23
1 Tanıtım ve Medya Başkanlığı 11 Temmuz 2012 Çarşamba GÜNLÜK BASIN RAPORU

11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

Embed Size (px)

DESCRIPTION

11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

Citation preview

Page 1: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

1

Tanıtım ve Medya Başkanlığı

11 Temmuz 2012 Çarşamba

GÜNLÜK BASIN RAPORU

Page 2: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

2

GÜNDEM

11 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA

1- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Lami Özgen ve beraberindeki heyeti Çankaya Köşkü'nde kabul edecek. (Ankara/14.30)

2- TBMM Başkanı Cemil Çiçek, KKTC'nin Ankara Büyükelçisi Mustafa Lakadamyalı ve beraberindeki Türk Mücahitler Derneği'nden oluşan heyeti kabul edecek. (TBMM/11.00)

3- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısına katılacak.

-Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile görüşecek.

-Erdoğan daha sonra genişletilmiş il başkanları toplantısının devamına katılacak. (Ankara/11.00-13.00-14.30)

4- Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ABD Dışişleri Bakanlığı Sivil Güvenlik, Demokrasi ve Đnsan Haklarından Sorumlu Müsteşarı Maria Otero ve beraberindeki heyeti kabul edecek. (Ankara/15.00)

5- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Mısır eğitim ve iş hayatından 40 genci kabul edecek. (Ankara/14.30)

6- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Bosna Hersek'te

- Bozdağ, Srebrenitsa soykırımının 17. yıl dönümünde kurbanların anılacağı törenlere katılacak.

7- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) üyelerini kabul edecek. (Ankara/10.30)

8- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Eflatunpınar Hitit Anıtı, Fasıllar Anıtı ve Çatalhöyük'te incelemelerde bulunacak. (Konya/10.00/11.00/13.30)

9- BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan Cenevre'den kapalı devre televizyon aracılığıyla New York'taki BM Güvenlik Konseyi'ni, Đran, Irak ve Suriye'ye yaptığı ziyaretler konusunda bilgilendirecek. (Cenevre/17.00)

Page 3: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

3

11 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA GÜNDEM HABERLERĐ

GÜNDEM

BAHÇELĐEVLER KATLĐAMININ 2 HÜKÜMLÜSÜNE TAHLĐYE

Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, ''3. Yargı Paketi'' olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda, ''Bahçelievler katliamı'' davasının hükümlülerinden Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazının durdurulmasına karar verdi.

BAŞKAN ALĐ DEMĐR: "SORULAR ÇALINDIYSA GEREĞĐNĐ YAPARIZ"

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, KPSS ile ilgili iddialara ilişkin, ''Đddiaların gerçek olduğunu düşünmüyoruz. Eğer bir bulgu ortaya çıkarsa gereğini yaparız'' dedi.

YAZIN EN SICAK GÜNLERĐ GELĐYOR

Ege ve Akdeniz sahilleri yazın en sıcak günlerini yaşamaya hazırlanıyor. Hafta sonuna doğru Tunus'tan esecek rüzgarlar bu yazın en etkili sıcak hava dalgasını getirecek. Sıcaklıklar cumartesi-pazar tüm yurtta 5 derece daha yükselecek.

EKONOMĐ

PĐYASALAR

Đstanbul Menkul Kıymetler Borsası (ĐMKB) Bileşik Endeksi günün tamamında 515 puanlık artışla 63.123 puandan tamamladı. Hisse senetleri günlük ortalama yüzde 0,82 değer kazandı. Đstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,8180 lira, avronun satış fiyatı 2,2280 lira oldu. Đstanbul Menkul Kıymetler Borsası Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören gösterge kâğıdı 5 Mart 2014 vadeli tahvilin, bileşik faizi önceki kapanışa göre 0,09 puan azalarak 7,93'den kapandı. Bu tahvilin basit getirisi yüzde 7.76 oldu. Bu tahvilin, aynı gün valörlü işlemlerinin önceki kapanışında basit getirisi yüzde 7,85, bileşik getirisi yüzde 8,02 olmuştu.

'IRAK, 2013'TE EN ÇOK ĐHRACAT YAPILAN ÜLKE OLABĐLĐR'

TĐM Başkanı Mehmet Büyükekşi, 2013 yılında Irak'ın, Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı ülke haline gelebileceğine dikkat çekti.

JAPON ĐŞ ADAMLARININ GÖZÜ SĐĐRT'TE

Yatırım ve işbirliği olanaklarını araştırmak üzere Siirt'e gelen Japonya Dış Ticaret Teşkilatı (JETRO) Genel Müdürü Naohiko Yamaguchi, Siirt ile Japonya arasında iş fırsatları olduğunu bildirdi.

Page 4: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

4

TOKAT YAPRAĞI AVRUPA PAZARINDA

Erbaa ilçesinde yaprak paketleme işiyle uğraşan bir firma, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkelerine Tokat yaprağı ihraç ediyor. Firmanın sahibi Hakan Özalp, aroması çok güzel olan Tokat yaprağının yüzde 90'ının Erbaa'da üretildiğini belirtti.

POLĐTĐKA

UZLAŞMA KOMĐSYONU 1 AĞUSTOS'TA TOPLANACAK

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndaki 4 siyasi partinin, yeni anayasanın "temel hak ve özgürlükler" bölümünde görüşülmeyen maddelerine ilişkin önerilerini, 25 Temmuz akşamına kadar Meclis Başkanlığı'na sunacaklarını, Komisyon'un 1 Ağustos'ta toplanacağını söyledi

BDP'LĐ VEKĐLE TAHLĐYE YOK

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK davası tutuklu sanığı BDP Şanlıurfa Milletvekili Đbrahim Ayhan'ın avukatının, '3. yargı paketi' kapsamındaki tahliye talebini reddetti.

DÜNYA

BARZANĐ'DEN PKK'YA : ĐHANETĐNĐZE SEYĐRCĐ KALMAYACAĞIM

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin, terör örgütünün Suriye'deki sorumlusu Salih Muslim'i sert bir şekilde uyardığı iddia edildi.

RUSYA SURĐYE'YE SAVAŞ GEMĐSĐ GÖNDERĐYOR

Şiddet olayları nedeniyle Şam'a savaş uçağı sevkiyatını durdurduğunu açıklayan Rusya, Suriye'ye savaş gemilerinden oluşan bir filo göndereceğini duyurdu.

ESAD'A AMBARGOYU CHAVEZ DELDĐ

Batı ve Arap Birliği ülkeleri, Suriye'deki Esad rejimini devirmek için ekonomik yaptırımları arttırdı. Ancak Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in Suriye'ye motorin satarak, yaptırımları dinamitlediği iddia edildi.

YARGIDAN MURSĐ'YE SON DARBE

Mısır'da, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce fesh edilen Halk Meclisi'ni yeniden göreve çağırma kararını durdurdu.

Page 5: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

5

YAZILI BASIN ÖZETLERĐ

’ın bazı haber başlıkları: Füze Đhtimali Daha Yüksek Başbakan Yardımcısı Arınç, Suriye tarafından düşürülen askeri eğitim uçağıyla ilgili spekülasyonların gerginliği artırma amaçlı olduğunu belirterek, "Biz nerede bildiğimize ve nereye düştüğünü de gördüğümüze göre bunun füze ile olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu teknik olarak ispat etmiş oluyoruz" dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT ile Moritanya Radyo ve Televizyon Kurumları arasında yapılacak işbirliğine ilişkin protokol imza töreninin ardından gazetecilerin sorularım yanıtladı. Suriye tarafından düşürülen askeri uçak ile ilgili bir soruya Arınç, test uçuşu yapan F4 uçağının düşürüldüğünü Suriye'nin kabul ettiğini hatırlatarak, gazeteler ile yabancı dezenformasyonlara bakılarak hareket edilmemesi uyarısında bulundu. Arınç, "Radarla ilgili uçuşa ait bütün bilgiler elimizdedir. Bu bilgilerde uçağımızın uçuş sırasında takip ettiği güzergah, yükseklik, alçaklık, bütün bunlar kayıtlıdır. Bütün bu kayıtlarda uçağımızın Suriye hava sahası içinde düşürülmediği, 13,5 mil uzaklıkta vurulduğu ancak soma uçağımızın Suriye kara sulan içinde düştüğü bir gerçektir" dedi. BDP Bağımsız Olsa Kan Akmazdı AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Kürt sorununun çözümüne ilişkin iktidarın attığı tüm adımlarda BDP'nin sert muhalefetiyle karşılaştığını belirterek "BDP'li siyasetçiler sorunun çözümüne yönelik bağımsız ve bağlantısız bir siyaset izleyebilselerdi, belki de birçok canın yitirilmesini engelleyebilirdik" dedi. Başbakan Erdoğan-Zana görüşmesi, Kürt sorununun çözümünde diyalogun önemini bir kez daha ortaya koydu. "Demokratik açılım hiç durmadı hâlâ devam ediyor" diyen AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'na göre Leyla Zana da çözüm sürecindeki muhataplardan birisi. PKK içinde 'asıl güç kimde' tartışmalarının yaşandığım söyleyen Ensarioğlu, "Abdullah Öcalan ve Murat Karayılan'ın çözüm, taraftarı, Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Duran Kalkan ekibinin ise silahların susmamasından yana olduklarını söylemek mümkün" diyor. Başbakan Erdoğan, "Bu ülkede artık Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır. Kürt kökenli vatandaşlarımızın sorunları vardır" demişti. Bugün aynı düşüncesi devam ediyor mu? Evet. Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da "Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır" şeklindeki düşüncesi aynen devam ediyor. Bugün sorunun çözümü önündeki engeller bir bir giderilerek demokratik ve siyasal platformun önü açılmaya çalışılıyor. Kürtlerin sorunları çözüme doğru son sürat ilerliyor. Sırada PKK sorununun çözümü var ve bunun için de silah artık mücadele yöntemi olmaktan çıkartılmaya çalışılıyor. Bizim Đçin Đrlanda Dönemi Başlamıştır Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Đrlandalı meslektaşı Lucinda Creighton ile AB Bakanlığında bir araya geldi. Bakan Bağış görüşmede, Đrlanda'nın 2004 yılında AB Dönem Başkanlığı'na özel tasarlanan kravatı takarak Đrlandalı Bakan'a jest yaptı. "Gördüğünüz gibi biz Đrlanda dönem başkanlığı için şimdiden hazırlıklarımıza başladık" diyen Bağış, Kıbrıs Rum Kesimi'nin dönem başkanlığı için "sözde dönem başkanlığı gibi bir post" ifadesini kullanarak kendileri için Đrlanda dönem başkanlığının şimdiden başladığını ve 6 ay değil 12 ay sürmüş gibi olacağını kaydetti. AB Bakanı Creighton'ın Türkiye'ye ilk ziyareti olduğunu belirten Bağış, "Bayan Creighton'ın Türkiye temaslarının faydalı geçeceğine ve kendisinin buradan bir Türkiye dostu olarak ayrılacağına inanıyorum" dedi.

Page 6: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

6

’ın bazı haber başlıkları: HASTANEDE KALSA ECEVĐT ÖLECEKTĐ Merhum Ecevit'in özel doktoru Pehlivan'dan Ergenekon Mahkemesi'nde sok ifade: Başkent Üniversitesi'ndeki tedavi devam etseydi Ecevit yürürken kemikleri kırılır felç olurdu. Kemikleri Cam Gibiydi Pehlivan "Ecevit'i muayene ettim. Kemikleri cam gibi, dokunduğunda kırılacak durumdaydı. 8 omurgasında kırık vardı. Korse kullanıyordu, evden çıkarmıyorlardı. Kemik erimesini düzeltmek için ilaç verdik. Başkent Üniversitesi'nin verdiği kortizonu kestik, eğer devam etseydi yürürken kemikleri kırılır Ecevit felç olurdu" dedi. Çok Tehdit Aldım 'Ecevit eski tedavi kesilince düzeldi' ifadesiyle ne kastettiği sorulan Pehlivan "Aslında çok fazla bir şey yapmadık. Sadece kortizonu kesince Ecevit aktif yaşama döndü. Zaten ailesi de verilen tedaviye karşı çıkıyordu. Ecevit iyileşince bomba uzmanı olarak tanıtılarak tüm seyahatlerine katıldım. Daha sonraları çok tehdit edildim "diye konuştu. Atalay: Çözüm Đçin En Önemli Kriter Demokrasi Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Ankara Sanayi Odası'nın 18. Gündem Toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Hükümetin terörle mücadele konusunda 2014 yılı planları olduğu yönünde haberler yer aldığının anımsatılması üzerine Atalay, "Biz öyle bir şey söylemedik, 2014 diye. Çalışmalarımız kesintisiz sürüyor. Tarih vermedik" dedi. Atalay, Kürt aydınların "Barış artık gelsin" şeklinde ortak açıklamaları bulunduğunun anımsatılması üzerine de şöyle konuştu: "Biz bu konuların demokratik süreçler içinde, düşünce bazında görüşülmesinden, konuşulmasından memnunuz. Leyla Zana ile ilgili Sayın Başbakanımızın, Sayın Zana'yı kabulünden sonra bu konuda doğrusu çok yorumlar yapıldı, değerlendirmeler oldu. Biz şiddet içermeyen, terör içermeyen demokratik çözümler içeren düşünce beyanı olan bu tür değerlendirmelerden memnunuz." SSK Kabusunun Mimarı Kemal Kılıçdaroğlu'dur Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yazılı bir açıklama ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Bakırköy Belediyesi Kültür Merkezi'nin temel atma töreninde yaptığı konuşmadaki iddialarını yalanladı. Akdağ açıklamasında, Kılıçdaroğlu'nun, 'AK Parti iktidarının sağlıkta gerçekleştirdiği, ülkemiz ve dünya kamuoyunun takdirim kazanan icraatlarının partisinin belediyecilik anlayışının gerisinde kaldığı' iddiasını anımsatarak, "SSK kabusunun mimarı Sayın Kılıçdaroğlu; emeklisi, işçisi, işsiziyle tüm halkımızın Genel Sağlık Sigortası'na ve erişilebilir sağlık hakkına kavuştuğu bir ülkede yaşadığını görmek istemiyor. CHP'ye oy verenler de dahil halkımızın yüzde 76'sının memnun olduğu bu başarıyı Kılıçdaroğlu kabullenmekte zorlanıyor. 1992'de karla devraldığı SSK'yı 7 yıl boyunca zarar ettirdiğini kamuoyu biliyor" dedi.

’ın bazı haber başlıkları: Siyasiler Ve Medya Yargıya Mahalle Baskısı Oluşturuyor AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, tutuklu milletvekillerinin adlî kontrolden yararlanması için yargı üzerinde 'mahalle baskısı' oluşturulduğunu söyledi. Yargının adeta bombardıman altında olduğunu vurgulayan Çelik, "Yargıya emir, yönlendirme ve etkileme anlamına gelecek beyanlardan kaçınmak iktidar ve muhalefet, herkesin görevidir." dedi. Adlî kontrole yönelik 3 yıllık üst sınırın üçüncü yargı paketiyle kaldırılmasının ardından 8 tutuklu

Page 7: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

7

milletvekilinin durumu tartışılıyor. Medya ve siyaset dünyasından tutuklu vekillerin serbest bırakılması için yargıya telkin mahiyetinde açıklamalar geldi. En net çağrıyı, "Ümit ederim (mahkemeler) Meclis'in verdiği bu mesajı iyi anlamıştır." ifadesiyle TBMM Başkanı Cemil Çiçek yaptı. Bazı bakanların da benzer beyanları dikkat çekti. Tartışmalar sürerken AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, dün partisinin tavrına açıklık getirdi. AK Parti ve hükümetin tutuklu vekillerle ilgili duruşunun değişmediğini açıklayan Çelik, milletvekilliği müessesinin, cezaevinden adam çıkarma aracı olmadığını belirtti. Tutuklu vekiller aday gösterilirken gerekli uyarıları yaptıklarını hatırlatarak, 'yargı kararına saygı göstereceklerini' açıklayan CHP, MHP ve BDP'nin bu sözde durmadıklarını vurguladı. Çelik, "Niçin yaptınız kardeşim? Diğerlerinin günahı ne? Emekli general var, muvazzaf general var, o çıkacak o kalacak. Bu adalet duygusunu zedelemez mi? Çıkarsa boynumuz kıldan ince. Öyle de verebilir böyle de. Negatif pozitif bir tutumumuz yok yargıya karşı." ifadelerini kullandı. Meclis'in çıkardığı kanunların uygulamasını yargının yapacağına değinen Hüseyin Çelik, tutuklu vekillerin serbest kalacakları yönünde kamuoyunda beklenti oluşturulduğundan da yakındı. Pakette sadece 8 vekille ilgili değil, 36 bin tutuklu ile ilgili değerlendirmenin olduğunu hatırlattı. Ardından şöyle konuştu: "Tahliye kararı verilecekse mahkemenin takdirinde. Geçmişte de verebilirdi, bugün de verebilir, yarın da. Ama, siyasetçilerin, gazetecilerin, bürokratların böyle bir beklenti oluşturması o insanlar için haksızlıktır. Cuma günü tahliye olmazsa bu insanların ümitlerine, yakınlarına, sevenlerine yazık edilmiş olunmaz mı? Yargı üzerinde adeta mahalle baskısı oluşturuluyor. Karar verecek insanlar üzerinde baskı, kanaatlerini etkilemek için günlerdir adeta bombardıman var. Siyasetçi, gazeteci, bürokrat kim olursa olsun... Kanun çıktı mı, çıktı; yürürlükte mi, evet. Uygulaması yargıya aittir." Kaza Geçiren Gülerin Sol Kaburgası Kırıldı AK Parti Mardin Milletvekili Muammer Güler, Aksaray-Ankara karayolunun yaklaşık 100. kilometresinde trafik kazası geçirdi. Kazada Güler'in sol kaburgası kırıldı, koruması ile şoförü hafif yaralandı. Ambulansla Ankara'ya getirilen Güler'in tedavisi Bayındır Hastanesinde sürüyor. Kazanın duyulmasının ardından ilk açıklamayı yapan Güler'in danışmanı Barış Kıranta, "Bir kaburga kırığımız var sol tarafta. Hayati tehlike yok, istirahat ediyor." dedi. Bayındır Hastanesi Başhekimi Dr. Hakan Akan da hastane binası önünde basın toplantısı düzenledi. "Yapılan ilk muayene ve tetkiklerinde herhangi bir hayati organ yaralanması saptanmadı. Sadece kaburgasının sol tarafında kırık tespit edildi." diyen Akan, Güler'in kısa bir süre içinde taburcu olmasının planlandığını kaydetti. Esnafın Borçları Ötelenecek Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Samsun'da felaketten etkilenen esnafların kredi borçlarının erteleneceğini söyledi. Bakan Kılıç, şu ifadeleri kullandı: "Esnafın borçlan ötelenecek. Sel afetinden etkilenen konut ve işyerlerine yönelik olarak su, elektrik ve doğalgaz hizmetiyle ilgili üç kurumumuz, önümüzdeki 2 ve 3 ay içerisinde tahakkuk edecek borçların tahsilini yapmama yönünde karar almışlardır. Bunlardan biri kamu, ikisi özel sektör kurumudur. Yaşanan sel felaketinde Samsun'da toplam etkilenen bina sayısı 1.508'dir. Birinci derecede hasar gören 209 konut, ikinci derecede hasar gören 125 konut, üçüncü derecede hasar gören 86 konut ve dördüncü derecede hasar gören 50 konutun maruz kaldığı zararların kısmi olarak da telafisine yönelik olarak 1 milyon 433 bin lira konut sahiplerine dağıtılmak üzere programlanmıştır."

Page 8: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

8

’ın bazı haber başlıkları: Putin'e Suriye Ziyareti Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye konusunda kritik bir hamleye hazırlanıyor. Erdoğan, Türk jetinin vurulması ve Esad'ın koltuğu bırakmamasıyla oluşan düğümü, Baas rejiminin bir numaralı destekçisi Rusya'da çözmeyi planlıyor. Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yüz yüze konuyu görüşmek için Rusya ziyaretini gündemine aldığı öğrenildi. Başbakan Erdoğan 18 Temmuz'da günübirlik çalışma ziyareti için gideceği Rusya'da Putin'in yanı sıra Başbakan Medvedev'le de bir araya gelecek. Erdoğan'ın ziyaretinin ilk olarak 27 Haziran'da Putin ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde gündeme geldiği öğrenildi. Telefon görüşmesinde Erdoğan, "Suriye konusunu yüz yüze konuşmak daha iyi olabilir. Programlama yapalım, belki gelirim" dedi. Başbakan Erdoğan Rusya'ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Putin'e, Türk jetinin Suriye tarafından doğu Akdeniz'de vurulmasına ilişkin detayları yüz yüze aktaracak. Esad'ın verdiği hiçbir sözü tutmadığını aktaracak olan Erdoğan "Esad'e verdiğiniz desteği çekin. Esad artık size de zarar veriyor" mesajı iletecek.

‘in bazı haber başlıkları: Elitaş Ak Parti Nin Oyu Yüzde 53.7 Ye Çıktı AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, yapılan son anketlerde AK Parti'nin oy oranının yüzde 53.7'ye yükseldiğini söyledi. AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, partisinin Kayseri il Yönetim Kurulu haftalık olağan toplantısına katılarak, Meclis'in çalışmaları hakkında bilgi verdi. Geçtiğimiz hafta yapılan Kayseri il Kongresi'nin son derece başarılı geçtiğine dikkat çeken Elitaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kongredeki coşkudan duyduğu memnuniyeti defalarca dile getirdiğini ve Kayseri il Teşkilatı'nı kutladığını kaydetti, il Başkanı Ömer Dengiz ve ekibinin önemli işlere imza attığını belirten Elitaş, "Kayseri teşkilatımız, Türkiye'ye örnek bir teşkilattır. Emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz" diye konuştu. Gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulunan Elitaş, AK Parti'nin her ay düzenli olarak 3 farklı şirkete çeşitli konularda anketler yaptırdığını, bunun sonucunda parti politikalarının halk tarafından nasıl algılandığının ölçüldüğünü söyledi. Elitaş, şöyle dedi: "3 şirketin yaptığı anket birbirini doğrular nitelikte çıkmaktadır. Bu da yaptığımız ve yapacağımız işlerde bize yol gösterici olmaktadır. En son yapılan anketlerde partimizin oy oranının yüzde 53,7'ye yükseldiğini gördük. CHP ve MHP'nin oylarında ise düşüş devam ediyor. Son yıllardaki seçim sonuçları ve anketlerde ortaya çıkan durum, Türk halkının siyaseti okuma konusunda iyice uzmanlaştığını gösteriyor."

’nin bazı haber başlıkları: Gazetecilere Üzüntü Bildirmekle Olmaz, Suriye Resmi Olarak Özür Dilemeli Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye tarafından düşürülen askeri uçak ile ilgili spekülasyonların iki ülke arasındaki gerginliği daha da artırmaya veya bir ülkeyi haklı çıkarmaya yönelik olduğuna dikkat çekerek,' 'Biz devlet olarak haber kaynaklarımızın doğruluğundan eminiz. Bütün bunları kayıt altında tutuyoruz" dedi. TRT ile Moritanya Radyo ve Televizyon Kurumu arasında yapılan işbirliğinin protokol imza töreninin ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, Suriye tarafının düşürülen uçakla ilgili olarak yaptığı hata ve kötülükten dolayı üzüntü içinde olabileceğini ifade ederek, "Bunu bir

Page 9: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

9

gazeteciye ifade ediyorlar. Ama biz bir devletiz. Devletin devlete karşı bu alanda yapacağı başka şeyler mutlaka vardır. Suriye'den bu beklenir. Türkiye de kendine düşeni uluslararası hukuk içerisinde ne gerekiyorsa onu yapmak konusunda kararlıdır" dedi.

’ın bazı haber başlıkları: Anayasa'nın 3'te 1'i Lüzumsuz Yemin Metni Türkçe Özürlü Edebiyatçı kökenli AK Partili Erdem, anayasa metninin son derece özürlü olduğunu, Türkçe dil denetimine tabi tutularak daha kısa ve anlaşılır hale gelebileceğini söyledi. Yeni anayasa yazım sürecine 20 gün mola verilirken, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem'den anayasanın dili konusun da uyarılar geldi. Aynı zamanda Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı olan Ekrem Erdem, "Anayasanın en önemli problemlerinden biri dili ve anlaşılmazlığı. Metin kısa ve anlaşılır olmalı" dedi. Erdem, bu konudaki kaygılarını komisyona şu ifadelerle iletti: Anayasa Anlaşılmıyor: Anayasanın en önemli problemlerinden biri dili ve anlaşılmazlığı. Cümleler muğlak, anlaşılmaz ve gereksiz kelimeler var. Anayasayı şu anki şekliyle Türkçe dil denetimine tabi tuttuğunuzda, yüzde 30 küçülür ve daha anlaşılır hale gelir. Yemin Metni Özürlü: Ben, Anayasa'daki milletvekili yemin metnini doğru okuyan, teklemeden okuyan bir babayiğit görmedim. Çünkü anayasadaki yemin metni hem uzun, hem Türkçe özürlü. Türkçe'nin en önemli özelliklerinden biri metnin akıcı olmasıdır. Siz eğer bir metni okurken takılıyorsanız, orada Türkçe açısından bir problem vardır. Önerisini De Söyledi: "Anayasa'ya bağlı kalacağıma yemin ederim ya da söz veririm" bile yeterli. "And içerim" diyor. Yahu toplumda andın karşılığı var mı? Kimse "ant ederim" diye yemini pekiştirmek için bir söz kullanıyor mu? Mecliste çalışmalarını sürdüren komisyon, bu konuya da eğilecektir.

’ün bazı haber başlıkları: Bin Yıldır Alevilik Đslam'ın Đçinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM'ye cemevi açılmasına yönelik girişimde bulunan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün "Alevilik din" yönündeki açıklamasını eleştirdi. Arınç, "Türkiye'de, 'Ben Aleviyim' diyen milyonlarca insan var. Onlar Aleviliğin bir din olmadığını, Đslam’ın içinde olduğunu söylüyor. Biz burada sayın milletvekilinin ne söylediğine değil bin yıldır Aleviliğin Đslam içinde yer alığını söyleyen öğretileri kabul etmek noktasındayız" dedi.

’ün bazı haber başlıkları: 'Aleviler Müslüman'dır. Hepsinin Ortak Mabedinin Adı Camidir' Srebrenitsa'daki soykırımın anma etkinliklerine katılmak üzere Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'ya giden Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün TBMM'ye cemevi açılmasına ilişkin talebiyle ilgili görüşünün sorulması üzerine, şunları söyledi: "Alevilik Đslam içinde bir yorumdur. Aleviler Müslüman'dır. Müslümanların her yerde mabedi camidir. Bugüne kadar Aleviliği hiç kimse ayrı bir din olarak takdim

Page 10: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

10

etmemiştir. Bunun şimdi yapılmasının cahillik olduğunu düşünüyorum" dedi. Srebrenitsa'da 1995'te yaşanan soykırımla ilgili bir soru üzerine ise "bundan 17 sene önce Birleşmiş Milletler'in güvenlik sağladığı bir yerde büyük bir soykırım yaşandığını" vurgulayan Bozdağ, "Bu soykırımı engelleme imkânı olduğu halde bunu zamanında yapmayanlar da bu ayıptan sorumludur" diyerek sözlerine devam etti.

Taraf ’ın bazı haber başlıkları:

4.5 Milyar TL'lik Merkez Đstanbul Uluslararası Finans Merkezi'nin tanıtımı yapıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tanıtım için Bakanlık'ta düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, yaklaşık 3.5 milyon metrekare inşaat yapılacağını belirterek, "Bugünkü hesaplamalarımıza göre maliyeti 4.5 milyar lira, inşaat süresini de 3.5 yıl olarak tasarlıyoruz. Đlk etapta bankaların ve orada parseli bulunan özel kurum ve kuruluşların ve Emlak Konut'un yapacağı alan, bu ifade ettiğimiz 800 bin metrekare alandaki altyapının hafriyatı ve altyapı inşaatları için ihaleye çıktık. 8 ağustos tarihinde ihalesi olacak" diye konuştu.

’in bazı haber başlıkları: Diyanet, Atatürk Dönemindeki Gibi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Arınç Diyanet Đşleri Başkanı'nın protokoldeki yeriyle ilgili, "Atatürk dönemindeki gibi olacak" dedi. Arınç konuya ilişkin şunları söyledi: "Atatürk, Diyanet Đşleri Başkanı'nı her zaman sağ tarafında bulundurmuştur. Protokolde ilk 5'in içinde bulundurmuştur. Şimdi 52'inci sırada olduğuna bakmayın. Đnşallah yeni yapılacak protokol düzenlemesiyle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Diyanet Đşleri Reisi'ne verdiği önem, bugün de protokolde yerini koruyacaktır."

’in bazı haber başlıkları: 'Dere Yatağındaki Evler Yıkılacak' Başbakan'ın Samsun Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanı'na talimat verdiğini kaydeden Kılıç "Dere yatağındaki evler derhal yıkılacak" dedi Samsun'daki ikinci sel felaketinin ardından bölgeye gelen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, bölgeye gelerek incelemelerde bulundu. Başbakan Edoğan'ın Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı'na talimat verdiğini kaydeden Kılıç, şunları kaydetti: "Talimat, Yılanlı dere üzerindeki dere yatağına yerleşimlerin derhal ortadan kaldırılmasını sağlamalarıdır. Bir kaç gün içerisinde iş makineleri çalışmaya başlayacak ve acilen yıkılması gereken dere yatağındaki bu binaların tamamı ortadan kaldırılacak. Acil yıkılması gereken kapsamı dışında kalan binaların ise 6306 sayılı kanun kapsamında riskli alan ilan edilerek yıkılması kısa süre içinde gündeme gelecek."

Page 11: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

11

’in bazı haber başlıkları: Halkın Talebi Vizesiz AB AB Bakanı Egemen Bağış, AB hedefinden vazgeçmediklerini belirterek "Destek azaldı. Halk üyelik değil vizesiz AB istiyor" dedi. Bağış, Ruhban Okulu'nun açılması gerektiğini belirtti.

KÖŞE YAZARLARI

GAZETESĐ ABDÜLKADĐR SELVĐ Đkili mi, üçlü mü

1982 Anayasası yapılırken, en büyük kriz, 'Başlangıç' bölümünde yaşanmıştı. Birkaç kez gelip gitmiş, her cümlesi üzerine değişiklik önergeleri verilmişti.

Anayasa'da 12 Eylül'ün ruh ve felsefesinin yeterince yansıtılmadığı tartışması nedeniyle sonunda Orhan Aldıkaçtı'nın tepesi atmıştı.

Söz aldı ve 'Anayasa'nın her satırına 12 Eylül'ün ruhu sindirilmiştir' dedi. Ondan sonra ciddi bir kriz yaşanmadı.

12 Eylül'ün ruh ve felsefesine uygun Anayasa yapmak için Danışma Meclisi üyeleri birbiriyle yarıştı.

Kamer Genç o zaman Kenan Evren'in seçtiği Danışma Meclisi üyelerinden biriydi. Bir ara arıza çıkarmaya kalkışınca, Şakir Paşa kendisini bir kenara çekmiş, 12

Eylül'ün ruh ve felsefesine uygun bir şekilde uyarmıştı. Kendisine hatırlattığımda, 'Öyle bir şeyler oldu' demekle yetinmişti. Bakmayın şimdi

öyle demokrat geçindiğine. 12 Eylül'de Kenan Evren'den icazetliydi. Evren Paşa, Danışma Meclisi'nin kurulmasına karar verince, Meclis Komutanlığı'na

Şakir Paşa'yı atamıştı. Kışla ya! Sert adamdı Şakir Paşa. Danışma Meclisi'nin açıldığı gün, Çankaya

kapısında bir sorun yaşanmıştı. Danışma meclisi üyeliğine seçildiğini söyleyen bir şahıs, içeri girmek istiyor ama

görevliler kendisine izin vermiyordu. Şakir Paşa'ya haber verildi. Danışma Meclisi üyeliğine seçildiğini söyleyen ve bunun

için Almanya'dan geldiğini belirten şahıs, isteğini bir de Şakir Paşa'ya aktardı. Paşa şahsı bir süre süzdükten sonra, 'Danışma Meclisi üyesi olmuşsun ama adam olamamışsın. Sen önce adam ol' dedi. 'Git bir berber bul. Şu saçını sakalını kestir. Ceket giy, kravat tak öyle gel' diye kovdu.

Gazeteciler yardımcı oldu. Aşağı Ayrancı'da bir berber bulundu, tıraş olan şahsa, tanıdık fotoğraf stüdyosunda kravat alınıp, ceket temin edildi, adam olduğuna karar verildikten sonra Şakir Paşa'nın huzuruna çıkarıldı.

Đşte o zihniyetin verdiği ölçüler ve o adamların hazırladığı Anayasa ile yönetiliyor bu ülke.

Page 12: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

12

O günleri 'Beynelmilel' filminde en güzel şekilde anlatanlardan Sırrı Süreyya Önder ise bugün parlamentoda, sivil anayasayı hazırlayacak olan komisyonda görev aldı.

Sırrı Süreyya Önder, önerilerinin tartışılmadığını belirterek, ara verilmesini talep etti. Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in başkanlığında yapılan toplantıda 1 Ağustos'a kadar,

komisyon çalışmalarına ara verilmesi kararı alındı. Aslında ciddi bir kriz atlatıldı. Komisyon zaten Cuma günü çalışmalarına ara

verecekti ama eğer BDP'nin önerisine rağmen Cuma gününe kadar devam kararı alınsa, biz şimdi BDP'nin komisyondan çekilmesini tartışıyor olacaktık.

BDP'nin ne yapmak istediğini ben size kısa yoldan anlatayım. Masadan kalkmak istiyorlar ama kamuoyu baskısından da çekiniyorlar.

Siyasi partilerin kapatılması konusunda en fazla şikayet eden kimdi? BDP. Peki Anayasa değişikliğinde partilerin kapatılmasını engelleyen maddeye kim oy vermedi? BDP.

Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını en çok isteyen kimdi? BDP. Özel yetkili mahkemeleri kaldıran yasayı engellemeye çalışan kimdi? Yine BDP:

Anayasa'dan en çok şikayet eden kim oldu? Başta BDP olmak üzere Kürt siyasi hareketi.

Kürt sorunuyla ilgili hangi raporu okusanız, ilk sırada yeni Anayasa gelir. Yeni Anayasayla ilgili masayı kim devirmek istiyor? Yine BDP.

Bu kadar çelişki, bu denli tutarsızlık olur mu? Vatandaşlık, dil ve üniter devlet konularında sorun olacağı bilinmiyor muydu? Biliniyordu. BDP'nin bu konudaki önerileri ciddiye alınmalı mı? Alınmalı. Ama bunun yolu masayı devirmek değil ki?

Ben de bu konularda düzenleme yapılması gerektiğini düşünenlerdenim. Ya düzenleme yapılır ya da bu konulara Anayasa'da yer verilmez. 'Yok hükmünde' sayılır.

BDP, masadan kalkarsa sivil Anayasa hayal olur mu? Bu sorunun cevabını aradım. 'BDP olmazsa, AK Parti, CHP ve MHP olarak üçlü, CHP de olmazsa, AK Parti ve MHP olarak ikili olarak Anayasa yapar, milletin önüne gideriz' dediler.

Yani, 'Durmak yok, Anayasaya devam' Peki o zaman BDP, bunu millete nasıl izah edecek?

GAZETESĐ ŞAMĐL TAYYAR Aziz Başkan, Haberal Cumhurbaşkanı

Đlgiyle izliyorum. Müesses Nizamın kalemşörleri, mazide kalan iktidarlarına vuslat umuduyla, bitmek bilmez heyecanla Silivri’den her salınanın boynuna atlıyor. Onları “kahramanlık” öykülerine beleyip sahaya sürmeye çalışıyor.

Biraz drama, azıcık felsefe, bir iki slogan sonra Higgs Bozonu aşkına “haydi aslanım senden iyisi mi var?” gazı, al sana Derviş, al sana Devrimci, al sana Che Guevera. Bekledikleri büyük patlama olmadı. Son numaraları, Silivri’den Cumhurbaşkanı çıkarmak, Aziz Yıldırım’a parti kurdurup Başbakan yapmak veya CHP’den Đstanbul Büyükşehir belediye başkanı seçtirmek! Aziz başkanla ilgili projenin ipuçlarını Ertuğrul Özkök verdi. Yeni ve güçlü bir siyasi mücadeleye başlayacağını dillendirdi biliyorsunuz. Kimi CHP’liler de Aziz başkanın iyi belediyeci olacağına inanıyorlar. Tutukluluğu boyunca cumhuriyetin en köklü spor kulübünü “Ulusalcı” çizgiye çekip siyasete bulaştıran, sanki CHP ve Đşçi Partisi’nin arka bahçesiymiş gibi mesajlar veren Aziz başkan, yeni parti kurar mı veya başkan adayı olur mu bilemem, ama siyaset meydanına çıkarsa ziyadesiyle memnuniyet duyarım! Bazen halk tartısında yağ tespiti yapmakta ve boy ölçüsü almakta yarar var.

Page 13: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

13

Silivri’den Cumhurbaşkanı çıkmaz Aziz başkanın olası kararını izleyip görelim, ama Mehmet Haberal’ı Çankaya’ya çıkarma projesi sanki daha canlı gibi gözüküyor.

Süleyman Demirel’den sonra Haberal’ı köşke çıkarmak isteyen Ecevit, bunu başaramamıştı. Ergenekon taifesi ve uzantıları başarma gayreti içinde.

Güneri Civaoğlu, dün Milliyet’teki köşesinde yazmış; Mehmet Haberal Erdoğan karşısındaki en güçlü Cumhurbaşkanı adayı olabilir! Derin kulislerde muhalefetin adayı olarak Haberal ismi dolaşıyormuş!

Civaoğlu şöyle yazıyor: “Haberal, CHP milletvekili ama daha önce MHP’nin de Çankaya için gönlündeki adaydı. CHP ve MHP’nin ortak adayı olursa Prof. Haberal teorik olarak sürece yüzde 40’a yaklaşan oy tabanıyla başlar. Prof. Haberal merkez/merkez sağ siyaset kökenli. DYP’nin, bir anlamda eski AP’nin alternatifi olmadığı için AK Parti’ye bu iki kaynaktan verilmiş oyların geri geleceği düşünülüyor.” Yazıyı okuyunca gazetecilik mesleğinin Civaoğlu’nu yıllar önce niye kustuğunu daha iyi anladım. Puro üfleyip kadın avcılığına soyundukları lüks eğlence merkezlerindeki dedikoduları yıllarca “derin kulis” diye bu millete yutturanlar, şimdi “Mason” odaklı yeni Çankaya senaryosuyla sahnede... Türkiye’yi tanımadıkları belli... Zaten tanısalardı, bu zihniyet, çok partili hayata geçtiğimiz günden bu yana sandığa mahkum olmaz, yenilginin acısıyla demokrasiye olan inançlarını kaybedip seçim sandığını Truva atına benzetmezdi. Farkında değiller; Silivri’den belki tahliye çıkar ama kahraman çıkmaz, hele Cumhurbaşkanı hiç çıkmaz. Darbelerden, muhtıralardan nice acılar çekmiş bu millet, onları tarihin karanlıklarına gömdü. Gönül kapısını kapattı. Umarım Haberal, muhalefetin ortak adayı olur. Đşte o zaman (teşbihte hata olmaz) Başbakan Erdoğan’ın Kadir Gecesi’nde dünyaya geldiğini düşünürüm. Zirvede kavga olmaz

Anlaşılan o ki, Ergenekon taifesi, cumhurbaşkanlığı seçimlerine 2007’den daha fazla asılacak, Başbakan Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmamak için her türlü yola başvuracak. Defalarca yazdık, tekrar edelim, uluslararası bağlantıları da her türlü lojistik ve istihbarat desteğini verecektir. Kişisel kanaatim, bu zorlama, Silivri’den aday çıkarmakla sınırlı kalmaz. Ucu provokasyonlara açık bir sürece girdiğimizi herkes görmelidir. 2007’de benzer bir oyunu bozan kadim milletimiz, yeni senaryolara da prim vermeyecektir. Ancak, rehavet hali, Ergenekon’dan daha büyük düşmandır. Sadece bugüne ilişkin değil, yıllardır savunduğum tezdir; Cumhurbaşkanlığı seçimi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında koltuk kavgasına yol açmaz. Başbakan Erdoğan aday olmaya karar verirse Gül’ün buna itirazı olmaz, Gül devam etmek isterse Erdoğan olumsuz cevap vermez.

Bir temenniden öte samimi inancımdır. Gül ve Erdoğan arasındaki hukuk, dünyanın kendi koltukları ekseninde döndüğünü düşünen klasik siyasetçi mantığıyla anlaşılmayacak kadar derin ve ulvidir. Başbakan Erdoğan, Çankaya için aday olursa, en büyük rakibi yine kendisi olur. Taraflı tarafsız tüm anketlerde AK Parti’nin oyları yüzde 50’nin üzerinde çıkıyor. Kazanma ihtimali yüzde 100’e yakındır. Ancak, evdeki hesabı yaparken çarşıyı unutmamak gerek. Hem favori hem moderatör

Page 14: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

14

Kişisel kanaatim odur ki, Başbakan, cumhurbaşkanlığı seçiminin en büyük favorisi olduğu kadar, seçim sürecinin moderatörüdür aynı zamanda. Ergenekon’un senaryosu fantezi olarak kalır, süreci belirleyecek birincil faktör bizatihi başbakandır. Ufak bir hata, vahim sonuçlar doğurur. Hata payının acımasız sonuçlara yol açabileceği, yüzde 49.9’un “başarısızlık” sayıldığı bir evredeyiz çünkü. Đlk kez halk tercihiyle cumhurbaşkanının seçileceği, cumhuriyet tarihinin en kritik dönüşüm safhasında yaşanacak bir yol kazasını düşünmek bile istemem. Umut ederim, Başbakan Köşk’e çıkar ve ilk devlet başkanı olur, Türkiye de fiilen başkanlık sistemine geçer. Böyle bir sonuç, Türkiye’nin en önemli gelecek projesidir. Bu projeyi akamate uğratacak her tasarruf ağır vebaldir.

GAZETESĐ SÜLEYMAN YAŞAR Türkiye'yi niye savaşa sokmak istiyorlar?

Türkiye'nin çevresindeki ülkelerin ekonomilerinin hemen hemen tamamı tek mallı üretime dayanıyor. Rusya, Đran, Irak, Suriye hemen hepsi petrol ve doğalgaza dayalı tek mallı ekonomiler ve bundan dolayı da sorunlular. Nitekim bu sorunun bir adı da var. Bu tür ekonomilerin yaşadığı sorunlu sürece Hollanda hastalığı adı veriliyor.

Peki nasıl ortaya çıkıyor Hollanda hastalığı? Bir ülkede petrol, doğalgaz, altın türü ürünlerin bulunması ya da bu ürünlerin fiyatlarının önemli ölçüde değişmesi o ülkenin imalat sanayisini olumsuz etkiliyor. Çünkü bu doğal kaynak nedeniyle ülke halkının geliri önemli ölçüde artıyor. Gelir artışına bağlı olarak da o ülkenin dış ticarete konu olmayan mal ve hizmet talebi hızla çoğalıyor.

Böylece ülke parasal kaynakları dış ticarete konu olmayan malların üretimine tahsis ediliyor. Bir süre sonra bulunan doğal kaynağın rezervinde sorun çıkarsa ya da fiyatında gerileme meydana gelirse ülke birdenbire işsizlik ve fakirleşmeyle karşı karşıya kalıyor. Đşte bu yaşanan süreç Hollanda hastalığı olarak isimlendiriliyor. Hollanda adını almasının nedeni de adı geçen ülkede hastalığın 1960'lı yıllarda yaşanmasından kaynaklanıyor.

Tekrar asıl konumuza dönersek... Petrol üreten bölge ülkeleri dışında, Balkan ülkelerinde de imalat sanayisi çok zayıf durumda. Oysa Türkiye bunlardan farklı. Türkiye kendi bölgesinde çok mallı imalat sanayisine dayalı gelişme gösteren tek ülke olarak bulunuyor. Ve dış ticarete konu olan ürünleri otomobilden çelik tencereye, mobilyadan çikolataya kadar geniş bir yelpaze oluşturuyor. Đşte bu nedenle tek mallı ekonomilerin hastalığına yakalanmıyor.

Niye? Çünkü petrol fiyatları gerilediğinde Rusya, Đran, Irak, Suriye ve diğer petrol üreten ülkeler krize giriyorlar. Örneğin petrol ve doğalgaz gelirleri çıkartıldığında Rusya'nın bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 15 seviyesine yükseliyor. Bu ekonomik hastalığın iyileşmesi uzun bir tedaviyi gerektiriyor. Kısa sürede çözmek mümkün olmuyor.

Dolayısıyla Türkiye, iktisatçı Jeffrey Sachs'ın ileri sürdüğü gibi beş kutuplu dünyada kutup ülkelerden biri haline geldi. Sachs, ABD, AB, BRICS, Nijerya ve Türkiye'yi kutup ülkeler arasında sayıyor. Özellikle Türkiye'yi belirtmesinin nedeni dış ticarete konu olan mal üretiminde imalat sanayisini geliştirmiş olmasından kaynaklanıyor. Çünkü 1980'de 2.9 milyar dolar ihracat yapabilen Türkiye, bir yılda 144 milyar dolar ihracat yapabiliyor artık. Peki niye anlattık bütün bunları? Çünkü son günlerde Türkiye'yi kışkırtıp savaşa sokmak isteyenler var. Ve Batı basınında "Suriye krizi yükselen Türkiye'nin sınırlarını gösteriyor" türünden kışkırtıcı manşetler atılıyor. Türkiye'nin Mavi Marmara olayına ve Suriye'nin Türk uçağını düşürmesine sessiz kaldığı ileri sürülüyor.

Page 15: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

15

Oysa Türkiye'de devlet eski devlet değil. Artık devlet ekonomik akılla yönetilmek zorunda ve öyle yönetiliyor.

Zaten dış ticaret hacmi 400 milyar dolara ulaşıp milli gelirinin yarısını aşmış, bir ekonomi duygusal politikalarla yönetilemez. Dolayısıyla Türkiye'nin tek mallı ekonomilerle çevrildiği coğrafyada sert hareketlerden kaçınması ve savaş kışkırtıcılarına kesinlikle teslim olmaması gerekiyor. Bir de unutmadan bir imza kampanyasına dikkat çekelim... Fransa'da yayımlanan Le Monde gazetesi "Türkiye'de özgürlük hapsedildi, model ülke olamaz" diyor ve elliden fazla aydın bu bildiriyi imzalıyor… …Bir de bildirinin ikinci cümlesi, "Türkiye model ülke olamaz" diyor. Niye olamıyormuş? Dış ticarete konu olan çok mallı imalat sanayisine sahip Đslam Konferansı üyesi tek ülke Türkiye. Diğerleri Malezya hariç hemen hepsi tek mallı ekonomiye sahipler. Dolayısıyla Türkiye ekonomisiyle zaten model ülke oldu. Anlaşılan Türkiye ekonomisinin çok mallı imalat sanayisine dönüşmesinden rahatsız olanlar var. Gerçek Türkiye'yi görmeyi inatla reddediyorlar.

GAZETESĐ MUSTAFA ÜNAL Yargıya mahalle baskısı

“'Yargı üzerinde mahalle baskısı oluştu. Günlerdir siyasetçi, gazeteci ve bürokratlar hakimlerin kanaatlerini etkilemek için uğraşıyor. Bir bombardıman var.' Bu sözler AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in. Ve bir rahatsızlığın ifadesi. 'Hakim ve savcıları rahat bırakın' demeye getiriyor.

Hüseyin Çelik sıradan bir isim değil, AK Parti'nin sözcüsü... Partinin politikaları, olaylara bakışı onun ağzından kamuoyuna duyuruluyor. Herhalde 'AK Parti nerede duruyor?' sorusuna en doğru cevabı verecek isimlerden biri odur.

Tartışmanın nereden çıktığını biliyorsunuz... 3. Yargı Paketi'nin yürürlüğe girmesinden sonra tutuklu yargılananlar özellikle de Ergenekon ve Balyoz davasının sanıkları 'tahliye' talebinde bulundu. Adlî kontrolün sınırı kalkınca her tutuklu için hak doğdu. Bu kapsama giren 36 bin kişi. Ancak bazı çevrelerin ilgisine mazhar olanların sayısı tutuklu milletvekilleri ve Đlker Başbuğ başta olmak üzere 8-10 kişiyi geçmez…

Dün Hüseyin Çelik'le konuştum. Söyledikleri çok netti: 'Tutuklu milletvekilleriyle ilgili AK Parti'nin ilk günkü duruşu ne ise bugün de aynıdır. Hiçbir değişiklik yok' dedi. Đlk günkü duruşu da anlattı: 'Milletvekilliği cezaevinden adam çıkarma yolu değildir. Cezaevinden Meclis'e tünel kazma enstrümanı hiç değildir. Milletvekilliği buna alet edilmemelidir. O isimler sıkıntı biline biline listeye kondu. Diğerlerinin günahı ne?..'

Çiçek ve Bozdağ'ın söylediği gibi 3. Yargı Paketi tahliyelere kapı aralıyor mu? Bu yönde yorum ve değerlendirmeler çok arttı. 'Hayır' dedi Çelik ve şunları söyledi: 'Ne tutuklu milletvekilleri ne de diğer sanıklar için özel bir düzenleme yok. Adlî kontrolle ilgili genel hüküm var. Takdir mahkemenin. Önemli olan hakimin kanaati. Yasalarda iki ay öncesine göre değişen hiçbir şey yok. Adlî kontrol düzenlemesini tutuklu milletvekillerine özgü yorumlamak kesinlikle doğru değil. Tutukluluğun devamı veya tahliye yargının bileceği iş... Bizim dışımızda.'

Ya siyasilerin konuşmaları? Çelik 'Siyasiler kanun çıkarır, gerekçesini yazar, yol gösterir. Bunun ötesinde yargıya talimat, yönlendirme veya etkileme anlamına gelecek açıklamalar iktidardan olsa, muhalefetten de olsa doğru değil.' dedi.

Ben Çelik'in sözlerini 'parti politikası' olarak okuyorum. Bu kadar hassas bir konuda parti liderliğiyle temasa geçmeden konuşmaz. Dün olduğu gibi bugün de parti içinde farklı

Page 16: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

16

düşünenler var kuşkusuz. Tutuklu milletvekilleri konusunda AK Parti'de radikal bir politika değişikliği yok. Durduğu yer aynı…

Özetlemek gerekirse AK Parti bu konuda kendisini taraf olarak görmüyor. Olaya 'partilerin kendi sorunu' ve 'olağan bir yargı konusu' olarak bakıyor. 3. Yargı Paketi'ndeki değişikliklerin tahliye gerekçesi olamayacağını düşünüyor. Yargıya yapılan baskıdan da rahatsız…”

GAZETESĐ AHMET TAŞGETĐREN Din mi, o da ne ki?

"Alevilik dindir. Đbadeti cemdir. Đbadethanesi de cemevidir" bunları Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün söylüyor.

Hüseyin Aygün bunu, Diyanet'in "Din" tanımlamasından ayrılmak için ve Diyanet din olarak Đslam'ı gördüğüne göre "Đslam"dan ayrılmak için söylemiş oluyor. Bence Aleviliğin "din" olduğunu ortaya koymak için bir iki şey daha belirtmesi gerekiyor. Mesela "Kitab"ını, mesela "Peygamber"ini ve mesela "Tanrı"sını... Bilmiyorum Alevilerimizin mesela "Kur'an"dan başka "Kitab"ı, Hazreti Muhammed'den başka "Peygamber"i ve "Allah"tan başka "Tanrı"sı var mı? Ben olmadığını sanıyorum. Ben Alevilerimizin çok sevdiği, gönülden sevdiği Hazreti Ali ve Ehl-i Beyt'in de Allah'tan başka "Đlah"a tapmadıklarını, Hazreti Muhammed'den başka "Peygamber", "Kur'an"dan başka "Kitap" tanımadıklarını biliyorum. Geriye ne kalıyor? Yorum mu? Yorum'dan ayrı bir din mi çıkıyor? Diyanet demiş ki: Alevilik Đslam'ın kendine özgü güzel bir yorumudur. Bunun için de Hacı Bektaş-ı Veli'nin yazdığı Makalat'ı kaynak göstermiş. Ne yapmalı şimdi Makalat'ı? Onu da "Sünniler"in ürettiğini mi söylemeli? Mekke-Medine'de Şii Đranlılar 10 gün süreyle umredeydim. Bu süre içinde binlerce Şii Đranlı ile iç içe, yan yana bulundum. Hem Mescid-i Nebi'de, hem Kâbe Hareminde... Yan yana kıyama durduk, yan yana secdeye kapandık, yan yana, aynı duaları ederek tavaf yaptık. Hiçbir Şii Đranlı ayrı bir mescit aramadı, hiçbir Şii Đranlı, ayrı bir imam, ayrı bir Kâbe aramadı.

Đnsanların dinle, kitapla, Yaratan'la ilişkilerini siyasetin fırdöndüsü içine çekmemek lazım. Đnsanların din ile ilişkisi, Yaratan'la ilişkisi ile bağlantılı bir hadise. Yani bir anlamda tüm varoluşun izahına dayanan bir derunilik içeriyor. Kitap'tan, Peygamber'den, hatta Tanrı'dan soyutlanmış bir geleneği "din" haline getirirseniz, bundan ancak siyasi istismar doğar. Tüm Alevi toplumuna da yazık edersiniz. Diyanet, Aleviliğin yazılı kaynaklarını yayınlıyor. Ve orada ortaya çıkan koordinatlar, Aleviliği siyasi arenada tüketmeye çalışanların işini zorlaştırıyor. Çünkü orada ortaya çıkan Alevilik, tıpkı Sünnilik gibi, Kur'an merkezli ve Hazreti Muhammed merkezli bir çerçeve ortaya koyuyor. Hazreti Ali'den yola çıktığınızda da yolunuz Kur'an'a ve Hazreti Muhammed'e varmıyorsa, sapkınlığa varıyor demektir. Alevi camia içinde bu gönül diriliğine sahip pek çok insan vardır ve "Siyasi Alevilik" diye tanımlanacak olan bir çizgi, aslında, bu samimi Alevi çizgisini de boyunduruk altına

Page 17: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

17

almaya uğraşıyor. Tıpkı PKK-KCK-BDP çizgisinin tüm Kürt vakıası üzerine ipotek koymak istemesi gibi...

GAZETESĐ TAHA AKYOL Fransa'dan yargı dersleri

Yeni Fransız Cumhurbaşkanı Hollande, Sarkozy'nin Ermeni yasasını tekrar çıkaracak. Peki böyle bir yasa yine Fransız Anayasa Konseyi'nden döner mi, dönmez mi?

Sarkozy'nin yasası "Fransız kanunları tarafından kabul edilmiş soykırımlar"ın inkâr edilmesini cezalandınyordu. Fransız Anayasa Konseyi şu gerekçelerle bunu anayasaya aykırı buldu. Bu kanunu çıkarmakla yasama organı yetkisini aşmış, kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal etmiştir.

*Çünkü kanunlar genel kurallar koymalıdır. Soykırımı tanımaya ilişkin bir kanun bu niteliğe hiçbir şekilde sahip değildir.

*Yasama organı kendince tanıdığı bir olayın tartışılmasını suç saymakla anayasanın ve 1789 Đnsan ve Vatandaş Haklan Bildirisi'nin ifade özgürlüğü ilkesine aykırı davranmıştır.

*Sadece Fransız parlamentosunun tanıdığı soykırımların inkârını cezalandırıp başka soykırımları ve insanlığa karşı suçları dikkate almadığı için eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Bu karar karşısında Hollande ne yapabilir? Önce Fransız anayasal yargısına bakalım. Anayasa Konseyi

Fransa'da anayasa mahkemesinin adı Anayasa Konseyi'dir. Üyelerinin hepsi politik makamlarca atanır: cumhurbaşkanı, meclis başkanı ve senato başkanı tarafından... Dahası, hepsi politikacı olan eski cumhurbaşkanları, mesela artık Sarkozy de tabii üyedir.

Sarkozy'nin Ermeni yasasını anayasaya aykırı bulan konsey kararında 8 üyenin oybirliğiyle imzası vardır, bunlardan iki üye Sarkozy tarafından atandıkları halde Sarkozy yasasını anayasaya aykırı bulmuşlardır: Claire Malaurie ve Michel Charesse...

Elbette bu üyeler atandıklarında Sarkozy'ye teşekkür etmişlerdi ama kararlarını bağımsız ve tarafsız bir vicdanla verdiler. Biliyorlar ki, bir siyasi davaya hizmet ederek değil, tarafsız, adil ve özgürlükçü davrandıklarında hem kendileri hem Fransız Cumhuriyeti itibar kazanacaktır. Nitekim kararlarını herkes saygıyla karşıladı. De Gaulle geleneği

Büyük devlet adamı General De Gaulle'ün beyin takımındaki baş hukukçu Michel Debre'ydi.

Fransa'yı yüz yıllık koalisyon kargaşalarından kurtarıp düzlüğe çıkaran bugünkü Beşinci Cumhuriyet Anayasasının mimarıdır: Yürütme erkini De Gaulle'de toplayan yan başkanlık sistemini, özgürlüklere güvenceyi ve 'Konsey' niteliğindeki anayasa yargısını getiren bu büyük hukukçu, De Gaulle un Adalet Bakanlığını da yapmıştı.

Bugünkü Anayasa Konseyi Başkanı JeanLouis Debre, o Debre'nin oğludur! Aile terbiyesi!.. Oğul Debre'nin kariyeri politikadır, yargıç olarak da çok saygı duyulan bir isimdir.

Rousseau'nun kuvvetler birliği ilkesiyle ve idam sehpalarıyla yola çıkmış Jakoben Fransız Cumhuriyeti'nin ulaştığı yüksek anayasal düzey; hem kültürel hem kurumsal olarak... Eleştiriyi hak eden kararları da oluyor elbette, ama niteliği hukukidir... Siyasi veya "devlet içinde devlet" hırsıyla karar almadıklarına kamuoyu güvenmektedir. Yeni Ermeni tasarısı?

Hollande, Ermenilere sözünü yerine getirmiş olmak için, muhtemelen, "Fransız parlamentosunun tanıdığı" diye bir sınırlama yapmadan genel bir "soykırım ve insanlığa karşı suçlar "m inkârını yasaklayan, böylece "eşitliği" sağlayan bir yasa hazırlatacaktır...

Page 18: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

18

Ve hem "belirsizlik" içereceği için hem yine ifade özgürlüğüne aykırı olacağı için Anayasa Konseyi'nden dönecektir…

GAZETESĐ SAMĐ KOHEN Libya’da demokrasi sınavı

Libya’da yarım yüzyıldan beri ilk kez serbest seçimler yapıldı, ama bu, uzun bir dikta döneminden kurtulan Libyalıların demokrasiye ne kadar hazır oldukları sorusunu da gündeme getiriyor.

Tıpkı Arap Baharı’na sahne olan Kuzey Afrika-Ortadoğu coğrafyasındaki diğer ülkeler için sorulduğu gibi...

Mevcut belirsizlikler nedeniyle bu kritik sorunun yanıtını vermek zor: Ancak -daha önce Tunus ve Mısır’da da görüldüğü gibi- otoriter rejimlerin bir halk hareketiyle devrilmesinden hemen sonra, Libya’da da halka çoğulcu bir düzen içinde yeni yöneticileri seçmek hakkının verilmesi, tarihi bir olay.

Libyalılar bu seçim kampanyasında ilk kez sokaklarda çeşitli partilerin ve adayların afişlerini gördüler, ilk kez farklı sesler duydular ve sonunda ilk kez bir yığın liste arasından kendi tercih ettiklerini oy sandığına attılar...

Bu demokrasiden nasibini almış her ülke için normal bir uygulama. Ama Libya için çok yeni ve heyecan verici bir gelişme...

Aslında çok partili veya çok adaylı bir seçimde sandık başına gitmekle demokrasi kurulmuyor. Yani Libya bu ilk özgür seçimle, demokrasi yoluna sadece ilk “giriş”ini yapıyor. Diğer bir deyişle, “demokrasi denemesi”ne yeni başlıyor.

Seçilen “Ulusal Kongre”, 14 ay çalışacak olan bir kurucu veya geçici Meclis niteliğinde. Başlıca görevi yeni bir Başbakan atamak ve yeni hükümetin 30 gün içinde iş başına geçmesini sağlamak, ayrıca yeni bir anayasanın hazırlanması için gereken çalışmaları başlatmak...

Meclisteki 200 sandalye bölgelere göre ayrılmış. Batı’nın (Trablus vs) 100, Doğu’nun (Bingazi merkezli) 60, Güney’in (Sahra) 40 sandalyesi var. Libya’nın bu ilk seçiminde, bu kadarcık sandalye için çoğu bağımsız 3500’e yakın adayın ortaya çıkması ilginç. Libya için anlamlı sayılabilecek diğer bir nokta da, kadın aday sayısının (bir kısmı başı örtülü, bir kısmı da başı açık) oldukça yüksek olması...

Kaddafi döneminde baskı altında tutulan (ve bir kısmı tutuklanan) Müslüman Kardeşler, bu kez “Kalkınma ve Đmar Partisi” adı altında seçimlere katıldılar. Onun gibi şeriatçı olan El Vatan gibi diğer gruplar da...

Seçimlerin kesin ve resmi sonuçlarının bugün açıklanması bekleniyor. Ancak ilk belirlemelere göre, en çok oy alan grup, birçok ufak partiden ve bağımsız politikacıdan oluşan “Ulusal Güç Birliği” adlı bir bloktur. Kaddafi’ye baş kaldıran ve 7 ay boyunca da geçici başbakan görevini üstlenen Mahmut Cibril’nin bulunduğu bu birlik, liberal bir hareket olarak tanınıyor. Ancak Cibril birliğin böyle tanımlanmasından hoşlanmıyor. “Biz ne liberaliz, ne solcuyuz, biz halkın temsilcisiyiz” diyen Cibril, bu arada “Đslami hükümleri de esas saydığını” söylüyor.

Cibril’nin planı, birinci olarak çıktığı takdirde (ki bu kuvvetle muhtemeldir) geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kurmak ve öncelikle ulusal birliği, düzeni ve istikrarı sağlamaktır.

Kuşkusuz Libya’nın buna ihtiyacı vardır. Çünkü açıkçası Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, ülke iç çatışmalara ve kargaşaya sürüklenmek tehlikesi ile karşı karşıya gelmiştir. Doğu

Page 19: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

19

bölgesi (Bingazi) Batı’nın (Trablus’un) hâkimiyeti altına girmek istemiyor. Ayaklanmayı başlatan Doğu’dakiler, şimdi daha geniş bir özerklik (hatta bazısı bağımsızlık) talep ediyor... Ayaklanma sırasında çarpışanlar, silahlarını bırakmayı reddediyorlar. Bu da ciddi bir güvenlik sorunu yaratıyor. Aşiret kavgaları da kargaşayı büsbütün körüklüyor.

Halk hareketi özgürlük ve demokrasi için yapıldı. Ancak diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi Libya’da özgürlük birçok eski istekleri, ihtirasları ve sürtüşmeleri yüzeye çıkarıyor...

Libya demokrasi yoluna “giriş”ini yaptı, ama şimdi ortaya çıkan sorunları yeni demokratik düzen içinde nasıl halledeceğini öğrenmesi gerekecek...

GAZETESĐ EMĐN PAZARCI CHP'deki Alevi çuvallaması

Belli ki Parti Meclisi'ne aday olacak. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, kurultay öncesi Alevi ağırlıklı delegeye "selam göndermek" için bir çıkış yaptı. TBMM'de cemevi açılması talebinde bulundu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek'ten olumsuz cevap alınca da "Alevilik de bir dindir" dedi.

Durum bu olunca, attığı adım ters tepti. Sarf ettiği bu sözlerle geniş bir Alevi kesimini rahatsız etti.

CHP eski Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya, "Hayret ettim, ne yapmak istediğini anlayabilmiş değilim" dedi:

-Hüseyin Bey, hatırı sayılır bir Alevi dedesinin çocuğudur. Eğer babasına sorsaydı, O da Aleviliğin Đslamiyet içinden çıkan bir inanç olduğunu kendisine anlatırdı.

Yerlikaya, Aygün'ün iddiasının tam tersine "Aleviliğin Đslam'ın özü olduğunu" söyledi:

-Alevilik, Ali taraftarlarını temsil eden, Đslam'ın içinden çıkan bir inançtır. Cem Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Faruk Ali Yıldırım da benzer ifadelerde bulundu. Aleviliğin Đslam'dan ayrı bir din olmadığını anlattı:

-Biz Đslam'ın içindeyiz. Kuran ve Muhammed'e bağlıyız. Đmam Cafer Sadıki Mezhebi'ndeniz. Alevilik, Đslam'ın bir yorumudur.

Ardından ekledi: -Zaten vakfımızda bunun eğitimini de veriyoruz. Hüseyin Aygün ilk değil... Aleviler içinde daha önce de "Alevilik ayrı bir dindir"

diyenler oldu. Ancak, bu sözler tepki gören cılız çıkışlar olarak kaldı. Pir Sultan Abdal Derneği'nin iki yıl önce yapılan kongresinde CHP eski Ankara

Milletvekili Yılmaz Ateş, onlara "Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?" diye sordu: -Neden ayrık otu gibi kendinizi ayırmak istiyorsunuz? Son derece yanlış

yapıyorsunuz. Siz kendinizi ayrı görebilirsiniz. Ancak, bunu bütün Alevilere mal etmeye çalışmanız doğru değil.

Ateş'in bu sözleri büyük destek aldı. Kimse sesini çıkarmadı. Tepki gösteren olmadı. Mesele kapandı.

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ise, Aleviler içinde bile tepki toplayan tartışmayı yeniden gündeme getirdi.

Açın interneti, Alevi Konseyi'nin sitesini inceleyin. Aleviliği, Đslam'dan farklı bir inanç olarak göstermeye çalışanlara bakın nasıl sert tepki gösteriyorlar:

* Aleviler de Hz. Muhammed'i peygamber olarak kabul ederler. * Alevilik, Đslami bir inançtır. Ancak, bazı art niyetli kişiler, Aleviliği Đslam'dan

ayırmaya çabalamışlardır.

Page 20: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

20

* Aleviliği kendi grupsal, ideolojik, bölgesel, etnik çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen kimseler, Aleviliği bu düşünceye hizmet verecek şekilde tahrif etmişlerdir.

* Alevi düşmanları da Aleviliği Đslam dairesi dışında görmüşlerdir. Bu açık ve net ifadelere rağmen, Aygün'ün "Alevilik bir dindir" sözlerinin hiçbir

değeri yok. Ancak, bir CHP milletvekilinin bu çıkışı yapması oldukça düşündürücü! Hüseyin Aygün, köken itibariyle CHP'li olmayan bir CHP milletvekili. Kemal

Kılıçdaroğlu ile yakınlığı var. Her ikisi de Tunceli'deki "Kureyşenler Sülalesi"ne mensup. Aygün, hazırladığı seçim beyannamesinde, kendisine "adaylık teklif eden

Kılıçdaroğlu" ile yaptığı görüşmeye ilişkin bazı önemli ayrıntıları açıklamıştı. Bunları da Tunceli'nin dört bir yanına dağıtmıştı.

O bildiride aynen şu ifadeler yer alıyordu: "Bizzat Kılıçdaroğlu'ndan Alevi, Dersim ve Kürt sorunlarında yeni bir dönem açılacağı yönünde işaretler aldığım için teklifi tereddütsüz kabul ettim." Şimdi hem Aygün, hem de Kılıçdaroğlu'na sormak gerekiyor:

* Neydi yeni dönem için o gün verilen işaretler? * Acaba o işaretler arasında "Aleviliğin ayrı bir din olduğu" iddiasının

yaygınlaştırılması da var mıydı? Tabi, gelinen bu noktada bir başka sorunun daha cevaplandırılması gerekiyor.

Kılıçdaroğlu, sık sık kurmaylarından "Sağdan da oy alacak politikalar geliştirilmesini" istiyor. Đyi de nasıl olacak bu? Henüz Aleviler ve Alevilik konusunda bile kafa karışıklığını giderememiş CHP, sağ seçmene nasıl güven verecek? Onlardan nasıl oy isteyecek?

GAZETESĐ FUAT BOL Bölünmenin eşiğinde Suriye

Dün Irak'ta yapılan, bugün Suriye'de yapılmaya çalışılan işlerin temeli; vaktiyle bu ülkeleri cetvelle kuran Batılı emperyalist güçler tarafından atılmıştı. Her şeyden önce; buralardaki zorba yönetimlere kurdurulan devletler, sun'i idi. Hiçbirisinin tarihi bir gerçekliği yoktu. Kısa bir zaman sonra; buralarda işlerin sarpa saracağı biliniyordu. Zira öyle hesaplanıp kurulmuşlardı.

Bütün bu yapma devletçikler, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar ve ne denli yer altı ve yer üstü zenginliklere sahip olurlarsa olsunlar; asla bağımsız olamazlar. Görünüşte sahip oldukları zenginliklere birileri adına bekçilik yapmaktadırlar. Kukla yönetimlerin ipleri, hep dışarıda ve başkalarının elindedir.

Böyle olmak zorundadırlar, zira; vaktiyle bu şartlarla, o topraklar onlara verilmişti. Biraz olsun yan çizen; ağa-babalarının menfaatlerine aykırı hareket eden, derhal silleyi yer ve hizaya sokulur. Yine vaktiyle bu ülkelerin bir kısmında sabah erken kalkan ihtilal yapardı. Kimlerin gidip, kimlerin gelmesinin hiçbir kıymeti yoktu; zira, her gelenin birinci vazifesi; yularını elinde tutan efendisine tam bağlılık ve itaatti.

Efendiler malum; geçen asrın başlarında Đngiltere, Fransa, Rusya; asrın ortalarından sonra da bu listeye ABD eklendi. Özellikle dün; yani iki kutuplu dünyada bu ülkeler, iki kutup arasında âdeta pay edilmişti. Bunlardan bir kısmı Sovyet yanlısı olup, sözde ABD düşmanlığı yapar. Diğer bir kısmı da tam tersini; yani ABD muhibbi olup, Sovyet düşmanlığı yapar. Halbuki Sovyet ve ABD başkanları, bu ülkeleri anlaşarak ve el sıkışarak bölüşmüşlerdi.

Bugünkü oyun; yine aynı emperyalist güçlerin gözetiminde ve hatta kontrolünde oynanmaktadır. Türkiye, oynanan tüm bu oyunların hepsini; açık yüreklilikle; başta komşuları

Page 21: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

21

olmak üzere hepsine anlattı ve dost elini uzattı. Hemen hepsiyle vizeyi kaldırdı ve ortak bakanlar kurulları toplantıları yaptı. Ne hazindir ki; Türkiye'yi ne dün anlayabildiler ve ne de bugün.

Kendilerini, saatin zembereği gibi kuran ağa-babalarını dinlediler ve Türkiye'ye sırtlarını döndüler. Dün Irak'ta zemberek boşaldı; bugün Suriye'de boşalıyor. Dün Irak fiilen üçe bölündü; bugün Suriye üçe bölünme yolunda hızla ilerliyor.

Şairin belirttiği gibi: Đbret alınmadığı müddetçe tarih, tekerrürden ibarettir...

DIŞ BASIN ÖZETĐ

SURĐYE'NĐN ÇIKMAZI SADECE SĐLAH AMBARGOSUYLA AŞILABĐLĐR The Guardian - 10 Temmuz 2012 - Đngiltere - Jonathan Steele

Suriye tam bir iç savaşa sürüklenirken Kofi Annan geçen hafta, Güvenlik Konseyi üyeleri arasındaki yıkıcı rekabete son verilmesi çağrısında bulunmakta haklıydı. Batılı güçlerin, Rusya’yı, siyasi değişimi engellemeye çalışmakla suçlamaları, ülkeye silah akışının hızlandırılmasını destekledikleri zaman ikiyüzlülük oluyor. Artan kayıplara rağmen Suriye hükûmeti hâlâ, daha fazla güç yoluyla ve eylemcileri tutuklayarak kazanabileceğine inanıyor. Asiler de zafere güveniyor; ABD seçimleri geçtikten sonra NATO’nun Libya tarzı ağır hava saldırılarına bel bağlıyorlar. CIA Türkiye’nin güneyinde isyancılara ikmal maddeleri sağlamakla ilgileniyor ve Türk hava kuvvetleri de eyleme hazırlanıyor. Annan’ın, tarafları, uzlaşının zaferden daha gerçekçi olduğuna ikna etmede azami desteğe ihtiyaca var. Annan'ın Devlet Başkanı Beşar Esad ile pazartesi günkü görüşmesini Suriyeli muhaliflerle görüşmeler takip edecek. Bu görüşmeler ancak dünya güçlerinin ateşkes ve demokratik reforma giden siyasi süreç için dostları üzerinde ağırlıklarını kullanmaları durumunda meyve verir. Öncelik silah ambargosu olmalıdır. Rusya, muhalefet, saldırılarını durdurursa Esad’ı ağır silahlarını kentlerden çekmeye ve tutukluları serbest bırakmaya ikna etmelidir.Moskova, buna uyulmazsa Rusya’nın askerî teçhizat sağlamayı keseceğini açıkça belirtmelidir. Đran da benzer taahhütlerde bulunmalıdır. Asileri uzlaşıya zorlamak için Batı, her koşulda, askerî müdahale olasılığını yok saymalıdır ve Katar ile Suudi Arabistan’dan silah yarışına fon sağlamaya son vermelerini istemelidir. Görüşmeler için önkoşul olarak Esad’ın istifa etmesi çağrısı başarısız oldu. Aracılık süresini, ülkeyi seçimlere hazırlayacak bir ulusal birlik hükûmeti üzerinde müzakereye varmak için kullanmak daha iyi olabilir. Suriye’de sadace müzakeleri başlatmak bile büyük çaba gerektirecektir. Kutuplaşma aşırı düzeyde ve müzakereleri tavsiye eden muhalifler, rejimin yardakçıları olarak suçlanıyorlar. Esad tarafının ciddi tavizler için hazır olduğuna dair bir belirti yok. Ancak iç savaşı yoğunlaştırmak çok daha sorumsuz bir seçenek.

Page 22: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

22

TÜRKĐYE YENĐLENEBĐLĐR ENERJĐ DÖNÜŞÜMÜNÜN NERESĐNDE? Deutsche Welle - 10 Temmuz 2012 - Almanya

2012 Dünya Rüzgâr Enerjisi Konferansı geçtiğimiz günlerde Almanya'nın Bonn kentinde yapıldı. 45 ülkeden yaklaşık 500 uzmanın katıldığı Konferans’ın medya sponsorluğunu Deutsche Welle yaptı. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemi giderek artan rüzgâr enerjisinin bütün boyutlarıyla ele alındığı Konferans’a Dünya Rüzgâr Enerjisi Birliği Başkan Yardımcısı Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Tanay Sıtkı Uyar da katıldı. Konferans’ta "Neden Yüzde Yüz Yenilenebilir Enerji" konulu bir konuşma yapan Uyar ile Deutsche Welle’den Ceren Kayalar görüştü: Bu yıl 11.’si düzenlenen Dünya Rüzgâr Enerjisi Konferansı ile yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesi ve ülkelerin bu alandaki deneyimlerini paylaşmalarına zemin hazırlanması amaçlanıyor. Konferans’a Türkiye'den katılan Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanay Sıtkı Uyar, Türkiye'de yenilenebilir enerjilerin durumu hakkında önemli bilgiler verdi. Uyar, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları, yenilenebilir enerjinin toplumsal ve ekonomik faydaları, kaynakların etkin duruma getirilebilmesi için atılması gereken adımlar gibi konulara değindi. Uyar'a göre Türkiye'nin rüzgâr enerjisinden elde edeceği elektrik hem tüketiciler açısından çok uygun fiyatlı, hem de devlete külfet getirmiyor. Uyar, yenilenebilir enerji açısından Türkiye'nin avantajlı durumda olduğuna dikkat çekiyor. "Türkiye'yi diyelim Almanya ile karşılaştırdığınızda, rüzgâr en az iki misli esiyor çoğu yerde. Yani bu şu demek: Aynı rüzgâr türbinini Almanya'da kursak ve Türkiye'de kursak Türkiye'de en az iki misli üretim yapıyor dolayısıyla o kadar daha ucuza geliyor ürettiği elektrik ve güneş, zaten 30 milyon kişi güneşlenmeye Türkiye'ye geliyor ve Almanya'da mesela çatıların hepsini güneş pili ile kaplıyorlar. Bizim o kadar para harcamamıza gerek yok. Çözüm bize bir adım mesafede ve en ucuz." Ancak Prof. Dr. Tanay Sıtkı Uyar, yenilenebilir enerjinin uygulanabilmesinin bazı koşullara bağlı olduğunu vurguluyor. "Yenilenebilir enerjinin uygulanabilmesi için üç şey gerekiyor. Bir, kaynağın olması ki Türkiye'de bol miktarda var. Đki, bu kaynağı insanların ihtiyaç duyacağı elektriğe ve proses ısısına çevirecek teknolojinin olması lazım. Üç, karar vericilerin yenilenebilir enerjinin ve enerjinin etkin kullanımının çözüm olduğuna inanması ve kararlarını o çözüme gidecek şekilde alması gerekiyor." Türkiye'nin rüzgâr enerjisi bakımından büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Uyar, rüzgâr enerjisine yeterince önem verilmediği eleştirisinde bulunuyor. "Çok fazla potansiyel var ve santral kurulduğunda da çok ucuza elektrik üretilebiliyor. Lisans alanlarda para kazanıyorlar. Normali buna izin verilmesi ama hem bu doğal gaz anlaşmaları nedeniyle hem de bu kömür nükleeri ile ilgili planlanan yatırımlar, işte hükûmet programında yer alanlar nedeniyle karar vericiler onu hem en son düşünüyorlar, hem de gündeme geldiğinde ne kadar geciktirebiliriz diye bakıyorlar. Birazcık problem o." Uyar, yenilenebilir enerjinin somut ekonomik faydalarının yanı sıra işin toplumsal boyutuna da dikkat çekiyor. "Birincisi, yenilenebilir enerji barış demek zaten. Yani kimsenin güneşten yararlanmak için birbirini öldürmesi gerekmiyor. Herkese eşit olarak ulaşıyor. Eşitlik demek aynı zamanda. Aynı zamanda da özgürlük demek. Çünkü her yere ulaştığı için herkes bulunduğu yerde sıcak su, buhar, elektrik üretebiliyor. Merkezî bir otoriteye bağlı değil. Onun için de özgürlük diyoruz. Şimdi diğer kaynaklar özelleştirilebiliyor yani birisi alıp cebine şöyle veya böyle diğerlerine satabiliyor ama bu güneş ve rüzgâr kaynağı ücretsiz; kimse özelleştiremiyor; herkese eşit olarak ulaşıyor; pahalılaşmıyor. Onun için güvenilir, kararlı, sürdürülebilir bir yaşamın temelini oluşturuyor. Dolayısıyla ekonomik krizlerden etkilenmiyor."

Page 23: 11.07.2012 GÜNLÜK BASIN RAPORU

23

Türkiye'nin yenilenebilir enerjiler alanında önde gelen uzmanlarından biri olan Prof. Tanay Sıtkı Uyar, Türkiye'de en ucuz enerji kaynağı olarak görülen rüzgâr enerjisine geçilebilmesi için yetkililerin bu konuyu desteklemesi gerektiğini belirtiyor.