View
1
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MISIR ARAPÇASINDA TÜRKÇE UNSURLAR
Shimaa SHARAF
2501141380
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Hayati DEVELİ
İSTANBUL - 2019
iii
ÖZ
MISIR ARAPÇASINDA TÜRKÇE UNSURLAR
Shimaa SHARAF
Bu çalışmada dil ilişkileri kapsamında Türkçe ile Mısır Arapçası arasındaki
ilişkiler ele alınmış; Mısır Arapçasındaki Türkçe unsurlar dilbilimsel açıdan
değerlendirilmiştir.
Türkler ile Araplar arasındaki ilişkiler, Orta Asya’nın Müslümanlar tarafından
fethedilmesiyle başlamış; bu ilişkiler Emeviler döneminde daha da artmış ve
güçlenmiştir. Dil etkileşimi başlangıçta bilhassa ticaret ve askerlik alanında
gelişmiş, Emevilerin hâkim olduğu Mısır bölgesinde konuşulan Arapçaya Türkçe
kelimeler ve unsurlar geçmeye başlamıştır.
Fatimilerden sonraki Memlükler hâkimiyetiyle birlikte Mısır Arapçasındaki
Türkçe unsurlar artmaya başlamış, hatta Türkçe divan dili olmuştur. Osmanlı dönemi
ise Türkçenin günlük hayatta, devlet idaresinde, ilim ve kültür çevrelerinde daha
etkili olduğu bir dönem olmuştur. Yüzyıllar boyunca süren bu ilişkiler Mısır
Arapçasında derin etkiler bırakmış olup bu etkiler günümüzde de sürmektedir.
Çalışmamızda ana kaynak olarak kullanılan metinlerin malzemesi
doğrultusunda Mısır Arapçasındaki Türkçe unsurlar fonolojik, morfolojik ve
semantik bakımından incelenmiştir.
Mısır'da gazeteler, dergiler, kitaplar, okul kitapları ve haber bültenleri dışında
standart (fasih) Arapça kullanılmamaktadır. Mısır halk dili (Mısırca/Mısır Arapçası);
sokaklarda, evlerde, aile arasında, satıcılar ve alıcılar arasında, hatta okulda
öğretmenler ders anlatırken yani günlük hayatta insanlar iletişim kurarken kullanılan
dildir.
Mısır Arapçası, esasen yazılı olmayan; standartları belirlenmemiş, dolayısıyla
dil etkileşimine olabildiğine açık, sürekli değişen bir dil varyasyonudur. Bu dil
varyasyonunun yazılı izlerini ancak kimi araştırmacıların eserlerinden veya roman ve
iv
filmlerden öğrenebilmekteyiz. Bu yüzden çalışmamızda esas kaynakları Mısır
Arapçasındaki Türkçe unsurları bilhassa belirlemiş ve Ahmed Teymur’un Mu’cemu
Teymûr isimli çalışması ile Mısır Arapçasındaki alıntı unsurları inceleyen Ahmed
İsa Bek’in El-Muhkem fi-Usûli’l-kelimati’l-Ammiyye (1939) isimli eserlerinde
belirtilmişlerdir. Bunun yanında modern dönemde kaleme alınmış bazı edebî eserler
de taranmıştır.
Anahtar kelimeler: Dil İlişkileri, Mısır Arapçası, Türkçe, Türkçe Unsurlar,
Fonoloji, Morfoloji, Semantik.
v
ABSTRACT
TURKISH ELEMENTS IN EGYPTIAN ARABIC
Shimaa SHARAF
Egyptian Arabic is a language that is constantly changing because it gets
influenced by other foreign languages. The differences in the language can be traced
only works of some researchers or novels and films. Therefore, my main source is
the Mucemu Teymur by Ahmed Teymur, a researcher who is half Egyptian and half
Turkish, and some other literary works written in Egyptian modern era.
The relations between Turks and Arabs have begun when Muslims have
conquest the Central Asian countries. The relations became even stronger during the
Umayyad period. Trade and military service have played an important role in the
development and interaction of the language. Starting from this period, Turkish
words and elements began to pass into Egyptian Arabic.
Since the Fatimid Caliphate, the Turkish words used in Egyptian Arabic
started to increase and became the language of the Divan. When the Ottomans took
Egypt under their sovereignty, Turkish words have been officially used and reached
the government of Egypt. Even after the Ottomans, the influence of Turkish in
Egyptian Arabic continued and lasts till today.
In this study, the relations between the two languages Turkish and Egyptian
Arabic were discussed. In the main sources, the Turkish elements and words in
Egyptian Arabic were examined in terms of phonology, morphology, and semantics.
Standard Arabic is not used in Egypt except in newspapers, magazines,
books, school books, and newsletters. Egyptian vernacular language (Egyptian /
Egyptian Arabic); is the language used in everyday life, when people communicate
in the streets, at home, between families, sellers, and buyers, and even at school.
Egyptian Arabic is a language that is constantly changing because it gets
influenced by other foreign languages. The differences in the language can be traced
only by works of some researchers or novels and films. Therefore, my main source is
vi
the Mucemu Teymur by Ahmed Teymur, a researcher who is half Egyptian and half
Turkish, and some of the other literary works written in Egyptian modern era.
Key Words: Language Contacs, Egyptian Arabic, Turkish Borrowings,
Phonology, Morphology, Semantic.
vii
ÖNSÖZ
Başka kültürlerle etkileşim içinde bulunmayan gelişmiş bir toplum yoktur.
Günümüzün gelişmiş evrensel kültür düzeyi de bu etkileşim sayesinde mümkün
olmuştur. İnsan hayatının her alanını içine alan bu kültürlerarası etkileşim, dilde de
mutlaka yansımalarını bulur. Siyasi, ticari, askeri vb. alanlardaki alışverişler,
birarada yaşama süreçleri dillerin söz varlığını, fonolojisini, morfolojisini, söz
dizimini değiştirir, zenginleştirir; hatta bazen tamamen farklılaştırır. Mısır Arapçası,
yani Mısır halkının günlük konuşma dili de komşu kültür ve dillerden aldığı
unsurlarla zenginleşmiş, farklılaşmıştır. Bu dilin içerisinde uzun yüzyıllara yayılmış
Türkçe etkisi de açıkça görülebilmektedir.
Mısır’a giden herhangi bir Türk, halkın günlük hayatta konuştuğu dilin Türkçe
kelimelerle dolu olduğunu kolayca anlayabilir. Bu durum, daha Emeviler döneminde
başlayıp Osmanlı döneminde (1517-1924) kökleşen, sonrasında da devam eden güçlü
ilişkilerle ilgilidir. Bu tarihî etkileşimin izlerini özel isimlerden başlayarak (Nazlı,
Mirvet (< muruvvat), Yılmaz, Antepli vb ) günlük hayatın pek çok alanında yaygın
olarak görebiliriz.
Türkçe öğrenmeye ilk başladığımda Mısır Arapçasındaki Türkçe kökenli
kelimelere rastlamak benim için oldukça şaşırtıcı oldu. Türk dilinde Arapça
kelimeler olduğunu biliyordum, ancak Türkçe öğrenmekle Mısır Arapçasındaki
birçok Türkçe kelime ve unsurun farkına vardım. Asırlar boyunca Mısır çeşitli
dönemlerde farklı etnik kökenli hanedanların yönetimi altında kaldığından Mısır
Arapçası sürekli değişim içinde olmuştur. Bu etkileşim sadece siyasi yolla değil,
kültür alışverişi ve ticaret yoluyla da olmuştur. Kahire Üniversitesi, Fars Dili ve
Edebiyatı bölümündeki profesör Abdulwahab Alloub’un yazdığı Mucemu’l Dâhil fil
Ammiyye Almasriyye adlı sözlüğe göre, Mısır Arapçasında yaklaşık 13 yabancı
dilden 1500 alıntı kelime kullanıldığını ifade etmiştir. Bunların bazıları belli
dönemlerde kullanılmış, bazıları da hâlâ kullanılmaktadır. Mısırlı ve dilbilimi
alanında yüksek lisans yapan bir öğrenci olarak, Türkçe kelime ve dil yapılarının
Mısır Arapçasındaki en yaygın alıntı dil unsurları olduğunu belirtmeliyim.
viii
Türkler asırlar boyunca muhtelif toplum ve kültürlerle etkileşim içinde
bulunduklarından, Türkçeden Mısır Arapçasına geçen kelimelerin hepsi köken olarak
Türkçe olmayabilir. Türkçe burada taşıyıcı dil işlevindedir; ancak bunların hepsi
Türkçe yoluyla ve Türkçeleşmiş şekil ve anlamlarıyla Mısır Arapçasına geçtiği için,
Mısırlılar bunları Türkçe kabul ederler; dilbiliminin yaklaşımı da böyledir.
Bu çalışmada Mısır Arapçasındaki yüzyıllar boyu süren toplumsal etkileşimin
ürünü olan Türkçe alıntılar fonolojik, morfolojik ve semantik olarak ele alınmış; ana
kaynak olarak kullanılan Mu’cemu Teymur, El-Muhkem gibi kaynakların ve
taranan edebi eserlerin verileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
İstanbul - 2019
Shimaa SHARAF
ix
İÇİNDEKİLER
ÖZ ........................................................................................................................................ iii
ABSTRACT .......................................................................................................................... v
ÖNSÖZ ................................................................................................................................ vii
KISALTMALAR LİSTESİ ............................................................................................. xiii
GİRİŞ .................................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
ARAPÇA VE TÜRKÇEYE DAİR
1.1. Arapçanın Diğer Dillerle İlişkisi ..................................................................................... 7
1.2. Arapça Türkçe Dil İlişkisi ............................................................................................... 8
1.3. Mısır ve Osmanlı Devleti .............................................................................................. 10
İKİNCİ BÖLÜM
KONU İLE İLGİLİ LİTERATÜR
2.1. Genel Çalışmalar ........................................................................................................... 12
2.2. Çalışmanın Kaynakları .................................................................................................. 14
2.2.1. Akademik Kaynaklar ............................................................................................. 14
2.2.1.1. Mu’cemu Teymûr (Mu’cem) ........................................................................... 14
2.2.1.2. El-Muhkem fî Usuli’l-Kelimâti’l-Ammiyye (Muhkem) ................................. 18
2.2.1.3. A Dictionary Of Egyptian Arabic (DEA) ....................................................... 18
2.2.1.4. Asli Elfâzu’l-Ammiyye mine’l-luğâti’l-Masriyyeti’l-kadîme (Elfâz),
(Samih Makar, Kahire 2004) .......................................................................... 18
2.2.1.5. Kamusu’l-Âdât ve’t-takalid ve’t-ta’âbiri’l-Misriyye, (Âdât) (Ahmed
Emin, Kahire 1953) ......................................................................................... 19
2.2.2.Edebî Kaynaklar ...................................................................................................... 19
2.2.2.1. Rudde Kalbi (Kalbimi geri ver), Yusuf El-Siba'i (RK) ................................... 19
2.2.2.2. El-Omru Lahze (Ömür Bir Andır), Yusuf El-Siba'i (OL) .............................. 20
2.2.2.3. Afrahul-kubbe (Düğün Evi - AK) – Necip Mahfuz ........................................ 20
x
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MISIR ARAPÇASI-TÜRKÇE DİL İLİŞKİLERİNİN DİLBİLİMSEL
ÖZELLİKLERİ
3.1. Fonoloji ..................................................................................................................... 22
3.1.1. Ses Değişmeleri .................................................................................................. 22
3.2. Ünlüler ...................................................................................................................... 24
3.2.1. /e/ > /i/ Değişimi ............................................................................................... 24
3.2.2. /u/ > /a/ Değişimi ............................................................................................... 25
3.2.3. /ı/ > /i/ Değişimi ................................................................................................ 25
3.2.4. /a/ > /e/ Değişimi ................................................................................................ 26
3.2.5. /ü/ > /u/ Değişimi ............................................................................................. 28
3.2.6. /ü/ ~ /u/ > /i/ Değişimi ...................................................................................... 29
3.2.7. /u/ > /e/ Değişimi ................................................................................................ 30
3.2.8. /ı/ > /e/ Değişimi ............................................................................................... 30
3.2.9. /a/ > /i/ Değişimi ............................................................................................... 31
3.2.10. /e/ > /a/ Değişimi ............................................................................................. 31
3.2.11. /o/ > /a/ Değişimi ............................................................................................. 31
3.2.12. /ı/ > /o/ Değişimi ............................................................................................. 32
3.2.13. /a/ > /o/ Değişimi ............................................................................................ 32
3.2.14. /ö/ > /o/ Değişimi ............................................................................................ 32
3.2.15. /i/ > /e/ Değişimi ............................................................................................. 33
3.2.16. /ı/ > /u/ Değişimi ............................................................................................. 33
3.2.17. /ü/ > /e/ Değişimi ............................................................................................. 33
3.2.18. /i/ > /u/ Değişimi ............................................................................................. 34
3.2.19. /ı/ > /a/ Değişimi ............................................................................................. 34
3.2.20. /i/ > /o/ Değişimi ............................................................................................. 34
3. 3. Ünsüzler ................................................................................................................... 35
3.3.1. /p/ > /b/ Değişimi .............................................................................................. 35
3.3.2. /c/ ve /ç/ Fonemleri ............................................................................................ 36
3.3.3. /c/ > /g/ Değişimi ................................................................................................ 37
3.3.4. /ç/ > /g/ Değişimi ................................................................................................ 38
3.3.5. /ç/ > /ş/ ~ /j/ Değişimi......................................................................................... 38
xi
3.3.6. /h/ > /q/ ~/k/ Değişimi ....................................................................................... 39
3.3.7. /k/ > /h/ خ Değişimi .......................................................................................... 40
3.3.8. /n/ > /m/ Değişimi ............................................................................................. 40
3.3.9. /r/ > /l/ Değişimi ................................................................................................. 41
3.3.10. /l/ > /r/ Değişimi .............................................................................................. 41
3.3.11. /g/ > /ğ/ غ Değişimi .......................................................................................... 41
3.3.12. /z/ > /s/ Değişimi ............................................................................................. 41
3.3.13. /k/ > /g/ Değişimi ............................................................................................ 41
3.3.14. /q/ > /’/ Değişimi ............................................................................................. 42
3.3.15. /t/ > /d/ Değişimi .............................................................................................. 42
3.3.16. /l/ > /n/ Değişimi .............................................................................................. 42
3.3.17. /g/ > /k/ Değişimi ............................................................................................ 43
3.3.18. /b/ > /m/ Değişimi ........................................................................................... 43
3.3.19. /s/ > /z/ Değişimi ............................................................................................. 43
3.4. Ses Düşmesi .............................................................................................................. 43
3.5. Ünlü Düşmesi ............................................................................................................ 44
3.5.1. Kelimenin Başında Düşen Ünlü ......................................................................... 44
3.5.2. Kelimenin Ortasında Düşen Ünlü ...................................................................... 44
3.5.3. Kelimenin Sonunda Düşen Ünlü ........................................................................ 44
3.6. Ünsüz Düşmesi ......................................................................................................... 45
3.6.1. Kelimenin Başında Düşen Ünsüz....................................................................... 45
3.6.2. Kelimenin Ortasında Düşen Ünsüz .................................................................... 45
3.6.3. /q/ Düşmesi ....................................................................................................... 45
3.7. Ses Türemesi ............................................................................................................ 46
3.8. Ünlü Türemesi .......................................................................................................... 46
3.8.1. Kelimenin Ortasında Türetilen Ünlüler ............................................................. 46
3.8.2. Kelimenin Sonunda Türetilen Ünlüler ............................................................... 46
3.9. Ünsüz Türemesi ....................................................................................................... 47
3.9.1. Kelimenin Başında Türetilen Ünsüzler .............................................................. 47
3.9.2. Kelimenin Ortasında Türetilen Ünsüzler ........................................................... 47
3.9.3. Kelimenin Sonunda Türetilen Ünsüzler ............................................................. 47
3.10. Morfoloji ................................................................................................................ 47
xii
3.10.1. +cI > gİ 48 ...................................................................................................... جي
3.10.2. -dAr > dAr 49 ................................................................................................... دار
3.10.3. -sİz > sİz 49 ..................................................................................................... سيز
3.10.4. -lI > lİ 49 .......................................................................................................... لي
3.11. Semantik .................................................................................................................. 50
3.11.1. Anlam Daralması ............................................................................................. 50
3.11.2. Anlam Genişlemesi .......................................................................................... 51
3.11.3. Hedef Dilde Kaynak Dilden Sadece Tek Anlam İle Yaşayan Kelimeler ........ 51
3.11.4. Hedef Dilde Kaynak Dildeki Anlamlarında Tamamen Farklı ve Yepyeni
Anlamla Kullanılan Kelimelere ...................................................................... 52
3.12. Kalıplaşmış Sözlerdeki Türkçe Kelimeler .................................................................. 57
3.12.1. Türklerden Bahseden Atasözleri .......................................................................... 58
3.12.2. İçinde Türkçe Kelime İçeren Atasözleri .............................................................. 58
3.13. Birleşik Kelimeler De Bir Kalıp Olarak Aşağıdaki ................................................ 60
Kelimelere Ulaşılmıştır .................................................................................................... 60
3.13.1. -bAş > bêş 60 ................................................................................................. باش
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MISIR ARAPÇASINDA KULLANILAN TÜRKÇE KELİMELER LİSTESİ
SONUÇ ................................................................................................................................ 97
KAYNAKÇA ...................................................................................................................... 98
xiii
KISALTMALAR LİSTESİ
Âdât : Kamusu’l-Âdât ve’t-takalid ve’t-ta’âbiri’l-Misriyye
AK : Afrahul-kubbe
Bkz : Bakınız
C : Cilt
DEA : A Dictionary Of Egyptian Arabic
Elfâz : Asli Elfâzu’l-Ammiyye mine’l-luğâti’l-Masriyyeti’l-kadîme
Frs : Farsça
İt : İtalyanca
MA : Mısır Arapçası
Mu’cem : Muc’emu Teymur
Muhkem : El-Muhkem fî Usuli’l-Kelimâti’l-Ammiyye
OL : El-Omru Lahze
RK : Rudde Kalbi
S : Sayfa
Vb : Ve benzeri
Yn : Yunanca
1
GİRİŞ
Bir toplumda aynı dilin iki varyasyonunun kullanılması durumuna çiftdillilik
(= diglossia) denir. Bu varyasyonlardan her biri farklı alanlarda ve farklı
fonksiyonlarda kullanılabilir. Bunların biri standart, itibarlı ve yüksek bir dil olarak
kabul edilirken, diğeri genellikle günlük iletişim dili olarak kalır.1 Arap
toplumlarının tamamında çiftdillilik durumuna rastlanır. Bu toplumlarda Arapçanın
iki varyasyonu kullanılır: Fusha ve Ammiyye.
Fusha اللغة العربية الفصحى Arapça dil kurallarına uyan ve yabancı unsurları pek az
içeren bir dildir. Esasen Kur’an Arapçasına dayanır; edebiyat, şiir, roman, gazete ve
medyada kullanılan bütün Arap ülkelerinin resmi dilidir. Fesahat الفصاحة mastarından
türemiş olan fusha الفصحى kelimesi en açık, net ve anlaşılan anlamına gelmektedir.
Ammiyye اللغة العامية ise, genel ve umum anlamına gelen ammi عامي kelimesinden
gelmektedir. Günümüzde Ammiyye yerine lehçe terimini de kullanılmaktadır.
Fusha Māzā ekelte? ماذا اكلت
Ammiyye Ekelt iy? اكلت ايه
İki cümle arasındaki temel fark unsurların sıralanmasındadır. Bu takdim-tehir
durumu Kıpt dilinden etkilenerek meydana gelmiştir.2
Elbette, ammiyye adı altında toplanan tek bir dil varyasyonu yoktur. Ammiyye
veya kimi Arap dilbilimcilerin lehce olarak isimlendirdiği bu varyasyonlar bölgeden
bölgeye , şehirden şehirde değişebilir. Bu farklılıklar bazen yerleşim birimlerine göre
(Kefrusûm lehçesi, Ammân lehçesi), bazen bölgelere göre (Cenûb lehçesi, Hicaz
lehcesi), bazen ülkelere göre (Umman Lehcesi, Mısır lehçesi)
1 Jack Richards vd., Longman Dictionary of Applied Linguistics, 1985.
2 Musa Alp, “Farklı iki açıdan Arapça: Fusha ve Avamca” Cukurova Universitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi 11 (2), s.7-8)
2
isimlendirilebilmektedir. Bunlar arasındaki fonolojik ve morfolojik farklılıklara dair
örnekler Alp (2011)’de örneklendirilmiştir.3
Arapçanın farklı yerel diller üzerine yerleşmesiyle ve sonraki dönemlerde
gelişen dil ilişkileriyle ortaya çıkan bu varyasyonlar arasında karşılıklı anlaşılırlık
oranı kimi zaman oldukça düşüktür. Fusha denilen standart Arapçanın kullanım alanı
resmi yazışmalar, medya, bilim dili ve ibadet dili olarak sınırlanmış gibidir; buna
karşılık ortak bir Arapça konuşma dili de oluşmamıştır.4 Bu dil varyasyonlarının
oluşmasında ‘dil ilişkileri’nin rolü muhakkak incelenmelidir. Bu çalışmada Mısır
Arapçası olarak bilinen Arapça varyasyonunun oluşumunda önemli bir yeri olan
Türkçe-Mısır Arapçası ilişkileri değerlendirilecektir.
Mısır Arapçasındaki yabancı unsurların başında yer alan Türkçe etkisi
konusunda çok önemli gözlem, tarama ve değerlendirmelerde bulunan Ahmed
Teymur’u Mu’cemu Teymûr isimli eseri, bu özelliği yüzünden bu çalışmanın ana
kaynaklarından biridir. Teymur, Mısır Arapçasına giren Türkçe kelimeleri derlemek
ve incelemek için, Osmanlılardan etkilenmiş, halkın farklı sınıfları ile tanışıp onlarla
bir arada yaşamış ve en çok hangi sözcükleri ve unsurları kullandıklarına dair altı
ciltten oluşan bir sözlük yazmıştır.
Ortak din, ortak yönetim ve bir arada yaşama Türkçe ile Mısır Arapçasının
etkileşimini sağlayan başlıca hususlardandır.
Profesör Alsafsafi’ye göre, XIX. yüzyılın başında Mısır’da yaşayan Türklerin
sayısı çok fazlaydı. Bunların çoğu Kahire ve İskenderiye şehirlerinde yaşıyordu. Bu
dönemdeki kültürel hayatın canlılığı, iki toplum arasındaki iletişim ve entegrasyon
(uyum) sayesinde halkın üst sınıfları ve entelektüel çevreler Türkçeden etkilenmiş,
bu etki halkın diline de yansımıştır.
Bu çalışmada, bilhassa Mu’cemu Teymur ve El-Muhkem fi-Usûli’l-
kelimati’l-Ammiyye’nin dilbilimsel verilerinin değerlendirilmesini ve tasnifini ele
almaktayız. Bu iki dilbilim kaynağı yanında bazı edebi eserler de taranmış;
bunlardaki Türkçe kelimeler tespit edilmiştir. Konuyla ilgili bilimsel çalışmalar da
3 Musa Alp, a.e., 96-106.
4 Musa Alp, a.e., 108.
3
taranarak malzeme toparlanmış ve fonolojik, morfolojik ve semantik bakımından
incelenerek değerlendirilmiş; nihayet tespit edilen kelimelerin listesi bir sözlük
hâlinde verilmiştir.
4
TRANSKRİPSİYON
Mısır Arapçasının Transkripsiyonu
Yazılı bir dil olmayan Mısır Arapçasının kendine mahsus bir alfabesi de
yoktur. Bu dilin yazılması gerektiğinde standart Arapçanın yazı sistemi
kullanılmaktadır; ancak bu yazı sistemindeki harflerin ses değerleri farklıdır.
Aşağıdaki listede bu yazı sisteminin Mısır Arapçasındaki ses değerleri gösterilmiştir.
Harf Ses
/'/ ء
/a/, /e/ ا
/b/ ب
/t/ ت
/t/, /s/ ث
/g/ ج
/h/ ح
ḫ/ خ
5
/d/ د
/d/, /z/ ذ
/r/ ر
/z/ ز
/s/ س
/ş/ ش
/s/ ص
d/ [da]/ ض
t/ [ta]/ ط
z/ [za]/ ظ
/'/ ع
ğ/ [ğa]/ غ
6
/f/ ف
/q/, /'/, /Ø/ ق
/k/ ك
/l/ ل
/m/ م
/n/ ن
/h/ هـ
/w/, / ô/ /û/ و
/y/, /i/ ي
7
BİRİNCİ BÖLÜM
ARAPÇA VE TÜRKÇEYE DAİR
1.1. Arapçanın Diğer Dillerle İlişkisi
‘’Arapça Sâmî diller ailesindendir. Bu dil ailesinin eski Mısır dilini de içine
alan bir Hâmî-Sâmî köke bağlı olduğu düşünülmektedir. Sâmî diller doğu ve batı
olmak üzere iki büyük kola ayrılır.’’5
Arapça birçok dili etkilemiştir. İslam’dan önce Arapça konuşulan yerler sadece
Arap yarımadası, Irak ve Şam’da çok küçük yerlerle sınırlıyken, İslam’ın kabulünden
sonra çok daha fazla ülkede konuşulmaya başlanmıştır. Irak ve İran’da Farsça yerine,
Şam’da Rumca yerine, Mısır’da Kıptça yerine ve Kuzey Afrika’da Latince yerine
geçmiştir.6
‘’Hz. Ebû Bekir’le başlayan ve Halife Velîd’le zirveye ulaşan İslâm fetihleri
sonunda İslâm devletinin sınırları Türkistan’dan Pirene dağlarına, Toroslar’dan Hint
Okyanusu’na kadar uzanıyordu. Bu geniş sınırlar içinde fâtihler yani Araplar, idareci
olarak ülkenin her tarafına yayılmışlardı. Fakat ülkenin her yerinde nüfus
bakımından aynı yoğunlukta değillerdi. Araplar emsâr adı verilen ordugâh
şehirlerinde ilk yıllardan itibaren çoğunluğu ele geçirdiler. Bu sebeple ordugâh
şehirlerinin bulunduğu bölgeler kısa sürede Araplaşmıştır. Buna paralel olarak Irak,
Suriye, Mısır ve bütün Kuzey Afrika’da Müslümanlığın yayılması Araplaşmaya
zemin hazırlamıştır.”7 Bu geniş coğrafi yayılma ve etkileşim, zamanla farklı
bölgelerde farklı Arapça lahçelerin gelişmesine zemin hazırlamıştır.
Doğu bilimcileri Engelman ve Dozi Arapçadan İspanyolcaya geçen kelimelerin
oranının yüzde yirmi beş, Portekizcede ise yaklaşık üç bin Arapça kelime olduğunu
söylemiştir.
5 Nihâd Çetin, “Arap (Dil)” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
(https://islamansiklopedisi.org.tr/arap#2) 6 Mariam Abdulhusein Altamimi, Eseru’l-Lugati’l-Arabiyye fi’l-lugâti’l-hayye, el-İnciliziyye ve’-
İsbaniyye meselen (Yaşayan Dillerde Arapçanın Etkisi, İngilizce ve İspanyolca örneği), 2010, s, 196. 7 Hakkı Dursun Yıldız, “Arap (Tarih), Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
(https://islamansiklopedisi.org.tr/arap#1-tarih)
8
Doğu bilimcisi Lamans Ban ticari olan ve ticari olmayan yollar ile yaklaşık
yedi yüz Arapça kelimenin Fransızca geçtiğini söylemiştir. Doğu bilimci Taylor,
İngilizcede Arapça Kelimeler adlı araştırmada tıp, kimya, astronomi, biyoloji ve
cerrahlık ile ilgili binden fazla kelimenin Arapçadan İngilizceye geçtiğini
söylemiştir. Arapça İtalyanca ilişkisi ise, Müslümanların Sicilya diline kelime
katmasıyla olmuştur. Dolayısıyla Sicilya diline geçen Arapça kökenli kelimeler
İtalyan diline de geçmiş ve bu kelimeler hala kullanılmaktadır. 8
Arapçanın Avrupa dilleriyle ilişkisinin gelişmesinde birçok sebep vardır.
Onlardan bazıları;
● İspanya’nın 8. yüzyıldan 15. Yüzyıla kadar İslam medeniyetinde önemli bir
yere sahip olması, İslam medeniyetini ve Arapçayı bütün Avrupa’ya yayılması.
● Abbasi döneminde ‘Çeviri Hareketi’yle’ birlikte (750-850) birçok
matematik, astronomi, tıp ve yunan felsefesiyle ilgili kitapların Arapçaya çevrilmesi.
● 16. Yüzyılın sonunda Arap ve yabancı tüccarların ticaret yapmaya
başlaması.9
1.2. Arapça Türkçe Dil İlişkisi
Arapça tarihsel olarak 6. Yüzyılda Cahiliye şiirleriyle bağlanmıştır. 7.
yüzyıldan itibaren din dili olarak Müslümanlar tarafından fethedilen gayri-Arap
bölgelerde yayılmış; sadece din değil, ilim ve edebiyat dili de olmuştur. Tabii bu
yayılma, ulaşılan bölgelerdeki dillerin de Arapçayı etkilemesiyle sonuçlanmış,
bilhassa konuşma dili bu yerel dillerin de etkisiyle standart Arapçadan
farklılaşmıştır.
Türkçe-Arapça ilişkisi ise İslam’ın Maveraünnehir bölgesine ulaşmasıyla
başlayıp farklı bölgelerde, farklı zamanlarda süren, yenilenen çok katmanlı bir ilişki
içindedir. Türkçe, ilk bakışta daha çok alıcı bir dil olarak görünse de verici/kaynak
8 Mariam Abdulhusein Altamimi, Eseru’l-Lugati’l-Arabiyye fi’l-lugâti’l-hayye, el-İnciliziyye ve’-
İsbaniyye meselen (Yaşayan Dillerde Arapçanın Etkisi, İngilizce ve İspanyolca örneği), 2010, s, 197. 9 Mariam Abdulhusein Altamimi, a.e, s, 198.
9
dil işlevi de ihmal edilemez. Yüzyıllar boyu süren ortak yaşama alanlarında yerel
lehçelerin oluşmasında Türkçenin önemli bir etkisi olduğu görülebilir.
Türkler İslam dinini kabul ettikten sonra, bilhassa 10. yüzyılda onlar için
önemli bir kültürel dönüşüm olmuştur. Burada Türkçenin iki farklı kolunun, Kıpçak
ve Oğuz lehçelerinin ayrı ayrı etkileri gözlemlenebilir.
Kıpçak Türkçesi, Mısır’da Türk dili ile verilen eserlerin dilidir. Kıpçak
Türkçesi, batı Türkçesinin kuzey grubuna mensuptur. Moğol istilasından dolayı
Kıpçakların bazıları Mısır ve Suriye’ye köle ve cariye olarak satılmış ve bu durum
dil alanında büyük bir gelişme göstermiştir.
1241 yılından sonra Altın Ordu Hanlığından gelen askerler Türk varlığının asıl
kitlesini oluşturmuştur. Batu Han’ın askeri seferleri sırasında bir kısım Kıpçak,
Mısır’a giderek Eyyubilere paralı asker olmuşlar ve bazı askeri terminoloji, bu
şeklide geçmiştir. 1250 yılında Eyyubileri yıkmış ve Mısır’da Memluk Devleti’ni
kurmuşlardır. Bu dönemde Mısırlılara ve Mısır’daki Araplara Türkçe öğretmek için
birçok eser yazılmış ve bu eserler ya Kıpçak Türkçesi ya da Memluk Kıpçak
Türkçesi ile kaydedilmiştir. Bu dönemdeki yazılan eserlerin diline, Mısır-Memluk
Kıpçakçası denilmiştir. Mısır’daki Memluk Devleti, Yavuz Sultan Selim’in 1518’de
yaptığı Mısır seferine kadar devam etmiş.
O dönemde, yönetici sınıf ile komutanlar Türk, halkın çoğu ise Arap’tı. Bu
sebeple halk ile anlaşabilmek ve Araplara Türkçe öğretmek için çok sayıda eserler
kalem alınmıştır.
Kıpçakların yaşadığı bölgelerde verilen eserler ise, iki başlık altında toplanır:
1. Sözlük ve gramerler.
2. Edebiyat, din, askerlik vb. alanlarındaki metinler.10
10
Mehmet Güneş Şahbaz, “Kıpçak Türkçesi”, s, 2,8,9.
10
1.3. Mısır ve Osmanlı Devleti
1517 yılında Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu padişahı olan Yavuz Sultan
Selim, Mısır’da kurulan Memluk egemenliğine son vermiştir. Böylece Mısır’daki
Abbasi hilafetinin bitişi ve Osmanlıların Mısır’a hâkimiyeti başlamıştır.
Aynı dine mensup olmaları sebebiyle, Osmanlı Devleti kurulduğundan itibaren
Mısır Devleti ile arasında gerek siyasi gerekse tarihi ilişkiler olmuştur.
Bu ilişkiler, ilk zamanlarda Osmanlı Devleti’nin diğer ülkelerle olan ilişkileri
gibi değildi, iki ülke ( Mısır ve Osmanlı Devleti) siyasi liderlik konusu üzerine
birbirlerine karşı mücadele vermişlerdir. Fakat Mısır Osmanlıların hâkimiyetine
girince iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açılmış ve ilişkiler sadece tarihi,
siyasi açıdan değil dil açısından da çok yoğun bir şekilde geliştirilmiştir.
Bu tarihten itibaren Türkler ve Mısırlılar arasındaki ilişkiler güçlenmiş. Bunu
şimdiye kadar hem kültürde hem de dilde açık bir şekilde fark edebiliriz. Kültürel
bakımından, sokaklardaki sebiller, tekkeler, Ramazan topu, yemeklerde bile dolma
ve baklava gibi kültür alışverişi olmuştur. Askerlik bakımından, askerlikteki
rütbelerin isimleri ve ordu dilinde birçok Türkçe kavram kullanılmıştır.
Türk ustalar, Mısırlı işçilere iş öğretirken ve Türk askerler orduda Mısırlı
askerlerle çalışırken kelime alışverişi olmuştur.
Türkçeden Mısır Arapçasına geçen kelimelerin tamamı köken olarak Türkçe
olmayabilir. Türkçede kullanılan Farsça, Rumca, İtalyanca, Fransızca gibi dillerden
alınma kelimeler de Türkçe üzerinden Mısır Arapçasına geçmiştir. Hatta Arapçadan
Türkçeye geçmiş, burada kazandığı yeni anlamlar ‘geri ödünçleme’ olarak Mısır
Arapçasına girmiş kelimeler de bulunmaktadır. Bu gibi kelimeler ve Arapça
köklerden yeni kavramları karşılamak üzere Türkçede üretilmiş ve Arapçaya girmiş
kelimeler Ma’rûf er-Rusâfî’nin eserinde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Rusâfî’nin bu
11
önemli çalışması münhasıran Mısır Arapçası ile ilgili olmadığı için bu çalışmada
temel kaynak olarak kullanılmamıştır.11
11
Ma’rûf er-Rusâfî, Yabancı Ağızlı Konuşma Bozukluklarına Reddiye, Cev. Musa Yıldız – Sadi
Çöğenli, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2015 (Defʿu’l-hücne fî irtiḍâḫi’l-lükne (İstanbul 1331
isimli eserin tercümesi ve aslının yeni baskısı).
12
İKİNCİ BÖLÜM
KONU İLE İLGİLİ LİTERATÜR
2.1. Genel Çalışmalar
Bu bölümde konu ile ilgili akademik çalışmalar değerlendirilecek ve Türkçenin
Arapçaya olan etkisini inceleyen kitap, makale, tez gibi eserlerden bahsedilecek;
böylece konu ile ilgili literatür ortaya konulmuş olacaktır. Gösterdiğimiz literatür
genel olarak Türkçe-Arapça ilişkilerini, kimisi münhasıran Türkçe ile yerel lehçeler
arasındaki ilişkileri, birkaçı da Türkçe-Mısır Arapçası ilişkilerini ele almıştır.
2017 yılında Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde okuyan Fady Gouny
tarafından, Mısır Arapçasında Kullanılan Türkçe Kelimeler adlı bir yüksek lisans tezi
yazılmıştır. Bu tezde konuyla ilgili literatürü gösterip Mısır Arapçasındaki kullanılan
Türkçe kelimeleri tespit edilmiştir. Biz ise, bundan ziyade morfoloji, fonoloji ve
semantik bakımından Mısır Arapçasındaki kullanılan Türkçe kelimeleri ve unsurları
değerlendirmiştik.
- Mohammed Ben Cheneb, (1922): “Cezayir Konuşma Dilinde Muhafaza
ediken Türkçe ve [Türkçe Aracılığı ile Gelen] Farsşa Kelimeler” (Mots Turks Et
Persans Conserves Dans Le Parle Algerien), Çev. Ahmet Ateş; Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı Belleten 1966, 157-213. Araştırmacı. Bu çalışmada yaklaşık
615 kelimeyi zikretmiştir.
- R. E. Saussey, (1929): Les Motstures Dans Le Dialecte De Damas, Şam.
Araştırmacı bu çalışmada Suriye’de kullanılan yaklaşık 600 kelimeyi tespit etmiştir.
- Litmann, Enno (1954): Türkisches Sprachgut im Agyptisch-Arabischen,
Westostliche Abhandlungen, Wiesbade, 107-127.
- Gordlevsky, V.A (1961). K voprosuo vilianii türetskogo yazık ana
arabska (Türk Dilinin Arapça Üzerine Tesiri Meselesi Hakkında)’, Moskva.
13
- Mahfuz Hüseyin Ali, (1964). el-Elfazü’t-Türkiyye fi’l-Lehceti’l-Irakiyya
(Irak lehçesinde kullanılan Türkçe kelimeler), Bağdat, s. 1-24. Araştırmacı bu
çalışmada Irak’ta kullanılan 500 kadar Türkçe kelimeyi zikretmiştir.
- Halasi-Kun Tibor, (1969). “The Ottoman Elements in the Syrian Dialect”
Archivum Ottomanicum, I (1969), 14-91 ; V (1973), 17-95; VII (1982), 117-267;
Araştırmacı bu çalışmada Suriye’de kullanılan yaklaşık 905 kelimeyi toplanmıştır.
- Prokosch Erich, (1983). Osmanisches Wortgut İm Sudan-Arabischen,
Berlin.
- Ekü İsmail Bin Ali, (1985): “Kelimât Turkiyye Musta’male fi’l-Yemen”, El-
Eklîl, s. 49-58.
- Duhman, Muhammad Ahmad (1990). Mucemü’l-Elfazu’t-Tarihiyya Fi
Asri’il- Mamlukiya (Dictionary Of Historical Mamluk’s Words and Expressions)
(Memlük Devrindeki Tarihsel Sözler Sözlüğü)’, Şam. Bu çalışmada o dervin Arapça
metinlerinde yaklaşık 891 söz ve ifade yer almaktadır.
- Prokosch Erich, (1991). ‘Zum Osmaisches Worgut İm Arabischen Dialekt
Von Amman’, Almanya. Bu yazıyı tamamlamak üzere Jafar Ababneh ile ortak yazı,
1997’de ‘Ottoman Loanwords in Jordanian Arabic’. Araştırmacı bu çalışmada
Sudan’da kullanılan yaklaşık 202 Türkçe sözü incelemiştir.
- Ateş, Ahmed (1966). “Arapça Yazı Dilinde Türkçe Kelimeler Üzerine Bir
Deneme I (X.yüzyıla kadar)”, Reşid Rahmeti Arat için, Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü yayınları, No. 19, Seri 1, Sayı 85, Ankara, s.26-31.
(1965) “Arapça Yazı Dilinde Türkçe Kelimeler Üzerine Bir Deneme II (XI.
Yüyılıdan bugüne kadar)”, Türk Kültür Araştırmaları II, Sayı: 1-2, Ankara, s.1-
25: Araştırmacı bu çalışmada yaklaşık 530 Türkçe kelimeyi zikretmektedir.
- Abusvereb, Abdulkerim (1986): “el-Kelimatu’l-Osmaniyye fi’l-Lehceti’l-
Lîbiyye”, Studies on Turkish-Arab Relations Annual, İstanbul, s. 6-12.
- Akar, Metin (1993): “Fas Arapçasında Osmanlı Türkçesinden Alınmış
Kelimeler”, Türklük Araştırmaları Dergisi 1991-1992, sayı 7, İstanbul, s. 91-110.
14
- Aytaç, Bedrettin (1994). Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Türk
Dünyası Araştırmaları Vakfı. İstanbul. Araştırmacı, bu çalışmada yaklaşık 941
Türkçe sözü incelemiştir.
- Yazıcı, Hüseyin (1996). “Arapça’da Mahalli Lehçelerin Yazı Dili Yerine
Kullanılma Teşebbüsleri”, İlmi Araştırmalar 2, İstanbul.
2.2. Çalışmanın Kaynakları
Mısır Arapçasındaki Türkçe unsurlar ile ilgili bu çalışmanın verileri akademik
ve edebî olmak üzere iki grup kaynağa dayanmaktadır.
2.2.1.Akademik Kaynaklar
2.2.1.1.Mu’cemu Teymûr (Mu’cem)
Ahmed Teymur Kimdir
Ahmet b. İsmail b. Muhammed Teymur, Mısır’ın tanınmış Teymur ailesine
mensup olup Ahmet Teymur Paşa olarak tanınmaktadır.
Ahmet Teymur Paşa 1871 yılında Kahire’de doğmuş, 1930 yılında yine
Kahire’de vefat etmiştir.
Dedesi Muhammed Teymur (ö. 1848), Fransızlar’ın çekilmesinden sonra
Mısır’a gelen Osmanlı ordusunda bulunuyordu. Kısa zamanda Mehmed Ali Paşa’nın
maiyetine girmiş ve bölge valiliğine kadar yükselmiştir. Ahmed Teymur’un babası
İsmail Teymur da bürokratik görevlerde bulunmuş, Hidivlik Meclisi Başkanı
olmuştur. İsmail Teymur, oğlu Ahmed üç aylık iken vefat etmiş (1872), Ahmed
Teymur’u ablası Aişe İsmet Teymur yetiştirmiştir.12
Ablası Aişe İsmet Teymur
(1940-1902), Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazan, Şükûfe adlı Türkçe müstakil bir
divanı bulunan önemli bir entelektüeldir.13
12
M. A. Yekta Saraç, “Türk Edebiyatının Mısır’da Unuttuğu Bir Şair: Aişe İsmet Teymur”, İlmi
Araştırmalar, sayı 1, İstanbul 1995, s. 131. 13
M. A. Yekta Saraç, a. y.
15
Hem özel hem de kurumsal olarak iyi bir eğitim alan Ahmed Teymur, iyi
derecede Türkçe, Farsça ve Fransızca öğrendi. Okumaya ve kitap toplamaya meraklı
olan Ahmed Teymur, 30’lu yaşlarından itibaren kendi kütüphanesini kurmaya
başladı. Çoğu müellif hattı yazmalardan oluşan yaklaşık 20000 ciltlik kütüphanesi
dinî ilimler, edebiyat, dil, tarih, coğrafya vb. alanlarıyla ilgili eserleri ihtiva
etmekteydi. Bu değerli koleksiyonu Mısır Milli Kütüphanesine bağışlamıştır.14
Ahmed Teymur’a ilmî ve kültürel hizmetleri karşılığında Paşalık ünvanı
verilmiş ve Ahmed Teymur Paşa olarak anılmıştır. Onun esas hizmetleri üyesi
olduğu Mısır Dil Akademisi (el-Mecmau’l-Mısrî), Şam İlimler Akademisi (el-
Mecmau’l-ilmiyyü’l-Arabî bi-Dımaşk) ve Mısır Millî Kütüphanesi (Dârü’l-kütübi’l-
Mısriyye) gibi önemli ilmî kurumların çatısı altında gerçekleşmiştir.15
Hayatı boyunca dinî bilimler, dilbilimi, tarih, biyografi gibi konularda 20’den
fazla eser kaleme alan Ahmed Teymur’un bu kitaplarının birçoğu vefatından sonra
yayımlanmış ve yayımlanmaya devam etmektedir. Bu eserlerden dilbilimi ile ilgili
olanlar şunlardır:16
1. Tashîhu aglâti’l-Kamûsi’l-muhît (Kahire 1343).
2. Tashîhu aglâtı Lisâni’l-ʿArab (birinci kısım Kahire 1334, ikinci kısım 1343).
3. el-Kinâyâtü’l-ʿâmmiyye (Kahire 1970). Mısır halk dilinde bulunan kinâyeleri
derlemiştir.
4. el-Emsâlü’l-ʿâmmiyye (Kahire 1970). Mısır halk dilinde kullanılan
atasözlerini derlemiştir.
5. Mu'cemu Teymûri’l-Kebîr fi’l-elfâzi’l-ʿâmmiyye (6 cilt).
Bunların dışında yayımlanmamış olan Emsâlü’l-ʿArab, Habâye’z-zevâyâ ev el-
Elfâzü’l-lugaviyyetü’l-mezkûre fi’t-târîh gibi eserleri de dilbilimi alanındaki
eserlerindendir.
14
Fuad Günel, “Ahmed Teymur Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 2. 15
Fuad Günel, a.y. 16
Fuad Günel, a.y.
16
Mu'cemu Teymur
Mu'cemu Teymûri’l-Kebîr fi’l-Elfâzi’l-Âmmiyye, Ahmed Teymur’un dilcilik
alanındaki ve Mısır Arapçasına dair en hacimli ve en önemli eseridir. 6 cilt hâlinde
kaleme alınan bu eser, ancak ölümünden sonra Hüseyin Nassâr tarafından
yayımlanmaya başlamış ve 1971-2002 yılları arasında yayımı tamamlanmıştır. 6. cilt
dizin kısmını içermektedir.
Mısır halk Arapçasındaki kelime ve anlamları bir sözlük bütünlüğü içinde
ortaya koyan bu eser uzun yılların mahsulüdür. Ahmet Teymur Paşa bu eseri
hazırlamak için yıllarca kendi kütüphanesinde çalışmış, kütüphanesindeki yazma ve
basma nadir eserleri tarayarak, halkın günlük hayatta konuştuğu dili dikkatle
kaydederek ve çağdaş makaleleri, romanları, modern dille yazılan hikayeleri, tiyatro
oyunlarını okuyarak yabancı dillerden Mısır Arapçasına giren kelimeleri sözlüğünde
derlemiştir.
Altı ciltten oluşan Mucemu Teymur yazıldığı dönemden itibaren birçok
edebiyatçı ve dilbilimci tarafından esas bir kaynak olarak kullanılmıştır. Ahmet
Teymur Paşa, çok değerli olan bu eseri yazdıktan iki sene sonra kalp krizi geçirerek
1930 yılında Mısırda vefat etmiştir.
Ahmet Teymur Paşa eserinde ammiceyi, yani Mısır halk Arapçasını farklı
sosyal seviyelerden gelen insanların gerek köyden gerekse şehirden, eğitimlilerin ve
eğitimli olmayanların (okuyanların, okumayanların) birbirleriyle daha hızlı ve kolay
anlaşabilmek için günlük hayatta konuştuğu dil olarak tanımlamıştır.
Mu’cemu Teymûr’u neşreden Hüseyin Nassâr’a göre eserde kaydedilen
Ammice kelimelerin bir kısmı tarihî kaynaklardan alınmış, bir kısmı ise yazarın
çağdaşlarından derlenmiştir. Tarihî kaynakların başlıcası Lahnu’l-Ammiyye adlı
eserdir.
Mu'cemu Teymûr’da yer verilen kelimelerdeki fonolojik değişmeler
gösterilmiş, bunların nedenleri üzerinde durulmuş; kelimelerin kökenleri de
belirtilmiştir. Bu özellikleriyle eser Arap dilciliği açısından da büyük önem
taşımaktadır. Bu çalışmayı ilgilendiren kısmı ise Türkçeden giren kelimelerin geniş
17
bir şekilde kaydedilmiş; Türkçe ile Mısır Arapçası üzerindeki dil etkileşimi üzerinde
durulmuş olmasıdır. Bu yönüyle, Arapçadaki en zengin kaynaktır.
Ahmed Teymur, ön sözünde daha önce hiçbir araştırmacının Mısır Arapçasına
giren kelimeleri tespit etmediğini, bu kelimeler üzerinde çalışma yapmadığını ve
dilin korunmasında bu sözlüğün gerekli olduğunu belirtmiş bu yüzden de Mu'cemu
Teymûr’u yazmayı gerekli gördüğünü dile getirmiştir. Ayrıca bu kelimeleri büyük
sözlüklerdeki gibi alfabe sırasına göre dizdiğini, bu sözlüğü derledikten sonra ona El-
Mu'cemu’l-kebîr (Büyük Sözlük) adını verdiğini söylemiştir. Ön sözün devamında
ise kitabın yazılışının ilk amacı olarak, Mısır Arapçasına giren yabancı kelimelerin
kökenini açıklayarak Arapçanın canlandırılması olduğunu açıklamıştır.
Teymur dile giren her yabancı kelimeye sözlüğünde yer vermiş ve bu
kelimelerin kökenlerini tespit edemese dahi bu kelimeleri sözlükten çıkarmamıştır.
Bunun sebebi ondan sonra gelen dil bilimcilerin bu sözlüğü bir yönlendirme eseri
olarak sayması ve tespit edilemeyen kelimelerin onlar tarafından araştırılması içindir.
Teymur’un bu sözlüğü yazmaktaki diğer bir amacı ise, halkın söylediği kelimelerin
doğru anlamda olup olmadığını değil, kelimelerin ne anlama geldiğini açıklamak
olduğunu söylemiştir.
Bu nedenle, Mısır Arapçasına giren kelimeleri kökenlerine göre 3 kısma
ayırmıştır:
Arapça kökenli kelimeler.
Yabancı dil kökenli kelimeler (Türkçe, Fransızca vb.)
Aslı / kökü bulunmayan kelimeler.
18
2.2.1.2. El-Muhkem fî Usuli’l-Kelimâti’l-Ammiyye (Muhkem)
Şam’daki Arap dili, Mısır’daki Dilbilimi ve Paris’teki Dil Tarihi Akademisinin
üyesi olan Profesör Ahmed İsa Bek’in eseri 1939’da yayımlanmıştır. Son
dönemlerde Mısırlıların konuştukları Mısır Arapçasının birçok yabancı kelime
içerdiğini fark edip bu muazzam eseri hazırladığını ifade eden yazar, genel olarak
lehçelerin sürekli değişmesinden, morfolojiden ve fonolojiden bahsetmiştir. Derlenen
kelimelerin alfabetik bir sözlüğü hazırlanmıştır. Ahmed İsa Bek tarafından
hazırlanan bu eser Mu'cem-i Teymûr’dan sonra bu çalışmada en çok yararlanılan
kaynaktır.
2.2.1.3. A Dictionary Of Egyptian Arabic (DEA)
Martin Hinds ve El-Said Badawi, tarafından yazılmıştır. Bu eserin hazırlanma
çalışmaları 1972-1977 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Eserin yazarı, Mısır
Arapçasındaki kullanılan yabancı kelimeleri toplamıştır. Yaklaşık 290 Türkçe kelime
ve unsur tespit etmiştir.
2.2.1.4. Asli Elfâzu’l-Ammiyye mine’l-luğâti’l-Masriyyeti’l-
kadîme (Elfâz), (Samih Makar, Kahire 2004)
Eserin müellifi Mısır Arapçasındaki yabancı kelimeleri derleyerek bu eseri
hazırlamıştır. Derlediği kelimeler içinde, Kıptça, Farsça, Türkçe, Aramice, Hintçe,
İtalyanca, Fransızca, Latince, İspanyolca, İbranice ve İngilizce kelimeler vardır.
Kelimeleri kökenlerine göre tasnif etmiştir.
19
2.2.1.5. Kamusu’l-Âdât ve’t-takalid ve’t-ta’âbiri’l-Misriyye,
(Âdât) (Ahmed Emin, Kahire 1953)
Atasözü ve deyimler sözlüğü olan bu çalışmada müellif, Türkçeden Mısır
Arapçasına geçmiş olan ifade ve tabirlere de yer vermiştir. Eserde 14 adet Türkçe ve
Türklere dair tabir yer almaktadır.
2.2.2. Edebî Kaynaklar
2.2.2.1. Rudde Kalbi (Kalbimi geri ver), Yusuf El-Siba'i (RK)
Edebiyatçı ve asker olan Yusuf Muhammed Muhammed Abdelvehab Elsiba'i
17 Haziran 1917 yılında Mısır'da doğmuş, 18 Kasım 1978 yılında vefat etmiş. 1935
yılında Mısır Harbiye Külliyesine (Harp Akademisi) girmiş mezun olduktan bir süre
sonra ise aynı fakültede bir profesör olarak çalışmış. Kırk yıllarında edebiyat ile
ilgilenmiş ve öykü, roman ve tiyatro yazmaya başlamış. 1952 yılında Harp (savaş)
müzesinin müdürü olmuş. Askerlikten emekli olduktan sonra birkaç sanat, edebiyat
ve haber dergisinde makale yazıp genel yayın yönetmeni olarak çalışmış. 1973
yılında Kütür bakanı olmuş. Necip Mahfuz, Yusuf Elsiba'i'nin yazdığı romanları,
öyküleri ve tiyatroları övmüş.
Yusuf Elsiba'i'nin yazdığı önemli romanlarında iki roman seçtim. Rudde Kalbi
(Kalbimi bana geri ver) 1954 yılında yazmış. 1922 yılında Hıdivi Mohamed Ali
tarafından başlamanın ardından gelen kraliyet döneminde, zengin ailenin kızı (İnci)
ve sarayın bahçıvanın oğlu (Ali) arasındaki aşk hikayesinden bahsediyor.
Mısır'da Kraliyet dönemi, 1952 Temmuz Devrimiyle 1953 yılında Kral
Faruk’un Mısır'dan ayrılmasıyla tamamen bitmiştir.
Çalışmada bu romanın seçilmesinin sebebi, Yusuf Elsiba'i'nin asker kökenli bir
edebiyatçı olması ve bu dönemde askeriyede kullanılan Türkçe kelime ve unsurlara
sıkça yer vermesidir.
20
2.2.2.2. El-Omru Lahze (Ömür Bir Andır), Yusuf El-Siba'i
(OL)
El-omru Lahze (Ömür bir andır) ise, 1969 ve 1973 yıllar arasında Mısır'daki
savaşlardan bahsetmektedir. Yazar savaşlardan bahesettiği için askerlikle ilgili
birçok Türkçe kelime, unsur ve terim kullanmıştır.
Bu iki romanı (Rudde Kalbi ve El-omru Lahze) inceledikten sonra fark edildi
ki, 1960 yıllardan itibaren Mısır Arapçasında kullanılan Türkçe kelimeler ve unsurlar
oldukça azalmaya başlamıştır. Bunun sebebleri bu iki romanı okunurken fark
edilebilirler. Rudde Kalbi romanı 1954 yılında yazılmış ve o dönemde Mısır
Türklerden kalmış olan Kraliyet altında olduğu için Mısır Arapçasındaki Türkçe
kelimeler ve unsurların çok vardı. Elomru Lahze, ise 1973 yılında yazılmış
dolayısıyla bu romandaki Türkçe kelimeler ve unsurlar Rudde Kalbi (Kalbimi ger
ver) romanıyla karşılaştırsak daha az olduğunu görürüz.
2.2.2.3. Afrahul-kubbe (Düğün Evi - AK) – Necip Mahfuz
Edebiyatçı olan Necip Mahfuz Abdulaziz İbrahim Paşa, 11 Aralık 1911 yılında
Mısır'ın başkenti Kahire'de doğmuş. 30 Ağustos 2006 yılında vefat etmiş. Kahire
Üniversitesi Felsefe Lisansı bitirdikten sonra, Edebiyat bölümünde yüksek lisans
yapmaya karar vermiştir. Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk Mısırlı/Arap. Edebiyat ile
ilgili hayatını 40 yıllarından 2004'e kadar sürmüştür. Onun romanlarında Mısır'da
olmuş olaylar ve halk ile ilgili konular önemsenmiştir. 1939 yılında on yedi
yaşındayken yazdığı ilk romanı yayımlanmıştır. Uzun bir süre kamu sektöründe
memur olarak çalıştıktan sonra Mısır'ın sinemayı desteklemek için kurduğu vakıfta
müdür olarak çalışmış ve Kültür Bakanlığında sinema danışmanlığı yapmıştır.
Birçok yabancı dillere çevrilmiş romanları vardır. Necip Mahfuz realist okulu temsil
eden bir yazardır. Bu nedenle yaşadığı dönemin olaylarını rahatça onun eserlerinde
ve özellikle romanlarında görebilmekteyiz.
Necip Mahfuz'u okuduğumuzda onun üslûbu vasıtasıyla sanki o zamanın
içinde olduğumuzu hissederiz. Dolayısıyla eserlerinde onun kullandığı dil ne kadar
güçlü olsa da muhakkak halkın günlük hayatta konuştuğu dildeki bazı Türkçe
21
kelimelere ve unsurlara sıkça rastlanmaktadır. Düğün Evi (Efrahul-kubbe) Necip
Mahfuzun en meşhur romanlarında biridir. 1981 yılında basılmıştır.
22
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MISIR ARAPÇASI-TÜRKÇE DİL İLİŞKİLERİNİN
DİLBİLİMSEL ÖZELLİKLERİ
3.1. Fonoloji
3.1.1. Ses Değişmeleri
Ses değişmelerinin dilin iç yapısından kaynaklanan veya dış etkenlere bağlı
sebepleri vardır.
a) Dış etkenler: Dış etkenden kastımız alfabe-fonoloji ilişkisidir. Ortak
kökenli alfabeleri kullanan diller, alfabe işaretlerine farklı ses değerleri atadıklarında
kaynak dildeki bir kelime farklı bir ses değeriyle okunur ve hedef dile böylece farklı
bir ses değeriyle yerleşmiş olur. İngilizceden Türkçeye giren corner /kornır/ kelimesi
Türkçede /korner/ olarak okunur; bu ‘e’ harfinin ses değerinin her iki dilde farklı
olmasından kaynaklanmıştır ve sonuçta fonolojik bir değişime sebep olmuştur. Aynı
şekilde Arap alfabesi temelli yazı sistemleri kullanan Türkler ve Araplar,
birbirlerinden aldıkları kelimeleri bu harflere kendi dillerinde atadıkları ses
değerlerine göre okumuşlar, bu da çeşitli ses değişmelerine yol açmıştır. Meselâ ث
harfi Türkçede [s] olarak ve س harfinden farksız telaffuz edilir. Böyle bu harfe sahip
kelimelerde bir söyleyiş farkı ortaya çıkar. Aynı şekilde پ harfi ve karşılığı olan /p/
fonemi de Arapçada bulunmadığı için کوپری kelimesi [kubri] olarak seslendirilir ve
.olarak yazılır کوبری
Arap alfabesi ve onun Türkçenin fonolojisiyle ilişkisi hakkında Mertol Tulum
şunları yazmaktadır: “Arap alfabesi 28 harften oluşan bir alfabedir ve Osmanlı
alfabesi ona dayanmaktadır. Bu sebepten dolayı bir Arap veya Mısırlı biri
Osmanlıcayı okuduğu zaman, Arapça ses bilgilerine göre okur ve Mısır Arapçasına
23
giren Türkçe kelimeler okunduğu gibi girmektedir. Bu duruma istinaden birçok aynı
kelime Türkçe okunduğu gibi okunmaz ve fonetik tahrifi ortaya çıkar.”17
Yalnız Arapçada bulunan birkaç harf Türkçedeki yakın ses değerlerine
dönüşürler:
- Se ث ve sad ص tek /s/ fonemini,
- ha ح ve hı خ /h/ fonemini,
- zel ذ , dad ض ve zı ظ /z/ fonemini,
tı ط /t/ fonemini karşılar. ض bazen /d/ fonemini de karşılamaktadır. ع ayın ve ء
hemze harflerinin karşıladığı fonemler Türkçede bulunmadığı için Türkçede
düşmeyle uzamaya sebep olurlar veya başka bir sese dönüşürler. Ancak fasih
Arapçaya özgü bu seslerden ذ ث ve ظ Mısır Arapçasında da kullanılmaz; ض ise /z/
fonemini karşılar.
Alfabe ve fonolojik yapı arasındaki bu farklılık köpri کوپری > kubri کوبری
örneğinde olduğu gibi çeşitli ses değişmelerine yol açmıştır.
b) İç etkenler: Her dil alıntı kelimeleri kendi fonolojik sistemine
uydurur, bu ise düzenli veya düzensiz ses değişmelerine yol açar. Arapçada ve
hususen Mısır Arapçasında kimi ünlüler veya ünsüzler bulunmadığı için Türkçenin
kimi ünlü veya ünsüzleri hedef dilin ses sistemine uydurularak seslendirilmiştir: /ö/
foneminin /u/ olarak seslendirilmesi gibi: köpri کوپری > kubri کوبری.
Türkçeden Mısır Arapçasına geçen kelimelerdeki fonolojik değişmeler bu dış
ve iç sebeplerle izah edilebilir; ancak bütün değişmeleri izaha kavuşturmak her
zaman mümkün olmamaktadır. Biz ünlü ve ünsüz fonemlerdeki değişmeleri tasnif
ederken bu sebeplerin görünebilir olmasına gayret ettik.
17
Mertol Tulum, Osmanlı Türkçesine Giriş, s. 8.
24
3.2. Ünlüler
Mısır Arapçasının ünlü sesbirimleri şunlardır:
Kısa ünlüler: /a/ - /e/, /i/, /o/, /u/
Uzun ünlüler: /â/, /î/, /ô/, /û/ ??? (J. Selden Willmore, The Spoken Arabic of
Egypt, London 1905; Daniel Pipes, An Arabist’s Guide to Egyqtian Colloquial,
1983, s. 3)
Kısa ve uzun ünlü karşıtlığı bir yana bırakıldığında ve /a/ ve /e/ sesbirimlerinin
çıkış yeri yakınlığı göz önüne alındığında üç temel ünlüye karşı Türkçede sekiz ünlü
sesbirimi vardır. Bu durumda Arapçada bulunmayan Türkçe ünlüler, söyleyişte Mısır
Arapçasının ünlüleriyle karşılanmıştır.
3.2.1. /e/ > /i/ Değişimi
Geniş ve ince /e/ foneminin bazı örneklerde darlaştığı görülür:
çeşme > şişme: ششمه (Muhkem, 123)
prens > brins برنس (Mu’cem, II, 158)
köstek > ostik استيك (Muhkem, 11)
pekmez > bekmiz بكميز (Muhkem, 38)
börek > borik بوريك (Muhkem, 41; DEA, 72)
tek > tik تك (Muhkem, 48; DEA, 133)
çörek > şorik شريك (Mu’cem, IV, 204; Muhkem, 123; DEA, 463)
fişek > fişink فشنك (Muhkem, 167; RK, 320)
keşkek > kişk كشك (Muhkem, 188)
menekşe > menevişi من نويشي (Mu’cem, V, 407; Muhkem, 126)
25
kürek > kurik كريك (Muhkem, 186; DEA, 744)
kerevet > kerevite كرويته (Muhkem, 186; DEA, 747)
tel > tile تيله (Muhkem, 52)
fişenk > fişink فشنك (Muhkem, 167)
peçe > bişe بيشه (Muhkem, 43; DEA, 116)
örnek > ornik أرنيك (Mu’cem, II, 83; Muhkem, 9; DEA, 16)
3.2.2. /u/ > /a/ Değişimi
Kalın ve dar /u/ foneminin bazı örneklerde genişlediği görülür:
usta > asta اسطى ~ اسطى (Mu’cem, II, 39; DEA, 21)
dondurma > dandarma ضنضرمة ~ دندرمة (Mu’cem, IV, 310)
tuğra > tağra طغراء (Muhkem, 144)
3.2.3. /ı/ > /i/ Değişimi
Arapçada /ı/ sesbirimi olmadığı için Arapça ses yapısında /ı/’ya en yakın ve en
benzeşen sesbirimi /i/’dir. Bu ses değişime dair birçok örneğe rastlanmıştır. Aşağıda
dar ve kalın olan /ı/ foneminin bazı örneklerle inceldiği gösterilmiştir:
alaylı > alayli الايلي (Mu’cem, II, 61; DEA, 31)
avantacı > avantagi اونطجي (Mu’cem, II, 85)
baltacı > baltagi بلطجي (Mu’cem, II, 219), (Muhkem, 39)
çamaşır > şemeşir شماشير (Mu’cem, IV, 228)
çamaşırcı > şamaşirgi شمشرجي (Mu’cem, IV, 228; DEA, 478)
26
tatlı > tatli طاطلي (Mu’cem, IV, 345)
aşçı > aşgi عشي ~ اشجي (Mu’cem, IV, 412; Muhkem, 153)
kadayıf > katayif قطايف (Mu’cem, V, 140)
şıpşıp > şibşib شبشب (RK, 196)
yazıcı > yazigi يازجي (Muhkem, 250)
askı > azki عزقي (Mu’cem, IV, 406)
fındıklı > findikli فندقلي (Mu’cem, V, 80)
arabacı > arbagi عربجي (RK, 168)
onbaşı > ombaşi اومباشي (RK, 191; DEA, 34)
silahlık > silahlik سلاحليك (RK, 142, 191)
sınıf > sinif صنف (RK, 191, 142, 147)
yüzbaşı > yuzbâşi يوزباشي (ÖL, 27), (RK, 178)
tulumbacı > tulumbagi طلمبجي (ÖL, 121; RK, 411; DEA, 546)
binbaşı > binbâşi باشي بك ~ بنباشي (Mu’cem, II, 232; RK, 180; DEA, 104)
3.2.4. /a/ > /e/ Değişimi
Fasih Arapçada normal /a/ fonemi Mısır Arapçasında /a/ fonemini içeren
kelimelerin çok büyük bir kısmı /e/ olarak değiştirilir. Bu duruma özellikle
Türkçeden Mısır Arapçasına giren kelimelerin çoğunda yoğun bir biçimde rastlanır.
Bununla ilgili aşağıdaki örneklerde /a/’nın /e/’ye dönüştüğü görülmektedir:
paşa > beşe باشا (Mu’cem, II, 94)
bamya > bemye بامية (Mu’cem, II, 103)
27
peştahta > beştehte باشتخته (Mu’cem, II, 180)
baklava > beklewe بقلاوة (Mu’cem, II, 206; Muhkem, 37)
eczahane > egzehane اجزخانه (Mu’cem, II, 15)
binbaşı > binbeşi باشي بك ~ بنباشي (Mu’cem, II, 232; RK, 180; DEA, 104)
bahane > behene بهانة (Mu’cem, II, 243)
boya > boye يةبو (Mu’cem, II, 269; Muhkem, 34; RK, 149; DEA, 110) بوهية ~
tenhâ> tenhe تنهه (Mu’cem, III, 180, 358)
şal > şel شال (Mu’cem, IV, 161)
şamdan > şami’den شمعدان (Mu’cem, IV, 237)
çuval > şivel شوال (Mu’cem, IV, 251; Muhkem, 130; RK, 411)
fırça > forşe فرشة (Mu’cem, V, 48; RK, 149, 396; Muhkem, 164; DEA, 649)
fincan > fingen فنجان (Mu’cem, V, 77; Muhkem, 171; OL 121)
fanus > fenus فانوس (Mu’cem, V, 82)
kebap > kebeb كباب (Mu’cem, V, 189)
bağa > beğe باغه (Muhkem, 24; DEA, 49)
güllaç > gulleş جلاش (Muhkem, 57)
hurda > hürde خرده (Muhkem, 74; Rk., 95; OL, 108)
hoşaf > hoşef خشاف (Muhkem, 75; DEA, 251)
damga > demğe دمغه (Muhkem, 88)
süvari > severi سواري (Muhkem, 115; RK., 522)
28
fistan > fusten فستان (Muhkem, 166)
kani mani > keni meni ماني كاني (Muhkem, 182; Mu’cem, V, 189)
nargile > nergile نارجيله (Mu’cem, V, 264; Muhkem, 229)
yaşmak > yeşmek يشمك (Muhkem, 251)
maşa > meşe ماشه (Muhkem, 204)
çintiyan > şintiyen شنتيان (Muhkem, 130; DEA, 480)
piyade > biyede بياده (Muhkem, 43)
pervaz > bervez براوز (Muhkem, 30; DEA, 71)
kışlak > kışlek قشلاق (Mu’cem, V, 130; RK, 396, 522; DEA, 702)
dükkan > dükken دكان (Muhkem, 86; AK, 75)
divan > diven ديوان (RK, 411)
amiral > emirel اميرال (Mu’cem, II, 71)
3.2.5. /ü/ > /u/ Değişimi
İnce dar olan /ü/ sesi fasih Arapçasında da Mısır Arapçasında da mevcut
değildir. Bu sebeple Mısır Arapçasına giren ve /ü/ fonemini içeren yabancı
kelimelerin çoğunda /ü/ sesini Arap fonemine en yakın ve en benzeşen kalın ve dar
olan /u/ sesi almaktadır. Bununla ilgili örnekler aşağıda gösterilmiştir.
tütün > tutun تتن (Mu’cem, II, 289)
tütüncü > tutungi تتنجي (Mu’cem, II, 289)
tül > tul تل (Muhkem, 50)
güllaç > gulleş جلاش (Muhkem, 57)
29
külbastı > kulbasta كلبسطه (Muhkem, 189; DEA, 758)
kürk > kurk كورك (Mu’cem, V, 215; Muhkem, 185)
kürek > kurik كريك (Muhkem, 186; DEA, 744)
bürümcük > burung ب رنج (Muhkem, 30)
çürük > şuruk شرك (Mu’cem, IV, 198)
külfet > kulfe كلفة (Mu’cem, II, 64, V, 154)
üçüncü > şungi شنجي (RK, 396; DEA, 481)
mühendishane > muhendishene مهندسخانة (RK, 40)
yüzbaşı > yuzbaşi يوزباشي (ÖL, 27; RK, 178)
3.2.6. /ü/ ~ /u/ > /i/ Değişimi
Standart Arapçada ve Mısır Arapçasın’da /ü/ sesbirimi bulunmadığı için
Türkçeden alınma kelimelerdeki bütün /ü/’lerin artdamaksı /u/’ya dönüştüğü kabul
edilmelidir. Kelime sonundaki dar yuvarlak ünlüler de /i/’ye dönüşmüştür. Tabii bu
gibi kelimelerin bir kısmının Osmanlı Türkçesinde ی ile yazılması da bu değişiklikte
etkili olmuş olabilir:
süngü > sunki ~ singe سونكي ~ سنجه (Mu’cem, IV, 141; Muhkem, 114; Ak,
120; DEA, 434)
köprü > kobri كبري (RK, 397; DEA, 732)
tuzluk > tezlik تزلك (Mu’cem, V, 314)
çuval > şivel شوال (Mu’cem, V, 251; Muhkem, 130; RK, 411)
çavuş > şavwiş ~ gavwiş جاويش ~ شاويش (Mu’cem, V, 255; RK, 242; OL, 221;
DEA, 488)
30
doğru > doğri دغري (Muhkem, 85; DEA, 292)
turşu > turşi طرشي (Muhkem, 142)
topçu > tobgi طبجي (Mu’cem, IV, 320; DEA, 529)
kuruş18
> kirş قرش (Mu’cem, IV, 67; RK, 163)
kuzu > kuzi قوزي (Mu’cem, V, 180; DEA, 721)
komsiyoncu > komsiyongi قومسيونجي (Mu’cem, V, 182)
üçüncü > şungi شنجي (RK, 396; DEA, 481)
hükümdar > hikimdar حكمدار (RK, 27, 142; DEA, 219) örneğinde ise iç seste
bir düzleşme meydana gelmiştir.
3.2.7. /u/ > /e/ Değişimi
Art ve dar olan /u/ sesbiriminin bazı örneklerde inceldiği görülür:
tuzluk > tezlik تزلك (Mu’cem, V, 314)
çubuk > şubek شوبك (Muhkem, 131; DEA, 451)
3.2.8. /ı/ > /e/ Değişimi
Arapçada /ı/ fonemi olmadığı için bazı Türkçe alıntı kelimelerde ince ve geniş
olan /e/ sesine değiştiği görülür:
dadı > dede داده (Muhkem, 80; RK., 25)
18
kuruş kelimesi Türkçeye Alm. groschen < Lat. denarius grossus “büyük sikke”)’den girmiştir
(Kubbealtı Lugati).
31
3.2.9. /a/ > /i/ Değişimi
Mısır Arapçasında /a/ sesi çok az bulunduğu için, /a/ sesi içeren Türkçe alıntı
kelimelerde /a/ > /i/ değişmesi gözlenir:
karnabahar > karnabit قرنبيط (Mu’cem, V, 119; DEA, 692)
arkadaş > aladiş الاضيش (Muhkem, 15)
bir daha > bir daği19
(Muhkem, 38) بردخي
sermaye > sermiye صرميه (Muhkem, 134)
laklak > leklik ~ lekleke ولكلكه لكلك (Muhkem, 193)
3.2.10. /e/ > /a/ Değişimi
Genel olarak Türkçeden Mısır Arapçasına giren kelimelerin inceldiği görülür.
Ancak burada kalınlaştığına dair birkaç örneğe rastlanmıştır:
tencere > tangara طنجرة (Mu’cem, IV, 356; Muhkem, 146; DEA, 547)
tepe > tabiye طابيه (Mu’cem, IV, 315) ~ tebe تبه , (Muhkem, 139; DEA, 120)
haremlik > haramlik حرملك (RK, 525)
3.2.11. /o/ > /a/ Değişimi
Muhtemelen diş ünsüzlerinin etkisiyle meydana gelen bu düzleşmeye dair tek
bir örnek tespit edilmiştir:
dondurma > dandarma ضنضرمة ~ دندرمة (Mu’cem, IV, 310)
19
daha kelimesinin tarihi sesbilimsel gelişmesi dakı > dagı > dahi şeklinde olduğuna göre MA’daki
bu şeklin eski bir alıntı olduğu değerlendirilebilir. Günümüz MA’da kullanılmamaktadır.
32
3.2.12. /ı/ > /o/ Değişimi
Ne standart Arapça ne de Mısır Arapçasında /ı/ fonemi bulunur. Dolayısıyla bu
ses Mısır Arapçasının dizimine göre en uygun ses ile değiştirilir:
fırça > forşe فرشة (Mu’cem, V, 48; RK, 149, 396; Muhkem, 164; DEA, 649)
fırın > forn فرن (Mu’cem, V, 55)
kırbaç > korbag كرباج (Mu’cem, V, 205; Muhkem, 185; RK. 30)
3.2.13. /a/ > /o/ Değişimi
/a/ > /o/ yuvarlaklaşması bir örnekte tespit edilmiştir:
kaptan > kobtan قبطان (Mu’cem, V, 94)
3.2.14. /ö/ > /o/ Değişimi
Mısır Arapçasında ince ve geniş olan /ö/ sesi bulunmaz. Bu sebeple Mısır
Arapçasına giren yabancı ve özellikle Türkçe kelimelerin çoğunda /ö/ sesi Mısır
Arapçasının ses dizimindeki en yakın ses ile değiştirilir:
karagöz > aragoz جوزقر (Mu’cem, V, 104; DEA, 691) اراجوز ~
ökçe > okşe اكشه (Mu’cem, V, 58; Muhkem, 15)
börek > borik بوريك (Muhkem, 41; DEA, 72)
çörek > şorik شريك (Mu’cem, V, 204; Muhkem, 123; DEA, 463)
köprü > kobri كبري (RK, 397; DEA, 732)
köfte > kofte كفته (Mu’cem, V, 241; Muhkem, 188)
kör > korge كورجه (Mu’cem, V, 263; Muhkem, 191)
33
köşe > koşe كوشه (Mu’cem, V, 265; Muhkem, 192)
köşk > koşk كشك (Mu’cem, V, 235; RK, 411)
nöbet > nobe نوبة (Mu’cem, I, 33; RK, 142, 165, 350; OL, 300)
nöbetçi > nobetgi ~ nobetşi نوبتشي ~ نوبتجي (Mu’cem, I, 33; RK, 142, 165, 362)
3.2.15. /i/ > /e/ Değişimi
Dar olan /i/ foneminin, bazı örneklerde genişlediği görülür:
çizme > gezme جزمه (Muhkem, 55)
çizmeci > gezmeği جزمجي (Muhkem, 55)
şilte > şelte شلته (Muhkem, 128; DEA, 475)
ninni > ninne ننه (Muhkem, 136)
gezlik > gezlek كزلك (Muhkem, 186; DEA, 747)
3.2.16. /ı/ > /u/ Değişimi
kazık > hazuk خازوق (Muhkem, 73; DEA, 747)
kırmızı > kurmuzi قرمزي (RK, 35)
3.2.17. /ü/ > /e/ Değişimi
Dar olan /ü/ foneminin bazı örneklerde genişlediği görülür:
süngü > singe سنجه (Mu’cem, IV, 141; Muhkem, 114; DEA, 434)
süvari > sewêri سواري (Muhkem, 115; RK, 522)
zülbiye > zelebiye زلابية (Muhkem, 102)
34
3.2.18. /i/ > /u/ Değişimi
İnce olan /i/ foneminin bir sesinin Mısır Arapçasında kalınlaştığı görülür. Bu
da nadir rastlanan durumlardan biridir.
fistan > fusten فستان (Muhkem, 166)
vergi > verku ويركو (Muhkem, 249)
çekiş > şekuş شاكوش (Mu’cem, IV, 212; Muhkem, 119; DEA, 475)
3.2.19. /ı/ > /a/ Değişimi
Dar olan /ı/ foneminin aşağıdaki örneklerde genişlediği görülür:
kılavuz > kalavuz قلاوظ (Muhkem, 178; DEA, 716)
külbastı>kulbasta كلبسطه (Muhkem, 189; DEA, 758)
3.2.20. /i/ > /o/ Değişimi
dingil > dongol دنجل (Muhkem, 88; DEA, 304)
35
3. 3. Ünsüzler
Mısır Arapçasındaki ünsüzler Daniel Pipes’e göre şunlardır:
rر
d,zذ
d د
xخ
hح
g ج
t,sث
t ت
b ب
ğ غ
ع ‘
z, dظ
tط
d,zض
s ص
s ش
sس
zز
yي
wو
hه
nن
mم
lل
kك
qق
fف
(Daniel Pipes, An Arabist’s Guide to Egyqtian Colloquial, 1983, s. 3).
Hem Fasih Arapça hem de Mısır Arapçasında /p/ ve /ç/ fonemleri yoktur. Bu
nedenle Türkçeden Mısır Arapçasına giren ve en çok değişime uğrayan kelimeler /p/
ve /ç/ ses birimlerini içeren kelimelerdir. Bunun dışında, Fasih Arapçada olan ve
Mısır Arapçasında olmayan /c/ ve /k~q/ fonemler de vardır. Bu harfler ses dizimine
göre en yakın harfe dönüştürülür. Bunları detaylı olarak aşağıda göstermekteyiz.
3.3.1. /p/ > /b/ Değişimi
/p/ sesi, Mısır Arapçasında hiç bulunmayan seslerden biridir. Bu nedenle /p/
içeren ve Mısır Arapçasına geçen bütün Türkçe kelimelerde bu sese en yakın ve en
benzer sesle değiştirilir:
paşa > beşe باشا (Mu’cem, II, 93)
36
pabuç > babuj ببوج ~ بابوج (Mu’cem, II, 105; Muhkem, 23)
prens > brins برنس (Mu’cem, II, 158)
pembe > bembe ~ benbi بنبي ~ بمبة (Mu’cem, II, 132; Muhkem, 40; RK, 70;
DEA, 104)
tepsi > tebsi تبسي (Mu’cem, II, 186, 4.C, 320)
para > bara باره (Muhkem, 23)
pezevenk > bezeweng ب زونج (Muhkem, 31)
pencere > bencere بنجره (Muhkem, 40)
şıpşıp > şibşib شبشب (RK, 196)
köprü > kobri كبري (RK, 397; DEA, 732)
kepçe > kebşe كبشه (muhkem, 183)
tepe > tebe تبه (Mu’cem, IV, 315; Muhkem, 139; DEA, 120)
peçe > bişe بيشه (Muhkem, 43; DEA, 116)
piyade > biyede بياده (Muhkem, 43)
paçavra > başavra بشاوره (Muhkem, 32; DEA, 79)
vapur > vabur وابور (Mu’cem, I, 25; RK, 27, 420)
3.3.2. /c/ ve /ç/ Fonemleri
Mısır Arapçasının temel fonolojik özelliklerinden biri /c/ foneminin
olmayışıdır. Bu fonem umumiyetle /g/’ye dönüşür: örneğin; câmi’ > gami’, câmi’e >
gami’e, ceride > geride, cedvel > gedwel vs. Bu Mısır Arapçası için karakteristik bir
özelliktir.
37
/ç/ sesbirimi hem standart Arapçada hem de Mısır Arapçasında bulunmayan bir
sesbirimidir. Bunu yazıda gösteren bir işaret de yoktur. Bu yüzden bu sesbirimine
sahip olan kelimeler cim harfiyle yazılmışlardır. Standart dilde cim harfi Mısır
Arapçasında /g/ olduğu için bir /ç/ > /g/ gelişmesi ortaya çıkmıştır. Bu, yazının
fonolojiye etkisidir. Bunun dışında /ç/ foneminin sızıcı /ş/’ye döndüğü örnekler de
vardır.
3.3.3. /c/ > /g/ Değişimi
/c/ sesini içeren kelimelerin çoğunda bir damaksılaşma gerçekleşmiştir:
sucuk > sugu’ سجق
baltacı > baltagi بلطجي (Mu’cem, II, 219; RK, 396, 522)
eczane > egzehane اجزخانه (Mu’cem, II, 15)
tütüncü > tutungi تتنجي (Mu’cem, II, 289)
sac > sag صاج (Muhkem, 133; Mu’cem, IV, 289; RK, 192; DEA, 492)
tabanca > tabanga طبنجة (Mu’cem, IV, 325; Muhkem, 141; DEA, 533)
tencere > tangara طنجرة (Mu’cem, IV, 356; Muhkem, 146; DEA, 547)
fincan > fingen فنجان (Mu’cem, V, 77; Muhkem, 171; ÖL, 121)
çizmeci > gezmegi جزمجي (Muhkem, 55)
yazıcı > yazigi يازجي (Muhkem, 250)
alaca > alaga الاجه (Muhkem, 15; DEA, 31)
komsiyoncu > komsiyongi قومسيونجي (Mu’cem, V, 182)
cephane > gebhane جبخانة (RK, 180, 191)
38
avantacı > avantagi اونطجي (Mu’cem, II, 85)
3.3.4. /ç/ > /g/ Değişimi
Bu değişmede yazının da etkisi düşünülmelidir; çünkü metinlerde bu kelimeler
/ile yazılmakta, /c/ olarak değerlendirilen bu harf de konuşma dilinde /g ج yerine چ
olarak okunmaktadır. Konuşma etkisi dışarıda tutulursa bu gelişmenin /ç/ > */c/ > /g/
şeklinde olduğu düşünülebilir.
çizme > gezme جزمه (Muhkem, 55)
çizmeci > gezmegi جزمجي (Muhkem, 55)
ateşçi > ateşgi عطشجي (Mu’cem, IV, 421; Muhkem, 154; DEA, 584)
kırbaç > korbag كرباج (Mu’cem, V, 205; Muhkem, 185)
bakraç > bakrag بكرج (Muhkem, 38; DEA, 93)
bohçe > bo’ge بقجة (Mu’cem, II, 201; Muhkem, 37)
barça > barga بارجه (Muhkem, 23)
topçu > tobgi طبجي (Mu’cem, IV, 320; DEA, 529)
nöbetçi > nobetgi نوبتجي (Mu’cem, I, 33; RK, 142, 165, 362)
3.3.5. /ç/ > /ş/ ~ /j/ Değişimi
Patlamalı ve ötümsüz /ç/ sesbirimi sızıcılarak ötümsüz /ş/ veya ötümlü /j/’ye
dönüşebilmektedir:
bahçivan > behşiven بخشونجي (Mu’cem, II, 117; Muhkem, 26; DEA, 56)
çekmece > şekmegiyye شكمجيه (Mu’cem, IV, 220; Muhkem, 127; DEA, 474)
çamaşır > şemeşir شماشير (Mu’cem, IV, 228)
39
çanta > şanta شنطة (Mu’cem, IV, 245; Muhkem, 130; DEA, 481)
çuval > şivel شوال (Mu’cem, IV, 251; Muhkem, 130; RK, 411)
çeşm ‘göz’ > şeşm ششم (Mu’cem, IV, 204)
çeşme > şişme ششمه (Mu’cem, IV, 204)
çorba > şorba شوربة (Mu’cem, IV, 253)
çevirme > şevirme شورمة (Mu’cem, IV, 254)
fırça > forşe فرشة (Mu’cem, V, 48; RK, 149, 396; Muhkem, 164; DEA, 649)
bahçe > bağşe باغجة (Mu’cem, II, 117; Muhkem, 26)
güllaç > gulleş جلاش (Muhkem, 57)
çarşaf > şarşaf شرشف (Muhkem, 122)
çörek > şorik شريك (Mu’cem, IV, 204; Muhkem, 123; DEA, 463)
çelebi > şelebi شلبي (Mu’cem, IV, 222; Muhkem, 127; DEA, 475)
kepçe > kebşe كبشه (Muhkem, 183)
paçavra > başavra بشاوره (Mu’cem, 32; DEA, 79)
nöbetçi > nobetgi / nobetşi نوبتشي ~ نوبتجي (Mu’cem, I, 33; RK, 142, 165, 362)
Bir örnekte ise her iki şekil de tespit edilmiştir,
çavuş > şawiş شاويش (Mu’cem, IV, 255; RK, 242; ÖL, 221; DEA, 488)
3.3.6. /h/ > /q/ ~/k/ Değişimi
Standart Arapçadaki /q/ fonemi, Mısır Arapçasında bir gırtlak çarpması fonemi
olan hemze’ye dönüşür: kalem > ‘elem, kalb > ‘elb vs. Türkçeden alınan kelimelerde
40
iç seste sızıcı /h/ fonemi patlayıcı /k/ fonemine dönüşür ve yazıda ‘kaf’ ile yazılır;
ancak bunlar konuşma dilinde hemzeye dönüşür:
bahşiş > bakşiş بقشيش [be’şiş] (Muhkem, 37; Mu’cem, 2., 59)
bohça > bokga بقجة [bo’ge] (Mu’cem, II, 201; Muhkem, 37)
3.3.7. /k/ > /h/ خ Değişimi
İki örnekte kelime başında /k/ > /h خ/ süreklileşmesi örneğine rastlanmıştır:
kartuş > hartuş خرطوش (Muhkem, 167)
kazık > hazuk خازوق (Muhkem, 73; DEA, 747)
3.3.8. /n/ > /m/ Değişimi
/nb/ ses demetçiğinin /mb/’ye dönüştüğü dudaksılaşma örnekleri Türkçede
sıkça görülmektedir. anbar > ambar, perşenbe > perşembe gibi örnekleri veren
Banguoğlu, yazıda standartlaşmamış onbaşı > ombaşı, vatanperver > vatamperver
gibi örnekleri de zikreder20
. Mısır Arapçasında tespit edilen ombaşi اومباشي (RK, 191)
örneği doğrudan konuşma dilinden alınmış olmalıdır.
Kelime sonunda görülen n > m değişmesi de örnekseme yoluyla yine konuşma
dilinden bir alıntı olmalıdır: aferim عفارم (Mu’cem, IV, 421, Muhkem, 154; DEA,
585)
20
Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, Türk Dil Kurumu Yayınları, 7. baskı, Ankara 2004, s. 108-
109.
41
3.3.9. /r/ > /l/ Değişimi
Çıkış yerleri birbirine yakın olan /r/ ve /l/ sesbirimlerinin daha çok konuşma
dilinde değiştiği görülür (tarla > talla, yuvarlak > yuvallak vs.)21
.Mısır Arapçasında
tespit edilen arkadaş > aladiş الاضيش (Muhkem, 15) örneği de bir çıkış yeri
benzeşmesi olarak değerlendirilebilir. Muhtemelen /k/ sesbirimi bu değişiklikten
sonda düşmüştür.
3.3.10. /l/ > /r/ Değişimi
/r/ ve /l/ sesbirimlerinin yer değiştirdiği bir uzaktan göçüşme örneği de yine
konuşma dilinden alıntı olarak tespit edilmektedir: bulgur > burğul برغل (Muhkem,
30). kiler > kirer كرار (Mu’cem, V, 205) örneği de bir göçüşme örneği olarak
değerlendirilmiştir.
3.3.11. /g/ > /ğ/ غ Değişimi
Yazıda aynı harflerle yazılmakla birlikte Türkçede patlamalı bir artdamak sesi
olan /g/, Mısır Arapçasında sürekli bir artdamak sesine dönüşmüştür: bulgur > burğul
لبرغ (Muhkem, 30), damga > demğe دمغه (Muhkem, 88).
3.3.12. /z/ > /s/ Değişimi
bornoz > bornos برنس (Muhkem, 30)
3.3.13. /k/ > /g/ Değişimi
Kelime sonunda /k/ > /g/ ötümlüleşmesi bir örnekte tespit edilmiştir: pezevenk
> bezevweng ب زونج (Muhkem, 31)
21
Tahsin Banguoğlu, Türk Grameri, Birinci Bölüm: Ses Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
1959, s. 175.
42
3.3.14. /q/ > /’/ Değişimi
Mısır Arapçasında ön ses dışında iç seste veya son seste /q/ sesbirimi
bulunmaz. Alıntı kelimelerdeki /q/ sesbirimleri içseste ve sonseste umumiyetle
hemze’ye dönüşür:
başka > beş’e بشأة (Muhkem, 32)
duvak > duve’ دواء (Muhkem, 89)
ocak > oce’ وجاء (Muhkem, 246; DEA, 922)
yaka > ye’e ياقه (Muhkem, 250)
3.3.15. /t/ > /d/ Değişimi
/t/ > /d/ ötümlüleşmesi iki örnekte karşımıza çıkıyor. tokmak > dokmak دقماق
(Muhkem, 86) örneğinin konuşma dilinden veya kelime başında /d/’yi koruyan bir
ağızdan alıntılanmış olması muhtemeldir. tente > tende تنده (Mu’cem, III, 354)
örneği ise Mısır Arapçası fonolojisinde gerçekleşmiş bir ötümlüleşme olarak kabul
edilebilir.
3.3.16. /l/ > /n/ Değişimi
Mısır Arapçasına giren bazı Türkçe kelimelerde /l>n/ değişikliği olmuştur.
Bunları aşağıda gösterilmiştir:
telve > tenwe تنوه (Mu’cem, III, 359; Muhkem, 51)
karakol > qerekon ~ ‘ere’on قول قره ~ كركون (Mu’cem, V, 216; Muhkem, 186;
DEA, 745)
43
3.3.17. /g/ > /k/ Değişimi
Bu değişikliğin de yazıdan kaynaklandığı düşünülebilir. Kef ile yazılan
kelimeler Arap dilli okuyucu tarafından ön damak /k/ olarak değerlendirilmiş ve
MA’ya böylece yerleşmiş olmalıdır:
gerdan > kerdan كردان (Mu’cem, V., 208; Muhkem, 185)
vergi > werku ويركو (Muhkem, 249)
werku örneğinde sonses ünlüsünün düz olması beklenirdi; bunun tersine
sonsesteki yuvarlak ünlünün korunmuş olması werku’nun eski bir alıntı olmasına
bağlanabilir.
3.3.18. /b/ > /m/ Değişimi
Türkçeye Farsça mubâr (مبار)’dan alınan bumbar kelimesi bazı ağızlarda
mumbar ~ gumbar şekillerinde kaydedilmiştir. MA’na ağızlardan girmiş olmalıdır:
bumbar > mumbar ممبار (Mu’cem, V, 397).
3.3.19. /s/ > /z/ Değişimi
askı > azki عزقي (Mu’cem, IV, 406)
3.4. Ses Düşmesi
Fasih ve Lehçe olarak Arapçanın iki kullanım türü vardı. Her ülkenin kendi has
lehçesi vardır. Ülkenin halkı farklı dönemler boyunca farklı milletlerle iletişim
kurduklarından dolayı lehçe sürekli değişken bir durumda kalır. Yabancı dillerden
Mısır Arapçasına giren kelimelerin çok büyük bir kısmı duyma vasıtasıyla
(duyularak) girmiştir ve halkın konuşma şekline göre ses değişimleri ve düşmeleri
olur. Bu nedenle Mısır Arapçasına giren bazı Türkçe kelimelerin ses düşmelerine
maruz kaldığı gayet normal görülmektedir.
44
İncelediğim kaynaklardan ses düşmesi hadisesine uğrayan kelimeler şunlardır:
3.5. Ünlü Düşmesi
Düşen ünlünün kelime başında ortasında veya sonunda olmasına göre aşağıda
gruplandırılmıştır:
3.5.1. Kelimenin Başında Düşen Ünlü
fırın > forn فرن (Mu’cem, V, 55)
kuruş > kirş قرش (Mu’cem, IV, 67; RK, 163)
ikinci > kingi كنجي (RK, 270; DEA, 766)
üçüncü > şungi شنجي (RK, 396; DEA, 481)
3.5.2. Kelimenin Ortasında Düşen Ünlü
takım > ta’m طقم (Mu’cem, IV, 349)
arabacı > arbagi عربجي (RK, 168)
3.5.3. Kelimenin Sonunda Düşen Ünlü
pusu > bus بوص (Muhkem, 42)
kabadayı > kabaday كبضاي
boyunbağı > bonbağ بنباغ (Muhkem, 40; DEA, 104)
keşkek > kişk كشك (Muhkem, 188)
45
3.6. Ünsüz Düşmesi
Düşen ünsüz kelime başında veya ortasında olmasına göre aşağıda
gruplandırılmıştır:
3.6.1. Kelimenin Başında Düşen Ünsüz
yoldaş > oldaş اولضاش (Mu’cem, II, 85)
lastik > estik استيك (Muhkem, 11)
3.6.2. Kelimenin Ortasında Düşen Ünsüz
şekerleme > şekeleme شكلمه
çiftlik > şiflik شفلك (Muhkem, 126)
meyhane > mehêne مخانه (Mu’cem, IV, 321)
3.6.3. /q/ Düşmesi
Mısır Arapçasındaki /q/ ses birimi /ء/ hemze olarak telaffuz edilir. Aşağıdaki
kelimeler /k/ fonemi içerdiği için ya düşer ya da /ء/ hemze gibi telaffuz edilir:
kayış > ayiş ايش (Muhkem, 20)
karagöz > aragoz قرجوز ~ اراجوز (Mu’cem, V, 104; DEA, 691)
kazan > ‘azan قزان ~ ازان (Muhkem, 10; DEA, 698)
kazma > ezme ازمه (Muhkem, 10; DEA, 699)
köstek > ostik استيك (Muhkem, 11)
kambur > anbur انبور (Muhkem, 18)
46
kavurma > awurma آورمه ~قاورمه (Muhkem, 20; DEA, 721)
duvak > duwe’ دواء (Muhkem, 89)
kalfa > alfa الفه (Mu’cem, II, 64)
kışlak > kişlek işlek~’ قشلاق (Mu’cem, V, 130; RK, 396, 522; DEA, 702)
çomak > şoma شومه
3.7. Ses Türemesi
3.8. Ünlü Türemesi
Türetilen ünlüler kelime ortasında veya sonunda olmasına göre aşağıda
gruplandırılmıştır:
3.8.1. Kelimenin Ortasında Türetilen Ünlüler
şamdan > şami’den شمعدان (Mu’cem, IV, 237)
ferman > fereman ف رمان (DEA, 653)
zülbiye > zelebiye زلابيه (Muhkem, 102)
oyma > oyime اويمه (Muhkem, 20; DEA, 46)
3.8.2. Kelimenin Sonunda Türetilen Ünlüler
saray > saraya سرايا
laklak > lekleke لكلكه (Muhkem, 193)
kerevet > kerevite كرويته (Muhkem, 186; DEA, 747)
47
tel > tile تيله (Muhkem, 52)
zülüf > zulfe زلفة (Mu’cem, IV, 42)
3.9. Ünsüz Türemesi
Türetilen ünsüzler kelime başında, ortasında veya sonunda olmasına göre
aşağıda gruplandırılmıştır:
3.9.1. Kelimenin Başında Türetilen Ünsüzler
çingene > bişingene بشنجانه (Mu’cem, IV, 242; Muhkem, 33)
3.9.2. Kelimenin Ortasında Türetilen Ünsüzler
boya > bohye بوهيه (Mu’cem, II, 269; Muhkem, 34; RK, 149; DEA, 110)
zar > zahr زهر (DEA, 384)
3.9.3. Kelimenin Sonunda Türetilen Ünsüzler
alçı > elşin الشين
3.10. Morfoloji
Türkçe ile Mısır Arapçası arasındaki dil ilişkileri sadece kelime alışverişiyle
sınırlı kalmamıştır. Türkçe kelimeler yoluyla giren işlekliği sık kimi yapım eklerinin
de Mısır Arapçasının içinde kendine yer bulabildiği görülmektedir. İki dil arasında
morfolojik bir alışveriş olduğundan bahsetmek için alıntı kelimelerdeki morfemlere
değil, hedef dilin kendi kökleriyle işlevsel olarak birleşmiş türetmelere bakmak
gerekir. Mısır Arapçasında kaydedilen avantagi اونطجي, baltagi بلطجي ,tımarcı >
temergi تمرجي , yalancı > yalangi يلانجي , postacı > bostagi بوستجي , yağmacı >
yağmagi ياغمجي , basmacı > basmagi بصمجي , sofracı > sofragi سفرجي , çamaşırcı
48
> şamşirgi شمشرجي , arabacı > arbagi عربجي , nöbetçi > nobetgi ~ nobetşi تجينوب
< komsiyoncu , عشي ~ اشجي aşçı > aşgi ,عطشجي ateşçi > ateşgi , نوبتشي ~
komsiyongi قومسيونجي , kanuncu > kanungi قانونجي , topçu > tobgi طبجي , tütüncü
> tutungi تتنجي , talimci > talimgi تعليمجي , tulumbacı > tulumbagi طلمبجي ;
selamlık > selamlik سلاملك , haremlik > haramlik حرملك , silahlık > silahlık
gibi kelimeler türemiş , تزلك tuzluk > tezlik , شفلك çiftlik > şiflik , سلاحليك
biçimleriyle Türkçeden ödünçlenmiş sayılmalıdır. Bu örneklerdeki +lik, +li, +dâr
gibi morfemler, birçok alıntı kelimenin yapısında yer almakla birlikte, Mısır
Arapçasında üretken bir morfem işlevi kazanmamışlardır.
3.10.1. +cI > gİ جي
Türkçeden alınma pek çok kelimenin yapısında +cI morfemi bulunmaktadır.
Mısır Arapçasının kendi sistemi içinde -cI ile türetilmiş kelimeler bu morfemin bir
ödünçleme olarak kullanıldığını göstermektedir. Tabii, bu kelimeler yazıda جی
şeklinde yazılsa bile [gi] olarak seslendirilmektedir. Ayrıca Arapların onu Türkçe
aldıkları kelimeler dışında kullanmaktadırlar. J. Selden Willmore, M.A. kitabında
The Spoken Arabic Of Egypt, sadece Türkçe kelimelerle değil, Arapça kelimelere de
+cİ morfemi eklendiğini belirtmiştir22
. Örneği;
mekwegi > مكوجي ‘’ ütücü’’, meslahgi > مصلحجي ‘’ menfaatçi’’, ferergi > ف ررجي
‘’tavuk satan’’, tuhafgi > تحفجي ‘’ tuhfacı’’, naturgi > ناطورجي ‘’bekleyen kişi’’. vb.
Sayılar için ise, Mısır Arapçasında sadece askerlikte birden dokuza kadar
Türkçe sıra sayıları kullanılmaktadır. Ancak +cİ muamelesiyle değil, bir bütün olarak
Türkçeden Mısır Arapçasına geçmiştir.
22
J. Selden Willmore, M.A, The Spoken Arabic Of Egypt, s., 93.
49
Örneğin: 1. biringi 2 , برنجي. ikingi 3 , اكنجي. utshingi ~ şingi اوتشنجي ~ شنجي , 4.
durtingi sekizingi .8 , يدنجي yedingi .7 , التنجي altingi .6 , بشنجي beshingi .5 , دورتنجي
. دوقوزنجي dukuzingi .9 ,سكيزنجي
3.10.2. -dAr > dAr دار
hükümdar > hikimdar حكمدار
haznedar > hazindar خازندار
silahdar > silêhdar سلاحدار
3.10.3. -sİz > sİz سيز
edepsiz > edebsiz ادبسيز
ahlaksız > ahlaksiz اخلاقسيز
terbiyesiz > terbiyesiz تربية سيز
hayırsız > hersiz خرسيس
3.10.4. -lI > lİ لي
Türkçeden Mısır Arapçasına geçen ve -lİ eki içeren kelimeler azdır. Onların
çoğu Mısır’da bir lakap olarak kullanılmaktadır.
daralmallı > daramalli درملي
şerbetli > şarbatli شربتلي
nazlı > nazli نازلي
50
antepli > antebli عنتبلي
maraşlı > mâr’aşli مرعشلي
3.11. Semantik
Bazı kelimeler Türkçeden Mısır Arapçasına doğrudan girmiş, bazı kelimeler
Türkler ve Türkçe yoluyla farklı dillerden girmiştir. Bazı kelimeler de, Arapçadan
Türkçeye geçip Türkçeleştirilmiş sonra Mısır Arapçasına tekrar girmiştir. Dolaysıyla
doğal olarak bir takım anlam değişikliklerine uğramış olabilmektedir.
Türkçeden Mısır Arapçasına girmiş olan kelimelerin bir kısmı birkaç anlam
değişikliğine uğramıştır. Kimi kelimeler anlam daralmasına, anlam genişlemesine
uğramışlar, kimi kelimeler de hedef dilde kaynak dilden sadece tek anlam ile
yaşamaktadır. Bunlar hedef dilde kaynak dildeki anlamları tamamen farklı ve
yepyeni anlamla kullanılan kelimelerdir. Bu şekilde semantik bakımından değişime
uğrayan kelimeler aşağıda gösterilmiştir.
3.11.1. Anlam Daralması
Mısır Arapçasına geçen bazı Türkçe alıntı kelimeler, eskiden anlattığı şeyin
ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesine anlam daralması denir.
meyhane > مخانه (Mu’cem, IV, 321)
Mısır Arapçasındaki anlam: Esrarın içildiği yer.
Türkçe anlamı: İçki satılan ve içilen yer.
çörek > şorik شريك (Mu’cem, IV, 204; Muhkem, 123; DEA, 463)
Mısır Arapçasındaki anlam: Az yağlı, bazen şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir
hamur işi. Sadece ölü insanların rahmetine yapılıp dağıtılır.
51
Türkçe anlamı: Az yağlı, bazen şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir hamur işi.
3.11.2. Anlam Genişlemesi
Mısır Arapçasına geçen bazı Türkçe alıntı kelimeler, dar anlamdan genel
anlama geçerek değişebilmektedir. Bu duruma anlam genişlemesi denir.
pehlivan > behleven بهلوان (Mu’cem, II, 244; Muhkem, 41)
Mısır Arapçasındaki anlam: Sirkteki boylu çalışan ve çocukları eğlendiren,
güldüren kimse.
Türkçe anlamı: 1. Boylu boslu ve güçlü kimse. 2. Güreşçi.
3.11.3. Hedef Dilde Kaynak Dilden Sadece Tek Anlam İle
Yaşayan Kelimeler
Dil ilişkilerinde alıntı kelimeler genellikle kaynak dildeki bütün anlamlarıyla
değil genellikle bir anlamıyla hedef dilde kullanılır. Chat kelimesi> internet üzerinde
sohbet anlamıyla girmiştir.
Bu durum anlam daralması olarak tanımlanmamalıdır. Onun için bunları tek
anlamıyla kullanılan kelimeler başlık altında topladık.
çekmece > şekmegiyye شكمجيه (Mu’cem, IV, 220; Muhkem, 127; DEA, 474)
Mısıe Arapçasındaki anlam: İçinde mücevher vb. değerli şeyler saklanan
küçük, süslü sandık.
Türkçe anlamı: Masa, dolap vb. şeylerin dışarıya çekilen bölümü, göz, çekme.
tek > tik تك (Muhkem, 48; DEA, 133)
Mısır Arapçasındaki anlam: Tavlanın zarı.
Türkçe anlamı: Eşi olmayan.
52
hurda > horde خرده (Muhkem, 74; ÖL., 108)
Mısır Arapçasındaki anlam: İşe yarayamayacak derecede bozulmuş, zarar
görmüş.
Türkçe anlamı: Eski maden parçası.
çelebi > şelebi شلبي (Mu’cem, IV, 222; Muhkem, 127; DEA, 475)
Mısır Arapçasındaki anlam: Görgülü, terbiyeli, olgun kimse.
Türkçe anlamı: 1. Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen unvan.
2. Hristiyan Tüccar. 3. Görgülü, terbiyelü, olgun kimes.
oyma > oyime اويمه (Muhkem, 20; DEA, 46)
Mısır Arapçasındaki anlam: Mobilyacıların mobilyaya yaptıkları tasarım,
nakış ve süsleme.
Türkçe anlamı: Bir nesnenin yüzeyini özel araçlarla oyarak veya delerek türlü
biçimler verme.
topçu > tobgi طبجي (Mu’cem, IV, 320; DEA, 529)
Mısır Arapçasındaki anlam: Topların kullanılışı, bakımı üzerine yetiştirilen
asker sınıfı. (sadece Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştır).
Türkçe anlamı: Topların kullanılışı, bakımı üzerine yetiştirilen asker sınıfı.
3.11.4. Hedef Dilde Kaynak Dildeki Anlamlarında Tamamen
Farklı ve Yepyeni Anlamla Kullanılan Kelimelere
çember > şambar شنبر (Mu’cem, IV, 241)
Mısır Arapçasındaki anlam: Gözlük çemberi.
53
Türkçe anlamı: Merkez denilen sabir bir noktadan aynı uzaklık ve düzlemdeki
noktalar kümesinin oluşturduğu kapalı eğri.
örnek > ornik أرنيك (Mu’cem, II, 83; Muhkem, 9; DEA, 16)
Mısır Arapçasındaki anlam: Divanındaki veya devlet dairelerindeki evraklar.
Türkçe anlamı: Bir şeyin benzeri, tıpkısı.
tahta > tehte تخته (Mu’cem, II, 180, 291; Muhkem, 44)
Mısır Arapçasındaki anlam: 1. Üzerine yazı yazmak için ahşaptan yapılan ve
okulda aslına şey. 2. Okulda öğrenciler üzerine oturmak için tasalanan
sandalyeler.
Türkçe anlamı: Düz, enlice, uzun ve az kalın biçilmiş ağaç.
ökçe > okşe اكشه (Mu’cem, V, 58; Muhkem, 15)
Mısır Arapçasındaki anlam: Kaliteli olmayan ayakkabı.
Tükçe anlamı: Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü, topuk.
bağa > beğe باغه (Muhkem, 24; DEA, 49)
Mısır Arapçasındaki anlam: Cama benzeyen bir madde.
Türkçe anlamı: Deniz kaplumbağasının kabuğu.
diz > diz ديز (Muhkem, 90; DEA, 315)
Mısır Arapçasındaki anlam: Eskiden okulda öğrencilere diz üstü oturtularak
verilen bir çeşit cezadır.Türkçe anlamı: Oturulduğunda uyluğun üst yanı.
çubuk > şubek شوبك (Muhkem, 131; DEA, 451)
54
Mısır Arapçasındaki anlam: Hamur işini yapmak için kullanılan oklava.
Türkçe anlamı: Değnek biçiminde ince, uzun ve sert olan şey.
taban > taban طبان (Muhkem, 140)
Mısır Arapçasındaki anlam: Mimarlıkta, bir direğin en alt kısmı.
Türkçe anlamı: Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan
karşıtı.
kör > korge كورجه (Mu’cem, V, 263; Muhkem, 191)
Mısır Arapçasındaki anlam: Ağırlığı olmayan şey.
Türkçe anlamı: Görme engelli
köşe > koşe كوشه (Mu’cem, V, 265; Muhkem, 192)
Mısır Arapçasındaki anlam: Düğünde damat ile gelinin oturduğu yer.
Türkçe anlamı: İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer.
hergele > hergele هرجله (Muhkem, 240)
Mısır Arapçasındaki anlam: Kaos ve karmaşık durum.
Türkçe anlamı: Binmeye veya taşımaya alıştırılmamış at veya eşek.
piyade > biyede بياده (Muhkem, 43)
Mısır Arapçasındaki anlam: Askerlerin giydiği ayakkabı.
Türkçe anlam: Yaya olarak savaşan askerlerin oluşturduğu sınıf.
55
paçavra > başawra بشاوره (Muhkem, 32; DEA, 79)
Mısır Arapçasındaki anlam: Yazı tahtayı silmek için kullanılan bez veya kumaş
parçası.
Türkçe anlamı: Eskimiş bez veya kumaş parçası, çaput.
alaca > alaga الاجه (Muhkem, 15; DEA, 31)
Mısır Arapçasındaki anlam: 1. Erkeklerin giydiği bir ipek türü. 2. Çok süslü
giyinme.
Türkçe anlamı: Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma.
kalfa > alfa الفه (Mu’cem, II, 64)
Mısır Arapçasındaki anlam: Okulda öğrencilerin sınıf lideri.
Türkçe anlamı: Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı.
fındıklı > findikli فندقلي (Mu’cem, V, 80)
Mısır Arapçasındaki anlam: Silahları tamir eden kimse.
Türkçe anlamı: Rize iline bağlı ilçelerden biri.
kuşkonmaz > kuşkelmez كشكلماظ (Mu’cem, V, 139; DEA, 753)
Mısır Arapçasındaki anlam: Issız yer, kuşların gitmediği yer.
Türkçe anlamı: Bir bitkinin türüdür.
köşk > koşk كشك (Mu’cem, V, 235; RK, 411)
56
Mısır Arapçasındaki anlam: Sokaktaki yiyecek, içecek, gazete, dergi vb.nin
satıldığı büfe.
Türkçe anlamı: Bahçe içinde yapılmış süslü ev.
vapur > vabur وابور (Mu’cem, I, 25; RK, 27, 420)
Mısır Arapçasındaki anlam: 1. Yemek pişirmek için kullanılan küçük ocak. 2.
Tarımda kullanılan bir araç.
Türkçe anlamı: Su buharı gücüyle çalışan gemi.
mahur > mahur ماخور
Mısır Arapçasındaki anlam: İçki içilen yar, bar.
Türkçe anlamı: Ev, konut.
çamaşırcı > şamaşirgi شمشرجي (Mu’cem, IV, 228; DEA, 478)
Mısır Arapçasınaki anlam: Osmanlı zamanında, hıdivlerin arabalarının kapısını
açan, ayakkabısını giydiren ve onlara bakan kimse.
Türkçe anlamı: Para ile başkalarının çamaşırını yıkayan kimse.
arabacı > arbagi عربجي (RK, 168)
Mısır Arapçasındaki anlam: Serseri olan kimse.
Türkçe anlamı: Arabayı süren kimse.
talimci >talimgi تعليمجي (RK, 421)
Mısır Arapçasındaki anlam: Askerlikteki öğretmen.
Türkçe anlamı: Öğretmen.
57
işaretçi > işargi اشارجي (RK., 279)
Mısır Arapçasındaki anlam: Trafik polisi.
Türkçe anlamı: İşaret veren kimse.
şuldum buldum > şingir bingir شنجر بنجر (Mu’cem, IV, 243)
Mısır Arapçasındaki anlam: anlamsız konuşma.
süklüm büklüm > suktum buktum سكتم بكتم
Mısır Arapçasındaki anlam: Sessiz kalmak.
kani mani > keni meni كاني ماني (Mu’cem, V, 243)
Mısır Arapçasındaki anlam: Konuşmayı uzatmak için kullanılan terim.
Alıntı kelimelerden bazıları hedef dilde kaynak dildeki anlamlarından tamamen
farklı yepyeni anlamda kullanılır. Örneğin; Mektep مكتب : Türkçe okul anlamıyla
kullanılmaktadır. Ancak Mısır Arapçasında ofis anlamıyla kullanılmaktadır.
3.12. Kalıplaşmış Sözlerdeki Türkçe Kelimeler
Sadece Mısır’da günlük hayatta kullanılan Türkçe kelimeler değil, günlük
hayatta kullanılan Arapça atasözleri ve deyimler de Türkçe kelime içermektedirler.
Bu Türklerle içi içe yaşamanın bir sonucu olarak Türkçe kelime ve kavramlarla
atasözlerine kadar girmişlerdir. Bunların bazıları aşağıda gösterilmiştir:
58
3.12.1. Türklerden Bahseden Atasözleri
< ’’İkmin ebuh sancak dayir fi hal şa’aru’‘ سنجق داير في حل شعرك" ه"اكمن ابو
‘’Babası ‘sancak’ beyi olan istediğini yapar’’ anlamına gelen bir atasözüdür.
Bu söz istediğini yapan ve insanların duygularını ve durumlarını dikkate almayan
insanlar içindir. Çünkü Osmanlı döneminde Mısırdaki sancak beyliği, kimsenin ona
hesap soramayacağı kadar çok büyük bir askeri rütbeydi.
< ’’Besmele kahwe min gîb el ağa’‘ من جيب الاغا" ةهو ق"بسملة
‘’Ağadan herkese kahve’’. Buradaki ağa kelimesi bir asker grubundan sorumlu
olan asker anlamına gelir. Bu atasözü başka bir kişinin parasından herkese kahve
ısmarlayan kişinin durumunu anlamak için kullanılır.
3.12.2. İçinde Türkçe Kelime İçeren Atasözleri
< ’’El kâr mihne’‘"الكار محنة"
‘’Kâr bir mihnettir’’. Çünkü kârı olan her hangi bir işte çalışan kişinin başka
bir işe ihtiyacı olmaz.
< ’’Temelli el âkibe ‘ala el ‘okulu el ğa’ibe’‘"تملي العاقبة على العقول الغائبة"
‘’Herkes kendi yaptığı sonucuna katlanır’’ anlamına gelen bir atasözüdür.
Burada Türkçe ‘’temelli’’ kelimesi yer almaktadır.
< ’’Huf we babug fi riglîn ‘iwig’‘"خف وبابوج في رجلين عوج"
Bu atasözü ‘’Giyimi düzgün olan, ahlâkı iyi olmayan’’ birini anlatır. Burada
‘’Papuç’’ kelimesi Türkçeden alınmıştır.
59
< ’’Zey far el şeşme ‘alihum waki’‘"زي فار الششمة عليهم واكي"
‘’Çeşme’’ kelimesi Türkçeden alınmıştır. Bu atasözü sevimsiz (gıcık) insanlar
için kullanılır.
< ’’Ya gel ya gelmedi’‘"ياجال يا جالمدي"
‘’Ya gel ya gelmedi. Olabilir de olmayabilir de’’. Anlamına kullanılmaktadır.
‘’Tişârik bedewi min yehasib lek, tişârik gûndi min yerton lek’’ >
"تشارك بدوي مين يحاسب لك، تشارك جندي مين يرطن لك "
‘’Bedevi (hemşeri anlamına gelir) ile ortak olursan üste para verirsin, asker ile
ortak olursan tercüman alırsın’’
Osmanlı döneminden itibaren 50 yıllara kadar ordudaki askerlerin çoğu Türk
oldukları, Türkçe konuştukları için eğer bir işte bir Türk askerle birlikte ortak olmak
istersen tercüman da alman gerektirirdi.
> bir kuruş (para) etmez. "مايساويش باره – Me yisawiş bara"
bize penceresini açtı. > "فتح علينا بنجرته Feteh ‘âline bengertu -"
Yüksek sesle bağırmak anlamına gelmektedir.
60
3.13. Birleşik Kelimeler De Bir Kalıp Olarak Aşağıdaki
Kelimelere Ulaşılmıştır
3.13.1. -bAş > bêş باش
+bAş eki, Türkçeden Mısır Arapçasına sadece bir bütün olarak sayılı
kelimelerde bulunmaktadır. Onların çoğu da askerlikte kullanılan kelimelerdir.
Ayrıca +cİ eki gibi bazı Arapça kelimelerin başına eklenmektedir. Örneğin;
bimbêshî > بنباشي ~ بمباشي bimbâşı
yuzbêshî > يوزباشي yuzbâşı
beşmuhendis > باشمهندس bâşmühendis
başgeneyni > باشجنايني bostancı
bêşkêtib > باشكاتب bâşkatip.
61
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MISIR ARAPÇASINDA KULLANILAN TÜRKÇE KELİMELER
LİSTESİ
Bu listedeki kelimeler, Mu’cemu Teymur, El-Muhkem fi-Usûli’l-kelimati’l-
Ammiyye ve Dictionary Of Egyptian Arabic eserlerinden derlenmiştir. Listede olup
eserlerde yer almayan kelimeler ise, tez yazarının sorumluluğundadır.
‘abaday كبضاي (< kabadayı) Cesurluk taslayarak etrâfa meydan okuyan kimse.
bk, s, 44.
‘alawuz قلاوظ (< kılavuz) Dar ve uzun bir yerden tel, kablo gibi bükülebilen
bir şey geçirilirken bunların ucuna bağlandığı sert nesne. (Muhkem, 178; DEA,
716). bz, s, 34.
‘anbur قنبور (< kambur) Eğri veya göğüs kemiği. (Muhkem, 18). bkz, s, 45.
‘anungi قانونجي (< kanuncu) Kanun çalan kimse. bkz, s, 47.
‘ara’on (karakon) كركون (< karakol) Güvenliği sağlamakla görevli kimselerin
bulunduğu yapı. (Mu’cem, V, 216; Muhkem, 186; DEA, 745). bkz, s, 42.
‘ara’uş قراقوش (< karakuş) kara kuş. (DEA, 696)
‘arabiyye عربية (< araba) Tekerlekli, motorlu veya motorsuz her türlü kara
taşıtı.
62
‘aragoz قراجوز (< karagöz) Güldürüp eğlendiren kimse. Özellikle özel halk
bayram günleri. (Mu’cem, V, 104; DEA, 691). bkz, s, 32, 45.
‘arawana قروانة (< karavana) Genellikle orduda yemek dağıtımında kullanılan
büyük metal kap. (DEA, 692)
‘arba’gi اربعجي (< dördüncü) Dört sayısının sıra sıfatı. (sadece askerlikte
kullanılmaktadır).
‘arbagi عربجي (< arabacı) Serseri olan kimse. (RK, 168). bkz, s, 26, 44, 47,56.
‘atayif قطايف (< kadayıf) Undan yapılan, tatlı olarak tüketilen türlü biçimlerde
yiyecek. (Mu’cem, V, 140). bkz, s, 26.
‘ateşgi عطشجي (< ateşçi) Fabrika, vapur, lokomotif vb. ateşle işleyen yerlerde
ocaklara kömür atıp ateşin sürekli yanmasını sağlayan kimse. (Mu’cem, IV,
421; Muhkem, 154; DEA, 584). bkz, s, 38, 47.
‘awun قاوون (< kavun) Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki.
‘awurma قاورمه (< kavurma) Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen
veya dondurulup saklanan et. (DEA, 721). bkz, s, 45.
‘aya’ قايق (< kayak) 1. Kar, su veya çim üzerinde kaymak için ayağa takılan
araç, ski. 2. Bu aracı kullanarak yapılan spor.
‘ayiş قايش (< kayış) Askerin taktığı kemer. (Muhkem, 20). bkz, s,45.
63
‘azan قزان (< kazan) Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya
yarayan büyük, derin kap. Özellikle askerlikte kullanılır. (Muhkem, 10; DEA,
698). bkz, s, 45.
‘azki عزقي (< askı) Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi, fener. (Mu’cem,
IV, 406). bkz, s, 26, 43.
‘eferim عفارم (< aferin) Övme, takdir, beğenme vb. duyguları belirtmek için
söylenen söz, bravo. (Mu’cem, IV, 421; Muhkem, 154; DEA, 585)
‘enber عنبر (< amber) 1. Amber balığından çıkarılan güzel kokulu, kül
renginde bir madde. 2. Hapishanedeki zindanlar.
‘eşi ~ aşgi اشجي ~ عشي (< aşçı) Yemek pişirmeyi meslek edinen kimse.
(Mu’cem, IV, 412; Muhkem, 153). bz., s, 26, 47.
‘ezme ازمه (< kazma) Toprağı kazıp kaldırma, düzeltme vb. işlerde kullanılan
ağaç saplı demir araç. (Muhkem, 10; DEA, 699). bkz, s, 45.
‘obtan قبطان (< kaptan) Gemi yönetimiyle ilgili en yüksek görevli. (Mu’cem,
V, 94). bkz, s, 32.
abla ابلة (< abla) Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya
kadın. (DEA, 4)
ağa اغا (< ağa) Mısır güneyinde küçük bir bölgeyi yöneten kimse. (DEA, 26).
bkz, s, 57.
ahle’siz اخلاقسيز (< ahlaksız) Ahlak kurallarına uymayan. bkz, s, 49.
64
aladiş الاضيش (< arkadaş) Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, yoldaş,
refik. (Muhkem, 15). bkz, s, 31, 40.
alaga الاجه (< alaca) Çok süslü kıyafete denir. (Muhkem, 15; DEA, 31). bkz, s,
37, 54.
alay الاي (< alay) Genellikle üç tabur ve bunlara bağlı birliklerden oluşan asker
topluluğu. (Mu’cem, II, 61; DEA, 31)
alfa الفه (< kalfa) Okulda sınıfın lideri olan öğrenci. (Mu’cem, II, 64; DEA,
32). bkz, s, 45, 55.
aslan اصلان (< aslan) Mısır’da anlamı bilinmeden soyadı olarak
kullanılmaktadır.
awanta اونطة (< avanta) Hile ile edilen şey. (Mu’cem, II, 85; DEA, 45)
awantagi اونطجي (< avantacı) Çıkarcı, beleşçi, bedavacı. (Mu’cem, II, 85). bkz,
s, 25, 37.
awrta اورطة (< orta) Askerlikte asker grubuna denir.
babug بابوج (< pabuç) Ayakkabı. (Mu’cem, II.C., 105; Muhkem, 23). bkz, s,
35.
badrom بدروم (< bodrum) Bir yapının yol düzeyinden aşağıda kalan bölümü.
(DEA, 57)
bakrag بكرج (< bakraç) Su, süt gibi şeyleri koymaya ve taşımaya yarayan
kulplu, küçük bakır kap. (Muhkem, 38; DEA, 93). bkz, s, 38.
65
balta بلطة (< balta) Ağacı kesme, yarma, yontma vb. işlerde kullanılan ağaç
saplı, demir araç. (Mu’cem, II, 219; Muhkem, 39; DEA, 99)
baltagi بلطجي (< baltacı) 1. Balta yapan veya satan kimse. 2. Serseri veya
baltayla insanları korkutarak haklarını yiyen kimse. (Mu’cem, II, 219; Muhkem,
39). bkz, s, 24, 37.
balto بالطو (< palto) Soğuk havalarda öbür giyeceklerin üstüne giyilen kalın
kumaştan giysi.
baluza بالوظة (< palüze) Soğuk yenen bir çeşit pelte. (DEA, 102)
bangar بنجر (< pancar) 1. Ispanakgillerden, vitamince zengin bir bitki. 2. Bu
bitkinin şeker elde edilen kalın ve etli kökü. (DEA, 105)
bara باره (< para) Sadece ‘Bu kişi bir para bile değmez/etmez’ cümlesinde
kullanılır. (Muhkem, 23; DEA, 49). bkz, s, 36, 59.
bardu برضو (< bir de ‘ayrıca’) Fazladan, ayrıca.
barga بارجه (< barça) Orta Çağda kullanılan kürekli ve yelkenli taşıma gemisi.
(Muhkem, 23). bkz, s, 38.
barud بارود (< barut) Ateşli silahla bir merminin atılmasına veya herhangi bir
aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı madde.
basma بصمة (< basma) Parmak izi. (DEA, 80)
bastırma بسطرمة (< pastırma) Kurutulmuş tuzlu et. (DEA, 76)
66
başawra بشاوره (< paçavra) Tahtayı silmek için kullanılan bez veya kumaş
parçası, çaput. (Mu’cem, 32; DEA, 79). bkz, s, 36, 39, 54.
bayra’ بيرق (< bayrak) Sancak. (DEA, 115).
bayra’dar بيرقدار (< bayrakdar) Sancağı taşımakla görevli kimse.
bazar بازار (< pazar) Birçok satıcının bir arada bulunduğu alış veriş yeri.
be’lewe بقلاوة (< baklava) Çok ince yufkadan yapılarak arasına kaymak, fıstık,
ceviz, badem vb. konulup pişirilen ve üzerine şeker şerbeti dökülen bir tür tatlı.
(Mu’cem, II, 206; Muhkem, 37). bkz, s, 27.
be’şiş بقشيش (< bahşiş) Yapılan bir hizmete ödenen ücretten ayrı olarak
fazladan verilen para. (Muhkem, 37; Mu’cem, 2., 59). bkz, s, 40.
beğe باغه (< bağa) Cama benzeyen bir madde. (Muhkem, 24; DEA, 49). bkz, s,
27, 53.
behene بهانة (< bahane) Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen
uydurma sebep. (Mu’cem, II, 243). bkz, s, 27.
behlewen بهلوان (< pehlivan) 1. Sirkteki çalışan ve çocukları eğlendiren,
güldüren kimse. 2. mec. Boylu boslu ve güçlü kimse. (Mu’cem, II, 244;
Muhkem, 41). bkz, s, 50.
behşiwengi بخشونجي (< bahçıvan) Bir bahçenin düzenlenmesi ve bakımıyla
görevli kimse. (Mu’cem, II.C., 117; Muhkem, 26; DEA, 56). bkz, s, 38.
beht بخت (< baht) Şans.
67
bekmiz بكميز (< pekmez) Genellikle üzüm, dut vb. meyvelerin kaynatılarak
koyulaştırılmış biçimi. (Muhkem, 38). bkz, s, 24.
belki بلكي (< belki) Olabilir, muhtemel. (DEA, 100)
bembe ~ benbi بنبي ~ بمبة (< pembe) Beyaza biraz kırmızı karıştırılmasıyla
oluşan açık renk. (Mu’cem, II.C., 132; Muhkem, 40; RK, 70; DEA, 104). bkz, s,
36.
bemye بامية (< bamya) Sıcak ve ılıman yerlerde yetişen bir bitki. Bu bitkinin
hem taze hem kurutularak yenilen ürünü. (Mu’cem, II, 103). bkz, s, 26.
benkir بنكير (< banker it.) Zengin kimse. (DEA, 107)
bergel برجل (< pergel) Yay veya çember çizmekte ve ölçmekte kullanılan araç,
yayçizer. (DEA, 62)
beş’e بشأة (< başka) Bilinenden ayrı, değişik, farklı. (Muhkem, 32). bkz, s, 41.
beşe باشا (< paşa) Osmanlı Devleti zamanında yüksek sivil memurlara ve
albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan. (Mu’cem, II, 93). bkz,
s, 26, 35.
beşgewiş ~ beş-şewiş شاويش باش ~ باشجاويش (< başçavuş) Orduda veya poliste
assubay sınıfında üst çavuşla kıdemli başçavuş arasındaki asker.
beşkir بشكير (< beşkir) Büyük havlu.
beştehte باشتخته (< baştahta) Öğretmen veya hocanın oturduğu yer.
68
bezeweng ب زونج (< pezevenk) Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişkiye aracılık
eden kimse. (Muhkem, 31). bkz, s, 36, 41.
bih ~ bik بيك ~ بيه (< bey) 1. Erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü. 2.
Polis adamlara saygı göstermek için söylenen bir söz. (DEA, 118)
binbeşi ~ bikbeşi باشي بك ~ بنباشي (< binbaşı) Orduda rütbesi yüzbaşı ile
yarbay arasında bulunan ve asıl görevi tabur komutanlığı olan subay. (Mu’cem,
II, 232; RK, 180; DEA, 104). bkz, s, 26, 27.
binse بنسه (< pense) Çeşitli biçim ve büyüklükte maşa veya kıskaç.
biringi برنجي (< birinci) Sırada, önem sırasında en üstün olan kimse. (Sadece
askerlikte kullanılmaktadır). (DEA, 70)
birwez براوز (< pervaz Frs.) Fotoğraf çerçevesi. (Muhkem, 30; DEA, 71). bkz,
s, 28.
bisille بسلة (< Bezelye) Tâze iken kabuğu ile, kuruyunca yalnız tâneleri yenen,
ülkemizin her yerinde yetişen, bakla cinsinden tırmanıcı bitki.
bişe بيشه (< peçe) Kadınların sokakta yüzlerine örttükleri ince siyah örtü,
nikap. (Muhkem, 43; DEA, 116). bkz, s, 25, 36.
bişingene ~ şingare شنجارة ~ بشنجانه (< çingene) Menşeleri kesin olarak
bilinmeyip arsız kadınlara söylenir. (Mu’cem, IV, 242; Muhkem, 33). bkz, s,
47, 46.
biyede بياده (< piyade) Askerlerin giydiği ayakkabı. (Muhkem, 43). bkz, s, 28,
36, 54.
69
bo’ge بقجة (< bohça) İçine çamaşır, elbise vb. koyup sarılan dört köşeli kumaş.
(Mu’cem, II, 201; Muhkem, 37). bkz, s, 40.
bo’somat بقسمات (< peksimet) Dilimler hâlinde kesildikten sonra ısıtılmak
sûretiyle gevrek duruma getirilerek uzun süre dayanması sağlanan kıtır ekmek.
boğaz بوغاز (< boğaz) İki dağ arasında dar geçit (Boğaz denince akla hemen
İstanbul Boğazı gelir). (DEA, 88)
boğeşe بوغاشة (< poğaça) İçine peynir, kıyma vb. konarak hazırlanan bir tür
tuzlu çörek. (DEA, 88)
bolok ب لك (< blok) Birbirine bitişik yapılan büyük binâların her biri.
bonbağ بنباغ (< boyun bağı) Kravat. (Muhkem, 40; DEA, 104).
borik بوريك (< börek) Açılmış hamurun veya yufkanın arasına, peynir, kıyma,
ıspanak vb. konularak çeşitli biçimlerde pişirilen hamur işi. (Muhkem, 41;
(DEA, 72). bkz, s, 24, 32.
bornos برنس (< bornoz) Banyodan çıkarken kurulanmak için kullanılan, önden
açık, havludan yapılmış giyecek. (Muhkem, 30). bkz, s, 41.
bosta بوسطة (< posta) Bir yerden bir yere gönderilen mektup, telgraf, paket
vb.nin bütünü.
bostagi بوستجي (< postacı) Mektup, gazete, havale, paket vb.ni gönderilen
yere ulaştıran posta idaresi görevlisi. bkz, s, 47.
70
boş بوش (< boş) 1. Yapılacak işi olmayan, işsiz. 2. Anlamsız, bilgisiz. (DEA,
112)
boyagi بويجي (< boyacı) Boyayı süren kime. (DEA, 114)
boye ~ bohiye بوهية ~ بوية (< boya) Üzerine sürüldüğü, içine katıldığı şeye
renk veren ve bu maksatla kullanılan mâdenî, bitkisel veya sentetik madde.
(Mu’cem, II, 269; Muhkem, 34; RK, 149; DEA, 110). bkz, s, 27, 47.
boza بوظة (< boza) 1. Arpa, darı, mısır, buğday vb. tahılların hamurunun
ekşitilmesiyle yapılan koyuca, tatlı veya mayhoş içecek. 2. Şam ülkelerinde
dondurma. (DEA, 113)
brins برنس (< prens) 1. Hükümdar ailesinden olan erkeklere verilen unvan. 2.
Son günlerde gençler arasında seslenmek amacıyla söylenir. (Mu’cem, II, 158).
bkz, s, 24, 36.
brlanta برلنطة (< pırlanta) 1. Yepyeni parlayan her şey. 2. Üzerinde elmas
bulunan yüzük.
bulbul بلبل (< bülbül) Çok güzel öten, sesinin güzelliğiyle meşhur küçük kuş.
burğul برغل (< bulgur) Kaynatılıp kurutulduktan ve kabuğu çıkarıldıktan sonra
kırılan buğday. (Muhkem, 30). bkz, s, 41
burma برمه (< burma) Bir çivi türü.
burung ب رنج (< bürümcük) Ham ipekten dokunmuş ince kumaş. (Muhkem,
30). bkz, s, 29.
71
bus بوس (< pusu) Birine saldırmak için saklanarak beklenilen yer. (Muhkem,
42). bkz, s, 44.
dandarma ضنضرمة (< dondurma) Şekerli sütün veya meyve sularının
dondurulmasıyla hazırlanan soğuk yiyecek. (Mu’cem, IV, 310). bkz, s, 25, 31.
dêde داده (< dadı) Evlerde çocuğa bakan kimse. (Muhkem, 80; RK., 25). bkz,
s, 30.
demğe دمغه (< damga) Bir şeyin üzerine bir nişan, bir işaret basmaya yarayan
araç. (Muhkem, 88). bkz, s, 27, 41.
derebukke دربكه (< darabuka) Toprak veya madenden yapılan, bir yanı açık,
vurmalı çalgı.
derwiş درويش (< derviş) Yoksulluğu, çilekeşliği benimsemiş kimse.
dibşik دبشك (< dipçik) Tüfek vb. ateşli silâhların ateş sırasında omuza
dayanan namlu gerisindeki ağaç kısmı. (DEA, 277)
dihliz دهليز (< dehliz) Üstü kapalı, dar ve uzun geçit.
diwen ديوان (< divan) Büyük meclis, yüksek meclis. (RK, 411). bkz, s, 28.
diz ديز (< diz) Eskiden okulda öğrencilere diz üstü oturtularak verilen bir çeşit
cezadır. (Muhkem, 90; DEA, 315). bkz, s, 53.
do’me’ دقماق (< tokmak) Ağaçtan yapılmış iri çekiç. (Muhkem, 86). bkz, s, 42.
72
doğri دغري (< doğru) Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve
çarpık karşıtı. (Muhkem, 85; DEA, 292). bkz, s, 30.
dolêb دولاب (< dolap) Genellikle tahtadan yapılmış, bölme veya çekmelerine
eşya konulan kapaklı mobilya. (RK, 39)
dolma ضلمة (< dolma) Et ile doldurulan sebze yiyecek. (DEA, 524)
dongol دنجل (< dingil) Tekerleklerin merkezinden geçen ve taşıtın altına
enlemesine yerleştirilmiş mil, eksen, aks. (Muhkem, 88; DEA, 304). bkz, s, 34.
dudu دودو (< dudu) Kadınlara verilen bir unvan, hanım.
dum دوم (< düm) Müzik sesi. DEA, 301)
duve’ دواء (< duvak) Gelinin başını, bazen de yüzünü örten dantel veya tülden
örtü. (Muhkem, 89). bkz, s, 42, 45.
êbih آبي (< ağabey) Büyük erkek kardeş veya saygı duymak için kızların yaşı
büyük erkeklere seslendiği söz. (DEA, 5)
edebsiz ادبسيز (< edepsiz) Utanılacak işleri sıkılmadan yapan, utanmaz,
sıkılmaz, terbiyesiz (kimse). bkz, s, 49.
efendi افندي (< efendi) Saygı göstererek erkek isimlerinden sonra bey yerine
kullanılan unvan sözü. (DEA, 27)
ekleme اكلمه (< ekleme) Bahşiş.
73
eleyli الايلي (< alaylı) Erlikten yetişmiş, askerî okullarda okumadan başarı
gösterip rütbe alan ve yükselen subay. (Mu’cem, II, 61; DEA, 31). bkz, s, 25.
elşin الشين (< alçı) Kırık kola sarılan madde. bkz, s, 47.
emirel اميرال (< amiral) Rütbesi general ile aynı olan deniz subayı. (Mu’cem,
II, 71). bkz, s, 28.
enişte انشتة (< enişte) Kız kardeşin eşi. (DEA, 41)
estik استك (< lastik) Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit. (Muhkem, 11).
bkz, s, 44.
etek أتك (< etek ) 1. Elbisenin kuyruğu. 2. Halkın devlet adamlarının
eteklerini öpmesi. (DEA, 6)
faraman ف رمان (< ferman) Osmanlı Devleti'nde padişahın verdiği, uyulması
gerekli hükümleri taşıyan yazılı buyruk, yarlık. (DEA, 653). bkz, s, 46.
fasulye فاصوليا (< fasulye) İki çeneklilerden, taç yapraklı, çiçekli, otsu, ağaçsı
veya ağaç şeklindeki pek çok türü kapsayan bitki familyası.
fatura فاتورة (< fatura) Satılan bir malın cinsini, miktarını ve fiyatını bildirmek
için satıcının alıcıya verdiği hesap pusulası.
febrike فبريكة (< fabrika) Ham veya yarı mamul maddelerin makinelerle
işlenmiş madde veya seri hâlinde eşya durumuna getirildiği yer.
findi’li فندقلي (< fındıklı) Silahları tamir eden kimse. (Mu’cem, V, 80). bkz, s,
26, 55.
74
fingen فنجان (< fincan) Çay, kahve vb. sıcak şeyler içmekte kullanılan,
genellikle kulplu, porselen veya camdan yapılmış küçük kap. (Mu’cem, V, 77;
Muhkem, 171; ÖL, 121). bkz, s, 27, 37.
fişink فشنك (< fişenk) 1. Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlara, atılmak için
sürülen ve içinde barut bulunan bir kovan ile bu kovanın ucuna yerleştirilmiş
mermiden oluşan silah. 2. Gerçek olmayan. (Muhkem, 167; RK, 320). bkz, s,
25.
forn فرن (< fırın) 1. Elektrik, bütangaz, havagazı vb. maddelerle ısınan, yemek
pişirmeye veya ısıtmaya yarayan mutfak âleti. 2. Ekmek, pasta vb.nin
pişirildiği ve satıldığı dükkân. (Mu’cem, V, 55). bkz, s, 32, 43.
forşe فرشة (< fırça) Saçı taramak için kullanılan şey. (Mu’cem, V, 48; RK, 149,
396; Muhkem, 164; DEA, 649). bkz, s, 27, 32, 39.
fostan فستان (< fıstan) Tek parça kadın giysisi. (Muhkem, 166). bkz, s, 28, 34.
fosto’ فستق (< fıstık) Antep fıstığı, çam fıstığı veya yer fıstığı denilen
yemişlerin genel adı.
gawît جويط (< cıvata) Birbirine sıkıca bağlanmak istenen demir veya tahtaları,
üzerlerine açılmış deliklerden geçirilerek bağlayan, iri başlı, altından bir
somunla sıkıştırılan yivli vida. (DEA, 184)
gebhane جبخانة (< cephane) Ateşli silahlarla atılmak için hazırlanan her türlü
patlayıcı madde, mühimmat. (RK, 180, 191). bkz, s, 37.
gerdel جردل (< gerdel) Ağaçtan veya köseleden yapılmış, altı üstü aynı
genişlikte su veya süt kovası.
75
gêz جاز (< gaz Frs.) Normal basınç ve sıcaklıkta olduğu gibi kalan, içinde
bulunduğu kabın her yanına yayılma ve bu kabın iç yüzeyinin her noktasına
basınç yapma özelliğinde olan akışkan madde, gaz.
gezme جزمه (< çizme) Ayakkabı. (Muhkem, 55). bkz, s, 33, 37.
gezmegi جزمجي (< çizmeci) Çizme yapan, tamir eden veya satan kimse.
(Muhkem, 55). bkz, s, 33, 37.
ginzir جنزير (< zincir) Birbirine geçmiş bir sıra metal halkadan oluşan bağ.
gis جيص (< çiş) Güzel olmayan koku.
gorayyibe غريبة (< kurabiye) Un, yağ, badem, fıstık vb. ile yapılan, şekerli
küçük çörek.
gulleş جلاش (< güllaç) Nişastadan yapılan, çok ince kuru yufka ve bu
yufkadan hazırlanan tatlı. (Muhkem, 57). bkz, s, 27, 28, 39.
gumbuş جمبش (< cümbüş) Bir bakır türü. (DEA, 167)
gumruk جمرك (< gümrük) Bir ülkeye giren veya bir ülkeden çıkan mal ve eşya
üzerinden alınan vergi. (DEA, 170)
haramlik selamlik حرملك سلاملك (< haremlik selamlık) Bir toplantıda kadın ve
erkeklerin ayrı ayrı oturmalarını anlatmak için söylenir. (RK, 525). bkz, s, 31,
47.
harasana خرسانة (< horasan) Mimarlıkta kullanılan bir madde. (DEA, 246)
76
hartuş خرطوش (< kartuş) Merminin arkasından namluya sürülen bezden veya
kartondan barut kesesi, hartuç. (Muhkem, 167). bkz, s, 40.
hazu’ خازوق (< kazık) 1. İnsanı üzerine oturtarak öldürdükleri, yere dik
çakılmış sivri uçlu odun veya şiş. 2. Kazığa oturtarak uygulanan öldürme
cezası. (Muhkem, 73; DEA, 747). bkz, s, 33, 40.
hênim هانم (< hanım) Kız ve kadınlara verilen unvan, bayan. (DEA, 896)
hergele هرجله (< hergele) Kaos ve karmaşık durum. (Muhkem, 240). bkz, s, 54.
hersis خرسيس (< hayırsız ~ hırsız ) Yararı olmayan, hayrı olmayan. (DEA,
246). bkz, s, 49.
heste خسته (< hasta) Hastalık, kaza veya yaralanma dolayısıyla fizik veya ruh
sağlığı bozulmuş ve tedavi edilmesi gereken kimse, rahatsız.
hikimdar حكمدار (< hükümdar) Bir devletin başkanı olan ve hükmetme,
emretme hakkını elinde bulunduran kimse. (RK, 27, 142; DEA, 219). bkz, s,
30, 48.
hôge خوجه (< hoca) 1. Öğretmen. (DEA, 268)
hoşef خشاف (< hoşaf) Bütün veya dilimler hâlindeki kuru meyvenin şekerli
suyla kaynatılmasıyla yapılan bir tatlı türü. Özellikle Ramazanda iftarda içilir.
(Muhkem, 75; DEA, 251). bkz, s, 27.
hurde خرد (< hurda) İşe yarayamayacak derecede bozulmuş, zarar görmüş.
(Muhkem, 74; ÖL., 108). bkz, s, 27, 51.
77
irgata ارغاطة (< ırgat Yn.) Vinç. (DEA, 15)
isbilayit اسبلايت (< ispalet) Apolet. (DEA, 19)
isbitalye اسبتاليه (< ispitalya İt.) Hastane. (DEA, 18)
istinga استنجة (< istinga) Yelkenleri yukarı kaldırmak ve toplayıp sarmak için
kullanılan halat. (DEA, 20)
işargi اشارجي (< işaretçi ~ trafik polisi) Trafik polisi. (RK., 279). bkz, s, 56.
k’arnabit قرنبيط (< karnabahar) Turpgillerden, çiçekleri etli ve tanecikli bir
görünüşte olan, yaprakları lahana yaprağına benzeyen, sebze olarak kullanılan
bir bitki. (Mu’cem, V, 119; DEA, 692). bkz, s, 31.
kamar كمر (< kemer) Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya
metalden yapılan bel bağı. (DEA, 764)
kar كار (< kâr) İş, meslek, yarar, fayda.
kawuk قاووق (< kavuk) Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı.
kawwas قواص (< kavas) 1. Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan
hizmetli. 2. Şam lehçesinde, ok ve yay ile uğraşan kimse.
kebeb كباب (< kebap) Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak
pişirilmiş et. (Mu’cem, V, 189). bkz, s, 27.
keberih كباريه (< kabare) Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri. (muhkem,
183)
78
kebşe كبشه (< kepçe) Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan,
uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık. (Muhkem, 183). bkz, s, 36, 39.
kelebşe كلبشه (< kelepçe) Kaçmasını önlemek için suçlu kabul edilen
kimsenin bileklerine takılan demir halka. (DEA, 758)
kenar كنار (< kenar) Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka.
kenebe كنبه (< kanepe) Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat.
kerewite كرويته (< kerevet) Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya
yarayan, duvara bitişik, ayakları olan, tahtadan sedir. (Muhkem, 186; DEA,
747). bkz, s, 25, 46.
kezlek كزلك (< gezlik) Eğri kılıçların ağız bölümü. (Muhkem, 186; DEA, 747).
bkz, s, 33.
kışlek ~ işlek’ قشلاق (< kışlak) Kışın orduların, göçebe oymakların
hayvanlarıyla birlikte yayladan inip konakladıkları yer. (Mu’cem, V, 130; RK,
396, 522; DEA, 702). bkz, s, 28, 45.
kilim كليم (< kilim) Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli,
havsız, kalın, kıl veya yün dokuma. (DEA, 762)
kingi كنجي (< ikinci) İki sayısının sıra sıfatı. (sadece askerlikte
kullanılmaktadır). (RK, 270; DEA, 766). bkz, s, 44.
kirden كردان (< gerdan) Kadınların kullandığı bir kolye türü. (Mu’cem, V.,
208; Muhkem, 185). bkz, s, 42.
79
kirş قرش (< kuruş) Mısır parasının (Cüneyh) yüzde biri değerinde Türk parası.
(Mu’cem, IV, 67; RK, 163). bkz, s, 30, 44, 55.
kişk كشك (< keşkek) İyice dövülmüş buğdayın etle birlikte uzun süre
kaynatılmasıyla yapılan bir yemek. (Muhkem, 188). bkz, s, 24, 44.
kobri كبري (< köprü) 1. Altında su/nehir olan. 2. İki şey arasında bağ
sağlayan şey. (RK, 397; DEA, 732). bkz, s, 29, 32, 36.
kobşe كبشة (< kopça) Metal bir halka ve çengelden oluşan, elbise, çamaşır
gibi şeyleden kumaşın karşılıklı iki yanını bitiştirmeye yarayan küçük âlet.
DEA, 733)
kofte كفته (< köfte) Genellikle çekilmiş etten, bazen de tavuk, balık veya
patatesten yapılan, türlü biçimlerde pişirilen yemek. (Mu’cem, V, 241;
Muhkem, 188). bkz, s, 32.
kohne كهنة (< köhne) Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış.
kolbasta كلبسطه (< külbastı) Közde veya ızgarada pişirilen kemiksiz et.
(Muhkem, 189; DEA, 758). bkz, s, 29, 34.
kolonye كولونيا (< kolonya) İçinde limon, lavanta, tütün vb. bitkilerin yağı
bulunan, hafif kokulu bir madde.
koltok قلتق (< koltuk) Kol dayayacak yerleri olan geniş ve rahat sandalye.
komsiyongi قومسيونجي (< komisyoncu) Bir iş karşılığında yüzdelik alan
kimse, simsar. (Mu’cem, V, 182)
80
korbag كرباج (< kırbaç) Tek parça deri veya uzun esnek bir değneğin ucuna
sırım bağlanarak yapılmış vurma aracı. (Mu’cem, V.C., 205; Muhkem, 185).
bkz, s, 32, 38.
kork كورك (< kürk) Bazı hayvanların, giyecek yapmak için işlenmiş postu.
(Mu’cem, V, 215; Muhkem, 185). bkz, s, 29.
koşe كوشه (< köşe) Düğünde damat ile gelinin oturduğu yer. (Mu’cem, V,
265; Muhkem, 192). bkz, s, 33, 54.
koşk كشك (< köşk) Sokaktaki yiyecek, içecek, gazete, dergi vb.nin satıldığı
büfe. (Mu’cem, V, 235; RK, 411). bkz, s, 33, 55.
kral قرال (< kral) En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı
yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse.
kumandan قومندان (< kumandan) Bir askerî birliğin yönetimini elinde
bulunduran kimse, komutan.
kundura كندرة (< kundura) Ayakkabı. (DEA, 766)
kundurgi كندرجي (< kunduracı) Ayakkabıcı. (DEA, 766)
kurik كورك (< kürek) Kömür, toprak, kum, kar vb. maddeleri bir yerden alıp
bir yere atmaya yarayan, uzun bir sapa geçirilmiş madenî yayvan bir parçadan
ibaret alet. (DEA, 744). bkz, s, 25, 29.
kuşkelmez كشكلماظ (< kuşkonmaz) Kuşların gitmediği yer/ ıssız yer.
(Mu’cem, V, 239; DEA, 753). bkz, s, 55.
81
kutubgi كتبجي (< kitapçi) Kitap satan kimse. (DEA, 734)
kuzi ~ ‘uzi قوزي (< kuzu) Koyun yavrusu. (Mu’cem, V, 180; DEA, 721).
bkz, s, 30.
lamba لمبة (< lamba) İçindeki petrol vb. maddenin yanması veya tellerin
elektrik akımı ile akkor hale gelmesi suretiyle ışık veren aydınlatma aracı.
lawaş لواش (< lavaş) Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı
yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü.
lekleke لكلكه (< laklak) Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi,
gevezelik. (Muhkem, 193). bkz, s, 31, 46.
mahur ماخور (< mahur) Müzik eşliğinde içki içerek gelen evi. bkz, s, 56.
masura ماسوره (< masura) Bir akarsu ölçü birimi.
mazura مازوره (< mazura) Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5
metre uzunluğunda şerit metre, mezür.
mehene مخانه (< meyhane) Esrarın içildiği yer. (Mu’cem, IV, 321). bkz, s, 45,
50.
meşe ماشه (< maşa) Ateş veya kızgın bir şey tutmaya, korları karıştırmaya
yarayan iki kollu metal araç. (Muhkem, 204). bkz, s, 28.
mobilya موبيليا (< mobilya) Oturulan, yemek yenilen, çalışılan, yatılan yerlerin
döşenmesine yarayan taşınabilir eşyaya verilen genel ad, möble.
82
muhendishane مهندسخانة (< mühendishâne) Mısır’ın Osmanlı Devleti'nin
kaldığı dönemde mühendis yetiştiren yüksekokulu. (RK, 40). bkz, s, 29.
mumbar ممبار (< bumbar) Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kalın bağırsağı
ve bu bağırsağa ciğer, kıyma, pirinç veya bulgur doldurularak yapılan yemek.
(Mu’cem, V, 397). bkz, s, 43.
nîne نينه (< nine) Torunu olan kadın, büyükanne, nene.
ninne ننه (< ninni) Bebeklerin uyumasına yardımcı olmak için söylenen şarkı.
(Muhkem, 136). bkz, s, 33.
nişên نيشان (< nişan) Hedefi vurmak için silah, ok vb. şeylere gerekli
doğrultuyu verme. (DEA, 864)
nobetşi نوبتشي (< nöbetçi) Nöbet bekleyen, nöbet sırası kendisinde olan kimse.
(Mu’cem, I, 33; RK, 142, 165, 362). bkz, s, 33, 38, 39, 47.
oce’ وجاء (< ocak) Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb.
amaçlarla kullanılan yer. (Muhkem, 246; DEA, 922)
oda اوضة (< oda) 1. Evin veya herhangi bir yapının oturma, çalışma, yatma
gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla
çıkışı olan bölmesi. 2. Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmî
birlik: Sanayi odası. Ticaret odası. (DEA, 43)
oiyme اويمه (< oyma) Mobilyacıların mobilyaya yaptıkları tasarım, nakış ve
süsleme. (Muhkem, 20; DEA, 46). bkz, s, 46, 53.
83
okşe اكشه (< ökçe) Kaliteli olmayan ayakkabı. (Mu’cem, V, 58; Muhkem,
15). bkz, s, 32, 53.
oldaş اولضاش (< yoldaş) Mısır’da Türklerin büyüklerine denir. (Mu’cem, II,
85). bkz, s, 44.
ombêşi ياومباش (< onbaşı) On ere kumanda eden asker, erin üstündeki ilk
rütbe. (RK, 191; DEA, 34). bkz, s, 26, 40.
orman ارمان (< orman ) Bahçe.
ornik أرنيك (< örnek) Devlet dairelerindeki evraklar. (Mu’cem, II, 83;
Muhkem, 9; DEA, 16). bkz, s, 25, 52.
ostik استيك (< köstek) Saatin ucuna takılan zincir. (Muhkem, 11). bkz, s, 24,
45.
oye اويه (< oya) İpek ibrişim, iplik vb. malzemeden tığ, iğne, mekik ve firkete
ile yapılan, yemeni, baş örtüsü, mendil kenarlarına vb. yerlere dikilen, bir nevi
ince örgüden süs. (DEA, 45)
rahawan رهوان (< rahvan) Koşarken bir yandaki iki bacağını aynı anda atan
binek hayvanlarının biniciyi sarsmayan en yavaş koşma biçimi.
rawani رواني (< revani) Yumurta ve irmikle yapılan, fırında kabarıp piştikten
sonra üzerine şerbet dökülen bir tatlı türü, revani tatlısı.
renk رنك (< renk) Memluk ve Osmanlı dönemlerinde, sultanların simgesi.
84
roşitte روشته (< reçete) Üzerinde doktorun hastası için gerekli gördüğü
ilaçlarla, bunların kullanılış biçimleri yazılı olan kâğıt.
sag صاج (< sac) Bu nesneden yapılmış, üzerinde yufka yapılan dışbükey
pişirme şey. (Muhkem, 133; Mu’cem, IV, 289; RK, 192; DEA, 492). bkz, s, 37.
sağ selim صاغ سليم (< sağ selim) Sıhhatli.
sağ صاغ (< sağ) 1. Sağlam. 2. Askerlikte bir rütbe. (DEA, 491)
salon صالون (< salon) 1. Bir evde konukları ağırlamakta kullanılan en geniş
oda.
sandal صندل (< sandal) 1. Kürekle yürütülen kısa, genişçe deniz teknesi. 2.
sandalet.
saraya سرايه (< saray) Hükümdarların veya devlet başkanlarının oturduğu
büyük yapı. bkz, s, 46.
sarma صرمه (< sarma) Ayakkabı.
sarmiye صرميه (< sermaye) Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için
gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal,
kapital, meta, resülmal. (Muhkem, 134). bkz, s, 31.
sebenih سبانخ (< ıspanak) Ispanakgillerde, yapraklarından sebze olarak
yararlanılan bir bitki.
85
sebet سبت (< sepet) Saz, kamış, ince dal veya tellerden hasır biçiminde
örülerek yapılan, genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak için kullanılan
kap.
sekelleme شكلمه (< şekerleme) Toz şekerin içine meyve özleri konduktan
sonra kaynatılmasıyla yapılan her türlü şeker. bkz, s, 45.
senje’ سنجق (< sancak) Orduda yüksek rütbetli asker, liva. (DEA, 434). bkz,
s, 57.
seweri سواري (< süvari) Atlı asker. bkz, s, 27, 33.
silehlik سلاحليك (< silahlık) Kışlada erlerin silahlarını yerleştirip bıraktıkları
yer. bkz, s, 26, 47.
singe ~ sunki سونكي ~ سنجه (< süngü) sunki: Tüfek namlusunun ucuna
takılan küçük kılıç biçiminde delici silah.
singe: Serserilerin kullandığı bıçağa benzeyen bir silah. (Mu’cem, IV, 141;
Muhkem, 114; DEA, 434). bkz, s, 29, 33.
sinif صنف (< sınıf) Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları
bölümlerden her biri. (Sadece askerlikte kullanılmaktadır). (RK, 191, 142,
147). bkz, s, 26.
sobya سوبيه (< sübye) Badem içi, ezilmiş sarımsak, kavun çekirdeği vb
şeylerden yapılan boza koyuluğunda sıvı.
sofra سفرة (< sofra) Masa, sini vb. şeylerin, yemek yemek üzere hazırlanmış
durumu.
86
sofragi سفرجي (< sofracı) Saraylarda sofrayı kurma, kaldırma, yemeği
dağıtma vb. işlerle görevlendirilmiş kimse. bkz, s, 47.
sugu’ سجق (< sucuk) Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması
doldurularak yapılan bir yiyecek türü. (DEA, 400). bkz, s, 37.
sunbul سنبل (< sümbül) Zambakgillerden, ilkbaharda basit salkım şeklinde,
daha çok açık mor renkli, keskin ve güzel kokulu çiçekler açan soğanlı ve otsu
süs bitkisi.
şamaşirgi شمشرجي (< çamaşırcı) Osmanlı zamanında, hıdivlerin onların
hizmetinde bulunan kimse. (Mu’cem, IV, 228; DEA, 478). bkz, s, 25, 47, 56.
şanta شنطة (< çanta) Kösele, meşin, kumaş vb. hafif malzemeden yapılıp
büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek vb. koyup taşımaya yarayan kap.
(Mu’cem, IV, 245; Muhkem, 130; DEA, 481). bkz, s, 38.
şarşaf شرشف (< çarşaf) Kadınların kullandığı ve başa örtülen, pelerinli,
eteklikli sokak giysisi. (Muhkem, 122). bkz, s, 39.
şedir شادر (< çadır) Barınmak maksadıyle yere çakılmış kazıklara keçe,
kalın bez, kıl dokuma veya deri gerilmek suretiyle açık havada kurulan,
kolayca sökülüp taşınabilir barınak.
şefhane شفخانه (< şifahane) Hastane.
şekmegiyye شكمجيه (< çekmece) İçinde mücevher vb. değerli şeyler
saklanan küçük, süslü sandık. (Mu’cem, IV, 220; Muhkem, 127; DEA, 474).
bkz, s, 38, 51.
87
şekuş شاكوش (< çekiş) Marangozun kullandığı alet. (Mu’cem, IV, 212;
Muhkem, 119; DEA, 475). bkz, s, 34.
şel شال (< şal) Kadınların omuzlarını örtmek için kullandıkları geniş atkı.
(Mu’cem, IV, 161). bkz, s, 27.
şelebi شلبي (< çelebi) Görgülü, terbiyeli, olgun kimse. (Mu’cem, IV, 222;
Muhkem, 127; DEA, 475). bkz, s, 39, 52.
şelte شلته (< şilte) Üstünde oturulan, yatılan, içi yünle veya pamukla
doldurulmuş döşek. (Muhkem, 128; DEA, 475). bkz, s, 33.
şem’iden شمعدان (< şamdan) Üzerine kandil, mum veya herhangi bir ışık
kaynağı konulan yüksek tabla, mumluk, çırakma, şamdanlık. (Mu’cem, IV,
237). bkz, s, 27, 46.
şember شمبر (< çember) Gözlük çemberi. (Mu’cem, IV, 241). bkz, s, 52.
şemeşir شماشير (< çamaşır) 1. İç giysisi. 2. Kirli eşyaları yıkama işi.
(Mu’cem, IV, 228). bkz, s, 25, 38.
şenkel شنكل (< çengel) Bir yere takılmaya, geçirilmeye yarayan eğri ve ucu
sivri demir. (DEA, 482)
şerkes شركس (< çerkez) Kafkasya'da yaşayan bir boy veya bu boydan olan
kimse.
şeşm ششم (< çeşm) Göz. (Mu’cem, IV, 204). bkz, s, 39.
şeşme ششمه (< çeşme) Pınar. (Mu’cem, IV, 204). bkz, s, 24, 38, 59.
88
şewirme شورمة (< çevirme) Döner. (Mu’cem, IV, 254). bkz, s, 39.
şewiş ~ gewiş جاويش ~ شاويش (< çavuş) Askerlikte bir rütbe. (Mu’cem, IV,
255; RK, 242; ÖL, 221; DEA, 488). bkz, s, 29, 39.
şêy شاي (< çay) Çaygillerden, nemli iklimlerde yetişen bir ağaççık (Thea
chinensis).
şibşib شبشب (< şıpşıp) Terlik. (RK, 196). bkz, s, 26, 36.
şiflik شفلك (< çiftlik) Çok büyük tarım toprağı. (Muhkem, 126). bkz, s, 45,
47.
şift شفت (< çift) İki, tek olmayan. (DEA, 469)
şile bile بيلة شيلة (< şöyle böyle) Ne iyi ne kötü, orta derecede, acı tatlı, iyi
kötü.
şingi شنجي (< üçüncü) Üç sayısının sıra sıfatı, sırada ikinciden sonra gelen.
(Sadece askerlikte kullanılmaktadır). (RK, 396; DEA, 481). bkz, s, 29, 30, 44.
şintiyen شنتيان (< çintiyan) İçi astarlı, uzun kadın donu, kadın şalvarı.
(Muhkem, 130; DEA, 480). bkz, s, 28.
şirwel شروال (< şalvar) Gereğinden bol pantolon.
şiş شيش (< şiş) Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi
kullanılabilen ince uzun çubuk.
şişe شيشة (< şişe) Nargile. (DEA, 489)
89
şiwel شوال (< çuval) Pamuk, kenevir veya sentetik iplikten dokunmuş büyük
torba. (Mu’cem, V, 251; Muhkem, 130; RK, 411). bkz, s, 27, 29, 39.
şobek شوبك (< çubuk) Hamur işini yapmak için kullanılan uzun ince sap.
(Muhkem, 131; DEA, 451). bkz, s, 30, 53.
şôme شومه (< çomak) Ucu topuzlu değnek. bkz, s, 45.
şorab شراب (< çorap) Pamuk, yün vb şeylerden örülen, ayağa giyilen
giyecek. (DEA, 457)
şorba شوربة (< çorba) Sebze, tahıl, et vb. ile hazırlanan sıcak, sulu içecek.
(Mu’cem, IV.C., 253). bkz, s, 39.
şorik شريك (< çörek) Az yağlı, bazen şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir
hamur işi. Ölü insanların rahmetine yapılıp dağıtılır. (Mu’cem, IV, 204;
Muhkem, 123; DEA, 463). bkz, s, 24, 32, 39, 50.
şuruk شرك (< çürük) Çürümüş olan. (Mu’cem, IV, 198). bkz, s, 29.
ta’limgi تعليمجي (< talimci) Askerlikteki öğretmen. (RK, 421). bkz, s, 47, 56.
ta’m طقم (< takım) 1. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin
tamamı, ekipman. 2. Takım elbise. (Mu’cem, IV, 349). bkz, s, 44.
taban طبان (< taban) Mimarlıkta, bir direğin en alt kısmı. (Muhkem, 140).
bkz, s, 53.
tabanga طبنجة (< tabanca) Kısa, hafif, cepte veya belde taşınan ateşli silah.
(Mu’cem, IV, 325; Muhkem, 141; DEA, 533). bkz., s, 37.
90
tabur طابور (< tabur) Düzgün sıralar hâlinde dizilmiş insan topluluğu. (DEA,
533)
tağra طغراء (< tuğra) Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel
bir biçimi olan sembolleşmiş işaret. (Muhkem, 144). bkz, s, 25.
tangara طنجرة (< tencere) İçinde yemek pişirilen, kapaklı, genellikle metal
kap. (Mu’cem, IV, 356; Muhkem, 146; DEA, 547). bkz, s, 31, 37.
taralelli ت رللي (< terelelli) Hafif ve hoppa olan kimse. (DEA, 126)
tasla طسلا (< taslak) Bir şeyi, bir sanat eserini, henüz kesin biçimini almamış
olarak ana çizgileriyle belirten ön çalışma. (DEA, 540)
tatli طاطلي (< tatlı) Şekerle veya şekerli şeylerle yapılan yiyecek. (Mu’cem,
IV, 345). bkz, s, 26.
tawa طوه (< tava) Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun
saplı yayvan kap.
tawla طاولة (< tavla) Aynı isimdeki bir tahta kutu üzerinde iki kişi, otuz pul
ve iki zarla oynanan oyun.
tebbe تبه (< tepe) Etrâfındaki araziden daha yüksek olan, genellikle
yüksekliği birkaç yüz metreyi geçmeyen yeryüzü biçimi, küçük dağ. (Muhkem,
139; DEA, 120). bkz, s, 31, 36.
tebeşir طباشير (< tebeşir) Çizdiği yerde iz bırakan beyaz veya açık renkli,
gevrek, kolay parçalanan, içinde biraz kil bulunan kireçten ibaret madde ve bu
91
maddeden yapılan, kara tahta, duvar vb. yerlere yazı yazmakta kullanılan ufak
çubuk.
teht تخت (< taht) Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk.
tehte تخته (< tahta) 1. Üzerine yazı yazmak için ahşaptan yapılan ve okulda
duvara aslına şey. 2. Okulda öğrencilerin üzerine oturmaları için tasarlanan
sandalyeler. (Mu’cem, II, 180, 291; Muhkem, 44). bkz, s, 53.
tekne تكنه (< tekne) Bir tür küçük deniz taşıtı.
temelli تملي (< temelli) Herhangi bir nitelikte temeli olan. bkz, s, 58.
temergi تمرجي (< tımarcı) Hastanede hastalara bakan kimse. bkz, s, 47.
tenbel تنبل (< tembel) İş görmeyi, çalışmayı sevmeyen, çaba göstermekten,
sıkıntıdan kaçan kimse.
tende تنده (< tente) Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine
gerilen bez, naylon vb şeylerden yapılmış örtü. (Mu’cem, III, 354). bkz, s, 42.
teneke تنكة (< teneke) Yumuşak çelikten yapılma, üzeri kalay kaplı ince
saç. (DEA, 139)
tenhe تنهه (< tenha) Yalnızlık.
tenwe تنوه (< telve) Fincanın dibine çöken kahve tortusu. (Mu’cem, III, 359;
Muhkem, 51). bkz, s, 42.
terbiyesiz سيز تربية (< terbiyesiz) Terbiyesi olmayan. bkz, s, 49.
92
terzi ترزي (< terzi) Giysi biçip diken kimse, dikişçi.
tezlik تزلك (< tozluk) İçine tuz konulan kap. (Mu’cem, V, 314; DEA, 128)
tibsi تبسي (< tepsi) 1. Fincan, tabak, bardak vb. şeyleri taşımaya yarayan,
derinliği olmayan, türlü büyüklükte düz kap. 2. Sigara küllüğü. (Mu’cem, II,
186, 4.C, 320; DOEA, 127). bkz, s, 36.
tik تك (< tek) Tavlanın zarı. (Muhkem, 48). bkz, s, 24, 51.
tikiyye تكية (< tekke) 1. Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören
yaptıkları yer. 2. İşsiz güçsüz kimselerin buluşup sığındıkları yer. (DEA, 133)
tile تيله (< tel) Büyük zorluklar. (Muhkem, 52). bkz, s, 25, 46.
tirna’ ترناق (< tırnak) Tırnak. (DEA, 127)
tirşene ترسانه (< tersane) Gemi yapılan yer, gemilik, tezgâh. (DEA, 126)
titik تيتك (< tetik) Tetik. (DEA, 122)
tize تيزه (< teyze) Anne yaşındaki kadınlar için kullanılan hitap sözü.
tizge تزجة (< tezgah) Dükkânlarda satıcıların önünde bulunan uzun masa.
(DEA, 128)
tobgi طبجي (< topçu) Topların kullanılışı, bakımı üzerine yetiştirilen asker
sınıfı. (Sadece Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştır). (Mu’cem, IV, 320; DEA,
529). bkz, s, 30, 38, 47, 52.
93
toke توكه (< toka) Kadınların saçlarını bir arada tutmaya yarayan, bazen de
süs olarak kullanılan şey. (DEA, 142)
torba طربه (< torba) Genellikle plastikten veya kâğıttan yapılmış, içine
öteberi koymaya yarayan, çeşitli büyüklükte olabilen taşıma gereci, poşet.
toz طوز (< toz) Boş vermek anlamına gelir.
tufakşi تفكجي (< tüfekçi) Poliste silahı olan kimse. (DOEA, 130)
tuhfagi تحفجي (< tuhafcı) Antik şeyleri satan kimse. (DOEA, 130)
tul تل (< tül) Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokuma.
(Muhkem, 50). bkz, s, 28.
tulumba طلمبه (< tulumba) Sıvıları alçak yerlerden çekmeye veya yüksek
yerlere çıkarmaya yarayan araç. (ÖL, 121; RK, 411; DEA, 546)
tulumbagi طلمبجي (< tulumbacı) Tulumba yapan, satan veya onaran kimse.
(ÖL, 121; RK, 411; DEA, 546). bkz, s, 26, 47.
turli تورلي (< türlü) Çeşitli sebzelerle pişirilen yemek. (DEA, 127)
turşi طرشي (< turşu) Tuzlu suda, sirkede bırakılarak özel bir kıvama
getirilmiş sebze veya meyve. (Muhkem, 142). bkz, s, 30.
turumbatgi ترمبطجي (< trampetçi) Davulcu. (DEA, 127)
turumbita ترمبيطة (< trampet) Davul. (DEA, 127)
94
tutun تتن (< tütün) Nikotin bitkinin kurutulup kıyılarak sigara biçiminde
veya pipoyla içilen yaprağı. (Mu’cem, II, 289). bkz, s, 28.
tutungi تتنجي (< tütüncü) Tütün yetiştiren veya satan kimse. (Mu’cem, II,
289). bkz, s, 28, 37, 47.
usta ~ asta اسطى ~ اسطى (< usta) 1. Sanat veya zanaat öğreten kimse. 2.
Halk dilinde Otobüs veya dolmuşun şoförü. (Mu’cem, II, 39; DEA, 21). bkz, s,
25.
ustung استنج (< ustunç) Kutu içinde taşınabilen cerrah aletleri takımı. (DEA,
20)
uyun ايون (< oyun) Bir oyunda kazanmak. (DEA, 46)
wabur وابور (< vapur) 1. Yemek pişirmek için kullanılan küçük ocak. 2.
Buhar gücüyle çalışan herhangi bir alet. (Mu’cem, I.C., 25; RK, 27, 420). bkz,,
s, 36, 55.
werku ويركو (< vergi) Kamu hizmetlerine harcanmak için hükûmetin, yerel
yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya veya bazı malların fiyatlarının
üstüne koyarak dolaylı yoldan herkesten topladığı para. (Sadece Osmalnı
döneminde kullanılırdı). (Muhkem, 249). bkz, s, 34, 42.
wişne وشنة (< vişne) Bir meyve türü. (DEA, 941)
yafta يافته (< yafta) Üzerine asıldığı veya yapıştırıldığı şeylerle ilgili bir bilgi
veren yazılı kâğıt parçası.
95
yağma ياغمه (< yağma) Birçok kişinin zor kullanarak ele geçirdikleri malı
alıp kaçması, talan.
yağmagi ياغمجي (< yağmacı) Yağma eden kimse. bkz, s, 47.
yaşmak يشمك (< yaşmak) Kadınların ferace ile birlikte kullandıkları, gözleri
açıkta bırakan, ince yüz örtüsü. (Muhkem, 251). bkz, s, 28..
yawaş ياواش (< yavaş) Hızlı olmayan, ağır, çabuk karşıtı.
yay ياي (< yay) Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç
veya metal çubuk. (DEA, 960)
yazgi يازجي (< yazıcı) İşi yazı yazma olan kimse. (Muhkem, 250). bk., s, 26,
37.
ye’e ياقه (< yaka) Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü. (Muhkem,
250). bkz, s, 42.
yedek يدك (< yedek) Gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl
karşıtı. (Sadece askerlikte kullanılmaktadır).
yemek يمك (< yemek) Yemek yeme, karın doyurma işi. (Sadece askerlikte
kullanılmaktadır). (DEA, 964)
yemekhane يمكخانه (< yemekhane) Okul, fabrika vb. kuruluşlarda yemek
yenilen büyük salon. (DEA, 964)
yemiş يميش (< yemiş) Kuru meyve.
96
yoğurt يوغورت (< yoğurt) Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir
süt ürünü.
yuzbeşi يوزباشي (< yüzbaşı) Orduda rütbesi üsteğmenle binbaşı arasında olan
subay. (ÖL, 27; RK, 178; DEA, 92). bkz, s, 26, 29.
zahr زهر (< zar) Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plastik
vb. maddelerden küp olarak yapılan ve altı yüzünde, birden altıya kadar
benekler bulunan oyun aracı. (DEA, 384). bkz, s, 47.
zimba زمبة (< zımba) Kâğıt, mukavva, deri, saç vb şeylerde delik açmaya
yarayan âlet, delgeç. (DEA, 380)
zinzene زنزانة (< zindan) 1. Tutuklu veya hükümlülerin içine konulduğu
kapalı yer. 2. mec. Çok karanlık ve sıkıntılı yer.
zulfe الزلفة (< zülüf) Şakaklardan sarkan saç lülesi. (Mu’cem, IV, 42). bkz, s,
46.
97
SONUÇ
Bu çalışmada Türkçe-Arapça dil ilişkileri, Türkçenin Mısır Arapçasına etkisi
bakımından incelenmiştir.
Arapça ile Türkçenin İlişkileri, Türklerin İslâm dini ile tanışmaları kadar
eskidir. Bu yeni din ile temas sıkılaştıkça Arapçanın Türkçe üzerindeki etkisi de
artmıştır. Arapçadan Türkçeye giren kelimeler birçok dilbilimsel bakış açısıyla
incelenmiştir. Türkçenin Arapça üzerindeki etkisi ise daha az işlenmiş bir konudur.
Arapçayı iki ayrı dil varyasyonu (değişkesi) olarak ele aldığımızda Türkçenin
fasih Arapça (= Fusha) üzerindeki tesirinin oldukça az olduğu görülürken konuşma
Arapçaları (Ammiyye) üzerinde daha çok ve kalıcı etkileri görülür. Bizim
çalışmamız bu farklı lehçelerden Mısır Arapçasını ele almaktadır.
Çalışmamızda ilmi değeri bilinen dilbilimsel kaynakların verileri ve bazı edebi
kaynaklar kullanılmış, bunlar fonolojik, morfolojik ve semantik açıdan
değerlendirilmiştir. Nihayet çalışmamızın sonuna kaynaklarda tespit ettiğimiz Türkçe
kelimelerinin bir listesi eklenmiştir. Burada 370’ten fazla kelimeye yer verilmiştir.
Bu kelime listesi, Türkçe ile Arapça ilişkilerinin ne kadar kadim ve zengin
olduğunu göstermektir. Kelimeler sadece askerlik veya devlet idaresiyle ilgili
olmayıp hayatın her lehçesini kuşatmakta; büyük bir çoğunluğu canlı dil unsurları
olarak varlığını sürdürmektedir.
98
KAYNAKÇA
Akar, Ali: “Türkçe Arapça Arasındaki Sözcük
İlişkileri”, Karadeniz Uluslararası
Bilimsel Dergi, 2010.
Akkuş, Mehmet: “Kahire’deki Osmanlı Dönemi
Eserlerinde Türkçe Manzum Kitabeler”,
Vakıflar Dergisi, 22 (1991): 383-419.
Aksoy, Ömer A.: Dil Yanlışları, İnkilap Yayınları,
İstanbul, 2008.
Alp, Musa: “Faklı İki Açıdan Arapça: Fusha ve
Avamca”, Çukurova Üni., İlahiyat
Fak., Dergisi, 2011.
Altamimi, Mariam: Eseru’l-Lugati’l-Arabiyye fi’l-lugâti’l-
hayye, el-İnciliziyye ve’-İsbaniyye
meselen (Yaşayan Dillerde Arapçanın
Etkisi, İngilizce ve İspanyolca örneği),
Irak, 2010.
Altun, Hilal O.: “Türkiye Türkçesindeki Arapça Alıntı
Kelimelerde Ünlü Uyusuzluları”,
Türkiyat Araştırmaları Dergisi,
Anis, İbrahim: Fi El-lehecat-ul Arabiyye, Kahire, 2.
bs, Mektebet Englo Elmasriyye, 1992.
Awad, Sami: Mucem-il Musetehat-il Askeriyye, 1.
bs, Amman, 2008.
99
Badawi, El-Said, Hinds, Martin: A Dictionary Of Egyptian Arabic,
Beyrut, 1986.
Banguoğlu, Tahsin: Türkçenin Grameri, Türk Dil Kurumu
Yayınları, 7. baskı, Ankara 2004.
Banguoğlu, Tahsin: Tahsin Banguoğlu: Türk Grameri,
Birinci Bölüm: Ses Bilgisi, Türk Dil
Kurumu Yayınları, Ankara 1959.
Buşakil, Selwa ve Mensur, Darife A.: El-lehecat-ul Arabiyye ve İlakatuha
Bil Fusha -Cezayir Lehçesi Örneği,
Abdulrahman Mira Üni., Dil ve Edebiyat
Fak., 2014.
Çetin, Nihâd: “Arap (Dil)” Türkiye Diyanet Vakfı
İslâm Ansiklopedisi,
(https://islamansiklopedisi.org.tr/arap#2).
Demir, Nurettin ve Prof. Dr. Yılmaz,
Emine:
Türkçe Ses Bilgisi, T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayını, 2011.
DEVELİ, Hayati: Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre
17. Yüzyıl Osmanlı Türkçesinde Ses
Benzeşmeleri ve Uyumlar, Türk Dil
Kurumu Yayınları, Ankara 1995.
100
Dursunoğlu, Halit: Türkiye Türkçesi’ndeki Arapça
sözcükler ve Bu Sözcüklerdeki Ses
Olayları, Journal of Turkish Studies, 9.
bs, 2014.
Düzgün, Osman: Türkiye’de Yabancı Dil Olarak
Arapça Öğretiminde Lehçenin Yeri,
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üni., 1.
Uluslararası Dil Eğitimi ve Öğretimi
Sempozyumu’nda sözlü bildiri olarak
sunulmuştur.
El Siba’i, Yusuf: El Ömr Lahze, Kahire, Mektebet Misr,
1973.
El Siba’i, Yusuf: Rudde Kalbi, 1. ve 2. c, Kahire,
Mektebet Misr, 1954.
Elkaturi, A, Elsefsafi: İlm-ul Luğa Eltekabuli ve Tetbikatu
Ala El-luğat-il Şarkiyye, Kahire, Dar-ul
Afak-il Arabiyye, 2001.
Eltamimi, Mariam: Aser-ul Luğat-ul Arabiyye Fi El-luğat-
ul Haiyye, Kufa, 2010.
Elzubeydi, Abi Bakr: Lahn-ul Avam, 2. bs, Kahire, 2000.
Er-Rusâfî, Ma’rûf: Yabancı Ağızlı Konuşma
Bozukluklarına Reddiye, Cev. Musa
Yıldız – Sadi Çöğenli, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara 2015 (Defʿu’l-hücne fî
irtiḍâḫi’l-lükne (İstanbul 1331 isimli
eserin tercümesi ve aslının yeni baskısı).
101
Gouny, Fady: Mısır Arapçasına Kullanılan Türkçe
Kelimeler, YL, tz, Ankara, 2017.
Green, Mike: Lisan Masry, English to Egyptian
Arabic and Egyptian Arabic to
English Dictionary and Thersaurus,
2016.
Gündüzöz, Soner: Arapçada Kelime Türetimi, 1, bs, din
ve bilim yayınevi, 2005.
Günel, Fuad: “Ahmed Teymur Paşa”, Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 2.
İsa Bek, Ahmed: Elmuhkem Fi Usul Elkelimat
Elarabiyye, 1. bs, Mısır, 1939.
Jack Richards vd.: Longman Dictionary of Applied
Linguistics, 1985.
Kabisy, Mohamed B.: Melamih Fi Fikh Ellehecat-ul
Arabiyye, 1. bs, Şam, El-Eva’il
Yayınevi, 2001.
Mahfuz, Necip: Afrah-ul Kubbe 1981,(Düğün Evi),
Kahire, 2. bs, Dar-ul Şuruk, 2007.
Makar, Muhendis S.: Asl Elelfaz-u Ammiyye Min-el Luğa
Elmisriyye Elkadime, Kahire, 1. c, 1.
bs, 2004.
102
Owens, Johanthan: The Oxford handbook of Arabic
Linguistics, University of Bayreuth,
2013.
Pipes, Daniel: Daniel Pipes: An Arabist’s Guid To
Egyptian Colloquial, Library of
Congress Catalogue, 1983.
Saraç, M. A. Yekta: “Türk Edebiyatının Mısır’da
Unuttuğu Bir Şair: Aişe İsmet
Teymur”, İlmi Araştırmalar, sayı 1,
İstanbul 1995.
Şahbaz, Mehmet G.: Kıpçak Türkçesi.
Teymur, Ahmed: Mucemi Teymur Elkebir Fi El Alfaz-
ul Ammiye, Kahire, Darul-Kutup ve
Elvesa’ik Elkavmiyye, 1.2.3.4.5. ve 6. c,
2. bs., 2001.
Tietze, Andreas: Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi
Lugatı, 1. c., Simurg Kitapçılık,
Yayıncılık ve Dağıtım Ltd. Şti., İstanbul,
Wien, 2002.
Tulum, Mertol: Osmanlı Türkçesine Giriş, Anadolu
Üni., 4., bs., 2009.
Uşaklıgil, Halit Z.: Kavaid-i Lisan-ı Türki (Türkçe Ses
Bilgisi), Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınları, 1999.
103
Uysal, Halil: “İnsan Konulu Sözcükler Bağlamında
Fasih Arapça Ve Mısır Lehçesi Bir
Karşılaştırma Denemesi”, Sakarya Üni,
İlahiyat Fak., Dergisi, XVIII, c, 2016.
Uzun, N. Engin: Arap Dili Fonetiği Ses – Anlam İlgisi,
Ankara, 1998.
Uzun, N. Engin: Dilbilgisinin Temel Kavramları
Türkçe Üzerine Tartışmalar, Ankara,
1998.
Willmore, J. Selden: The Spoken Arabic Of Egypt
Grammar, Exercises, Vocabularies,
London, 1905.
Yahya, Şamil F.: Arapça’nın Muhtelif Lehçelerinde
Türkçe Unsurlar, dk. tz., İstanbul,
1984.
Yıldız, Hakkı D.: “Arap (Tarih)’’, Türkiye Diyanet Vakfı
İslâm Ansiklopedisi,
(https://islamansiklopedisi.org.tr/arap#1-
tarih).
Yıldız, Murat: “Standart ve Yerel Arapçanın Tarihsel ve
Filolojik Sınırları: Mısır Lehçesi
Örneği”, Dilbilimleri Akademik
Araştırma Dergisi, c. 10, Sayı 3, 2010.
ss.23 – 41.
104
Zengin, Eyüp: “Türkçenin Diğer Dillerle Etkileşimi ve
Sonuçları”, 10., c, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 2017.
İnternet Kaynakları
http://sozluk.gov.tr/
http://www.kubbealti.org.tr/
Recommended