11
707 Zeynep YETİŞİR * 1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler Giriş D îvân-ı Hümâyûn’a yapılan şikâyetlere cevap olarak yazılan hükümlerden oluşan Ahkâm Defterleri zengin muhtevası ve zaman-mekân açısından geniş kapsamı ile Osmanlı tarihi araştırmaları için paha biçilemez kaynaklardan biridir. Ahkâm defterlerinin içeriği imparatorluk coğrafyasının kendisi kadar geniş ve renkli- dir. Haksızlığa uğrayanların ya da uğradığını düşünenlerin dinî, etnik, sınıfsal, cinsel, vb. hiçbir ayırıma tabi tutulmaksızın şikâyet hakkının olduğu Osmanlı sisteminde Ahkâm Defterleri, gündelik hayatın sıradan ve sıra dışı birçok yönünü içerir. Arazi anlaşmazlıkları, alacak-verecek davaları, su mecralarının ve ormanların kullanımı, vergi şikâyetleri, miras anlaşmazlıkları, ortak alanların kullanımı ile ilgili meseleler, esnaf arasın- daki anlaşmazlıklar, adi suçlar, eşkıyalık gibi konular bu defterlerde anlaşmazlıklara taraf olanlar veçözümün failleri tarafından ayrıntılı bir şekilde resmedilir. Bu küçük resimlerin, onları ortaya çıkaran zaman, mekân ve toplumsal ilişkiler bağlamına oturtularak analiz edilmesi Osmanlı dünyasının anlaşılması için elzemdir. Bu çalışma ilgili tarihlere ait Anadolu Ahkâm Defterleri üzerinden on dokuzuncu yüzyıl ortalarında Kocaeli Sancağı’nda toplumsal ve ekonomik hayatın izini sürmeye çalışacaktır.Defterlerde yer alan şikâyetler bölgede toplumsal aktörlerin birbirleriyle ve merkezi otoriteyle olan münasebetleri hakkında genel değerlendirme- lerde bulunmamızı mümkün kılacaktır. Bölgede yaygın olarak yaşanan toplumsal ihtilafların türü ve yerel/ merkezi otoritelerin bu ihtilaflar karşısında ürettiği politikalar çalışmanın odak noktasını oluşturacaktır. Çalış- mada ayrıca defterlerdeki veriler niceliksel değerlendirmeye tabi tutularak bölgedeki toplumsal ve ekonomik yaşamla ilgili istatistiksel bilgiler verilecektir. Ahkâm Defterleri Hakkında Kısa Bir Değerlendirme Arapça “hükm” kelimesinin çoğulu olan ahkâm kelimesi emir ve karar anlamında kullanılmakta olup Osmanlı bürokrasisinde divan, maliye ve darphane gibi kurumlardan padişah adına çıkan buyruklara denmektedir. 1 İdarî, askerî ve malî meselelerin görüşülerek karara bağlandığı ve her türlü şikâyetin incelenerek çözüme ka- vuşturulduğu Dîvân-ı Hümâyûn bu kurumlar arasında önemli bir yere sahiptir.Burada müzakere edilip karara bağlanan meseleler sonradan mühimme adı verilen defterlere kaydedilmiş, bu defterler zaman içerisinde bürokratik gelişmelere bağlı olarak isim ve içerik açısından çeşitli değişimlere uğramıştır. 2 Merkez ve taşra teşkilatının idarî yapısı ve çalışma usulü, devlet ve tebaa arasındaki münasebetler, toprak anlaşmazlıkları, imar, iskân, iç ve dış siyaset, isyanlar ve bastırılma şekilleri, yabancı devletlerle olan münasebetler gibi çeşitli meselelerin kaydedildiği bu defterler 3 , “zamanla faaliyet, ilişki ve ihtilafların hacmindeki büyüme sonucu bir nevi uzmanlaşma ile daha ziyade devleti doğrudan ilgilendiren konulara inhisar ettirilmiş, fertlerin birbir- leriyle veya devlet görevlileriyle olan ihtilaflarına ait karar ve hükümler şikâyet defteri adlı ayrı bir seriye devredilmiştir. 1650 ve 1737 yılları arasındaki dönemi kapsayan ve 213 ciltten oluşan şikâyet defterleri de, bu tür ihtilaf ve sorunların hacmi çok büyüdüğü için, 1740’lardan itibaren her eyalet için ayrı birer seri halinde gruplandırılarak ahkâm defterleri adını almıştır”. 4 Eyâlet Ahkâm Defterleri’nin artan bürokratik muamelatı kolaylaştırmak üzere ihdas edildiği düşünülmekte- dir. Dönemin reisülküttabı Koca Ragıb Paşa tarafından getirildiği anlaşılan sistem mahallî meselelere daha * Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi / E-posta: [email protected] 1 İsmail H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1888, s. 280. 2 Feridun M. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkâm-i Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı Mühimme ve Ahkâm-ı Şikâyet”, TALİD, C.3, S.5, 2005, s.111, 115. 3 Mübahat Kütükoğlu, “Mühimme Defteri”, TDVİA., C. 31, 2006, ss. 520-521. 4 Mehmet Genç, “İktisat Tarihi Bakımından Osmanlı Arşivinde Kısa Bir Gezinti”, Sosyoloji Yıllığı, Kitap 11, Baykan Sezer’e Armağan: Baykan Sezer ve Türk Sosyolojisi, (ed.) Ertan Eğribel- Ufuk Özcan, İstanbul, Kızılelma Yayıncılık, 2004, s. 290.

1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli … · 2020. 6. 15. · nenin kaydı defter dolana kadar aynı deftere kaydedilmiştir.6 On yedi bölge esas alınarak

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 707

    Zeynep YETİŞİR *

    1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında

    Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler

    Giriş

    Dîvân-ı Hümâyûn’a yapılan şikâyetlere cevap olarak yazılan hükümlerden oluşan Ahkâm Defterleri zengin muhtevası ve zaman-mekân açısından geniş kapsamı ile Osmanlı tarihi araştırmaları için paha biçilemez kaynaklardan biridir. Ahkâm defterlerinin içeriği imparatorluk coğrafyasının kendisi kadar geniş ve renkli-dir. Haksızlığa uğrayanların ya da uğradığını düşünenlerin dinî, etnik, sınıfsal, cinsel, vb. hiçbir ayırıma tabi tutulmaksızın şikâyet hakkının olduğu Osmanlı sisteminde Ahkâm Defterleri, gündelik hayatın sıradan ve sıra dışı birçok yönünü içerir. Arazi anlaşmazlıkları, alacak-verecek davaları, su mecralarının ve ormanların kullanımı, vergi şikâyetleri, miras anlaşmazlıkları, ortak alanların kullanımı ile ilgili meseleler, esnaf arasın-daki anlaşmazlıklar, adi suçlar, eşkıyalık gibi konular bu defterlerde anlaşmazlıklara taraf olanlar veçözümün failleri tarafından ayrıntılı bir şekilde resmedilir. Bu küçük resimlerin, onları ortaya çıkaran zaman, mekân ve toplumsal ilişkiler bağlamına oturtularak analiz edilmesi Osmanlı dünyasının anlaşılması için elzemdir.

    Bu çalışma ilgili tarihlere ait Anadolu Ahkâm Defterleri üzerinden on dokuzuncu yüzyıl ortalarında Kocaeli Sancağı’nda toplumsal ve ekonomik hayatın izini sürmeye çalışacaktır.Defterlerde yer alan şikâyetler bölgede toplumsal aktörlerin birbirleriyle ve merkezi otoriteyle olan münasebetleri hakkında genel değerlendirme-lerde bulunmamızı mümkün kılacaktır. Bölgede yaygın olarak yaşanan toplumsal ihtilafların türü ve yerel/merkezi otoritelerin bu ihtilaflar karşısında ürettiği politikalar çalışmanın odak noktasını oluşturacaktır. Çalış-mada ayrıca defterlerdeki veriler niceliksel değerlendirmeye tabi tutularak bölgedeki toplumsal ve ekonomik yaşamla ilgili istatistiksel bilgiler verilecektir.

    Ahkâm Defterleri Hakkında Kısa Bir DeğerlendirmeArapça “hükm” kelimesinin çoğulu olan ahkâm kelimesi emir ve karar anlamında kullanılmakta olup Osmanlı bürokrasisinde divan, maliye ve darphane gibi kurumlardan padişah adına çıkan buyruklara denmektedir.1 İdarî, askerî ve malî meselelerin görüşülerek karara bağlandığı ve her türlü şikâyetin incelenerek çözüme ka-vuşturulduğu Dîvân-ı Hümâyûn bu kurumlar arasında önemli bir yere sahiptir.Burada müzakere edilip karara bağlanan meseleler sonradan mühimme adı verilen defterlere kaydedilmiş, bu defterler zaman içerisinde bürokratik gelişmelere bağlı olarak isim ve içerik açısından çeşitli değişimlere uğramıştır.2Merkez ve taşra teşkilatının idarî yapısı ve çalışma usulü, devlet ve tebaa arasındaki münasebetler, toprak anlaşmazlıkları, imar, iskân, iç ve dış siyaset, isyanlar ve bastırılma şekilleri, yabancı devletlerle olan münasebetler gibi çeşitli meselelerin kaydedildiği bu defterler3, “zamanla faaliyet, ilişki ve ihtilafların hacmindeki büyüme sonucu bir nevi uzmanlaşma ile daha ziyade devleti doğrudan ilgilendiren konulara inhisar ettirilmiş, fertlerin birbir-leriyle veya devlet görevlileriyle olan ihtilaflarına ait karar ve hükümler şikâyet defteri adlı ayrı bir seriye devredilmiştir. 1650 ve 1737 yılları arasındaki dönemi kapsayan ve 213 ciltten oluşan şikâyet defterleri de, bu tür ihtilaf ve sorunların hacmi çok büyüdüğü için, 1740’lardan itibaren her eyalet için ayrı birer seri halinde gruplandırılarak ahkâm defterleri adını almıştır”.4

    Eyâlet Ahkâm Defterleri’nin artan bürokratik muamelatı kolaylaştırmak üzere ihdas edildiği düşünülmekte-dir. Dönemin reisülküttabı Koca Ragıb Paşa tarafından getirildiği anlaşılan sistem mahallî meselelere daha * Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü Araştırma Görevlisi / E-posta: [email protected] İsmail H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1888, s. 280.2 Feridun M. Emecen, “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkâm-i Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı Mühimme ve Ahkâm-ı Şikâyet”, TALİD, C.3, S.5, 2005,

    s.111, 115.3 Mübahat Kütükoğlu, “Mühimme Defteri”, TDVİA., C. 31, 2006, ss. 520-521.4 Mehmet Genç, “İktisat Tarihi Bakımından Osmanlı Arşivinde Kısa Bir Gezinti”, Sosyoloji Yıllığı, Kitap 11, Baykan Sezer’e Armağan: Baykan Sezer ve

    Türk Sosyolojisi, (ed.) Ertan Eğribel- Ufuk Özcan, İstanbul, Kızılelma Yayıncılık, 2004, s. 290.

  • 708

    Zeynep YETİŞİR

    hızlı bir şekilde cevap verebilme imkânı sağlamıştır.5 Bu sistem sayesinde önceki zamanlara ait bir muamele veya bir uygulama söz konusu olduğunda bu defterlere müracaat edilmesi ve meselenin eski kaydın tetkikiyle çözülmesi kolaylaşmıştır. Hükümler tarih sırasına göre kaydedilmekte olup iş yükü fazla olan eyaletler için her sene ayrı ayrı kayıt tutulmuştur. Bir defteri dolduracak kadar iş yükü olmayan eyaletlerde ise birkaç se-nenin kaydı defter dolana kadar aynı deftere kaydedilmiştir.6 On yedi bölge esas alınarak oluşturulan ahkâm defterleri Adana, Anadolu, Bosna, Cezayir ve Rakka, Diyarbekir, Erzurum, Halep, İstanbul, Maraş, Mora, Özi ve Silistre, Rumeli, Sivas, Şam ve Trabzon vilâyetlerini kapsamaktadır.7

    Kırma dîvânî ile yazılan8 defterlerde her ayın ilk, orta ve son on gününe gönderme yapan onlu tarih sistemi kullanılmıştır. Hükümler genelde üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde merkeze aktarılan problemin çö-zümünden mesul tutulacak olan örfi ve şer’î görevlilere hitap edilmektedir. İkinci bölümde hükmün konusunu oluşturan şikâyet özetlenmektedir. Üçünü ve son bölümde ise merkezin şikâyet hakkındaki kararı yer almak-tadır. Ancak bu karar şikâyetçi taraf için haklılığını resmi belgelerle kanıtladığı durumlar dışında lehte veya aleyhte bir duruma işaret etmemektedir. İdarî merkez bu konuda tarafsızdır. Hakkı usulü dairesinde yerine getirecek olan yerel yetkililerdir ve bunu gerçekleştirmek için yapacakları şey tarafları mahkemeye çıkarmak-tır (mahallinde şer’lerü’yet ve ihkâk-ı hak olunması). Meselenin “mahallinde hallolunamaması” durumunda ise tarafların “Dersaâdete ihzârı” emredilmektedir.

    Merkez-taşra ilişkileri hakkında aydınlatıcı bilgiler veren, idarî, sosyal, ekonomik ve hukukî tarih açısından ol-dukça değerli kaynaklar olan ahkâm defterleri şehir ve bölge çalışmaları için de oldukça elverişli kaynaklardır.Bu renkli ve ilgi çekici kaynakların, onları ortaya çıkaran zamanın ve mekânın bağlamına oturtularak analiz edilmesi kent ve bölge tarihlerinin aydınlatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Osmanlı gündelik hayatı-nın sıradan ve sıra dışı birçok veçhesi ahkâm defterleri üzerine yapılan çalışmaların artması ile şüphesiz daha da çeşitlenip renklenecektir. Bu çalışmanın amacı da on dokuzuncu yüzyıl ortalarında bir Osmanlı sancağında gündelik hayatın renklerini yakalamaktan ibarettir.

    181 ve 182 Numaralı Anadolu Ahkâm Defterlerinin TanıtımıBahsi geçen defterler Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “A.{DVNSAHK.A…d.” kodu altına kayıtlı olup 50x19 cm. ebatındadır. Defterlerin ebru süslü karton kapakları üzerinde“Anadolu Defteri minevâil-i Cemâziyelûlâ sene 1274 ilâ evâil-i Rebiulâhir sene 1281”9 yazılıdır.10 İki defterde de birer adeti boş olmak üzere 120 sayfa mevcut-tur. Defterlerdeki toplam hüküm sayısı 896 olup bunlardan yirmi tanesi üzerinin çizilmesi ya da sayfaya boş bir parça eklenerek hükümlerin üzerine yeniden yazılması gibi sebeplerden ötürü iptal edilmiştir. Her iki def-ter de “Hazâ defter-i şikâyet-i eyâlet-i Anadolu der zaman-ı sudûru’l-vüzerâ hazret-i Mustafa Reşîd Paşa ve fî eyyâm-ı umûr-ı nezâret-i hâriciyye hazret-i EmînÂlî Paşa yesserahümallahumâ yeşâ el-vâki’u fî gurret-i Câ sene 1274”11 ifadeleriyle başlamaktadır. Ancak 181 numaralı defterde bu ibarenin başında “Yâ Hüve” ifadesi yer alırken ikinci defterde “Ya Fettâh” esmâsı kullanılmıştır.

    Osmanlı idarî yapısındaki değişikliklerin her iki deftere de yansıdığı görülmektedir. Hükümlerin yazıldığı za-man aralığında sadaret ve hariciye nazırlığı makamlarında meydana gelen görev değişiklikleri yeri geldikçe defterlerin ilgili sayfalarına titizlikle kaydedilmiştir. Defterler yerelde gerçekleşen idarî değişiklikler hakkın-dada önemli bilgiler vermektedir. Hükümlerin öncelikli muhatabı olan mutasarrıf/kaymakamların12 isimleri defterlerden açık bir şekilde takip edilebilmektedir. Her iki defterden de anlaşılacağı üzere ilgili dönemde Kocaeli sancağında sırasıyla şu isimler mutasarrıflık/kaymakamlık makamında bulunmuşlardır: Vahid Paşa, Tufan Paşa, Ragıb Paşa, Cemil Bey, Mustafa Arif, Hasan ve Maşuk Paşa. Bu liste 1857-1864 yılları arasındaki yedi yıllık dönemde ilgilimakamda yedi kez görev değişikliğine gidildiğini göstermektedir. Bu idarî istikrarsız-lığın sebepleri ise ölüm, görevi ihmal, görevden el çektirilme gibi muhtelif sebeplere dayanmaktadır.13

    5 Emecen, Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri, s. 125.6 Ramazan Günay, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve Önemi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal

    Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 17, 2013/1, s.18.7 Başbakanlık Osmanlı Arşiv Rehberi, İstanbul, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 2010, s. 22-41.8 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı, İstanbul, 1984, s.62.9 “1857 Aralık ayının sonlarından, 1864 Eylül ayının sonlarına kadarki dönem içerisinde yazılan hükümleri ihtiva eden Anadolu Defteridir.”10 181 ve 182 numaralı defterlerin kronolojik olarak ilerlemeyip aynı zaman dilimlerini (1274-1281 yılları) kapsaması defterlerin eş zamanlı olarak

    tutulduğuna işaret etmektedir. Bu durum ahkâm defterlerinin mutlaka kronolojik sırayı takip etmesi gerekmediğini, aynı tarihlerde birden fazla defterin tutulmuş olabileceğini açıkça göstermektedir.

    11 “Anadolu Eyaleti’ne ait olan bu şikâyet defteri Mustafa Reşid Paşa’nın sadrazamlığı ve Emin Âlî Paşa’nın Hariciye Nazırlığı -Allah onların istediğini ko-laylaştırsın- zamanında, 1857 Aralık ayının sonlarında düzenlenmiştir”. Mahallî sistemin kullanıldığı bu yeni defter türü zaman zaman Şikâyet Defteri olarak isimlendirilmeye devam etmiştir. Ancak bu tür defterlerin başında defterin içeriği ile ilgili olarak çoğunlukla “… defter-i Ahkâmü-ş-Şikâyât …” tabiri kullanılmıştır. Bkz. Ramazan Günay, “Diyarbekir Ahkâm Defterleri ve Muhtevaları”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C.12, S. 45, 2013, s. 298.

    12 Hükümlerde yalnızca Vahid Paşa mutasarrıf olarak zikredilmektedir. Diğer tüm isimler için kaymakam tabiri kullanılmıştır. Bu değişikliğin sebebi vali, mutasarrıf, kaymakam ve müdürlerin vazifelerini tanımlayan 22 Eylül 1858 tarihli talimat olmalıdır. Bu tarihten önce yazılan hükümlerde mutasarrıf tabirinin, sonraki tarihlerde ise kaymakam tabirinin kullanılmış olması bu fikri güçlendirmektedir. Bahsi geçen talimat livaların kay-makamlar tarafından idare olunacağını duyurmaktadır. Bkz. Fatih Sadık Tosun, “Osmanlı Taşra İdaresinin Yeniden Yapılanma Süreci (1842-1876)”, Karadeniz Araştırmaları, S. 32, 2012, s.92.

    13 Kemalettin Kuzucu, “19. Yüzyıl Ortalarında Kocaeli Sancağı ve bir Tanzimat Bürokratının Yolsuzluğu”, Uluslararası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, Kocaeli, 2015, s. 655-656.

  • 709

    1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler

    Hükümler mutasarrıf/kaymakamdan sonra şikâyetin yapıldığı kazanın naib ve müftüsüne hitap etmektedir. Bahsi geçen makamlarda bulunan görevlilerin ismi hükümlerde zikredilmemektedir. Hükmün son muhatabı ise ilgili kazadaki memleket meclisi azalarıdır.Azalar toplu olarak muhatap alındığından bu kişilerin isimlerine de yer verilmemiştir. Bu muhatapların tamamı makam ve rütbelerine uygun olarak çeşitli övgü ve dualarla anılmaktadır. Örneğin sancak kaymakamına hitap edilmeden önce varsa sahip olduğu nişanlar zikredilmekte, ikbalinin daim olması temenni edilmektedir. Diğer muhataplar için de güçlerinin tezyidine dua edilmektedir. Kaymakamından kaza meclisi üyelerine tüm bu isimler merkeze akseden ilgili şikâyetin çözüme kavuştu-rulmasından sorumlu tutulmaktadır. Hükümler bu isimlere şer’e ve nizama uygun hareket etmelerini, aksi tutum ve davranışlardan kaçınmalarını her defasında vurgulamaktadır.

    181 ve 182 Numaralı Anadolu Ahkâm Defterlerindeki Kocaeli Sancağı ile İlgili HükümlerYukarıda kısaca tanıtılan 181 ve 182 numaralı Anadolu Ahkâm Defterleri’nde yer alan hükümlerin % 13,5’i (119 adet) Kocaeli Sancağı’na aittir. Bu hükümler mekân ve zaman dağılımı açısından incelendiğinde ortaya çıkan tablo anlaşmazlıkların hangi bölge ve tarihlerde yoğunlaştığını açıkça göstermektedir. Buna göre İzmit ve Adapazarı kazaları anlaşmazlıkların sayısı bakımından dikkat çekici bir şekilde öne çıkmaktadır. Bu durum-bahsi geçen kazalardaki nüfusun büyüklüğü ile ilgili olmalıdır. Bahsi geçenkazalardaki toplam nüfus 1831 yılı sayımına göre sancak nüfusunun yüzde yirmi yedisini oluşturmaktadır.14 Hükümlerin yıllara göre dağılımı konusuna gelince, 1278 (M. 1861-62) yılı merkeze yapılan şikâyetlerin tavan yaptığı yıl olarak görünürken 1280 (M. 1863-64) yılı oldukça sessiz bir yıl olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Tablo 1. Hükümlerin Kazalara Göre Dağılımı

    Hükmün Gönderildiği Kaza

    Hüküm SayısıHükmün Gönderildiği

    KazaHüküm Sayısı

    Adapazarı 26 Kartal 3

    Ağaçlı 1 Kaymas 2

    Geyve 16 Lefke 3

    Gölpazarı 5 Pazarköy 7

    Hendek 3 Taraklı 1

    İzmit 30 Taşköprü 1

    İznik 4 Yalakabad 16

    Kandıra 1

    Tablo 2. Hükümlerin Yıllara Göre Dağılımı15•*

    14 Turgut Subaşı, “Sultan Abdülmecid Döneminde Kocaeli”, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, Kocaeli, 2014, s. 650-651.15 • Defterlerin başlangıç yılı olan 1274 yılı bu yıla ait hükümler defterlere beşinci aydan itibaren kaydedilmeye başlandığından, bitiş yılı olan 1281 yılı

    ise defterlerde dördüncü ayda son bulduğundan tabloya dâhil edilmemiştir.

  • 710

    Zeynep YETİŞİR

    Defterlerde yer alan hükümler ilgili sancakta bazı anlaşmazlık türlerinin yoğunlukla yaşandığına işaret et-mektedir. Bunların başında anlaşmazlıkların yarısından fazlasını oluşturan borç anlaşmazlıkları gelmektedir. Hükümler bu borçların kaynağı, ne zaman alındığı, tarafların sosyo-ekonomik ve meslekî durumları hakkın-da maalesef en ufak bir bilgi dahi vermez. Ancak bu vakaların değişmeyen bazı ortak özellikleri vardır.Borç vakalarının tamamında birden fazla dâyin vardır ve bunlar borcun tek seferde ödenmesini talep etmektedir. Medyunun ise bazen on binlerce kuruşa ulaşmış olan borcunu tek seferde ödeyecek gücü yoktur ve çareyi idarî merkeze sığınmakta bulmuştur. Yine hükümlerintamamı alacaklıları tarafından sıkıştırılan medyunla-rın şikâyetleri üzerine ilgili kazalara gönderilmişlerdir ve yerel yetkililerden sorunu aynı yöntemle çözmeleri istenmektedir. Buna göreanlaşmazlık Evahir-i Cemâziyelâhire 1268 tarihinde tüm imparatorluğa ilan edilmiş olan padişah iradesi mucibince çözülmelidir. Bahsi geçen irade gecikmiş yıllık faizlerin oranlarını düzenle-mekte ve borcun bir seneden beş seneye kadar uygun taksitler halinde ödenmesini buyurmaktadır.16 Eğer medyunun borcunu tek seferde ödeme imkânı olmadığı mahkeme sonucunda ortaya çıkarsa yerel yetkililer ilgili padişah iradesini tatbik etmekle yükümlü olacaktır.

    Tablo 3: Hükümlerde Görülen Anlaşmazlık Türleri

    Borç hükümleri borcun niteliği ve taraflar hakkında ayrıntılı yorumlar yapılmasını mümkün kılmasa da bu hükümlerden bazı çıkarımlarda bulunma imkânı yine de vardır. Buna göre medyunların oldukça büyük bir bölümü gayrimüslimlerden oluşmaktadır.Dâyinlerle ilgili ortaya çıkan tablo ise dinî aidiyetin bu konuda be-lirleyici olmadığına işaret etmektedir. Hükümlerin büyük çoğunluğu medyun ve dâyinler arasındaki dinî ya-kınlık ya da farklılığın borç alma-verme ilişkisini etkilemediğini göstermektedir. Bir Müslüman gayrimüslim birine borçlanabildiği gibi bunun tam tersi bir durum da yaygın olarak görülmektedir.

    Borç anlaşmazlıklarının neredeyse tamamında sahnede olan erkeklerdir. Kadınlar hükümlerde medyun ola-rak karşımıza hiç çıkmaz, dâyin olarak ise sadece dört kadın görünür ve bunların tamamı Müslümandır.17 Ala-cakları olan meblağlar hiç de az değildir. Adapazarı kazasından Emine Hatun’un Elhac Edhem’den 2500 kuruş alacağı vardır. Geyve ve Yalakabad kazalarında yaşayan diğer kadınlar ise toplam altı gayrimüslim erkeğe borç vermiştir. Bunlardan Yalakabad’lı Halile Hatun iki gayrimüslim erkekten alacağı olan 4300 kuruşunun peşindedir.Bunlar küçümsenecek rakamlar değildir. Örneğin Halile Hanım bu parayla bulunduğu kazanın Rüstem Paşa mahallesinden bahçeli bir evi iki kez satın alabilecek, 300 kuruşu da cebinde kalacaktır.18

    Borçlanma ile ilgili hükümlerden çıkarılabilecek bir başka sonuç da şudur. Müslüman ve gayrimüslimler borç verme kapasitesi açısından çoğu kez benzer durumdadır. Rakamlar herhangi bir dinî grubun daha yüksek meblağlarda borç verme kapasitesine sahip olduğuna işaret etmemektedir. Borca konu olan meblağa gelince, bu konuda tek bir kişinin borç verdiği taban rakam 60 kuruşken tavan rakam 36.000 kuruşa kadar çıkabil-mektedir.19

    16 BOA, A.}DVN. 77-73. Bu belge bahsi geçen padişah iradesini revize eden bir belgedir. Revizyonun gerekçesi ise uygulamada bazı sıkıntıların ortaya çıkması olarak açıklanmaktadır. Belgede gecikmiş yıllık faiz oranları yeniden düzenlenmiş, taksitlendirme meselesine ise dokunulmamıştır.

    17 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 83/316, nr. 182, 41/165, 72/281, 100/395.18 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 182, 4/10.19 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr.182, 92/359 ve 99/394.

  • 711

    1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler

    Tablo 4: Borçlu Tarafın Dini

    Tablo 5: Borç Verenlerin Dinleri

    Anlaşmazlık türlerinin yaşanma sıklığı konusunda ikinci sırada miras anlaşmazlıkları vardır. Bunlarla ilgi-li şikâyetler ya tarafların mirasın taksimi konusunda yaşadıkları anlaşmazlıktan kaynaklanmaktadır ya da mirasa konu olan mülkün sonradan başına gelenlerle ilgilidir. Bahsi geçen anlaşmazlıkların çoğu daha önce yerel mahkemede görülmüş ancak çeşitli nedenlerden ötürü burada çözüme kavuşamamıştır.Hükümlerin içeriğinden anlaşıldığı üzere bu davaların neredeyse tamamında şikâyetçi taraf mahkemede haklılığını ispat etmiştir, ancak ya karşı tarafın mahkeme ilamına uymamasından20 ya da davalı tarafın mahkemeye yeni şahitler sunmak istemesi,21 mirasın bir bölümünün mahkemede hazır bulunmayan kişileri de ilgilendirme-si,22mürur-ı zaman ilkesinin dava sonucunu etkileme ihtimali23veya merkezin mahkeme ilamını sorunlu bul-ması24 gibi sebeplerden ötürü davanın yeniden görülmesi istenmiştir.Bir vakada ise hüküm şikâyetten değil yerel mahkemede anlaşan tarafların merkezin bu anlaşmayı onaylaması talebinden kaynaklanmaktadır.25

    Miras anlaşmazlıkları diğer anlaşmazlık türleri ile karşılaştırıldığında kadınların görünürlüğünün arttığı rahatlıkla söylenebilir. Ancak bu görünürlük miras hakkını aktif rol alarak aramak şeklinde değildaha çok dava hakkını bir vekil aracılığıyla kullanma şeklinde karşımıza çıkar. Bu vakalarda kadınlar mahkemede bizzat hazır olmak yerine çoğunlukla bir erkek vekil tarafından temsil edilmeyi tercih etmişlerdir. Örneğin Taraklı kazasından Hanife Hatun kocasının vefatıyla küçük oğluna intikal eden ve kuması Emine Hatun tarafından gasp edilen mîrî arazi üzerindeki hakkını üvey oğlunu vekil tayin ederek aramaktadır. Arazi üzerindeki hak savaşında davalı Emine Hatun da mahkemede bizzat hazır bulunmamış, işlerini belgede yakınlık derecesi

    20 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 22/91, nr. 182, 4/10, 35/145, 37/151, 48/194.21 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 182, 12/50.22 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 42/62.23 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 108/410.24 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 66/244.25 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 55/205.

  • 712

    Zeynep YETİŞİR

    hakkında bilgi verilmeyen Mehmed Şakir adında biriyle görmeyi tercih etmiştir.26 Yine Hendek kazasından Ayşe ve ananesi Havva gasp edildiğini iddia ettikleri mülk miraslarının peşine Mustafa adlı bir vekil aracılığıyla düşmüştür. Şikâyetçi olduğu kişiler ise üvey dedesi İbrahim ve kızı Fatma’dır. Anlaşmazlık henüz mahkemeye intikal etmemiştir. Davacı tarafın elinde şimdilik sadece şeyhülislamlık makamından aldıkları fetva vardır ve bu fetva uyarınca “ihkâk-ı hakk” talep etmektedirler.27 İzmit kazasına bağlı Değirmendere köyünde yaşayan Ümmügülsüm de kocasından kendisine ve “mecnûne” kızına intikal eden bir bab mağaza ile kestane ve fındık bahçesini yeni kocası ve vekili Osman aracılığıyla kardeşi Ahmet’ten dava etmiştir.28Son olarak Adapazarı ka-zasından Nefia ve Zehra adlı kız kardeşler ve anneleri Fatma’yı mülk miraslarının konu olduğu mahkemede kızların amcaları Mehmed Şükrü Bey temsil etmektedir. Kızlar ve anneleri Hocazade mahallesindeki bir bab mülk menzili vekilleri aracılığıyla daha önce Züleyha bint-i ElhacAhmed’in çeşitli emlâkten oluşan mülk his-seleriyle mübadele etmiştir. Ancak Züleyha mahkeme ilamıyla onaylanan takas işleminden bilinmeyen bir sebeple pişmandır ve mülklerine “müdahale” etmeye devam etmektedir. İzmit kaza mahkemesinde görülen davaya Züleyha da bizzat katılmamış, kocası Ahmed’i tevkil etmiştir.29

    Şikâyette bulunma veya mahkemeye çıkma süreçlerinde sorunlarını bir erkek vekil aracılığıyla çözmek isteyen sadece Müslüman kadınlar değildir. Yine İzmit kazası sakinlerinden Anklice adlı gayrimüslim kadın babasından kendisine intikal eden bakkal dükkânı ve nakit paradaki hissesini erkek kardeşi Dimitri’nin gölgesinde aramaktadır. Anklice’nin tercihinde davanın İstanbul’da görülmesi etkili olmuş mudur bilinmez, ancak İzmit-İstanbul yolu diğer kız kardeşi Sultana’yı korkutmamıştır. Sultana belki de davalı taraf kendi kocası olduğu için onca yolu göze almış ve duruşmaya bizzat katılmıştır. Üç kardeş bakkal dükkânını kendile-rinin izni dışında satan, nakit paranın bir kısmını da merhumun borçlarını ödemek üzere alacaklılara dağıttı-ğını iddia eden damattan şikâyetçidir.30

    Bölge halkını idarî merkezle muhatap olmak zorunda bırakan anlaşmazlıkların önemli olan bir diğeri mîrî arazi anlaşmazlıklarıdır. Bu vakalarla ilgili hükümler bölgede toprak sahipliği örüntüsünün ve toprağın kul-lanım biçimlerinin anlaşılması açısında oldukça değerlidir. Bahsi geçen şikâyetler, hisseli arazilerin bölgede önemli bir paya sahip olduğuna işaret etmektedir. Şikâyetlerin % 57’si birden fazla kişi tarafından tasarruf olunan hisseli arazilerle ilgilidir. Bu arazilerin yarıdan fazlası hissedarlara miras yoluyla, bir kısmı da satın alma (ferağ) yoluyla geçmiştir. Tek bir kişi tarafından tasarruf edilen arazilerle ilgili şikâyetlerin mîrî arazi şikâyetleri içindeki payı ise % 43’tür. Bu arazilerin büyük bölümünün sahiplerinin eline ne şekilde geçtiği hak-kında kayıtlarda herhangi bir bilgi verilmemiştir. Az bir bölümünün ise sahiplerinin eline yine intikal yoluyla geçtiği anlaşılmaktadır. Bölge halkını zaman zaman birbirine düşüren araziler sadece tarım arazileri değildir. Üzerinde bağcılık ve meyvecilik yapılan mülk araziler de sıcak kavgaların konusu olmuştur.Menzil ve zahire gibi çeşitli emlâk ve eşyaya yapılan müdahaleler de yine mülk anlaşmazlıkları kategorisinde sayılabilir.

    Anlaşmazlıklara bir bütün olarak dönülecek olursa kadınların miras anlaşmazlıklarında -perde arkasından olsa da- göze çarpan görünürlüklerinin genel tablo dikkate alındığında aynı ölçüde dikkat çekici olmadığı görülür. Tablo 6 ve 7’den de anlaşılacağı üzere gerek şikâyetçi gerekse davalı taraf olarak kadınlar erkek-lere nazaran daha az sahnededir. Özellikle şikâyette bulunma söz konusu olduğunda gayrimüslim erkekler gayrimüslim kadınlardan bariz bir şekilde daha ön plandadır. Davalı olma durumu göz önüne alındığında ise Müslüman ve gayrimüslimler açısından tablo daha fazla benzeşmektedir.

    Tablo 6: Şikâyetçilerin Dinleri ve Cinsiyetleri

    26 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 22/91.27 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 27/105.28 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 66/244.29 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 182, 48/194.30 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 42/162

  • 713

    1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler

    Tablo 7: Davalıların Cinsel Aidiyetleri

    Erkek ve kadınların hak arama veya dava edilme oranlarındaki bu dikkat çekici farklılığın çeşitli sosyo-eko-nomik nedenleri olabilir. Erkeklerin ekonomik ve sosyal hayatta ön planda olmaları, şikâyette bulunmak ve mahkemeye çıkmak gibi konularda kadınlara nazaran daha kolay inisiyatif alabilmeleri, kadınların mevcut ekonomik, aile içi ve toplumsal pozisyonlarının onları daha tutuk davranmak zorunda bırakmış olabileceği gibi etkenler bu farklılığın sebepleri olarak izah edilebilir.

    Hak arama veya dava edilme konusunda taraflar dinî aidiyetleri açısından incelendiğinde ortaya çıkan tablo ise şöyledir. Müslüman ve gayrimüslimler birinci durumda benzer oranlarda inisiyatif almışlardır. Gaspedilen ya da gasp edildiğini düşündükleri hakları konusunda iki taraf da oldukça aktiftir. Ancak bu dengeli dağılım davalı tarafın dini söz konusu olduğunda ibre Müslümanlardan yana oynamaktadır. Tablo 9 Müslümanlara yönelik yapılan şikâyetlerin gayrimüslimlere yönelik yapılan şikâyetlerden iki kat fazla olduğunu göstermektedir.

    Tablo 8: Şikâyetçilerin Dinleri

  • 714

    Zeynep YETİŞİR

    Tablo 9: Davalıların Dinleri31••

    Hükümler son olarak davacı ve davalıların yakınlık dereceleri açısından incelendiğinde anlaşmazlıkların daha çok aynı yerleşim yerini paylaşan kişiler arasında vuku bulduğu görülmektedir. Bunu aile üyelerini karşı kar-şıya getiren anlaşmazlıklar takip etmektedir. Bahsi geçen anlaşmazlıkların kaynağı ise vakaların neredeyse tamamında miras taksimi ya da mirasa konu olan emlakin sonradan başına gelenlerdir.

    Tablo 10: Davacı-Davalı İlişkileri32•••

    Aile üyelerini karşı karşıya getiren miras anlaşmazlıklar her zaman murisin ölümünden hemen sonra ger-çekleşmemiştir. Evâhir-i Ramazan 1275 tarihli hükümde özetlenen miras anlaşmazlığı bunun örneklerin-den biridir. Hendek kazasına bağlı Arap İmam Mahallesi sakinlerinden Mehmed ölünce emlâki karısı Havva ile çocukları Süleyman, Mustafa ve Meryem’e intikal eder. Belgeden açıkça anlaşılacağı üzere mirasa konu olan emlak aile üyelerini mahkemelik edene kadar araya bazı önemli olaylar girmiş, Süleyman, Meryem ve Mustafa sırasıyla vefat etmiş, anne Havva bir başkasıyla evlenerek Fatma adında bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir. Hatta aradan o kadar uzun zaman geçmiştir ki Fatma babası Kürt İbrahim ile birlikte bahsi geçen emlake el koyacak kadar büyümüştür. Ailenin kalan üyelerini karşı karşıya getiren de işte bu “fuzuli zabt” olayı olmuştur. Havva diğer torunu Ayşe (oğlu Mustafa’nın kızı) ile birlikte yeni kocası İbrahim ve kızı Fatma’dan şikâyetçidir. Bu vakadaki şikâyet makamı olan Dîvân-ı Hümâyûn hikâyenin “zabt”tan önceki kısmını dikkate almaz. Hüküm baba ve kızın söz konusu emlake el koyması üzerinden mülk emlâkin dava edilmesinde zaman aşımı olan on beş yılın geçmemiş olmasını şart koşar. Mesele merkeze yansıtıldığı gibiyse ve “zabt” olayı üzerinden on beş sene geçmediyse yerel mahkeme Havva ve Ayşe lehine karar ve-recektir.33

    31 •• Borç anlaşmazlıkları davalıların dinî aidiyetleri Tablo 4’te gösterildiğinden buraya dâhil edilmemiştir.32 ••• Borç anlaşmazlıkları hükümler medyunun borç verenlerle ilişkisi hakkında her zaman sessiz kaldığından tabloya dâhil edilmemiştir.33 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 27/105.

  • 715

    1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler

    Miras taksiminin murisin ölümünden uzunca bir süre geçtikten sonra aile içi anlaşmazlığa dönüşmesine bir diğer örnek Kaymas kazasına bağlı …Ahmedköyü’nde geçmektedir. Köy sakinlerinden Hace Karabet vefat edince bir bab mülk menzili ve bir kıta mülk üzüm bağı oğulları Eftadyos ve HaceAgob ile kızları Agabet ve Herika’ya intikal eder. Ancak miras bu olayda da varisler arasında derhal kavgaya dönüşmez. Belgede Hace-Karabet’in ölümü ile miras anlaşmazlığının vukuu arasında geçen süre hakkında netbir bilgi verilmez ancak bu süre zarfında ailede ciddi bir yaprak dökümü yaşanmıştır. Önce HaceAgob vefat eder ve mezkur miras üzerindeki hissesi vefat eden karısından olan çocukları ile hali hazırdaki karısı Yeraybu ve ondan olma çocuk-larına geçer. Daha sonra Yeraybu’dan doğma Mıgırdıç vefat eder ve hissesi annesi ile öz ve üvey kardeşlerine geçer. Sırada Yeraybu vardır. Onun hisseleri üzerindeki hak sahipleri öncekiler kadar çok değildir. Hisseleri üzerindeki hak kızları Aranik ve Tabişho’ya geçer. Ölüm meleğinin bir sonraki hedefi ise ilk mirasçılardan olan Hace Karabet oğlu Eftadyos’dur. Büyük amcanın iki mirasçısı kalmıştır: kız kardeşleri Agabet ve Herika. Ailedeki kayıplar burada sona ermez. Bir süre sonra Aranik de vefat eder ve hissesi oğlu Ohannes’e kalır.Anlaşmazlık işte tam bu noktada baş gösterir. Sağ olan mirasçıların tümü (Herika, Agabet, Hacik, Karabet ve Seryohi) Ohannes ve halası Tabişho’nun hisselerini de zabt ederek “kendilerine teslimden imtinâ” etmektedir. Hala ve yeğen kendilerini mirastan mahrum etmeye kalkışan aile üyelerini İzmit mahkemesinde dava ederler ve HaceKarabet’ten müteselsil olarak kendilerine intikal eden hisselerin meşru mirasçısı olduklarını mak-bul kimselerin şahadetleriyle ispat ederler. Ne var ki iddialarını şahitlerle ispatlamak hisselerini geri almaya yetmeyecek gibi durmaktadır. Belgenin sonlarında Ohannes ve Tabişho’nun hisselerini “on beş seneden beri dava etmeyip sükût” ettikleri ifade edilmektedir. Yine de bu durumun “mahallinde şer’lerü’yet” olunması ve etraflıca araştırılması gerekmektedir. Evâhir-i Rebiulevvel 1280 tarihli hüküm yerel yetkililerden bu durumu araştırmalarını ister. Hala ve yeğen buluğa erip “davaya kadir ve kadire olduktan sonra” on beş sene geçme-diyse hisseleri kendilerine teslim edilecektir.34

    Şekil 1: 410 Numaralı Hükümde Mirasçıların Yakınlıkları

    Hace Karabet(E)

    Eftadyos(E) HaceAgob(E) Agabet(K) Herika(K)

    Mıgırdıç(E) Aranik(K) Tabişho(K) Hacik(E) Karabet(E) Seryohi(K)

    (Yeraybu’dan) (Yeraybu’dan) (Yeraybu’dan) (İlk Karısından) (İlk Karısından) (İlk Karısından)

    Ohannes(E)

    SonuçBu çalışma 1858-1864 tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne yansıdığı şekliye Kocaeli Sancağı’nda yaşanan an-laşmazlıkları ele almıştır. İlgili anlaşmazlıklar neticesinde sancağa gönderilen hükümlerin analizi anlaşmaz-lıkların hangi kazalarda yoğunluk gösterdiğini ve sıklıkla karşılaşılan anlaşmazlık türlerini ortaya koymuştur. Buna göre sancaktan en fazla şikâyet İzmit ve Adapazarı kazalarından yapılmıştır. Bölge halkını idarî merkeze başvurmak zorunda bırakan en önemli sorun ise kişiler arası borç anlaşmazlıklarıdır. Neredeyse tamamen erkek aktörlerin sahnede olduğu borç anlaşmazlıklarında borçlu taraf çoğunlukla gayrimüslimlerdir. Borç ve-renlerin dini aidiyetleri ise çok daha heterojendir. Borç anlaşmazlıklarının çözüm şekli her defasında aynıdır. Yerel yetkililerden bu anlaşmazlıkların borçların uygun sürelerle taksitlendirilmesini buyuran düzenlemeye göre çözülmesi istenmiştir.

    Borç anlaşmazlıklarını sırasıyla miras anlaşmazlıkları ve mîrî arazi-mülk anlaşmazlıkları takip eder. Miras anlaşmazlıkları kadın aktörlerin görünürlüklerinin arttığı vakalardır. Ancak anlaşmazlığa taraf olan kadın ak-

    34 BOA, Anadolu Ahkâm Defteri, nr. 181, 108/410.

  • 716

    Zeynep YETİŞİR

    törlerin çoğu sahnede aktif rol almak yerine işlerini bir vekil aracılığıyla halletmeyi tercih etmişlerdir.Genel tablo ise erkeklerin gerek şikâyetçi gerekse şikâyet edilen taraf olarak çok daha ön planda olduğunu göster-mektedir. Taraflar dinî aidiyetleri açısından incelendiğinde ilk durumda taraflar arasında büyük bir farklılığın göze çarpmadığı görülür. İkinci durumda ise tablo değişir ve Müslümanlara yönelik yapılan şikâyetlerin yo-ğunluğu göze çarpar.

    Hükümler son olarak anlaşmazlığa taraf olanların yakınlık dereceleri açısından incelendiğinde şunlar söyle-nebilir. Anlaşmazlıklar aile içinde olduğu gibi birbiriyle ilgisi olmayan (ecânib) kişiler arasında da olabilmek-tedir. Ancak aynı aileden olmak veya aynı yerde ikamet etmek gibi mekânsal yakınlığın ve sosyal münasebet-lerin daha yoğun olduğu kişiler arasındaki ihtilaflar çok daha fazladır.

  • 717

    1858-1864 Tarihli Anadolu Ahkâm Defterleri’ne Göre Kocaeli Sancağında Toplumsal ve Ekonomik Hayattan İzler

    KAYNAKÇA

    Arşiv BelgeleriBOA, Anadolu Ahkâm Defterleri, nr. 181-182

    BOA, A.}DVN. 77-73.

    Kitap ve MakalelerBaşbakanlık Osmanlı Arşiv Rehberi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İstanbul, 2010.

    Emecen, Feridun M., “Osmanlı Divanının Ana Defter Serileri: Ahkâm-i Mîrî, Ahkâm-ı Kuyûd-ı Mühimme ve Ahkâm-ı Şikâyet”, TALİD, C.3, S.5, 2005, ss.107-139.

    Genç, Mehmet, “İktisat Tarihi Bakımından Osmanlı Arşivinde Kısa Bir Gezinti”, Sosyoloji Yıllığı, Kitap 11, Baykan Sezer’e Armağan: Baykan Sezer ve Türk Sosyolojisi, (ed.) Ertan Eğribel- Ufuk Özcan, İstanbul, Kızılelma Yayın-cılık, 2004, ss. 287-294.

    Günay, Ramazan, “Diyarbekir Ahkâm Defterleri ve Muhtevaları”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C.12, S. 45, 2013, s. 290-307.-Günay, Ramazan, “Osmanlı Arşiv Kaynakları İçerisinde Ahkâm Defterleri: Gelişim Seyri, Muhtevası ve Önemi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 17, 2013/1, ss. 9-29.

    Kuzucu, Kemalettin, “19. Yüzyıl Ortalarında Kocaeli Sancağı ve bir Tanzimat Bürokratının Yolsuzluğu”, Ulusla-rarası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, Kocaeli, 2015, ss. 655-674.

    Kütükoğlu, Mübahat, “Mühimme Defteri”, TDVİA., C. 31, 2006, ss. 520-521.

    Kütükoğlu, Mübahat, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı, İs-tanbul, 1984.

    Subaşı, Turgut, “Sultan Abdülmecid Döneminde Kocaeli”, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sem-pozyumu, Kocaeli, 2014, s. 647-662.

    Tosun, Fatih Sadık, “Osmanlı Taşra İdaresinin Yeniden Yapılanma Süreci (1842-1876)”, Karadeniz Araştırma-ları, S. 32, 2012, ss. 81-97.

    Uzunçarşılı, İsmailH.,Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1888.