17
İNSANLARI DÜZELTEBİLMEMİZ İÇİN ÖNCE KENDİMİZİ DÜZETMEMİZ GEREKİR.

Hz. ömer nuşi revan

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Hz. ömer nuşi revan

İNSANLARI DÜZELTEBİLMEMİZ İÇİN ÖNCE KENDİMİZİ

DÜZETMEMİZ GEREKİR.

Page 2: Hz. ömer nuşi revan

Şam yolculuğunda, Hz. Ömer ile kölesi beraberlerindeki tek deveye nöbetleşe biniyorlardı. Şehre girişte, sıra köleye gelince, Halife devesinden indi. Yerine

kölesini bindirdi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp dereden geçti. Uzaktan bakan;

deveye binmiş köleyi halife, devenin yularını çeken Hz. Ömer'i de köle zannediyordu.

Page 3: Hz. ömer nuşi revan

Bunu gören ordu komutanı Ebu Ubeyde bin Cerrah dedi ki: "Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların

halifesini görmek için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebilirsiniz? Sizi köle zannedecekler,

küçümseyecekler."

Hz. Ömer buyurdu ki: "Ey Ebu Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allah Teâlâ, bizleri Müslümanlıkla

şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allah Teâlâ bizi zelil eder, her şeyden aşağı eder."

Page 4: Hz. ömer nuşi revan

ADALET OLMADIKÇA. YÖNETİMİN FAYADASI OLMAZ EDEP OLMADIKÇA. ASALETİN FAYDASI OLMAZ CÖMERTLİK OLMADIKÇA. ZENGİNLİĞİN FAYDASI OLMAZ GÜVEN

OLMADIKÇA. SEVİNCİN FAYDASI OLMAZ KANAAT OLMADIKÇA. FAKİRLİĞİN FAYDASI OLMAZ ALÇAK

GÖNÜLLÜLÜK OLMADIKÇA. YÜKSELMENİN FAYDASI OLMAZ ALLAH’IN BAŞARIYA ULAŞTIRMASI OLMADIKÇA.

ÇALIŞMANIN FAYDASI OLMAZ.

Page 5: Hz. ömer nuşi revan

Hazreti Ömer (r.a.) hilâfeti zamanında, 400 dirhem

paraya muhtaç olmuş ve bu parayı da Abdurrahman b. Avf hazretlerinden istemişti. Abdurrahman b. Avf hazretleri,

Hazreti Ömer'e, para yerine su telkinde bulundu:

Ya Ömer! Parayı benden mi istiyorsun? Halbuki Beyt'ül Mal senin elindedir... Parayı oradan al, sonra iade

edersin... Hayati, adalet timsali olan Hazreti Ömer,

Abdurrahman b. Avf hazretlerine su cevabi verdi:

Page 6: Hz. ömer nuşi revan

Ya Abdurrahman! Parayı senden istiyorum...

Zira bir emri ilahî vukuunda veya borcu ödeyememe gibi bir durumda seninle helalleşmek kolay olur. Ya

mirasımdan bir miktar ayırtırım, yahut helalleşiriz. Ama ben, bu borçlanmayı devlet hazinesine yaparsam, bütün

Müslümanlarla helalleşmek lazım gelir ki, bu da mümkün değildir. O takdirde, ne benim malim onu

ödemeye kafi gelir, ne de sevabım, ahirette beni kurtarır. Bu kadar ağır bir yükün altına girmeye edemedim,

ya Abdurrahman!

Page 7: Hz. ömer nuşi revan

Hz. Ali anlatıyor: “Bir gün Ömer’i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm;

“Ya emire’l-müminin nereye gidiyorsun?” diye sordum. “Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya

gidiyorum” diye cevap verdi. O zaman ben: “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük

bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!” dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu:

“Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında

bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den

sorulur!”

Page 8: Hz. ömer nuşi revan

Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,

Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu!

Mehmet Akif Ersoy

Page 9: Hz. ömer nuşi revan

İran'da 531 ile 579 yılları arasında hükümdarlık etmiş, adaletiyle ün salmış sasani şahı. «Nuşirevan-ı adil" diye de bilinir. Hz. Muhammed'in: "keşke Nuşirevan da benim ümmetimden olsaydı" dediği rivayet edilir.

Peygamber efendimiz; “Ben, adil sultan zamanında dünyaya geldim.” buyurarak onun adaletini övmüştür.

Adaletiyle şöhret bulmuş ve tarihe adil hükümdar olarak geçmiş olan İran Nuşirevan, tahta çıktığı ilk yıllarda halkına karşı son derece zalimane bir tutum içindeymiş. Öylesine gaddar ve insafsızca bir yönetim göstermiş ki, halkı adeta canından bezdirmiş. Üstelik zevk-ü sefasına düşkün olup, korkunç harcamalar ve aşırı israf içinde sürdürdüğü saltanatla halkından tamamen kopmuş, en ufak bir ses çıkaran olursa cezalandırılmış.

Page 10: Hz. ömer nuşi revan

. Saltanatın ilk yıllarında böyle halına zulmeden, ve onları adeta inim inim inleten Nuşirevan, maiyeti ile beraber bir gün ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki ve halkın durumuna içten içe üzülen veziri de vardı. Bir süre avlandıktan sonra bir ara veziri ile beraber diğer adamlarını yanından ayrılarak bir suyun başına vardı. Atından indi. Orada bir müddet istirahate çekildi. Onlar orada istirahat ederlerken iki tane baykuş gelip yakınlarına bir yere konarak ötmeye başladılar.

Öylesine ötüyorlardı ki ister istemez Nuşirevan’ın dikkatini çekti. Baykuşların bu nameleri hoşuna gidince vezirine seslendi. Ey vezirim! Şu kuşların dilinden anlıyor olsaydık ta konuştuklarını bilseydik. Kim bilir neler konuşuyorlardır. Zeki vezire halkı içinde bulunduğu durumu anlatabilmek için bir fırsat doğmuştu. Nuşirevan’a dedi ki:

Page 11: Hz. ömer nuşi revan

-Sultanım! Ben bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eğer müsaadeniz olursa ve beni bağışlarsanız bu kuşların aralarında neler konuştuklarını anladığım kadarıyla size bildireyim. Nuşirevan hayretle; “Peki anlat bakalım, gazabımdan emin olabilirsin.” Bunun üzer,ne vezir; “bu kuşlardan bir tanesi diğerinin kızını oğluna istiyor. Öbürü ise işi biraz naza çekerek, senin oğluna kızımı veririm fakat başlık parası olarak bir harabe isterim diyor. Bu öyle diyince kızı oğluna isteyen gayet memnun bir şekilde başımızda Nuşirevan gibi bir hükümdar varken ben sana bir değil on tane bile harabe veririm. Yeter ki sen kızını oğluma ver, diyor. İşte sultanım kuşların konuştuklarından benim anlayabildiğim bundan ibaret. Vezirin böyle söylemesi üzerine Nuşirevan hiçbir şey demedi. Ama vezirin ne demek istediğini çok iyi anladı. Memleketin ve halkın şu anda içinde bulunduğu durumu veziri ince bile üslupla nasıl da anlatmıştı.

Page 12: Hz. ömer nuşi revan

Saraya döndüklerinde bu durumu inceden inceye bütün detaylarıyla düşündü. Gerçekten de veziri doğru söylüyordu. O andan itibaren hal ve ahvalini değiştirdi. Halkını gözeten, onlara destek olan, son derce ad,l bir hükümdar oldu. Ölünceye dek yıllarca halkını adaletle yönetti. Ve gün geldi her fani gibi, oda ölüm döşeğine yattı. Son derece hastaydı. Etrafında çocukları, sevenleri çaresizlik içinde bekliyorlardı. Hekimler bir türlü onu iyileştirememişlerdi. Nuşirevan onlara dedi ki evlatlarım benim hastalığıma ancak harabede yaşayan baykuş eti iyi gelir. Hemen bana ondan bulun getirin de ondan yiyip şifa bulayım. Çocukları sevinçle bundan kolay ne var diyerek harabede yaşayan baykuş eti bulmak için çıktılar. Fakat durum umdukları gibi olmamıştı. Geri döndüklerinde son derece üzüntülüydüler. Babacığım memleketin her tarafını gezdik, dolaştık.

Page 13: Hz. ömer nuşi revan

Ne kadar aradıksa maalesef ne bir harabe bulabildik, ne de orada yaşayan bir baykuş bulamadık dediler. Tabi Nuşirevan bunu duyunca çok sevindi. İlk önce harabeden geçilmeyen memleketinde demek ki şimdi her yer müreffeh bir hale gelmiş, hiç harabe kalmamış.

Nuşirevan öldüğünde tabutu tüm memleketi dolaştırılarak kimin hakkı varsa alsın diye tellal bağırtılmış olmasına rağmen, bir kimse çıkıp ta benim ondan şöyle bir alacağım vardı dememiştir. Bir memleketin idarecisi müşrik bile olsa, şayet adil ise o memleket ayakta kalır. Fakat idareci müslüman da olsa şayet adil değilse, halkına zulmediyorsa o memleket ayakta kalamaz.

Page 14: Hz. ömer nuşi revan

Bir öğle üzeri idi. Dergah ve saray kapısı boştu. Nöbetçiler rehavet içerisindeydiler. Artık unutulmuş olan ziller devamlı olarak çalmaya başladı. Nûşirevân işitti. Derhal iki hadimini gönderdi. Kimdir bakınız ve derhal huzuruma getiriniz dedi. Hadimler dışarıya çıkıp gördüler ki, sarayın kapısından girmiş olan ve sırtını o zincirlere sürten, ihtiyarlamış, zayıflamış, uyuz olmuş bir eşek idi.

Her iki hadim, Nûşirevân’ın huzuruna çıktılar ve: “Şikayet için gelmiş kimse yoktur. Fakat ihtiyar, zayıf ve uyuz bir eşek kendisini zincire sürtüyor. Belki de kaşınıyor, sürtünmek hoşuna gidiyor” dediler.

Nûşirevân, “Hata ediyorsunuz. Zira bu eşek de adalet istemeye gelmiştir. Her ikinizin gitmenizi ve bu eşeği şehrin içinde dolaştırmanızı istiyorum. Kimin olduğunu öğreniniz ve bana doğru olarak bildiriniz” dedi.

Page 15: Hz. ömer nuşi revan

Hadimler Nûşirevân’ın huzurundan çıktılar ve eşeği şehirde gezdirmeye başladılar. Halka “Bu eşeği tanıyan kimse var mıdır?” diye soruyorlardı. Halktan pek çok kişi “Evet, zira halkın çoğu onu tanır. Bu eşek filan çamaşırcı adamındır. Yirmi yıldır kendisini tanırız. Her gün elbiselerini bu eşeğe yükler, çaya gider; yıkar; akşamleyin geri getirir. Eşek genç olduğu müddetçe ona iş yapıyordu. Artık ihtiyarlamıştır. İş yapamıyor diye sahibi onu serbest bırakmıştır. Eşek de şehirde dolaşıyor, insanlar ona acıyarak ot ve su veriyorlar. Çoğu kez onu da bulamıyor.”

Hadimler durumu öğrenince çabucak geri döndüler. Nûşirevân’ın huzuruna çıkarak durumu bildirdiler.

Nûşirevân: “Ben bu eşek de adalet istemeye gelmiştir diye söylemedim mi? Bu gece kendisine yem veriniz.

Page 16: Hz. ömer nuşi revan

Yarın o çamaşırcı adamı mahallenin dört kethüdası ile birlikte huzuruma çağırınız. Gereken ne ise emredeyim” dedi.

Hadimler ertesi gün denileni yaptılar. Eşeği ve çamaşırcıyı mahallenin dört kethüdası ile birlikte Nûşirevân’ın huzuruna getirdiler.

Nûşirevân çamaşırcıya dönerek: “Bu eşek genç olduğu müddetçe ona iş buyuruyordun. Şimdi ihtiyarlamıştır ve iş yapmaktan aciz kalmıştır. Bu yüzden ona boşuna ot ve yem vermekten çekindin, kovdun. Peki onun 20 yıllık hizmeti nerede kaldı?” dedi ve çamaşırcıya 40 değnek vurmalarını emretti.

Ardından nihaî kararını bildirdi. “Bu eşek yaşadığı müddetçe yiyebileceği kadar yemi bu dört kethüdanın bilgisi dahilinde vereceksin. Yem vermekte kusur ettiğin malumum olursa seni müthiş cezalandırırım, bilmiş olasın.”

Page 17: Hz. ömer nuşi revan