Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
î j r * H U C Û R A T SÛRESİ
Bu Sûre-i Celile'ye, Hucûrat deniyor. Lisanımızda "oda" demektedir. Bu sûrede Mü'minlere görgü adabı, peygambere ve birbirlerine karşı nasıl davranacakları öğretilmektedir. Medine'de nâzil olmuş. 18 âyet, 343 kelime, 1476 harften ibarettir. Sûre-i Celile baştanbaşa terbiyeyi, edebi bildiriyor. Âllâh'a ve Rasûlûl- lah'a karşı edep nasıl olmalıdır?
Sûrenin hülâsası; Âllâh'tan korkmalı, yapılan amellerin iptâl olmaması için fenalık, edebe muhalif bir şey yapmamalı. Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'den evvel öne geçerek ne lisa- nen ne de kavlen ileri gitmemeli. O'nunla konuşurken bağırarak yüksek sesle değil, O'nun sesinden ileri geçmemeli. O'nunla konuşurken birbirinizle konuştuğunuz gibi olmasın, mümkün olduğunca edebe hassasiyete dikkat etmeli. Arayı bozmak için bazen münâfıklardan haberler gelebilir. Bu haberleri tetkik etmeden harekete geçmemeli. O zamanda Rasûl-û Ekrem, âshabın içinm de olduğu gibi bugün de içimizdedir. Çünkü İzn-i İlâhi ile ahvâle muttalidir. Kalbimizde baş gösteren imâna muhabbet ve küfr-ü
r ^ u t
18 • Tefsir Sohbetleri
fıska ikrah Fazl-ı İlâhi'dir. Size büyük nimettir. Din kardeşlerinim zin araları bozulduğu zaman aralarını ıslâh edip barıştırınız. Müma kün olmazsa haksız tarafı mecbur ediniz. Zenginler, fakirleri alay etmesinler. Belki o fakir, Âllâh'ın katında daha kıymetlidir. Hatta hanımlar, aranızda birbirinizi ayıplamayın. Fenâ kelimelerle birbirinize isim, lâkap takmayınız. Sû-i zanda bulunmayınız. Ayıpları tecessüs etmeyin, gıybet etmeyiniz. Mal-û servetle kibr-i azamet yapmayınız. Bu sûre, baştan sona kadar edebi talim ediyor. Eğer iblisin ayağına basmak istersen yani mağlup etmek istersen gözünü aç, şeytanın katili edeptir. Edebi takındın mı, o zaman şeytan senden uzaklaşır.
Mevlâna Celâleddin-i Rumi Kaddasâllâhû Sırrahûlaziz buyuruyor; "Âllâh'tan evvelâ edebi talep etmeli. Edebi olmayan kimse Rahmet-i İlâhiye'den mahrum olur." Edebi olmayan kimsenin fenâlığı yalnız kendine değil, etrafa umuma sirayet ediyor.
Mûsâ Aleyhisselâm'ın zamanında ilâhi sofra zuhur ederdi, zaha metsiz yer içerlerdi. Edebi olmayan bazı kişiler ayrıca "biz soğan, sarımsak, mercimek isteriz" dediler. Yapılan bu edepsizlikten sonra yalnız kendilerinden değil, ilâhi sofradan hissedar olanların tamamından, o sofra kaldırılmış oldu. Zahmetsiz ele geçen nimetler elden çıkınca, zahmetle çalışıp yorularak kazanmaya başladılar. Edepsiz olanın yaptığı fenalık, kavminin başına felaket gelmesine sebep oldu.
Bu sûre-i celilede beş âyet "yâ eyyûheNezme amenû" ile başlıyor. Çünkü hitap Mü'minleredir.
Hucûrat Sûresi • 19
--jjJI L$5 Ü Ey Âllâh-û Rasûlûllah'a ve Kur'an'a imân' s ^ \
eden Mü'minler. Ij-Jla i J İleri gitmeyiniz «dj-ijj ^JlJ Âllâh-û Rasûlûllah'ın emirlerinden fiilen ve kavlen ileri gitmeyiniz. 4İil 1j_23İJ Âllâh'tan korkunuz, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhive- sellem'e tekaddüm etmek nihayet amelinizin iptâline sebep olur. Her şeyde dâima edep ile hareket ediniz. <ül 0' Muhakkak Âllâh CelleCelâlûhû i işitiyor bütün sözlerinizi, biliyor bütün yaptığınız işleri.
Âllâh ve Rasûlünün huzurunda sözde veya işte öne geçerek konuşmak veya hüküm beyân etmek yasaklanmıştır.
2- 4_J Ijj_gf V j g-dl —P 3j-® Ij— V IJ-~°I j —>ÂJl i—fel W
V ^ülj — ba.Pİ )a «£■ j| j-£>z£ (Jj-JîJIj
L 4Jİ L j Ey Âllâh-û Rasûlûllâh'a ve Kur'an'a imân eden Mü'minler. J Yükseltmeyiniz ^-xSljCsl seslerinizi ı3j_jj_ Jü l Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'in sesinden
fi s s o s s
fazla yükseltmeyin. j l l ! Ç-£L Ju Ijj_pt5 J j Ve O'nasöz söylerken, birbirinize yüksek sesle konuştuğunuz gibi konuş-
fi fi S S Q S
mayın. Ç_- JU.pI k "-in ol Amelleriniz haptolur, mahvolur, heder olur. (İmân gitmez, amelin sevabı gider.) ûjj^-id J ÇÜIJ Farkında olmadan amelleriniz boşa gider.
Âshab-ı Kiram'dan Sabit bin Kays, ağır işittiğinden yüksek sesle konuşurdu. Bu âyetin nüzulünü müteakip Huzur-u Nebeviye gelmemeye başladı. Aleyhisselâtû Vesselâm Efendimiz kendisini arattırarak. "Bize niçin gelmez oldun?" dedi. Sabit Radıyallâhû Anh; "Ya Rasûllûllâh! Âllâh-û Teâlâ sana bu âyeti inzal buyurdu.
20 • Tefsir Sohbetleri
Benim ise sesim kuvvetli. Amelim heder olup da ateş ehli olmaktan korktum" diye cevap verdi. Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesel- lem "Hayır! Sen o mevkide değilsin, hayır ile yaşıyorsun, hayır ile öleceksin. Sen, Cennet ehlindensin" buyurdu.
j j—>«aJ\ i i «Ij l A)\ (Jj—““»j A «P )ly j s \ 0^ xj j j—>aJ\ j j
^_jJâp j ^ - \ j Öj-i.*.*
Oj-Jaİj 5_;jJI O] Onlar ki seslerini Huzur-u Saadettehürmeten indiriyor, yavaşlatıyorlar. -oil JjJ-5 Huzur-u saadet-
■ 1te seslerini kısanlar -gjjJû 4üI 5-^>l 5->3J1 J o kimselerki Âllâh-û Teâlâ, kalplerini takvâ için imtihan etmiştir. Takvânın zuhuru için Âllâh imtihan ediyor. L-Jâp JJ-İJ «j-â-î* İşte onnlar için Mağfiret-i İlâhiye var. Hataları varsa Âllâh CelleCelâlûhû, onları affeder. Yalnız affetmekle kalmıyor, onlara ecr-i azim var, cennetleri ihsan eder.
4- V \ o\J>t>J\ «.Ijij i i j j iL i j jjjjJ l j j
d ı i j i t i j 5-j ÂJ1 O' Onlar ki seni çağırıyorlar, Ey Habibim Sallâl- " u " ' " » _ lâhû Aleyhivesellem. t t-VjJ 5_* Odaların arkasından sananida edenlerin OjJ-â»u J pek çoğu, senin yüksek kadrinibilmeyen kimselerdir, aklı ermez kişilerdir.
Üyeyne ibni Hısn ile Akra ibni Habis, Temim oğullarından yetmiş kişilik bir heyetle öğle vakti Âllâh'ın Rasûlü'ne geldiler. Rasûlûllah odasında uyuyordu. "Ya Muhammed! Dışarı çık, yanımıza gel" diye bağırdılar. Âyet, bu tür davranışın uygunsuzluğunu anlatmaktadır.
5- ^ jL & \ju^
Hucûrat Sûresi • 21
J_JJ Eğer -.$51 onlar sabr-ı tahammül ederlerse, lsJL>- sen yanlarına çıkıncaya kadar. l^ -li-5 lxJ Elbette
kendileri için daha hayırlı olurdu. Âllâh-û Teâlâ,mübalağa ile mağfiret edici, affedicidir, merhamet sahibidir.
6- 4_ İLg. 7l—-oji1j _*w 2j ol I L J j j - o li ol Ij _ ioI j - j JI L j IX ^ JİO X \ y
(j-LO U Â-lLa-î Lo ^_P
lj_l.il l-4 L j Ey Âllâh-û Rasûlûllah'a ve Kur'an'a imân" ' '' î , „ _ oeden Mü'minler. L iL 3 _Sİl£- Ol Şâyet bir fasık size bir haber
getirirse (birdenbire kapılmayın.) I jllllS Onun doğruluğunu araştırın (olabilir ki yalandır.) U y <1)1 Yoksa bilmeksizin bir kav-me zarar verirsiniz, ^ütpo hakikat belli olmadan. l i Ij_*a,il5 Sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
Rivayete göre; Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem hicretin dokuzuncu yılında, Velid Bin Ukbe'yi zekâtlarını toplamak üzere Ben-i Mustalık kabilesine göndermişti. Ve bir saygı nişanesi olmak üzere halk, çoğu atlı olarak, Velid'i karşılamaya çıkmıştı. Meğer Velid'le Mustalık oğulları arasında evvelce bir adavet varmış. Kendisini öldürmeye geliyorlar zannıyla korkarak hemen geri dönmüş ve Rasûlûllah'a: "Onlar, irtidât etmişler bana zekâtı verş mediler" demişti.
Bu haber, Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem Efendimizi hiddetlendirmiş o kadar ki, Mustalık oğulları ile gazâ etmeye bile niyet etmişlerdi. Bu âyet-i celile bu münasebetle nâzil olmuştur.
Bilâhare Fahr-i Kâinat, bir miktar askerle Halid ibni Velid Ra- dıyallâhû Anh'ı, Ben-i Mustalık'a göndermiş ve "Keyfiyeti tahkik et. Şâyet kendilerinde imânlarına delalet eden şeyi görürsen,
22 • Tefsir Sohbetleri
zekâtlarını al gel ve illâ haklarında küffara edilen muameleyi tatbik edersin" buyurmuştur.
Fakat Halid bin Velid irtidatlarına delil olabilecek hiçbir şey görmemişti, ezan okuduklarını ve hatta teheccüd dahi kıldıklarını müşâhade etmişti. Hiçbir itiraza maruz kalmadan zekâtlarını alarak, Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem Efendimize avdet etmişti. Bu sûretle Velid'in hata ve iftirası meydana çıkmış oldu.
7- ^ j J İ jI Ij _ U p Ij
j ü ü ı l i d I o j i j 2lS jy^ 'jjı i i d ı c J £ . i l
jjj_ jiIjJ l l a iL jd jI jL j^ x J lj (3j -iJl_5\ V
<ül Jyl>'j f_fJ> d)l Ij İ İ pIj Ey böyle yalan ve iftirada bulunanlar. Biliniz ki Rasûlûllah Sallâllâhû Aleyhivesellem aranızdadır. (Haber veriyor Cenâb-ı Hak, Habibine sizin yaptığınız yalanları. Âllâh, Ha-
^ fi s
bibine bildirir öyle ise böyle yapmayınız.) j-J^ f - £ ija j J_JjJ>Vl Eğer Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem, birçok işlerde tetkik etmeden size uysaydı, IJukJ mihnet ve helâke düşerdiniz. ÛLLVI ÇJIJ- <xı1 ^.fJJ Fakat Allâh-û Teâlâ size imânı sevdirmiş, 1 _xjjİS onu kalplerinize ziynet yapmıştır. i_x!JI ajJ>JO LJkd lj J_ixJI Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin gösötermişti. Oj JL-AİJJI dLjJjl Rüştünü bulan, doğru yolda olanlarbunlardır.
8- ı ı p i I j i I {jjü * k*jzs
aJ J ûj <0)1 j_a /L^â Bu da Allâh-û Teâlâ'nın, bir lütuf ve nimetidir. f-jJ* Âllâh alimdir, herkesin ahvâlini bilir. Hâkim'dir,her şeyi yerli yerine halketmiştir.
Hucûrat Sûresi • 23
ji9- I^ j J.;»-] <*2*—*j j l i Ij_>*JU lİ Ij —lîlâl (jO j- Jl j_^ öLlajli? ü lj
£Js-l_İ jL i^ I J _ a| ^ S- ş -Cj (Jj-ll I j-X ^ J - ^ ' l (j—P
...S ll ,_<£. iü| j ] |j Ll. . î Ij <Jj_*Jl> La.-g.L;.) Ij-^JU^lî
° 0 0 s o
Ij_i£i5l j_» öZ-öÜ/k (3İJ Eğer Mü'minlerden iki taifebirbirleriyle vuruşurlarsa, (Allâh'm emri budur) L _ 1 U mümkün olduğu kadar onların aralarını (nasihatla, Âllâh'm hükmüne davet ederek) bulun, barıştırın. _1 p L i4 A—' c -_Ju 0/-Î
} oEğer birisi tecavüz etti, galebe ettiyse diğer taife üzerine,
0 r . ^o zaman nasihat fayda vermiyor, Lrk.ij jdl Ij-blis o galebe edene
ei ' i ^mukabele ediniz. *x\ j-j>\ ^Jl ls-x>- Âllâh-û Teâlâ'nın emrinedönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. (Mağlup olana yardım edip, o galip olanı def edinceye kadar. Galip olan ne zaman ki fik-
A > > o ^ 0 o ^
rinden vazgeçti, rücû etti.) ...«IjJ.ı lJL^loArtık aralarını adaletle düzeltin, sulh yapınız - ^ 1 1! ->o 4üI Ü (Her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Âllâh-û Teâlâ, adil davrad nanları sever.
tS } S * * * S ^ O / ^ ' O s j j 0 ^ 1* O X j j 0 ^ 0 *
10- ö —-SÖL*J «üöl Ij -Üj 1j .oJl Ioj]
JJÖ 1 aj_£-l L ü l Mü'minler ancakbirbirlerinin (din) kardeşidirler. Öyleyse kardeşlerinizin aralarını ıslâh edin. lj_i$lj Ve Âllâh-û Teâlâ'dan korkun, ö j- i— j İ_-cL ü
(hükmüne muhalefet etmeyin) ki rahmet olunasınız.
Mü'minler din kardeşi olduklarına göre, kavga ettiklerinde ba- rıştırılmaları gerekir.
11- -_ £La I ö l ^- . p çj- j çj- j 'if Ij _ loI j j j j Jl L gj I L j
24 • Tefsir Sohbetleri
Sfj (j— ljj->- (j~ d öl Öp s.l_öj j_* £l_öj Sfj
— 1> j-« j öL-*Wl J_*j <3j —JLaJI jU ,^ l ^p—*' c-jLdJ'yiı ljj_>bJ V j
ö j ü l b dJud/li
Ij_i 1 J - jJ I LgjI Ü> Ey Âllâh-û Rasûlûllaha ve Kur'ana imân eden
Mü'minler. J__3 J-_» ç j j J Bir kavim, diğer bir kavmi alaya
almasın. ^ L» I^ö— Ij-ijSo öI Belki de onlar, olur ki Âllâh in
dinde alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdır. J_» */_!> J J
Kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler. j-Sö öl
J_41» Belki alaya alınan hanım, alaya alan hanımdan Nezd-i
İlâhi'de daha hayırlıdır. İl _ l i i I Ij^_öö J J Kendi kendinizi ayıpla’ Je o o ^
mayın (o da sana yapar.) Ij >_j/L J J Birbirinizi kötü lâkap
larla çağırmayın. öZ-ö/JI JÖÖ j- I âJI ^-ÖVI J~_l> İmândan sonra fa-
sıklık ve kötü lâkaplarla çağırmayın (şimdiye kadar yaptıklarınıza
tevbe ediniz.) ö-'-öj J_»>J Her kim de tevbe etmezse, -a j Üj U
Öj-U/kJI işte böylesi kimseler zalimlerdir.
Âyette; erkeklerin ve kadınların birbirleriyle alay etmemeleri, birbirlerini ayıplamamaları ve kötü lâkap takmamaları istenmekte, bunların yoldan çıkma anlamına gelen bir tutum olduğu hatırlatılmaktadır.
12- Slj p ı j —b öı j —b j - - j £ ı^-ölpı ı ^ i j_j.ıîı 14S 14
a I öl ps"j.?-l c_*-5 I L *-> lj—ö**^
t_»lj-J itil ö| Ö)l lj-^ lj a j _ * İ A L l L a
Ij_İ»I J- jjJI Lgjİ Ü Ey Âllâh-û Rasûlûllâh'a ve Kur'an'a imân■
eden Mü'minler. J_kJI J » I * ^ I j_İlsj>-I Zannın birçoğundan içtinab
Hucûrat Sûresi • 25
edinin, kaçının. ^Jl Jl ^ aJu ül Zira zannın bazısı, ağır günâhtır.Tecessüs de etmeyin, birbirinizin kusurunu araştırma-'3~*
yın. L_£iAj Ç -Jiu J j Biriniz, diğerinizi arkasından çekiştir
mesin. j / U û l 4*-*$ Biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? aj_ÜÂ S UL! a_j -\ İşte bundan tiksindiniz, lj_23İj-i, V /V ı® A S j \M
o halde Allâh'tan korkunuz, ^>5 j IJj 1 ül (gıybet etmeyin.) Âllâh-û Zülcelâl gıybetten tevbe edenlerin tevbelerini kabûl eder,
rahmetine erdirir.
Ayette; zandan kaçınmamız, kusur araştırıp ayıpları deşmememiz ve gıybet etmememiz istenmiştir. Çekiştirilen kimse de anlatılan kusur bulunsa bile, bunun anlatılmasının câiz olmadığı belirtilmiştir.
Bir hadis-i şerifte; "Müslümanların eksikliklerini, ayıplarını araştırmayın. Zira kim Müslümanların ayıplarını araştırırsa, Ala lâh-û Teâlâ da onun ayıbını meydana çıkarır. Nihayet evinin içinde bile onu rezil, rüsva eyler" buyrulmuştur.
Gıybetin akabinde tevbe etmeli. Bu gıybette mal, zayi olmamış. Vücudunda da bir zarar ziyan olmamış. Öyle ise gıybet edig lene malûmat vermeye lüzum yok. Seninle Allâh'ın arasındadır. Gıybet ettiğine duâ et. ÂNâhûmme mağfirli veli meniğtebtûhû.
Ya Rabbi beni mağfiret et. Gıybet ettiğim kişiyi de mağfiret et.
Kebâirden olduğu halde birkaç yerde cevaz verilmiş.
a) Zalimi ve zulmünü bildirmek.
b) Filan kişi malımı aldı zarar verdi fakir oldum bana yardım edin.
26 • Tefsir Sohbetleri
c) Fetva almak için itimat edilene gidildiğinde, zarar ziyan gördüğü kişinin fenâlığını söylemek.
d) Ticaret yapacağı iş ortağı kişiyi tanımak istediğinde, bilen kişinin, olduğu gibi kötülükleri varsa bunları da söylemesi caizdir.
13- J J L i j ^.Slj f-S"LtiLL>- Üi| L ü l L^jl L-j
^_.j>- f_J.p l ül l l Jlİp f-SCa Sl (j[ ljJjUed
JAİJ1 L$j1 U Ey insanlar! Makam, mal-û servet ile iftihar ederek halkın üzerine azamet göstermeyin. .a Ç_Aİ2Ü- u lEy insanlar! Biz Azimüşşân, sizi bir erkek, bir dişiden yarattık. (Âdem ile Havva'dan yahut her birinizi bir anayla bir babadan.) Ij-Sj /jCÜ J-jL-âj l sizi
' ' ’ 1> Jl ) s ) J1 0' 3milletlere ve kabilelere ayırdık. Ç__ 13İ <xı1 JlJLp Ç__ A Sİ öl (Hepiniz eşitsiniz, binâenaleyh neseple övünmeyin.) Muhakkak ki Âllâh katında en şerefliniz, en ziyade muttaki olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. 9j- irJ - Aİil <1)1 Gerçekten Âllâh-û Azimüşşân herşeyi bilendir, her şeyden haberdardır.
İnsanlar Âdem Aleyhisselâm ile Havva Radıyâllâhû Anhâ'dan çoğalmaları veya her biri bir anne ve babadan doğmaları itibariyle yaratılışta eşittirler. Bu açıdan soy ve soplarıyla övülmeleri yersizdir. Çünkü gerçek ve yegâne üstünlük, takvâ üstünlüğüdür.
14- J lj>-j L Jj Lu J_a I l j J j i j_SUj l J l-î Li»l 1 c —!li
f_SÜLJ>l j-* d j— İ l lj—* 2-’ üjj j i î -3 ol—*Wl
J j ğp dll (j| L _««*>
(İmân kalbe mütealliktir. Âllâh-û Rasûlûllah'a imân etmiştir. Müslüman itâat etmiştir. Münâfıklara da Müslüman denilirdi. Gö
Hucûrat Sûresi • 27
rünüşte itâat ediyor fakat Mü'min değil. Bedevilerden bir kabile geldi, zâhirde imân etmişlerdi. Geldiler, Rasûl-û Ekrem SaNâNâhû Aleyhivesellem'in huzurunda oturdular.
Esedoğullarından bir topluluk, bir kıtlık senesinde Medine'ye gelerek imân ettiklerini söylemişler ve Rasûl-û Ekrem Sallâllâhû Aleyhivesellem'e "Sana yüklerimiz ve ailelerimizle geldik, seninle falan oğulları gibi savaşmadık" demişler. Sadaka istemişlerdi.
Âyet; onların bu durumunu tahlil ederek, onların kalben tasdik etmediklerini, sadece dilden teslimiyetlerini belirttiklerini ifade etmektedir.
ıltlj-pJI c J /S Arabiler diyorlar ki;f O O j!
Biz imân ettik, diyor
lar. 1 J J - î Ey Habibim, onlara söyle "Siz gerçekte imân'
etmediniz. I jJ y Ama Islâm'a geldik" deyin. (Eslem
Müslüman; itâatten geliyor, teslim olmuş.) O/-^Vl LD j
Henüz imân kalplerinize girmedi. ("lemmâ" kelimesi; dâhil olmamış, dâhil olma-girme ihtimali yakındır. Lem olsaydı; dâhil
olmamıştır, dâhil olmaz demektir.)
aÜjI I jJLk j (31J Eğer siz, Âllâh-û Rasûlûllah'a itâatt , 'j ş a *
ederseniz, i l l â _xJU-pl J imân etmediğiniz takdir
de. Müslüman derecesinde kaldığınız amelinizle hiçbir noksanlık
olmaz. Cenâb-ı Hak kabûl eder. (Müslüman idi, itâat ediyordu,
imânı yoktu fakat namaz kılıyordu. Akabinde imân etseydi, Âllâh
o namazı da kabûl ederdi.) Ol Âllâh CelleCelâlûhû,Mü'minlerin mübalağa ile kusurlarını affeder. Rahimdir, onların
haline fazlıyla rahmet eder.
28 • Tefsir Sohbetleri
x s ' > J x J» * s s * y * o 0 5»15- Ijj_&1>-j Ij____ >L j |j*_J ____1 ______a jj * Ij____ «al j —jjJl üj____L_ü |
Oj—9ils^Jl & 1 «jjl Aİ)I »« ^ 9 _udijlj _gJlj_al>
s J o 0 ^Ü j- ia jiJ l 1-151 Mü'minler kimdir, sadık olan Mü'min? İmânında
sadık olan Mü'minler! <üL> IjJLil ^_jjJl Evvelâ Âllâh'a imân ediyor,
<dj_i-5j Rasûlüne imân ediyor, I o n d a n sonra bir şek ve
şüphe kalbine girmiyor. <ü! ^ -~ i5 lj _$JlJâL ljJukL>-J Âllâh
yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. (Cihat, o zaman'
imânın şartı idi.) Oj-kUaJl d s Jjl İşte imânlarında sadık olanlar
bunlardır.
0 gelen bedeviler, Esedoğulları "Efendim kalbimizden söylemedik" dediler, mahçup oldular.
16- (j^jVl -9 Laj oIj-i-üJl _9 La İ-*j 4İ)Ij <İDİ Oj- -İajI J 9
4İİİ J-S Ey Habibim Ekmelerrusül Sallâllâhû
Aleyhivesellem, onlara söyle; Siz, Âllâh-û Teâlâ'ya mı dininizi öğ
retiyorsunuz, (haber veriyorsunuz?)U>J o lJ İ_ İ J l U> Ü-L*5 Ü ilj
j j VI Hâlbuki O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilendir.
^_J.p JL> 4xılj Âllâh-û Azimüşşân, her şeyi hakkıyla bilendir.
(O'na hiçbir şey gizli kalmaz.)
17- &l j j ^ ‘L ü l I j -^ S j J hj i L ^ ı ül İ c İP j - İ i
^_9iL^ nfT ü| j l ^ A a ül jİp
1 S 6 S S S } •I ü ' d il* üj-H j Onlar, İslâm'a girdikleri için sana minnet
ediyorlar. p L i/L ü l ( Jlp I _j_H5 J J J De ki; "Müslüman olmakla bana
Hucûrat Sûresi • 29
minnet yüklemeyin, başıma kakmayın." d)/ <>. I J -5OU-j/U Âllâh-û Teâlâ, size in'am ve ihsan etti ki sizin yüzünüzü buraya çevirdi. (Ey âmâl-i salihayı yapan kimseler! Sen amellerine güvenme. Âllâh'tır rehberlik yapıyor, senin yüzünü buraya çeviriyor. Görünüşte sen yapıyorsun ama ÂNâh'ın delâletiyle, nimetiyle yapıyorsun.) ^JLiS (dİ Eğer doğrulardan iseniz (Âllâh'a minnettar olmanız gerekir.)
18- A l j (j^ jV lj ^Ij-^-^l A l j l
j a 'j j IJ o lJ İ—İJI l - l i -IAj 4İİİ (d/ Şüphesiz Âllâh-û Teâlâ, göklerin ve yerin görülmeyen esrarını bilir.
6 S @ nOj-U-A L . AIJ Âllâh CelleCelâlûhû Basîr'dir görür sizinyaptığınızı ona göre mükafatınızı ihsan eder.