Upload
deniztastemirkorkmaz
View
2.492
Download
8
Embed Size (px)
Citation preview
SOLUM SİSTEMİ HASTALIKLARI
Solunum Sistemi Hastalıkları
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Akciğer Kanseri Kistik Fibrozis Astım Pnömoni Tüberküloz
SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARINDAN KORUNMAK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ÖNERİLER
Sigara bırakılmalı Düzenli olarak temiz ve açık
havada aerobik egzersiz (sıkı yürüyüş, bisiklet ve yüzme) yapılmalı
Sigara dumanına maruz kalmaktan kaçınılmalı.
Hava kirliliğine maruz kalmaktan kaçınılmalı.
Toksik maddelerle çalışırken, burnunuzu ve ağzınızı kaplayan, havayı filtre eden kaliteli bir koruyucu maske takılmalı.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) KOAH akciğerin zararlı gaz ve partiküllere karşı
anormal enflamatuar yanıtı sonucu ortaya çıkan tıkayıcı ve ilerleyici bir akciğer hastalığıdır.
Ekspirium (nefes verme) sırasında havayollarında ortaya çıkan çökme ve aşırı bronşial ifrazat havayollarında daralmaya neden olarak hava akım hızını azaltmakta ve bu olay sürekli olarak şiddetini arttırarak hastanın yaşam kalitesinde bozulmaya yol açmaktadır.
Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi KOAH’ta havayollarında meydana gelen değişikler geri dönüşümsüzdür ve sürekli ilerleyici karakter gösterir.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) American Thoracic
Society’nin tanımına göre KOAH, kronik bronşit ve amfizeme bağlı hava akımı kısıtlaması ile karakterizedir.
Yine aynı derneğin tanımlamasına göre, kronik bronşit, birbirini izleyen iki yıl içerisinde bir başka nedene bağlanamayan ve en az 3 ay süren kronik öksürük ve balgam çıkarma olarak ifade edilebilir.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) Amfizem ise akciğerin en uç
noktalarında yer alan ve atmosfer havasından oksijeni alıp kandaki karbon dioksiti havaya vermemizi sağlayan alveollerin (küçük hava kesecikleri) anormal ve kalıcı genişlemesidir.
Bu iki hastalığın akciğerde yerleştiği alan ve yapmış oldukları kalıcı değişiklikler farklı tipte olmakla beraber KOAH, genellikle kronik bronşit ve amfizemin değişik oranlarda birlikteliği ile karakterizedir.
KOAH
KOAH İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
Dünyada ve Ülkemizde KOAH Görülme Sıklığı Tüm dünyada ciddi bir ölüm nedeni olan bu
hastalık yüzünden her yıl yaklaşık 2,5 milyon kişi yaşamını yitirmektedir.
Bu hastalığın 2020 yılında küresel yük açısından ilk 5. sıraya yerleşeceği tahmin edilmektedir.
KOAH bugün, tüm dünya genelinde ölüm nedenleri arasında 6. sırada yer almaktadır ve 2020 yılında 3. sıraya yerleşeceği öngörülmektedir.
Ülkemizde kesin olmamakla beraber yaklaşık 2,5-3 milyon KOAH hastası olduğu tahmin edilmektedir.
KOAH BELİRTİLERİ Nefes darlığı, Öksürük, Balgam çıkarma, Göğüste tıkanma, Hırıltılı solunum ve morarma gibi
yakınmalara yol açar. Ancak bu yakınmalar ani başlayıp, kısa
süren, gelip geçici bir şekilde olmayıp, aylarca, yıllarca devam eden ve giderek artan bir seyir gösterir.
KOAH TEDAVİSİ KOAH tedavisinin iki ana amacı vardır. Birincisi hastalığın bulgularını düzeltmek ya
da azaltmak, İkincisi ise hastalığın ilerlemesini
yavaşlatmaktır. Günümüzde KOAH’ı ortadan kaldıracak,
tamamen düzeltecek bir tedavi seçeneği yoktur.
Ancak sigaradan uzak durmak bu hastalığı çok büyük ölçüde önler.
AKCİĞER KANSERİ
Akciğer Kanseri, anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla nitelenen bir durumdur.
En sık rastlanan akciğer kanseri tipi olan bronkojen karsinomadır.
AKCİĞER KANSERİ
Hücrelerin mikroskop altındaki görüntülerine dayanarak başlıca iki tip akciğer kanseri vardır:
1. Küçük hücreli akciğer kanseri 2. Küçük hücreli olmayan akciğer
kanseri.
AKCİĞER KANSERİNİN SIKLIĞI
Akciğer kanseri günümüzde bir salgın hastalıktır ve erkeklerde, tüm dünyada en çok öldüren kanser türüdür.
Kardioyvasküler hastalıklardan sonra ölüm nedenleri arasında 2. sırada yer almaktadır.
AKCİĞER KANSERİNDE RİSK FAKTÖRLERİ Akciğer kanserinin başlıca nedeni sigaradır. Tüm akciğer kanserlerinin %80-90’ı tek başına
sigaraya bağlıdır. Risk sigara içme süresi, toplam içilen sigara, başlama
yaşı ve içilen sigaranın tipine göre değişir. Ayrıca, asbestos denen tozlara ve çeşitli kimyasal
maddelere maruz kalan çalışanlarda, akciğer kanseri riski artmaktadır.
Aşırı yağlı, tuzlu besinlerin ve basit karbonhidrat içeriği yüksek olan (şeker) besinlerin tüketimi ve fiziksel aktivite yetersizliğinin de akciğer kanseri riskini etkileyebileceği bilinmektedir.
Genetik faktörler
AKCİĞER KANSERİNDE TEDAVİ
Bronkoskopi ile parça alımı Cerrahi operasyonla kitle alımı Kemoterapi Radyoterapi
KİSTİK FİBROZİS (KF)
Kalıtsal bir hastalık. Doğumla beraber hastalık başlar. Bu hastalık nedeniyle etkilenen
organlar akciğer, sindirim sistemi (pankreas, bağırsak, karaciğer, safra kesesi), ter bezleri ve dış salgı bezleridir.
KİSTİK FİBROZİS (KF) Esas olarak etkilenen organlar ise dış salgı
bezlerimizin olduğu organlardır. Normalde bu bezlerin ince ve akışkan bir
salgısı vardır. KF’li hastalarda ise bu salgıların kıvamı
artmış olup, akıcılığı ve saflığı kaybolur., Bundan dolayı bu hastalığı geçiren kişilerin
balgam çıkarması zorlaşmıştır. Küçük hava yollarının
tıkanmasıyla, akciğer rahatsızlıkları başlar. Öksürük, hırıltı, zatürre, bronşit görülür.
KİSTİK FİBROZİS (KF) Sindirim sisteminde ise Salgılar salınamaz ve kanallarda ortaya
çıkan tıkanıklık nedeniyle bu salgıların bağırsaklara akamaması sonucu alınan besinler sindirilemez.
Bol miktarda, kötü görünüşlü, yağlı, oldukça kötü kokulu dışkı oluşur.
Hastada, karın şişliği ve gaz oluşur. Hasta tedavi edilmediği takdirde, yeteri
kadar kilo alamaz ve büyümeleri geri kalır.
KİSTİK FİBROZİS (KF)
Ayrıca hastaların ter bezlerindeki bozukluk nedeniyle, terleri normale göre çok daha tuzludur.
Bu şekilde fazla miktarda kaybedilen tuz, sıcak havalarda hastada susuzluk problemine yol açar.
Bu gibi durumlarda tuzlu ve sıvı gıdaların daha fazla alınması gerekmektedir.
KF Nedenleri
Genetik Otozomal
resesif 2 Taşıyıcı- %25
hasta olma riski
KF BELİRTİLERİ Kistik fibroziste hırıltılı soluma, fazla miktarda balgam
çıkarma, öksürük, zatürre, bronşit gibi akciğer enfeksiyonları, nefes darlığı gibi akciğer sorunları vardır.
Hastaların iştahları yerindedir fakat kilo alamazlar ve kilo kaybederler. Daha ileri yaşlarda bağırsak tıkanması gibi sindirim sistemine bağlı belirtiler vardır.
Ayrıca: Yeni doğanın ilk kakasını yapamaması, Sık, kötü kokulu, fazla miktarda kaka görülmesi, Yağların emilememesine bağlı olarak fazla gaz ve
karın şişliği ortaya çıkar.
KF SIKLIĞI
Türkiye’de görülme sıklığı 1/2000-2500 olarak bildirilmektedir.
KF’de Tedavi Tedavide amaç, hasta bireyin yaşam kalitesini
yükseltmek, tamamen sağlıklı olarak yaşamını sürdürmesine yardımcı olmaktır.
Bu nedenle, akciğer enfeksiyonlarının erken ve uygun şekilde tedavi edilmesi,
bağırsaklarda eksik olan, besinlerin emilimini sağlayan enzimlerin ağızdan verilmesi gerekmektedir.
Tedavi ömür boyu devam edecektir ve bir ekip işidir.
Ekipte doktor, hemşire, fizyoterapist, diyetisyen, çocuk ruh sağlığı uzmanı bulunabilir.
ASTIM Yunanca’da “soluksuzluk” veya “ağzı
açık solumak” anlamına gelen astım çok eski çağlardan bu yana bilinen bir hastalıktır.
Astım geri dönüşümlü hava yolu tıkanıklarına neden olan bronşların kasılması, aşırı mukus salgılanması, mukus ödemi ve hava yollarının kronik inflamasyonu ile karakterize olan bir hastalıktır.
ASTIM
Duyarlı kişilerde hava yollarındaki bu inflamasyon nöbetler şeklinde gelen öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissine neden olur.
ASTIM Yakınmalar özellikle gece ve sabaha
karşı ortaya çıkmaktadır. Hastada görülen bu semptomlar, hava
yolu tıkanıklığına bağlıdır. Hava yolu tıkanıklığı değişik
derecelerde olup genellikle geriye dönüşlüdür.
Kendiliğinden veya tedavi ile düzelebilir.
ASTIM
ASTIMIN NEDENLERİ
Astım pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen bir hastalık olup, gelişiminde genetik, immünolojik ve çevresel etmenler büyük önem taşımaktadır.
Hava kirliliği ve ortamdaki sigara dumanının fazlalığı, alerjenlere maruz kalma ve beslenme, çevresel etmenlerin en önemlilerindendir.
ASTIM BELİRTİLERİ Hastalarda zaman zaman
hırıltılı nefes alıp vermeler, nefes darlığı ve öksürük görülür.
Astımda belirtilerin aniden ortaya çıkmasına astım atağı veya astım krizi adı verilir.
Bu durumda hastalarda ağır bir nefes darlığı olur. Soğuk hava, sigara dumanı ve kirli hava,
mikrobik hastalıklar, aşırı yorgunluk; ağaç ve çiçek polenleri, hayvan tüyleri gibi alerji yapıcı maddeler ve psikolojik bozukluklar astım şikayetleri‘ni artırmakta ve Astım Atakları‘nı tetiklemektedir.
ASTIMDA TEDAVİ lk zamanlarda astımın tedavisi
ilk olarak bitkilerden ve hayvan ürünlerinden elde edilen maddelerle ve bunların karışımı ile yapılmaya çalışılmıştır.
Günümüzde ise astımın primer tedavisinde tetikleyici faktörlerden uzak durma ve antipasmodik veya anti inflamatuar kortikosteroidler kullanılarak atakların baskılanması hedeflenmektedir.
PNÖMONİ (ZATÜRRE) Zatürre ya da tıbbi adıyla pnömoni bakteri, virüs ve
nadiren parazitlerin neden olduğu akciğer enfeksiyonu olarak tanımlanır.
Akciğerde meydana gelen bu enfeksiyon, alveol adı verilen havayla dolu küçük akciğer keseciklerine iltihap hücrelerinin birikmesine ve yine bu alana kan damarlarından gelen serumun dolmasına neden olur.
İçleri serum sıvısı ve iltihap hücreleri ile dolan, yani hava içeriğini kaybeden alveoller solunum işlevlerini yerine getiremezler.
Eğer pnömoni yaygın ise hastada solunum yetersizliği görülebilir.
PNÖMONİ
PNÖMONİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ İleri yaş, Sigara kullanımı, Aşırı soğuk havaya maruz kalmak, Kronik bir kalp ya da akciğer hastalığının
varlığı, Alkolizm, madde bağımlılığı, Bilinç bozukluğu ile seyreden bazı nörolojik
hastalıklar, Öksürük refleksinin bozulması, Yabancı cisim aspirasyonu, Zararlı gazlara maruz kalmak,
PNÖMONİ BELİRTİLERİ Pnömoni genellikle ateş, boğaz ağrısı gibi üst solunum
yolu enfeksiyonu belirtilerini takiben başlar ve hastalarda bu belirtilerden 2-3 gün sonra yüksek ateş, titreme, hızlı soluk alıp verme, halsizlik, öksürük, balgam çıkarma, nefes almakla batıcı tarzda göğüs ağrısı ve hastalığın ciddiyeti ile ilişkili olarak nefes darlığı, siyanoz gibi semptomlar ortaya çıkar.
Atipik seyirli pnömonilerde baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal gibi belirtiler de olabilir.
Hastaların birçoğunda dudak ve dudak çevresinde uçuk görülebilir.
PNÖMONİ TANISI
Akciğer filmi Gram boyama: Balgamın kaliteli olma, ağız florası ile
bulaşmama şansı % 25’tir. Laboratuvarda incelemeye değer bir balgam örneği için; mikroskobinin küçük büyütmeli alanında nötrofil sayısının 25’in üzerinde , epitel hücresinin 10 ya da daha az olması gerekir.
Kültür incelemesi: Balgam kültürlerinin pnömokoklar için duyarlılığı ancak % 50 dolaylarındadır. Kan kültürleri ise uygun tekniklerle yapıldığında bakteriyel pnömonilerin üçte birinde pozitiftir. İki kez yapılmasında yarar vardır.
Serolojik testler: Elisa kitleri ile hasta serumlarında özgün IgM (genelde 3. haftada ortaya çıkar) ve IgG antikorları (6-8. haftada ortaya çıkar) saptanabilir.
PNÖMONİ TEDAVİSİ Hekimin bir pnömoni olgusu karşısında vermesi gereken ilk
karar, hastanın tedavisinin ayaktan mı yapılacağı yoksa hastaneye mi sevkedileceğidir.
Grup 1: HSK* taşımayanlar ayaktan tedavi edilmelidirler . Grup 2: HSK’den herhangi birine sahip olanlar ise hastaneye sevk edilmelidirler. Bu aşamada hekim olgunun hastaneye yatıp yatmayacağına karar vermelidir. Yatırılma kriterlerine sahip olmayanlar poliklinikte (ayaktan) tedavi edilmelidir. Grup 3: HYK** var ise klinikte (yatırılarak) tedavi edilmelidir. Grup 4: Yoğun bakım ünitesine yatırılma kriterlerini taşıyan olgular ise bu bölümde izlenmelidirler.
*HSK:Hastaneye Sevk Kriterleri **HYK:Hastaneye Yatırılma Kriterleri
PNÖMONİ TEDAVİSİ Hastaneye sevk kriterleri + 65 yaş üzeri hasta,
+ Kronik akciğer, kalp veya böbrek hastalığı varlığı,+ Alkolizm veya madde bağımlılığı,+ Evde 3 günlük antibiyotik tedavisine yeterli yanıt alınamayışı,+ Bilinç bozukluğu,+ Aşırı tansiyon düşüklüğü,+ Akciğer grafisinde yaygın pnömoniye ilişkin bulguların varlığı,+ Lökosit sayısının çok yüksek ya da çok düşük oluşu,+ Tabloya plörezinin eşlik etmesi,+ Böbrek yetersizliği tablosu gelişmesi,+ Aşırı kansızlık,+ Solunum sayısının çok artması,+ Siyanoz varlığı