View
213
Download
9
Category
Preview:
Citation preview
Mühür
Tılsım efsaneleri serisi® içindeki tüm karakter, tılsım, yer, büyü ve bazı fantastik yaratıklar
Ercan Kuzey Barak’a aittir. İzinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır. Ayrıca Tılsım Efsaneleri
Serisi© tüm telif haklarıyla Ercan Kuzey Barak’a aittir. İzinsiz kopyalanması ve dağıtılması
kesinlikle yasaktır.
Hayat, sadece biletsiz binilen bir korku
tünelinden ibarettir…
İçindekiler 1) Rüya
2) Davet
3) Sör Nicholas yetimhanesi
4) Zindandaki Duvar
5) Mühür, Görev ve Tılsımlar
6) Cin ve Deniz Cücesi
7) Ödül Avcıları
8) Kawar Köyü
9) Baskın
10) Güven Sarsan Bir Geçmiş
11) Gymnafola’nın Mazisi
12) Aridian Süvarileri
13) Mendipha’nın Mührü
1.Bölüm:
Rüya Karanlığın çökmesinin dışında nefret ettiği ikinci bir şey daha varsa; o da olmayan
uykusunun nazikçe gözlerine yerleşmesini beklemekti. Bu bekleyiş bazen öyle uzun
sürüyordu ki; bir damla dahi uyuyamadan sabahın ilk ışıklarının yüzüne vurduğuna şahitlik
ettiği günleri olmuştu. Daha önce de uyku sorunları yaşamıştı Miranda. Ancak hiç biri şu son
günlerdeki kadar elem verici değildi. Uykuya dalmayı başarsa bile öyle saçma ve karmaşık
rüyalar görüyordu ki; yeniden uyanmak için kendini zorluyor, güçbelâ da olsa bunu
başarabiliyordu. Üstelik uyandığında bu rüyaların neredeyse hiç birini hatırlayamıyordu.
Yine küfürler ve aptalca bekleyişin ardından daldığı o rahatsızlık verici uykulardan birine
daha ilerlemekteydi. Bedeninin bir kaya gibi ağırlaştığını hissedebiliyordu. Biraz sonra gümüşi
bir bulanıklığın içinde, uyanmak için kendini yeniden tokatlamak isteyeceği bir rüya daha
yavaşça sahnelenmeye başlamıştı. Büyük buzlu pencereleri ve mutfağın yanından uzanan,
ahşap, spiral bir merdiveni olan iki katlı bir evdeydi bu kez. Kadınlı erkekli bir grup yetişkin
tatlı bir telaş içinde gibiydiler. Kadınlar on iki kişilik, uzun, meşe yemek masasını ziyafet için
donatırken, erkeklerden biri koltuğa sıralanmış, bir yaşlarındaki iki kız ve iki erkek bebeğe
bakıcılık ediyor, diğerleri ise kadehlerini tokuşturup içten kahkahalar atıyorlardı. Miranda,
bunun bir kutlama olduğunu anlamıştı, fakat etrafta birilerinin doğum günü olduğunu
belirten ne bir yazı ne de bir doğum günü pastası görebilmişti.
“ Takdis ritüeli için her şey hazır mı, Nyphra?” diye seslendi orta yaşlı bir adam gür sesiyle.
Üzerinde koyu füme bir frak ve ona uygun puanlı bir kravat vardı.
Elinde bir hançer, bir tüy kalem ve bir parşömen parçasıyla birlikte spiral merdivenlerden
inen genç kadın, “ Evet!” diye cevapladı.
Saçlarını başının ardına topuz yapmış kadın, Nyphra’nın yanından geçerken poposuna minik
bir şaplak atarak, “ Zamanın yaklaştığını hatırlatırım, tatlım. Minik Miranda’nın burcunu
temsil eden gezegenler hizalanmak üzere, ” dedi.
Miranda bir anda kulak kesilivermişti. Hiç tanımadığı bu insanların rüyasında ne işi olduğunu
anlamaya çalışmanın yanında bir de ismini nasıl bilebildiklerini merak etmişti. Sonra elini
sallayarak ( yatağında da gerçekten el salladığını hissetti) “ Saçma bir rüya!” diye mırıldandı. (
Kas katı kesilmiş olan bedeninin de mırıldandığını işitebiliyordu)
Gümüşi bulanıklık sahneyi değiştirmişti. Uzun bir iskemlenin üzerine oturtulmuş, saçları
iki yandan toplanmış, pembe yanaklı bir kız çocuğu belirmişti bu defa. Kız çocuğunun önünde
frak giyen orta yaşlı adam duruyordu. Elindeki parşömen ve tüy kalemi yazmaya hazır
durumda tutuyor ve çocuğun hemen arkasındaki kadına sorular soruyor, aldığı cevapları vakit
sektirmeden parşömene işliyordu.
“ – Tılsımın adı?”
“ – Oxcurix!”
“ – Tılsımı takdis eden tılsım efendisinin menşei?”
“ – Diveresia ülkelerinden Trogna/ Kawar doğumlu Edgar Bevens ve Trogna/Elis doğumlu
Yolanda Bevens’ın üçüncü ve son kızları Nyphra Begholm.”
“ – Tılsımın taşı ve çeşidi?”
“ – Oval obsidyen taşı… Mühür tılsımı.”
“ – Tılsım içine sihirsel bir varlığın kudreti mühürlenmiş ise; kudret sahibinin adı ve mensup
bulunduğu ırk?”
“ – Adı Oxcurix! Ejder ırkının ateş ejderleri soyundan, 1756 yılının ateş ejderleri lideri
Oxcurix’in tüm yetisi...”
“ – Tılsımın takdis edileceği vâris’in menşei?”
“ – Ordinaria ülkelerinden İngiltere/Londra doğumlu Kutlukhan Begholm ve Diveresia
ülkelerinden Trogna/ Kawar doğumlu Nyphra Begholm’un yegâne kızları Miranda Begholm.”
“ – Vâris’in doğum yeri, yılı, mevsimi, ayı, günü ve dakikası?”
“ – Ordinaria ülkelerinden İngiltere/Bristol, bin dokuz yüz doksan iki, sonbahar, kasım,
Pazar, ilk dakika.”
“ – Vâris’in yıldızı ve burcu?”
“ – Yıldızları Mars ve Plüton… Burcu akrep…”
“ – Takdis tarihi ve yeri?”
“ – 8 Kasım 1993 Pazartesi. İngiltere/Bristol, Broad Sokağı, 18 numara.”
Adam nihayet suallerini sona erdirmişti. Nyphra rahatlayarak derin bir soluk koyuverdi.
“ Sanırım sorular bu kadar ha, Arthur?” diye sordu. İnce, beyaz elleri çıkmaya çalışan
kalbini tutmak ister gibi göğsündeydi.
Arthur kovamsı kafasını yukarı aşağı sallayarak, “ Hı, hı!” diye homurdandı. Bu sırada
önündeki parşömene üçgenler, daireler ve yıldızlar çiziyordu. Nyphra’dan aldığı yanıtları bu
sembollerin üzerine ya da içine çiziktirerek her bir harf ve rakamı bir diğeri ile eşliyordu.
Bunu öylesine hızlı ve soluksuz yapıyordu ki; onu bu halde görseydiniz kesinlikle bir
matematik profesörü sanırdınız. İşlem bittiğinde Arthur doğruldu; gülümseyen, asil bir
ifadeyle, “ Dokuz!” dedi. “ Tılsımın üzerine kanından dokuz damla akıtmalısın, Nyphra.”
Genç kadın elindeki eğri saplı gümüş hançer ile tek hamlede sağ avucunda bir kesi açtı.
Boynundaki kolyeyi çıkarıp, ucundaki siyah renkli, oval taşı eline aldı ve kesi olan elini üzerine
getirerek saymaya başladı.
“Bir… İki… Üç… Dört… Beş… Altı… Yedi… Sekiz ve dokuz… İşte oldu!”
Son kandamlası da tılsımla temas ettiğinde Nyphra’nın kalbinden sol koluna, kolundan
parmak uçlarına ve oradan da tılsıma rengârenk ve ağır çekimdeymişçesine dumanımsı ve
ışıltı karışımı bir şeyler boşaldı. Işıltı karışımı gözden kaybolduğunda, Arthur gümüş zincirli
kolyeyi Nyphra’nın elinden alarak İskemle üzerinde olanları seyreden minik Miranda’nın
başından boynuna indirdi.
“Oxcurix tılsımının yeni efendisi olarak Miranda Begholm’u takdim etmekten onur
duyarım,” dedi, Miranda’yı kucaklayarak. Yanağına da küçük bir öpücük iliştirmişti.
Evde bulunan öteki konuklar alkış tutuyordu. Dağınık, siyah saçlı, iri omuzlu, uzunca boylu
genç bir adam, elinde buz mavisi, bez bir mendille Nyphra’nın kanayan yarasını sardı.
Nyphra, genç adamın yanağına elini götürüp okşadı ve dudağının kenarına sevgi dolu bir
öpücük kondurarak, “ Teşekkür ederim, hayatım, seni seviyorum.” diyerek gülümsedi.
“Kızımızın asil ve sadık bir Phiorin olacağına hiç kuşkum yok, benim güzel karım,” diye
fısıldadı Kutlukhan, elleri Nyphra’nın ellerini sarmaladığında.
Takdis töreninin sorgucu Arthur, Miranda’yı koltukta oturan diğer çocukların arasına bıraktı,
onlara göz kırptı ve içkisini yudumlayıp, şen kahkahalara eşlik etmek üzere salona geri döndü.
Öteki çocukların boyunlarında da tıpkı minik Miranda’nınki gibi birer taş uçlu, gümüş zincirli
kolye asılıydı. Her bir çocuğun tılsımı bir diğerinden farklı renk ve görünüme sahipti. Erkek
çocuklardan kuzgun karası saçlı olan çelimsiz oğlan tılsımının üzerine tükürüyor, sonra da
etrafa fışkıran renkli baloncukları patlatarak eğleniyordu. En az yüzü kadar beyaz saç rengine
sahip olan kız, minik Miranda’nın saç rengini epey sevmişe benziyordu. Boyuna onun
kahverengi saçlarını kendi beyaz saçlarının üzerine tutturmaya uğraşıyordu. Diğer kız son
derece asabi görünümlüydü. İnce kaşları, tıpkı ceza vermeye meyilli bir profesörünki kadar
çatık duruyordu. Kömür karası uzun saçları koyu yeşil bir kurdele ile toplanmıştı. Kız, yanında
oturan iki erkek bebeği kafakola almıştı. Zavallı oğlancıklar kızın güçlü kollarından
kurtulabilmek için kendilerini koltuktan aşağıya atmak zorunda kalmışlardı.
Miranda, rüyasındaki bu insanları yakından incelemek için yanlarına yaklaştığı sıra
gümüşi bulanıklık sahneyi yeniden değiştirdi. Az önce keyifle kadeh tokuşturan tüm
yetişkinlerin yüzü, korkunç bir hayalet görmüşçesine hayret ve tedirginlik ifadeleriyle
kaplanmıştı. Evin çifte giriş kapısı sonuna dek açıktı. Tuhaf ve ürkütücü giyimli bir düzine
kadına liderlik eden, sadist görünümlü, koyu kahve, uzun, kaşmir bir mont ve aynı tonlarda
melon bir şapka kuşanmış genç bir adam, sol avuç içini evdeki yetişkinlere uzatıyordu. Öfke,
nefret ve haz duygularını ne denli yoğun hissettiğini genç adamın yüzüne baktığınızda gayet
açık bir şekilde anlayabilirdiniz.
“Son mühür tılsımının da nihayet yeni efendisine sunulmuş olması beni kadar sevindirdi
tahmin bile edemezsiniz,” dedi adam, kadife bir sesle.
“Oysa biz huzurun kaçar, geceleri karabasanlar basar diye düşünmüştük. İçtenlikle
söyleyebilirim ki, yanılmış olmamız bizleri derinden yaraladı, Scardinas,” dedi Kutlukhan, lider
edasıyla öne adımladığında.
Scardinas pis bir şekilde sırıttı.
“ Sizleri böyle yaralı bırakmanın da beni üzdüğünü dile getirmeliyim doğrusu. İzin verirseniz
bu durumu değiştirmek isterim,” dedi. İşaret parmağını Artistik bir hamleyle savurdu ve
şevkle fısıldadı.
“Öl! Nefessiz… Ve acı içinde…”
Kutlukhan ve Nyphra ellerini istem dışı boğazlarına götürdüler. Gözleri yuvalarından
uğramıştı. Nefes almaya çalıştıkça acıları üç, hatta dört kat artıyordu. Scardinas ince, uzun bir
kamışa benzeyen işaret parmağını bir kere daha savurdu. Derinden gelen puslu sesiyle bir
şeyler haykırmıştı. Ancak Miranda bunları net duyamamıştı. Gümüşi bulanıklık bu ürkütücü
manzara ile birlikte “ Pop” diye yok olmadan bir saniye kadar önce Miranda’nın gördüğü son
şey, orta yaşlı bir kadının koltukta olup biteni seyreden beş çocuğu kucaklayarak ortadan
kaybolması olmuştu.
“Uyanın artık veletler! Burayı babanızın beleş döşeğimi sandınız?”
Uyanmak için bu kez Miranda’nın kendini tokatlamasına gerek kalmamıştı. Yetimhane
hizmetlisi aksi Bayan Scarlet Mc. Holls günlük hakaretlerine her zamankinden erken
başlamıştı. Başında beyaz bir bandana, çenesinde hiç yok olmayacağa benzeyen kocaman bir
sivilce ve yüzünde sayılamayacak kadar fazla kırışık olan bir kadındı bu.
“Ye, iç, yat! Ana babalarınızın ölmesinin acısını bana her gün yaşatmak zorunda mısınız?”
Bayan Mc. Holls’un sözünü ettiği acının ‘ Yetimlerin ailelerinin ölmelerinden dolayı duyduğu
üzüntü’ olmadığını yetimhanedeki herkes iyi biliyordu.
“Ama Bayan Mc. Holls,” dedi, kemik beyazı, uzun saçlı kız yatağından kalkarken. Son
derece nazik olmaya ihtimam göstererek devam etti.
“Siz bu iş için para alıyorsunuz, kimse sizi zorlamıyor!”
“Ah, demek öyle! Demek beni kimse zorlamıyor, ha? Peki, ya müdire Hawking?”
“Seraphina’nın da dediği gibi. Zira siz bunun için para alıyorsunuz ve Bayan Hawking bu
yetimhanenin müdiresi olarak size görevlerinizi hatırlatıyor,” dedi odanın köşesindeki tıknaz
kız.
Bayan Mc. Holls elindeki çarşafları yere atıp başını ellerinin arasına alarak “ İsyan!” diye
hırıldadı ve ağlamaya başladı.
“Hayır, Bayan Mc. Holls. Tamamen yanlış anladınız. Ben sadece…”
Kızcağız nefesini boşa harcıyordu. Bayan Mc. Holls daha kuvvetli hıçkırarak yatakhaneyi terk
etti.
Miranda olağan davranmaya dikkat ediyordu. Yatağını düzenlemeyi bitirdiğinde
Seraphina’nın yanına ilişti, onu teselli etmek istercesine kolunu omzuna doladı.
“Ona aldırma! Artık çok yaşlandı, eskisinden de huysuz. Hem eminim neden ağladığını
koridoru geçmeden unutacaktır,” dedi, tebessüm ederek.
Seraphina boş bakışlarına anlam katmaya özen göstererek gülümsedi.
“Ona ne şüphe?”
1. kitap olan Mühür 13 bölümden oluşmaktadır. Kitabın devamını
okumak isterseniz anasayfadaki “ Tılsım Efsaneleri E-kitap Satın Al”
Sayfasındaki Satın al butonuna tıklayarak Paypal Güvenliği ile hesap
kartı ya da kredi kartınız ile 5.00 TL’ ye kitabın tamamına sahip
olabilirsiniz. Ödeme sonrasında E-kitabı indirebilirsiniz ve bilgisayar,
tablet, akıllı telefon ve E-kitap okuma araçlarından rahatça
okuyabilirsiniz.
Recommended