58
10 Ay ..... 40 Hafta... 320 Gün... www.yuruyus-info.org [email protected] [email protected] Haftalık Dergi Sayı: 33 24 Eylül 2017 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus-info.org Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve Bu Yoldaş Sevgisi Olduktan Sonra Faşist Saldırılar Ne Ki! “Yıkarız GEÇER”, “Kucaklarız GEÇER”, “Yoldaşça Bakarız GEÇER” Geçmeyen Tek Şey Onursuzluk ve Halka İhanet Acısıdır Saldırılarınıza, Gözaltı, İşkence ve Tutuklamalarınıza Boyun Eğmedik, Eğmeyeceğiz! İsimlerini, Resimlerini, Bakışlarını Yasaklasanız da O Duvarlar, O Yasaklar, O Tehditler VIZ GELİR BİZE VIZ! 400 BİN KİŞİLİK POLİS GÜCÜ 850 BİN KİŞİLİK ORDU GÜCÜ İLE AÇLIK GREVİNİN 190. GÜNÜNDEKİ İKİ DİRENİŞÇİNİN “GÜVENLİĞİ”Nİ ALAMADIĞINI AÇIKLAMAK DİRENİŞİN VE HALKIN GÜCÜNDEN DUYDUKLARI KORKUDUR ZAVALLI FAŞİZMİ DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN DİRENİŞİ BÜYÜTELİM! ZAFERİ, DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

  • Upload
    vumien

  • View
    222

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

10 Ay.....40 Hafta...320 Gün...

www.yuruyus-info.org

[email protected]

[email protected]

Haftalık DergiSayı: 33

24 Eylül 2017Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

www.yuruyus-info.org

Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç veBu Yoldaş Sevgisi Olduktan Sonra Faşist Saldırılar Ne Ki!

“Yıkarız GEÇER”,“Kucaklarız GEÇER”, “Yoldaşça Bakarız GEÇER”

Geçmeyen Tek Şey Onursuzluk ve Halka İhanet Acısıdır

Saldırılarınıza, Gözaltı, İşkence ve TutuklamalarınızaBoyun Eğmedik, Eğmeyeceğiz!

İsimlerini, Resimlerini, Bakışlarını Yasaklasanız daO Duvarlar, O Yasaklar, O Tehditler

VIZ GELİR BİZE VIZ!

400 BİN KİŞİLİK POLİS GÜCÜ 850 BİN KİŞİLİK ORDU GÜCÜ İLE

AÇLIK GREVİNİN 190. GÜNÜNDEKİ İKİ DİRENİŞÇİNİN “GÜVENLİĞİ”Nİ ALAMADIĞINI AÇIKLAMAK

DİRENİŞİN VE HALKIN GÜCÜNDEN DUYDUKLARI KORKUDURZAVALLI FAŞİZMİ DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN

DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

ZAFERİ, DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

Page 2: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

www.yuruyus-info.org [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Elif ERSOYAdres: Bozkurt Mah. Baysungur Sok.Muratoğlu Çarşısı 14 D Şişli - İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. FevziÇakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1Sultangazi / İSTANBULTel: (0-212) 536 93 45

Mail: [email protected]

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad.

Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /

Yenibosna / İST.

Tel: (0-212) 452 23 02

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

Tek bir kişinin enerjisinin ne büyük mucizeler yaratabileceğinisöylemişti Lenin. 320 gün önce mucize başladı. Tek bir kişinin

enerjisi, dünyanın dört bir yanına direnme ruhu taşıdı. Şimdi iseaçlığının 200’lü günlerinde iki direnişçinin arkasına milyonları alıp

kendisini boğmasından korktuğu için azgınca saldırıyor faşizm.KORKSUN! Tüm halk düşmanları gibi KORKSUN!

O KORKUYU ONA ECEL YAPMASINI DA, HESAP SORMASINI DA BİLİR BU HALK!

- Bizim olanı geri almak için savaşmaktan,devrimcilikten başka hiçbir yol yoktur.

Tarihin hiçbir çağında egemen güçler, halkısoyanlar, kendiliğinden iktidarı teslim

etmemişlerdir. Bizim olanlar için; onurumuz,namusumuz, vatanımız, halkımız içinsavaşmaktan başka hiçbir yol yoktur.

- Bir tarafta halkımızın özgürce yaşayacağı birdünya, diğer tarafta faşist yönetimin sömürü ve

zulmü altında aşağılık bir yaşam vardır.Ya özgür bir yaşamı seçip bunun için

savaşacağız ya da faşist iktidarın zulmü altındaonursuzca yaşayacağız.

- Bizim yolumuz Mahirler’in, yüzlerceşehidimizin yoludur. Bu yol, bütün onurlu ve

namuslu insanların yoludur. Bu yoldasavaşmak için; düşmandan nefret etmek,sömürü ve zulme karşı olmak yeterlidir.

- Zaferi elde etmek için, düşmanla büyük biröfke ve kinle savaşmak zorundayız.

- Kendimizi yetkinleştirmeliyiz. Her an savaşınbaşka boyutlarıyla karşılaşabiliriz.

Page 3: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

ii ç i n d e k i l e r

insanın zerre halinegetirilmesi, emeğiyle aklınınbirbirine düşman edilmesidir

18 Kürdistan’da Tek YolDevrim: Direnmekledüzeniçilik bir arada olmaz

22 Milisler MahalleninŞahanlarıdır: Sağlamcılıkmilis anlayışıyla bağdaşmaz

23 Sloganlarımız-Geleneklerimiz:

24 Halk Meclisleri: Bizi yoksayana, cevabımız direniştir!

26 Mahalleler: Nuriye ve Semihmahallelerde de gündemimiz

28 Kondumuzu YıkanınVillasını Yıkarız:

29 Devrimci İşçi Hareketi: Tektek direnişleri örgütleyenDİH, tek tek i̇şçi̇leri̇ deörgütleyecekti̇r!

32 Kamu Emekçileri Cephesi:KEC direniyor bedellerödüyor, KESK ne yapıyor?

34 Halkın MühendisMimarları:ODTÜ arazisineyapılan yol halkın hizmetinedeğil, sermayenin hizmetineyapılacak bir projedir!

37 Liseliyiz Biz: İnancımız,yaratıcılığımız ve kolektifçalışmamızla olmazları olurkılacağız!

9 Devrimciliğin Köşe Taşları:Gelişmek ve yenilenmekkesintisiz bir süreçtir

10 Biz Diyoruz ki: Halkınavukatı iki kadın direnişçi;haklılığın, meşruluğungücüyle faşizmin yalanlarınıezip geçiyor

11 Kurşun kalemden karikatürler...

12 Röportaj: Barış Yüksel:“Direnenleri tarih yazıyor,tarihin her anında olduğu gibi”

14 TAYAD’lı Ailelerden: TAYADve 1984 Ölüm Orucu Direnişi

15 Halkın Hukuk Bürosu:“Nuriye ve Semih”in direnişifaşizmin yalanlarını, “Nuriyeve Semih”in davası burjuvahukukunun bütünpespayeliklerini yerle birediyor

17 Devrimcilik AkılTamirciliğidir: Yabancılaşma

4 Bir deri, bir kemik kalmış2 direnişçi, 14 yıldır palazlananAKP’yi acze düşürdü! AKPfaşizmi güçsüzdür. Korkuiçindedir, çaresizdir. Tek bildiği“çare” faşist terörüdür

ZAFERİ, DİRENE DİRENEKAZANACAĞIZ!

38 Gençlik Federasyonu’ndan:

Kolektif çalışma neden önemlidir?

39 Ülkemizde Gençlik:

40 Halkın Sanatçıları: Halkın

sanatçıları nasıl olmalıdır?

42 Sorunlar-Çözümler: Kanıksamak

43 Kelimelerimiz: Teslimiyet,

uzlaşma, tasfiye

44 Nuriye ve Semih’i Ortadoğu’da

duymayan kalmayacak!

45 Nuriye ve Semih halkların

mücadelesiyle yaşayacak!

46 Nuriye ve Semih’in direnişi

gönüllülerle büyüyor

48 Nuriye ve Semih’i zulmün elinden

çekip almamıza hiçbir güç engel

olamayacak!

50 Haklıyı ve doğruyu savunan

avukatlar, teslim alınamaz!

51 Avrupa’da Yürüyüş:

54 Avrupa’daki Biz: Kerbela’dan

Yüksel’e mağdur ve mazlumun,

sömürücü ve zalime karşı

mücadelesi devam ediyor!

56 Yitirdiklerimiz

58 AKP, Cephelilere yönelik gözaltı

ve işkencelere devam ediyor

Mehmet Amcamız,Küçükarmutlu da, Feridun Osmanağaoğlu Gazi Cemevi ndeNURİYE VE SEMİH İÇİNSÜRESİZ AÇLIK GREVİNDE...Mehmet Amca: 0553 169 14 78Feridun Osmanağaoğlu: 0537 815 38 09ARAYIP DİRENİŞE DESTEK OLALIM

Page 4: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin KararlılığınıKıramadı!

Erdoğan'ın ve Soylu'nunTehditleri, İnfazları, Kitapları,İki Direnişçinin KararlılığıKarşısında, Güneşteki BuzGibi Eriyip Gitmiştir!

"İşimi istiyorum" eyleminin ortayaçıkardığı potansiyel, TEKEL ve Gezikabuslarını hatırlatacak kadar büyük.Korkuları, buradan daha kitlesel bir di-reniş, bir ayaklanma çıkar mı korkusu.Biz bu yüzden tutuklandık." (NuriyeGülmen)

Nuriye Gülmen'in çok doğru tespitettiği gibi, AKP iktidarı, güçsüzdür,korku içindedir. Bugünkü saldırganlığıbunun sonucudur.

Nuriye ve Semih'i, bu korkudan kur-tulmak için tutukladılar. Ancak kurtu-lamadılar! Hücrelerde süren direniş,Yüksel'den vazgeçmeyen kararlılık, hüc-relerdeki direnişi sahiplenmek için dı-şarıda başlatılan yeni direnişler, AKP'ninkorkusunu büyütmeye devam etti.

14 Eylül'de AKP iktidarının GÜÇ-SÜZLÜĞÜNÜ en açık haliyle gördük.İki direnişçiyi mahkemeye getirmeyecesaret edemedi AKP.

14 Eylül'de AKP iktidarının ÇARE-SİZLİĞİNİ gördük. İki direnişçiyi mah-kemeye getirmemelerini "yeterli jan-darma yok" gerekçesiyle açıklayacakkadar, yürüyecek durumda olmayan ikidirenişçinin "kaçma şüphesi olduğunu"iddia edecek kadar, aciz ve zavallıydılar.

Duruşma salonunu 30 stajyer hakimgetirip doldurarak, halkın sahiplenmesiniengelleyebileceğini düşünecek kadaraciz ve zavallıydılar.

Bir sonraki mahkemeyi, Sincan Ha-pishanesi'nin duvarları arasına hapset-meye çalışacak kadar, korkak ve zaval-lıdırlar.

AKP, NURİYE VE SEMİH'E BA-KIP KORKUYOR. ÇÜNKÜ;

Bir resim: İnsan Hakları Anıtı’nınönünde genç bir kadın. Henüz kimsetanımıyor onu. Henüz adı, sadece Nuriyediye kısaltılacak kadar tanınmıyor.

Anıtın önünde tek başına dikiliyor.Direnişinin ilk günü. Nuriye Gülmen'inelinde, elle yazılmış, küçük bir döviz:"Açığa Alındım. İşimi İstiyorum."

Böyle başladı bu direniş.

Gelip geçen TEK BAŞINA dikilenbu kadına bakıp geçiyordu. Sonra... Tekbaşına başlayan bu direniş, İstanbul'danMalatya'ya Düzce’ye yayıldı. Yüzlere,binlere, onbinlere ulaştı. Halkın her ke-simini harekete geçirdi ve birleştirdi.

AKP'nin korkusu işte budur.

Bir Deri Bir Kemik Kalmış 2 Direnişçi,14 Yıldır Palazlanan AKP'yi Acze Düşürdü!

AKP FAŞİZMİ GÜÇSÜZDÜR!KORKU İÇİNDEDİR, ÇARESİZDİR!

TEK BİLDİĞİ "ÇARE" FAŞİST TERÖRDÜR!

FAŞİZME KARŞINURİYELER, SEMİHLER GİBİ

DİRENELİM!

O, onbinlerin yüzbinlere,milyonlara ulaşabileceğini

biliyor. Yüzbinlere,milyonlara devrimcilerinönderlik etmesi halinde, o

fırtınanın altındakalabileceğini biliyor.İşte bunun için üç şey

yapıyor: Bir; Nuriye ve Semih'in

direnişini kırmaya çalışıyor. İki; Nuriye ve Semih'insahiplenilmesini terörleengellemeye çalışıyor.

Üç; bu direnişi her alanayayan, büyüten ve daha da

büyütebilecek olan,yüzbinlere, milyonlara

önderlik edebilecek olan,devrimcileri yok etmeye

çalışıyor. Üç hedef için elinde tek

bir silah var AKP'nin:FAŞİST TERÖR.

AKP, kıramadığı, yokedemediği, hücrelerde

susturamadığı, duvarlarınardında boğamadığı

direnişe saldırmaya devamedecektir. Direnişçilerin

isimleri, resimleri, cisimleriyasak. O resimleri, isimleri,hafızamızdan silmek istiyor.

Direnişleri, devrimciliği,Marksizm-Leninizmi

dünya yüzündensilmek istedikleri gibi.

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN44

Page 5: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

O onbinlerin yüzbinlere, milyon-lara ulaşabileceğini biliyor. Yüzbin-lere, milyonlara devrimcilerin ön-derlik etmesi halinde, o fırtınanınaltında kalabileceğini biliyor.

İşte bunun için üç şey yapıyor:

Bir; Nuriye ve Semih'in direnişinikırmaya çalışıyor.

İki; Nuriye ve Semih'in sahiple-nilmesini terörle engellemeye çalı-şıyor.

Üç; bu direnişi her alana yayan,büyüten ve daha da büyütebilecekolan, yüzbinlere, milyonlara önderlikedebilecek olan, devrimcileri yok et-meye çalışıyor.

Üç hedef için elinde tek bir silahvar AKP'nin: FAŞİST TERÖR.

Dayak, gazlar, coplar, yalanlar,gözaltı, işkence, hapishaneler, hüc-reler, Tek Tip Elbise, infazlar...

Başka hiçbir silahı ve "çaresi"yok AKP'nin.

AKP GÜÇSÜZ VE KORKUİÇİNDEDİR; ÇÜNKÜ,

Birçok bildiride, çağrıda, afişte,elle yapılmış dövizlerde, çocuklarınellerinde şu sözler yazılıydı: "BugünNuriye ve Semih değil, AKP faşizmiyargılanacak. Tüm halkımızı AnkaraAdliyesi'ne çağırıyoruz."

Bu çağrının yoksul gecekondumahallelerinde yankılanması, Ana-dolu'nun birçok şehrine ulaşması,AKP'yi korkutmaya yetmiş de art-mıştır.

AKP'nin güçsüzlüğünün ve kor-kusunun iki temel kaynağı var:

Bir; kriz.

İki; gayri-meşruluk.

AKP KORKUYOR; ÇÜNKÜGezi'yi, Berkin'i, Lavlar'ı, Şa-

faklar'ı Unutamıyor!AKP, özellikle Haziran Ayaklan-

ması’ndan bu yana, sürekli bir korkuiçindedir. Çünkü AKP Haziran Ayak-lanması’nda, kesinlikle artık düzenekarşı başkaldıramazlar dediği, kendiyanına çektiğini düşündüğü halk ke-simlerinin, ayaklandığını görmüştür.AKP; 16 yaşındaki Berkin'in cena-zesinin 3 milyon kişiyle kaldırılma-sının kabusunu yaşamıştır. Aldıklarıtüm önlemlere rağmen, vurduklarıtüm darbelere rağmen, devrimcilerinne dağlara çıkmaktan, ne şehirlerdevurmaktan vazgeçmediğini, KENDİTECRÜBELERİYLE defalarca gör-müşlerdir.

AKP iktidarı bu nedenle, kitleselayaklanmaların gelişmesinden de,halkın adaletinden de korkuyor veher ikisini de faşist terörüyle önlemek

istiyor.

AKP KORKUYOR; ÇÜNKÜHalkın Memnuniyetsizliğinin

Biriktiğini BiliyorAKP iktidarı, ekonomiye ilişkin

gerçekleri sürekli halktan gizliyor.Büyüyen ekonomi, dev projeler, yeniyatırımlar masallarıyla yoksullaşmayı,dev boyutlara ulaşan borçları gizliyor.Ama rakamlarda gizlenen, halkın ya-şamında gizlenemiyor. Bu nedenle,halk tepkisini, memnuniyetsizliğinibirçok yerde, birçok biçimde göste-riyor.

Son olarak CHP'nin "adalet yü-rüyüşü" ve mitingine katılımın bü-yüklüğü de, CHP'nin örgütleme be-cerisiyle değil, halkın bu memnuni-yetsizliğiyle açıklanabilir. Halk Cep-hesi'nin eylemlerinde, konserlerindeulaşılan kitleselliğin bir nedeni de,Halk Cephesi'nin AKP karşısında entutarlı, kararlı biçimde direnen veAKP'den hesap soran tek güç olma-sındandır.

AKP iktidarında, bir sömürü vekriz ekonomisinin tüm klasik gös-tergeleri vardır; ücretlerin düşmesi,alım gücünün düşmesi, yani yoksulluk

Açlığın, yoksulluğun,adaletsizliğin büyüdüğü yer-de, devrim büyür. İşte FA-ŞİST TERÖRLE TESLİMALMA SALDIRILARININVE YOZLAŞTIRMANINdevreye girdiği nokta daburasıdır.

Egemen sınıflar, krizlerinfaturasını halka yüklerken,halk ayaklanmasın, düzenekarşı savaşmasın diye de,en başta halkı ayaklandı-racak ve savaştıracak güç-leri, yani devrimcileri yoketmek isterler.

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

5DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 6: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

gerçektir. Hiçbir iktidarın ödeyeme-yeceği büyüklüğe ulaşan dış borçlargerçektir. 3 milyona ulaşan göçmen-leri düzenin kullanması sonucu, üc-retlerin iyice düşürülmesi gerçektir.Uyuşturucunun dev boyutlara ulaştığıgerçektir. Ve tüm bunların faturasınıdaha da yoksullaşarak ödeyen, halk-tır.

AKP işte bunu biliyor ve bununyaratacağı siyasal sonuçlardan kor-kuyor.

AKP GÜÇSÜZDÜR; ÇÜNKÜSistem Sürekli Kriz İçindedirOligarşik diktatörlük, sürekli eko-

nomik ve siyasi kriz içindedir. Krizinboyutları dönem dönem değişebilir,ancak sürekliliği değişmez.

Kriz nedir? "Bir organda birden-bire ortaya çıkan fizyolojik bozuk-luk."

Düzenin krizi, düzenin organla-rının -ekonomisinin, siyasetinin, par-lamentosunun, bakanlıklarının, ba-sınının, ordusunun, yargısının, yü-rütmesinin bozukluğudur. Ancak bubozukluk "anlık" ve geçici olmayıp,süreklidir. Emperyalizmin yeni sö-mürgesi olan her ülkenin ekonomisi,kriz içindedir. Tekrar edersek; bo-yutları değişse de, kriz süreklidir.

Türkiye emperyalizme her yönüylebağımlı bir ülkedir. AKP'nin hiçbirdemagojisi, Tayyip Erdoğan'ın emper-yalistlere yönelik üst perdeden açıkla-maları, Türkiye'nin emperyalizme, te-kellere, emperyalist finans kurumlarınabağımlılığını örtbas edemez.

KRİZ, EMPERYALİZMİNKRİZİDİR. AKP YAĞMACILIĞIKRİZİ DAHA DA BÜYÜTÜYOR;FATURA HALKA KESİLMEK-TEDİR!

Emperyalizmin ve işbirlikçi oli-garşik diktatörlüklerin, özellikle1970'lerden bu yana her saldırısınınkaynağında, emperyalizmin krizinindünya çapında büyümesi vardır.

Kriz, gerçekte emperyalistlerinkrizidir; fakat sistem öyle kurulmuşturki, emperyalistler, krizin yükünü herseferinde, yeni-sömürgelere aktarırlar.

Yeni sömürge ülkelerin işbirlikçi

yönetimleri ve işbir-likçi tekelleri de, buyükü, emekçi halkınsırtına yüklerler.

Yükün halka yük-lenmesi demek, ücret-lerin dondurulmasıveya düşürülmesi, iş-ten çıkarmalar, özel-leştirmeler, tarımın,hayvancılığın öldürül-mesi, sosyal haklarınkısıtlanması, iş güven-liğinin ortadan kaldı-rılması, işsizlik, açlık,sağlık hizmetlerinin kısıtlanması vekırsal alandaki halkın milyonlarca-sının şehirlere sürülmesi, yani gece-kondulaşma biçiminde kendini gös-terir.

AKP FAŞİZMİNİN SALDIR-GANLIĞI ve DEVRİMCİLERE YÖ-NELMESİ, krizin ve güçsüzlüğününsonucudur.

AKP yönetimi altındaki halkın,yüzde 70'i yoksulluk, yüzde 11'i iseaçlık içindedir.

Korkunun kaynağı budur.

Büyüyen ekonomi yalan. Refahyalan. Borç gerçek. Yoksulluk gerçek.Açlık gerçek.

Açlığın, yoksulluğun, adaletsiz-liğin büyüdüğü yerde, devrim büyür.İşte FAŞİST TERÖRLE TESLİMALMA SALDIRILARININ VEYOZLAŞTIRMANIN devreye gir-diği nokta da burasıdır.

Egemen sınıflar, krizlerin fatura-sını halka yüklerken, halk ayaklan-masın, düzene karşı savaşmasın diyede, en başta halkı ayaklandıracak vesavaştıracak güçleri, yani devrimcileriyok etmek isterler.

İşte bu nedenledir ki, her büyükkrizi, devrimci düşünceleri ve ör-gütlenmeleri yok etmeyi hedefleyenbir büyük saldırı izler.

Diğer yandan; sosyolojik gerçek-tir; her yoksulluk, isyana dönüşmez.Devrimciler müdahale edemezse,yoksulluk yozlaşmaya da dönüşebilir.AKP iktidarı her yol ve yöntemi kul-lanarak işte bunu teşvik etmektedir.AKP iktidarında uyuşturucudan ölüm

oranı, yüzde 1833 kat artmıştır. Nekadar yozlaştırırsa, ayaklanma kor-kusunu o kadar bastırmış olacaktır.

AKP EKONOMİSİNİN İFLA-SININ VE KRİZİNİN KANITI:DIŞ BORÇTA CUMHURİYETTARİHİNİN REKORU KIRILDI

2003'te iktidara gelen AKP ikti-darının hemen öncesinde, 2002'dedış borç;

129.6 milyar dolardır.

Peki bugün, 14 yıllık AKP ikti-darının sonucunda dış borç ne ka-dardır?

Tam, 396.8 milyar dolar!

Krizi atlatmak için yatırımı, üre-timi artırarak bir çözüm bulamayanyeni-sömürge ülke iktidarlarınınönünde tek bir yol vardır: Daha fazladış borç ve bunun sonucu emperya-lizme daha fazla ekonomik-siyasibağımlılık.

AKP de aynı yoldan gitmiştir.

Dış borç nedir?

Dış borç, devletin ödeyeceği birborç değildir. Tersine, dış borçlagelen paraları, devlet ve iktidar birlikteharcar, birlikte yağmalar, borcunödenmesi ise halka kalır.

AKP iktidarında dış borcun bukadar büyümesi, AKP iktidarınınyağmacı, talancı, rüşvetçi niteliğinigösterir. Çok rahatlıkla diyebilirizki, AKP iktidarı, gelmiş geçmiş tümfaşist, sömürücü iktidarlar içinde, enyağmacı, talancı, rüşvetçi olanıdır.AKP iktidarından öncekilerin yol-suzlukları, dolandırıcılıkları, AKP'nin-kilerin yanında, küçük hırsızlıklar

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN6

Page 7: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

gibi kalmaktadır.

AKP daha iktidarının ilk yılında,kendi bakanlarını, bakanların oğul-larını, yakınlarını, fabrikatör, armatör,tüccar, ana bayi yapmıştır.

AKP lideri Erdoğan, bu yağmaekonomisini gizlemek için "IMF'yeborcumuz yok" demagojisine baş-vurmaktadır.

Evet, çünkü IMF, emperyalist eko-nomide ve Türkiyeyle emperyalizminilişkisinde uzun süredir fazla devredeolan bir kurum değildir artık; ancakonun yerini alan ve onunla aynı rolüoynayan onlarca emperyalist kurumve tekel vardır. AKP, "IMF'ye bor-cumuz yok" yalanıyla dış borç ger-çeğini ve içteki yağma ve talanı giz-lemektedir.

Fakat AKP yönetiminin kendisi,ne yaptıklarını, nasıl bir dış borçdağı yarattıklarını çok iyi bilmektedir.Bu dağ bir gün yıkılacaktır; AKPyönetimi de tüm oligarşik diktatör-lükler gibi, bu yükü, halkın üstüneyıkmaya çalışıyor.

AKP, DÜZEN ÖLÇÜLERİİÇİNDE DE GAYRİ-MEŞRUDUR;ÇÜNKÜ,

Kendi Yasalarını ÇiğniyorO gün, 14 Eylül’de, süresiz açlık

grevinin 190. günüydü.

Nuriye ve Semih"kaçabilir" şüphesiyleduruşmaya getirilmedi.

Artık yürüyeme-yen iki direnişçiyi ge-tirmeme nedenini "ka-çabilir" olarak açık-lamak, veya 400 binkişilik polis ve jan-darma gücünü elindebulunduran bir bakan-lığın "güvenlik alacakyeterli elemanımızyok" açıklaması yap-ması, hem halkla alayetmek, hem de büyük

bir acizliktir.

AKP açısından ikisi de geçerlidir.

Kaçabilirler diye getirmeyen ken-dileri, ifadeleri alınamadı diye tahliyeetmeyen yine kendileri.

Korku, AKP'ye bu yalanlarla ma-nevralar yaptırıyor, bu yalanlardanmedet umar hale getiriyor. AKP, "ge-tirmiyoruz" da diyebilir; diyemiyor.Çünkü hem demokrasicilik oyununusürdürmek istiyor, hem faşist politi-kalarını.

AKP, kendi yasalarına uymuyor.

Bir iktidarın kendi yasalarına uy-mamaya başlaması demek, düzeniçindeki meşruluğunu da kaybetmesidemektir. Meşru olmayan veya meş-ruluğunu kaybeden her iktidara karşı,her yerde ve her biçimde direnmek,haktır, görevdir.

HER TESLİMİYET, FAŞİSTİKTİDARA CESARET VERİR!

AKP faşizmi saldırıyor; çünkübelli bir kesimde, saldırdıkça düzeneadapte olunduğunu görüyor. Bunugörmek için HDP'ye bakmak yeter.Belediye başkanlarından parlamen-todaki milletvekillerine, başkanındanüyelerine kadar, binlercesi, düzeninkendi yasaları çiğnenerek tutuklandı.HDP ne yaptı? Her gün biraz dahageri gitti.

Artık o hale geldi ki, cenazeyesaldırıyı bizzat örgütleyen AKP ikti-darının başı Erdoğan ve Soylu'nungöstermelik "kınama!" açıklamala-rından bile umutlanır hale geldiler.

Kürt milliyetçi hareketin önder-liğinde kurulan "Çatı örgütü", bizzatPKK yöneticilerinin de ifade ettiğigibi, solu düzene çekmenin örgütüydüve başarıya ulaştı. PKK ve BDP, em-peryalizm ve oligarşinin yapamadığınıyaptı! Bunun karşılığında emperya-

listlerin ve AKP fa-şizminin takdirini al-mış olabilirler; bizimaçımızdan ise, tariheadlarını TASFİYECİolarak yazdırdılar.

Tasfiyecilik, sıra-dan bir "sapma" de-ğildir.

Tasfiyeciliğin ke-lime anlamı: "Arıtma,arındırma, ayıklama,temizleme"dir.

PKK, soldan solundeğerlerini "temizle-miş"tir. Solu anti-em-peryalizmden, anti-fa-

Suni dengeyi kıracak ve bo-zacak olan halkın devrimci sa-vaşıdır. Bu savaşı bastırmak,bu nedenle oligarşinin önceliklipolitikalarından biridir.

Baskıyla, korkuyla halk sa-vaşını önlemek istiyorlar. Dev-rim iddiamızdan vazgeçirmekistiyorlar. Hayallerimizi yoketmek istiyorlar.

Devrim iddiamızı ve sosya-lizmde ısrarımızı sürdüreceğiz.Sosyalizmi hayal olmaktan çı-karıp gerçeğe dönüştüreceğiz.Her direnişimiz, her eylemimiz,bunun bir parçasıdır.

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

7DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 8: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

şist olmaktan, Marksist-Leninist ol-maktan arındırmıştır.

AKP KORKUYOR, ÇÜNKÜ; Devrimcileri Yok Edemediğini,

Edemeyeceğini BiliyorFakat bu büyük tasfiye de AKP'nin

korkularını bastırmaya yetmemiştir.Bu tasfiye de AKP'yi güçlendirme-miştir.

Çünkü devrimciler hala vardır.

Sol büyük ölçüde bitirildi; kalanıdüzeni, sistemi rahatsız edecek du-rumda değildir.

Fiziki açıdan olmadığı gibi, ideo-lojik açıdan da artık bir tehlike oluş-turmuyor sistem açısından.

Çünkü bir alternatif değil. İdeo-lojik olarak yenilmiş, Rojava devrimideyip, Türkiye devriminde beyazbayrak kaldırmış.

AKP'nin Cephe'ye saldırısının,kesintisiz operasyonlarının, baskın-larının nedeni, Cephe'nin vazgeçme-mesidir.

Direnme çizgisini terk etmeme-mizdir.

Yüzlerce dernek kapatıldı AKPfaşizmi tarafından. Cephelilerin ol-duğu derneklerin dışında, birindebile bir barikat kurulmadı. Birindebile, bir demokratik direniş sergi-lenmedi.

Bizim dışımızda bir teki, mühürükırıp içeri girme cüretini göstermedi.

Devrimcilerin varlığı, hala Gezi'ninbir ihtimal dahilinde olması demektir.Milyonların ayaklanmasının ihtimaldahilinde olması demektir. Halkın sa-vaşmasının, savaşın halklaşmasınınmümkün olması demektir.

AKP SALDIRIYOR; ÇÜNKÜ, Faşist Terör ve Yozlaştırma Dı-

şında, Ayakta Kalma Şansı Yok! Oligarşi güçsüzdür. Tek başına

yönetme gücü yoktur. Oligarşi birazınlık iktidarıdır. Ancak aynı za-manda bir "koalisyon"dur. Tekelciburjuvazinin tek başına yönetemeyip,ülkedeki bütün öteki sömürücü, asalaksınıflarla ittifak yaparak yönetmesidir.

Kriz, bir partiye, lidere bağlı de-ğildir. Yani bir düzen partisinin gidip,

başka bir düzen par-tisinin gelmesiyle, krizsona ermez. Bu an-lamda "kriz yapısal-dır" denilir zaten.

Kapitalizmin kri-zinin "yapısal" olmasıne demektir?

Bu şudur; işbaşın-da kim olursa olsun,hangi politikayı uy-gularsa uygulasın, krizolacak demektir.

Hiçbir burjuva politikacısının kriziönleyecek gücü yoktur. En fazla za-manlaması üzerinde etkide buluna-bilirler. Fakat kriz sürecek ve krizinsonucu olan baskılar ve faşist terörde eksik olmayacaktır.

AKP kıramadığı, yok edemediği,hücrelerde susturamadığı, duvarlarınardında boğamadığı direnişe saldır-maya devam edecektir. Direnişçilerinisimleri, resimleri, cisimleri yasak.O resimleri, isimleri, hafızamızdansilmek istiyor. Direnişleri, devrim-ciliği, Marksizm-Leninizmi dünyayüzünden silmek istedikleri gibi.

AKP yeni hapishaneler açıyor;faşist diktatörlüğü güçlendirmek içinseçim ve oy sistemini yeniden dü-zenleyecek hazırlıklar yapıyor. Er-doğan'ın "metal yorgunluğu" dediği,partisinde baskı ve terörü artıracakdüzenlemeler yapmaktır. AKP; dev-rimcilere, devrimci tutsaklara, halkasaldırmaya devam edecektir. ÇünküAKP'nin başka şansı yoktur. AKP'denhala, "demokratik açılımlar" bekle-yenler, bütün bu olup bitenler karşı-sında, faşist terör karşısında kör vesağırdırlar.

DİRENECEĞİZ, SAVAŞACA-ĞIZ; ÇÜNKÜ,

Kazanmak İçin Başka YolumuzYok!

Faşist diktatörlüğün gücü, halkınörgütsüzlüğündedir. Halkla yönetimarasında kurulan "suni denge"dedir.Suni denge, halkın memnuniyetsiz-liğine rağmen, yönetime karşı ayak-lanamamasıdır. Ayaklanamamasınınnedeni, sistemin sunduğu tüketimimkanları, sistemin yalanları ve sis-

temin baskısı ve terörüdür. Bu "den-

ge", eninde sonunda bozulacak.

Oligarşi de bu "denge"nin her an

bozulabileceğini iyi biliyor. Milyon-

ların ayağa kalkmasıyla ortada ne

bir denge kalacaktır, ne onları koruyan

bir zırh. Bütün gücüyle bunu engel-

lemeye çalışıyor.

Suni dengeyi kıracak ve bozacak

olan halkın devrimci savaşıdır. Bu

savaşı bastırmak, bu nedenle oligar-

şinin öncelikli politikalarından biridir.

Baskıyla, korkuyla halk savaşını

önlemek istiyorlar. Devrim iddia-

mızdan vazgeçirmek istiyorlar. Ha-

yallerimizi yok etmek istiyorlar.

Devrim iddiamızı ve sosyalizmde

ısrarımızı sürdüreceğiz. Sosyalizmi

hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe dö-

nüştüreceğiz. Her direnişimiz, her

eylemimiz bunun bir parçasıdır.

317 gündür sürüyor Nuriye ve

Semih'in direnişi. Eksilen yok, azalan

yok, biten yok. Büyüyen her rakam,

eklenen her yeni direniş, AKP için

korkunun büyümesi demek. AKP'nin

korkusunu ve kabusunu büyütmek

için, direnişi her alana yayalım. Biz

kazanacağız.

Küçük zaferlerden büyük zaferler

yaratacağız.

Gün gelecek, emperyalist dünya-

nın krizlerinin faturasını biz ödeme-

yeceğiz; tersine, emperyalistlere dün-

ya halklarına bugüne kadar yaptık-

larının faturasını ödeteceğiz.

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN8

Page 9: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

1-Devrimci; kendini eğitmek, ustalar-dan, önderliğinden, yoldaşlarından vehalktan öğrenmek zorunda olan bir öğ-rencidir.

Ama hiçbir okul, onun bitireceği sonokul değildir; çünkü onun öğrenciliği sü-reklidir. Yaptığı işleri memuriyet olarakgören bir devrimciliğin, “bu kadar koş-turduk, yeter” deyip emeklilik havasınagiren bir devrimciliğin, bu kadar öğren-diğimiz yeter düşüncesine kapılan birdevrimciliğin, sonu görünmüş demektir.

2-Bir devrimcinin sahip olması gerekenözellikleri, esas olarak o ülkedeki devrimcimücadelenin koşulları ve devrimi ger-çekleştirebilecek örgütün niteliği belirler.Mücadele ve örgüt sürekli düşman saldırısıaltındadır; o halde o ülkenin devrimciside sürekli düşman saldırısı altında kalacakdemektir. Mücadele ve örgüt, düşmanınsürekli psikolojik ve ideolojik saldırısıaltındadır.

Psikolojik ve ideolojik saldırı, dev-rimcinin de yakasından hiç düşmeyecekdemektir. Örgüt, faaliyetini hemen tümzamanlarda bir kuşatma içinde sürdür-mektedir; devrimcinin o kuşatmanın dı-şında olması mümkün değildir.

Kısacası, devrimci bir örgütün varlığınıkoruması, devrimci mücadelenin yürütü-lüşü nasıl ve hangi koşullarda mümkünoluyorsa, bir devrimcinin, devrimciliğinikoruması ve geliştirmesi de aynı koşullardamümkün olabilir.

Devrimci, işte bunun için kendini sü-rekli geliştirmek zorundadır.

3-Devrimci için savaş, durağan birsüreç değildir ve bir "an"la, kısa, belli birsüreçle de sınırlanamaz. Devrimcininsavaşı pek çok küçük savaştan, çarpış-malardan, çok çeşitli mevzilerden oluşur.Devrimci bu çarpışmalarda, mevzilerdeyener, yenilir. Bunlardan herhangi biriasla savaşın nihai sonucu yerine geçmez.

Ne yenilgisi kesin bir yenilgidir, nede bir mevzide, bir çarpışmada kazandığızafer, kesin zaferdir.

Nihai sonucu belirleyecek olan, dev-rimcinin savaşın bütününü ele alış ve yü-rütüş tarzıdır, sonuna kadar ısrarlı, kararlıoluşudur. Devrimci, yenilgilerin derslerini,küçük zaferlerin kazanımlarını birbirineekleyerek sürdürür savaşı.

4- Gelişimi süreklileştirmenin, yeni-lenmenin anahtarı eleştiri- özeleştiri me-

kanizmasındadır. Bu meka-nizma işletilmediğinde geli-şimin özü zaten yakalanma-

mış demektir. Devrimcilik, Hareket'in ka-zanımları ve gelenekleri üzerinden sür-dürülemez. Cepheli, tüketen değil, üretenolmalıdır. Devrimin, hareketin ve kendi-mizin gelişimi, değerlerimize yeni değerler,başarılarımıza yeni başarılar ekleyereksağlanabilir. Herhangi bir aşamada iyi birgelişim göstermiş olabiliriz. Ama dev-rimcilik hayat boyu düşünülmesi gerekenbir şeydir. Bu nedenledir ki, sürekli mu-hasebe, sürekli yenilenme, şarttır. Muhasebebize ayak bağı olan yanlarımızı gösterecek,atılması gereken adımların doğru plan-lanmasını sağlayacaktır. DÖNEMİN DE-ĞİL, DEVRİMİN İNSANLARI olmalı-yız.

5-Sürekli yenilenmek için eğitim zo-runludur. Eğitim SÜREKLİ olmak zo-rundadır. Süreklilik eğitimden sonuç al-manın en önemli koşuludur.

Ve eğitimin temel yükü bireylerinomuzlarındadır.

".... Görülüyor ki kadrolaşma hareke-tinde, kişinin teorik formasyon durumuçok önemli rol oynamaktadır. Kadronun,yığınların önderi olarak doğru çizgideeylem yapması, bağımsız örgütçü olarakçalışması, bu niteliğine sıkı sıkıya bağlıdır.Eğitimin temel yükünün bireylerin omu-zunda olması kaçınılmazdır.

Öğretmenin, öğrenme için etkin bireyselçalışmanın devrimci bir görev olduğuunutulmamalıdır. Devrimciliğin statik,mekanik bir iş, genel anlamıyla bir meslekdeğil, bir ruh, bir coşku, bir yurtseverlikduygusu olduğu çıkmayacak biçimde ka-famıza kazınmalı. Eğitimin bu ruhun, bucoşkunun bir gereği olarak birinci görevolduğu, benlikte biçimlenmeli. Ancak ozaman devrimci eğitimin temelini oluşturanbireysel çalışmalar aksatılmadan yürü-tülebilir. Ancak o zaman kağıt üzerindekidevrimci eğitim üzerine aldığımız kararlar,bürokratik kararlar olmaktan çıkar, somutgünlük eğitim biçimine döner. "Yürüyendevrim arabasına ben de omuz vereyim,benim de payım olsun işte" biçimindekitutum tümü ile mekanik bir tutumdur. Bututum kişiyi edilgenliğe iter. Zor anlardaise dönekliğe götürür. Sorun arabanınitilme eylemine katılma durumu değil,sorun tüm olanakların seferberliği ve dev-rim için sorumluluk yüklenebilme soru-nudur. (Mahir Çayan)

6-Kendisini yenilemeyen statükolarınınkölesi olur. Statükolarına yenilen, yetin-meye başlar. Yetinmek, devrimciliği öl-dürür.

Statükoculuğun gerek gizli, gerek açık-tan karşı çıktığı temel mekanizma iseeleştiri-özeleştiridir. Çünkü eleştiri - öze-leştiri en başta dayatılmak istenen zaaflara,statükolara karşı açılmış bir savaştır. Güç-lenmek, değişip dönüşmek amacıyla eleş-tirmeli ve eleştirilen yanlarımıza karşıönlemler almak, devrimci adımlar atmakkonusunda ısrarlı, çaba içinde ve inatçıolmalıyız.

7-Koşullar ve şartlar değişiyor amadevrimci değişmiyor. Böyle olmaz. Eskitarzda kalmışsak, kendimizi yenileme-mişsek süreç bizi ezer geçer. Hayat bek-lemez. Koşullar ile ihtiyaçlarımızı birleş-tiren bir yenilenme içinde olmak, bir zo-runluluktur.

8-Emperyalist düzenin kendini yeni-leme, krizlerini aşma koşulu yoktur. Çünküsömürü, varlık koşuludur, sömürünün özüasalaklıktır. Asalaklar üretemez. O zamanbiz kendimizi yenilemek için tam tersinidüşünmeliyiz. ÜRETMELİYİZ.

9-Kendi hatalarından ders çıkarma vekendini yenileme sadece sosyalizme, sos-yalistlere ait bir özelliktir.

Her gün kendini yenilemek ileriye ta-şımak... yeniyi, daha güzelini istiyoruzve yaratacağız diyorsak, bunu bugündenbaşarmalı, yeni insanı, geleceği, değerleriparça parça yaratmalıyız.

"Devrimci bir örgüt yeni değerler,devrimci gelenekler, devrimci bir ahlakyarattığı oranda hedefine ilerier, kalıcıla-şır."

10-Güçlü ve yenilmez bir devrimciolmak için sürekli kendimizi yenilememizgerekir. Düzen beynimizi ve yüreğimizipaslandırmak için çalışıyor, pas sökücümüz,yağımız kitaplarımız, dergilerimiz, insan-larımız, tarihimizdir. Bunlardan bir ömürboyu öğrenecek şeyimiz vardır. Yetinme-cilik ve benbilirimcilik gelişmenin - kendiniyenilemenin önündeki en büyük engellerdir.Bir devrimci eğer yitip gitmek istemiyorsa,her gün kendine yeni bir şey eklemek zo-rundadır.

Devrimci iradenin güçlenmesi - çe-likleşmesi, ancak disiplinli olmakla vekendini geliştirmekle mümkündür.

Gelişmek ve YenilenmekKesintisiz Bir Süreçtir

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

9DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Page 10: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

��Biz diyoruz ki; “İşte Nuriye, işte Semih. Son dakikaya kadar, ister vali yasaklasın, ister Soylu yasaklasınmuhakkak surette, biz Nuriye ve Semih demeye devam edeceğiz. Bakın birazdan gözaltına alınacağız ve gözaltınaalınacak olmamıza rağmen biz onların isimlerini söylüyoruz. Meslektaşlarıma sesleniyorum: Nuriye ve Semih’iavukatsız bırakmayın. Faşizmi yeneceğiz... Bütün dünyada böyledir, Türkiye’de de böyle... Eninde sonunda yene-ceğiz.”

�Biz diyoruz ki; “Nuriye ve Semih’i savunmaya devam edeceğiz. Sokaklarda, gözaltında, işkencede, hapishanedefark etmez, Nuriye ve Semih’in avukatlığını yapmaya devam edeceğiz. Halkın avukatlığını yapmaya devamedeceğiz. Teslim olmuyoruz. Faşizmin uşakları şu anda kapımızda, büromuzun kapısını kırarak girdiler. Girmeyeçalışıyorlar, hırsız gibiler, haydut gibiler, haksızlar, bu yüzden korkuyorlar. Haklı olan, meşru olan onlar onlar(Nuriye ve Semih’i gösteriyor) biziz biz.”

�Biz diyoruz ki; “Korku! Bizi korkuyla yönetiyorlar! Sakın korkmayın! Başınıza daha ne gelebilir! Sizin dekapınızı mı çalmalarını bekliyorsunuz? Asla ve keza işkenceden, baskıdan, gözaltıdan korkmayacağız, korkmayacağız,korkmayacağız! Bu kesin, Nuriye ve Semih’in avukatı kalmayacak mı zannediyor bunlar? Faşizm Nuriye ve Semih’iavukatsız mı bırakacağını zannediyor? Bakın kaç tane vali var şimdi tutuklu. Yarın öbür gün Ankara valisi detutuklanacak. Yarın öbür gün belki bu iktidar da ortadan kalkacak, ama halk her zaman var olacak. Ama biz, halkainanıyoruz, halka güveniyoruz. Size inanıyoruz, sizi seviyoruz. Asla ve asla faşizme teslim olmayacağız. Olmayacağız!”

�Biz diyoruz ki; “O kadar çok korkuyor ki faşizm, avukatlık bürolarını bile basıyor, avukatlık bürolarına bilegizli gizli giriyorlar. Ne zamana kadar sürecek bu, ne zamana kadar? Ne zamana kadar susacak bugünkü suskunlar?Sendikalar, onlara sesleniyorum.(...) Avukatların bütününe sesleniyorum. Bu ülkede hukuk güvencesinin tek teminatı,hukukun tek teminatı avukatlardır. Hakimler susuyor, yanlarındaki kapı komşusunu götürdükleri zaman susuyor,ama avukatlar susmaz ama avukatlar birbirine sahip çıkarlar. Bu ülkede hukukun tek teminatı avukatlardır, ÇHD,Hukukçular Derneği’dir, özgürlükçü demokrat avukatlardır. Çünkü biz ezilenlerin avukatlarıyız. Çünkü sömürülenlerinavukatlarıyız.”

�Biz diyoruz ki; “Bu ülkede cesaret varsa, mertlik varsa, vatanseverlik varsa, bu toprak için ölebilecekler varsayalnızca ve yalnızca devrimcilerdir, sosyalistlerdir. Sakın bunu unutmayın. Biz varsak bu ülkede, demokrasininteminatı var. Biz varsak bu ülkede, eşitliğin, adaletin teminatı var. Biz varsak bu ülkede, umut var. Çünkü ölenekadar, ölsekte mezarlarımızdan, mezarlarımızdan inancımızı haykıracağız. Sizi çok seviyoruz.”

�Biz diyoruz ki; “Bu vatanın bütün varlıklarını, varlık fonu ile birilerine peşkeş çektiler. Hasankeyf’e bakın,ülkenin her tarafını pazarladılar. Bu ülkenin başbakanı dün, “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyordu. Ülkeyipazarladı. Biz bu ülkeyi pazarlatmak istemeyenleriz. Amerika’nın üslerini, Birleşmiş Milletler’in askeri üslerini, buülkemizden defetmek isteyenleriz. Biz gerçek vatanseverleriz. Gerçek vatanseverler. Bu ülkeyi teslim almak içinNuriye ve Semih’i işte onları tutukladılar. Çünkü yalnız direnen, öne çıkan çok az sayıda insan vardı. Onlar buülkenin çocuklarını faşizme, geriliğe… teslim etmek istemiyorlar. Onlar bu ülkenin çocuklarını AKP gericiliğineteslim etmek istemiyorlar. İşte tek nedeni bu, bu yüzden tutukladılar. O iki güzel insana sahip çıkın.”

�Biz diyoruz ki; “Büromuzda bir tane kapı var, bir tane… Kapımız bile faşizme direniyor görüyor musunuzkorkmuyoruz işte buradayız. Teslim olmayacağız. Nuriye ve Semihler gibi… Tüm devrimci, demokrasi insanları gibi,halk savunucuları gibi, ezilenler, sosyalistler gibi, bizler de halkın onurunu taşıyarak, halkın onurlu aydınları, avukatlarıolarak direniyoruz. Direnerek yaşamaya devam edeceğiz. Direnenler kazanır. Direnenler kazandı. Çoktan kazandı.Korku aşıldı, aşılıyor bakın. Kapımız bile direniyor. Kaç saattir bir kapıyı bile açamadılar. Buradayız. Bekliyoruz.”

�Biz diyoruz ki; “Üsler, denizler, kıyılar, sular, ormanlar ne kadar varlığımız varsa satacaklar, ya biz bu ülkedetoprağına sahip çıkamıyorsak, bu ülkede domatesin bile tohumunu bıraktırmadıysak, tohum bile kalmadıysa buülkede insanlar artık hayvancılık bile yapamıyorlarsa, tarım öldüyse nerde vatanseverliğiniz sizin ya ben vatanseverimdiye dolaşanlara soruyorum vatan dediğiniz bu toprak, toprak bırakmadılar. Tohum bırakmadılar bu ülkede nesusuyorsunuz. Nasıl vatanseverlik bu? Ülkemiz Amerikan üslerinden geçilmez durumda. Hadi bakalım Amerika’yao kadar kafa tutuyorsak incirlik üssünü kapattırın bakalım. Nerede vatanseverliğiniz? Bu ülkede gerçek vatanseverlervarsa, o da devrimciler o da sosyalistler, o da bizleriz. Bunu unutmayın ancak bizim yanımızda olursanız bu vatanıkurtarabiliriz. Bu vatanı emperyalistlerin ve onun işbirlikçilerinin elinden kurtarabiliriz.”

�Biz diyoruz ki; “Yine geleceğiz. Ve asla vazgeçmeyeceğiz halkın avukatlığını yapmaktan.”

(12 Eylül 2017’de AKP’nin faşist polisinin bastığı Ankara Halkın Hukuk Bürosu’nda halkın avukatı iki kadın,Ebru Timtik ve Didem Ünsal’ın konuşmalarından)

Halkın Avukatı İki Kadın DirenişçiHaklılığın, Meşruluğun Gücüyle Faşizmin Yalanlarını Ezip Geçiyor

Biz diyoruz ki;�

10

Page 11: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

HAYATIN, KAVGANIN ÇİZGİLERİkursunkalem-mizah.blogspot.gr ADRESİNDE...SLOGANLARIMIZ, DiRENiŞLERiMiZ, COŞKUMUZ,TÜRKÜLERiMiZ GiBi ÇiZGiLERiMiZ DEPAYLAŞTIKÇA DEĞER KAZANIR

11

Page 12: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Halkın Mühendisi Barış Yüksel ileNuriye ve Semih’in taleplerinin kabuledilmesi için yaptığı destek açlık grevihakkında yaptığımız röportajı yayın-lıyoruz…

Yürüyüş: Öncelikle kendinizi ta-nıtır mısınız?

Barış Yüksel: Adım Barış Yüksel.Bilgisayar mühendisiyim. Halkın Mü-hendis Mimarları ile birlikte halk içinmühendislik projelerinde yer alıyor,halkın sorunlarına, ihtiyaçlarına çözümbulmaya çalışıyorum.

Yürüyüş: Açlık grevine başlamanedeniniz nedir? Bilgisayar mühendisiolarak mesleğiniz ve de meslektaşla-rınızla açlık grevinizin bağını nasılkuruyorsunuz?

Barış Yüksel: Hepimizin bildiğigibi, 15 Temmuz darbe girişimininardından AKP, tüm ülkede OHALilan ederek Kanun Hükmünde Karar-nameler ile ülkeyi yönetmeye başladı.Ardı ardına çıkan KHK’lar ile yüzbiniaşkın kamu emekçisi işlerinden atıldı.Yüzbinin içerisinden yalnız ikisi, Nu-riye ve Semih, tarihsel ve siyasal hak-lılıklarıyla, KHK zulmüne karşı di-renme kararı aldı. Yüksel Caddesi’nde“İşimi Geri İstiyorum” dövizi açarakoturma eylemi yaptılar. Günlerce tekbaşlarına gözaltına alındılar, ama yıl-madılar, pes etmediler. Baştan berizafere olan inançlarıyla direnişlerinidevam ettirdiler. Bir yandan direnişleridalga dalga diğer illere yayıldı, biryandan da Yüksel Caddesi, halkın sa-hiplendiği, kendi namusu olarak gör-düğü bir mevzi haline geldi. 9 Mart’tasüresiz açlık grevine başladılar. Açlıkgrevinin ilerleyen günlerinde halkın,ülkemizdeki ve yurtdışındaki aydın-ların, sanatçıların sahiplenmesi dahada arttı. Bu sahiplenmeden korkanAKP faşizmi, açlık grevlerinin 76.gününde Nuriye ve Semih’i tutukla-yarak direnişi bitireceğini düşündü.

Ama bitiremediler. Bugün açlık gre-vinin 196. günündeler. Nuriye ve Se-mih adalet için, işleri ve ekmekleriiçin direnmeye devam ediyorlar. Yük-sel Caddesi, Nuriye ve Semih tutuk-landıktan sonra bir gün bile boş kal-madı. Yoldaşları, her gün İnsan HaklarıAnıtı’nı çiçeksiz bırakmıyor, her günpolis saldırısına rağmen Nuriye veSemih için eylemler yapıyor.

Bir mühendis olarak benim de bir-çok meslektaşım haksız, hukuksuz iş-lerinden atıldılar. Meslektaşlarımızayapılan haksızlıklar, hukuksuzluklaryalnızca bunlarla sınırlı değil. Makinemühendisi bir meslektaşım, aynı za-manda Halkın Mühendis Mimarla-rı’nda birlikte çalıştığımız yoldaşımOlcay Abalay; Mart ayında tutuklandıve 1 hafta önce, 12 Eylül’de tahliyeoldu. 6 ay boyunca tutsak edilme ge-rekçesi; halk için mühendislik yap-maktı. Halkın Mühendis Mimarlarıolarak; elektriği olmayan bir köyde,Dersim Hozat’a bağlı Karsel köyündesu türbini kurup elektrik üretmiştik.Olcay, Hozat’a bu su türbininin tanıtımıiçin gitmişti. Dönüşte gözaltına alındıve tutuklandı. Tutuklanma gerekçesiolarak yoksul mahallelerde halk bah-çesi kurması, rüzgar türbinleriyle, sutürbinleriyle halkın kendi elektriğiniüretmesini sağlaması, kentsel dönü-şüme karşı halkı bilgilendirmesi gös-terildi. Yani halk için mühendislikyapması suç olarak gösterildi.

Ben de Nuriye ve Semih’in haklıve meşru taleplerinin kabul edilmesiiçin ve halkın mühendisi Olcay Aba-lay’ın serbest bırakılması için 29 Ağus-tos’ta 1 aylık açlık grevine başladım.Bu adaletsizliklere karşı mücadele et-mekten, direnmekten başka bir yolu-muz yoktur. Nuriye ve Semih’in gün-begün erimesine sadece üzülmek, bu-nun dışında bir şey yapmamak, sessizkalmak bir işe yaramıyor. Nuriye veSemih, faşizm elini kolunu sallayarakistediği gibi halka zulmetmesin diye

196 gündür açlar. Bağımsız, demok-ratik bir ülkede yaşamak için 196gündür açlar. Faşizm ise tutsakkenbile onlara saldırmaya devam ediyor.İşkencelerle hapishanenin hastanesinegötürülüyorlar. Duruşmalarına 2 günkala avukatları gözaltına alınıyor. Ken-dileri duruşmalarına getirilmiyor, sa-vunma hakları engelleniyor. İşte tümbunlar ve daha fazlası, bizi faşizmekarşı öfkelendirmeli. Bu öfke, biziharekete geçirmeli. Ve biz hareketegeçersek, yapabileceğimizi, hatta dahafazlasını yaparsak Nuriye ve Semih’ifaşizmin elinden alır, taleplerinin kabuledilmesini sağlayabiliriz.

Yürüyüş: Açlık greviniz boyuncaneler yapıyorsunuz? Günleriniz nasılgeçiyor?

Barış Yüksel: Açlık grevindeArmutlu’da direniş evinde, süresizaçlık grevinde olan Mehmet amcaylabirlikte geçiyor vaktimiz. Sabah8.30’da direnişteki yerlerimizi alıyoruz.Akşam 20.00’da da dinlenmeye çe-kiliyoruz. Bolca kitap okuma olana-ğımız oluyor açlık grevi direnişinde.

“DİRENENLER TARİHİ YAZIYOR,TARİHİN HER ANINDA OLDUĞU GİBİ”

Röportaj

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN112

Page 13: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Bunun dışında ziyaretçilerimiz, gelengidenlerimiz çok oluyor. Sohbetlerediyoruz. Tabii çoğunlukla Nuriye veSemih’in direnişi üzerine oluyor soh-betlerimiz. 1-2 günlük destek açlıkgrevi yapan ailelerimiz, arkadaşlarımızoluyor. Gün içerisinde Armutlu halkınaNuriye ve Semih’in direnişini anlatmakiçin kapı kapı dolaşıyoruz. Günde 3kez Nuriye ve Semih için toplu slo-ganlar atıyoruz.

Nadir de olsa açlık grevimi direnişalanının dışına taşıdığım zamanlaroldu. 9 Eylül’de, açlık grevimin 12.gününde Esenyurt Dersimliler Der-neği’nin düzenlediği Grup Yorumkonserinde sahne aldım. Sahneye açlıkgrevi önlüğüyle çıktım ve bir konuşmayaptım. 12 Eylül’de Olcay Abalay’ınduruşmasına gittim. Öncesinde HalkınMühendis Mimarları olarak bir basınaçıklaması yaptık. Olcay tahliye ol-duktan sonra da Tekirdağ’a, Olcay’ıalmaya, hasret gidermeye gittik. 14Eylül’de, Nuriye ve Semih’in mah-kemesine Ankara’ya gittim. Açlıklarınaortak olduğum yoldaşlarımı göreme-sem de yanlarında olmak istedim.

Yürüyüş: Sizinle beraber Nuriyeve Semih için onlarca açlık grevi ya-pıldı, hala da yapılıyor. Süresiz açlıkgrevleri ve destek açlık grevleri dün-yanın gündeminde. Devlet tarafındanbroşürler hazırlanıyor. Bu durumunasıl değerlendiriyorsunuz?

Barış Yüksel: Bugün Nuriye veSemih için süresiz açlık grevinde olan5 kişi var. Semih’in eşi Esra Özakça,TAYAD’lı Mehmet Güvel ve FeridunOsmanağaoğlu, Avrupa Dev-Genç’liOrhan Batasul ve Almanya’dan AyhanYalman. Çok farklı meslek grupla-rından, çok farklı yerlerden, çok farklıyaşlardan insanlarımız Nuriye ve Se-mih için bedenlerini açlığa yatırıyorlar.Sanatçılar, avukatlar, mühendisler Nu-riye ve Semih için destek açlık grevleriyapıyorlar. Tüm bu direnişler; Nuriye

ve Semih’in ne kadar genişbir kitle tarafından sahiple-nildiğini, bağrına basıldığınıgösteriyor. Aynı zamandapaylaşmayı, sevgiyi, yoldaş-lığı yeniden tanımlıyor. Sa-dece açlığı paylaşmakla sı-nırlı kalmıyor. Aynı zamandadirenişi, yoldaşlık sevgisini,özlemleri paylaşıyoruz. Fe-ridun Osmanağaoğlu’nunkardeşi, Ölüm Orucu şehidiOsman Osmanağaoğlu’nun dediğigibi: “Uzak diye bir yer yok. Paylaş-tığımız gökyüzü birleştiriyor bizle-ri.”

Nuriye ve Semih’in avukatı EnginGökoğlu da müvekkilleri için 1 aylıkaçlık grevine başlamıştı. Açlık grevinin21. gününde, 15 avukatla birlikte göz-altına alındı. 1 haftayı aşkın süredirİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde iş-kence altında açlık grevine devamediyor. İnsanlık onuru, bir kez dahaişkenceyi yeniyor.

Bir tarafta açlıklarıyla onuru büyü-tenler, diğer tarafta da “gizli gizli yi-yorlar”, “örgüt baskısıyla açlık greviyapıyorlar”, “onlar örgüt üyesi” yalan-larıyla ağızlarından, kalemlerinden zehirsaçanlar var. İçişleri Bakanlığı; kendinimahkemeler yerine, yargı yerine koyupNuriye ve Semih’i örgüt üyesi ilaneden broşürler hazırladı. Ama hazırla-dıklarıyla kaldılar, hiç kimseyi kendi-lerine inandıramadılar. O broşürler el-lerinde kaldı. Bugün direnenler tarihiyazıyor, tarihin her anında olduğu gibi.Bugünden yarına kalan; Nuriye ve Se-mih’in onurlu, görkemli direnişi olacak.Halkı aldatanlar, adaletsizliğin sürdü-rücüleri de geçmişte olduğu gibi tümçürümüşlükleriyle tarihin çöplüğünekarışacaklar.

Yürüyüş: Açlık grevlerinizin so-nucunu görebiliyor musunuz?

Barış Yüksel: Bundan 10 ay önceNuriye ve Semih, OHAL sonrası ülkede

yaprak kımıldamazken ilk kıvılcımıçaktılar Yüksel Caddesi’nde. “OHAL’dedirenilmez”, “Tek kişilik direniş olmaz”savlarını, direnişleriyle yerle bir ettiler.Yerle bir ettikleri, yalnızca direnişkaçkınlarının tezleri değildi. Adımadım OHAL’i de paramparça edipAKP’nin suratına fırlattılar. Nuriye veSemih için dünyada toplam 1000’denfazla eylem oldu. Yüksel’de insanlar,korkularının yüzüne tükürüp, Nuriyeve Semih için defalarca gaz yediler,işkence gördüler, gözaltına alındılar.AKP, Nuriye ve Semih’in adlarını ya-saklamaya çalıştı, ama yüzlerini çe-virdikleri her yerde Nuriye ve Semih’igördüler, onların isimlerini duydular.Bunların hepsi, faşizme karşı siyasibirer zaferdir. Nuriye ve Semih’in di-renişi için geriye kalan tek şey, somutbir kazanımdır. Onların işlerine geridönmesidir. Bunu da kazanacaklarına,kazanacağımıza eminim. Tarih bizebunu gösteriyor. 1984 ve 1996 ÖlümOrucu direnişleri, 2000-2007 ÖlümOrucu direnişi. Hepsinde de ödenenbüyük bedellere rağmen zafer kazanıldı.Halkın sahiplendiği haklı bir direnişinönünde hiçbir güç duramaz. Yoksaeninde sonunda o direnişin altındaezilir. Eninde sonunda geri adım atmakzorundadır. Nuriye ve Semih’in direnişide, halkın sahiplenmesiyle, kendi di-renişi olarak görmesiyle eninde so-nunda zafere ulaşacaktır. Bu zaferinNuriye ve Semih’in sağlığına mal ol-maması için de adımlarımızı çok dahahızlı atmalıyız.

Röportaj

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

113DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 14: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

12 Eylül 1980’-de iktidara el koydu

faşist cunta. Kendine karşıolan ne varsa kırmaya, yıkmaya, yoketmeye başladı. Tutuklamalar, işken-celer, infazlar ve hapishaneler... Ha-pishaneler ideolojik mücadele mev-zisine dönmüştü. Devrimci tutsaklarteslim alınmak isteniyordu. İşkence,katliamlar sürerken mücadeleyi tatiledip ülkeden kaçanlar olurken, ül-kemizdeki haklar ve özgürlükler mü-cadelesinin can damarı olan TAYAD,demokrasi mücadelesinin ilk adım-larını atmaya başlamıştı.

Dönem 84, Ölüm Orucu Direni-şi!

Cunta 45 milyon halkı teslim al-mak istiyordu, saldırı politikasınınen boyutlusu olan Tek Tip Elbisesaldırısı gündeme getirildi. TTE po-litikaları ile asıl olarak Türkiye halk-ları teslim alınmak isteniyordu. Dı-şarıda da hapishanede de evlatlarımız,yoldaşlarımız aynı tavrı sürdürdü.Zaten hapishanelerde saldırılar cuntaöncesi başlamış, cuntayla berabergiderek tırmanmıştı. Hapishanelercephesinde önce Mamak, ardındanDiyarbakır düştü. Düşman sevinççığlıkları atıyordu. Sıra İstanbul ha-pishanelerini teslim almaya gelmişti.İstanbul hapishanelerindeki devrimcitutsaklar Nisan '81'de Metris'e top-landı ve "Mamaklaştırma" saldırılarıbaşladı.

Birçok evladımızın bulunduğuMetris Hapishanesi’nde düşmanınsaldırıları başlamıştı. Özgür Tutsak-larımız açlık grevinden barikatlarakadar birçok direniş gerçekleştirdi.Açlığa yatırdıkları bedenleriyle cevapverdiler. Ölüm Oruçlarına yattılar.Çünkü hapishanelerdeki tek silahları,bedenleri kalmıştı ve bunu da kul-lanmaktan geri durmadılar.

Bu direniş destanı sürecinde 4tane şehit verildi. Şehit düşen Apo,Fatih, Hasan, Haydar direniş destanının komutanları oldular.

Düşmana karşı böylesi zor dö-nemde TAYAD’lı Aileler göğüsledidışarıdaki süreci.

Çünkü TAYAD her dönemin enönemli örgütlenmelerinden, direnişodaklarından biri olduğu gibi, yal-nızca hapishanelerle ilgili değil, ha-yatın her alanıyla ilgili bir örgütlenmeolmuştur. Tutsak yakınları hareketi,halkın muhalefetinin her mevzisindevar olan bir harekete dönüşmüştür.Yeni bir kimliğe bürünürken dire-nenlerin anaları, babaları, yakınlarıolarak onurları, acımızın önüne ge-çiyordu.

Arjantin’de de cunta olmuştu vedevrimciler uçaklardan atılarak kat-lediliyordu. Toplu katliamlar oldu.Otuz bin insan katledildi, kaybedildiArjantin’de. Benzeri cunta bizim ül-kemizde de oldu ama kayıpların şe-hitlerin bu kadar olmamasının nedeniTAYAD’'ın cunta döneminde tamanlamıyla "Dal bile kıpırdamazkenfırtınalar yaratmasıdır". Bunu nasılyapmıştır TAYAD? TAYAD'ın farkıörgütlü mücadele etmesiydi. Katli-amların, işkencenin daha çok artma-ması için Ankara Adli Müşavirliği’ninönünde, idam kararlarının alındığımeclis kapılarından, evlatlarındanhaber almak için hapishanelerin ka-pılarından ayrılmadılar.

Gidilmedik hapishane bırakma-mışızdır. Örnek olarak Sinop Ha-pishanesi’nde tek evladımız olduğuhalde her ay ziyarete gidilmiştir. Bu-nun nedeni tutsağa duyulan sevgi veyalnız olmadığını göstermektir düş-mana. Sahiplendik evlatlarımızı çünküartık onların mücadelesi bizim mü-cadelemiz olmuştu.

Bu mücadelede biz de yerimizialdık. Onlar içeride direndi, biz dı-şarıda kavgalarını omuzladık. Veşunu gördük ki el ele verdiğimizdedevlet evlatlarımıza her istediğiniyapamıyordu. Biliyor ki onlara sahipçıkan tutsak aileleri var. Biliyor kitutsak ailelerini yalnız bırakmayacakhalkımız var. Bugün hapishanelerdeki

evlatlarımızın başlarının dik olma-sından, onurlu yaşamalarından sözediyorsak bu yaratılan direnişler sa-yesindedir.

Bugün Ne Yapmalıyız?

Bugün de düşman Özgür Tutsak-larımıza evlatlarımza saldırıyor, yinegündemde TTE var. Hapishanelerdeçocuklarımız işkence görüp, süngerliodalara atılıyor, görüş yasakları ve-riliyor, hücre cezaları veriliyor, hüc-relere kamera koyarak taciz ediyorlarvb... İşkence ile evlatlarımız katletmekistiyorlar.

Bizim tarihimiz bize yön gösteren,yolumuzu aydınlatandır. Bugün degitmedik meydan, sokak, hapishanebırakmayacağız. İçerideki yoldaşla-rımızı, evlatlarımızı katlettirmemekiçin gitmedik yer bırakmayacağız.Evlatlarımızın sesi, gözü, kulağı ola-cağız demeliyiz ve mücadelelerinindışarıdaki eli, ayağı olmak için mü-cadelelerini büyütmeliyiz.

TAYAD Ve 1984 Ölüm Orucu DirenişiTayad’lı Aileler

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN14

Anneler Bilir...Yeni bir hayatınNice sancılı oldu�unuAnneler bilir elbetteVe o sancının sonundaÖzgür do�acak vatan içinDaha nelere dayanılacak...Yeni bir hayatınNice kanlı do�du�unuAnneler bilir elbetteVe “bu kan denizinin ufkundan”Do�acak zafer içinDaha nice zahmete katlanılacak...Yeni bir hayatınNice ömrün toplamı oldu�unuGülcanlar bilir elbetteVe ömür denilen rüzgarÖyle esmeli ki ya�arkenArdında bin hayatBırakmalı bir ömür...

Page 15: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Nuriye ve Semih’in direnişi tümkararlılığıyla sürüyor. Su akar yatağınıbulur… Direniş de kendi yatağınıbuluyor, kendi mecrasında akıyor.Bir damla suyken, gürül gürül akanbir ırmağa dönerek üstelik. Ve önüneçıkan her şeyi silip süpürüyor; umut-suzluğu, çaresizliği, kaderine razıolmayı… Ve tabii ki faşizmin ya-lanlarını… Yıkıp geçiyor her şeyi.

İşte bu yüzden Nuriye ve Semih14 Eylül’de yapılan duruşmaya geti-rilmediler. Eriyen bedenleri görülmesin,açlıklarıyla haykırdıkları adaletsizlikduyulmasın, AKP’nin yalanlarla örülükaleleri yıkılmasın diye…

Nuriye ve Semih’in bugün itiba-riyle 200. gününü geride bırakanaçlık grevi direnişi ülkemizdeki birçoksiyasi gerçekle birlikte oligarşininhukukunun pespayeliğini de bütünçıplaklığıyla gözler önüne seriyor.Faşizmin yargısının “bağımsız” ve“tarafsız” olamayacağı, hakimlerinve savcıların basit birer memur hatta“emir eri” oldukları, AKP’nin emirve talimatlarıyla hareketle ettiklerigerçeğini… Zaten faşizmin çıkarlarınagöre şekillenen hukuk kurallarınıbile gerektiğinde yok saymakta gös-terdikleri pervasızlığı… Daha pekçok şeyi kör gözün parmağına misaligösteriyor direniş. Her şey direnişlebirlikte daha bir duru, daha bir berrakhale geliyor. Direniş her şeyin tur-nusolu adeta.

Son olarak Nuriye ve Semih’in“yargılandıkları” davanın ilk duruş-masının yapıldığı 14 Eylül’de bugerçekle bir kez daha karşılaştık. 14Eylül’de yapılan duruşmaya Nuriyeve Semih getirilmediler. Gerekçeleri(bahaneleri) ise oldukça ilginçti. An-

kara İl Jandarma Komutanlığı imza-sıyla mahkemeye gönderilen yazıdaNuriye ve Semih'in "personel yeter-sizliği" ve "oluşabilecek sağlık so-runları nedeniyle" duruşmada hazıredilemeyeceği bildirilmişti. Yazınıniçeriğinde ise duruşma salonuna mer-divenle ulaşılabildiği, Nuriye ve Se-mih’in ise yürüyemeyecek durumdaoldukları, dolayısıyla tekerlekli san-dalye ile çıkartmak gerektiği, bununda zor olacağı; ayrıca duruşma salo-nunun, iki sanığın sağlık durumlarıaçısından elverişli olmayacağı… Ay-rıntılarına da yer verilmişti. Yani“biz onların iyiliği için getirmiyoruz”demeye getiriyorlardı ahlaksızca...

Nuriye ve Semih’i duruşmaya ge-tirmedikleri gibi duruşmayı izlemeyegelenlerin adliye içinde yerlerde sü-rüklendiği, zorla dışarı atıldığı, avu-katların salona alınmadığı bu duruşma;biçimsel anlamda dahi olması gerekenşekilde yapılan bir duruşma değildir.

Normal koşullarda, bir yargıla-manın varlığından söz etmek içingereken hiçbir şey yoktur bu davada.İddianame iddianame değildir, yö-neltilen suçlamalar suçlama… Fa-şizmin hukukunda bile, suç olarakkabul edilmesi mümkün olmayanşeylerle suçlanıyor Nuriye ve Semih.Adına iddianame denen kağıt tomarı,adeta Nuriye ve Semih’in milyonlaraumut olan direnişine duyulan kin veöfkenin izlerini taşıyor her satırında.Bir savcıdan çok 1. Sınıf emniyetmüdürüne ait olabilecek derinliktesiyasi nitelemelerle dolu satırları.Savcı, Nuriye ve Semih’e olanca ki-nini kusmuş adeta...

Bunlar bir yana, burjuva hukuksisteminin yerleşik yargı pratiğine göre

uyulması gereken en önemli şekli ku-rallara dahi uyulmamıştır bu davada.Burjuva hukukunda yargılamalarınnasıl olacağını belirleyen usul kuralları,ülkeden ülkeye değişiklik gösterse debazı kurallar evrensel bir nitelik ka-zanmış, uygulanmalarında değişikliklerolmakla birlikte, özleri itibariyle herülkede uyulması zorunlu, ilke halinegelmiş kurallar vardır. Savunma hak-kının dokunulmazlığı, silahların eşitliği,bağımsız ve tarafsız mahkemede yar-gılanma hakkı, yargılamanın doğru-danlığı-yüzyüzeliği (hakimlerin yar-gılama konusu edilen olaya ilişkintaraf ve delillerle doğrudan doğruya,yüzyüze, temas etmesi) ve yargılamadaaleniyet (açıklık) gibi önemli kural veilkelerdir bunlar. Öyle ki, bu kurallarburjuva hukukunda yargılamanın adilolup olmadığının ölçütüdürler. Yanibu şekli kurallara uyulmadığında yar-gılamanın adil olmadığı kabul edilir.

Nuriye ve Semih davasını, Nuriyeve Semih’in haklı ve meşru taleple-rinin yargılama konusu edilmesinibir kenara bırakarak, sadece yukarıdasaydığımız, burjuva hukukundaki“evrensel hukuk ilkeleri” açısındanele aldığımızda dahi bunun “adil”bir yargılama olmadığı açıktır. Çünküsözünü ettiğimiz bu ilke ve kurallarınhiçbirine uyulmamıştır bu davada.Nuriye ve Semih’in avukatlarıylagörüşmeleri sınırlanmış, avukatlarındosyayı inceleyip savunma hazırla-maları, Nuriye ve Semih’e savunmahazırlamalarında yardımcı olmalarıengellenmiştir. 1. Sınıf emniyet mü-dürü tarafından kullanıbilecek bir dilve üslupla iddianameyi hazırlayansavcı ile Nuriye ve Semih’i ağırsağlık sorunlarına rağmen, bugüne

“NURİYE ve SEMİH”İN DİRENİŞİ FAŞİZMİN YALANLARINI, “NURİYE ve SEMİH” DAVASI BURJUVA HUKUKUNUN

BÜTÜN PESPAYELİKLERİNİ YERLE BİR EDİYOR

Haklı ve Meşru Olan Bir Direnişin Önünde Hiçbir Güç Duramaz!Direniş Yatağında Akmaya Devam Edecek!

Halkın HukukBürosu

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

115DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 16: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

kadar tahliye etmeyen hakimlerin, ba-ğımsız ve tarafsızlığından söz edileme-yeceği zaten açıktır.

Bunlara bir de Nuriye ve Semih’insağlık sorunları ve güvenlik gerekçesiyleduruşmaya getirilmemesi ve davayı iz-lemeye gelenlere yönelik saldırılarla, da-vanın takibinin engellenmesi eklenerek,yargılamanın yüzyüzeliği ve onunla bağ-lantılı hakim karşısına çıkma hakkı ilealeniyet ilkeleri de çiğnenmiştir.

Aleniyet (açıklık) ilkesi, burjuva hu-kukunun evrensel ilkelerinden “adil yar-gılanma hakkının” bir unsurudur. Yargı-lamaların isteyin herkesin katılabileceğiaçıklıkta olmasını, halkın denetimine açıkolmasını ifade eder. Anayasada ve birçokuluslararası sözleşmede yargılamalarınaleni olarak yapılacağı düzenlenmiştir.

Yargılamanın yüzyüzeliği ilkesi, kay-nağını “hakim karşısına çıkma” hakkındanalan bir ilkedir. Hakim karşısına çıkmahakkı ise 1679’da İngiltere’de çıkarılanhabeas corpus yasasına dayanmaktadır.Habeas corpus, "bedeni hakkı var" anla-mına gelmektedir. Kişinin dokunulmazlığıhakkı olarak da bilinir. Kralın yetkilerininsınırlanması için uzun tarihsel mücadelelersonucunda çıkarılan habeas corpus, bun-dan sonra hakim karşısına çıkarılmahakkı ile özdeşleşmiştir. Çünkü habeascorpus, kişinin hakim kararı olmaksızınözgürlüğünden mahrum edilemeyeceğinive kendisini hakim karşısında ifade etmehakkına sahip olduğunu ifade eder.

Evet, yıl 1679. İnsanların, mahkemeyebile çıkmadan yargılanıp hapse ya daölüme mahkum edildiği engizisyon (OrtaÇağ'da, katı dini inançlara karşı gelenlericezalandırmak için kurulan kilise mah-kemeleri) döneminde “hakim karşısınaçıkarılma hakkı” tanınmış.

Yıl 2017. AKP’nin OHAL ile yöne-tilen “Yeni Türkiye”sinde Nuriye ve Se-mih mahkemeye getirilmiyor. En temelhaklarından olan hakim karşısına çıkmave kendilerini savunma hakları ellerindenalınıyor.

Nuriye ve Semih’in getirilmediği, sözve savunma haklarının gasp edildiği du-ruşma sonunda ise Nuriye ve Semih’intutukluluğunun devamına, ayrıca bir son-raki duruşmanın Sincan Cezaevi Kampüsüiçinde yapılmasına karar verildi.

Hangi bahaneyle yapılmış olursa ol-sun, Nuriye ve Semih’in mahkemeyegetirilmemesinin ve bir sonraki duruş-manın Sincan’da yapılacak olmasınınbir tek nedeni vardır: Nuriye ve Semih’in190 gündür açlıkla haykırdıkları adalettalebinden korkmuştur AKP ve onunemir eri hakim ve savcıları. Çünkü oeriyen bedenlerde adaletsizliği, AKP’ninve onun temsil ettiği düzenin çürümüş-lüğünü görecektir Türkiye ve dünyahalkları. İşte bu korku nedeniyle Nuriyeve Semih duruşmaya getirilmemiş, bukorku nedeniyle avukatların ve halkınsahiplenmesinin önüne geçmek için du-ruşma Sincan’a sürgün edilmiştir.

Sonuç olarak;

1- Nuriye ve Semih’in yargılandık-ları davada AKP’nin yargısı kendi hu-kukunu pervasızca çiğnemektedir. Nu-riye ve Semih’in duruşmaya getiril-memesi ve duruşmaya gelenlerin salonaalınmaması, coplanması aleniyet ilke-sinin ve hakim karşısına çıkma hakkınınihlalidir.

2- Nuriye ve Semih’in mahkemeyegetirilmemesinin ve davanın Sincan’asürgün edilmesinin hiçbir hukuki izahıyoktur. Bu karar hukuki değil, AKP’nintalimatıyla verilmiş siyasi bir karardır.

3- Bu kararın bir tek nedeni vardır:Nuriye ve Semih’i gözlerden ırak tut-mak, halkın ve avukatların sahiplen-mesini engelleyerek direnişi sessizlikleboğmak istemeleridir.

Başaramayacaklar. Çünkü Nuriyeve Semih’in direnişi haklı ve meşrudur.Haklı ve meşru olan bir direnişin önündehiçbir güç duramaz. Direniş yatağındaakmaya devam edecek.

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN16

Page 17: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Karıncanın biri kendisini filzannederse ona ne dersiniz? Onun hakkında ne düşünürsü-nüz?

Fabrikası, makineleri, toprağı, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriüzerinde, özel mülkiyet hakkı olmayan bir insanın, kendisiniburjuva sınıfına aitmiş gibi hissetmesi karşısında ona ne dersi-niz?

Fabrikanın bekçisinin kendisini patron zannetmesine nedersiniz?

Ya da bir devrimcinin burjuvaziye hayran olmasını nasılaçıklarsınız? Devrimci değerler yerine, burjuvazinin değeryargılarıyla düşünmesine ne demeliyiz?

Bilinç, insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneğidir.Bilinci olmayan insan ise kendisini ve çevresini tanımıyor de-mektir. Yani kendisine, içinde yaşadığı ekonomik sistemdekiyerine-konumuna yabancı demektir.

Yabancı olma hali, bilmeme, bilinçsiz olma, tanımama,bilgisizlik demektir.

Yabancılaşma, Marx’ın tanımıyla, “İnsanın bilinçsiz faali-yetinin ortaya çıkardığı arızi bir durumdur.”

İnsanın ekonomik, dinsel, siyasal ve tarihsel alanlarda ya-rattıklarıyla kendinden uzaklaşması hatta kendine düşman ol-masıdır.

Kendilerine, ne anlamlı bir amaç ne de karar alma gücüveren bu toplumsal sistemin, ezip öğüttüğü zerrecikleşmiş bi-reylerin yaşadıklarıdır yabancılaşma.

Anne babalarımız, ailelerimiz, ya da kendimiz bu düzeniçinde çalışır, yaşar ve ölürüz. Düzenin sahipleri kimse, onlarınbize söyledikleri kadar düşünür, bize sundukları kadar isteriz.Ve bu çarkın içinde döner dururuz. Bizim emeğimizi ve aklımızıçalan bu düzeni tanımıyorsak, emeğimiz üzerindeki sömürüyüfark etmiyorsak eğer, yabancılaşmayı yaşıyoruz demektir.

Yabancılaşma, doğal olandan, kendisi olandan uzaklaşmak,kendisi olmayana, doğal olmayana dönüşmektir.

Kapitalizm, emek sömürüsü ile halkın ellerinin ürününüçalar ve onu aç bırakır. Yabancılaşma ile ise halkın aklınınürününü çalar. Düşüncesini çalarak halkı aptal bırakır. Kapitalizminsanın elinin ve aklının örünü her şeyi çalar ve bizi elimizdenaklımızdan mahkum bırakır.

Üç çeşit YABANCILAŞMA vardır.1) Ekonomik Yabancılaşma: Emek, sömürü, iş...2) Sosyal Yabancılaşma: Arkadaş, akraba yok3) Siyasal Yabancılaşma: Siyasete yabancılaşma.Yabancılaşma, bizi insan olmaktan çıkarıyor. Yabancılaşma,

insanları köleleştirmeye alıştırmak içindir. İnsan gücünü yitirmiş,hayallerini kaybetmiştir. Ekonomik yabancılaşma ile, insanın

kendisine saygı duymasını engeller. Ürettiği malın neyeyaradığını bilmeyen, emeğinin ürününü göremeyen insan de-ğersizleştirir.

Sosyal yabancılaşma ile, insanın sosyalliğini öldürmektedir.Gelişimin zeminini yok etmektedir. Bireysellik çürütür. Sosyalyabancılaşma, bireysellik ve bencillik yaratır.

Siyasal yabancılaşma ile insan yaşadığı sorunların nedeninianlamaz, sorgulamaz, düşünme yetisi zayıflar. Halkı bu ya-bancılaşma ile yönetiyorlar, sadece aç bırakmıyor, akıllarınıçalıyorlar.

İnsan elleriyle, aklı ile yaratır, üretir. Kapitalizm, insanınaklını ve ellerini birbirinen koparır. Kendi emeğine yabancılaştırır.Aklı, ellerinin düşmanı olur. Birbirine karşı savaşırlar. İnsan,kendi aklı ile kendi ellerinin yarattıklarına karşı dövüşür.

İnsan ellerinin ve aklınının yarattıklarına, yani yaratıcılarınakarşı hale gelir... Bu meydan okuma, bu karşı çıkış o kişininhayatına hakim olur...

İnsanı insana yani kendi varlığına yabancılaştı-ran nedir?Meselenin özü burdadır. Yabancılaşma-nın özünde özel mülkiyetedayalı yaşam biçimi yatar. İnsanın tüm yabancılaşmalarınıntemelinde özel mülkiyet ve ben durumları ve bunların yansımalarıvardır. Bunların ortadan kalkması ile yabancılaşma ortadankalkar. Yabancılaşmadan kurtulmanın yolu bu durumda sosyalistinsanın yaratılmasıdır.

Yabancılaşma, yabancılaşmanın bilincine varılarak yenilir.Böylece insan, kendisine daha çok yaklaşarak üstün bir insanlığaulaşır.

Halkın bir kesiminin diğerine yabancılaşmasına neden olanmaddi eşitsizliklerin ortadan kalkması, hem karşıtlar olarak,hem de kendi içlerinde savaş halinde olan bireysel ilişkilereson verecektir. Böylece yabancılaşma olgusu da usulca yokolacaktır.

SONUÇ OLARAK:1- Yabancılaşma, sınıf ve tarih bilincimizin bizden çalın-

masıdır.2- Yabancılaşma, ait olduğumuz sınıfın çıkarlarını, bilinçsizce,

burjuvazinin çıkarlarına kurban etmektir.3- Yabancılaşma emeğimizle aklımızın birbirinden kopar-

tılmasıdır. 4- Yabancılaşma, emeğimizin gücünü görmeyen körler

haline gelmemiz demektir.5- Yabancılaşma, açlığın, yoksulluğun, emek hırsızlığının

“normal”, “doğal” görülmesidir.6- Yabancılaşmayı yok etmek için sınıfımızı tanımalı, tari-

himizi öğrenmeliyiz. Sınıf çıkarlarımız için mücadele etmeli-yiz.

YABANCILAŞMA, İNSANIN ZERRE HALİNE GETİRİLMESİ, EMEĞİYLE AKLININ BİRBİRİNE DÜŞMAN EDİLMESİDİR

aklımızdİyalektİk

materyalİzmdİrDEVRİMCİLİK AKIL TAMİRCİLİĞİDİR

4+3

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

17DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 18: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Edirne F Tipi hapishanesinde tu-tuklu olan HDP Eşbaşkanı SelahattinDemirtaş, Özgürlükçü Demokrasi Ga-zetesi için yazdığı yazıda “Faşizmdenmerhamet dilenilmez, direnilir ve ka-zanılır” diyor.

Halkımızın bir sözü vardır: “Ainesiiştir kişinin lafa bakılmaz”

Selahattin Demirtaş yazısında di-renmekten bahsederken neden venasıl direnileceği konusunda bolcada akıl veriyor.

Evet faşizmden merhamet dile-nilmez. Direnilir ve faşizme karşı sa-vaşılır.

Ancak Kürt milliyetçi hareket herzaman olduğu gibi çokça ona bunaakıl vermesine rağmen kendisi di-renmez.

Kürt milliyetçi hareketin “direni-şi”ne ancak DİZ ÇÖKEREK DİREN-MEK denir....

Selahattin Demirtaş'ın yazısındaki“direniş” çağrısının da bundan farkıyoktur.

Birincisi; HDP Eşbaşkanı Sela-hattin Demirtaş'ın tutuklanması, başlıbaşına direnme gerekçesidir. Ancakne Selahattin Demirtaş, ne de Kürtmilliyetçi hareketin direndiği yoktur.

Kürt halkına, Kürt milliyetçi ha-rekete, HDP'ye yönelik saldırılar sa-dece 15 Temmuz darbe girişimiylede sınırlı değildir. Kürt halkını teslimalmaya yönelik imha temelli saldırılaron yıllardır sürmektedir.

Kürt milliyetçi hareketin direnişi,faşizmi yıkmak için değil, faşist dü-zenle uzlaşmak içindir.

Selahattin Demirtaş, direniş üzerineakıl vermek yerine önce direnmelidir.Direnerek faşizme karşı direnilebile-ceğini göstermeli ve direnişiyle örnekolmalıdır.

Halkımızın “ainesi iştir kişininlafa bakılmaz” sözü tam da Demirtaş'ınbu durumunu ifade etmektedir. Di-renmek üzerine akıl vermeden önce;diren de, nasıl direnileceğini görsünhalkımız.

Direnmek için nasıl bir gerekçeyeihtiyacınız var? Halkımızın direnmiyorolması mı sizin direnişiniz önündeengel?

AKP faşizmi, 100'ün üzerindeHDP'li belediye başkanını gözaltınaalıp tutuklamış ve belediyelere kendiadamlarını kayyum atamıştır.

HDP'den AKP'nin bu politikalarınakarşı tek bir direniş olmamıştır.

Kürt halkının oylarıyla seçilmiş,100'ün üzerinde belediye başkanı gö-revden alınırken direnmeyen HDP,ne zaman direnecektir.

AKP, milletvekili dokunulmazlığınıkaldırdı, Eşgenel başkanlar dahil on-larca HDP'li milletvekilini gözaltınaalıp tutukladı. HDP'li milletvekilleriile adeta kedinin fareyle oynadığıgibi birini tutuklayıp birini bıraktı,bırakılanları onur kırıcı bir şekildetekrar gözaltına alıp tutukladı.

AKP'nin bütün bu saldırıları kar-şısında Selahattin Demirtaş dahilhiçbir HDP'linin direnişi olmadı.

HDP, ne kadar düzen içinde kal-mak istese de, AKP faşizmi politikayapmalarına izin vermedi.

Düzen içi politika dahi yapmasına

izin vermeyen AKP fşaizmine karşıdirenmeyen HDP'liler ne zaman di-renecekler?

Evet, faşizme karşı DİRENMEK-TEN, SAVAŞMAKTAN BAŞKAYOL YOKTUR!

Ancak HDP bu direnişin, savaşınneresindedir?

Selahattin Demirtaş, faşizme karşımeşru direnişten bahsediyor. HDPKürt milliyetçi hareketin düzen içindepolitika yapmak için kurduğu partidir.Eleştirimiz sadece HDP'ye değil, tümKürt milliyetçi hareketedir. 15 Tem-muz darbe girişiminden sonra AKPfaşizmi Kürt milliyetçi hareketi imhayayönelik çok daha pervasız saldırılarınısürdürmektedir. Bırakalım faşizmekarşı direnmeyi, Kürt milliyetçi ha-reketin bu saldırıları boşa çıkartacaktek bir direnişi, tek bir politikasıyoktur.

Faşizmin onca saldırısı karşısındahangi alanda, hangi direnişi örgütle-diniz?

Basılmadık HDP binası kalmadı.Bir gecede bütün yasal kurumlarınızınkapılarına mühür vuruldu. Halk Cep-heliler AKP'nin mühürlerini söküp atar-ken, sizler kapatılan kurumlarınızınmühürlenmesine karşı hangi politikayıgeliştirdiniz? Hangi direnişi örgütlediniz?

Girmek için can attığınız faşistdüzende, yasal parti binalarınıza dahigiremediniz. Bu saldırılar karşısındahangi direnişi örgütlediniz.

Bir gecede 13 binin üzerinde kamuemekçisine, “PKK terör örgütü üyesiolmak ve destek vermekten” KanunHükmünde Kararnamelerle soruşturma

Selahattin Demirtaş: “Faşizmden Merhamet Dilenilmez, Direnilir ve Kazanılır” diyor...

DİRENMEKLE DÜZENİÇİLİKBİR ARADA OLMAZ

Tek Yol DevrimTek Yol DevrimKürdistan’daKürdistan’da

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN18

Page 19: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

açılıp açığa alındı.

Binlerce Kamu Emekçisi açığaalınırken direnmeyecekseniz de, nezaman direneceksiniz?

Yüzbinlerce üyesi bulunanKESK'in yönetimi Kürt milliyetçi ha-reketin elindedir. Büyük çoğunluğuKürt milliyetçisi onbinlerce kamuemekçisi açığa alındı. Kürt milliyetçihareketin, reformistlerin ve oportü-nistlerin yönetiminde olduğuKESK'ten tek bir direniş örgütlen-memiştir.

AKP, 15 Temmuz'dan sonra faşistolmamıştır. AKP iktidara geldiğindenberi oligarşik diktatörlüğün, faşizmiuygulayan iktidarıdır.

Dün KESK, AKP faşizminin kol-tuk değnekliğini yaparken, bugünaynı AKP tarafından onbinlerce üyesiaçığa alınıp işten atılmıştır.

Kürt milliyetçi hareket AKP'ninkamu emekçilerini işten atmasınakarşı hangi politikayı hayata geçir-miştir.

Direnmekten miBahsediyorsunuz?Nuriyeler SemihlerDirenirken Neredeydiniz?

Halk Cepheli Kamu EmekçileriNuriye, Semih aylardır direniyor. Di-renişin yankısı bütün dünyaya yayıldı.Nuriye ve Semih direnişlerine başla-dıklarında her gün işkencelerle göz-altına alındılar. Direnme haklarınıkullanmak için, Ankara Yüksel Cad-desi’nde, İstanbul Cevahir Alış-VerişMerkezi'nin önünde, Düzce'de KamuEmekçileri Cepheli memurlar her günişkencelerle gözaltına alındılar. Hergün işkence gördüler. Ama diren-mekten vazgeçmediler.

71 yaşındaki Kemal Gün katledilengerillaların cenazesini almak için 90gün açlık grevi yapmak zorunda kaldı.

Kürdistan dağları, Kürt halkınınevlatlarının cesetleriyle dolu. AKP

faşizminin katlettiği gerilla cenaze-lerini almak için Halk Cephesi tara-fından direnişe çağırıldığınızda“OHAL SÜRECİ, BİRŞEY YAPA-MAYIZ” diyerek kendiniz direnme-diğiniz gibi direnenlere de destekvermediniz.

Ohal Süreci DirenilmezDiyen Siz Değil Misiniz?Kendiniz DirenmeyeceksinizKimi DirenişeÇağırıyorsunuz?

Faşizme karşı Halk Cepheliler di-reniyor. AKP'nin OHAL'ine karşı,Kanun Hükmünde Kararnamelerinekarşı Halk Cepheliler direniyor. GerillaCenazelerini almak için 71 yaşındakiKemal Gün bedenini ölüme yatırarakdirendi ve kazandı...

AKP'nin kurumları mühürlemesinekarşı Halk Cepheliler kurumlarındabarikatlar kurarak, AKP'nin vurduğumühürlerini söküp atarak direndi, di-reniyor.

Onbinlerce üyesi işten atılırkendirenmeyen, tek bir eylem örgütle-meyen Kürt milliyetçi hareketin yö-netiminde olduğu KESK, Nuriyelerdirenirken, KESK'ten direnişlerinedestek vermesini isterken “TEK Kİ-ŞİLİK DİRENİŞ Mİ OLUR” diyerekküçümsüyor ve “direniş biçiminizionaylamıyorum” diye ukalaca, küs-tahça cevaplar veriyordunuz.

Öncelikle belirtelim; Nuriyelerindirenişi hiçbir zaman “tek kişi” deolmamıştır. Ancak KESK yönetimidirenişin karsındaki ezilmişliğini böyleküstahça küçümsemeyle geçiştirmiş,kendi üyesi olan devrimci memurlarındirenişini desteklemek yerine “direnişbiçimini onaylamıyoruz” gibi küstahçadirenişin karşısına çıkmışlardır. Di-renişin etkisi bütün dünyaya yayılıncaKESK yönetimi zahmet edip açıkla-malar yapmıştır.

Faşizmle Uzlaşmak,Barışmak İçin Direnilmez!Faşizmi Yıkmak İçinSavaşmalısınız!

Selahattin Demirtaş, ÖzgürlükçüDemokrasi Gazetesine yazdığı yazı-sında şöyle diyor;

"Direniş faşizme karşıdır, direnişsavaş politikalarına karşıdır, direnişzulme ve haksızlıklara karşıdır, direnişİmralı’daki tecride karşıdır.”

Sayın Demirtaş, öyle ise nedendirenmiyorsunuz? Direnmek için neyibekliyorsunuz?

Sizinkisi “İmamın dediğini yapın,yaptığını yapmayın” misali.

Direnme çağrınız kimedir?

AKP faşizminin en yoğun saldırı-larına maruz kalanlardan birisi sizsiniz.Bu saldırılar karşısında başta saldırıyauğrayanlar direnmeyecekse kim di-renecek?

Haydi bir direnin de halk direni-şinizi örnek alsın. Kendiniz direnerekörnek olmayacaksanız direniş çağrı-larınız kimedir?

İcazetle Direniş Olmaz!Faşizmle Uzlaşmak İçin,Barışmak İçinDireniş Olmaz! Faşizmi Yıkmak İçinDirenilir, Savaşılır Direniş Ciddi Bir İştir,Kararlılık İster,“Sonuna Kadar”Diyebilmeyi Gerektirir!Bedel ÖdemeyiGöze Almayı Gerektirir!

AKP, HDP'li milletvekilleriyle ke-dinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.

Direnmiyorsunuz.

Direniş lafla olmaz. AKP faşizmilafla püskürtülmez. Faşizm “direniş”

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

119DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 20: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

lafazanlıklarıyla geriletilmez. Faşizminpolitikaları boşa çıkartılmaz.

FAŞİZME KARŞI DİRENMEKBEDEL İSTİYOR!

DİZ ÇÖKEREK DİRENİLMEZ!

Direnmek için bedel ödemeyi gözealmalısınız. En küçük bir direnişi ör-gütlemek için bile en büyük bedelödemeyi göze almak zorunludur. Aksihalde direnemezsiniz.

KÜRT MİLLİYETÇİ HAREKETİ,DİRENMENİN DE SUYUNU ÇI-KARTMIŞTIR!

Gerek hapishanelerde, gerekse dı-şarıda; Kürt milliyetçi hareket defalarcadireniş başlatmış, direniş tam bedelödeme noktasına geldiği anda “direnişamacına ulaşmıştır, gerekli mesajıvermiştir” deyip hiçbir sonuç almadandireniş bırakılmıştır.

Halkın direnişlere olan inancı bizzatKürt milliyetçi hareket tarafından yoz-laştırılmıştır.

Direnmek HalklarınZalimlere, Zulma KarşıEllerindeki En GüçlüSilahıdır!

Kürt milliyetçi hareket halklarındireniş silahını yozlaştırmıştır. Etki-sizleştirmiştir.

FAŞİST DÜZENLE BARIŞMAKİÇİN, UZLAŞMAK İÇİN DİRENİL-MEZ!

Bu direnişin ruhuna aykırıdır. Fa-şizmle uzlaşmak için “direniyoruz”derseniz uzlaşamazsınız. Uzlaşırsanızdirenemezsiniz.

Kürt milliyetçi hareket emperya-lizmle ve oligarşiyle uzlaşma çizgisinegirdiği 90'lı yılların başından beri di-renmemektedir.

1993 yılında, gerilla savaşının enüst noktaya çıktığı, halka serhıldançağrıları yapıldığı dönemde bile PKKsahip olduğu askeri gücünü oligarşiyleuzlaşmak için bir tehdit aracı olarakkullanmış ve “ateşkes” ilan edip barışçağrıları yapmıştır.

Oysa PKK'nin oligarşiye barış çağ-rıları yaptığı bu süreç devlete “kontr-gerilla devleti” karakterini veren hertürlü kontra katliamların yapıldığı dö-

nemdir.

Barış olsaydı kiminle barışacaktı-nız?

Kürt milliyetçi hareket 90'ların ba-şından beri -iktidardaki hükümet han-gisi olursa olsun- faşizmle uzlaşmakiçin, düzene yerleşmek için askeri gü-cünü tehdit aracı olarak kullanmıştır.

Bu yanıyla Kürt milliyetçi hareketinmücadelesi Kürt Halkının Ulusal Kur-tuluş mücadelesi değil, oligarşik faşistdevletle uzlaşma ve düzene yerleşmemücadelesidir.

Onun içindir ki, Kürt milliyetçihareket asla bir direniş örgütleyemez.Bunu iddia etmek direnişin ruhunaaykırıdır...

Çünkü, faşizmle barış olmaz. Fa-şizimle uzlaşmak için direnilmez...Direnirse uzlaşamaz...

Kürt milliyetçi hareket eğer “di-reneceğim” diyorsa önce “barış”, “uz-laşma” politikalarından vazgeçmelidir.

Faşizmle uzlaşmak, barışmak TES-LİM OLMAKTIR!

TESLİMİYETTEN DİRENİŞÇIKMAZ!

Direnmeyip, başkasına direniş çağ-rıları yapmak diz çökerek yalvarmanınbaşka biçimidir.

FAŞİZME KARŞI SAVAŞILIR!

Direnecekseniz “barış”tan, uzlaşmapolitikalarından vazgeçeceksiniz. Fa-şizmle savaşmadan, faşizmi yok et-meden BARIŞ olmaz...

Faşizm senin soluğunu kesmekiçin iyice köşeye sıkıştırdığında "zo-runlu olarak" direnmekten sözediyor-san zaten "direnmek" laftadır.

LAFLA DİRENİLMEZ!

Direniş halkların elindeki en meşru,en güçlü silahıdır. Direniş tehdit aracıdeğildir. Direniş zaferin kendisidir,uzlaşmak değil. Kaçacak bir yerinkalmadığında, can havliyle karşı koy-mak da direnmek değildir. Oligarşisavaşın yasalarını bilir. Yüzyıllarındeneyimiyle direnişi engellemek içinkaçacak küçük bir delik bırakır...

Direnmek Uzlaşma,Teslimiyet Çizgisinden Çıkıp

Hücuma Geçmektir!Siyasi, Politik Bir Tavırdır!

Kürt milliyetçi hareket, lafta direnişçağrılarını bırakıp önce uzlaşma, tes-limiyet çizgisinden çıkıp direnmelidir.Göstermelik direnişler değil, bedelödeme noktasına gelip direnişi bırak-mak değil, SONUNA KADAR diyerekbedeller ödemeyi göze almalıdır.

Zaten direnmeyerek bedel ödemek-ten kurtulamıyor. Faşizm tüm direnmedinamiklerini yok edene kadar saldır-maktan vaz geçmiyor. Kürt halkı herhalukarda bedel ödüyor... Kürt milliyetçihareket bu bedelleri faşizmle uzlaşmakiçin kullanıyor. Ancak bu eşyanın ta-biatına aykırıdır. Faşizmle uzlaşılmaz.Faşizm tam teslimiyet istiyor.

Demirtaş; “Meşruiyet çizgisini esasalan uluslararası ve ulusal hukuktankaynaklı haklarımızı kullanarak ya-şamın her alanında özgün, yaratıcıyol ve yöntemlerle kesintisiz, geriadım atmayan bir direniş hattını oluş-turmak için koşullar olgunlaşmışsa,bize düşen de içeride ve dışarıda bubeklentiyi karşılayacak tutumu bir anönce geliştirmektir. HDP’nin yeni dö-nem planlamalarını bütün kadroları-mızın, gönüllülerimizin ve halkımızınbu duyarlılıkla en yüksek katılımısağlayarak sahiplenmesi ve direnişibüyütmesi gerekir. Faşizmden mer-hamet dilenilmez, direnilir ve mutlakakazanılır...” diyor.

Demirtaş, “Meşruiyet çizgisiniesas alan” derken bile icazeti eldenbırakmıyor. Meşruiyeti çizgisini “ulus-lararası ve ulusal” hukuka dayandırı-yor...

Faşizme karşı böyle direnilmez.Halk böyle direnişe çağrılmaz...

Uluslararası hukuk dediği emper-yalizmin hukukudur.

Ulusal hukuk dediği faşizmin hu-kukudur.

Emperyalizmin hukuku Nuriyelerindirenişi kırmak için faşizmin tutukla-masını, zorla müdahalesinde sakıncagörmemektedir. Emperyalizmin, fa-şizmin icazetiyle direnemezsiniz. Budirenmek değil, direnişi düzeniçileş-tirmektir. Direnişi yozlaştırmaktır.

Direnme hakkı, halkların yüzyıllar

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN220

Page 21: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

önce egemenlere karşı kazandığı enmeşru haklardan birisidir. Halklar di-renmek için egemenlerin hukukunubaz almamışlardır. Haklılıklarıyla, di-renmişlerdir. İcazetle değil, bedellerigöze alarak direnmişlerdir.

-Demirtaş yazısında AKP nin kö-şeye sıkışmışlığını ve korkusunu an-latıyor.

Örneği ise AKP nin kadrolaşması;liyakatsiz kadrolar diyor.

Şöyle diyor Demirtaş; “Muhalif öğ-retmenleri sürgünle istifaya zorlayarakkendi kadrolarına alan açmaya çalışıyorvs. Fakat bütün bunlar o kadar üstün-körü, aceleyle, telaş ve panik halindeyapılıyor ki, memleketin niteliksiz, li-yakattan yoksun ne kadar gereksiz veetkisiz elemanı varsa, hepsi AKP kadrosuadı altında buralara dolduruluyor. Bubiçimde gerçekleştirilen kadrolaşma,bırakın AKP rejimini inşa etmeyi, bizzatkendileri AKP’nin başına bela olacaklar.Elbette topluma da büyük zararlar veriptahribatlara da yol açıyorlar ve aça-caklar.”

Görüldüğü gibi Demirtaş, diren-mekten söz ederken bile düzençi dav-ranıyor. Düzeni düşünüyor. Telaşla,alel acele, liyakatsiz atamalarla yapılankadrolaşma ne düzeni, ne de AKP'yikurtaramaz diyerek AKP'ye akıl ve-riyor.

Tarihsel Misyon ÜstlenmekCiddiyet İster!Siyasi Kararlılık İster,Sırtını EmperyalizmeDayamak Değil,İdeolojik Bağımsızlık İster!

Demirtaş, "HDP başta olmak üzerebütün muhalif güçlerin faşizme karşıdirenişi büyütme ve hep en ön saftaolma gibi tarihsel misyonlarını yerinegetirirken tereddütsüz olmaları gerekir.Zaten bu konuda görkemli bir direnişmirasımız ve mücadele geleneğimizvar. AKP, 15 yıllık siyasi ömrünün en

zayıf, en çaresiz günlerini yaşarkenbunun görünür olmaması için azamiçaba sarf ediyor. Demokrasi güçleriise, aldıkları darbelere rağmen “öl-dürmeyen darbe güçlendirir” misalioldukça güçlüdür ve moral üstünlüğünesahiptir. Bunun farkında olmak, ar-kamızdaki on milyonların kararlı vedinamik gücünü bilerek, bunun hakkınıvererek hareket etmek lazım."

Kürt milliyetçi hareketin tarihi so-nuç almayan tarzıyla, neden başladığıve neden bittiği belli olmayan Açlıkgrevleri ve eylemleriyle doludur. BizzatSelahattin Demirtaş da buna dahildir.

Kürt milliyetçi hareket hapisha-nelerde defalarca kez “Ölüm Orucu”adı altında eylemlere başlamış, ancakdireniş en kritik aşamaya geldiği anda“direniş amacına ulaşmıştır” diyerekÖcalan'ın ya da PKK'nin merkeziaçıklamasıyla bitirilmiştir.

Direniş sonucunda oligarşiye kabulettirilen hiçbir talep olmamıştır ancakdireniş bir “tehdit” aracı olarak kul-lanılarak “ortam daha da gerilmesin,biz barıştan yanayız” diyerek bitiril-miştir.

Selahattin Demirtaş, ne kendini,ne de halkı kandırmasın. Hangi ira-deyle direneceksiniz? Kürt milliyetçihareketin tarihi başlayıp sonuç almadanbitirilen eylemlerle doludur. Başlayıpsonra bitirdiğiniz bu eylemler halkaöncülük yapmak bir yana, halkın di-renme umutlarını yitirmesine nedenolmuştur. Direnişlere olan inancınıyitirmesini sağlamıştır. Sonuç alanakadar dediğiniz tek bir direnişiniz varmı? İcazetsiz tek bir eyleminiz varmı?

Kiminle Barışacaksınız?Demirtaş; "Toplumun gözü kulağı

aslında HDP’dedir. Elbette HDP barışsöyleminden asla taviz vermeyecektir,ancak barışın gelebilmesinin biricikyolunun faşizme karşı omuz omuzadirenmek olduğunu da bütün Türki-

ye’ye uygun ve anlaşılır bir üsluplaanlatmak zorundayız" diyor.

Tamam, vazgeçmeyin, “barış söy-lemi”ne “kararlılık”la devam edin.Tek “kararlı” olduğunuz politika budur.Faşizm ne yaparsa yapsın her durumda“barış” söyleminden vazgeçmiyorsu-nuz.

Ancak soruyoruz; KİMİNLE BA-RIŞACAKSINIZ?

FAŞİZMLE!

Faşizmle barışılmayacağını tarihdefalarca kez kanıtlamıştır. Faşizmlebarışılmaz, faşizm mezara gömülenekadar savaşılır...

Demirtaş'ın yazısında ifadesini bu-lan Kürt milliyetçi hareketin uzlaş-macılığı faşizme karşı direnmeyi biledüzeniçi hale getirmeye çalışıyor.

Halka böyle umut yaratamazsınız.Halkın düzene olan öfkesi, direnmedinamikleri uzlaşma, teslimiyet poli-tikalarıyla boşa çıkartılamaz.

Nuriyeler, Semihler her koşuldadirenerek, halka OHAL koşullarındafaşizme karşı direnilebileceğini gös-termiş, halka umut olmuştur. Kürtmilliyetçileri, reformizm ve oportünizmHalk Cephesinin direnişlerle yarattığıumudu AKP faşizmiyle uzlaşmanınbir aracı olarak kullanmak istemektedir.

Lafla, icazetle direniş olmaz...

Önce faşizmle uzlaşma, teslimiyetçizgisinde çıkın ve gerçekten direnişçizgisine girin.

Bu da faşizmle “barış” söylemle-riyle değil, faşizmle savaşla müm-kündür...

UZLAŞMA, TESLİMİYET DE-ĞİL,

SIRTINI EMPERYALİZME DA-YAMAK DEĞİL,

EMPERYALİZMİN KARAGÜCÜ OLARAK DEĞİL,

FAŞİZME, EMPERYALİZMEKARŞI,

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

221DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 22: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Devrimcilik, fedakarlığı ve fe-dayı içerir. Bedel ödemeyi göze al-mayı içerir. Bunlar olmadan dev-rimcilik yapılamaz. Tüm devrimcileriçin geçerli olan bu özellikler, gerillave milis için fazlasıyla geçerlidir.

Gerilla da, milis de kendi gü-venliğini alacaktır elbette. Eylem-lerinde riskleri en aza indirmeyeçalışacaktır. Fakat tamemen “risk-siz” bir eylem anlayışı gelişirse, bugerilla için de, milis için de ölümdemektir. Çünkü faşizmin olduğubir ülkede “tamamen risksiz” bireylem yoktur ve olmayacaktır.

Tamamen risksiz bir eylem an-layışını mutlaklaştırmak, eylemyapmama kararıyla aynı şeydir.

Güvenlik sorununa bu şekildeyaklaşmaya sağlamcılık diyoruz.Sağlamcılık, riski asgariye indir-menin ötesine geçip, risksizlik ara-yışına girme ve bunun sonucundada eylemsizliği, hareketsizliği sü-

reklileştirmektir.

Sağlamcılık, hakim olmaya baş-ladıkça, bir eylemi nasıl yaparız,düşmana şu konuda nasıl cevapveririz tartışması yerini, “olmaz-cılığa”, “gerekçeciliğe” bırakır.

O zaman giderek belli eylembiçimlerine hapsolur, yaratıcılığımızıkaybederiz.

Sağlamcılık, statükoculuktur.Düşman önlemlerini artırdıkça, ku-şatmayı daralttıkça, “bu koşullardaeylem yapılamaz”ın teorisi yapılır.

Bu ise, milisin, doğasına, varlıkkoşuluna aykırıdır.

Çünkü milis, cürettir. Çünkümilis, statüko kabul etmez. Milis,araziye, mahallesine hakim olmanınavantajıyla, mahallesini sokak so-kak, ev ev bilmesiyle, her evdekendisini koruyacak, destekleyecekbiri olduğunu bilerek, kuşatmalarıyarıp çıkar.

Sağlamcı kültür gelişmeye baş-ladığında, cüretin yerini “aşırı ih-tiyat”; inisiyatifin yerini inisiya-tifsizlik, beklemecilik alır.

Milis beklemez. Milis, inisiyatifve sorumluluk üstlenmedir. Bu ikisiolunca cüret de onları takip ederzaten.

Amaçlar, idealler, askeri birörgütlenme olmanın anlamı kay-bolur ortadan. Oysa milis, stratejikhedeften kopmamanın, silahlı eylemve savaş coşkusunun adıdır.

Sağlamcılık, bir ekipte yerleşirsene olur; hareketliliği, yaratıcılığı,eylemi değil, oturmayı ve kendinikorumayı esas alır. İstihbarat yapı-yoruz, hazırlanıyoruz diyerek günlergeçer gider.

Ama tersi anlayışta olunduğun-da, yoldaşlarımıza saldırıldığında,ilk tepki milisten gelir. İlk onlarınpankartı dalgalanır sokaklarda, ilkonların molotofu cevap olur zulme.

Sağlamcılık,Milis Anlayışıyla

Bağdaşmaz

Milis, misillemedir!

Bir insanın sırtınainen her kamçıdarbesi, bu darbeleriindirten gücün çöküşünübildiren çan sesi olur.Yazıklar olsunkamçılanmayı unutabilenlere. Vuruşlara misilleme yapmak içinsavaşmayanlara üç kezyazıklar olsun! (Giap)

Şahanlar, şehitlerimizin size diyecekleri var:

“Tekrar dışarıda mücadelenin, savaşınbir parçası olmanın heyecanını yaşıyorum.

Omzumda çok büyük bir sorumlulukhissediyorum. Sadece şehitlerimizin hesabının

yakıcılığını değil; ... tutsaklarımızın adaletözlemlerini de içimde taşıyarak geldim dışarı.

Ben Parti-Cephe’nin bir savaşçısı olaraktutuklandım, bundan sonra da bir savaşçı gibi

yaşayacak, mücadelemize hizmet edecekve öleceğim.

Bana verilecek her göreve hazırım.”Hasan Selim GÖNEN

Şehidimizden Şahanlara

MİLİSLER MAHALLENİN ŞAHANLARIDIR

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN22

Page 23: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Sloganlarımız:BU DÜZENİN MAHKEMELERİNDEN

ADALET ÇIKMAZ; - Faşizm Adaletsizdir, Faşizmin Mahkeme-

lerinden Adalet Çıkmaz!

- Faşizmin Mahkemelerinde Yargılama De-ğil, Direnişe Saldırı Var!

- Bu Düzenin Mahkemeleri DevrimcileriYargılayarak Halkı Teslim Almak İstiyor!

- Direnişlerin Büyümesini MahkemelerinizleEngelleyemezsiniz!

- OHAL ile Tüm Halkı Teslim Almak İste-yenler Kaybetti, Halk Sokaklarda Adalet Pe-şinde!

DİRENENLERİN AVUKATLIĞINIYAPMAK ONURDUR;

- 18 Avukatı Gözaltına Alsanız da, Nuriyeve Semih’i Savunmak İçin Binlerce AvukatVar!

- Devrimci Avukatları Tutuklayarak, Dev-rimcileri Avukatsız Bırakamazsınız!

- Direnenlerin Sesini Boğamazsınız, Sustu-ramazsınız!

- Avukatları Tutuklayarak, Ne AvukatlarıNe de Direnenleri Susturabilirsiniz!

- Siz Saldırdıkça, Bizim Desteğimiz Büyü-yecek!

KÜRDİSTAN'DA TEK YOL DEVRİM; - Emperyalizm Halkların Düşmanıdır,

Emperyalizm ile İşbirliği Yapılmaz!

- Kapitalizm Değişti Diyenler, Emperyaliz-min Kara Gücü Haline Gelirler!

- Kürt Halkının Özgürlüğü, EmperyalizminEli ile Olmaz!

- Halklar Kurtuluşunu Direnerek ve Sava-şarak Sağlar!

- Kürt Halkının Kurtuluşu, KurtuluşaKadar Savaştadır!

Geleneklerimiz: - HALKA İNANMA ve HALKA GÜVENME

GELENEĞİMİZ; 'Devrim kitlelerin eseridir' diyor Lenin. Tarih boyunca

tüm devrimler halkın sıkılı bir yumruk olduğu, birliktegüçlü olduğunda gerçekleşmiştir. Biz de devrim iddiasınıtaşıyoruz. Bu iddiayı taşımanın gereği halka inanmak vehalka güvenmektir. Nihai zafere ulaşmak için halka inan-mak ve halka güvenmekten başka bir çözüm yok. Biz ta-rihimiz boyunca halkımıza inandık ve halkımıza güvendik.'Bu halktan adam olmaz', 'Bu halkla bir şey yapılmaz'diyenlerden olmadık. Kendi umutsuzluğumuzu halkınüzerine atmadık, umudu büyüten olduk. 'Halkız, HalkınÖncüsüyüz, Halktan Biriyiz' diyenlerden olduk. Biz debu halkın içinden geldiğimizi unutmadık. Direnişlere ön-cülük eden devrimciler bu halkın bir parçasıdır. Halk,binler olup direnişleri desteklemiştir. Çünkü halkın çı-karları da direnişlerimizdedir. Halkın çıkarları egemenlerekarşı savaştadır.

Devrim halk ile yapılacaktır. Biz ne yapacaksak halkile yapacağız. Her işimizi halk ile birlikte yapacağız. Mü-cadelemiz halkın mücadelesidir. Biz ideolojimize güveni-yoruz. Herkes değişir, herkes eğitilebilir ve herkes savaş-tırılabilir. O zaman yapmamız gereken halkı örgütlemekve savaştırmaktır, savaşı halklaştırmaktır.

Egemenlerin baskısı hep halkın üzerinde olmuştur.Bunun karşısında halkların sindiği dönemler de olacaktırelbette. Ama halk bir olduğunda alt edemeyecekleri kimseyoktur. Halk kendi kendini yönetebilir. Bu gücün farkınavardığında önüne kimse duramaz. Bugün Halk Meclisleriile halk kendi sorunlarını kendisi çözüyor. Bugün halkkendi mahallesinde, iş yerinde, okulunda... karşılaştığısorunları çözüyor. Çünkü doğru düşünmeyi öğreniyor.

Sorunları halkta değil, kendimizde aramalıyız. Halkıne kadar dahil edebiliyoruz işlerimize, buna bakmalıyız.Halk ile birlikte yapılıp da başarıya ulaşan binlerceörnek sıralanabilir. Ama halkın olmadığı hangi faaliyettensonuç alabiliriz?

Halkın içinde olup halkı örgütleyeceğiz. Sabırla çalışıpemek vereceğiz. Halk yıkılmaz bir kaledir. Milyonlarlaegemenlerin karşısına dikildiğimizde, arkalarına bakmadankaçacaklardır. Bu gerçeğe güvenerek, halka inanacağızve halka güveneceğiz!

Sloganlarımız Tank Kadar Güçlüdür Geleneklerimiz Yıkılmaz Bir Kaledir

SLOGANLARIMIZ//GELENEKLERİMİZ

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

23DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 24: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

“ Göğü işgal ederken senHangi kanun izin verdiYaşam hakkıdır benimkiSen hangi hakla dikildin

(...)

Yere batsın pis kar hırsınSenin olsun paran pulunMahallenin her tuğlası Namusudur kondulunun(...)

Yalın ayak çocuklarınKucaklarındaki taşlarSeni ters çevirip yere sokarHayatı yeniden kurar

(Grup Yorum- Gecekondu Gökdelen şarkı sözlerinden)

İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Mü-dürlüğü, yeni imar projesinde Küçü-karmutlu'daki binaları yok sayıyor;Küçükarmutlu, boş arsa olarak gözü-küyor:

Çok açık söylüyoruz: Bizi yoksayana CEVABIMIZ DİRENİŞTİR.

Çünkü barınmak bir haktır.

Bağımsız Demokratik Bir Ülkeiçin Halk Anayasası kitapçığında buhak şöyle tarif edilir:

“d-) Tüm halkın sağlıklı konut sahibi

olma hakkı vardır. Devlet bu hakkı kar-şılamak için tüm gücünü seferber eder.Gecekondu bölgelerindeki evlerin sağ-lıklı ve güvenli hale getirilmesi; gece-kondu semtlerinin yol, su, elektrik,sağlık kurumu gibi alt yapı eksikliklerinintamamlanması; ıslah edilemez durum-daki gecekondular yerine toplu konutlarinşa edilmesi halk iktidarının öncelikleriarasındadır.

e-) Yerine yenisi yapılmadıkça hal-kın oturduğu hiçbir ev yıkılamaz. (say-fa:42)”

Siz halk olmaktan gelen bu doğalhakkımızı, o binalardaki hayatları, obinalardaki umutları ve hayalleri yoksayarsanız; biz kendimizi size göster-mesini ve hatırlatmasını biliriz.

Armutlu “boş” bir araziyse; buy-run, dozerlerinizle, kepçelerinizlegelin de görün. Boş mu, dolu mu?Dozerlerinizle, kepçelerinizle, copla-rınız ve TOMA’larınızla gelirseniz,oraların BOŞ olmadığını, sizin proje-lerinizin BOŞ gösterdiği yerlerde HAL-KIN yaşadığını da görürsünüz.

Hem de öyle, susan, sinen, boyuneğen bir halk değil; DİRENEN BİRHALK OLDUĞUNU GÖRECEKSİ-NİZ.

Küçükarmutlu halkı, orada hep Dİ-

RENEREK VAR OLDU. Şehitler, tut-saklar vererek var oldu. Örgütlenerekvar oldu.

Buyrun gelin; sizi Armutlu tarihikarşılayacak! Küçükarmutlu'da ilkbüyük direnişin tarihi, 23 Temmuz1990'dır. O günden önce de bazı sal-dırılar olmuştur ama asıl saldırı ve di-renişin tarihi budur. Bu hesaba göre,Küçükarmutlu halkı, 27 SENEDİRDİRENEREK YAŞIYOR. 27 SENE-DİR barınma hakkını, direnişi ve ör-gütlülükleri sayesinde koruyor.

23 Temmuz 1990, o günkü dire-nişte, Küçükarmutlu’nun yoksul hal-kından Hüsnü İşeri şehit düştü. 27SENEDİR şehitlerimizle varlığımızısürdürüyoruz Küçükarmutlu’da.

Hüsnü İşeri’nin şehit edilmesindensonra, aradan sadece altı ay geçmişti ki;31 Ocak 1991 sabahı binlerce polis veasker Küçükarmutlu’ya girdi. Kapılarıkırıp, çocukların başına silah dayayarakgirdiler evlere ve 100'den fazla insanımızıişkencehanelerine götürdüler. Yılmadık,sinmedik, biz buradayız dedik.

Küçükarmutlu Halkı,Büyük Direnişten ÖğrendiDirenmesini

2000 yılında F tipi hapishanelere

BİZİ YOK SAYANACEVABIMIZ DİRENİŞTİR!

14 Eylül mahkemesini anlatmalıyızöncelikle. Çünkü AKP basınının sansürünedeniyle halkımızın önemli bir kesimihaberdar olamadı mahkemeden.

AKP faşizmi, iki direnişçiyi mah-kemeye getirmedi. Neden? Çünkü AKPkorkuyor direnişten.

Bir deri bir kemik kalmış iki dire-nişçi, öyle güçlüler ki, AKP onlarımahkemeye getirmeye cesaret edemedi.Hem de saçma gerekçelerle. Acizlikle.

“Yeterli jandarmamız yok”, “ka-çabilirler” gerekçelerinin saçmalığınıgösterelim herkese.

Ama asıl mesele, AKP’nin korkusuve güçsüzlüğüdür.

Çaldığımız her kapıya, bunu anla-talım. O güçsüzlüğü göstermek, onlarımücadeleye çekmektir.

- Gözaltına alınan avukatların di-renişlerini anlatalım.

Her şeyi göze almış bir insana boyun

eğdirebilecek hiçbir güç yoktur. Bunutekrar gösterebiliriz. İşkenceler karşısındainsanlarımız yiğitçe, fedakarca direni-yorlar. Hepimize cesaret veriyorlar.

- 28 Eylül mahkemesine çağıralımhalkımızı.

Onları tahliye ettirmek için, onlarınişe iadesi için, AKP’nin karşısına nekadar güçlü çıkarsak, o kadar sonuçalıcı olacağını anlatalım. Zafer müm-kündür. Çaldığmız her kapı, bizim yü-zümüzde, sözümüzde bunu görebil-meli.

AKP güçsüzdür, korkuyor...

Bir Söz:Yurdun cehennemi,

yabanın cennetinden iyidir.(Arap atasözü)

Çat Kapı Her Eve GirmektirÇat Kapı tüm halkı devrime katmaktır

Haftanın Çat KapıGündemi

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN24

Page 25: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

karşı başlayan direniş, Türkiye tarihiaçısından çok önemli bir direniştir.Ve Küçükarmutlu da o direnişte büyükbir rol oynamıştır.

Hapishanelerdeki direnişin sansürle,zorla müdahale ile boğulmaya çalışıl-dığı bir aşamada, direnişin dışarıdakikalesi oldu. Direniş evlerinde birçokölüm orucu direnişçisi, ölüm orucunusürdürdü ve şehit düştü.

Küçükarmutlu’daki direniş, 21 Ara-lık 2000’den 13 Kasım 2001’e kadar,yani tam 11 AY SÜRDÜ. Küçükar-mutlu’ya saldıran, o direnişi bulacakkarşısında.

Küçükarmutlu Örgütlülüğüyle Var Oldu

Küçükarmutlu’ya her zaman yıkımiçin saldırmadı devlet. Birçok kez dedoğrudan Küçükarmutlu halkının ör-gütlülüklerini dağıtmak için saldırılar,operasyonlar yapıldı. Çünkü Küçü-karmutlu her zaman halkın örgütlüolduğu bir mahalle oldu.

Bu örgütlülüğün ana halkaları, Halkkomiteleri ve Halk Meclisleridir. Ko-miteler ve meclisler, halkın kendi ken-dini yönettiği örgütlülüklerdir.

Küçükarmutlu gibi, ancak DİRE-NİŞLE, ancak DAYANIŞMAYLA var-lığını sürdürebilen bir mahallede, halkınörgütsüz olması düşünülemez. HALKÖRGÜTSÜZ OLURSA, ORTADABİR MAHALLE DE KALMAZ.Küçükarmutlu, dört ana bölgeye ay-rılmış ve çoğu zaman her birinde ayrıayrı Halk Komiteleri olmuştur. Bugünde bir meclisi var Küçükarmutlu’nun.

KOMİTELERİMİZİ YENİDENKURMALI, VAR OLANLARIGÜÇLENDİRMELİ, TÜM HALKIİÇİNE ALAN ÖRGÜTLENMELE-RE DÖNÜŞTÜRMELİYİZ.

Halk Komiteleri ve Halk Mec-lisleri, Küçükarmutlu’yu direniş ka-lesi yapan ve yapmaya devam edecekolan örgütlenmelerdir. Komiteler, neyaptı bugüne kadar?

En başta yıkımlara karşı mücadeleetti.

Düzenin her türlü saldırısına karşı,alternatifler oluşturmaya çalıştı. Kü-çükarmutlu’da yol, su, elektrik, ulaşımgibi ihtiyaçlar için gerçekleştirilen bü-tün mücadelelere, komiteler, meclisleröncülük yapmıştır.

Aile içi anlaşmazlıklara, karı - kocakavgasına bile onlar müdahale etmiştir.

Hırsızlık ve fuhuşla mücadele edil-miştir.

Güvenlik ve gece nöbetleri düzen-lenmiştir. Hırsızlık, fuhuş ve en çokda polis ve sivil faşistlerin saldırılarınakarşı nöbet tutulur Küçükarmutlu’da.

Halk toplantılarının örgütlenmesi,adaletin uygulanması; komitelerin vemeclislerin görevleri arasında olmuştur.

Komite ve meclisler, hemşericiliğiönlemeye çalışmış, yoksulluğa karşıtoplu alışveriş yapılması gibi yöntemlergeliştirmiştir.

Bugün Küçükarmutlu’da tamamenhalkın kendisine ait olan Halk Marketvardır, Halk Bahçesi vardır. Şehit vetutsak yakınları için Vefa Evi vardır.

Küçükarmutlu’yu “boş” sayanlar,tarih karşısında “yok”turlar, “yok!”olacaklardır! Gelenler, tıpkı, 26Mart’ta 2014’teki saldırıya karşı, 70yaşındaki teyzelerin ve 17 yaşındakigençlerin barikatlar kurup direndiklerigibi direnecekler.

Küçükarmutlu’yu “boş” göstermegafletine düşenlere tekrar hatırlatıyoruz:

BU TARİHİ YOK EDEMEZSİ-NİZ. BU TARİHİ YENEMEZSİ-NİZ!

28 EYLÜL PERŞEMBE GÜNÜ NURİYE SEMİH'İDAHA FAZLA SAHİPLENELİM!SAYIMIZI DA, İDDİAMIZI DA BÜYÜTELİM!

Nuriye ve Semih'in 14 Eylül'deki mahke-melerinde sahiplenmeyi engellemek için avu-katların evleri, büroları basıldı, gözaltılar ya-pıldı. Sahiplenmeyi engelleyemediler.

Mahkeme 28 Eylül Perşembe gününe, ikihafta sonraya ertelendi. Ve mahkemeye katı-lımın engellenmesi için saldırılar devam ediyor,

devrimciler, sokak ortalarından kaçırılıp, göz-altına alınıyor.

AKP, iki emekçinin işini, ekmeğini istememücadelesinde, iktidarını kaybetme korkusunuyaşıyor, Haziran ayaklanması korkusunu ya-şıyor. AKP bu gerçeği görüyor, her gelişmeyiyakından takip ediyor.

Nuriye Semih davasında, herkes kendi da-vasını görebilmelidir. Bu dava hepimizin AKPzulmüyle hesaplaşmasının bir parçasıdır. Ka-tılımı arttırmak için tüm gücümüzle seferberolalım. AKP'nin gözaltılarla, saldırılarla, sa-hiplenmeyi engelleyemeyeceğini gösterelim.

ÖnceliğimizÖnceliğimiz

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

225DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 26: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Nuriye Semih direnişini, yoksulgecekondu mahallelerinin gündeminenasıl sokacağız?

Nasıl anlatacağız? Nasıl ikna ede-ceğiz?

Bu soruya doğru cevap vermekönemlidir. Bu soruya doğru cevapvermeden asgari anlamda bazı eylemleryine yapılır, belli bir katılım sağlana-bilir. Ama halkı doğrudan katmayı veseferber etmeyi hedefliyorsak, bu so-ruya daha net cevaplarımız olmalı.

*

Böl ve yönet, sömürücü sınıflarınon yıllardır kullandığı bir yöntemdir.

Bazen milliyetler temelinde böler,bazen dinler temelinde.

Bazen hemşericilik temelinde bö-ler, bazen mezheplerle.

Bölünmenin bir diğer biçimi de,toplumsal kesimler arasında, farklımeslekler, iş kolları arasındaki bö-lünmedir.

Egemen sınıflar, bunu özellikleteşvik eder ve derinleştirmeye çalışırlar.

Bunun pratikteki yansıması ne-dir?

İşçilerin bir hakkı gasp edilmiştirve işçiler eyleme geçmiştir; memur

sendikaları, “bize ne?” derler. Doğ-rudan öyle demeseler de pratik olaraköyle davranırlar. Tersi de geçerlidir;memurlara saldırı olur, işçi konfede-rasyonları, etkisiz bir açıklama yapıpgeçer, gündemlerine almazlar.

Oligarşi yoksul mahallelere saldırır,işçiler, memurlar, bu saldırıyı günde-mine almaz.

Bölünme, bunlarla da sınırlı kal-maz devam eder: Maden işçisi direnişegeçer; konfeksiyon işçileri destek ver-mez. Tekstilde direniş olur, tekel işçisiizler.

Bu bölünme ve birbirinin sorun-larına duyarsızlık, böyle devam edergider.

Ve tabii kazanan sömürücüler olur.

*

İşçiler kamu emekçilerine, kamuemekçileri yoksul köylülere, yoksulköylü öğrenci gençliğe, esnaf yoksulgecekonduluya... “bana ne” derse,işte orada patronların düşünceleri ha-kim olmuş demektir. İşte orada düzenin

ideolojik hakimiyeti sürüyor demektir.Ve bizim görevimiz, düzen ideoloji-sinin beyinlerdeki hakimiyetini yık-maktır.

*

Bugün yoksul mahallelerdeki ör-gütlenme ve mücadelemizde, bazı so-runları onların gündemine sokmaktazorlanabiliriz. Mahalle halkı, meselaçeteler sorununu daha “kendilerinin”sorunu olarak görürken, Nuriye Semihdirenişini daha “dışında” ve uzağındagörebilir. Halkın böyle düşünmesininmaddi nedenleri de vardır. Çünkü,gecekondu halkı, çetelerin, uyuşturu-cunun zararlarını daha doğrudan ya-şamaktadır.

Fakat işte burada, bizim siyasi faa-liyetimiz, ideolojik mücadelemiz dev-reye girmelidir.

Büyük direnişin sürdüğü 7 yıl bo-yunca, F tipleri sorununun ve F tiple-rine karşı direnişin, işçilerin günde-minde olmadığını, memurları ilgilen-dirmediğini, mimar mühendislerin so-runa “soğuk” baktığını, ilgilenmedik-lerini, mahalle halkının başka sorunlarıolduğunu... söyleyen anlayışlarla, bü-yük bir savaş verdik.

NNURİYE SEMİH Mahallelerde de

GÜNDEMİMİZ

Devrimci kişilik Pratiğin devrimcisi ol!

İlken; Öğrenmeye doymamak,öğretmekten bıkmamak olsun.

Bir çıkmaza girdiğinde kendini yenile, değiş.

Nasıl?Yüzünü ustalarımıza dön;

Marks’ın bilimselliğineLenin’in kavgacılığınaStalin’in kararlılığınaMao’nun halkçılığına

Yüzünü dön...

ideolojik mücadele

kentsel dönüşüm aldatmacadırBurjuvazi, yoksul gecekondulara yönelik yıkım saldırısını

meşrulaştırmak için, eskiden beri, “ne yani gecekonduları mısavunuyorsunuz” çarpıtmasına başvururlar. Küçük burjuvalar,reformistler de bu çarpıtmanın etkisinde kalmış, devrimcileri“gecekonduculukla” suçlamışlardır.

Kentsel dönüşüme karşı çıkışımız da bu çerçevede eleştiriliyor. Sosyalizm, halka en güzel evleri yapacaktır. Fakat bugün,

halkın barınma hakkını kullanması, o gecekondularda mümkünoluyorsa, evet, gecekonduları savunacağız.

Çünkü yıkıma direnmemek, kentsel dönüşüm aldatmacasınaevet demek, sokağa atılmaktır.

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN26

Page 27: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

F tipi hapishanelerin, istisnasız hal-kın tüm kesimlerinin sorunu olduğunuve devrimcilerin görevinin de bu sorunutüm halk kesimlerine anlatmak, onlarıngündemine sokmak olduğunu söyledik.

Çeteler sorununun yeri ayrıdır. Yoz-laşma ve uyuşturucu sorununun yeriayrıdır. Biz halka, Nuriye ve Semih’indirenişiyle bu sorunların birbirindenkopuk olmadığını, tersine, her ikisininde oligarşinin saldırılarının farklı bi-çimleri olduğunu anlatabilmeliyiz.

Halkı, Ancak Böyle Politikleştirebiliriz

Politikleşme süreci, üç aşamayıiçerir: İnsanların kendi sorunları, ya-şadıkları ve çalıştıkları alanla ilgilisorunları, ülke ve dünya sorunları.

1- Politikleştirme, kişisel sorunların,çelişkilerin çözümüyle başlar.

2- Politikleştirme, bulundukları ala-na, kendi yaşamlarına ilişkin sorunların,çelişkilerin çözümüyle derinleşir.

3- Ülkenin ve dünyanın sorunlarının,çelişkilerinin çözüm mücadelesine ka-

tılmakla süreklileşir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi,kişiler kendi sorunlarına, bellikesimler kendilerini ilgilendirensorunlarla daha fazla ilgilenebilir,kendilerini sadece o sorunlarlasınırlayabilirler. Bu tavır; mü-cadelenin dışında kalmayıp, bellisorunlar için mücadele ettikleriiçin olumlu, mücadeleyi kendi sorun-larıyla sınırladıkları için olumsuzdur.Gelişme olumluyla olumsuzun sava-şından çıkar. Bizim görevimiz, onlarıpolitikleşmenin ikinci, üçüncü aşa-malarına taşımaktır.

İşte bu nedenle, Nuriye ve Semihdirenişini mahallelere taşımak, onlarabu direnişin kendi direnişleri olduğunukavratmak, çok önemlidir; bu noktadakarşımıza geri, apolitik eğilimler çı-kabilir; normaldir. Biz bu eğilimlereteslim olmayıp, kolaycılığa kapılmadan,hem kendi sorunları (örneğin yozlaşma,uyuşturucu, çeteler) temelinde, hemkendi alanları dışındaki sorunlar (ör-neğin 150 bin kamu emekçisinin iştenatılması ve Nuriye-Semih direnişi) te-

melinde mücadeleyi geliştirmekte ısrarlıolmalıyız.

İkincisinde ısrar etmeliyiz; poli-tikleşmenin ileri olan basamağı odurçünkü.

Eğer kolay olana teslim olursak,politikleşmede ısrarlı olmazsak, ken-dimizi yerel gündemlerle sınırlarsak,ekonomizme düşeriz. Ekonomizm ise,halkı, emekçileri götürüp yeniden dü-zene teslim etmektir. Nuriye Semih-ler’in, yoksul mahallelerimizin gündemiolması demek, mahallelerimizin po-litikleşmesi demektir.

Politikleşme, beynimizin sistemindışına çıkmasıdır; iktidarı istemektir.

Bir sorun gündeme geldiğinde, bir direniş örgütle-yeceksek, bir kampanya başlatacaksak, yapacağımızilk iş, TOPLANTI olmalıdır.

Kitleleri harekete geçirmenin ilk koşuludur toplantı. Toplantıda, sorunu halka açmış, anlatmış oluruz.

İnsanlar soruna vakıf olurlar. Ancak ondan sonra ikinci aşama gelir; soruna dair insanlar görüş ve önerilerini belirtirler. Ve üçüncü aşama; karar alınır. Bu halkın kararıdır artık. Bu toplantıyı yapmazsak ne olur?Konuyu; rastgele, tesadüfen, ayaküstü gördüklerimize

anlatırız; kimin ne kadar anladığı belirsiz kalır. Halkın soruna dair düşünceleri ve önerileri kolektif

bir şekilde birleşmez. Baştan var olan bir biçim, “karar” haline getirilir

ve yine aynı şekilde kitleye aktarılır.

Ondan sonra da kampanyaya, eyleme, “kitlenin ka-tılımı” beklenir.

Beklenti gerçekleşmez tabii. Halk vakıf olmadığı, kararın içinde olmadığı bir

eyleme ya katılmaz, ya katılmakta isteksiz davranır. Toplantıyı yaptıysak, bu olumsuzlukları engellemiş

oluruz. *Yöntemimizde ikinci adım, komite oluşturmaktır.

Komiteyi, soruna vakıf olan halktan insanlarla, taraf-tarlarla oluşturmak, en ideal olanıdır. Böylelikle sadeceo eylem yapılmış olmaz; insanlarımız örgütlemekte,yönetmekte gelişirler.

*Kısacası, doğru yöntem uygulamak istiyorsak, doğru

araçlar kullanmalıyız. SONUÇ: TOPLANTISIZ VE KOMİTESİZ İŞ YAP-

MAYALIM.

toplantı ve komiteyöntem ve araç24 Eylül

2017

Yürüyüş

Sayı: 33

27DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 28: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Önceki sayımızda AKP’nin “kentseldönüşüm” saldırısının hedefindeki sonyerleri yazdık.

AKP’nin “kentsel dönüşüm” sal-dırısı, iktidarının üçüncü yılında,2005’te başladı.

Gecekondulara saldıran her iktidargibi, AKP de güya yoksul halkı, yıkıkdökük evlerden kurtarmak gibi “kutsal”bir amaca sahipti.

Gerçek ise başkaydı.

AKP’nin amacını, daha o zamanyaptığımız açıklamalarda şöyle ortayakoyduk:

“AKP iki nedenle yoksul ve emek-çi mahalleleri hedef seçmiştir.

Birincisi; emperyalist tekellereyeni yağma ve talan alanları açmakiçin,

İkincisi; yıllardır emekçi mahal-lelerde kök salmış olan devrimcilerive yoksul mahallelerde yaratılan dev-rimci örgütlenmeleri, halkın devrimcipotansiyelini yok etmek için.”

İlk planda, özellikle yoksul halkınyaşadığı, “rantı büyük” yerlerde hal-kın elinden evlerini zorla alıp kendimüteahhitlerine peşkeş çekmek iste-miştir.

İstanbul’da “kentsel dönüşüm” sal-dırısının ilk hedefi devrimcilerin ör-gütlü olduğu yerler oldu: Küçükar-mutlu, Gülsüyu, Kartal, Maltepe,Okmeydanı, Derbent gibi mahalleleröncelikli hedeflerdi.

Fakat AKP bu politikasını bura-larda sürdüremedi; çünkü karşısındadireniş vardı. Örgütlü olduğumuz ma-hallelerdeki direnişler sonucunda yı-kımlar durduruldu.

Direnişin gücünü görmeli, direnişingücüne, iktidarı durdurabileceğineinanmalıyız. “KENTSEL DÖNÜ-ŞÜM” SALDIRISINA KARŞI İKİ

YILLIK KAMPANYAMIZ bu açı-dan önemli bir örnektir.

Direnişlerimiz karşısında, gözünüdiktiği mahallelerden vazgeçmek zo-runda kalan AKP, yağma ve talan pro-jesinden vazgeçmedi elbette.

Örgütlü mahallelerden sonuç ala-mayınca, halkın örgütsüz olduğu böl-gelere yöneltti saldırıyı.

2010’da sadece İstanbul’da 1 mil-yon evin yıkılacağı açıklandı. Bu enaz 5 milyon kişinin evsiz kalmasıdemekti. İstanbul dışında da Ankara’da7, Eskisehir’de 11 bölge yağma vetalan bölgesi ilan edildi.

Halk Cephesi işte 1 milyon evinhedefe konulduğu bu saldırı üzerine,“KONDUMUZU YIKANIN VİL-LASINI YIKARIZ” sloganıyla büyükbir kampanya başlattı.

Yoksul gecekondu mahalleleri, yı-kıma karşı harekete geçti.

Tekellerin çıkarı için, 1 milyonevi yıkmayı, 5 milyon insanı sokağaatmayı göze alan AKP’nin karşısındabiz vardık.

Kampanyada yüzbinlerce bildiridağıtıldı, afişler asıldı. Yıkımlara karşısessiz kalmayacağımızı ilan ettik.

Her mahallede yıkımlara karşıdireniş çadırları kuruldu. YıkımlaraKarşı Komiteler oluşturuldu.

Çadırlar ve ko-mitelerin yanısıra,kahvehane konuş-maları, seminerler,paneller, ev toplan-tıları yapıldı. Direnişçadırlarında açlıkgrevleri yapıldı.

İstanbul’un anacaddelerinden gece-kondu mahallelerinidolaşan bir haftalıkyüzlerce metrelik

pankart ve dövizlerimizle yürüyüşleryapıldı. İstanbul’un Taksim, Mecidi-yeköy, Kadıköy, Bakırköy, Avcılar,Kartal gibi en kalabalık meydanlarındakitlesel basın açıklamaları yapıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesiönünde 11-13 Temmuz tarihleri ara-sında 5 günlük direniş çadırı kurulupaçlık grevi yapıldı.

Direniş çadırına polis ve zabıtalar15 kez saldırdı. Çadıra el koydular,yenisi açıldı.

36 kişi gözaltına alındı ancak yinede direnişe engel olamadılar.

AKP’nin yıkımlarına karşı kam-panya 2010 yılından 2012 yılı Tem-muz’una kadar kesintisiz sürdü.

Kampanyada sadece AKP’nin yı-kım, yağma ve talanına karşı çıkmaklayetinilmeyip, YERİNDE ISLAH PRO-JELERİMİZLE çözüm alternatiflerisunuldu.

Sonuç olarak; AKP öncelikli hedefolarak belirlediği ve bizim örgütlü ol-duğumuz mahallelere giremedi. Kent-sel dönüşüm adı altında yıkım projesinihayata geçiremedi.

Yıkımlara karşı tek çözüm, diren-mektir. Saldırıyı başka türlü durdurmakmümkün değildir. Direnmenin tekyolu ise, halkın örgütlü olmasıdır. Ör-gütlenelim, direnelim!

Direnişin Gücünü Görmeli,Direnişin İktidarı Durdurabileceğine

İnanmalıyız

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN28

Page 29: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

TEK TEK DİRENİŞLERİ ÖRGÜTLEYEN DİHTEK TEK İŞÇİLERİ DE ÖRGÜTLEYECEKTİR

ÇÜNKÜ; BİR İŞÇİYİ ÖRGÜTLEMEK BİR DİRENİŞİ ÖRGÜTLEMEKTİRDİH bugüne kadar sayısız direnişe

önderlik etmiştir.

İşçi sınıfına yönelik saldırılar kar-şısında bulunduğu her alanda, militancadirenişin adı olmuştur.

Eminönü Direnişi’nden Yeni Çeltekprotestolarına, Paşabahçe Direnişi’ndenCansel Malatyalı Direnişi’ne, TEKELDirenişi’nden Soma Katliamı’nın pro-testosuna kadar, devrimci işçiler olarakalmamız gereken tavrın gerisinde kal-madık.

Türkan Albayrak Direnişi, 19 Aralıksonrası sokağa bile çıkamayan, en temelhakları için bile direnmeyen işçilerinaçısından tarihi bir öneme sahiptir.

Türkan Albayrak tek başına sonunakadar direnilebileceğini, saldırılar kar-şında yılmadan bedel ödeyerek zaferinkazanılabileceğini tüm işçilere, emek-çilere ve halka gösterdi.

Cansel Malatyalı, Türkan Albay-rak'tan aldığı güçle yola çıktı. 242gün süren direnişinin sonunda zaferikazandı.

Cansel Malatyalı'nın direnişininzafer ulaşmasının ardından HEY Teks-til, ROSE Tekstil, DARKMAN Tekstilve AKÇAY Tekstil işçileri, BEDAŞişçileri, Kırklareli'nden Şeker Tekstilişçileri, Çerkezköy'den DOLUCA Şa-rap Fabrikası işçileri DİH önderliğindedirendiler ve kazandılar.

KAZOVA Direnişi ise yeni gele-nekler ve ilkler kazandırarak Türkiyeişçi sınıfının mücadele tarihine geçti.

DİH'ten hukuki yardım isteyerekbaşlayan direniş, fabrikanın işgali ileson buldu.

Kazova Direnişi tüm işçiler içinokula dönüştü. Bu okulun yaratıcısıdirenen işçilerle direnişleri süresincebirlikte olan ve işçilerin tüm sorunla-rına birlikte çözüm arayıp hukuk vehak mücadelesini omuz omuza sür-düren, politikaları ve fiili meşru mü-cadele anlayışıyla direnişe önderlikeden Devrimci İşçi Hareketi'dir.

Tek tek direnişler, adeta bizimleözdeşleşti.

Nerede bir direniş varsa, orayauzanmaya çalıştık.

Fakat tüm bunların ötesinde, bugünDevrimci İşçi Hareketi’nin işçi sınıfıiçindeki örgütlenmesi yeterli midirdersek, bu soruya olumlu cevap ver-memiz mümkün değildir.

Sendikalara çok doğru eleştirilergetirdiğimiz açıktır.

İşçi sınıfı içinde ideolojik mücadeleveren tek gücüz. Fakat yine bu noktada,sendikalara bir alternatif oluşturabildikmi diye sorarsak, cevabımız yine evetdeğildir.

Meclisler, henüz o noktada değildir.

O halde, DİH olarak, bu doğru politikçizgiyi, güçlü bir örgütlenmeye nedendönüştüremediğimizi ve nasıl dönüştü-receğimizi tartışmalı, bu konuda politi-kalar belirleyip adımlar atmalıyız.

Girdiğimiz direnişlerden, bütünkavgalardan siyasal sonuç alarak çık-

mışızdır.

Bu, doğru politikalarımız ve doğrupolitikalarda ısrarımızın sonucudur.

Fakat siyasal açıdan söyleyebildi-ğimizi, örgütlülük açısından söyleye-miyoruz.

Örgütlenme açısından istediğimizsonuçları alamadık.

DİH'liler, direnişe dair görevlerinifedakarca, cüretle üstlenirken, örgüt-lenme söz konusu olduğunda, atılanadımlarda yetersiz kalınmıştır.

Bir işçiyi örgütemek, bir DİRENİŞİÖRGÜTLEMEKTİR.

Onlarca direnişi örgütlemeye ça-lışırken, bir işçiyi örgütlemeyi, kad-rolaştırmayı programımıza almıyorsak,orada bir eksiklik vardır.

Yapılması gereken sır değildir. Ya-pılması gereken, ilk başta, örgütlemeve kadrolaştırma hedefiyle hareketetmektir. Buna paralel olarak eğitimve kolektivizmi hayata geçirmektir.

Gittiğimiz, ilgilendiğimiz her di-renişte, tek tek devrimcileştirmeyi he-deflediğimiz işçiler olmalıdır. Bir di-renişe iki ay boyunca emek veriyorsak,o tek bir işçiye de iki ay boyunca hergün emek vermeliyiz.

Yeni örgütleneceğimiz bir yerdemiyiz?

İlk yapmamız gereken toplantı ör-gütlemektir.

İşçilerle tanışmaktır, sorunları öğ-renmektir, çözüm yollarını tartışmak-

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

229DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 30: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

tır.

İşçileri sorunları temelinde eğit-mektir.

Eğitim, işçinin dününü bugünü ya-rınını görmesi demektir. Kendisi gibiolanlar arasında bağ kurmaktır.

Devrimciliği, devrimci mücadeleyitanıması açısından atılan ilk adımdır.

Eğitimde ısrar, işçinin devrimcimücadelenin içinde kalıcılaşması, kad-rolaşması demektir.

Birebir ilişki ve eğitim, kadrolaş-

mamızı süreklileştirecektir.

Bunları hayata geçirmede yaşadığı-mız en önemli sorun ısrarcı, emekçi ol-mamız kadar yaptığımız işin siyasi öne-mini yeteri kadar kavrayamamamızdır.

Bir kişinin örgütlenmesi, bir dire-nişin örgütlenmesi demektir diyoruz.

O zaman bir DİH'linin gündeminde,her zaman, her direniş boyunca, tektek işçilerin örgütlenmesi olmalıdır.

Bir işçinin örgütlenmesi bir iş ye-rinin örgütlenmesi demektir. O işçininbaşka işçileri örgütlemesi demektir.

İşçi sınıfının mücadelesini, bürok-rat, uzlaşmacı, tasfiyeci sarı sendika-cılar değil, devrimci işçiler büyüte-cektir.

Bunu yapacak tek güç DİH'tir.

Çünkü; işçilerin çıkarı için tekdoğru ideolojiye ve politikaya sahipolan DİH'tir.

DAHA FAZLA EMEKLE, KAD-ROLAŞMAYA YOĞUNLAŞARAK,AŞAMAYACAĞIMIZ ENGEL YOK-TUR.

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN330

İŞÇİ OKULUDevrimci mücadelede hayatımıza yön veren dört

kelime vardır.

1- MATERYALİZM : Kelime anlamı madde demektir.

- Beş duyumuz ve 5N1K sorusu ile tanıdığımız maddemaddi durum demektir.

Yani:

Sorun nedir?

Bu nedir?

Şu kimdir?

Bunu materyalizmle anlayamalıyız.

2-DİYALEKTİK: Kelime anlamı çelişki demektir.Aynı zamanda bir yöntemdir. Çelişkiyi tersine çevirmeyöntemi. Bir kişi yalancı ise onu değiştirmek için tersineçevirmeliyiz, dürüstlüğü öğretmeliyiz.

Hırsız ise çalışmayı öğretmeliyiz.

Yani materyalizmle anladığımızı tersine çevirip de-ğiştirmeliyiz.

DİYALEKTİKLE TERSİNE ÇEVİRECEĞİZ.

Bu bize değiştirme yeteneği, becerisi, ufku, iddiasıkazandırır.

Devrimci olan budur.

Çelişki devrimcidir.

Bunu alınganlık, kendine güvensizlik, can sıkıntısı,moral bozukluğu haline getiren küçük burjuvazidir.

3-İDEOLOJİ : Davranışlarımıza yön-şekil verenpolitik, hukuki, bilimsel, felsefi, dini, moral, estetik dü-şüncelerdir.

İdeoloji bize şekil verir.

4-SİYASET: İlke ve kurallarla sonuç almaktır.

DİH'li böyle tartışarak, anlatarak değiştirecektir.

Sorunlarımızı; tartışma, eğitim ve ikna ile çözmeliyiz.Eleştiri özeleştiri ile çözmeliyiz.

Başka bir yöntem yoktur.

Eleştiri - özeleştiri dışındaki her yöntem, düzeninyöntemidir ve sorunları çözmez.

DİH'li kimdir?- Devrimci ruha ve coşkuya sahip olandır.

- En sıradan işlere dahi büyük bir coşku veistekle sarılandır.

- Küçük büyük iş ayırmayandır.

- Moral değerlerini güçlendirendir.

- Ana halkayı asla bırakmayandır.

- Yenilse de, düşse de ayağa yeniden kal-kandır.

- Yeniden başlama cesaretine sahip olandır.

- Emperyalizm karşısında dimdik ayaktadurandır.

Page 31: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

31DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

DİH’ten:Nuriye ve Semih’inMahkemesine Çağrı

“Halkımız

Nuriye Gülmen ve Semih Özak-ça 28 Eylül'de Sincan Hapishanesiiçinde bulunan mahkemede kendi-lerini tutsak eden AKP’yi yargıla-yacaklar.

Aylardır haklarını aradıkları içintutsak edilen Nuriye ve Semih 14Eylül'de Ankara Adliyesi’nde gö-rülen duruşmalarına getirilmemiş-lerdir. Getirilmedikleri gibi halkile alay edercesine AKP’nin savcısıNuriye ve Semih savunma yapma-dıkları ve deliller toplanmadığı içintutukluluğunun devamını talep etti.AKP’nin hakimi de bunu uygungördü. Aylardır tutsak edilen Nuriyeve Semih mahkemeye getirilmişolsalardı savunma yapacaklardı.Bu da AKP’nin yargılanması ola-caktı. AKP bunu bildiği için mah-kemeye Nuriye ve Semih’i getirt-medi. Mahkemeyi Sincan Hapis-haneleri Kampüsü içinde bulunanmahkeme salonuna alarak sahip-lenmeyi engellemeyi planlıyor.AKP’nin oyununu bozalım.

28 Eylül'de Sincan Hapishanesiiçinde bulunan mahkeme salonundave etrafında olalım. Nuriye ve Se-mih bizim sesimizi duyacak ve on-ların yanında olduğumuzu görecek.Mahkeme salonu fiziksel olarak dayola yakın bir yerde. Sloganlarımızile açlıklarını paylaşalım, onlarınyanında olalım. Hep birlikte oldu-ğumuzda neleri başaracağımızı bi-liyoruz. Şimdi hep birlikte OHALkaldırılsın, KHK’lar iptal edilsinNuriye ve Semih işe geri alınsın,Nuriye ve Semih’e özgürlük diye-lim.

Biz 28 Eylül'de orada olacağız.Sizleri de bekliyoruz.

Devrimci İşçi Hareketi

B�Z�M TÜRKÜMÜZBa�ı dik .Alnı açık yol arkada�ımınDudaklarından bir türkü,Bir türkü dökülür.Acıdır türküsü,Bir tutam sevgidir,Arayı�tır, haykırı�tırBir türkü dökülür,Dökülür gökyüzünden.Bir tutam sevgiözgürlük dökülür.Ve i�te o zaman,Ben de katılırımacının, sevginindile geli�ineKatılır her sesebir ses daha.Yol arkada�ımın gür sesiKaybolur o zamanmilyonlarca ses arasında.

Kahraman Altun

KISSADAN HİSSEHİNTLİ USTA VE ÇIRAĞIHintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her

şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir günçırağını tuz almaya gönderdi.

Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırakdöndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, birbardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlıadamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağ-zındakileri tükürmeye basladı. “Tadı nasıl’’diye soran yaşlı adama öfkeyle, acı diye cevapverdi.

Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttuve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölünkıyısına götürdü ve çırağına bu kez de biravuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarındanakan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:Tadı nasıl?

Ferahlatıcı diye cevap verdi genç çırak.Tuzun tadını aldın mı? diye sordu yaşlı adam.Hayır diye cevapladı çırağı. Bunun üzerineyaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çı-rağının yanına oturdu ve şöyle dedi: Yaşamdakiıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok.Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabınacılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır.

Istırabın olduğunda yapman gereken tekşey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişlet-mektir. Onun için sen de artık bardak olmayıbırak, göl olmaya çalış.

Örgütlü Gücümüzle KadroHakkımızı Alacağız

Çankaya Belediyesi, GATA,Dışkapı SSK ve ODTÜ İşçiMeclislerinin oluşturduğu An-kara Taşeron İşçi Meclisi 18 Ey-lül'de bir toplantı yaptı. Gün-demde hükümet tarafından oya-lanan kadro hakkı vardı. Basınaçıklamalarıyla ve sosyal medyakullanılarak taşeron işçileredaha geniş nasıl ulaşılacağı ko-nuşuldu. GATA’dan katılım gös-teren kişilerin düşünceleri top-lantıyı verimli kıldı.

DİH'lininDİLİNE SÖZMilitanlık nedir?Militanlık, düşman karşısında po-

litikasız kalmamaktır.

Page 32: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

KEC DİRENİYOR, BEDELLER ÖDÜYOR

KESK NE YAPIYOR?K E S K ' t e

yeni yönetim işba-şına geldiği günlerde

"Nuriye ve Semih direnişi bizim di-renişimizdir" diyerek açıklamalaryaptı, gazetelere röportajlar verdi,direnişi sahiplendi veya öyle gözüktü.

Biz hemen sıcağı sıcağına cevapverdik.

Dedik ki; sahiplenemezsiniz, böylekonuşursunuz ama tek bir adım at-mazsınız.

Çünkü; reformist, uzlaşmacı, ica-zetçi ideolojiniz buna izin vermez.Sonra; neden böyle söylediğimizianlatmak için KESK'in tarihindenörnekler verdik. Kaç defa yapacağız,edeceğiz dediklerini, ama yapma-dıklarını tarih vererek hatırlattık,eleştirdik.

Gelelim bugüne.

Nuriye ve Semih direnmeye de-vam ediyor.

İktidarın kuşatmasına, gazetelerinsansürüne rağmen, her gün Nuriyeve Semih'in direnişi hakkında ha-berler, gelişmeler her kesime ulaşıyor.

KEC'liler canlarını dişlerine ta-karak Nuriye ve Semih için direni-yorlar. Her gün eylem yapıyorlar,ama KESK'lilerden ses seda yok.

Direnen KEC'lilerin kaç kez göz-altına alındıklarının, kaç kez zehirligaza boğulduklarının, ne kadar plastikmermiye maruz kaldıklarının, işkencegördüklerinin haddi hesabı yok.

Bunların hiçbirini KESK yöneti-cileri yaşamadı. Hiçbir KESK yöne-ticisi Nuriye ve Semih için gözaltınaalınmadı, ters kelepçe takılarak ka-rakola götürülmedi, yerlerde sürük-lenmedi, işkence görmedi, coplan-madı. Tek bir bedel ödemediler.

Soruyoruz?

Bu nasıl Nuriye ve Semih'i sa-hiplenmektir?

Nasıl bedel ödemeyi göze almak-tır?

Bu nasıl devrimcilik, demokrat-lıktır?

Bu nasıl bir sendikacılıktır ki,kamu emekçileri bu zulmü yaşarken,KESK yöneticileri rahat rahat kol-tuklarında oturuyorlar?

Yalan söylemeyin.

Artık yalan söylemekten vazge-çin.

Çıkın kamu emekçilerinin karşı-sına, yapmadıklarınızın tek tek he-sabını verin.

Deyin ki; işten atıldınız, hakkınızısavunmadık.

Eylem çağrıları yaptık ama zorugörünce kaçtık.

Nuriye ve Semih'e sahip çıkacağız,dedik ama bir kez olsun yapmadık,korktuk deyin.

KESK'li reformist, uzlaşmacı yö-neticiler bunu yapabilir mi?

Yapamazlar!

Kamu emekçilerinin,

Nuriye ve Semih'in karşılarınaçıkıp yapamadık diyemezler.

Çünkü; direnmek gibi hesap ver-mek de bir cüret ister.

KESK yöneticilerinde bu cüretyoktur.

Refomist, uzlaşmacı ideolojilerionların beyinlerini, yüreklerini teslimalmış durumdadır.

Bu hali ile bir kez daha görül-müştür ki; KESK kamu emekçilerininhaklarını, hukuklarını savunamaz.

Kamu emekçilerinin onurunu, şe-

refini AKP faşizmi karşısında koru-yamaz.

Nuriye ve Semih'in direnişini sa-hiplenemez.

Sonuç olarak:

- KEC'in eylemleri, NURİYE VESEMİH'İN DİRENİŞİ, KESK'in ger-çek yüzünü her gün daha fazla açığaçıkartıyor.

KEC'in direnişi, KESK ve DİSKgibi devrimci düşmanlığı yaparaksürdürülen sendikacılığın sonu ola-caktır.

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN332

KEC'linin EĞİTİM NOTU Dayı'dan bize kalan:

Düşman bizi kuşatmaya çalışıyor,

Biz de kuşatmayı yarmak istiyo-ruz.

Kuşatmaya yarmanın tek yolu halkagitmek,

Halkı örgütlemek ve savaştırmak-tır.

Bunun dışında bir yol aramak, sa-vaştan kaçmaktır, savaşı örgütleme-mektir.

Halkı örgütlemekten vazgeçmeye-ceğiz.

Halkı örgütlemekten vazgeçmekdevrimden vazgeçmektir.

Umudumuzu güvene, güveni des-teğe, desteği devrime dönüştürmeli-yiz.

Page 33: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

333DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

NURİYE ve SEMİH’İNMAHKEMESİNEKATILIMI ÖRGÜTLEMEKİÇİN SEFERBEROLMALIYIZ

Direnmek,

Nuriye ve Semih’i sahiplenmek onu-rumuzdur.

Bu onuru kimse elimizden alamaz,kimse bizim Nuriye ve Semih'i sahip-lenmemizi engelleyemez.

AKP faşizmi elindeki tüm baskı veterör araçlarını kullanıyor.

Neyi kullanırsa kullansın, bizim halklabağımızı kopartamaz.

Nuriye ve Semih için halka gitmemizi,

Mahkeme çalışması yapmamızı en-gelleyemez. AKP faşizmi halka ulaş-mamız için bir yolu keserse, biz başkabir yoldan gideriz. Orayı kapatırsa ken-dimize yeni yol yaparız.

- AKP faşizmi ne yaparsa yapsın bi-zim halkla bağımızı kesemez.

Halkımızın kapılarını çalmaya devamedeceğiz. Halkımızı 28 Eylül'de yapılacakmahkemeye çağırmaya devam edece-ğiz.

Önce, 14 Eylül'de yapamadıklarımızıyapmayı hedefleyeceğiz. Nasıl yapaca-ğımızı tartışacağız ve yapmak için yeniyol ve yöntemler bulacağız. Yeni kararlaralacağız.

Aldığımız kararları alternatifleriylebirlikte düşüneceğiz ve örgütleyeceğiz.

Faşizmin saldırıları karşısında alter-natifsiz kalmayacağız. Açıktan çalışa-mıyorsak gizli çalışacağız. Çalışma yön-temlerimizi değiştireceğiz. AKP'nin it-lerini bulduğumuz yöntemler ile şaşır-tacağız ve adım adım 28 Eylül'ü örgüt-leyeceğiz. 28 Eylül'de hepimiz Nuriyeve Semih olacağız.

BİR KEZ DAHA SÖYLÜYORUZ

ZAFER DİRENEN EMEKÇİNİNOLACAKTIR!

KEC'lininHalkı Örgütlemesi İçinDirenişi Büyütmesi İçinİki Şeye İhtiyacı Vardır!

1- SINIF BİLİNCİ

Halk sevgisidir.

Sınıf bilinci: Kim olduğumuzu,kime karşı olduğumuzu, kimdenyana olduğumuzu bilmektir.

Halk sevgisi devrimcilik yapmanedenimizdir.

Devrimcilik, kişiliğimizi, onu-rumuzu kazanacağımız bir okuldur.

HALK BÜYÜK AİLEMİZDİR.

Sınıf bilinci; taraf olmaktır.

Taraf olmak saflaşmaktır.

Sınıf bilinci saflaştırır.

Saflaşan savaşır, savaşan kaza-nır.

2-TARİH BİLİNCİ

Vatan sevgisidir.

Vatan sevgisi devrimcilik yapmanedenimizdir.

Vatanı savunmaktır, vatan içinsavaşmaktır.

VATAN;

*büyük evimizdir,

*tarihimizdir,

*isyanlarımızdır,

*başkaldırılarımızdır,

*bağımsız ve özgürlük şiarımız-dır,

*sevdiklerimizdir,

*üzerinde yaşadığımız toprağı-mızdır,

*namusumuzdur,

*onurumuzdur,

*dünümüz, bugünümüz ve yarı-nımızdır,

*şehitlerimizdir,

*mezarlarımızdır,

*yediğimiz yemek, içtiğimiz su,içimize çektiğimiz havadır.

KISSADAN HİSSEİdeoloji İnsana Yeniden Şe-

kil Verir, Yeniden Kalıba Dö-ker

İki kap düşünelim, geniş yuvar-lak bir kap ve uzun kare bir kap...İkisinin de içine suyu koyduğu-muzda su kabın şeklini alır. Yanibelirleyici olan koşullardır. Aynımalzemeyi iki farklı koşul içinekoyduğunuzda iki farklı sonuç alır-sınız.

İki ideoloji vardır. Bu iki ideolojide kendi insan tipini yaratır. Koşullarbelirleyicidir. Düşünceyi yaratanda, davranışları belirleyen de ko-şullardır.

Karadeniz'de doğan bir bebekile Urfa'da doğan bir bebeğin şiveleribirbirinden farklı olacaktır. Hangi

koşullarda bulunuyorlarsa oranınkültürünü, değerlerini, dilini öğre-neceklerdir. Yani hangi ideoloji ileyaşıyorsanız yaşam biçiminiz de oolacaktır.

Kıssadan hissemiz:

Herkes eğitilebilir, herkes sa-vaştırılabilir.

KEC'linin Diline SözMoral güç nedir?

- İnançtır.- Örgütlülüktür.- Vatan ve halk sevgisidir.- Yoldaş sevgisidir.- Halkın değerleri ve kültürüdür.- Geleneklerimiz ve kültürümüz-dür.

Page 34: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

9 Eylül akşam saatlerinde başlayanve gece devam eden ODTÜ arazisin-deki "yol çalışması" adı altında yapılankatliam ve rant saldırıları Ankara Bü-yükşehir Belediyesi'ne ait 100 iş ma-kinası, 400 kamyon ve yüzlerce polisinişbirliğiyle gerçekleştirildi. Bu talanınsonucunda 4.8 kilometrelik alan içe-risinde bulunan binlerce ağaç yokedildi. Bu talanda başrolü 3 sahtekarpaylaştı;

Ankara Büyükşehir Belediye Baş-kanı, Ankara Valisi ve ODTÜ atanmışrektörü...

İlk olarak 2013 yılında gündemegelen ve ODTÜ arazisinin bir kısmınıda kapsayan projeler olarak 2 adetyol projesi gündeme getirilmişti. Buprojelerden biri olan Konya Yolu veAnadolu Bulvarı arasında yapılmasıplanlanan yol 2013 yılı içerisinde hal-kın yoğun tepkisine rağmen yapılmış,bugün yapımına başlanan Bilkent Yo-lu'nu Anadolu Bulvarı'na bağlayanyol projesi ise o zaman üzerine tartış-maların sürmesiyle beraber, askıyaalınmıştı.

Bu üç sahtekar Ankara'nın son ka-lan yeşil alanlarını hangi yalanlarla,halkın ihtiyaçlarına cevap veriyormuşgibi göstererek ranta açacaklarını otu-rup konuşmuş ve üzerine tartışmışlar.Hem de kamu arazisi niteliğindekiODTÜ arazisi üzerindeki söz söylemeve karar alma hakkını kendilerindegörerek. Ankara Valisi Ercan Topacaüçlü görüşmelerini ve yolun hangiihtiyaçlardan doğduğunu şöyle açık-lıyor;

"ODTÜ’den geçecek yeni yolungerekliliği Bilkent’e yapılan 3 bin 800yataklı Entegre Sağlık Kampüsü’ylebirlikte oluştu. Birkaç ay içerisindefaaliyete geçecek. Sadece orada 10bin kişi çalışacak. Günlük 100 binkişi giriş çıkış yapacak. Sorunun çö-zümüyle ilgili yola çıktık. Yol yapılmasımeselesi önceden beri konuşulan, tar-

tışılan bir konuydu.

Onların da bazı istekleri oldu pro-jeyle ilgili. Özellikle tünel meselesindeısrarlıydılar. Yol güzergahında birmiktar ağaç olan bölge de var. Bazı-larının nakli gündeme gelecek.ODTÜ’nün talebi kesilenden, nakle-dilenden daha fazla ağacın dikilmesi.Büyükşehir Belediye Başkanımız dagerekirse 4 kat bile dikebileceği şek-linde olumlu yaklaşım sergiledi."

2011 yılında +İvme Dergisi olarakçıkardığımız "HER YOL KENDİTRAFİĞİNİ YARATIR" broşüründe,hiçbir kentin trafik sorununun yol ya-pılarak çözülemeyeceğini, çözümüntoplu taşımaya yönelmek olduğunuaktarmıştık. Bu konuda 20 yıldır An-kara'da tek bir metro hattını tamam-layamayan Ankara Belediye BaşkanıMelih Gökçek'in riyakarlığını, Ankaratrafiğini rahatlatma ve Ankara’nınulaşım sorunlarını çözme bahanesi ileher yeni bir gün Ankara’nın farklıfarklı bölgelerine gerekli gereksiz oto-yollar ve kavşaklar, bu kavşaklara isealt-üst geçitler yapmakta, hiçbir man-tığa sığmayan yanlış trafik çözümle-meleri ile Ankara trafiğini alt-üst et-mekte olduğunu ve ODTÜ arazisiiçerisinden geçirilmek istenilen yolprojeleri ile de uygulandığı takdirdebunlara birer örnekoluşturacağını dile ge-tirmiştik.

Eskişehir Yolu-Bil-kent Kavşağı-İncekBulvarı güzergahında2. derece doğal sit alanıstatüsünde ODTÜ ara-zisinin içerisinden 4,8kilometre boyunca 50metre genişliğinde ge-çirilecek yolun halkınulaşım sorununu çöz-

mekle yakından uzaktan hiçbir bağıyoktur. Bu proje doğrudan bir rantprojesidir. Ankara Kenti batıda Sincan,Ümitköy, Batıkent, Eryaman tarafınadoğru hızla büyümektedir ve bu böl-gelerin kent merkeziyle bağlantısınınönemli ayaklarından bir tanesi olanEskişehir Yolu’ndaki araç trafiğiningün geçtikçe daha da yoğunlaşmaktaolduğu bir gerçektir. Yıllardır EskişehirYolunda yapılan yol genişletme ça-lışmaları, alt geçitler ve asfalt yenilemeçalışmaları trafik yoğunluğuna çareolmamış, hatta durumu içinden çıkıl-maz bir hale sokmuştur. Ankara’nındoğu-batı hattındaki ulaşım sorununuçözme yöntemi yeni bir yol yapmakda olmayacaktır. Düğüm noktalarındayapılacak yeni yollar, noktasal tıka-nıklıkları açabilir, fakat Ankara’dakitrafik sorunu noktasal birkaç düğüm-den ibaret değildir. Eskişehir yolu bo-yunca yapılmış olan alt geçitlerin haliortadadır, alt geçitler trafiğin yoğunolduğu saatlerde işlevini yitirmekte,tıkanmakta ve yağışlı havalarda dolarakgöl halini almaktadır. Yeni bir yol ya-pıldığında yine aynı şey olacak, 3-5senelik rahatlama daha sonra yeriniyine bir trafik yoğunluğuna bıraka-caktır. Sonrasında ise tekrar bir yolyapılması gündeme getirilecektir.

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI MELİH GÖKÇEKANKARA VALİSİ ERCAN TOPACA VE

ODTÜ REKTÖRÜ MUSTAFA VERŞAN KÖKANKARA HALKINA YALAN SÖYLÜYOR!

ODTÜ ARAZİSİNE YAPILACAK YOLHALKIN HİZMETİNE DEĞİL,

SERMAYENİN HİZMETİNE YAPILACAKBİR PROJEDİR!

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN34

Page 35: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Bu yol projesinin güzergahı doğ-rudan ODTÜ Kampüsü içerisindengeçmektedir. Bir üniversite kampü-sünün ortasından bir otoyol geçirmeyiplanlamak, hatta tartışmak veya sözkonusu etmek bile ancak ve ancakfaşizmle yönetilen bir ülkede gerçek-leşebilir. Diğer yandan, bırakalım buyolun ODTÜ Kampüsü içerisindengeçirilmesini, boş bir araziden geç-mesinin bile akla, mantığa, bilime vetekniğe uygun en ufak bir yanı yoktur.Aynı güzergah üzerinde halihazırdaEskişehir yolu mevcutken ve metroinşaatı mevcutken (ki bu metro in-şaatının 29 Ekim 2013'te Ulaştırma,Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığıtarafından bitirileceği bildirilirken)bunlara paralel bir otoyol daha inşaaedilmesinin mevcut Eskişehir yolunugenişletmekten bir farkı olmayacaktır.Trafik sorununa karşı yol yapmak enkaba tabirle insanları özel araç kulla-nımına sevk etmektir. Fakat sorununçözümü toplu taşıma sistemleri pro-jelendirmek ve hayata geçirmektengeçmektedir. Yapılan araştırmalaragöre 10 dakikada bir kalkacakbir metro treni aynı hat üze-rindeki trafikten saatte 6900yolcuyu çekebilir. Bu da enkötü ihtimalle bile Eskişehiryolu üzerinden 6900 yolcunun(bu da araç ortalamasının 1.15olduğu düşünülürse 6000 araçeder) kaldırılması demektir. Buşekilde trafik yoğunluğunun

azalacağı bir hat-ta alternatif ola-rak devamlı artanbir kapasiteyle iş-letilmesi gerekenbir karayolununyapılmasının ge-reksizliği açısın-dan bir kanıttır.

Trafik sorunuve çözümü konu-sunda bu temelseviyes indekiteknik bilgiler he-

men hemen herkes tarafından biline-bilecek bilgilerdir. Bir belediye başkanı,vali veya ODTÜ gibi teknik bir üni-versitenin rektörü tarafından bu bilgininbilinmemesi söz konusu olamaz. NeAnkara Büyükşehir Belediye BaşkanıMelih Gökçek, ne Ankara Valisi ErcanTopaca, ne de ODTÜ Rektörü MustafaVerşan Kök halkın trafik sorununuçözmek için çabalamıyor. Tek çaba-ladıkları şey yeni oluşturulacak rantalanlarının kılıfını hazırlamak, halkıaldatmak, dolandırmak, müsriflik veisraftır. Bu somut durum halkımızındeyimiyle sahtekarlık, riyakarlıktır.Ankara Büyükşehir Belediyesi BaşkanıMelih Gökçek imzalanan protokolerağmen işlediği suçun bilinciyle ancakve ancak gece saatlerinde savaşa girergibi girmiştir ODTÜ arazisine. Suçyasallaşsa da suç olmaktan çıkmıyorişte. Bu yolun yapımının hiçbir meş-ruluğu yoktur ortada. Bunu ODTÜatanmış rektörü de çok iyi bilmektedir.Bu yüzdendir ki tüm öğrencilere veakademisyenlere mail atarak, yapılacak

yolu ve imzaladığı protokolü MelihGökçek'in kendisine vaadettiği sözlerlemeşrulaştırmaya çalışmaktadır. ODTÜrektörünün kendi meşruluğu olmadığıgibi kararları da ODTÜ kamuoyunutemsil etmemektedir.

Halkın Mühendis Mimarları olarakşunu belirtmeliyiz ki, ODTÜ arazisikamu arazisidir; yani halkın arazisidir.Hedeflenen şey Ankara'nın son yeşilalanlarından olan ODTÜ ormanlarınınyol geçirme bahanesiyle yeni rantalanları yaratılarak sermayeye peşkeşçekilmek istenmesidir. Bu projelerAnkara halkının hayatını kolaylaştır-maya hizmet etmemektedir. MelihGökçek ODTÜ rektörüne teşekkürederek ve ODTÜ ile Eymir Gölü üze-rine gerçekleştirilebilecek her türlüproje için de işbirliği yapabileceğinidile getirerek, rant saldırısının yalnızcayol projeleriyle sınırlı olmadığını dagözler önüne sermektedir.

Halkın sorunlarını bir tek devrim-ciler sahiplenebilir ve çözebilir. Budüzen ve bu düzenin temsilcileri; bu-gün somut olarak Ankara BüyükşehirBelediye Başkanı, Ankara Valisi veODTÜ atanmış rektörü halkın sorunlarısöz konusu olduğu zaman bir çiftduymayan kulağa, görmeyen göze sa-hiptirler. Çözüm sadedir; rant içindeğil halk için mühendislik mimarlıktır.Çözüm, öncelikle ana arterler doğ-rultusunda yapılacak metrobüs, metro,tramvay gibi yığınsal, sürekli ve gü-venli toplu taşıma araçlarının devreyesokulmasıdır.

*Mevcut yollardaki çukurların ka-patılması,

*Otobüs ve metro seferleri-nin artırılması,

*Otobüs ve metronun üc-retsiz olması,

*Mevcut otobüs güzergah-larının arttırılması,

*Kızılay ve ulus gibi mer-kezlerdeki (hiç kimse tarafındankullanılmayan) yaya üst geçit-

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

35DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 36: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

lerinin kaldırılması, yerine trafik ışık-ları konulması,

*Eski otobüslerin yenilenmesi,

*Şehrin bir parçası haline gelmişmetro inşaatlarının bitirilmesi,

*Yeni metro hatlarının inşaa edil-mesi ile halkın yaşadığı trafik sorunurahatça çözülebilecektir. Yani sorunteknik bir sorun değil, ideolojik birsorundur.

Bizler Halkın Mühendis Mimarlarıolarak dostumuzu düşmanımızı çokiyi biliyoruz. Melih Gökçek'in yineODTÜ yol direnişi sırasında 10 Eylül2013'te, Hatay'da katledilen AhmetAtakan'ın ölüm yıldönümünden 4yıl sonra aynı tarihte yol saldırısıylaODTÜ'ye yönelmesinin ne anlamageldiğini biliyoruz. Melih Gökçekkapı köpeği olduğu sınıfın emriylehareket ediyor, bizler de halkın ev-

latları olarak sınıf kinimizle biledi-

ğimiz halkın adaleti ile direnişi bü-

yüteceğiz. Tüm halkımıza ve ODTÜ

kamuoyuna çağrımızdır; direnişi bü-

yütelim. Halk olarak bizim yerimize

bizden başka direnecek kimse yok.

Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet ye-

nemez.

HALKIN MÜHENDİSMİMARLARI

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN336

"Antalya'da uzun süredir işsiz olduğuiçin bunalıma giren ve kendisini evekapatan 38 yaşındaki jeofizik mühendisiErcan Özer, oturduğu apartmanın do-kuzuncu katındaki evin penceresindenatlayarak intihar etti."

10 Eylül günü gazetelerde bu haberyer almaktaydı. Artık "sıradan" bir halalan intihar haberlerinden biri gibi gös-terilmeye çalışılsa da; bu acı olay, ül-kemizde günden güne artan diplomalı işsizliğin geldiğinoktayı ve bu düzenin halkımızı nasıl umutsuz, çaresizbıraktığını gözler önüne seriyordu.

2017 TÜİK istatistiklerine göre ülkemizde üniversitemezunu olup da işsiz olanların oranı %12.1. Bu oran;mühendislik mezunları için %9, mimarlık mezunlarıiçin %11. 2015 verilerine göre, ülkemizde 83 bin işsizmühendis, mimar, şehir plancısı var. 15 Temmuz 2016'dakidarbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ve çıkarılanKHK'larla yüz binlerce kamu emekçisinin işinden atıl-masıyla bu sayının çok daha arttığını tahmin edebiliriz.

Bu düzen, tüm gücünü halkın güçsüzlüğünden alıyor.Güçsüz, çaresiz, umutsuz, kendine güvensiz, korkak,bunalımlı, sorunlarını çözemez bir insan tipi yaratmakistiyor ki onun üzerinden sömürüsünü sürekli hale geti-rebilsin. İstiyorlar ki bu düzenin sınırları dışına çıkmasın,uğradığı haksızlıklara karşı boyun eğmesin. Biat etsin,itaat etsin. İstiyorlar ki kurtuluşun bu düzene karşı mü-cadele etmekte olduğunu hiçbir zaman göremesin. İsti-yorlar ki bu düzenin haksızlığıyla, adaletsizliğiyle karşıkarşıya kaldığında kendi umutsuzluğunda, çaresizliğindedebelensin dursun, günden güne boğulsun...

10 ay önce KHK ile işinden atılan kamu emekçisiSevgi Balcı'nın geçtiğimiz hafta intihar etmesi gibi,jeofizik mühendisi Ercan Özer'in intiharı da bu düzenintemsilcisi AKP faşizminin zulüm politikalarının bir so-

nucudur. Mühendis ve mimarların büyük bir çoğunlu-ğunun işsiz olmasının, kendi mesleğini yapamamasınınveya sıradan teknik personel olarak çalıştırılıp kendimesleğine yabancılaştırılmasının sorumlusu, ülkemizdeçarpık kapitalist ekonomiyi hakim kılan, yeni sömürgecilikpolitikalarıyla ülkemizde tam egemenlik kuran emper-yalizm ve onların bugünkü işbirlikçileri AKP'dir. AKP'ninhalkın yararına yapabileceği hiçbir şey yoktur. Halkaverebileceği şeyler; acı, gözyaşı, üzüntü, çaresizlik,umutsuzluktan başka bir şey değildir. Direnen halka daişkenceler, gözaltılar, tutuklamalar, katliamlardan başkabir şey veremez.

O nedenle çözüm kendi ellerimizdedir. Kurtuluş,halkın ellerindedir. Zalime boyun eğmek, veya umudu-muzu tamamen yitirip intihar etmek değildir çözüm.Çözüm, her türlü haksızlığın, adaletsizliğin, zulmünkarşısına dikilmektedir, direnmektedir. Çözüm, budüzenin politikalarına karşı hayatın her alanında güçlüalternatifler üretebilmektedir. Çözüm, Nuriye ve Semihgibi, faşizmin zulmü karşısında 2 kişilik dev bir barikatolma cüretini gösterebilmektedir.

Halkın Mühendis Mimarları olarak Ercan Özer’inailesine başsağlığı diliyoruz. Bu düzenin bizi umutsuz,çaresiz bırakmaması için tüm mühendis ve mimarlarımücadeleye, Halkın Mühendis Mimarları saflarında dü-zene karşı halk için mühendislik mimarlık yapmaya ça-ğırıyoruz.

JEOFİZİK MÜHENDİSİ ERCAN ÖZER’İN KATİLİAKP İKTİDARIDIR

Ercan Özer

Page 37: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Liseliyiz Biz

Liseli Dev-Genç’liler okulların açılmasıyla birlikteasıl mücadele alanımızda çalışma yapmaya başlıyoruz.Milyonlarca liseli, yine oligarşinin kanlıelleriyle hazırladığı gerici eğitim müf-redatlarına maruz kalacak. Üstelik senesonunda sınava girip girmeyecekleriya da sınavın tekrar kaldırılıp kaldırıl-mayacağını veya kaldırılan sınavın ye-niden geri gelip gelmeyeceğini bilme-den. Halk çocuklarının gelecekleriyleoyuncak gibi oynayan bu sisteme karşıhalk çocuklarını örgütlemeliyiz.

Elimizde az insan, çok iş olabilir.Katil polis sürekli saldırabilir. İşbirlikçieğitimciler, idareciler bizi gözaltınaverebilir ancak yılmayacağız. Savaşmeydanından çekilmeyeceğiz. Savaşıyaratıcılığımız, inancımız, kendimizeduyduğumuz güven ve kolektif ça-lışma anlayışımız ile kazanacağız.İstediğimizde, inandığımızda yoldaş-larımızla beraber neleri başardığımızıntarihimizde örnekleri vardır.

Atılım yıllarında Baki ERDOĞAN,Ege ve Dokuz Eylül üniversitelerindekiDev-Genç’lilerle bir konuşmasında İz-mir’de Dev-Genç örgütlenmesinin nasılgeliştirilebileceğine dikkat çeker. Atılımsürecinin ruhuna, kararlarına uygunolarak her fakültede örgütlenme yapıl-malı, mücadele büyütülmelidir. Dev-Genç’liler bu konuda hemfikirdirlerama bunun nasıl yapılacağı, mücade-lenin nasıl geliştirileceği konusundabir önerileri yoktur. Ve üstelik birkaçDev-Genç’li de “Burası İstanbul değil”,“oturmuş bir örgütlenme yok”, “De-neyimli, bilgili kadrolar değiliz.” de-mektedirler. Baki ERDOĞAN şöyleder: “İnanıyorsak, kararlarımız kafa-mızda net ise, neyi, nasıl yapacağımızaberaber karar verir ve kararlarımızı ha-

yata geçiririz..” der ve Aydın’da Dev-Genç örgütlenmesininnasıl geliştirildiğini anlatır.

1980’lerin ikinci yarısında Aydın’da,içlerinde Baki Erdoğan’ın da olduğu bir-kaç Dev-Genç’li hiçbir örgütlenmeninolmadığı Aydın’da örgütlenmelerini nasılbüyüteceklerini düşünürler. Dernek kur-manın yasak olduğu, baskıların, polis-idare kuşatmasının kesintisiz sürdüğügünlerde Dev-Genç’liler kafa kafaya ve-rirler, bir tiyatro grubu kurarlar. Hiçbirinintiyatro bilgisi, deneyimi yoktur ama kısazamanda tiyatro için gerekli bilgileri öğ-renirler. Bir iki perdelik oyunlar hazırlarlarve oynamaya başlarlar. Afişinden biletine,el ilanına, metin yazımına, kostümlerinhazırlanmasına kadar her şeyi kendileriyaparlar ve yaparken de yeni insanlarlatanışırlar. Tanıştıkları insanları da faaliyetekatarlar. Bir süre sonra hem Aydın AdnanMenderes Üniversitesi’nde hem de Ay-dın’da geniş bir kesimin tanıdığı, sevdiği,Dev-Genç’liler olurlar. Dev-Genç örgüt-lenmesini Aydın’da büyütürler.

Sonuç olarak;

1- Komiteleşmeliyiz. Komitemiz,programımız ve denetimimiz olmalı.

2- Emeğimizi örgütlü hale getirmeliyiz.Program çıkarmalıyız.

3- İnanmalıyız. Vazgeçmemeli, herkesimücadelenin bir parçası yapıp kolektifçalışmalı, yaratıcı olmalıyız.

İNANCIMIZ, YARATICILIĞIMIZ VE KOLEKTİF ÇALIŞMAMIZLAOLMAZLARI OLUR KILACAĞIZ!

Bi̇z Li̇seli̇ Dev-Genç’li̇leri̇z

� Çürümenin içindebüyümek istemiyoruz.

� Uyuşturucu bataklığındabüyümek istemiyoruz.

� Üniversite kapılarındaadaletsizlik istemiyoruz.

� Büyüdüğümüzde işsizlikbataklığında boğulmakistemiyoruz

� Bunun için, demokratikbir lise istiyoruz.

� Demokratik bir lise için,özgür, bağımsız bir ülke is-tiyoruz.

� Bunun için, bu yaşta,

BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

� Liseliyiz biz... Genciz, çokgenç... Ama yüreklerimizbüyük.Erken olgunlaşıyoruz biz.Bu ülke, bu düzen erkenbüyümek zorundabırakıyor bizi.

� İşte bu yüzden,BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

Bu Kavgada Biz de Varız!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz varız!

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

37DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 38: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

DEV-GENÇ’liler;Geçen haftalarda bu köşede kolektivizm ve komite ko-

nularını inceledik. Ancak bir kez daha pratikte uygulanışınıgöz önüne alarak, bu konunun üzerinde durmak istiyoruz.

Öncelikle şunu belirtelim kolektivizmin uygulanmasıbizim için, Dev-Genç’liler için bir tercih sorunundan çok,zorunluluktur. Devrim birkaç kahraman kişinin yapacağıya da çok yetenekli devrimcilerin, kadroların yapacağı birşey olmayacaktır. Devrim kitlelerin eseri olacak. Halkıngücünün, yaratıcılığının açığa çıkartılıp devrime kanalizeolması için yürütülen bir çalışma biçimidir kolektif çalışma.Çevremizde bizimle ilişki kuran, adım attırmayı hedefkoyduğumuz herkesi, kolektif çalışmanın bir parçası yap-malıyız. Herkesi kavgamızın zincirinin bir halkası halinegetirmeli, emek vermesini sağlamalıyız.

DÜZENE KARŞI ALTERNATİF BİR YAŞAM VE ÇA-LIŞMA TARZIDIR KOLEKTİF ÇALIŞMA TARZI...

Şimdi önümüzde iki soru duruyor. GÖZ KAMAŞTIRICI BİREYSEL BAŞARI MI?YÜKSEK VERİMLİ KOLEKTİF ÇALIŞMA MI?Yukarıda da belirttiğimiz gibi KOLEKTİVİZM DEV-

RİMCİDİR.Politik ve kültürel olarak düzenin "BEN" dayatmalarına

karşı "BİZ"i hayata geçirmek kolektif çalışma alışkanlığınınedinmesiyle oluşur. Dev-Genç’li düzenin dayattığı bireyciliğekarşı kolektivizmi hayata geçirir. Düzen her türlü birlikteliğe,örgütlenmeye saldırır.

Bu yüzden bizler halkın, gençlerin birlikte örgütlühareket etmesi için kolektif ruhu seferber etmeliyiz. Bizolmalıyız. Düzenin saldırılarına, yoksullaştırıp, yozlaştırıpbencilleştirmesine karşı, örgütsüzleştirmesine karşı BİZolmalıyız. Yani halkı, gençliği örgütlemeliyiz. Kolektivizmörgütlü hareket etmenin olmazsa olmaz bir gereğidir. Bi-reycilik düzeni, kolektivizm devrimi temsil eder. Buanlamda kolektivizmde ısrar etmek devrim iddiasının dabir gereğidir. Bu yüzden biz kolektivizmde, yani devrimdeısrar etmeliyiz.

Kolektif düşünmek ve üretmek birbirimizden sorumluolmaktır. Eksik ya da fazla, doğru ya da yanlış ne varsakendimizin kabul edeceğiz.

Kolektif çalışma ile gençliğin, çalışmalarımızın birparçası haline getirdiğimiz halktan herkesin ve aynızamanda kadroların gücünü, yaratıcılığını açığa çıkarırız.Halkımızın bir sözü vardır. “Bir elin nesi var iki elin sesivar” diye.

Anadolu halkları birçok sorununu ortak akıl ve emekleçözmüştür. Küçük bir kıssadan hisse ile bu konuya örnekverelim:

“Her yıl yapılan ‘en iyi buğday’ yarışmasını yine aynıçiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:

- Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımıkomşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi.

- Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi payla-şıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz?diye sorulduğunda,

- Neden olmasın? dedi çiftçi.- Bilmediğiniz bir şey var; rüzgar olgunlaşmakta olan

buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır.Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi

demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması de-mektir.

Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımında iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.”

Sonuç olarak;1- Kolektivizmin uygulanması bizim için bir tercih so-

runundan çok, zorunluluktur.2- Düzenin "Ben" dayatmalarına karşı "Biz"i hayata

geçirmek için kolektivizmi içselleştirmeliyiz.3- Biz "dahiler” “süper zekalar” “üstün yetenekli insanlar”

aramıyoruz. Bilgi ve deneyimlerimiz de mücadele içindeoluşur. Belirleyici olan, bilgilerimizi, deneyimlerimizi pay-laşmamız, hedefimiz doğrultusunda kolektivizmi geliştirme-mizdir. Kolektif aklın ve emeğin hayata geçirilmesidir.

KOLEKTİF ÇALIŞMA NEDEN ÖNEMLİDİR?

Antakya Dev-Genç'liler 11 Eylül'de Nuriye ve Semih'inisimlerini Antakya duvarlarına işleyerek direnişi duyurdu.Yapılan çalışmada birçok yere "Nuriye ve Semih Onuru-muzdur! Nuriye ve Semih'i Öldürtmeyeceğiz!" yazılamalarıduvarlara işlendi.

Do�u'dan Batıya, Güney'den KuzeyeNuriye Semih

Ülkemizde Gençlik

Gençlik Federasyonu’ndan

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN38

Page 39: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Gözaltılarınızla, İşkencelerinizle Nuriye veSemihle Çağlayan Direnişini Bitiremezsiniz!28 Eylül’de Her Yer Nuriye veSemih’le Yankılanacak!

Dev-Genç, 14 Eylül’de Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın‘mahkemesinin’ ardından yazılı açıklama yayınlayarak şu sözlereyer verdi;

“Yüksel Caddesi’nde İnsan Hakları Anıtı’nın önünde 2 emekçi‘İşimizi ve ekmeğimizi geri istiyoruz’ diyerek bedenlerini açlığayatırdılar. Gözaltına alındılar, işkence gördüler ve tutuklandılar. Hersaldırının sonunda korku dağlarını büyütmek isteyenlerin karşısına ço-ğalarak çıktılar. Nuriye ve Semih’ten adını alarak halklaşarak büyüdüler.Şimdi 40 kiloluk bedenleriyle AKP iktidarının korkusunu büyütüyorlar.

Halk şairi Nazım Hikmet’in dediği gibi “hiçbir korkuya benzemezhalkını satanın korkusu”. Evet halkların katili AKP iktidarının korkusu,hiçbir korkuya benzemiyor. Öyle bir korku ki, yanındaki korumalarınınsilahına mermi dahi veremiyor. Öyle bir korku ki Nuriye ve Semih’inmahkemesinden 2 gün önce halkın avukatlarını işkenceyle gözaltınaalıyor. Nedeni apaçık ortada, AKP iktidarı kendi hakim ve savcılarınabile güvenemiyor. Çünkü biliyor ki o mahkeme salonunda yargılanacakolan Nuriye ve Semih değil, bu halkı satanlar olacak. Halkın avukatlarınınbu haklılıktan aldığı güç karşısında AKP iktidarının hakim ve savcılarınınverdiği kararların hiçbir hükmü yoktur.

14 Eylül’de Ankara’nın sokakları yeni direnişlere şahit oldu.“Nuriye-Semih” diyenler sokak ortasında işkenceyle, AKP’ninkiralık köpeklerince gözaltına alındılar. Ancak susmadılar. Gözaltıotobüslerinde, karakollarda ‘Nuriye ve Semih Yalnız Değildir!’demeye devam ettiler. Saatlerce süren işkenceye rağmen direnenler,Nuriye ve Semih gibi en güzel gülüşlerini takınarak faşizmi mahkûmettiler. Onursuzluğu ve namussuzluğu kendine görev bilenler ise bugülüşler karşısında ağızlarından salyalar saça saça halka saldırdılar.Nuriye Gülmen’i ve Semih Özakça’yı yeterli sayıda personel yokdiyerek mahkemeye getirmeyenler, savunmaları alınamadı diyerekmahkemelerini 28 Eylül’e ertelediler. Bu kararı verir vermez halkçocuklarının üzerlerinde estirdikleri terörü arttırmak amacıyla onlarcakişiyi sokak ortasından kaçırarak gözaltına aldılar.

Arkadaşlarımızı gözaltına alan katillere sesleniyoruz! Amacınızıbiliyoruz. Gözaltılarınızla, tutuklamalarınızla halklaşarak büyüyen budirenişi bitiremezsiniz. Yüzlerce, binlerce insanımızı gözaltına daalsanız tutuklasanız da mücadelemizin önüne geçemeyeceksiniz. Bizsizin gibi geçtiği yeri insansızlaştıran halk düşmanlarından değil, buülkenin toprağının suyunun sahipleri, bu halkın çocuklarıyız.

Tüm bu baskılara rağmen 28 Eylül de daha da kitleselleşerekSincan Adliyesi’nde olacak, Nuriye ve Semih’in adını en gürsesimizle haykırmaya devam edeceğiz. Tıpkı 14 Eylül’de olduğugibi işkencehaneleriniz de dahil olmak üzere her yer Nuriye veSemih’le yankılanacak.

Ülkemizde Gençlik

Baskılarla, Yoldan KaçırmalarlaMücadelemizi Bitiremeyeceksiniz! Kontra OperasyonlarınHesabını Soracağız!

AKP’nin katil polisleri günlerce İstanbul’unçeşitli mahallelerinde, güpegündüz sokak orta-larından devrimcileri kaçırıyor. Bunun üzerineDev-Genç 18 Eylül’de yaptığı yazılı açıklamadakısaca şu sözlere yer verdi;

“… Bunun tek bir sebebi vardır. Nuriye veSemih için tüm Türkiye’de ve Avrupa’da binlerceeylem yapılması Nuriye ve Semih’in haklı ta-leplerinin tüm halk nezdinde sahiplenilmesidir.Çıkarttığı kitapçıklardan, her gün kendi gazeteve televizyonlarından yaptırdığı kara propagandaçalışmalarına kadar hiçbir çabaları fayda ver-memiştir. Bunun en büyük örneğini tüm halkın14 Eylül’de Nuriye ve Semihi sahiplenmek içinAnkara Adliyesi’nde olmasıdır. Ve bu da faşizminhazımsızlığının katlanmasına sebep olmuştur.

Bu yola çıktığımızda halkı savaştıracağımızısöylemiştik. Ve bugün bu iddianın altını dol-durmuş bulunmaktayız. Direnişçilerimiz, diren-işlerimiz tümü halklaşmıştır. Bu yüzdendir buyoldan kaçırmalar, baskınlar vb. kontra operas-yonlar. Bu kontra amaçladıklarına ulaşamaya-cakları aşikardır. Çünkü bu saldırılar AKP ilebaşlamadı, devrimciler dünden bugüne bu sal-dırıların her zaman hedefi olmuşlar ve bunlarıhiçbir zaman karşılıksız bırakmamışlardır.

Verilen tarihler, TV’lerden yapılan şovlarbizi korkutmaz, mücadelemizde engel teşkiletmez. Soysuz Süleyman 20 Kasım diye birtarih vermiş. Biz ne 20 Kasımlar, ne 6 aylar,ne cuntacılar-kontracılar gördük Süleyman.Sen bugüne kadar halka karşı yürüttüğünsavaşta boyunun ölçüsünü aldın. Bak biz haladerneklerimizdeyiz. Ne senin, ne de sahiplerinin,ne OHAL’ini tanıyoruz, ne de yasalarını. Ya-salarınız KHK’larınız ilan edildikleri gün,bizim nezdimizde tarihin çöplüğüne gidiyor.9 Mart tarihinden bugüne sadece 2 kişi ilebaşlayan direniş, sizin OHAL’inizi de KHK’nızıda yerle bir etti. Bugün bunun hazımsızlığınıDevrimcilere saldırarak çıkartıyorsanız. Size2 Şubat tarihini, Şanlı Alişan’ımızı bir hatırla-talım. Kontra Operasyonların Hesabını Sora-cağız!”

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

39DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 40: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

HALKIN SANATÇILARI NASIL OLMALIDIR?

SANAT NEDİR?Sanat, hayatta yaşanan gerçekleri

estetize edip halkın kavgasına sunarve yol gösterir.

F TİPİ filmi örneğin bize tecritiçok iyi ve çok net anlatıyor. Tecritekarşı direnenleri teslim almayı he-defliyor oligarşi, bizi ezen, alınteri-mizi, ekmeğimizi çalan, tekelleşmişbir avuç Amerikan işbirlikçisi... FTİPİ filmi ise bize şunu anlatıyor;örgütlü bir iradeyi hiçbir şekildeteslim alamazlar. Ezilenlerin, bizimalınterimizi sömürerek zenginleşenpara babalarının, tecrit politikala-rına karşı, nasıl politika ürettigimizigösteriyor. Bize o duyguları, o anıyaşatıyor ve umut veriyor.

Katillerin politikalarını nasıl boşaçıkardığımızı ve nasıl yeni gelenekleryarattığımızı anlatıyor. “F TİPLE-RİNDE nasıl direnilir, insan kafayıyer, buna kimse dayanamaz” gibidüşünceler oluşurken... Katiller "FTİPLERİ İLE DEVRİMCİ DÜ-ŞÜNCEYİ BİTİRECEĞİZ" der-ken... film bize tecritte olan dire-nişcilerimizin ne kadar yaratıcı ol-duğunu ve neler ürettiğini gösteriyor.

Özgür tutsaklar tecrite yenilmi-yor ve düşüncelerini savunmaya de-vam ediyor: örneğin, meyvelerle birleğen dolusu renkli boya yapılıyor.Bu leğene direnişçimiz ellerini so-kuyor, yalın ayaklarıyla basıyor veyerleri duvarları boyuyor. Bütünhücrede "BİZİ ASLA TESLİMALAMAYACAKSINIZ" diye hay-kıran ayak izleri görülüyor. Bem-beyaz bir hücreyi renkten renge so-kuyor. Bu renk sadece gözle görülenbir renk değil. Bu İNANCIN, İD-DİANIN ve TESLİM OLMAMA-NIN rengi.

Bizim tecrit koşullarında bile nekadar üretken ve direngen olduğu-muzu bir kez daha görmüş oldukbu film sayesinde. F TİPİ film bize,

geleceğimize dair bir umuttur vegüvendir. Sonuç olarak sanatınamacı, insanı insan yapan özellik-lerin geliştirilmesine hizmet etmekolmalıdır. İnsanın manevi dünyasınıbeslemelidir

- SANAT NASILOLMAMALIDIR?

Sanat insanın ruhunu karartan,yaşama, mücadele etme azmini kö-relten, insanı alçaltan, insanı eme-ğine, kendine, tarihine, kültürüneyabancılaştıran bir öz asla taşıma-malıdır. Sanat hayatın içinde değilse,bizim kültürümüze uzaksa, verdi-ğimiz ekmek kavgasını anlatmıyorsa,bir avuç zenginlerin bizi iki kat sö-mürdüğünü ve bütün toprakları-mızın satıldığını bildirmiyorsa, bizemücadele edin çağrıları yapmıyorsa,bu sanatın halka hiçbir yararı yok-tur. Buna sanat denilemez, çün-kü.....

-SANAT NASILOLMALIDIR:

1- Sanatın kökleri, halkın de-rinliklerine uzanmalıdır. Sanattakişinin görüşleri değil ya da birkaçyüz hatta birkaç bin kişinin anlayışıda değil belirleyici olan. Sanat halkınmalıdır ve bir bütün olarak halkınyaşadıklarını anlatmalıdır. Sanatçıda halkın içinde olmalıdır. Halklabir arada yaşamalıdır. Halkımızlayediği içtiği ayrı gitmemelidir. Halkınsanatçısı olmanın tek yolu halkla içiçe yaşamaktır. Çünkü halktan ko-puk yaşayan halkın sorunlarını an-latamaz ve çözemez.

2- Sanat, halk tarafından anla-şılmalı ve sevilmelidir. Kimse anla-madığı bir şeyi sevemez. İnsanınanlamadığı ve kendi ile bir bağlantıkuramadığı bir şeyi sevmesi müm-kün değildir. Çünkü günlük haya-tında bir karşılığı yoktur. Halkınsanatçıları yaptıkları sanat ile halklabir bağ kurabilmelidir. Halkımızakısa ve net şu mesajları vermeli-dir:

- Kurtuluş Kavgada

- Sorunların kaynağı var olandüzendir

- Çağrı yapmalıdır, ekmeğimiziçalanlara karşı mücadele etmeyeçağırmalıdır

- Hesap sorma duygusu yarat-malıdır, halkın adaleti...

- Umudu büyütmelidir

- Öfkemizi ve bizi ezenlere duy-duğumuz kini beslemelidir

- Çözüm sunmalıdır

- Direnişlerimizi anlatmalıdır

- Halkı harekete geçirmelidir

- Halkı birleştirmelidir

3- Sanat, halkı birleştirmelidir.Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Gürcübütün halkları aynı çatı altında bir-leştirmelidir. Bizi ezenler halklarıayırmıyor, hepimizi aynı şekilde ezi-yor, aynı oranda aç bırakıyor, yok-sun bırakıyor. Bizi köleleri yapmakistiyorlar, sadece onlar için çalış-mamızı istiyorlar ve emeğimizinkarşılığını da vermiyorlar. Çalış-mamıza rağmen ay sonunu getire-miyoruz. Çocuklarımız okula gide-miyor, yoksulluk içinde aşağılanı-yoruz. Bu sorunlar bütün Türkiyehalklarının sorunu, sadece Kürtlerinveya Ermeniler’in değil. İşte bundandolayı halkın sanatçıları halkı bir-leştirmelidir, Çünkü sınıfsal bak-malıdır. Halkın sanatçısı düşmanınyalanlarını ortaya çıkarır ve ezenlerekarşı birleşmeye çağırır, saflaştırır.

4- Sanatçı halkın duygularını,düşüncelerini ve isteklerini yücelt-melidir. Stalin der ki; "SANATÇIİNSAN RUHUNUN MİMARIDIR."Sanat bize günlük hayatımızda her-zaman eşlik eder. Bizi yönlendirir.Bize duygular yükler. Hayal kur-mamıza yardımcı olur. Geçmişteyaşanmış olayları hatırlatır ve oduyguları yeniden yaşatır. Önemliolan ise bize yüklemesi gereken duy-gunun yoksulluğumuzun nedeniolanlara duyacağımız öfke olmalı-

HALKIN SANATÇILARI

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN40

Page 41: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Tutuklamakla Bitmeyen Grup Yorum'uGözaltılarla Hiç Bitiremezsiniz!

Grup Yorum üyesi Betül Varan, 15, 16, 17 Eylül'de Fransa'dayapılan "Fete De L'Humanite" festivaline katılmak için İstanbulAtatürk Havaalanı'ndan uçağa binmeden önce gözaltına alındı.Betül Varan ilk bilgilere göre İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndetutuluyor ve hakkında hiçbir bilgi verilmiyor.

sıdır. Halkın sanatçıları halkın dü-şüncelerini daima çözüm odaklıyönlendirmelidir. Bizi hiçbir zamanumutsuz bırakmamalıdır. Bizi mo-tive etmelidir, dinamik tutmalıdırve devrime olan inancımızı diri tut-malıdır, güçlendirmelidir. Sanat birinsanın ruh halini değiştirmek içinhayatın en etkin yöntemidir.

5- Sanatçı halkı harekete geçir-melidir. Bize tek çözümün savaşmakolduğunu anlatmalıdır. Buna iknaetmelidir " BU İNSANLIK DIŞIDÜZENDE İNSAN KALABİLME-NİN TEK YOLU, BU İNSANLIKDIŞI DÜZENE KARŞI SAVAŞ-MAKTIR" (Karl Marx) neden?Çünkü kaybedeceğimiz hiçbir şeyyok. Açlık sınırının altında çalışı-yoruz. Yazın 400 bin çocuk tarımişcisi olarak çalışıyor, bunlardansadece 22 bini okullara kayıtlı vebu bir resmi rakam. Çok ciddi biryozlaşma var, son 13 yılda uyuştu-rucudan ölüm oranı, yüzde 1833oranında artmış. Bunların hepsi bi-zim için devrimcilik nedenleri ol-malıdır. Bu zulme karşı harekete

geçmeliyiz ve savaşmalıyız. Bu ruhhalini bize yansıtmalıdır Halkın Sa-natçıları....

6- Sanatçı halkın içlerindeki sa-natsal güçleri uyandırıp geliştirme-lidir. Bütün bir halkımızın sanataolan ilgisini artırmalıdır. "GRUPYORUM HALKTIR, SUSTURU-LAMAZ" sloganında olduğu gibi,halkın sanatçıları halkla birleşme-lidir. Korolar kurulmalıdır ve bütünbir halk katılmalıdır, türkülerimizihep birlikte söylemeliyiz. Sokak ti-yatroları yapılmalıdır, halkla birliktetiyatro ekipleri kurulabilir. Mahal-lelerimzde resimler çizip sunumlaryapabilmeliyiz, halkın sanatçılarıbu sorumluluğu alıp halkla birlikteüretime girmelidir ve halkın sanatanlayışını geliştirmelidir. Hepimiziniçinde bir sanatçı vardır, sanatçınıngörevi ise o sanatçıyı bulup ortayaçıkarmaktır.

7- Sanat halkın acılarını, umut-larını, sevinçlerini işlemelidir. Halkınsanatçıları yaptıkları sanatla halkındünyasına girebilmelidir. Yaşananacılara katliamlara ve zulme öfkeyle

cevap vermelidir. Halkın sanatçısıonca zulme, katliamlara rağmenumut vermelidir, halka çözümsüz-lüğe değil mücadele etmeye tesviketmelidir. Halkın sevinçlerini bü-yütmelidir, ruhunu beslemelidir.

8- Sanatçı halkın birleşmesine,ilerlemesine, tek bir yürek ve tekbir yumruk halinde ileri atılmala-rına, geri olanı atıp devrimci olanıgeliştirmelerine yardımcı olmalıdır.Asla bunların tersini yapmamalıdır.Halkın sanatçısı halkı eğitmelidir.Düzen sanatına karşı, bir alternatifolmalıdır. Halkımıza yeni bir şekilvermelidir ve yenilemelidir. Yeni in-san kendini daima yeniliyen veeğiten insandır ve halkın sanatçılarıda sanatlarıyla yeni insanın türkü-lerini yapmalıdır.

HALKIN SANATÇISI

- HEP HALK HEP İLERİ

HALKIN SANATÇISI

- HALK İÇİN CEPHE İÇİNDEVRİM İÇİN

KIZIL MASKELİLER

“Grup Yorum’a Özgürlük”yazılı döviz tuttukları içingözaltına alınıp, örgüt pro-pagandası yapmaktan tutuk-lanan arkadaşlarımızın 26 Ey-lül’de İstanbul Çağlayan Ad-liyesi’nde mahkemeleri var...Tutsak Grup Yorum üyeleriiçin kampanya başlattık. Kam-panyamızın bir ayağı da Çağ-layan Adliyesi önünde herhafta Salı ve Perşembe günleriyaptığımız adalet nöbetleriidi. 20 Temmuz’da adalet nö-betinde olan Grup Yorum

üyesi Bergün Varan ve İdilHalk Tiyatrosu oyuncusu AkifUzun tutuklandılar.

Halkın sanatçısı olmanınbedeli bunlar, ak cefamızdır,onur duyarız. Yeni tutsaklarvereceğimizi bilsek de, tut-saklarımıza sahip çıkmaktanvazgeçmeyeceğiz. Grup Yo-rum elemanı Bergün Varanve İdil Halk Tiyatrosu oyun-cusu Akif Uzun için 26 Ey-lül’de Çağlayan Adliye-si’nde olalım, onları faşiz-min elinden çekip alalım.

Grup Yorum’unYeni Albümü İlleKavga Çok Yakın-da Sizlerle

Yeni AlbümünüMüzik marketler-den ve İdil KültürMerkezinden çokyakında alabilirsiniz.

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

41DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Grup Yorum’dan Çağrı!Grup Yorum Üyesi Bergün Varan ve İdil HalkTiyatrosu Oyuncusu Akif Uzun Serbest Bırakılsın!

Duyuru

Page 42: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Yine mahallelerde operasyon var... Gençliği basmışlar...Yorumcuları tutuklamışlar... Yüksel’e yine saldırmışlar,Arkadaşı yoldan almışlar... TAYAD’lı analarımıza gazsıkmışlar... Bu haberler böyle devam edip gider. Böylede devam edecek. Faşizme karşı mücadele, dünyanıntüm yeni sömürgelerinde böyle şekilleniyor. Bunun öte-sinde, Cephe ve Cepheliler, Amerikan emperyalizmininve AKP faşizminin özel hedefidir. Cephe’ye saldırılarınsüreceği de kesindir.

Bundan ne sonuç çıkarmalıyız?

Birincisi; saldırının sürekli olması, faşizmin “doğasına”uygun olması, meşru olması anlamına gelmez. Faşizmintüm saldırıları, ister yasal, ister keyfi olsun, GAYRİMEŞRUDUR.

İkincisi; saldırının sürekli ve çok olması, onları “nor-mal” görmeye, kanıksamaya neden olmamalıdır.

Faşizm, kanıksatmak ister. Faşizm, halkta “Devletizinsiz gösteriye müdahale etmeyip ne yapacak?” dü-şüncesini yaratmak ister. Faşizm, devrimcilerde ise,“Her saldırıya karşı da bir şey yapamayız” düşüncesinioluşturmak ister.

Kanıksamanın iki biçimi de, halka ve devrimcilerezarardır.

“Bu kadar gündem var; hangi biri için ne yapalım?”düşüncesi de kanıksamanın başka bir biçimidir. Düşman,bir çok araçla saldırırken, aynı anda, günde birçok alanabirden saldırırken, bir yandan da hedefi, bu duyguyu ya-ratmaktır.

Saldırı ne kadar çok olursa olsun, ne kadar çok alanayönelmiş olursa olsun, ilk kez oluyormuş gibi karşıla-malıyız. Açıklama yapmak, eylemlerle protesto etmek,bildiri dağıtmak, kesinlikle gereksiz değildir. “Herseferinde aynı şeyleri yapıyor, aynı şeyleri söylüyoruz”diye küçümsenecek, yadsınacak bir tavır değildir.

Bizim de hedefimiz, saldırının sürekliliğine, protes-tolarımızın ve hesap sormalarımızın sürekliliği ve kitle-selleşmesiyle, çoğalmasıyla cevap vermek olmalıdır.

Kanıksama, “hep aynı şeyleri yapıyoruz” veya “yapsakda bir etkisi olmuyor” diye teorileştirilir.

AYNI ŞEYLERİ YAPMAMANIN ALTERNATİFİ,HİÇBİR ŞEY YAPMAMAK DEĞİL, DAHA ETKİLİ-SİNİ, GÜÇLÜSÜNÜ YAPMAKTIR.

*

“Savaşın içindeki bir asker, savaş uzadığında, rehavetekapılırsa, hiç ummadığı anda kurşunu yer, hiç ummadığıbir anda mevzisinde düşmanı burnunun ucunda görür.”

Düşman, psikolojik bir savaş saldırısı yapar. “Nasılolsa her zamanki şey, bu defa da bir şey demesek deolur” diyorsak, bu bir kanıksamadır.

Saldırıya cevap vermek için her seferinde başkalarınınbir şey yapmasını beklemek, veya başkaları bir şey yap-tığında da tamam bizim yapmamıza gerek kalmadı diyedüşünmek, kanıksamaktır.

Devrimci, bu savaşta bir askerdir. Hep uyanık olacak.Hep dinamik olacak. Cepheliler herşeyden haberdarolacak. Cepheli, düşmanın hiçbir saldırısına sessiz kal-mayacak.

Kanıksamak, düşmana cesaret verir, halk saflarındamoralsizlik, güvensizlik yaratır.

*

“Kanıksama” sorunu, sadece düşman saldırıları kar-şısında ortaya çıkmaz. Bu kendi içimizdeki yanlışlar,liberal davranışlar, çarpıklıklar karşısındaki kanıksamaolarak da gösterebilir kendini.

Bir hareket içinde, hataların, yanlışların, sapmaların,liberalizmin, sekterliğin, disiplinsizliklerin, kuralsızlıklarınolması, bir yere kadar mücadelenin sonuçlarıdır; buradaasıl zarar verici olan, bunların olması değil, bunların ka-nıksanmasıdır.

Sonuç olarak öne çıkan noktalar şunlardır:

1- Kanıksamak, bizi düşmana karşı gereken önlemlerialmaktan alıkoyar.

2- Düşmanın saldırılarını öngöremez hale getirir.

3- Kanıksayan, düşmanın attığı adımlara karşı politikaüretemez.

4- Kanıksamamalıyız. Düşmanın ne yapacağını ön-görmeliyiz. Önlem almalıyız. Düşmanın her adımınakarşı politika üretmeliyiz.

SORUN: KANIKSAMAKÇÖZÜM: İDDİAMIZI, KİNİMİZİ BÜYÜTMEK

Kanıksamak, düşman karşısındabeyaz bayrak çekmenin ilk adımıdır.Devamı teslimiyete kadar uzanır. *AYNI ŞEYLERİ YAPMAMANIN ALTERNATİFİ,hiçbir şey yapmamak değil, DAHA ETKİLİSİNİ,GÜÇLÜSÜNÜ YAPMAKTIR.

SSORUNLAR / ÇÖZÜMLERSORUNLAR / ÇÖZÜMLER

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN42

Page 43: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

§Başını Amerikan emperyalizmininçektiği bir teslim alma süreci yaşıyoruz.

Bu sürecin adını koymakta, bu sü-recin bir parçası olan siyasi hareketlerinkonumlarını tanımlamakta, açık vecüretli olmalıyız.

Teslimiyet ideolojiktir. Teslim olmabeyinlerde başlıyor.

Sonra bunun pratik yansıması ola-rak uzlaşmalar başlıyor.

Pratikte bizim karşımıza önce uz-laşmalar çıkar. Birinde bu uzlaşma,hapishanelerdeki statükoculuk, tesli-miyetçilik olarak kendini gösterir. Birdiğerinde bu; “ateşkes” biçiminde or-

taya çıkar.

Biri, orakçekici terke-

der, bir diğerinde bu, kendini dünyadevriminin enternasyonal rengini, kızılıterkedip, maviyi “resmi” rengi olarakkabul etme biçiminde gösterir. Bazenparlamentoculuk bataklığına gömül-mektir uzlaşmacılığın biçimi. Bazen122 şehide sırtını dönmektir,

Bunların hepsi, aslında sonuçtur-lar; ideolojik olarak yenilmenin, be-yinlerde yenilmenin sonucu. Sürecinbu noktadan sonra ne kadar büyükbir hızla, fiilen teslimiyeti ve bir adımsonrasında da tasfiyeciliğe dönüşeceği,bir çok etkene bağlı olarak değişir;ama GİDİŞİN YÖNÜ DEĞİŞMEZ.

Teslimiyetin bir adım sonrası tas-fiyeciliktir. Teslim olanlar, önce ken-dini, sonra başkalarını tasfiye eder.

TASFİYECİLİK; burjuvazi adına,devrimi, devrimcileri, ve devrime-sosyalizme ait tüm değerleri ve kaza-nımları yok etmektir.

Bugün dünya ve ülkemiz solundayaşanan budur. Emperyalizme ve yaişbirlikçi oligarşilere teslim olup an-laşma yapan PKK gibi, FARC gibihareketler, burjuvazi adına solu düzeniçine, parlamentarizme, işbirlikçiliğeçekme misyonunu üstlenmişlerdir.

TESLİMİYET ÇIPLAK, TASFİ-YECİLİK AÇIKTIR.

Tanımları açık kullanmak, olan bi-teni doğru tanımlamaktır. Ve hiç kuşku

yok ki, bugün buna ihtiyaçvardır: Teslimiyete ve tasfi-yeciliğe karşı devrimci çizgiyihakim kılmak için, ideolojikmücadeleyi yükselteceğiz.Kelimelerimiz bu mücadeledebizim silahlarımızdır.

�DİLİMİZİGÜÇLENDİRELİM, ZENGİNLEŞTİRELİM!

�Reformizm uzlaşmadır

�Uzlaşma teslimiyete açılan kapıdır

�Savaş beyinlerdedir

�Beynimizi teslim almak istiyorlar

Teslimiyet, UzlaşmaTasfiye

Bizi Aç ve İşsiz Bırakanlar,Suriyeliler DeğilAKP İktidarıdır

İstanbul İkitelli Mahallesi’nde, 14Eylül’de mahallede yaşayan Suriyelilerile mahallenin yerlileri arasında görünürdesıradan sebeplerle çıkan bir tartışma,halklar arası bir kışkırtmaya dönüştü.

Gece geç saatlere kadar süren olay-larda 2 kişi ağır yaralandı. Suriyeligöçmen halkla, İkitelli halkı arasındaçıkan kavganın, iddiaya göre bir Suriyeligencin, kendisine sigara vermeyen ma-halleden bir genci bıçaklaması sonucuçıktığı belirtiliyor.

Ancak tek başına böyle bir olay,insanları sokağa dökmez; olayda açıkbir kışkırtma var.

Bu kışkırtma sonucunda halkın birkesimi, gece yarısı "Suriyeli istemiyo-ruz" diye İkitelli Mehmet Akif MahallesiBölgesi’nde toplanmıştır.

İkitelli Halk Meclisi, 16 Eylül’deyaptığı yazılı açıklamada bu gelişmelerleilgili şu görüşleri dile getirdi:

“Bizler diyoruz ki; Bizi aç ve işsizbırakanlar, Suriyeliler değil AKP İkti-darıdır. Mahallelerimizin polis tarafın-dan kuşatılması, evlatlarımızın katle-dilmesi, gecekondu mahallelerimizdeasgari ücretle geçinmemiz, Suriyeligöçmen halkın değil, iktidarın suçudur!

... Bizler, Anadolu’nun her karıştoprağında bedeller ödediğimizin meş-ruluğuyla, mahallelerimizde her milli-yetten ve inançtan halkla beraber ör-gütlenmek istemişizdir!

AKP iktidarının istemediği bir şeydirbu aslında.

Bizlerin, halkın örgütlü olması, top-lantı yapması, kendi mahallelerimizdeuyuşturucuya karşı durmamız, her türlüyoz pisliği mahallemizden kopartıp at-mamız, kumara, fuhuşa karşı ayağakalkmamız, meclislerde örgütlenip, ko-mitelerle kendi sorunlarımızı kendimizinçözme isteği ve bunun gibi olağan üstüdurumlarda mahallelerimizi savunma-mızı istemez katil AKP iktidarı ve iş-birlikçileri."

Tüm Halk Meclisleri, bulunduklarımahallelerde şovenist kışkırtmalarakarşı, halkları birbirine düşürmeye ça-lışanlara izin vermeyecek, halklarınbirlikte örgütlenmesi, birlikte müca-delesini sağlayacaktır.

kavganın ve hayatınSAVAŞÇILARI

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

43DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 44: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Halkların EnternasyonalistDayanışmasıyla Zaferi MutlakKazanacağız!

Suriye Halk Cephesi'nin Nuriye veSemih'in sesini Ortadoğu'da duymayankalmayacak şiarıyla yaptığı çalışmalardevam ediyor. Bu çalışmaları daha fazlaboyutlandırmak için hedeflerini büyütenHalk Cephelilerin açlık grevi günlüklerinive yaptıkları çalışmaları aşağıdaki gibiyayınlıyoruz:

Açlık Grevinin 18. Günü, Standın1. Günü:

Suriye Halk Cephesi açlık grevinin18. günü olan 7 Eylül’de Nuriye veSemih için,saat 18.00'de Şam'ın enbüyük parkı olan Teşrin Parkında standaçtı. Standa “Nuriye ve Semih’in Ta-leplerini Kabul Edin” pankartının yanısıra “Nuriye ve Semih’e Özgürlük”pankartı da asıldı. Pankartın dışındaNuriye ve Semih’in resimlerinin olduğudövizler, Arapça ve Türkçe yazılı dö-vizler koyuldu. Standın açık kaldığısaatlerde parka gelen halka Nuriye veSemih’i anlatan 10’larca bildiri veril-di.

Açlık Grevinin 19. Günü, Standın2. Günü:

8 Eylül’de, her hafta Cuma günü sa-bah saatlerinde Şam Teşrin Parkı’ndatoplanan çevreci bir grupla buluşan HalkCepheliler, insanlarla açlık grevi eylemikonuşuldu... Bu eylemin Suriyeli halkınadeğişik geldiği söyleyerek direniştendolayı Halk Cepheliler kutlandı. Stand'ayapılan çalışmada ise 100'lerce bildiridağıtılırken, yaklaşık 78 imza alındı.Yak-laşık 16 kişinin katıldığı standa FHKC’libir Cepheli dostu, bir günlük destekaçlık grevi yaptı.

Açlık Grevinin 20.Günü, Standın 3. Günü:

Suriye Halk Cepheli-ler Şam Tişrin Parkı’ndaNuriye Gülmen ve SemihÖzakça’nın sesini ve di-renişleri Suriye halkınaduyurmak için açtıklarıstanda 10’larca bildiri da-ğıtılırken 30 tane imzatoplandı. Halk Cepheli-lerin dostları da onlarıyalnız bırakmadı.

Açlık Grevinin 21. Günü Standın4. Günü

Suriye Halk Cephesi 10 Eylül günüNuriye ve Semih’in sesini duyurmakiçin basın açıklaması yapacağı yeregelerek,açıklamadan önce açlık gre-vinde olan Halk Cephelilerle Al Sefir,Şam Son Dakika, Suriye Son Dakikave Al Muhaver internet haber siteleriile röportaj yaptı. Röportajda Türki-ye’de yaşanan direnişi Nuriye ve Se-mih’in son durumunu, 14 Eylül’deolacak Nuriye ve Semih’in mahke-melerini,6 kişinin süresiz destek açlıkgrevi yaptığını söylediler.

Açıklamada: “... Biliyoruz ki, Suriyehalkı ve Türkiye halkının acıları or-taktır. Bizleri burada biraraya getirenortak düşmana karşı duyduğumuz kinve direniştir. Zulme sessiz kalmak em-peryalistlere, AKP faşizmine boyuneğmektir. Boyun eğmeyeceğiz.SuriyeHalk Cephesi olarak, bizi destekleyenSuriye halkına, yetkililere, örgüt vepartilere, siz basın mensuplarına te-şekkür ediyoruz.” denildi. Yapılanaçıklamaya 17 kişi katıldı.

Açlık Grevinin 24. Günü, Standın5. Günü:

13 Eylül’de açılan standın hazır-lıkları yapıldıktan sonra oradan geçenSuriye halkına Nuriye ve Semih’indurumu anlatıldı. 14 Eylül’de Nuriyeve Semih’in mahkemeleri olduğu veonları desteklemek için yapacaklarıeyleme çağrı yapıldı. Suriyeli bir ka-dınla yapılan sohbette, kendisinin Çer-kez olduğunu, Rusya’ya çıkmak içinTürkiye’yi geçiş bölgesi kullanacağınıama yapılan bu zulmü ve baskıyı gör-dükten sonra Türkiye’ye gitmektenvazgeçtiğini söyledi. Standın açık ol-

duğu süre içerisinde oradan geçenhalka Nuriye ve Semih’i anlatan 20bildiri dağıtıldı.

Açlık Grevinin 26. Günü, Standın6.Günü:

Suriye Halk Cephesi Nuriye veSemih’in sesini Suriye halkına duyur-mak için Şam Teşrin Parkında stantaçmaya devam ediyor. 15 Eylül’deaçılan stantta 92 destek imzası alınırken100’ün üzerinde bildiri dağıttı. Dahasonrasında Halk Cepheliler çalışmayakatılan dostları ile eve geçip, müzikdinletisi ve açlık grevi direnişinin ya-nında Suriyedeki son durum üzerinesohbet edildi.

Açlık Grevinin 27.Günü Standın7.Günü:

Suriye Halk Cepheliler her zamankigibi Nuriye ve Semih’in sesini durmakiçin açtıkları stantta yerlerini aldılar.16 Eylül’de açılan stantta 20 imza alı-nırken 50 yakın bildiri dağıtıldı. HalkCephelilerin bir kısmı da FHKC önderkadrolarından olan Abu Ali Mustafa’nınanmasına katıldı. Suriye Halk Cephe-liler tarafından Abu Ali Mustafa nez-dinde tüm şehitler için yazılan mesajtakdim edildi.

Açlık Grevinin 29. Günü, Standın8.Günü:

18 Eylül’de Şam’ın Teşrin Parkındayerlerini alan Halk Cephelileri, Mısır’danNasırcı (Cemal Abd Alnasır) ÖrgütüYöneticilerinden ‘1. Basın Sempozyu-mu’na” katılan bir Halk Cepheli dostuylaziyarete geldi. Onunla Nuriye ve Se-mih’in direnişi üzerine sohbet edildi.Destek imzasını attıktan sonra oradanayrıldı. Yapılan çalışmada 25 bildiri da-ğıtılırken 17 destek imzası alındı.

Şam'da Açlık Grevinin 30. Günü,Standın 9. Günü:

19 Eylül’de Şam Tişrin Parkı’ndaaçık kalan stantta 15 imza toplanırken20 adet Nuriye ve Semih’in direnişinianlatan bildiri dağıtıldı. Halk Cephe-lileri çalışmada dostları yalnız bırak-madı. Oradan geçen halka Nuriye veSemih’in durumu anlatıldı. Serbestbırakılmaları ve işlerine geri dönmeleriiçin temennilerde bulunanlar oldu. Sa-dece Erdoğan’ın ismini duyan birçokkişi “Erdoğan’a karşıysa tabiî ki imzaatarım” deyip gelip imza attı.

Nuriye ve Semih'i Ortadoğu'da Duymayan Kalmayacak

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN44

Page 45: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

14 Eylül günü, Türkiye’nin baş-kenti Ankara’da bir tiyatro oyunusergilendi. Sahnede bir mahkeme can-landırıldı… Bu sahnede yalnızca ya-lanlar vardı, faşizm vardı; savcı kılı-ğına bürünmüş, hakim cübbesi giymişfaşizm, halkı yargılamaya, direnenleriteslim almaya çalışıyordu. Ancak ba-şarılı olamadı, Nuriye ve Semih içe-ride, halk dışarıda tüm gün diren-di…

Mahkeme sabahı saat 05.00'danitibaren polislerin Ankara’yı sokaksokak işgali başladı. Nerede yan yanayürüyen iki kişi görseler, takibe alındı,yollar kapatıldı, Ankara’ya gelen araç-lar tek tek denetlendi. Ancak tüm en-gellemelere rağmen, yüzlerce insanAdliye önüne gelerek Nuriye ve Semihdemeye devam etti.

Bu tiyatroda savunma da baskıaltındaydı. Mahkemeye hazırlanan,savunma için çalışan 16 avukat, Hal-kın Hukuk Bürosu ve evlerine yapılanbaskınlarla mahkemeden tam 2 günönce gözaltına alındılar. Nuriye veSemih savunmasız bırakılmak istendi.Ancak 1030 avukat verdikleri yetkibelgesiyle ve salonu tıka basa doldu-rarak Nuriye ve Semih’i avukatsızbırakmayacaklarını, meslektaşlarına,meslek onurlarına yapılan saldırıyıdayanışma ile karşılayacaklarını gös-terdiler.

Mahkemede Anti-EmperyalistCephe de yerini aldı. 5 ülkeden 9 ka-tılımcı ve çevirmenlerden oluşanheyet oradaydı.

Nuriye ve Semih tüm dünya halk-larına umut oldular, direnme, savaşmaçağrısı oldular. Ve bizler de Anti-Emperyalist Cephe olarak, uzak yakındemeden mahkemeye onların müca-delesine güç vermek için katıldık.Ankara’da görülen davalarda ilk kezbir yabancı heyetin girmesi de avu-katların ısrarı ve AEC’nin karar açık-lanana kadar ayrılmama kararlılığı

sayesinde oldu.KHK ile işinden atılan akademis-

yen Nuriye Gülmen ve öğretmen Se-mih Özakça ise, mahkemeye getiril-mediler. Getirilmeme gerekçeleri kaç-ma şüphesi. Belli ki tiyatro senaryo-sunu hazırlayanlar akıl ve mantıktanda yoksundular, faşizmin pervasızlı-ğıyla karar alıyorlardı.

Ankara’yı kuşatan AKP faşizmininkorkusu elbette kaçma olasılıklarıdeğil, halkın, onların kararlı ve dikduruşunu görmesiydi. Bu tiyatronuntek sebebi, iki direnişçinin halkınkarşısına çıkmasına engel olmaktı.Adalet’i temsil etmesi gerekenler hal-kın karşısında faşizmin temsilcisiydilerve mahkemeyi sanıksız, avukatsızkendi istedikleri gibi sürdürmek içintüm araçları kullanmışlardı. Mahke-meye destek için gelen avukatlarıniçeri alınmaması üzerine tartışmalıbaşladı mahkeme. Tartışma hakimingeri adım atıp, avukatların tamamınıniçeri alınmasıyla başladı.

İlk söz verilen sanık Acun Karadağ,avukatlarının 2 gün önce gözaltınaalınarak savunma hakkının gasp edil-diğini, bu baskıyı kabul etmeyecek-lerini söyleyerek, durumu protestoetmek için savunma yapmayacağınıbildirdi.

Ardından ÇHD Ankara Şube Baş-kanı savunma yaptı. Savunmasındaadliye önünde yapılan saldırıyı veNuriye ve Semih’in 16 avukatınıngözaltına alınmasının savunma hak-kının gaspı olduğunu anlattı. Sonra-sında Halkın Hukuk Bürosu adınaBetül Vangölü Kozaağaçlı savunmayaptı. Bu dosyaya hazırlanan avu-katların mahkemeye iki gün kala göz-altına alınmasının kabul edilemeye-ceğini ve savunma hakkının gaspedilmesi karşısında direnmeyi sür-düreceklerini belirtti.

Dosyaya ilişkin de insanca yaşa-mak için açlık grevi yapan Nuriye

ve Semih’in bugün moralleriyle ya-şamın içinde olduklarını vurguladıve açlığın en meşru direnme hakkıolduğunu, haklı olanın tepkisi oldu-ğunu anlattı.

Ardından da Ankara, Van, SakaryaBaro başkanları söz aldılar. Genelolarak Nuriye ve Semih’in mahke-meye getirilmemesinin, avukatlarınıngözaltına alınmasının savunmaya vedirenme hakkına saldırı olduğunu an-lattılar... Tüm avukat savunmalarınınbitimiyle karar için araya gidildi.

Ve tüm bu tiyatronun sonunda ha-kimin verdiği karar hiç kimseyi şa-şırtmadı. Hakim heyeti, avukatlarınsahiplenmesine karşı OHAL ile geti-rilen 3 avukat sınırlamasına, halkınsahiplenmesine karşı mahkemenin28 Eylül’de Sincan Hapishanesi Kam-püsünde yapılmasına, o tarihe kadarda tutukluluğun devamına karar ver-di.

Mahkemede oynanan tiyatro, halk-ları kandırmak içindir, ancak bu mah-kemeler direnenlerin cephesinde fa-şizmin yargılandığı bir kürsüye dö-nüşmüştür. Biz bu mahkemeleri çokgördük, direnenlerin sözleri ise bu-günlere miras kaldı.

Bu miras Alman faşizminin yar-gılandığı Bulgar devrimci GirigovDimitrov’un tarihi savunmasından,Yunan Komünist Nikos Beloyannis’inkararlılıkla parlayan gözlerinden kal-mıştır.

Biz bu kürsünün nasıl kullanılmasıgerektiğini, Fransız sömürgecilerinekarşı savaşını mahkemede de sürdürenCezayirli Cemile Bouhired’in işkencetezgahlarının öfkesiyle sıkılı yumru-ğundan, Devrimci Sol Ana DavasındaDursun Karataş’ın tarihe kalan yazıve resimlerinden biliyoruz.

(...)Halk Cephesi –

Uluslararası İlişkiler Komitesi16.09.2017

Nuriye ve Semih’in Mahkemesine ÇağrıNuriye ve Semih Halkların Mücadelesiyle Yaşayacak!

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

45DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 46: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN446

Mehmet Güvel Süresiz Açlık GreviDirenişinin 80. Gününü Geride Bırak-tı.

TAYAD’lı Mehmet Güvel, Nuriye veSemih için başlattığı süresiz açlık greviniİstanbul Küçükarmutlu Mahallesi’nde,direniş evinde devam ettiriyor. MehmetGüvel’in kaleminden, direnişin günlük-lerinden derlediklerimiz şu şekildedir;

72. Gün – 11 Eylül:… Hasan ile Tabipler Odası ve TİHV’e

tahlillerimi ve onların uygulamamızı is-tedikleri bir haftalık sıvı, idrar, tansiyonvb. uygulama listesini gönderdik. Tahlilsonuçlarına göre bize bir uygulama planıdaha gönderecekler.

Bugünkü sloganımıza TAYAD’tanGazi’de süresiz açlık grevindeki dostumFeridun da geldi. Sloganlarımızı attıkgüçlü bir şekilde. Hemen sonrasında GrupYorum’dan Bahar da geldi ziyaretimize.Dev-Genç’liler ziyaretimize geldiler. He-men toplu resim çektirdik ve işleri olduğuiçin gitmek zorunda kaldılar. Hatay’danHayat Ana aradı. Halimizi hatırımızısordu, çok iyi olduğumuzu söyledik. Ko-nuşmanın sonunda direniş evindeki her-kesin selamlarını ileterek telefonu kapattık.Slogan saatimiz de geldi. Bugünkü slo-ganlarımızı atarak dinlenmeye çekildik.

73. Gün – 12 Eylül:Sabah kalktığımızda Sezai her sabah

yaptığı gibi direniş yerinin temizliğiniyapmış, dövizlerimizin eksiği gediği varmı onları kontrol edip eksikleri tamam-lamıştı. Bugün ilk ziyaretçilerimiz ma-halledeki arkadaşlarımız oldu. Ankara veİstanbul’da Halkın Hukuk Bürosu’na ya-pılan operasyon ve gözaltına alınan avu-katlar hakkında bilgi getirdiler. Nuriyeve Semih’i savunmasız bırakmak içinfaşizmin yapabildiği elinden gelen buymuşdedik. Bugün sloganlarımızı biraz geçattık, nedeni ise gözaltına alınan avukat-larımız için hazırladığımız video çekimiydi.Ankara’ya Nuriye ve Semih’in mahke-mesine gitmeden önce ziyaretimize ge-lenler oldu. Sloganlarımızı da hep beraberatmış olduk böylece… TAYAD’tan Mollaçamaşırlarımız için deterjan alıp geldiziyaretimize. Hemen sonrasında ise MimarSinan Üniversitesi’nden Semih ve Bod-rum’dan bir dostumuz ziyaretimize geldi.Ankara’ya Nuriye ve Semih’in mahke-

mesine gitmeden önce bizi görmek iste-mişler. Toplu olarak resim çektirdik vesonra yanımızdan izin isteyerek ayrıldılar.Saat 8 oldu ve biz de hep birlikte slogan-larımızı atarak direnişimizin bugününüde bitirmiş olduk.

74. Gün – 13 Eylül:Bugün erken kalktım, dün akşamdan

beri su dahil hiçbir sıvı ya da şeker alma-dım. Bugün kan tahlili yapmak için doktorgeldi, kan tahlili için örnek aldı, sonuççıktığı zaman TTB ve TİHV’ e göndere-ceğiz. HMM’den bir aylık destek açlıkgrevcimiz Barış Yüksel, dün gece Tekir-dağ’dan tahliye olan yine HMM üyesiOlcay Abalay’ı hapishane çıkışında kar-şılamaya gitti. Birazdan diğer HMM’denarkadaşlarla beraber alana gelmiş olur vedireniş evindeki yerini alır. Günlüğe nok-tayı koymadan evvel arkadaşlar da geldiler,direnişimiz kaldığı yerden devam ediyor.Şişli Belediyesi İşçi Meclisi’nden YücelHanoğlu Nuriye ve Semih için iki günlükdestek açlık grevine katıldı, önlüğünü gi-yerek direnişteki yerini aldı… Barış Yük-sel’i, Ankara’ya Nuriye ve Semih’in mah-kemesine gitmek üzere uğurladık. Dünavukatlarımıza yapılan operasyon sonra-sında 10 avukatımızın gözaltına alındığınıöğrenmiştik. Daha sonra Amed-HHBüyesi avukat Behiç Aşçı’nın da gözaltınaalındığını ve birkaç avukatı hakkında dayakalama kararı çıkarıldığını öğrendik.Bunun savunmaya yönelik bir saldırı ol-duğunun bilincindeyiz. Fakat ne yaparlarsayapsınlar hakikati susturamazlar.

75. Gün – 14 Eylül:Şişli İşçi Meclisi’nden 2 günlük açlık

grevcisi Yücel Hanoğlu ile birlikte önlü-ğümüzü giyerek direnişteki yerimizi aldık.Bir yandan da kulağımız Ankara’dan ge-lecek haberlerde. Bu arada son aldığımızhabere göre TAYAD’lı Aileler hiçbir en-gelle karşılaşmadan Ankara’ya varmışlarve şu anda Abdi İpekçi Parkı’nda bekli-yorlarmış. Arkadaşlar direniş yerine sinemaperdesi getirdiler. Daha sonra Ankara’yabağlanacak ve oradaki gelişmeleri canlıolarak direniş yerindeki ziyaretçilerle veArmutlu halkıyla birlikte izleyeceğiz. Ön-ceki gün tahliye olan Halkın MühendisMimarları’ndan Olcay Abalay, bugün di-reniş yerine ziyarete geldi. Hep birlikte 7kişiyle sloganlarımızı attık. Artık mah-

Nuriye ve Semih’in Direnişi Gönüllülerle Büyüyor

Page 47: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

kemeyi bekliyoruz. Direniş yerine kur-duğumuz görüntü sistemi ile gelişmelerecanlı bağlanacağız.Yunanistan’dan ara-dılar. Nuriye ve Semih için 30 günlükaçlık grevini bugün bitirmişler. TürkiyeKonsolosluğu önünde açıklama yapmışlar.Sonra Yunanistan’dan sol gruplar veanarşistlerle beraber sloganlarla uzun biryürüyüş yapılmış.

Canlı yayından izlediğimiz kadarıylainsanlara biber gazı ve plastik mermiatarak Kızılay Meydanı’na doğru sürmeyeçalışıyorlar. Fakat buna rağmen insanlar“Nuriye Semih Yalnız Değildir” sloganınıatmaya devam ediyor. Tam sayıyı öğre-nemesek de çok sayıda gözaltı olduğugelen haberlerde… Canlı bağlantıdan al-dığımız sayıya göre şu ana kadar 281gözaltı var… TİHV’den doktorlar geldi.Beni muayene ettiler, kan tahlili ve idrarsonuçlarına baktılar. Bugün mahkemenedeniyle tansiyonum yüksekti. Doktorlar;limon, kuşburnu vb. içecekleri içmemdebir sakınca olmadığını, sıvı için de 2 çaykaşığı tuz alabileceğimi söylediler.

76. Gün – 15 Eylül:Nuriye ve Semih’in 191, benim 76,

Feridun Osmanağaoğlu’nun 34, Barış’ın18. açlık gününde; halkını, ülkesini sevenherkese Merhaba… Vefa Evi’nden Me-sude ana, Yıldız ve Özlem ziyaretimizegeldi. Sloganlarımızı hep birlikte attık…Sohbet ediyoruz, sohbetimizin konusuNuriye ve Semih’in mahkemesi. SuriyeHalk Cephesi’nden aradılar. Uzun uzunkonuştuk, Barış da konuştu. Nuriye veSemih’in mahkemesini, duruşmadakiavukatların savunmalarını, Türkiye’ninfarklı yerlerinden gelenlere yapılan polissaldırısını, işkenceleri anlattım. Buradakiarkadaşların Suriye Halk Cephesi’ne se-

lamlarını ilettim. Onlar da çok selamgönderdiler… Esenyurt ve Bağcılar’dan2 genç arkadaşımız ziyaretimize geldi.Günün son sloganlarını hep birlikte at-tık.

78. Gün – 17 Eylül:… Bugün aldığımız iki haber bizi

derinden üzdü ve öfkelendirdi. Biri, göz-altındaki avukatımız Özgür Yılmaz’ınbabasının vefatı. İkincisi de Edirne FTipi Hapishanesi’ndeki sürgün haberi.Selmani Özcan dışındaki tutsakların hepsisürgün edilmişler. Nereye sürgün edil-dikleri hala belli değil. Gazi Mahalle-si’nden iki gencimiz, 1 günlük destekaçlık grevine geldi. Feridun’u sorduk,iyi olduğunu söylediler. Tiyatrocu MehmetEsatoğlu, eşi ve arkadaşlarıyla birliktedireniş alanımızı ziyaret ettiler. Sohbetettik, hep birlikte fotoğraf çektirdik…Şu an direniş yerinde Gazi’den gelendestek açlık grevcisi arkadaşlarımızlabirlikte oturuyoruz. Aldığımız bir haberegöre Dev-Genç’li Ulaş ve Deniz gözaltınaalınmış…

79. Gün – 18 Eylül:… Dün akşam biraz rahatsızdım. Baş

ağrısı ve yutkunmamda zorluk vardı vetansiyonum yüksekti. Bu sabah normaledöndüm… Tiyatrocu Mehmet Esatoğlu,eşi ve arkadaşı ile birlikte ziyaretimizegeldiler. Eşi bize Hasan Hüseyin Kork-mazgil’in “Acıyı Bal Eyledik” şiiriniokudu. Ardından Mehmet Esatoğlu, Na-zım Hikmet’in “Bazı Anılar” şiirini tiyatralbiçimde okudu. İkisine de yüreğine sağlıkdedik. Bu arada Özgür TutsaklarımızdanFikret Kara’dan telefon geldi. AnnesiNaime de direniş alanımızdaydı, telefonuEsatoğlu’na verdiler ve sohbet ettiler…

Dersim Hozat’tan Adil geldi. HalkınMühendis Mimarları, Karsel Köyü’ndekurduğu su türbinini Adil’in evine yap-mışlar. Şu anda evin tüm elektrik ihtiyacı,bu su türbini ile karşılanıyor.

80. Gün – 19 Eylül:… Samsun’dan Furkan isimli bir ar-

kadaşımız aradı. Direniş ile ilgili sorularsordu. Direnişin tüm coşkusuyla devamettiğini, sağlığımın da çok iyi olduğunuanlattım. Bize başarılar diledi. TAYAD’tanİsmail geldi. Bize Mevlana şekeri getirdi.Dün Uzunçayır’da polisler genç bir ço-cuğu işkenceyle gözaltına alırken İsmailbu duruma tepki göstermiş ve bununüzerine kendisi de gözaltına alınmış. Ak-şam 11’e kadar gözaltında tutmuşlar.Gözaltında da telefonundaki tüm fotoğ-rafları silmişler… Bu arada Edirne Ha-pishanesi’ndeki tutsaklara gardiyanlarınsaldırdığını, birçok tutsağımızın ciddişekilde yaralandığını öğrendik… Gününikinci slogan saati geldi. SloganlarımızıNagehan attırdı. Günün son sloganlarınıkalabalık biçimde attık.

81. Gün – 20 Eylül:Yeni bir direniş gününde tüm dostlara

merhaba… İnternetten öğrendiğimiz bil-giye göre gözaltındaki avukatlarımız şusaatlerde adliyeye çıkarılmışlar. Bizlerde avukatlarımız yalnız değildir, onlarbizim onurumuzdur diyoruz. Armutlu’danİbrahim ziyaretimize geldi. Günün ilksloganlarını attık. Bugünkü sloganlarımızamahalleden Pala dayımız da katıldı…Bu akşam bir sürpriz yaşadık. Gazi’desüresiz açlık grevi direnişini sürdürenFeridun ziyaretimize geldi. Bizler de çoksevindik. Sohbet ettik, açlık grevi direnişiniGazi Son Duraktaki Pir Sultan AbdalCemevi’ne taşıyacaklarmış. Dev-Genç’liAslı ve Deniz ziyaretimize geldiler. Denizbirkaç gün önce Gazi Mahallesi’nde göz-altına alınmıştı. Dün bırakılmış. Kendisinegeçmiş olsun dedik. Halkın MühendisMimarları kalabalık bir şekilde ziyareti-mize geldiler. Günün son sloganlarınıhep birlikte gür biçimde attık.

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

447DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 48: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN448

Nuriye ve Semih için İstan-bul'da ve Anadolu'da yapılaneylemlerden, çalışmalardan der-lediklerimizi aşağıda yayınlı-yoruz:

İSTANBUL:Sarıgazi Halk Meclisi:Sarıgazi Halk Meclisi Nuriye

ve Semih’in taleplerinin kabuledilmesi ve serbest bırakılmasıiçin 14 Eylül'de 1 günlük açlıkgrevi yaptı.

İdil Halk Tiyatrosu: İdil Halk Tiyatrosu tarafından

13 Eylül'de Çayan Mahallesinde5 kafede Nuriye ve Semih içinkısa skeçler oynanıp 14 Eylül’degörülecek mahkemeye çağrı ya-pıldı.İdil Kültür Merkezi, Grup Yorum:

İdil Kültür Merkezi çalışan-ları ve Grup Yorum üyeleri 15Eylül'de Nuriye ve Semih içindestek açlık grevi yaptı.

Devrimci İşçi Hareketi:Devrimci İşçi Hareketi 13

Eylül'de Kuruçeşme Mahalle-si’nde Ankara’da yapılacak olanmahkemeye çağrı için 2 bin elilanı 5 bin kuşlama yaptı. Ça-lışmada kuşlama ve bildirilerdağıtılırken, faşist AKP’nin pol-isleri mahallede halkı tedirginetmek için, akrep aracı ile so-kaklarda gezerek taciz etti. Bunarağmen bildiri ve kuşlamalaradevam edildi. Çalışmaya 6 kişikatıldı.

Çayan Halk Cephesi:Nuriye Gülmen ve Semih

Özakça açlık grevinin 190. günü14 Eylül'de mahkemeleri sürer-ken Çayan mahallesinde Halk

Cepheliler tarafından “Nuriyeve Semihe Özgürlük -Halk Cep-hesi ” yazılı pankart asıldı.

Bahçelievler Halk Cephesi: Bahçelievler Halk Cephesi

tarafından 18 Eylül'de süresizaçlık grevinin 36. gününde olanFeridun Osmanağaoğlu ziyaretedildi. Feridun Osmanağaoğluile mahkeme üzerine sohbetedildi. Ayrıca aynı gün birçokmahalleden ziyarete gelenleroldu. Feridun Osmaağaoğlusohbette ayrıca 2000 ölüm oruç-larını, şehitleri anlattı.

Sarıgazi Halk Cephesi:Sarıgazi’nin 19 Eylül'de Halk

Cepheliler tarafından birçoknoktasına “NU SE” yazılamalarıyapılarak ajitasyonlar çekildi.

ANADOLU:Ankara TAYAD:Ankara’da TAYAD Nuriye

ve Semih’in mahkemesine çağrıiçin Batıkent Mahallesi ve Bül-bülderesi’nde 13 Eylül'de bildiridağıtıp ve pullama çalışmasıyaptı. Bildiri dağıtımında yapılansohbetlerde, bir hukuk öğrencisi,Nuriye ve Semih’in avukatlarınayapılan saldırılarla ilgili kaygı-sını dile getirip hukuk öğrencisiolarak bu davanın kendisi içinönemini anlatırken, bir akade-misyen Nuriye ve Semih’in di-renişinin kendileri için umut ol-duğunu belirtti. Halk Nuriye veSemih’in durumu ile ilgili sü-rekli bilgi isterken, direnişi takipettiklerini ve Nuriye ile Semih’eyapılanlar üzerinden kendi ço-cuklarının gelecek kaygılarınıdile getirdi.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı Zulmün Elinden Çekip Almamıza Hiçbir Güç Engel Olamayacak

Nuriye ve Semih'in 14 Eyül mahkemesi bir tiyatro sahnesinde başka bir şey değildi. Nuriye veSemih'i tahliye etmemek için onları mahkemeye getirmeyen faşist AKP iktidarı sahiplenmeyi degözaltı ve saldırılarla önlemeye çalıştı. Ama buna rağmen engel olamadı. Şimdi onları 28 Eylülgünü zulmün elinde çekip almak için halkı bu mahkemeye daha fazla katma zamanıdır.

Page 49: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

449DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Suriye Halk Cepheliler ve dostları 17 Eylül’deGazeteciler Cemiyetinin düzenlediği “ 1. BasınSempozyumu” çerçevesinde sempozyuma katılanlarıonurlandırmak ve plaket vermek için akşam dü-zenledikleri programa katıldılar. Sempozyumunkatılımcılarına plaketleri verilmeden önce Gaze-teciler Cemiyeti başkanı, bu sempozyumun önemiüzerine kısa bir konuşma yaptı. Daha sonra SuriyeSenfoni orkestrası bir dinleti verdi. Dinletide halkve vatan şarkılarının yanında sevda şarkıları dasöylendi. Program sürerken Suriye basınından birkanal, gelen katılımcılar ve Halk Cephelilerle busempozyumun önemi üzerine röportaj yaptı. HalkCepheliler röportajlarında ilk önce Gazeteciler Ce-miyeti’ne davet ettikleri için teşekkür ederken busempozyumdan dolayı da onları kutladı. AyrıcaEmperyalizmin Suriye’ye saldırı hazırlığını basınüzerinden yaptığını, halklara saldırı ve işgal yapa-cakları sırada ilk önce basını kullanarak halkı et-kilemeye çalıştıklarını dile getirdi. Konuşmanındevamında emperyalizm nasıl ki halkı etkilemekiçin basını kullanıyorsa; direnen halkların ve dev-letlerinde kendilerini savunmak, gerçeği ortayakoymak için basını iyi kullanması gerektiğini dilegetirdi. Ayrıca program sonunda Baas PartisininMedya Sorumlusu Doktor Mehdi Dahlalla ile gö-rüşüldü. Görüşmede Doktor Mehdi Dahlalla, oradabulunan kişilere Halk Cephelilerin 28 gündür açlıkgrevinde olduklarını ve onların da ödüllendirilmesigerektiğini söyledi.

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

öyle naiföyle incedir ki yürekleribir kırlangıç havalansakanat çırpışındanürperirincinirbir çocuk saflığındasaklanır sanırsınız…öyle inatçıöyle onurludur ki kavgalarışahan olup havalanıncakanat çırpışındanbulutlar çekiliryağmurlar savrulurgün dağların ardınasaklanır sanırsınız…işte öyle naif ve inceişte öyle inatçı ve onurluomuzladılarhalkın tüm acılarını.ağırlığına bile aldırmadankaranlığın orta yerindenhavalandılarart arda……leş kargalarıdüşüp peşleri sıraüşüştüler gencecik ömürlerine.

kırmak istediler kanatlarınıvazgeçmediler uçmaktan.boğmak istediler sesleriniyılmadılar haykırmaktan.ve insanlığa dairiyi-güzelhaklı-doğrune varsaaçlıklarına katıpkarıştılarhalkın can damarlarına.…eridikçe bedenleribüyüdü öfkeeridikçe kaslarıbileylendi sevdave umutmilyonlar olupdağılınca dört bir yana;biçarekapatsalar dakör karanlıkdemir bir kafesekaranlığı yaran aydınlıkdemiri eriten ateştirşimdi açlık…

Alev Şahin06/09/2017

BİR AÇLIK HİKAYESİ

Düzce Direnişçisi MimarAlev Şahin’in Nuriye ve Semih İçin Yazdığı Şiir

Suriye Halk Cephesi Gazeteciler Cemiyetinin

"1. Basın Sempozyumu"nunPlaket Verme Törenine Katıldı

Page 50: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN550

AKP’nin katil polisleri 12 Ey-lül’de Halkın Hukuk Bürosu(HHB) avukatlarını gece yarısıbaskınıyla işkencelerle gözaltınaaldı. Sonrasında yapılan yazılıaçıklamalardan derlediklerimizşu şekilde;

Antakya TAYAD’lı Hayat (Ana) Uçucu – 15 Eylül:

“… Nuriye ve Semih’i savun-dukları için, devrimci Özgür Tut-sakları savundukları için, evlatla-rımızı savundukları için… Biztutsak aileleri olarak halkın avu-katlarına hukuksuz ve adaletsizceyapılan bu baskını, yapılan bubaskı ve işkenceyi nefretle kını-yoruz. Halkın avukatlarına eniçten geçmiş olsun dileklerimiziiletiyor, yanlarında olduğumuzubelirtiyoruz. Onlara yapılan hak-sızlığın acısını, öfkesini yüreği-mizde hissediyoruz. Halkın Avu-katları, hak arama imkanları elle-rinden alınmış müvekkillerini hiç-bir zaman yalnız ve çaresiz bı-rakmadılar. Günü geldi mahkemesalonlarında, adliye koridorlarındaoldular. Kimi zaman mahkeme-lerde sabahladılar, hapishanelerdeyapılan sürgün sevklerde, işkencegören evlatlarımızın biz ailelerden önceyanlarında oldular, ihtiyaçlarını karşı-ladılar. Nuriye ve Semih’in taleplerininyerine getirilmesi için ve hapisten çı-karılmaları için, başvurulması gerekenbütün adli, idari yargı yollarına baş-vurdular.

Ve şimdi müvekkillerini açlıklarıylasavunuyorlardı. Bu yüzden evleri ba-sıldı, bu yüzden gözaltına alındılar.Nuriye ve Semih’in mahkemesine ka-tılmasınlar, savunmasınlar diyedir. AmaNuriye ve Semih’i savunacak dahaçok avukat var. Nuriye ve Semih aç-lıkları ile kendilerini savunacaklar. Buhaklı direnişleri bütün dünya ülkelerindeyankılanıyor. Bu direnişin engellenmesimümkün değildir…”

Devrimci İşçi Hareketi –

13 Eylül:“… Nuriye ve Semih avukatsız

kalsın istiyor Erdoğan ve Soysuz Sü-leyman. Gece gündüz bu iki direnişçiyinasıl güçsüz bırakırız diye düşünüyorlar.Bir ülke ve iktidar düşünün halkınabu kadar düşman, bu kadar kindar...Nuriye ve Semih, dünyaya onların nemal olduğunu gösterdiği için çok kin-liler.

Katil AKP’ye sesleniyoruz: Halkınavukatları hep bizlerin yanında oldu.Bizler de onların yanındayız. Onlaryarın mahkemede olamayabilir amabiz orada olacağız. Avukatlarımızı,Nuriye ve Semih’i yalnız bırakmaya-cağız. Nuriye ve Semih’in eyleminiböyle bitiremezsiniz. Zulmettikçe bizidaha da kinlendiriyorsunuz. O nedenleyarın orada olacağız…”

İstanbul İkitelli Halk Cephesi –17 Eylül:

“… Avukatların başlarına gelecekher türlü müdahaleden faşist AKP

hükümeti ve işbirlikçileri sorum-ludur. KHK’larla işlerinden ihraç edilenNuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın,avukatlığını yapan avukatlara hunharcasaldıran faşizm, 14 Eylül duruşmasınagünler kala, avukatları gözaltına alarak,ben faşizmim ben ne dersem o olur,demeyi akıllarından geçirdi. Oysakiunutmuşlardı dışarıda yüzlerce avukatNuriye ve Semih için vekâlet veripduruşma salonundaydı. HHB avukat-larına zor kullanan faşizmi yeneceğiz,kazanacağız! 28 Eylül’de Sincan Ha-pishanesin’de olacağız ve Nuriye veSemih’i faşizmin zindanlarından kur-taracağız!

Haklıyı ve Doğruyu SavunanAvukatlar Teslim Alınamaz!

Page 51: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

� Avusturya:Viyana’da Avusturya Halk

Cephesi tarafından mahkemenin ilkgünü, 14 Eylül’de Nuriye Gülmen veSemih Özakça için basın açıklamasıve oturma eylemi düzenlendi.

Faşist AKP hükümetinin KHK’ylamesleklerinden ihraç, daha sonra dahukuksuz bir şekilde tutsak ettiği, açlıkgrevi direnişlerinin 180. gününde olankamu emekçileri Nuriye Gülmen veSemih Özakça için, 14 Eylül Perşembegünü 14.00 ile 18.00 saatleri arasındaAvusturya Halk Cephesi tarafından bu-gün ilki görülen duruşmaya paralelolarak basın açıklaması ve oturma eylemidüzenlendi. 13. Viyana’daki TürkiyeBaşkonsolosluğu önünde yapılan eylemeViyana Alevi Toplumu ve Viyana YeniKadın Hareketi de destekte bulundu.Yaklaşık 50 kişinin katıldığı eylemde,AKP hükümetinin tüm hukuksuzlukla-rına ve yarattığı kaos ortamına beden-lerini ve ömürlerini siper ederek müca-delelerini sürdüren iki kamu emekçisinin,haklı direnişlerine ve taleplerinin biran önce kabul edilmesi istendi. Atılansloganlarla akşam saat 18:00 da son-landırıldı.

� Almanya:Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği

önünde 14 Eylül günü saat 12.00’dabir araya gelen Halk Cepheliler Nuriyeve Semih için eylem yaptılar. Alman-ca-Türkçe; “Nuriye Gülmen ve SemihÖzakça Yalnız Değildir! İşimizi Geriİstiyoruz” pankartının açıldığı eylemde,bir saat boyunca haykırılan sloganlaraotobüs ya da araçlarındaki insanlarınzafer işaretleriyle, kornalarıyla destekverdikleri de görüldü.

Ulm’da Nuriye ve Semih İçin Me-şaleli Eylem...

Av ru pa’da Direniş Açlığımızla Büyüyor!

Açlık Grevi 24. GünAçlık grevinin 24 günü: Bugün destek

açlık grevimizin 24. günüydü. Artık hepimizyarın görülecek mahkemeyi bekliyoruzgözümüz kulağımız artık Ankara’da. Bugüngüne haberleri okuyarak başladık ve kitapve dergimizi okuduk. Ardından hep birliktedergimizi dağıtmaya çıktık. Halkımız ileuzun uzun Nuriye ve Semih’in direnişihakkında sohbet ettik ve onlara yarın gö-rülecek olan mahkemeyi anlattık. Kendi-lerini ayrıca direnişimizi sahiplenmek içinderneğimize davet ettik. Dergi dağıtımındansonra derneğe geçtik ve gelen ziyaretçilerile sohbet edildi.

Açlık Grevi 25. GünüBugün erkenden kalktık. Ve Essen kon-

solosluğu önünde düzenlenecek eylemiçin hazırlıklarımızı yaptık ve yolla ko-yulduk. 12:15 gibi konsolosluk önündeydik.Ve hemen pankartımızı açtık ve sloganla-rımızı attık. Eylem 15:00’e kadar sürdüve toplam 6 kişi katıldı. Eylemden sonraderneğe dönerek duruşmayı internettentakip etmeye başladık ve gözaltları, saldı-rıları görünce öfkemiz bin kat arttı. Budüzenin hakimleri, savcıları, katilleri, iş-kenceleri korumak için vardır bizim içindeğil bu çok iyi biliyoruz. Mahkemenin28 Eylül’e ertelendiğini öğrendik.

14 Eylül Perşembe günü saat 12.30 ve15.00 arası Dortmund ve Essen Halk Cep-heliler Essen ‘de bulunan TC başkonso-losluğu önündeydi.

Ankara’da duruşma sürerken yüzlercekişi Ankara’da polis terörüne karşı dire-nirken, biz de Essen’de Nuriye’yi ve Se-mih’i destekledik.

Öyle rezil duruma düştü ki AKP faşizmimahkeme yapılıyor ama ne sanık ne deavukat var. Duruşma boyunca onlarca in-sanımız işkenceyle gözaltına alındı. Amaherkes şunu gördü; Ne baskılarınız negözaltılarınız bizi yıldıramaz. Nuriye veSemih’i mahkemeye getirmediniz ve avu-katları gözaltına aldınız ama yüzlerce insano gün Nuriye’yi ve Semih’i sahiplendi.Bir dahaki duruşma 28 Eylül’de olacakve yine yüzlerce insan Nuriye ve Semihiçin Ankara Adliyesi’nde olacak.

Biz de Essen’de konsolosluk önündemahkemeyi takip ettik ve AKP faşizminiteşhir ettik. Eyleme toplam 7 kişi katıldı.

Nuriye ve Semih`in mahkemelerininolduğu 14 Eylül Perşembe günüAlmanya´nın Karlsruhe kentindeki TCKonsolosluğu önünde bir eylem gerçek-leştirildi.

Mannheim Halk Cephesi´nin çağrısıile saat 11:15´te pankartın ve dövizlerinaçılması ile başlayan eylem saat 12:00`akadar atılan sloganlar ve çekilen ajitasyonlarile devam etti. Konsolosluk işlemleri içingelen insanların, durup anlamaya çalıştığıve bazılarının da sözlü olarak destek verdiğieylemde, ayrıca Karlsruhe`de oturan birabimizin topladığı imzalar konsoloslukçalışanlarına verilmek istendi. İmzalarıalıp almama konusunda ne yapacaklarınıbilemeyen ve sürekli olarak birbirlerinesormaya çalışan konsolosluk görevlileriimzaları alamayacaklarını belirtince budurumda yine ajite edilerek konsoloslukçalışanlarına; AKP faşizmine hizmet et-memeleri ve suçlarına ortak olmamalarıgerektiği söylendi.

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

51DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Orhan Batasul-Ayhan Yalman Direniş Günlüğü

Page 52: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

15.09.2017 Cuma günü saat 18.00’daUlm çarşı merkezi Münsterplatz’da Nu-riye-Semih ve tutuklu gazeteciler içineylem düzenlendi. 50’ye yakın kişi katıldı.

Heidelberg Bismarckplatz:MLPD´nin her pazartesi açtığı standa

pankart asıldı, bildiri dağıtıldı. Heidelberghalkına Nuriye ve Semih ile ilgili bilgi-lendirme içerikli metin okundu, dayanışmaçağrısı yapıldı.

Hamburg: Her hafta Halk CephelilerPazartesi, Çarşamba ve Cuma günleriHamburg Alton’a meydanında Nuriyeve Semih’in direnişine destek amaçlı pro-testo eylemi yapılmaktadır. Bu çarşambaeylem, Yeşiller Partisi ile aynı anda kesişti.Bildiri dağıtıldı, direnişle ilgili konuşmayapıldı.

� Yunanistan:Selanik’te her yıl düzenlenen, Yuna-

nistan başbakanı ve binlerce insanın ka-tıldığı 5 bin polisle korunan UluslararasıSergi deki Faşist Türkiye devletinin stan-dına müdahalede bulunuldu.

Nuriye ve Semih’in mahkemesine 1gün kala, 13 Eylül Çarşamba, Akşamüstü18.00’da yapılan müdahale Halk Cephe-lilerin örgütlemesi ile gerçekleştirildi.Günler öncesinden adım adım örgütlenenmüdahaleye 1’i Halk Cepheli 16 YunanAnarşist ve Komünisti Katıldı.

Kuşlamalar ve pankartla faşist devletinstandına girildi ve stant fiili olarak kapatıldı.Yunanca ve İngilizce hazırlanan pankartta“Türkiye’deki faşist saldırılara karşı açlıkgrevi 189. Günde”, “Açlık Grevcisi NuriyeVe Semih Yaşasın! Hemen Serbest Bıra-kılsın Ve Bütün Talepleri Kabul Edilsin!” yazılıydı. Bin adet kuşlama bütün büyüksahada uçuşurken, 200 bildiri dağıtılırken,geniş ilgi içerisinde Türkçe ve Yunancasloganlar atıldı.

Atina Direniş Çadırı GünlüğüDireniş çadırımızın 37. ve son günü…Bugün Nuriye ve Semih’in mahkemesi

var. O nedenle tüm arkadaşlarımız mah-kemeden önce çadıra geldiler. Duruşmayıburadan takip ettik. Sosyal medyada çıkangörüntüleri izledik. Gözaltılar, işkencelerkarşısında daha bir öfkelendik. Ancakdireniş karşısında gururlandık. Nuriye veSemih’in direnişinin halkımız tarafındansahiplenilişine tanıklık etti.

Çadırda duruşma sonucunu beklerkensüresiz açlık grevinde bulunan Mehmet

Güvel ve Feridun Osmanağaoğlu ile te-lefonda konuştuk. Onların coşkusunaortak olduk.

Çadırımızı ziyaret eden Alman gaze-teciler ile direniş hakkında röportaj yap-tık.

Kararı beklerken bildirilerimizi da-ğıtmayı, imza toplamayı ve Nuriyeleriçin kart mesajı yazdırmayı sürdürdük.

AKP iktidarının hakimleri, savcılarısuçlarına bir yenisini daha ekleyerek tah-liye kararı vermediler.

Bugün çadırımızın son günüydü. Hepbirlikte topladık. Ancak Nuriye ve Se-mih’in sesini Yunanistan ve dünya halk-larını duyurmaya devam edilecek.

Atina’da Faşistler Tarafından Katledilen Sanatçı Pavlos Fisas İçin Anma Yürüyüşü Yapıldı

2014 yılında faşist Altın Şafak parti-sinin eli kanlı katilleri tarafından Atina’dakatledilen müzisyen Pavlos Fisas için 18Eylül günü anma yürüyüşü yapıldı. Yu-nanistan Halk Cephesininde katıldığıanma için toplanan kitle altı kilometrelikyürüyüşün ardından, sanatçının ailesi ta-rafından verilen konser için toplandı.Yü-rüyüş boyunca “Nuriye-Semih Onuru-muzdur, Nuriye-Semih Yalnız Değildir,Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”sloganları atıldı.Yürüyüş sırasında yeryer polisle çatışmalar yaşandı. Saat 18.30 da başlayan yürüyüş saat 21:00’dasona erdi.

� Belçika:Belçika’nın başkenti Brüksel’de

OHAL’e Karşı Mücadele Komitesi, 16Eylül Cumartesi günü Bruxelles SaintJean Place’da her hafta olduğu gibi Nuriyeve Semih’in sesi olmaya devam etti.

25 kişinin katıldığı eylemde Nuriyeve Semih’in taleplerini anlatan bildirilerdağıtıldı ve Fransızca sloganlar atıldı.

Saat 16.30 18.30 arasında gerçekleşeneylemde 14 Eylül günü Ankara adliyesindegörülen mahkeme sürecinin değerlendir-mesi ile beraber Nuriye ve Semih’in aç-lığının 200. günündeki eyleme kitleselkatılım çağrısı yapıldı.

İsviçre:Direnen emekçi halkın egemenlere

karşı mücadelesi bitmedi, bitmeyecek.İşbirlikçi Faşist AKP iktidarı Nuriye

ve Semih’in direnişi karşısında acilleşmeğe

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN552

Page 53: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

devam ediyor.13 Eylül Çarşamba günü İsviçre’nin Zürich

şehrinde Nuriye ve Semih’e destek için bir yürüyüşgerçekleştirildi. Akşam 18:30’da toplanılarak 19:00’dayürüyüşe geçildi.

Zürich’in merkezi yerlerinden HECHTPLTZ’tabaşlayan yürüyüş Türkçe ve Almanca sloganlarladevam etti.

Yürüyüş güzergahının kimi yerlerinde Almancaaçıklamalar okunarak sokaktan geçenler ve esnaflarbilgilendirildi.

Saat 19.00’da iki pankart, dövizler ve flamalarlabaşlayan yürüyüş 52 kişinin katılımıyla Zürich Kon-solosluğu önüne kadar sürdü. Atılan sloganlar Türkçeve Almanca okunan bildirilerle son buldu.

� İngiltere:14 Eylül günü Londra Türkiye Konsolosluğu

önünde Nuriye ve Semih için eylem yapıldı. Protestodakızıl flamalar dalgalandırıldı, pankart açıldı. Megafonlaelçilik çalışanlarının duyacağı gürlükte “işçilerin,emekçilerin haklı mücadelesi kazanacak, faşizm ise,er geç yenilecek! Halkların haklı mücadelesini temsilettiğimizi, bu onurlu direnişin Türkiye ve dünya halk-larının yüreğine ve bilincine işlediğini biliyor ve buinançla biz kazanacağız diyoruz” denildi.

Gösteri boyunca Nuriye ve Semih’in faşizmi yar-gılayan davası da takip edildi. 2 saat süren eylemGrup Yorum’dan Umut Güneşi ve Çav Bella türküleriile bitirildi.

Aynı gün; 25 günden beri Nuriye ve Semih’eAdalet Ve Özgürlük Çadırı ve standı birlikte açıldı.

Çadırımız 29. Gününde18 Eylül Pazartesi, NURİYE VE SEMİH ‘E ÖZ-

GÜRLÜK VE ADALET direnişinin 194. günündede standımızı ve çadırımızı açtık.

Londra’da NURİYE VE SEMİH’E ÖZGÜRLÜKVE ADALET standımızı ve çadırımızın 29. günündeise değişik milliyet ve inançlardan halklarımızlatanışma fırsatımız oldu; bugün de bir İranlı ile sohbetettik. “Mücadeleniz önemli ve insanlığa güç ve moralveriyor” dedi. İran rejimi hakkında, İrlanda ve Kürthalklarının mücadelesi güzel ve geri yanları hakkındakonuştuk.

Ergani Aslan Spor Gru-bu Kuruldu

Avrupa’da Dev-Genç ola-rak başlattığımız ve ErganiAslan’ın adını verdiğimizSpor Grubumuzun çalışma-ları mütevazı bir şekilde bu-gün başlatıldı. Spor yapmanınönemiyle birlikte Dev-Genç’liler olarak sporu ha-yatımıza katmak istiyoruzve bunun için küçük bir baş-langıç olarak kendi spor gru-bumuzu kurduk. Spor gru-buna katılmak isteyen tümarkadaşlarımız bize Facebooksayfamızdan ulaşabilirler.

Bünyamin Kılıç GençlikOkulu Kuruldu!

Avrupa Dev-Genç olarakkurduğumuz “Bünyamin Kı-lıç Gençlik Okulu” artık haf-talık çalışmalarla, bulundu-ğumuz yerlerde hayata ge-çirilecek. Düzenin eğitiminealternatif olarak kurduğumuzbu okulda hep birlikte gerçektarihimizi, geleneklerimizi,devrimciliği, gerçek bilgiyiöğreneceğiz. Çeşitli konularınyanı sıra her hafta memle-ketimizden bir yeri de ye-mekleriyle, özellikleriyle ta-nıtacağız. Halk Kahraman-larını, şehitlerimizin hayatınıöğreneceğiz.

Bugün yaptığımız ilk ça-lışmada Gençlik Okulumu-zun şekillenişini konuştukve ilk konumuz olan “Halkve Vatan Sevgisini” ele al-dık.

Gelin hep birlikte bilgi-lenelim, güçlenelim.

Zürih Ve Çevresinde Piknik Ça-lışması

16.09.2017 tarihinde saat 09:30’danitibaren Zürih’te piknik çalışması yü-rütüldü. İradi olarak belirlenen mahal-lelere giderek esnaflarla sohbetler edildi,dükkanlara afişler asıldı ve el ilanlarıdağıtıldı.

Zürih’te saat 15:00’a kadar sürençalışmamızı Zug şehrinde bizi bekleyenarkadaşımızı alarak devam ettirdik.

Yaptığımız çalışmada toplam 9 Yü-rüyüş dergisi halka ulaştırıldı,

Basel’de 23 Eylül 2017’de yapılacakolan ücretsiz halk pikniği çalışmalarıdevam ediyor.

Basel ve çevresinde esnaflara ve so-kaklara Alevi derneklerinde afişlemeleryapıldı. Toplam 150 tane afiş ve 500adet el ilanı dağıtıldı.

Evlerin posta kutularına, restoranlarda yemek yiyen insanlara el ilanı veri-lerek pikniğe davet edildi.

NRW Dev-Genç’ten Lise ÖnündeÇalışma

20 Eylül Çarşamba günü NRW Dev-Genç Duisburg şehrinde bir okul ve üni-versite önünde bildiri dağıtarak çalışmayaptı. Avrupa’da Grup Yorum’a yönelikbaskıları ele alan bildiriyi teneffüste,durakta ve okulun yakınındaki gençlereverildi ve bu konu hakkında sohbetedildi. Aralarından bazıları Grup Yorum’utanırken, birçoğu da merak edip soru-yordu. Bizden fazla bildiri isteyip, ken-dilerinin de dağıtacağını söyleyen gençlerde oldu. Sohbet ettiklerimizi ileride dü-zenlenecek olan konserlere davet ettikve iletişim için bilgi verdik. Ayrıca birsonraki çalışmamız için de birçok öğ-renciden yardım sözü alındı.Çalışmayatoplam 3 kişi katıldı ve yaklaşık 30bildiri öğrencilere verildi.

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

553DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 54: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

AVRUPA’dakiBİZ

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN54

Page 55: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

24 Eylül2017

Yürüyüş

Sayı: 33

55DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

Dergimizin 33. sayısının yayınlandığı 24 Eylül 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 200. günündeler

*Yüksel Direnişi 320. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 125. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 216. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 85. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 42. gününde* Nazife Onay, tutukluluğunun 47. gününde

Page 56: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

“Ben özgürlüğe sevdalıyım. Beni bu sevdamdan, bedeli nekadar ağır olursa olsun, ölümün dışında hiçbir güç vazgeçiremez.Ölüm de ancak sıcak mücadeleden alıkoyar, o kadar.”

Hüsamettin Ciner

2 Eki̇m - 8 Eki̇m

Hüsamettin CİNER:1975, Artvin-Hopa doğumlu, Laz milli-

yetindendir. 1990'da İstanbul Liseli Dev-Genç saflarında mücadeleye katıldı. Bir dö-nem Ankara, Kayseri ve Kocaeli'de faaliyetyürüttü. İşkenceler, tutsaklıklar yaşadı. 1997yılında Marmara Bölgesi içinde faaliyet yü-rütmeye başladı. Kısa zamanda Kocaeli'nin

emekçi mahallelerinde Susurluk pisliğine karşı halkın tep-kisini örgütlemeye çalıştı. 5 Ekim 2000'de Ulucanlar Kat-liamı'nın hesabını sormak için bir eylem hazırlığındayken,taşıdığı bombanın patlaması sonucu İstanbul-Harbiye'deşehit düştü.

Rıdvan SANCAR:1956 Mardin Nusaybin doğumludur. Devrimci

Sol'un yaratılmasına katılan kadrolardan biriydi.Beyazıt Dev-Genç Komitesi’nde yer almıştı. 12Eylül Cuntası'na karşı direnişi örgütleyen DevrimciSol kadrolarındandı. 2 Ekim 1980'de cuntaya karşıgerçekleştirilecek bir eylemin hazırlıkları sırasında,elindeki bombanın patlaması sonucu şehit düştü.

Rıdvan Sancar

Mehmet BAŞBAĞ:1979 Dersim Pertek doğumludur. 84

Ölüm Orucu şehidimiz Haydar Başbağ’ınyeğeniydi. Devrimcilerin içinde, şehitleri-mizin mirasıyla büyüdü. 1997 yılında Ka-radeniz Teknik Üniversitesi, Gemi Mühen-disliği bölümünü kazandı. Dev-Genç’liydi.En son Karadeniz Bölge Komitesi içinde

yer alıyordu. Aranır duruma düşmesi nedeniyle, silahlıbirliklerimizde istihdam edildi. 4 Ekim 2011'de Yunanistan’ınSelanik kentinde, bulunduğu ortamdaki patlayıcının kazaile patlaması sonucunda şehit düştü.

Mehmet Başbağ

Erdinç ASLAN:1977, Hatay-Samandağ doğumludur. 1995'te

harekete katıldı. Bölgesindeki demokratik faaliyetiçerisinde görevler aldı. 1999'da SPB üyesi oldu.5 Ekim 1999'da ölüm mangaları tarafından, AdanaYüreğir'de bulunduğu eve düzenlenen baskındakatledildi. İnfazcılar, aynı baskında Murat Bektaşadlı, devrimci hareketle hiçbir ilgisi olmayan bir

işçiyi de katlettiler.

Ömer Faruk BAYRAKTAR:1960 doğumludur. İstanbul Serencebey'de 2

Ekim 1979'da faşistler tarafından katledildi.

Ömer F. Bayraktar

Erdinç Aslan

Hüsamettin Ciner

İsmet GÜVENÇ:1966 Dersim Pülümür doğumluydu. Kürt

milliyetindendi. Daha önce demokratik alandada çalışmış ve birçok kez gözaltına alınmıştı.Her gözaltına alındığında sürekli ölümle tehditedilmişti. Ama o tüm bu tehditlere rağmen, neParti-Cephe'den ne de mücadeleden vazgeçme-yerek, devrim için daha çok çalışmanın heyecanı

ve coşkusuyla savaşmıştı. 3 Ekim 1991’de İstanbul polisi tara-fından gözaltına alındı. İşkence yapıldıktan sonra başına kurşunsıkılarak katledildi ve cesedi 6 Ekim 1996’da Esenler'deki birinşaata bırakıldı. Bir Cephe savaşçısıydı.

İsmet Güvenç

Güler CEYLAN,İbiş DEMİR:

8 Ekim 1994 gecesi İstan-bul Sultançiftliği’nde kaldık-ları evde polis tarafından kat-ledildiler. İşçi sınıfı içindebaşladıkları mücadelelerinihalk kurtuluş savaşçısı olarak

sürdürerek ölümsüzleştiler.Güler Ceylan, 1974 Dersim doğumludur. Dersimli

yoksul bir ailenin kızıydı. Devrimci hareketi tanır tanımaz,örgütlü mücadele içinde öne atıldı. Hayat dolu kişiliğiyletekstil işçilerinin gönlünde yer etmişti. Devrimci hareketinverdiği her görevi yapmaya hazırdı ve savaşçı oldu.Kavgayı tanıdığında 7 yıllık tekstil işçisiydi.

İbiş Demir, 1971 Dersim Çemişgezek doğumludur.İlkokulu bitirdikten sonra geldiği İstanbul’da tekstilde ça-lışmaya başladı. 1990 yılında mücadeleyle tanıştı. Dire-nişlerde hep en öndeydi. Devrimci bir eylemden sonrakısa bir süre tutsak kaldı. Halk kurtuluş savaşçısı olarakşehit düştüğünde 23 yaşındaydı.

Güler Ceylan

Ali Rıza AKASLAN:21 Nisan 1976 Tokat doğumludur. Tokat

Meslek Yüksek Okulu Muhasebe bölümü mezunuolan Ali Rıza, genç yaşlarda çalışmaya başlamıştır.Üniversitede okuduğu yıllarda, 1993 yılındaDev-Genç’liler ile tanışmış, okulunda çeşitli de-mokratik, akademik faaliyetler içinde yer almıştır.1997’de Karadeniz Recai Dinçel Kır Gerilla

Birliği’nde savaşçı olarak istihdam edildi. 7 Ekim 1999’da,Çamdalı Köyü yakınlarında Karadeniz Recai Dinçel Kır GerillaBirliği’ne bağlı bir müfreze, düşman güçlerinin pususunadüştü. Sabah 03:30’a kadar süren çatışmada Ali Rıza Akaslanşehit düştü.

Ali Rıza Akaslan

İbiş Demir

Page 57: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Televizyonda haberi ilk duyduğumda, net değildi, o ol-mayabilirdi. Sonra düşündüm, dedim ki Mehmet bunu bilinçlibir şekilde seçti, bu seçimin de bir bedeli var. Bugün ya dayarın… Elbette daha farklı olabilirdi. Kuva-i Milliye Desta-nı’nda bir Deli Erzurumlu anlatıyordu. Fedakarca yaşıyorhayatı boyunca, fedakarca savaşıyor düşmana karşı da. Tekistediği zaferi görmek. Son hücuma geçildiğinde, düşmanınüzerine koşarken vurulup düşüyor sırt üstü. Gözleri, halakoşmakta olan arkadaşlarında kalıyor. Mehmet’in gözleri debizde kaldı değil mi? O da zaferi görmeyi çok istiyorduçünkü. Yani gidenlerimiz gözlerini bıraktığına göre, bağımsız,demokratik Türkiye’yi de bir de bıraktıkları gözleri ile göre-cekler demektir değil mi?

Mehmet de Haydar Başbağ’ın, Güler Zere’nin, SelamiKurnaz’ın, Eyüp Beyaz’ın gözlerini taşıyordu. Eyüp’ü ör-gütleyenler arasındaymış o da. Birçok şey paylaşmışlar.Sürekli anlatırdı, Eyüp’ün temiz sevdasından, direngenliğindenbahsederdi. Sonra bir gün, dernekte oturuyoruz. Kapı çalındı,Mehmet hızla içeri girdi. “Televizyonu açın! Eyüp’ten bah-sediyorlar” dedi. Açar açmaz gördük zaten Eyüp abimiz, da-kikalar öncesinden katledilmiş zulmün başkentinde. Süreklio görüntüler veriliyor. Sonra baktım Mehmet, arka odayagitti, oradaydı küçük balkonumuz. Balkona çıktı, hareketsizgöğe bakıyordu. Ağlamıyordu… “Mehmet” dedim, başka dabir şey söyleyemedim zaten. O da hiçbir şey söylemedi.Ama orada konuşmadan da olsa, hatta gözlerimizi bile gör-meden aynı şeyleri düşündük, düşündüklerimiz aynı minvalüzerindeydi. Güler ablayla akraba oluyorlar. Birkaç sefer gö-rüşüne gitmişti. Güler abla şehit düştüğünde de, aynı şeyleridüşünmüştür, biliyoruz.

“Tahir olmak da ayıp değil/Zühre olmak da/ Hatta sevdayüzünden ölmek de ayıp değil/ Bütün iş, Tahir ile Zühre ola-bilmekte/ Yani yürekte…” diyor ya Nazım. Sanırım meselebizim yüreğimizde neyi, ne kadar hissettiğimizle ilgili. Şimdidüşününce Mehmet için, onun yerini, onun sırasını almayıisterdim diyorum. Ama bunun kime ne faydası oluyor değilmi? O bize aslında ölümüyle de bir ders verdi. Tıpkı yaşamıylaolduğu gibi. Evet, o dersin sınavını vermek mesele…

Şimdi onu anlatmak bize, yoldaşlarına düştü. Boynumuzunborcudur şehitlerimizi anlatmak. Güler yüzünü mesela…

Düşünüyorum da Mehmet bana o kadar yıl bir kere bile ba-ğırmadı, biliyor musun? Yani yaptığım bir sürü yanlış, hata,bir sürü eksik bıraktığım oluyordu. Sonuçta hepimiz insanızama o hiç kendini kaybedip yapmadı böyle bir şeyi. Anlaşa-madığımız da oluyordu ama o anlatıyordu. Sabır dedikleriböyle bir şey işte…

Trabzon’da, 2005’te polis provokasyonla basın açıklamasınasaldırtmıştı. Arkalarında polis gücünü gören “hassas vatan-daşlar” vatanı koruyorlardı. O gün saldırıdan sonra birçokkişi bir yerlere dağılmışlardı açıklamada. Karşıdakiler kala-balıklardı, televizyondan izliyordum. Sadece Mehmet kalmıştıorada. Ağzı burnu hep kan olmuştu. O hala, sesi çıktığı kadaranlatıyordu bağıra bağıra duyurabilmek için kendini. “Bizimdüşmanımız Amerika, siz de bize saldırıyorsunuz, bu nasılvatanseverlik!” diyordu. Bunları söylerken de, hala biryerlerden yumruk, tekme geliyordu sürekli. Onlarca kişininiçinde tek başınaydı, o parktan çıkmamıştı.

Bir de polislerle kavga ederken hatırlıyorum onu. 2008’inilk aylarıydı. Grup Yorum konseri düzenliyorduk. Polislergeldi siyasi ve güvenlik şubeden. “Arama” yaptılar konserdenönce. Ama aramadan sonra çıkmadılar. Özel güvenlikçiolduğu için, onların çıkması lazım. “Çıkmıyoruz” diyedirettiler. İnsanlar da gelmiş, kapıda bekliyorlar. Biz deiçeride onlarla tartışıyoruz. Mehmet bağırıyor ama dinleyenkim, yüzsüz herifler.

En son tamam dedi Mehmet çıkmayın, gitti kapıdabekleyen kitleye açıklama yaptı, böyle böyle dedi. “Polisçıkmıyor” dedi. Dışarıdan tabii alkışlar, “Polis dışarı” sloganlarıçıkmaya başladı, polisler de apar topar çıktılar. Tek kapı ol-duğundan slogan atan kitlenin önünden çıkıyorlar. Alkışlar,sloganlar artıyor. Bir tane siyasi şubeden polis kaldı içeride,“Ben çıkmıyorum” diyen. Mehmet de güldü, “Çıkma çıkma”dedi. Gitti dışarıdaki kitleye çıkmadığını söyledi. Kitle tabiidaha coşkulu alkışlamaya başladı, sonra da amirleri gelipalmak zorunda kaldı onu. Büyük bir coşkuyla başladı konser,o coşkuyla da devam etti. Aynı polis, son gözaltına alındığımızdada düşmanlığını açıkça ortaya koyuyordu. Mehmet’i özellikletartaklamaya çalışıyorlardı, olmadı. Tutuklanmadı kimse.Po- lislerin morali bozuldu tabii. Adliyeden gecenin bir saatiçıktık; çıkarken Mehmet baktı, o polis arabaya biniyordu.Parmağını salladı ona “görüşeceğiz” diyordu. Poliste indibağırdı çağırdı. Hepsi o kadar... Ne yapabilir? Hiç bekleme-dikleri bir anda güm diye patladı, korkulan oldu işte, önünegeçemediler. Korkularını büyüteceğiz.

Anıları MirasımızBir yoldaşı Mehmet Başbağ’ı anlatıyor:

KAYBEDİLDİLütfiye KAÇAR:1960 Manisa doğumludur. 12 Eylül öncesinde

mücadele içinde yer aldı. İstanbul Üniversitesi Coğ-rafya Bölümü öğrencisiydi. Bir dönem Niğde ÖğrenciYurdu'nda kaldı. Kadınların anti-faşist mücadeledemilitan bir biçimde yer almasının öncülerinden biriydi.1980 sonlarında hareketin yeniden toparlanması sü-

recinde yine mücadelenin, örgütlenmenin içindeydi. Devrimci İşçiHareketi'nde yönetici olarak görev aldı. İşkenceciler en sonundaonu kaybetmekte buldular çareyi. 5 Ekim 1994'te İstanbul'da veyaGebze'de gözaltına alındı, kaybedildi.

Lütfiye Kaçar

KAYBEDİLDİAyhan EFEOĞLU:Ayhan Efeoğlu, Yıldız Teknik Üni-

versitesi öğrencisiydi. Öğrenci gençliğinve İYÖ-DER'in mücadelesinin en önle-rinde yerini aldı. Daha önce de defalarcagözaltına alınmış, siyasi şube polisleritarafından tehdit edilmişti. 6 Ekim 1992'de

İstanbul'da polis tarafından gözaltına alınıp kaybedildi.

Ayhan Efeoğlu

Page 58: 10 Ay Bu Kararlılık, Bu Direngenlik, Bu Öfke, Bu İnanç ve ...yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY033.pdf · 10 Ay, 40 Hafta, 320 Gün-dür, Faşist Terörün Hiçbir Bi-çimi, Direnişin

Yürüyüş

24 Eylül2017

Sayı: 33

ZAVALLI FAŞİZMİ, DUYDUĞU KORKUDA BOĞMAK İÇİN558

Katil AKP'nin Korkusunu Büyütmeye Devam Edeceğiz

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın14 Eylül’deki mahkemelerinden önce,Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına sal-dıran AKP, 14 Eylül'de halkın büyüksahiplenmesinin ardından saldırılarınadevam etti.

Birçok yerde devrimciler, sokak or-tasından işkencelerle kaçırıldı. Bununüzerine yapılan yazılı açıklamalardanderlediklerimiz şunlardır:

Devrimci İşçi Hareketi (18 Eylül):Halkımız… 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan

darbe oyununu bahane eden katil AKP,artık faşizmini demokrasicilik oyununagerek duymadan sergiliyor. Gün geçmiyorki halkın bir kesimine saldırmasın.

Devrimcilerden tutun da cenazelerekadar herkese, her şeye saldırıyor. Öylekorkmuş, öyle korkmuş ki yaprak kı-pırdasa sarayımız, saltanatımız gidecekkorkusu ile kuduz köpekler gibi saldırıyor.Şimdi de otobüsten ve sokak ortasındandevrimcileri kaçırarak gözaltına alıyor.En son 15 devrimci sokak ortasındagözaltına alınmış ve işkencehanelere ta-şınmıştır.

Katil AKP’ye sesleniyoruz! Devrimcileri ve avukatlarını gözaltına

alarak, işkencelerden geçirerek korku-larınızı yenemezsiniz, ancak büyütür-sünüz. Biz devrimciler sizin büyütüpbeslediğiniz sümüklü generaller gibi,sizin çıkar ilişkileriniz içinde yaşamadık.Biz halkın bağrında yetiştik. Öyle sizinbaskılarınıza ve zulmünüze boyun eğeceksoydan gelmiyoruz. Her gün zulmet-mekten vazgeçin, bununla bizi bitirece-ğinizi zannediyorsanız yanılırsınız.

Her saldırıdan daha güçlenerek çı-kacağımızı siz de öğreneceksiniz. Sokakortasından ve otobüslerden kaçırarakbizi kinlendiriyorsunuz.

Saraylarınızı saltanatınızı yıkacağız,bu sizin sonunuz olacak. O şatafatlı sa-raylarınız size mezar olacak. Halkınkanı ile yaptırdığınız 1150 odalı altınsaraylar sizi koruyamayacak. Gerçek şuki; siz saraylarda saltanat sürerken halkazulmediyorsunuz, kanını emiyorsunuz

işkencecisiniz… Güçlü göründüğünüzher zaman en güçsüz olduğunuz an.Korkunuz bunun için. Nuriye ve Semihadını duydukça bir başka korkuyorsunuz,çünkü Nuriye ve Semih sizin gerçekyüzünüzü tüm dünyaya gösterdi. Sizbizleri gözaltına alıp tutukladığınızdabayrağı bir başkası devir alacak, bu sal-dırınız boşuna. Bu savaş sınıf savaşı,ezilenler ezenleri yenene kadar süre-cek.”

İstanbul Avcılar-Bahçelievler Halk Cephesi (18 Eylül):

“… AKP faşizmi devrimci avınaçıkmış, sokak ortasında devrimcileri ka-çırarak devrimci iradeyi teslim alacağınısanıyor. Korkakça ve alçakça saldırıpNuriye ve Semih mahkemesinin sahip-lenilmesini engellenmeye çalışıyorlar.Bunu başaramayacaklar. Çünkü Nuriyeve Semih haklı ve meşru mücadele ve-riyor ve tüm halk tarafından sahipleni-liyor. AKP’nin krizi derinleşti, çıkmaz-dadır. İki kamu emekçisi AKP faşizminiyerle bir etmiştir. Bu saldırılar bundandolayıdır. AKP çaresiz kalmış, her türlüzorbalığı denemekte her defasında rezilolmaktadır. Biz haklıyız ve hakkımızolanı alacağız. Tek kişi bile kalsak AKPfaşizmine teslim olmayacak, sonuna ka-dar mücadele edeceğiz. Devrimcileresaldırmaktan vazgeçin, gözaltına almakla,tutuklamakla bizleri sindiremezsiniz.”

İstanbul Sarıgazi Halk Cephesi (19Eylül):

“… AKP faşizmi, sokak ortasındandevrimci kaçırma operasyonlarını Sarı-gazi’de devam ettirdi. 19 Eylül saat12.30 sularında birçok mahallelinin gözüönünde bir yoldaşımızı sivil beyaz Con-nect marka bir araçla işkencelerle göz-altına almışlardır.

AKP faşizminin bu korkusu direneniki kamu emekçisi olan, bedenlerinigünlerdir açlığa yatıran Nuriye ve Se-mih’in iradesi altında ezilmişliğindengeliyor. AKP’nin katil polislerini buradanuyarıyoruz! Devrimciler bu halkın onurluevlatlarıdır sizin gibi satılmış değillerdir.Nuriye ve Semih’in özgürleşmesi içinde ellerinden geleni yapacaklardır. Sizin

zorbalığınız, katliamlarınız, işkenceleriniz,gözaltılarınız hep boşunadır…”

Tek Tip Elbise KefendirGiymedik Giymeyeceğiz!İstanbul TAYAD’lı Aileler 16 Eylül’de

Taksim Galatasaray Lisesi önünde “TekTip Elbise Kefendir Giymedik Giyme-yeceğiz!” sloganıyla basın açıklamasıyaptı. İlk olarak “Devrimci TutsaklarOnurumuzdur” sloganı atılarak basınaçıklaması okundu. Açıklamada kısacaşu sözlere yer verildi; “33 yıl sonra TekTip Elbise (TTE) tekrar gündeme geldi.TTE sadece bir elbise değildir. Devrimcitutsaklar nezdinde AKP’nin halkımızıteslim alma politikasının bir parçasıdır.Bizler TAYAD’lı Aileler olarak açık venet söylüyoruz: Evlatlarımıza TTE adıaltında giydirilmek istenen kefenlere vehapishanelerde yapılan saldırılara sessizkalmayacağız. Evlatlarımıza el kaldıranhapishane müdürlerini ve gardiyanlarıuyarıyoruz; Evlatlarımıza kalkan ellerikıracağız! Halkımız devrimci tutsaklarsizin çocuklarınız, komşunuz, akrabanızbu halkın evlatları. Sizler de devrimcitutsaklara giydirilmek istenen kefene vesaldırılara karşı devrimcilerin yanındasaf tutun. Çünkü hapishanelerde devrimcitutsaklara giydirilmek istenen TTE aynızamanda sizlere giydirilmek istenen ke-fendir. Buradan bir kez daha haykırıyoruztek tip elbise kefendir giymedik giyme-yeceğiz.” Açıklama sonrasında 6 TA-YAD’lı Ailenin katıldığı eylem “DevrimciTutsaklar Yalnız Değildir” sloganı atılarakiradi olarak sonlandırıldı.

AKP Cephelilere Yönelik Gözaltı ve İşkencelere Devam Ediyor!

"Her saldırıdan daha güçlenerek çıkacağımızı siz de görecek ve öğreneceksiniz."