View
242
Download
6
Category
Preview:
Citation preview
T.C. ANKARA ÜNVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI MAKEDONYA – ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİNDE MAKEDONYA
ARNAVUTLARININ ETKİSİ
Yüksek Lisans Tezi
Aktan Hamza
ANKARA - 2005
T.C. ANKARA ÜNVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
MAKEDONYA – ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİNDE MAKEDONYA ARNAVUTLARININ ETKİSİ
Yüksek Lisans Tezi
Aktan Hamza
Tez Danışmanı Doç. Dr. İlhan Uzgel
ANKARA – 2005
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ .......................................................................................................... 3
BİRİNCİ BÖLÜM
MAKEDONYA’NIN ETNİK YAPISI VE AZINLIKLAR
A. Makedonya Cumhuriyeti Anayasası’nda Azınlıkların Durumu ..... 10 B. Eğitim Alanında Azınlıkların durumu ............................................... 20
C. Toplumsal ve Siyasal Alanda Azınlıkların Durumu ......................... 24
İKİNCİ BÖLÜM
MAKEDONYA ARNAVUTLARI
A. Arnavut Milliyetçiliği ....................................................................... 30
B. Makedonya’da Arnavut Sorunu
1. Büyük Arnavutluk Kurma Fikri ........................................ 37
2. Yedinci Cumhuriyet Sorunu ............................................... 41
3. Kosova Sorununun Makedonya Arnavutlarına Etki ....... 56
4. Batı Makedonya Sorunu ...................................................... 59
5. 2001 Bunalımı ve Etnik Çatışmalar .................................... 71
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
A. Makedonya – Arnavutluk İlişkileri ..................................... 91 1. Yugoslavya Dönemindeki İlişkiler .......................... 92
2. Makedonya’nın Bağımsızlığından Sonraki İlişkiler 98
B. İredentizim ve Terör ............................................ 105
1. Yugoslavya Dönemindeki Örgütler ..................... 106
2. Ulusal Kurtuluş Ordusu (UKO) ........................ 108
SONUÇ .................................................................................. 111
KAYNAKÇA ........................................................................ 114
EKLER .................................................................................. 130
ÖZET ...................................................................................... 137
GİRİŞ
Tarihte kesin olarak hiçbir zaman coğrafi hudutları belli olmayan
Makedonya’nın doğuda Karasu Irmağı,1 kuzeyde Üsküp Karadağ’ı, Musalla ve Rilla
dağları, batıda Ohri Gölü, Drim Irmağı, Korab ve Şar dağları, güneyde ise Aksu Irmağı2
ve Ege Denizi ile çevrelendiği kabul edilmektedir. Siyasi bir terim olarak 1878 Berlin
Kongresi’nden sonra ortaya çıkan Makedonya’nın yüzölçümü 67.741 km. karedir.
Adının İllyrler’den3 geldiği bu bölgenin tarih boyunca Roma, Bizans, Bulgar, Sırp ve
Osmanlı imparatorluklarının dahilinde bulunduğu bilinmektedir.
Makedonya, Osmanlı döneminde Manastır, Üsküp ve Selanik olmak üzere üç
vilayeti kapsıyordu. Bu yüzden ona Vilayat-i Selase de deniyordu. Çok karışık bir etnik
ve din yapısı vardı.
1878 Berlin Kongresi kararlarıyla reformların yapılması şartıyla Osmanlı
İmparatorluğu’na iade edilen Makedonya’nın etnik ve toprak bütünlüğü korunmuş oldu.
Fakat bu kongre ve Balkan Savaşları arasındaki dönemde meydana gelen Makedonya
sorunu Osmanlı İmparatorluğu’nun karşılaştığı en ciddi ve karmaşık sorunlardan birini
oluşturdu. Bu sorun komşu Balkan ülkeleri Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan’ın
Makedonya’ya hakim olma isteklerinden meydana geldi ve söz konusu dönemde
Osmanlı ve Avrupa diplomatlarını diğer sorunlardan fazla uğraştırdı.
1878-1912 yılları arasındaki dönemde Makedonya’nın etnik ve din yapısı komşu
Balkan ülkeleri Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan’ın verdikleri rakamlara göre
değişiyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa topraklarını parçalamaya ve
kendilerine bağlamaya çalışan bu devletler, milliyetler ilkesinden yararlanmak isteğiyle,
Makedonya’nın nüfus çoğunluğunu kendilerine mal etmeye çalışıyorlardı. Makedonya
için “o bölge benimdir” diyor ve orada nüfus çoğunluğunu Bulgaristan Bulgarların,
Sırbistan Sırpların ve Yunanistan Rumların oluşturduğunu öne sürüyorlardı. Bu
devletler Makedonya’yı ele geçirmek için özel sosyo-ekonomik, kültür ve siyasi
propaganda birimleri ve çok sayıda silahlı çeteler kurdular. 1 Bu ırmağın Makedonca adı Mesta, Yunanca ise Nestos’tur. 2 Bu ırmağın Makedonca adı Bistritsa, Yunanca ise Haliakmon’dur. 3 Bkz.: Анастас Тотевь, “Една аналогия вь историята на македонскиот народ во 1913 година,” Македонски преглед София, Год. V (1992). Кн. 4, стр. 100. (Anastas Totev, Makedon Tarihinin Bir Analojisi)
Yunanistan, Makedonya’nın tarih, coğrafya ve etnik yapısı bakımından Yunan
toprağı olduğunu öne sürüyor ve kendine bağlamak için çalışıyordu. “Megali İdea”yı
(Büyük Fikir) gerçekleştirmek için 1814 yılında “Etniki Eteria” (“Devlet Kuruluşu”)
Cemiyeti’ni kurdurdu. Bu cemiyet Makedonya, Girit, Epir, Tesalya, Trakya, Ege
adaları, Batı Anadolu ve İstanbul’un Yunanistan’a bağlanması için çalıştı.
Yunanlılar amaçlarına ulaşmak için 1830 yılından sonra Makedonya’da çok
yoğun bir din, eğitim, kültür ve ekonomi propagandası yapmaya başladılar. Bu amaçla
okullar, kiliseler, banka şubeleri ve başka müesseseler kurdular. Ancak 1878 yılından
sonra Makedonya’ya Bulgaristan, Sırbistan ve Romanya’nın da karışmaya başlamasıyla
Yunanistan’ın planları bozuldu. Bu yüzden Yunanistan Yunancılık Hareketi’ni
hızlandırdı. Bu hareketin kurucusu Stephan Dragoumis’e katılan Kral I. George “Yunan
Devleti Makedonya’yı Yunanlaştırmalıdır”4 diyordu. Yunanistan Balkan Savaşları’na
kadar söz konusu politikayı izledi ve bu savaşların neticesinde istediği amaca ulaştı.
1878 Berlin Kongresi’nden hemen sonra Avusturya Bosna ve Hersek’i işgal etti
Bu hareket Sırbistan’ı “bütün Sırpları birleştirmekten vazgeçirdi”.5 Bu olaydan sonra
Sırbistan bütün propaganda faaliyetlerini Makedonya’ya yöneltti. Bu sırada Sırp
Başbakanı Nikola Paşiç’in Makedonya ile ilgili “Makedonya hiçbir zaman ve hiçbir
şekilde ayrılmamak şartıyla Sırbistan’a bağlanmalıdır. Çünkü tarihte Makedonya’ya
hakim olan Balkan devleti Balkan Yarımadası’na da hakim olmuştur”6 dediği
bilinmektedir.
1878 Berlin Kongresi’nden sonra Sırbistan Makedonya’yı kendine bağlamak için
çalışmalara başladı. Bu sırada Makedonların Sırp olduklarını, Makedonya’nın ise eski
bir Sırp bölgesi olduğunu öne sürdü. Din, eğitim ve kültür propagandasını yoğunlaştırdı.
Oraya on binlerce kitap, gazete, dergi, takvim, coğrafya ve etnografya haritaları
4 Ристо Поплазаров, Грчката политика спрема Македонија во втората половина на XIX век и почетокот на XX век. Скопје, ИНИ 1972, стр. 11. (Risto Poplazarov, XIX y.y.’ın İkinci Yarısından XX. y.y.’ın başlangıcına kadar Yunanistan’ın Makedonya Siyaseti) 5 Петар Стојанов, Македонија во политиката на големите европски сили во времето на балканските војни 1912-1913. Скопје, ИНИ 1979, стр. 35. (Petar Stoyanov, 1912-1913 Balkan Savaşlarında Büyük Devletlerin Makedonya Siyaseti) 6 Никола Пашић, Споменица 1845-1925. Београд 1926, стр. 121. (Nikola Paşiç, 1845-1925 Hatıraları)
götürdü. Okullar, kütüphaneler, kiliseler ve manastırlar açtı.7 Makedonya’da Sırplık için
çalışan Makedon öğretmenlerine, doktorlara ve din adamlarına aylık maaş bağladı.8
Sırbistan söz konusu kongreden sonra saptadığı “güneye yayılma” politikası için
Osmanlı idaresiyle iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Sultan II. Abdülhamit, Sırbistan’ın
izlediği “Türk dostluğu” politikasını takdir etti. 1894 yılında Sırp kralını İstanbul’a
davet etti. Bu ziyaret sırasında ona Makedonya’da okullar, kiliseler, manastırlar,
kütüphaneler, banka şubeleri ve başka kuruluşlar kurma, kitap, dergi, gazete dağıtma,
din adamları, öğretmenler ve doktorlar görevlendirme imtiyazını tanıdı. Böylece, II.
Abdülhamit, Makedonya’da Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’ya karşı Sırbistan’ı
da ortaya attı. Bu olaydan sonra Makedonya’da 1910 yılına kadar söz konusu devletler
arasında, özellikle Sırp-Bulgar ve Yunan-Bulgar eğitim, kültür, ekonomi ve din
yarışması ve çatışması yürütüldü. Adı geçen bölge bu yıllarda Osmanlı
İmparatorluğu’nun ve Avrupa’nın bir kaynayan kazanı oldu.
1878 Berlin Kongresi’nden sonra Makedonya’da en etkili olan Bulgaristan,
Makedonya sorununu güncelleştirmeye, uluslararası bir sorun haline getirmeye çalıştı.
1893 yılında Selanik’te kurulan VMRO örgütü, 1897 yılından sonra silahlı eylemler
düzenledi ve 1903 yılında İlinden ayaklanmasını çıkardı. Bu ayaklanmayı da Osmanlı
ordusu çok kısa zamanda bastırdı. Bu olaylarda parmağı olan Bulgaristan’ın amacı 1878
Ayastefanos Antlaşması’nın maddeleri uyarınca Makedonya’yı kendine bağlamaktı.
Makedonya’nın Bulgaristan için ne kadar büyük önem taşıdığını Bulgaristan
yetkililerinin “Makedonya Bulgaristan’ın can ve kan damarıdır. Bu yüzden derhal
Bulgaristan’a bağlanmalıdır. Çünkü Bulgaristan Devleti Makedonyasız
kurulamayacaktır”9 sözlerinde görülmektedir.
1878-1910 yılları arasında Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Romanya
arasında Makedonya için yürütülen siyasi propaganda ve silahlı çatışmalar bu bölgeyi
Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Avrupa’nın en sorunlu bölgesi haline getirdiler.
Çatışmalar 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra da devam etti.
Ancak, 3 Temmuz 1910 tarihinde Osmanlı Parlamentosu çıkardığı Okullar, Kiliseler ve
7 Љубиша Доклестиќ, Српско-македонските односи во XIX век (до 1897 година). Скопје, НИП `Нова Македонија` 1973, 299-301, 325-347 8 Лазар Мојсов, Македонците во Егезска Македонија. Околу прашањето на македонското национално малцинство во Грција. Скопје, Мисла 1989, стр. 103-104. 9 Христо Андонов Полјански, Сан-Стефанска Бугарија – ненаучното толкување на македонската историја. Скопје, Култура 1968, стр. 36-38.
Manastırlar Kanunu söz konusu devletler arasında mevcut olan anlaşmazlıklara son
verdi. Onlar bu tarihten itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak için aralarında
ittifak kurdular ve Ekim 1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Birinci Balkan
Savaşı’nı başlattılar.10 İşgal ettikleri Osmanlı topraklarının paylaşımı konusunda
anlaşamadıklarından dolayı aralarında çıkan İkinci Balkan Savaşı, 10 Ağustos 1913
Bükreş Antlaşması’yla sona erdi.11 Bu antlaşmanın 3., 4. ve 5. maddeleri uyarınca
Makedonya, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan arasında paylaşıldı.12 Bu sırada
Makedonya’nın % 14’ü Bulgaristan, % 33’ü Sırbistan ve % 53’ü Yunanistan’a verildi.13
Söz konusu antlaşmayla Sırbistan’a eski Osmanlı topraklarından Kosova ve Sancak
bölgeleri de verildi.
Sırbistan, işgal ettiği Makedonya, Kosova ve diğer Osmanlı topraklarına Güney
Sırbistan veya Vardar Banlığı adını verdi. Oralarda yaşayan milletlere bir Sırplaştırma
politikası uyguladı. Osmanlı döneminden kalan okulları kapattı. Onların yerine açtığı
Sırp okullarında söz konusu milletlerin mensuplarına sadece dört yıllık ilköğretim alma
hakkı tanıdı. Onlara kendi dillerinde gazete, dergi, ders ve başka kitap çıkarmayı
yasakladı.
6 Nisan 1941 yılında Alman, Bulgar, İtalyan, Macar ve diğer kuvvetlerin
saldırısına uğrayan Yugoslavya Krallığı, 17 Nisan 1941 tarihinde teslim oldu ve bu
kuvvetler arasında paylaşıldı. Bu sırada İtalyanlar tarafından işgal edilen Kosova ve Batı
Makedonya, Arnavutluk’a, Almanlar ve Bulgarlar tarafından işgal edilen Doğu
Makedonya ise Bulgarlara devredildi. Makedonya’da 1944, Yugoslavya’nın batı
kesiminde 9 Mayıs 1945 tarihine kadar süren işgal yıllarında Tito’nun liderliğinde
yürütülen Halk Kurtuluş Savaşı kazanıldı. 29 Kasım 1943 tarihinde Bosna’nın Yaytse
Kasabası’nda toplanan AVNOY’un birinci oturumunda savaştan sonra kurulacak
Yugoslavya Halk Federasyonu’nun temelleri atıldı. 2 Ağustos 1944 tarihinde toplanan
ASNOM’un ilk oturumunda Yugoslavya Federasyonu’nun dahilinde yer alacak
Makedonya Halk Cumhuriyeti’nin de temelleri atıldı. Savaş sırasında işgalcilere karşı
Makedonlarla birlikte savaşan Türkler ve Arnavutlar bu cumhuriyetin kurucu
milliyetleri olarak kabul edildi. Savaştan sonraki yıllarda Tito’nun kardeşlik-birlik ve
10 30 Mayıs 1913 tarihinde imzalanan Londra Antlaşması’yla bu savaş sona erdi. Bkz.: А. Христив, Ј. Донев, op. cit., стр. 176-179. 11 ibid., str. 186-191. 12 İb., str. 188-189. 13 Bkz.: EK- II, Harita 1
özyönetim politikasının neticesi olarak Türklere, Arnavutlara ve diğer azınlıklara ana
dillerinde okullar açıldı, gazeteler, dergiler, ders ve başka kitaplar yayınlandı,
radyolarda ve televizyonlarda programlar düzenlendi, belediye, cumhuriyet ve
federasyon meclislerinde ve diğer organlarda temsil edilme ve başka haklar tanındı.
Aleksandar Rankoviç döneminde etkili olan Sırp “Merkeziyetçi” görüşünü engellemek
için 1963 ve özellikle 1974 Anayasası’yla Yugoslavya (kon)federatif birtakım
özelliklere sahip oldu. Bazı azınlık hakları federal düzeyde korunmaya çalışıldı.
Tanınan bu haklar özellikle Arnavutların durumunda önemli bir düzelme sağladı.
Kosova’nın başkenti Piriştine’de üniversite, bilimler ve sanatlar akademisi kuruludu.
Fakat Arnavutlar tanınan hakları Kosova’nın da bir cumhuriyet olarak tanınmasının
sağlanması yönünde kullandılar. Bu amaca ulaşmak için gizli teşkilatlar kurdular ve
1968 yılında ilk kez Kosova ve Makedonya’da yürüyüşler düzenlediler. Arnavut
sorunu, 1968 yılından itibaren Yugoslvya’nın en önemli sorunu haline geldi.
Yugoslavya’da kurulan Sırp hegemonyasına karşı durmaya çalışan Slovenya ve
Hırvatistan cumhuriyetleri Arnavutları desteklediler. Miloşeviç’in iktidara gelmesiyle
Kosova sorunu Arnavut sorunundan çok Sırp sorunu olarak algılanmaya başlandı. 1990
yılında kabul edilen Sırbistan anayasasıyla Kosova ve Voyvodina bölgelerinin
özerklikleri kaldırıldı. Yugoslavya’yı “Büyük Sırbistan’la” eşit gören Miloşeviç,
dağılmaya başlayan federasyonu güç kullanarak korumaya çalıştı. Slovenya ve
Hırvatistan, Yugoslavya’nın bir konfederasyona dönüştürülmesini şart koştular. Aksi
takdirde Yugoslavya’dan ayrılacaklarını bildirdiler. Bu talebe karşı gelen Miloşeviç,
Temmuz 1991 yılında Yugoslavya Halk Ordusu’na Slovenya’ya müdahale etmesini
emretti. Ancak Slovenya’da yürütülen kısa bir savaştan ordu hiç beklenmedik bir anda
oradan çekildi. Bu sırada Slovenya Yugoslavya’dan ayrıldığını bildirdi ve
bağımsızlığını ilan etti. Aynı yılın ikinci yarısında Hırvatistan, Bosna-Hersek ve
Makedonya da bağımsızlıklarını ilan ettiler. Yugoslavya Federasyonu resmi olarak
tasfiye edilmiş oldu. Hırvatistan ve Bosna ile Hersek’te yaşayan Sırpları tek bir devlet
çatısı altında toplamak amacıyla Sırplar 1991 yılının yazından itibaren Hırvatistan,
Nisan 1992 yılından itibaren ise Bosna ve Hersek’te etnik çatışmaların başlamasına
neden oldular. Bosna ve Hersek ile Hırvatistan çatışmalarından istediğini alamadan
çıkan Miloşeviç bütün dikkatini Kosova’ya çevirdi. Dayton Barış Antlaşmasında
talepleri dikkate alınmayan Kosovalı Arnavutlar UÇK’yı kurarak bölgedeki Sırp
idaresine karşı eylemler düzenlemeye başladı. Sırp güvenlik güçlerinin UÇK’ya karşı
yürüttüğü operasyonların ağır insan haklarına dönüşmesiyle sorun uluslararası bir
boyuta ulaştı. Uluslararası toplumun bütün girişimlerine rağmen barışçıl bir çözüm
bulunamadıktan sonra Sırplar NATO’nun müdahalesiyle Kosova’dan çekildi. Kosova
BM’nin denetiminde geçici süreliğine uluslararası bir protektorat olarak ilan edildi.
Makedonya’daki Arnavut sorunu ise 2001 yılına kadar siyasi yollarla çözülmeye
çalışıldı. Kosova’da yaşanan otorite boşluğunun da etkisiyle 2001 yılında
Makedonya’da Ulusal Kurtuluş Ordusu adındaki Arnavut örgütü silahlı eylemlere
başladı. Uluslararası toplumun etnik çatışma ve Makedonya’nın bölünmesi endişeleri
nedeniyle kısa sürede uluslararası bir boyuta ulaşan kriz ABD, NATO ve AB’nin
müdahalesiyle Ağustos 2001 yılında imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması’yla sona erdi.
Bu anlaşma gereği Makedonya anayasası değiştirildi. Makedonya Arnavutlarınının
1991 yılından itibaren öne sürdükleri kurucu ulus taleplerine uygun olarak Makedonya
Cumhuriyeti bütün vatandaşların devleti daha doğrusu iki ulusun devleti olarak kabul
edildi.
BİRİNCİ BÖLÜM
MAKEDONYA’NIN ETNİK YAPISI VE AZINLIKLAR
Makedonya Cumhuriyeti 2002 yılı nüfus sayımlarına göre toplam 2.022.547
nüfusa sahiptir. Nüfusun 1.297.981’i Makedon, 509.083’ü Arnavut, 77.954’ü Türk,
53.879’u Roman, 35.939’u Sırp, 17.018’i Boşnak, 9.695’i Ulah ve 20.993’ü de diğer
(Bulgar, Hırvat, Çek, Alman, Yunan, Macar, Karadağlı, Sloven v.s) etnik gruplara
mensuptur.
Makedonlar’dan sonra ülkede en fazla nüfusa sahip olan Arnavutlar Batı
Makedonya’da Arnavutlukla Kosova sınırları boyunca ve Üsküp ile Kumanova
şehirlerinde yaşamaktadır (Üsküp’te % 15.30, Kumanova’da % 26.44). Arnavutlar, Batı
Makedonya’nın önemli bir bölümünde nüfusun çoğunluğunu oluşturur ( Örneğin:
Kalkandelen % 63.97 Gostivar % 59.01, Debre % 63.30).14 Daha önce yapılan
sayımlara göre Makedonya’daki Arnavut nüfusunun 1953 yılından itibaren hızla arttığı
görülmektedir.15 Bu nüfus artışı Arnavutların, Makedonya’da en yüksek doğum oranına
sahip olmalarına ve 60’lı ve 70’lı yıllardan itibaren Kosova ve Güney Sırbistan’dan çok
sayıda Arnavut’un Makedonya’ya göç etmesine bağlanmaktadır. Geçmişte, Arnavutlar
Makedonya’da nüfusun en az % 35-40’nı oluşturduklarını iddia ediyorlardı. 1991
yılındaki sayımları, vatandaşlık kanununun (kanun, vatandaşlık için en az 15 yıl
Makedonya’da ikamet etmiş olmayı gerektiriyordu, bu nedenle Kosova ve Güney
Sırbistan’dan göç eden Arnavutların çoğunu kapsamıyordu) ve sayım formlarının
Arnavutça olmaması nedeniyle boykot ettiler. AGİT’in araya girmesiyle 1994 yılında
yeniden sayım düzenlendi fakat bu sayımda da bir öncekine yakın bir sonuç çıktı.
14 http://www.stat.gov.mk/ 15 Bkz. Ek - I. Tablo 1.
Üçüncü büyük etnik grup olan Türkler, Makedonya’nın neredeyse bütün
bölgelerinde yaşamaktadır. Türk nüfus oranın 1953 yılından itibaren düştüğü
görülmektedir. Türkler’de de doğum oranının yüksek olmasına rağmen nüfus
oranındaki bu azalma 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’ye devam eden göçe
bağlanmaktadır. 1960’lı yılların başına kadar Türkiye Cumhuriyeti’ne 200 binden fazla
Türk’ün göç ettiği tahmin edilmektedir.16
A. Makedonya Cumhuriyeti Anayasası’nda Azınlıkların Durumu
1991 yılında Yugoslavya‘dan ayrılarak bağımsızlığını ilân eden Makedonya
Cumhuriyeti’nin 1991-2001 yıları arasındaki dönemde en önemli sorunu Arnavutlarla
ilgiliydi. İleride ayrıntılı olarak üzerinde duracağımız bu sorun temelde Arnavutların
Makedonlarla eşit statüyü (kurucu ulus) talep etmelerinden kaynaklanmaktaydı.
Arnavutlar bu eşitliğin sağlanması yönündeki en büyük engelin 1991 yılında kabul
edilen Anayasanın olduğunu ileri sürmekteydiler. 1991 yılında kabul edilen Anayasayla
Makedonya Cumhuriyeti, Makedonların ulusal devleti olarak ilan edildi. Makedonya
vatandaşı olan diğer etnik gruplar ise azınlık olarak kabul edildi ve durumları 1940’lı
yıllardan itibaren kullanılan geleneksel azınlık statüleri çerçevesinde düzenlendi.
13. 08. 2001 tarihinde Makedon ve Arnavut siyasi partileri17 arasında imzalanan
Ohri Çerçeve Anlaşması gereği 1991 Anayasası’nda yapılan değişikliklerle azınlıkların
statüsü temelden değişti. Bu temel değişiklik Makedonya Cumhuriyeti’nin
kuruluşundan itibaren benimsenen ve azınlıkların hak ve ödevlerini belirleyen
terminolojinin vazgeçilmesinden oluşmaktadır. 1940’lı yıllardan itibaren Makedonya
Cumhuriyeti’nde azınlıkların durumu millet, milliyet ve etnik grup statüsünde
düzenlenmekteydi.
Yeni değişiklikler ışığında Makedonya Cumhuriyeti’nde azınlıkların durumuna
geçmeden önce değişikliklerin kaynağını, gerekçelerini ve anlamını daha iyi açıklamak 16 Guner Ismail, “The Position of the Turks in the Republic of Macedonia,” New Balkan Politics, Issue 2, http://www.newbalkanpolitics.org.mk/OldSite/Issue_2/ismail.eng.asp 17 Anlaşma, Makedon ve Arnavut tarafları temsil eden en büyük iki Makedon partisi (VMRO-DPMNE, SDSM) liderleri Lyupço Georgievski, Branko Tsrvenkovski ve en büyük iki Arnavut partisi (DPA, PDP) liderleri Arben Caferi, İmer İmeri arasında imzalandı. http://www.puls.com.mk/default.asp?pBroj=597
ve de Yugoslavya ile Makedonya’daki Arnavut sorununun temelini oluşturan bu eski
azınlık statülerine kısaca değineceğiz.
İkinci Dünya Savaşı’nda Yosip Broz Tito liderliğinde yürütülen Yugoslavya
Halk Kurtuluş Hareketi sırasında toplanan AVNOJ18 kararlarında ulusal azınlıklara
bütün ulusal haklarının tanınacağı belirtilmekteydi.19 Bu yükümlülük geleneksel azınlık
haklarını bir hayli aşmaktaydı.20 Yugoslavya ve dolayısıyla Makedonya anayasalarında
söz konusu yükümlülük azınlıklara bireysel hakların yanında birtakım sosyal, ekonomik
ve siyasi hakların da tanınması şeklinde yansımıştır. Fakat bu yansıma doğrudan değil
aşamalı olarak, çoğunlukla da cumhuriyetlerde oluşan milliyetçilik akımlarına karşı
koyabilmek için yapılmıştır. Zira kurulan federasyon cumhuriyetlerinden sadece
Slovenya Cumhuriyeti homojen sayılırdı, diğer cumhuriyetlerin tamamında nüfusun
önemli bir kısmını azınlıklar oluşturuyordu.21 Karışık etnik yapı ve benimsenen federal
sistemin zaafiyetleri milliyetçi akımların güçlenmesi ve etkinlik kazanmasında önemli
rol oynuyordu. Yugoslavya’daki Sırp nüfusunun önemli bir kısmının Hırvatistan ve
Bosna-Hersek’te yaşaması nedeniyle22 Sırplar için güçlü bir federal yönetimi olan
Yugoslavya, genişletilmiş bir Sırbistan anlamına geliyordu.23 1964 yılına kadar federal
yönetimde Sırpların merkeziyetçi anlayışının hakim olması24 diğer millet ve
18 Antifašističko vijeće narodnog oslobođenja Jugoslavije-Yugoslavya Antifaşist Halk Kurtuluş Kongresi, 29 Kasım 1943 tarihinden itibaren Yugoslavya’nın geçici yürütme ve yasama organı. Dr. Ferdo Čulinović, Državnopravni razvitak Jugoslavije. Zagreb, Školska knjiga, 1963, str. 274-275. ( Ferdo Çulinoviç-Yugoslavya Devletinin Hukuksal Gelişimi) 19 AVNOJ’un 29 Kasım 1943 tarihinde ilan ettiği bildirinin 4. maddesi. Bkz.: Одлука II. Заседања АВНОЈ’а, http://www.arhiv.sv.gov.yu/a100008g.htm; Bildiri, Yugoslavya’nın kurucu belgesi niteliğindedir. Bildirinin 2.maddesinde Yugoslavya’nın, “Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Karadağlılar ve Makedonların daha doğrusu Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Karadağ, Makedonya ve Bosna-Hersek halklarının eşitliği” esası üzerine, federasyon şeklinde örgütleneceği bildirilmekte. Daha geniş bilgi için bkz.: В. Петриќ и М. Мирковиќ, Правно политичката историја на нова Југославија (1941-1946). Историја на државите и правата на југословенските народи. Белград, Савремена админинстрација 1972, стр. 545-552. (B. Petriç, M. Mirokviç, Yugoslavya halklarının hukuk ve devlet gelişimi tarihi) 20 Ѓорѓи Цаца, Слободите и правата на човекот во Југославија. Скопје, Студентски збор 1986, cтр. 265. (Gorgi Tsatsa-Yugoslavya’da temel hak ve hürriyetler) 21 1953 yılı nüfus sayımlarına göre Slovenya’da % 3.5, Sırbistan’da % 26.4, Hırvatistan’da % 20.4, Makedonya’da % 34.1. Bkz.: Enciklopedija Jugoslavije T.4. Zagreb, Leksikografski zavod FNRJ, MCMLX, 600.; Yugoslavya'nın etnik haritası için bkz.: Ek - II. Harita 2. 22 Örneğin: 1991 sayımlarına göre Hırvatistan’da nüfusun % 12.1’si ( 581.633 ). http://vjesnik.com/html/2002/06/11; Bosna ve Hersek’te ise nüfusun % 31.4'ü (1.3 milyon). http: //www. minelres. lv/ reports/bosnia/bosnia. NGO.htm 23 Vesna Pesic, Serbian Nationalism and the Origins of the Yugoslav Crisis, http://www.usip.org/pubs/specialreports/pesic.pdf, p.11 24 1963 yılına kadar bütün önemli ekonomik ve yasama yetkileri Federal yönetimin elindeydi. Стипе Шувар, Националното и националистичкото. Скопје, Комунист 1978, стр. 24. (Stipe Şuvar-Millet ve Milliyetçilik); YKB (Yugoslavya Komünist Birliği) tarafından bu dönemdeki Sırp tutumu “ünitarist” ve “hegemonist” olarak nitelendi. Pesic, op.cit., p.12.
milliyetlerin etnik milliyetçiliğinin de etkinleşmesine neden oldu.25 Federal yönetim
yetkilerinin azaltılması talepleriyle Hırvatistan’da başlayan siyasi hareket kısa sürede
“ayrılıkçı” bir harekete dönüştü.26 Benzer hareketler Arnavutlar ve Makedonlar’da da
görüldü27. Yugoslavya yönetimi bu milliyetçi hareketleri ve Sırp merkeziyetçi görüşünü
engellemek için “özyönetim” sistemini benimsedi. Özyönetim sisteminde federasyon
birtakım (kon)federatif özelliklere sahip olurken millet ve milliyet gruplarına tanınan
siyasi, ekonomik ve kültürel özerklik haklarını da federal düzeyde koruyarak
milliyetçilik hareketlerine karşı koymaya çalıştı.28
Kurucu belgedeki geniş azınlık haklarının ilk yansıması 1963 Anayasası’nda
görülüyor.29 Bu Anayasa’da milli azınlıklar terimi yanında milliyet terimi de
kullanılmaktadır (43.md.).30 Bu terimle milliyetlerin de Yugoslavya kurucu milletleriyle
eşit oldukları vurgulanmak istenmiştir.31 Anayasaya baktığımızda milliyet adı altında
Yugoslavya vatandaşı olan ve fakat Yugoslavya kurucu uluslarından birine mensup
olmayan, Yugoslavya dışında bir ulusal devlete sahip olan azınlıklar anlaşılıyor. Zira,
kurucu Yugoslav milletleri kendi ana cumhuriyetlerinden başka bir federe
cumhuriyetinde azınlıkta olsalar da “millet” statüsündedirler.32 Diğer taraftan
anayasalarda milliyetlerin yanında etnik gruplardan da söz edilmesi azınlıkların milliyet
statüsünün kantitatif olduğu kadar kalitatif bir niteleme olduğunu gösteriyor.33
25 Шувар, op.cit., стр. 34 26 Славко Милосавлевски, Источна европа помеѓу егалитаризмот и демократијата. Скопје, Љуботен 1993, стр. 101-103. ( Slavko Milosavlevski-Avrupa, Egalitarizm ve Demokrasi Arasında ) 27 Стипе Шувар, Сите наши национализми. Скопје, Комунист 1987, стр. 331-332. (Stipe Şuvar- Milliyetçilik hareketlerimiz). 28 Милосавлевски, op.cit., стр. 98. 29 İlk anayasa olan 1946 Anayasası’nda milli azınlıklar terimi benimsenmiş. Azınlıklara tanınan hakları özetlemek gerekirse bunların bireysel haklar seviyesinde kaldıklarını söyleyebiliriz. Örneğin: Herkesin kanun önünde eşit sayıldığı, herkesin seçme ve seçilme hürriyetine sahip olduğu, ulusal azınlıkların dillerini kullanma hürriyetine sahip oldukları, kültürel varlıklarını koruma ve geliştirme hak ve hürriyetine sahip oldukları (18. 23. ve 24. md. gibi). Цаца, op.cit., стр. 265. 30 Ustav Socijalističke Federativne Republike Jugoslavije sa ustavnim amandmanima i ustavnim zakonima. - Službeni list SFRJ (Beograd) 1971. 31 Budimir Vukas, Etničke manjine i međunarodni odnosi. Zagreb, Školska knjiga 1978, str. 18 (Budimir Vukas-Uluslararası İlişkilerde Etnik Azınlıklar). 32 Örn.: 1974 Hırvatistan Anayasası giriş metninde (I), “Hırvat milletti ve Hırvatistan”da yaşayan Sırp milleti ve diğer milliyetler.....”, 1. maddede “Hırvatistan, Hırvat milletinin ulusal devleti ve Sırp milleti ve diğer milliyetlerin devletidir.” Bkz.: Ustav Socijalističke Republike Hrvatske. - Ustav SFRJ. Ustavi Socijalističkih Republika i Pokrajina. Beograd, Prosveta 1974, str. 277-370. 33 1974 Makedonya Anayasası’nda millet ve milliyetlerle eşit hak ve hürriyetlere sahip oldukları belirtiliyor. (eğitim hariç, 221 ve 222. maddeler). Bkz.: Устав на Социјалистичка Република Македонија. - Службен весник на СР Македонија (Скопје) 1981; Etnik gruplar olarak Yugoslavya dışında ulusal devlete sahip olmayan veya bir ulusun Yugoslavya’da yaşayan bölümü olarak nitelenemeyen gruplar kastediliyor. Örneğin: Romanlar. Bkz.: Ѓ. Цаца, оp.cit., стр. 270.
1963 ve 1974 anayasalarıyla hak, hürriyet ve ödevlerde eşitlik benimsense de bu
eşitliğin önemli bir istisnası vardır. Milliyetler self-determinasyon haklarını federasyon
dahilinde bir cumhuriyet kurma yönünde kullanamazlar. Bu hak sınırlamasının hukuki
gerekçesi olarak milliyetlerin, Yugoslavya kurucu milletleri gibi asli kurucu unsur
olmamaları gösterilmektedir. Milliyetler, Yugoslavya Federasyonu’nun kurulmasında
söz sahibi değillerdi sadece katkıda bulundular, dolayısıyla self-determinasyon haklarını
vatandaşı oldukları federe cumhuriyet ve diğer Yugoslav milletleriyle beraber yaşamak
yönünde kullandılar. Hakkın sınırlamasının diğer bir gerekçesi de milliyetlerin azınlık
statüsünde olmaları ve Yugoslavya dışında bir ulusal devlete sahip olmalarıdır.
Sosyalizm döneminde bu hak sınırlaması, kaynağını Marksizm ve Leninizm’in devlet
teorisi ve uluslararası hukuktan almaktaydı.34
1963 Anayasasıyla ilk defa Yugoslavya’da milli azınlıkların da Yugoslavya
uluslarıyla birlikte kurtuluş savaşına katıldıkları ve Yugoslavya Federasyonun
kurulmasında pay sahibi oldukları belirtiliyordu. (XIX Anayasa Değişiklik Kanunu 1.
md:16-18 Aralık 1968). Anayasa bütün millet ve milliyet dillerinin eşitliğini kabul
ediyor ve milliyetlerin kendi dillerinde eğitim görme hakkına sahip olduklarını
belirtiyordu (42.md). Milliyetler, milli ve kültürel varlıklarını korumak ve geliştirmek
amacıyla örgütlenme hakkına sahip oluyordu (43.md.). Anayasa milliyetlerin hak ve
hürriyetlerini bunlarla sınırlı tutmayıp diğer hak ve hürriyetlerin düzenlemesini federe
cumhuriyetlere devrediyordu (43. md. son fıkra).
1963 Anayasası gereğince, Makedonya Cumhuriyeti de birtakım değişikliklere
gitti. 1963 Makedonya Cumhuriyeti Anayasası’yla Makedon milleti ve milliyetlerin
hak, hürriyet ve ödevler açısından eşit olduğu kabul edildi. Anayasa, Cumhuriyet ve
yerel meclislerde milliyetlerin orantılı olarak temsil edilmesi, nüfusunun önemli bir
kısmı milliyetlerden oluşan yerel yönetimlerde kararların milliyetin dilinde de
yayınlanması, belediyelerde resmi ilan ve işaretlerin milliyetlerin dillerinde de
yapılabilmesi gibi haklar içeriyordu. Anayasa, ayrıca milliyet dillerinde eğitim verecek
okulların kurulması hakkını da kanunla düzenleneceğini belirtiyordu. (72-75. md.’ler).35
34 ibid., стр. 265. 35 Устав на Социјалистичка Република Македонија. - Службен весник на СР Македонија (Скопје) 1971.
Yugoslavya’da azınlıklar hakkında en kapsamlı düzenlemeler getiren anayasa
1974 Anayasası’dır.36 Bu anayasada milli azınlıklar için sadece milliyet terimi
kullanılmıştır. 1974 Anayasası Yugoslavya genelinde artan etnik milliyetçiliğine karşı
bir cevap niteliğindedir. Bunun için azınlıklara ilk defa federal düzeyde korunan özerk
haklar tanınmakta ve bu özerklikler sistemi anayasada “özyönetim” olarak
belirtilmektedir.
Anayasa, milliyetleri milletlerle beraber kurucu unsur olarak kabul etmekte, hak
ve ödevlerde eşitlik ilkesini benimsemektedir. (1., 4., 5., 244. ve 245. maddeler.)
Bu anayasaya göre Voyvodina ve Kosova özerk bölgeleri Sırbistan
Cumhuriyeti’nin bünyesinde kalmakla beraber federal birimler olarak ilan edildiler.37
1974 Anayasası’yla federal düzeyde korunan azınlık haklarını özetlemek
gerekirse bunlar: kamusal alanda ana dilin kullanılması, ana dilde eğitim hakkı
(171.md.), belirli şartların varlığı halinde milliyet dillerinin resmi dil statüsünde
sayılabilmesi (246.md.), milliyetlerin dil, kültür ve milli kimliklerini koruma, geliştirme
hakkı ve bu amaçla örgütlenme hakkı ve hürriyetidir (248.md.).
Federal Anayasanın getirdiği yükümlülükler çerçevesinde Makedonya
Cumhuriyeti de bu değişiklikleri yeni anayasasına yansıttı.
En önemli değişiklik Makedonya Cumhuriyeti’nin kurucu unsurları olarak
Makedon milletinin yanında Türk ve Arnavut milliyetlerinin de belirtilmesidir.(1.md.).
Bu eşitlik doğrultusunda milliyetlerin hak, ödev ve hürriyetlerinde 1963 Anayasası’na
nazaran birtakım ilerlemeler kaydedildi. Bu ilerleme Makedonya Cumhuriyeti’nin
milliyetlerin belirli hak ve hürriyetlerini kullanmasında gerekli şart ve imkanları
sağlamakla yükümlendirilmiş olmasıydı.
1974 Anayasası’yla Makedonya Cumhuriyeti, cumhuriyet, yerel meclis ve
organlarında milliyetlerin orantılı temsilini (177.md.), eğitim-öğretim, kültür, medya
alanlarında milliyetlerin örgütlenmesini sağlamak ve geliştirmek (178. md.), 36 USTAV SFRJ. Ustavi Socijalistčkih Republika i Pokrajina. Beograd, Prosveta 1974, str. 1-90. 37 2. maddede Yugoslavya Federasyonu’nu oluşturan cumhuriyetler sayılırken Sırbistan’ın dahilinde Kosova ve Voyvodina özerk bölgeleri de sayılıyordu. 5 maddenin 2. fıkrasında özek bölgenin sınırlarının onun rızası olmadan değiştirilemeyeceği, 3. fıkrada ise Yugoslavya Federasyonu’nun sınırlarının özerk bölgelerin ve diğer cumhuriyetlerin rızası olmadan değiştirilemeyeceği belirtiliyordu. Anayasanın 321. maddesi uyarınca özerk bölgeler Yugoslavya Başkanlık Konseyi’nde de diğer cumhuriyetler gibi birer üyeyle temsil ediliyorlardı. 292. ve 348. maddeler uyarınca Federal Meclis ve diğer yönetim organlarında, 381. madde uyarınca Anayasa Mahkemesi, 263. madde uyarınca Merkez Bankası’nda da temsil ediliyorlardı. 398. madde uyarınca özerk bölgeleri ilgilendiren anayasa değişiklikleri ancak onların rızasıyla yapılabiliyordu.
milliyetlerin yaşadığı her yerde ana dilde eğitimi sağlamak (179.md.) yükümlülüğünü
üstlenmişti.
Milliyet dilleri, Makedon diliyle eşit tutulmuş ve kamusal alanda kullanılma
imkanı tanınmıştı. Milliyetlerin yaşadığı yerel yönetim birimlerinde yerel yönetim
meclis kararlarının milliyetlerin dilinde de yayınlanması öngörülmüştü. (180. madde)
Milliyetler kendi milli (milliyet) bayraklarını anayasa ve kanunun öngördüğü
şekilde kullanma hürriyetine sahip oldular.(178.madde)
Cumhuriyet Meclisi, milliyetlerin yaşadığı yerel yönetim meclislerinde
“Milliyetlerarası İlişkiler Komisyonların” kurulmasını öngörmüştü. Komisyonların
görevi, anayasa ve kanuna uygun olarak millet-milliyet eşitliğinin sağlanmasını
denetlemek ve sağlanması için öneriler sunmaktı.(183.madde)
1991 yılındaki bağımsızlık ilanı ve onu izleyen referandumdan sonra kabul
edilen ve eski sistemi hukuki olarak sona erdiren 1991 Anayasasıyla, Makedonya
Cumhuriyeti liberal-demokratik bir düzene geçti.38 Bu yeni siyasi rejimde azınlık
haklarının durumuna baktığımızda özellikle Arnavutları memnun etmeyen ve 1990’lı
yıllar boyunca Makedonya’daki Arnavut sorunun temelini oluşturan birtakım hakların
tanınmadığını görüyoruz. Anayasanın başlangıç metninde ve 2. maddesinde
egemenliğin Makedonya Cumhuriyeti vatandaşlarından kaynaklandığı ve onlara ait
olduğu belirtilmektedir.39 Bu doğrultuda Anayasa eski sistemde var olan kolektif azınlık
haklarına nazaran Makedonya Cumhuriyeti vatandaşlarının bireysel hak ve
hürriyetlerini vurgulamaktadır.40
İlkelerin diğer maddelere nasıl yansıdığına baktığımızda 8. madde herkesin milli
kimliğini açıklama hürriyetine sahip olduğunu, 9.madde herkesin, dil, renk, cinsiyet,
siyasi düşünce, dini inanç ve milliyet ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşit
olduğunu, 19 madde ise herkesin dini inanç ve ibadet hürriyetine sahip olduğunu
belirtir. Azınlıklarla doğrudan ilgili olan maddelere baktığımızda 48. maddeyle
38 Владимир Митков, Саво Климовски, Политички и уставен систем. Скопје,Просветно дело 1995, стр. 79. (Vladimir Mitkov-Siyasi ve Hukuki Sistem) 39 Giriş metninde Makedonya Cumhuriyeti’nin, Makedon milletinin milli devleti olduğu belirtildikten sonra Cumhuriyetin Makedon milleti ve Arnavut, Türk, Ulah ve Roman milliyetlerine mensup yurttaşların eşitliği üzerine kurulduğu belirtilmiş. Bkz.: Устав на Република Македонија со амандманите на Уставот I-XVIII. - Службен весник на Република Македонија (Скопје) 2002, стр. 5-78. 40 Slavko Milosavlevski, `Minorities in the Political and Constitutional Acts: From the 1903 Krushevo Manifest to the 2001 Constitutional Amandments,` New Balkan Politics, Issue 7/8, www.newbalkanpolitics.org.mk/html
Cumhuriyet, milliyetlerin etnik, dil, din ve kültürel varlık ve değerlerini garanti
etmektedir. Milliyetlerin, milli kimliklerini korumak ve geliştirmek amacıyla kültür,
sanat ve bilim örgütleri kurma hakkı ve hürriyetine sahip oldukları belirtilmiştir.
Milliyetlere ilk ve orta öğretimde ana dillerinde eğitim görme hakkı tanınmakla birlikte
bu hakkın kanunla düzenleneceği bildirilmiştir. Anayasanın 7. maddesi milliyetlerin
yaşadığı yerel yönetim birimlerinde Makedon dili ve onun kiril alfabesi yanında milliyet
dilleri ve alfabelerinin kullanılma şartlarını düzenlemektedir. Madde milliyet dilinin
kullanılabilmesi için milliyetin yerel yönetim biriminde çoğunlukta veya önemli bir
sayıda (% 20) olması gerektiğini belirttikten sonra bu hakkın kanuna uygun olarak
kullanılabileceğini bildirmektedir. 78. maddeyle Makedonya Meclisi’ne
“Milliyetlerarası İlişkiler Komisyonu” kurma görevi verilmektedir. Meclis tarafından
seçilen ve ikişer Makedon, Arnavut, Türk, Ulah, Roman ve diğer azınlıklar
temsilcisinden ve Meclis Başkanı’ndan oluşan komisyonun görevi milliyetler arası
sorunları incelemek ve çözümü için Meclise teklifler sunmaktır. Meclis, komisyonun
inceleme sonuçlarını ve tekliflerini görüşmek ve karara bağlamak zorundadır.
Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilân etme sürecinin başlamasından
itibaren kurucu millet statüsü talep eden Arnavutlar, anayasayla kurulan Cumhuriyetin
Makedon milli devleti olarak kabul edilmesini kendilerine yapılmış bir haksızlık olarak
kabul ettiler.41 Arnavutlar, Makedonlarla eşitlik taleplerinde kurucu ulus statüsüyle
birlikte gelen dil ve eğitimde anayasayla tanınandan daha geniş haklar, hükümet ve
kamu görevlerinde nüfusa orantılı temsil edilme gibi hakları da talep ettiler.42
2001 yılının ortalarında UÇK’nın (Ushtria clirimtare kombetare-Ulusal Kurtuluş
Ordusu) başlattığı çatışmalardan sonra ABD ve AB’nin araya girmesiyle Arnavut ve
Makedon siyasi partileri arasında imzalanan Çerçeve Anlaşması’yla kabul edilen
Anayasa revizyonu da bu taleplere cevap niteliğindedir. Dolayısıyla anayasa
değişiklikleri diğer azınlıkların durumundan çok Arnavut-Makedon eşitliğini sağlamaya
yöneliktir. Anlaşmayla, anayasanın başlangıç metni dahil olmak üzere 15 maddesinin
41 Arnavutlar kurucu ulus taleplerini II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkenin kurulmasındaki katkıları ve ülkede ikinci büyük topluluk olmalarına dayandırıyorlar. Bkz.: The politics of ethnicity and conflict,ICG Macedonia Report, 10. www.crisisweb.org; Bu talepleri kabul edilmeyen Arnavutlar, bağımsızlık referandumu ve anayasayı kabul oylamasını boykot ettiler. Bkz.: The Albanian Question in Macedonia, ICG Balkans Report No. 38, p. 3. www.crisisweb.org, 42 Alice Ackerman, “Macedonia and the Kosovo conflict,” The International Spectator, Vol. XXXIII, No.4 (October-December 1998), p.41. (www.ciaonet.org)
değiştirilmesi öngörülüyordu (Ek: A).43 16 Kasım 2001 tarihinde kabul edilen anayasa
değişikliği kanunlarıyla (IV-XVIII Anayasa Değişiklik Kanunları) 1991
Anayasası’ndaki azınlıklar statüsü durumu tamamen değişti.
Anayasanın başlangıç metni ve ilgili maddelerinde yapılan değişikliklerle
1940’lı yıllardan itibaren geleneksel olarak kullanılan azınlık terimlerinin yerini
“topluluklar” terimi almıştır. Başlangıç metninde Makedonya Cumhuriyeti’nin kurucu
unsuru olmanın şartı ulusal veya etnik bir kimliğe değil Makedonya Cumhuriyeti
vatandaşlığına bağlanarak, Makedonya Cumhuriyeti’nin, Makedonya’da yaşayan bütün
toplulukların devleti olduğu belirtilmiştir. Başlangıç metninde bu şart “Makedonya
Cumhuriyeti vatandaşları, Makedon ulusu ve Makedonya vatandaşı olan Arnavut, Türk,
Ulah, Sırp, Roman, Boşnak ve diğer ulusların Makedonya’daki toplulukları...
Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsız ... bir hukuk devleti olarak kurulmasına karar
verdiler.” şeklinde belirtilmiştir.
7. maddede yapılan değişiklikle Makedon dili ve alfabesinin yanında ülke
nüfusunun en az % 20’sinin kullandığı dil ve alfabe de belirli şartlar altında resmi dil
statüsünde sayılmaktadır. Maddeye göre vatandaşların en az % 20’nin kullandığı
Makedon dilinden farklı bir dil de yerinden yönetimlerde ve merkezi yönetimin taşra
teşkilatlarında resmi dil statüsündedir. Devletin merkezi organlarında bu resmi dilin
kullanımının kanunla düzenleneceği belirtilmektedir.
8. maddeyle devlet yönetimi ve kamu kuruluşlarında bütün toplulukların orantılı
olarak temsil edilmesi düzenlenmiştir.
48. maddede yapılan değişiklikle topluluklar, topluluk sembollerini kullanma
hakkına sahiptirler.
69. maddeyle meclisin kültür, eğitim, kişisel resmi evrak ve sembollerin
kullanımını doğrudan etkileyen kanunları kabulde olağan salt çoğunluğun yerine
nitelikli çoğunluk aranmaktadır. Maddeye göre bu konuları doğrudan ilgilendiren
kanunların kabulü için Makedonya’da çoğunlukta olmayan topluluk temsilcilerinin de
salt çoğunluğu sağlanmalıdır. Bu kuralın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek
sorunlar “Topluluklararası İlişkiler Komisyonu” tarafından karara bağlanır.
43 Рамковен договор со анексите А. Б и Ц утврден во Охрид, а потпишан во Скопје на 13 aвгуст 2001 година. Bkz.: Устав на Република Македонија со амандманите на уставот I-XVIII. - Службен весник на Република Македонија (Скопје) 2002, стр. 103-126.
78. maddede yapılan değişiklikle Meclis, 19 üyeden oluşan “Topluluklararası
İlişkiler Komisyonu”nu kurmakla görevlidir. Üyeleri Meclis tarafından seçilen
komisyon, yedişer Arnavut ve Makedon Meclis üyesi ve birer Türk, Ulah, Roman, Sırp
ve Boşnak üyeden oluşmaktadır. Topluluklardan birinin Mecliste üyesi olmaması
halinde Halk Savcısı (Ombudsman) o topluluğun önde gelen siyasi ve diğer kişilerine
de danışarak birini seçer. Komisyonun görevi eski Milliyetlerarası Komisyonla aynıdır.
Komisyon ayrıca 69. maddedeki sorunun önüne gelmesi halinde üye sayısının salt
çoğunluğuyla meclisi bağlayıcı karar alma yetkisine de sahiptir.
86. madde Cumhurbaşkanı’na Makedonya Cumhuriyeti Güvenlik Kurulu’na
atayacağı üç kişiyi seçerken toplulukların orantılı temsil edilmesini sağlama
yükümlülüğünü de vermektedir.
Daha önce de değindiğimiz gibi 2001 yılında yapılan bu değişiklikler Arnavut ve
Makedon siyasi partileri arasında imzalan Ohri Çerçeve Anlaşması’nın uygulanmasıyla
ilgilidir. “Batı Makedonya Sorunu”nda daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye
çalışacağımız Ohri Çerçeve Anlaşması ise o sırada devam eden etnik çatışmaların
durdurulması amacıyla ortaya çıkan bir Makedon-Arnavut uzlaşmasıdır. Makedon ile
Arnavut tarafları arasında varılan bu uzlaşma devam eden etnik çatışmalar ve
uluslararası toplumun da baskısıyla hem Makedon hem de Arnavutlar için “olmazsa
olmaz” sayılabilecek konularda taviz verilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Ohri
Çerçeve Anlaşması ve onun uygulanmasıyla ortaya çıkan anayasal ve siyasal sistemin
asıl amacı Makedon-Arnavut eşitliğini sağlayarak etnik çatışmaların engellenmesidir.
Bu amaç dikkate alındığında yeni anayasal ve siyasi sistemin getirdiği demokrasi,
hukuk devleti ve insan hakları ilkeleri Makedon-Arnavut eşitliğinin sağlanmasına daha
doğrusu etnik çatışmanın engellenmesine yöneliktir. Dolayısıyla yeni sistem etnik
çatışma potansiyeli taşımayan diğer topluluk sorunlarına yönelik düzenlemeler
getirmemektedir.
Anayasa değişiklikleriyle 1940’lı yıllardan itibaren geleneksel olarak kullanılan
“milliyet” statüsünün kaldırılmış olması ve Anayasanın başlangıç metninde Makedonya
Cumhuriyeti’nin Makedonya’da yaşayan bütün toplulukların devleti olarak
benimsenmesi azınlıkların Makedonya Cumhuriyeti Devleti’ne entegrasyonu açısından
önemli bir ilerleme olarak görülebilir. Sosyalist dönem ve onu izleyen 1991-2001
döneminde azınlıklar için benimsenen milliyet statüsü, millet-milliyet eşitliğinin
vurgulanmasına rağmen azınlıkların devletle entegrasyonunu zorlaştırmaktaydı.
Milliyetlerin vatandaşı oldukları devlet ile “milli devletleri” arasında vurgulanan
bağlantı Makedonya Cumhuriyeti’nde yaşayan azınlıkların kendi devletlerinde
“yabancılaşmasını” dolayısıyla entegrasyon sorununu ortaya çıkarmaktaydı.
Entegrasyon sorunu azınlık ve çoğunluk açısından farklı sonuçlara neden olmuştur.
Örneğin: Makedonya’da entegrasyon sorunu yaşayan Arnavut ve Türk azınlıklarına
bakılacak olursa Türk azınlığı çareyi ana vatana göç etmekte bulurken Arnavut azınlığı
ileride ayrıntılı olarak incelemeye çalışacağımız gibi bazen silahlı mücadeleyi de içeren
radikal akımlara başvurarak sorunu yasadışı yollarla daha doğrusu sistem dışına çıkarak
çözmeye çalışmıştır. Olaya çoğunluk açısından bakıldığında ise milliyet ve “milli
devlet” arasında kurulan bağlantı bir takım resmi politikalarda meşruiyet kaynağı
olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin: 1960’lı yılların sonuna kadar yoğun olarak devam
eden Türk göçü “ana vatana” yönelik olduğu için Makedonya resmi makamları
tarafından hiçbir zaman ciddi bir sorun olarak görülmemiştir.
Makedonya’da mevcut olan Arnavut sorununu incelerken, yukarıda
bahsettiğimiz yabancılaşma sorununa da cevap aramaktayız. Çalışmanın ilerisinde
Makedonya’da ve Yugoslavya’da yıllarca güncel olan Arnavut sorununa değinirken onu
kronolojik olarak inceleyerek Arnavutların “işgal altındaki Arnavut toprakları”
fikrinden “vatanımız Makedonya” fikrine nasıl ulaştıkları ve hangi faktörlerden
etkilendiklerini ortaya koyarak bir azınlığın bu yabancılaşma duygusundan nasıl
kurtulduğunu açıklamaya çalışacağız.
2001 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle milliyet terminolojisinden
vazgeçilmesinin önemli bir gelişme olarak görülebileceğini belirtmiştik. Çünkü bu
pozitif gelişme maalesef sadece anayasanın başlangıç metniyle sınırlı kalmaktadır.
Anayasanın tamamı ele alındığında daha önce de değindiğimiz gibi ortaya konulan
sistem Arnavut ile Makedon eşitliğini sağlamaya yöneliktir. Dolayısıyla anayasa
değişiklikleri azınlıkların entegrasyonuyla değil sadece Arnavutların entegrasyonuyla
ilgilidir. Netice itibariyle Anayasa ve Ohri Çerçeve Anlaşması’nın tam olarak
uygulanmasıyla Makedonya Cumhuriyeti fiili olarak iki uluslu bir devlet haline
gelmektedir. Arnavut siyasi mücadelesi için önemli ve aslında 1990’lı yıllardan itibaren
nihai bir hedef olarak belirlenen bu aşamaya ulaşılmış olunması büyük bir başarı
sayılırken diğer azınlıkların hukuki ve siyasi durumları açısından eskiye nazaran önemli
bir değişiklik getirmemektedir. Örneğin, milliyet terminolojisinden vazgeçilmiş
olunmasına rağmen azınlıklar ve milli devletleri arasındaki bağlantı çoğunluk açısından
belirli politikalara meşruiyet teşkil etmeye devam etmektedir. Bunun en somut örneği
2004 yılında vatandaşlık kanununda yapılan değişikliklerdir. Kanunun 11. maddesi
uyarınca Makedonya’dan göç edenler ve onların alt soyları (1.dereceye kadar) yeniden
Makedonya vatandaşlığı kazanma hakkına sahip olurken milli devletlerine göç edenler
bu haktan faydalanamıyorlar.44
B. Eğitim Alanında Azınlıkların Durumu
Anayasal hakları incelerken gördüğümüz gibi Makedonya Cumhuriyeti’nde
kuruluşundan günümüze kadar azınlıklar anadillerinde eğitim görme hakkına sahiptirler.
Bu hakkın anayasaya veya kanuna bağlı olup olmamasına bakılmaksızın uygulamada
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren birtakım sorunlar ve istisnalar içermesine rağmen
kesintisiz olarak devam ettiğini söyleyebiliriz.
Sekiz yıllık zorunlu eğitimden oluşan ilk öğretimde uygulamaya bakıldığında
milliyetlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde önemli bir sorun yaşanmadığı
görülüyor. Bunun en önemli istisnası 1991 yılından itibaren Batı Makedonya’nın
Merkez Jupa Belediyesi’nde Türk öğrencilerin karşılaştığı durumdur. Velileri tarafından
Türkçe eğitim görmeleri istenen ilkokul öğrencilerinin eğitim hakkı ilk önce yerel idare
daha sonra da merkezi idare tarafından engellendi. Gerekçe olarak öğrencilerin ana
dillerinin Türkçe değil Makedonca olduğu ileri sürüldü. 1995 yılında bölgedeki
okullarda Türkçe sınıflar olmasına rağmen bu öğrencilerin Türk dilinde eğitim
görmeleri polis önlemleriyle engellendi. Türk veliler Anayasanın 48. maddesine aykırı
olarak özel ilkokullar kurdular ve sorunu yasadışı yollarla çözmeye çalıştılar. Yargısal
yollara da başvuran Türk veliler 1998 yılına kadar bir sonuç alamadılar. 1998 yılında
44 Закон за државјанство на Република Македонија. - Службен весник на Р.М.(Скопје). Бр. 67/92, 8/2004, http://www.makemigration.com/Regulativa/zakon%20za%20drzavjanstvo.htm. (Makedonya Cumhuriyeti Vatandaşlık Kanunu).
iktidarın değişmesiyle (VMRO-DPMNE; 1998 yılında hükümet uygulamasıyla, 1999
yılında Eğitim Bakanlığı kararıyla ) Türkçe eğitime izin verildi. Bu karar daha sonra
Makedonya Cumhuriyeti Yargıtay’ı tarafından da onandı.45 Fakat karar 2000 yılında bu
sefer Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mahkeme bazı siyasi partilerin
başvurusu üzerine 1999 yılında Eğitim Bakanlığının aldığı kararı Anayasaya aykırı
bularak iptal etti. Mahkeme, Eğitim Bakanlığının kararını Anayasanın 48/4. maddesinde
tanınan milliyetlerin ana dillerinde eğitim hakkına dayanarak iptal etti. Anayasa
Mahkemesi, Anayasanın 48/4. maddesinde belirtilen milliyet ana dilinin, vatandaşların
gündelik hayatlarında ve baskı görmeden kullandıkları dil olarak anlaşılması gerektiği
yorumunu getirdi. Mahkemeye göre Anayasa bu konuda objektif bir belirleme yapmıştır
ve bu belirlemenin kamu organlarının sübjektif uygulamaları veya vatandaşların
subjektif iradeleriyle değiştirilemeyeceğini belirtmiştir.46 Mahkemenin kararı Türkler
tarafından siyasi bir karar olarak nitelendi .47 Bu konuda belki de en ilginç yaklaşımlar
bölgede görev yapan uluslararası insan hakları kuruluşlarından geldi. Human Rights
Watch bölgedeki Türk azınlığının, çocukları için ana dilde eğitim hakkını talep
edebilecekleri kadar Türkçe bilmediklerini, diğer bir uluslararası kuruluş ise
“Makedon/Müslümanları” çocuklarının, Türkçe eğitime zorlandıklarını ileri sürdü.48
Aslında Anayasa bu konuda kesin hükümler getirmektedir. 8. maddeyle herkes ulusal
kimliğini seçme ve açıklama veya gizleme hakkına sahiptir. 1994 sayımlarına göre
%74.1’i Türk olan Merkez Jupa vatandaşlarının 48/4. maddesiyle tanınan ana dilde
eğitim haklarının objektif bir kriterle engellenmesi ortaya ilginç bir durum
çıkarmaktadır. Devlet Merkez Jupa Belediyesindeki nüfusun % 74’nü Türk olarak
kabul ediyor, Türk olarak kabul edilen bu topluluk da ana dilinin Türkçe olduğunu öne
sürüyor fakat devlet bu topluluğu Türkçe’yi iyi bilmediği için Makedonca okumaya
zorluyor.
90’lı yılların başında sadece Arnavutça ve Türkçe yapılabilen orta öğretimdeki
en önemli sorun 1985 yılından kalan orta öğretim kanunun getirdiği sınırlamalardı.
Kanuna göre milliyet dillerinde eğitim verecek sınıflar ancak 30’dan fazla öğrencinin
başvurması ve bunlar için yeterli sayıda kalifiye öğretim elemanı olması durumunda
45Duncan Wilson, Minority Rights in Education, Elanders Novum AB 2002, p.57. www.right-to-education.org 46 Уставен суд на Република Македонија.У.Број: 205/1999-0-0, 05.07.2000, http://www.usud.gov.mk/ 47 N. İdris, “Strazburg’a Başvuru Yenilenecek,” - Birlik ( Üsküp), 8 Temmuz 2000, s.2. 48 Wilson, op.cit., p.57.
sağlanabiliyordu.49 Kanunun uygulanmasıyla milliyet dillerinde eğitim gören öğrenci
sayısında önemli bir düşüş olmuştu. 1980/81 öğretim yılında öğretim yılında 9754
Arnavut ve 327 Türk öğrenci anadillerinde eğitim görürken bu sayı 1990/91 yılında
2527 Arnavut ve 186 Türk öğrencisine düşmüştür.50 1993 yılından itibaren milliyetlerin
eğitimde daha fazla temsil edilebilmesi için hükümetin aldığı kararlar çerçevesinde
milliyet dillerinde eğitim gören öğrenci sayısında önemli bir artış görülür.51 1991/92
yılında 2875 Arnavut ve 193 Türk, 1992/93 yılında 4169 Arnavut ve 219 Türk, 1993/94
yılında ise 5350 Arnavut ve 260 Türk öğrenci orta öğretimde ana dillerinde eğitim
görür.52
2000 yılına kadar anayasa ve kanuna göre yüksek öğretim sadece Makedon
dilinde yapılabiliyordu. Yüksek öğretimde Makedon dilinde eğitimin tek istisnası
Üsküp Pedagoji Fakültesi’ndeki eğitimdi. Okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim
okullarına kadro yetiştirmek amacıyla 1995/96 öğretim yılından itibaren sınıf
öğretmenliği, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve tarih bölümlerinde milliyet dillerinde
de eğitim yapılmaktaydı.53
Yüksek öğretimin Makedon dilinde yapılıyor olması ve milliyet öğrencilerinin
genellikle kendi ana dillerinde ilk ve orta öğretimlerini tamamlamış olmaları nedeniyle
üniversiteye kayıt olma şartlarında milliyet mensuplarına belirli kotalar
uygulanmaktadır.54
Pedagoji Fakültesi’nin faaliyete girmesi ve genel olarak bütün üniversitelerde
azınlık kotalarının benimsenmesi nedeniyle 1992 yılından itibaren yüksek öğretim
yapan milliyet mensuplarında önemli bir artış gözlenmektedir. 1991/92 öğretim yılında
milliyet mensubu öğrenciler % 7’den daha az bir sayıda temsil edilirken bu oran
1998/99 öğretim yılında % 17’ye çıkmıştır( % 9’u Arnavut, % 2.1’i Türk, % 1.4’ü Ulah,
% 0.5’i Roman ve 4.3’ü diğer milliyet mensubu öğrencilerden oluşmaktadır).55
49 Владимир Ортаковски, Меѓународната положба на малцинствата. Скопје, Мисла 1996, стр. 330. (Vladimir Ortakovski,Uluslararası İlişkilerde Azınlıkların Durumu). 50 С. Милосавлевски, М. Томовски, оp.cit., стр. 337. 51 В.Ортаковски, оp.cit., стр. 52 С.Милосавлевски, М.Томовски, оp.cit. , стр. 337-338. 53Mirjana Najcevska, `Obrazovanje u Makedoniji – put po mukama jednog zakona,` http://aimpress.ch/dyn/pubs/archive/data/199711/71118-026-pubs-sko.htm (Mirjana Nayçevska, Makedonya’daki eğitim Sorunu). 54 1991/92 öğretim yılından itibaren % 10’luk milliyet kotası uygulanmaya başlandı. 1996/97 öğretim yılında bu kota nüfusa orantılı olarak ayarlandı. Duncan Wilson, оp.cit.,p. 59. 55 Aneta Jovevska, Minorities presence in political life- Republic of Macedonia, http://nispa.sk/news/jovevska.rtf
Yüksek öğretimdeki sorunlara gelince; Makedonya Cumhuriyeti otoriteleri
özellikle çok az sayıda Arnavut öğrencinin oluşunu 1989 yılında kapatılan Priştine
Üniversitesi’ne bağlamaktadırlar. Yugoslavya’nın dağılmasından önceki sürede bu
üniversiteden mezun olan Makedonyalı Arnavut sayısı 1.200 olarak açıklanmaktadır.
Bağımsızlıktan sonra ise Priştine Üniversitesi’nin yerine Arnavutluk üniversitelerinin
geçtiği kaydedilmektedir. 1992/93 öğretim yılı kayıtlarına göre bu üniversitelerde 400’e
yakın Makedonya vatandaşının yüksek öğretimine devam ettiği belirtiliyor.56
Arnavutlar, üniversiteye kabul ve mezun olmadaki oran düşüklüğünü ana
dillerinde eğitim görmüş Arnavut öğrencilerinin sadece Makedon dilinde eğitim veren
üniversitelerde okuma zorunluluğuna bağlamaktadyılar. Makedonlar ise Anayasa ve
kanunlarla görev olarak belirtilmiş resmi dili (Makedon dilini) öğrenme ve öğretme
yükümlülüğünün yerine getirilmesi görüşüyle bunun gerekçe olarak
gösterilemeyeceğini iddia etmekteydiler.57
Uygulamada ise daha önce de değindiğimiz gibi Makedonya hükümeti
milliyetlerin bu dezavantajının farkında ve sınav puanlarında indirim ve milliyet
kotasını uygulamaktadır.
Fakat yüksek öğrenimdeki sorunun asıl kaynağı bu değildir. Arnavutların kurucu
millet olarak tanınma talepleri ve Makedonların buna karşı olan tutumlarıdır. Arnavutlar
kurucu millet olmanın Makedonlarla eşitlik anlamına geldiğini, bu sebeple kamu
destekli bir Arnavut üniversitesinin veya var olan üniversitelerin Arnavutça da eğitim
vermesini talep etmekteydiler.
Arnavutların üniversite taleplerini reddeden Makedonya yönetimi bunun yerine
yukarıda da değindiğimiz gibi Pedagoji Fakültesinin değişik bölümlerinde Arnavutça
eğitime izin verdiler. Talepleri reddedilen Arnavutlar, 1995 yılında Kalkandelen
Üniversitesini kurdular. Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Anayasa, kanunlar ve ülke
bütünlüğü için tehlike oluşturduğu gerekçesiyle bu üniversiteyi yasadışı ilan etti.58
Sorun ancak 2000 yılında kabul edilen Yüksek Öğretim Kanunu’yla aşılabildi.
Kanuna göre Arnavutça eğitim verecek özel bir üniversitenin kurulabileceği kabul
56 В.Ортаковски, оp.cit, стр. 336. 57Гале Галев, “Правото на образование на припадниите на националностие,” Пет години од уставот на Република Македонија, Скопје, Здружение за Уставно Право на Македонија, Март 1998, стр. 56-59. (Gale Galev,Milliyetlerin Eğitim Hakkı). 58 The situation in FYROM-Report, Assembly of Western European Union, Doc. A/1753, 18 Octomber 2001, p.5.
edildi.59 Fakat Arnavutlar kamu destekli bir Arnavut üniversitesinin kurulması gerektiği
taleplerinden vazgeçmediler. Ohri Çerçeve Anlaşması’yla taraflar ülke nüfusunun
%20’nin kullandığı dilde de devlet üniversitesinin kurulmasına karar verdiler
(Anlaşmanın 6.2. maddesi). Anlaşma gereği 2003 yılında AGİT destekli üniversitenin
varlığı yanında faaliyete yasadışı olarak devam eden Kalkandelen Üniversitesi de devlet
üniversitesi statüsüne kavuştu.60
C. Toplumsal ve Siyasal Alanda Azınlıkların Durumu
1990 yılında çok partili sisteme geçen Makedonya Cumhuriyeti’nde 2000 yılına
kadar 100’e yakın siyasi parti kurulmuştur.61 Bu siyasi partiler arasında en az 16’sı
azınlıklara aittir. Temsil oranı ve etkinlik açısından en önemlilerini saymak gerekirse,
Arnavutların PDP (Partija za Demokratski Prosperitet-Demokratik İlerleme Partisi),
NDP (Narodna Demokratska Partija– Demokratik Halk Partisi) PDPA (Partija za
Demokratski Prosperitet na Albancite-Arnavut Demokratik İlerleme Partisi) ve DUI
(Demokratska Unija za Integracija-Demokratik Uyum Birliği), Türklerin – TDP (Türk
Demokratik Partisi), Romanların PCER (Partija za Celosna Emancipacija na Romite-
Roman Özgürlükler Partisi) ve Sırpların DPS (Demokratska Partija na Srbite-
Demokratik Sırp Partisi)’dir
1990, 1994, 1998 ve 2002 yıllarında yapılan genel seçimlere baktığımızda
azınlıkların tamamının olmasa da önemli bir kısmının mecliste temsil edildiği,
59 Yüksek Öğretim Kanunu’nun 95/7. maddesiyle özel üniversitelerde, milliyet dillerinde de eğitim yapılmasına izin veriliyor. Bkz.: Закон за високо образование 2000, член 95/7 (Yüksek Öğretim Kanunu, 95/7. md.). http://www.minelres.lv/; Bu doğrultuda yasadışı olarak ilan edilen Kalkandelen Üniversitesinin yerine geçmesi hedeflenen AGİT destekli Güneydoğu Avrupa Üniversitesi kuruldu. D. Wilson, оp.cit. p.60. 60 http://www.mr.com.mk/Bilteni/Dekemvri2003/Biltenvesti.htm 61 Благоја Нинески, Изборите, медиумите и партиите во македонија 1999-2000. Скопје, Студентски збор 2001, стр. 7 (Blagoya Nineski-Makedonya’da Seçimler,Medya ve Siyasi Partiler).
Arnavutların ise temsil edilmekten öte hükümet oluşumlarında dahi her zaman yer
aldıkları görülür.
1990 seçimlerinde Meclis üyelerinin 27’si azınlık mensubuydu. Bunların
23’Arnavut, 2’si Roman, ve 1’i Yugoslav diğeri ise Müslüman (Boşnak)’tı.62
1994 seçimlerinde seçilen 23 azınlık mensubundan 19’u Arnavut, 2’si
Roman,1’i Türk ve 1’i Sırp’tı.63
1998 seçimlerinde Makedonya Meclisi’ne 26 Arnavut, 1 Türk, 1 Roman ve 1
milletvekili diğer milliyetlerdendi. Bu seçimlerde söz konusu meclise toplam 29 azınlık
milletvekili seçildi.64
2002 yılında yapılan seçimlerde üyelerin milli kimlikleri konusunda tam bir
bilgiye ulaşamadık onun için sadece parti üyeliklerinden yola çıkarak mecliste en az 27
Arnavut temsilcisinin bulunduğunu söyleyebiliriz (PDP-2, PDPA-7, DUI-16, NDP-1).65
Anayasada Hükümetin oluşturulmasını düzenleyen 90. maddeye göre iktidarın
Arnavutlar veya diğer bir toplulukla paylaşılması zorunluluğu yoktur. 66 Fakat
uygulamada çok partili sisteme geçişten sonra kurulan ilk hükümetten itibaren
Arnavutların her zaman, diğer azınlıkların ise zaman zaman hükümette temsil
edildikleri görülüyor. Makedon partileri tek başlarına veya diğer Makedon partileriyle
koalisyon kursalar bile özellikle Arnavut partilerini de iktidara ortak ediyorlar.
Dolayısıyla Makedon siyasi hayatında böyle bir teamülün veya pozitif normlara
dayanmayan bir oydaşmanın sağlandığı söylenebilir.67
1990 yılındaki ilk çok partili seçimlerden sonra kurulan ilk hükümette Arnavut
ve Türk temsilcileri de yer aldı. 1992 yılında eski Makedonya Komünistler Birliğinin
devamı niteliğinde olan Sosyal Demokratlar Birliği (SDSM) diğer Makedon partilerinin
yanında Arnavut PDP’yi de koalisyona kattı.68 Bu siyasi teamül 1994 seçimlerinden
sonra kendisini daha güçlü bir şekilde gösterdi. Seçimlerin mutlak galibi olan SDSM
seçim koalisyonu tek başına iktidara sahip olabilecek güçteyken bile Arnavut PDP’ye 62 ibid., стр. 20. 63 ib., стр. 32. 64 ib., стр. 65-66. 65 http://www.ifes.org.mk/en/elect_results.asp 66 Madde, hükümet kurma görevini mecliste çoğunluğu sağlayan parti veya partilere verilmesini öngörüyor. Hükümet meclisin salt çoğunluğu tarafından seçiliyor. Устав на Република Македонија, Скопје, ЈП Службен весник на Македонија (2002), стр. 61-62. 67 Мирјана Малевска, Етничкиот Конфликт и Прилагодувањето. Скопје, Култура 1998, стр. 60. (Miryana Malevska-Etnik Çatışmalar ve Uyum Sorunu). 68 Новица Вељановски, Македонија 1945-1991. Скопје, Институт за национална историја 2002, стр. 364 (Novitsa Velyanovski, Makedonya 1945-1991).
beş bakanlık vererek koalisyon hükümeti kurdu69. 1998 seçimlerinden sonra radikal
milliyetçi olarak nitelenen Makedon VMRO-DPMNE partisi radikal milliyetçi Arnavut
DPA(PDPA-NDP)’yle koalisyon hükümeti kurdu.70 Fakat bu geleneğin en çarpıcı
örneği 2002 seçimlerinden sonra kurulan SDSM-DUI hükümetidir. Zira DUI, başta
başkanı Ali Ahmeti olmak üzere üyelerinin önemli bir kısmı Ulusal Kurtuluş
Ordusu’nun eski mensuplarının oluşturduğu bir partidir.71
Yerel seçimlere baktığımızda da azınlıkların temsil edildiğini görürüz. 1990
yılında yapılan yerel seçimlerde yerel meclislere toplam 336 azınlık üyesi seçilmiştir.
Bunlardan 234’ü Arnavut, 25’i Boşnak, 22’si Türk, 16’sı Sırp, 15’i Roman, 12’si Ulah
ve 6’sı Yugoslav’dı72
1996 seçimlerinde toplam 466 azınlık mensubu seçildi. Bunlardan 342’si
Arnavut, 54’ü Türk, 20’si Sırp, 13’ü Roman, 12’si Müslüman, 5’i Ulah ve 21’i diğer
azınlıklara mensuptu. Belediye başkanlığına 22 Arnavut, 4 Türk ve 2 Sırp seçilmişti.73
2000 seçimlerinde de yerel meclislere 385 Arnavut, 27 Türk, 26 Sırp ve 9
Roman seçilmiş, belediye başkanlığına ise 26 Arnavut ve 1’er Türk, Sırp ve Roman
seçilmişti.74
Daha önce açıklamaya çalıştığımız Makedonya’nın demografik yapısı göz
önünde bulundurulduğunda yerel yönetimler ve yerinden yönetim (desаntralizasyon)
ilkesi Makedonya’daki Arnavut sorununun önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Arnavutların Batı Makedonya’da önemli sayıda olmaları ve hatta bazı bölgelerde
çoğunlukta olmaları sebebiyle yerinden yönetim ilkesinin benimsenmesi ve merkezi
idarenin belirli yetkilerinin yerel yönetimlere devredilmesi Makedonya’nın fiili olarak
bölünmesi tehlikesini de beraberinde getirmektedir.75
Yerel yönetim yetkilerinin arttırılması Makedonya’nın fiili olarak bölünmesini
de beraberinde getirdiği için Makedonlar güçlü bir merkezi idare yapısını
savunmaktadırlar. Arnavutlar ise ileride incelemeye çalışacağımız ulusal birlik 69 SDSM seçim koalisyonu (Liberal Parti (LP) ve Makedonya Sosyalist Partisi (SPM) ) meclisteki 120 sandalyenin 87’sini kazandı. Цане Т. Мојановски, Летопис на македонската демократија. Скопје, Пакунг, 2000, стр. 204 (Tsane T. Mojanovski, Makedonya Demokrasi Günlüğü). 70 Carstein Weiland, “One Macedonia with two faces: Domestic Debates and Nation Concepts” www.columbia.edu/cu/sipa/REGIONAL/ECE/wieland.pdf, p. 2. 71 James Pettifer, Ali Ahmeti & The New Albanian Party in FYROM, Conflict Studies Research Center, 1.July 2002, p.2. http://www.csrc.ac.uk 72 Нинески, op.cit.,стр. 19. 73 ibid., стр. 47-49. 74 ib., стр. 93-94. 75 Makedonya’da Arnavutların çoğunlukta olduğu bölgeler için bkz.: Ek - II. Harita 3.
politikasına paralel olarak güçlü bir yerel yönetim idaresinin Arnavut ulusal birliğini
sağlayacağı ve Makedonya’da iktidarın orantılı bir şekilde sağlanacağını
savunmaktaydılar. Makedonya’nın bölünmesini arzu etmeyen uluslararası toplum da
ayrılıkçı Arnavut taleplerinin engelleneceği düşüncesiyle yerel yönetimlerin
güçlendirilmesini savunuyordu. 2001 yılında imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması da
tarafların bu temel endişeleri göz önünde bulundurularak yerinden yönetim ilkesinin
uygulanmasını kabul ediyor. Çerçeve Anlaşmasının uygulanmasıyla ilgili en önemli
sorunlar da bu ilkenin uygulanmasıyla ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Sorun,
Anlaşmanın uygulanmaya başlanmasından önce de tahmin edildiği gibi Makedonya’nın
idari haritası ve yerel yönetimlerin finansmanı konusunda odaklanmaktadır. Arnavutlar
belirli yerel yönetim birimlerinde (örneğin: Üsküp) yüzde 20’yi aşabilmek için
Makedonya idari haritasının yeniden belirlenmesini, Makedonlar ise belirli yerel
yönetim birimlerinde azınlıkta kalacak Makedonlar için koruyucu önlemlerin
uygulanmasını talep etmektedirler. Hükümet yerel yönetim kanunu dışında yerinden
yönetim ilkesinin uygulanması için yirmi kanunluk bir teklif paketi hazırladı. Fakat
taraflar (koalisyon hükümeti) idari haritanın belirlenmesi ve yerel yönetimlerin
finansmanı konularında halen uzlaşma sağlayamadı.
Anayasa değişikliğiyle Cumhuriyet, azınlıkların (toplulukların) kamu
görevlerinde orantılı olarak temsil edilmesi göreviyle yükümlendirilmiştir.
Değişiklikten önceki duruma baktığımızda çok düşük olan oranın bağımsızlıktan
itibaren yükseltilmesi yönünde birtakım girişimlerin olduğunu görüyoruz. Özellikle
içişleri bakanlığı ve orduda Arnavut oranının yükseltilmesi yönünde birtakım çabalar
var. Örneğin Polis Orta Okulu’nda %22’lik (%19’u Arnavutların) azınlık kotası
uygulanıyor, polis güçlerinde de Arnavut mensuplarının oranında önemli bir artış
gözleniyor. 1993-95 yıllarında polis güçlerindeki Arnavut oranı % 1,7’den % 4,5’a
çıkıyor. Ordunun % 16-27’ni oluşturan Arnavutlar subay düzeyinde % 8,7, general
düzeyinde ise % 12,5’la temsil ediliyor ve eskiye oranla önemli bir artış olarak
gösteriliyor.76
Fakat 1994 sayımlarına baktığımızda ülke nüfusunun % 22,7’ni oluşturan
Arnavutların kamu görevlerine % 10,2 oranında katıldığı, polis güçlerinde ise örneğin
Kalkandelen ve Gostivar gibi Arnavutların yoğun olarak yaşadığı şehirlerde sadece
76 Ортаковски, op.cit., стр. 338.
%12-17 oranında katıldığı belirtilmekte ki bu oran yapılan bütün iyileştirme çabalarına
rağmen azınlıkların kamu görevlerinde yeterince temsil edilmediğini gösteriyor.77
Yargı alanında Anayasa Mahkemesinde dokuz üyeden üçü, Cumhuriyet
Yargıçlar Yüksek Konseyinde ise yedi üyeden ikisi milliyet mensubuydu. Yargıtay’da
25 üyenin 4’ü Arnavut ve biri Ulah milliyetine mensuptu. İstinaf mahkemelerinde
yargıçların % 9.1’i Arnavut, % 2.2’si Türk ve Sırp ve 1.14’ü Ulah ve diğer milliyetlere
mensuptu. İlk derece mahkemelerinde yargıçların % 6.9’u Arnavut, % 2.5’i Ulah, 1.8’i
Sırp, %0,6’şar Türk ve Müslüman (Boşnak) ve %0,8’i diğer azınlıklardan
oluşmaktaydı.78
Medya alanına baktığımızda görsel medyada devlet televizyon kanallarında
milliyet dillerinde yayın saatlerinin arttığını görüyoruz. 1996 yılından itibaren günlük 3
saat Arnavutça, 1,5 saat Türkçe ve haftada 30’ar dakika Sırpça, Ulahça ve Romanca
yayın yapılmaktadır.79
İşitsel medyada ulusal radyo kanallarında, milliyet dillerinde günlük toplam 15
saat yayın yapılmaktadır (9,5 saat Arnavutça, 4,5 saat Türkçe. Arnavutça radyo yayını
1948, Türkçe yayını ise 1945 yılından itibaren yapılmaktadır). Ayrıca haftada ikişer
saat Romanca ve Ulahça yayın da yapılmaktadır. Bunların dışında Arnavutça 6, Türkçe
4 ve Ulah ve Roman dillerinde de iki yerel devlet radyosunda yayın yapılmaktadır.80
Devlet kanallarının yanında Makedonya’da çok sayıda yerel ve ulusal yayın yapan
radyo ve televizyon kanalları da vardır. Özel televizyon ve radyo kanalları milliyet
dillerinde yayın yapma hakkına sahipler. Bunlardan Üsküp’te “TV ERA” ve “TV
Toska” Arnavutça, “TV 96” Sırpça ve “BTR” ve “Şutel” Romanca, Kalkandelen’de
“TV ART” Arnavutça ve “TV KISS” Sırpça, Kumanova’da “TV Festa” Arnavutça
yayın yapmaktadır.81
Yazılı medya alanında kamu şirketi “Nova Makedonija” dahilinde haftada üç
gün Türkçe “Birlik” ve Arnavutça “Flaka e Vlazemirit” gazeteleri yayınlanmaktadır.
Bunların yanında yine bu gazetelerin yayınladığı aylık çocuk, gençlik ve edebiyat
dergileri de mevcuttur. 1990 yılından itibaren özel gazete ve dergiler de 77 The Other Macedonian Conflict,ESI (European Stability Initiative) Discution Paper, 20. Feb. 2002, p. 5. www.esiweb.org 78 Vladimir T. Ortakovski, “Interethnic Relations and Minorities in the Republic of Macedonia,” Southeast European Politics, vol.2. no.1., (May 2001), p. 33 (www.seep.ceu.hu) 79 http://www.soros.org.mk/mn/mic/mk/96/01/12-6.html 80 Ortakovski, op.cit., p.32 81Eran Fraenkel, “Macedonia,” Nations in Transit 1999-2000, p.431. www.freedomhouse.org
yayınlanmaktadır (örn: Arnavutça “Fakti”, Makedonca-Arnavutça “Global”, Romanca-
Makedonca-İngilizce “Roman Times” vs.)82
Kültür ve sanat alanında kamu destekli Halklar Tiyatrosunda Türk ve Arnavut
tiyatroları faaliyet göstermektedir.Ayrıca kısmen kamu destekli olan çok sayıda kültür-
sanat-ilim derneği (8 Arnavut, 4 Türk ve 1 Roman) de vardır.83
82 ECMI (European Center for Minority Issues) Report#7, Feb. 2001,17www.ecmi.de. 83 Ortakovski, op.cit., p. 32-33
İKİNCİ BÖLÜM
MAKEDONYA ARNAVUTLARI
A. Arnavut Milliyetçiliği
Illyr kökenli olduklarını iddia eden Arnavutlar,84Osmanlı hakimiyetinden önce
tarih boyunca Roma, Bizans, Bulgar, Sırp ve Norman hakimiyeti altında kalmışır.
Ortaçağda Arnavut klan ve kabilelerin feodal ailelere dönüşmesiyle yarı bağımsız veya
bağımsız dükkalıklar bazen birleşerek hakimiyeti altında bulundukları devletlere karşı
ayaklanarak bağımsız krallıklar kurabilmişlerdir. Fakat genellikle feodal topraklarını
genişletmek amacıyla aralarında savaşmışlardır.85
XIV. yüzyıl ortalarında başlayan Osmanlı hakimiyetine Arnavutlar bu yapıyla
girmişlerdir.86 Hakimiyetin ilk dönemlerinden itibaren özellikle feodal aile ve klan
şefleri İslamiyet’i kabul etmiş, zamanla İslamiyet diğer kesimlere de yayılmıştır.87
Milli hareketin diğer Balkan milletlerine nazaran daha geç başlamasında en
büyük etken olarak Arnavutların İslam’a geçişleri ve ortaçağdan itibaren devam eden
feodal yapının korunmasına bağlanmaktadır. İslamiyet’e geçişin ilk önce feodal ailelerle
84Balkanların en eski yerleşik halklarından olan Illyrler hakkında çok az bilgiye ulaşılmış olması nedeniyle Arnavutların bu iddiası tartışılır bulunmaktadır. Arnavut dili Hint-Avrupa dilerine ait olmakla birlikte hiçbir alt gruba ait değil ve İllyr dili yanında Trakya diliyle de benzer özellikler göstermektedir. Fakat Arnavutlar, İllyr kökenleri üzerinde ısrarla durmakta ve bu ısrar bir devlet politikası şekline dönüşmüştür. Arnavut isminin İllyr-Albanoi kabilesinden geldiği iddia edilmekte. Fakat Arnavutlar kendilerine shqiptar, ülkelerine de Shqiperia demektedirler. Robert Elsie, Albania-Countries and the Cultures, p.1-3, www.elsie.de 85 Arnavutların kurduğu devletler ve feodal aileler arasındaki savaşlar için bkz.: Анциклопедија на Југославија (издание на македонски јазик) Т.I., Zagreb, Jugoslavenski Leksigorafski Zavod 1983, стр. 145-146 86 Artan Puto, Some aspects of the perception of the Ottoman period in the Albanian historiography, p.9 - 10, www.afebalk.org/rencontres2002/textes/A.Puto.pdf 87 Florian Bieber, “Muslim identity in the balkans before the esteblishment of nation states,” Nationalities Papers, vol. 28, no. 1, (2001), p.16, www.policy.hu
başlaması toprağın el değiştirmesini kısmen engellemiş ve Arnavut feodal yapının
devamını sağlamıştır. Diğer taraftan İslamiyet’ın toplumun her kesimine yayılması
Arnavutları pek çok yönden diğer Balkan Hıristiyan milletlerine göre avantajlı konuma
getirmiştir.88
Arnavut milli hareketi, Arnavutlar tarafından kurtuluş ve yeniden doğuş
(Rilindja) olarak adlandırılmaktadır. Arnavutlar, Rilindja hareketini iki döneme
ayırmaktadır. I. dönemde Arnavut ulusal bilincinin oluşturulması amacıyla, derebeylere,
klanlara bölünmüş Arnavutların, ortak bir geçmiş ve tarihi simgelerin etrafında
birleştirilmesi çabalarının yanında en önemli hareketler dil birliği ve eğitimin
yaygınlaştırılmasıyla, entelektüellerin yetiştirilmesi yönündedir.89 1830’lu yıllarından
1878 yılına kadar devam eden I. Dönemde pek çok ayaklanma olsa da bunların milli
harekete bağlanması zordur. Çünkü hareketler yerel düzeyde kalmakla birlikte siyasi bir
özerklik veya Osmanlı idaresinden kurtuluş amacıyla değil genellikle derebeylik
statülerinin korunması, vergilerin ödenmemesi, askerlik (seferberliğe katılmamak) ve en
önemlisi Osmanlı reform hareketlerine karşı çıkmak amacıyla yapılmıştır.90
Arnavut milli hareketinin ikinci aşamasının başlangıcı olarak da nitelenen “1878
Prizren Birliği” (Arnavut Milli Hakları Koruma Birliği), milli harekette ilk defa ciddi ve
toplu bir siyasi örgütlenme, özerklikten bağımsızlığa kadar varabilecek talepler ve
sistematik bir mücadele programı ortaya koymaktadır.
Birliğin, en önemli kurulma sebebi ilk önce Ayastefanos Antlaşması, daha sonra
da bu anlaşmanın revize edilmesi için kurulan Berlin Kongresi kararlarıdır
(Antlaşmasıdır). Bu antlaşmalarla Arnavutların çoğunlukta veya önemli bir sayıda
yaşadıkları bölgelerin Karadağ, Sırbistan, ve Bulgaristan’a teslim edilmesi
88 Hugh Poulton, Balkanlar-Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler, İstanbul, Sarmal Yayınevi 1993, s. 71-72. 89 Toska ve Gega lehçelerine bölünmüş Arnavut dilinin birleştirilmesi ve tek bir alfabenin kullanılması yönünde XIX yüzyılın ilk yarılarından itibaren özellikle İstanbul, Viyana ve Bükreş’teki Arnavut diyasporasının girişimleri var. Анциклопедија на Југославија (издание на македонски јазик) Т.I., Zagreb, Jugoslavenski Leksikografski Zavod 1983, str. 144-145; Ortak bir geçmiş ve tarihi simgeler etrafında birleştirilmesi yönünde XV. yüzyılın ilk yarılarında Osmanlı’ya karşı ayaklanmış Gjergj Castrioti Skenderbeg (İskenderbey) önemli bir yer tutmakta. Rilindja Hareketi döneminde G.Castrioti yabancı işgalcilere karşı koyabilmiş ve bütün Arnavutları birleştirmiş bir simge olarak görülmekteydi. Puto, op.cit., p. 10-11; Arnavutların günümüzde kullandığı ulusal bayrakları (kırmızı zemin üzerinde çift başlı kartal) Castrioti ailesinin de kullandığı bir armaydı. Elsie, op.cit., p.3. 90Димитрије Богдановић, Књига о Косову, Београд, Геокарта 1986, стр. 143 (Dimitriye Bogdanoviç Kosova Kitabı).
gerekiyordu.91 Nitekim Birliğin kurulma tarihi de Ayastefanos’tan sonra, Berlin
Kongresi’nin başlama hazırlıklarına denk gelmektedir. 10.06.1878 tarihinde
Arnavutların yaşadığı her yerden gelen 300 delegenin katılımıyla kurulan Birliğin
öncelikli amacı Arnavutların yaşadığı bu bölgelerin Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan’a
teslim edilmesini önlemek için Berlin Kongresine baskı yapmaktı.92
Birlik siyasi talepler açısından daha faaliyete başlayamadan ikiye bölündü.
Abdül Fraşeri liderliğindeki Güney Arnavutluk grubu delegeleri bağımsız bir Arnavut
devleti fikrinde ısrar ederken, Kuzey Arnavutluk, Makedonya ve Kosova’dan gelen
delegelerin oluşturduğu ikinci grup ise siyasi çözümün Osmanlı İmparatorluğu
dahilinde bazı özel statüleri içerecek bir özerklik çerçevesinde sağlanması fikrini
savunuyordu. İki grubun da anlaşma sağlayabildiği en önemli konu Arnavut Vilayeti
veya devletinin sınırları konusuydu.93 Her iki tarafın da birtakım tavizler vermesiyle
özerklik konusunda fikir birliği sağlandı, 60 kişiden oluşan bir genel kurul oluşturuldu
ve Birliğin siyasi programı açıklandı.94
Birliğin siyasi program ve kararlarına baktığımızda özerkliğin Yanya, Kosova,
Manastır ve İşkodra vilayetlerinin birleştirilerek, Arnavut Vilayeti olarak yeniden
düzenlenmesi, vergilerin Osmanlıya ödenmemesi, seferberliğe katılmamak gibi siyasi
ve ekonomik talepleri içeriyordu. Özerklik talepleri dışında Birlik, Osmanlıya ait olan
toprakların Karadağ, Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan veya Osmanlı dışında herhangi
başka bir devlete teslim edilmeyeceği ve Osmanlının daha önce kaybettiği ve
Arnavutların yaşadığı Sırbistan ve Karadağ’a teslim edilen toprakların geri alınmasının
ise siyasi yollarla sağlanamaması halinde silahlı mücadeleyle sağlanacağı yönündeki
kararlarını aldı.95
Birliğin örgütlenmesine ve kurduğu oluşumlara gelince hükümet gibi hareket
eden yönetim kurulu, içişleri, maliye, dışişleri, güvenlik komisyonları, mahkemeler ve
askeri birlikler de kurmuştu.96
91 Sina Akşin, 31 Mart Olayı, İstanbul, Sinan Yayınevi, s. 116.; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C.I., Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1973, s.1-4. 92 Антон Бериша, Мехмет Беграца и др., Косово. Београд, Економска политика 1973, стр. 156. (Anton Berişa, Mehmet Begratsa ve d., Kosova) 93 Büyük Arnavutluk ve “Arnavut Vilayeti” haritaları için bkz.: Ek - II. Harita 4 ve 5. 94 Богојевић, op.cit., стр.144. 95ibid., стр.144. 96Томе Батковски, Великоалбанската игра во Македонија. Скопје, Мугри 21,1994, стр. 28 (Tome Batkovski-Мakedonya'daki Büyük Arnavutluk Oyunu).
Birlik, uygulamada özerklik taleplerinin kabulü ve Arnavutların yaşadığı
bölgelerin Sırbistan ve Karadağ’a teslim edilmesini engellemek için Berlin Kongresi ve
Osmanlı Sultanına başvurmuştu. Arnavutlar, kurdukları silahlı gruplarla, bazı bölgelerin
Karadağ’a teslimini engellemeye çalışmışlardı.97
Birlik, Osmanlı’nın büyük güçlere karşı boyun eğmesinden sonra özerklik
talebinden vazgeçerek bağımsızlık için Osmanlı idaresine karşı ayaklandı. 1881 yılında
bastırılan ayaklanmadan sonra birliğin faaliyetlerine de son verildi.98
Birliğin talep ve eylemleri, dönemin özel siyasi durumu nedeniyle, özellikle
Osmanlı fakat diğer önemli Avrupa güçleri (Avusturya-Macaristan, İtalya) tarafından
tasarlandığı, Arnavutların bu büyük güçler tarafından manipule edildiği, dolayısıyla
Birliğin, Arnavut karakterinin tartışılır olduğu ileri sürülmektedir.99
Fakat bütün bu tartışmalara rağmen Prizren Birliği’nin, Arnavut ulusal
hareketinde çok önemli bir yer sahip olduğu ve ulusal devlet kurma yönündeki ilk ciddi
hareket olduğu konusunda görüş birliği vardır.100
Birliğin, Arnavut ulusal hareketinde ilk ciddi siyasi örgütlenme ve belirlenen
amaç uğruna sistematik bir mücadele programı koymasının yanında en önemli özelliği
Arnavut milliyetçiliğinin karakteristik özelliklerini belirleyecek olan bir milli devlet
haritasını ortaya koymuş olmasıdır.
97 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi VIII. Cilt, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1983, s. 68; Örn.: Berlin Antlaşması kararlarına göre Plav ve Gusinje bölgelerini teslim almaya gelen Karadağ kuvvetleri çok güçlü bir Arnavut direnişiyle karşılaşmışlar ve bölgeleri teslim alamamışlar. Berlin Kongresinin araya girmesiyle Osmanlı bu bölgelerin yerine Hoti ve Gruda bölgelerini teslim etmeye razı edilmiş fakat Karadağlılar burada da Arnavut direnişiyle karşılaşmışlar ve bölgeyi teslim alamamışlar. Büyük güçlerin yine araya girmesiyle Osmanlı’nın bu bölgelerin yerine Ulcinj’i vermesi kararlaştırılmış fakat Karadağlılar burayı da teslim alamamışlar, en sonunda büyük güçlerin tehditleriyle Osmanlı, Arnavutları da ikna ederek bölgeden çekilmiş. Bkz.: Enciklopedija Jugoslavije T.I., Zagreb, Leksikografski Zavod FNRJ MCMLV, str. 157 98 Бериша, Беграца и др, op.cit., стр. 158-159. 99Богдановић, op.cit., стр. 142.; Örn.:toprak taleplerinin Osmanlının kaybedeceği veya kaybettiği topraklara yönelik olması ve aldığı kararlar nedeniyle (Arnavutlar, Birlik kararlarıyla, Osmanlı’dan başka bir devleti tanımayacaklarını, şeriat kurallarına sadık kalarak bütün Müslümanların can ve mal güvenliğini sağlayacaklarını, Osmanlının zayıflatılması için çalışan herkesin düşman sayılacağını kabul etmekteydi.) birliğin ilk dönemlerde Panislamist ve Osmanlıcı olduğu iddia edilmektedir. Bkz.: Радослав Гаћиновић, Насиље у Југославији, Београд, Евро 2002, стр. 114-115.(Radoslav Gaçinoviç, Yugoslavya’daki Silahlı Hareketler);Kristina Balalovska “A Historical Beckraund to the Macedonian-Albanian Inter-Ethnic Conflict,” New Balkan Politics, Issue 3,Т. www.newbalkanpolitics.org.mk/html; Батковски, op.cit., стр. 26. 100Poulton, op.cit., s. 233.; А. Бериша, М. Беграца и др, op.cit., стр. 159.; Carol Roger, “Kosovo, Where it all Began,” International Journal of Politics, Culture and Society, Vol.17. No.1., (Fall 2003), p. 169-170.
Gerçek etnik, tarihi ve siyasi sınırları yansıtmadığı gerekçesiyle “Büyük
Arnavutluk”101 olarak da adlandırılan harita bu tarihten itibaren Arnavut milliyetçilerine
göre Arnavut milli devletinin sahip olması gereken asli sınırlarıdır.102 Arnavut milli
hareketinin bu harita üzerinde tartışmasız ve kesin fikir birliği günümüze kadar bir
takım değişikliklere uğramış olsa da devam etmektedir.103 Arnavut milli hareketinin bu
harita üzerindeki ısrarlarının günümüze kadar devam etmesinin gerekçeleri tartışılabilir
olsa da Büyük Arnavutluk fikri, Arnavut milliyetçiliğinin karakteristik özelliklerini
ortaya koymaktadır.
1. Harita bölgedeki bütün Arnavutları bir devlette birleştirmeyi hedeflemekle
Arnavut milliyetçiliğinin etnik-homojenite karakterini belirtmektedir.104
2. 1912 yılında kurulan Arnavutluk Devleti belirlenen haritanın önemli bir
kısmını kapsamıyor, dolayısıyla Arnavut nüfusunun önemli bir kısmını da dışarıda
bıraktığı için Arnavutluk merkezli bir milliyetçiliğin yayılmacı olduğu söylenebilir.
3. Haritada belirlenen bölgelerin önemli bir kısmının Sırbistan, Karadağ ve
Makedonya’ya ait olması çatışma alanlarını belirlediği gibi Arnavut milli hareketinin
karşısındaki güçleri de belirlemekte daha doğrusu Arnavut milliyetçiliğinin anti-Slav
karakterini ortaya koymaktadır.105
4. Arnavutluk ve Arnavutluk dışında yaşayan Arnavutların, Sırbistan, Karadağ,
Makedonya karşısındaki güçsüzlüğü ve Arnavut milliyetçilerin “Büyük Arnavutluk”
fikrine olan sadakati meselenin 3. güçler tarafından manipule edilebilme potansiyelini
ortaya koymaktadır.106 Bu durum haritanın gerçekleşmesi için üçüncü tarafların
101 Haritada belirlenen bazı bölgelerde çoğunluk Arnavutlarda değildi. Tarihsel açıdan bu toprakların çoğu (Kosova, Batı Makedonya) eskiden Sırp Krallığınındı, Osmanlının buraları “işgal” etmesiyle ve özellikle Türk-Avusturya savaşlarından sonra Sırpların göç etmesiyle, onların yerine Müslüman Arnavutlar yerleştirildi; Siyasi ve uluslararası hukuk açısından buraları bir dizi antlaşmayla Sırbistan ve Karadağ toprakları olarak tescil edildi. Богдановић, op.cit., стр.144. ; Гаћиновић, op.cit., стр. 115-116. 102 Miranda Vickers,James Pettifer, Albania-From Anarchy to a Balkan Identity, London, Hurst & Company 1997, p.160. 103 Arnavutlar, kurulan Arnavutluk devletinin bu haritaya bağlı kalınmaksızın kurulmuş olmasını “Arnavut Sorunu” olarak nitelemekte. Sorunun çözümü için günün siyasi şartlarına göre değişik öneriler sunmaktadırlar. Örn: Yugoslavya ayağındaki Arnavut sorununun çözümü için 1990’lardan itibaren Kosovanın bağımsız bir cumhuriyet olarak ilan edilmesi veya Arnavutlukla birleşmesi, Makedonya’daki Arnavutlara ise kurucu millet statüsü tanınması doğrultusundaydı. (P.Milo-Arnavutluk Dışişleri Bakanı’nın demecinden). Малеска, op.cit., стр. 56. 104Батковски, op.cit., стр. 23. 105 ibid., стр. 24. 106 Yukarıda “Prizren Birliği’nin” Osmanlı, Avusturya – Macaristan ve İtalya tarafından kendi Balkan politikalarında bir manipulasyon aracı olarak kullanıldığı iddiasına kısaca değindik. supra.,s.22.; Bunun dışında II. Dünya Savaşında Arnavut milliyetçiliğinin ilk önce İtalya, Almanya daha sonra da İngiltere tarafından kullanıldığı konusuna “Makedonya’da Arnavut Sorunu” konusunda ayrıntılı olarak
karışması daha doğrusu meselenin uluslararası boyuta taşınması ve meselenin üçüncü
bir kuvvet veya uluslararası desteğe muhtaç olduğunu göstermektedir.107
Arnavut milliyetçiliği karşısında bulunan Sırp ve Makedon milliyetçilik
akımlarının da benzer özelliklere sahip olması108 nedeniyle bu milletler arasında
yaşanan çatışmalar siyasi veya silahlı olmasına bakılmaksızın beraberinde sistematik
insan hakları ihlallerini, savaş suçlarını ve hatta soykırımı bile getirmektedir.
Makedonya’da Arnavut Sorunu konusunda daha ayrıntılı bir şekilde duracağımız bu
insan hakları ihlalleri, siyasi çatışmalarda kendini sistematik insan hakları ihlalleri,
silahlı çatışmalarda ise savaş hukuku ve insancıl hukuk ihlalleri şeklinde
göstermektedir.
Prizren Birliğinin lağvedilmesinden sonra Arnavut milli hareketinin devlet veya
özerklik statüsü elde etme çabaları devam ediyordu. Özellikle 1909 yılından sonra sık
sık çıkan Arnavut isyanlarıyla belirli bir özerkliğe kavuşan Arnavutlar istedikleri siyasi
ve idari özerkliğe ancak 1912 yılında kavuşabildiler. 1912 yılında Osmanlı
Ordusu’ndaki muhalif subayların (1. ve 20. Tümen) da desteğini alarak ayaklanan
Arnavutlar Osmanlı hükümetine taleplerinin önemli bir kısmını kabul ettirebildiler ve
bu taleplerin kabulüyle fiili olarak Yanya, Kosova, Manastır ve İşkodra vilayetlerini
kapsayan bir idari ve siyasi özerklik statüsü kazandılar.109
Birinci Balkan Savaşı’nın başlamasıyla Sırp ve Karadağ işgaline uğrayan
Arnavutlar bağımsızlıklarını ilan ettiler. 20. Aralık 1912’de düzenlenen Londra
Konferansı da Arnavutluk Devleti’nin kurulmasını ilke olarak kabul etti.110 I. Balkan
değineceğiz. Bunların dışında Arnavutların belirli şartları (örn.:insan hakları ihlalleri) bilinçli bir şekilde yaratarak uluslararası kamuоyu ve kuvvetleri manipule ederek sorunu uluslararası boyuta taşımaya çalıştıkları konusunda da birtakım iddialar var. Скот Тејлор, Неграѓанска Војна, Београд, Књига kомерц 2002, стр. 169. (Scott Taylor, İç Savaş); Dijana Vukomanović, “Kosovska kriza: Upravljanje etničkim sukobom (1981–1999)”. - Nova sprska politička misao (Beograd). Br. 3-4, str. 48-49 (http://www.komunikacija.org.yu) (Diyana Vukomanoviç, Kosova Krizi: Etnik Kriz Yönetimi). 107 Uygulamada Arnavutların uluslararası desteği sağlayamadıkları durumlarda siyasi ve askeri hedeflerinden vazgeçtikleri veya askıya aldıkları görülüyor. Örn.: Kosova’da sağladıkları uluslararası desteğin aynısını Güney Sırbistan’da (Preşova Vadisi) sağlayamayan Arnavut silahlı örgütleri taleplerini yumuşattı veya vazgeçti. Güney Sırbistan’ın uluslararası bir sorun haline dönüşmemesinde AB ve NATO’nun rolü için bkz.: R. Craig Nation, War in the Balkans 1991-2002, Strategic Studies Institute Report, August 2003, p.332. (http://www.carlisle.army.mil);The situation in FYROM-Report, Assembly of Western European Union, Doc. A/1753, 18 Octomber 2001, p.5. 108 Panayote Elias Dimitras, “Writing and Rewriting History in the Context of Balkan Nationalism,” Southeast Europen Politics, vol. 1, no. 1, October 2000, p. 46, 51-52.; William W. Haggen, “The Balkans Leathal Nationalisms,” Forreign Affairs, vol. 78.no.4, (Jul.-Aug. 1999) p.52-53. 109 1912 Arnavut ayaklanması hakkında daha geniş bilgiler için bkz.:Bayur, op.cit. s. 314-323 110 Encilkopedija Leksikografskog Zavoda.T.I.Zagreb,Jugoslavenski Leksikografski Zavod, MCMLXVI, str. 61.
Savaşı’nı sona erdiren Londra Barış Antlaşması’yla, Arnavutluk devletinin sınırlarını
belirleme yetkisi büyük devletlere (İngiltere, Avusturya-Macaristan,Rusya, İtalya,
Fransa) verildi.111 Bu devletlerin aralarındaki çekişmeleri ve Sırbistan, Karadağ ve
Yunanistan’ın toprak talepleri nedeniyle sınırları belirlenen Arnavutluk, bölgedeki
Arnavut nüfusunun yarısından fazlasını dışarıda bırakıyordu.112 Bütün bu
anlaşmazlıklar ve araya I. Dünya Savaşının da girmesiyle Arnavutluk’un kesin sınırları
ve statüsü 1920 yılına kadar belirlenemedi. İtalya mandası altında bir Arnavutluğun
kurulması kararının Arnavutlukta ayaklanmayla karşılaşmasından sonra 17 Aralık
1920’de Londra Konferansı bağımsız Arnavutluk’un kurulmasına(1913 yılında
belirlenen sınırlarıyla) ve Milletler Cemiyeti’ne kabul edilmesine karar verdi.113
“Büyük Arnavutluk” fikrini Arnavut milliyetçileri için vazgeçilmez yapan da bu
tarihi geçmiş ve nüfus dağılımıdır. Bu faktörlerin yanına bugünkü Arnavutluk dışında
yaşayan bir kısım Arnavutların 1878 yılından itibaren göçe zorlanması,114 Yugoslav
kaynaklarında da belirtilen Krallık Yugoslavya’sı ve Rankoviç dönemi
Yugoslavya’sında Arnavutların kötü durumu gibi faktörler, “Büyük Arnavutluk”
fikrinin özellikle diaspora Arnavutlarında günümüze kadar canlı kalmasına sebep
olmuştur.115
111 Александар Христов, Јован Донев,Македонија во меѓународните договори 1875-1919, Скопје, Матица Македонска, 1994, стр. 178. (Aleksandar Hristov, Yovan Donev, Uluslararası Sözleşmelerde Makedonya 1875-1919). 112 Vickers, Pettifer, op.cit., p.181.; Avusturya-Macaristan, İtalya ve Karadağ, Sırbistan,Yunanistan arasındaki çekişmeler ve toprak talepleri hakkında daha geniş bilgi için bkz.: Misha Glenny, Balkanlar 1909-1999. Milliyetçilik, Savaş ve Büyük Güçler. İstanbul, Sabah Yayınları, 2002, s. 210-213; Enciklopedija Jugoslavije T.I. Zagreb, Leksikografski Zavod FNRJ, MCMLVI, str. 158-159; Miranda Vickers, The Chaim Issue Albanian National &Property Claims in Greece, Conflict Studies Research Center, April 2002, p.3-4. http://www.csrc.ac.uk 113 Encilopedija Leksikografskog Zavoda T.I. Zagreb, Jugoslavenski Leksikografski Zavod, MCMLXVI, str. 61. 114 Arnavut kaynaklarına göre XIX yüzyılın son çeyreğinden 1966 yılına kadar Sırp-Karadağ (Kosova ve Makedonya dahil) ve daha sonra Yugoslavya topraklarından Osmanlı(Türkiye Cumhuriyeti), bugünkü Arnavutluk, Batı Avrupa ülkeleri ve ABD’ye toplam 1.350.000 Arnavut göç ettirilmiş. Expulsion of Albanians and Colonisation of Kosova, Conclusions, The Instute of History, Prishtina, http://www.ess.uwe.ac.uk/Kosovo/conclus.htm; 115 Yugoslavya Krallığı’nda sadece Arnavutların değil Makedon ve Türklerin durumu da diğer azınlıklara nazaran (Alman, Macar ve İtalyan)çok daha kötü durumdaydı. Yugoslav Krallığı hükümetleri özellikle eğitim ve kültür alanında bu azınlıklara karşı ayırımcı politikalar izlemiş. Богојевић, op.cit., стр. 186.; Ортаковски, op.cit., стр. 98; Батковски, op.cit., стр.30.; Arnavut, Makedon ve Türk azınlığının Krallık Yugoslavya’daki durumunu kötüleştiren bir diğer uygulama da Sırbistan’ın Makedonya ve Kosova’yı Sırplaştırma politikasıdır. Tarım ve toprak reformu adı altında 1919-1939 yılları arasında Kosova’ya (1940 yılı verilerine göre) toplam 11.722 Sırp kolonist ailesi yerleştirilmiş. Енциклопеија на Југославија (издание на македонски јазик) Т.I., Zagreb, Jugoslavenski Leksikografski Zavod 1983, str. 149; Makedonya’ya ise 4.176 kolonist ailesi yerleştirilmiş. Александар Апостолов, Колонизацијата на македонија во стара југославија. Скопје, Мисла 1990, стр. 138 (Eski Yugoslavya’da Makedonya’nın
B. Makedonya’da Arnavut Sorunu
1. Büyük Arnavutluk Kurma Çabaları
Büyük Arnavutluk resmi olarak 1941-1943 yılları arasında ilk önce İtalyanlar
daha sonra da aynı sınırlar içinde Almanların desteğiyle varlığını sürdüren ve onların
denetiminde kurulan bir devlettir. Büyük Arnavutluk olarak adlandırılmasının sebebi
bugünkü Arnavutluğun yanında Karadağ’ın belirli kesimlerini, Kosova ve Batı
Makedonya’yı da içermesinden kaynaklanır.
Büyük Arnavutluk’u incelememizin başlıca amacı Arnavut milliyetçiliğinin,
Büyük Arnavutluk fikri üzerine herhangi bir ideolojiyi kabullenebilme ve üçüncü
devletlerin Arnavut milliyetçiliğini kendi Balkan politikalarında kullanabilme
potansiyelini ortaya koymaktır. Bunun yanında Kosova ve Makedonya Arnavut
sorunlarında II. Dünya Savaşı esnasında yaşananların da önemli yeri vardır.
Arnavutların işgal sırasında İtalyan ve Alman rejimlerini desteklemeleri116, kurdukları
silahlı ve siyasi örgütlerle Yugoslavya Halk Kurtuluş Hareketine (YKHK) karşı
çıkmaları, işgal boyunca Kosova ve Batı Makedonya’da silahlı Arnavut gruplarının sivil
Makedon ve Sırp halkına karşı olan tutumları ve Büyük Arnavutluk devletinde Sırp ve
Makedonların hukuki durumları savaş sonrası kurulan Yugoslavya’da Arnavutların
durumunu doğrudan olmasa da dolaylı olarak etkilemiştir.117
Kolonizasyonu); 1966 yılına kadar süren Rankoviç dönemi hakkında yukarıda kısaca değinmiştik. Rankoviç’in emri altında olan Sırbistan güvenlik güçlerinin Arnavutlara karşı olan tutumu 1966 yılında Sırbistan Komünistler Birliği tarafından “diskriminatif”, “hukuka aykırı” ve “şövenist” olarak nitelenmiş ve kınanmış. Шувар, op.cit., стр. 309.; ABD’de Albano-Amerikan (350.000-400.000 olduğu tahmin ediliyor) ve Batı Avrupa’da çoğunluğu geçici işçi statüsünde olan (100.000 İsviçre,120.000 Almanya’da olduğu tahmin ediliyor) Arnavut diasporasının “Büyük Arnavutluk” fikrine olan bağlılığı hakkında bkz: M.Vickers, J.Pettifer, op.cit., p.152-153. 116 Dr. Simon Duke, “From Amsterdam to Kosovo:Lessons for the future of CFSP,” Eipascope, 99/2,p.3 Örn.: Kosova’da ancak 1942 yılının ikinci yarısından itibaren başlayabilen Halk Kurtuluş Savaşı’na Arnavutların katılım oranı çok düşük. Kurulan ilk Arnavut partizan birliği “Zeynel Abidini”ye sadece 70 Arnavut katılıyor. Богдановић, op.cit., стр. 206.; Diğer taraftan Makedonya’da 1941-1943 yılları arasında Alman, İtalyan ve Büyük Arnavutluğun emrinde en az 12.500, bütün Yugoslavya’da ise en az 90.000 Arnavut’un asker, gönüllü veya jandarma olarak katıldığı iddia ediliyor. Батковски, op.cit., стр. 38; Гаћиновић, op.cit., стр. 164. 117 Bu durum sadece Arnavutlara özgü değildi. Alman, İtalyan ve Bulgar işgal kuvvetleri Yugoslavya’daki bölünmüşlüğü çok iyi kullanarak neredeyse bütün etnik grupları kendi idareleri altında organize etmeyi başarmışlardı. Örn.: Yugoslavya işgal edildikten sonra Bağımsız Hırvatistan, Büyük Karadağ, Nediç Sırbistan’ı ve işbirlikçi Slovenya da Büyük Arnavutluk gibi işgal kuvvetlerinin kurduğu devletlerdi. Миодраг Зечевић, Југославија 1918-1992. Београд, Просвета, 1994, стр. 93-94 (Miodrag
1926’da imzalanan dostluk paktına rağmen İtalya, Yunanistan işgalini
kolaylaştırmak için Arnavutluğu 1939 yılının başlarında işgal eder. Arnavut kralı Ahmet
Zogu’nun tahtı terk etmesiyle Arnavutluk meclisi tahtı İtalyan Kralı III. Emanuel’e
teklif eder ve Arnavutluk, İtalya’yla hukuki olarak birleşmiş olur.118
1941’de Alman, İtalyan ve Bulgar güçlerince işgal edilen Yugoslavya bu ülkeler
arasında paylaşılır. İtalya Kosova, Karadağ ve Batı Makedonya’yı alır. İşgal ettiği
Yugoslavya topraklarının önemli bir kısmını hukuki olarak varlığını sürdüren
Arnavutluk devletine ilhak eder. Bu bölgeler Karadağ’ın Arnavutluk sınırına yakın
bölgeleri, Kosova’nın belirli bölgeleri ve Batı Makedonya’ydı.119
Kurulan bu devletin Batı Makedonya ve Kosova’daki siyasi ve idari yapısına
baktığımızda, bölgelerin değişik idari yapılara bölündüğünü görüyoruz. Bölgelerde sivil
Arnavut idaresinin yanında güvenlik (polis, jandarma ve sınır muhafızları) ve yargı
birimleri kurulmuştu. Bunların yanında Faşist Partisi ve kara gömleklilerden ibaret
değişik silahlı ve siyasi gruplar da oluşturulmuştu.120
Uygulamaya bakıldığında devlette başta göç ettirmek amacıyla Arnavut
olmayanlar ve özellikle Sırp ve Makedonlara değişik baskılar uygulanmıştı. Kosova’da
Yugoslavya Krallığı döneminde kolonist olarak gelen ailelerin göç ettirildiği,
Makedonya’da ise etnik açıdan temiz Arnavut köylerin oluşturulması için buradaki Sırp
ve Makedon köylülerin göç ettirildiği iddia edilmektedir.121
Siyasi ve idari alanda Makedon ve Sırpların yönetime giremedikleri, idarede
sadece Arnavutların işe alındığı ve resmi dilin Arnavutça olduğu, Makedonca, Sırpça ve
Zeçeveiç, Yugoslavya 1918-1992); Bütün bu oluşumların kendi silahlı kuvvetleri vardı (Örn.: Hırvatistan-ustaşlar, Slovenya-belogardeyetsler) bunların yanında Almanların kendi komutaları altında bulunan Arnavut ve Müslüman SS bölükleri (SS Hançer, SS Prens Eugen, SS Skenderbeg) Bulgarların komutası altında da kontraçetnikler vardı. İlk önce işgalci kuvvetlere karşı savaşmak için kurulan Sırp kralcı çetnikler, Arnavut Bali Kombetar (balistler) vs. Bütün bu silahlı örgütler uygulamada kendilerine “vaadedilen” toprakları “yabancı” unsurlardan temizlemek için sivil halka karşı soykırım, zorla göç ettirme gibi teknikler izlemişler. Aralıklarla kendi aralarında, sıklıkla de partizanlara karşı savaşmışlardır. Зечевић, op.cit., стр. 95-98.; Гаћиновић, op.cit., стр. 154-162.; Јован Павловски, Судењата како последен пораз, Тетово, Полог 1977, стр. 193-194, 285-295 (Yovan Pavlovski, Yargılamalar, Nihai Yenilgi ). 118 Enciklopedija Jugoslavije. Zagreb, Leksikografski Zavod FNRJ, MCMLV, str. 159 119 Зечевић, op.cit., стр. 94 120 Батковски, op.cit., стр. 37 121 1941-1944 yılları arasında Büyük Arnavutluk’tan Sırbistan’a 100.000 Sırplı’nın göç ettirildiği, Makedonların ise Bulgar tarafına göç ettirildiği iddia ediliyor. Д. Богдановић, op.cit., стр. 202-205; Глигор Тодоровски, Демографските процеси и промени во македонија од почетокот на првата балканска војна до осамостојувањето на македонија. Скопје, Матица македонска 2001, стр.162 (Gligor Todorvski, I. Balkan Savaşı’ndan Bağımsızlık Dönemine Kadar Makedonya’daki Demografik Hareketler).
Türkçe eğitime izin verilmediği; Türk ve Arnavut olmayan diğer Müslümanlara karşı
asimilasyon politikaları uygulandığı görülmektedir.122
1943 yılında İtalya’nın savaştan çekilmesiyle “Büyük Arnavutluk” devleti de
hukuki olarak sona erir fakat Almanlar idari yapısı ve sınırlarını koruyur. 1944 yılına
kadar devam eden bu süreçte özellikle Kosova Arnavutları’nın bölgedeki
hakimiyetlerini arttırmak için değişik örgütler kurdukları görülür. Bunların başında II.
Prizren Birliği vardır. Birlik yeni bir silahlı kuvvet oluşturur (Regimenta Kosova) bunun
yanında doğrudan Almanların komutasında olan bir de SS “Scenderbeg” bölüğü
kurulur.123
Bütün bu silahlı kuvvetlerin yanında en büyük dikkati çeken veya Y.H.K.O.’na
ve bölgedeki Slavlara en büyük zararı veren örgüt “Balli Kombetar” (Milli Cephe)
örgütüdür. 1939 yılında İtalyan işgaline karşı koymak için kurulan örgütün asli amacı
bağımsız bir Büyük Arnavutluğun kurulmasıdır. Örgüt, 1943 yılında Arnavut Sosyalist
Hareketi’yle işbirliği yapmaya da çalışmıştır.124 Bu girişiminde başarılı olamayan örgüt
bundan sonra Alman işgal kuvvetleriyle işbirliğine giderek Arnavut ve Yugoslav Halk
Kurtuluş hareketine karşı mücadele etmiştir. Makedon ve Sırp kaynaklarında özellikle
sivil halka (Sırp ve Makedon) karşı işledikleri suçlarla anılırlar. Örgüt, Almanya’nın
yenilgisinden sonra da 1950’lere kadar Yugoslavya-Arnavutluk sınır bölgelerinde
faaliyetlerine devam eder.125
Arnavut milliyetçilerinin İkinci Dünya Savaşı’ndaki bu tutumuyla
Yugoslavya’daki Arnavut sorununu nasıl etkilediklerine baktığımızda en önemli
suçlama olarak Kosova ve Batı Makedonya’nın bu dönemde etnik olarak temiz Arnavut
bölgelerine dönüştürüldüğü iddia edilmektedir.126
Arnavutların İkinci Dünya Savaşı’ndaki bu tutumlarıyla etnik, dini ve kültürel
güvensizliği onarılması zor bir hale getirdikleri, Büyük Arnavutluk rejiminin ise diğer
122 Богдановић, op.cit., стр. 162-166. 123 Гаћиновић, op.cit., стр. 163-164 124 Батковски,op.cit., стр. 39-40 125 Гаћиновић, op.cit., стр. 166; Тодоровски, op.cit., стр. 167-171 126 Kosova’dan göç ettirilen 100 bin ve öldürülen binlerce Sırplı’nın yerine Arnavutluk’tan 75 bin Arnavutun Kosova’ya göç ettiği iddia edilmektedir. Dusan T. Batakovic, Kosovo-Metohija: The Serbo-Albanian Conflict, Projekat Rastko Gračanica-Peć, http://www.rastko.org.yu/kosovo/istorija/batakovic/batakovic-kosovo_eng.html
etnik grupların durumunun nasıl olacağı hakkında kanıt teşkil ettiği gibi iddialar da öne
sürülmektedir.127
İkinci Dünya Savaşı’nda işgal kuvvetlerini destekleyen Arnavutların göç
ederek güçlü sayılabilecek bir diaspora kurmaları ve bu diasporanın Yugoslavya’daki
siyasi propagandası ve eylemleri tek başına etkili bir faktör olmasa da Arnavut
milliyetçiliğinin Yugoslavya sistemine entegre olmasını zorlaştırıyordu. Buna
Arnavutların İkinci Dünya Savaşı sırasındaki tutumları da eklenince Arnavut
milliyetçiliğinin bölücü, ayrılıkçı, iredentist ve sistem karşıtı bir milliyetçilik olarak
algılanmasını kolaylaştırıyordu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulan ve Yugoslavya topraklarında 1950’li
yıllara kadar (1948’den itibaren E. Hoca’nın desteğiyle) faaliyet gösteren silahlı
Arnavut çeteleri Arnavut halkının da sistemle entegrasyonunu zorlaştırmaktaydı. Bu
dönemde etkili olan Rankoviç’in azınlıklar politikası da göz önünde bulundurulursa
özellikle Kosova’daki Arnavut azınlığının devlet ve sistemle entegrasyonu bir hayli
zorlaşmaktaydı. Rankoviç döneminde bu silahlı Arnavut çetelerine karşı yürütülen
operasyonlar V. Bogdanoviç tarafından “bazen masum Arnavut halkına karşı da
yönelen bir devlet terörü” olarak nitelendiriliyor.128
127 Батковски, op.cit., стр. 52-53 128 Богдановић, op.cit., стр. 246.
2. “Yedinci Cumhuriyet” Sorunu
Yedinci Cumhuriyet sorunu, temelde Yugoslavya’nın en büyük azınlığı olan
Arnavutların, Yugoslavya Federasyonu dahilinde Kosova Özerk Bölgesi ve milliyet
statüsünde olmalarından kaynaklamaktaydı.129
Sorun doğrudan Kosova Arnavutlarıyla ilgili olsa da Makedonya’daki
Arnavutların durumunu ve taleplerini fazlasıyla etkilemektedir. İleride de göreceğimiz
gibi Makedonya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesinden sonra dahi belirli bir
süre daha Kosova ve Makedonya Arnavutlarının siyasi taleplerinde paralellik vardır, bu
paralellik aynı zamanda Arnavutların taleplerine karşı izlenen Sırp ve Makedon
politikalarında da mevcuttur. Arnavut siyasi taleplerindeki paralellikten farklı olarak
Makedonya’nın bağımsızlığından sonra izlediği Arnavut politikası, Miloşeviç’in
izlediği Kosova politikasından çok daha ılımlı ve uzlaşmacı olarak nitelenebilir.
Arnavutlar, Kosova’nın 7. Cumhuriyet statüsü elde etmekten, bağımsızlığına
kadar varan taleplerini self-determinasyon haklarına dayandırmaktadırlar. Hakkın
kaynağı olarak 1944 (31 Aralık-2 Ocak) yılında Kosova Halk Kurtuluş Konseyi’nin
Kurucu Kongresi (Buyane Kongresi) kararları gösterilmektedir.130
YKP’nin Kosova Komitesi tarafından organize edilen Kongre Kararlarında
Kosova Arnavutları’nın, Arnavutluğa bağlanma yönünde olan self-determinasyon hak
ve iradesi kabul edilmektedir.131 Fakat Sırplar tarafından, Kongre üyelerinin bölge
nüfusunu yansıtmaması132 ve AVNOJ’un 29-30 Kasım tarihlerinde aldığı kararlara
aykırı olması nedeniyle kabul edilmemekte,133 kongre kararları işbirlikçi “Büyük
129 1948 yılından itibaren Kosova’nın toplam nüfusuna baktığımızda Arnavutlar 1948’de % 68 (729.000), 1953’te % 65 (808.000), 1961’de % 67 (964.000), 1971 % 74 (1.244.000), 1981 % 77 (1.584.000), 1991 % 82 (1.956.000) ve 2000 yılında da toplam nüfusun % 88’ini (1.970.000) oluşturuyordu. Kosovo and its Population, Provisional Institutions of Self-Government-Statistical Office of Kosovo, 5 June 2003, www.sok-kosovo.org; 130 Bujanovats Kongresi kararlarında Kosova Arnavutları’nın ezelden beri Arnavutluğa bağlanma amacında olduklarını, bu amacın gerçekleşmesinin tek yolu Kosova halkının diğer Yugoslav halkalarıyla beraber Nazi işgalcileri ve işbirlikçilerine karşı savaşmak olduğu belirtilmekte. Ljiljana Staletović, «Vekovni san o albanskoj državi,» Glas Javnosti, Internet izdanje, 12.10.2003 (www.glas-javnosti.co.yu) 131 Батковски, op.cit., стр. 46; Fatmir Sejdiu, “The Juridical and Political Foundations of the Republic of Kosova”. - Kosova, Historical Political Review (Tirana). No.6, 1997, p. 15. 132 50 delegeden sadece 7’sı Sırplı ve Karadağlı. Bkz.: Гаћиновић, op.cit., стр. 167; Ljiljana Staletović, «Vekovni san o albanskoj državi». - Glas Javnosti, Internet izdanje, 12.10.2003 (www.glas-javnosti.co.yu). 133 Yugoslavya’nın bölünmezliği ilkesine aykırı olarak görülüyor (II. AVNOJ Bildirisinin 2. maddesi) Богдановић, op.cit., стр. 231
Arnavutluk” oluşumuna destek verir nitelikte bulunmaktadır.134 Diğer taraftan savaşın
başlangıcından itibaren Sırbistan’a dahil olmayan bir bölge olan Kosova’nın 1945
yılında Kosova Meclisi kararıyla Sırbistan’a iltihak edilme talebinin AVNOJ tarafından
kabul edilmesi Kosova’nın siyasi statüsünün self-determinasyon hakkının
kullanılmasıyla belirlendiği söylenebilir.135
Kosova Meclisinin 1945 yılında kabul ettiği bu karar Kosova ve Kosovalı
Arnavutların 1945-1999 yılları arasındaki statülerini belirleyen bir irade açıklamasıdır.
Karara göre Arnavutlar milliyet, Kosova ise özerk bölge olarak kabul edilmektedir.
Yugoslavya pozitif normlarının, milliyetlerin self-determinasyon haklarına
getirdiği sınırlamaları ve bir milliyetin hangi sebeplerden dolayı millet statüsüne kabul
edilemeyeceğini daha önce belirtmiştik.
Uluslararası hukukta azınlıkların self-determinasyon hakkına baktığımızda da
hakkın devletlerin toprak bütünlüğü ve egemenliği ilkeleriyle sınırlandığını
görüyoruz.136
Başta Birleşmiş Milletler Antlaşması olmak üzere diğer B.M. insan hakları
sözleşmeleri ve bölgesel sözleşmelerle self-determinasyon hakkı bütün halklara
tanınmıştır.137 Uygulamaya baktığımızda dekolonizasyon sürecinde hakkın sömürge
yönetimi altında bulunan halklarla daha doğrusu sömürgelerin idari sınırlarıyla 134 Зечевић, op.cit., стр. 135. 135 II. Dünya Savaşı sırasında Kosova dışında Voyvodina, İstra, Sancak, Dalmaçya ve belirli bir ölçüde de Slavonya bölgeleri diğer federal birimlerle aynı statüye sahiptiler. ibid., стр. 221; Arnavutlar, Kosova’nın Sırbistan’a iltihak edilme kararını alan Kosova Meclisi’nin önemli bir çoğunluğunun Sırp ve Karadağlılardan oluştuğunu iddia ediyorlar. Sejdiu, op.cit., p. 15 136 Devletlerin toprak bütünlüğü ve egemenliği ilkeleri hakkında bkz.: B.M. And. 2/4. maddesi. Charter of the United Nations, www.unhchr.ch; Self-determinasyon hakkının bu ilkelerle sınırlanması hakkında bkz. 1514 Sayılı B.M. Genel Kurul kararı (6.Madde) UNGA Res. 1514 (XV) Declaration on the Granting of Independence to Colonial Countries and Peoples; 2625 sayılı B.M. Genel Kurul kararı-Eşitlik ve halkların self-determinasyon ilkesinin 8.paragrafı. UNGA Res. 2625 (XXV). Declaration on Principles of International Law Concerning Friendly Relations and Co-operation among States in Accordance with the Charter of the United Nations, www.unhchr.ch; AGİK Helsinki Sonuç Bildirgesi, VIII. ilke 1. paragraf, Final Act – CSCE Helsinki Summit 1975. http://www.osce.org/docs/; B.M. genel Kurul kararları bağlayıcı değil tavsiye niteliğindedir fakat oybirliği veya çoğunlukla kabul edilen kararların devletlerin karar vermelerinde etkili olduğu görülmektedir. Bkz.: Смиља Аврамов, Миленко Крећа, Мећународно јавно право. Београд, Савремена aдминистрација 2001, стр. 240-242. (Smilya Avramov, Milenko Kreça, Devletler Umumi Hukuku); AGİT belgeleri de zorlayıcı güçten yoksundur ve belgelere uymama uluslararası sorumluluk doğurmaz. Fakat katılan devletler uymayı sağlamak için uluslararası hukukun meşru saydığı önlemlere ve zorlama yollarına başvurabilirler. Bkz.: Gökçen Alpkaya, AGİK Sürecinden AGİT’e İnsan Hakları, İstanbul, Kavram Yayınları, 1996, s. 54. 137 B.M. And. 1/2 madde, B.M.’nin Kişisel ve Siyasal Haklar ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmelerinin 1/1 maddeleri, International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights, International Covenant on Civil and Political Rights, www.unhchr.ch; 1514 sayılı kararın 2.maddesi, 2625 sayılı kararın Eşit Haklar ve Halkların Self-determinasyon ilkesinin 1. paragrafı, AGİK Helsinki Sonuç Bildirgesi VIII. İlke 1-2. paragraflar.
sınırlandığı görülüyor.138 Zira bağımsızlığını kazanan sömürgelerde yaşayan değişik
etnik grupların dış self-determinasyon talepleri de kural olarak aynı ilkelerle
sınırlanmaktadır.139 Dekolonizasyon süreci dışında 90’lı yılların başından itibaren
dağılan sosyalist federasyonların, federe cumhuriyetler sınırları gözetilerek bağımsızlık
kazandıkları, özerk bölgelerin ve azınlıkların bağımsızlık taleplerinin veya tek taraflı
bağımsızlık ilanlarının ise reddedildiği görülüyor.140 Fakat kurallar ve uygulama
açısından azınlıkların sadece dış self-determinasyon haklarının sınırlandığı söylenebilir.
Azınlıklarla ilgili bazı Avrupa sözleşmeleri belirli şartların varlığı halinde azınlıklara içe
dönük self-determinasyon sayılabilecek birtakım hakların tanınmasını teşvik
etmektedir.141
Netice itibariyle uluslararası hukuk ve uygulamada kural olarak azınlıkların dış
self-determinasyon haklarının varlığı kabul edilmemekte, içe dönük self-determinasyon
ise tavsiye edilmektedir.142
Kosovalı Arnavutların 1945 yılından itibaren tanınan siyasi ve hukuki
statülerinin değişmesi konusundaki ilk ciddi hareketi 1968 yılındaki gösterilerde ortaya
çıktı. Başta Priştine olmak üzere bütün Kosova’da (ve Batı Makedonya’da) mitingler
138 Љубомир Данаилов-Фрчкоски, “Нација, малцинство и граници на самоопределувањето”. Конституирање на Република Македонија како модерна правна држава. Ур. Саво Климовски. Скопје, НИП “Нова Македонија” 1995, стр. 118 (Lyubomir Danailov Frckoski; Millet, milliyet ve self-determinasyon sınırları) Malcolm N. Shaw, `Peoples, Territorialism and Boundaries,` EJIL,Vol.8 (1997), No.3 p.3 139 Ved P. Nanda, `Self Determination and Secession Under Intenational Law,` Denver Journal of International Law and Policy, vol. 29:4,(2003) p. 308; Bağımsızlıklarını yeni kazanmış sömürgelerde self-determinasyon hakkıyla ilgili yaşanan tartışmalar ve silahlı çatışmalar hakkında bkz.: Lucian Branea, Self-Determination Myth and Reality, europe.org.ro/euroatlantic_club/branea.pdf, p.3;Azınlıkların self-determinasyon talebi ekstern (bağımsız ve egemen bir devlet kurmak, bağımsız bir devletle birleşmek veya azınlığın karar vereceği herhangi başka bir siyasi statüyü benimsemek) veya intern (azınlıkların self-determinasyon taleplerinin varolan devletin toprak bütünlüğü ve egemenliği dahilinde çözülmesi) şeklinde olabilir. Ekstern/intern self determinasyon hakkında daha geniş bilgi için bkz.: Фрчкоски, op.cit. стр.121-122; Nanda op.cit., p. 307-308; Robert McCorquodale, Self-Determination: a Human Rights Aproach, http://www.eleves.ens.fr/home/blondeel/law.html 140 Shaw, op.cit. p.18-19; Örn.: 1991 yılında Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanı AB tarafından kabul edilmedi. Enver Hasani, Self-Determination, Territorial Integrity and International Stability: The Case of Yugoslavia, Vienna, National Defence Academy Institute for Peace Support and Conflict Management 2003, p. 237 www.bmlv.gv.at; Badinter Komisyonu (Avrupa Birliğinin Yugoslavya Barış Konferansı Tahkim Komisyonu) 2. nolu görüşünde: “şartlar ne olursa olsun self-determinasyon hakkı, taraf devletler aksini kararlaştırmadıkça, bağımsızlık anında varolan sınırların (uti posieditas juris) değiştirilmesi yönünde kullanılamaz” görüşüyle Bosna-Hersek ve Hırvatistan’daki Sırpların self-determinasyon hakkını kabul etmedi. Allain Pellet, “The Oppinions of the Badinter Arbitration Commitee: A Second Breath for the Self Determination of Peoples,” EJIL Vol.3(1992) No. 1, p. 184 141 1990 AGİK Kopenhag Deklarasyonu 35. paragraf ve Avrupa Konseyinin Ulusal Azınlıkların Korunmasına Dair Çerçeve Sözleşmesinin 10/2, 11/3 ve 14/2. maddeleri. Daha geniş bilgi için bkz.: Shaw, op.cit. p. 7-8 142 Фрчкоски, op.cit, стр.138-139
düzenleyen Arnavutlar Kosova’nın 7. Cumhuriyet olarak tanınmasını talep ettiler.
Güvenlik güçleri tarafından bastırılan mitinglerden sonra Yugoslavya siyasi makamları
bu taleplere cevap olarak özerkliğin arttırılması yönüne gitti.143 1968’de başlayan
hareket 1974 yılında doruğa ulaştı ve Kosova, Sırbistan’a bağlı kalmakla birlikte
Federal bir birim olarak kabul edildi.
Yugoslavya siyasi makamları, Arnavutların cumhuriyet taleplerini daha yeni
sona ermiş Rankoviç politikasına ve kötü ekonomik şartlara bir tepki olarak algıladı.144
Sorun bu sırada federasyonda devam eden desentralizasyon çerçevesinde çözülmeye
çalışıldı.
Arnavutların 1974 Anayasasıyla tanınan özerkliği iyi yönde kullanamadıkları
hatta kötü yönde kullandıkları iddia edilmektedir. Tanınan ekonomik özerkliği üretime
yönelik yatırımların arttırılması yönünde değil kültürel ve sosyal alanlara
yönlendirmeleri, ekonomik durumun düzelmemesi, işsizliğin artması ve dolayısıyla
Yugoslavya’nın en az gelişmiş bölgesi olarak kalması da bu politikalara
bağlanıyor.145Siyasi özerkliğin ise kısa sürede Kosova’nın etnik homojenitesinin
sağlanması, Sırp ve Karadağlıların göç etmesi için siyasi, sosyal ve ekonomik baskıların
yanında bölgedeki Türk, Boşnak ve diğer Müslüman azınlıkların asimilasyonu yönünde
kullanıldığı belirtiliyor.146
1968 gösterilerinden sonra Yugoslav idaresi Kosova ve genelde
Yugoslavya’daki Arnavutların taleplerini istedikleri şekilde olmasa da ılımlı bir
yaklaşımla çözmeye çalıştı. Fakat 1980 yılında Tito’nun ölümünden bir yıl sonra yine
aynı taleplerle daha yoğun ve organize yapılan gösterilerde ve sonrasında Arnavutlar
sert tepkilerle karşılaştılar. Sosyalist Yugoslavya yönetimi Arnavutlara verilecek
tavizlerin diğer milliyet ve milletlere kötü örnek teşkil edebileceği endişesiyle hem
güvenlik hem de siyasi açıdan sert tedbirlere başvurdu.147
Priştine Üniversitesindeki öğrencilerin kötü ekonomik şartları protesto etmesiyle
başlayan gösteriler kısa sürede bütün Kosova’ya yayıldı. Göstericiler 1968 yılındaki
143 Вељановски, op.cit., стр.213-216 144 Kosova, Yugoslavya’nın en az gelişmiş bölgesiydi. Bölgeye çok az yatırım yapılıyordu ve yapılan yatırımlardan da Sırp ve Karadağlılar daha çok faydalanıyordu. Шувар, op.cit., стр. 307-308. 145Зечевић, op.cit., стр. 173. 146Богдановић, op.cit. стр. 249-250; Kosova Arnavutlarının Türklere karşı izlediği asimilasyon politikaları hakkında bkz.: Baskın Oran, “Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik,” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgile Fakültesi Dergisi,1-4,(1992), s.119. 147 Vukomanović, op.cit., стр.37
gibi Kosova’ya cumhuriyet statüsü verilmesi talebinde bulundu. Güvenlik güçlerinin
müdahalesinde resmi kaynaklara göre 9-11 kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı. Resmi
olmayan kaynaklara göre kayıpların sayısı daha fazlaydı. Gösterilerde ve ondan sonra
en az 2000 kişi tutuklandı.148
Gösterilerin sona ermesiyle Komünist Parti, Kosova devlet ve idari
makamlarında, eğitim ve medya alanlarında “uygunsuz Arnavutları” daha doğrusu
bundan sonra 1990’lara kadar sıkça kullanılacak olan iredentist/ayrılıkçı Arnavutları
tespit edip görevlerine son verdi. Gösterilerde yakalanan veya görülenleri ağır hapis
cezalarına mahkum etti.149
1968’de olduğu gibi 1981’de de Kosova’daki gelişmelerden etkilenen
Makedonya Arnavutları da gösteriler düzenleyip, Makedonya Arnavut bölgelerinin
“Kosova cumhuriyetine” bağlanmasını talep ettiler. 1981 yılındaki gösterilerden sonra
Makedonya’da da siyaset, eğitim ve kültür alanında Kosova’da olduğu gibi “uygunsuz
Arnavutların” tespit edilmesi ve Arnavut milliyetçiliğinin önlenmesine yönelik değişik
tedbirler öngörüldü. Örneğin, eğitim müfredatında “milliyetçi, ayrılıkçı” Arnavut
etkileri görülmesi sebebiyle sorumluların cezalandırılması, orta eğitim kanunuyla
milliyetlerin ana dilde eğitim hakkının sınırlanması, “milliyetçi şarkıların” söylendiği
düğünlere katılan Arnavutlara değişik disiplin cezaları ve ihraçların uygulanması, Batı
Makedonya’da etnik olarak temizlenmiş Arnavut bölgelerinin yaratılamaması için gayri
menkul satışının yasaklanması, nüfus planlaması siyasetiyle Arnavut “demografik
ekspansiyonizminin” önlenmesi, idare tarafından milliyetçi olarak nitelendirilen
isimlerin kullanılamaması, yer isimlerinin değiştirilmesi vs. gibi.150
Alınan bütün sert güvenlik önlemleri ve uygulanan ağır cezalara rağmen
Kosova’daki Arnavut sorunu 1980’lerin sonuna kadar şiddetini artırarak devam etti.
1981 yılından sonra belirli aralıklarla gösteriler, grevler ve boykotlar şeklinde devam
148 Poulton, op.cit., s. 85 1491980’lerin sonuna kadar Kosova’daki Arnavut yetişkin nüfusunun neredeyse yarısı (584,373) tutuklandı, sorguya çekildi veya mahkum edildi. Carole Rogel, “Kosovo: Where It All Began, International journal of Politics,” Culture and Society, Vol. 17, No. 1, (Fall 2003), p.168 150Ортаковски, op.cit., стр. 330-331; Etem Aziri, “Political Parties of Albanians in Macedonia and the Kosova Issue,” New Balkan Politics, Issue 7/8 http://www.newbalkanpolitics.org.mk/napis.asp?id=7&lang=English
eden Arnavut sorunu belirli bir süre sonra bölgede yaşayan Sırp ve Karadağlılara
yöneldi.151
1980’lerde Kosova sorunundaki önemli bir dönemeç 1987 yılında Sırbistan
iktidarına Miloşeviçin gelmesiyle yaşandı. Miloşeviç, Kosova sorununu bir Arnavut
sorunu olarak değil, Arnavutların baskısına maruz kalan Sırpların sorunu haline
dönüştüğünü, dolayısıyla alınacak bütün siyasi, ekonomik ve güvenlik tedbirlerinin
bölgedeki Sırpların korunmasına yönelik olması gerektiğini savundu. Etnik çatışmaların
çıkma endişesi ve Yugoslavya’nın dağılma korkusuyla Miloşeviç’in bu görüşü Federal
yönetim tarafından da kabul gördü. Federal yönetim Kosova’da özel güvenlik
önlemlerinin alınmasına karar verdi ve bütün Yugoslavya cumhuriyetleri ve özerk
bölgelerinden gelen polis güçlerinin oluşturduğu bir özel birlik Kosova’da görev
yapmaya başladı.152
Miloşeviç’in, Kosova hakkındaki bu görüşü aslında Yugoslavya’daki Sırp
sorununun sadece bir kısmını oluşturuyordu. 1980’lerin ortalarında diğer
cumhuriyetlerde olduğu gibi Sırbistan’da da güçlenen milliyetçi akımı birtakım siyasi,
ekonomik, demografik ve tarih verilerine dayanarak Sırp Ulusunun ve Sırbistan’ın
Yugoslavya’nın kuruluşundan itibaren başta Hırvat ve Slovenler tarafından siyasi ve
ekonomik açıdan zayıflatıldığı, Sırp ulusuna karşı Kosova, Hırvatistan, Bosna ve
Makedonya’da ayrımcı politikalar izlendiği görüşüne dayanan bir Sırp sorunu tezini
savunmaya başladı. Büyük Sırp milliyetçiliği ve hegemonizminin yeniden doğuşu
olarak nitelenen teze göre “Sırp Sorununun” çözümü ancak 1974 Anayasası revize
edilip güçlü merkezi yönetimi olan bir federasyonun tesis edilmesiyle mümkündü.153
Miloşeviç’in politikalarına fazlasıyla yansıyan bu tez ilk uygulama alanını hukuki
olarak Sırbistan’ın bir parçası olan Kosova’da buldu. 1989 yılında “bürokratik devrim”
olarak da nitelenen bir kadro değişimiyle Kosova, Voyvodina ve hatta Karadağ’ın siyasi
kadroları görevlerinden alınarak yerlerine Miloşeviç’in görüşlerini savunan siyasi
151 1981-1989 yılları arasında Kosova’dan en az 25.000 Sırp ve Karadağlının göç ettiği tahmin ediliyor. Sırp ve Karadağlılar göç etmelerinin ana nedenleri olarak(Aynı dönemde Kosovadan çok sayıda Arnavut da göç ediyordu, fakat onların göçü ekonomik sebeplere bağlanıyordu.) Arnavutların uyguladığı değişik baskılar gösteriliyor (diskrimansyon, evlerin, kiliselerin ve mezar taşlarının tahrip edilmesi, fiziksel saldırılar v.s.). Vladimir Ortakovski, the Kosovo Conflict and Macedonia, Association for the Study of NationalitiesAssociation for the Study of Nationalities, Fourth Annual World Convention, April 15-17, 1999, "Rethinking Identities: State, Nation, Culture "Harriman Institute, Columbia University, New York, http://www.makedonika.org/Kosovo_and_Macedonia.htm. 152 Vukomanović, op.cit., str. 38-39. 153 Милосавлевски, op.cit., стр.122.
kadrolar getirildi. Miloşeviç bu devrimle Yugoslavya Federal Yönetiminin yarısını
kontrolü altına almış oldu.154
Aynı yılda Kosova’da önemli siyasi liderlerin tutuklanmasından sonra bir daha
alevlenen Arnavut gösterileri artık bir ayaklanmaya dönüştü. 1989’da başlayan genel
grev, boykotlar ekonomik ve sosyal hayatı felç etti, intifadaya dönüşen sokak
çatışmalarında iki taraf da kayıplar vermeye başladı.155
Kosova Arnavutlarını, Sırplara karşı en çok destekleyen Hırvatistan ve
Slovenya’nın Federasyondan ayrılma niyetlerinin kesinleşmesinden sonra Kosova
sorunundan uzaklaşmalarıyla, sorun artık Sırbistan’ın bir iç meselesi haline dönüştü.
1989’da anayasa değişiklikleri, daha sonra da 1990 Anayasası ilanıyla Kosova
ve Voyvodina özerk bölgelerinin Sırbistan’a bağlanmasıyla Miloşeviç, Yugoslavya’daki
“Sırp Sorunu”nun önemli bir kısmını çözüme kavuşturmuş oldu.156
Arnavutlar buna tepki olarak seçimlere katılmadı, kendi seçimlerini düzenleyip
bir meclis oluşturdular ve Kaçanik Anayasası olarak da anılan Anayasayla
bağımsızlıklarını ilan ettiler. Kosova Arnavut Siyasi Partiler Koordinasyonu 1991
yılında yayınladığı bildiriyle Yugoslavya Arnavutlarının siyasi taleplerini ortaya koydu.
Bildiri Yugoslavya’daki Arnavut sorunun çözümü için üç alternatifli bir plan ortaya
sunmaktaydı. Plana göre:
1. İç ve dış sınırlar değişmezse Kosova, Yugoslavya Federasyonu dahilinde
Cumhuriyet olarak ilan edilmeli, Makedonya ve Karadağ Arnavutları kurucu millet
olarak tanınmalıydı.
2. Dış sınırlar değişmez, iç sınırlar değişirse Yugoslavya dahilinde Sırp, Hırvat,
Sloven ve diğer milletlerin kuracağı devletlerin kuruluş prensipleri esas alınarak bir
Arnavut Cumhuriyeti kurulmalıydı ve
3. Dış sınırlar değişirse, Yugoslavya Arnavutları referandumla birleşik bir
Arnavutluğa katılabilme hakkına sahip olmalıydı.157
1990’lı yılların ilk yarısında İbrahim Rugova liderliğindeki Arnavut siyasi
hareketi taleplerinin karşılanması için şiddet içermeyen yöntemlere başvurmayı seçti.
Yasal olmayan seçimler ve meclisle kurulmaya başlanan paralel idare, Sırpların
154 Rogel, op.cit., p. 172. 155 Vukomanović, op.cit., str. 40. 156 Hagen, op.cit., p. 55 157 Sejdiu. op.cit., p. 17
Arnavutça eğitim ve medyayı yasaklaması üzerine Kosova’da neredeyse bütün Sırp
kurumlarına paralel olarak yayıldı. Dayton Barış Anlaşmasına kadar Kosovada’ki bu
fiili durum Bosna ve Hırvatistan savaşlarının gölgesinde kaldı ve belki de Arnavutların
şiddet içermeyen bu tutumu yüzünden o çok korkulan silahlı çatışmaya dönüşmedi.
Dayton Anlaşmasında Kosova’ya değinilmemesi ve Yugoslavya’nın (Karadağ-
Sırbistan) toprak bütünlüğünün tanınması Arnavutlar tarafından iki şekilde anlaşıldı:
1. Rugova’nın “Gandhi yöntemleri” işe yaramadı. Avrupa ve uluslararası toplum
Rugova’nın barışçıl yöntemlerini önemsemedi, takdir etmedi. Bunun için artık daha
radikal yöntemler izlenmeliydi.
2. Bu radikal yöntemler silahlı mücadeleyi içermeliydi. Çünkü Dayton
Anlaşması, Sırpların Bosna-Hersek’teki silahlı mücadelelerini savaş suçları ve soykırım
iddialarına rağmen onayladı. Anlaşma, Sırpların Bosna’da kurdukları “Republika
Srpska”yı tanımakla kalmayıp, Sırbistan’la konfederatif bir bağlanma anlamına
gelebilecek hakları bile içeriyordu.158
Bu anlayış uygulamaya UÇK (Ushtrie Çilimtare Kosoves-Kosova Kurtuluş
Ordusu) olarak yansıdı. 1996-1997 yıllarında ilk eylemlerine başlayan UÇK,
Yoslavya’nın AB üyesi bazı ülkeler tarafından tanınmasından sonra eylemlerin şiddetini
arttırdı.159 Sırbistan’ın UÇK’ya karşı mücadelesinde sivil Arnavutları da hedef
almasıyla sorun uluslararası bir boyuta ulaştı.
UÇK’nın Sırp idaresi, güvenlik güçleri ve sivillere yönelik olan eylemlerinin
1998 yılının başlarında artmasıyla Sırbistan geniş çaplı bir operasyon başlattı.160
Sırbistan İçişleri Bakanlığı’na bağlı polis ve özel kuvvetlerin yürüttüğü operasyonlar
kısa sürede sivil halka karşı yöneldi ve ağır insan hakları ihlalleri şekline dönüştü.
Uluslararası kamuoyunun dikkatini çeken Dreniça katliamı dahil Sırp güvenlik
güçlerinin 1998 yılında yürüttüğü operasyonlarda (Mart-Ekim) 2000’e yakın Arnavut
158 Miranda Vikers, «Sve je počelo i sve će da se završi Kosovom: Hronika Kosovskih zbivanja od dejtona do rađanja OVK,» Nova Srpska poltička misao, god.VI(1999) br. 3-4, str. 206. (Miranda Vickers, Herşey Kosovayla Başladı ve Kosovayla Sona Erecek: Dayton’da UÇK’ya kadar olan dönemde Kosova Sorunu) 159 ibid. str.,204 160 Sırbistan İçişleri Bakanlığının verilerine göre 1998 yılı boyunca silahlı Arnavut grupları 1.884 terör eyleminde bulunmuştur. Eylemlerin 115’i güvenlik güçlerine, 775’i ise sivillere yönelikmiş. Eylemlerde 46’sı Sırp, 77’si Arnavut, 6’sı Çingene, 2’si Boşnak ve 42’si diğer milliyetlere mensup toplam 173 kişi öldürülmüş. Ayrıca 31’i ölümle sonuçlanan 292 adam kaçırma eylemi gerçekleşmiştir. Vukomanović, op.cit., str. 49.
sivil öldürüldü ve çok sayıda köy boşaltılarak yıl sonuna kadar 400.000’e yakın
Kosovalı Arnavut mülteci konumuna düştü.161
Sırp güvenlik güçlerinin aşırı ve orantısız güç kullanması, mülteci sayısının
artması, Arnavutların bölgedeki diğer ülkelerde de yaşaması nedeniyle çatışmaların
yayılması ve Bosna, Hırvatistan tecrübelerinin yeniden yaşanmasını önlemek amacıyla
uluslararası toplum Kosova sorununa daha etkin ve kararlı yaklaştı. Sorun kısa sürede
AGİT, AB, Avrupa Konseyi ve B.M.’nin gündemine taşındı. Kosova’daki çatışmaların
sona ermesi ve siyasi bir çözüme ulaşılması için en etkili girişimler bazı AB ülkeleri,
ABD ve Rusya Federasyonu’nun oluşturduğu Yugoslavya Temas Grubu tarafından
başlatıldı. ABD’nin girişimiyle Londra’da toplanan Temas Grubu B.M. Güvenlik
.Konseyi’nin 1160 sayılı kararına da yansıyan bir dizi önlemin alınmasına karar
verdi.162
B.M.’nin 1160 sayılı kararı Kosova’daki durumu bölge barışı ve güvenliğini
tehdit ettiği yönünde açık bir tespit getirmese de B.M. Andlaşmasının VII. Bölümünden
hareketle bir takım önlemlerin uygulanmasını talep ediyor. Kararla taraflara silah
ambargosunun uygulanmasına karar veriliyor (8.madde).163 Siyasi diyalogun
başlatılması ve Temas Grubunun aldığı kararları uygulaması yönünde Yugoslavya’dan
adımlar atması talep ediliyor (1. madde). 1160 sayılı kararda (bundan sonra Güvenlik
Konseyi’nin Kosovayla ilgili alacağı bütün kararlarda olduğu gibi) Kosova sorununun
siyasi çözümü Temas Grubunun önerisi dikkate alınarak belirtilmiştir. Yani
Yugoslavya toprak bütünlüğünün dahilinde, AGİT standartları, AGİK Helsinki İlkeleri
ve BM Andlaşmasına uygun olarak genişletilmiş özerklik olarak belirtilmiştir(5.madde).
161 Agon Demjaha, “Kosovski sukob: Unutrašnja perpektifa,» Nova srpska politička misao, god.VI(1999), br.3-4, str. 83. (Agon Demyaha-Kosova savaşı) 162 Dagmar Skrpec, “European and American Reactions to Kosovo: The Policy Divide Revisited in the Iraq War,” SAIS Review, vol. XXIII, no.2,(Summer-Fall 2003), p. 96-97.; Temas Grubu Londra Bildirisiyle Yugoslavya’dan siyasi diyalogu başlatması için bir takım önlemler almasını talep ediyor (10 gün içerisinde: özel kuvvetlerin bölgeden çekilmesi ve sivillere karşı yapılan operasyonların sona ermesi, sorunun çözümünde uluslararası örgütlerin veya 3. bir tarafın aracılığı kabulu, uluslararası örgütlerin bölgeye girmelerine izin verilmesi talep ediliyor(7.madde). Yugoslavya’nın çatışmaları sona erdirecek ve siyasi diyaloğun başlamasını sağlayacak önlemleri almaması halinde Temas Grubu üyeleri kuvvet içermeyen zorlama tedbirleri alabileceklerini belirtmişlerdir. Temas Grubu üyeleri ayrıca Kosova sorununun Yugoslavya Federasyonu toprak bütünlüğü dahilinde, AGİT standartları (AGİK Helsinki İlkeleri dahil) ve B.M. Andlaşmasına uygun olarak genişletilmiş bir özerklik çerçevesinde sağlanması gerektiğini belirtilmiştir (9. madde). London Contact Group Meeting, 9 March 1998 – Statement on Kosovo, http://www.newsrelease-archive.net/coi/depts/GFO/coi8705d.ok 163 U.N.S.C. Res. 1160,www.un.org/peace/kosovo/98sc1160
Çatışmaların devam etmesi ve mülteci akınının artması üzerine BM Güvenlik
Konseyi 1199 sayılı kararı kabul etti. 1160 sayılı karardan farklı olarak durumun
bölgedeki barış ve güvenliği tehdit ettiği tespit edildi. (12.paragraf).164
Sırbistan’da düzenlenen referandumla, Sırplar Kosova sorununda uluslararası
toplumun aracılığını reddettiler. Bunun üzerine ABD 1160 ve 1199 sayılı kararların
uygulanmasını sağlamak amacıyla ilk önce diplomatik baskılara daha sonra da kuvvet
kullanma tehdidine başvurdu. ABD özel temsilcisi Holbrooke ve Miloşeviç arasında
yapılan görüşmelerde Holbrooke, BM kararlarının uygulanmasını kontrol edecek AGİT
Gözlemci Misyonu ve NATO Hava Tahkik Misyonlarının bölgeye girmelerine izin
verilmemesi halinde NATO’nun Yugoslavya’ya hava saldırısı düzenleyebileceği
tehdidinde bulundu. Miloşeviç kısa bir süre sonra ateşkes ilan etti, AGİT ve NATO’yla
anlaşmaya vardı. BM Güvenlik Konseyi’nin 1203 sayılı kararıyla bu anlaşmalar kabul
edildi ve 2000 AGİT gözlemcisi bölgede göreve başladı.165
Ateşkese uyulmaması ve Sırp güvenlik güçlerinin operasyonlarına devam
etmeleri nedeniyle166 sorunun kuvvet kullanılmadan halledilebilmesi için Sırp tarafına
son bir şans daha tanındı. Temas Grubunun girişimiyle taraflar Paris-Ramboullet’e
toplandı. Ramboullet’e taraflara sunulan anlaşma aslında iki tarafın da katılmadığı bazı
maddeler içeriyordu. Anlaşmada tarafların müzakere edemeyeceği birtakım konular
belirtilmişti.167 Anlaşma Kosova için genişletilmiş bir özerklik öngörüyordu. Kosova,
savunma, dışilişkiler, gümrük, federal vergiler ve federal seçimlerle Yugoslavya’ya
bağlı kalacaktı. Kosova’nın rızası olmadan Kosova sınırları değiştirilemeyecek, kendi
yetki alanıyla ilgili dışilişkiler kurabilecek, 120 kişiden oluşan bir meclis, hükümet ve
diğer idari ve yargı organları kurabilecekti. Ayrıca Yugoslavya Federal Meclisine 10,
Sırbistan Meclisine 20, Yugoslavya ve Sırbistan hükümetlerine en az 1’er, Yugoslavya
Anayasa, Federal ve Sırbistan yüksek mahkemelerine de 1’er Kosovalı seçilecekti.
Anlaşmayla, Yugoslavya güçlerinin Kosova’yı terketmesini ve onların yerine
164 U.N.S.C. Res. 1199, www.un.org/peace/kosovo/98sc1199 165 Vladimir Đerić, «Legalnost, neophodnost i efekti NATO intervencije u Saveznoj Republici Jugoslaviji na određena ljudska prava,» Srpsko-Američki dijalog o intervenciji, (pr. Julie Mostov, Vesna Pešić), Beograd, Centar za Antiratnu Akciju 2002, str. 107. (Vladimir Ceriç, NATO'nun Yugoslavya müdahalesinin hukuka uygunluğu ve belirli insan haklarına olan etkisi) 166 AGİT gözlemcilerinin göreve başlamasından sonra ateşkes ihlalleri ve katliamlar hakkında bkz.: J.R. Michel Maisonneuve, “The OSCE Kosovo Verification Mission,” Canadian Military Journal, Spring 2000, p.51 167 Örn.: Kosova sorunun Yugoslavya’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği dahilinde çözüleceği. Hasani, op.cit., p. 244
uluslararası bir güvenlik gücünün bölgeye yerleştirilmesi öngörülüyordu. Geçici olarak
düzenlenen bu siyasi statünün uygulanmaya başlanmasından üç yıl sonra uluslararası bir
konferansla Helsinki İlkeleri, B.M. ve halkın iradesi göz önünde bulundurularak nihai
statü belirlenecekti.168
Arnavutlar, geçici süreden sonra statünün belirsizliğini ve referandumla
belirlenemeyecek olmasıni, Sırplar ise siyasi şartları kabul edilebilir olarak niteleseler
bile Anlaşmanın uygulanması için bölgeye 28.000 NATO askerinin yerleştirmesini ve
tüm Sırbistan içinde dolaşım hakkına sahip olmasının öngörülmesi egemenlik haklarına
getirilmiş önemli bir sınırlama olarak gördüler ve Anlaşma imzalanamadı. Bu konular
üzerinde anlaşma sağlanmadığı için görüşmeler bir ay sonraya ertelendi. Kosovalı
Arnavutlar bu ertelemeyi büyük bir hata olarak niteledi. Zira Sırp tarafının sözleşmeyi
imzalamayacağı belliydi, Sırplar bu bir aylık süreyi Kosova’ya daha fazla asker ve polis
yerleştirmek için kullandılar.169
Bir ay sonra Paris’te bir araya gelen taraflar yine anlaşamadı, ABD’nin
Arnavutlara baskı yapması sonucu Anlaşmayı sadece Arnavut tarafı imzaladı.170
Yugoslavya’nın anlaşmayı imzalamaması üzere NATO, BM Güvenlik
Konseyi’nin onayını almadan temelde ağır insan hakları ihlallerini durdurmak amacıyla
78 gün süren hava harekatını başlattı. NATO’nun, Güvenlik Konseyi onayını almadan
harekata başlamasının nedeni en azından Rusya’nın önceki tutumlarından silahlı kuvvet
kullanmayı içerecek bir kararı veto edeceğinin anlaşılmasıdır.171 Hava harekatının
başlamasından sonra Rusya, Belarus ve Hindistan, B.M. Güvenlik Konseyinde
Yugoslavya’ya karşı kuvvet kullanılmasının durdurulmasını teklif etti. Teklif oniki üye
tarafından (Namibya, Çin, Rusya kabul etti) reddedildi.172
168 Zoran Lutovac, “Međunarodna zajednica i kosovsko pitanje (1997-1999),” Nova srpska politička misao, god VI (1999), br.3-4, str. 112-113. (Zoran Lutovac, Uluslararası toplum ve kosova sorunu) 169 Demanja, op.cit., str. 84. 170 Rogel, op.cit. str. 177-178. 171 Bruno Simma, “NATO, the UN an the Use of Force: Legal Aspects,” EJIL, vol.10(1999),no. 1, p. 11; William Moorman, “Humanitarian Intervention and International Law in Case of Kosovo,” New England Law Rewiev, vol.36;4, p. 781.(wwwroot.\NESL\lawrew\vol36\36-4\36-4 07 moormanmacro.doc) 172 Natalino Ronzitti, “Lessons of International Law From NATO’s Armed Intervention Against the Federal Republic of Yugoslavia,” The International Spectator, Vol.XXXIV,No.3, (July-September 1999), p.48; Uluslararası pozitif normlara göre, NATO müdahalesinin kuvvet kullanma yasağının ihlali olduğu konusunda şüphe yoktur. Antonio Casesse, “Ex iniuria ius oritur: Are We Mowing Towards International Legitimation of Forcible Humanitarian Countremesaures in the World Community,” EJIL, vol.10(1999),no.1, p. 23-24; Fakat müdahaleye çeşitli gerekçelerle hukuki meşruiyet sağlanmaya çalışıldı. En önemli iddia “insancıl hukukun ihlali nedeniyle müdahale hakkı”na dayandırılmasıdır. Kuvvet kullanmayı içeren bir müdahale BM Andlaşmasının getirdiği kuvvet kullanma yasağına (2/4.madde)
NATO’nun hava saldırılarına başlamasıyla Kosova’da engellenmek istenen
insani felaket daha da büyük boyutlara ulaştı. NATO bombardımanının ilk haftasında
300.000’e yakın olan mülteci sayısı 850.000’e çıktı. Mülteci akınıyla karşılaşan
Makedonya, Arnavutluk ve Karadağ belirli bir süreden sonra sınırlarını kapatmak
zorunda kaldı. Kosova’dan kovulan Arnavutların resmi evrakları ve tapu sicilleri Sırp
güvenlik güçleri tarafından yok edildi. Miloşeviç, Kosovalı Arnavutları komşu ülkelere
sürmekle çatışmayı buralara da yaymak, bununla da istikrarsızlığı Yugoslaya’nın değil,
NATO harekatının yarattığını göstermek istiyordu.173
Her iki tarafın da daha kısa süreceğini tahmin ettiği harekat 78 gün sürdü ve
NATO en sonunda gerekirse kara harekatına da başvuracağı tehdidinde bulundu.
Miloşeviç, Kosova’nın Yugoslavya dahilinde kalacağı ve Kosova misyonunun BM
şemsiyesi altında yürütüleceği garantilerini aldıktan sonra teslim oldu.174 Savaşı sona
erdiren barış antlaşması NATO ve Yugoslavya ordusu arasında imzalandı, Yugoslavya
güvenlik güçleri Kosova’dan çekilmeyi kabul etti. Bir gün sonra B.M. Güvenlik
Konseyi 1244 sayılı kararıyla bu anlaşmayı kabul etti ve Kosova’nın bugüne kadar
devam eden siyasi statüsü belirlendi.
1244 sayılı Güvenlik Kurulu kararıyla, Yugoslavya’nın Kosova üzerindeki
egemenlik hakları geçici bir süreliğine askıya alındı. Egemenlik, bu geçici süre
içerisinde B.M.’ye devredilerek fiili olarak bir B.M. prorektoratı kuruldu. Kararda,
Kosova’da güvenliği sağlayacak uluslararası bir güvenlik gücünün (KFOR) ve nihai
çözüme kadar Yugoslavya dahilinde Kosova’nın özerklik haklarını kullanmasını
sağlayacak bir de uluslararası sivil idarenin kurulması öngörüldü (UNMIK).175 Belgede,
tabidir, sadece iki istisnai durumda, meşru müdafaa (51. md.) ve Güvenlik Konseyi’nin izniyle kuvvet kullanılabilir(39.md.). İnsancıl nedenlerle kuvvet kullanmayı içeren karışma da kuvvet kullanma yasağına tabi olup bu yasağın bir istisnası olarak kabul edilmemektedir. Bu sebeple insancıl nedenlerle tek taraflı müdahalenin hukuka uygun olması Güvenlik Konseyinin bu konuda devlete veya uluslararası örgüte kuvvet kullanma izni vermesine bağlıdır. Simma,op.cit., p.5.
İnsancıl nedenlerle müdahale hakkının uluslararası örf ve adet hukukundan kaynaklandığı iddiaları ve hakkın maddi unsur (diuturnidas) ve manevi unsurdan (opinio juris) yoksun olduğu konusunda daha geniş bilgi ve örnekler için bkz.: Simma, op.cit., p.5; Sevim Toluner,”Nikaragua’ya Karşı Askeri ve Benzeri Faaliyetlerler Davası’ndaki Yargı ve Meşru Müdafaa Hakkı,” Mahmut Belik’e Armağan, İstanbul, Milletler Arası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler Araştırma ve Uygulama Merkezi, 1993., s. 392.; Ronzitti, op.cit., p.51-52. Müdahaleyle yeni bir örf ve adet hukuku yaratılıdığı görüşü ve eksiklikleri hakkında daha geniş bilgi için bkz.: Đerić, op.cit., str.103-104; Mary Ellen O’Conel, The Myth of Preemptive Self-Defence, ASIL Task Forse on Terrorism, T.F.Papers, Aug. 2002,16.www. asil.org; 173 Demanja, op.cit., str.85. 174 Hasani, op.cit. p. 235. 175 1244 sayılı kararın 5., 9. ve 11. maddeleri, U.N.S.C. Res. 1244, www.un.org/peace/kosovo/99sc1244
Kosova’nın nihai statüsünün Ek II ve Ramboulliet Anlaşmasına uygun olarak sonuca
bağlanacağı belirtiliyor (11/a). Ek - II’nin 8. maddesinde ise siyasi çözümün
Ramboulliet Anlaşması’na uygun olarak, Yugoslavya ve bölgedeki devletlerin toprak
bütünlüğü ve egemenlik ilkeleri dikkate alınarak taraflar arasında imzalanacak bir
çerçeve anlaşmasıyla genişletilmiş özerklik şeklinde sağlanması gerektiği belirtiyor. Ek
II’nin de gönderme yaptığı Ramboulliet anlaşmasında nihai siyasi çözümün belirli bir
süreden sonra düzenlenecek uluslararası bir konferansta halkın iradesi, Helsinki İlkeleri,
konuyla ilgili yetkililerin görüşleri ve tarafların bu anlaşmaya bağlılığı göz önünde
bulundurularak çözüleceği belirtiliyor.
1244 sayılı karar ve referans gösterdiği Ramboulliet Anlaşması da Kosova’nın
nihai statüsünün hangi çerçevede sağlanacağı konusunda ve izlenecek prosedür
hakkında kesin kurallar koymamaktadır. Bu sebeple nihai statü Sırplar ve Arnavutlar
tarafından yine aynı belgelere dayanılarak farklı yorumlanmaktadır.
Sırplar 1244 sayılı kararın, gönderme yaptığı BM kararları ve Ramboulliet
anlaşmasında sürekli tekrarlanan “Yugoslavya’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği”
ilkesine dayanarak nihai çözümün Yugoslavya, dolayısıyla Sırbistan dahilinde
sağlanması gerektiğini savunuyorlar.
Arnavutlar ise bu belgelerde Kosova sorununun Yugoslavya dahilinde çözüme
ulaştırılmasının, Kosova’nın Sırbistan’a bağlanması olarak anlaşılamayacağını
savunmaktadırlar. Arnavutlar temelde Ramboulliet anlaşmasındaki “halkın iradesi”ne
dayanarak nihai çözümün Yugoslavya dahilinde sağlanmasının zorunlu olmadığı,
dolayısıyla siyasi sürecin bağımsızlıkla da sona erebileceğini savunmaktadırlar.176
Uluslararası toplumun nihai statüye olan yaklaşımına baktığımızda Arnavutların
bağımsızlık talebi destek görmemektedir. Batılı devletler bağımsız Kosova’nın yukarıda
saydığımız belgelerde defalarca tekrarlanan ilkelere aykırı olacağını düşünüyorlar.
Ayrıca bağımsız Kosova’nın bölgede istikrarsızlık yaratacağı düşünülmektedir.
Özellikle Makedonya, Karadağ ve Sırbistan’da yaşayan Arnavutların ayrılıkçı
hareketlere yönelmesinin teşvik edileceği ayrıca Bosna-Hersek’teki Sırpların ve
Hırvatların da benzer bir yol izleyebilecekleri endişesi vardır. Diğer taraftan Rusya ve
176 Franz -Lothar Altman, “The Status of Kosovo,” What Status for Kosovo?, Institute for Security Studies Western Europen Union, Chaillot Paper 50, October 2001,p.21.
Çin de bağımsız Kosova’nın silahlı ayrılıkçı hareketlerin onaylanması anlamına
geleceğini düşünerek bağımsız Kosova’ya karşı çıkmaktadırlar.177
Sırpların talebi olan Kosova’nın Sırbistan’a bağlanması ise uluslararası
toplumda olduğu gibi Sırplar arasında da gerçekçi ve mümkün bir çözüm olarak
görülmüyor. Fakat Sırplar bu taleplerinden vazgeçmek niyetinde değillerdir. Bu talebi
asıl çözüm önerileri olan Kosova’nın bölünmesinde Arnavutlara karşı güçlü bir pazarlık
aracı olarak kullanma niyetindeler. Kosova’nın bölünmesi planı Sırpların yoğun olarak
yaşadığı Mitroviça şehrinin ve İbar nehrinin kuzey bölümlerinin Sırbistan’a
bağlanmasını, buna karşılık olarak da Güney Sırbistan’daki bazı bölgelerin Kosova’ya
verilmesinden oluşuyor. Arnavutlar, Kosova’nın en büyük ekonomik değeri olarak
nitelenen Trepçe madenlerinin Sırbistan’a bırakılması nedeniyle karşı çıkıyorlar.
Uluslararası toplum ise zorunlu göçü, temiz etnik bölgelerin yaratılması sonucunu
doğuracağı ve tartışılmasının bile Bosna ve Makedonya’yı etkileyebileceğini düşündüğü
için kabul edilemez olarak buluyor.178
Uluslararası toplum nihai statünün, BM kararları ve Rambouillet Anlaşmasında
ısrarla vurgulanan toprak bütünlüğü ve egemenlik ilkeleri çerçevesinde çözülmesi
gerektiğini savunuyor. Bu karar ve anlaşmayla ortaya konulan ilkelere aykırılık teşkil
etmeyen ve hem Sırp hem de Arnavut tarafını memnun edecek bir çözümün
üretilebilmesi ise ancak Belgrad-Priştine arasında etkili bir diyalogun ve dolayısıyla bir
uzlaşmanın sağlanmasıyla mümkün görülmektedir.
Uluslararası toplumun nihai statünün belirlenmesinde en somut girişimi Temas
Grubunun da etkisiyle UNMIK’in 2003 yılında ilan ettiği ve BM tarafından da kabul
edilen Kosova İçin Statü Öncesi Zorunlu Standartlar uygulamasıdır. Sekiz ana
standarttan oluşan plana göre Kosova Geçici Özerk Yönetiminin 2005 yılının ortalarına
kadar bu standartlara ulaşması hedefleniyor. Demokrasi, hukuk devleti, mültecilerin geri
dönüşü ve bütün haklarının sağlanması, ekonomik gelişme, mülkiyet hakları, Belgrad
ile Priştine arasında diyalogun başlatılması olarak özetleyebileceğimiz bu standartlara
ulaşılmasıyla nihai statünün belirlenmesi için 2005 yılının ortalarında görüşmelere
başlanması tasarlanmaktadır.179 Fakat standartların tam olarak yerine getirilmesinden
177ibid., p.30-31. 178 Tim Judah, “Kosovo and its Status,” What Status for Kosovo?, Institute for Security Studies Western Europen Union, Chaillot Paper 50, October 2001, p.65-66. 179 Стандарди за Косово, Приштина, 10 Децембар 2003, www.umnikonline.org
sonra benimsenecek nihai statü belirsizliğini korumaktadır. Uygulamada standartlara
ulaşmakta önemli bir başarı elde edilmediği görülmektedir. Örneğin en önemli
standartlardan biri olan mültecilerin geri dönmesi ve bütün haklarının sağlanması
konusunda bir ilerleme sağlanmadığı gibi 17-18 Ekim 2004 tarihlerinde yaşanan krizde
Kosova’dan göç eden Sırpların sayısı daha da artmıştır. Priştine ile Belgrad arasında
geliştirilmesi amaçlanan diyalog konusunda da önemli bir ilerleme kaydedilmemiştir.
Ekim 2003 yılında başlatılan diyalog nihai statüyü içermeyen teknik konular
(mültecilerin geri dönüşü, kayıp kişilerin bulunması, enerji, v.s.) üzerinde odaklanmıştı.
2004 yılındaki krizden sonra çalışma grupları şeklinde devam eden bu diyalog da
durduruldu.
Priştine ve Belgrad’ın nihai statü konusundaki görüşleri dikkate alındığında
tarafların bu konuda uzlaşması mümkün görülmemektedir. Sırplar, nihai statünün 1244
sayılı kararla belirlendiğini ve bunun müzakere edilemeyeceği konusunda ısrarlı
davranmaktadırlar. Sırplar tarafından öne sürülen bu önkoşullara Arnavutların da aynı
şekilde müzakere edilemez önkoşullar öne sürmesi nihai statünün Priştine ile Belgrad
arasında bir uzlaşmayla belirlenmesini imkansız hale getirmektedir. Netice itibariyle
nihai statünün ne olacağı konusu belirsizliğini korumakla birlikte uluslararası toplumun
etkisiyle her iki tarafın da belirli konularda taviz vermesiyle bir uzlaşmanın sağlanacağı
söylenebilir.180
Uygulamaya bakıldığında ise nihai çözümün belirlenemesinin, benimsenecek
herhangi bir çözüm kadar istikrarsızlık yarattığı görülüyor. 1999 yılından itibaren
Kosova’da bu sefer tersine işleyen etnik temizlikte181 ve 2000 yılından itibaren Güney
Sırbistan’la Makedonya’da yaşanan silahlı çatışmalardaki Kosova bağlantısında bu
siyasi belirsizliğin etkisi vardı.182
180 Dushan Janjic, “The Present Status of Kosovo Cannot Last Longer Than 2005,” New Balkan Politics, Issue 7/8, http://www.newbalkanpolitics.org.mk/napis.asp?id=12&lang=English 181 Dana H. Allin, “Unintenden Consequences-Managing Kosovo Independense,” What Status for Kosovo?, Institute for Security Studies Western Europen Union, Chaillot Paper 50, October 2001, p.8-9. 182 A Kosovo Roadmap (I): Adressing Final Status, ICG Balkans Report No. 124, 01 March 2002, p.8.
3. Kosova Sorunun Makedonya Arnavutlarına Etkisi
1990’lardan itibaren Kosova sorununun Makedonya’ya olan etkisine
baktığımızda belirli paralellikler gözlenmesine rağmen 1991 yılından itibaren siyasi
taleplerde temel bir farklılık ortaya çıkmıştır. Makedonya Arnavutları, Makedonya’nın
belirli bir bölgesinin bağımsızlığını ve Kosova veya Arnavutluğa bağlanmasını son defa
1990 yılında Kalkandelen şehrinde düzenledikleri gösterilerle ortaya koymuşlardır.183
1991 yılında Arnavut partileri düzenledikleri referandum sonucunda bağımsız
bir “İlirida Cumhuriyeti” ilan etseler de, daha sonra Arnavut siyasi liderleri bunu
Makedonya’yı bölme veya Makedonya’dan ayrılma niyetiyle değil, uluslararası topluma
Makedonya’yı tanımanın erken bir karar olacağı, dolayısıyla Makedonya hükümetine
eşitlik taleplerinin kabulünde baskı uygulamak amacıyla yaptıklarını iddia ettiler.184
Makedonya’daki Arnavut sorunu bu iki istisna dışında Makedonya’nın toprak
bütünlüğü ve egemenliği dahilinde Makedon-Arnavut eşitliğinin sağlanması
mücadelesiyle sınırlı kaldı.
Makedonya’daki Arnavut sorununun bu sınırlar çerçevesinde kalmasının pek
çok nedeni vardır. Burada kısaca sadece ikisine değineceğiz. Bunlardan birincisi 1992
yılından itibaren Makedonya’da bir hayli etkili olan uluslararası örgütlerin girişimleri,
diğeri ise 1990’lı yıllarda Arnavut milliyetçiliğinde yaşanan temel değişikliklerdir.
Uluslararası örgütler Kosova sorununun Makedonya’ya yayılmasını engellemek
amacıyla Makedonlara, Arnavutlara daha fazla hakkın tanınması için baskı yaptı.
Böylece Kosova ile Makedonya Arnavutları arasındaki bağı ortadan kaldırmaya
çalıştı.185
1990’lı yıllarda Arnavut milliyetçiliğinde yaşanan temel değişiklik, uluslararası
hukuk, ilişkiler ve bölgesel dengeler nedeniyle bütün Arnavutların daha büyük ve tek
bir devlette yaşama idealinin gerçekçi ve rasyonel olmadığının kabul edilmesidir. Bu
yeni anlayışa göre Arnavutlar farklı devletlerde yaşasalar da belirli hakların
tanınmasıyla Arnavut ulusal birliği de facto elde edilebilirdi. Arnavutlar, ulusal birliğin
183 James Petiffer, “The Albanians in Western Macedonia After FYROM Independence,” The New Macedonian Question, (Ed. by James Petiffer), Basingstoke(UK) Palgrave MacMillan 1999, p.138. 184 Jens Reuter, “Policy and Economi in Macedonia,” The New Macedonian Question (Ed. by James Petiffer), Basingstoke(UK) Palgrave MacMillan 1999, p.35-36. 185 Ortakovski, op.cit., http://www.makedonika.org/Kosovo_and_Macedonia.htm
bu şekilde sağlanabilmesi için bağımsız Kosova’nın tanınması gerektiğini, bağımsız bir
Kosova’nın bölgede istikrar sağlayacağı görüşünü savunuyorlar.186
Bu ulusal birlik stratejisinde daha önce de değindiğimiz gibi Makedonya
Arnavutlarının kurucu ulus statüsüne kavuşmaları gerekliydi. Uygulamaya bakıldığında
da bir iç savaşın yaşanmasına sebep olabilecek çatışmaları başlatan Ulusal Kurtuluş
Ordusu (UKO) da, Makedonya’nın bölünmesini talep etmedi.
Fakat bütün bunlara rağmen Makedonya Arnavutları’nın Kosova Arnavutlarıyla
olan dayanışması hiçbir zaman zayıflamadı. Yukarıda açıkladığımız gerekçeler
nedeniyle Makedonya’daki Arnavut partileri her zaman Kosova’nın bağımsızlığını
savundular187, Kosova sorununun silahlı bir çatışmaya dönüşmesiyle Arnavutlar
UÇK’yı siyasi, maddi ve manevi olarak desteklediler188 Bazen de Kosova’daki silahlı
çatışmayı gerekçe göstererek Makedonya’da Arnavutlara daha fazla hak tanınması
gerektiğini zira Kosova’da yaşananların Makedonya’da da yaşanabileceğini ima
ettiler.189
Makedonlar açısından ise Kosova sorununun endişe verici iki boyutu vardı.
Birincisi (dış)güvenlik, ikincisi ise Kosova’nın Makedonya için bir model teşkil etmesi
endişesiydi. Bunun için Makedonya, bağımsız bir Kosova’nın Makedonya ve bölgeye
istikrarsızlık getireceğini savunmaktaydı.190
Güvenlik endişesi 1998 yılında, Kosova sorunun silahlı çatışmaya
dönüşmesinden sonra daha da arttı. Güvenlik endişesinin de iki boyutu vardı. Bunlardan
birincisi, Yugoslavya ordusunun ilk önce UÇK’yla mücadele etmesi daha sonra da
NATO güçlerinin ev sahibi olması nedeniyle çatışmaların Makedonya ve Arnavutluğa
yayılma endişesiydi. İkinci boyut ise Kosova’dan gelecek mültecilerle ilgiliydi. En
büyük endişe çok sayıda mültecinin gelmesiyle hassas olan demografik dengenin
Arnavutların lehine değişmesiydi. Arnavutlar ülkedeki siyasi gücü ele geçirip
Makedonya Cumhuriyetinin bölünmesine kadar varabilecek istikrarsız bir ortam
yaratabilirdi.191
186 Aziri, op.cit., http://www.newbalkanpolitics.org.mk/napis.asp?id=7&lang=English 187 PDP başkanı Nevzat Halili, Makedonya’nın Bağımsız Kosovayı tanımasını talep etti. Reuters op.cit., 188 Vikers, op.cit., str.208. 189 Justin Brown, “Macedonia: Regional Buffer or Source of Sparks,” The Christian Science Monitor, Boston, 29 May 1998, (http://search.csmonitor.com/durable/1998/05/29/p7s1.htm) 190 Ackerman, op.cit. p.43-44. 191 Ortakovski, op.cit., http://www.makedonika.org/Kosovo_and_Macedonia.htm
Kosova’nın, Makedonya Arnavutları açısından bir çözüm modeli olarak
benimsenmesi paralel yönetim ve silahlı mücadele endişelerini içermekteydi.
Makedonlar, Arnavutların kurucu ulus statüsünü fiili yollarla elde etmeye
çalıştıkları Kalkandelen Üniversitesi, Gostivar’da Arnavut bayrağının kullanılması,
“İlirida Cumhuriyeti”nin ilanı gibi durumları paralel idare kurma girişimleri olarak
nitelendiriyorlar.192
Makedonya’da Arnavut sorununun silahlı mücadeleyle çözülme endişesi
özellikle 1998 yılından itibaren daha da artan bir endişe haline dönüştü ve
Makedonların bu endişeleri 2001 yılında UKO’nun faaliyete başlamasıyla doğrulandı.
Netice itibariyle Kosova sorununun, Makedonya Arnavutları sorunuyla
bağlantılı olduğu, birbirinden daha doğrusu Makedonya’nın Kosova’dan etkilendiği
görülmektedir. Fakat şimdiye kadar bu etkileşim Makedonların asıl endişeleri olan
Makedonya’nın bölünmesiyle neticelenmemiştir. Makedonya’nın toprak bütünlüğü ve
egemenliği en azından de jure olarak korunmuştur.
192 Трајан Гоцевски и други, Разрешување и трансформација на конфликтите, Куманово, Македонска Ризница 1999, стр. 231. ( Trayan Gotsevski, Etnik çatışmaların çözümü)
4. Batı Makedonya Sorunu
Makedonya Cumhuriyeti nüfusunun dörtte birini oluşturan Arnavutların, ülkenin
batısında önemli bir çoğunluğu teşkil etmeleri nedeniyle “Batı Makedonya Sorunu”
olarak niteleniyor. Makedonya’nın kuruluşundan itibaren devam eden sorun daha önce
de incelediğimiz gibi hem siyasi talep hem de bu talebe karşı olan cevap itibariyle
Kosova sorunuyla beraber değerlendiriliyordu. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bu
bağlantı devam etse de Makedonya Arnavutları aşağıda inceleyeceğimiz faktörlerin de
etkisiyle Kosova veya Arnavutlukla siyasi ve teritoryal homojenite taleplerinden
vazgeçti. Batı Makedonya Sorunu temelde Arnavutların kurucu ulus ve bu statüyle
gelen hakların talep etmeleri ve Makedonların bu talebe karşı olan tutumundan
oluşuyor. Arnavutlar, Makedonya’nın, Yugoslavya Federasyonu’ndan ayrılmaya karar
vermesinden itibaren ülkede istikrar ve demokrasinin sağlanabilmesi için öncelikle
Makedon-Arnavut eşitliğinin sağlanması gerektiğini savundular. Eşitliğin
sağlanabilmesi ise ancak Makedonya Cumhuriyeti’nin Makedon ulusal devleti olarak
değil iki uluslu veya vatandaşlık esasına göre kurulması, resmi dil ve eğitimde eşitliğin
sağlanması, kamu görevlerinde orantılı temsil gibi taleplerin karşılanmasıyla mümkün
olabilirdi. Makedonların kurucu ulus dışındaki taleplere kural olarak olumlu
yaklaştıkları söylenebilir. 1980’li yılardan kalan uygulamaların haksızlığını kabul eden
Makedonların yeterli olarak görülmese de eğitim, kültür ve kamu görevlerinde orantılı
temsilin sağlanması yönünde girişimleri oldu. Makedonlar ülkenin bölünmesini
tetikleyebilecek Arnavut taleplerini karşılamaktan ise her zaman kaçındılar. Onlara göre
bu taleplerin başında kurucu ulus statüsü geliyordu ve resmi dil, yüksek eğitim ve
bayrak konuları da kurucu ulus hakları olarak anlaşıldığı için bu konularda 2001 yılına
kadar taviz verilmedi. 1990’lı yıllar boyunca Makedon-Arnavut ilişkileri de temelde bu
üç konu üzerinde odaklandı ve bütün siyasi ve güvenlik sorunları da bu konularla ilgili
olarak yaşandı. Makedonlar, Arnavut sorununu milliyet haklarını genişleterek çözmeye
çalıştı, Arnavutlar ise bu hakları kullanarak kurucu ulus statüsünü fiili yollarla elde
etmeye çalıştı. Batı Makedonya Sorunu yukarıda saydığımız İlirida Cumhuriyeti, eğitim
sorunu ve bayrak konusu dışında ki bunlar da çok kısa süren krizler olarak nitelenebilir
hiçbir zaman siyasi mücadele ve hukuk dışına çıkmadı. 2001 yılında UKO’nun
faaliyetlerine başlamasından sonra bile siyasi diyalog etkili bir şekilde devam etti ve
nitekim nihai sonuç da hükümet ortağı olan Arnavut ve Makedon partileri arasında
sağlandı.
Sorunun bu çerçevede kalmasında şüphesiz en etkili faktör uluslararası toplumun
1992 yılından itibaren olan etkili girişimleridir. Makedonya’nın uluslararası alandaki
konumu, siyasi partilerin ideolojileri ve soruna yaklaşımı, etnik yapının getirdiği siyasi
zorunluluklar gibi faktörler de uluslararası toplumun etkin olmasını sağlayacak ortamı
yarattığı gibi Makedon-Arnavut çekişmesinin de yasal bir çerçevede kalmasını sağladı.
1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Makedonya Cumhuriyeti’nin ekonomik ve
sosyal sorunları yanında en önemli sorunu güvenlik ve uluslararası tanınma olarak
ortaya çıktı.
Güvenlik sorunu doğrudan veya dolaylı bir şekilde Arnavutlarla ilgiliydi.
Bağımsızlığın ilanından hemen sonra ortaya çıkan en önemli sorun halen ülkede
bulunan Yugoslavya Halk Ordusuydu (YHO). Temel endişe YHO’nun çekilirken
Slovenya ve Hırvatistan’da olduğu gibi direnmesi, dolayısıyla Arnavutları ve
Makedonları da karşı karşıya getirecek bir iç savaşın çıkmasıydı. Makedonya
Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov’un rasyonel ve uzlaşmacı olarak nitelenen siyaseti
sayesinde YHO Makedonya’dan çekilmeyi kabul etti.193 YHO’nun olaysız çekilmesi
birkaç faktöre bağlanıyor: bunlardan en önemlisi Makedonya bağımsızlık
referandumundaki opsiyonel oylamadır. Referandum, ileride Yugoslavya
cumhuriyetleriyle bir birliğe katılma olanağını da içeren bağımsız Makedonya
seçeneğini içeriyordu. Makedonya’daki belirli siyasi partiler bunu ileride Sırbistan’ın
domine edeceği bir federasyonun kurulması şeklinde algıladı ve eleştirdi. Netice
itibariyle yanlış bir yaklaşım olduğu ortaya çıktı.194 Diğer bir faktör olarak
Makedonya’da az sayıda Sırbın olması belirtiliyor ki Hırvatistan ve Bosna olayları bunu
doğrular niteliktedir.195 YHO’yla yapılan anlaşmada YHO çekilirken Makedonya’nın
savunması için gerekli silah ve teçhizatı bırakacağı ve Makedonya Cumhuriyeti
193 Makedonya bağımsızlık konusunda Slovenya ve Hırvatistan kadar ısrarlı davranmadı. Etnik çatışmaların çıkması potansiyelini ve güvenliği göz önünde bulunduran Makedonya Yugoslavya’nın bütün cumhuriyetlerin kabul edebileceği bir konfederasyon veya bağımsız devletler topluluğu şeklinde devam etmesini savundu. Nina Dobrković, “Yugoslavia and Macedonia in the years 1991-96: from bratherhood to neighbourhood,” The New Macedonian Question (Ed. by James Petiffer), Basingstoke(UK) Palgrave MacMillan 1999, p.86. 194 Вељановски, op.cit., стр. 364-365. 195 Alice Ackermann, “Managing Conflicts Non-Violently Through Preventive Action: The Case of the Former Yugoslav Republic of Macedonia,” Conflict Studies Journal at the University of New Brunswick, Vol. XIX No. 1, Spring 1999, http://www.lib.unb.ca/Texts/JCS/spring99/ackerman.htm
sınırlarını tanıyacağı kararlaştırıldı. Fakat YHO çekilirken silah ve teçhizat bırakmadığı
gibi kışlaları da kullanılamaz hale getirdi. Makedonya Cumhuriyeti’nin sınır ve dış
güvenliği yeni kurulmakta olan teçhizatsız ve silahsız Makedonya Cumhuriyeti
Ordusuna (MCO) ve sadece hafif silahlarla donatılmış İçişleri Bakanlığı Kuvvetlerine
kaldı.
Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Bosna ve Hırvatistan’da yaşanan etnik
çatışmaların Makedonya’ya yayılması halinde çatışmaların sadece eski Yugoslavya’yla
sınırlı kalmayacağı endişesini taşıyan uluslararası toplum, Yugoslavya’nın dağılma
sürecinden itibaren ve özellikle Makedonya’nın bağımsızlığından sonra savaşın
Makedonya’ya yayılmaması için etkili önlemler almaya çalıştı. Makedonya
Cumhuriyetinin dış sınırlarını savunamayacak duruma gelmesiyle daha da artan
endişenin giderilmesi amacıyla uluslararası toplum ülkeye bir barış gücünün
yerleştirilmesine sıcak bakıyordu. Cumhurbaşkanı K.Gligorov’un de B.M.’den talebi
üzerine ülkede görev yapacak bir barışı koruma gücünün oluşturulmasına karar verildi.
B.M. G.K 765 sayılı kararla Bosna-Hersek ve Hırvatistan’da görev yapan
UNPROFOR’un görev alanı genişletilerek Makedonya’ya da yerleştirilmesi sağlandı
(1995 yılında G.K.’in 983 sayılı kararıyla UNPREDEP). ABD, Kanada ve İskandinav
devletlerinin katılımıyla oluşturulan gücün asli görevi Makedonya’nın Yugoslavya ve
Arnavutluk sınırları boyunca ülkenin güvenliği için tehdit oluşturabilecek olayların
gözlenmesi ve rapor edilmesi şeklinde özetlenebilir.196
1300’e yakın askeri ve sivil personelden oluşan barış gücünün sayı, teçhizat,
yetki ve görevi itibariyle sınırların güvenliğini savunması tasarlanmamıştı. Amaç
uluslararası toplumun Makedonya’nın dış saldırılardan korunması gerektiği yönündeki
iradesinin yansıtılmasıydı. Bu anlamda barış gücünün potansiyel saldırganlar için
caydırıcı bir unsur olması tasarlanmıştı.197 Asli amacı Makedonya’nın dış saldırılardan
korunması olan B.M. operasyonunun netice itibariyle başarılı olduğu söylenebilir. Zira
korkulduğu gibi Yugoslavya’nın Makedonya’ya yönelik bir saldırısı söz konusu olmadı.
Bağımsızlığın ilk yıllarında varolan bu endişe Dayton Anlaşmasıyla sona erdi. Fakat,
bütün bölgeye yayılma ihtimalini taşıyan bir Makedonya çatışmasının çıkmasında dış
196Гоцевски и други, op.cit., стр. 449-453 197 Татјана Петрушевска, “Присуството на Обединетите Нации во Република Македонија преку операцијата за чување на мирот,” Конституирање на Република Македонија како модерна правна држава, Скопје, НИП Нова Македонија 1995, стр. 233 (Tatyana Petruşevska, B.M.’nin Barışı Koruma Operasyonu Çerçevesinde Makedonya’daki Varlığı)
faktörlerden çok iç faktörler endişe vericiydi.198 Bu iç faktörlerden en önemlisi ülkedeki
Makedon-Arnavut ilişkileriydi. Uluslararası toplum siyasi diyalogun devam etmesi
amacıyla taraflara bazen baskı yaparak bazen de pragmatik çözümler üreterek
Makedon-Arnavut çekişmesinin endişe duyulan boyutlara ulaşmamasında etkili olmaya
çalıştı.
B.M. barış güçlerinin yanında bu konuda en etkili girişimler AGİT (o zaman
AGİK) ve Uluslararası Yugoslavya Barış Konferansı (UYBK) tarafından yürütüldü.
1992 yılında göreve başlayan AGİT misyonunun görevi ülkede istikrarı
etkileyebilecek dış ve iç faktörlerin gözlenmesiydi. B.M. barış güçlerinin gelmesiyle
sadece iç faktörlere odaklanan AGİT misyonu ülkede siyasi partiler, sendikalar ve
topluluk liderleriyle etkili diyaloglar geliştirebildi. Nüfus sayımları ve seçimlerin adil
yapılması için etkin görevler üstlendi, insan hakları ihlalleri, azınlık hakları ihlalleri gibi
konuları denetlemesiyle bu konularda hükümetin daha dikkatli davranmasını sağlamaya
çalıştı. AGİT misyonunun en başarılı girişimleri eğitim konusunda oldu. Özellikle
Ulusal Azınlıklar Yüksek Komiseri Max van der Stoel’in somut sonuçlar veren
girişimleri mevcuttur. Örneğin, üniversitede azınlık kotasının uygulanması, Pedagoji
Fakültesinin faaliyetine yeniden başlaması gibi.199 Fakat en etkili girişimi
Makedonya’da önemli bir krize yol açma potansiyeli olan ve yasadışı ilan edilen
Arnavut üniversitesiyle ilgili kabul ettirdiği çözümdü. Stoel’in girişimiyle hükümet ve
meclis Arnavutça eğitim verecek bir özel üniversitenin kurulmasına izin verdi.
Üniversite halk arasında Stoel Üniversitesi olarak adlandırılıyor.
UYKB’nin Etnik ve Ulusal Topluluklar ve Azınlıklar Çalışma Grubu Makedon
ve Arnavut siyasileri arasında müzakereler düzenleyerek anlaşmazlıkların siyasi diyalog
yoluyla çözülmesi yönünde etkili olmaya çalıştı. Üçlü müzakereler şeklinde devam eden
görüşmeler özellikle Arnavutların ayrılıkçı taleplerinden vazgeçmeleri konusunda etkili
oldu. Bunun yanında Çalışma Grubunun sonuca bağlanan başka girişimleri de var.
Örneğin, Arnavutça ve diğer azınlık dillerinde eğitim veren okulların arttırılması, yerel
yönetim kanununda değişiklikler yapılması, bağımsızlığın ilk dönemlerinde büyük
tehlike teşkil eden Sırp azınlığı sorunun yine üçlü müzakerelerle iki taraf için de olumlu
sonuca bağlanması gibi.200
198 Гоцевски и други, op.cit., 458-459. 199 Ackerman, op.cit., http://www.lib.unb.ca/Texts/JCS/spring99/ackerman.htm 200 ibid., http://www.lib.unb.ca/Texts/JCS/spring99/ackerman.htm
Bağımsızlığını ilan eden Makedonya Cumhuriyetinin ikinci önemli sorunu
uluslararası tanınmaydı ve uluslararası toplumun siyasi baskılarının özellikle Makedon
tarafında sonuç vermesinde belki de en önemli nedendi. Badinter komisyonu tarafından
AB ülkelerinin tanıma şartlarını yerine getiren iki Yugoslavya cumhuriyetinden biri
olan Makedonya, (diğeri Slovenya) Hırvatistan ve Slovenya’ya nazaran tanınmada aynı
desteği göremedi.201 Başlıca sebebi Yunanistan’ın Makedonya Cumhuriyetinin ismi,
bayrağı ve Anayasası hakkındaki çekinceleriydi. Yunanistan’ın bölgesel ve evrensel
örgütlerdeki etkinliği de göz önünde bulundurulursa Makedonya’nın uluslararası
platformda kendini kabul ettirme konusundaki en büyük sorunu Yunanistan’ın bu
tutumuydu.
Yunanistan’ın Makedonya’nın bu isimle tanınması konusundaki temel itirazı
Makedonya isminin yayılmacı emeller teşkil ettiği doğrultusundaydı. Makedonya
isminin, Yunanistan’ın kuzey bölgelerini da içermesi ve Makedon milliyetçileri
tarafından Ege Makedonya’sı olarak adlandırılması, kurulan yeni cumhuriyetin
yayılmacı emellerinin kanıtları olarak ileri sürülüyordu.202 Yunanlılara göre “Üsküp
Hükümeti” Vergina Yıldızı’nı bayrağı olarak kullanmasıyla sadece Yunan ulusal
değerlerini çalmakla kalmıyor, Antik Makedonya bölgesini de işaret ettiği için
Makedonya Cumhuriyetinin iredentist emellerini yansıtıyordu.203 Makedonya
Cumhuriyetinin yayılmacı emelleri doğrultusunda sunulan diğer bir gerekçe de
Anayasanın giriş metni ile 3. ve 49. maddeleriydi. Giriş metninde Cumhuriyetin
ASNOM geleneklerine bağlı kalacağı belirtilmekteydi. Yugoslavya Federasyonu
dahilinde kurulan Makedonya Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi niteliğinde olan 1944
ASNOM kararlarında bütün Makedonya’nın işgalden kurtarılması ve Makedon
ulusunun birleştirilmesi hedefleniyordu. 3. madde Makedonya sınırlarının sadece
Anayasaya uygun olarak değiştirilebileceği, 49 madde ise Cumhuriyetin, komşu
devletlerde yaşayan Makedonların statüsü ve haklarıyla yakından ilgilenmesi
yükümlülüğünü getirmişti.204
201 Bosna-Hersek referandum eksikliğinden, Hırvatistan ise insan hakları nedeniyle uygun görülmedi. Pellet, op.cit., p.3. 202 Nikolaos Zacariadis, Nationalism and Small state Foreign Policy, http://www.macedonian-heritage.gr/downloads/library/Zach9904.pdf, p.10-11 203 Лоринг М. Денфорт, Македонскиот kонфликт, Скопје, Mакедонска kнига 1996, 225 (Loring M. Danforth, Makedonya Sorunu) 204 Zacariadis, op.cit.,p.10.
Yunanistan’ın bu itirazlarının uygulamaya nasıl yansıdığına baktığımızda
özellikle AB’deki veto hakkı nedeniyle AB’nin ve üyelerinin Makedonya’nın
tanınmamasında etkili olduğu görülüyor.
AB, Yunanistan’ın baskısıyla ülkelerin tanınma şartlarına- AB ülkelerinden
toprak talep etmeme, düşmanca propaganda yapmamak ve yayılmacı emelleri içeren
isimlerin kullanılmamasını da ekledi.205 Makedonya, Yunanistan’ın çekinceleri
nedeniyle Anayasanın 3. ve 46. maddelerini değiştirdi. 3. maddede Makedonya’nın
toprak taleplerinin olmadığı ve Makedonya sınırlarının Anayasa ve uluslararası hukuka
uygun olarak değiştirilebileceği şeklinde değiştirildi. 46. madde ise komşu devletlerde
yaşayan Makedonların statüsü ve haklarıyla ilgilenirken, devletlerin içişleri ve
egemenlik haklarına müdahale etmeyeceğini belirtilerek değiştirildi (I.ve II. Anayasa
Değişiklik Kanunları 6. Ocak 1992). Badinter Komisyonu da 6. nolu danışma
görüşünde Makedonya’nın bütün tanınma şartlarını yerine getirdiğini, Makedonya
isminin yayılmacı emeller yansıtmadığını belirtti. Fakat buna rağmen AB ve üyeleri
tarafından tanınmadı. Diğer Avrupa devletlerinin de AB uygulamasına bağlı kalmasıyla
Makedonya, Slovenya ve Hırvatistan’a nazaran tanınma konusunda aynı desteği
göremedi.206
AB, bir süre sonra Makedonya’yı sadece bütün tarafların kabul edebileceği bir
isim altında tanıyabileceğini daha sonra ise Yunanistan’ın görüşüne daha da yaklaşarak
“Makedonya” ismini içermeyen herhangi bir isim altında tanıyabileceğini bildirdi.
Diğer AB üyelerinin karşı çıkmasına ve AB’nin Yunan oyuncağı haline getirildiği iddia
edilmesine rağmen “ulusal çıkarların sözkonusu olduğu konularda üyelere veto hakkının
tanınmış olması nedeniyle Yunan itirazları kabul edildi. Yunanistan buna karşılık olarak
AB’ye birtakım tavizlerde bulundu. Örneğin, Slovenya ve Hırvatistan’nı AB tarafından
tanınmasını kabul etti, Maastricht Antlaşmasını imzaladı, AB’nin Sırbıstan’a uyguladığı
ambargoya bağlı kalacağını taahhüt etti ve AB - Türkiye mali protokolünü imzalamayı
kabul etti.207
205 Evangelos Kofos, “Greece’s Macedonian Adventure, The Contraversory Over FYROM’s Independence and Recognition,”http://www.macedonian-heritage.gr/downloads/library/Kofos19990705.pdf. p.5. 206 Roland Rich, Recognition of States: “The Collapse of Yugoslavia and the Soviet Union,” EJIL. Vol. 4 (1993) No.1, p.52. 207 Денфорт, op.cit., 228-229.
1993 yılında Fransa’nın önerdiği Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya
geçici ismiyle B.M.’ne üye olan Makedonya’nın bu isimle kabul edilmesinde
Yunanistan itirazlarının büyük etkisi var. Yunanistan, Makedonya’nın BM üyeliğine
kabul edilmesinin bölgede istikrarsızlık yaratacağı iddiasıyla BM tarihinde ilk defa bir
ülkenin üyeliğini engellemeye çalıştı. 208
1994 yılında AB üyesi İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Danimarka
ve ABD’nin Makedonya’yı tanımasıyla, Yunanistan 20 ay sürecek ekonomik ambargo
uygulamasını başlattı. Yugoslavya’ya uygulanan ambargo yüzünden zaten kötü
durumda olan Makedonya ekonomisi Yunanistan’ın uyguladığı ambargoyla ciddi bir
krize girdi.209
Yunanistan’la ilişkiler 1995 yılında “Üsküp-Atina” arasında imzalanan “Geçici
Uzlaşma Anlaşmasıyla” düzeltilmeye çalışıldı. Anlaşmayla Makedonya bayrağını
değiştirmeyi kabul etti, Yunanistan ise Makedonya’nın bağımsızlığını, toprak
bütünlüğü ve egemenliğini tanıdı, diplomatik ilişkiler kuruldu ve ambargo
kaldırıldı.Yunanistan’la sağlanan bu uzlaşmadan sonra Makedonya kısa bir süre sonra
AB tarafından tanındı, AGİT üyeliğine kabul edildi.210
Yugoslavya’yla olan ilişkilerde de Yunanistan’ın önemli etkileri var. Rusya’dan
sonra en büyük desteği Yunanistan’dan gören Yugoslavya, Yunanistan’ın da etkisiyle
1995 yılına kadar Makedonya’yı tanımadı. Sırp milliyetçileri tarafından Güney
Sırbistan veya Vardar Banlığı olarak nitelen bölgenin Sırbistan’a ait olduğunu iddia
ettiler (1912-13 Balkan savaşlarını gerekçe göstererek). Sırp Ortodoks Kilisesi de
Makedon Kilisesinin bağımsızlığını kabul etmiyordu. Yugoslavya, Makedonya’yı
tanımamasındaki resmi gerekçelerini Makedonya’daki Sırpların durumu ve sınır
anlaşmazlığına dayandırdı. İlişkiler ancak Dayton Anlaşmasının imzalanmasından sonra
kurulabildi. Yugoslavya, Makedonya Cumhuriyetini 1945, Makedonya da
Yugoslavya’yı 1918 yılından itibaren devlet olarak var olduklarını kabul etti.
Diplomatik ilişkiler kuruldu. Fakat sınır anlaşmazlığı konusunda uzlaşma
208 Dimitar Mirčev, “Engineering the foreign policy of a new independent state: the case of Macedonia 1990-6,” The New Macedonian Question (Ed. by James Petiffer), Basingstoke(UK) Palgrave MacMillan 1999, p.215. 209 Reuter, op.cit., p.39-40. 210 Mirčev, op.cit., p.218-220.
sağlanamadı.211 Sınır anlaşmazlığı ancak 2000 yılında Güney Sırbistan’daki Preşevo
olaylarından sonra giderilebildi.212
Bulgaristan, Makedonya’yı Badinter Komisyonu görüşünü açıkladığı gün tanıdı.
Fakat Bulgaristan, Makedon ulusu ve dilini tanımadı. Bulgarlara göre Makedonlar
1940’lı yıllardan sonra zorla Makedon kimliği kabul ettirilmiş Bulgarlardı ve dilleri de
Bulgarcaydı. Dil sorunu 1999 yılına kadar devam etti. Dil sorunu nedeniyle 1999 yılına
kadar taraflar arasında hazırlanan anlaşmalar imzalanamadı. Şubat 1999’da hazırlanan
bir antlaşma iki dilde de imzalandı. Böylece Bulgaristan, Makedon dilini fiili olarak
tanımış oldu.213
Arnavutluk, Yugoslavya (Kosova) sorunu nedeniyle Makedonya’nın
bağımsızlığını memnuniyetle karşıladı. 1993 yılında kurulan diplomatik ilişkilerin
Makedonya için önemli bir değeri vardı. Draç limanını kullanabilen Makedonya, Yunan
ambargosundan kısmen korunabildi. Fakat ilişkiler Makedonya Arnavutları nedeniyle
sıkıntılı dönemlerden geçti. Arnavutluk, Arnavutlara kurucu ulus statüsü tanınmadığı
için Makedonya’nın AGİT üyeliğine karşı çıktı. Özellikle Türkiye ve diğer batılı
devletlerinin araya girmesiyle Arnavutluk bu çekincesinden vazgeçti.214
Makedonya’nın uluslararası alandaki bu durumu Arnavutlar tarafından daha
geniş hakların sağlanması yönünde kullanılmaya çalışıldı. Örneği, İlirida
Cumhuriyeti’nin ilanı, Makedonya Arnavutlarına talep edilen statünün sağlanmaması
halinde Arnavutluğun Makedonya’yı tanımaması gerektiği, Makedonya bayrağının
ülkenin çok uluslu yapısını yansıtmadığı gerekçesiyle değişmesi gerektiği gibi.215
Makedonya’nın tanınma sorunu, ekonomik durumun kötü olması ve iç ve dış
güvenliği nedeniyle girmekte ısrar ettiği bölgesel ve evrensel kolektif savunma
örgütlerinin zorunlu insan hakları standartları, Makedonya Cumhuriyetinin Arnavutlarla
olan ilişkilerinde uluslararası örgütlerin ve 3. devletlerin tavsiyelerini ve siyasi
baskılarını kabul etmesini kolaylaştırıyordu. Sonuç olarak bu da etnik çatışmanın
211 Dobrković, op.cit., p.89-93. 212 Thanos Veremis, “The Ever Chainging Contours of the Kosovo Issue,” What Status for Kosovo?, Institute for Security Studies Western Europen Union, Chaillot Paper 50, October 2001, p.90. 213 Birgül Demirtaş-Coşkun, “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Bulgaristan’ın Dış Politikası,” Balkan Diplomasisi, (Der. E.Ö. Lütem, B.D-Coşkun), Ankara, ASAM Yayınları 2001, s.243. 214 Ирена Ставова-Кавка, “Република Македонија и нејзиното место на политичката карта на балканот,” Гласник, год.41, бр.1-2, Скопје 1997, стр. 21-22 (İrena Stavova-Kavka, Makedonya’nın Balkan Siyasi Haritasındaki Konumu 215 Денфорт, op.cit., стр. 251
engellenmesi daha doğrusu bir takım Arnavut taleplerinin kabul edilmesiyle
neticeleniyordu.
Arnavut taleplerinin yasal bir çerçevede kalmasını sağlayan diğer bir etkili
faktör de Makedonya Cumhuriyetinin siyasi partileri, liderleri ve etnik yapının getirdiği
siyasi zorunluluklardı.
Makedonya Cumhurbaşkanı K. Gligorov’un uluslararası alanda Makedonya’nın
barışçı bir ülke, komşularıyla iyi ilişkiler içinde olma niyeti ve en zor sorunları bile
siyasi diyalogla çözme amacında olduğu, hiçbir devlete karşı siyasi veya askeri bir
tehdit oluşturamayacağı imajı yaratma çabaları vardı. Bu imaj, Arnavut taleplerinin de
bir nebze karşılanması veya en azından siyasi diyalogun devam edebilir şartlarda
kalmasını gerektiriyordu.216
Bu imaj kaygısının bağımsızlıktan sonra kurulan bütün hükümetlere bir siyasi
teamül olarak yansıdığını daha önce belirtmiştik. Fakat Makedon-Arnavut işbirliğini
sadece imaj kaygısı veya siyasi teamül sağlamıyordu. Siyasi yapının ortaya çıkardığı
birtakım zorunlu şartlar da bu işbirliğinin en azından siyasi düzeyde devam etmesini
gerektiriyordu. Özellikle iktidardaki siyasi partilerin beğenilmeyen politikaları
muhalefetteki Arnavut ve Makedon partilerinin işbirliğini zorunlu hale getiriyordu.
Uygulamada, radikal olarak nitelenen Arnavut ve Makedon partileri bile işbirliğine
giderek yerel seçimler, genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birbirlerini
desteklemişler, koalisyon hükümetleri kurabilmişlerdir.
Makedon-Arnavut siyasi işbirliğini zorunlu kılan bir diğer unsur da Makedon ve
Arnavut partilerinin siyasi ve ideolojik yapılarıdır.
En büyük iki Makedon partisi olan SDSM (Sosyal demokrat) ve VMRO-
DPMNE (Muhafazakar sağ) arasındaki siyasi rekabet ideolojik farklılıkları bir hayli
aşmaktadır.
Eski Makedonya Komünistler Birliğinin devamı olan SDSM bu bağı ve siyasi
kadroları nedeniyle Pro-Yugoslav hatta Pro-Sırp olarak nitelenmektedir.217 Uluslararası
toplum tarafından ılımlı bir parti olarak değerlendirilmesinin en önemli nedeni
Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov’un kurduğu bir parti olmasıdır.
216 Илија Максимовски, Македонија во стратегијата на председателот?, Скопје, Самоиздание 1995, стр. 228-233. (İliya Maksimovski,Cumhurbaşkanın Stratejisinde Makedonya) 217 Petiffer, op.cit.,140.
K.Gligorov, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde İzetbegoviç’le beraber
Yugoslavya’nın revize edilerek korunması (Konfederasyon şeklinde) taraftarıydı.
Dağılma sürecinin etnik çatışmalar yaşanmadan sağlanması veya etnik çatışmaların
durdurulması konusunda da uluslararası toplum tarafından takdir edilen birtakım
çabaları oldu.218 Makedonya Cumhuriyeti’nin, Yugoslavya’dan önemli bir sorun
yaşanmadan ayrılmasıyla uluslararası toplum tarafından uzlaşmacı kişiliğiyle kabul
gördü.
SDSM’nin ılımlı bir parti olarak nitelendirilmesinin diğer bir nedeni 1992-98
yılları arasında kurulan bütün koalisyon hükümetlerinde Arnavut PDP’yi de ortak
etmesidir. Daha önce bahsettiğimiz imaj kaygısıyla da hareket eden SDSM’nin, PDP’yi
iktidara ortak etmesiyle beraber yetki paylaşımında başarılı olamadığı iddia ediliyor.
Hükümete katılan Arnavutların sorumluluk gerektiren etkili bakanlıklara
getirilmedikleri (Örneğin: Makedonya’da güvenliğin temelini teşkil eden İçişleri
Bakanlığına), sadece temsilin sağlanması amacıyla pasif görevlere getirildikleri
belirtiliyor.219
Diğer önemli Makedon siyasi partisi olan VMRO-DPMNE (Makedonya Ulusal
Birlik Partisi) siyasi sahneye aşırı milliyetçi söylemlerle ortaya çıktı. VMRO (Dahili
Makedonya Devrim Örgütü) referansı, parti programı ve eylemleri nedeniyle Pro-
Bulgar bir parti olarak nitelendiriliyor.220
1990 yılında yapılan seçimlerde en fazla oyu kazanmasına rağmen dış ilişkiler
ve Makedonya’daki azınlıklara karşı olan siyasi tutumu nedeniyle hiçbir Makedon
partisiyle uzlaşamadı, hükümet kurma görevini devretmek zorunda kaldı. 1990’ların
ortalarında siyasi söylemini yumuşatan parti, muhalefette kalmanın da etkisiyle yine
radikal bir parti olarak nitelenen DPA’yla ilk önce yerel seçimlerde (1996) daha sonra
da genel seçimlerde işbirliğine giderek 1998 yılında yapılan genel seçimlerden zaferle
218 Zhidas Daskalovski, “Democratic Consolidation and the “Stateness” Problem: The Case of Macedonia,” The Global Review of Ethnopolitics, Vol.3, No.2, Jan. 2004, p.55. 219 Petiffer, op.cit., p.141. 220 Parti, ilk siyasi programında asli amacının bölünmüş Makedon ulusunun siyasi, ekonomik ve etnik birliğinin sağlanmasını savunuyordu. Ayrıca, Makedon Ulusal Ordusunun kurulmasını, Arnavutluk, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan tarafından işgal edilen Makedonya bölgelerindeki Makedonlarla yakın işbirliğinin sağlanmasını da savunuyordu. Azınlıklara olan bakış açısında uluslararası hukukun tanıdığı bütün hakların tanınmasını savunmakla beraber komşu devletlerle ilişkilerde azınlık konularında karşılıklılık esasını benimsenmesi gerektiğini savunuyordu. Partinin pro-Bulgar özellikleri siyasi programında Makedon tarihinin hiçbir önyargı ve kısıtlama olmadan yeniden incelenmesi, sansürsüz bir şekilde yayınlanması, okutulmasını ve Makedon dilinde reform yapılmasını savunmakla ortaya konulmaktadır. Мојановски, op.cit., стр. 154-155.
çıktı. DPA’yla koalisyon hükümeti kuran VMRO-DPMNE döneminde Arnavutların
eskiye nazaran daha etkili oldukları söylenebilir. Bu iktidar döneminde Arnavut siyasi
tutuklularını kapsayan bir af ilan edildi.221 Makedon-Arnavut işbirliğinin VMRO-
DPMNE’nin tavizleriyle ayakta tutulduğu ve mali kazançlara bağlandığı iddia ediliyor.
İşbirliğinin özelleştirme konusunda mali kazanca dönüştüğü, ilan edilen aflarla sadece
siyasi tutuklular değil adi suçluların da serbest bırakıldığı söyleniyor. En önemli iddia
DPA’nın baskısı sonucunda VMRO-DMPNE’nin Kuzey-Kuzeybatı sınır güvenlik
önlemlerini azalttığı dolayısıyla Kosova UÇK’sına hareket alanı sağlandığı yönündedir.
Uyuşturucu, silah, beyaz kadın ve kaçak işçi ticaretiyle meşhur bu sınırda DPA lideri
Menduh Taçi’nin desteğiyle Arnavut mafyasına da hareket serbestisi sağlandığı
belirtiliyor.222
En büyük iki Arnavut partisinde de Makedon partilerine benzer bir durum söz
konusudur. Makedonya'da kurulan ilk Arnavut partisi olan PDP, SDSM hükümetlerinde
yer aldığı için ılımlı ve uzlaşmacı bir parti olarak nitelenmektedir. Diğer Arnavut partisi
DPA tarafından, Arnavut siyasi taleplerinin karşılanmasında pasif kalmakla ve
Makedon siyasi eylemlerini uluslararası toplumda meşrulaştırmakla suçlandı.223 1994
yılında radikal olarak nitelenen Arben Caferi ve Menduh Taçi fraksiyonu parti
yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Başarılı olamayınca ikili PDPA'yı kurdular(daha sonra
DPA odu). Radikal söylemleriyle ortaya çıkan parti 1996 yılında yapılan yerel
seçimlerde Arnavut oylarının büyük çoğunluğunu alarak Makedonya'daki Arnavut
belediyelerinin neredeyse tamamını ele geçirdi.224
Makedon ve Arnavut partileri arasındaki bu temel farklılıklar siyasi ittifakların
ve dolayısıyla hükümet koaliyonlarının Makedon-Arnavut işbirliği şeklinde devam
etmesini zorunlu hale getiriyor. Makedon–Arnavut partileri arasındaki bu siyasi
işbirliğiyle Arnavutların devletle entegasyonu sağlandığı dolayısıyla etnik çatışmaların
engellendiği söylenebilir. Fakat uygulamada bu işbirliğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu
görülmektedir. Hükümet ortağı olsun veya olmasın önemli bir sorunla karşılaşıdığında 221 Daskalovski, op.cit.,str. 60. 222 Robert Hislope, “Political Corruption and Interethnic Coalitions: The Crisis in Macedonia,” http://www.watsoninstitute.org/cland/Hislope.pdf., 8-9 223 Baton Haxhiu,Makedonija je objavila rat albancima.–Koha (Prishtina),15.07.1997.www.aimpress org 224 Parti, yerinden yönetimin güçlendirilerek kantonizayonun sağlanmasını, Makedonya Cumhuriyeti Anayasasının revize edilerek devletin binasyonel esaslar üzerine kurulmasını, bikameral meclis (bir kanadında yurttaşlar, diğer kanadında topluluk mensupları) sistemi kurularak oydaşmacı demokrasi ilkelerin benimsenmesini, Arnavut dilinin resmi dil statüsüne yükseltilmesini savunuyor. Мојановски, op.cit., стр. 267-268.
partilerin “Makedon ve Arnavut» siyasi cephelerine ayrıldıkları görülmektedir. 1997
bayrak krizi 225 ve 2001 UKO krizleri de bunu ispatlar niteliktedir.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı 2001 yılına kadar etnik bir çatışmaya
dönüşmeyen Batı Makedonya sorunu aynı yılda UKO’nun silahlı eylemlere
başlamasıyla iç savaşa dönüşebilecek bir krize dönüştü. Krizin ortaya çıkışı Makedon
ve Arnavut taraflarından farklı nedenlere bağlanmaktadır. Arnavutlar UKO’nun ortaya
çıkışını siyasi reformların yavaş işlemesine, Makedonlar ise Kosovadaki istikrarsız
ortama ve KFOR’un sınır denetimini sağlayamamasına bağlamaktadırlar. Makedonlara
göre UKO, UÇK’yla başlayan Büyük Arnavutluğun silahlı mücadeleyle sağlanmasının
devamı niteliğindedir. Uluslararası toplum da UKO’nun bir Kosova yan etkisi olduğu
konusunda hemfikirdir. Krizin başlangıcından itibaren siyasi hakları silahlı eylemlerle
sağlamaya çalışması nedeniyle UKO uluslararası toplum tarafından kabul görmedi. Bu
nedenle uluslararası toplum Makedonya güvenlik güçlerinin UKO’yla olan
mücadelesine kural olarak karşı çıkmadı. UKO ise ortaya çıkışını sadece ve sadece
Makedonya Arnavutlarının siyasi haklarının karşılanmaması nedenine bağlamaktaydı.
UKO ısrarla bir Makedonya örgütü olduğunu ve Kosova sorunuyla bir ilgisi olmadığını,
sorunun Kosova değil Makedonya’yla ilgili olduğunu vurguladı. Kosovalı siyasiler de
UKO’yu ve silahlı mücadeleyi desteklemediklerini vurguladılar.
UKO’nun Kosova bağlantısına bakıldığında pek çok yönden Kosova’ya bağımlı
olduğunu ve UÇK’nın devamı olduğunu kanıtlayan deliller mevcuttur. UKO
militanlarının çoğu eski UÇK militanıydı. KFOR’un sınır denetimini arttırmasından
sonra Kosova’dan Makedonya’ya geçmeye çalışan çok sayıda silahlı militan, silah ve
mühimmat yakalandı. 1996 yılından itibaren başlayan yeni dalga Arnavut silahlı 225 Muhalefet partisi konumunda olan PDPA’nın belediye başkanlarının başlattığı bir kriz olmasına rağmen PDP siyasi desteğini belirtmek için hükümet toplantılarına katılmayarak hükümet politikalarını protesto etti. Малеска, op.cit., стр. 60-61.; 1997 yılında PDPA’ya mensup Kalkandelen ve Gostivar belediye başkanları aslında 1991 yılında düzenlenmesi gereken milliyet bayraklarının kullanılması konusundaki kanuni boşluğu kullanmak veya konuyu gündeme getirmek için belediyeleri önünde Makedon bayrağının yanında Türk ve Arnavut bayraklarını da göndere çektiler. Bunun üzerine meclis, alelacele bir bayrak kanunu getirerek milliyetlere, resmi bayramlarda Makedon bayrağının yanında kendi milliyet bayraklarını da kullanabilme hakkı tanıdı. Fakat Gostivar ve Kalkandelen belediyeleri, bayrakların her zaman kullanılması konusunda ısrar etti. Hükümet Gostivar’daki bayrakların indirilmesi için bölgeye içişlerine bağlı özel kuvvetleri gönderdi. Bayrakların indirilmesinden sonra olayı protesto etmek amacıyla toplanan Arnavutların gösterileri özel kuvvetler tarafından çok sert bir şekilde dağıtıldı. Olaylarda 3 kişi öldü, 200’den fazla kişi yaralandı. Belediye başkanları dahil en az 300 kişi tutuklandı. Belediye başkanları daha sonra yapılan yargılamada kanuna muhalefet ve anayasal düzeni zorla değiştirmek suçundan yargılanarak ağır cezalara mahkum edildiler. Makedonya özel kuvvetlerinin Gostivar’daki müdahalesi tam bir hafta sürdü ve uluslararası kuruluşların bölgeye girmesi engellendi. Daskalovski, op.cit., str. 59.
örgütlerinin sonuncusu olma özelliğini taşıyan UKO’nun önceki silahlı örgütlerin
(UÇK, UÇPSRE) askeri ve siyasi tecrübelerinden fazlasıyla etkilendiği görülmektedir.
Örneğin siyasi anlamda özellikle Preşevo krizinden hareketle uluslararası toplumun
onaylayamayacağı bir çözümün sağlanmasının mümkün olmayacağını kabul eden örgüt,
faaliyetleri boyunca hiçbir zaman Makedonya’nın bölünmesini talep etmedi. Siyasi
diyalogun zorunlu olduğunu kabul eden örgüt Makedonya’daki Arnavut partilerinin
politikalarını onaylamamasına rağmen onlarla işbirliğine giderek siyasi diyalogun bir
parçası olmaya çalıştı ve belirlenecek siyasi çözümün uluslararası toplumun
gözetiminde sağlanması gerektiğini ısrarla vurguladı.
5. 2001 Bunalımı ve (Etnik) Çatışmalar
Mart 2001 yılında Kosova sınırında UKO’nun Makedonya güvenlik güçlerinin
bir devriyesine saldırmasıyla başlayan çatışmalar ilk dönemlerde Makedonya resmi
makamları tarafından fazla ciddiye alınmadı. Çatışmanın Kosova sınırında başlaması
nedeniyle UKO bu bölgedeki yasadışı çıkarlarını korumaya çalışan bir organize suç
örgütü olarak nitelendi.226 Fakat ilerleyen dönemde UKO’nun lojistik, stratejik ve askeri
açıdan çok planlı hareket ettiği ve son derece hazırlıklı olduğu anlaşıldı. UKO kısa bir
sürede Makedonya’nın önemli sayılabilecek Batı ve Kuzey-Batı bölgelerinin kontrolünü
ele geçirmeye başardı. Örgüt üyelerinin çoğunun Kosova ve Preşova UÇK’sının eski
militanları olması ve Makedonya güvenlik güçlerine nazaran daha iyi donanıma sahip
olması nedeniyle UKO ilk dönemlerde askeri açıdan üstünlük sağladı ve ele geçirdiği
“kurtarılmış bölgelerin” çoğunu çatışmaların sona ermesine kadar kontrolünde tutabildi.
Çatışmalar Kosova veya Bosna’yla mukayese edilemeyecek kadar düşük
yoğunlukta devam etse de çok kısa sürede bir etnik hatta din savaşına dönüşme
tehlikesini de beraberinde getirdi. UKO’nun Batı Makedonya’nın önemli bir bölümünü
226 Saso Ordanoski, “Lions and Tigers: The militarisation of the Macedonian right,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, 2002, p.39
kontrolüne geçirmesinden sonra burada yaşayan Makedonların göçe zorlanması,
Makedonya güvenlik güçlerinin UKO’yla mücadele kapsamında Arnavut köylerini
kuşatması, Makedonya güvenlik güçlerinin güvenliği tam olarak sağlayamaması
nedeniyle sivil Makedon halkına silah dağıtması, Üsküp, Manastır gibi Makedonların
çoğunlukta olduğu şehirlerde düzenlenen gösterilerin bütün Arnavutlara hatta
Müslümanlara yönelmesi ve şiddete dönüşmesi örnekleri çatışmaların kısa bir sürede
devlet-yasadışı örgüt çatışmasını aşarak bir iç savaşa dönüşme potansiyelini ortaya
koymaktaydı.227
UKO’nun Makedonya’daki etnik ilişkiler ve istikrar açısından ciddi bir tehdit
oluşturduğunun anlaşılmasından sonra Makedonya Cumhuriyeti sorunu öncelikle
güvenlik önlemleriyle çözmeye çalıştı. Bu amaçla Makedonya çoğunlukla Bulgaristan
ve Ukrayna’dan olmak üzere silah ithal etmeye başladı. Yedek asker ve polisler
silahlandırıldı ve çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerde özel önlemler uygulanmaya
başlandı.
Makedonya’nın temel endişesi krizin uluslararası bir soruna dönüşme
potansiyeliydi. Bu nedenle alınan bütün siyasi ve güvenlik önlemleri krizin
Makedonya’nın bir iç sorunu olduğunun vurgulanması yönündeydi. Krizin bu düzeyde
kalması için alınan siyasi önlemlerin başında geniş tabanlı (Meclisteki bütün siyasi
partileri kapsayan) bir mutabakat hükümeti oluşturularak yetki ve sorumlulukların
paylaşılması geliyordu. İkinci girişim ise Cumhurbaşkanı Boris Traykovski’nin
desteğiyle Makedon ve Arnavut siyasi partileri arasında krizin aşılmasına yönelik
görüşmelerin başlatılmasıydı. Uluslararası toplumun aracılığı olmadan başlatılan bu
görüşmelerle Makedonya Cumhuriyeti UKO’nun silahlı mücadelesini gerekçesiz
bırakmayı amaçlıyordu. Görüşmelerin başlatılmasıyla Makedonya Cumhuriyeti aslında
bağımsızlığından itibaren reddettiği Arnavut sorununu da bir nebze kabullenmiş
oluyordu.
Uygulamada görüşmelerin sonuca yönelik olmadığı ve aslında Makedonya
güvenlik güçlerinin askeri başarısına veya krizin uluslararası bir boyuta ulaşmasına
endekslendiği görüldü. Makedon tarafı UKO’nun askeri açıdan başarısızlığa
227 Çatışmalarda çoğunluğu güvenlik birimleri mensubu 100’e yakın Makedon ve DUI kaynaklarına göre de 74 UKO militanı ve 34 Arnavut sivil hayatını kaybetti. Ana Petruseva, Shpend Devaja, “War Crimes and the Hague”, ” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, 2002, p. 83-84.
uğratılmasıyla Arnavutların aşırı olarak nitelenen taleplerinden vazgeçeceklerini,
Arnavutlar ise sorunun uluslararası bir krize dönüşmesiyle uzlaşmanın daha kolay
sağlanacağını düşünmekteydi. Bu nedenlerle görüşmeler Anayasa revizyonu konusunda
önkoşullara bağlanarak siyasi bir çözümün üretilmesi imkansız hale getirildi. Makedon
tarafı Anayasanın bu ikili görüşmelerde müzakere edilemeyeceğini çünkü Anayasayla
tanınması gereken bütün hakların tanındığını, Arnavutlar ise Makedonya’daki Arnavut
sorununun temelde 1991 Anayasasından kaynaklandığını savundu.228
Kriz boyunca uluslararası toplumun tutumuna bakıldığında kendisini amacıyla
sınırladığını söyleyebiliriz. Daha önce somut örneklerle izah etmeye çalıştığımız bu
amaç iki nokta üzerinde odaklanmaktadır. Bunlardan birincisi etnik çatışmanın
engellenmesi; ikincisi ise Makedonya’nın bölünmesinin önlenmesidir. Bu nedenlerle
uluslararası toplum UKO’yu yasadışı ve terörist bir örgüt olarak niteledi,
Makedonya’nın bu örgüte karşı yürüttüğü silahlı mücadelesini haklı buldu ve
engellemeye çalışmadı. Fakat çatışmaların etnik bir çatışmaya dönüşmesini engellemek
için bir takım önlemlerin alınmasını ve krizin siyasi diyalogla çözülmesini destekledi.
Çatışmaların engellenmesine yönelik olarak ilk girişim KFOR’un sınır
denetimini arttırması oldu. Daha sonra Makedonya’ya silah ambargosunun
uygulanmasına karar verildi. Ambargoya rağmen devam eden silah ithalatının
engellenmesinde özellikle AB ve ABD’nin Ukrayna’ya baskı yapması etkili oldu.
Uluslararası toplum Makedonya’nın UKO’ya karşı yürüttüğü operasyonlara karşı
çıkmamakla birlikte bu operasyonlarda orantılı güç ve gereksiz şiddet kullanılmaması,
sivillerin zarar görmemesi gibi konularda baskı kurmaya çalıştı. Aslında yürütülen
operasyonların önemli bir kısmının uluslararası toplumun denetimi altında olduğu
söylenebilir. Makedonlar, UKO’ya karşı yürütülen operasyonlarda Makedonya güvenlik
güçlerinin başarısız olmasını da bu sınırlamalara bağlamaktadır.229
Siyası açıdan uluslararası toplum kural olarak UKO’nun taleplerini aşırı ve
kabul edilemez olarak bulmuyordu. Dolayısıyla Makedonya’daki Arnavut sorununun
varlığı uluslararası toplum tarafından da kabul edilmekteydi. Bunu kriz boyunca
uluslararası toplumun Makedonya Cumhuriyeti’nden, Arnavut taleplerini karşılayacak
228 Vasko Popetreski, Veton Latifi, “The Ohrid Framework Agreemen Negotiations,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, p.50-51. 229 S. Ordanoski, op.cit,. p.36.
ve UKO’nun silahlı mücadelesini hedefsiz bırakacak belirli siyasi reformları yapmasını
talep etmesinden anlamaktayız.230
Makedonya’nın uluslararası toplumun reform taleplerine karşı kayıtsız kalması
ve daha önce belirttiğimiz ikili görüşmelerin nihai askeri zafere endekslenmesi,
çatışmaların artması krizin etnik çatışmaya dönüşmesi tehlikesini arttırmaktaydı.
Uluslararası toplumun krizi sonuçlandırmaya yönelik etkili ve doğrudan girişimleri de
Makedonya’nın siyasi bir çözüm üretememesi ve krizi sadece güvenlik önlemleriyle
çözmeye çalışmasının anlaşılmasından sonra geldi.
Uluslararası toplum UKO’yu terörist bir örgüt olarak değerlendiriyordu ve
Makedonya’nın bu örgütü güvenlik önlemleriyle ortadan kaldırmaya çalışmasına karşı
çıkmıyordu. Fakat çatışmalar boyunca Makedonya güvenlik güçlerinin UKO’ya karşı
başarısız olduğu, Makedonya’nın önemli sayılabilecek bir bölümünde kontrolü
sağlayamadığı ve çatışmaları bir terör örgütüyle sınırlama konusunda başarılı olamadığı
görüldü. Güvenlik güçlerinin başarısızlığı çatışmaların uzaması, yayılması ve en
önemlisi pamuk ipliğine bağlı olan Makedonya’daki Arnavut-Makedon ilişkilerinin
daha da kötüleşmesine neden oluyordu. Aslında krizin süresine ve uluslararası toplumun
doğrudan müdahalesi tarihlerine bakıldığında Makedonya Cumhuriyeti’ne sorunu hem
askeri hem de siyasi açıdan çözmesi için yeterince zaman ve imkanın tanındığını
söyleyebiliriz. Netice itibariyle Makedonya aldığı siyasi ve güvenlik önlemleriyle krizi
bir iç meselesi olarak koruyamadı ve sorun uluslararası bir boyuta ulaştı.
Makedonya tarafından krizin sona erdirilememesi ilerleyen süreçte UKO’nun da
siyasi diyaloğun bir parçası haline gelmesini kolaylaştıran bir faktör olarak ortaya çıktı.
Bu konuda en önemli girişim AGİT Makedonya özel temsilcisi Robert Frowick’ten
geldi. 2001 Mayıs ayının sonlarına doğru R. Frowick’in girişimiyle Makedonya
Arnavut siyasi partileri ve UKO Prizren/Kosova’da biraraya gelerek siyasi talepler
açısından ortak hareket etmek konusunda uzlaştılar. Prizren Deklarasyonu olarak ortaya
çıkan bu uzlaşmayla UKO da fiili olarak siyasi diyaloğun bir parçası haline geldi.231
Krizin başlangıcında UKO ve Arnavut siyasi partilerinin özellikle de iktidardaki
DPA’nın uzlaşması çok zor bir ihtimal olarak görülüyordu. Aslında taraflar arasında
siyasi talepler açısından çok önemli farklılıklar yoktu. Örneğin, UKO da
230 Duncan Perry, “Macedonia: Melting Pot or Meltdown?” Current History, November 2001, p. 365. 231 Iso Rusi, “From Army to Party: The Politics of NLA,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, p.26.
Makedonya’nın iki uluslu bir devlet olarak kurulmasını, kamu görevlerinde orantılı
temsilin sağlanmasını, Arnavutça’nın resmi dil olarak ilan edilmesini, kamu destekli bir
Arnavut üniversitesinin kurulmasını talep ediyordu. Taraflar arasındaki temel
uyuşmazlık eylemler açısındandı. UKO, Makedonya’daki Arnavut siyasi partilerinin
“Arnavut Davası”ndan uzaklaştıklarını, siyaseti, iktidarı kişisel çıkarları için
kullandıkları ve Arnavut sorununu çözmekte başarısız olduklarını iddia ediyordu. DPA
ise UKO’yu “Arnavut Davası”nı baltalamakla ve o güne kadar geliştirilen diyaloğu
tehlikeye atmakla suçluyordu. Diğer Arnavut siyasi partileri de krizin ilk dönemlerinde
Arnavut sorununu silahlı mücadeleyle çözmeye çalışması nedeniyle UKO’nun
eylemlerini desteklemediler. Fakat çatışmaların uzaması ve siyasi bir çözümün
üretilememesi, UKO’nun askeri olarak tutunabilmesi örgütün Arnavut halkı arasındaki
desteğinin artmasına neden oldu. UKO’ya artan destek Arnavut siyasi partilerine olan
halk desteğinin azalması anlamına geliyordu. Dolayısıyla krizin çözülememesi Arnavut
siyasi partilerini oy kaygısı nedeniyle UKO’ya yaklaştırmaktaydı.232
Silahlı mücadelesine Arnavut sorununu çözme iddiasıyla başlayan UKO ise daha
önce de belirttiğimiz Kosova ve Preşova UÇK’sı tecrübelerinden hareketle sorunun
sadece silahlı mücadeleyle çözülemeyeceğinin farkındaydı. Bu doğrultuda UKO’nun en
önemli amacı sorunu uluslararası bir boyuta ulaştırdıktan sonra siyasi diyaloğun bir
parçası haline gelmekti. Fakat UKO uluslararası toplumdan umduğu desteği göremedi
ve krizin sonuna kadar yasadışı ve lağvedilmesi gereken bir örgüt olarak kaldı. Bu
sebeple UKO’nun siyasi diyaloğun bir parçası olması ancak Arnavut siyasi partilerinin
aracılığıyla sağlanabilirdi. Prizren Deklarasyonu bu anlamda UKO için önemli bir
başarıydı. Uluslararası toplum açısından ise deklarasyon, yukarıda belirtmeye
çalıştığımız amaç doğrultusunda UKO’nun silahlı eylemlerinden vazgeçmesi konusunda
kolaylaştırıcı bir faktör olarak görülebilirdi. Fakat R. Frowick’in bu girişimi uluslararası
toplum tarafından terör örgütü olarak nitelenen UKO’yu içerdiği için kabul görmedi, R.
Frowick de daha sonra Arnavut siyasi partileri arasında aracılık ettiğini yalanlama
yoluna gitti.233 Dolayısıyla deklarasyon amacının UKO’yu siyasi diyaloğun bir parçası
haline getirmeye yönelik olduğu konusunda şüphe yokken bu girişimin uluslararası
toplum tarafından geldiği konusu tartışmalıdır. Bu konuda en önemli iddia R.Frowick’in
232 ibid., 25 233 OSCE Press Release, 26 May 2001, http://www.osce.org/cio/archive/romania/news/index.php3?
eski ABD diplomatı olması ve ABD(NATO)-UÇK bağlantıları nedeniyle bir ABD
girişimi olduğu konusunda odaklanmaktadır.234
Makedonya ise girişimi tepkiyle karşıladı. Deklarasyona imza atan Arnavut
siyasi partileri vatan haini olarak ilan edildi. Deklarasyon, aslında devlet-yasadışı örgüt
çatışması çerçevesinde kalması gereken çatışmanın bir Arnavut-Makedon çatışmasına
doğru ilerlemesinde kolaylaştırıcı bir faktör olarak ortaya çıktı.
Arnavut sorunu açısından Prizren deklarasyonun en önemli etkilerinden biri
Makedon tarafının sorunun çözülmesi konusunda ısrarla savunduğu Makedon ulusal
devleti tezinden birtakım tavizlerin verilmesi gerektiğinin kabul edilmesidir. Prizren
Deklarasyonu konusunda kamuoyuna açıklamada bulunan dönemin başbakanı L.
Georgievski sorunun çözülmesi için Makedonya’nın resmi dil, kurucu ulus, gibi
konularda Anayasa revizyonunu kabul etmek zorunda kalabileceklerini beyan etmişti.235
Uygulamada, UKO’nun deklarasyonla siyasi diyaloğun bir parçası haline
gelmesinin silahlı mücadelesinden vazgeçmesi konusunda etkili olduğu görüldü.
Deklarasyon uluslararası toplum tarafından kabul görmese de ilerleyen süreçte krizin
sona erdirilmesi amacıyla uluslararası toplum UKO’yu taraf olarak kabul etmek
zorunda kaldı. Örneğin, Çerçeve Anlaşmasının yürürlüğe girmesi için UKO’nun NATO
tarafından silahsızlandırılması gerekiyordu. Çerçeve Anlaşmasının imzalanmasından bir
gün sonra UKO ile NATO arasında bir silahsızlandırma protokolü imzalandı.236 Bu
protokolün imzalanmasında ise UKO’nun Prizren Deklarasyonuyla siyasi diyaloğun bir
parçası haline gelmesi en etkili faktör olarak gösterilebilir. Çünkü deklarasyonun
imzalanmasından sonra UKO, taleplerinin kabul edilmesi veya siyasi diyaloğun bir
parçası olması konusunda ısrarlı davranmadı, talepler Prizren Deklarasyonu
çerçevesinde Arnavut siyasi partileriyle sağlanan koordinasyonla Makedon tarafına
iletilmekteydi.
234 Robert Chossudovky, “America at War in Macedonia,”www.ippnw.de/frieden/balkan/chossudovsky.pdf(2001) p.4; 235 Rusi, op.cit., p.27. 236 Vladimir Jovanovski, Lirim Dulovi, “A New Battlefield: The Strugle to Ratify the Ohrid Agreement,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, p. 59.
- Krizin Uluslararası Bir boyuta Ulaşması
Makedonya’nın siyasi bir çözüm üretememesi, uluslararası toplumun reform
taleplerine karşı kayıtsız kalması, siyasi ve toplumsal alanda Arnavut-Makedon
kamplaşmasının derinleşmesi nedeniyle çatışmaların bir etnik çatışma boyutuna ulaşma
tehlikesinin artması uluslararası toplumun doğrudan müdahalelerini de beraberinde
getirdi.
Mayıs 2001 tarihine kadar özellikle AB Dışilişkiler Temsilcisi J.Solana ve
NATO G.Sekreteri Robertson’un siyasi reform talepleri ve sorunun siyasi yollarla
çözülmesi girişimlerinde önemli bir başarı sağlanamadı. Uluslararası toplum bu
süreçten sonra bölgeye özel temsilciler göndererek Makedonya üzerindeki baskıyı
arttırmaya çalıştı. AB adına Francois Leotard, ABD adına James Pardew ve NATO
adına Peter Feith Makedonya özel temsilcileri olarak atandılar.
Sorunun uluslararası bir boyuta ulaşma tehlikesinin artmasıyla uluslararası
toplumun Makedonya hakkındaki diğer bir önemli endişesi de Makedonya’nın
bölünmesiydi.
Tahmin edilenin aksine Makedonya’nın bölünmesi fikri UKO veya Arnavut
tarafından değil Makedon tarafından geldi. Fikir ilk önce Makedonya Bilimler
Akademisi (MANU) tarafından ortaya atıldı. MANU’nun sunduğu teklif
Makedonya’nın Arnavut ve Makedon kesimlerine bölünmesini ve temiz etnik bölgelerin
yaratılması amacıyla nüfus mübadelesini içermekteydi. MANU teklifi bazı Makedon
siyasi partileri ve akademik çevrelerce reddedilse de iktidardaki VMRO-DPMNE partisi
uluslararası toplumun siyasi reform taleplerine cevap olarak ısrarla bu planı sunmaya
başladı.237
Makedonya’nın bölünmesiyle ilgili en ilginç tutum UKO tarafından sergilendi.
Daha önce yayınladığı bildirilerde Makedonya’nın bölünmesini amaçlamadığını
bildiren örgüt MANU planının ortaya çıkmasıyla Makedonya’nın bölünmemesi için
gereken bütün mücadeleyi vereceğini ilan etti. UKO, bildirilerinde Makedonya’nın
etnik olarak bölünmesinin Makedonya ve bölge açısından istikrarsızlık yaratacağını
savunarak uluslararası toplumun görüşlerine yakın bir tutum sergilemekteydi.238
237 Ordanoski, op.cit., p.41. 238 Rusi, op.cit., p. 27-28.
Bütün bu gelişmelere rağmen uluslararası toplumun doğrudan müdahalesi bir
silahlı çatışmanın sonucunda sağlandı. Haziran’ın başlarında başkent Üsküp’ün
yakınındaki Araçinovo köyünün kontrolünü ele geçiren UKO, Makedonya güvenlik
güçlerinin Lipkovo/Kumanova’daki operasyonlarına son vermemesi halinde Üsküp,
Üsküp Havaalanı ve rafinerisine saldırılar düzenleyeceği tehdidinde bulundu.
Makedonya güvenlik güçleri köyün kontrolünü yeniden sağlamak için 24 Haziran’da
operasyona başladı. Araçinovo kuşatmasının başlamasından hemen sonra J. Solana
Üsküb’e gelerek sorunun çatışmalar yayılmadan siyasi yollarla çözülmesi yönünde
etkili olmaya çalıştı. Fakat Makedonya güvenlik güçleri kuşatma operasyonuna devam
etti. Operasyonda güvenlik güçleri önemli bir başarı sağlayamadı ve sonuçta operasyon
siyasi ve toplumsal alandaki Makedon-Arnavut kamplaşmasını arttırmaktan ve sorunu
uluslararası bir boyuta ulaştırmaktan başka bir sonuç vermedi. Beş gün süren kuşatma
operasyonu NATO’nun araya girmesiyle sona erdirildi. NATO ile Makedonya
Cumhuriyeti Hükümeti arasında varılan anlaşmayla Makedonya kuşatmayı kaldırmayı
kabul etti.. NATO ile hükümet arasında varılan anlaşmadan hemen sonra KFOR’a bağlı
ABD askerleri Araçinovo köyüne girerek UKO militanlarını güvenli bir yere nakletti.239
Sorunu uluslararası boyuta taşıyan Araçinovo kuşatmasıyla Makedonya’nın
krizi, güvenlik önlemleriyle çözme yeteneğine pek de sahip olmadığı anlaşıldı. Ayrıca
Makedonya’nın krizi sadece güvenlik önlemleriyle çözmeye çalışmasının iç savaş
tehlikesini fazlasıyla arttırdığı görüldü. Fakat en önemlisi uluslararası toplumun sorunun
sadece güvenlik önlemleriyle çözülmesini kabul etmeyeceği anlaşıldı.
Araçinovo kuşatması ve yarattığı tehlikeden sonra uluslararası toplum krizin
sona erdirilmesi konusunda etkili ve doğrudan müdahalelerde bulundu. Krizin siyasi
açıdan çözülmesi için AB temsilcisi F.Leotard ve ABD temsilcisi J. Pardew’un
aracılığıyla daha önce Makedonya Cumhurbaşkanı B. Traykovskinin başlattığı ve
Anayasa revizyonu konusunda tıkanan görüşmeler yeniden başlatıldı. NATO ise UKO
ve Makedonya güvenlik güçleri arasında ateşkesin ilan edilmesini sağladı. Ateşkesin
ihlal edildiği durumlarda çatışmaların yeniden başlamaması için tarafları ikna etmekte
başarılı girişimleri oldu.
239 Ordanoski, op.cit., p.36.
- Ohri Çerçeve Anlaşması
Uluslararası toplumun aracılığı olmadan B. Traykovski’nin desteğiyle yürütülen
Arnavut – Makedon görüşmeleri önkoşullara bağlanmış olsa da taraflar daha önce
“Temel İlkeler Anlaşmasıyla” Makedonya Cumhuriyeti toprak bütünlüğü, egemenliği
ve üniter yapısına aykırı bir siyasi çözümün olamayacağı konusunda uzlaşmaya
varmışlardı. Bu çerçevede kalmak üzere yerel yönetim yetkilerinin arttırılması ve kamu
görevlerinde orantılı temsilin sağlanmasında her iki taraf belirli tavizlerin verilmesiyle
uzlaşmanın sağlanabileceğini kabul etmişti.240 Daha önce de belirttiğimiz gibi
görüşmeler Anayasa daha doğrusu kurucu ulus-ulusal devlet konularında tıkanmıştı.
Görüşmeler somut olarak resmi dil statüsü ve polis güçlerinde orantılı temsilin
sağlanması konularında tıkanmış ve görüşmelere ara verilmişti.
Araçinovo kuşatması ve onu izleyen olaylardan sonra uluslararası toplumun
aracılığıyla Temmmuz 2001’in sonlarına doğru görüşmeler yeniden başlatıldı. 28
Temmuz – 9 Ağustos 2001 tarihleri arasında Ohri şehrinde süren görüşmeler AB
temsilcisi F. Leotard, ABD temsilcisi J. Pardew ve Makedonya Cumhurbaşkanı B.
Traykovski’nin aracılığıyla en büyük iki Makedon (SDSM, VMRO) ile Arnavut (DPA,
PDP) siyasi parti liderleri arasında yürütüldü.
Makedon ile Arnavut tarafları Ohri görüşmelerine krizin çözülebilmesi için
belirli tavizlerin verilmesi gerektiğini kabullenmiş bir şekilde başladılar. Makedon
tarafı, kriz boyunca uluslararası toplumun reform talepleri karşısında 1940’lı yıllardan
itibaren benimsediği ve hem uluslararası toplum hem de Arnavutlar açısından Makedon
– Arnavut eşitliğinin sağlanması yönündeki en büyük engel olarak görülen ulus devlet
anlayışından taviz vermesi gerektiğini kabullenmişti. Şimdiye kadar olan
incelememizde değişik pozitif norm ve uygulamalara değinirken dolaylı olarak izah
etmeye çalıştığımız bu ulus devlet anlayışı 1991 Anayasasının başlangıç metninde
özetlenmekteydi. Makedonlar, Makedonya Cumhuriyeti’ni Makedonların ulusal devleti,
Cumhuriyette yaşayan diğer etnik grupları ise Makedonlarla eşit haklara sahip azınlıklar
(milliyetler) olarak görmekteydiler.
Arnavutlar, Makedonya’daki Arnavut sorununun da temelde 1991 Anayasası’nın
başlangıç metninde özetlenen ve uygulamada Makedonlar tarafından ısrarla vurgulanan
240 Popetrevski, Latifi, op.cit., p.53.
Makedonya Cumhuriyeti’nin “Makedonluğu” üzerine kurulu olan bu ulus devlet
anlayışının yarattığı “eşitlikten” kaynaklandığını belirtmekteydiler. Dolayısıyla,
Makedonların bu ulus devlet anlayışından taviz vermeleriyle Makedonya’daki Arnavut
sorunu da önemli bir ölçüde çözüme kavuşturulabilirdi. Ohri görüşmelerinde
Makedonlar bu konuda önemli bir ilerlemenin sağlanmasında büyük ölçüde katıldılar.
Örneğin: Başlangıç metninin hiçbir etnik guruba atıf yapılmayacak şekilde
değiştirilmesi, yasamada belirli konularda (anayasanın belirli konularda değiştirilmesi
dahil) oydaşmacı sistemin benimsenmesi, kamu görevlerinde orantılı temsilin
sağlanması, yerinden yönetim ilkesinin genişleştirilerek uygulanması, kamu destekli bir
Arnavut Üniversitesi’nin kurulması konularında önemli bir uyuşmazlık yaşanmadan
kısa sürede uzlaşmaya varıldı.
Makedonların 1940’lı yıllardan itibaren Makedonya Cumhuriyeti’nin mihenk
taşları olarak gördükleri bu ilkelerden taviz vermesinde UKO’nun yarattığı çatışma
tehdidi ve bu tehdidi ortadan kaldırmaya çalışan uluslararası toplumun reform talepleri
ve hatta müdahalesi etkili oldu. Bu nedenle Makedon siyasileri ve kamuoyunun önemli
bir bölümü Çerçeve Anlaşmasını bu tehdidin ortadan kaldırılması için uluslararası
toplumun baskısıyla zorunlu olarak verilmiş tavizler olarak görmekteydi. Nitekim hem
Ohri Görüşmeleri’nin devamında hem de Çerçeve Anlaşması’nın uygulanması
sürecinde Makedonlar verilen tavizlerin kaldırılması veya en az indirgenmesi yönünde
bir politika izlediler. Örneğin: UKO krizinin çözülebilmesi için Makedonya’nın etnik ve
teritoriyal (cografi) bölünmesini tek çare olarak gören VMRO-DPMNE bile Ohri
Görüşmeleri’nde uluslararası toplumun ısrarla vurguladığı “Makedonya’nın
bölünmezliği” ilkesinden hareketle üniter devlet yapısını savunarak Arnavut taleplerinin
karşılanmasını en aza indirgemeye çalıştı. Somut olarak Arnavutların resmi dil talepleri
Makedon tarafından devletin üniter yapısına aykırı olarak bir dil federalizasyonuna yol
açacağı gerekçesiyle kabul edilmedi. Uluslararası toplumun devreye girmesiyle daha
önce incelediğimiz gibi Arnavutça merkezi idarede istisnai durumlarda, yerel
yönetimlerde de belirli şartların varlığı halinde ve Makedonca’nın yanında resmi dil
statüsünde kabul edildi.
Makedonlar, ulus devlet anlayışların uluslararası toplumun belirlediği şartlara
uyarlamaya çalışarak verilen tavizleri kaldırmak veya en aza indirgemek gibi bir
politika izlediler.
Arnavutlar açısından Ohri Görüşmeleri, Makedon tarafı kadar sıkıntılı değildi.
Arnavutlar, Makedonların aksine 1990’lı yılların başlangıcından itibaren ulusçuluk ve
ulus devlet anlayışlarının uluslararası toplumun kabul edebileceği bir seviyeye
uyarlayabilmişlerdi. Örneğin: Makedonlar tarafından Makedonya’yı bölmek ve Büyük
Arnavutluk’a bağlamak için mücadele verdiği iddi edilen UKO kriz boyunca
Makedonya’nın bölünmesine karşı olduğunu ısrarla vurguladı. UKO’nun bu ısrarı
ilerleyen süreçte uluslararası toplum ve kamuoyundan takdirle karşılandı ve örneğin
günümüzde VMRO halen radikal bir parti olarak değerlendirilirken UKO kadrolarının
oluşturduğu DUI ılımlı bir parti olarak değerlendirilmektedir. Makedonya Arnavut
milliyetçiliğinin 1990’lı yıllarda geçirdiği değişimin diğer önemli bir etkisi de
Makedonya Arnavut sorununun haklılığını daha doğrusu siyasi taleplerin kabul
edilebilirliğini de kolaylaştırdı. Nitekim uluslararası toplum genel olarak Arnavut
sorununun varlığını kabul etti ve çözümü için Makedonya Cumhuriyeti’nin belirli
reformlar yapmasını talep etti. Uluslararası toplumun talep ettiği reformlar,
Makedonya’nın bölünmesini talep etmeyen Arnavut taleplerinin neredeyse tamamını
karşılamaktaydı.
Arnavut milliyetçiliğinin 1990’lı yıllarda geliştirdiği “ulusal birlik” stratejisinde
Makedonya’nın hukuki olarak bölünmesi arzulanmasa da hem Ohri görüşmelerinde
hem de ondan sonraki uygulamalarda Arnavutların Batı Makedonya’da lehlerine olan
demografik yapıyı belirli hukuki ve siyasi haklarla destekleyerek Makedonya’nın fiili
olarak bölünmesini destekledikleri görülmektedir. Örneğin, Ohri görüşmelerinde
Arnavutlar polis yetkilerinin önemli bir kısmının İçişleri Bakanlığından yerel
yönetimlere devredilmesini ve yerel yönetim birimlerinde görev yapacak polis
güçlerinin o yerel birimdeki etnik yapıyı yansıtmasını ısrarla savundular. Makedonlar
tarafından Makedonya Cumhuriyetinin üniter yapısına aykırı olarak nitelenen bu talep
uluslararası toplum tarafından da aynı gerekçelerle kabul edilemez olarak nitelendi. AB
temsilcisi J. Solana’nın girişimiyle Arnavutlar bu taleplerindeki ısrarlarından taviz
vererek J.Solana’nın sunduğu teklifi kabul ettiler. Solana’nın çözüm önerisine göre
polis yetkileri İçişleri Bakanlığında kalacaktı ve topluluklar polis güçlerinde ülke genel
nüfusuna orantılı olarak temsil edilecekti. Arnavutların belirli polis yetkilerinin yerel
yönetimler devredilmesi talebine karşılık olarak ise polis şeflerinin seçiminde yerel
meclislere söz hakkı tanınmaktaydı. Makedonların da J. Solana’nın teklifini kabul
edilebilir bulmasıyla taraflar, aşılması zor olarak görülen bu konuda da uzlaşmaya
vardılar.241
Resmi dil ve polis güçleri konularında da uzlaşmanın sağlanmasıyla taraflar
Makedonya Arnavut sorununu sona erdirebilecek bütün önemli konularda anlaşmaya
vardılar. Resmi olarak Çerçeve Anlaşması olarak ortaya çıkan uzlaşma 13 Ağustos 2001
tarihinde imzalandı. Anlaşma, uluslararası toplumun aracılığı ve gözetimi altında
UKO’nun silahsızlandırılmasına karşılık olarak Makedonya Cumhuriyetinin Ohri
görüşmelerinde kabul edilen siyasi ve hukuki reformları uygulamaya geçirmesinden
oluşmaktaydı. Anlaşmayla UKO’nun silahsızlandırılması için Makedonya’ya NATO
güçlerinin yerleştirilmesi öngörülüyordu. UKO silahlarının belirli bir bölümünün (üçte
biri) toplanmasından sonra Makedonya Cumhuriyetinin Anayasa değişikliği sürecini
(teklif-görüşme-kabul) başlatması ve UKO’nun tam olarak silahsızlandırılmasından
sonra anayasa değişiklilerini kabul etmesi ve diğer reformları hayata geçirmesi
tasarlanmıştı.
Resmi olarak görüşmelerin bir parçası olmayan UKO, anlaşmanın uygulanması
açısından tarafların birini teşkil etmekteydi. Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi
Prizren Deklarasyonuyla diyaloğun bir parçası haline gelen UKO, Anlaşmanın
uygulanması konusunda sorun yaratmadı. Nitekim UKO, Ohri Çerçeve Anlaşmasının
imzalanmasından bir gün sonra Anlaşmayı kabul ettiğini, silahlı mücadelesine son
verdiğini ve NATO’nun ülkeye gelmesiyle silahlarını teslim edeceğini ilan etti. Aslında
sadece UKO değil bütün Arnavutlar birtakım talepleri kabul edilmemiş olsa da Çerçeve
Anlaşmasını önemli bir zafer olarak nitelemekteydi. Arnavutların aksine Çerçeve
Anlaşmasını imzalayan Makedon siyasi partileri dahil diğer Makedon siyasi partileri ve
Makedon kamuoyunun önemli bir bölümü Çerçeve Anlaşmasını büyük bir yenilgi,
Makedon ulusu ve devleti açısından da önemli bir tehdit olarak nitelemekteydi.
Makedonlara göre Çerçeve Anlaşma Arnavut terörü ve uluslararası toplumun baskısı
sonucunda ortaya çıkmış, Makedonların özgür iradesini tam olarak yansıtamayan ölü bir
anlaşmaydı.242
Çerçeve Anlaşmasının Makedon ile Arnavut taraflarından bu kadar farklı şekilde
kabul görmesi Anlaşmanın uygulanması sürecinde önemli bir sorun teşkil etti. Çerçeve
Anlaşmasının uygulanması sürecinde Makedonlar bazen Anlaşmayı uygulamaktan 241 ibid., p. 54. 242 Jovanovski, Dulovi, op.cit., p. 69-70.
çekinerek bazen de değiştirmeye çalışarak Ohri görüşmelerinde verilen tavizleri
tamamen veya kısmen ortadan kaldırmaya çalıştılar. Makedonların bu tutumu nedeniyle
krizi sona erdirmek amacıyla imzalanmış olan Ohri Çerçeve Anlaşması bu sefer krizin
devamını sağlayan bir sorun olarak ortaya çıktı. Anlaşma ancak uluslararası toplumun
Çerçeve Anlaşmasının uygulanması konusundaki kararlı tutumundan sonra Makedonlar
tarafından da kabul görmeye başladı.
- Ohri Çerçeve Anlaşmasının Uygulanması
Çerçeve Anlaşmasının uygulanması sürecinde Makedonların Ohri
görüşmelerinde verilen tavizleri uygulamaya geçirmekte pek niyetli ve hazır olmadıkları
görüldü. Makedonlar değişik gerekçelerle Anlaşmayı uygulamaktan çekinmeye
çalıştılar. Örneğin, NATO’nun Araçinovo müdahalesinden sonra Makedonlar arasında
iyice artan Batı karşıtı (özellikle NATO) tutum ilk etapta Anlaşmanın uygulanması
açısından önemli bir yeri olan NATO misyonunun göreve başlamasında zorlaştırıcı bir
faktör olarak ortaya çıktı. NATO misyonu göreve başladıktan sonra NATO’ya duyulan
güvensizlik de Anlaşmanın Makedonlar tarafından uygulanmaması açısından önemli bir
meşruiyet kaynağı teşkil etti. Örneğin, Makedonlar NATO’nun tespit ettiği UKO silah
miktarını çok az buldular ve kendilerinin tespit ettiği silah miktarı kadar silahın
toplanmaması halinde UKO’yu silahsızlandırma operasyonunun başarısız olacağı
konusu üzerinde ısrarlı bir tutum sergilediler. Başarısız bir silahsızlandırma
operasyonunun ise Çerçeve Anlaşmasının uygulanması sürecini de etkileyeceği
konusunda bütün siyasi partiler, kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve basın
tarafından yoğun bir propaganda yapıldı.
Bir ay sürmesi tasarlanan NATO “Hasat Operasyonun” ilk ayağı
tamamlandığında Makedonlar uluslararası toplumun baskısıyla silah miktarı
konusundaki ısrarlarından vazgeçtiler. Anayasa değişiklikleri süreci Cumhurbaşkanı
B.Traykovski’nin teklifiyle başlatıldı. Fakat bu sefer Meclis Başkanı S.Andov’un
girişimiyle Çerçeve Anlaşmasının uygulanmasını erteleyecek başka bir gerekçe
ortaya atıldı. Başta VMRO olmak üzere diğer Makedon siyasi partileri tarafından da
haklı bulunan Andov’un itirazı Anayasa değişikliklerinin görüşülebilmesi için bütün
Makedon mültecilerin evlerine dönmesi gerektiği doğrultusundaydı. Çerçeve
Anlaşmasınada siyasi reform sürecinin başlatılması ve uygulamaya geçirilmesi için
sadece UKO’nun silahsızlandırılması yer aldığından dolayı bu girişim Arnavutlar
tarafından olduğu gibi uluslararası toplum tarafından da Anlaşmayı erteleyen bir girişim
olarak algılandı. Yine uluslararası toplumun yoğun baskılarıyla Makedonlar bu
görüşlerinden vazgeçtiler.
NATO operasyonun ikinci ve üçüncü ayağının da tamamlanmasıyla yani
UKO’nun tam olarak silahsızlandırılmasından sonra Anayasa değişikliği görüşmelerinin
tamamlanıp kabul edilmesi sürecine geçilmesi gerekiyordu. Bu süreçte Makedonların
Çerçeve Anlaşmasıyla ilgili olan temel endişeleri de su yüzüne çıktı. Makedonlar
Çerçeve Anlaşmasıyla Makedonya Cumhuriyeti’nin sadece Makedonların değil bütün
Makedonya Cumhuriyeti vatandaşlarının devleti olması gerektiğini kabullenmekte
zorlandılar. Meclisteki küçük partilerden birinin başkanı olan Vasil Tupurkovski
Anayasanın başlangıç metninin Makedon etnik grubuna referans yapılmadan
değiştirilmesinin Makedon ulusu için çok önemli ve hayati bir karar olacağını öne
sürerek en azından sadece bu konuda referanduma gidilmesi gerektiği teklifinde
bulundu. Makedon siyasi partilerinin tamamı, üniversiteler, Bilimler Akademisi ve
diğer kamu ve sivil kuruluşlar tarafından yoğun bir şekilde desteklenen bu teklif aslında
Çerçeve Anlaşmasının değiştirilerek Ohri tavizlerini ortadan kaldırmaya yönelik bir
girişimdi. Bu kuruluşların düzenlediği gösterilerde talepler Anayasanın başlangıç
metnine odaklansa da belirli siyasi partiler, kamu ve sivil kuruluşların eylem ve
taleplerinden Makedon toplumunun önemli bir bölümünün Ohri Çerçeve Anlaşmasının
ortaya koyduğu Makedon-Arnavut eşitliğini kabullenemediği veya en azından buna
hazır olmadığı anlaşıldı. Örneğin, Makedon Ortodoks Kilisesi(MOK), Anayasa
değişiklikleriyle MOK statüsünün Makedonya İslam Birliği statüsüyle eşitlendiğini ve
bunun kabul edilemez olduğunu belirtti. MOK, değişiklik teklifine olumlu oy
kullanacak Makedon parlamenterlerin Kiliseden aforoz edilecekleri tehdidinde bulundu.
Ohri Çerçeve Anlaşmasını imzalayan partilerden biri olan VMRO açıkça
Çerçeve Anlaşmasının uygulanmasına karşıydı. VMRO, Anlaşmanın uygulanmasını
engellemek amacıyla aşırı milliyetçiliğe dayanan yoğun bir propaganda izlemekteydi.
Çerçeve Anlaşmanın engellenmesi konusunda en önemli girişimler VMRO’lu İçişleri
Bakanı Lyube Boşkovski tarafından yürütülmekteydi. Boşkovski, Anlaşmaya aykırı
olarak defalarca UKO’nun kontrolünde olan bölgelere baskınlar düzenlemeye çalıştı.
Çerçeve Anlaşmaya göre Makedonya güvenlik güçlerinin bu bölgeye girmesi ancak
karma güvenlik güçlerinin oluşturulmasından sonra öngörülmüştü. Uluslararası toplum
ve diğer Makedon partileri tarafından Boşkovski’nin bu ısrarından vazgeçmesi yönünde
telkinler olsa da o 11 Kasım 2001 tarihinde (UKO kontrolündeki) Treboşa köyüne bir
operasyon düzenledi. Makedonya güvenlik güçlerinden üç kişinin ölümüyle sonuçlanan
operasyon Makedon kamuoyu tarafından da bir hata ve sorumsuzluk olarak
nitelendirildi. Koalisyon hükümetindeki SDSM, çatışma ve krizi devam ettirmek
politikasını güden VMRO’yla işbirliğin mümkün olmadığını beyan ederek hükümetten
çekildi.
Boşkovski, Çerçeve Anlaşmasından önce kabul edilen ve antiterör güvenlik
birimlerinin kurulmasına izin veren bir kanunu zorlayarak diğer Makedon partileri ve
uluslararası toplum tarafından da yasadışı, ekstrem ve partizan olarak nitelenen
paramiliter gruplar kurdu. Çoğunluğu VMRO partisi mensubu ve eski suçlulardan
oluşan bu paramiliter grupların UKO’yla mücadelenin sona ermesi ve UKO’nun
silahsızlandırılmasından sonra kurulması ilk başlarda Makedonlar tarafından da
anlamlandırılamadı. İlerleyen süreçte bu paramiliter grupların eylemlerinde asıl amacın
Makedon ve Arnavut sivil halkı ve siyasi partileri üzerinde baskı kurarak Çerçeve
Anlaşmasının engellenmesi ve VMRO’nun siyasi iktidarını koruma çabası olduğu
anlaşıldı.243
Boşkovski, Çerçeve Anlaşmasının uygulanmasını sadece iç dinamikleri
kullanarak engellemeye çalışmadı. Örneğin, ABD’deki 11 Eylül saldırılarından sonra
VMRO ve özellikle Boşkovski UKO (ve Arnavut hareketi) ile El-Kaide arasında sıkı bir
işbirliği ve bağlantının olduğu yönünde yoğun bir propaganda siyaseti izledi.
Bağlantının somut olarak ispatlanması amacıyla Boşkovski fiyaskoyla sonuçlanan
kurmaca bir operasyon bile düzenledi.244
Uluslararası toplum Makedonların talep ve itirazlarından fazla etkilenmeden
Çerçeve Anlaşmasının uygulanması konusundaki kararlı tutumunu devam ettirdi.
Örneğin, MOK’un çağdışı “eşitsizlik” iddiası ve Arnavut hareketi ile El-Kaide 243 Ordanoski, op.cit. p. 44-45. 244 “Raştan Bağları” olarak da adlandırılan operasyonda sınırı geçmeye çalışan altı Pakistanlı ve bir Hintli “militan” öldürüldü. Daha sonraki soruşturmalarda öldürülenlerin militan değil kaçak mülteci olduğu anlaşıldı. Operasyonun L. Boşkovski tarafından tasarlandığı konusunda ciddi delillerin ortaya çıkmasıyla yargılama süreci başladı. Yargılama süreci halen devam etmektedir. “Хаг му сугерирал на стојков да зборува,” Форум за Југоисточна Европа, Дневен весник online, 17.11.2004, http://www.balkansecurity.com/news/index.php
arasındaki bağlantı iddiaları dikkate alınmadı. Fakat Makedonların, Makedon ulusal
devletinin garantisi olarak gördükleri Anayasanın başlangıç metniyle ilgili olan talepleri
dikkate alındı. Uluslararası toplum Makedonların taleplerindeki ısrarları konusunda
fazla tartışmaya girmeden yeni bir formül önerdi. Anayasa değişiklikleriyle başlangıç
metninde Makedonya Cumhuriyeti’nin Makedon ulusunun ve Makedonya vatandaşı
olan Arnavut, Türk, Ulah , Sırp, Boşnak ve diğer ulusların Makedonya vatandaşı olan
toplulukların devleti olması teklif edilmekteydi. Makedonlar ilk başta asıl taleplerini
karşılamayan bir çözüm önerisi olması nedeniyle karşı çıksalar da uluslararası
toplumun kararlı tavrı karşısında bu formülü kabullendiler. Arnavutlar, bu formülün
Çerçeve Anlaşmasının değiştirilmesi anlamına gelmesi nedeniyle
memnuniyetsizliklerini dile getirseler de Çerçeve Anlaşmasıyla getirilen diğer
iyileştirmeleri tehlikeye atmamak için uluslararası toplumun bu formülünü kabul ettiler.
Çok önemli bir sorun olarak nitelen bu konunun da çözüme kavuşturulmasıyla
Anayasa değişikliği paketi Mecliste oylandı ve kabul edildi. Değişikliklerin kabul
edilmesiyle Çerçeve Anlaşmasının Makedonlar için krizin devamını teşkil eden
kısmının önemli bir parçası çözüme kavuşturulmuş oldu. Fakat kriz sona ermedi,
uluslararası savaş suçları kapsamına girmeyen bir suç işlememiş UKO mensuplarının
affedilmesi ve siyasete girmesi, belirli kanunların (yerel yönetim, eğitim, vatandaşlık
kanunları gibi) kabul edilmesi veya değiştirilmesi konularındaki tartışmalar 2002
yılında yapılan genel seçimlere kadar devam etti. 2002 yılında yapılan seçimlerde
Çerçeve Anlaşmasını destekleyen Makedon ve Arnavut (SDSM-DUI) partilerinin
iktidara gelmesiyle aslında Makedonya Cumhuriyeti vatandaşlarının önemli bir bölümü
artık Çerçeve Anlaşmasını kabullendiklerini ve krizin sona ermesi gerektiğini de
belirttiler. SDSM-DUI iktidarı Çerçeve Anlaşmanın uygulanması konusunda kararlı bir
tavır sergilese de yerel yönetimler konusunda önceden de tahmin edildiği gibi Çerçeve
Anlaşmayı ortadan kaldıracak bir krizle karşılaştı.
Ohri Çerçeve Anlaşması arzulanan Arnavut – Makedon eşitliğinin sağlanması
için yerinden yönetim ilkesine büyük önem vermektedir (EK-A, 3.1. md.). Anlaşma,
yapılacak olan nüfus sayımlarından (2002 sayımları) sonraki bir yıl içinde yerel yönetim
birimleri sınırlarının yeniden belirlenmesi gerektiğini belirtmektedir (EK-A,3.2.md.).
SDSM-DUI iktidarı yerinden yönetim ilkesinin hayata geçirilmesi için gereken
kanunları önemli bir tartışma yaşanmadan yürürlüğe koymayı başardı.245 Fakat yerel
yönetim birimleri sınırları konusunda özellikle Batı Makedonya’da Makedonların
yaşadığı belediyelerle ilgili önemli tartışmalar yaşandı. Hükümet bu konuda ancak 2004
yılının başlarında uzlaşmaya varabildi. Kabul edilen yeni Yerel Yönetim Birimleri
Sınırları Kanunuyla (YYBSK) eskiden var olan 142 belediyenin 83 belediyeye
indirgenmesi öngörülüyordu. Uygulamada bu Batı Makedonya’daki Makedon(ve
Arnavut olmayan diğer topluluklara) ait belediyelerin çoğunlukla Arnavut
belediyelerine dahil edilmesi anlamına geliyordu. Başta Batı Makedonya
Makedonlarının bu belediyelerde azınlıkta kalmaları fakat bu belediyelerin yetkileri ve
finansmanı konusunda da önemli itirazlar ortaya çıktı. Muhalefetteki Makedon partileri
kanunun Makedonya’nın fiili olarak bölünmesi anlamına geldiği konusunda yoğun bir
propaganda izledi. SMK (Dünya Makedonlar Kongresi) adındaki bir sivil toplum örgütü
Anayasadaki doğrudan demokrasi ilkelerinden hareketle kanunun referandum yoluyla
iptal edilmesi yoluna başvurdu.246 Referanduma gidilmesi için gereken 150,000
seçmenin imzası kısa bir sürede toplandı ve Meclis zorunlu olarak referandum kararı
aldı. Yeni Yerel Yönetim Birimleri Sınırları Kanununun referandum yoluyla iptal
edilmesi halinde yerel seçimlerin eski kanunla dolayısıyla eski idari sınırlarla yapılması
gerekiyordu. Çerçeve Anlaşma yerinden yönetim konusunu ısrarla vurgulamakta ve
yapılacak olan yerel seçimlerin ancak yerel yönetim ve diğer yerinden yönetim
kanunlarının değiştirilmesinden sonra mümkün olabileceğini vurgulamaktaydı.
Dolayısıyla yerel seçimlerin eski kanunlarla yapılması Çerçeve Anlaşmasında olmazsa
olmaz olarak nitelenen reformların yapılmaması daha doğrusu Çerçeve Anlaşmasının
askıya alınması anlamına gelmekteydi.
Çerçeve Anlaşmasını destekleyen uluslararası toplumun referandum kararına
olan tepkisi referandumdan kanunun iptal kararının çıkması halinde Makedonya
Cumhuriyeti’nin AB ve NATO entegrasyon sürecinin yavaşlayacağı hatta duracağı
konusunda odaklandı. Çerçeve Anlaşmasının garantörü ve uygulanmasının da bir
parçası olan NATO açıkça referandumdan hayır oyunun çıkması gerektiği konusunda 245 40’a yakın kanundan oluşan desentralizasyon paketinin 10 kanunu meclis tarafından kabul edilmişti, hükümet de 30 kanunun teklifi konusunda görüş birliğine varmıştı. Алекасандар Гештаковски, министер за локална самоуправа, репортажа за канал 5, Република Македонија Агенција за Информации. (Yerel Yönetim Bakanı V. Geştakovskı’nın Kanal 5’e verdiği demecinden) http.www.sinf.gov.mk. 246 Anayasanın 73. maddesi, 150,000 seçmenin talebi üzerine Meclisin yetkisinde olan belirli bir konuda Meclise referandum ilan etme zorunluluğu getirmiş (73/3. md.)
telkinlerde bulundu.247 Referandum tarihinin yaklaşmasıyla AB de Makedonya
vatandaşlarından referandumu boykot etmelerini talep etti.248 ABD ise Makedonya’nın
NATO üyeliğinin ancak Ohri Çerçeve Anlaşmasının tam olarak uygulanmasıyla
mümkün olabileceğini belirtti.249 Uluslararası toplumun bu tavrı iç dinamikleri etkilese
referandum konusunda belirleyici etkiyi ABD’nin Makedonya’yı anayasal ismiyle
tanıması oldu. ABD bu hareketiyle Çerçeve Anlaşmasına verdiği önemi dolayısıyla
referandumdan çıkması gereken sonucu da söylemiş oldu. Uluslararası toplumun
desteğini de arkasına alan hükümet vatandaşlara referandumda “hayır” oyu kullanmaları
gerektiği konusundaki propagandasını arttırdı. Arnavut muhalefet partileri ise daha önce
referandumu boykot edeceklerini belirtmişlerdi. ABD’nin Makedonya’yı tanımasıyla
referandumu destekleyen diğer muhalefet partileri ve sivil kuruluşların YYBSK
hakkındaki temel endişesi olan bölünme fobisi de bir nebze bastırılmış oldu. Zira ABD,
Makedonya’yı tanıma kararında devletin üniter yapısını özellikle vurgulamıştı.250
Netice itibariyle uluslararası toplumun referandum konusunda belirleyici olduğu
söylenebilir. 07 Kasım 2004 tarihinde düzenlenen referandum katılım yetersizliği
nedeniyle (katılım %27’de kaldı) başarısız oldu.251 Dolayısıyla 2004 yılında kabul
edilen YYSBK yürürlükte kaldı.
Yerinden yönetimle ilgili bütün konuların da pozitif normlara yansıtılmasıyla
Ohri Çerçeve Anlaşmasında belirtilen Anayasal ve yasal reformların neredeyse tamamı
hayata geçirilmiş oldu. Geriye yerel seçimlerin yapılması ve reformların gerçek
anlamda uygulamaya geçirilmesi kaldı.
Bu doğrultuda referandumdan birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı L.
Tsrvenkovski’nin başkanlığında, Çerçeve Anlaşmayı imzalayan bütün partiler, DUI ve
azınlıkta olan diğer topluluk partileri ortak bir bildirge imzalayarak artık
Makedonya’nın temel stratejisinin AB ve NATO entegrasyonu olduğu bunun
247 Лидија Јанчовска Христова, Шефер: Референдумот не смее да му наштети на Рамковниот, 06.10.2004, www.a1.com.mk/vesti/vest.asp?vestID=38110 248Францускиот печат за референдумот во Македонија, 08.11.2004, http://www2.dw-world.de/macedonian/presse/1.109145.1.html 249 Доналд Рамсфелд во посета на Македонија, 12.10.2004-МИА, www.morm.gov.mk/oktomvri2004/htm 250 Германските весници за реферндумот во Македонија, 09.11.2004, http://www2.dw-world.de/macedonian/presse/1.109358.1.html 251 Даниела Чическа, “Граганите не успееа да ги надраснат партиските и етничките бариери,” Нова Македонија, Бр. 20334, 10.11.2004, www.novamakedonija.com.mk.
gerçekleştirebilmenin birincil koşulunun ise Çerçeve Anlaşmanın tam olarak
uygulanması olduğu konusunda uzlaştılar.252
- Çerçeve Anlaşmasının Arnavut Sorununa Etkisi
Çerçeve Anlaşmanın tam olarak uygulanmasının Arnavut sorununa olan etkisine
bakacak olursak DUI lideri Ahmeti’nin Anlaşmanın kabul edilmesinden hemen sonra
yabancı bir basın kuruluşuna verdiği demeçte özetlenmekteydi. Ahmeti, demecinde
Çerçeve Anlaşmanın Makedonya Cumhuriyetini Arnavutların vatanı haline getirdiğini,
UKO mensuplarının silahlarını bırakıp artık vatanları için çalışacaklarını belirtmekteydi.
1990’lı yıllardan itibaren Makedonya Arnavut sorununu oluşturan Arnavut
talepleri ve daha geniş anlamda bölgedeki Arnavutların, Arnavut ulusal birliği stratejisi
dikkate alındığında Çerçeve Anlaşmanın Makedonya’daki Arnavut sorununu sona
erdirdiğini söylemek yanlış olmaz. Makedonya’nın bağımsızlığından itibaren
Arnavutların talep ettiği siyasi, ekonomik ve kültürel hakların neredeyse tamamı
Çerçeve Anlaşmanın uygulanmasıyla Makedonya Cumhuriyeti pozitif hukukunun bir
parçası haline geldi. Benimsenen kısmı oydaşmacı demokratik sistem ve uluslararası
toplumun bu sisteme verdiği destek dikkate alındığında Arnavutların bu kazanımlarını
kaybetmesi çok zor bir ihtimal olarak görünmektedir. Fakat Makedonya Arnavutları
sorununun çözüme kavuşturulmuş olması Makedonya’da doğrudan Arnavutlarla ilgili
yeni sorunların meydana gelmeyeceğini teminat altına almamaktadır. Zira
Makedonya’daki Arnavut hareketi Arnavut milliyetçiliğinde yaşanan metamorfozu
iktidara taşımakta zorlanmaktadır. Kosova’daki örnekte olduğu gibi Batı Makedonya’da
da Arnavutlar siyasi kazanımlarını etnik homojeniteyi sağlama yönünde kullanma
eğilimindedirler. Hareket Arnavut olmayan bütün diğer etnik gruplara yönelik olsa da
yeni bir etnik sorun yaratma potansiyeli en yüksek olan Batı Makedonya’daki 252 И. Радовановиќ, “Премин од рамковна кон европска Македонија,” Нова Македонија, Бр. 20335, 11.11.2004, www.novamakedonija.com.mk.
Makedonların durumudur. Yerel yönetim kanununda yaşanan referandum krizi Batı
Makedonya Makedonlarının başlattığı bir krizdi. 2001 yılındaki çatışmaların sona
ermesinden günümüze kadar Arnavut baskıları sonucu Batı Makedonya’dan önemli
sayıda Makedon’un Doğu Makedonya ve Üsküp’e göç ettiği konusunda halen yoğun bir
propaganda yapılmaktadır. Dolayısıyla Makedonya’da Arnavut sorununun sona ermesi
bu sefer bir Batı Makedonya Makedon sorununu ortaya çıkarmaktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MAKEDONYA – ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ ve TEMEL SORUNLARI
A. Makedonya – Arnavutluk İlişkileri
Balkanların en genç iki devleti olan Makedonya ile Arnavutluk arasındaki
ilişkiler temelde Arnavut Sorunu üzerinde odaklanmaktadır. İlişkilerin, Arnavut
Sorununda takılması azınlık sorunu, toprak talepleri ve güvenlik endişesini de
beraberinde getirmektedir. Konumuz itibariyle asıl inceleme alanımız ilişkilerin neden
bu konularda odaklandığından çok bunun Makedonya’daki Arnavutların durumunu
nasıl etkilediğini açıklamaktan ibaret olacaktır.
Arnavutluğun dış politikada, Arnavut sorununa gösterdiği ilgi Makedonya’daki
Arnavutların durumunu fazlasıyla etkilemektedir. Makedonya açısından ise bu etkileşim
ilişkilerin boyutunu belirlemekteki temel kriterdir. Makedonya ile Arnavutluk
ilişkilerini Yugoslavya dahilindeki Makedonya’dan itibaren inceleyerek Arnavutluğun,
Makedonya Arnavutları üzerindeki etkisinin nasıl değiştiğini ortaya koymaya
çalışacağız. Zira Arnavutluk dış politikasındaki bu değişikliklerin nedenleri,
ilişkilerdeki Makedonya Arnavutları etkisini somut olarak ortaya koymaktadır.
1.Yugoslavya Dönemindeki İlişkiler
1945 yılında kurulan Arnavutluk Halk Cumhuriyeti uluslararası alanda mevcut
siyasi rejimi ve sınırlarıyla tanınma gibi önemli sorunlarla karşılaştı. Sovyetlerin
Arnavutluğa ilgisizliği daha doğrusu bu ilgiyi Yugoslavya’ya devretmesi nedeniyle
Arnavutluk alternatifsiz olarak Yugoslavya’nın etkisine girdi.253 Bu nedenle II. Dünya
Savaşı sırasında Arnavutluk ile Yugoslavya halk kurtuluşu hareketleri arasında başlayan
sıkı işbirliği ve ittifak ilişkileri savaştan sonra devletler seviyesinde de devam etti.
Yugoslavya ise Sovyetlerin desteklemesine rağmen daha sonra farklı yaklaştığı
anlaşılan Arnavutluk ve Bulgaristan’ı da içerecek bir Balkan Federasyonu kurma çabası
içerisindeydi.254 Bu doğrultuda Yugoslavya, uluslararası alanda Arnavutluğun hamisi
olarak hareket etmeye ve Arnavutluğun bu alandaki çıkarlarını korumaya yönelik bir
siyaset izlemeye çalıştı. Örneğin, İtalya işgalinden sonra ilan edilen pro-faşist
Arnavutluk geçmişi nedeniyle Arnavutluk, tanınma ve müttefik koalisyonuna dahil
edilmede önemli sorunlarla karşılaştı. Yugoslavya, Arnavutluğu tanıyarak bu ülkeye
verdiği desteği göstermeye çalıştı.
Aralık 1945 yılında toplanan Savaş Tazminatları Konferansına yukarıda
bahsettiğimiz gerekçelerle davet edilmeyen Arnavutluk, Yugoslavya’nın girişimiyle
daha sonra konferansa davet edildi ve yine Yugoslavya’nın girişimiyle cüzi de olsa
savaş tazminatı almayı başardı.
Aynı gerekçelerle 1946 Paris Barış Konferansına da davet edilmeyen
Arnavutluğun çıkarları Yugoslavya tarafından korunmaya çalışıldı. Yunanistan’ın,
Arnavutluk Halk Cumhuriyetinin toprak bütünlüğüne yönelik itirazları Yugoslavya’nın
girişimiyle sonuçsuz bırakıldı.255
İkili ilişkilerde ise özellikle ekonomik alandaki işbirliği Arnavutluğu önemli
ölçüde Yugoslavya’ya bağımlı hale getirdi. 1945-48 yılları arasında Yugoslavya’nın
ekonomik yardım ve yatırımları Arnavutluk bütçesinin yarısını oluşturuyordu.
253 Vladimir Dedijer, Dokumenti 1948, Knjiga Prva, Beograd, 1980, str. 165. 254 Саво Кржавац, Драган Марковиќ, Информбиро-Што е тоа?, Скопје, Комунист, 1976, стр.56-57. (Savo Krjavats, Dragan Markovıç, Kominform Nedir) 255 Ranko Petrović, “Yugoslavia and Albania,” Yugoslav-Albanian Relations (ed.by Ranko Petrović), Belgrade, Review of International Affairs, 1984, p.267-271
Ekonomik bağımlılık gümrük birliği, ortak fiyat ve kur politikaları, çok sayıda karma
şirketle de desteklendi.256
Siyasi alandaki işbirliği daha doğrusu Yugoslavya etkisi, Arnavutluğun
azınlıklara ve ulusal soruna bakış açısını ve uygulamalarını Yugoslavya modeline
yaklaştırdı. 1945-48 dönemi Arnavutluktaki Makedon, Sırp ve Karadağ azınlıklarının
en iyi dönemi olarak nitelendirilmektedir.
Arnavutluğun her alanda Yugoslavya’nın mutlak etkisine girmesi
Arnavutluktaki iç siyasi dinamiklerde tartışılmış ve cılız da olsa bu politikaya karşı
muhalif görüşleri ortaya çıkarmıştır. Yugoslavya’ya olan bu bağımlılığın sınırlanması
ve alternatif politikalar üretilmesi yönünde de birtakım başarısız girişimler olmuştur.257
Enver Hoca ve II. Dünya Savaşından itibaren Arnavutluk Komünist Partisinde
(AKP) çok etkili olan pro-Yugoslav fraksiyonlar biraz da Balkan Federasyonu projesi
nedeniyle bu etkinin devam etmesinden yanaydı.
Konumuz açısından asıl önemli olan bu dönemin Makedonya (ve Yugoslavya)
Arnavutlarına olan etkisine bakıldığına Arnavutların Yugoslavya’da imtiyazlı bir
azınlık konumuna geldikleri görülüyor. Bu dönem aslında Yugoslavya’daki Arnavut
milliyetçiliğinin, Sırp, Makedon ve Hırvat milliyetçilikleri gibi Yugoslavya sistemine
uyumlu olduğu ilk ve son dönemdir.
Yugoslavya’nın Balkan Federasyonu projesi nedeniyle imtiyazlı azınlık
konumuna gelen Arnavutların Makedon ve Sırplara yönelik olmayan asimilasyon
girişimleri Yugoslavya ve Makedonya idareleri tarafından hoşgörüyle karşılanmıştır.
Özellikle eğitimde ve nüfus sayımlarında ortaya çıkan bu Arnavut etkisi 1948 yılına
kadar devam etmiştir.258
Yugoslavya’daki Arnavutları imtiyazlı konuma getiren Yugoslavya-Arnavutluk
ilişkileri 1948 yılında Sovyetler-Yugoslavya ilişkilerinin bozulmasıyla sona erdi.
Stalin’in ölümüne kadar Yugoslavya’yı sosyalist bloktan ayıran KOMINFORM (KI)
krizi 29. Haziran 1948 tarihinde Sovyetler Komünist Partisi(SKP(b))’nin girişimiyle
ilan edilen KI bildirgesiyle başladı. Arnavutluk KI’a üye olmamasına rağmen kısa bir
süre sonra bildirgeye katıldığını ilan ederek Yugoslavya’yla yapılan bütün anlaşmaları
256 ibid., p. 275 257 İhsan Gürkan, “İkinci Dünya Savaşından Günümüze Değin Balkanlar (1945-1989),” Balkanlar, İstanbul, Ortadoğu ve Balkanlar inceleme Vakfı (OBIV) Yayınlşarı, 1993, s.153-154 258 Baskın Oran, “Balkan Türkleri Üzerine İncelmeler,” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgile Fakültesi Dergisi,1-4,(1992), s.131-134.
tek taraflı feshettiğini bildirdi. Karma şirketler dağıtıldı, Yugoslav uzman ve
danışmanlar sınır dışı edildi.259
Arnavutluğun Yugoslavya etkisinden çıkması hem dış hem de iç siyaseti
açısından çok önemli bir takım neticeler doğurdu. İç siyasette E. Hoca’ya karşı
muhalefet geliştirebilecek en güçlü AKP fraksiyonu olan pro-Yugoslav kanat E.Hoca
tarafından tamamen tasfiye edildi. Pro-Yugoslav kanadın tasfiye edilmesiyle E.Hocanın,
Avrupa’daki en totaliter rejimlerden birini kurma yolu da açılmış oldu. Dış siyasette ise
Arnavutluk Yugoslavya karşıtı bir politika izlemeye başladı. E. Hoca, 1980’lerin sonuna
kadar Yugoslavya’yı Arnavutluk siyasi rejimi, toprak bütünlüğü ve güvenliği açısından
en önemli tehdit olarak gördü. Siyasi rejimi ve kötü ekonomik durumu nedeniyle güçlü
bir sosyalist devletin desteğine muhtaç olan Arnavutluk bu desteği Yugoslavya siyasi
rejimini desteklemeyen bir sosyalist devletten (ilk önce Sovyetler daha sonra Çin)
sağlamaya çalıştı. Bu desteği sağlayacak sosyalist bir devlet kalmadığında ise izolasyon
siyasetini tercih etti.
Arnavutluğun KI bloğuna katılması Yugoslavya Arnavutlarını fazlasıyla
olumsuz etkiledi. 1948-53 yılları arasında Tito’nun Stalinist avı etnisite seçmese de
bundan en çok etkilenen Arnavutlar oldu. Yugoslavya sosyalist hareketindeki
Arnavutların imtiyazlı konumları önemli ölçüde azaldı hatta Arnavutluğun dış siyaseti
nedeniyle potansiyel rejim düşmanları olarak algılandılar. E. Hoca’nın Yugoslavya’ya
karşı izlediği siyaset Yugoslavya’daki sivil Arnavut halkının durumunu da fazlasıyla
etkiledi. 1948-53 yılları arasında Arnavutluk destekli silahlı grupların eylemleri ve
Yugoslavya’nın bu gruplara karşı yürüttüğü operasyonların sivil Arnavut halkı
üzerindeki etkisi hakkında daha önce değinmiştik.260 Yugoslavya’nın Arnavutlara karşı
izlediği siyasetin değişmesiyle Arnavutlar çareyi göç etmekte aradılar. Arnavutların
imtiyazlı statüsünün sona ermesiyle Türk nüfusunda görülen önemli artışın çok sayıda
Arnavut’un Türkiye’ye göç etmek amacıyla Türk olarak yazılmasından kaynaklandığı
iddia edilmektedir. Arnavutlar 1953 Yugoslavya nüfus sayımlarında 260,000
Arnavut’un Türk olarak kaydedildiğini bunlardan 37,000’nin ise Türkiye
Cumhuriyeti’ne göç ettiğini iddia etmektedir.261
259 Dedijer, op.cit., str. 326, 334-337. 260 supra., s.46. 261 Expulsion of Albanians (1945-1990)-Chapter Three, The Institute of History, Prishtina, http://www.kosova.com/expuls/contents.htm; Makedon kaynaklarında ise 1953-56 yılları arasında
Stalin’in ölümünden sonra Yugoslavya, başta Sovyetler olmak üzere bütün doğu
bloğu devletleriyle (Arnavutluk dışında) yeniden iyi ilişkiler kurdu. Nikita Hruşçev’in
Stalinizm’den arınma politikası pek çok doğu bloğu ülkesinde kabul gördü ve
1950’lerin sonuna kadar bu ülkelerin lider kadrolarında önemli değişiklikler yaşandı.
Hruşçev’in başlattığı reform hareketi E. Hoca’nın, Yugoslavya tehdidi ve Stalinizim
üzerine kurulu olan totaliter rejimini de tehdit etmeye başladı. E. Hoca, 1950’li yılların
sonuna doğru bu rejimin devamını sağlayabilecek yeni bir müttefik aramaya başladı.
1961 yılına kadar N. Hruşçev’in reform taleplerine karşı koyabilen E. Hoca, Çin-Sovyet
uyuşmazlığından yaralanarak 1961 yılında fiilen, 1968 yılında ise hukuken kurucusu
olduğu Varşova Paktından ayrılarak Sovyet etkisinden kurtuldu. 1955 yılına kadar
Sovyetlerin desteğiyle rejimini ayakta tutabilen E. Hoca bu sefer Çin’in desteğiyle
rejiminin devamını sağladı262
CI döneminden sonra da Arnavutluğun aynı dış politikasını devam ettirmesi
ilerleyen süreçte Yugoslavya Arnavutlarının sistemle entegrasyonu açısından hep
engelleyici bir etken olarak ortaya çıktı. Arnavutluk, 1950’li yılların başından itibaren
Yugoslavya’daki silahlı grupları desteklemese de ideolojik propaganda yapan örgütleri
önemli ölçüde desteklemiştir. Yugoslav kaynaklarında 1981 gösterilerini
düzenleyenlerin Arnavutluk destekli yasadışı örgütler olduğu iddia edilmektedir.263
1981 yılındaki gösterilerde Arnavut göstericilerin E. Hoca ve Arnavutluk siyasi rejimi
lehine attığı sloganlar (Enverin Askerleri, Enver-Parti v.s) bu örgüt bağlantılarını
doğrular niteliktedir. İredentist söylemlerden uzak durmaya çalışan E. Hoca, Tito’nun
ölümüyle bu konuda Yugoslavya’yla ilişkileri daha da kötüleştiren birtakım iddialarda
bulunmuştur.264 1981 yılındaki gösterilere resmen destek vermesi ve Yugoslavya’daki
Arnavut sorunun çözümü için göstericilerin taleplerini çözüm önerisi olarak sunması
Yugoslavya idaresi tarafından iredentist emeller ve içişlerine karışma olarak
nitelenmiştir.265
Türkiye Cumhuriyeti’ne sadece 5,000 Arnavut’un göç ettiği iddiа edilmektedir. Тодоровски, op.cit., стр. 213. 262 Petrović, op.cit., str. 279. 263 Батковски, op.cit., стр.114-115. 264 Enver Hoca, 1981 yılında AEP kongresinde yaptığı konuşmada 1946 yılında Tito’nun, Kosova ve diğer Arnavut bölgelerinin Arnavutluğa bağlanması gerektiğini kabul ettiğini fakat Sırpların buna karşı çıkması nedeniyle gerçekleşmediğini iddia etmişti. Jovan Rajičević, The Greater Albanian Pretensions of Enver Hoxha, Yugoslav-Albanian Relations (ed.by Ranko Petrović), Belgrade, Review of International Affairs, 1984, p.237. 265 ibid., p. 228.
Yugoslavya’nın iç dinamikleri nedeniyle 1960’ların sonuna doğru merkeziyetçi
Sırp görüşüne karşı başlatılan reform hareketi Arnavutların durumunu önemli ölçüde
iyileştirmekteydi. Yugoslavya bu dönemde komşu devletlerle yaşanan azınlık
sorunlarının ilişkilerde sorun değil işbirliğini doğurması gerektiği yönünde bir strateji
geliştirmeye çalışıyordu. Bu strateji içinde Arnavutluğun ve Yugoslavya Arnavutlarının
durumu önemli bir yer teşkil etmekteydi. 1968 yılından itibaren yapılan reformların
uygulamaya yansıyabilmesi için belirli alanlarda Arnavutlukla işbirliğinin sağlanması
çok önemliydi. Yugoslavya’nın bu dönemden itibaren Arnavutlukla ilişkilerin
normalleşmesi ve işbirliğinin sağlanması yönünde birtakım girişimleri oldu.
Yugoslavya’nın bu girişimleriyle 1968 yılında eğitim, kültür ve sanat alanlarında,
Yugoslavya Arnavutlarının teknik yardım alabilmesi amacıyla işbirliği anlaşmaları
yapıldı. Tek taraflı olarak niteleyebileceğimiz ve ilk yıllarda sadece Kosova’yla sınırlı
kalan bu alanlardaki işbirliği daha sonraki yıllarda Makedonya ve Karadağ’ı da
kapsayacak şekilde geliştirildi. 1950 yılında kesilen diplomatik ilişkiler 1971 yılında
yeniden kuruldu. Birkaç yıl içerisinde Yugoslavya, Arnavutluğun en önemli ekonomik
ortaklarından biri haline geldi.266
İlişkilerde yaşanan bu kısmı iyileşme, Arnavutların durumunu pek fazla
etkilemedi zira ilerleyen süreçte Arnavutluğun, Yugoslavya Arnavutlarına belirli
konularda teknik destek vermesinden oluşan bu işbirliğini aslında E.Hoca ve
Arnavutluk siyasal sistemini Kosova ve Makedonya Arnavutlarına endokrinasyonu
yönünde kullandığı anlaşıldı.267 Yugoslavya Arnavutlarını sistem dışına iten bu
endokrinasyon 1974 Anayasasının uygulanması açısından önemli bir sorun teşkil
etmekteydi ve Arnavutların bu Anayasayla sağlanan hakları kötüye kullanmasına da
neden oluyordu. E. Hoca doktrininden etkilenmesi nedeniyle, Yugoslavya’daki Arnavut
siyasi hareketinin Arnavut sorunu hakkında ürettiği bütün çözüm önerileri Yugoslavya
siyasi sistemine aykırılık teşkil etmekteydi. Yugoslavya’daki Arnavut sorunu sadece bir
etnik sorun olmakla birlikte E. Hoca’nın etkisiyle ideolojik bir soruna da dönüşmüştü.
Yugoslavya’daki Arnavut sorununun bu boyuta ulaşması sorunun sistem dahilinde ve
Arnavut taleplerine uygun olarak çözülmesini fazlasıyla zorlaştırmaktaydı. Sistem
266 Анциклопедија на Југославија (издание на македонски јазик) Т.I., Zagreb, Jugoslavenski Leksigorafski Zavod 1983, стр.137. 267 Hajredin Hodža, Yugoslav-Albanian Relations and Question of Cooperation Between the Albanian Natonality in Yugoslavia and the Albanian People in Albania, Yugoslav-Albanian Relations (ed.by Ranko Petrović), Belgrade, Review of International Affairs, 1984, p.252-253.
dahilinde yer edinemeyen Yugoslavya’daki Arnavut hareketi kendisini yasadışı yollarla
ifade etmeye çalışıyordu ki bu ilerleyen süreçte sorunun Yugoslavya makamları
tarafından sadece ayrılıkçı/iredentist bir hareket olarak algılanmasını kolaylaştırıyordu.
1981 yılındaki gösterilerden sonra Yugoslavya, Arnavutluk ile Yugoslavya
Arnavutları arasındaki bağı ortadan kaldırmak için ilişkileri minimal düzeye indirdi.
1979 yılında Çin ile bağlarını kopardıktan sonra izolasyon politikası izleyen
Arnavutluğun, E. Hoca’nın ölümünden sonra Yugoslavya’yla ilişkileri normalleştirmek
doğrultusunda birtakım girişimleri oldu. 1988 yılında yine belirli konularda işbirliğinin
yapılması konusunda anlaşmalar yapılsa da ilişkiler düzelmemiştir.
Son tahlilde, Makedonya’nın bağımsızlığından önceki dönemde, ilişkilerde
Arnavut azınlığının etkinliğini belirleyen en önemli faktörün Arnavutluk dış politikası
olduğunu söyleyebiliriz. Enver Hoca’nın dış politikadaki uygulamalarına bakıldığında
ise temel amacın Arnavutluk Halk Cumhuriyetinin siyasal rejiminin korunmasında
odaklandığı görülmektedir. Bu amaç Yugoslavya’daki Arnavutların beklentilerini
karşılamadığı gibi Yugoslavya’daki Arnavut Sorununu da ikinci plana itmekteydi.
E. Hoca hatta ondan sonra bile Yugoslavya’daki Arnavutların durumu, iç
siyasette gündem değiştirmek için sıkça başvurulan bir yol olmuştur.268 Fakat,
Yugoslavya Arnavutları’nın durumu uluslararası platformda hiçbir zaman gündeme
getirilmemiş269 veya iyi ikili ilişkilerin kurulması önündeki engel olarak
belirtilmemiştir.270 Arnavutluğun dış politikadaki bu tercihi Yugoslavya Arnavutlarını
“araç” konumuna indirgemektedir. Arnavutluk destekli yasadışı örgütler ve 1970’lerin
ortalarından itibaren sürdürülen endokrinasyon bu durumu ispatlar niteliktedir. Zira, E.
Hoca’nın ideolojik propagandasını yapan bu örgütlerin ne örgütlenme ne de lojistik
destek açısından Yugoslavya’daki Arnavut sorununu çözme gibi bir potansiyeli yoktu.
Fakat, yasadışı örgütleri incelerken daha ayrıntılı değinmeye çalışacağımız gibi bu
örgütlerin Yugoslavya makamları tarafından Arnavut Sorununun temel kaynağı olarak
belirtilmeleri, istikrarsızlık yaratmadaki potansiyellerini ortaya koymaktaydı.
Yugoslavya’daki Arnavutların istikrarsızlık kaynağı olarak gösterilmesi ve buna uygun
268 Милчо Балевски, Албанија денес, Скопје, Матица Македонска, 1998, стр. 122-123. (Milço Balevski, Günümüzdeki Arnavutluk) 269 Vickers, Pettifer, op.cit., p.143. 270 Edita Stojić, Susedstvo Jugoslavije Danas, Beograd, Institut za Međunarodnu politiku i Privredu, 1988, str. 24. (Edita Stoyiç, Yugoslavya’nın Günümüzdeki Komşuları)
olarak birtakım önlemlerin alınması ise E. Hoca için dış ve iç siyasette önemli bir
meşruiyet kaynağı teşkil etmekteydi.
Netice itibariyle Arnavutluğun, Yugoslavya Arnavutları üzerindeki bu etkisi
veya en azından Yugoslavya makamları tarafından Arnavut sorununun önemli ölçüde
Arnavutluk kaynaklı olarak nitelenmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle 1981
yılından sonra bozulmasına neden olmuştur.
Makedonya’nın bağımsızlığından sonraki ilişkilerde de temel farklılık
Arnavutluğun dış politikasındaki değişikliklerdir. İleride de inceleyeceğimiz gibi 1991
yılından sonra Makedonya Arnavutları, Arnavutluğun dış politikasında araç değil amaç
konumuna yükselmiştir. Arnavutluk, bunu dış politikasına yansıtmayı başaramadığında
ise hem Makedonya hem de Kosova Arnavutları üzerinde 1991 yılından itibaren gittikçe
azalan etkinliğini tamamen kaybetmiştir.
2. Makedonya’nın Bağımsızlığından Sonraki İlişkiler
Doğu Avrupa’da en geç başlayan ve belki de en sorunlu demokratikleşme
sürecinden sonra çoğulcu demokrasiye geçen Arnavutluk, eski rejime nazaran kısa bir
süreliğine de olsa Arnavut Sorununa endeksli bir dış politika izlemeye çalıştı. 1990’lı
yılların başında Arnavutluğun dış politikasındaki bu değişiklik, eski Doğu Bloğu
ülkelerin çoğunda olduğu gibi Arnavutlukta da yükselişte olan etnik milliyetçiliğin
iktidara bir yansımasıydı.
Berlin duvarının yıkılmasıyla Doğu Avrupa’da başlayan demokratkleşme süreci
Arnavutluk ve Yugoslvavya Arnavutları tarafından ulusal birliğin sağlanması yönünde
“tarihi haksızlakların” düzeltilmesi için uygun bir fırsat olarak algılandı. Yugoslavya
Arnavutları’nın da katılımıyla Arnavutluk, Arnavut ulusal birliği stratejisinin
geliştirilmesinde odak nokta haline geldi. İredentizmi reddetmeyen bu ulusal birlik
stratejisinde Balkanlaradaki Arnavut sorunun çözümü için Yugoslavya’daki Arnavut
topraklarının Arnavutluğa bağlanması gerektiği savunuluyordu. Arnavutlukta, iktidar ve
muhalefetteki siyasi partiler bu ulusal birlik stratejisinin açıklanmasında bir sakınca
görmedikleri gibi 1992 yılına kadar bu doğrultuda yoğun bir propaganda da yaptılar.271
1991 yılındaki çok partili seçimlerden sonra iktidara gelen Arnavutluk Emek Partisi
(AEP) ile muhalefetteki Demokrat Partisi’nin anlaşabildikleri tek konu Arnavut
Sorununun çözümüydü.
Arnavutluğun dış siyasetindeki bu değişklik Kosova’nın bağımsızlığını ilan
etmesiyle uygulamaya da yansıdı. Arnavutluk Meclisinin 1991 yılındaki kararıyla
Arnavutluk, Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ilk ve tek ülke oldu. Kosova hükümeti
ile işbirliği ve koordinasyonun sağlanması ve tanımanın neticesi olarak Tiran’da bir
Kosova temsilciliği daha doğrusu irtibat bürosu açıldı.272
Arnavutluğun, Arnavut sorununa endeksli dış politikası Sali Berişa liderliğindeki
Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle doruk noktasına ulaştı. Ramiz Aliya
liderliğindeki AEP (daha sonra adını Arnavutluk Sosyalist Partisi olarak değiştirdi)
iktidarının Arnavut sorununa yaklaşımı DP’den farklı olmasa da R. Aliya’nın iç
siyasetteki uygulamaları ve reformların istenen düzeye ulaşmaması Enverizmin devamı
olarak nitelendi. S. Berişa bu noktada eski sistemin bütün kalıntılarını kaldırmayı,
Arnavutluğun Batıyla entegrasyonunu, Batı’dan sağlanacak ekonomik yardımlarla refah
düzeyini arttırmayı ve en önemlisi Arnavut ulusal birliğini sağlamayı vaadeden bir lider
olarak ortaya çıktı. Eski sistem karşıtlığı ve entegrasyon vaatleri Berişa’nın, Arnavutluk
siyasi arenasında hızla yükselmesini ve tek alternatif olarak algılanmasını sağladı.
Arnavut ulusal birliği hakkındaki görüşleri ise Berişa’nın sadece Kosova ve Makedonya
Arnavutları tarafından değil Arnavut diasporası tarafından da önemli ölçüde siyasi ve
ekonomik destek görmesini sağladı. 1990’ların başlarında S. Berişa, Kosova,
Makedonya ve diaspora Arnavutları tarafından Arnavut ulusal birliğini sağlayabilecek
tek Arnavut lideri olarak görülüyordu.273 1992 yılındaki seçimlerden önemli bir
galibiyetle çıkan S. Berişa’nın ulusal birlik stratejisi hakkındaki görüşleri de dış siyaset
uygulamalarına yansımaya başladı. S. Berişa’nın fazlasıyla iddialı ve saldırgan olan bu
dış siyaset stratejisi, Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmesiyle uyugulama alanında
sınırlı da olsa elverişli bir ortam buldu. Arnavutluğun güvenliği açısından en önemli
271 Vickers, Pettifer, op.cit., p.149-155 272 Балевски, op.cit., стр. 136. 273 Vickers, Pettifer, op.cit., 151-153
tehdidi oluşturan Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmesi ve Sırbistan-Karadağ’dan
oluşan yeni Yugoslavya’nın bu dağılma sürecindeki rolü daha doğrusu uluslararası
toplum tarafından izole edilmesi, Arnavutluğa Yugoslavya’daki Arnavut sorunuyla daha
yakından ilgilenebilmesi için kısıtlı da olsa diplomatik bir alan yaratıyordu.274
Arnavutluk, bu kısıtlı diplomatik alanı kullanarak uluslararası alanda bağımsız
Kosova’nın kabul görmesini sağlamayı umuyordu. 1992 yılında Londra’da toplanan
Yugoslavya Barış Konferansında Arnavutluğun, Kosova’daki durumunun da
görüşülmesi yönünde birtakım girişimleri oldu. Arnavutluk bu girişimiyle 1945 yılından
itibaren ilk defa Arnavut sorununu uluslararası alanda da savunmuş oluyordu. Fakat
bilindiği gibi Londra Konferansında Arnavut sorunu üzerinde fazla durulmadığı gibi S.
Berişa’nın ulusal birlik siyaseti de ilk ciddi uluslararası sınırlamayla karşılaştı.
Konferansta, bağımsız Kosova, uluslararası hukukun temel ilkelerine aykırı bulunarak
kesin bir tavırla reddedildi. Kosova sorununun Sırbistan daha doğrusu Yugoslavya
dahilinde genişletilmiş bir özerklik çerçevesinde çözülmesi gerektiği ısrarla
belirttildi.275 S. Berişa’nın dış politikada bu sınırlamayla karşılaşması ulusal birlik
stratejisinin uluslararası şartlara uyarlanması gerektiği anlaşıldı. Arnavutluktaki iç
dinamikler nedeniyle de ortaya çıkan bu uyarlama ihtiyacı S. Berişa’yı uluslararası
toplumun taleplerine ve Kosova ile Makedonya Arnavutları hakkında önerdiği
çözümlere yaklaştırmaktaydı. S. Berişa’nın Arnavut sorununa endeksli dış
politkasındaki bu değişiklik ilerleyen süreçte hem Kosova hem de diaspora üzerindeki
etkisini kaybetmesine neden oldu.
Yugoslavya’nın dağılma süreci Arnavutluğa, Yugoslvya’daki Arnavut sorunuyla
daha yakından ilgilenme fırsatı vermesine rağmen önemli bir güvenlik endişesinin de
ortaya çıkmasına neden oldu. Yugoslavya’daki çatışmaların Kosova veya
Makedonya’ya da yayılması durumunda güvenliği açısından önemli bir sorunla
karşılaşacağını anlayan Arnavutluk bu endişesini Arnavut sorununa verdiği önemle
dengelemeye çalıştı. Arnavutluk, Sırbistan’dan (Yugoslavya’dan) gelen bu güvenlik
tehtidini en aza indirgemek için çatışmaların Kosova’ya da yayılması durumunda buna
tepkisiz kalamayacağını bunun ise yeni bir Balkan savaşına neden olabileceğini
274 Aldo Bumçi, Albania’s Search for Security: 1992 to Date p.1. www.bmlv.gv.at/pdf_pool/publikationen/wg2_bumci.pdf 275 Балевски, op.cit., стр.178.
vurguladı.276 Arnavutluk bu tutumla hem Arnavut sorununa verdiği önemi hem de
uluslararası toplumun dikkatini bu soruna çekerek güvenliğini sağlamaya çalıştı.
Arnavutluk ile Makedonya arasındaki ilişkiler de temelde bu iki endişenin
dengelenmesinde odaklanmaktadır. Arnavutluk, Sırbistan’ın bölgedeki konumunu
zayıflattığı (özellikle Yunanistan’la olan bağlantıyı ortadan kaldırdığı) için bağımsız bir
Makedonya’yı ilke olarak çıkarlarına uygun buldu ve destekledi. Fakat Arnavut dış
siyasetinin güvenliği ve Arnavut Sorununu dengeleme stratejisi Makedonya’ya
bağımsızlık sürecinde verilen bu desteğin belirli şartlara bağlanmasına neden oldu.
Arnavutluk, Makedonya’yı ancak Makedonya’daki Arnavutların kurucu ulus statüsüne
getirlidikten sonra tanıyabileceğini belirtti. Aslında, Arnavutluk ve Makedonya’nın
konumları ve ortak endişeleri nedeniyle iyi yönde gelişmesi gereken ilişkiler
Arnavutluğun şartlı tanıma siyaseti nedeniyle sıkıntılı başladı. Arnavutluk bu şartlı
tanıma siyasetini 1993 yılında Makedonya’nın BM örgütüne kabul edilmesine kadar
devam ettirdi. Makedonya’nın BM’ne kabulunden sonra da Makedonya’yı anayasal
ismiyle değil Yunanistan’ın kabul ettirdiği isimle tanıması her iki ülke için de çok
önemli olan işbirliğin sağlanmasında önemli sıkıntılara neden oldu. Makedonya uzun
bir süre, anayasal ismini reddeden Arnavutlukla işbirliğini arttıracak anlaşmaları
imzalamayı reddeti. Makedonya’nın anayasal ismiyle tanınmaması Makedonya
tarafından Arnavutluğun, Makedonya Arnavutları sorununa yaklaşımının devamı daha
doğrusu bir baskı yaratma siyaseti olarak nitelendi.277
Arnavutluk, Makedonya ile olan ilişkilerinde Makedonya Arnavutlarının
taleplerine önemli bir yer verse de uygulamaya bakıldığında asıl ağırlığın güvenlik
endişesine verildiğini söyleyebiliriz. Makedonya’da ayrılıkçı bir hareketin veya
Arnavut-Makedon çatışmasının ortaya çıkması durumunda Sırbistan (Yugoslavya)
müdahalesinden endişe duyan Arnavutluk, istikrarlı ve bağımsız bir Makedonya’nın
bölgenin güvenliği için çok önemli olduğunu savunuyordu. Arnavutluğun bu yaklaşımı
ilişkilere de yansıtılmaya çalışılıyordu. Örneğin, Arnavutluk, Makedonya’yı resmen
1993 yılında tanısa da 1992 yılında K. Gligorov’un Makedonya Cumhurbaşkanı
sıfatıyla Arnavutluğu ziyaret etmesi, ekonomik ilişkilerin artması, Sırbistan’a uygulanan
uluslararası ambargo yüzünden petrol sıkıntısı çeken Makedonya’ya Arnavutluk
276 Bumçi, op.cit., p. 1-2. 277 Иван Катарџиев, Соседите и Македонија, Скопје, Менора, 1998, стр.62. (İvan Katarciev, Makedonya’nın Komşuları)
limanlarını kullanmasına izin verilmesi, aslında Makedonya’yı 1992 yılından itibaren
fiili olarak tanıdığını gösteriyor.278 Arnavutluk bu tutumuyla Arnavut sorununa verdiği
öneme rağmen Makedonya Cumhuriyeti’nin istikrarı ve bağımsızlığının da dış
siyasetinde çok önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. K. Gligorov’un 1992
yılındaki Arnavutluk ziyaretinde S. Berişa Makedonya Cumhuriyeti’ni tanımanın
önündeki tek engel Arnavutların ulus statüsüne yükseltilmesi olduğunu belirtse de
yukarıda bahsettiğmiz sınırlı fakat Makedonya için hayati önem taşıyan desteği
vermekten çekinmemiştir. 1992 yılında Batı Makedonya’da yapılan “İlirida
Cumhuriyeti” referandumu da bölgede istikrarsızlık getireceği nedeniyle Arnavutluk
tarafından destek görmemiştir.
Şüphesiz, Arnavutluğun Makedonya ile ilişkilerinde izlenen bu siyasette
uluslararası toplumun Makedonya’daki Arnavut sorununa bakış açısı ve
Yugoslavya’daki etnik çatışmaların bu bölgeye yayılmaması gerektiği görüşü de
fazlasıyla etkiliydi. Diğer taraftan Makedonya’nın uluslararası alandaki tanınma sorunu
da Arnavutluğa sınırlı bir manipulasyon alanı yaratmaktaydı. Arnavutluk iç veya dış
dinamiklerin izin verdiği durumlarda Makedonya’nın bu durumundan istifade ederek
Makedonya’daki Arnavut sorununu etkilemeye çalışmıştır. Örneğin, Makedonya’nın
AGİT’e kabul sürecinde Arnavutluk, Makedonya Arnavutları’nın ulus statüsü talepleri
kabul edilmediği taktirde veto hakkını kullanacağını belirtmiştir. Arnavutluk,
uluslararası toplumun ve özellikle 1990’lı yılların ilk yarısında Arnavutluk-Makedonya
ilişkilerinde katalizör niteliğinde olan Türkiye’nin baskılarıyla bu tutumundan
vazgeçmiştir.
Makedonya ve Kosova Arnavutları üzerindeki etkinliğini kullanarak uluslararası
toplum nezdinde önemli bir yer edinmeye çalışan S. Berişa, 1992 yılından ititbaren
özellikle Kosova Arnavutları üzerindeki etkisini kaybetmeye başladı. Uluslararası
toplumun baskısıyla S. Berişa, Kosova sorununun Yugoslavya (Sırbistan) dahilinde
genişletilmiş bir özerklik çerçevesinde çözülmesi gerektiğinden bahsetmeye başladı.279
Kosova üzerindeki etkisini kaybetmeye başlayan S. Berişa, Arnavut davasına
bağlılığını ve bölgedeki Arnavutlar üzerindeki etkisini göstermek amacıyla dikkatleri
Makedonya’daki Arnavut sorununa yoğunlaştırmaya çalıştı. 1992 Yılında Üsküp/Bit
Pazarı’nda polisin bir Arnavut’u öldürmesiyle başlayan gösterilerin çok sert bir biçimde 278 Bumçi, op.cit., 3-4 279 Балевски, op.cit., стр. 178-179.
bastırılması Arnavutluk tarafından tepkiyle karşılandı. Arnavutluk Makedonya’daki
durumun endişe verici boyutlara ulaştığını iddia etmiş ve sorunu uluslararası bir boyuta
çekmek amacıyla AGİT gündemine getirmişti.280
1994 yılında Makedonya Arnavutları’nın hükümetteki PDP’de yaşanan
fraksiyon geriliminde Arnavutluk, Makedonya Arnavutları üzerindeki etkisini belli
etmeye çalıştı. Daha önce de değindiğimiz bu fraksiyon çekişmesinde radikal olarak
nitelenen M. Taçi ve A. Caferi, PDP’nin Arnavut taleplerini karşılamaya niyetli
olmayan Makedonya hükümetinden çekilmesini talep ediyordu. Arnavutluk bu
dönemde yoğun bir propagandayla radikal kanadı destekledi ve bu fraksiyonun PDP
yönetimini ele geçirmesi gerektiğini savundu. Nitekim A. Caferi ve M. Taçi fraksiyonu
parti kongresini kazandı ancak Makedonya Hükümetinin müdahalesiyle partiden
uzaklaşmak zorunda kaldı.
Arnavutluğun, Makedonya Arnavutlarına verdiği destek 1994 yılında kurulan
Kalkandelen Üniversitesi krizinde de devam etti. Arnavutluk, Kalkandelen Üniversitesi
diplomalarını tanıyarak önemli bir destek vermişti. S. Berişa, Makedonya
Cumhurbaşkanı K. Gligorov ile yaptığı görüşmelerde yasadışı ilan edilen üniversitenin
tanınması gerektiğini belirtmişti.
Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi Arnavutluğun, Makedonya ile olan
ilişkilerinde güvenlik endişesine ağırlık verilmişti. Arnavutluk resmi olarak, iyi
ilişkilerin kurulmasındaki en önemli engelin Makedonya’daki Arnavutların durumu
olduğunu belirtse de uygulamada stratejik ortaklığa kadar giden bir işbirliğinden
çekinmemiştir. S. Berişa’nın dış siyasette Makedonya Arnavutları üzerine yoğunlaştığı
dönemde bile Arnavutluk, Yunanistan’ın tek taraflı ambargosu nedeniyle petrol sıkıntısı
çeken Makedonya’ya limanlarını açmakta bir sakınca görmemiştir. 1995 yılında
Türkiye’nin girişimiyle Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya ve Türkiye arasında
imzalanan Doğu Koridoru Otoyol projesiyle Arnavutluk ile Makedonya arasındaki
stratejik ortaklık daha da güçlendirlimiştir.281
1997 yılındaki Banker Krizinden sonra iktidardan düşen Berişa hükümetinin
yerine gelen Sosyalistler’in Makedonya yaklaşımı da farklı değildi. Arnavutluk,
Makedonya Arnavutları’nın kurucu ulus talebini ısrarla desteklemeye devam etti. Fakat,
280 ibid., 180. 281 Balkanlardaki Gelişmeler ve Türkiye’ye Etkileri ile Balkanlar-Türkiye Otoyol Projesi, İstanbul, Harp Akademileri Basımevi 1999, s. 174-175.
Makedonya Arnavutlarının bu alandaki mücadelesinin siyasi platformda kalması
gerektiğini ve ayrılıkçı hareketleri tasvip etmediğini de defalarca vurguladı.
Arnavutluğun girişimiyle 1998 yılında isim konusunda bir ara formül bulunarak
bir türlü imzalanmayan anlaşmalar imzalandı. Kosova krizi döneminde mülteciler ve
güvenlik endişeleri nedeniyle iki ülke arasındaki işbirliği daha da arttı. Her iki ülkenin
de NATO üyeliğini hedeflemesi, savunma alanında da işbirliğinin kurulmasına yardımcı
oldu.282
2001 yılında başlayan UKO krizi de Arnavutluğun, Makedonya’ya yaklaşımında
bir farklılık yaratmadı. Arnavutluk, UKO’yu uluslararası toplum ve Makedonya
hükümeti gibi terörist bir örgüt olarak nitelendirdi. Fakat, sorunun barışçıl yollarla
çözülebilmesi için Makedonya’nın belirli siyasi reformları da kabul etmesi gerektiğini
belirtti. UKO krizi savunma alanında devam eden işbirliğin aslında daha da
güçlenmesine neden oldu. UKO’nun, Arnavutluk topraklarını kullanarak Makedonya’da
yeni bir cephe açabileceği istihbaratını alan Makedonya, bu endişesini Arnavutluğa
ilettiğinde Arnavutluk sınırlı imkanları olsa da güvenliği artırmaya çalıştı.283 UKO’nun
Arnavutluk topraklarını kullanarak Makedonya’yada faaliyet gösterme tehlikesinin
artmasıyla Arnavutluk, sınırlardaki güvenliğin sağlanmasına NATO’dan yardım
talebinde bulundu.
1991-2001 yılları arasındaki Makedonya-Arnavutluk ilişkilerinde Makedonya
Arnavutlarının etkisinin Kosova etkisiyle bir paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz.
Arnavutluğun, Kosova Arnavutları üzerindeki etkisini kaybetmeye başlamasıyla
Makedonya Arnavutları üzerindeki etkisi de zayıflamıştır. 1990’lı yılların başında
Arnavutluk merkezli olan ve Arnavut ulusal birliği üzerinde odaklanan Arnavut
milliyetçiliği 1990’ların ikinci yarısından itibaren aynı amaca yönelik çok merkezli bir
milliyetçiliğe dönüşmüştür. Özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren ulusal
birlik stratejisindeki rollerini kabul eden Makedonya Arnavutları daha önce de
belirttiğimiz gibi ayrılıkçı taleplerden uzak durmuşlardır. Tarihsel açıdan Arnavutluktan
çok Kosova’dan etkilenen Makedonya’daki Arnavut sorunu uluslarararası toplumun
girişimiyle en aza indirgenmeye çalışılmıştır. Makedonya’daki Arnavut sorununun
Kosova etkileşimi uluslararası toplumun müdahalelerine rağmen belirli noktalardaki
devam etse de 2001 yılına kadar bu etkileşim silahlı bir mücadeleye dönüşmemiştir. 282 Albania: State of the Nation 2003, ICG Balkan Report No. 140, 11 March 2003, p. 12. 283 Albania: State of the Nation 2001, ICG Balkans Report No. 111, 25 May 2001, p.7.
Silahlı mücadeleye dönüştüğünde bile Makedonya Arnavutları, uluslararası toplum ve
Makedonya Hükümetine, Makedonya merkezli bir Arnavut sorununun varlığını büyük
ölçüde kabul ettirmişlerdir.
Netice itibariyle, bağımsızlıktan sonraki Makedonya-Arnavutluk ilişkilerinin,
kısa bir sürenin dışında Makedonya’daki Arnavut sorunundan bağımsız olarak
geliştiğini söylelebiliriz. 1990’ların başında Arnavutluk, Makedonya ile olan ilişkilerini
Arnavut sorununa endekslemeya çalışışsa da bunu uygulamaya yansıtamamıştır.
B. İredentizim ve Terör
İredentist/ayrılıkçı örgütleri ayrı bir başlık altında incelememizin nedeni bu
örgütlerin Makedonya ile Arnavutluk ilişkilerinde uzun bir süre en önemli sorunların
kaynağını teşkil etmeleridir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu örgütler özellikle
Yugoslavya döneminde Arnavut Sorununun genellikle terörizmle eşdeğer tutulmasına
neden olmuştur. Yugoslavya idaresi tarafından Arnavut sorunun Arnavutluk kaynaklı
olduğunun algılanmasında önemli rol oynayan bu örgütler Yugoslavya sistemine uygun
bir çözüm önerisini engellediği gibi Arnavut milliyetçiliğinin sosyalist sistemle
entegrasyonunda hep engelleyici bir faktör olmuştur. Diğer taraftan Yugoslavya’nın
dağılma sürecinin başlamasıyla ortaya çıkan ve ilk başlarda uluslararası toplum
tarafından da ayrılıkçı terör örgütleri olarak nitelenen UÇK ve UKO ise son tahlilde
Arnavut milliyetçiliğinin uluslararası sistem dahilinde kabul görmesini sağlamıştır. Bu
örgütlerin büyük ölçüde kabul ettirdiği daha doğrusu uluslararası toplumun destek
verdiği ölçüde kabul ettirdiği çözüm önerilerinin, 1990’ların başlangıcından itibaren
arzulanan de facto Arnavut ulusal birliğini büyük ölçüde sağladığını söylemek
mümkündür. Dolayısıyla, iredentist/ayrılıkçı örgütler, Makedonya-Arnavutluk
ilişkilerinde Arnavut azınlığının durumunu belirleyen etkenlerin nasıl değiştiğini ve
Makedonya Arnavut sorununun uluslararası bir boyuta nasıl ulaştığını somut olarak
göstermektedir.
Bu değişimi daha iyi ortaya koyabilmek için Yugoslavya dönemindeki örgütlere
kısaca değindikten sonra Arnavut sorununu uluslararası bir boyuta ulaştıran UÇK ve
UKO hakkında daha ayrıntılı bir şekilde değinmeye çalışacağız.
1. Yugoslavya Dönemindeki İredentist/Ayrılıkçı Örgütler
Yugoslavya ve Makedonya kaynaklarına göre 1948-1988 yılları arasında
Arnavutluk ve diaspora destekli iredentist/ayrılıkçı örgütlerin sayısı 70’i aşmaktadır.
Şüphesiz sayının bu kadar abartılmasında 1966 yılına kadar süren Rankoviç
dönemindeki kurmaca davaların da etkisi vardır. Nitekim YKP’nin 1966 yılındaki
Brioni Kongresi’nden sonra pek çok davanın kurmaca olduğu ortaya çıkmıştır.284 Aynı
şekilde 1981 yılından sonra Sırbistan ve Makedonya’nın, Arnavut milliyetçiliğine karşı
almaya çalıştığı önlemlerin de önemli bir etkisi vardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi
bu dönemde sosyal, kültürel ve siyasal yaşamın her alanında en küçük Arnavut
milliyetçi görüşü bile iredentist/ayrılıkçı olarak algılanmış ve cezalandırılmıştır.
Nitekim 1981 yılından itibaren yoğun bir şekilde devam eden bu uygulamalar sonucu
tutuklanan Arnavutlar, Yugoslavya’daki siyasi tutukluların 2/3’ni oluşturuyordu.285
Fakat sadece Yugoslavya kaynakları değil yabancı kaynaklar da Arnavutluğun,
özellikle 1968 yılından itibaren Yugoslavya’da Arnavutluk ve E. Hoca’nın da
propagandasını yapan bu örgütleri önemli ölçüde desteklediğini belirtmektedir.286
Makedonya kaynakları 1945-1987 yılları arasında Makedonya’da Arnavutluk ve
diaspora destekli 18 örgütün faaliyet gösterdiği belirtilmektedir.287 Konumuz açısından
sadece 1968 yılından sonra faaliyet gösteren örgütlerin ortak birtakım özelliklerine
değineceğiz. Çünkü 1968 yılı Arnavut ayrılıkçı taleplerin ilk defa gösterilerle yaygın bir
şekilde ortaya çıktığı dönemin de başlangıcıydı. Makedonya’daki örgütlerin tamamı
Kosova kaynaklıydı. Örgütler açısından Kosova, Karadağın belirli bölgeleri, Güney
284 Marko Lopušina, OVK Protiv Jugoslavije, Čačak, Legenda, 2001, str. 45. (Yugoslavya’ya Karşı UÇK) 285 Ортаковски, op.cit., стр. 317 286 Vickers, Pettifer, op.cit., 145 287 Катарџиев, op.cit., стр. 60.
Sırbistan ve Batı Makedonya’ya da içine alan ve Yugoslavya’nın 7. Cumhuriyeti olması
gerektiği bölge olarak kabul ediliyordu. Temel amaçlarının “Kosova Cumhuriyeti”nin
kurulması olan örgütler E. Hoca ve Stalinist ideoloji etkisi altındaydı. Çoğu daha
önceleri Yugoslavya’daki Arnavut topraklarınındoğrudan bağlanmasını savunsa da,
1970’lerin ortalarına doğru tek alternatif olarak Kosova Cumhuriyetini
savunmuşlardır.288
Faaliyetleri ve Arnavutluk bağlantıları nedeniyle ön plana çıkan bir örgütü
saymak gerekirse bunların başında Yugoslavya Arnavutları Komünist-Marksist-Leninist
Partisi (YAKMLP) gelmektedir. 1981 gösterilerini organize eden örgütlerden biri olarak
belirtilen YAKMLP’nin, 7. Cumhuriyet için öngördüğü anayasa, Arnavutluk ve E.
Hoca etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Örneğin, Arnavutluk anayasal, siyasal ve
ekonomik sisteminin benimsenmesi, dinin ve dini eğitimin yasaklanması v.s.289
Aynı dönemde faaliyet gösteren diğer Arnavut örgütlerin de Yugoslavya’daki
Arnavut sorununun çözümü için benzer yaklaşımları vardı. Dolayısıyla bu dönemdeki
Arnavut örgütleri daha önce de belirttiğimiz gibi Yugoslavya sistemiyle uyumlu bir
çözüm önerisi ortaya koymaktan çok uzaktaydı. Makedonya’nın bağımsızlığından
sonraki dönemde ortaya çıkan UÇK ve UKO’yu bu örgütlerden ayıran en önemli özellik
de Arnavut sorunun çözümü için şartlara uyarlanmayı kabul etmeleridir.
1990’lı yıllardan itibaren eski Yugoslavya cumhuriyetlerinin çoğunun fakat
özellikle Makedonya Cumhuriyetinin uluslararası toplumun denetiminde bir yarım-
protektorat haline gelmesi UKO tarafından özellikle kullanılmıştır. UKO,
Makedonya’nın bu konumundan faydalanarak taleplerini ve mücadelesini uluslararası
toplumun kabul edebileceği bir seviyede tutmuş ve daha önce de belirttiğimiz gibi
önemli ölçüde başarıya ulaşmıştır.
288 Батковски, op.cit., стр. 289 Rajičević, op.cit., p.246
2. Ulusal Kurtuluş Ordusu (Ushtria Çlirimtare e Kombetar)
2001 yılında ortaya çıkan ve Makedonya’daki Arnavut sorununu uluslararası
boyuta ulaştıran UKO genellikle Kosova Kurtuluş Ordusunun (UÇK) devamı olarak
nitelenmektedir. Kosova’nın Makedonya’ya olan etkisin ispatlayan bu bağlantıyı daha
iyi açıklamak için kısaca UÇK’ya değinmemiz gerekiyor.
1991 yılında İ. Rugova liderliğindeki Kosova hareketi, Kosova sorununu paralel
idare ve “Gandhi” yöntemleri olarak da anılan pasif bir direnişle çözmeye çalışmıştı.
Hareket pasif direnişi tercih etse de paralel yönetimin, silahlı kuvvetlere de sahip olması
gerektiği görüşüyle güvenlik güçlerinin kurulması yönünde birtakım başarısız
girişimleri olmuştu.
Dayton Barış Antlaşmasından sonra İ. Rugova’ya muhalif bir hareket olarak
ortaya çıkan UÇK’nin temel amacı, Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı daha doğrusu
Sırp işgalinden kurtarılması olarak özetlenebilir. UÇK bu amacı doğrultusunda öncelikli
olarak Kosova sorununu uluslararası toplumun bir müdahalesini sağlayabilecek boyuta
ulaştırmaya çalıştı. Zira, sayı, eğitim, silah ve lojistik destek açısından bunu
gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip değildi. Örgütün, Arnavutluk bağlantısına
bakıldığında militanların çoğunun Arnavutluk sınırı boyunca bulunan kamplarda
eğitildiği bilinmektedir. Fakat Arnavutluğun verdiği bu desteğin gönüllü bir destek mi
yoksa önemli bir devlet zaafiyeti mi olduğu tartışmalıdır. 1997 yılındaki Banker
krizinden sonra başlayan ayaklanma Arnavutlukta tam bir kaos yaratmıştı. Ayaklanma
sırasında kışlalardan çalınan yüzbinlerce silahın UÇK’nın eline geçtiği bilinmektedir.
Tamamen dağılan Arnavutluk güçleri ülkenin pek çok yerinde kontrolü sağlayamadı.
Ayaklanma uluslararası toplumun (Alba-operasyonu) müdahalesiyle bastırılmıştı fakat
kuzeydoğu Arnavutluğun önemli bir bölümünde süren otorite boşluğu uzun bir süre
daha devam etmişti. UÇK’nın eğitim kampları ve üstleri de genellikle ülkenin bu
bölümündeydi.290 UÇK’nın uluslararası toplumun desteğiyle kurulduğunu söylemek de
mümkün değil. Zira, ABD’nin UÇK’ya verdiği destek Miloşeviç’e karşı bir
290 Pan-Albanism: How Big a Threat to Balkan Stability, ICG Europen Report No. 153, 25 February 2004, p. 5-6.
müdahalenin olacağının anlaşılmasından sonra başladı. Arnavutluk da UÇK’nın, sorunu
bu boyuta ulaştırmasından sonra resmi olarak örgütü desteklediğini açıkladı.291
UÇK, 1998 yılından itibaren eylemlerini artırmış ve Kosova’nın üçte birini
kontrolü altına almıştı. Sırbistan’ın bu bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirmek için
başlattığı geniş çaplı operasyonun ağır insan hakları ihlalleriyle seyretmesi Kosova
sorununun çözümünde uluslararası toplumun silahlı müdahalesini de beraberinde
getirecek ortamı yarattı. Çatışmanın tarafı olan UÇK bu süreçte siyasi diyaloğun da bir
parçası haline geldi. Ramboullet görüşmelerinde Kosova delegasyonunun başkanlığını
UÇK liderlerinden biri olan Haşim Taçi yapıyordu.
NATO’nun müdahalesinden sonra silahsızlandırılan UÇK’nın lider kadrosu
Kosova siyasi hareketine katılırken diğer üyelerin çoğu sivil savunma birimi gibi
tasarlanan Kosova Koruma Bölüğü’ne katıldı.
2001 yılında UKO’nun ortaya çıkmasını, siyasi talep ve mücadelesini belirleyen
ortam da bu süreçten sonra oluşmaya başladı. Arnavutlar, Kosova’da olduğu gibi Güney
Sırbistan’da da uluslararası toplumun bir müdahalesini sağlayabileceklerini düşündüler.
2000 yılında UÇPBM (Ushtria Çlirimtare e Presheva, Medvegye dhe Buyanovcit-
Preşova, Medvege ve Buyanovats Kurtuluş Ordusu) adında çoğunluğu eski UÇK
mensubundan oluşan bir örgüt bölgedeki Sırp güvenlik güçlerine saldırmaya başladı.
NATO ile Yugoslavya ordusu arasında oluşturulan ağır silahlardan arındırılmış tampon
bölgeden yararlanarak faaliyetlerini sürdüren UÇPBM, sorunu kısa sürede uluslararası
boyuta taşıyabileceğini düşündü. Fakat beklentileri gerçekleşmedi zira Miloşeviç’in
iktidardan düşmesiyle yerine gelen yeni hükümetin demokratikleşme çabaları
uluslararası toplum tarafından daha önemli görüldü. NATO ile Yugoslavya ordusu
arasında yapılan yeni bir anlaşmayla Yugoslavya ordusunun tampon bölgedeki
güvenliği sağlamasına müsaade edildi. Preşova vadisinde yaşayan Arnavutların siyasi,
kültürel ve güvenlik endişelerini gidermek amacıyla uluslararası toplumun garantisiyle
Yugoslavya belirli özerklik haklarını da içeren reformları kabul etti.292
Uluslararası toplumun Preşova vadisi krizini çözme yöntemi UKO’nun,
Makedonya’daki Arnavut sorununu uluslararası boyuta ulaştırmakta izlediği siyasette
belirleyici oldu. UKO, siyasi taleplerini uluslararası toplumun Makedonya ile ilgili
291 Lopušina, op.cit., str. 363. 292 Duska Anastasijevic, “The Impact of Crime on the Regional Stabilisation in Southern Serbia and Kosovo,” p. 98-101, (www.esiweb.org/pdf.)
endişelerini dikkate alarak belirledi. Örneğin, Makedonya’nın bölünmesini talep etmedi.
Uluslararası toplum tarafından terör örgütü olarak nitelendiği için siyasi diyaloğun bir
parçası olma konusunda ısrar etmedi. Makedonya’daki Arnavut siyasi partilerini
onaylamamasına rağmen taleplerinin kabul görmesi için onlarla işbirliği yaptı.
Preşova vadisi krizinin diğer bir etkisi ise burada hareket alanları kısıtlanan
militanların Makedonya’yı yeni üs olarak seçmeleriydi. Preşova krizinden sonra
Yugoslavya ile Makedonya arasındaki sınırların kesin olarak belirlenmesiyle bölgedeki
güvenlik önlemleri de önemli ölçüde arttı. Güvenlik önlemlerinin artması bölgede işleri
bozulan silah, uyuşturucu ve sigara kaçakçılığı yapan silahlı çetelerin UKO’na
katılmasını kolaylaştırdı.
Örgütün Arnavutluk bağlantısına bakıldığında daha önce belirttiğimiz gibi,
Arnavutluk da uluslararası toplum gibi UKO’na terörist olarak nitelendirdi. UKO,
Arnavutluğun sınır güvenliği zaafiyetinden faydalanarak Arnavutluk topraklarını
kullansa da asıl üsleri Kosova sınırı boyuncaydı. KFOR’un sınır denetimlerinin
arttırmasıyla bu bölgede yakalanan çok sayıda mühimmat, silah ve militan da bunu
ispatlar niteliktedir.
Ohri Çerçeve Anlaşmasının imzalanmasından sonra örgüt silahsızlandırıldı ve
dağıtıldı. Eski UKO militanları Makedonya siyasi hayatına başarıyla entegre oldular.
UKO militanlarının oluşturduğu DUİ, 2002 seçimlerinden sonra iktidara geldi ve
uluslararası toplum tarafından da ılımlı bir parti olarak kabul edilmektedir.
SONUÇ
Makedonya – Arnavutluk ilişkilerinde Makedonya Arnavutlarının etkinliğini
belirleyen temel unsur Arnavut Sorunudur. Makedonya-Arnavutluk ilişkilerini
incelerken de değindiğimiz gibi Arnavutluğun, Arnavut Sorununa daha doğrusu
Arnavut ulusal birliğine olan yaklaşımı Makedonya’daki Arnavutların hukuki ve siyasi
durumunu uzun bir süre etkiledi. Tarihsel sürece bakıldığında Arnavutluğun,
Makedonya Arnavutları üzerindeki etkinliği de Arnavut Sorunu ve Arnavut ulusal
birliğine verdiği önemle paralel bir gelişim göstermektedir. Dolayısıyla Arnavut
Sorununun çözümü Arnavutluğun, Makedonya Arnavutları üzerindeki etkisini azalttığı
gibi Arnavutluk-Makedonya ilişkilerinin gelişmesindeki en önemli engeli de ortadan
kaldırmaktadır.
Çalışmamızda Ohri Çerçeve Anlaşmasıyla Makedonya Arnavut Sorununun
çözüme kavuşturulduğunu ifade etmekteyiz. Bu konudaki temel dayanak noktamız
Arnavut milliyetçiliğinin 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren geçirdiği değişimdir.
Arnavutlar özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren, yüzyıla yakın bir süre
savundukları “etnik ve teritoryal homojenite” taleplerinden vazgeçtiler. Arnavut
milliyetçiliğinin yeni şartlara uyarlanması olarak da nitelediğimiz bu değişim “Büyük
Arnavutluk” veya Arnavut ulusal birliğini reddetmemektedir. Arnavutlar, uluslararası
toplumun kabul edebileceği belirli hakların tanınmasıyla Arnavut ulusal birliğinin de
facto sağlanabileceğini savunmaktadırlar. Arnavutlar bu ulusal birlik stratejisinde,
Kosova’da bağımsızlığı içerecek bir self-determinasyon hakkını, Makedonya’da ise
kurucu ulus statüsünü uluslararası toplumun kabul edebileceği haklar olarak
nitelendirmektedirler. Uygulamaya bakıldığında Makedonya’daki siyasi partilerin ve
UKO’nun da siyasi talepleri kurucu ulus statüsü üzerinde odaklanmaktaydı.
Arnavut ulusal birliğinin uluslararası toplumun etkinliğine endekslenme
nedenlerini çalışmamızın değişik bölümlerinde verdiğimiz örneklerle izah etmeye
çalıştık. Konumuz açısından önemli olan bu Arnavut taleplerinin, uluslararası toplum
nezdinde kabul edilebilirliğidir. Uluslararası toplumun Makedonya ile ilgili talep ve
eylemlerine bakıldığında, Bosna ve Hersek, Hırvatistan ve Kosova’dan farklı olarak
öngörülebilir bir alan yaratıldığını söylemek mümkündür. Yugoslavya’nın dağılma
sürecinde ortaya çıkan etnik çatışmalar ve bu çatışmaların durdurulması için imzalanan
kırılgan barış antlaşmalarının korunmasına yönelik endişelerle hareket eden uluslararası
toplumun Makedonya hakkındaki temel endişeleri iki noktada odaklanmaktaydı.
Bunlardan birincisi “Büyük Arnavutluk” oluşumuna yol açacak bir teritoryal bölünme,
ikincisi ise bütün bölgeye yayılabilecek bir etnik çatışmanın çıkmasıydı. Dolayısıyla
uluslararası toplumun talep ve eylemleri de bu endişelerin en aza indirgenmesi
doğrultusundaydı. Uygulamada ise Makedonya Arnavutları ile Arnavutluk ve Kosova
Arnavutları arasındaki bağın en aza indirgenmesi şeklinde yansıdı. Bağlantının en aza
indirgenmesi amacıyla Makedonya Arnavutlarının ayrılıkçı talepleri içermeyen kurucu
ulus statüsü daha doğrusu eşitlik talepleri, uluslararası toplum tarafından önemli ölçüde
destek gördü. Uluslararası toplumun Makedonya Hükümetinden talep ettiği siyasi
reformlara bakıldığında da Makedonya’daki Arnavut Sorununu ve Arnavutların çözüm
önerilerini kabul edilebilir bulduğunu göstermektedir. Fakat eylem ve siyasi reform
talepleriyle yaratılan bu öngörülebilir alan maalesef Bosna ve Hersek, Kosova ve
Hırvatistan’da olduğu gibi ancak bir çatışma sonucu neticeye bağlanmış ve uygulamaya
yansımıştır. UKO’nun başlattığı çatışmalardan sonra uluslararası toplumun doğrudan
müdahalesi ve gözetimi altında imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması Makedonya
Arnavutlarının bütün siyasi taleplerini karşılar niteliktedir. Çerçeve Anlaşmasının tam
olarak uygulanmasını Makedonya’daki Arnavut siyasi partileri Arnavut Sorununu sona
erdiren bir gelişme olarak nitelemektedir. Çerçeve Anlaşmasının taraflarından biri
konumunda olan uluslararası toplum Makedonya’daki Arnavut Sorununun bu anlaşma
çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunmakta ve uygulanması doğrultusunda ısrarlı
bir tutum sergilemektedir. Arnavutluk ve Kosova yönetimleri de Çerçeve Anlaşmasını
aynı şekilde yorumlamaktadır. Tarafların Çerçeve Anlaşmasına olan yaklaşımı
uygulamaya da yansımaktadır. Örneğin, Çerçeve Anlaşmasını “Arnavut Davasına”
ihanet olarak niteleyen, aslında anlaşmanın imzalanmasıyla güç kaybeden siyasi ve
silahlı Arnavut grupları hem Arnavutluk hem Kosova hem de uluslararası toplum
tarafından marjinal gruplar olarak nitelendirilmektedir. UKO’nun
silahsızlandırılmasından sonra ortaya çıkan Arnavut Ulusal Ordusu (AUO) Arnavutluk
ve Kosova’nın bu tutumu nedeniyle marjinal bir silahlı grup olarak kaldı. AUO’na
Makedonya Arnavutları destek vermedi. Ayrıca Makedonya güvenlik güçlerinin bu
örgüte karşı yürüttüğü mücadelesi Kosova ve Arnavutluk tarafından hem askeri hem de
siyasi olarak desteklendi. Netice itibariyle Çerçeve Anlaşmasının ortaya koyduğu siyasi
model tek çözüm olarak benimsendi. Fakat çalışmamızda da belirttiğimiz gibi
Makedonya Arnavut Sorununun çözüme kavuşturulmuş olması Makedonya’da Arnavut
kaynaklı yeni sorunların meydana gelmeyeceğini teminat altına almamaktadır.
Makedonya’daki Arnavut hareketi Arnavut milliyetçiliğinde yaşanan metamorfozu
iktidara taşımakta zorlanmaktadır. Kosova’daki örnekte olduğu gibi Batı Makedonya’da
da Arnavutlar siyasi kazanımlarını etnik homojeniteyi sağlama yönünde kullanma
eğilimindedirler. Konumuz açısından önemli olan Makedonya’daki Arnavut siyasi
iktidarın bu eğiliminin Arnavutluk-Makedonya ilişkilerini etkileme özelliğinin
olmamasıdır. Zira daha önce de açıkladığımız gibi Arnavutluk ile Makedonya
Arnavutları arasındaki etkileşim ve bağlantı sona ermiştir. Makedonya’daki Arnavut
hareketi özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Tiran ve Priştine’den
bağımsız politikalar üretmiş ve netice itibariyle bunu hem Makedonya Hükümeti’ne
hem de uluslararası topluma kabul ettirmiştir.
Arnavutluk ile Makedonya Arnavutları arasındaki bağlantı çok daha önce sona
ermiş olsa da Arnavutluğun dış politikada güvenlik endişesini Arnavut Sorunuyla
dengeleme stratejisinde, Makedonya Arnavutları Sorununun çözümü iyi ilişkilerin
kurulmasında önemli bir engel teşkil etmekteydi. Bu nedenle Makedonya ile Arnavutluk
arasındaki ilişkilerin önünde engel teşkil edebilecek bir Arnavut Sorununun olmaması,
ortak çıkar ve hedefleri olan iki ülke ilişiklerinin iyi yönde gelişmesinin önünü
açmaktadır. Diğer taraftan Makedonya Arnavut Sorununun çözüme kavuşturulması
Makedonya-Arnavutluk ilişkilerinde Makedonya Arnavutlarını araç ve amaç daha
doğrusu ilişkilerden etkilenen veya ilişkileri etkileyen bir azınlıktan da kurtarmaktadır.
KAYNAKÇA
BİRİNCİL KAYNAKLAR
Ustav Socijalističke Federativne Republike Jugoslavije sa ustavnim аmandmanima i ustavnim zakonima. – Službeni list SFRJ(Beograd) 1971.
Ustav na Socijalističke Republike Hrvatske. - Ustav SFRJ. Ustavi socijalističkih republika i pokrajina. Beograd, Prosveta 1974. Устав на Социјалистичка Република Македонија. – Службен весник на СР Македонија (Скопје), 1971. Устав на Социјалистичка Република Македонија.- Службен весник на СР Македонија (Скопје), 1981. USTAV SFRJ. Ustavi socijalističkih republika i pokrajina. Beograd, Prosveta 1974. Устав на Република Македонија: со амандманите на Уставот I-XVIII. – Службен весник на Р. Македонија, 2002, стр. 5-78
Рамковен договор со анексите А, Б и Ц утврден во Охрид, а потпишан во Скопје на 13 август 2001 година. Bkz.: Устав на Република Македонија со амандманите на уставот I-XVIII. -Службен весник на Република Македонија 2002, стр. 103-126.
Закон за високо образование 2000 (http://www.minelres.lv/). Уставен суд на Република Македонија.У.Бр.205/1999-0-0, 05.07.2000 (http://www.usud.gov.mk/).
Charter of the United Nations (www.unhchr).
UNGA Res. 1514 (XV). Declaration on the Granting of Independence to Colonial Countries and Peoples (www.unhchr.ch).
UNGA Res. 2625 (XXV). Declaration on principles of International Law
Concerning Friendly Relations and Co-operation among States in Accordance with the Charter of the United Nations,www.unhchr.ch
CSCE Helsinki Summit 1975-Final Act (http://www.osce.org/docs/). International Covenant on Economic,Social and Culutural Right (www.unhchr.ch).
International Covenant on Civil and Political Rights(www.unhchr.ch).
U.N.S.C. Res. 1160 (www.un.org/peace/kosovo/98sc1160).
U.N.S.C. Res.1199 (www.un.org/peace/kosovo/98sc1199).
U.N.S.C. Res. 1244 (www.un.org/peace/kosovo/99sc1244).
KİTAPLAR Lâtin Harfleriyle Yayınlanan Kitaplar AKŞİN Sina, 31 Mart Olayı. İstanbul, Sinan Yayınevi 1972. ALPKAYA Gökçen, AGİK Sürecinden AGİT'e İnsan Hakları, İstanbul, Kavram Yayınları 1996. Balkanlardaki Gelişmeler ve Türkiye’ye Etkileri ile Balkanlar-Türkiye Otoyol Projesi, İstanbul, Harp Akademileri Basımevi 1999. BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi. C.I., Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1973. ČULINOVIĆ Ferdo, Državnopravni razvitak Jugoslavije, Zagreb, Školska Knjiga, 1963. DEDIJER Vladimir, Dokumenti 1948, Knjiga Prva, Beograd, 1980 GLENNY Misha, Balkanlar 1909-1999: Milliyetçilik, Savaş ve Büyük Göçler, İstanbul, Sabah Yayınları 2002. HASANI Enver, Self - Determination, Territorial İntegrity and İnternational Stability: The Case of Yugoslavia Vienna, National Defence Academy İnstitute for Peace Support and Conflict Management 2003 (www.bmlv.gv.at). KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi. VIII. Cilt, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1983. LOPUŠINA Marko, OVK Protiv Jugoslavije, Čačak, Legenda, 2001, (Yugoslavya’ya Karşı UÇK) POULTON Hugh, Balkanlar – Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler, İstanbul, Sarmal Yayınevi 1993 STOJIĆ Edita, Susedstvo Jugoslavije Danas, Beograd, Institut za Međunarodnu politiku i Privredu, 1988, (Edita Stoyiç, Yugoslavya’nın Günümüzdeki Komşuları) The New Macedonian Question (Ed. by James Petiffer). Basingstoke (UK). Palgrave Mc. Millan 1999 VICKERS Miranda, PETTIFER James, Albania – From Anarchy to a Balkan Identity. London, Hurst Company 1997
VILLARI Luigi, The Balkan Question London 1905. VUKAS Budimir, Etničke manjine i međunarodni odnosi, Zagreb, Školska knjiga 1978 (Budimir Vukas, Uluslararası İlişkilerde Etnik Azınlıklar) WILSON Duncan, Minority Rights in Education, Elanders Novum AB 2002 (www.right-to-education.org).
Kiril Harfleriyle Yayınlanan Kitaplar АВРАМОВ Смиља, КРЕЋА Миленко, Мећународно јавно право, Београд, Савремена администрација 2001 (Avramov Smilya, Kreça Milenko, Devletler Umumi Hukuku). АПОСТОЛОВ Александар, Колонизацијата на Македонија во Стара Југославија. Второ издание, Скопје, Мисла 1990 ( Apostolov Aleksandar, Eski Yugoslavya’da Makedonya’nın Kolonizasyonu). БАЛЕВСКИ Милчо, Албанија денес, Скопје, Матица Македонска, 1998. (Milço Balevski, Günümüzdeki Arnavutluk) БАТКОВСКИ Томе, Великоалбанската игра во Македонија, Скопје, Мугри 1994 (Batkovski Tome, Makedonya’daki Büyük Arnavutluk Oyunu). БЕРИША Антон, БЕГРАЦА Мехмет и други, Косово, Београд, Економска политика 1973 (Berişa Antona, Begratsa Mehmet, Kosova ). БОГДАНОВИЋ Димитрије, Књига о Косову, Београд, Геокарта 1986 (Bogdanoviç Dimitriye, Kosova Kitabı). ВЕЉАНОВСКИ Новица, Македонија 1945-1991, Скопје, Институт за национална историја 2002 ( Velyanovski Novitsa, 1945-1991 Yılları Arasında Makedonya). ГАЏИНОВИЋ Радослав, Насиље у Југославији, Београд, Евро 2002 (Gacinoviç Radoslav, Yugoslavya'da Şiddet). ГОЦЕВСКИ Трајан и други, Разрешување и трансформација на конфликтите, Куманово, Македонска ризница 1999 (Gotsevski Trayan ve diğerleri, Etnik Çatışmaların Çözümü). ДОКЛЕСТИЋ Љубиша, Српско-македонските односи во век (до 1897 година). Скопје, НИП `Нова Македонија` 1973. ЗЕЧЕВИЋ Миодраг, Југославија 1918-1992, Београд, Просвета 1994 (1918-1992 Yılları Arasında Yugoslavya).
ДЕНФОРТ, М. Лоринг, Македонскиот конфликт, Скопје, Македонска книга 1996 ( Denfort, M. Loring, Makedonya Sorunu). КАТАРЏИЕВ Иван, Соседите и Македонија, Скопје, Менора, 1998, (İvan Katarciev, Makedonya’nın Komşuları) КРЖАВАЦ Саво, МАРКОВИЌ Драган, Информбиро-Што е тоа?, Скопје, Комунист, 1976, (Savo Krjavats, Dragan Markovıç, Kominform Nedir) МАКСИМОВСКИ Илија, Македонија во стратегијата на претседателот?, Скопје, Самоиздание 1995 (Maksimovski İliya, Başkanın Stratejisinde Makedonya). МАЛЕВСКА Мирјана, Етничкиот конфликт и прилагодувањето, Скопје, Култура 1998 ( Malevska Miryana, Etnik Çatışma ve Adaptasyon). МИЛОСАВЛЕВСКИ Славко, Источна Европа помеѓу егалитаризмот и демократијата, Скопје, Љуботен 1993 (Milosavlevski Slavko, Egalizm ve Demokrasi Arasında Doğu Avrupa). МИТКОВ Владимир, КЛИМОВСКИ Саво, Политички и уставен систем, Скопје, Просветно дело 1995 ( Mitkov Vladimir ve Klimovski Savo, Siyasal ve Anayasal Sistem). МОЈАНОВСКИ, Т. Гоце, Летопис на македонската демократија. Скопје, Пакунг 2000 ( Moyanovski, T. Gotse, Makedonya Demokrasisinin Günlüğü). МОЈСОВ Лазар, Македонците во Егејска Македонија. Околу прашањеро на македонското национално малцинство во Грција. Скопје, Мисла 1989. (Lazar Moysov, Makedon Sorunu Çerçevesinde Ege Makedonya'sındaki Makedonların Durumu) НИНЕСКИ Благоја, Изборите, медиумите и партиите во Македонија 1999-2000, Скопје, Студентски збор 2001 (Nineski Blagoya, 1999-2000 Yıllarında Makedonya’da Yapılan Seçimler, Medya ve Siyasi Partiler). ОРТАКОВСКИ Владимир, Меѓународната положба на малцинствата, Скопје, Мисла 1996 (Ortakovski Vladimir, Azınlıkların Uluslararası Konumu). ПАВЛОВСКИ Јован, Судењата како последен пораз, Тетово, Полог 1977 ( Pavlovski Yovan, Nihai Yenilgiyi Oluşturan Yargılamalar). ПАШИЋ Никола, Споменица 1845-1925, Београд 1926. ПЕТРИЌ В. и МИРКОВИЌ М., Правно-политичката историја на Нова Југославија (1941-1946). Историја на државите и правата на југословенските народи. Белград, Савремена администрација 1972 (Petriç V. Ve Mirkoviç M.,Yeni Yugoslavya’nın Hukuki ve Siyasal Tarihi (1941-1946).
ПОЉАНСКИ, Христо Андонов, Сан-Стефанска Бугарија – ненаучното толкување на македонската историја, Скопје, Култура 1968. (Hristo Andonov Polyanski, Ayasefanos Bulgaristan’i-Makedon Tarihinin ПОПЛАЗАРОВ Ристо, Грчката политика спрема Македонија во втората половина на XIX век и почетокот на XX век, Скопје, ИНИ 1973. (Risto Poplazarov, XIX y.y.’ın İkinci Yarısından XX. y.y.’ın başlangıcına kadar Yunanistan’ın Makedonya Siyaseti) СТОЈАНОВ Петар, Македонија во политиката на големите европски сили во времето на балканските војни 1912-1913, Скопје, ИНИ 1979. (Petar Stoyanov, 1912-1913 Balkan Savaşlarında Büyük Devletlerin Makedonya Siyaseti) ТЕЈЛОР Скот, Неграѓанска војна, Београд, Књига комерц 2002 ( Teylor Skot, Olmayan İç Savaş). ТОДОРОВСКИ Глигор, Демографските процеси и промени во Македонија од почетокот на Првата балканска војна до осамостојувањето на Македонија, Скопје, Матица македонска 2001 (Todorovski Gligor, Birinci Balkan Savaşı ve Makedonya’nın Bağımsızlığı İlân Edilmesine Kadar Demografik Hareketler). ХРИСТОВ Александар, ДОНЕВ Јован, Македонија во меѓународните договори 1875 - 1919. Скопје, Матица македонска 1994 (Hristov Aleksandar ve Donev Yovan, 1875-1919 Yılları Arasında İmzalanan Uluslararası Antlaşmalarda Makedonya). ЦАЦА Ѓорѓи, Слободите и правата на човекот во Југославија. Скопје, Студентски збор 1986 ( Yugoslavya’da İnsan Hakları ve Özgürlükler). ШУВАР Стипе, Националното и националистичкото, Скопје, Комунист 1978 ( Şuvar Stipe, Millet ve Milliyetçilik). ШУВАР С., Сите наши национализми, Скопје, Комунист 1987 ( Şuvar Stipe, Milliyetçilik Hareketlerimiz).
MAKALELER
Latin Harfleriyle Yayınlanan Makaleler
ACKERMAN Alice, “Macedonia and the Kosovo conflict,” The International Spectator.Vol.XXXIII. No. 4, ( October-December 1998), p.41-48. (www.ciaonet.org). ACKERMAN A., “Managing Conflicts Non-Violently Through Preventive
Action: The Case of the Former Yugoslav Republic of Macedonia Conflict” Studies Journal at the University of New Brunswick, Vol. XIX. No.1. (Spring, 1999) (http://www.lib.unb.ca/Texts/JSC/spring 99/ackerman.htm). ALLIN, H.Dana, “Unintenden Consequences Managing Kosovo Independense,” What Status for Kosovo? Institute for Security Western Europen Union. Chaillot Paper 50. October 2001, p. 7-17. ANASTASIJEVIC Duska, “The Impact of Crime on the Regional Stabilisation in Southern Serbia and Kosovo,” p.97-107 (www.esiweb.org/pdf.) ALTMAN,F.Lothar, “The Status of Kosovo,” What Status for Kosovo? Institute For Security Studies Western Europen Union. Chailot Paper 50. October 2001, p.19-34. AZIRI Etem, “Political Parties of Albanians in Macedonia and the Kosova,” New Balkan Politics. Issue 7/8 (http:/www.newbalkanpolitics.org.mk/napis.asp? id=7&lang=English). BALABALOVSKA Kristina, “A Historical Beckraund to the Macedonian-Albanian Inter – Etnic Conflict,” New Balkan Politics, Issue 3.T.(www.newbalkanpolitics.org.mk/html). BATAKOVIC Dusan, Kosovo – “Metohija: The Serbo - Albanian Conflict,” Projekat Rastko Gračanica – Peč (http:/www.rastko.org.yu/kosovo/istorija7batakovic/batakovickosovo.eng.html). BIEBER Florian, “Muslim Identity in the Balkans Before the Esteblishment of Nation States,” Nationalities Papers, Vol. 28. No. 1., (2001), p.13-28 (www.polisy.hu). BRANEA Luvian, “Self – Determination Myth and Reality” (europe.org.ro.euroatlantic.club/branea.pdf). BROWN Justin, “Macedonia: Regional Buffer or Source of Sparks,” The Christian Science Monitor (Boston), 29 May 1998 (http://search.csmonitor.com.durable/1998/05/29/p7sl.htm). BUMÇI Aldo, “Albania’s Search for Security: 1992 to Date” www.bmlv.gv.at/pdf_pool/publikationen/wg2_bumci.pdf. CASESSE Antonio, “Ex iniuria ius oritur: Are We Mowing Towads International Legitimation of Forcible Humanitarian Countremesaures in the World Community,” EJIL, Vol. 10 (1999). No.1, p. 23-30. CHOSSUDOVSY Robert, “America at War in Macedonia,” www.ippnw.de/frieden/balkan/chossudovsky.pdf(2001)
CORQUODALE, Mc. Robert, “The Oppinipns of the Badinter Arbitration Commitee: A. Second Breath for the Self Determination of Peoples,” EJIL, Vol. 3 (1992). No.1, p. 178-185. COŞKUN, Birgül Demirtaş, “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Bulgaristan’ın Dış Politikası” Balkan Diplomasisi, (Der. Ö. E. Lütem, B.D-Coşkun), Ankara, ASAM Yayınları 2001, s. 227-249. DASKALOVSKI Zhidas, “Democratic Consolidation and the “Stateness” Problem: The Case of Macedonia,” The Global Review of Ethnopolitics, Vol. 3.No.2.(Jan.2004), p. 52-66. DEMJAHA Agon, “Kosovski sukob: Unutrašnja perspektiva,” Nova srpska politička misao Beograd, God.VI (1999). Br. 3-4, str. 81-92 (Demyaha Agon, Kosova Savaşı). DIMITRAS, Panayote Elias, “Writing and Rewriting History in the Context of Balkan Nationalism,” Southeast Europeen Politics. Vol.1. No.1. (October 2000), p. 41-59. DOBRKOVIĆ Nenad, “Jugoslavia and Macedonia in the years 1991-96:_ from braherhood to neighbourhood” The New Macedonian Question (Ed. by James Petiffer). Basingstoke (UK). Palgrave Mc. Millan 1999, p. 79-95. DUKE, Dr. Simon, “From Amsterdam to Kosovo: Lessons for the of CFSP,” Eipascope. Vol.99. No.2, p. 2-15. ĐERIĆ Vladimir, “Legalnost, neophodnost i efekti NATO intervencije u Saveznoj Republici Jugoslaviji na određena ljudska prava,” Srpsko-Američki dijalog o intervenciji (pr.Julie Mostov, Vesna Pešić). Beograd, Centar za Antiratnu Akciju 2002, str. 102-128 (Ceriç Vladimir, NATO’nun Yugoslavya Müdahalesinin Hukuka Uygunluğu ve İnsan Haklarına Olan Etkisi). ELSİE Robert, “Albania – Countries and the Cultures” (www.elsie.de). FRAENKEL Eran, “Macedonia,” Nations in Transit 1999-2000, p. 424-444. (www.seep.ceu.hu). GÜRKAN İhsan,“İkinci Dünya Savaşından Günümüze Değin Balkanlar (1945-1989),” Balkanlar, İstanbul, Ortadoğu ve Balkanlar inceleme Vakfı (OBIV) Yayınları, 1993, s. 127-177 HAGGEN, W. William, “The Balkans Leathal Nationalism,” Forreign Affairs. Vol. 78. No.4, (Jul.-Aug. 1999) p. 52-64. HAXHIU Baton, “Makedonija je objavila rat Albancima” Koha, Prishtina), 15.07.1997 (www.aimpress.org).
HISLOPE Robert, “Political Corruption and Interethnic Coalition: The Crisis in Macedonia” (http://www.watsoninstitute.org/cland/Histope.pdf) HODŽA Hajredin, “Yugoslav-Albanian Relations and Question of Cooperation Between the Albanian Natonality in Yugoslavia and the Albanian People in Albania,» Yugoslav-Albanian Relations (ed.by Ranko Petrović), Belgrade, Review of International Affairs, 1984, p. 249-261. JOVANOVSKI Vladimir, DULOVI Lirim, “A New Battlefield: The Strugle to Ratify the Ohrid Agreement,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, p. 59-72. JOVEVSKA Aneta, “Minorities presence in Political life –Republic of Macedonia” (http://nispa.sk./news/jovevska.rtf). JUDAH Tim, “Kosovo and its Status,” What Status for Kosovo?, Institute for Security Studies Western Europeen Union. Chaillot Paper 50. October 2001, p. 55-68. KOFOS Evangelos, “Greece’s Macedonian Adventure: The Contraversory Over FYROM’s Independence and Recognition” (http://www.macedonian-heritage.gr./downloads/library/Kofos 1990o705.pdf). LUTOVAC Zoran, “Međunarodna zajednica i kosovsko pitanje (1997-1999), ”Nova srpska politička misao. God. VI (1999). Br. 3-4, str. 93-129 (Lutovats Zoran, Büyük Devletler ve Kosova Sorunu). MAISONNEUVE, J.R. Michel, “The OSCE Kosovo Verification Mission,” Canadian Military Journal, Spring 2000, p. 49-54 MILOSAVLEVSKİ Slavko, “Minorities in the Political and Constitutional Acts: From the 1903 Krushevo Manifest to the 2001 Constitutional Amandments,” New Balkan Politics,Issue 7/8 (www.newbalkanspolitics.org.) MIRCEV Vladimir, “Engineering the foreign policy of a new independent state: the case of Macedonia 1990-96,” The New Macedonian Question ( Ed.by James Petiffer). Basingstoke. Palgrave Mc. Millan 1999, p. 201-225. MOORMAN William, “Humanitarian Intervention and International Law in Case of Kosovo,” New England Law Rewiev.Vol. 36/4, p. 775-784 (www./NESL/lawrew/vol36/36-4/36-4 07 moormanmacro.doc). NAJCEVSKA Mirjana, «Obrazovanje u Makedoniji – put po mukama jednog zakona» http://aimpress.ch/dyn/pubs/archive/data/199711/71118-026-pubs-sko.htm ( Nayçevska Miryana, Makedonya'da Eğitim Sorunu). NANDA, P. Ved, “Self Determination and Secession Under International
Law,” Denver Journal of Internatiomal Law and Policy. Vol. 29. No.4, (2003) p. 305-326.
O’CONEL Mary Ellen, “The Myth of Preemtive Self – Defence” ASIL Task
Forse on terrorism. T.F.Papers, Aug. 2002 ( www.asil.org).
ORAN Baskın, “Balkan Müslümanlarında Dinsel ve Ulusal Kimlik,” Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,1-4 (1992), s.109-120
ORAN Baskın, “Balkan Türkleri Üzerine İncelmeler,” Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgile Fakültesi Dergisi,1-4,(1992), s.121-147.
ORDANOSKI Saso, “Lions and Tigers: The militarisation of the Macedonian
right,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides),
London, Institute for War & Peace Reporting, 2002, p. 35-48.
ORTAKOVSKİ Vladimir, “Interethnic relations and Minorities in the
Republic of Macedonia,” Southeast Europeen Politics.Vol.2.No. (1.May
2001), p. 24-25 (www.seep.ceu.hu).
ORTAKOVSKİ Vladimir, “The Kosovo Conflict and Macedonia” Association
for The Study of Nationalities. Fourth Annual World Convention, April 15-17,
1999, “Rethiking Identities: State, Nation, Culture “Harriman Institute,
Columbia University, New York (http://www.makedonika.org/Kosovo
andMacedonia.htm).
PELLET Allain, “The Oppinions of the Badinter Arbitration Commitee: A
Second Breath for the Self Determination People,” EJIL.Vol.3.No.1(1992),
p. 178-185.
PESIC Vesna, “Serbian Nationalism and the Origins of the Yugoslav
Crisis”(http://www.usip.org/pubs/specialreports/pesic.pdf).
PETIFFER James, “Ali Ahmeti & The New Albanian Party in FYROM,”
Conflict Studies research Center, 1 July 2002 (http://www.csrc.ac.uk).
PETIFFER J., “The Albanians in Western Macedonia After FYROM
Independence,” The New Macedonian Question (ed. By James Petiffer),
Basingstoke (UK) Palgrave Mac Millan 1999, p. 137-147.
PETROVIĆ Ranko, “Yugoslavia and Albania,” Yugoslav-Albanian Relations
(ed.by Ranko Petrović), Belgrade, Review of International Affairs, 1984, p.
263-285.
PETRUSEVA Ana, DEVAJA Shpend, “War Crimes and the Hague”, Ohrid and
Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for
War & Peace Reporting, 2002, p. 83-93.
POPETRESKI Vasko, LATIFI Veton, “The Ohrid Framework Agreemen
Negotiations,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides),
London, Institute for War & Peace Reporting, p. 49-57.
PERRY Duncan, “Macedonia: Melting Pot or Meltdown?” Current History,
November 2001, p.362-368.
PUTO Artan,“Some aspects of the perception of the Ottoman period in the
Albanianhistoriography”(www.afebalk.org/recontres2002/textes/A.Puto.pdf
RAJIČEVIĆ Jovan, «The Greater Albanian Pretensions of Enver Hoxha,»
Yugoslav-Albanian Relations (ed.by Ranko Petrović), Belgrade, Review of
International Affairs, 1984, p. 227-248.
REUTER Jens, “Polıcy and Economi in Macedonia,” The Macedonian
Question (Ed.by James Petiffer), Basingstoke (UK) Palgrave MacMillan
1999, p. 28-46.
RICH Roland, “Recognition of States: The Collapse of Yugoslavia and the
Soviet Union,” EJIL. Vol.4 (1993). No.1, p. 36-65.
ROGER Carol, “Kosovo, Where it all Began,” Internatıonal Journal of Politics,
Culture and Socıety. Vol. 17.No.1., (Fall 2003),p.’s 167-182.
RONZITTI Natalino, “Lessons of International Law From NATO’s Armed
Intervention Against the Federal Republic of Yugoslavia,” The International
Spectator, Vol. XXXIV, No. 3, (July-September 1999), p. 45-54.
RUPNİK Jacquez, “The Postwar Balkans and the Kosovo Question,” What Status for Kosovo?, Institute for Security Studies Western Europeen Union, Chaillot Paper 50, October 2001, p. 69-84. RUSI Iso, “From Army to Party: The Politics of NLA,” Ohrid and Beyond, (Ed. By Keith S. Brown, Paulette Farisides), London, Institute for War & Peace Reporting, p.19-34. SEJDIU Fatmir, “The Juridical and Politikcal Foundations of the Republic of Kosova,” Historical Political Review, (Tirana).No.6 (1997), p.13-19. SHAW, N. Malcolm, “Peoples, Territorialism and Boundaries,”EJIL.Vol.8
(1997).No.3, p. 478-507. SIMMA Bruno, “NATO, the UN an the USE of Force: Legal Aspects,”EJIL. Vol. 10 (1999). No.1, p. 1-22. SKRPEC Dagmar, “European and American reaction to Kosovo: The Policy Divide Revisited in the Iraq War” SAIS Review, Vol.XXII.No.2 (Summer Fall 2003), p. 93-111. SLATENOVIĆ Ljiljana, «Vekovni san o albanskoj državi.» - Glas javnosti,
Internet izdanje,12.10.2003 (www.glas-javnosti.co.zu).
TOLUNER Sevim, Nikaragua’ya Karşı Askeri ve Benzeri Faaliyetler
Davası’ndaki Yargı ve Meşru Müdafaa Hakkı. Mahmut Belik’e Armağan.
İstanbul, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Münasebetler ve Uygulama
Merkezi, 1993.
VEREMİS Thanos, “The Ever Chainging Contours of the Kosovo Issue,” What
Status for Kosovo?, Instıtute for Security Studies Western Europeen Union,
Chaillot Paper 50, October 2001, p. 85-98.
VICKERS Miranda, «Sve je počelo i sve će da se završi Kosovom. Hronika
Kosovskih zbivanja od Dejtona do rađanja OVK,» Nova srpska politička misao,
God. VI (1999). Br. 3-4, str. 201-224 (Miranda Vickers, Kosova İle Başladı,
Her Şey Kosova İle Bitecek). (http://www.komunikacija.org.yu)
VUKMANOVIĆ Dijana, «Kosovska kriza Upravljanje etničkim sukobom
(1981-1999),» Nova srpska politička misao. Br. 3-4, str. 35-59. (Vukmanoviç
Diyana, Kosova Krizi: Etnik Kriz Yönetimi).
WEILAND Carstein, «One Macedonia with two faces:Domestic debates
andNationConcepts»(www.columbia.edu/cu/sipa/REGİONAL/ECE/weiland.pd
f)
ZAHARIDIS Nikolaos, “Nationalism and state Foreign Policy,”
http://www.macedonian-heritage.gr/downloads/library/Zach9904.pdf
Kiril Harfleriyle Yayınlanan Makaleler
ТОТЕВЬ Анастас, “Една аналогия вь историята на македонскиот народ во 1913 година,” Македонски преглед(София).Год.V(1992).Кн.4, стр.100 ГАЛЕВ Гале, “Правото на образование на припадниците на Националностите”, Пет години од уставот на Република Македонија,Скопје, Здружение за уставно право на Македонија. Март 1998. ( Galev Gale, Milliyetlerin Eğitim Hakkı).
СТAВОВА-КАВКА Ирена, “Република Македонија и нејзиното место на политичката карта на балканот,” Гласник, год.41, бр.1-2, Скопје 1997, стр. 7-26. (İrena Stavova-Kavka, Makedonya Cumhuriyeti’nin Balkan Siyasi Haritasındaki Konumu) ПЕТРУШЕВСКА Татјана, “Присуството на Обединетите нации во
Република Македонија преку операцијата за чување на мирот”
Конституиранје на Република Македонија како модерна правна држава
Скопје, НИП Нова Македонија 1995, стр. 214-235. (Tatyana Petruşevska,
B.M.’nin Barışı Koruma Operasyonu Çerçevesinde Makedonya’daki Varlığı)
ФРЧКОВСКИ, Данаилов Љубомир, “Нација, малцинство и граници на
Самоопределувањето”, Конституирање на Република Македонија како
модерна правна држава,” Скопје, “Нова Македонија`1995, стр.118-139
(Fırçkovski, Danailov Lyubomir, Millet, Milliyet ve Self-Determinasyon
Sınırları).
RAPORLAR
Albania: State of the Nation 2003, ICG Balkan Report No. 140, 11 March 2003.
Albania: State of the Nation 2001, ICG Balkans Report No. 111, 25 May 2001.
Pan-Albanism: How Big a Threat to Balkan Stability, ICG Europen Report No.
153, 25 February 2004.
The politics of the and conflict, ICG Macedonia Report, 21 October 1997
(www.crisisweb.org).
The Albanian Question in Macedonia, ICG Balkans Report No. 38, 11 August
1998 (www.crisisweb.org).
The situation in FYROM-Report, Assembly of Western Europeen Union.
Doc.A/1753, October 2001.
The Other Macedonian Conflict, ESI (European Stability Initiative) Discution
Paper, 20. Feb. 2002, 5 (www.esiweb.org).
ERAN Fraenkel,Macedonia,Nations in Transit 1999-2000, p.424-444.
ECMI (European Center for Minority Issues) Report 7, Feb. 2001
(www.ecmi.de).
CRAIG R.,Nation,War in the Balkans 1991-2002,Strategic Studies Institute
Report, August 2003 (http://www.carlisle.army.mil).
A Кosovo Roadmap (I): Adressing Final Status, ICG Balkans Report No. 124,
01 March 2002.
DERGİLER
American Journal of International Law(AJIL), 1999
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 1992.
Canadian Military Journal, 2000.
Denver Journal of International Law and Policy.Vol.29.No.4.
International Journal of Politics,Culture and Society, 2003.
European Journal of International Law (EJIL) , 1992, 1997, 1999.
Glas javnosti (Beograd), 2003.
Koha (Prishtina), 1997.
Kosova.Historical Political Review (Tirana), 1997.
National Papers, 2000, 2001.
New Balkan Politics. Issue, 2,3, 7/8.
New England Law Rewiev, 1999.
Nova srpska politička misao (Beograd),1999.
SAIS Review, 2003.
Southeast European Politics, 2001.
The Christian Science Monitor (Boston), 1998.
The Global Review of Ethnopolitics, 2004.
Македонски преглед (София), 1992.
Здружение за Уставно право на Македонија (Скопје),1998.
GAZETELER
Birlik (Üsküp), 2000.
Služben list SFRJ (Beograd), 1971.
Службен весник на СР Македонија(Скопје),1971,1981,2002,2004.
ANSİKLOPEDİLER
Enciklopedija Jugoslavije. T.4. Zagreb, Leksikografski Zavod FNRJ,MCMLX.
Enciklopedija Leksikografskog Zavoda.T.I.Zagreb,Jugoslavenski Leksikografski
Zavod, MCMLXVI.
Енциклопедија на Југославија (Издание на македонски јазик). Т.I.Zagreb,
Jugoslavenski Leksikografski Zavod 1983
ÖZET
Osmanlı döneminde etnik, toprak ve siyasi bütünlüğe sahip olan Arnavutlar, 1913
Bükreş Antlaşması’yla yeni kurulan Arnavutluk’un dışında Karadağ, Yunanistan ve
Sırbistan tarafından işgal edilen Kosova, Makedonya, Sancak ve Preşova Vadisi’nde
kaldı. Balkanlardaki Arnavut nüfusunun yarısından fazlasını Arnavutluk dışında bırakan
bu siyasi harita günümüze kadar varlığını sürdüren bir “Arnavut Sorununun”
çıkmasındaki en önemli etken oldu. Arnavutlar 1990’lı yıllara kadar söz konusu
ülkelerden ayrılmaya ve Arnavutluk’a bağlanmaya çalıştılar.
Makedonya Arnavutları uzun bir süre kendi kaderlerini Arnavutluk’a daha
sonra Kosova’nın bağımsızlığı ile uluslararası toplumun müdahalesine ve en sonunda
Ohri Çerçeve Anlaşması’na endekslediler. 1991 yılından itibaren amaçları ilk aşamada
Makedonya’yı bir Makedon-Arnavut federasyonuna dönüştürmekti. Ancak uluslararası
toplumun belirlediği şartlar nedeniyle bunu kurucu ulus statüsüne indirgediler.
Arnavutluk ile Makedonya arasındaki ilişkiler temelde “Arnavut Sorununda”
odaklanmaktadır. Çalışmadaki amacımız Makedonya Arnavutları’nın ilk aşamada,
Makedonya-Arnavutluk ilişkilerinden etkilenen, ikinci aşamada ilişkileri etkileyen ve
son aşamada ilişkilerden etkilenmeyen bir azınlığa dönüşme sürecini ortaya koymaktır.
Bu nedenle değişimi somut olarak ortaya koyabilmek için Arnavut Sorununu,
Makedonya (ve Yugoslavya)’daki azınlık haklarını ve Arnavutluk dış politikasını
inceledik ve analitik ile karşılaştırma yöntemleriyle belirli sonuçlara ulaştık. Çalışmada
özellikle Arnavut milliyetçiliğinde ve ulusal birlik stratejisinde yaşanan değişim
üzerinde durduk ve Makedonya Arnavutları’nı kurucu ulus statüsüne kavuşturan bu
değişimi, onu tetikleyen faktörleri ortaya koyarak Makedonya’daki Arnavut Sorununun
sona erdiğini ileri sürdük.
Anahtar kelimeler: Arnavutluk, Makedonya, Balkanlar, Arnavut Sorunu,
milliyetçilik, azınlıklar, dış politika.
Summary Albanians who had an ethnic, territorial and political integrity during the
Ottoman Era remained in the Kosova, Macedonia, Sancak and Preshova valley that was founded through Treaty of Bucharest of 1913 and that had been invaded by Montenegro, Greeece and Serbia other than Albania. This political map that had left half of the Albanian population in the Balkans outside Albania has been the most important factor causing the “Albanian Question” survived until now. Albanians had tried to leave the above countries until 1990’s and to be bound to Albania. Macedonian Albanians have first tried to tie their destiny to Albania for a long
time and in turn to the independence of Kosova and later to international intervention
and finaly to OhridAgreement.From the year of 1991, their final objective wasinitially
to turn Macedonia into Macedonian-Albanian federation. However, they had to reduce
such objective to constituent nation status owing to the conditions determined by the
international society.
Relations between Albania and Macedonia are primarily focused on “Albanian
Question”. Our objective in the study is to put forth for consideration the process of
transformation of Macedonian Albanians into minority that was initially influenced by
the Macedonian-Albania relations, and later influence the relations at the second stage
and that did not influenceced by such relations in the final stage. For this reason, in
order to set forth the transformation solidly, we have reviewed the Albanian Question,
minority rights in Macedonia and Yugoslavia, and Albanian foreign policy and further
we have reached certain conclusions by means of analytical comparison.
Keywords: Albania, Macedonia, Balkans, Albanian Question, Nationalism, Minorities, Foreign policy
Recommended