir. 24 Temmuz 1908 (10 Temmuz 1324) tarihli bu Mazbata Yıldız'a çekilmiĢ olan telgraf sayısının 67'ye çıktığını belirtmiĢtir. Kan akmamasını ve memleket iĢlerine yabancıların karıĢmamasını sağlamak gayesiyle Kanunu Esasi'nin yeniden yürürlüğe girmesi anlamına gelen Meclis'in açılmasını, bunun için de genel seçimlere baĢlanması ve durumun vilayetlere bildirilmesini hükümet padiĢaha tavsiye etmiĢ ve bunun memleketin emniyeti bakımından zaruri bir

Page 6: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

tedbir olduğunu da ilave etmiĢtir. PadiĢah Mazbatadaki isteklerin yerine getirilmesini aynı tarihli Ġradei Seniyyesiyle ilan etmiĢtir. PadiĢahın Mebusan Meclisi'nin içtimaa davet edileceğini bildiren Ġradesi gazetelerle ilan edilmiĢtir. Rumeli'deki bayram havasının tam zıddı bir hava, ĢaĢkınlık ve donukluk havası Ġstanbulluları sarmıĢtır. Otuz yıllık bir istibdat ve mutlak saltanatın sonunu ilan eden bu vesika ardından hürriyetçi tedbirler sökün etmiĢtir. PadiĢah siyasi suçluları affediyor, af yetkisini geniĢletiyor, hafiyeliği kaldırıyordu. Abdülhamit asıl MeĢrutiyet programını, Sait PaĢa'ya yazmıĢ olduğu ve 2 Temmuz 1908 (4 Recep 1326) tarihli Hattı Hümayununda belirtiyordu: Tanzimatı ilan eden Abdülmecit Osmanlıların bazı haklara layık olduğunu kabul etmiĢti. Kendisi de aynı Osmanlıların demokratik müesseseler kurmaya hak kazandıklarını kabul etmiĢ ve kendi isteğiyle (tarihai zatiyesinden) Mebusan Meclis'ini toplamıĢtı. Fakat bazı sebepler dolayısıyla, Kanunu Esasi'yi tatil etmiĢ Meclis'i kapamıĢtı. ġimdi ise yeniden açıyordu ve bir daha kapanmayacağını temin ediyordu. Zira o zamandan 10 Temmuz'a kadar geliĢen fikirler ve temayüller sonunda memleketin meĢruti bir idareye layık olduğu anlaĢılmıĢtı. Fermanda bir çok hak ve hürriyetlerin tanındığı bildiriliyor ve basın sansür baskısından kurtarılıyordu. (*) Otuz yıllık bir hapisten sonra zindan kapısı böylece açılmıĢ oluyordu. Zincirler kırılmıĢtı, hürriyete kavuĢanlar artık kendilerini idare etmeliydiler. 2- Ġkinci MeĢrutiyet ne zaman son bulur? Bu soruyla, üzerinde pek uzlaĢılamamıĢ bir noktaya parmak basmıĢ oluyoruz. Tarihçilerimiz ve hukukçularımız bu noktada kesin bir hükme varmıĢ değillerdir. Ġkinci MeĢrutiyet'in son buluĢ tarihi henüz bir açıklık kazanmamıĢtır. Bu bakımdan çeĢitli tarihler teklif edilebilir: Mondoros Mütarekesi'nin imzalanması (30 Ekim 1918), Ġttihat ve Terakki Fırkasının son kongresi (5 Kasım 1918) Ġzmir'in iĢgali (15 Mayıs 1919), Sıvas Kongresi kararlarının ilanı (11 Eylül 1919), Ġstanbul'un iĢgali (16 Mart 1920)- Mebusan Meclisi'nin inikatların tehiri kararı (17 Mart 1920), Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılıĢı (23 Nisan 1920), Sevr Muahedesinin imzalanması (10 Ağustos 1920), 1921 TeĢkilatı Esasiye Kanunu'nun kabulü (20 Ocak 1921), Saltanatın Ġlgası (1 Kasım 1922), Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923). Acaba bu tarihlerden hangisi bir devletin hayatına son verme bakımından manidardır? Hangi tarihi, hukuki bakımından Osmanlı devletinin sonu olarak kabul etmeliyiz? Bu nokta henüz tartıĢılmıĢ değildir. Kanaatimizce, sözü edilen tarihler arasında, hukuki ve siyasi bakımlardan uygunluk bulunmamaktadır. Anadolu hareketi Sıvas Kongresi'yle umumileĢmiĢ, ''Heyeti Temsiliye'' fiili ve kudretli bir hükümet organı hüviyetiyle Anadolu'ya hâkim olmuĢtu. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp aynı adı almıĢ olan hükümeti kurunca, vergi salan, ordu kuran, kanun yapan, yabancı devletlerle savaĢan ve barıĢ müzakerelerine, ticaret münasebetlerine giriĢen bir organ haline gelmiĢtir. Ġstanbul hükümeti bu faaliyet karĢısında aciz ve atıl kalmıĢtır. Fakat buna rağmen, bir tarafta (Ġstanbul'da) Halife- PadiĢah ve Heyeti Vükelâsı; bir tarafta da (Anadolu'da) Türkiye Büyük Millet Meclisi (Ġcra Vekilleri Heyeti dahil) vardı. bu ikiliğin son bulduğu tarih saltanatın ilga eden kararın tarihi olunca, hukuki bakımdan Osmanlı Devleti'nin son buluĢ tarihi sayılabilir (1/2 Kasım 1922). Siyasi bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuruluĢu kesin bir mahiyete sahiptir. Bu tarihten itibarendir ki, Meclis kendisini bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin mercii olarak ilan etmiĢtir (8). Böylece, Osmanlı devleti fiilen son bulmuĢ oluyordu. Ġnkılap kuruculuğu yetkilerine (salahiyeti fevkaladeye) de sahip olduğu kabul edilen bu Meclis vücude getirdiği 1921 Anayasası'yla milli hâkimiyet esasını bir temel siyaset kaidesi olarak ilan etmiĢtir (9). Daha sonra da 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı, ayrı bir kanunla değil fakat sözü geçen temel kaideden yaptığı mantıki bir istihraçla (sonuç çıkarmak) ve bir Heyeti Umumiye kararıyla lağvetmiĢ, hükümet organlarındaki ikiliği (Ġstanbul-Ankara) bu suretle hukuken de kaldırmıĢtır. ġu halde, 1920 yılının 23 Nisan'ından itibaren Ġstanbul hükümeti bütün çabalamalarına rağmen kendi kendini tasfiyeden baĢka bir mana ifade etmeyen üç yıla yakın bir ömre malik olmuĢtur. Ve bu tarihte, altı yüz yıllık bir saltanat Ġkinci MeĢrutiyet'le birlikte, fiili ve hukuki bakımlardan tarihin malı olmuĢtur. Ġkinci MeĢrutiyet'in zaman içinde sınırlarını tespit etmek ilk bakıĢta yalnız tarihçiyi ilgilendiren bir mesele olarak görünürse de, 1908-1922 tarihleri arasında on dört yıl kadar sürmüĢ olan bu devrede, türlü değiĢmelere rağmen, siyasi fikir cereyanları, siyasi dernek ve partilerin ideolojileri, devletin yöneldiği gaye ayniyet arzetmiĢlerdir ve bütün siyasi müesseseler aynı temeller üzerine

Page 7: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

bina edilmiĢlerdir. Fakat 1920'den itibaren, sentez mahiyetli bir inkılap hareketi Osmanlı Ġmparatorluğu'na siyasi müesseseleriyle birlikte son vermiĢtir. ĠKĠNCĠ BÖLÜM MEġRUTĠYETĠN SĠYASĠ HAYATI (1) Ġkinci MeĢrutiyet'in ilanı Osmanlı ülkesini sevinç içinde bırakmıĢsa da, Batıda aynı tepkileri yaratmamıĢtır. GiriĢilmek istenen yeni bir ıslahat hareketine karĢı Batı'nın ''sabotaj''ı çok geçmeden imparatorluk ülkesi içinde köprübaĢılar tutmuĢtur. DıĢ olaylar billhassa bu durumun, ġark meselesinin vardığı son geliĢmelerin ifadesi ve sonuçları olarak görülür. Diğer taraftan Yirminci yüzyılın baĢlangıcında ıslahat yapmak isteyenler, tecrübesizliğin, tereddüdün ve muhafazakârlığın pençesinden kurtulamamıĢlardır. MeĢrutiyet onlar için çok partili rejim ve parlamenter bir hükümetin Ģeklen gerçekleĢtirilmesi demek olmuĢtur? TeĢrii (yasama) alanda her ne kadar ilerlemeler kaydedilmiĢse de, bunlar gerçekte doğrudan doğruya Ģahıs ve grup çekiĢmelerinin tesirlerinden kurtulamamıĢlardır. MeĢrutiyet'in iç olayları da bu durumun ifadesi ve sonucu olarak görülür. Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi hayatı iĢte bu birbirine girmiĢ iç ve dıĢ olayların birbirini doğurarak geliĢmelerinden ibaret kalmıĢtır. Gerçi belli bir zaman içinde her devletin iç ve dıĢ olayları, iç ve dıĢ politikası arasında bir bağlantı bulunması tabiidir. Fakat Osmanlı devletinin yapısındaki ve Ģeklindeki özellik sözü geçen olayların birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçme ve zincirlenmelerine âmil (etken) olmuĢtur. Ġmparatorluğun gerçekte bir mürekkep (birleĢik) devlet Ģeklini (konfederasyon veya federasyon gibi) almasına ülkesindeki ayırıcılık cereyanları, iç ve dıĢ olayların çok taraflığı da baĢlıca sebep sayılabilir. 1- Ġç ve dıĢ olayların Ģeması (2) a- Olaylar: Avrupa'nın büyük devletleri (düveli muazzama) ''hasta adam''ın artık iyileĢemeyeceğinden emin olarak, miras ülkenin paylaĢılması iĢtihaları arasında Rumeli ıslahatını konuĢmak üzere, 1908 Haziranı'nda Reval'de toplanmıĢlardır. Bu sırada patlak veren MeĢrutiyet hareketi hesaplarını alt üst etmiĢtir. Avrupa bir kere daha bir Osmanlı hareketiyle karĢılaĢmıĢ, fakat bu olayı menfaatlerine uygun bulmadığı için pek tasvipkâr (onaylar) görünmemiĢtir. Türkler hakkındaki yanlıĢ görünüĢü değiĢtirmek bir tarafa, siyasi ve iktisadi baskısını artan bir tempo ile devam ettirmiĢtir. Kapitülasyonlar, ticari ve iktisadi rekabet manevraları, borçlandırma politikası Osmanlı ülkesini büyük devletlerin yarıĢ alanı yapmıĢtır. Türk olmayan unsurların çözülme ve ayrılma isteklerini destekleyen ''düveli muazzama'' ile bağlılıkları yeni devletlerin kuruluĢunu kolaylaĢtırmıĢtır. Eski voyvodalık ve eyaletler hukuki Ģahsiyetlerini kazanmak, bağımsız birer devlet olmak için nihai vesileleri beklemiĢlerdir. Birinci yılın en önemli olayı 1908 genel seçimlerini takiben Osmanlı parlamentosunun (Meclisi Umumi: Ayan ve Mebusan meclisleri) büyük merasimle ve Ģenlikler içinde açılması olmuĢtur (3). Dikkatlerin meclis çalıĢmaları üzerinde toplandığı sırada devletin unsurlarını ve yapısını değiĢtirici mahiyetteki olaylar birbirini kovalamıĢtır. Bulgaristan'ın istiklal ilanı (4). Avusturya-Macaristan Ġmparatorluğu'nun Bosna ve Hersek'i ilhakı (5), Karadağ ve Sırbistan kaynaĢmaları, Girit'in Yunanistan'a katılma ilanı (6). Bu gailelerle uğraĢılırken gerçek sebepleri hâlâ meçhul fakat gerçek çehresi irtica olan bir hareket patlak vermiĢtir: 31 Mart 1325 vakası (13 Nisan 1909) (7). Hareketin bastırılması iki büyük sonuç doğurmuĢtur: Tahtını 33 yıl muhafaza etmiĢ olan Ġkinci Abdülhamit'in hali, henüz kurulmaya ve alıĢılmaya baĢlanmıĢ olan hürriyetler sistemine ağır bir darbe indirilmesi. Abdülhamit'in hal'i ateĢin zirveye sirayet ettiğini göstermesi bakımından manidardır. Örfi idare rejimine eklenen hükümet tedbirleri de basın, toplanma, dernek kurma ve fikir hürriyetlerini baltalamıĢlardır. Yayınlar birden bire azalmıĢ, siyasi partilerin büyük bir kısmı kapanmıĢtır. Veya kapatılmıĢlardır. Fikre karĢı silah kullanılmıĢ, muhalif gazeteciler öldürülmüĢtür. Daha ilk yılı, MeĢrutiyet'in dayanması gereken temel hürriyetleri asla geliĢtiremeyecek boğucu bir hava kaplamıĢtır.

Page 8: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Bu hareketleri baĢka sarsıntılar, ara vermeden takip edeceklerdir. Girit meselesi pamuk ipliğine bağlanırken, Arnavutluk'ta Malisörlerin (Katolik Arnavutların) isyanı patlak vermiĢtir (1909-1910). Aynı yıllar içinde bir türlü çözülemeyen Arabistan meseleleri, bu arada Yemen isyanı ile karĢılaĢılmıĢtır (8). Bu zorluklar arasında bocalanırken, Ġtalya ''Medeniyet getiriciliği'' iddiasıyla Trablusgarb'a asker çıkarmıĢ, savaĢ baĢlamıĢtır (1911). SavaĢ kaybedilmiĢtir (9). Ġtalya ile barıĢ müzakereleri tamamlanmadan yeni bir felaket baĢ göstermiĢtir: Balkan Harbi. BirleĢik Balkan Devletleri (Sırbistan - Yunanistan - Bulgaristan) notalarında Osmanlı vilayetlerindeki Hıristiyan ahalinin içinde bulundukları ''sefil hayatın ancak köklü ıslahatla düzelebileceğini'' bilhassa ileri sürmüĢlerdir. Düveli Muazzama Büyükelçileri notayı hararetle desteklemiĢlerdir. Balkan Harbi de baĢlamıĢtır (1912- 1913) (10). b- Olaylar ve aydınlar: ĠĢte bu noktada Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi fikir cereyanları ile dıĢ olaylar arasındaki bağlantıyı belirtmek ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun siyasi hayatında o ana kadar görülmemiĢ bir durumu açıklamak gerekir. Balkan Yarımadası'nda koruyucularının etekleri altında yaĢayan kitleler eski ''efendi''ye Balkan SavaĢı ile meydan okumuĢlardır. Bunlar, milliyetlerini idrak ettiklerine inanarak devletleĢen ''Romantik Milletler'' grubuna mensupturlar (11). SavaĢtıkları Türk unsuru ise, henüz bu safhada değildir. Fikir cereyanları incelenirken görülebileceği gibi, Balkan SavaĢı Türklerin milli Ģuurlarının teĢekkülünde önemli bir merhaledir. Balkan Harbi kazanılmamıĢ bir istiklal savaĢı özelliklerine sahiptir. Fikir cereyanları da olayı açıklamak lüzumunu duymuĢlardır. Gerçekten, çeĢitli fikir cereyanları hemen hemen ittifak halinde, Balkan Harbi ile Avrupa'nın maskesini atan Hıristiyanlıktan baĢka bir Ģey olmadığını ileri sürmüĢlerdir. Ġslamcı cereyana göre Hıristiyanlık, Müslümanlığa saldırmaktaydı. Balkan Harbi, Ġslamiyetin doğru prensiplerinden ayrılmıĢ olan Türklere, Tanrı'nın verdiği bir ceza idi. Mehmed Akif, ''Beyazıt Camii'ndeki mevize''sinde bu fikri tekrarlamıĢtır. Türkçü cereyan, Balkan Harbi'ni kolektif vicdanı uyandıracak ve yaratacak Ģok olarak karĢılamıĢtır: Balkan felaketleri karĢısında, Türkler milli ''mefkürelerinin'' (ideallerinin) infilak ettiğini duymuĢlardır. Korkunç tehlikeler girdabında Ģahsiyetler silinmiĢtir. Fert susmuĢ Balkanlılarla Türklük konuĢmaktadır. Milliyetlerini idrak etmek ve korumakla Türkler ölümden kurtulmaktadırlar. Garpçı cereyan da bu savaĢa kayıtsızlık göstermemiĢtir: Bu savaĢ ilahi bir ceza değildir. Asıl düĢman içerdedir ve bu müthiĢ düĢmanın birçok ismi vardır: Cehalet, gerilik, uyuĢukluk, hurafelere inanıĢ. ''Bu top gürültüleri bizi uyandıracak mı?'' Kokunç olan, Bulgar topları değil. Yirminci yüzyılın olaylarını hurafelerle yorumlamaya kalkıĢmaktır. Mesleki içtimai cereyanı yenilgiyi tecemmüi (bütün) bir toplum ve medeniyet Ģeklinin tabii sonucu olarak görmüĢtür. Sosyalist cereyan meseleye ikinci enternasyonal açısından bakmıĢtır. MeĢrutiyetin aydını, Osmanlı tarihinde eĢine rastlanmayan bir geniĢlikte, ilhamını umumi hayatın iniĢ çıkıĢlarından almıĢ ve olup bitenleri halk efkârına belli bir açıdan yorumlamaya çalıĢmıĢtır. Balkan Harbi bizzat Balkanlılar arasındaki bir anlaĢmazlıktan dolayı beklenildiği kadar hazin bir neticeye bağlanmamıĢtır. Balkanlılar arasındaki çekiĢmeden faydalanan Osmanlılar, Edirne ile Kırklareli'yi geri alabilmiĢlerdir. Fakat hemen bütün Rumeli'nin kaybediliĢi pahasına... Ġmparatorluk Trablus-Balkan savaĢlarının ĢaĢkınlığından sıyrılmadan, Birinci Dünya SavaĢı'na girmiĢtir (12). BaĢlangıçta Rus çarlığının yıkılması olayını Brest - Litowsk barıĢ antlaĢması takip etmiĢtir. (3 Mart 1918). Batum, Kars ve Ardahan Osmanlı idaresine iade edilmiĢ, Romanya ile ayrı barıĢ yapılmıĢtır. Bu olay Türkçülük cereyanının geliĢme ve gerçekleĢmesi için büyük bir merhale (aĢama) sayılmıĢtır: Çarlık parçalanmaktadır. Bu dağılma Türk milletine bütün kollarıyla bir imparatorluk kurmak fırsatını vermektedir: Rusya ''viran olacak''. Türkler ise birleĢip ''Turan olacak''lardır. Türkçülük cereyanı Osmanlı ülkesindeki Türkleri milli bir Ģuur etrafında toplamak (yakın Türkçülük) fikrini aĢmıĢtır. ''Ġrredenta'' davasını ele alarak imparatorluk sınırları dıĢındaki Türkleri de bir araya toplamak (Uzak Türkçülük) imkânlarını idealize etmeye baĢlamıĢtır (13). Ġslamcı cereyan, Türkçülerin yanı sıra Harbi Umumi'yi cihad fetvasıyla müeyyidelendirdikten sonra, hükümetin icraatını müspet yorumlarla karĢılamıĢtır. Fakat bu kısmi baĢarı çok sürmemiĢtir. Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni mağlup devlet sıfatıyla imzalamaya mecbur olmuĢtur (30 Ekim 1918) (14). Mütareke gizli yollardan geliĢtirilmiĢ ve

Page 9: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Osmanlı ülkesinin paylaĢılmasında birleĢtirilmiĢ antlaĢmaların vardıkları il müspet netice sayılmıĢtır. Türkler, bu sonuca göre en ağır cezalara çarptırılmalıydılar. Bu sırada beklenilmeyen bir olay cereyan etmiĢtir: Galip ve istilacı devletleri ĢaĢırtacak bir hamle ile Türkler milli haklarını koruma (müdafaai hukuk) savaĢına atılmıĢlardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti milli kurtuluĢ hareketinin nâzımı (düzenleyicisi) olmuĢtur. Ġstiklal SavaĢı baĢladığı zaman, yeni bir devlet kurulmaktaydı. Osmanlı Ġmparatorluğu, meĢruti ve teokratik cepheleriyle tarihe karıĢmaktaydı. 2- MeĢrutiyet kadrosu içinde siyasi ve hukuki olayların Ģeması (15): a- Parlamentarizm ve hürriyetler MeĢrutiyetçiler ve jön Türkler için en ideal rejim liberal temsili bir sistemin, parlamenter bir meĢrutiyetin kurulması idi. Parlamenter hükümet (16), idealinin çok partili rejimle aynı anlamda olarak daimi bir helecan ve çarpıĢma konusu halinde muhafaza ediliĢinin baĢ sebebi budur. Fakat böyle bir sistem sadece kâğıt üzerinde gerçekleĢtirildiği kadar çoğu zaman Ģahsi ihtirasları ve parti tahakümlerini arkasına saklayan bir paravana olarak da kullanılmıĢ, gaye vasıta haline getirilmiĢtir. Yakın tarihimizin bu baĢarısız siyasi denemesi üzerinde ayrıca durulacaktır. Parlamenter ve meĢruti bir kadro içinde, siyasi ve ferdi haklar alanında, bazı önemli yenilikler getirilmiĢtir. Ferdi haklar alanındaki yenilikler bilhassa 1909'da Kanunu Esasi'nin tadili ile getirilmiĢtir. Evvela 113. maddenin Mithat PaĢa'nın acı hatırasını taĢıyan kısmı kaldırılmıĢtır. ġahıs hürriyeti ve masuniyeti (dokunulmazlığı) kuvvetlendirilmiĢ, basın hürriyeti sansür baskısından kurtulmuĢtur (Madde 10, 12). Ġstibdat idarelerinin hiçbir suretle tahammül edemedikleri, 1876 Kanunu Esasisi'ne kasten konmamıĢ olan toplanma ve cemiyet hürriyetleri anayasaya ilave edilmiĢtir (120. maddenin 1 ve 2. fıkraları). Diğer kısımlarda görüleceği gibi 1909 tadilatı (değiĢikliği) parlamenter sisteminin kuruluĢunu da mümkün kılmıĢtır. b- Seçimler: Siyasi hürriyetler alanında, seçim sistemine de değiĢiklikler getirilmiĢ, oy hakkı geniĢletilmiĢtir. Bunlar 1293 (1876) tarihinde Ģeklen tamamlanmamıĢ olan Ġntihabı Mebusan Kanunu ile sağlanmıĢtır. Böylece seçim prensibine anayasa mekanizması içinde baĢ yerin verildiği gösterilmek istenmiĢtir. 1908-1918 devresi içinde 4 genel seçim yapılmıĢtır. Ġlk seçim 1908 yılının Kasım-Aralık ayları içinde yapılmıĢtır. Ġkinci genel seçim 1912 yılı sonundadır ve ''sopalı seçim'' adını almıĢtır. Üçüncü genel seçim 1914 Mayısı'nda, dördüncü seçim 1919 Aralık ayında yapılmıĢlardır. Bu arada 1911 yılında Ġstanbul'da yapılan bir ara seçim, muhalefet kitlesinin ilk zaferi ve sarsıntılı siyaset olaylarının hareket noktası olmasından ötürü hatırlanmaya değer mahiyettedir. c- MeĢrutiyet kabineleri: ġiddetli ve sarsıntılı geliĢmelerin önemli unsurları olmuĢlardır.MeĢrutiyet yılları içinde 24 hükümet değiĢimi olmuĢtur. Bu kabineler, sadrazamların isimleriyle anılırlar ve Ģu seyri takip ederler: Mehmet Sait PaĢa, Kâmil PaĢa, Hüseyin Hilmi PaĢa, Tevfik PaĢa (31 Mart Olayı üzerine), Hüseyin Hilmi PaĢa (31 Mart Olayı'nı takiben ve 2. defa) Ġbrahim Hakkı PaĢa, Mehmet Sait PaĢa (2. kabinesi). Mehmet Sait PaĢa (3. kabinesi), Gazi Ahmet Muhtar PaĢa (Büyük Kabine), Kâmil PaĢa (2. Kabinesi), Mahmut ġevket PaĢa (Bab-ı Âli baskınını takiben), Mehmet Sait Halim PaĢa, Mehmet Talat PaĢa, Mehmet Talat PaĢa (Vahdettin'in cülusu üzerine ipkaen (yerinde bırakılan) 2. kabinesi), Ġzzet PaĢa, Tevfik PaĢa (2. kabinesi), Damat Ferit PaĢa, Damat Ferit PaĢa (2. kabinesi) Damat Ferit PaĢa (3. kabinesi), Ali Rıza PaĢa, Salih Hulusi PaĢa, Damat Ferit PaĢa (4. kabinesi), Damat Ferit PaĢa (5. kabinesi), Tevfik PaĢa (3. kabinesi ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun son hükümeti). Hükümetlerin siyasi hayatın çetin çarpıĢmaları arasında birinci derecede rol oynadıklarını daima hesaba katmak gerekir. d- Meclis çalıĢmaları, fesihler ve tatiller:

Page 10: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Alanın en canlı mücadele konusu ve Mebusan Meclisi'ndeki çoğunluk da en büyük siyasi kuvvet sayılmıĢtır. MeĢrutiyetin teĢrii (yasama) hayatı sanıldığı kadar verimli ve uzun olamamıĢtır. MeĢrutiyetin parlamento hayatı yedi yıldan biraz fazladır. Bunun sebebi çeĢitli tarihlerde yapılan fesihler ve tatillerdir. 1908-1920 devresi boyunca Mebusan Meclisi dört defa feshedilmiĢtir. Bu fesihler Ġkinci Sait PaĢa Kabinesi zamanında (18 Ocak 1912). Gazi Ahmet Muhtar PaĢa Kabinesi zamanında (5 Ağustos 1912) Sultan ReĢat tarafından, iki defa; Mütareke devresinde de Tevfik PaĢa Kabinesi zamanında (4 Kasım 1918) ve Dördüncü Damat Ferit PaĢa Kabinesi zamanında (11 Nisan 1920) Sultan Mehmet Vahdettin tarafından yapılmıĢtır. Sözü geçen dört fesih olayında parti kavgalarının, tersine iĢlemiĢ iktidar muhalefet münasebetlerinin büyük rolü vardır. Tatiller 1914 yılından itibaren baĢlamıĢtır. Meclisin toplanmadığı sıralarda, hükümetler geniĢ yetkilere sahip olmuĢlar ve sonradan Meclisi Umumi'nin tavsibine arzolunmak üzere Kavanini Muvakkate (Geçici Kanunlar) çıkarmıĢlardır. Muvakkat kanunlar icra organlarına (padiĢah ve hükümet) iki yıla yakın bir müddet parlamento kontrolünden azade hareket imkânını vermiĢlerdir. e- Suikastlar ve ötesi: 1912 yılında Ġttihatçı Ġktidarı düĢüren Halâskâr Zabitan hareketi, Ġttihat ve Terakki'nin Babıâli Baskını ile tekrar iktidarı alması ve Harbiye Nâzırı Nâzım PaĢa'nın öldürülmesi (1913); karĢı bir suikastle Sadrıâzam Mahmut ġevket PaĢa'nın öldürülmesi (1913); taklibi hükümet teĢebbüsü (1913) gibi olaylar normal bir meĢrutiyet geliĢmesini çıkmazlara sokmuĢlardır. Bu hareketlere, bir türlü son bulmayan ve 31 Mart olayından itibaren daimi surette süregelen örfi idare rejimi eklenirse, bir hukuk devletinin niçin yerleĢmemiĢ olduğu anlaĢılabilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SĠYASĠ HAYATIN UNSURLARI 1- Ġdare edilenler: a- Siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi, ''vatandaĢ''ın doğuĢu: MeĢrutiyet camiasını kaplayan olayların belki de en önemlisi, siyaset yapan fertlerin artıĢıdır. Tabaai ġahane'nin vatandaĢlık merhalesine yükseliĢidir (1). Bir meĢrutiyet muharriri, herkesin bu kadar fazla siyasi kesilmesinden Ģikâyet bile etmiĢtir: ''Bugünkü ruhi hallerimizi tetkik edersek, fikirlerimize ve hislerimize hâkim olan, kalplerimizi heyecana getiren, dimağa kuvvet veren Ģeyin hep siyasetten ibaret bulunduğunu görürüz. Ġstanbul'un bugünkü hayat ve maiĢetini hulâsa etmek istersiniz -her tarafta bir politika tufanı var- deyiniz kâfidir'' (2). MeĢrutiyet insanları, olayların baĢdöndürücü hızı içinde kendi yaĢayıĢlarıyla devletin alın yazısı arasında sıkı bir bağlılık bulmuĢlardır. Yüzyıla yaklaĢan bir hürriyet arayıĢının, bir türlü ulaĢılamayan idealler karĢısında duyulan heyecan ve iĢtiyak (özlem) Osmanlı Ġmparatorluğu'nun son senelerinde yaĢayan insanlara muayyen bir sezgi vermiĢti. MeĢrutiyet'in muhafaza edilmesi gereken bir hayat Ģekli olduğu kanaati kökleĢmiĢti. Bu sebepledir ki fertler, sosyal mevkileri, memuriyetleri ne olursa olsun, fikir adamından Posta Telgraf Ġdaresi mümeyyizine, basit ve iddiasız vatandaĢtan sadrıâzama kadar, devletin yıkılmamasına ait tedbirler, teklifler ve tavsiyelerde bulunmak ve araĢtırmak yoluna gitmiĢlerdir. Hürriyetleri yok edici Örfi Ġdareye ve baskılarına rağmen hemen hergün kuruldukları haber verilen partiler, kültür ve meslek cemiyetleri, bol sayıda yayınlanan broĢürler, kitaplar, birbiri ardından batıp çıkan dergi ve gazeteler bu alakanın müspet görünüĢleridir. Türkiye tarihinde, bu devreye kadar rastlanmamıĢ bir Ģekilde, fert iktidarın kullanılıĢını kendi gidiĢi ile ilgili bulmuĢ, bu hususta düĢünmeyi, tenkit ve telkinde bulunmayı kendisi için bir ''fonksiyon'' saymıĢtır. Devletin idaresi sadece PadiĢah'la Mâbeynine münhasır bir iĢ olmamalıydı. Her vatandaĢın söyleyecek sözü, gösterecek yolu olabilirdi. Siyaset yapmak olayı böylece baĢka bir olayı da sonuç halinde ortaya çıkarmıĢtı: iktidara iĢtirak. Daha ilk ve heyecanlı günlerde, Ġstanbul halkının Sadrazam Sait PaĢa'yı istifaya zorlaması, münevver halkın, yüksek tahsil talebelerinin Ġstanbul'da asayiĢi temin istekleri bu halin

Page 11: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

tezahürlerindendir. Gerçi 10 Temmuz hareketi geniĢ bir halk ihtilali değildi, fakat kitleye iktidar kalesinin ele geçirilmesi olarak görünmüĢ ve öyle gösterilmiĢtir. BaĢlangıçta, Abdülhamit tahtında bırakıldığı için bu değiĢiklik kolay anlaĢılmamıĢtır. Zamanla iktidarın sihri kaybolmuĢ, vatandaĢa yabancı olmadığı, onun malı olduğu idarak edilmeye baĢlanmıĢtır. O kadar ki, bu fikir muhalefet teĢekküllerinin belli baĢlı tezi olmuĢtur. Ġktidarın bir elde toplanmaması gerektiği kaidesi bu suretle ortaya çıkarılmıĢtır. Devlet idaresinin bir tekel konusu, hükümetin de bir oligarĢi metaı olamayacağı fikri böylece kaideleĢmeye baĢlamıĢtır (3). b- Etnik özellikler: Ġmparatorluk ülkesinde çeĢitli din, dil, gelenek ve milliyetlere sahip ''vatandaĢ'' kitleleri vardı: Türk, Arap, Kürt, Arnavut, BoĢnak, Dürzi, Mütevelli, Nâsırî, Rum, Ermeni, Bulgar, Ulah, Maronit, Suryani, Yahudi vesaire... (4). Ayrılıklar bu kadarla kalmıyordu. Aynı cinsten -Hatta büyük kısmı aynı mezhepten- olan Trablusgarp, Yemen, Hicaz, Suriye, Irak Araplarının örf ve âdetleri, dilleri arasında bile derin farklar vardı. Fikir cereyanlarının gayet yakından ilgilendikleri bu farklar sözü edilen kitlelerin birbirinden ve imparatorluktan ayrılma gibi infiratçı (yalnız) milliyetçi hareketlerin baĢlıca sebebi olarak gösterilmiĢtir. Kanunu Esasi'nin hürriyetler ve tevsii (geniĢletilmesi) mezuniyet prensibi siyasi ademi merkeziyet sistemine kaydırılmak istenmiĢ ve bu tertip isteklerin gerçekleĢtirilmesi büyük devletler tarafından daima desteklenmiĢtir. Her hal ve kârda, zamanın isteklerine uygun, milliyetler üstü veya çeĢitli milletleri ve hatta devlet Ģekillerini barındıran bir ''müĢterek ülke'' ya da ''camia'' (commonwealth) formülüne varılmamıĢtır. c- Halk efkârı ve özellikleri: Otuz yılı aĢkın bir mutlakıyet idaresi sonunda, istibdat (baskı) disiplininin dondurduğu bir kitleyi bağlayacak yeni manevi (éthique) değerler bulmak çok zor bir mesele olmuĢtur. Siyasi hayatın karıĢıklığı içinde neye bağlanacağını bilmeyen fert kendisini çok yalnız hissetmiĢtir. Hürriyet ve MeĢrutiyet'in huzurlu bir hayat sağlayamaması, insanları bunların değerleri üzerinde durmaya sevketmiĢtir. Evvela bu kadar mücadele pahasına elde edilen MeĢrutiyet'in anlamı üzerinde düĢünülmüĢtür. MeĢrutiyet kabinelerin hatta padiĢahların değiĢtirilmesi miydi, yoksa daha baĢka Ģeyler de mi demekti. Kendi kendini idare etmeye alıĢmamıĢ, bu tip müesseselerin kurulmasına iĢtirak etmemiĢ, kültür seviyesi düĢük bir kitleye vazifelerini öğretecek iki kuvvet vardı: Ġktidar ve aydınlar. Fakat kitle iktidarın icraatına ve muhalefetin uyandırıĢlarına cevap veremiyordu. oysa siyasi ''Ģanından'' olarak her Ģey ondan bekleniyor. Her Ģeyin ''halk adına yapıldığı'' söyleniyordu. MeĢrutiyet'in sosyal ve siyasi Ģartları hürriyetçi bir rejimin muhtaç olduğu bir umumi efkarın teĢekkülü için hiçbir suretle yeter değildiler. Bu bakımdan kitle muhafazakâr çevreleri daha kolayca anlamıĢ, bilhassa dini hislerinin istismarı yolundan kendisine tesir imkânları daha fazla olmuĢtur. Bu sebeple MeĢrutiyet'te ''efkârı umumiye''den değil de, Lütfi Fikri Bey'in buluĢuyla ''hassasiyeti umumiye''den bahsedilebilecektir (5). MeĢrutiyetin umumi efkarı -var olabildiği nispette- kendisini ancak derin düĢmanlıklarla kaymalarla, yıkıcı hareketlerle açıklamak imkânını bulmuĢtur. Bu durum, siyasi fikir cereyanlarının daimi bir Ģikâyet konusu olmuĢtur. 2- Ġdare edenler (siyasi iktidar) (6): a- Fiili tek parti rejimi: Ġkinci MeĢrutiyet teorik olarak çok parti rejimini ve kuvvetlerin yumuĢak (mutedil) ayrılığına dayanması gereken parlamenter hükümet sistemini kabul etmiĢtir. Fakat bu hukuki ve nazari yapı yanında, iktidar partisinin mutlak hâkimiyetinden doğan fiili bir tek parti rejimi kurulmuĢtur. Siyasi iktidar Ġttihat ve Terakki Cemiyeti'nde (Fırkası) toplanmıĢ, partinin Meclis çoğunluğuna, bu kanaldan da parti liderlerine (ki bu on iki kiĢilik heyetin adı Merkezi Umumi idi) geçmiĢtir. 1908'den 1918'e kadar. altı aylık bir fasıla müstesna (16 Temmuz 1912-23 Ocak 1913), Ġttihat ve Terakki iktidarda kalmıĢ olduğuna göre, tek parti rejimi on yıla yakın bir müddetle -MeĢrutiyet terimine tamamen zıt bir Ģekilde- devam etmiĢtir. Bu nasıl olmuĢtur?

Page 12: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Nasıl olmuĢtur da hürriyet savaĢının Ģampiyonu sayılan bir parti siyasi iktidarın bütününü nefsinde toplayarak mutlak bir hâkimiyet kurmuĢ ve istibdadı geri getirmiĢtir? Bu oluĢun açıklanması için üç mesele üzerinde durmalıdır: Ġktidar partisinin yapısı; iktidarda kalmak için giriĢtiği hareketler; bu durumdan doğmuĢ olan sonuçlar. b- Ġktidar partisinin yapısı: MeĢrutiyet ilan edildiği zaman, Ġttihat ve Terakki Cemiyeti on dokuz yıllık bir maziye sahipti. Ġstibdat idaresine karĢı uzun mücadele yılları boyunca ismi bir bayrak olmuĢtu. Ülke içinde ve dıĢında en geniĢ hürriyetseverler kafilesini toplamıĢ, kesintisiz bir faaliyet göstermiĢti. Cemiyet gerek programı, gerekse üyelerinin içtihatları bakımından gayrı mütecanis bir yapıya sahipti ve Jön Türk hareketinin özelliklerinden kurtulamamıĢtı. Saltanatçı, cumhuriyetçi, sosyalist, liberal, Türkçü, hilafetçi, her çeĢit siyasi düĢüncede insan, istibdat idaresini yıkmak için cemiyetin çatısı altında birleĢmiĢti. Üyeler gizli olarak cemiyete alınıyor, gözleri kapalı bir tabancaya el basarak yemin ettiriliyordu (tahlif merasimi). Bu bir Jakoben usulüydü ve cemiyete sihirli, efsanevi bir hal vermiĢtir. Rumeli'de uzun yıllar gizli faaliyette bulunan cemiyet, üyelerini durmadan arttırmıĢ, orduyu da kendisine -yahut ordu onu kendisine- bağlamıĢtır. Kitlevi sayılabilecek hareketler Yıldız'ı korkutmuĢ, 1908 MeĢrutiyet'i ilan edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin yeraltı çalıĢmaları devresi de böylece sona ermiĢtir. AnarĢik bir hürriyet havası içinde, cemiyetin nüfuzu hükümet otoritesi yerine geçmiĢtir. Her tarafta kurduğu teĢkilatıyla birdenbire siyasi hayatın sathına çıkan cemiyet, bütün ülkeye kök salmıĢ durumundan faydalanarak MeĢrutiyet'in ilk genel seçimlerini (1908) ezici bir çoğunlukla kazanmıĢtır. Mebusan Meclisi'ne tamamen hâkim olmuĢtur. Yapıcı ve devrimci mazisi, hürriyetperverlerin toplandığı ocak ve hürriyetin sembolü olması dolayısıyla cemiyet ''halâskâr'' hatta ''mukaddes'' sayılmıĢ, ona üye olmak bir vatan vazifesi ve Ģeref borcu bilinmiĢtir. Fakat Mebusan Meclisi'nin daha ilk toplantılarında cemiyet çatısı altında toplananların siyasi alanda ne derin fikir ayrılıklarına sahip oldukları MeĢrutiyet'in en önemli olayı olarak ortaya çıkmıĢtır. Beraberce yıkanlar, aynı beraberlikle yapamayacaklarını anlamıĢlardır. Ġmparatorluğun içinde bulunduğu dertlerin, sanıldığı gibi, MeĢrutiyet ilanıyla giderilememiĢ olmaları, aksine artmaları Ġttihat ve Terakki hükümetlerinin baĢarısızlıklarını arttırmıĢtır. Ġttihat ve Terakki'den çözülmeler baĢlamıĢtır. Ġttihatçılar bu kopmaları önleyecek tedbirler aramak yoluna gitmiĢlerdir. Bunları hem hukuki, hem de bilhassa fiili alanlarda almak imkânını bulmuĢlardır. Meclis çoğunluğunun her Ģeyi yapabileceği kanaati seçimlerdeki Ģiddet ve baskısının sebebi olmuĢtur. Seçimlerdeki baskı tedbirleri, hürriyeti kısıcı hareketlerle tamamlanmıĢtır. Ġttihat ve Terakki, kolayca anlaĢılacağı veçhile, bir sınıf partisi olmamıĢtır. Programındaki değiĢmeler de bu yönde görülebilir. 1908'de Cemiyet koyu bir ittihadı anasırcı (Osmanlıcı) ve liberal bir programın savunucusu idi. 1911'den itibaren Türkçülük cereyanının tesiri altında, programı derin değiĢmelere uğramıĢtır.Türkçü (milliyetçi), belli alanlarda laikliğe yönelmekle beraber Ġslamcı, siyasi bakımdan merkeziyetçi, iktisadi alanda devletçi olmuĢtur. Ġç ve dıĢ olayların tesiri altında kabul ve tatbik edilen bu program derhal muhaliflerini bulmuĢtur (7). c- Ġktidar tekeli: Ġttihat ve Terakki 31 Mart Vak'ası'ndan sonra, Sultan ReĢad'ın tahta çıkıĢından itibaren çoğunluğu dolayısıyla yalnız teĢri (yasama) organına hâkim olmakla kalmamıĢ, parlamenter sistem icabı icra (yürütme) organını da elde etmiĢ, sadrıâzam ve Heyeti Vükelâ'yı, kendi çoğunluğunun -daha doğrusu Merkezi Umumi'nin- isteğine göre seçmiĢ, sarayı kontrolü altına almıĢtır. Meclis -PadiĢah ikiliği kalkınca, icrayı da kendi üyelerinden teĢkil edince, cemiyet kendi kendisiyle baĢbaĢa kalmıĢtır. Bu sefer kendi içinde bir muvazene, (denge) kendi çoğunluğuna karĢı otorite sağlamak lüzumunu duymuĢtur. Zira liderler icra organında kalınca, meclis çoğunluğunu kontrol ihtiyacı belirmiĢtir. Bu suretle teĢri organı (Meclisi Mebusan) icra organının (Heyeti Vükelâ) hâkimiyeti altına girmiĢ, bu da bütün iktidar mekanizmasının ve devlet idaresinin küçük bir heyetin kararlarına bağlı olmasını gerektirmiĢtir. Ġtaatkâr bir çoğunluğu sağlamak için seçim ameliyeleri üzerinde baskı ve kanuna aykırı muamelelerin yapılmasına gidilmiĢtir. Bazı çoğunluklar 1328 (1912)'de olduğu gibi, ''sopalı seçimler''in mahsulü olmuĢtur. Bazı seçimler ise (1914'de olduğu gibi) tek parti adaylarına oy vermek suretiyle yapılmıĢ, bir plebisit Ģeklini almıĢlardır. Baskı seçmenler üzerinde yapılmıĢtır. Fakat bu tarz seçimler sonunda elde edilen çoğunlukların liderlere mutlak mutavaatini

Page 13: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

(bağlılığı) sağlamak için de, icra organının (padiĢah, sadrıâzam, vekiller ve merkezi umumi) otoritesini arttırmak yoluna gidilmiĢtir ki, bu da iktidar tekelinin hukuki yollardan sağlanması demek olmuĢtur. d- Ġktidar tekelinin hukuki görünüĢü: Siyasi istekleri hukukileĢtirmek veya hukuki göstermekten gaye icra organının Mebusan Meclisini kolayca feshetmesini mümkün kılmak olmuĢtur. Gayenin gerçekleĢtirilmesi içinde en emin vasıta Meclis'teki Ġttihat ve Terakki çoğunluğu olabilirdi. MeĢrutiyet'in en önemli hukuk olaylarını vücude getirmiĢ olan bu meseleler üzerinde durmak gerekir.Meselenin ruhu, 1876 Kanunu Esasi'sinin icra ve teĢri organlarının münasebetlerini düzenleyen maddelerinin tadil edilmesi ve bu tadillerin Meclis içinde de dıĢında kopardıkları fırtınalardadır. Bilhassa 7. 35 ve 43. maddeler üzerinde yapılan değiĢiklikler 1909'da ve 1911'de söz konusu edilmiĢlerdir. 1876 Anayasası'nın formülü, siyasi hayatın ve hukuk nizamının en yüksek otoritesi olarak PadiĢah'ı tanımıĢtı. Saray'ın bu durumu devlet organlarının yetkilerini hiçe indirmiĢ, felce uğratmıĢtı. 1876 sistemine göre PadiĢah, Vükelâ Heyetini (Sadrıâzamı ve Vekilleri), ġeyhülislamı, Ģûrayı devleti ve Ayan Meclisi'ni kendisi seçmek yetkisine sahipti. Halkın seçimiyle gelen tek organ olarak Mebusan Meclisi'nin padiĢah tarafından mensup heyetler karĢısındaki davranıĢları tesirsiz kalmaya mahkûmdu. Zaten Meclisi vaktinden evvel dağıtabilmek (fesih), toplantılarını istediği müddetle tehir edebilmek, icabında toplantı devresini uzatabilmek, Meclisin Riyaset Divanını teĢkil etmek PadiĢah'a tanınmıĢ yetkilerdendi. Gene, Vükelâ Heyeti (Bakanlar Kurulu) ile Meclis arasında herhangi bir anlaĢmazlık çıktığı takdirde, Batının meĢruti monarĢilerinde olduğu gibi hakem halk olmayacaktı. Böyle bir durumda. PadiĢah dilerse Vükelâ Heyeti'ni azledecek, dilerse Mebusan Meclisi'ni feshedebilecekti. Bütün bu baskılar karĢısında Mebusan Meclisi'nin yetkileri normalden azdı. Herhangi bir Batı meĢrutiyetinde bulunan mebusların kanun teklif hakları Osmanlı mebuslarına tanınmamıĢtı. Mebuslar ancak belli ödevlerine (vazifei muayyineleri) uygun olarak kanun teklifinde bulunabilirlerdi. Kanun teklifinin Sadaret vasıtasıyla PadiĢaha bildirilmesi, bu hususta izin verilmesi lazımdı. ġurayı devlet teklifi tasarı haline getirmekle ödevliydi. Bu tasarı Mebusan'a getirilecek, müzakere edilecekti. Daha sonra Âyan'a gidecek, bu organ tarafından da müzakere ve kabul edilecekti. Her iki mecliste de müzakere ve kabul edildikten sonra tekrar Sadaret kanalıyla padiĢaha gidecek ve ancak hükümdarın tasdikinden (onayından) sonradır ki kanunlaĢmıĢ olacak ve yürürlüğle girecekti. Tek demokratik (yani halkın seçimiyle kurulan) organ olan Mebusan Meclisi'nin teklifleri, demokratik olmayan (yani seçimle kurulmayan) organlar tarafından her an durdurulabilirdi. Kaldı ki 1876 Kanunu Esasisi fert hürriyetlerine tesirli bir teminat (güvence) sağlamamıĢtı. Bir kere bu kanun açıkça iki hürriyeti tanımamıĢtı: Toplanma ve cemiyet kurma hürriyetleri. Cemiyet kurma resmen men edilmiĢti. Diğer hürriyetler de açıklandığı Ģekilde yapılacak kanunlarla daima sınırlanabilecekti. Ayrıca 113. madde padiĢaha fert hak ve hürriyetlerini istediği Ģekilde ortadan kaldırmak imkânlarına da sahipti. Mithat PaĢa bu feci maddenin kurbanı olmuĢtur. 1876 Kanunu Esasisi Namık Kemal'a göre bir anayasa sayılamayacak kadar sakat bir vesika olmuĢtur (8). Meclisi Mebusan Batı'daki eĢlerine nispetle gayet az yetkilere sahipti. Fakat kendisine verilmeyen yetkileri almak yoluna gitmiĢ, Osmanlı hükümdarlarının karĢısında ilk defa yetkilerini sınırlayacak aĢağıdan yukarı bir organ olarak yer almıĢtır. Abdülhamit bu cesur meclisi 14 ġubat 1873'te (12 Safer 1295) ''...mücerret ahvali fevkalade iktizasınca'' dağıtmıĢtır. Yeni bir bildiriye kadar toplantıların tehiri otuz bir buçuk yıl sürmüĢtür. 1909 formülü ruh itibarıyla büyük farklar gösterir. Ġkinci MeĢrutiyet'in birinciden farkı da bilhassa hukuk nizamında görülür. Yeniden bir 1878 tecrübesini önlemek yeni mebusların gayesi olmuĢtur. Bunun için de teĢri organını icranın baskısından kurtarmak fikri savunulmuĢtur. Ġkinci MeĢrutiyet'in 31 Mart tehlikesini atlatan mebusları, artık bir mevhume haline gelmekte olan padiĢahın karĢısında, meclisin bağımsızlığını sağlamak emeliyle bütün dikkatlerini kabine-meclis münasebetleri üzerinde toplamıĢlardır. Meclisin feshi hemen hemen hukuken imkânsız hale getirilmiĢ, icra organı meclise tamamen tabi bir duruma sokulmuĢtur (9). Fakat tedbir siyasi gerçeklere uymamıĢtır. Ezici bir meclis çoğunluğunun klasik teĢri-icra münasebetlerini tanzim eden prensipleri üzerindeki değiĢtirici tesirleri hesaplanamamıĢtır. ve bu tesirlerin sonuçlarından kaçınılamamıĢtır. Aslında mesele teĢri-icra arası münasebetlerin tanziminden ziyade, teĢri ve icra organlarını kendi üyeleriyle teĢkil eden, bu ikiliği kaldırmıĢ olan ittihat ve terakkinin kendi çoğunluğu içinde bir muvazene tesisi idi. Meclisteki ittihatçı çoğunluk içinde çözülmeler ve istifalar sıklaĢıyor, muhalif gruplar ve partiler artıyor, iç ve dıĢ zorluklar hükümetleri fena halde sarsıyordu. Muhalif azınlık mütemadi

Page 14: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

(sürekli) surette kabarıyordu (10). Bu yeni olaylar karĢısında ittihatçı liderler, meclis çoğunluğunu muhafaza etmek, çoğunluk üzerinde otorite sağlamak gayesiyle yeni hesaplara baĢvurmuĢlardı. Her Ģeyden evvel, icranın bu çoğunluk üzerindeki kontrolünü tekrar tesis etmek, Ģu halde 1909 tadilatını (değiĢikliğini) yeniden ele alarak değiĢtirmek yoluna gitmek bir zaruret olarak görünmüĢtür. 1876 Kanunu Esasisi bir kere daha tadil edilmeliydi. Artan bir muhalefet karĢısında iktidarı muhafaza etmek endiĢesiyle alınan bu tedbirler için hukuki sebepler bulunmakta gecikilmemiĢtir: Gerçek parlamenter hükümet sistemi icra-teĢri organları arasında bir dengeyi gerektirdiği halde, meclis icraya gerekli muvazeneyi bozacak derecede hâkim durumda idi. Ġcra padiĢahın baĢında bulunduğu bir organdı. Milyonlarca Müslüman ve Osmanlı'nın halifesi ve hükümdarı olan, mebuslara nispetle çok daha geniĢ kitleleri temsil eden bir makam bir mebustan bu derece aĢağı bir durumda bırakılamazdı. Hata tamir edilmeliydi ve parlamentarizmin icapları (gerekleri) de yerine getirilmeliydi. Sadrazam Sait PaĢa'nın açıklamayı üzerine aldığı bu yeni teklif (11) Mebusan Meclisi'nde fırtına koparmıĢtır. Tadil için gerekli çoğunluk, muhalefetin ''insidadı müzakere'' veya ''tıkaç'' (12) usulüne baĢvurmaları dolayısıyla hasıl olamamıĢtır. (gerçekleĢememiĢtir) Bu tadil (değiĢiklik) ile yeniden 1876 (1293) sistemine dönülmüĢ oluyordu. Sultan ReĢad'a Sultan Hamid'in yetkileri verilmek isteniyordu. Oysa bu sefer padiĢahın bütün yetkilerini Ġttihat ve Terakki kabineleri kullanacaktı. Hürriyet savaĢının bayraktarı bir partinin 1876 sistemine dönüĢtü, kendi kendisini inkâr sayılmıĢtır. Muhalefet saflarında yer almıĢ olan Ģair Tevfik Fikret, olayı 1878'teki (1295) meclis kapatılmasına benzetmiĢtir. ''95'e Doğru'' Ģiiri bu fikrinin mahsulüdür. 1911 tarihini taĢıyan bu tadil teklifi Mebusan Meclisi'nde Ģiddetli tartıĢmaların konusu olmuĢtur. Anayasanın değiĢtirilmesi için gerekli 2/3 çoğunluğu bulamayan iktidar partisi, 7. ve 35. maddelerin değiĢtirmek istediği metinlerinden faydalanmıĢtır. Ġnsidadı müzakere (görüĢmelerin tıkanması) olayını tekrar tekrar red saymıĢ, Sait PaĢa Kabinesi istifa etmiĢ, yeni kabineyi teĢkile tekrar Sait PaĢa memur edilmiĢtir. Aynı teklifi meclise getiren yeni kabine de red ile karĢılaĢınca, padiĢahtan mebusanın feshini istemiĢ, o da ayanın tasvibini alarak bu isteği yerine getirmiĢtir. ''Sopalı seçim'' sonunda teĢekkül eden meclis iktidarın getirdiği teklifi kabul etmiĢtir (11 Haziran 1912). Fakat teklif Ayan'a sevkedilemeden siyasi olaylar iktidar partisinin aleyhine iĢlemiĢtir. Ġttihat ve terakki iktidarı terketmiĢ,Balkan SavaĢı patlak vermiĢ, seçimler tehir edilmiĢtir. Bab-ı Âli Vakası'ndan sonra tekrar iktidara geçmiĢtir. Tadil tasarısı 1914'te yapılan seçimlerden sonra Ayan Meclisi'ne sevkedilerek kabul edilmiĢ (12 Mayıs 1914), daha sonra da padiĢah tarafından tasdik edilmiĢtir (15 Mayıs 1914). Ġttihat ve Terakki'nin tek parti olarak kaldığı bir sırada böyle bir tedbire ihtiyacı yoktu. Bu bakımdan iktidar bu yetkiye bir kere dahi baĢvurmak lüzumunu duymamıĢtır. Asıl dikkate değer nokta, Ġttihat ve Terakki'nin bu kadar bel bağladığı bu tedbir ilk defa 1918 senesinde, Sultan Vahdettin tarafından ezici bir Ġttihatçı çoğunluğa sahip bir meclisin feshi için daha sonra da 1920'de ezici bir Müdafaai Hukukçu çoğunluğun hâkim olduğu bir meclisi feshetmek için kullanılmıĢtır. Ġttihat ve Terakki'nin kendisini korumak için bulduğu silah geri tepmiĢtir. Ġttihat ve Terakki, iktidar mevkiini o kadar muhkem (sağlam) ve alınmaz bir hale getirmiĢtir ki, bir daha o mevkiye normal yollardan gelebilmek imkânlarının hepsini kaybetmiĢti. e- Ġktidar tekelinden doğan sonuçlar: Ġttihat ve Terakki, siyasi tarihimize ilk defa meclis çoğunluğu (parti grubu) tahakkümü örneğini hediye etmiĢtir (13). Ġttihat ve Terakki'nin, hükümet partisi olarak siyasi iktidarı elinde biriktirmiĢ olması fiili bir tek parti rejiminin kurulması demekti. Bu yoldan bir ideal olarak yaĢatılan çok parti rejimi de parlamenter hükümet sistemi de kullanılmayan aletler gibi bir tarafa atılmıĢlardır. ittihat ve Terakki çoğunluğu anayasa prensiplerini istediği gibi değiĢtirmek ve yorumlamak yetkisini kendisinde bulmuĢ ve anayasanın üstünde bir yer almaya çalıĢmıĢtır. Bu çoğunluk bütün devlet organlarını ve siyasi hayatı, hâkimiyeti altına almıĢtır. Ġttihat ve Terakki liderleri kendilerine bağlı bu çoğunluk sayesinde istedikleri müddetle örfi idare ilan etmiĢlerdir (en azından on yıl), bu yoldan bütün fert hak ve hürriyetleri faydalanılmaz ve kullanılmaz hale sokulmuĢtur. Çoğunluğu kendisine karĢı itaatkâr tutmak için elindeki en büyük tehdit vasıtası Mebuslar Meclisi'nin feshi olmuĢtur. 1911 tadilinin tek gayesi bu olmuĢtur. Meclisler bu gayeye hizmetle feshedilmiĢtir. Seçimlerin yapılması istenilen, iktidarın iĢine gelen sürelere göre tehir edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Kabineleri uzun zaman meclissiz iĢbaĢında kalmıĢlar, kanun kuvvetini haiz kararnameler ısdar etmiĢler (çıkartmıĢlar), istenilen kanunları istenilen çabuklukla çıkartmıĢlardır. ''Yok kanun, yap kanun'' kaidesi bu durumun eseridir. Ġttihat ve Terakki Harp Divanları teĢkil etmiĢtir. Ġttihat ve Terakki

Page 15: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

siyasi tarihimize birkaç liderin hâkimiyeti altında kalmıĢ bir siyasi partinin ilk örneğini de vermiĢtir. Birinci Dünya SavaĢı'na sadece birkaç liderin kararıyla girilmiĢ olması durumun en canlı delillerinden sayılabilir. Zayıf bir padiĢah olan Sultan ReĢat bu hareketlerin seyircisi kalmıĢtır. Siyasi iktidar, dürüst seçimler sonunda iĢ baĢına geçenlerin anayasa ile bağlı olarak kullanmakla ödevli oldukları yetkiler bütün mü idi, yoksa bir meclis çoğunluğunun her istediğini yapabilme kuvveti miydi? MüĢahedeler, Ġttihat ve Terakki'nin ikinci Ģıkka ''evet'' dediğini gösterir. Bütün bunlara ek olarak, hareketlerine perde ettiği hukuki tedbirler yanında fiili (kanuni olmayan: tedbirlere de baĢvurmuĢtur: Muhalif gazetecilerin öldürülmesi (14), tehditler, iĢkenceler, baskılı seçimler, hükümet darbesi (Bab-ı Âli Baskını). Bu çeĢit hareketler fert hürriyetleri için çok tehlikeli ve teminatsız (güncesiz) bir iklim yaratmıĢtır. 3- Ġktidar Mücadelesi: a- Muhalefet partileri: Ġktidar partisi, karĢısında en müessir (etkili) kuvvet olarak basını ve muhalefet partilerini görmüĢtür. gerçekten birkaç gün yaĢayan, isim değiĢtirerek çıkan gazeteler yanında, çeĢitli muhalefet partileri de kurulmuĢtur. Bu teĢekküllerin platformları üzerinde durmak, iktidar mücadelesinin (yani siyasi hayatın) geliĢmesini tayin bakımından aydınlatıcıdır. Evvela sosyalist olanları da dahil, herhangi birinin sınıf partisi olduğunu iddia etmek zordur. Hepsi de iktidar partisinin zaafını taĢımıĢlar, gayrı mütecanis kalmıĢlardır. Ġttihat ve Terakki kitlesinde olduğu gibi muhalefette de -bilhassa birleĢik muhalefette- her çeĢit siyasi içtihatta (görüĢte) kimseye ve iç çekiĢmelere rastlamak her zaman mümkün olmuĢtur (15). Saniyen, programları diğer yayınlarıyla birlikte nazara alındığı takdirde muayyen fikir cereyanlarının tesiri altında kaldıkları, Ģu halde bu cereyanların özelliklerini taĢıdıkları görülecektir. Birkaç sosyalist parti bir tarafa (ki bunların da programları üzerinde tartıĢmak gerekir). MeĢrutiyetin muhalefet partilerinin hepsi denebilecek kadar büyük bir kısmı iktisaden liberal, Garpçı, Ġttihatı Anasırcı (Osmanlıcı) ve ademi merkeziyetçidirler. Ġslamcılık ve Türkçülük (milliyetçilik) alanında, iktidar partisini daima, tenkid etmiĢler fakat, icabında (gerektiğinde) Ġslamcılık cereyanından dini propagandalardan faydalanmayı ihmal etmemiĢlerdir. Milliyetçiliğe hiçbir suretle yanaĢmak istememiĢlerdir. Ġktidar partisi, 1911 senesinden itibaren programına yeni bir veçhe (yön) verirken muhalefet belirtilen prensipler etrafında birleĢmiĢtir. 1913-1918 seneleri arasında tek iktidar partisi karĢısında muhalefet yoktur. Mütareke devresinde ise hemen bütün siyasi -hatta siyasi olmayan- teĢekküller programlarının tatbikini iki Ģarta bağlamıĢlardır: BarıĢın yapılması (sulh ve selamet) ve harb sorumlularının cezalandırılması. MeĢrutiyetin bütün muhalefet partilerinin aksiyon programlarına bir hesaplaĢma ve intikam siyaseti hâkim olmuĢtur. MeĢrutiyet muhalefetinin yapısı ve fikri hüviyetinin incelenmesi, bu kitlenin de yıkıcı fikirler etrafında taazzuf ettiğini (toplandığını) göstermektedir. Bu sonuç, muhalefetin -müstakbel bir iktidar olarak- gerekli vasıflara sahip olmadığını ifade edecek kadar açıktır. b- Ġktidar mücadelesinin Ģeması: Ġktidarın inhisarlaĢtırılması (tekelleĢtirilmesi) siyasi kuvvetlerin serbestçe hareketini sağlayan demokratik bir siyasi hayatı imkânsız kılmıĢtır. Ġktidar partisinin fikir, basın, toplanma ve dernek kurma hürriyetlerini kısmak sahasında almıĢ olduğu kanuni ve fiili tedbirler önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Seçimlerin galibine açık bulunması gereken iktidar kapalı kalmıĢ, hukuki yollardan siyasi mücadele imkânsız hale gelmiĢtir. Muhalif partiler birer siyasi kuvvet olarak serbestçe hareket, iktidar üzerinde vasıtalı ve vasıtasız tesir etmek, hatta normal bir sonuç olarak iktidara geçmek imkânlarının felce uğramaları karĢısında iki yola sapmıĢlardır: birleĢmek ve fiili tertiplere baĢvurmak. 1911 senesinde bütün muhalif fertler, partiler ve zümreler birleĢerek gayrı mütecanis bir muhalefet partisi kurmuĢlardır: Hürriyet ve Ġtilaf. Abdülhamid idaresi karĢısındaki jön Türk hareketini temsil eden bu kitle Ġstanbul'da yapılan bir ara seçimini tek oy farkla kazanınca (16) halk efkârı üzerindeki tesiri büsbütün artmıĢtır. 1911 tadilatına bu olay neticesinde varılmıĢtır. Halaskâr Zabitan hareketinin tehditleri Sait PaĢa Kabinesi'ni kuvvetli bir güvenoyu almasından bir gün sonra istifaya sevketmiĢtir (16 Temmuz 1912) (17). Ġttihat ve Terakki Bab-ı Âli Baskını'na kadar (23 Ocak 1913)

Page 16: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

iktidardan uzaklaĢmıĢtır. Altı küsur aylık bir ayrılıktan sonra tekrar fakat fiili ve zor kullanarak Bab-ı Âli Baskını ile iktidara gelmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin sadrazamı Mahmud ġevket PaĢa. Ġtilafçıların geniĢ surette dahil oldukları bir suikast sonunda öldürülünce kurulan Divanıharb'in kararları tanınmıĢ muhalif lider ve simaları idama mahkûm etmiĢtir (18). Bu tarihten 1918 senesine değin Ġttihat ve Terakki tek parti olarak Osmanlı devletinin idaresini üzerine almıĢtır. Ancak Birinci Dünya SavaĢı'ndan mağlup çıkınca iktidarı terketmiĢtir (19). Son kongresiyle de kendini feshederek yeni partilere bölünmüĢtür (20). Mütareke safhasında ezeli rakip Hürriyet ve Ġtilaf peykleriyle birlikte siyaset sahnesine hâkim olmak istemiĢse de bu hareketi iĢgal altında bulunan bir sahada tesirsiz didiĢmelerden öteye gitmemiĢtir Anadolu'da ise Müdafaai Hukuk hareketi tarafından yenilmiĢtir. Zaten 1919 genel seçiminden sonra MeĢrutiyet partileri görünmez olmuĢlardır. Bu Ģema bize MeĢrutiyet'te muhalefetin imkânsızlığını gösterecek derecede açıktır. Hukuki yolların kapalı olması karĢısında muhalefetin de zora ve fiili yollara baĢvurduğu görülmüĢtür. gizli faaliyet, Halaskâr Zabitan Hareketi. ''Dağa çıkma''lar, tehditler, Bab-ı Âli Baskını'na karĢı Mahmut ġevket PaĢa suikastına iĢtirak. ''Taklibi Hükümet'' teĢebbüsü, Paris'te üçüncü bir jön Türk ve muhalefet hareketi, münferit sulh müzakerelerine giriĢmek, mütareke devresinde geniĢ bir intikam ve divanıharp politikasına devam ve idamlar.'' Görüldüğü gibi MeĢrutiyet devresinde Osmanlı Ġmparatorluğu'nun siyasi hayatı bir savaĢ meydanından farksızdı. c - Muhalefetin dayandığı tezler (21): MeĢrutiyet cemiyetinin siyasi örgüsüne daha fazla nüfuz edebilmek için muhalif siyasi kuvvetlerin fert, dernek, parti ve zümre olarak, bütün güçlüklere rağmen iktidar partisinin tekelci durumuna yaptıkları hücum ve tenkitleri kısaca tespit ve bazı örnekler vermek lazımdır. Muhalefet, Ġttihat ve Terakki'nin kurtarıcılığını umumiyetle kabul etmiĢtir (22). Yalnız bu hususta ittifak olduğu söylenemez (23). Kurtarıcılık, iktidar partisinin yapısına bazı özellikler vermiĢtir: Her çeĢit siyasi düĢünceye sahip insanlardan müteĢekkil gayrı mütecanis bir kitle vücut bulmuĢtur (24). Bu çeĢitli fikir ve kanaatteki insanlar sadece yıkmak için birleĢmiĢlerdir (25). Bu Ģartlar altında kurulmuĢ bir parti bir ihtilal cemiyetidir. Yapıcı olamaz ve yıkma olayı, (gayeye) eriĢildiği andan itibaren çözülmelerle baĢlar (26). Bu özellikler, muhalefet yazarlarını bir sonuçta birleĢtirmiĢtir: Ģu halde Ġttihat ve Terakki, normal anlamıyla bir siyasi parti değildir (27). Bu hüviyete sahip olabilir mi? Evet, fakat bir Ģartla: mütecanis olmak, bunun için de ciddi bir temizlenme hareketine giriĢmek Ģartıyla (28). Ġktidar partisinin yapısındaki bu illetler onu MeĢrutiyet'i ve hürriyeti yok edici yollara sürüklenmiĢtir. Bir vakitlerin (daha doğrusu bir kaç sene öncesinin) kurtarıcı partisi bizzat yıktığı Abdülhamid istibdadından daha beterini geri getirmiĢ, memleketi bir kaç kiĢinin keyfi idaresi altında inletmektedir. (29). 1912 yılında Ġttihat ve Terakki'nin iktidardan kısa bir müddet için uzaklaĢmıĢ olması, muhalefeti yeni bir inkılap devresinin açılması ümidiyle karĢılaĢtırmıĢtır. Hissedilir derecede canlanan muhalefet Ġttihatçıların iflasını ilan etmiĢ, bir daha geri gelmemeleri için tedbirlere baĢvurulmasını istemiĢtir. Bu safhanın problemi ''intikam almak'' olmuĢtur: Gerçekten Ġttihatçılar yok edilmeli ve intikam alınmalı mıydı? Soruya hayır diyenler azdır (30). Ġntikam taraftarları ise çoğunluğu teĢkil etmiĢlerdir (31). Muhalefetin seçkin yazarlarını daima meĢgul etmiĢ olan meselelerden birisi de yine iktidar partisinin yapısındaki ikilikti. Ġttihat ve Terakki cemiyeti (dernek ) mi, yoksa bir fırka (siyasi parti) mıydı? (32). Ġktidar zimamdarlarınca (yöneticilerince) Cemiyet Parlamento dıĢında, Ģûrayı devlet tarafından âmme menfaatine hâdim olarak kabul edilmiĢ bir çeĢit sosyal yardım müessesesi olarak gösteriliyordu. Fırka ise, Mebusan Meclisi'ndeki çoğunluğa verilen isimdi. Bu vuzuhsuz durum Lütfi Fikri Bey tarafından Ģiddetle tenkit edilmiĢtir (33). Nihayet genel mahiyette tenkitler müĢterek bir hücumda birleĢmiĢtir. Hürriyeti getirmiĢ olması bir partiye hudutsuz kuvvet verebilir miydi, her Ģeyi yaptırabilir mi. Muhalefet soruya kesin bir cevap vermiĢ böyle bir teĢekkülün zalim, müstebit ve siyasi ahlaktan mahrum olduğunu tekrar tekrar ilan etmiĢtir: kurtarıcılık istibdadı meĢru gösteremezdi (34).

Page 17: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

4- Ġttihat ve Terakki'nin icraatına dair (35). Parlamenter bir meĢrutiyeti ve çok partili rejimi kendi hâkimiyet âletleri haline getirmiĢ Ġttihat ve Terakki yalnız bu siyasi manevralarla mı yetinmiĢtir? Hiç Ģüphesiz hayır. Ġktidarda tek baĢına kalıĢı 1911 yılından itibaren programına arzuladığı kontrolsüz hareket imkânını sağlamıĢtır. Merkeziyetçi-devletçi- milliyetçi prensiplere dayanan program müspet gerçekleĢtirme safhalarına varmıĢtır. Türkçülük cereyanının tesiri altında geliĢen program tatbikatında esas olan milliyetçilik prensibi batılılaĢmak, hatta laikleĢmekle aynı anlamda sayılmıĢtır. GeliĢme çeĢitli alanlarda olmuĢtur. a- Sosyal ve kültürel alanda: Milliyetçilik prensibi bilhassa batılılaĢmak yönünde geliĢtirilmiĢ, eğitim meseleleri ön planda tutulmuĢtur. Üniversitede (Darülfünun) Edebiyat Fakültesi'ndeki umumi derslere kız talebelerin erkeklerle birlikte devamı, üniversite muhtariyeti birer yeniliktir. Kadın meselesi milli bir iktidar ve kültür meselesi olarak ele alınmıĢtır. Kadın cemiyetleri kurulmuĢtur. Milli kütüphane, milli arĢiv (Hazinei Evrak), milli müzik, milli filmcilik, milli coğrafiya cemiyeti, turizm meseleleri hep bu alandaki program tatbikatıdır. Bu arada Batı takvimi de kabul edilmiĢtir. Meslek, kültür ve spor kurumları da bu alanın yeni müesseseleri olarak kurulmuĢtur. Türk Ocağı milliyetçilik doktrininin hazırlayıcısı ve yayıcısı olmuĢtur. Yurtlar memleketin dıĢında da kurulmuĢlardır. Ayrıca, bizzat Ġttihat ve Terakki Fırkası'nın Ģubeleri ve kulüpleri gece dersleri tertip etmiĢler ve dispanserler açmıĢlardır. Fırkanın patronajı altında hayır cemiyetleri kurulmuĢtur. Maarif alanındaki en önemli adım, hiç Ģüphesiz sadece dini konularla uğraĢacak olan Darülhikmeti Ġslamiye'nin layık öğretime karıĢmasının önlenmesi olmuĢtur. b- Ġktisat alanında: En büyük adım kapitülasyonların ilgası olmuĢtur. Ġlk milli banka kurulmuĢtur. (Ġtibarı Milli Bankası), OtarĢik bir ekonomi politikasının sonucu olarak, milli sermayeli hususi teĢebbüsler, Ģirketler ve fabrikalar kurulmuĢtur. Kooperatifçilik yerli malı sevgisi, Türklerden alıĢveriĢ etmek, serbest mesleklere intisap daimi surette telkin edilmiĢtir. Esnaf ve meslek teĢekkülleri kurulmuĢtur (hamallar teĢkilatı bu arada zikredilebilir). c- Hukuk alanında: Kültür ve ekonomi alanlarındaki yeniliklerin kanunlaĢtırılması kısmen gerçekleĢmiĢ, kısmen de proje halinden öteye geçememiĢtir. Hukuk alanında Türkçü-Milliyetçi prensip layıkleĢme anlamında tatbik edilmiĢtir. 1916 ve 1917 kongrelerinin kararları bu bakımdan önemlidir. Darülhikmeti Ġslamiye adlı müessesenin kuruluĢu ile Mahkemeler Adliye Nezaretine bağlanmıĢtır. Kaza kuvveti böylelikle dinilikten ayrılmıĢ, kaza birliği (tevhidi kaza) prensibi kabul edilmiĢtir. Bu kabulün sonucu olarak nikah ve boĢanmaya dair muvakkat (geçici) bir kararname yapılmıĢtır. 1917 Kongresi kararları tatbik alanına girmiĢ olsaydı, muhakkak ki layıklık prensibi hayli geniĢ gerçekleĢme imkânlarına kavuĢacaktı. d- Heyecan iklimi: Görüldüğü gibi, Ġttihat ve Terakki'nin kurduğu parti diktatörlüğü kadrosu içinde, Türkçülük cereyanı milli bir sosyal politika halinde tatbik alanına aktarılmıĢ, batılılaĢmak ve layıklık anlamında kabul edilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki müspet iĢler baĢarmamıĢ sayılamaz. Ne var ki bunları bir hürriyetsizlik iklimi içinde ve tedhiĢ metodlarına baĢvurarak yapmıĢtır. Bu tutumudur ki, Ġttihat ve Terakki hakkında affedilmez bir değer hükmü verilmesine sebep olmuĢtur. Zamanını tahlil eden hatıralarında Lütfi Fikri Bey, Ġttihatçıların Birinci Dünya SavaĢı'na girmeleri kararını tahlil ederken, Ģu müĢahedeye (gözleme) varmıĢtır: ''...Ben Ġttihat ve Terakkiyi sergüzeĢtçi bir siyasete daima mütemayil görüyorum. Bana öyle geliyor ki onu takviye ve idame eden hizip, harp ve emsali sebeplerle karıĢmıĢ heyecanlı bir muhit (çevre) ve zamanının kendisine pek münasip olacağını ve bilakis sulh ve müsalemet (barıĢ) ve sükûnet

Page 18: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

devrelerinde büyük bir kabiliyet gösteremeyeceğini ve binaenaleyh hüsnü muvaffakiyet ve devam için daima buhranlı bir zaman ve muhit hazırlamak mecburiyetinde kaldığını hissediyor'' (36). ġu kadar var ki, bu kavgacı ve harpçi havayı yaratan sadece Ġttihat ve Terakki değildi. Fakat bu iklim onun icraatının adeta tabii geliĢme Ģartlarını sağlamıĢtır. Ġstikrarlı bir hava içinde hareket imkânı ona yabancı kalmıĢtır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET TOPLUMUNU KAPLAYAN DERTLER Bir savaĢ meydanı halindeki siyasi hayat kadrosu ve bir istibdat harabesi içinde eldeki vasıtalarla yeni değerler bulmak, yeni bir rejim kurmak gerekiyordu. Fakat her Ģeyden evvel Osmanlı (ve bilhassa Osmanlı-Türk) cemiyetinin niçin bu hale düĢtüğünü, bilmek inkırazın sebeplerini aramak lazımdı. MeĢrutiyet aydınları, içinde bulundukları imkânsızlıklara rağmen cemiyetlerini acı bir tenkit açısından görmüĢlerdir. Yıkıntıyı saklamamıĢlar, dertleri büyük bir açıklıkla halk efkarının önüne sermiĢlerdir. Bu ameliyeden (iĢten) sonradır ki, Batı'da ve Doğu'da buldukları fikir ve prensipleri -bazen bir hayli insicamız (tutarsız) olmakla beraber- hastalıkların tedavisine, sosyal yapının ıslahına tatbik etmek yoluna gitmiĢlerdir. Onların parmak bastıkları dertler, MeĢrutiyet siyasi düĢüncesinin nirengi noktalarıdır. 1- Büyük ümit: Köklü değiĢmeler yapmak isteyen her büyük siyasi hareket gibi, Ġkinci MeĢrutiyet de âni bir refah ihtiyacının ifadesi olan büyük bir ümit ile baĢlamıĢtır. Devletin her yönünü kaplayan bu olay, müĢterek bir duygu olarak görünmüĢtür. Büyük ümit hürriyetin ilanı ile birlikte sadece neĢe ve heyecan değil, her türlü asayiĢi de silip süpüren bir sarhoĢluk devresi yaratmıĢtır. Bilhassa Osmanlı Türklerine bir bayram havası yaĢatmıĢtır: ''Otuz Ģu kadar senedir istibdat baskısı altında bunalan halk birdenbire sevinç ve heyecana, tarif edilmez bir hissiyat taĢkınlığına kapıldı. Koca Osmanlı devleti umumi bir bayram içinde idi'' (1). 1876'dan beri istenenler gerçekleĢmiĢ, Yıldız'a çekilen telgraflar semerelerini vermiĢ, MeĢrutiyet yeniden ilan edilmiĢti. Kanunu Esasi tekrar yürürlüğe girmiĢti. ''Hürriyet'' ve ''MeĢrutiyet'' kelimeleri halk nazarında, o zamana kadar mevcut olmayan, fakat hasreti çekilen Ģeylerin derhal gerçekleĢmesi olarak anlaĢılmıĢtır.Kitleye göre hürriyet refah demekti, huzur ve emniyet demekti (2). Bu sebeple seviniliyor, coĢuluyordu. Hürriyet hareketi memleket dıĢında uyandırdığı nispi bilgiler yanında (3), istibdatın buzlarını kırarak kitleyi eski canlılığına kavuĢturmuĢ sayılıyordu (4). Komiteler, ihtilalci çeteler ve dernekler bundan böyle kanun yollarında yürüyeceklerini ilan ediyorlardı (5). Yüzyıllık bir ıslahat hasretinin ifadesi halinde bu büyük ümidin çok Ģümullü bir anlamı olmuĢtur: Bütün Osmanlı ve Ġslam dünyasının kurtuluĢu (6). Bu ütopyacı ha reket noktasında, büyük ümidin formüle edilmesinde hükümet baĢındakiler de çok kere varılacak sonuçları hesaplayamadan, halk ile birliktirler. Namlı bir Jön Türk ve Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey'e göre bir ''Devri Cedit (Yeni Devir) baĢlamıĢtı ve bu gerçekleĢmede Abdülhamid'in ''büyük hissesi'' vardı (7). Ġktidar organı ġûrayı Ümmet gazetesinin ''dahili icmal'' muharririne göre de bir ''uyanıĢ''tı (8). ''BaĢtakiler''in bu Ģekilde düĢüncelerinden halk sonuçlar beklemiĢtir: ġu halde bütün sosyal dertler ortadan kalkacaktı. Kapitülasyonlar yok oluverecekti. Bir kalkınma, adeta yerden fıĢkıracaktı. Uzun süren bayram havası içinde pek az kimse bu rüyaların hangi vasıtalarla gerçek olabileceğini sormuĢtur. Ġncelemelerimiz bakımından bu ''uyanıĢ''ın iki özelliği kayda değer: Önce, MeĢrutiyetçiler bütün ihtilalciler kadar iyimserdiler. Sonra da bu hissi sonuç çıkarmalar büyük ümit yerine gayet derin bir hayal kırıklığına ve aĢağılık duygusuna geçiĢin sebebi olmuĢlardır. 2 - Hayal kırıklığı, sebepleri ve sonuçları: a - Sabırsızlık:

Page 19: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Ġstibdat baskısından kurtulmuĢ büyük kitle, boĢalmıĢ bir zenberek hızı ile MeĢrutiyet'ten beklediklerinin derhal olmasını istemiĢ, iktidarı, hükümetleri bunları yapmaya zorlamıĢtır. Kanunu Esasi'nin Ģahıslandırdığı büyük ümidi ancak ''BaĢtakiler'' gerçekleĢtirebilirdi ve gerçekleĢtirmeliydiler. Sait PaĢa kabinesinden sonra kurulan ''ikinci bir siyaset Kâmil PaĢa'' hükümetinin programı bu gözle görülmüĢtür. Zamanın bir yazısında okunduğugibi ''herkes bu kabineden pek çok Ģeyler bekliyordu... Kısa bir tâbirle: Kabine yeniden bir Osmanlı Devleti vücuda getirecekti. Herkes Ģikâyet ediyor... Bin türlü istekte bulunuyordu... Halk her Ģeyi birden istiyor Babıâli'den mucizeler bekliyordu... tayininden on beĢ gün geçer geçmez Nâzırdan, bir Ģey yapmadı! Ģikâyetinde bulunuyorlardı. Halbuki her Nâzırın elinde kem alâttan (kötü âletten) baĢka bir Ģey yoktu. Bununla da kemalât (bilgi ve ahlak güzelliği) olamazdı'' (9). b - AnarĢi: Beklemediği sarsıntı ile uyanan halk, bir hâkimiyet havası içinde. Sait PaĢa hükümetini çekilmeye mecbur etmiĢtir. Yıldız tarafından mansup (kurulmuĢ) ve istifa etmeyen memurları zorla yerinden atmıĢtır. Bu arada siyasi partiden ziyade, geniĢ ve kaplayıcı bir teĢekkül olan Ġttihat ve Terakki Cemiyeti memleketin her tarafında gizlilikten sıyrılmıĢtır. Herkes akın akın bu cemiyete üye olmaktadır. Cemiyet umumi hayata hâkimdir ve hükümet otoritesi yerine geçerek onu gölgelemiĢtir. ''Kanuni devrinden beri halk ile padiĢah arasındaki kafes'' kırılmıĢ, fert ile iktidar karĢı karĢıya kalmak üzeredirler. Fert arzu ve ümitlerinin ilcalarıyla (zoruyla) hareket etmekte, halk efkârı bu yollardan kendini açıklayabilmektedir. Bu bir hükümetsizlik halidir. O kadar ki MeĢrutiyetin bayram medhiyesini yapan kalemler halka sükûnet ve itidal tevsiye etmiĢlerdir (10). Bizzat Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti yayınladığı tamimlerle ''Hükümeti meĢrutaya karĢı müdahale salahiyeti olmadığını ve kanunların mer'i bulunduklarını'' hatırlatmıĢ, anarĢik duruma son verilmesini istemiĢtir (11). Hayal kırıklığı veya ümitsizlik ilk olarak halkın ölçüsüz galeyanı içinde filizlenmeye baĢlamıĢtır. c - AĢağılık duygusu: Babıâli'den mucize bekleyen halk, ilk Ģenlikler arasında Bulgaristan'ın istiklal ilanını duymuĢtur. Yabancı baskısı, kapitülasyonlar ise yerli yerlerinde idiler. Ġstibdat perdesi kaldırılınca gerçek görünmüĢtür. Halk devlet iĢlerini yakından görmek için sabırsızlanmıĢ, padiĢahın cebindeki anahtarla girilmesi yasak olan odayı açınca bütün hakikatı anlamıĢtır. Sosyal seviyenin geriliği, siyasi yapının noksanları ve nihayet yabancı baskısı MeĢrutiyetin de muvaffak olamayacağı inancını kuvvetlendirmiĢtir. ''Bir kasırga ile savrulan yapraklar gibi düĢtüğümüz boĢluklar içinde yapıĢacak, tutunacak bir yer arıyor, fakat hiçbir Ģey bulamıyoruz. MeĢrutiyetten beklediğimiz ona verilen istikamet iĢte bu ümitsizlik gayyasına sürüklemiĢtir.'' (12) d - ġahsiyat: Jön Türklerden kalan siyasi miras MeĢrutiyet'in buhranlı iklimi içinde kolaylıkla geliĢmiĢtir. BaĢlangıcın güzel günleri geçince ''maalesef daha Avrupa'da iken fikirlere yerleĢen'' çekiĢme ve Ģahsi garaz tohumları ''büyümüĢ, beslenmiĢ, ĢiĢmiĢ, nihayet uç vermiĢtir (13). e - Taklitçilik: Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi fikir olaylarının dayandığı esaslardan biri de iktibastır. Kurulmasına çalıĢılan rejimin sosyal, siyasi ve nihayet hukuki sahalarda yeni prensip ve müesseselere olan ihtiyacı açıktı. Batı ile Doğu arasına yerleĢmiĢ, çeĢitli kavimleri barındıran bir ülkenin fikir adamları bu durumu nasıl fiiliyat sahasına çıkaracaklardı? Tanzimatçıları takiben, baĢka memleketlerin müesseselerini Ozmanlı zemini üzerine nakletmekle mesele çözülebilir miydi? Taklit, bu soruların açtığı kapıdan girmiĢ ve hayal kırıklığının, karamsarlığın baĢ unsurlarından biri sayılmıĢtır. Ġkinci MeĢrutiyet'in aydın veya yazarı olmak için ''mukallitlik'' problemiyle meĢgul olmak kâfi değildir. Bu olayı, aynı zamanda Ģiddetli bir tenkide tâbi tutmak lazımdır. Ġstisnasız bütün muharrirler ve mütefekkirler, körü körüne taklidin ve ''kopyacılığın'' aleyhindedirler. Gerçi ''GarplılaĢmak'', Batılı

Page 20: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

olmak devleti kurtaracak yollardan biriydi, fakat bu yol ile mukallitlik arasında mahiyet farkı vardı. Mehmed Âkif'ten Prens Sabahattin'e kadar aynı bina içinde birbirlerine rastlamak dahi istemeyenler taklitçilik aleyhinde yekvücut olmuĢlardır, ve bu hareketi milli bir hastalık olarak ilan etmiĢlerdir. f - Ġktisadi gerilik: MeĢrutiyetin fikir adamlarını derin kararsızlığa götürmüĢ olan olayların en önemlisi devletin iktisadi esareti olmuĢtur. Kapitülasyonlar, borçlanmalar (Düyunu Umumiye) gibi baskıların altında kıpırdayamayan, gümrüklerine, ticaretine, ulaĢtırmasına hâkim olamayan (14), tabii kaynaklarını değerlendirip iĢletmekten âciz bir devletin iktisadi bir kalkınma yapması hayaldi. Bu imkânsızlıklar ciddi bir çöküĢ sebebi sayılmıĢlardır (15). MeĢrutiyetin yapısını kemiren bu muazzam dert, fikir cereyanlarına bütün geniĢliğiyle in'ikas etmiĢtir (yansımıĢtır): Türkler milli bir idealden oldukları kadar iktisadi sınıflardan da mahrumdular. Türkler memur ve rençberdiler. Türkler müstahsil (üretici) değil müstehliktiler (tüketicidirler), ''passif'' vatandaĢtılar. Öyleyse, Avrupa'nın iktisadi ağırlığı ve rekabeti karĢısında yenilmekten, kahrolmaktan baĢka çare yoktu (16). Siyasi partiler bu gerçeği fikir cereyanları süzgecinden geçirerek programlarında tanımıĢlardır. Ġttihat ve Terakki milli iktisat politikasına bu durumun tepkisi altında varmıĢtır. Ayrıca, imparatorluğun bir pazar olması, zanaat ve ticaretin ''Türk olmayan ellere'' geçmiĢ bulunması baĢlı baĢına bir konu olmuĢtur. Türkçü (milliyetçi) cereyanın tesiri altında yabancı mallarına karĢı giriĢilen ve muharrirler tarafından heyecanlı desteklenen boykotaj ve direnmeler MeĢrutiyet'in kayda değer olaylarındandır ve halk efkârı üzerinde müessir (etkili) olmuĢlardır (17). Bununla beraber küçük çapta hareketler bir milletin kurduğu devletin esaret boyunduruğunu parçalamasına kâfi gelemezdi. Bu sebeple devrimin siyasi, iktisadi bir devrimle tamamlanması istenmiĢtir (18). ''Ġğneden ipliğe kadar her Ģeyi Avrupa'dan bekleyen bir cemiyetin'' baĢka türlü kalkınmasına imkân yoktu. Nitekim, kapitülasyonların kaldırılması yeniden ilan edilen bir meĢrutiyet sevinci ile karĢılanmıĢtır (19). g - Cehalet. Cehalet, imparatorluğun büyük yarası idi. Bir muharrir ''Adapazarı'na kadar küçük bir seyahat''inin intibaları arasında ''halkın Kanunu Esasi'yi köylerde değil pazarlarda bildiğini'' belirtmiĢtir (20). Ġktidar partisinin ünlü liderlerinden Doktor Nâzım realist bir beyanatında köylünün Kanunu Esasi'yi anlamayacak durumda olduğunu açıklamıĢtır (21). Bu müĢahedelerle varılan sonuç halkın MeĢrutiyeti anlayacak seviye ve kültürden yoksunluğu oluyordu. Bu bakımdan eğitim sisteminin verimsizliği ve yetersizliği üzerinde durulmuĢtur. Bir de bu yoldan sosyal seviyenin düĢüklüğü sonucu çıkarılmıĢtır. Oysa hürriyet cehaletin bulunduğu yerde geliĢemezdi ve ''hür millete cehalet yakıĢmazdı'' (22). Bilgisizliğin hüküm sürdüğü bir cemiyette insan Ģahsiyetine ve haklarına saygının pek zayıf olacağı aĢikârdı. Siyasi parti ve cemiyetler programlarının gerçekleĢme Ģartı olarak, kurslar açmıĢlardır. Bu durum bir muharrire pek rastlanmayan bir meĢrutiyet tablosu çizdirmiĢtir. Filhakika meĢrutiyet insanları ''bedeviyetle medeniyet arasına sıkıĢmıĢ, hakikat içinde hayale dalmıĢ, ilim ve fenden bihaber'' kimselerdir (23). Cehalet felaketlerin kaynağı idi ve bütün bir cemiyet bu yoldan bir komplekse saplanmıĢtı; köle sadakatiyle taklit, imparatorluğun çökmesi onun, hep cehaletin eserleriydiler (24). Haliç'te vapur iĢletilmesini protesto eden ''kayıkçı esnafı'' ise bu durumun hakiki tercümanı olmuĢlardır (25). h - Aydınların sorumluluğu: Ġç ve dıĢ olayların süratli cereyanı karĢısında bazan ĢaĢkın fakat daima asabi bir kitlenin fikirlerine açıklık verecek, bunları onun adına ifadelendirecek aydın elemanların azlığı, yetersizliği ve kayıtsızlığı MeĢrutiyet'in siyasi hayatında daima hissedilmiĢtir. Devletin nasıl idare edileceğini baĢlık seçmiĢ bir broĢür, 10 Temmuz'da birdenbire uyanan ''Güzidelerin'' (seçkinlerin) ve gençlerin ''sönük, düĢkün ve bitap'' bulunduklarını inkâr edilemeyecek bir gerçek olarak belirtmiĢtir? ''ĠĢte", diyor muharrir, ''ben bunu, bu içtimai sebebi aramak istiyorum'' (26). MeĢrutiyet düĢünürleri sırf bu durumun Batı ile keza Osmanlı cemiyeti arasındaki farkı, Osmanlı toplumundaki geriliği açıklamaya kâfi olduğunda adeta birleĢmiĢlerdir: MeĢrutiyet ''Intelligentsia''sı toplumun geriliğinden ve seviyenin düĢüklüğünden sorumluydu. Memleketinin iĢlerini bir üçüncü Ģahıs gibi tenkit eden ve

Page 21: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

sadece tenkit eden aydınlar grubu bir çeĢit sosyal ''vebal altında'' kalmaktaydı. Ġmparatorluğu ''çürük kereste ile çatılıvermiĢ yıkılacak bir bina'' haline getirmiĢ olan kendi aydınları idi (27). Ve onlar hücum ettikleri softalardan daha da suçluydular. Hiç olmazsa softalar inandıklarını köylere kadar yaymaya çalıĢıyorlardı. Halbuki aydın denilen kimseler terbiyeci rollerini oynamıyorlar (28) ve kitleyi kimsesiz, baĢıboĢ bırakıyorlardı. Kaldı ki, Osmanlı toplumu ''Hugolar, Ġbsen'ler" gibi dehalara da sahip olamıyordu. MeĢrutiyet yazarları bu durumun sebebini de araĢtırmıĢlardır (29). Kendi kendilerini bu kadar ağır tenkitten çekinmeyen MeĢrutiyetçiler, bütün güçlüklere rağmen ''vatandaĢlık'' müessesesini geliĢtirmeye çalıĢmıĢlardır. Ġktidarın yetersizliği: Ancak gizli cemiyetlerin binbir zorlukla temin ettikleri yayınlarla ve Jön Türklerin elde edebildikleri Batı kültürü ile beslenmiĢ insanlar, bu kadar karıĢık bir topluluğun idaresini ele aldıkları zaman, siyasetin ilme ve ideolojiye ne kadar muhtaç olduğunu derhal anlamıĢlardır. Mahdut bilgilerine tecrübesizlikleri de katılınca, gizli komite usulleri onları istibdada götürmüĢtür. Cehaletle taassubun ''istibdadın iki kardeĢi'' olduğu bu suretle ortaya çıkmıĢtır. Basın hürriyetinin mevcut olabildiği zamanlarda iktidar adamlarının yetersizliği açıkça yazılmıĢtır (30). Ġdare edenlere atfedilen en büyük kusur topluluğu parçalayıcı ve fertleri birbirine düĢürücü iç ve dıĢ sebepleri yok edememeleri veya bunlarla açıkça çarpıĢmayı kabul edememeleriydi. Bu mütereddit ve muhafazakâr yürüyüĢ MeĢrutiyet iktidarlarını mazur göstermek bir tarafa, onlar hakkında çok ağır değer hükümlerine vardırmıĢtır: MeĢrutiyet idaresi Abdülhamit idaresinden beter, aĢağı, ondan ''daha müstebit bir derekeye inmiĢti'', ''memleketin bir baĢından bir baĢına muazzam bir idaresizlik ve sefalet hüküm sürmekteydi.'' Bu hükümler bir sadrazama, Sait Halim PaĢa'ya aittir (31). Nasıl olmuĢtu da Hürriyet kahramanları otoriter bir rejimi geri getirmiĢlerdi? Siyasi hayatın geliĢmeleri içinde rastladığımız bu soru, bütün fikir cereyanlarını meĢgul edecektir. 3- Büyük soru: ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir?'' Uzun bir ıslahat (ve hürriyet) arayıĢının mirasçısı ve gerçekleĢtiricisi Ġkinci MeĢrutiyet'in dertli zemini üzerinde bir hürriyet rejimi kurmak, bilinen Ģartlar içinde mucize yaratmakla birdi. Buna rağmen MeĢrutiyet siyasi tarihimizde ilk defa olarak idare edilenlerin memleketin kaderiyle bir yapının iĢçileri kadar, ilgilendiklerini bize göstermiĢtir. MeĢrutiyet hükümetlerini tenkit edenler, onları övenlerden çok fazla idiler. Bu noktada, MeĢrutiyet'in fikri karakterine bağlı bir özellikle karĢılaĢmaktayız. MeĢrutiyet insanlarının çoğu, en çetin ve buhranlı safhalarda dahi kültür ve eğitim kıtlığına rağmen imparatorluğun çöküĢünü durdurabilecek sebeplerin araĢtırıcıları olmuĢlardır. Bu toplum sevgisi, devleti kendinin hissetme ve muayyen bir topluluğa mensup olma zevki -Ziya Gökalp buna umumculuk diyecektir- fertleri benciliği aĢan gayret ve çalıĢmalara, fedakârlıklara sevketmiĢtir. Topluluğu, iktidarın veya türlü baskıların karĢısında, hareketsiz gören muharrirler ve ellerine ilk defa kalem alan vatandaĢlar derhal kalemlerine sarılmıĢlardır (32). Fakat bazen kaleme karĢı hakiki silahın cevap verdiği ve bir gazetecinin öldürüldüğü MeĢrutiyet basınının korkunç havadisleri arasında okunmuĢtur (33). Bu yuvarlanıĢ içinde, Ġkinci MeĢrutiyet'in her safhasında -fakat bilhassa 1913'e kadar- düĢünen ve yazan insanlar adeta kalıp halinde büyük soruyu sormuĢlardır: Ġmparatorluk nasıl kurtarılabilir? Bu çöküĢü durdurmak ve selamete çevirmek ne suretle mümkün olabilir? Bu suallerin cevapları aranırken bir devrin muhasebesi yapılmıĢ, milletin MeĢrutiyete layık olup olmadığı dahi aranmıĢtır (34). Bazı müteferrikler de kurtuluĢ çareleri üzerinde durmuĢlardır. ''Türkiye nasıl kurtarılabilir?'' Bu gibi sorular vaz'edilen meseleleri toptan ifade edecek mahiyettedirler (35) Ġstanbul'da 1922 senesine kadar sorulmuĢlardır (36). Bazen de gözler Anadolu'ya çevrilmiĢtir (37) Bazı fikir adamları da sorudan ziyade sundukları tavsiye ve tedbirleri eserlerine baĢlık seçmiĢlerdir (38). "Büyük Soru" yıkıcı ve yapıcı bir tenkittir. Ġkinci MeĢrutiyet'in fikir hareketlerine ve cereyanlarına, devletin devamını mümkün kılacak formül ve tekliflere büyük soru hâkim olmuĢtur. Genel olarak soru, mensup olunan fikir cereyanına göre sorulmuĢ inceleme ve araĢtırmalar aynı açıdan nazara alınmıĢtır. Bir örnek olmak üzere. Ġslamcı cereyan liderlerinden Sait Halim PaĢa'nın sorduğu

Page 22: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

soruyu seçebiliriz: "Vaktiyle o kadar kuvvetli, o kadar zinde bulunmuĢ olan heyeti içtimaiyei Osmaniye bu kadar az bir zaman zarfında bu derece nasıl bozuldu?" Ve ilave etmekte: "ĠĢte tetkike çalıĢacağımız esbap ve avamil" (39). BEġĠNCĠ BÖLÜM ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ FĠKĠR CEREYANLARI 1- Batıya açılan yeni pencere: Bir toplumun yaĢayıĢı ile geliĢmesi ile ilgili görüĢler, sistemli fikirler ya da teoriler, o toplumun siyasi düĢüncesini vücude getirirler. Bu düĢünce, daimi surette, gerçeklerle, yaĢanmıĢ olaylarla, bir devrin tarihi ve coğrafyasi ile toplumun maruz kaldığı çeĢitli tesirlerle iç içedir. Bu düĢünce geçmiĢi açıkladığı gibi geleceği tayin, geleceğe ait kanunlar çıkarmak iddiasındadır. Bir toplumda aydınlar bu iddiaya sahip olanlardır. Onlar, toplum olaylarına değiĢik açılardan, değiĢik fikir gözlükleri ile bakarlar. Bu olayları yorumlarlar. Yeni doğabilecek olayları tespit etmek, geleceğe ait kanunlar bulmak isterler. Bir memleketin aydını, kitleye, sosyal hayatı anlama imkânını hazırlar. Halk efkârının açıklanmasını sağlar. Birçok kiĢinin duyup da anlatamadığı Ģeyleri anlatmaya çalıĢır. Ġkinci MeĢrutiyet'in siyasi düĢüncesi büyük soruya verilen cevaplar bütünüdür. En orijinal tarafı da budur. MeĢrutiyet aydını bu zor ödevi yüklenmiĢtir. Büyük soruya, ''Bu devlet nasıl kurtarılabilir'' sorusuna verilen cevapların çeĢitliliğidir ki birbirinden farklı siyasi görüĢlerin ortaya çıkmasına âmil olmuĢtur. MeĢrutiyet toplumunu tehdit eden sosyal dertler ve tehlikeler karĢısında, çeĢitli çevrelerde geliĢmiĢ olan fikir cereyanları yıkılıĢa bir destek, dertlere deva bulmak ihtiyacının ifadesi olmuĢlardır. Batı karĢısında birkaç yüzyıl bir ''demir perde'' olarak kalmıĢ olan Osmanlı toplumunun kapıları Avrupa'ya ilk defa, ardına kadar ve büyük bir samimiyetle Ġkinci MeĢrutiyet adını verdiğimiz devrede açılmıĢtır. Osmanlı camiasının Batı ile karĢılaĢması, o zamana kadar muhafaza etmeye çalıĢtığı siyasi düĢüncesini alt üst edecek kadar değiĢtirmiĢtir (1). Bu karĢılaĢma bir mukayese imkânı vermiĢ, gerilik açıkça itiraf edilmiĢ ve ''Batılı olmak'' zarureti belirtilmiĢtir. Kurtulmak, kalkınmak ve taze bir hayata kavuĢabilmek için Osmanlı Devleti'nin geniĢ bir iktibas faaliyetine muhtaç bulunduğu da bir sonuç olarak ortaya çıkarılmıĢtır. Fakat mesele bu sonucu çıkarmakta değil, asıl probleme cevap bulmaktaydı. Yirminci yüzyılın baĢlangıcı, değiĢmekte olan bir dünyanın da dönüm noktasıydı. Bu değiĢme yalnız teknik yenilikler değil, eskiye nazaran çok farklı manevi (éthique) değerler de getirmekteydi. Eski MeĢrutiyet kalıbını yeni bir özle doldurmak ödevi Batı'nın geçirmekte olduğu bu yenileĢme buhranları devrelerinde duyulmuĢtur. Filhakika yeni değerler nasıl ve nerede bulunacaktı? Siyasi müesseseler nasıl bir zemine dayandırılacaktı? Osmanlı Ġmparatorluğu ne dereceye kadar bu yeni değerlerle teçhiz edilmeli, ''GarplılaĢmalı''ydı? Ve bu GarplılaĢma nasıl bir metotla gerçekleĢtirilmeliydi? Bu değiĢme yeni ve köklü bir inkılap mı, mevcud kadro içinde bir ıslahat mı, yoksa dini (Ġslami) bir rönesans mı olmalıydı? Özellikle bilinmeyen ve ilk defa çıkılan bir saha üzerinde ve fevkalade gayrı müsavi Ģartlar altında Batı ile karĢılaĢmanın bütün ağırlık ve sorumluluğunu ilk olarak MeĢrutiyet nesli yüklenmiĢ ve sorulara muayyen fikir cereyanlarıyla cevap aranmıĢtır. 2- ÇeĢitli fikir cereyanları: Bu cereyanlar hangileridir. Genel olarak yukarıda kısaca belirttiğimiz özelliklere sahip beĢ cereyandan bahsedilebilir. MeĢrutiyetin siyasi düĢüncesi bu beĢ kanal içinden geçer: Garpçılık Ġslamcılık, Türkçülük, Mesleki Ġçtimai (Ġlmi Ġçtimai) ve sosyalizm cereyanları (2).

Page 23: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

MeĢrutiyetten sonra bu konuda ilk çalıĢmayı Peyami Safa'ya borçluyuz. ''Türk Ġnkılabına BakıĢlar'' baĢlıklı eserinde (Ġstanbul 1938 ve 1959). Muharrir bu cereyanların ana tezlerini canlı özetlere sığdırabilmiĢtir. Osmanlıcılığın aynı bir cereyan olup olamayacağı hakkında, bk. s. 76, not 3. a- Garpçılık cereyanı: Genel olarak Selim III'ten beri baĢlatılan BatılılaĢma hareketinin devamı değildir. Bu anlamda, MeĢrutiyet'in her cereyanı ''Garpçı''dır. Ġkinci MeĢrutiyet'in bu terimle adlandırılmıĢ olan fikir cereyanı mensupları en fazla ''Ġçtihat'' dergisinden umumi efkâra hitap etmiĢlerdir. Cereyanın gayesi, yeni bir devlet kurmak değil, eski bir devleti restore etmektir, Ģu halde devrimci sayılamaz. Garpçılar imparatorluğun BatılılaĢmakla kurtulacağına inanmıĢlar ve ''GarplılaĢmak'' yolunu ve metodunu açıklamalarının esas teması saymıĢlardır. Yalnız bu açıklamalar tam bir sistem ve fikir tecanüsüne (uyuma) sahip olamamıĢlardır. Garpçılık cereyanı rasyonalist bir temele dayanmıĢtır. Cereyanın mensupları arasında Ġçtihat BaĢyazarı Dr. Abdullah Cevdet, Celal Nuri, Kılıçzade Hakkı bilhassa zikredilebilir. b- Ġslamcılık cereyanı: MeĢrutiyetin en yaygın fikir cereyanıdır. Tesir kuvvetini Ġslam akidelerinden almıĢ ve olaylara dini bir açıdan bakmıĢtır. Gene Osmanlı devletinin teokratik (dini sultani) bir yapıya sahip oluĢu, padiĢahın aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi bulunuĢu, Ģeyhülislamın hükümete dahil ve siyasi olaylara dini müeyyide bahĢeden bir organ oluĢu cereyanın aksiyon kudretini arttırmıĢtır. Ayrıca eğitim öğretim ve adalet alanlarına hâkim Ġlmiye sınıfı mensupları, ızdıraplı olaylar içinde bunalarak kurtuluĢ çaresini Tanrı'dan aramak gayesiyle camilere koĢan kitlelere, fikirlerini yaymak kolaylığını bulmuĢlardır. Cereyanın baĢlıca yayın organı önce ''Sıratı Müstakim'' daha sonra ''SebilürreĢad'' adını almıĢ olan dergidir. Ayrıca Beyanülhak, Mahfel, Livai Ġslam, Metakip ve Medaris gibi dergiler de bu cereyanın fikirlerini yaymıĢlardır. Cereyan, Osmanlı devletinin ancak ĠslamlaĢmakla kurtulabileceğini savunmuĢtur. Cereyan mensupları muhafazakâr ve modernist olarak iki gruba ayrılabilir. Cereyan Osmanlı toplumunu, sosyal hayatı tanzim ve ıslah bakımından tamamen dünyevi bir tutuma sahip olmuĢtur. Ġslamcılık cereyanının belli baĢlı temsilcileri arasında sadrazam Prens Mehmet Sait Halim PaĢa, ġair Mehmet Akif, Babanzade Ahmet Naim, M. ġemsettin (Günaltay) sayılabilir. 31 Mart Vakası Ġslamcı fikirlerin siyasi çıkarlara alet edilmesi Ģeklinde tecelli etmiĢ bir irtica hareketi karakterine sahiptir. c- Türkçülük cereyanı: MeĢrutiyet fikir cereyanları içinde daha yeni ve yeni bir devlete ideolojik temel olacak derecede tesirli bir cereyan sayılır. Bir üstadın, Ziya Gökalp'in etrafında toplanmıĢ olan Türkçüler, Genç Kalemler, Türk Yurdu, Küçük Mecmua gibi dergilere, Türk Ocağı gibi bir kültür yayıncısı müesseseye de sahip olmuĢlardır. TürkleĢmek, çöken bir imparatorluğun kurtuluĢu bakımından tek çıkar yol sayılmıĢtır. Ġmparatorluk ülkesi içindeki milliyet cereyanlarına dağınık durumda olan Türkler de uymalı, milli bir Ģuur ve Ģahsiyete sahip olmalıdırlar. Bu bir yaĢama prensibidir. Türkçüler bu ana tezi Durkheim'in Ġçtimaiyat'ı (Sociologie) yönünden iĢlemiĢlerdir. Cereyanın belli baĢlı temsilcileri arasında Ziya Gökalp, Ahmet Agayef (Ağaoğlu) Akçoraoğlu Yusuf, Tekin (M. Kohen) Ömer Seyfettin, Köprülüzade M. Fuat, Hamdullah Suphi, Kâzım Nami (Duru), Ġsmail Hakkı (Baltacıoğlu) sayılabilir. d- Mesleki içtimai cereyanı: Diğerlerine nispetle daha az yaygın olan bu cereyan aynı zamanda ''TeĢebbüsü ġahsi ve ademi merkeziyet'' olarak da isimlendirilmiĢtir. Ġktidar çevrelerine nüfuz edemeyen bu cereyan, istisnasız bütün muhalefet tarafından benimsenmiĢtir. Mesleki içtimai cereyanı Le Play tarafından temsil edilen Ġlmi Ġçtimai'ye (Science Sociale) doktrinine dayanmıĢ ve bunun, Türkçülerin dayandıkları Ġçtimaiyat'tan (Sociologie) tamamen ayrı olduğunu daima belirtmiĢtir. Meslekçiler, Türk toplumunun gerildiğini tecemmülî (communautaire) tipten olmasında bulmuĢtur. Medeni, mesela Anglo Amerikan tipi, toplumlar ise infiradi'dirler (particulariste). ġu halde Türkler de cazibeli

Page 24: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

kelimeleri bırakıp, gerçeği görmeli ve infiradi (bireyci) bir toplum haline gelmelidirler. Gelebilirler de... Cereyanın dayandığı ve iĢlediği ana tez budur. Belli baĢlı temsilcileri arasında Prens Sabahattin, Satvet Lütfi, Namık Zeki (Aral) Hamit (Ongunsu), Ahmet Bedevi, (Kuran), Ahmet Fazlı, Mehmet Ali ġevki, Dr. Nihat ReĢat (Belger), zikredilebilir. Cereyanın yayın organları arasında Mesleki Ġçtimaî, Say ve Tetebbu dergileri baĢta gelmiĢlerdir. e- Sosyalizm cereyanı: Gayet çekingen ve az yaygın bir fikir hareketi olarak görülmektedir. Savunucuları sosyalizmin anlamını iyice kavramıĢ sayılamazlar. ''Ġdrak, ''Ġnsaniyet'', ''BeĢeriyet'' gibi pek az ömürlü günlük gazetelere, ''ĠĢtirak'' dergisine sahip olmuĢtur. Henüz III. Enternasyonal kurulmadığı için, II. Enternasyonal doktrinine bağlı kalmıĢ olan bu cereyanın belli baĢlı savunucuları arasında ĠĢtirakçi Hilmi. Dr. Refik Nevzat, Osmanlı Parlamentosu'ndaki bazı Ermeni ve Bulgar mebuslar zikredilebilir. Bilhassa 1918-1921 yılları arasında III. Enternasyonal doktrinine bağlanmıĢ olan cereyan mensupları da olmuĢtur. 3 - Siyasi fikir cereyanlarının özellikleri: Birbirleri arasında ve kendi içlerindeki ayrılıklara ve çeliĢkilere rağmen, sözü geçen cereyanların ortak özellikleri vardır. Zaten bu sebepledir ki Ġkinci MeĢrutiyet toplumunun malı oldukları ileri sürülebilir. Önce hepsi de Osmanlı Devleti'nin sosyal bakımdan geri olduğunda müttefiktirler. Hepsi de sosyal değiĢmelere ihtiyaç göstermiĢlerdir, fakat bu değiĢme, kullandıkları ''içtimai inkılap'' terimine rağmen bir devrime varmayacaktır. Gayeleri yeni bir devlet kurmak değil, eskiyi islâh ve ihyadır. Cereyanların hepsi de, bazılarının milli iddialarına rağmen, Osmanlıcı kalmıĢlardır (3). Gene cereyanların hepsi, iyimserdirler. Yani yıkılıĢın kendi tezlerine riayet edildiği takdirde durdurulacağından emindirler. Ayrıca sözü edilen cereyanlar hem ideolojik, hem de siyasidirler. Ġdeolojiktirler, çünkü müesseseler yaratacak bir fikir ve inanç sistemi oldukları ya da böyle bir sistemin eseri bulundukları iddiasındadırlar. Bu kadarla da yetinmeyerek, bu fikir ve inançların gerçekleĢmesi için sosyal bir hareketi davet etmiĢlerdir (4). Siyasidirler, çünkü Osmanlı Devleti'ni blok halinde muhafaza ve bu devleti belli bir gayeye yöneltmek istemiĢlerdir. Siyasi müesseselerin (ya da kalıpların) özünü teĢkil etmeye çalıĢmıĢlardır. Cereyanlara sokulamayacak, bazı fikir adamları da vardır. Mesela Tevfik Fikret, Nüzhet Sabit, Ali Kemal bu arada hatırlanabilir. Bu gibi Ģahsiyetler ''cereyanlar üstü'' kalmak istemiĢlerse de, fikirleri gene de belli bir cereyanın tezlerine bağlanabilir. Bunların asıl özelliği, belli yayın organlarında devamlı olarak yazmamıĢ ve cereyan savunucuları ile birlikte onların savaĢlarına katılmamıĢ olmalarındadır. Ġkinci MeĢrutiyetin siyasi fikir cereyanlarını inceleyenlerin varacakları önemli sonuç Ģudur: MeĢrutiyet yaĢamak için düĢünen, kendine hayat prensibi arayan, sosyal bunaltı içinde bir toplumdur. Ġkinci MeĢrutiyet siyasi bakımdan kısmi ve baĢarısız hareketlere sahne olmuĢtur. Fakat, bilhassa siyasi düĢünce alanındaki denemeleri tamamen baĢarılıdır. Zaten büyük değeri de buradadır. ALTINCI BÖLÜM SONUÇ ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET'ĠN SĠYASĠ HAYATINA TOPLU BĠR BAKIġ (MüĢahedeler ve Tezler) Ġkinci MeĢrutiyet rejiminin nasıl bir siyasi yapıya dayandığını olaylar ve siyasi hayatıın unsurları büyük bir açıklıkla belirtmiĢlerdir. Bu kısa inceleme bazı müĢahedelere vardırmaktadır: 1- Ġç ve dıĢ olayların birleĢen ve ağırlaĢan baskıları devletin unsurları üzerinde değiĢtirici tesirler yaratmıĢlardır. Kısa aralıklarla birbiri peĢinden gelen savaĢlar Osmanlı ülkesini küçültmüĢlerdir. Nüfus unsurunu vücude getiren çeĢitli ve mozaik kavimler ayrı nüvelere ve yaĢama merkezlerine

Page 25: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

sahip milli ve infiratçı (ayırıcı) idealler etrafında birleĢmiĢler, bağımsız birer devlet olmuĢlardır. Türk olmayan unsurlar yabancı müdahalesini davet etmiĢler, yabancı baskısına önayak olmuĢlardır. Ülke ve nüfus gibi esaslı iki unsuru bu derece sarsılmıĢ olan bir devletin hâkimiyeti nasıl bir yapıya sahip olabilir? Mali ve iktisadi alanlar milli hâkimiyetin ve siyasi iktidarın kontrolundan sıyrılma derecesine gelince, Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığı tehlikeye girmiĢtir. Ġttihat ve Terakki'nin milli iktisat politikasını gaye edinmesinin sebebi de böylece ortaya çıkmıĢtır. Osmanlı Devleti'nin Ģekli hukuken mürekkep (Federasyon, konfederasyon) değildir. Fakat fiilen, bağımsızlığa kavuĢmuĢ milletleri barındırdığı için, bu Ģekle vardığı söylenebilir. Mesele odur ki, bu çetrefil durumdan kurtulunamamıĢ, zamanın Ģartlarına uygun bir formüle, (Mesela Ġngiliz Ġmparatorluk Camiası gibi) varılamamıĢtır. 2- Siyasi hayatın özellikleri nazara alındığı takdirde, parlamenter ve çok partili bir MeĢrutiyet ideali ancak kâğıt üzerinde gerçekleĢebilmiĢtir. Oysa hürriyetçi rejimler hür bir hayat Ģekli doğurmalıdırlar. Ġkinci MeĢrutiyet hürriyeti getiren ''halaskâr''ların (kurtarıcıların), getirdikleri hürriyeti nasıl boğduklarını, ''ihtilalin yavrularını nasıl yediğini'' canlı bir Ģekilde ve ilk defa tarihimize mal etmiĢtir. Bu durumun çeĢitli hukuki ve siyasi görünüĢleri vardır: a- Çok partili rejim ve bu arada bütün fert hürriyetleri tamamen felce uğramıĢ, hukuki fiili'ye yenilmiĢtir. Ġttihat ve Terakki, demokratik müesseseleri, kendi tahakküm Ģekillerini örten birer perde olarak kullanmıĢtır. Böylece bütün siyasi hayat, bütün hukuk nizamı bir iktidar partisi grubunun, eninde sonunda bu gruba hâkim birkaç kiĢinin baskısı altına girmiĢtir. Hürriyetçi bir sistem yerine, Abdülhamit'in istibdadını gölgede bırakan oligarĢik bir mutlakiyete varılmıĢtır. ''Devri sabık yaratmayacaklarını'' vaat edenler, eskisinden beter, demokratik görünüĢlerle örtülü bir istibdat sisteminde karar kılmıĢlardır. b- Ġktidar - muhalefet münasebetleri, normal bir siyasi çatıĢma olmaktan çıkarak din kavgaları haline gelmiĢtir. Muhalefetin iktidara geçebilmesi iktidardaki partinin ölümü sayılmıĢtır. Ġktidar, yerine geçecek kuvvetin kendisinden intikam alacağını hesaplayarak, yerini terk etmemek için elinden geleni yapmıĢtır. Çoğunluğuna güvenerek mevkiini muhafaza için meĢru, gayrı meĢru her türlü tedbire baĢvurmuĢ, iktidar kalesini alınmaz derecede kuvvetlendimiĢtir. Muhalefet de, bu kaleyi fethedebilmek için en ağır Ģartlar altında en çetin mücadeleye giriĢmiĢtir. Memleket, aynı yapıda iki kuvvetin savaĢ meydanı olmuĢtur. c- Ġttihat ve Terakki'nin iktidarda her ne pahasına olursa olsun kalmak siyasetinin iki özelliği üzerinde durmak gerekir. Birincisi, Parlamento'daki çoğunluğun her Ģeye kadir olduğu tezidir. Çoğunluğun bir hususu kanunlaĢtırması Ģekil bakımından demokratik sayılırsa da, ruh bakımından demokratik olmayabilir. Eğer o çoğunluk (ya da parti grubu) insan Ģerefini zedeleyen, hak ve hürriyetlerini ezen kanunlar çıkarırsa, bunlar kanundurlar, fakat demokratik kanun değildirler. Demokratik Meclislerse antidemokratik kanunlar yapamazlar, yaparlarsa kendi kendilerini inkâr etmiĢlerdir. Yakın tarihimizdeki bu hareket büyük Montesquieu'nün bir fikrini doğrulamaktadır: Halkın hâkimiyeti, her zaman hürriyet değildir. Ġkincisi, Ġttihat ve Teraki'nin iktidar mevkiini ele geçirilmez bir kale haline getirmesidir. Demokratik sistemin belkemiği sayılan prensip, seçimi kazanan parti ya da partilerin iktidara geçmesidir. Bu açık iktidar prensibidir. Ġktidar müstakbel iktidarlara kapatılırsa, sadece bir oligarĢik istibdattan bahsedilebilir. Çok kere de iktidarın kale haline getirilmesi bu yola sapanlara da yaramaz. Mebusan Meclisi'nin kolaylıkla feshini isteyen Ġttihat ve Terakki bu yetkiyi bir kere bile kullanmamıĢtır. Fakat, Birinci Dünya SavaĢı sonunda Vahidettin, çoğunluğu Ġttihatçı olan bir meclisi bu yetkiyi kullanarak dağıtmıĢtır. MeĢrutiyet birçok demokratik siyasi müessese kurmuĢ, ne var ki gerçek manalarını anlayamamıĢtır. Ġttihat ve Terakki, muhalefetin de, kendisini doğuran annenin, halkın çocuğu olduğunu hiçbir suretle anlamak istememiĢtir. Siyasi parti kavramı ise asla teĢekkül edememiĢti. Ġkinci meĢrutiyete göre, siyasi parti ''geçici ve tesadüfi olarak toplanmıĢ, her çeĢit ve seviyede, birbirinden çok ayrı yerlerde inecek insanla dolu bir tramvay arabası'' sayılmaktan öteye gidememiĢtir. Gene demokratik bir rejimde sosyal müesseselerin fert için bir vasıta, iktidarın bir huzur vasıtası olduğu fikri de teĢekkül edememiĢtir. MeĢrutiyet ancak, demokratik rejimin bir müsveddesini yapabilmiĢtir. 3- MeĢrutiyet siyasi personeli içinde, milli ve layik bir devlet Ģeklini düĢünenler, bilhassa Ġttihatçılar olmuĢtur. Fakat Ġmparatorluk Ģekil ve Ģartları dıĢına çıkamamaları, onları çeliĢmeler ve tereddütler içine yuvarlanmaktan kurtaramamıĢtır. Milli (Türkçü) ve layık bir devlet ve hukuk nizamı ideali, oligarĢik baskılarına rağmen, Ġttihat ve Terakki'nin müspet görüĢü sayılabilir. Bu ideal ve kısmen varılmıĢ olan gerçekleĢmeler, TBMM hükümeti kanalı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin etik (manevi)

Page 26: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

temelini teĢkil etmiĢtir. Müdafaai Hukuk hareketi de, geniĢ bir nispette, memleket içindeki Ġttihat ve Terakki teĢkilatına dayanarak taazzuv etmiĢtir. Bütün bunlar gösterir ki, Ġttihat ve Terakki ne göklere çıkarılacak bir melek, ne de yerin dibine batırılacak bir Ģeytandır. Günümüzde hâlâ yaĢayan bir Ġttihatçı - Ġtilafçı zihniyeti, daha doğrusu hassasiyeti vardır. Ve bu zihniyet ilmi araĢtırmalarla tatmin edilememektedir. 4- Halk, bilhassa vatandaĢ, siyaset yapan kitlenin geniĢlemesi halinde, umumi efkâr olarak Ġkinci MeĢrutiyet'te kendini göstermiĢtir. Fakat, MeĢrutiyetin halk efkârı, iktidarı aĢağıdan yukarı kontrol edecek derecede kuvvetlenememiĢtir. Ġktidar karĢısında, onun aĢırı hareketlerine karĢı gerekli reaksiyonu gösterememiĢtir. Hazırlıksız bir kitleden zaten bu enerjiyi beklemeye imkân da yoktu. a- Ġktidarla halk arasındaki ĢaĢırtıcı münasebet MeĢrutiyetin meyvasıdır. Türkiye'de iktidarlar, 1908'den itibaren, daima kurtarıcı olarak gelmiĢler, fakat müstebit ilan edilerek mevkilerini terketmiĢlerdir. Hürriyeti getirenlerin, aynı hürriyeti baltalamaya doğru gitmeleri, geniĢ kitleleri ĢaĢırtmıĢtır. Böylece bir çeĢit, kime ve neye inanacağını tayin edememekten doğal, bir inanç ya da ideal buhranı doğmuĢtur. GeniĢ bir güveni Ģahsiyetinde toplaması bakımından, Atatürk, gerçek bir istisna olarak bu kaide dıĢında kalır. b- Ġkinci MeĢrutiyet'te ilk olarak ortaya çıkmıĢ olan bu buhranın sosyal sonuçları nesilden nesle nakledilmiĢ olan islahat ve hürriyet terkibi, MeĢrutiyet insanlarına bir an gerçekleĢecek gibi görünmüĢtür. Büyük ümit ve ani refah ihtiyacı, çok geçmeden hayal kırıklığına kalbolmuĢtur. CoĢkun ve anarĢik bir bayram havasından bir aĢağılık duygusuna geçilmiĢtir. Türk devrimcileri, 1918'den itibaren, bu ruh haleti ile savaĢmıĢlar, yapıcı, medeni bir milli varlık tezini her zaman savunmuĢlardır. 5- Bocalama ve çıkmazlar içinden nasıl çıkılacaktır? Kısaca iĢte MeĢrutiyetin içli sorusu: ''Bu devlet nasıl kurtulabilir?'' Cevaplar siyasi fikir akımlarını doğurmuĢlardır. Fertler ve çevreler cevabın arayıcıları olmuĢlardır. MeĢrutiyetin fikir adamları Osmanlı Devleti'nin ve toplumunun geriliğini büyük bir açıklıkla itiraf etmiĢlerdir. Batı'nın üstünlüğünü saklamamıĢlardır. Bu üstünlüğün sebeplerini araĢtırmıĢlardır. Ve ''Batılı olma''nın zaruriliğini belirtmiĢlerdir, MeĢrutiyet düĢünürlerine göre kurtulmak, kalkınmak, taze bir hayata kavuĢabilmek için geniĢ bir iktibas faaliyetine, Batı'dan bir hayli Ģey almaya ihtiyaç vardı. Batı ile Doğu kıyaslamasından çıkarılan sonuç buydu. Ne var ki iĢ bu sonucu çıkarmakta değil, doğurduğu çeĢitli problemleri çözmekteydi: Batılı ya da ileri (zamanın deyimi ile müterakki) bir devlet olmanın Ģartları nelerdir? Ne dereceye kadar ''GarplılaĢmak'' gerekir? Bu değiĢme köklü bir devrim mi, ıslahat mı, Ġslamcı bir rönesans mı olacaktır? Bu zor iĢi MeĢrutiyet düĢünürleri üzerlerine almıĢlardır. Onlar, yirminci yüzyılın baĢında, değiĢmekte olan bir dünya içinde bulunduklarını anlamıĢlardır. DeğiĢmenin sadece teknik değil, aynı zamanda ''ethique'' (manevi) cephelere sahip olduğu derhal ortaya çıkmıĢtır. Eski bir kalıp olan MeĢrutiyet kavramını yeni bir özle doldurmak ödevi ile karĢılaĢanlar yüzyılın isteklerine cevap vermeliydiler. Yeni değerlernasıl ve nerede bulunacak, siyasi müesseseler nasıl bir zemin üzerine kurulacaktı? Batı ile karĢılaĢmanın bütün ağırlığını, BatılılaĢma probleminin zor çözümünü bu nesil yüklenmiĢtir. Tecrübesiz bir siyasi personeli fikren beslemek, iktidara tesir edebilmek MeĢrutiyetin siyasi fikir liderlerini zor durumlara sokmuĢtur. Siyasi hayata yön verebilmek için gerekli bilgiye sahip olmak meselesi de üzerinde önemle durulacak ayrı bir meseledir. Fikir akımlarını temsil eden ''gruplar'' ya da ''aileler'', olayların hızlılığı karĢısında çok kere günü gününe yabancı örnek ve kaynaklardan faydalanma yoluna gitmiĢlerdir. Dr. Rıza Nur'un ''insidadı müzakere'' (obstruction) terimini öğrenmek için alelacele bir ansiklopediye baĢvurması canlı bir örnektir. Onlar da hazırlıksızdılar. Bir mütehassıstan fazla, her çeĢit hastalığa çağırılan pratik bir köy hekimine benzemekteydiler. Ve siyasi hayatın içindeydiler. Kendi toplumlarına dıĢarıdan bakmamıĢlardır. Ġçlerinde Ġmparatorluğun süratle kalkınacağına inanmıĢ romantikler, realistlerin yanı sıra nazariyeciler, iyimserleri sinirlendiren karamsarlar da vardır. Lakin hepsi de darağacı ile ikbal mevkii arasında, fakat toplumun içinde kalmasını bilmiĢlerdir. ÇalıĢmaları tatbiki olmamıĢsa bile, hayati kalabilmiĢtir. Türkçülük (milliyetçilik) Ġslamcılık karıĢımı iktidar partisinin programı olmuĢ ve uygulanmıĢtır. Ademi merkeziyetçilik ise muhalefetin, uygulanamamıĢ programı olarak kalmıĢtır. Fikir adamları partizan ve hakem rollerinde görünmüĢlerdir. Fikirleri ise Meclis kürsülerinde, mitinglerde, minberlerde, konferanslarda, resmi vesikalarda, broĢür, dergi ve gazetelerde daimi yayılma, tekrarlanma ve geliĢme imkânlarına sahip olmuĢlardır. MeĢrutiyetin fikri çalıĢması, siyasi çalıĢmalarından çok daha üstün ve baĢarılı olmuĢtur. Günümüzde, hâlâ bu cereyanların MeĢrutiyet

Page 27: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

yılları içinde bol bol yazılmıĢ ve söylenmiĢ fikirlerini büyük bir sadakatle tekrarlayan çevreler ve yazarlar vardır. Ġkinci MeĢrutiyet, tarihimizin en fazla dikkati çeken devrelerinden biridir. Bu bahtsız demokrasi denemesi, ulaĢtığı sonuçlar bakımından tarihi olmaktan çıkar, bugüne bağlanabilir. Bizler bu tarihi tablo karĢısında ibretle düĢünmeye mecbur bir kuĢağın çocuklarıyız. ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET DEVRESĠNĠN KISA KRONOLOJĠSĠ (1) (1908-1922) 1908 Temmuz 6: Ġttihat ve Terakki Cemiyeti'nin sokaklara astığı ve konsoloshanelere gönderdiği beyanname Temmuz 20: Firzovik Besa'sı (Yemini). Temmuz 22: Sait PaĢa'nın Heyeti Vükelâ'yı (Kabineyi) kurmaya memur edilmesi. Temmuz 23: Manastır'da MeĢrutiyetin ilanı. Temmuz 24: MeĢrutiyeti resmen ilan eden padiĢah iradesinin (Emrinin) yayımlanması. Temmuz 25: Sansürün kaldırılması. Temmuz 26: ġeyhülislam Cemalettin Efendi'nin beyannamesi. Temmuz 31: Hafiyelerin ilgası (kaldırılması) Ağustos: Fedakâranı Millet Cemiyeti'nin kuruluĢu. Ağustos 4: Sadrazam Sait PaĢa'nın istifası. Ağustos 5: Kamil PaĢa'nın Sadrıâzamlığa getirilmesi. (Kabineyi kurmaya memur edilmesi). Eylül 1: Osmanlı Ahrar Fırkası'nın kuruluĢu. Ekim: Tramvay ġirketi, Rumeli ġimendiferi. ġirket-i Hayriye, Ġzmir Gümrüğü, Fırıncı tablakâr ve hamurkârlarının grevleri. Ekim 5: Bosna Hersek'in Avusturya'ya katılmasını bildiren imparator-Kral iradesi. Ekim 5: Bulgaristan'ın bağımsızlığını ilan etmesi. Ekim 6: Girit anlaĢmazlığının baĢlaması. Girit'in Yunanistan'a katılıĢını ilan etmesi. Kasım: - Aralık: Genel seçimlerin yapılması. Aralık 17: Mebusan Meclisi'nin açılması. 1909 Ocak 1: Abdülhamid'in Yıldız Sarayı'nda Ayan ve Mebusan âzalarına ziyafeti. Ocak 13: Kamil PaĢa'nın hükümet programını Meclis'te okuması ve güven oyu alması. ġubat 6: Osmanlı Demokrat Fırkası'nın (Fırka Ġbad) kuruluĢu. ġubat 11: Meclisi Mebusan'da Kâmil PaĢa hükümeti hakkında gensoru açılmasına karar verilmesi. ġubat 12: Kabineden istifalar. ġubat 13: Güvensizlik oyu alan Kâmil PaĢa'nın istifası. ġubat 14: Hüseyin Hilmi PaĢa'nın Sadrazamlığı. Nisan 5: Ġttihadı Muhammedi Fırkası'nın kuruluĢu. Nisan 6: Serbesti gazetesi baĢyazarı Hasan Fehmi Efendi'nin Ġstanbul'da köprü üzerinde vurulması. Nisan 13: 31 Mart ayaklanması.- Adana vakası. Nisan 14: Sadrıazam Hüseyin Hilmi PaĢa'nın istifası ve Tevfik PaĢa'nın Sadrazamlığı. Nisan 22: Ayan ve Mebusan Meclisleri'nin YeĢilköy'de (Meclisi Umumiyi Millet) adıyla toplanması ve beyannamesi. Nisan 23/24: Hareket Ordusu'nun Ġstanbul'a giriĢi. Nisan 25: Örfi idare ilanı. Nisan 27: Meclisi Milli'nin (Ayan ve Mebusan) Abdülhamid'i hal' kararı ve ġeyhülislamın fetvası. Nisan 27: Sultan ReĢat'ın V. Mehmet unvanı ile padiĢah olması.

Page 28: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Nisan 29: Meclisi Umumi'nin Abdülhamid'i Selanik'te oturmaya mecbur etmesi. Mayıs 1: Tevfik PaĢa'nın Sadrıâzamlıkta ipkası. Mayıs 3: Meclisi Mebusan'da Kanunu Esasi'nin tadili müzakerelerine baĢlanması. Mayıs 5: Tevfik PaĢa'nın istifası, Hüseyin Hilmi PaĢa'nın tekrar sadrazamlığı. Mayıs 20: Sultan ReĢat'ın Meclisi Umumi'deki nutku. Haziran 9: Ġçtimaatı Umumiye Kanunu Ağustos 14: Cemiyetler Kanunu. Ağustos 21: 1876 Kanunu Esasi'nin bazı maddelerini değiĢtiren kanunun kabulü. Kasım: Mutedil Hürriyetperveran Fırkası'nın kuruluĢu. Kasım 14: Meclisi Mebusan'ın ikinci devre toplantısı. 1910 Ocak 12: Roma Büyükelçisi Hakkı Bey'in (PaĢa) sadareti. Hüseyin Hilmi PaĢa'nın istifası. Ocak 24: Hakkı Bey'in programını okuması. Ocak 30: Osmanlı Ahrar Fırkası'nın faaliyetine son verdiğini bildiren beyannamesi. ġubat 21: Ahali Fırkası'nın kuruluĢu. Nisan 1: Arnavutluk isyanı. Mayıs 9: Girit meclisinin Yunan Kralına bağlılık yemini etmesi. Haziran 9-10: Sadayı Hak gazetesi sahibi Ahmet Samim Bey'in vurulması. Temmuz 3: Kiliseler Kanunu. Eylül: Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın kuruluĢu. 1911 Ocak: Yemen ayaklanması. Mart: Malisor (Katolik Arnavut) ayaklanması. Nisan 15: Cenevre Türk Yurdu'nun kuruluĢu. Haziran 5: Sultan ReĢat'ın Rumeli seyahatine çıkması (Ġstanbul'dan hareket). Temmuz 3: Türk Ocağı'nın kuruluĢu (Ġstanbul) Temmuz 11: Muhalif gazeteci Zeki Bey'in vurulması. Eylül 28: Ġtalya'nın Osmanlı Devleti'ne harp ilanı (Trablusgarb harbinin baĢlaması). Eylül 28: Ġbrahim Hakkı PaĢa Kabinesi'nin istifası. Ekim 11: Trablusgarp'a Ġtalyan askerinin çıkması. Kasım 21: Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası'nın kuruluĢu. Aralık 5: Osmanlı Demokrat Fırkası'nın Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası'na katılıĢ kararı. Aralık 11: Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası'nın Ġstanbul ara seçimini kazanması (tek oy farkla) Aralık 30: Sait PaĢa'nın Meclise Kanuni Esasi'nin tâdili tasarını sunması. 1912 Mayıs: Halaskâr Zabitan Grubu'nun kuruluĢu. Haziran: Temmuz 5: Milli MeĢrutiyet Fırkası'nın kuruluĢu. Temmuz 25: Halaskâr Zabitan Beyannamesi'nin basında yayımlanması. Ağustos 12: Ordu ve Donanma mensuplarının siyasete karıĢmayacaklarına dair yemin suretinin yayımlanması. Kasım 28: Balkan SavaĢı'nın birinci mütarekesi.- Arnavutluğun istiklâlini ilan etmesi. Aralık: Ġstihlâki Milli Cemiyeti'nin kuruluĢu. 1913 Ocak 10: Müdafaai Milliye Cemiyeti'nin kuruluĢu. Ocak 23: Babıâli baskını. Ocak 24: Mahmut ġevket PaĢa'nın sadrazamlığı. Mart 2: Taklibi Hükümet teĢebbüsü hakkında hükümet tarafından beyanname yayımlanması. Haziran 12: Sadrıâzam Mahmut ġevket PaĢa'nın vurulması.

Page 29: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Haziran 13: Sait Halim PaĢa'nın kabinesini kurması. Temmuz 21: Osmanlı ordusunun Edirne'yi ve Kırklareli'ni geri alması. Ağustos 10: BükreĢ BarıĢ AntlaĢması. Eylül 29: Osmanlı-Bulgar barıĢı. Aralık 14: Alman askeri heyetinin Ġstanbul'a gelmesi. 1914 ġubat 6: ġark Vilayetleri (Van, Bitlis, Erzurum, Mamurat-ül-aziz, Diyarbekir, Sıvas, Trabzon) islâhatı hakkında Yeniköy Mukavelesi'nin imzalanması. Nisan: Seçimler. Mayıs 14: Meclisi Umumi'nin açılması. Mayıs 25: Kanunu Esasi tadilâtının Ayan tarafından kabul edilmesi. Mayıs 28: Kanunu Esasi tadilâtının padiĢah tarafından tasdik edilmesi. Haziran 28: Sarayevo (Saraybosna) suikastı. Haziran 29: Meclisi Umumi'nin toplantılarının 10-Temmuz-1330'a (1914) kadar uzatılması. Ağustos 1: Almanya'nın Rusya'ya harp ilanı. Ağustos 3: Almanya'nın Fransa'ya harp ilanı. Ekim 29: Osmanlı Donanması'nın Sıvastopol'u bombardımanı (Ġmparatorluğun Birinci Dünya SavaĢı'na giriĢi). Kasım 11: Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Ġngiliz, Fransız ve Rusya'ya harp ilan etmesi (Osmanlı Ġmparatorluğu Ġttifak Devletleri yanındadır: Almanya, Avusturya, Macaristan Ġmparatorluğu) Kasım 14: Cihadi Ekber ilanı. Aralık 21: SarıkamıĢ hareketinin baĢlaması. 1915 ġubat 29: Meclisi Umumi'nin tatili (15Eylül 1915'e kadar). Nisan 25: Çanakkale SavaĢı'nın baĢlaması. Ekim 14: Bulgaristan'ın Ġttifak Devletleri blokuna katılması ve savaĢa giriĢi. Aralık 19: DüĢman askerlerinin Çanakkale'yi terk ediĢi. 1916 ġubat 1: Veliaht Yusuf Ġzzettin Efendi'nin intihar etmesi. Nisan: Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti'nin kuruluĢu. Haziran 27: Mekke ġerifi Hüseyin'in Osmanlı Ġmparatorluğu'na karĢı ayaklanması. 1917 Ocak 9: DüĢman askerlerinin Çanakkale'den tamamen çekilmesi. ġubat 3: Sait Halim PaĢa'nın istifası. ġubat 4: Talât PaĢa'nın sadrazamlığı. ġubat 21: Efrenci takvimin kabul edilmesi. Mart 11: Bağdat'ın düĢmesi. Nisan 6: Amerika'nın Almanya'ya harp ilanı. Aralık 9: Kudüs'ün düĢmesi. Aralık 15: Halka Doğru Cemiyeti'nin kuruluĢu. 1918 Ocak 14: Sulh ve Selâmeti Osmaniye Fırkası'nın kuruluĢu. Ocak 18: BaĢkan Wilson'un Prensiplerini (14 madde) ilanı. ġubat 10: Abdülhamit II.nin ölümü. Mart 3: Brest-Litowsk BarıĢ AntlaĢması'nın imzalanması. Mayıs 18: Ermenistan Cumhuriyeti'nin kuruluĢu ilanı.

Page 30: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Mayıs: BükreĢ AntlaĢması. Temmuz 3: Sultan ReĢad'ın ölümü. Temmuz 4: Vahidettin'in (Mehmet VI) cülûsu. Temmuz 6: Ġkinci Talat PaĢa Kabinesi'nin kuruluĢu. Ekim 1: ġam'ın düĢmesi. Ekim 4: Meclisi Umumi'nin açılması. Ekim 8: Talat PaĢa'nın istifası. Ekim 14: Ahmet Ġzzet PaĢa'nın sadrazamlığı. Ekim 14-18: Ġttihat ve Terakki Fırkası'nın son kongresi. Ekim 22: Radikal Avam Fırkası'nın kuruluĢu. Ekim 27: Haleb'in düĢmesi. Ekim 30: Mondros Mütarekesi'nin imzalanması. Kasım 2/3: Ġttihat ve Terakki liderlerinin memleketi terk etmesi. (Talât, Cemal, Enver PaĢalar, Dr. Hazım, Bahattin ġakir) Kasım 8: Ġzzet PaĢa kabinesinin istifası. Kasım 9: Selâmeti Âmme Heyeti'nin kuruluĢu. Kasım 11: Tevfik PaĢa'nın sadrazamlığı -Teceddüt Fırkası'nın kuruluĢu (Ġttihat ve Terakki yerine) Kasım: Almanya'nın mütareke akdetmesi. Kasım 11: Milli kongrenin kuruluĢu. Kasım 13: DüĢman donanmasının Ġstanbul'a geliĢi. Kasım 17: Ġngilizler'in Bakû'yü iĢgali. Kasım 20: Osmanlı Sulh ve Selâmet Cemiyeti'nin kuruluĢu. Kasım Ahali Ġktisat Fırkası'nın kuruluĢu. Kasım 21: Meclisi Mebusan'ın feshi. 1919 Ocak: Tevfik PaĢa'nın istifası. Ocak 4: Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kuruluĢu. Ocak: Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası'nın yeniden teĢkilâtlanması. Ocak 13: Tevfik PaĢa'nın tekrar sadrazamlığı. Ocak 21: Gazi Ahmet Muhtar PaĢa'nın ölümü. Ocak 29: Osmanlı Mesai Fırkası'nın kuruluĢu. Ocak 30: Ġttihatçıların tevkifine baĢlanması. Ocak 31: Arnavutluk Milli Meclisi'nin toplantısı. ġubat 2: Osmanlı Çiftçiler Derneği'nin kuruluĢu. ġubat 8: General Franchet d'Esperey'in Ġstanbul'a giriĢi. Mart 3: Tevfik PaĢa'nın istifası. Mart 4: Damat Ferit PaĢa'nın sadrazamlığı. Mart 6: Vahdeti Milliye Heyeti'nin kuruluĢu. Mart 10: Ġttihatçıların tevkifi. Nisan 8: Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey'in idamı. Nisan 19: Kars'ın Ermeniler tarafından iĢgali. Nisan 20: Ardahan'ın düĢmesi. Nisan 29: Antalya'nın Ġtalyanlar tarafından iĢgali. Mayıs: Kürdistan Teali Cemiyeti'nin kuruluĢu. Mayıs 4: Milli Ahrar Fırkası'nın kuruluĢu. Mayıs 10: Ġstanbul'da tramvay iĢçilerinin grevi. Mayıs 15: Ġzmit iĢgali ve feci hareketler. Mayıs 16: Damat Ferit PaĢa'nın istifası. Mayıs 19: Damat Ferit PaĢa'nın tekrar sadrazamlığı. Mayıs: Mustafa Kemal PaĢa (Atatürk'ün) Samsun'a çıkıĢı. Haziran 16: Ġlk ġûrayı Saltanat'ın Ġstanbul'da toplanması. Haziran 28: Versay BarıĢ AntlaĢması'nın imzalanması. Temmuz 13: Kaçan Ġttihatçıların idama mahkûm edilmesi. Temmuz 20: Damat Ferit PaĢa'nın istifası.

Page 31: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Temmuz 21: Damat Ferit PaĢa'nın tekrar sadrazamlığı. Ağustos: Ġngiliz Muhipler Cemiyeti'nin kuruluĢu. Eylül 21: Anzavur'un Kuvayı Milliye'ye karĢı hareketi. Eylül 22: Türkiye ĠĢçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası'nın kuruluĢu. Ekim 1: Damat Ferit PaĢa'nın istifası. Ekim 2: Ali Rıza PaĢa'nın Sadrazamlığı. Tersane iĢçilerinin grevi Aralık 9: Milli Türk Fırkası'nın kuruluĢu. Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti'nin kuruluĢu. 1920 Ocak 12: Meclisi Mebusan'ın açılıĢı. ġubat 17: Misaki Milli'nin Osmanlı Meclisi'nde kabulü Mart 3: Ali Rıza PaĢa Kabinesi'nin istifası. Mart 8: Salih PaĢa'nın Sadrazamlığı. Mart 15: Ġstanbul'da Meclisi Mebusan'ın iĢgal kuvvetleri tarafından basılması. Mart 16: Ġstanbul'un iĢgali. Mart 18: Meclisi Mebusan'ın in'ikatlarının (toplantılarının) tehiri kararı. Mart 19: Heyeti Temsiliye adına M. Kemal PaĢa'nın Ankara'da fevkalade yetkileri haiz bir Meclisin kurulması için intihap tebliği. Nisan 2: Salih PaĢa Kabinesi'nin istifası. Nisan 5: Damat Ferit PaĢa'nın sadrazamlığı. Nisan 11: Meclisi Mebusan'ın feshi. Nisan: Ġntihab tebliği. Nisan 23: Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılıĢı. Temmuz 22: Ġkinci ġûrayı Saltanat'ın toplanması, Sevr esaslarının kabulü. Temmuz 31: Damat Ferit PaĢa'nın sadrazamlığı. Ağustos 4: Ġkinci ġûrayı Saltanat'ın toplanması. Ağustos 10: Sevr AntlaĢması'nın imzalanması. Ekim 17: Damat Ferit PaĢa'nın istifası. Ekim 21: Tevfik PaĢa'nın sadrazamlığı. Kasım 2: Gümrü AntlaĢması. 1921 ġubat 21: Londra Konferansı Mart 15: Talât PaĢa'nın Berlin'de öldürülmesi. Ekim: ġarkı Karip Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti'nin kuruluĢu. Aralık 6: Sait Halim PaĢa'nın Roma'da öldürülmesi. 1922 Temmuz 21: Cemal PaĢa'nın Tiflis'te öldürülmesi. Ağustos 4: Enver PaĢa'nın Buhara'da savaĢta ölümü. Eylül 22: Damat Ferit PaĢa'nın kaçıĢı. Ekim 19: Ankara Hükümeti fevkalade murahhası Refet PaĢa'nın Ġstanbul'a geliĢi. Kasım 1-2: Saltanatın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilgası (Umumi Heyet kararı ile). Kasım 4: Tevfik PaĢa'nın son Osmanlı Sadrıâzamı olarak istifası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ġstanbul'u kendi idaresi altına alması. Kasım 19: Abdülmecid'in Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından halife seçilmesi. BĠBLĠYOGRAFYA Abadan, Nermin: Halk Efkârı, mefhumu ve tesir sahaları. Abadan, Yavuz: Türk Ġnkilâbı Tarihi ve Cumhuriyet Rejimi (Ġstanbul 1942).

Page 32: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Abdullah Cevdet Dr: Büyük Hastalık (Ġçtihat 1330, No: 114). Açıksöz: Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası'nın maksadını yanlıĢ anlayanlara izahat ve reddi itirazat (Ġstanbul 1330). Adil Nami: Osmanlılar muharebelerini nasıl kaybettiler? ġimdi nasıl telâfi ve terakki edebilirler? (Ġstanbul 1331). Ağaoğlu, Ahmed: Ġhtilâl mi, Ġnkılâp mı? (Ġstanbul 1944 baskısı). Ahmed Cevad: Ġnkılâbı Hakkiki metin ahlak ile olur (Ġstanbul). Ahmet Mitat: Türkiye Cumhuriyeti'nde Hukuku Esasiye Hareketleri (Ġstanbul 1929). Ahmed Rasim: Belki ben aldanıyorum (Ġstanbul 1325). Ahmed Rasim: Ġnkılâbın muhtelif manaları (Türk Yurdu, Cilt III, No: 17, 1926). Ahmed Refik: Ġnkılâbı azim (Dersaadet 1324, 1326). Ahmed Rıza: Devr-i Cedid (Sabah 1324, No: 6792). Ahmed Rıza: Müsterih ve müdebbir olalım (Sabah, 1324 No: 6790). Ahmed Saip: Nereye gidiyoruz? (Dersaadet 1327). Ahmed Saip: Tarihi-i MeĢrutiyet ve ġark Meselei hazırası (Dersaadet 1328). Ahmed Samim: (Son mektubunun kliĢesi için bk. ĠĢtirak, No: 17, s. 259, 31 Mayıs 1326). Ahmed Ziya: MeĢrutiyet Uğrunda (Ġstanbul 1327). A. Ziver: Pâyitahtın nakli meselesi (Ġstanbul 1324). Aka Gündüz: Ebu hatırat Said PaĢa Hazretlerine açık mektup (Ġstanbul 1332). Aka Gündüz: Gazi Muhtar PaĢa Hazretlerine açık mektup (Ġstanbul 1332). Alaybeyzade, Münir: Bugünkü vazifemiz (Ġstanbul). Ali: Ġstanbul'da yarım asırlık vekayi-i mühimme (Dersaadet 1325). Ali Haydar, Emir: Nereye? (Ġstanbul 1329). Ali Kemal: Harp istiyorlarsa harp ederiz (Ġkdam 1328 No: 5608 baĢmakale). Ali Kemal: Meclisi Mebusanımızın içtimaı (Ġstanbul 17Aralık 1908). A.R.: 11 Nisan Ġnkılâbı (Ġstanbul 1325). Ali, ġadi: Bosna Hersek yahut Osmanlıların Alsas Loreni (Ġstanbul 1327). A.S: Meclisi Mebusan ne yapıyor? (Ġstanbul 1324). A.S: Anadolu ne istiyor?: (Alemdar 1919 No: 142-1542, 158-1558- 173-1573). Ancel, Jacques: Peuples et Nations des Balkans (Paris 1930). Ancel, Jacques: Manuel de géographie de la politique Européene (Paris 1937). Ancel, Jacques: Géopolitique (Paris 1938). Asaf, Muammer: Ne yapmalıyız ki kurtulabilelim? (Söz 1334 No: 14 baĢmakale). Asa, Muammer: Harp ve mesulleri (Ġstanbul 1334). Atatürk, (Gazi Mustafa Kemal): Nutuk (1927, 3. cilt). Atatürk, (Gazi Mustafa Kemal): Nutuk (Özet, Ankara 1938). Ayni, Mehmed Ali: Milliyetçilik (Ġstanbul 1943). Babanzade, Mustafa Zihni: Tevsii mezuniyet (Ġstanbul 1324). BaĢgil, Ali Fuad: Ana Hukuk Dersleri (Ġstanbul 1942). BaĢgil, Ali Fuad: Esas TeĢkilât Hukuku (Ġstanbul 1959). Bayur, Yusuf Hikmet: Türk Ġnkılâbı Tarihi (Cilt I, Ġstanbul, 1940 - Cilt II, 1, 2, 3, 4. kısımlar - Cilt III, 1, 2. kısım). Bayur, Yusuf Hikmet: Türkiye Devleti'nin dıĢ siyasası (Ġstanbul 1942). Bediüzzaman Sait (Nursi): Azametli bahtsız bir kıtanın, Ģanlı talihsiz bir devletin, değerli sahipsiz bir kavmin reçetesi yahut Bediüzzamanın münazaratı (Ġstanbul 1324). Behram, Lütfi: Kanlı Kitap, Rumeli'nin dertleri (Ġstanbul). Bezmi Nusret (Kaygısız): Fırkalar ve Ben (Ġstanbul 1328). Bilmem Bu Memleketi Kum Kurtaracak?: (Vazife 1911, No: 7, baĢmakale) Bir Millet Nasıl Mahvolur?: (Hikmet 1327, No: 1-9). Bıyıklıoğlu, Tevfik: Atatürk Anadolu'da (Ġstanbul 1959). Boyacıyan, Mihran K.: Ahidnamei Mübareke (Ġstanbul 1342). Cevri: Ġnkılâp niçin ve nasıl oldu? (Mısır 1909). Celâl- Nuri: Tarihi Tedenniyatı Osmaniye (Ġstanbul 1327). C.S.: Teceddüd-ü hakiki nasıl olur? (Ġstanbul 1330). Damat Ferit PaĢa: Rumeli Hisarı Ġttihat ve Teavün Cemiyetinin Hisar Maarifi menfaatine tertip eylediği tiyatroda verdiği konferans (Ġstanbul 1324).

Page 33: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

D. Cemil: Siyaset-i sâbıkamız yahut eski hicranlar (Ġstanbul 1325). Devleti Aliyye'de RüĢvet: (Hukuku Umumiye 1324, No: 74). D.K.: Teceddüd zamanla olur (Sabah 1324, No: 6932, baĢmakale). Ebuzziya, M. Tevfik: Meclis'i Mebusan'ın ilk müessiri meâlisi (Ġstanbul 1324). Emiroğlu: Hürriyet ve Ġtilâf'ın destanı (Ġstanbul 1335). En ġâfi ilacımız, Mektep Ġhtiyacımız: (''Kadıköy'ü" 1325, No: 6, baĢmakale). Erim, Nihat: Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri (Cilt I). Esen, Bülent Nuri: Anayasa Hukuku (Ankara 1948). Ethem, Ruhi: Kırkharamiler Saltanatı (Ġstanbul 1338-1922). Fethi: Muhaliflerin Esrarı (Ġstanbul 1332). Fındıkoğlu, Z. Fahri: Ġçtimaiyat Dersleri (Ġkinci Cilt, Hukuku Sosyolojisi, Ġstanbul 1944). Fındıkoğlu, Z. Fahri: içtimaiyat (Ġstanbul 1947). Gasçtovit, S.T.: Avrupa Zulm-ü Siyasasi (Ragıp Rıfkı tercümesi) (Ġstanbul 1333). Goltz PaĢa (Von Der): Genç Türkiye'nin hezimeti ve imkânı itilası (H. Cevdet tercümesi) (Ġstanbul 1333). Gökalp, Ziya: TürkleĢmek, ĠslamlaĢmak, MuasırlaĢmak (Ġstanbul 1918). Hakkı Behiç: Samimi ġikâyetler (Semet-i Fünun 1324 No: 295). Hamdullah Suphi: Beyanat (Ayın Tarihi 1339, No: 3, s. 434). Hasan Sadi: Ġttihat ve Terakkinin Ġflası (Ġstanbul 1328). Hayatı Osmaniyeye bir nazar: (Dersaadet 1324). Hâzık Dr.: Din ve Hürriyet (Ġstanbul 1327). Hediyei Hürriyet: (Dersaat 1324). Hersekli Ali RüĢtü: Bosna Hersek'i memaliki Osmaniyeden tefrik ile Avusturya'ya satmak fikrinde bulunanların vücubu telinini nâtık Bosna Hersek ahalisi namına meb'usan ve Âyan-ı Osmani Meclislerine verilen layihadır (Ġstanbul 1327). H. Cemal: Yeni Harp, BaĢımıza tekrar gelenler (Ġstanbul 1332 Hukuku millet Nasıl gaspolunur? (Hukuku umumiye 1324, No: 45). Hüseyin Hakkı: Melâli Tarihi, Sene 1329 (Dersaadet 1329-1331). Hüseyin Hakkı: Ġntibah-ı Tarihi (Ġstanbul 1331). Hüseyin Hakkı: Payitahtımızı nasıl tehdit ettiler? (Ġstanbul 1332). Hüseyin, Kâzım: Rum Patriğine açık mektup (Ġstanbul 1327). H.T.: Ahlakı Umumiyeye bir nazar (Serbesti 1324, No: 18) H.Z.: Bu gidiĢ iyi bir gidiĢe benzemiyor (Ġstanbul 1908). Ġhsan Adli: Hürriyet (Dersaadet 1330). Ġhsan Adli: Hailei Hürriyet, Mahmud ġevket PaĢa, Hürriyet Kurbanları (Edirne 1335). Ġlyas: TeĢhir-i Ġzmihlâl (Ġstanbul 1326). Ġmbert, Paul: Osmanlı Ġmparatorluğu'nun teceddüdü (Ġstanbul 1329) (Hasan Ferhad ve Muallim Anjel tercümesi). Ġnkılâb-ı âhırın kadrini bilelim, biraz ciddi olalım: (Mizan 1324), No: 4). Ġsmail Hakkı: Kalbin Gözü (Ġstanbul 1338). Ġstibdada avdet kabil midir?: (Vazife 1327, No: 5). Ġ.T.: Anadolu ne istiyor? (Alemdar 1919, No: 176-1576). Ġdealimizi muhafaza edelim: (Mizan 1324, No: 4). Ġttihat ve Terakki Fırkası, 1332 senesi Kongre Raporu (Ġstanbul 1332). Ġttihat ve Terakki Cemiyeti (332 senesi kongresi müzakeratı ile bu bapta yazılan makalâtı muhtevi risaledir) (Ġstanbul 1332). Ġvazof, Hasan Sabri: Neden bu hale kaldık? (Ġstanbul 1325). Kâmil PaĢa'nın Âyan Reisi Said PaĢa'ya cevapları: (Konstantiniye 1328). Kâmil PaĢa'nın Âyan Reisi Said PaĢa'ya cevapları unvanlı risalesine reddiye (Ġstanbul 1338). Karal, Enver Ziya: Türkiye Cumhuriyeti Tarihi (Ankara 1948). Kemal, Rıza: Ne kazandık? Ġstikbal ve Necat. (Ġstanbul 1332). Kendimizi Toplayalım: (Mizan 1324, No: 13). Kılıçzade Hakkı: Sahte softalığa ve derviĢliğe ilanı harp (Ġçtihat 1329, No: 58). Kilisli Rıfat: Hürriyet ve Tıbbiyeliler (Resimli Kitap 1324, No: 1). Koçu, ReĢat Ekrem: Osmanlı Muahedeleri ve kapitülasyonlar (Ġstanbul 1934). Köprülüzade Mehmed Fuad: Esareti Ġktisadiye (Hak 1324, No: 147).

Page 34: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Kubalı, Hüseyin Nail: Türk Esas TeĢkilât Hukuku Dersleri (Ġstanbul 1947-1948 takrirleri). Kuran, Ahmet Bedevi: Ġnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler (Ġstanbul 1948). Külçe, Süleyman: Firzovik Toplantısı ve Ġkinci MeĢrutiyet (Ġzmir 1944). Leskovikli Mehmet Rauf: Ġttihat ve Terakki Cemiyeti ne idi? (Ġstanbul 1327). Loewenstein, Kral: L'influence des idéologies Sur les Changements politiques (Bulletin des Sciences Sociales, Vol. V, No: 1). Lûtfi, Fikri: Selanik'te bir konferans (Ġstanbul 1326). Lûtfi, Fikri: Ne olacak? (Ġfham 1329, No: 86-270, baĢmakale). Lûtfi, Fikri: ġark ve Garp ruhları (Ġfham 1329, No: 88-272, baĢmakale). Lûtfi, Fikri: Bizde efkâr-ı umumiye var mıdır? (Ġkdam 1329, 105-289 baĢmakale). Lûtfi, Fikri: AnarĢiye doğru (Tanzimat 1911 No: 11-34). Lûtfi, Fikri: Ġrtica (Tanzimat 1911 No: 30-53). Lûtfi, Fikri: Avrupalılar bize inanmıyorlar (Tanzimat 1911. No: 32-55). Lûtfi, Fikri: Memleket uçuruma gidiyor. (Tanzimat 1912, No: 361). Lûtfi, Fikri: Doktor mu, Operatör mü? (Tanzimat 1912, No: 397). Lûtfi, Fikri: Osmanlı Tarih-i Siyasisi (Cilt I, 7. forma, Ġstanbul 1329). Lûtfi, Fikri: Hâtırat (Henüz elyazısıyla ve yayımlanmamıĢtır). M.: Terakkiye vusul çareleri (Ġkdam 1324, No: 5733). Mahmud Muhtar: Maziye bir nazar (Ġstanbul 1341). Mahmud Sadık: Hal ve hakikate ait bazı malûmat (Ġkdam 1328, 5760). Mahmud Sadık: Bizde hiçbir Ģey yok, niçin yok? (Ġkdam 1328, 5763). Mahmud Sadık: Felaketten ders alabilmenin âdabından bahis (Ġkdam 1328, No: 5766). Mahmud Sadık: Memleketi idare sanatı (Ġkdam 1328, No: 5768). Mahmud Sadık: Memleketi idare sanatından evvel kendi kendini idare edebilmek sanatı (Ġkdam 1328, No: 5784). Mebusan Hatıraları: (Ġstanbul 1324). Meclisi Mebusan'ın KüĢadı, Ġydi Milli (Ġstanbul 1324). M.D.: Ġttihat ve Terakki Cemiyeti'nin fırıldakları yahut Tarihi Matem (Ġstanbul 1328:. Mehmed Ali: Tehlike karĢısında meslek (Prens Sabahattin'in Türkiye Nasıl Kurtarılabilir? BroĢürüne Önsöz). Mehmed Arif: Anadolu Ġnkılâbı (Ġstanbul 1340). Mehmed Âsaf: Vükelâ Kimler Olacak? (Ġstanbul 1326). Mehmed, Âsaf: Girid ne oluyor? (Ġstanbul 1340). M.E.: Niçin mağlup olduk? (Ġstanbul) Mehmed Galip: Netayicül Vukuat (Ġstanbul 1327). Mehmed Memduh: Mir'atı ġüunat (Ġzmir 1328). Mehmed Murad: Mücahedei Milliye (gurbet ve avdet devirleri) (Dersaadet 1324). Mehmed Murad: Hürriyet vâdisinde bir pençei istibdat (Dersaadet 1326). Mehmed Murad: Enkaz-ı istibdat içinde züğürdün tesellisi (Tab'ı evvel, Dersaadet 1330). Mehmed Murad: Tatlı emeller, acı hakikatler (Tab'ı evvel, Dersaadet 1330). M. Natanyan: Ġnkılâbı siyasiyeden sonra inkılâbı iktisadi (Hukuku Umumiye 1324, No: 84). Mehmed Nuri: Âyanın Akbaba ile DertleĢmesi (Ġstanbul, tarihsiz). Mehmed Raif: Osmanlı Ġtalya, Trablus Garp Muharebesi. M. Rauf: Bir senelik inkılâp. Ne yaptık? Ne yapmadık? (Resimli Kitap 1325, No 10). M. Sadi: Felaketlerimizin esbabı (Ġkdam 1328, No: 5730). M. Safa: Bütün Ġstanbullulara açık mektup (Ġstanbul 1326). Mehmed Sedat: Yıldız esrarı (Ġstanbul 1910). Mehmed ġeref: Bir devlet nasıl idare olunur (Ġstanbul 1327). Mehmet ġükrü: Ġstibdat inkılâp, ahlaki ve tarihi sözler (Ġstanbul 1324). Mehmed Tevfik: Rehber-i hakikat ve Ciddiyet (Dersaadet 1326). Mevlânzade Rıfat: Hakkı Vatan yahut Tariki Mücahedede hakikat ketmedilmez (Ġstanbul 1328). Meyus olmayalım: (Mizan 1324, No: 41). Muammer: Adaleti ilâhiye (Ġstanbul 1326). Musa Kâzım: (Kozan Mutasarrıf-ı Esbakı): Muhit-i Ġdare ve Siyasat (Ġstanbul 1335). Musa Kâzım (ġeyhülislâm): Külliyatı ġeyhülislâm Musa Kâzım (1336). Muslihiddin Âdil: Nereye gidiyoruz? (Tarik 1919, No: 42, baĢ makale)

Page 35: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Mustafa Hasib: Ġnkılâb-ı Fikrî (Ġstanbul 1330). Mustafa Zihni (Babanzade): Tesvii Mezuniyet (Ġstanbul 1324). Namık Ekrem: Lâhika (Dersaadet 1326). Necmi Raci: Neler çektik? (Ġstanbul 1326). Ne düĢünüyorduk, ne çıktı? (Serbesti 1324, No: 4). Ne için bizde ticaret hevesi yok mu? (Hukuku Umumiye 1324, No: 55). Ne yapmalıyız, ne haldeyiz? (Saika 1324, No: 1). Nüzhet Sabit: Yeni bir alameti sükût, softalara hücum (Takip ve Tenkit No: 1, 6 Mart 1334). Oğuz Arslan: Ġttihat ve Terakki mâbedi (Ġstanbul 1332). Okandan, Recai G.: Âmme Hukukumuzun Anahatları (Ġstanbul 1959). Ortadaki gaflet: (Mizan 1324, no: 64). Osmanlı gençlerinin saadetleri ne cihettedir? (Serbesti No: 12). Ömer Faruk (Bafralı): Necm-i Hürriyet (Dersaadet 1324). Ömer Tarhan: Ticaret ve Nasib (Ġstanbul). Özdemir: Gençlerimize (Hikmet 1328, No: 10-27). Parvüs: Türkiye'nin esareti (Bilgi Mecmuası, 1329). Peyami Safa: Türk inkılâbına bakıĢlar (Ġstanbul 1938, Ġkinci baskı 1959). R. Nüzhet: Uyanalım (Ġstanbul 1327). Ragıp Rıfkı: Mağlup milletler nasıl yükselir? Vatana hizmet etmeye hazırlan. (Ġstanbul 1330). Raif Necdet: Ruh-u Ġnkılâp (Resimli Kitap, 1325, No: 10). Recaizade Ekrem: Maziyi elime dair (Tercümanı Hakikat 23 Temmuz 1908). Refi Cevad: Anadolu'dan istemeye yüz kaldı mı? (Alemdar 1919, No: 164-1564). Rıza Nur Dr.: Servet-i Ģahane ve hakk-ı millet (Dersaadet 1324). Rıza Nur Dr.: Türk Tarihi, Cild III. (Ġstanbul 1925-1343). Rıza Nur Dr.: Hürriyet ve itilaf nasıl doğdu nasıl öldü? (Ġstanbul, 1324). Rıza Süleyman: Harbi Umumide Türkiye, 1. Kitap: Ölüm Yolunda (Ġstanbul 1335). Rizof: Türkiye nasıl teceddüt edebilir? (Ġstanbul 1335). Ruso, Nesim: Tarihçeyi inkılâp (Ġttihat 10 Temmuz 1325). Rüya mı, Hakikat mı?: (Sabah 1324, No: 6769, baĢkamale). Sabahattin, (Prens Mehmet): TeĢebbüsü Ģahsi ve adem-i merkeziyet hakkında ikinci bir izah (Ġstanbul 1324) Sabahattin, (Prens Mehmed): Sultanzade Sabahattin Beyefendi'nin ulemayı kirama hitaben açık mektupları (Osmanlı, 1325, No. 33) Sabahattin, (Prens Mehmed): Mesleğimiz hakkında üçüncü ve son bir izah (Ġstanbul 1327) Sabahattin, (Prens Mehmed): Türkiye nasıl kurtulabilir? (Ġstanbul 1334) Said PaĢa'nın Hatıratı: (Dersaadet 1328, Cilt II) Said PaĢa: Elyevm Âyan Reisi bulunan Sadrı esbak Said PaĢa'nın Ferid PaĢa Sadarette iken müĢarünileyhe yazdığı tezkirei resmiye (Dersaadet) Said: Hürriyet-i hakikiyenin vasiyetnamesi (Ġstanbul 1327) Said Halim (PaĢa, Mehmed): Buhranlarımız (Ġstanbul 1327) Said Halim (PaĢa, Mehmed): Buhranı Ġçtimaimiz (Ġstanbul 1332). Safaeddin Kâmil: Miralay Sadık Bey ve Yeni Çıkan Fırka Münasebetiyle (Ġstanbul 1329) Satvet Lütfi: Muktatifin Birkaç Sözü (Prens Sabahattin'in ''Mesleğimiz Hakkında Üçüncü Bir Ġzah'' broĢürüne mukaddime) Selanikli Faik: Tarihçei hürriyet ve padiĢahın efkârı (Ġstanbul 1324) Selanikli ġemsettin: Makedonya, Tarihçe-i Devr-i Ġnkılap (Ġstanbul 1324) Selanikli, Tevfik: Ġtidal mi Ģiddet mi lazım? (Sabah 1324). No: 6776) Selanikli, Tevfik: Adapazarı'nda küçük bir seyahat (Sabah 1324) Selanikli, Tevfik: Musavver ıslahat-ı Osmaniye tarihi (Selanik 1326) Siyaset-Atalet: (ġurayı Ümmet 1324, No: 62) Süleyman, Nazif: Sulh-ü Müsellah (Resimli Kitap 1325, No: 10) Süleyman ġükrü: Ġntıhabı Millet, yine aldanmayalım temel çürüktür. ġark Filozofu: Ġttihad ve Terakki Cemiyeti ne yaptı? (Ġstanbul 1328) ġerif (PaĢa): Ahvali hazıra (Ġstanbul 1330) ġeyhülislam Esbak Cemaleddin Efendi Merhumun 1330 Senesinde Mısır'da Takrir Eylediği Hatıratı Siyasiyesi (Dersaadet 1336)

Page 36: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

ġimdiye Kadar Ne Yaptık?: (Serbesti 1334, No: 100) Tarhan: Milli tecrübelerden çıkarılmıĢ ameli siyaset (Ġstanbul 1330) Tevfik Fikret: Doksan BeĢe Doğru (Vazife 1327, No: 7) Tunalı Hilmi: Nankör müyüz? (Tercümanı Hakikat, 26 Temmuz 1908) Tunaya, Tarık Z.: Müessese Teorisinde fikir unsuru ve hususiyetleri (Ġstanbul 1947) Tunaya, Tarık Z.: Müessese Teorisinde Fikir, ġahıs, Kuvvet unsurları arasındaki münasebetler ve içleĢme ameliyesi (Ġstanbul 1947) Tunaya, Tarık Z.: Müessese Teorisinde Fikir unsurunun amme ve devletler hukuku sahasındaki rolü (Ġstanbul 1947) Tunaya, Tarık Z.: Zulmetten Nura (Vatan, 7 Mart 1950) Tunaya, Tarık Z.: Siyaset yapmak (Vatan, 22 Ağustos 1950) Tunaya, Tarık Z.: VatandaĢın Saltanatı (Vatan, 22 Ekim 1950) Tunaya, Tarık Z.: Hürriyetin ilanı (Vatan, 23 Temmuz 1949) Tunaya, Tarık Z.: Ġkinci MeĢrutiyet (Vatan, 23 Temmuz 1950) Tunaya, Tarık Z.: Romantik Milletler (Vatan, 10 Haziran 1949) Tunaya, Tarık Z.: Rençber ve Memur (Vatan, 5 Mayıs 1949) Tunaya, Tarık Z.: Memurculuk (Vatan, 26 Nisan 1949) Tunaya, Tarık Z.: Hürriyet ve Ġtilaf Fırkası (Vatan, 16 Ocak 1951) Tunaya, Tarık Z.: Muhalefetin Lüzumu (Vatan, 11Eylül 1949) Tunaya, Tarık Z.: Muhalefetin TeĢekkülü (Vatan, 6 Eylül 1950) Tunaya, Tarık Z.: Muhalefetin zayıf tarafı (Vatan, 23 ġubat 1950) Tunaya, Tarık Z.: Ġktidarın Terki (Vatan, 26 Mayıs 1950) Tunaya, Tarık Z.: Lütfi Fikri Bey (Vatan, 18 Haziran 1950) Tunaya, Tarık Z.: MeĢrutiyette Muhalefetler (Vatan, 21 Ocak 1951) Tunaya, Tarık Z.: MeĢrutiyette Kavgalı Meclis Müzakereleri (Vatan, 16 Ocak 1951) Tunaya, Tarık Z.: Muhalefetin BirleĢmesi (Cumhuriyet, 26 Mart 1954) Tunaya, Tarık Z.: Türkiye Tarihinde Seçimler (Cumhuriyet, 1 Nisan 1954) Tunaya, Tarık Z.: Türkiye Tarihinde Ġktidarlar (Cumhuriyet, 7 Mart 1954) Tunaya, Tarık Z.: Parti Grubu Hâkimiyeti (Cumhuriyet, 21 Aralık 1955) Tunaya, Tarık Z.: Türkiye'de Siyasi Partiler (Ġstanbul 1952) Türkgeldi, Âli: Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin tarihi (Ankara 1948) Uman, Osman Nuri: Esasiye Hukuku (Ankara 1934) UĢaki Zade Halid Ziya: Ġtidal (Sabah, 1324, No: 6769 UĢaki Zade Halid Ziya: Hattı Hareket (Sabah 1324, No: 6776) UĢaki Zade Halid Ziya: Esası Islahat (Sabah 1324, No: 6777) UĢaki Zade Halid Ziya: Sirayet-i taklid (Sabah 1324, No: 6789) UĢaki Zade Halid Ziya: ġerefi MeĢrutiyet (Sabah 1324, No: 6893). Uykudan Uyanma Meselesi: (ġûrayı Ümmet 1324, No: 51-140) Vambéry: Osmanlı izmihlalinin hikmeti (Ġçtihad 1338), No: 51) Vicdani: ĠĢler niçin yavaĢ gidiyor? (Serbesti 1324, No: 4) Yahya- Sılâvi: Gel Keyfim Gel, Davul Zurna (Ġstanbul 1326) Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)) Muhasebei edebiye (ġiir ve Tefekkür 1325, No: 1) Yalçın, Hüseyin Cahit: MeĢrutiyet Hatıraları (Fikir Hareketleri) Yunus Nadi: Ġhtilal ve Ġnkılabı Osmani (Ġstanbul 1325) Zühdü: Yadigârı muhtasar tarih-i MeĢrutiyeti Osmaniye (Ġstanbul 1328) II- PERĠYODĠK YAYINLAR 1- Resmi yayınlar: Düstur (Ġkinci Tertip) Meclisi Mebusan Zabit Ceridesi Meclisi Ayan Zabit Ceridesi Takvimi Vekayi 2- Salname ve Dergiler:

Page 37: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Asie Française Ayın Tarihi (1339) Beyanülhak Bilgi Mecmuası (1329) Çiftçiler Derneği (1335) Edebiyatı Umumiye Mecmuası Genç Kalemler (1327) Fikir Hareketleri Ġçtihat (1904-1919) Ġslam Mecmuası (1330) Ġstanbul Mecmuası (1943) ĠĢ (1934, 1939, 1944) ĠĢtirak (1326) Jin Livai Ġslam Mahfel Mekâtip ve Medaris Mesleki Ġçtimai Milli Nevsal (1328, 1340, 1341) Nevsali Milli (1325) Nevsali Osmani Salnamesi (1326-1327) Resimli Kitap (1325) Salnamei Servetifünun (1326, 1327, 1328, 1329) Sâyü Tetebbu SebilürreĢad (1329-1335) Sıratı Müstakim (1324-1328) ġiir ve Tefekkür Türk Yurdu (1327-1334) Yeni Mecmua 3- Gazeteler: Akvam Alemdar Anadolu Çantası Aksi Sada yahut Anadolu Sesleri (Samsun 1324) BeĢeriyet Genç Türk Hadisat Hak Hasbihal Hikmet Hür Memleket Hürriyet Ġdrak Ġfham Ġkbali Millet Ġkdam Ġnsaniyet Ġntibahı Efkâr Ġtidal Ġtimat Ġttihat ve Terakki

Page 38: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

Kadıköy MahĢer Medeniyet Meslek Mesuliyet Minber Mizan Muzaffer Mütevakkıt Müjde MüĢterek Gazete Necat Niri Hakikat Sabah Sadayı Hak Saika Serbesti Siperi Saika Siperi Saika Hürriyet Söz ġark ġark ve Kürdistan ġikâyet ġule ġûrayı Ümmet Takibi Ġstikbal Tanin Tarik Tazminat Teminat Tercümanı Hakikat Tesisat Turan Türkiye Vazife Volkan Yeni Gazete C'in Kültür Hizmeti Atatürk c Atatürk'ün Yazdığı YurttaĢlık Bilgileri Bülent Tanör c KurtuluĢ (Türkiye 1918-1923) c KuruluĢ (Türkiye 1920 Sonraları) Prof. Dr. Sina AkĢin c Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi I c Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi II Prof. Dr. Macit Gökberk c Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk Yunus Nadi c Türkiye'yi Sokakta Bulmadık Falih Rıfkı Atay

Page 39: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

c BaĢ Veren Ġnkılapçı (Ali Suavi) Bâki Öz c KurtuluĢ SavaĢı'nda Alevi-BektaĢiler Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Devrim Hareketleri Ġçinde Atatürkçülük Sabahattin Selek c Milli Mücadele (Büyük Taarruz'dan Ġzmir'e) Ġsmail Arar c Atatürk'ün Ġzmit Basın Toplantısı Prof. Dr. Niyazi Berkes c 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz I c 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz II Ceyhun Atuf Kansu c Devrimcinin Takvimi Paul Dumont-François Georgeon c Bir Ġmparatorluğun Ölümü (1908-1923) Ali Fuat Cebesoy c Sınıf ArkadaĢım Atatürk I c Sınıf ArkadaĢım Atatürk II Abdi Ġpekçi c Ġnönü Atatürk'ü Anlatıyor Paul Dumont c Atatürk'ün Yazdığı Tarih: Söylev Kılıç Ali c Ġstiklâl Mahkemesi Hatıraları Prof. Dr. Niyazi Berkes c Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler I c Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler II S. Ġ. Aralov c Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları I c Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları II Sabahattin Selek c Ġsmet Ġnönü'nün Hatıraları Nurer Uğurlu c Atatürk'ün Yazdığı Geometri Kılavuzu George Duhamel c Yeni Türkiye Bir Batı Devleti Bülent Tanör c Türkiye'de Yerel Kongre Ġktidarları Prof. Dr. Suna Kili c Atatürk Devrimi-Bir ÇağdaĢlaĢma Modeli Falih Rıfkı Atay c Atatürk'ün Bana Anlattıkları ReĢit Ülker c Atatürk'ün Bursa Nutku Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Ġslamcılık Cereyanı - I c Ġslamcılık Cereyanı - II c Ġslamcılık Cereyanı - III M. ġakir ÜlkütaĢır c Atatürk ve Harf Devrimi Kılıç Ali c Atatürk'ün Hususiyetleri Mustafa Kemal c Anafartalar Hatıraları Ecvet Güresin

Page 40: Hürriyetin ilanı

www.kuyruksuz.com

www.kuyruksuz.com web sitesi sunucularında barındırılmıştır

c 31 Mart Ġsyanı Doğan Avcıoğlu c 31 Mart'ta Yabancı Parmağı Metin Toker c ġeyh Sait ve Ġsyanı Süleyman Edip Balkır c Eski Bir Öğretmenin Anıları Yunus Nadi c Birinci Büyük Millet Meclisi Kemal Sülker c Dünyada ve Türkiye'de ĠĢçi Sınıfının DoğuĢu Prof. Dr. Neda Armaner c Ġslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk Fazıl Hüsnü Dağlarca c Destanlarda Atatürk, 19 Mayıs Destanı Yunus Nadi c Mustafa Kemal PaĢa Samsun'da Ġsmet Zeki Eyuboğlu c Ġrticanın Ayak Sesleri Nuri Conker c Zâbit ve Kumandan M. Kemal c Zâbit ve Kumandan ile Hasbihal Ġsmet Zeki Eyuboğlu c Ġslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: NakĢibendilik Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur c Ermeni Meselesi-I c Ermeni Meselesi-II Talât PaĢa c Hatıralar