View
5
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar BAHŞİ1
MAHTUMKULU DİVANI’NDA PEKİŞTİRME
Özet
“Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme” başlıklı bu çalışma Mahtumkulu’nun
Divanı adlı eserinde geçen pekiştirmeler üzerine bir incelemedir. Bu çalışmada
Mahtumkulu Divanı’nda yer alan pekiştirme ve pekiştirme unsurları tespit
edilmeye çalışılmıştır. Çalışma hazırlanırken Himmet Biray’ın “Mahtumkulu
Divanı” adlı eseri esas alınmıştır. Araştırmanın Giriş bölümünde Türkmen
Edebiyatı ve Mahtumkulu hakkında açıklamalara yer verilmiştir. Araştırmanın
“İnceleme” bölümünde ise pekiştirmenin oluşum şekilleri dört ana başlıkta
incelenmiştir. Her bölüm kendi içinde alt başlıklara ayrılmış, bu alt bölümlerde
pekiştirmelerin türleri hakkında bilgi verilmiştir. Her alt başlıkta yer alan
pekiştirme türü için Türkologlarca verilmiş açıklamalar da bu başlık altındaki
incelememizde yer bulmuştur. Sonuç bölümünde ise tespit edilen bulgular genel bir
değerlendirme yapılarak özetlenmiştir. Ayrıca araştırma sonucunda elde edilen
veriler grafiklerle gösterilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Türkmen, Pekiştirme, Mahtumkulu Şiirleri
INTENSIFİCATION IN THE DIVAN OF MAHTUMKULU
Abstract
This work entitled “İntensification in the Divan of Mahtumkulu” is a study
on the intensifications included in the Divan of Mahtumkulu. In this study,
intensification and intensive elements of the Mahtumkulu Divan are tried to be
determined. Himmet Biray’s work entitled “Divan of Mahtumkulu” is taken as the
basis while the study is being prepared. In the introduction section of the research,
there are explanations about Turkmen Literature and Mahtumkulu. In the
“Investigation” section of the study, the formation patterns of the intensification
examined in four main sections. Each section is subdivided into subheadings and
information about the types of intensification is given in these subheadings.
1 Okt. Dr. İnönü Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi,
bahtiyar.bahsi@inonu.edu.tr
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
433
Explanations given by Turkologists for the intensification in each subtitle have also
been found in our review under this title. In the conclusion section, the findings
are summarized with an overall evaluation. In addition, the data obtained in the
research are presented with graphics.
Key Words: Turkmen, Intensive, Mahtumkulu's Poems
1.GİRİŞ
1. Türkmen Edebiyatı
Türkiye, Gagavuz ve Azerbaycan Türkçesiyle birlikte Batı grubu Türk lehçeleri arasında
yer alan Türkmen Türkçesi müstakil bir yazı diline Azerbaycan ve Türkiye Türkçesine göre
daha geç bir zamanda sahip olmuştur. Yazı diline geç bir zamanda kavuşan Türkmenlerin yazılı
edebiyatta eser vermeleri gecikmiş ve bu alanda istedikleri başarıyı gösterememişlerdir. XVIII.
yüzyılın sonuna kadar Çağatay Türkçesini kullanan Türkmenlerin yazılı edebiyatta
gösteremedikleri başarıyı sözlü edebiyatta Mahtumkulu, Molla Nefes gibi sanatçıları
yetiştirerek göstermişlerdir. Ayrıca halk arasında Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Tahir ile
Zühre, Aslı ile Kerem gibi halk hikâyeleri halk arasında oldukça yaygın olarak anlatılmıştır.
Özkan (2006: 62) Türkmen Edebiyatı’nın Hoca Ahmet Yesevi ile başladığını Kıssa-i
Yusuf şairi Ali (13. yüzyıl) ve Benaî (15. yüzyıl) ile sürdürüldüğünü ifade eder. Türk dili
üzerine araştırma yapan ve önemli eserlere imza atan isimlerin çoğu ise “Kıssa-i Yusuf’u ve
Ahmet Yesevi’nin şiirlerini Türk dilinin ortak eserleri olarak kabul etmektedir. Bu bakımdan
Türkmenlerin yazı diline kavuşmaları ve kendi dilleriyle eser vermeleri 18. yüzyılı
bulmuştur.18. yüzyılda ise Türkmen Türkçesi Mahtumkulu’nun şiirleriyle bir yazı dili haline
gelir.
Bugünkü Türkmen Türkçesi ise 18- 19. yüzyılda eser veren Zelilî, Azadî, Gaibî ve
Mahtumkulu gibi şairlerin eserlerini temel kabul ederek oluşmaya başlamıştır.
2. Mahtum Kulu ve Şiirleri
Türkmen Türkçesini yazı dili haline getiren Mahtumkulu 1730- 1780 yılları arasında
yaşamıştır. Çocukluğunda ilk eğitimini babası olan meşhur Türkmen şair Devlet Mehmed
Azadî’den almıştır, daha sonra ise Buhara ve Hive’de medrese eğitimi görmüştür. Arapçayı,
Farsçayı, Çağatay Türkçesini öğrenerek Nizamî, Sâdi, Fuzûlî, Nevâyî gibi Türk ve Fars
edebiyatlarının klasiklerini okuyarak bu dillere ait özellikleri tanımıştır. Şiirlerinde Pıragî
mahlasını kullanan şair mahallî Türkmen ağzını kullanarak Türkmencenin yazı dili haline
gelmesini sağlamıştır.(Biray: 1992:13)
Türkmenlerin meşhur şairi Mahtumkulu yaşadığı dönemde Çağatay Türkçesinin etkisi
altında kalmamış ve şiirlerini yerel Türkmen ağzıyla yazarak Türkmencenin bir yazı dili haline
gelmesine önemli katkıda bulunmuştur.
Buran, A., ve E. Alkaya. (2007:111) Mahtumkulu’nun şiirlerinde halk kültürüne genişçe
yer ayırdığını, sözü veciz kullanma, atasözlerine yer verme gibi hususlarda büyük bir başarı
gösterdiğini ifade eder.
3.Pekiştirme
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
434
Türkiye Türkçesinde yer alan dil bilgisi kitapları incelendiğinde te’kîd, pekitme, obartma
ve berkitme gibi kavramların pekiştirme kavramı yerine kullanıldığı saptanmıştır. Te’kîd
sözcüğü Osmanlı Türkçesi Sözlüğünde (2012: 1673) 1- Sağlam duruma getirme, güçlendirme.
2- Pekiştirme, üsteleme, tekrara tekrar söyleme. 3- Pekiştirme şeklinde açıklanırken pekitme
kavramı Türkiye Türkçesi Sözlüğünde (2005:1591), güç vermek, güçlendirmek, tekit etmek
şeklinde açıklanırken; obartma (2005:1487) terimi, bir şeyi olduğundan büyük veya çok
göstererek anlatmak, mübalağa etmek; berkitme (2005: 248) terimi ise sağlamlaştırma, tahkim,
takviye şeklinde tanımlanmıştır.
Üstüner (2003:6) pekiştirmeyi “Dilin söz dizimi kurallarından, kelime, ek veya ses
unsurlarından birini kullanarak, ifade edilenler arasındaki bir sözün belirginleştirilmesi; kelime,
kelime grubu ve cümle gibi bir dil birliğinin anlamının güçlendirilmesi, kesinleştirilmesi veya
belirttiği kavramın aşırılığın bildirilmesi; bir unsura dikkat çekilmesi veya bu unsurun ön plana
çıkarılması” şeklinde tanımlamıştır.
Pekiştirme terimi karşılığında Azerî Türkçesinde ğüvvätlandırmä, Türkmen Türkçesinde
güyçlendirme, Gagavuz Türkçesinde pekleştirmäk ~intensiv~kaavileştirmäk, Özbek
Türkçesinde küçäytmä, Tatar Türkçesinde köçäytü forması ~intensiv forması~ arttıru, Başkurt
Türkçesinde kösäyew ~intensiv, Kumuk Türkçesinde güçlendiriw, Karaçay-Malkar Türkçesinde
köçlendiriw, Nogay Türkçesinde kuwatiandıruw ~küyeştüw~ artıklık, Kazak Türkçesinde
küşeytüw, Kırgız Türkçesinde küçötüü, Altay Türkçesinde tıñıdıları ~intensiv, Hakas
Türkçesinde tudıs, Tuva Türkçesinde köşteldireri, Şor Türkçesinde tudış terimleri
kullanılmaktadır (Naskali, 1997:69).
4.Pekiştirme Türleri
Pekiştirme ve pekiştirme türleri ile ilgili detaylı bir araştırma yapan Üstüner’in (2003: 13)
yapmış olduğu sınıflandırma araştırmamız için esas olarak kabul edilmiştir ve yapılan
sınıflandırma aşağıda belirtilmiştir:
1. Seslerle Yapılan Pekiştirme
2. Eklerle Yapılan Pekiştirme
3. Kelimelerle Yapılan Pekiştirme
4. Söz Dizimi İle Yapılan Pekiştirme
5.Yöntem
Bu çalışmada, Himmet Biray tarafından hazırlanan “Mahtum Kulu Divanı” adlı eser
taranmış ve Mahtum Kulu'nun şiirlerinde geçen pekiştirmeler fişlenmiştir. Elde edilen veriler
dört ana başlıkta incelenmiştir. Tasnif edilen verilerde yanındaki parantezde bulunan eser
kısaltmasının yanındaki rakamlar, taranan eserin sayfa numarasını vermektedir.
2.BULGULAR
2.1.Seslerle Pekiştirme
2.1.1.Vurgulama Yöntemiyle Yapılan Pekiştirme
Koç (1992: 294), sözcüğün bir sesleminin diğer seslemlere göre daha belirgin bir biçimde
baskılı olarak söylenmesi olarak ifade eder. Topaloğlu (1989: 154) vurguyu konuşma ve okuma
sırsında bir hece veya kelimenin diğerlerinden daha baskılı olarak söylenmesi olarak açıklar.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
435
Vardar ise (2007: 212) bir sözcükteki ya da sözcük öbeğindeki bir seslemi öbürlerine oranla
daha belirgin, baskılı kılan yeğinlik artışı olarak tanımlamaktadır.
Türkiye Türkçesi ile ilgili gramer kitaplarında vurgunun tanımının genel olarak benzerlik
taşıdığı tespit edilmiştir. Bazı araştırmacıların ise genel olarak yapılan bu tanımlamalardan farklı
olarak pekiştirme vurgusu ya da berkitme vurgusu terimlerini tercih ettikleri görülmüştür.
İncelenen eserlerde pekiştirme amacıyla yapılan vurgu terimlerinin açıklamaları şu şekildedir:
Korkmaz (2007:176) “Gramer Terimleri Sözlüğü”nde pekiştirme vurgusunu, söz içinde
çoğu zaman vurguyu üzerinde taşıyan hecenin daha şiddetli vurgulanmasıyla, bir maksadın, bir
duygunun daha iyi belirtilmesini sağlayan unsur olarak açıklar.
“Türkçenin Grameri” adlı eserinde Banguoğlu (2007:121-122) “Berkitme Vurgusu”
başlığı altında verdiği tanımda, pekiştirme vurgusunu şu şekilde ifade etmiştir: “ Bir maksadı,
bir duyguyu şiddetle belirtmek için söz içinde bir heceyi olağanüstü vurgularız. Bu öteki
vurgulardan yeğinlikçe üstündür. Çoğu zaman zaten vurgulu bir hecenin üstüne gelir. Başka
hecenin üstüne geldikçe de kelimenin asıl vurgusunu çeker.”
Ses ve konuşma ile daha net anlaşılabilen vurguya dair pekiştirme örneklerinin taranan
yazılı metinlerden tespit edilmesi net ve tutarlı bir sonuca götürmeyeceği düşüncesiyle
çalışmamızda vurguya ait pekiştirmeler metin içeriğindeki ünlemli kullanımlardan hareketle
tespit edilmiştir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Ömrüm, ey gönül ömrüm, ey! (MD, s.487)
Nasip koymaz, gider yolum bağlar, hey! (MD, s.522)
Deseler: “Atlan ha atlan!” (MD, s.266)
Gile eder senden canın, gıybetkeş! (MD, s.272)
Karun haz(i)nesin kola aldım tut! (MD, s.285)
Kanı aklın oda düşüp yan dünyâ! (MD, s.306)
Cân bermey kurtulmak yok hiç aña imkân, ey dost! (MD, s.51)
Yine bu devrân-ı âlî sizindir! (MD, s.351)
Yâda düşer önki gezen çağlar, hey! (MD, s.314)
Bağışlanan neyler, yârim ya Cebbar! (MD, s.152)
2.1.2. Ünsüz İkizleşmesi
Bir sözcüğün vurgulu söylenirken sözcüğün içinde yer alan herhangi bir ünsüzün
ikizleşmesi sonucu oluşan ses olayıdır. Araştırmacılar dilimizde meydana gelen ünsüz
ikizleşmesinin çoğunun pekiştirme sonucunda oluştuğunu ifade etmişlerdir.
Banguoğlu (2007: 122), derin bir duyguyu anlatmak için kelimenin şiddetli bir şekilde
söylenmesi sonucu heceyi kapsayan seste ikizleşmenin meydana geldiğini ifade eder ve
“ya”zzık, ko “cca” örneklerini verir.
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
436
Ergin (2008:66), “yeddi, sekkiz, dokkuz” gibi kelimelerde görülen ikizleşmenin heceler
üzerindeki vurgulu söyleyişten kaynaklandığını ifade eder.
Deny (2012: 80) ikizlemenin anlama abartı vermek için oluştuğunu ifade eder ve şu
örneği verir:“Birden eşek deme, çaresiz henüz müsvedde; Ne getişkinleri var, dursun o sağlam
şedde.”
Bütün bu açıklamalar özellikle söylenenin pekiştirildiği durumlarda sözcüğün vurgulu
söylendiğini ve bu vurgulama sonucunda ünsüzün ikizleştiğini göstermektedir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Hemmesinin dili senâlı geldi (MD, s.35).
Hemme âvâz eylep “Aleyk” aydılar (MD, s.37).
Amma zemîn ceset savrup gidiptir (MD, s.59).
Ammâ ki bir zarûr hâcet dünyadır (MD, s.64).
Karrılık yetmezden burun (MD, s.69).
Yiğit yok, karrı yok, hoca yok, kul yok (MD, s.72).
Amma ki hak söze ten beren yoktur (MD, s.270).
Deñme-den sevdanın üssesi bolmaz (MD, s.279).
Gümânsız yanarsın, tüssesi bolmaz (MD, s.279).
Haram eyle, amma berme pulunu (MD, s.320).
Karrıya aylandı biz gören yaşlar (MD, s.446)
2.2. Eklerle Pekiştirme
2.2.1. +An Eki İle Yapılan Pekiştirme
Türkçenin en eski yazılı belgelerinden günümüze kadar pekiştirme amacıyla kullanılan
bir ektir. Çeşitli ek ve edatlarla birleşerek kullanımları da yayındır. Bunun yanı sıra sıfat, zarf,
edat veya çekimli fiillerden sonra da kullanılmaktadır.
Üstüner (2003:87) “Ekin daha çok pekiştirme görevi yapan -e, -me, -le vs. gibi diğer ek
ve edatlarla birlikte +-an/+-en şeklinde veya sadece bir ekin bir bakiyesi olarak -n şeklinde,
bazen de ünlüsü daralmış olarak +-ın/+-in şeklinde Türkçenin hemen hemen bütün tarihi yazı
dillerinde ve çağdaş lehçelerinde kullanıldığını” belirtmektedir.
Hacıeminoğlu (1984:47) “Türk Dilinde Edatlar” isimli eserinde ise Çağatay ve Batı
Türkçesinde görülen “ilen” edatını, ile + n şeklinde ayırmakta ve bunun “ile” edatıyla anlam ve
görev bakımından benzer olduğunu belirtmektedir. Sonda yer alan “+n” sesinin vasıta eki
olduğunu ve bu ekin anlamı kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylemektedir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Cihân gindir, çendân bilen de bardır (MD, s.50).
Kol bilen köterip, atıp bolmayır (MD, s.75).
Tırnak bilen dağlar delen Benican (MD, s.82).
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
437
Kaşığı gam bilen dolu, dünyâ hey! (MD, s.89).
Bi çürük hoz bilen cihân cevherin (MD, s.99).
Ahmaklık bilen özüm (MD, s.109).
Niçe işi akıl bilen cem etsen (MD, s.114).
Aşık bilen men dâd eylep (MD, s.172).
İhlâs bilen Allâh için mal bersen (MD, s.225).
Mahtumkulu, öğüt bergin söz bilen (MD, s.227).
2.2.2. + CAk Eki İle Yapılan Pekiştirme
Türkçede sıfatların sonuna gelerek eklendiği sıfatın anlamın boyutunu derecelendirerek
pekiştiren eklerden biri de + CAk ekidir.
Korkmaz (1995:65-71) bu ekin yapısını +çak < +ça ekinin + ok pekiştirme ekiyle
kaynaşmasıyla oluştuğunu belirtir ve bu eki pekiştirme ekine dayandırır. Ayrıca Korkmaz,
“+çak” ekinin Alt., Tel., Küer., Şor gibi Altay lehçeleri ile Uyg, Çağ., Özb., Tar., Trkm, ve
Osm. Türkçelerinde görüldüğünü, Oğuz ve Türkmen lehçelerinde bu ekin genişletilmiş olarak
“+çağ + az, +çuğ + az” şekillerinde kullanıldığını belirtmektedir.
Korkmaz (2003:40) bu ekin sıfatlardan pekiştirilmiş küçültme sıfatları türettiğini şu
örneklerle açıklamaktadır: büyücek (büyük+cek), ılıcak (ılık+cak), ısıcak (ısı+cak)> sıcak,
küçücek (küçük + çek), sağlıcak (sağlık+cak), soğucak (soğuk+cak) “oldukça soğuk”. Korkmaz
aynı çalışmasında bu ekin sıfatlaradan pekiştirilmiş bazı zarflar türettiğini belirtir ve şu örnekleri
verir: çabucak (<çabuk+çak), demincek, hemencek, şimdicek.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Yığnan, yığınçağın barı kül oldu (MD, s.226)
Bolcak oğlan yaşlığından bellidir (MD, s.357)
2.2.3.+lAr Eki İle Yapılan Pekiştirme
“+lar” eki Türk lehçelerinde çokluk anlamına bağlı olarak kullanılan pekiştirme görevli
bir ek olma özelliği taşır.
Deny (2012: 158) ise +lar çokluk ekinin Türkiye Türkçesinde bazı durumlarda eşyanın
çokluğunu bildirdiğini fakat ekin, daha çok aşırılık bildirmek, ifadeyi pekiştirmek ve ifadeye
şiddet vermek için kullanıldığını ifade etmiştir. Araştırmacı şunları örnek vermiştir: Bu ḳışta
ḳıyamette ben onun için Anḳaralara ḳadar geldim, onunla beraber İstanbullar mı, İzmirler mi,
Adanalılar mı, Konyalar mı dolaşmadım.
Korkmaz (2003:257-259) +lar ekinin isimlere çokluk anlamı dışında pekiştirme anlamı da
kattığını özellikle bu ekin, çokluk anlamı taşıyan cins adlarda anlam güçlendirmesi yaptığını
belirtir. Korkmaz’ın konuyla ilgili verdiği örnek ise şu şekildedir:
Savaşın verdiği dehşet karşısında yerler, gökler, inim inim inledi.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
438
Niçeler bar, hayır ister, şer tapar (MD, s.225)
Niçeler bar, kum deyip karbar, zer tapar (MD, s.225)
Yurtlar virân boldu, zindan yurt boldu (MD, s.239)
Kör boldu mollalar, yapıldı yollar (MD, s.238)
Mertler namert boldu, nâmert mert boldu (MD, s.239)
Deryâ boldu akan yaşlar (MD, s.412)
Kışta nevruz geldi, kış boldu yazlar (MD, s.406)
Dağları yandırıp ahım (MD, s.423)
Gömüldü deryâlar, yıkıldı dağlar (MD, s.456)
Bu nöbet çoklardan geçip gelendir (MD, s.49).
Gözlerin cellâttır, dillerin ayyâr (MD, s.68).
Yaş yerine aktı gözümden kanlar (MD, s.93).
Kara kanlar yutup, hasretler çekip (MD, s.96).
Çöller, düzler çekebilmez bu derdi (MD, s.143).
Cenk vaktinde yiğitlerin baştaşı (MD, s.339).
Şâhların şâhları, İslâmın zeyni (MD, s.493).
2.2.4. + DIr / + DUr Eki İle Yapılan Pekiştirme
Ek fiilin geniş zamanının 3. teklik şahsında kullanılan -dır / -dir / -dur / -dür / -tır / -tir / -
tur / -tür eki hikâye, rivayet, şart dışında fiillerle dördüncü bir bileşik çekim oluşturmaktadır. Bu
çekimli ifadeler fiilde kuvvetlendirme anlamını meydana getirmektedir.
Korkmaz (2003:697-727) Dır / -Dur bildirme ekinin fiillerin duyulan geçmiş zaman, -
makta ekiyle oluşturulan şimdiki zaman ve gelecek zaman kiplerinin üçüncü şahıs teklik ve
çokluk çekimlerinde fiilin anlamına bir “kesinlik” ve “pekiştirme” anlamı kattığını ifade ederek
şu örneği verir:Yeter olmuştur, gün günden beter olmuştur ve de bıçak gelip kemiğe
dayanmıştır.
Ergin (1985:330-331) bu ekin şimdiki zaman, kuvvetlendirme ve ihtimal olmak üzere üç
fonksiyonunun bulunduğunu belirtir. Günümüzde asıl fonksiyonu olan şimdiki zaman ifadesinin
pek belirmediğini, kipleri şimdiki zamana naklederken kuvvetlendirme ve ihtimal anlamlarının
da ön plana çıktığını ifade eder.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Kırka kadem koydum, kâsem dolmuştur (MD, s.243)
Ondan efgan tartıp, gönlüm kalmıştır (MD, s.243)
Niyet bana yaman hem-râh bolmuştur (MD, s.243)
Açılmıştır anda renk be renk güller (MD, s.36)
2.2.5. -GIl Eki İle Yapılan Pekiştirme
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
439
Türkçenin ilk yazılı belgelerinden günümüze kadar kullanılan -GIl emir kipinin en önemli
özelliği pekiştirme görevinin anlamda belirgin olarak görülmesidir.
Anadolu sahasında yazılan Türkçenin grameri ile ilgili eserler incelendiğinde özellikle bu
ekin Eski Türkçeden günümüze kadar kullanıldığı ve bu ekin cümlelerde emir kipinin anlamını
pekiştirdiği görülmüştür.
Gülsevin (2007:111) ise -GIl ekinin Eski Anadolu Türkçesinde 2. kişi teklik şahıslarda
dilek-istek, duâ ve tavsiye yolu ile gereklilik ve emir bildirdiğini ifade eder ve şu örnekleri
verir:beg eyitdi eyitgil, fikr; idüben baḳġil gözüŋe
Ergin ise emir (2008:306) 2. teklik şahıs için -gıl/gil ekinin Eski Türkçede, Eski Anadolu
Türkçesinde ve Osmanlıcanın başlarında kullanıldığını belirtir. Günümüzde ise bazı ağızlarda,
özellikle Azeri sahasında kullanıldığını ifade eder.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
El göstergil ham hayalden (MD, s.443)
Gelen aş dep gelmez, turşutmagıl yüz (MD, s.439)
El götengil böyle nahak telâştan (MD, s.213)
Kişi bolsan, kadem koygıl doğruya (MD, s.214)
Bir kuyruksuz ittir kaçgıl (MD, s.229)
Mahtumkulu, gayre çekgil özünü (MD, s.238)
Dudağıma tutgıl tası, kalender (MD, s.58)
Açgıl, Tanrım, sen yolum (MD, s.421)
Özün bakıp, haber algıl hâline (MD, s.262)
Hiç âzâr bermegil bir müselmâna (MD, s.269)
2.2.6. +mAn Eki İle Yapılan Pekiştirme
Korkmaz (2007: 58-59) ise sıfatlardan kişileri niteleyen sıfatlar türeten “mAn” ekinin
eklediğini sıfata “abartma, aşırılık” anlamını kattığını belirtir. Korkmaz, ekin pekiştirme
işleviyle ilgili olarak şu örnekleri verir: akman, ataman, delişmen, dızman, evcimen, gökmen,
karaman, kocaman, kodaman, kösemen, küçümen, taraman, yalman.
Banguoğlu (2007:197) ise bu ekin Eski Türkçeden önce büyültme anlatımıyla kullanılmış
olduğunu ve men ekinin sıfatlara gelerek “pek veya biraz” anlatımıyla hemen hepsi kişileri
vasıflandıran sıfatlar yaptığını ifade ederek şu örnekleri verir: akman, karaman, gökmen,
kodaman, kocaman, küçümen, şişman, delişmen, dolaşman, toraman.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Türkmenler bağlasa bir yere belli (MD, s.192).
Çal üstünden eser yeli Türkmenin (MD, s.193).
Kara dağdan iner seli Türkmenin (MD, s.193).
Kız gördüm Türkmen göçünde (MD, s.411).
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
440
2.2.7.+rak Eki İle Yapılan Pekiştirme:
+rAk eki Eski Türkçeden günümüze kadar bütün Türk lehçelerinde işlek olarak kullanılan
bir pekiştirme eki olan +rak eki çağdaş lehçelerimizde ve tarihî yazı dillerimizde +ırak / +irek /
+urak / +ürek şekillerinde kullanılmaktadır.
Deny (2012: 311) , miktarca pek az olan bir kısım sıfatların küçümseniklerinin bu ekle
yapıldığını belirtir ve bu ekin eski bir üstünlük eki olduğunu vurgulayarak şu örnekleri verir:
küçürek, incerek, ufarak, acırak, bozrak, alçarak, kısarak, yükserek.
Ergin (1989:163) ise eskiden beri kullanılan bu ekin çokluk ve fazlalık ifade eden bir
karşılaştırma eki olduğunu belirterek şu örnekleri verir: yigrek (daha iyi), artuḳ-raḳ, görklü-rek
(daha güzel), yaḫşı-raḳ (daha iyi), aşağı-raḳ.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Zehirden acırak, nedir bu câna? (MD, s.55)
Oddan yıkıcırak buzdan sert nedir? (MD, s.56).
Ne bersen, tizrek bergil (MD, s.180).
2.3. Kelimelerle Pekiştirme
2.3.1.Edatlarla Yapılan Pekiştirmeler
2.3.1.1.çak Edatı ile Yapılan Pekiştirmeler:
Kelimelerden önce gelerek onların anlamlarını kuvvetlendiren, kesinleştiren bir
pekiştirme edatı olan çak edatı
Deny (2012:574), “çaḳ” edatından bahsederken, çaḳ’ın pekiştirme ve kesinleştirme
işlevinin olduğunu belirterek bu edatın bir şeyin, bir yerin veya zamanın bildirilişini
pekiştirdiğini ifade eder: Çayıñ çaḳ aşağısında/ Ağacıñ çaḳ dorusuna.
Hacıeminoğlu (1971:220) bu edatı “Kuvvetlendirme Edatları” başlığında inceler ve çak
edatının tıpkı, derhal manalarında kullanıldığını belirtir.
Tiken (2004:11), bu edatın kullanıldığı cümlelerde anlamı derece açısından
kuvvetlendirerek pekiştirme fonksiyonunun olduğunu ifade eder.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Nas atanlar kalempurun çâk eder (MD, s.220)
2.3.1.2.ol Edatı İle Yapılan Pekiştirme:
Günümüzde kullanımı mevcut olmayan “ol” edatının, Eski Türkçede -dır/-dur ekinin
yerini tutarak genelde pekiştirme görevi üstlendiği tespit edilmiştir.
Üstüner (2003:160), “ol” edatının “-dır/-dir” görevinde Eski Türkçeden beri anlamı
kuvvetlendiren bir edat olarak kullanıldığını belirtir. Ayrıca araştırmacı bu edatın özellikle Orta
Türkçe döneminde kullanıldığını, daha sonraki dönemlerde belki de “ol” şahıs zamiri ve işaret
sıfatıyla aynı olduğu için terk edildiğini edatın görevinin başka eklere yüklendiğini belirtir.
Alyılmaz (1994:256), Orhun Yazıtlarının Söz Dizimi’nde bu ekin önceden 3. teklik şahıs
eki olarak kabul edildiğini fakat gerçekte 3. teklik şahıs eki olmayıp 3. teklik şahıs ekinden
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
441
sonra kullanılan ve cümlenin anlamını kuvvetlendiren bir ek edat olduğunu belirtir ve şu örneğe
yer verir: Bilge Tonyukuk anyıg ol üz ol.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Bu sıfatlar birle ol, çekmenki, bedkârdır çilim (MD, s.209)
Ben hem Firâgî ol kadar, aklım kıldım derbeder (MD, s.53).
Söysen ol yaradan kâdir sübhân (MD, s.58).
Kime nasîp etti ol âb-ı hayat (MD, s.64).
Gerndîşe ser çaldı ol felek uttu (MD, s.64).
Bunda gül bol, bar, ol cihan senindir (MD, s.106).
İstese âlimleri şeytan eder ol dilber (MD, s.159).
Gönlünde kymaz ol zerre gümânı (MD, s.328).
Gözüm ol yollara bakıp baradır (MD, s.396).
2.3.1.3. ha Edatıyla Yapılan Pekiştirmeler:
Cümlelerden sonra gelerek pekiştirme göreviyle kullanılan bir edattır. Türkçenin grameri
ile ilgili eserler incelendiği zaman ha edatının pekiştirme amacıyla kullanılan bir edat olduğunu
gösteren açıklamalar yer almaktadır.
Deny (2012:635) ise “ha” edatını “pekiştirmeli edat” başlığı altında vererek “ha” edatının
pekiştirme görevinde kullanıldığını belirtir ve şu örnekleri verir; ha yürüyün, ha ne büyük ev!,
Bacağıñızı uzadıñız ha şöyle şimdi basıñız, Amma yaptın ḥa!
Korkmaz (2003:1172) ise bu edatı “Pekiştirme İşlevindeki Ünlemler” başlığı altında
vererek pekiştirme görevinde kullanıldığını belirtir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Tur ha tan atmazdan burun (MD, s.69)
Sen görmesen, ol hâ sana nâzırdır (MD, s.80).
Ecel câmın sunup, iç ha iç bolsa (MD, s.125).
Deseler: “Atlan ha atlan!” (MD, s.266).
Kimi ber ha berdir, kim al ha aldır (MD, s.310).
2.3.1.4.erki Edatı ile Yapılan Pekiştirmeler:
Eski Türkçeden günümüze kadar eklendiği cümleye şüphe, tereddüt, endişe ve ihtimal
anlamı katan erki edatının farklı lehçelerde pekiştirme anlamıyla kullanıldığı tespit edilmiştir.
Korkmaz (2003:1082), günümüzde kullanılan “ki” edatının, Eski ve Orta Türkçede
“şüphe, tahmini pekiştirme” bildiren “erki” edatının devamı olduğunu ve bu edatın pekiştirme,
aşırılık görevinde kullanıldığını belirterek şu örnekleri verir: Şimdiye kadar hiç böylesine
rastlanmış değil ki…
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
442
Ergin (2008:361) ise “ki”nin tipik bir bağlama ve kuvvetlendirme edatı olduğunu
açıklayarak “ki” edatının bir kuvvetlendirme edatı olma özelliğini taşıdığını belirtir ve Ergin, şu
örnekleri verir: Görüyorum ki çalışmışsın, iyi çiğne ki karnın ağrımasın, babam dedi ki
gelmesin.
Deny (2012:616) ise ki bağlacının pekiştirici fonksiyonuyla de- fiiliyle birlikte
kullanımından bahsederek şu örnekleri verir: O bana dedi ki şimdi bunu aļacaḳsıñ.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Cebr etti Cemşit cânına ki erdi ma’den kânına (MD, s.53).
Vakt olur ki, bir yel düşer serime (MD, s.86).
Ki mescitte oturmuştu (MD, s.133).
Gördüm ki bir şah feri (MD, s.134).
Bildim ki canım alır (MD, s.134).
Bizden ki uyat eyleyir (MD, s.175).
Kâ taranıp, uz yörişlep (MD, s.175).
Tartar uzun kaydına gûyâ ki zengârdır çilim (MD, s.275).
Ol yiğit ki çeke çeke hasreti (MD, s.302).
2.3.2. Ek/ Edatlarla Yapılan Pekiştirmeler
2.3.2.1.A Ek Edatıyla Yapılan Pekiştirmeler
Türkçenin eski dönemlerinden beri pekiştirme göreviyle kullanılan bu edat ile ilgili olarak
araştırmacıların görüşleri şöyledir:
Bilgegil (1964:225) “e” edatının soru cümlelerinin başına geldiği takdirde anlamın
pekiştiğini ifade eder ve şu örneği verir: E sonra ne dedi?
Ergin (1989:344), tek başına ünlem olarak kabul edilen “ya”nın cümlenin sonuna gelerek
bir bağlama ve kuvvetlendirme edatı olarak da kullanıldığını belirtir ve bu tür kullanıma şu
örneği verir:Kar yağıyor ya, kar yağmıyor ya ziyanı yok.
Üstüner (2003:205) ise Türkiye Türkçesi ağızlarında çeşitli zarflar ve bağlaçların +A
pekiştirme ekiyle genişletildiğini ve kuvvetlendirildiğini belirtir. Araştırmacı bazı eserlerde
belirtildiği gibi bu sesin kelime sonunda türeyen bir ünlü olmadığını ve bu ekin kelimelerin
anlamını kuvvetlendiren bir pekiştirme eki olduğunu söyler.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Görsem ey, dilber, cemâlin, ihtiyârım kalmaz â (MD, s.151).
Görmez ersem bir zaman, sabr u kararım kalmaz â (MD, s.156).
Yaslın umuduna bir dem ihtiyârım kalmaz â (MD, s.156).
Bolmasa umudu valsın, hiç medârım kalmaz â (MD, s.156).
Sanırım ölmezden evvel tende canım kalmaz â (MD, s.156).
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
443
Tâ olunca rûz-ı mahşer, âh-ı zârım kalmaz â (MD, s.156).
Böyle mâlûmdur ki, hiçbir gam-güsârım kalmaz â (MD, s.156).
Dostlar a, dostum menim şirin cândan sevgilidir (MD, s.167).
2.3.2.2. + -lA(y) Ek Edatıyla Yapılan Pekiştirmeler:
Türkçede cümle sonunda kullanılan bir ek edattır. Üstüner (2003:214) bu ek edatın daha
çok emir cümlelerinin sonuna gelerek emri kesinleştirmek için kullanıldığını belirtmektedir.
Üstüner, +-lA(y) ek edatının önceleri daha çok edat olarak kullanılırken, bazı lehçelerde bu
edatın ek gibi kullanıldığını veya bir ek gibi sonuna geldiği kelimeyle birleştiğini ifade eder.
Tulum (1993:163). “-La/-Le Ekine Dair” adlı çalışmasında Eski Anadolu Türkçesinde yer
alan ve anlamları -la/-le ile pekiştirilmiş olan sıfatlara yer verir: körk-le, kört-le, tirig-le, diri-le,
ıssı-la, ac-la. Örneklerde görüldüğü gibi sıfatların anlamlarını pekiştiren -la/-le ekinin çok
eskiden beri kullanılan bir kuvvetlendirme eki olduğunu belirtir. Ayrıca bu edatın kökenini il-
(nakol-, ileriye git-) fiilinin il-e zarf fiilinin edatlaşmış ve ekleşmiş şekli olduğunu belirtir.
Nalbant (2004:2160-2171), “Türkçede Enklitik Edatı la” adlı çalışmasında bu edatın eski
Türkçeden günümüze kadar kullanımını verdiği örneklerle açıklamıştır. “La” ekinin Eski
Anadolu Türkçesinde kullanımı esnasında vasıta haliyle karıştırıldığını ifade eden araştırmacı
yine bu ekin sözcüğün anlamını pekiştirme özelliğine sahip olduğunu belirtir. Ayrıca Nalbant,
bu ekin önceden bir edat olduğunu ve zamanla ekleştiğini diğer araştırmacılar gibi kabul
etmektedir. Araştırmacı “hadi la, git la” gibi örneklerde görüleceği üzere bu edatın, pekiştirme
fonksiyonuyla, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da kullanımlarını tespit etmiştir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Tañla karnı dolar tamu közünden (MD, s.225)
Her nefeste nefsi nas birle bolmazdır ki geş (MD, s.219)
Neyley, imdi nâra döndü (MD, s.413).
Neyley, dün-be-günden yaman (MD, s.413).
2.3.2.3. + mA/ +( e )m Ek Edatıyla Yapılan Pekiştirme:
Eski Türkçe döneminden beri kullanılan bir pekiştirme edatı olan me/ma’nın günümüz
Türk lehçelerinde de kullanımı devam etmektedir. Bazı lehçelerde nadir olarak görülen bu
pekiştirme edatının pek çok kelimede kalıplaşmış hali mevcuttur.
Korkmaz (1995:51) ise “neçe, niçe kelimelerinin +me pekiştirme eki ile genişletilmiş
şekilleriyle Karahanlı ve Harezm dönemlerinde, Eski Anadolu Türkçesinde, Kazan ve Kırgız
lehçelerinde “nice, ne kadar, dahi” anlamlarında birer sıfat ya da zarf olarak kullanıldıklarını
belirtir.
Üstüner (2003:211) “+mA” ek edatının Türkçenin en eski belgelerinden itibaren
kuvvetlendirme ve bağlama göreviyle sıkça kullanılan bir ek edatı olduğunu bildirir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Öz erkim bilen söz demen (MD, s.403)
Yâ çerağ mıñ, yâ rûşen mıñ, neme sen? (MD, s.40)
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
444
Mey-mest misin, yâ şeydâ mıñ, neme sen? (MD, s.40)
Kumru musun, bülbül müsün, neme sen? (MD, s.40)
Bağ içinde gül gül müsün, neme sen? (MD, s.40)
Ya ay mısın, yâ gün müsün, neme sen? (MD, s.40)
Ya girdâb mıñ, yâ vurgun muñ, neme sen? (MD, s.40)
2.3.2.4. ok / ök Ek Edatıyla Yapılan Pekiştirme:
+-ok/ +- ök ek edatı Türkçenin en eski yazılı belgelerinden itibaren kullanılan bir
pekiştirme edatıdır.
Hacıeminoğlu (1971:252), “Türk Dilinde Edatlar” adlı eserinde bu edatın Köktürk,
Uygur, Karahanlı ve Harezm döneminde oldukça yaygın bir kullanılışının olduğunu belirtir ve
bu edatın kullanılış bakımından Türkiye Türkçesindeki da/de’ye çok benzediğini söyler.
Hacıeminoğlu genellikle bu edatın sonuna gelerek manasını kuvvetlendirdiği kelimenin
ahengine göre kalın (oḳ) veya ince (ök) şeklinde kullanıldığını da belirtir.
Korkmaz (1995:98) “ok edatının” Türk dilinde Göktürk, Uygur, Karahanlı, Harezm ve
Kıpçak sahası metinlerinde sıkça kullanıldığını belirtmiştir. Korkmaz’a göre ilk edebi
metinlerde bir edat niteliğinde olan bu edat daha sonraki dönemlerde ise ekleşme ve kaynaşma
eğilimi göstermiştir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Niçiksi menzilmiş, niçiksi câymış (MD, s.72)
Bilmem niçik geçer çetim ü şâmım (MD, s.68).
Niçiksi menzilmiş, niçiksi câymış (MD, s.72).
İşin böyle bolsa, durma sen ancak (MD, s.95).
Mahtumkulu, görün niçik hoş oldu (MD, s.114).
Niçik geçer halin senin (MD, s.202).
Niçik öter ahvâlim (MD, s.207).
Öz halin niçiktir bir fikir eyle (MD, s.212).
Mahtumkulu, niçik geçse rûzigâr (MD, s.269).
Fikir yetmez, ya Rab, niçik pinhândır (MD, s.312).
Hak Te’âlâ, bu ne niçik ahvâldir (MD, s.514).
2.3.3.Tekrarlarla Yapılan Pekiştirmeler:
Hatiboğlu, “Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü”nde ise “Anlama güç kazandırmak için aynı
sözcüğün tekrar edilmesi veya anlamları birbirine yakın yahut karşıt olan ya da sesleri birbirini
andıran sözcüklerin yan yana kullanılması” şeklinde tanımlamıştır (1972:55). Hatiboğlu (1982:
91-93) ikilemelerin fonksiyonlarını şu şekilde sıralar: 1. Anlamı pekiştirme, 2. Anlamı
güçlendirme, 3. Anlamı obartma, 4. Anlamı çoğaltma, 5. Anlatımı kolaylaştırma.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
445
Ergin (1989:355-356) ikilemenin iki cinsten iki kelimenin arka arkaya gelmesiyle
oluştuğunu ve bu kelime tekrarının kelimenin manasını kuvvetlendirmek, çeşit çokluğunu
belirtmek gibi bir etkisinin olduğunu belirtir. Ergin isim, sıfat, zarf ve gerundiumların bu tip
tekrara uygun olduğunu ancak zamirlerin tekrara elverişli olmadığını ifade eder. Edatlardan da
yalnızca bazı ünlem edatlarının tekrarının yapılabileceğini belirtir. Ayrıca Ergin tekrarların
kuvvetlendirme, çokluk ve devamlılık gibi başlıca üç fonksiyonunun olduğunu belirtir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Sinelerin cığır cığır dağlarlar (MD, s.215)
Süyegini boğum boğum sökerler (MD, s.215)
Kana kana mey-i muhabbet içildi (MD, s.54)
Büyüklük eyesin kıl pâre pâre (MD, s.493)
Gözley gözley yollar Çovdur Han için (MD, s.497)
Şirin şirin salar hesaba dünyâ (MD, s.71)
Acı acı koyar azâba dünya (MD, s.71)
Sayray sayray gözlemeyin bolar mı? (MD, s.358)
Bir taraftan cılga cılga bulut oynar, sabr gölge (MD, s.321)
Gözüm yaşın mercan dey düzüm düzüm düzdüğüm (MD, s.189)
2.3.4.Zamirlerle Yapılan Pekiştirmeler:
Aynı cümlenin içinde aynı manada olan iki zamirin bir arada yer alması veya zamirle
birlikte bir şahıs ekinin de kullanılması, anlatılmak istenen düşüncenin kuvvetlenmesini
sağlamaktadır.
Hatiboğlu (1982:118), çekimli eylemin belirttiği öznenin kişi adılıyla birlikte bağlaçla
veya özlük adılıyla pekiştirilmesine “pekiştirilmiş özne” der ve bu açıklamayla ilgili şu
örnekleri verir: Ben kendim kendi gücümü bilmezdim. Ben ki bu işin uzmanıyım. Ali de canımı
sıkmıştı.
Korkmaz’ın Gramer Terimleri Sözlüğü’nde pekiştirmeli özne kavramı Dönüşlülük
zamiriyle pekiştirilmiş özne olarak açıklanarak bu kavramla ilgili şu örnekler yer almıştır:
Babur’un kendi hem yazar, hem tenkit eder. Ben kendim, talih yardım etseydi çoktan giderdim
(2007:174).
Ergin (1980:272), dönüşlülük zamirlerinin, şahıs zamirlerinden daha güçlü bir anlama
sahip olduğunu belirtir. Daha önceki yazılı metinlerde “asıl, öz” kelimeleri dönüşlülük zamiri
olarak kullanılırken günümüzde ise bu sözcüklerin yerini “kendi” dönüşlülük zamirinin aldığını
açıklar.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Cür bolup men başım alıp gitmeğe (MD, s.440)
Sen garipsin, ben fakirim, sende mende çâre yok (MD, s.160)
Kimse fehm etmez bu derdim, bolmuşum dermende men (MD, s.156)
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
446
Şehrinizde bir peri, adın bittim men senin (MD, s.155)
Kimse fehm etmez bu derdim, bolmuşum dermende men (MD, s.156)
Şehrinizde bir peri, adın bittim men senin (MD, s.155)
Köyünü istep, ey, nigâr, men barmışım yoldan yola (MD, s.322)
Mahtumkulu bir mahlûk ben âşığım, sen ma’şûk (MD, s.51)
Senin kimin yârdır menim ölenim (MD, s.450
Nâmert köprüsünden ölsem geçmez men (MD, s.427)
2.4.Söz Dizimiyle İlgili Pekiştirme:
Üstüner (2003:232) ise Türk dilinin öğe sıralanışını “özne+tümleçler+yüklem” olduğunu
ve tümleçlerin dizilişinde kesin bir kalıp olmadığı için bu kurala uygun olmayan cümle sayısının
oldukça fazla olduğunu ifade eder. Cümlede anlam bakımından ön plana çıkarılmak istenen,
belirtilmek istenen unsurun diğer tümleçlerden sonra getirildiğini belirtir. Araştırmacı, bu tür
dizilişin temelinde pekiştirme düşüncesinin hâkim olduğunu savunur.
Banguoğlu (2007:532-533), cümle vurgusunun anlamca ağırlık taşıyan kelime üzerine
geçtiğini ve çoğu zaman da bu vurguyu taşıyan kelime üzerine geçtiğini ya da çoğu zaman da
vurguyu taşıyan kelimenin yer değiştirerek yükleme yaklaştığını belirtir. Ayrıca yazar birincisi
cümlenin ağırlık noktasını belirten mantık vurgusun oluşturduğunu, ikincisi ise konuşan kişinin
duygularını belirten duyuş vurgusu bölümünü oluşturduğunu belirtir.
Tespit edilen örnekler ise şunlardır:
Ağırdır hengâmlar, uzaktır yollar (MD, s.439)
Yusuftan tamamı öttü, yârenler (MD, s.434)
Cefalar, hasretler görür şum serin (MD, s.215)
Çilimden yılanla düşer boynuna (MD, s.211)
Ey, yârenler, neyh kılmıştır onu bize ahad (MD, s.210)
Kayda bolsa dovzahılar bezmide bardır çilim (MD, s.209)
Dertli kullar, ömür salmaz, yâdından (MD, s.247)
Vâ-beste dehân kuşlar kılarlar zebân peydâ (MD, s.241)
Göğermedik giyâlar göğerip revân peydâ (MD, s.241)
Kaldı dervîşler dilinde doğu hasretten nisân (MD, s.425)
SONUÇ ve TARTIŞMA
Bu çalışmada Türkmen Türkçesine ait olan MahtumKulu Divanı’nda yer alan pekiştirme
örnekleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmada pekiştirme “Seslerle Yapılan
Pekiştirme, Eklerle Yapılan Pekiştirme, Kelimelerle Yapılan Pekiştirme, Söz Dizimiyle
Pekiştirme olmak üzere dört ana başlıkta incelenmiştir.
Yaptığımız çalışma sonucunda Mahtumkulu Divanı’nda yer alan pekiştirmeyle ilgili
tespitlerimizi maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
447
1.Mahtum Kulu Divanı’nda “Seslerle Pekiştirme” bölümünden 21, “Eklerle Pekiştirme”
bölümünden 49, Kelimelerle Yapılan Pekiştirme bölümünden 75, “Söz Dizimiyle Pekiştirme”
bölümünden 10 olmak üzere toplamda 155 örnek tespit edilmiştir.
Grafik 1: Mahtum Kulu Divanı’nda Yer Alan Pekiştirmenin Yüzdelik Olarak
Dağılımı
1.Mahtum Kulu Divanı’nda yer alan pekiştirmelerin %14’ünü seslerle yapılan
pekiştirmeyi oluştururken, %32’ sini eklerle yapılan pekiştirme, % 48’ini kelimelerle yapılan
pekiştirme, % 6’sını ise söz dizimi ile yapılan pekiştirme oluşturmaktadır.
Grafik 2: Eklerle Yapılan Pekiştirme
2.Grafik 2’te görüldüğü üzere “Eklerle Pekiştirme” + An ekinden 10 (% 21), +CAK
ekinden 2 (%4), +lAr ekinden 16 (% 33), +-DIr/ +-DUr ekinden 4 (% 8), -GIl ekinden 10 (%
20), +mAn ekinden 4 (% 8), +rAk ekinden 3 (% 6)örnek olmak üzere toplam 49 örnek tespit
edilmiştir.
Seri 1; seslerle pekiştirme; 21;
14%
Seri 1; eklerle pekiştirme; 49;
32%
Seri 1; kelimelerlepekiştir
me; 75; 48%
Seri 1; söz dizimi ile pekiştirme; 10;
6%
Mahtum Kulu Divanı'nda Pekiştirme seslerle pekiştirme eklerle pekiştirme
kelimelerlepekiştirme söz dizimi ile pekiştirme
Seri 1; an eki; 10;
21% Seri 1; cak eki; 2; 4%
Seri 1; lar eki; 16; 33%
Seri 1; Dır/Dur eki; 4;
8%
Seri 1; gıl eki; 10;
20%
Seri 1; mAn eki;
4; 8%
Seri 1; rAk eki; 3; 6%
Eklerle Yapılan Pekiştirme
SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 17, Aralık 2017, s. 432-449
Mahtumkulu Divanı’nda Pekiştirme
448
Grafik 3:Kelimelerle Yapılan Pekiştirmeler
3.Grafik 3’te gösterilen “Kelimelerle Yapılan Pekiştirme” ana başlığında “çak edatı”
1(%1), ol edatı 9 (%12), ha edatı 5 (%7), erki edatı 9 (%12), a ek edatı 8 (%11), la ek edatı 4
(%5), + ma /+(e) m ek edatı 7 (%10) , +-ok /ök ek edatı 12 (%16), tekrarlar 10 (%13), zamirler
10 (%13) olmak üzere toplamda 75 örnek tespit edilmiştir.
KAYNAKLAR
Alyılmaz, Cengiz (1994), Orhun Yazıtlarının Söz Dizimi, Atatürk Üniversitesi Yayını,
Erzurum.
Bilgegil, M. Kaya (1964), Türk Dilbilgisi, Genel İstanbul Matbaası, İstanbul.
Banguoğlu, Tahsin (2007), Türkçenin Grameri, TDK Yayınları, Ankara.
Biray, Himmet (1992), Mahtumkulu Divanı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1992.
Buran, Ahmet; ALKAYA Ercan (2007), Çağdaş Türk Lehçeleri, Akçağ Yayınları, Ankara.
Deny, Jean, (2012), Türk Dil Bilgisi (Çev.: A. U. Elöve), Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
Ergin, Muharrem (2008), Türk Dilbilgisi, Boğaziçi Yayınları, İstanbul
Hacıeminoğlu, Necmettin (1971), Türk Dilinde Edatlar, M.E.B. Yayınları, İstanbul.
Hatiboğlu, Vecihe (1972), Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara.
Hatiboğlu, Vecihe (1973), Pekiştirme ve Kuralları, TDK Yayınları, Ankara
Hatiboğlu, Vecihe (1981), Türk Dilinde İkileme, TDK Yayınları, Ankara
Hatiboğlu, Vecihe (1981a), Türkçenin Ekleri, TDK Yayınları, 2. Baskı, Ankara.
Gülsevin, Gürer (2011), Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, TDK Yayınları, Ankara
Korkmaz, Zeynep (1961), Türkçede oḳ/öḳ pekiştirme (intensivum) edatı üzerine”, Türk Dili
Üzerine Araştırmalar, Ankara 1962, s.13-29.
Korkmaz, Zeynep (1995b), “Türkiye Türkçesinin ki Bağlama ve Şüphe Edatı Arasındaki Yapı
ve Görev Ayrılığı”, Türk Dili Üzerine Araştırmalar, Birinci Cilt TDK Yayınları, Ankara
s. 620-624.
Seri 1; çak edatı; 1; 1%
Seri 1; ol edatı; 9; 12%
Seri 1; ha edatı; 5; 7%
Seri 1; erki edatı; 9; 12%
Seri 1; a ek edatı; 8; 11%
Seri 1; la ek edatı; 4; 5%
Seri 1; ma/em ek edatı; 7; 10%
Seri 1; ok/ök ek edatı; 12; 16%
Seri 1; tekrarlar; 10; 13%
Seri 1; zamirler; 10; 13%
Kelimelerle Yapılan Pekiştirmeler
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:17, Aralık 2017, s. 432-449
Bahtiyar Bahşi
449
Korkmaz, Zeynep (2007), Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları. Ankara.
Korkmaz, Zeynep “Türkçede Ek Yığılması Olaylarının Meydana Gelişi Üzerine” Türk Dili
Üzerine Araştırmalar, C. 1 Ankara 1995, s. 85-90.
Korkmaz, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesinin Grameri, (Şekil Bilgisi), TDK Yayınları,
Ankara.
Nalbant, Mehmet Vefa, Türkçe Enklitik Edatı “LA” V. Uluslararası Türk Dili Kurultay
Bildirileri II, (20-26 Eylül 2004), TDK Yayınları, Ankara. s. 2157-2173.
Naskali, Emine Gürsoy (1997), Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu, TDK Yayınları,
Ankara.
Özkan, Nevzat (2006), Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara.
Parlatır, İsmail (2012) Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yayınevi, Ankara.
Tdk (2005), Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara.
Tiken, Kâmil (2004), Eski Türkiye Türkçesinde Edatlar Bağlaçlar Ünlemler ve Zarf-Fiiller,
TDK Yayınları, Ankara.
Topaloğlu, Ahmet (1989), Dil Bilgisi Terimler Sözlüğü, Ötüken Yayınları, I. Baskı İstanbul.
Tulum, Mertol (1993), “La / Le Ekine Dair” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Dergisi, (Ayrı basım) Edebiyat Fakültesi Basımevi, (III. Millî Türkoloji
Kongresi, 6-10 Ekim 1980 Sunulan Bildiri) İstanbul. S. 158-164.
Üstüner, Ahat (2003), Türkçede Pekiştirme, Fırat Üniversitesi Basımevi, Elazığ.
Vardar, Berke (2007), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Yabancı Dil Yayınları, İstanbul.
Recommended