14
SU KASİDESİ ( FUZULİ ) 16.YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI www.sunuarsivi.com www.sunuarsivi.com Sunu/Slayt Paylaşım Sitesi Sunu/Slayt Paylaşım Sitesi

Tdve Su Kasidesi

Embed Size (px)

Citation preview

SU KASİDESİ( FUZULİ )

• 16.YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI

www.sunuarsivi.comwww.sunuarsivi.comSunu/Slayt Paylaşım SitesiSunu/Slayt Paylaşım Sitesi

16.YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI• Osmanlı Devletinin en güçlü olduğu dönemdir• O dönemde bilim, kültür, sanat ve edebiyat alanında büyük

gelişmeler olmuştur.• Klasik Türk şiiri artık İran etkisinden kurtulmuş ve kendi

geleneğini oluşturmuştur.• Kanuni Sultan Süleyman dönemi hem Osmanlımın hem de Türk

Edebiyatı’nın en zirve olduğu dönemdir.• Dil Arapça ve Farsça’nın büyük etkisi altında kalmış ve Türkçe

kelime oranı azalmıştır.• Şiirler aruz ölçüsü ile yazılmıştır.Nazım birimi beyittir.Uyak göz için

esas alınmıştır.Genellikle tam ve zengin uyak kullanılmıştır. • Sanatlı söyleyişe önem verilmiştir.Sanat için sanat anlayışı

benimsenmiştir.• Şairler şiirlerinde mazmun adı verilen kalıplaşmış sözleri

kullanmışlardır.

KASİDENİN ÖZELLİKLERİ

• Klasik Edebiyat’ta, en az 33 en fazla 99 beyitten oluşan ve bir kişiyi övmek için yazılan şiirlere kaside denir.

• İlk iki beyit kendi arasında , sonraki beyitlerin ikinci dizeleri ilk beyitle kafiyelidir.

• Aruz ölçüsü ile yazılır.

• İlk beytine matla’ son beytine makta, en güzel beytine beytü’l-kasid, şairin adının geçtiği beyte taç beyit denir.

• Kaside altı bölümden oluşur.

• Kaside kasıtlı söylenen övgü mahiyetindeki şiirlerdir.

KASİDENİN BÖLÜMLERİ•1-NESİB : Konuya girmeden önce bir güzelliğin tasvir edildiği ( kış,yaz bahar, çöl, bayram,at, vb.) bölüm.

•2-GİRİZGAH : Nesib bölümünü methiye bölümüne bağlayan beyit veya beyitler.

•3- MEDHİYE : Kasidenin sunulacağı kişinin övgüsüne ayrılan en sanatlı bölümüdür.

•TEGAZZÜL : Gazel söyleme anlamına gelir.Kasidede 5-12 beyitlik bir bölümdür.

•FAHRİYE : Şairin kendini övdüğü bölümdür.

•DUA: kasidenin son bölümüdür. Medhiye bölümünde övülen kişiye dua edilir.

KONULARINA GÖRE KASİDELERKONULARINA GÖRE KASİDELER•TEVHİD: Allah’ın birliğini anlatır.

•MÜNACAAT: Allah’a yalvarma, yakarış konulu kasideler.

•NAAT: Hz. Muhammed’i öven kasideler.

•MEDHİYE: Devlet büyüklerini öven kasideler.

•MERSİYE: Ölünün arkasından yazılır.

•HİCVİYE: Eleştirmek için yazılır.

FUZULİFUZULİ•16. yüzyıl Türk Edebiyatının en büyük şairidir.Azeri asıllıdır. Hille’de doğmuş, Bağdat ve çevresinde yaşamıştır.1556 yılında Kerbela’da ölmüştür.

•Küçük yaşta Arapça ve Farsça’yı öğrenmiştir.

•Kanuni’ye yazdığı Şikayetname adlı eseri ile dikkateleri üzerine çekmiştir. Hz. Hüseyinin türbesinde türbedarlık yaparak az bir maaşla hayatını fakir bir şekilde sürdürmüştür.

•Bir aşk şairi olan Fuzulii’nin özellikle ilahi aşkı dile getiren doğu şairleri arasında üstün bir yeri vardır. Ayrıca dünya edebiyatının lirik şairleri arasında yer alır.

•Fuzuli , Divan Şiirinin süse, hünere önem verdiği bir çağda bilgi, görgü ve düşünce yüklü şiirler söylemiştir.

•En önemli eserleri Türkçe Divanı,Farsça Divanı, Şikayetname, Leyla ve Mecnun, Beng ü Bade’dir.

SU KASİDESİ

•Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare suKim bu denlü dutuşan odlare kılmaz su( Ey göz ! Gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma )( Çünkü böyle tutuşan ateşlere su fayda etmez. )

•Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su( Kılıç gibi keskin bakışlarının zevkiyle gönlüm parça olsa şaşılamaz; çünkü duvarı döğen nehir suları, orada gedikler, oyuklar bırakır.)

Dest busi arzusiyle ger ölürsem dustlarKuze eylen toprağım sunun anınla yare su(Dostlarım! Onun elini öpmek arzusunu gideremeden ölürsem toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin ki hiç olmazsa mezar toprağımdan yapılan testi onun ellerine ve dudaklarına değsin.)

Hak-i payine yetem der ömrlerdir muttasılBaşını taştan taşa vurur gezer avare su(Yıllardır ömür süren su, peygamberin mezarına varayım

diye başını taştan taşa vurup avare gezer, dolaşır. )Umduğum oldur ki ruz-i haşr mahrum olmayamÇeşme-i vaslın vere ben teşne-i didare su(Ümidim şudur: Kıyamet gününde yüzünü görmekten

mahrum almayayım ve buna susamış olduğum için, vuslat çeşmen, susuzluğumu gidersin )

ARİF NİHAT ASYA- NAATSeccadem kumlardı...Devirlerden, diyarlardanGelip göklerde buluşanEzanların vardı!Mescit mü’min; minber mü’min...Taşardı kubbelerden Tekbir,Dolardı kubbelere “amin!”Ve mübarek geceler, dualarımız,Geri gelmeyen dualardı...Geceler, ki pırıl pırıl,Kandillerin yanardı!Kapına gelenler, ya Muhammed,-Uzaktan, yakından-Mü’min döndüler kapından!Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;İki dünyada aziz ümmet,Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara Güvercinler;“Hu hu”lara karışsın Aminler...Mübarek akşamdır;Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi...Ey yetimler yetimi,Ey garipler garibi;Düşkünlerin kanadıydın,Yoksulların sahibi...Nerde kaldın ey Resul,Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;Çağlar ne çağlardı:Daha dünyaya gelmedenMü’minlerin vardı...Ve bir gün, ki gafletÇöller kadardı,Halime’nin kucağındaAbdullah’ın yetimi.Amine’nin emaneti ağlardı!Hadice’nin koncası,Aişe’nin gülüydün.Ümmetinin gözbebeği,Göklerin resülüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...Ruhunu Allah’a,Elini ümmetine verdin.Beşiğin, yurdun, yuvanMekke’de bunalırsanMedine’ye göçerdin...

Biz dünyadan nereyeGöçelim, Ya Muhammed?Yeryüzünde riya, inkar, hiyanet.Altın devrini yaşıyor...Diller, sayfalar, satırlar“Ebu Leheb öldü.” diyorlar:Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyadaMevlid’ine hayran kulaklarımız:

Ne adlar ezberledi, ey Nebi,Adına alışkın dudaklarımız!Artık, yolunu bilmiyor;Artık, yolunu unuttuAyaklarımız!Ka’be’ne siyahlarYakışmamıştır, ya Muhammed,Bugünkü kadar!

Haset, gururla savaşta;Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...Onu da yaralarlar kanadından,Gelse bir şefkat meleği...İyiliğin türbesineTürbedar oldu iyi!Vicdanlar sakatÇıkmadan yarına.İyilikler getir, güzellikler getirAdem oğullarına!Şu gördüğün duvarlar kiKimi, Taif’tir, kimi Hayber’dir...Fethedemedik, ya Muhammed,Senelerdir!

Ne doğruluk , ne doğru;Ne iyilik, ne iyi...Bahçende en güzel dal,Unuttu yemiş vermeyi...Günahın kursağındaHaramların peteği!Bayram yaptı yabanlar;Semave’yi dolduranlar...Atını hendeklerden- bir atlayışta-Aşırdı aşıranlar...Ağlasın Yesrib,Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,Yüzlere serptiğin topraktı...Yere dökülmeyecekti, ey NebiYabanların gözünde kalacaktı!

Konsun –yine- pervazlara Güvercinler;“Hu hu”lara karışsın Aminler...Mübarek akşamdır;Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Ne oldu, ey bulut,Gölgelediğin başlar?Hatırında mı, ey yol,Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar taşlar,kafile kafile, kervan kervanŞimale giden yoldaşlar?

Uçsuz bucaksız çöllerde,Yine, izler gelenlerin,Yollar gideceklerindir.Şu Tekbir getiren mağara,Örümceklerin değil;Peygamberlerindir, meleklerindir...Örümcek ne havada,Ne suda, ne yerdeydi...Hakkı göremeyenGözlerdeydi!

Şu kuytu, cinlerin mi;Perilerin yurdu mu?Şu yuva-ki bilinmez,Kuşları hüdhüd müdür,Güvercin mi, kumru mu?-Kuşlarını bir sabah,Medine’ye uçurdu mu?Ey Abva’da yatan ölü,Bahçende açtı dünyanın,En güzel gülü;Hatıran uyusun çöllerinIlık kumlarıyla örtülü!

Dinleyene, hala,Çöller ses verir:“Yaleyl!” susar,Uğultular gelir.Mersiye okur Uhud,Kaside söyler Bedir.Sen de, bir hac günü,Başta Muhammed, yanında Ebubekir;Gidenlerin yüz bin olup dönüşünüDestan yap, ey şehir!

Ebubekir’de nur, Osman’da nurlar...Kureyş uluları, karşılarındaMeydan okuyan bir Ömer bulurlar;Ali’nin önünde kapılar açılır,Ali’nin önünde eğilir surlar.Bedir’de, Uhud’da, Hayber’deHakk’ın yiğitleri, şehid olurlar...Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı;Yerde kalmazdı ruh... Kanadlıydı.

Konsun –yine- pervazlara Güvercinler;

“Hu hu”lara karışsın Aminler...Mübarek akşamdır;Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,Ya Muhammed, yarına;İyiliklerle gel, güzelliklerle gelAdem oğullarına!Yüreklerden taşsınYine, imanlar!Itri, bestelesin Tekbir’ini;Evliya, okusun Kur’an’lar!Ve Kur’anı göznuruyla çoğaltsınKayışzade Osman’lar!Na’tini Gaalip yazsın, Mevlid’ini

Süleyman’lar!

Sütunları, kemerleri, kubbeleriyleGeri gelsin Sinanlar!Çarpılsın, hakikat niyetineCenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...Dudaklar ardında saklı Aminlerimiz vardır!..Hacdan döner gibi gel;Mi’rac’tan iner gibi gel;Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanad, rüzgar kanad;Hızır kanad, Cibril kanad;Ayetlerini ezber bilenYapraklar kanad...Açılsın göklerin kapıları,Açılsın perdeler, kat kat!Çöllere dökülsün yıldızlar;Dizilsin yollarınaYetimler, günahsızlar!Çöl gecelerinden, yanıkTürküler yakan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun;Bilal-i Habeşi sustuysaEzanlarını Davud okusun!

Konsun –yine- pervazlara Güvercinler;“Hu hu”lara karışsın Aminler...Mübarek akşamdır;Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

ARİF NİHAT ASYA

www.sunuarsivi.comwww.sunuarsivi.comSunu/Slayt Paylaşım SitesiSunu/Slayt Paylaşım Sitesi