83
S p 2000 1 N‹SAN 2011 192297 SAYI: 2011 / 04 F‹YATI: 4 TL BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Prof. Dr. Mehmet Haberal 7 Y›l Önce Yazd›: Cumhuriyet Eserlerle Yaflar Sh:8 Emin Çölaflan: Haberal Silivri’de Gözleri Ayd›n Sh:25 Sh:XXX Söz savunman›n ARTIK YETER! Söz savunman›n ARTIK YETER! Sh:14 Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n Silivri Cezaevi’ne Sevki Tepki Yaratt› Bekir Coflkun: ‹çerdekiler mi, Biz mi Hapisteyiz Sh:27 Cengiz Özak›nc›: Hangi Osmanl›? 2. Bölüm Sh:60 Ümit Zileli, Silivri’de Tan›d›¤› Te¤men Mehmet Ali Çelebi’yi Anlat›yor Sh:28 Suat Türker: Genç Gazetecilere Dünü Anlat›yor Sh: 45 Cinayeti Önledi, Yaral›y› Ameliyat Etti "Y›l›n Kad›n"Seçildi Sh:100

192297 SAYI: 2011 / 04 F‹YATI: 4 TL ARTIK YETER!€¦ · 81 Baflkomutan Mustafa Kemal ve Sakarya Meydan Muharebesi Cengiz Önal 8 Cumhuriyet Eserlerle Yaflar Prof. Dr. Mehmet

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Sp

9

2000

1 N‹SAN 2011

192297 SAYI: 2011 / 04 F‹YATI: 4 TL

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

Prof. Dr. MehmetHaberal 7 Y›lÖnce Yazd›:

CumhuriyetEserlerleYaflar Sh:8

Emin Çölaflan:

HaberalSilivri’deGözleriAyd›nSh:25

Sh:XXX

Söz savunman›n

ARTIK YETER!Söz savunman›n

ARTIK YETER!

Sh:14Prof. Dr. Mehmet Haberal’›nSilivri Cezaevi’ne Sevki Tepki Yaratt›

Bekir Coflkun:

‹çerdekilermi, Biz miHapisteyizSh:27

Cengiz Özak›nc›:HangiOsmanl›?2. BölümSh:60

Ümit Zileli, Silivri’deTan›d›¤› Te¤menMehmet Ali Çelebi’yiAnlat›yor Sh:28

Suat Türker:GençGazetecilereDünüAnlat›yor Sh: 45

CinayetiÖnledi, Yaral›y›Ameliyat Etti"Y›l›n Kad›n"›

Seçildi Sh:100

Prof. Dr. Mehmet Haberal17 Nisan 2009 tarihinden bu yana

hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin tutuklu bulunmaktad›r.

Baflkent Üniversitesi Ö¤rencileri

2

Bütün Dünya1 N‹SAN 2011

2000

Seçiciler Kurulu:Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan)Prof. Dr. Ahmet MumcuProf. Dr. Solmaz Do¤ancaProf. Dr. Sevil ÖksüzProf. Dr. Ender Varinlio¤lu,Prof. Dr. Okay EroskayProf. Dr. Fuat Çelebio¤lu,Prof. Dr. Sedefhan O¤uz,Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu,Necmi Tanyolaç, Kaya Karan, Alaettin Giray,Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede,Manuel Bilos,Cengiz Dolunay

Sürekli Yazarlar:Yücel Aksoy, Nuray Bartoschek, Cahit Batum,Haluk Cans›n, Ali Murat Erkorkmaz,Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören,‹lyas Halil, Pelin Hazar, Çetin ‹mir, Muzaffer ‹zgü,Mehmet Muhsino¤lu, Filiz Lelo¤lu Oskay,Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden,Bekir Özgen, Yaflar Öztürk,Erdo¤an Sakman, Songül Saydam,R›fat Serdaro¤lu, ‹zlen fien, ‹zmir Tolga,Suat Türker, Engin Ünsal, Mehmet Ünver,Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu,Mustafa Y›ld›z

Yönetim Merkezi:10. Sokak No: 45, Bahçelievler, AnkaraTel: (0312) 212 80 16 (pbx)Faks: (0312) 234 12 16

‹letiflim Adresi:Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok,Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbulTel: (0216) 456 27 27 (pbx)Faks: (0216) 456 27 29

Aktif Da¤›t›m:(0532) 111 22 22

Da¤›t›m: YaysatRenk Ay›r›m›: Mat Yap›mBas›m Tarihi: 25 / 03 / 2011

[email protected]

Baflkent ÜniversitesiAd›na Sahibi:

Prof. Dr. Mehmet Haberal

Yay›n Genel YönetmeniMete Akyol

Yay›n Genel YönetmeniYard›mc›s›:

Mehmet Muhsino¤lu

Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü:Gülçin Orkut

Görsel Yönetmen:Turgut Keskin

Teknik Yap›m Yönetmeni:Faruk Güney

‹flletme Genel Yönetmeni:Sina fien

Yay›n Dan›flman›:Yaflar Öztürk

Türk Dili Dan›flman›:Haydar Göfer

Sanat Dan›flman›:Süheyla Dinç

Redaksiyon:Fatma Ataman

Düzeltme Sorumlusu:Nükhet Aliciko¤lu

Baflkent Üniversitesi’nin bir kültürhizmeti olan Bütün Dünya 2000,

Baflkent Üniversitesikurulufllar›ndan

1. Cadde, No: 77, Bahçelievler,Ankara adresindeki Aküm

Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k veYay›nc›l›k Ajans›

Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin3. Cadde, No: 2, Yenimahalle,

Ankara adresindeki tesislerindebas›lm›flt›r.

BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E RBütün DünyaBAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI

2000YIL:14 SAYI: 155

6 Vekiller ve... Müvekkiller Mete Akyol

8 Cumhuriyet Eserlerle YaflarProf. Dr. Mehmet Haberal

11 Avukatlar ve HukukçuAkademisyenler de“Artık Yeter” DedilerBD Yazı ‹flleri Bölümü

12 ‹stanbul Barosu Baflkanl›¤›Bas›n Aç›klamas›

14 Prof. Dr. Mehmet Haberal’›nSilivri Cezaevi’ne SevkiBüyük Tepkiyle Karfl›land›

18 Herkes ‹çin Adalet

21 Türkiye Madencili¤i veMilli GüvenlikR›fat Serdaro¤lu

24 Türkiye Hukuk DevletiOlmaktan H›zla Uzaklafl›yorMülkiyeler Birli¤i Yönetimi

25 Haberal Silivri’deGözleri Ayd›nEmin Çölaflan

4

27 ‹çerdekiler mi Hapiste,Biz mi Hapisteyiz?Bekir Coflkun

28 Te¤men Çi¤iltepeÜmit Zileli

30 Kafka’n›n 97 Y›ll›k “Dava”s›Güngör Uras

32 Her fieyin Fark›nday›zGülhane Park›’nday›z

Emre Kongar35 Befliktafl’ta Adliye’de ve...

Adliye’de Kap› ÖnündeNuray Somer Bozbey

37 14 Mart T›bbiyelininDireniflinin ÖyküsüdürProf. Dr. Erdener Özer

40 Türk Subay› Kimdir?Atilla Çilingir

45 Bir Gazeteci Ö¤rencilerineDünü Anlat›yorSuat Türker

52 ‹flbirli¤iGürbüz Evren

57 Bir Vard›››› SonraYand› Bitti Yok OlduMehmet Muhsino¤lu

60 Hangi Osmanl›?Cengiz Özak›nc›

71 Emperyalizmin ve‹flbirlikçilerinin Ordu Düflmanl›¤›Sinan Meydan

79 Hakimiyeti Milliye Yaz›lar›81 Baflkomutan Mustafa Kemal

ve Sakarya Meydan MuharebesiCengiz Önal

8CumhuriyetEserlerleYaflar

Prof. Dr.Mehmet Haberal

34 F›rçalayarak

44 ‹lk Dersimiz Türkçe

94 Bilginizi Denetleyin

124 T›p Dünyas›ndan K›sa K›sa

130 Sudoku

148 Ufak Tefek Bilgiler

150 Yar›n›n Büyükleri

152 Çözümler Sayfas›

153 Kareler ve Rakamlar

154 Satranç

156 Bulmaca

158 Ay›n Kitaplar›

160 Bir foto¤raf, Bin Sözcü¤eBedeldir

89 E¤itim-Ö¤retim Yan›lg›s›Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu

91 Hikmet Kümbetlio¤lu Gibi Valiler Vard› Bu Devlette

Lütfü Türkkan

95 Bir Ozan›n GeliflimiKonur Ertop

100 Hayat Kurtard› Y›l›nKad›n› Ödülünü Ald›Sema Erdo¤an

103 Ça¤lar Boyu Anadolu’da T›pÇetin ‹mir

109 Halep Oradaysa Arfl›n BuradaOrhan Velidedeo¤lu

113 Tepük Oyunu’ndaBitmeyen KavgalarMetin Gören

116 Küreselci Ö¤retmenBekir Özgen

121 Otizmin Fark›ndal›¤›n›nFark›nda OlmakSeda Demirel

125 Tutku’nun Yafl GünüMuzaffer ‹zgü

131 Gece’nin Kuyru¤uAli Murat Erkorkmaz

137 Kim fiansl›Nuray Bartoschek

141 Çat› Kat›ndaki HüzünMehmet Ünver

146 Aginin Böcekleri‹lyas Halil

A Y L I K B Ö L Ü M L E R

5

Ça¤lar BoyuAnadolu’da

T›p

Çetin ‹mir

d› “‹stanbul’un orta yeri”neç›km›fl ‹stiklal Caddesi o gün,

bir ucundan, gözle görülebilen ötekiucuna kadar, Türk ulusunun belirli birkesiminin vekaletini tafl›yan avukatla-r›n, ellerindeki pankartlar› ve s›rtlar›n-daki cüppeleriyle kaplanm›flt›. Göktenavuç avuç serpilmiflcesine caddeninsa¤›nda solunda, bafllar›nda arkalar›n-da bembeyazl›klar›yla ›fl›l ›fl›l par›lda-yan el pankartlar›, cüppelerin siyahzemini üzerindeki tane tane görüntüleriile, bir mozaik tablo görünümü olufl-turuyordu.

Toplumdaki öz ifllevleri hak savu-nuculu¤u olan kimi avukat, kimi aka-demisyen hukukçular, nezaketlerindenmidir, anlams›z bir y›lg›nl›ktan m›d›rbilinmez, uzun bir süredir bir türlüseslerini ç›karamayan “müvekkileri”hak sahibi halk›n sesi olmufllar, kendiseslerini onlar›n sesi olarak yükselti-yorlar, onlar›n haklar›n› kendi haklar›olarak hayk›r›yorlard›.

90 y›l önce iflgal ordular› komutan-lar› ve askerlerinin at s›rt›nda geçityapt›klar› bugünün ‹stiklal Caddesi’-nin sa¤l› sollu kenarlar›nda ise flimdi,“caddenin orta yerinde neler olup bit-ti¤ine bir türlü ak›l erdiremeyen” kifli-

6

ler vard›. Ben de aralar›ndayd›m, onlargibi ben de caddenin bir o yan›na, birbu yan›na gidip geliyordum ve... Nelerolup bitti¤ine ben de bir türlü ak›l er-diremiyordum.

Bir farkla: Caddenin orta yerindeneler olup bitti¤ine de¤il de ben, o or-ta yerde neler olup bitti¤ini seyreden,kenardaki kiflilere ak›l erdiremiyordum.

“Cenaze mi var?” diye sordu ya-n›mda duran bir kifli.

Saçlar›ndan, ayak uçlar›na kadargözlerimle tarad›m boyunu, posunu:

“Evet, cenaze var” dedim. “Siz deo nedenle gelmemifl miydiniz bura-ya?” Biraz de¤il, bir hayli utand›:

“Asl›nda ben buraya flöyle bir havaalay›m diye gezmeye gelmifltim” dedi.

“Bilmiyordum cenaze oldu¤u-nu...” Sonra utanc›n› bast›rarak sordu:

“Kalabal›¤a bakarsan, mühim biradam olmal›” dedi. “Kimmifl?”

Yan›t verseydim, biliyordum, tan-siyonum yine zirve yapacakt›. Onunsorusunu duymazl›ktan geldim, sekizon ad›m öteye yürüdüm.

Biraz soluklanmak için durdu¤umyerde, önümde konuflan iki kiflininbirbirlerine söyledikleri geldiler, ku-laklar›m›n hiç suçu yok, ben isteme-

A

Vekiller ve...Müvekkiller

BD N‹SAN 2011

7

den kendiliklerinden girdiler kulakla-r›mdan içeri:

“Eskiden ö¤renci gençler yaparlar-d› bu nümayiflleri” diyordu o iki kifli-nin biri. “Bunlara baksana, koca kocaadamlar, kad›nlar… Vallahi torun sa-hibi olanlar bile vard›r bunlar›n arala-r›nda... Yafllar›na, bafllar›na baksana...”

Onun konufltu¤u kifli ise, “Memle-ketin çivisinin çoktaaaan ç›kt›¤›”ndanyak›n›yor, caddede yürüyen nümayifl-çilerin yafll› bafll› olmalar›na pek ald›r-m›yordu.

nlar›n yan›ndaduramad›m, nere-

ye gitti¤imi, niye gitti¤imidüflünmeden, yürümeyedevam ettim. Kenarda biryerde, caddenin ortas›n›merakla izleyen bir kifliyeyaklaflt›m, saf saf sordum:

“Kim bu yürüyenler?”dedim.“Neden yürüyor-larm›fl, biliyor musunuz?”

Adamca¤›z bafl›n› yar›m yamalakçevirdi: “Avukatm›fllar” dedi. “Niyeyürüyorlar tam bilmiyorum ama, her-halde maafllar›na zam istiyor olabilir-ler...”

Acele iflim varm›fl gibi oradan ay-r›l›p, Taksim’e do¤ru h›zla ilerledim.Karfl›dan gelenlerin kimi, yolun orta-s›nda yürüyen genç, orta yafll›, torunsahibi kad›nlara, erkeklere bak›yor,sonra bafllar›n› çevirip, yürümeye devamediyordu. Kimi ise en önde tafl›nan,uzun bir pankart›n üzerindeki yaz›y›okumak için bir süre duruyor, sonrayoluna devam ediyordu. Yürüyenlerialk›fllayanlar da vard›. Onlar yaln›zca

alk›fllamakla yetinmiyor, “Yaflay›n, varolun” diye ba¤›rarak yürüklendiriyor-lard› da. Yan›ndaki arkadafllar›na, siyasalve toplumsal ortamdan yak›nanlar ise,seslerini ötedeki birkaç kifliye de duyur-maya çal›fl›yorlard›.

“Çok üzülüyorum, valla, çok, çok”diyorlard›... “‹nan›n bu Ergenekonmeselesinde art›k kantar›n topuzunukaç›rd›lar...” diyorlard›... “Yaz›k val-lahi bunca de¤erli adama... Hepsi içinöyle can›m s›k›l›yor ki”...

“Do¤ru söylüyorsun ama, insan›nelinden de birfley gelmiyor ki” diyor-lard›...

90 y›l önce iflgal ordular› komutan-lar›n›n ve askerlerinin atlar›yla ya daayaklar›n› yere h›rsla vura vura yürü-dükleri ‹stanbul’un orta yeri bugünün‹stiklal Caddesi’nde flimdi, seslerini“müvekkilleri”nin sesi yap›p onlarad›na yükselten, “müvekkilleri”ninsözünü bile etmedikleri en yasal hak-lar›n› onlar ad›na hayk›ran, Türk ulu-sunun vekilleri yürüyorlard› “müvekil-leri” ad›na, onlar ay›rd›nda olsalar da,olmasalar da... •

[email protected]

O

BD N‹SAN 2011

8

Cumhuriyet hedefi. Bu tutulan do¤ruyolda, namuslu yolda çok çal›flmakve faal olmak gerekir” diyerek, ç›k-m›flt› yola. Atatürk için cumhuriyet,ça¤dafl bir yönetim biçimi olmaktandaha fazla anlamlar içeriyordu.

Atatürk’ün devrimci at›l›mlar›n›ntac› olarak bafltan beri cumhuriyeti ta-sarlad›¤› bugün bilgimiz içindedir.O’nun gözünde cumhuriyet, ça¤dafluygarl›k yolunda eserler yaratan bireserdir. “Ne olursa olsun ülke ça¤dafl,uygar ve yenilikçi olacakt›r. Bizimiçin bu yaflam davas›d›r. Tüm özveri-lerimizin verimli olmas› buna ba¤l›-d›r” diyerek cumhuriyeti ça¤dafl uy-garl›k eserlerinin befli¤i, topra¤› vebu eserlerin yaflad›¤› iklim olarak dü-flünüyordu. Bugün de ölçütümüz bu-dur. Toplumumuzun düflünce ve dav-

Prof. Dr. Mehmet Haberal taraf›ndan yaz›lan bu yaz›, 7 y›l önce,BütünDünya'n›n Haziran 2004 tarihli say›s›nda yay›mlanm›flt›r.

CumhuriyetEserlerle Ya�ar

O'nun “naçiz vücudu”nun 65 y›l önce kar›flt›¤› topraklarüzerinde, eseri 80 yafl›n› tamamlad›. Cumhuriyetin sa¤lad›¤›özgürlüklerle yaflayan bizlerin Atatürk’e flükran duygusununifadesi için birçok yol vard›r elbet ama, aziz hat›ras› önünde,

eserine ne kazand›rd›¤›m›z›n hesab›n› vermek, flükranduygumuzun en sahici ifadesi olacakt›r kan›mca.

Cumhuriyet benim en büyükeserim” diyordu, eserini gerçeklefltir-dikten y›llar sonra Atatürk. Yolun ba-fl›nda, “Benim için bir tek amaç vard›r:

BD N‹SAN 2011

9

ran›fllar›n›n ivmesi ve yönü, O’nunöngördü¤ü biçimde, uygarl›¤›n çizgi-sine ulaflmak ve onu da aflmak yönün-de devinmekteyse, iflte o zaman cum-huriyet ikliminde yafl›yoruz demektir.

Bugün ne denli kötümser olursakolal›m, dünyan›n en dinamik ve istik-rarl› cumhuriyetlerinden birinde yafla-d›¤›m›z› asla unutamay›z. Onun gücüve omurgas›n›n sa¤laml›¤›n›n kayna¤›,onu var eden ilkelerindedir.

Cumhuriyetimizi yirminci yüzy›-l›n en fliddetli dalgalar›na karfl› daya-n›kl› k›lan ve bunlar› baflar›yla afl›pbugüne tafl›yan güç, ilkelerinin yönünüileriye, ça¤dafl uygarl›¤a ayarlamas›n-

da odaklan›r. “Geçmiflin kurumlar›bafltan sona ulusun bafl› üstünde yum-ruk tutan bir dizi zorbalar kadrosundanbaflka bir fley de¤ildir” diyen Atatürk,geçmiflin ac› deneylerle dolu sisteminekesin biçimde son verip insan›m›z›ninsanca yaflam sürdürebilmesinin ko-flulunu sa¤lamak için kurmufltu cum-huriyeti.

Dünyada yüzlerce “Cumhuriyet”ad› alt›nda bask›c› yönetim biçimi ku-rulmufl ve y›k›lm›flken, Türkiye’nincumhuriyet yap›s›, her türden engelle-meye karfl›n, insanl›¤›n en ileri özgür-

lük de¤erleri olan laikli¤e ve demokra-siye ba¤l›l›kla özdefl bir cumhuriyetolarak yoluna devam etmektedir.

unun yan›s›ra, ne denli iyim-ser olursak olal›m, kuflku yok ki,

80 y›l yaflam›fl olmak, bu eserin ebe-diyen yaflamas›n›n güvencesi say›la-maz. Çünkü, itiraf etmeliyiz ki, zamanzaman biz yurttafllar, bizden yarat›c›zindelik, etkin çal›flkanl›k ve daimayenilikler isteyen ça¤dafl zaman› alg›-lamakta zorlanmaktay›z. Ülkemiz biralg› bozuklu¤u sürecine girmektedirkimi dönemlerde.

Kuflkusuz, cumhuriyetimizin, bu

ters ak›nt› niteli¤indeki olumsuzluklar›da aflaca¤›na ve bu süreçlerden güçle-nerek ç›kaca¤›na inan›yoruz. Elbet kiinanmak yetmez; cumhuriyet de¤erle-rini toplumda etkin k›lmad›kça, inan-man›n da bir anlam› olmaz.

Cumhuriyeti etkin biçimde yafla-mak, onun ça¤dafl dünyada onurluyerini almas›n› sa¤layacak eser yarat-mak demektir. Baflka deyiflle, cumhu-riyeti yaflatan, yurttafllar›n eserleridir.Ülkemiz, uygarl›k ailesindeki yeriniancak bu eserlerle edinir. Uygarl›kyolundaki yar›flta, baflar›n›n ölçüsü

Dünyada “Cumhuriyet” ad› alt›nda yüzlercebask›c› yönetim biçimi kurulmufl ve

y›k›lm›flken, Türkiye’nin cumhuriyet yap›s›,her türden engellemeye karfl›n, insanl›¤›nen ileri özgürlük de¤erleri olan laikli¤e vedemokrasiye ba¤l›l›kla özdefl bir cumhuriyet

olarak yoluna devam etmektedir.

B

BD N‹SAN 2011

bu eserlerdir. “Dünya h›zl› bir ak›mlailerliyor. Biz bu uyumun d›fl›nda kala-bilir miyiz?” diye canh›rafl bir biçimdesoran Atatürk’ün uygarl›k de¤erlerinekay›ts›z kalanlara uyar›s› unutulabilirmi? “Medeniyet öyle kuvvetli bir atefl-tir ki, ona bigâne olanlar› yakar, mah-veder” diyordu. Bu sözün gerçekli¤io denli aç›kt›r ki, uygarl›¤a kay›ts›zkalan uluslar›n dram›, iflte, birer insan-l›k dram› olarak dünya sahnesindedir.Ça¤dafl uygarl›¤›n kurucu kavramlar›olan laiklik ve demokrasinin, cumhuri-yet de¤erlerinin ülkemiz ve bizler için

hayati önemine ra¤men, iktidar gücü-nü, kendi kiflisel ihtiraslar› yolundakullananlar›n varl›¤›n› kimse görmez-den gelemez.

Yirminci yüzy›l, bu tarihsel hata-lar›n insanl›¤a verdi¤i zararlar›n ac›-s›yla geçmifltir ve bu insanl›k içinbüyük tehlike tafl›yan hatalar günü-müzde de bütün fliddetiyle devametmektedir. O nedenledir ki, uygarl›kde¤erlerine sahip ç›kmak, insanl›¤asahip ç›kmak demektir. Çünkü uygar-l›k, insanl›k için gelip geçici de¤il,gerçek bir var olufltur.•

10

Atatürk, “Medeniyet öyle kuvvetli biratefltir ki, ona bigâne olanlar› yakar,

mahveder” diyordu. Bu sözün gerçekli¤i odenli aç›kt›r ki, uygarl›¤a kay›ts›z kalan

uluslar›n dram›, iflte, birer insanl›k dram›olarak dünya sahnesindedir.

Bilindi¤i gibi Osmanl› ordusunda içtimalarda komutanlaraskeri ''Selamün aleyküm asker''diye selamlar, askerde ''esselamün aleyküm'' diye yan›tlard›.

Atatürk üste¤men. Selanik'te Alay komutan› rahats›z-lan›yor istirahat verilip gönderiliyor. Alay komutan› vekilli¤igeçici olarak Atatürk'e veriliyor. Atatürk ilk içtima sabah›at›n›n üstünde alay›n önüne geliyor ve birden akl›naselamün aleyküm yerine ''Merhaba asker'' demek geliyor.Asker önce ne cevap verece¤ini bilemiyor ve duraksama yaflan›yor. Atatürk ikincikez ve daha gür ve sert bir flekilde ''Merhaba asker”i tekrarl›yor. Asker de oan kendili¤inden ''Sa¤ol '' ile cevap veriyor. Atatürk can dostu Nuri Conker ile ‹stanbul Florya’da sohbet yaparken ''Nuribiliyor musun ''Merhaba asker''i bu orduya ben ö¤rettim'' diyerek yukar›dakiolay› anlatm›flt›r.

Türk Ordusuna Merhabay› ö¤retenATATÜRK’tür.

vukatlar ve hukukçuakademisyenler deyürüdüler, onlar da

“Art›k Yeter !” diyerek sesle-rini yükselttiler. Özel yetkilimahkemelerin adil yarg›lamahakk›n› ihlal eden hukuk d›fl›uygulamalar› karfl›s›nda onlarda “Art›k Yeter!” sözleriyleöfkelerini seslendirdiler, sa-vunma hakk› ihlallerine vepolis devletine onlar da“Art›k Yeter!” diyerek karfl›ç›kt›lar. Birbirleriyle kolkola girerek“hakl› bir bütünlük” oluflturan hukuk-cular, siyasal iktidar›n bas›n özgürlü-¤ünü ortadan kald›rma giriflimlerinide, muhalefeti sindirme çabalar›n› dayine ayn› sözleriyle protesto ettiler.‹stanbul’un orta yerinde, ‹stanbul Ba-rosu Baflkan› ve Yönetim Kurulu Üye-leri’nin ön cephede yer ald›klar›, önce-ki baro baflkanlar›n›n, hukukçu akade-misyenlerin ve ‹stanbul Barosu Üyesiavukatlar›n de kat›ld›klar› bu görkemliprotestoya, o an kald›r›mlarda yürüyenhalk da durarak ve yürüyenleri alk›fl-layarak destek verdi.

Önde “Demokrasi, Hukuk Devleti

BD N‹SAN 2011

11

ve Özgürlükler ‹çin Art›k Yeter!” slo-gan› yaz›l› pankart tafl›n›yor, arkadanbir sel örne¤i ilerleyen hukukculartoplulu¤undan, çeflitli sloganlar yükse-liyordu. Selle gelen pankartlarda iseavukatlar, çeflitli konulardaki kararl›-l›klar›n› ve özlemlerini flöyle dile geti-riyorlard›: “Özgür Bas›n Susturula-maz”, “Polis Devleti De¤il Hukuk Dev-leti”, “Ba¤›ms›z Yarg›”, “Adil Yarg›-lanma Hakk›”, “Arabuluculuk Yasas›-na Hay›r!”, “Hukuka Ayk›r› TelefonDinlemelerine Hay›r!”, “Gözda¤›naDönüflen Gözalt›na Hay›r!”, “Savun-ma Hakk› K›s›tlanamaz”, “DokunanYansa da Dokunaca¤›z”. •

AVUKATLAR VE HUKUKÇUAKADEM‹SYENLER DE

"ARTIK YETER!"DED‹LER BÜTÜNDÜNYA

YAZI ‹fiLER‹BÖLÜMÜ

A

BD N‹SAN 2011

12

De¤erli Bas›n Mensuplar›,Bugün burada toplanm›fl bulunan

biz avukatlar ve hukukçu ö¤retim üye-leri; gelinen bu aflamada, yürütülenbaz› soruflturma ve kovuflturmalarda,bas›n özgürlü¤ünü ortadan kald›rmayave siyasi muhalefeti sindirmeye dönükuygulamalar ile özel yetkili a¤›r cezamahkemesi ve savc›l›¤›n›n uygulama-lar›na iliflkin kayg›lar›m›z› kamuoyuile paylaflmak istiyoruz.

Öncelikle belirtmek isteriz ki; hu-kuk devletinde kimse ceza sorumlulu-¤undan ba¤›fl›k olmad›¤› gibi, suç ifl-leme özgürlü¤ü ve ayr›cal›¤›na dasahip de¤ildir. Makul ve ciddi flüpheve delillere ba¤l› olarak suç isnad› al-t›ndaki herkes, elbette ki soruflturula-cak ve yarg›lanacakt›r.

Bununla birlikte; tüm bu sorufltur-ma ve kovuflturmalar›n, siyasi maksat-lardan ve etkilerden uzak, hukuk kural-lar›na, özellikle de usul kurullar›nauygun bir flekilde yap›lmas› zorunlu-

dur. Bu tür soruflturma ve kovuflturma-lardaki en büyük tehlike, siyasi ikti-dara veya baflka bir ‘iktidar oda¤›na’muhalif olan düflünürlerin, yazarlar›nbir bahane ile bu davalar›n içine soku-lup, sindirilip susturulmaya ve etkisiz-lefltirmeye çal›fl›lmas›, bu flekilde deyarg›n›n bir bask› ve sindirme arac›haline getirilmesidir.

Gelinen bu aflamada, yürütülensoruflturma ve kovuflturmalar›n; ço¤uhukuka ayk›r› telefon ve ortam dinle-meleri, gizli tan›k beyanlar›, hukukaayk›r›, keyfi arama ve yakalama ka-rarlar›, “gözda¤›”na dönüflen gözalt›-lar, infaza dönen keyfi tutuklamalarla,hukuki hedef ve amaçlardan uzaklafl›-larak hukuk devleti, adil yarg›lanmahakk›, özgürlükler ve demokrasi ad›nakayg› verici bir hal ald›¤›n› vurgula-mak isteriz.

Son günlerde özellikle bas›n men-suplar›na karfl› gerçeklefltirilen gözalt›ve tutuklamalar, dile getirilen kayg›la-

‹STANBUL BAROSUBAfiKANLI⁄I

BASIN AÇIKLAMASI‹stanbul, 22.03.2011

BD N‹SAN 2011

13

r›n somut bir örne¤inioluflturmaktad›r.

Özel yetkili a¤›r cezamahkemelerinde, ço¤usoruflturma ve dava-larda oldu¤u gibi busoruflturmalarda ve da-valarda da, istisnai ola-rak baflvurulmas› gere-ken gözalt› ve tutukla-ma önlemleri temel ku-ral haline getirilmifl,savunmadan delil giz-leme, savunma hakk›n›n k›s›tlanmas›,hukuka ayk›r› delillere baflvurma, özelhayat›n ve soruflturmalar›n gizlili¤ininve masumiyet karinesinin ihlali rutinbir iflleyifl haline gelmifltir.

Özel yetkili savc›l›klar “s›n›rs›zyetkili savc›l›k” haline dönüflürken,daha da vahimi, soruflturmalar savc›l›ktaraf›ndan de¤il polis taraf›ndan yürü-tülmeye, mahkemelerce, san›ktan vesavun-madan gizlenmifl delillere daya-narak, gerekçesiz yakalama ve tutuk-lama kararlar› verilmeye bafllanm›flt›r.

Savunma hakk› a¤›r flekilde ihlaledilmekte, yaln›zca yarg›lama faaliyetiiçinde flekli bir eksikli¤in giderilmesiolarak görülmektedir.

Bugün ülkemizde baflta bas›n öz-gürlü¤ü olmak üzere, en temel hak veözgürlükler siyasi iktidar›n ve iktidaroda¤› çevrelerin a¤›r sald›r›s› alt›nda-d›r. Kimsenin özel hayat›n›n gizlili¤i,konut dokunulmazl›¤›, kifli güvenli¤i,k›sacas› hukuk güvenli¤i kalmam›flt›r.

Hukuk güvenli¤inin kalmad›¤› biryerde hukuk devletinden bahsedile-

mez. En tehlikelisi ise hukuksuzlu¤unve bask›n›n görünürde, flekli bir hukukeliyle, meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lmas›-d›r.

Bilinmelidir ki, hukuk devleti, de-mokrasi ve özgürlükler tehdit alt›nday-ken sessiz kalamay›z.

Siyasi iktidarlar›n bask› arac› hali-ne getirilmifl olan, savunman›n hiçesay›ld›¤› Özel Yetkili Mahkemeler veözel yarg›lama usulleri derhal kald›r›l-mal›d›r. ‹fade ve bas›n özgürlü¤ü üze-rindeki her türlü yasa¤a ve bask›yaderhal son verilmelidir.

‹stanbul Barosu avukatlar› ve hu-kukçu akademisyenler olarak; demok-rasiye, temel hak ve özgürlüklere, hu-kuk devletine sonuna kadar sahip ç›-kaca¤›m›z›, bas›n›n sesinin k›s›lmas›-na, usul kurallar›n›n çi¤nenmesinesessiz kalmayaca¤›m›z› siz de¤erlibas›n mensuplar› arac›l›¤›yla kamuoyuile paylafl›r›z. •

‹STANBUL BAROSUAVUKATLARI

HUKUKÇU AKADEM‹SYENLER

Bugün ülkemizde baflta bas›nözgürlü¤ü olmak üzere, entemel hak ve özgürlükler si-yasi iktidar›n ve iktidar oda¤›çevrelerin a¤›r sald›r›s› alt›n-dad›r.Kimsenin özel hayat›n›n giz-lili¤i, konut dokunulmazl›¤›,kifli güvenli¤i, k›sacas› hukukgüvenli¤i kalmam›flt›r.

UMUT ORANCHP Genel Baflkan Yard›mc›s›

Say›n haberal›n durumuna çok üzülü-yoruz, yak›nen takip ediyoruz. Bu ka-dar y›ld›r böyle eziyet çekilmemesigerekiyor.

HAKKI SÜHA OKAYCHP Ankara Milletvekili

Bu süreçte, Say›n Haberal üzerine özelbir flekilde gidiliyor ve heyetleri de¤ifl-tirip, hastaneleri de¤ifltirip, raporlar›alt üst edip nihayet Silivri'ye tafl›d›lar.Haberal'›n bafl›na bir Kuddisi Okk›rgibi birfley gelmez diye düflünüyorum.Maalesef baz› de¤erlere hiç de¤er ve-rilmiyor. Önemli olan yaflamd›r, yafla-ma hakk›d›r!

AT‹LLA KARTCHP Konya Milletvekili

Türkiye'de intikam duygular›yla, hu-14

BD N‹SAN 2011

Prof. Dr. Haberal’›nSilivri Cezaevi’ne Sevki

Büyük TepkiyleKarfl›land›

Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n bir süredir tevdavi gördü¤üMehmet Akif Ersoy Gö¤üs Kalp ve Damar Cerrahisi E¤itim veAraflt›rma Hastanesi’nden Silivri Cezaevi’ne nakline, siyaset

dünyas›ndan ve çeflitli kesimlerden tepki ya¤d›.Yap›lan aç›klamalar›n bir bölümünü okuyucular›m›z›n

bilgisine sunuyoruz.

Umut Oran

Hakkı Süha Okay

Atilla Kart

sumet duygular›yla, sürdürülen birsoruflturma sürecini yafl›yoruz. Hukuk-la alakas› yok. Daha da ötesi Türkiye'-de hukukun da siyasetin de gündeminibaz› istihbarat birimleri belirliyor.

15

SAC‹T YILDIZCHP ‹stanbul Milletvekili

Uluslararas› arenada çok fazla yay›n›vard›r, böbrek nakli konusunu, Türki-yede yasalar›, yönetmelikleri ortayadökmüfltür. Bu kadar de¤erli bir insa-n›n hapishanede 2 y›ld›r sürülmesiniiçimiz alm›yor ve özellikle u¤rafl›l›yor.Özellikle eziyet ediliyor. Bunu çokyanl›fl buluyorum. Bunun bir an evveltutuksuz yarg›lanmas› laz›m; yarg›lan-mas›n demiyorum, tutuksuz yarg›lan-mas› laz›m, ona laz›m olan hastalar›nakavuflturulmas› laz›m.

‹SA GÖK CHP Mersin Milletvekili

Hükümet ve hükümete ba¤l› çal›flansavc›lar ve ne yaz›kki hükümetin biralt birimi haline gelen yarg›n›n önemli

bir bölümü adeta kin güdüyor. Hukukisüreç de¤il, kanun uygulamas› de¤il,Haberal'a karfl› bir flahsi husumetlerivar... Cezaevine yat›raca¤›z, daha kötüyapaca¤›z, adeta burnunu sürtece¤izdercesine zorla hasta insanlar› cezae-vine gönderiyorlar. Rutubetli ortama,so¤uk ortama hijyen olmayan ortamagönderiyorlar. Bak›n dedi¤im gibiinatlafl›yorlar, inatlafl›yorlar ve kinlesald›r›yorlar. Bu aç›kca bir kin güt-mektir baflka hiç birfley de¤il. Haberalhocaya ben sa¤l›kl› günler diliyorum,direnmesini istiyorum ki direnen birinsan zaten.

BD N‹SAN 2011

MAL‹K ECDER ÖZDEM‹RCHP Sivas Milletvekili

Art›k sadece oradaki silivri'deki in-sanlar›n, Ergenekon iddianamesiyletutuklu olanlar›n sadece özgürlüklerin-den yoksun b›rakmakla yetinilmiyor,kelimenin tam anlam›yla cana kastfleklinde hareket ediliyor. Üzülerek,üzüntüyle izliyorum, Türkiye’nin gi-derek h›zl› bir flekilde hukuk devletiolmaktan ve adaletten uzaklaflt›¤›n›bütün kamuoyuyla birlikte izliyoruz.Bu olay›n bafllang›c›nda Ergenekoniddianamesi bafllad›¤›nda bir k›s›myurttafllar›m›z, dur bakal›m, Türkiye’-de ba¤›ms›z mahkemeler var e¤er bututuklamalarda bir haks›zl›k varsa na-

Sacit Yıldız

İsa Gök

Malik EcderÖzdemir

16

BD N‹SAN 2011

s›l olsa mahkemede aklan›r ç›kar de-niyordu. Ama flimdi geldi¤imiz nokta-da görüyoruz, özellikle bu davalarabakan özel yetkili mahkemeler ve sav-c›lar› iktidardan adeta talimat alarakifl yap›yorlar ve türkiye'nin tablosugiderek karar›yor, üzülerek izliyorum.

TAYFUN ‹ÇL‹CHP Eskiflehir Milletvekili

Anlamakta zorluk çekiyorum. Zatenneden tutukland›¤› konusunda say›nHaberal'›n ciddi kuflkular› var. Bu ko-nuda kitap yazd› ve kamuoyu da ger-çekten neden tutukland›¤›n› bilmiyor.Ama tutuklanman›n ötesinde yaflamhakk›yla ilgili bir tak›m dayatmalarlakarfl› karfl›ya kalmas› ve arkas›ndanSilivri'ye nakledilmifl olmas› gerçektenbende derin kayg›lar uyand›r›yor.Umar›m sa¤l›¤›yla ilgili olumsuz ge-liflmeler olmaz aksi takdirde bu ifleimza atanlar, hem vicdanlar›nda hemde kamu vicdan›nda ciddi flekilde sor-gulanacak.

MUSTAFA ÖZYÜREKCHP ‹stanbul MilletvekiliGerçekten uygulamalar insanl›k d›fl›.Her türlü ölçü afl›ld›. Hasta ise bir in-san hastanede yat›r›l›r. Fakat bunlarzorla adli t›p› da kullanarak sa¤l›¤auygundur raporu verip gönderdiler.

Öncelikle bu doktorlara çok hayretediyorum. Ay›pl›yorum, k›n›yorum.bir insan›n sa¤l›¤› ile oynanabilir mi?

O⁄UZ OYANCHP ‹zmir Milletvekili

fiu an haberal yönelik muammele,hem sa¤l›k aç›s›ndan hem de insanl›khaklar› aç›s›ndan kabul edilemez birdurum. Vicdanen kabul edilemez birifltir. Burada nas›l bir öç alma hissiyle,intikam hissiyle hareket edildi¤iningöstergesidir. Yar›n 18 milletvekilisilivriye gidiyoruz. Duruflmaya kat›la-ca¤›z e¤er imkân›m›z olursa ziyaretlerde yapaca¤›z.

ER‹fi B‹LALO⁄LUTürk Tabipleri Birli¤i Merkez KonseyiBaflkan›

Hekimlerin kararlar›n›n siyaseten de-¤erlendirildi¤i, bir süreçle karfl› kar-fl›yay›z. Kim hangi raporu verirse ver-sin tart›flmal› hale getirilmifl durumda.

Tayfun İçli

Mustafa Özyürek

Oğuz Oyan

17

niyle sa¤l›¤›n› yitirmifl ve hatta yaflam›n›yitirmeyle karfl› karfl›ya gelmifl insanlar›da cezaevi s›n›rlar› içerisinde tutukluolarak tutmak ne insan haklar›yla ba¤-dafl›r, ne de yasalar›n buna dair düzen-lemesi vard›r.

Prof. Dr. BELKIS TANRIVERD‹Osmangazi Tıp Fakültesi

Bugün kendisine reva görülen bu hak-s›zl›¤a karfl› isyan ediyoruz. Bir an öncehakk›n›n verilmesi ve o yerden ç›kmas›için ne laz›msa yapmaya haz›r›z. •

BD N‹SAN 2011

Eriş Bilaloğlu

Çünkü Haberal'a bir siyasi müdaheleyap›lm›fl durumda. Hekimlik, hekim-lerin özgürce hekimliklerini uygula-yabilme flanslar›n›n ortadan kalkt›¤›bir tabloyla karfl› karfl›yay›z. Bu du-rumdan daha öte t›bb› medikallefltiril-mifl bir tart›flman›n anlam› yok.

Bir yerden bir baflka yere nakil, birbaflka karar veren doktorlar›n tutuklan-mas›... fiimdi hangi doktor Haberal'akendi t›bbi bilgi ve görgüsüyle davrana-bilir. Verilen bir karar nedeni ile yard›mve yatakl›ktan yarg›lanan doktorlar var.Bunun özgür oldu¤unu mesleki ba¤›m-s›zl›k koflullar› içinde oldu¤unu söyleye-bilir miyiz? Verdi¤iniz karar çerçevesin-de daha sonra yard›m ve yatakl›¤a dönü-flen bir süreci yafl›yorsunuz.. Dolay›s›ylahangi karar› hangi t›bbi bilgi çerçevesin-de tart›flaca¤›z ? Bunu tart›flamad›¤›m›zbir ortamday›z. fiunu ›srarla söylemekdurumunday›z, Türkiye' de kimi insan-lar›n sa¤l›k haklar› dahil olmak üzeretehdit alt›nda.

SÜLEYMAN ÇELEB‹D‹SK Eski Genel Baflkan›

Bir insan›n sa¤l›¤›n›n nas›l riske at›l-d›¤›n›n temel göstergesidir. Halen ›s-rarla bir insan›n ölüme terkedilmesininprojesidir.Vicdan diye bir fley kalmam›flt›r art›k

SüleymanÇelebi

AL‹ RIZA D‹ZDARCeza Hukukçusu

Hasta oldu¤u konusunda raporlar olan,belgeyle sabit olan ve cezaevi koflulla-r›nda tedavisinin mümkün olmad›¤›nadair belgelenmifl bir kifliyi, özelliklecezaevi s›n›rlar› içinde tutmak için birtak›m özel gayretler vard›. Sa¤l›¤› orta-dan kalkm›fl herhangi bir koflul nede-

Ali Rıza Dizdar

18

BD N‹SAN 2011

ubat ay›n›n bafllar›nda birTürk mahkemesi terör olaylar›-na kar›flt›¤› iddias› ile yarg›la-nan sosyolog P›nar Selek'in

beraat›na karar verdi. Böylece Selek,1998 y›l›nda 7 kiflinin ölümüne yolaçan M›s›r Çarfl›s›'ndaki patlamayamüdahil olma suçundan üçüncü kezaklan›yordu. Türk hükümetine göreSelek'in gerçek suçu, akademik çal›fl-malar›n›n bir parças› olarak Kürt ayr›-l›kç› gruplar›yla iliflki içinde olmas›yd›.

Savc›lar›n bu karar karfl›s›nda yine

temyize baflvuracaklar›n› aç›klamas›,Avrupa'daki insan haklar› gruplar›n›nsert tepkilerine yol açt›. ‹nsan haklar›gruplar›, Avrupa Birli¤i'ne üye olmaçabalar› içindeki Türkiye'nin bu dava-daki tutumunu büyük bir dikkatle izli-yor. Bunun kadar dikkatle izlenmesede bir di¤er vaka, bir düzineye yak›nTürk akademisyeninin hükümete ba¤l›derin devlet flebekesini y›kma giriflim-lerinde bulunduklar› iddias› ile tutuklubulunmas›d›r. Türk polisi bu insanlar›nErgenekon denilen hiyerarflik bir or-

Amerika'n›n etkin "Nature" dergisinin 24 fiubat2011 tarihli say›s›nda "Herkes ‹çin Adalet" (Rights for All)bafll›¤› alt›nda yay›mlanan yaz›da, "Yetersiz kan›tlaradayan›larak tutuklanan Türk akademisyenlerinin adilbir biçimde yarg›lanmalar› için Türk bilim insanlar›,yetkililere ve kamuoyuna seslerini duyurmal›d›r"denildi. Tüm bilimadamlar›m›za oldu¤u denli, tümayd›nlar›m›za da "Uygarl›k ve insanl›k ölçütü" bir görevi an›msatanbu yaz›n›n genifl bir özeti, Cumhuriyet Gazetesi'nin Bilim ve Teknik ekinin11 Mart 2011 tarihli say›s›nda yer alm›flt›r. Afla¤›da, bu yaz›y› bulacaks›n›z.

fi

HerkesiçinAdalet

ganizasyon ile ba¤lant›s› oldu¤unudüflünüyor. Yine Türk polisine görebu örgütün amac›, hükümeti siyasifliddet kullanarak çal›flamaz hale getir-mek ve bu flekilde askeri bir darbeninyolunu açmak.

Hükümet Ergenekon soruflturma-s›n› demokratik reformlar›n bir aflama-s› olarak de¤erlendiriyor. Ancak bugörüfle karfl› olanlar, bütün bunlar›nhükümete karfl› olanlar› susturmak vekontrol alt›nda tutmak için bir bahaneoldu¤unu ileri sürüyor. Susturulmas›gereken muhaliflerin de bafl›nda e¤i-tim ve siyasette laikli¤i savunanlargeliyor. ‹stanbul'da yaflayan analistGareth Jenkins'in ba¤›ms›z araflt›rma-s›na göre, bu tutuklanan insanlar›naralar›ndaki yegâne ba¤, AKP'ye mu-halefet etmeleri ve muhafazakâr ‹slam-c›l›¤a karfl› ç›kmalar›. Bu da tutukla-nan akademisyenleri tan›mlamayayetiyor. Bunlar›n aras›nda Türk üni-versitelerinde türban yasa¤›n› kald›r-maya yönelik giriflimleri engelleme-ye çal›flan üniversite rektörleri de var.Ayr›ca bu kifliler, hükümete ba¤l› bi-lim kurumu TÜB‹TAK'taki kilit akade-mik pozisyonlara AKP yandafllar›n›natanmas›n› da elefltiriyorlar.

Tutuklanan akademisyenlerin ço-¤u kefalet ile serbest b›rak›ld›, ancakikisi hâlâ tutuklu. Bunlardan biri ABD'-de e¤itim alm›fl, organ nakli konusun-da öncü, Baflkent Üniversitesi RektörüMehmet Haberal; bir di¤eri de Malat-ya'daki ‹nönü Üniversitesi eski rektörüFatih Hilmio¤lu.

Bu ikisi yaklafl›k iki y›ld›r tutukluve serbest b›rak›lacaklar›na iliflkin

19

BD N‹SAN 2011

Tutuklanan akademisyenlerinço¤u kefalet ile serbest b›rak›l-d›, ancak ikisi hâlâ tutuklu.Bunlardan biri ABD'-de e¤itim alm›fl,organ naklikonusunda öncü,Baflkent ÜniversitesiRektörü MehmetHaberal; bir di¤eri deMalatya'daki ‹nönüÜniversitesi eskirektörü FatihHilmio¤lu.

Baflkent ÜniversitesiRektörüProf. Dr.Mehmet Haberal

herhangi bir iflaret de yok. Kald› kiyak›nda yarg›lanacaklar›na iliflkin birhaber de söz konusu de¤il. Türk huku-kuna göre suçlu oldu¤undan flüphele-nilen bireyler ancak kaçma veya delil-leri karatma tehlikesi oldu¤u durum-larda uzun süre tutuklu kalabiliyor.Bu kiflilerin hemen serbest b›rak›lma-s›n› savunanlar bu tehlikelerin söz ko-nusu olmad›¤›n› ve sa¤l›k durumlar›-n›n tutuklu kalmaya müsait olmad›¤›n›ileri sürüyorlar. Bu kiflilerin lehinepek çok soru gündemde.

2009 y›l›n›n Aral›k ay›nda ABDUlusal Akademileri insan haklar› ko-mitesi baflkan› Carol Corillon, bu aka-demisyenlerin tutukluluk halleri ileilgili kayg›lar›n› University Valuesisimli elektronik yay›n organ›nda dilegetirdi. Ve geçen y›l Türkiye BilimlerAkademisi, bu tutukluluklar› Cumhur-

baflkan› Abdullah Gül'ün dikkatinesundu. Ne yaz›k ki Gül, ba¤›ms›z mah-kemelerin kararlar›na müdahale ede-

meyece¤ini söyleyerek, tarafs›zl›¤›n›ilan etti. Ancak genelde de bir suskun-luk hüküm sürüyor. Devasa Ergene-kon duruflmalar› çok yavafl ilerliyorve kefalet ile sal›verilenler, durum-lar›yla ilgili kamuda görüfl bildirme-meleri yönünde uyar›lm›fl bulunuyor.Bu soruflturma üniversitelerde bir kor-ku atmosferi yarat›rken, akademisyen-ler seslerini ç›kartam›yorlar. Bu kiflilersamimi bir flekilde Türk bilimini ABnormlar›na yükseltecek çal›flmalar›-n› sürdürüyorlar. TÜB‹TAK da sessizli-¤ini koruyor ve bilimsel konulara si-yasi müdahalelerin yap›lmas›ndankayg› duyuyor.

Jenkins raporu, Ergenekon sorufl-turmas› kapsam›nda baz› derin devletoperasyonlar›n›n baflar›yla ortaya ç›-kart›ld›¤›n› belirtiyor. Telefon dinle-melerinden elde edilen bilgiler de suç-lu görülen baz› bireylerin, karanl›k veanti-demokratik sa¤ kanat eylemlerin-de yer ald›klar›n› ortaya ç›kart›yor.Ne var ki Avrupa ‹nsan Haklar› Ant-laflmas›'na göre herkes makul bir sü-re içinde adil bir flekilde yarg›lanmahakk›na sahiptir. Türk hükümetinindünyan›n gözünün bu davalarda oldu-¤unun bilincinde olmas› gerekir.

Ayr›ca uluslararas› bilim toplulu-¤u da tutuklu bulunan akademisyen-lerle ilgili davalar›n nas›l görüldü¤ünüyak›ndan izlemekle yükümlüdür.

Halihaz›rda araflt›rmaya yap›lanyat›r›mlar büyürken, yasal ve idariçerçevenin bu büyümeye ayak uydura-mad›¤› biliniyor. Türk bilim insanla-r›n›n, ülkenin bilimsel atmosferindekigeliflmeleri elefltirmekten korkmalar›,flu anda ihtiyaç olan son fleydir! •

20

BD N‹SAN 2011

ABD Ulusal Akademileri insanhaklar› komitesi baflkan›Carol Corillon

21

u sözleri duyan herkes, Ameri-ka Baflkan›n›n bu sözleri söyle-

mesinin sebebini, "Türkiye’nin Jeopo-litik konumunun önemine, enerji köp-rüsü konumunda olmas›na, Türk halk›-na flirin görünme çabalar›na” ba¤la-m›flt›. Amerika Baflkan›n›n sözlerindenbirinci derecede kastedilenin; “Türki-ye topraklar›nda, dünyan›n dengelerinide¤ifltirecek derecede öneme haiz çokk›ymetli baz› madenlerin bulundu¤u,Türklerin bunu gere¤i gibi de¤erlen-dirdikleri takdirde ça¤dafl medeniyetseviyesinin en üstüne ç›k›laca¤›” ger-çe¤i oldu¤u anlafl›lamam›flt›r.

Üzücü gerçek fludur; Türkiye’ninsahip oldu¤u maden varl›klar› hakk›n-daki somut ve bilimsel verilerin, çokaç›k delil ve ipuçlar›n›n bulunmas›na

ra¤men, konu ile ilgili bilgi ve gözlem-leri gerekti¤i gibi derleyip, koordineedecek aktif bir merkez yoktur. Bugün-kü yap›n›n bu ihtiyaca cevap vermesimümkün de¤ildir.

YILMADAN YORULMADANR›fat Serdaro¤lu

TÜRK‹YEMADENC‹L‹⁄‹ VEM‹LL‹ GÜVENL‹KBilindi¤i gibi 2000 y›l›nda AG‹T (Avrupa Güvenlik ve ‹flbirli¤iTeflkilat›) Zirvesi için ülkemize gelen zaman›n ABDBaflkan› Bill Clinton, konuflmas›nda Türkiye için flusözleri sarfetmiflti; "21. Asr›n gelece¤ini (Kaderini)Türkiye’nin tavr› elirleyecektir."

B Bill Clinton

BD N‹SAN 2011

22

Dolay›s›yla bütün bu hayati bilgi-ler toplan›p lay›k›yla de¤erlendirmeyetabi tutulamamaktad›r. Mevcut durum-da veri taban›n›n do¤al olarak eksikkalmas›, maden varl›klar›m›z hakk›n-da istenilen düzeyde bir de¤erlendirmeyap›lamamas›na yol açmaktad›r. Al›-nacak kararlar do¤rultusunda hareketegeçme kabiliyetine, yetki ve donan›masahip yepyeni bir yap›n›n kurulmas›flartt›r.

Özellikle ABD, sahip oldu¤u üs-tün teknoloji (uydu-elektronik) ile Tür-kiye’nin maden varl›klar›n›n önemlibir k›sm›n› tespit edecek geliflmifllikdüzeyindedir.

u durumun öneminin bilincin-de olan geliflmifl ülkeler, kendi

ülkelerinin refah ve zenginli¤ine katk›-da bulunan bütün flirketleri; kendi Ba-kanl›klar›, Büyükelçilikleri, Ticari Ata-flelikleri, Ordular›, ‹stihbarat Teflkilat-lar› ile gizli veya aç›k olarak bütünvarl›klar›yla desteklemektedirler.CIA’nin fiili’deki darbeyi, fiili’ninzengin Bak›r madenleri için yapt›rd›¤›art›k s›r de¤ildir.

ABD ve Bat›l› ülkeler, Güney Af-rika’n›n ›rkç› hükümetinin uzun y›llariktidarda kalmas›na, Ortado¤u’nunköhne rejimlere, zalim diktatörlükle-rine, k›ymetli madenler ve petrol içingöz yummufllar ve aç›k destek vermifl-lerdir. Bu rejimlerin vahfli ve ilkel uy-gulamalar›n›, s›rf ekonomik menfaat-lerini korumak için görmezden gelmifl-lerdir. Bunlar›n sahip olmakla övün-dükleri “‹nsan Haklar›” anlay›fl›, üze-rine k›ymetli maden veya petrol örtü-lünce görünmez olmaktad›r!...

Onmilyonlarca insan›n ölümüneyol açan 1. ve 2. Dünya Savafllar›n›nbafllama sebebinin ekonomik gerekçe-lerden kaynakland›¤› kabul edilen birgerçektir.

Sonuç olarak ülkeler, di¤er ülke-lere göre “Mukayeseli Üstünlük” sa¤-layan ürünlerin en iyi flekilde de¤erlen-dirilmesini “Önemli bir Milli GüvenlikMeselesi” saymakta ve Milli ekono-mik menfaatlerini korumak için savafldahil her fleyi göze alarak, her türlüeylemi fütursuzca yapmakta bir sak›n-ca görmemektedirler. Bu hususta te-reddüdü bulunanlara veya yazd›klar›-m› abart›l› bulanlara flu soruyu sormakgerekir;

• Örne¤in Mobil veya Shell’inveya benzer uluslararas› alanda etkinbir flirketin, yabanc› bir ülkede bir iflkurmas›na veya yürüyen ifllerini aksat-maya, bu flirketlerin ellerindeki haklar›almaya yönelik giriflimlere karfl›, CIA-‹ngiliz Gizli Servisi veya Mossadadam öldürmek, darbe yapmak dahil,her türlü giriflimlerde bulunurlar m›,bulunmazlar m›?

E¤er bulunurlar diyor isek (Yak›ntarihte onlarca örnek var) bizim de,Türk Devleti olarak benzer durumlar-da kendi varl›klar›m›z› korumak, ge-rekli müdahale ve operasyonlar› yapa-cak karar mercilerine, imkanlara, büt-çeye, yetkiye sahip olacak kurulufllaraihtiyac›m›z var demektir. Bor-Boraks-Throna-Wolfram- Bak›r-Fosfat- Va-nadyum-Toryum-Uranyum- PlatinGrubu k›ymetli madenler-Alt›n-Gü-müfl-Elmas ayr›ca Mersin-‹skenderunaç›klar›nda Do¤al Gaz, Azerbaycanpetrol yataklar›n›n A¤r› Da¤›’n›n al-

B

BD N‹SAN 2011

t›na uzanmas›, yabanc›-lar›n dikkatinin üzeri-mizde olmas›n›n veBüyük Ortado¤u gibiprojelerin yap›lmas›n›nen önemli nedenleridir.

Türkiye’deki k›y-metli madenlerin hangibölgelerde yo¤unlaflt›¤›konusundaki sorularaen gerçekçi cevap flu-dur; Ermeniler, TürkiyeCumhuriyeti’nden han-gi bölgeleri talep edi-yorlarsa ve PKK terörörgütü vas›tas›yla ku-rulmak istenen “Ba¤›m-s›z Kürdistan” harita-larda nereleri kaps›yor-sa bilin ki oralarda, ülkemizin kaderinide¤ifltirecek zenginlikler vard›r.

Atatürk’ün düflüncelerinden birparça nasibini alm›fl bir “Milli Hassa-siyetleri” olan hükümetin TBMM’denflu karar› ç›karmas›, ülkemizin önün-deki problemlerimizin ço¤unu çözer:

ürkiye’ye ve Türklere aç›kçahaks›zl›k veya düflmanl›k ya-

pan, Türkleri soyk›r›mc› ilan eden,Türkiye Cumhuriyeti Devletinin aley-hinde faaliyet gösteren kifli ve örgütleriülkelerinde bar›nd›ran, onlara destekveren, yard›m eden Devletlere ve buDevletlerin özel teflebbüslerine, Türki-ye’deki do¤al kaynaklar›n, madenleriniflletme hakk› k›smen de olsa verilmez.Türkiye’de ç›kar›lan madenlerin veyabu madenlerden elde edilen ürünlerindo¤rudan veya dolayl› olarak bu dev-letlere sat›lmas›na veya sonuç olarak

bu devletlere veya bu devletlerin özelkurulufllar›na ulaflmas›na izin veril-mez…" Bu dediklerimi yapacak siyasiirade Türkiye’de mevcut mu?

O sizin probleminiz, benim hiçde¤il!..

Tüpgazdan, nükleer bomba yapa-cak beceride, ast›¤› ast›k kesti¤i kestikbir Baflbakan›n›z var. Verin yine %50 oy, sizi uzaya bile götürmezse bende hiçbir fley bilmiyorum… •

23

Türkiye’deki k›ymetli madenlerinhangi bölgelerde yo¤unlaflt›¤›konusundaki sorulara en gerçekçicevap fludur; Ermeniler, Tür-kiye Cumhuriyetinden hangibölgeleri talep ediyorlarsave PKK terör örgütü vas›ta-s›yla kurulmak istenen "Ba-¤›ms›z Kürdistan" haritalar-da nereleri kaps›yorsa bilinki oralarda, ülkemizin kade-rini de¤ifltirecek zenginliklervard›r.

'T

ATATÜRK

Kendiniz içinde¤il ba¤l›bulundu¤unuzulus içinçal›fl›n›z.Çal›flmalar›n enyükse¤i budur.

BD N‹SAN 2011

24

12 Mart›n 40 ›nc› y›l›nda düflünce özgürlü¤ünü, demokratikleflmeyi savunanlarhukuk d›fl› yöntemlerle susturulmaya çal›fl›l›yor.

Düflünce ve ifade özgürlü¤ü alan›nda birçok ülkede iki yüz y›l önceulafl›lan hedeflerin çok gerisindeyiz.

Sadece birçok ülkenin de¤il ülkemizin 50 y›l önce y›l ulaflm›fl oldu¤udüzeyin de alt›nday›z.

Amerika’daki McCartist dönem dahil, hiçbir demokratik ülkede, hiçbirzaman flu anda ülkemizdeki kadar yayg›n ve genifl bir sindirme ve y›ld›rmapolitikas› uygulanmam›flt›r.

“Ergenekon soruflturmas›” ad› alt›nda sözde darbe giriflimcilerini yarg›lamakbahanesiyle yaklafl›k 4 y›ld›r AKP ‹ktidar› taraf›ndan sürdürülen insan haklar›naayk›r› uygulamalar sonucunda birçok gazeteci, bilim adam›, ayd›n ile yüzlerceaskerin gözalt› ve tutukluluk halleri, süresi belirsiz hücre cezalar›na veiflkenceye dönüfltürülmüfltür.

AKP iktidar›n›n ça¤d›fl› ve insan haklar›na ayk›r› uygulamalar›na karfl›ç›kan insanlar, yeni bir Ergenekon dalgas›nda s›ran›n kendilerine ne zamangelece¤ini bekler olmufl, toplumun bütün kesimlerinde bu korku yayg›nlaflm›flt›r.

Anayasa’n›n korumas› alt›nda olmas› gereken, “adil yarg›lanma hakk›”,“düflünce ve kanaat özgürlü¤ü”, “düflünceyi aç›klama ve yayma özgürlü¤ü”,“bilim ve sanat özgürlü¤ü” ve “bas›n özgürlü¤ü” gibi hak ve özgürlüklerayaklar alt›ndad›r. Benzeri kayg› ve elefltirilere Avrupa Parlamentosunun sonTürkiye raporunda da genifl biçimde yer verilmifltir.

Bütün bu geliflmeler karfl›s›nda endifle ve kayg›lar›m›z her geçen günart›yor.

Türkiye, hukuk devleti olmaktan h›zla uzaklafl›yor.AKP iktidar›n›n toplumu y›ld›rma, sindirme ve korkutma amaçl›, insan

haklar›na, temel hukuk kurallar›na ayk›r› ve ça¤d›fl› uygulamalar›n› k›n›yoruz.Toplumumuzun tüm kesimlerini ülkemizdeki özgürlük, bar›fl, demokrasi,

hukukun üstünlü¤üne sayg› ve insan haklar› mücadelesinde bilinçli, kararl›ve cesur olmaya ça¤›r›yoruz.

TürkiyeHukuk Devleti Olmaktan

H›zla Uzaklafl›yor!

Mülkiyeliler Birli¤iYönetimi

BD N‹SAN 2011

25

urdu¤u üniversite ve hastane-lerle ülkemize en büyük hizme-

ti yapm›fl, belki onbinlerce insanaameliyat masalar›nda elleriyle flifada¤›tm›fl bir t›p doktorudur. Haberal, Ergenekon iddias›yla,yaklafl›k iki y›l önce tutukland›. Suçu-nun ne oldu¤u, hangi somut suçu iflle-di¤i bugüne kadar kendisine asla bil-dirilmedi… Ve uzun, bildi¤inizi tah-min etti¤im bir serüven sonras›ndayatmakta oldu¤u hastaneden apar to-par al›n›p Silivri cezaevine gönderildi. Hastanede kendisini tedavi edendoktorlar›n bile gözalt›na al›n›p götür-üldü¤ünü, Prof. Dr. Erhan Kans›z’›nterör örgütüne yatakl›ktan tutukland›-¤›n› ve halen cezaevinde yatmaktaoldu¤unu da unutmayal›m! Son olarak Adli T›p Kurumu tara-

f›ndan bir Haberal raporu düzenlendi.(Biliyorsunuz, devletin tüm kurumlar›gibi Adli T›p Kurumu da tümüyleAKP’nin elinde!) Bu son rapor, devletin AnadoluAjans› taraf›ndan kamuoyuna duyu-ruldu. ‹çinde flöyle bir bölüm var: “Elde edilen bulgular ›fl›¤›ndaMehmet Haberal merdiven ve yokuflç›kabilir, düz yolda saatte 6 kilometreh›zla yürüyebilir, k›sa mesafe koflabi-lir, ev ifli yapabilir, eflya tafl›yabilir,golf, bowling ve tenis oynayabilir,birçok spor aktivitesi yapabilir, dansedebilir.” Sevgili okuyucular›m, aran›zdakendisi veya yak›nlar› için sa¤l›k ku-rulu raporu alm›fl olanlar mutlaka var-d›r. Siz hiç böyle golflü, tenisli, dansl›bir sa¤l›k raporu gördünüz veya

Emin Çölaflan’›n17.03.2010 TarihindeSözcü Gazetesi’ndeYay›mlanan Yaz›s›d›r

Haberal Silivri’de,Gözleri Ayd›n!

Türkiye, dünya çapında bilim adamlarını bol kepçeyetiştiren bir ülke değil. Dünyaca tanınan az sayıdabilim adamlarımız arasında Prof. Dr. Mehmet Haberal,

tıp alanında herhalde en ön sıralarda gelir.

K

BD N‹SAN 2011

26

duydunuz mu? Adli T›p bu raporu öylesi-ne ayr›nt›l› (!) haz›rlam›fl ki,tam iktidar medyas›n›n, yala-ka medyan›n a¤z›na lay›k!Nitekim bu raporu manfletler-den yay›nl›yorlar, “‹flte görün,Haberal ne kadar sa¤lamm›fl”diyorlar! Bu Adli T›p raporu oyçok-lu¤u ile kabul edilmifl. Kurul-da ismi olan doktorlardan uz-man doktor Koray Kaptano¤-lu ise karfl› oy yaz›s›nda flöyle diyor: “Haberal’›n muayenesi için Kuruliçinden baz› üyeler seçildi. Ancak benHaberal’› muayene ETMED‹M. Bunedenle, hastan›n genel durumu hak-k›nda bilgi ve kanaat elde etmem müm-kün olmam›flt›r. Muayenesine kat›lmad›¤›m kiflinininfaz›n›n ertelenmesine, infaz›n›n has-tane flartlar›nda uygulanmas›n›n gerek-lili¤i ile cezaevi flartlar›nda infaz›naengel olacak bir durum olup olmad›-¤›na iliflkin görüfl bildirmemin bilimselaç›dan uygun olmayaca¤›na dair mu-halefet flerhimdir.” Kurul üyesi doktorlardan biri Ha-beral’› görmemifl, muayene etmemifl.Ama raporun alt›na imzas› aç›l›yor,kendisine “Bunu imzala” deniliyor…Ve meslek onurunu çi¤netmeyen Dr.Koray Kaptano¤lu, imzalam›yor. fiimdi burada akla baz› sorulargeliyor! Acaba Adli T›p taraf›ndan isimleriimzaya aç›lan heyetteki doktorlardankaç›, Haberal’› muayene etti? Adli T›p Kurumu gerçekten taraf-s›z ve bilimsel mi, yokta iktidar›n bir

kurumu olarak m› görev yap›yor? E¤er tarafs›zsa, “Golf oynayabilir,koflabilir, tenis oynayabilir, dans ede-bilir” gibi ifadelerin o “Bilimsel (!)raporda ne ifli var? Baflka kaç kifliyebu sözleri kapsayan rapor verilmiflacaba? Kusura bakmas›nlar, bunlar› cahil-li¤imden soruyorum! •

Prof. Dr. Mehmet Haberal

Adli Tıp Kurumu gerçektentarafsız ve bilimsel mi, yoktaiktidarın bir kurumu olarakmı görev yapıyor?E¤er tarafs›zsa, "Golfoynayabilir, koflabi-lir, tenis oynayabilir,dans edebilir" gibiifadelerin o "Bilimsel"(!) raporda ne ifli var?Baflka kaç kifliye busözleri kapsayanrapor verilmifl acaba?

27

BD N‹SAN 2011

er fleyi “suç aleti” say›l›yor ga-zetecinin… Bilgisayarlar, arflivler,

diskler, monitörler…Kitaplar…K⤛tlar…Kalemler…

*Her an gözalt›na al›nan, tutuklanan,hücrelere konulan, bast›r›lan, itilen,kak›lan, yok edilen, bitirilen bir mesle-¤in mensuplar›y›z biz… Bize “gazete-ci” diyorlar…Utanç içindeyiz…Bir ulusun sesi-gözü-kula¤›-a¤z›-diliolmam›z, evrensel bir de¤er ve ahlakibir görevken…Kendini savunmaktan aciz…Sessiz…Sinmifl…Susmufl…Tüymüfl…

*Herkes biliyor ki bu izledi¤imiz “hukuk”de¤il… Buna dünyan›n hiçbir yerin-de“adalet” demezler… Hiçbir vicdanbu olanlar›n ad›n› “yarg›”koyamaz…Yine herkes biliyor ki cemaat ve

tarikatülkeyi istila ediyor ve önüneç›kan her engeli yok ediyor…Bunu anlamayan var m›?..Görmeyen?.. ‹drak edemeyen?..Bilmeyen?..

*Ülkede hukuku, demokrasiyi, özgür-lü¤ü, insan haklar›n› savunmas› gere-ken medyan›n kendisi savunulacakhale gelmiflse… Peki, kim savunacakgazetecinin özgürlü¤ünü?.. Cemiyetle-rimiz, sendikalar›m›z, derneklerimiz,birliklerimiz, kurulufllar›m›z, konsey-lerimiz… Niçin yollara düflmüyorlar?..Niçin kalemler k›r›lm›yor, rotatiflerdurmuyor, bafll›klar siyah ç›km›yor,köfleler bofl kalm›yor? Niçin yarg›n›nherkes için güvenilir ve inand›r›c› ol-du¤u bir platforma tafl›nmas› için kal-d›rm›yorlar dünyay› aya¤a?..Niçin bu sessizlik?..Nedir bu teslimiyet?..

*Sormaz m›y›z kendimize:Tutsak olan kim?..‹çerdekiler mi hapiste, biz mi hapiste?..

Bekir Coflkun’un04.03.2011 TarihindeCumhuriyet Gazetesi’ndeYay›mlanan Yaz›s›d›r

‹çerdekiler mi Hapiste,Biz mi Hapiste?..H

28

BD N‹SAN 2011

utuklanmas›ndan 29 aysonra, cep telefonuna emniyet

müdürlü¤ünde birileri taraf›ndan"yanl›fll›kla!" 139 terör örgütüüyesinin telefon numaralar›n›nyüklendi¤i bizzat emniyet taraf›ndanitiraf edilmiflti!..

Ama o hâlâ tutukluydu!..Kara Pilot Te¤men Mehmet AliÇelebi, 18 fiubat Cuma günü SilivriMahkemesi’nde söz istedi, kürsüyegeldi.. O narin, o tutmaya kalksan›zk›r›l›verecekmifl hissi veren gencecikadam, bafl›na örülmeye çal›fl›lan"dijital pusu"yu tek tek, belgeleriyleanlatt›ktan sonra konuflmas›n› flusözlerle tamamlad›:"11 fiubat 2011 saat 20.45’tedüflman›n sinsi savafl silah› olan baz›

kanallardan mahkeme kap›lar›n›nkomutanlar›m›n üzerine kilitlendi¤iniduydum ve üzüntüyle izledim.Hakaret olarak kabul ediyorum..Sebep kaçma flüphesi.. Siz MustafaKemal’in askerlerinin cepheden

Ümit Zileli’nin24.02.2011 TarihliCumhuriyet Gazetesi’ndeYay›nlanan Yaz›s›

Te¤menÇi¤iltepe!..

O kadar zay›f, o denli narin görünüyordu ki, sanki tutmayakalksan›z k›r›lacak gibiydi... Tam 30 ayd›r Silivri’deydi...

T

TeğmenMehmet Ali Çelebi

kaçt›¤›n› gördünüz mü? Komutanlar›ms›n›rlar› açsan›z, çekip gitmezler.Onlar› Hizbullahç› m› zannettiniz…Buradan Türk milletine, GenelkurmayBaflkan› nezdinde tüm komutanlar›mave silah arkadafllar›ma sesleniyorum:‹çiniz rahat olsun. Biliyoruz ki bu birsavaflt›r. Savaflta asker yaralan›r, askeresir düfler, asker ölür. Bunlar›n bilin-cindeyiz. Biz Türk subay›y›z. Bizimiçin hak yok, vazife vard›r. Meraketmeyin; buras› bize zindan de¤ilÇ‹⁄‹LTEPE’dir.. Onuru karfl›s›ndayaflam›n› hakir gören Albay ReflatÇi¤iltepe’nin vazife anlay›fl›yla bura-day›z. Mustafa Kemal’in, 'Size ölmeyiemrediyorum!' emri bizler için halengeçerlidir. Ve sonsuza kadar geçerliolacakt›r.

Endifle duymay›n; Te¤menÇelebi’yi geçemeyenler onu yetifltirenkomutanlar›na ne yapabilir!. Cephedebir Mehmet vard›. fiimdi 150 Mehmetvar. Cephe flimdi daha da güçlü…fiimdilik bu sald›r›ya 3 günlük açl›kgreviyle karfl›l›k veriyorum. Bu bir

kaç›fl de¤il, komutanlar›m›n ve silaharkadafllar›m›n sinsice tuza¤adüflürülmesine tepkidir, hukuksuzlu¤ureddedifltir, ülkemin uçuruma sürük-lendi¤inin iflaret fifle¤idir.. Ve buflartlarda sizden tahliye talep etmem,benim için vatana ihanetle eflde¤erdir.Mevzubahis vatansa bundan gayr›kalan her fley teferruatt›r... fiimdikap›lar› kapat›n!. Yüzümüzü ›fl›¤ado¤ru uzataca¤›z... Giyotin inecek..Tekrar uzataca¤›z... ‹necek... Uzata-ca¤›z... Kesmeyecek... Kazanaca¤›z!.."

ahkeme aras›nda sevgiliBalbay ve Tuncay Özkan’la

görüflürken, az önce san›k kürsüsündeo “dev konuflmay›” yapan gencecikte¤menin bana do¤ru geldi¤inigördüm. Sayg›yla uzatt› elini,“Do¤rular› yazd›¤›n›z içinminnettar›z..” diye bafllad›…Bo¤az›m›n dü¤ümlendi¤ini hissettim,elimi kald›r›p sözünü kestim veyaln›zca o üç sözcü¤ü söyledim:

Vatan size minnettard›r...29

BD N‹SAN 2011

Biliyoruz ki bu bir savaflt›r. Savaflta askeryaralan›r, asker esir düfler, asker ölür.Bunlar›n bilincindeyiz. Biz Türk subay›y›z.Bizim için hak yok, vazife vard›r.Merak etmeyin; buras› bize zindan de¤ilÇ‹⁄‹LTEPE’dir.. Onuru karfl›s›nda yaflam›n›hakir gören Albay Reflat Çi¤iltepe’nin vazifeanlay›fl›yla buraday›z. Mustafa Kemal’in,“Size ölmeyi emrediyorum!” emri bizleriçin halen geçerlidir. Ve sonsuza kadargeçerli olacakt›r.

M

30

BD N‹SAN 2011

oseph K., suçunu anlamak içinç›rp›nd›. Ama suçunun ne oldu-¤unu kimse ona söylemedi. Mah-kemesi belirli yerlerden uzaklar-

da berbat yerlerde ve flartlarda bafllad›,yürütüldü. Yarg›lama s›ras›nda hiç debeklenmedik zamanlarda saray görev-lilerinin mahkeme salonunda oldu¤ugörüldü. Hiç kimse iflin iç yüzünü an-layamad›. Yarg›lama y›llarca sürdü?

Bu yazd›klar›m›n gerçekle ilgisiyoktur. Bunlar, Franz Kafka’n›n (1883Prag-1924-Viyana), ünlü “Dava” ro-man›n›n kahraman› Joseph K.’n›n ba-fl›na gelenlerdir. Bu yaz› bir romantan›t›m› yaz›s›d›r.

Franz Kafka’n›n “Dava”s› son ola-

rak NTV yay›n› olarak “çizgi roman”halinde yay›mland› (10 TL). Say›nokuyucular›ma tavsiye ederim.

Suç belli de¤il.Romandan baz› bölümleri aktar-

mak istiyorum:Joseph K. soruyor:"Benden ne istiyorsunuz?" "Tutuklusunuz""Neden?""Nedenini söylemek bize düflmez.

Soruflturma bafllad›. Vakti gelince herfleyi ö¤reneceksiniz."

Joseph K. bir hukuk devletindeyafl›yordu. Kimlerdi sabah sabah evinebask›n yapanlar? Tüm bunlar belkiarkadafllar›n›n yapt›¤› bir flakadan iba-retti. Ama flaka de¤ildi. Gerçekti.

Güngör Uras’›n06.03-2011 TarihindeMilliyet Gazetesi’ndeYay›mlanan Yaz›s›d›r

Kafka’n›n 97 y›ll›k

'Dava's›Joseph K., otuz yafl›nda bir gençti. Sabah›n erken saatinde

henüz, yataktayken kap›s› çal›nd›. Gelen iki kifli onututuklayacaklar›n› söyledi. Joseph K.’y› tutuklamaya gelenlerJoseph K’n›n ne suç iflledi¤ini ve kanunun hangi maddesine

göre tutuklanaca¤›n› ve yarg›laca¤›n› bilmiyorlard›...

J

Joseph K.’n›n kafas› kar›fl›yor: "Suçlan›yorum ama suçum ne bil-

miyorum. Beni neyle itham ediyor-lar?"

Sonra durumu fark etmeye bafll›-yor: "fiimdi anl›yorum ki... Benim tu-tuklanmam›n ve bu soruflturman›n ar-kas›nda... koca bir teflkilat var. Masuminsanlar› tutuklayarak onlara karfl› so-ruflturma bafllat›yorlar."

Savc› soruyor:"Badanac› m›s›n›z?""Hay›r ben bankac›y›m." Badanac› m›s›n›z diye sorulmas›

bu soruflturman›n nas›l bir soruflturmaoldu¤unu gösteriyor.

Salondaki bir baflka tutuklu uyar›-yor: "Bundan bir süre önce beni debadanac› diye tutuklad›lar. Asl›ndabir badanac›y› tutuklamak istiyorlar-m›fl. Ama beni tutuklad›lar."

"Ne tür bir dava bu?""Normal bir mahkeme önünde

görülen bir dava de¤il bu."Day›s› Joseph K.’n›n moralini bo-

zuyor... "Dava aleyhine sonuçlan›r-sa ne olur, biliyor musun? Mahvolur-sun, bitersin." diyor.

Korku da¤lar› bekliyor.Joseph K. her an davas›n› düflünü-

yor. Acaba kendi savunmas›n› kendiyazarak mahkemeye verse daha m›iyi olur? Kendi savunmas›n› yazsa,savunmada hayat›n›n k›sa bir özetinede yer verir.

Mahkemeye sunulacak ilk dilekçeneredeyse haz›r. Fakat bunlar›n mah-kemece bazen hiç okunmad›¤› söyle-niyor. Mahkeme kay›tlar› san›¤a yada onu savunanlara aç›k de¤ildi ki.

Anlafl›ld›. Tek çare flartlar› kabul-lenmek. Her fleyden önce de dikkatiçekmemek "Sana ne kadar ters gelirsegelsin a¤z›n› kapal› tut. Bu koca hukuksisteminin hassas bir denge halindeoldu¤unu anla!"

Bunlar› Franz Kafka’n›n 1914 y›-l›nda yazd›¤› “Dava” roman›ndan ak-tard›m. Kafka’n›n yazd›klar›na her-hangi bir ekleme yapmad›m. Sak›nola ki bu yaz›y› 2011’de Türkiye’deyap›lan tutuklamalar, soruflturmalarve süre giden “Dava”lar ile ilgilendir-meye kalkmay›n›z.

Sonra unutmay›n›z ki Franz Kaf-ka’n›n “Dava”da anlatt›klar› da gerçekde¤il! Kurgudan ibaret. Gerçek hayat-ta böyle fleyler olabilir mi ki? •

31

BD N‹SAN 2011

Joseph K.’n›n kafas›kar›fl›yor: "Suçlan›yorumama suçum ne bilmiyo-rum. Beni neyle ithamediyorlar?" Sonra duru-mu fark etmeye bafll›-yor: "fiimdi anl›yorumki... Benim tutuklanma-m›n ve bu soruflturma-n›n arkas›nda... koca birteflkilat var. Masuminsanlar› tutuklayarakonlara karfl› soruflturmabafllat›yorlar."

BD N‹SAN 2011

32

Türkiye’de doktorlar›n, sa¤l›k perso-nelinin protestolar›, gazetecilerin yü-rüyüflleri, eflleri tutuklu yarg›lanankad›nlar›n gösterileri, iflçilerin mitingve yürüyüflleri var…

Ülkemizin yöneticileri bu hareket-lere “kendilerine karfl› yöneltilmiflsistematik sald›r›” olarak bak›yor, ka-muoyumuz ise ilgisiz!

***Deprem Yeni Zelanda’y›, Japonya’y›vuruyor…

Ülkemizin yöneticileri ve kamu-oyu büyük bir üzüntü içinde.

‹stanbul büyük bir deprem tehlike-siyle karfl› karfl›ya…

Yöneticilerimiz ve kamuoyu, il-gisiz, duyars›z!

***Japonya’da deprem sonras› bir nük-leer santral›n reaktörlerinde radyoaktifs›z›nt› var…

Bat›, mevcut nükleer santrallar›nbir bölümünü durdurma karar› al›yor,yeni projeleri gözden geçiriyor, erte-liyor…

Bizim yöneticilerimiz, kamuoyu-muz, bütün dünya ile birlikte s›z›nt›y›

Emre Kongar’›n17.03.2011 TarihliCumhuriyet Gazetesi’ndeYay›nlanan Yaz›s›

Her fieyinFark›nday›z,

GülhanePark›’nday›z!

Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da baskıcı yönetimlerekarşı halk hareketleri var... Ülkemizin yöneticileri ve

kamuoyu, bu hareketlere sempati ile bakıyor.

büyük bir kayg›yla izliyor.Deprem kufla¤›nda yer

alan topraklar›m›zda bir nük-leer santral kurulma karar›al›nd›; karfl› ç›kanlar, sorun-lar› iflaret edenler var…

Yöneticilerimiz “bildi¤iniokuyor”, “her yat›r›m riskli-dir” diyor, halk›m›z›n büyükbir bölümü duyars›z, ilgisiz!

***Ünlü ses sanatç›m›z ‹brahimTatl›ses’e i¤renç bir suikastdüzenleniyor…

Yöneticilerimiz ve kamu-oyumuz hakl› olarak aya¤akalk›yor…

Haberal ve Hilmio¤lu gi-bi, t›p profesörleri olan rek-törlerimiz ölümcül hastal›k-larla parmakl›klar arkas›nakonuyor…

Kamuoyumuz ilgisiz, seyrediyor!***

Türkiye dünyan›n en pahal› benzininikullan›yor…

Üstelik zam üstüne zam geliyor…Kamuoyu, boynu e¤ik, sessizce

bu yükün alt›nda eziliyor!***

D›fl borç birikimi art›yor, cari aç›kbüyüyor, iflsizlik berdevam…

Yöneticilerimiz ekonomimizinbaflar›s›yla övünüyor, kamuoyu bubaflar› öyküleriyle avunuyor!

***Evler bas›l›yor, gazeteciler tutuklan›-yor…

Bütün dünya aya¤a kalk›yor…Medyam›z birbirini yemekle mefl-

gul…

BD N‹SAN 2011

33

Kamuoyumuz dizi film seyredergibi seyrediyor!

***Yöneticilerimiz Türkiye’yi “ileridemokrasi” ülkesi ilan ediyor…

The Economist, b›rak›n “Tam De-mokrasi” veya “Kusurlu Demokrasi”demeyi, “demokrasi” bile diyemedenülkemizi “Melez Rejim”diye s›n›fl›-yor…

Freedom House, Bat› ve GüneyAvrupa ülkeleri aras›nda tek ve biricik“K›smen Özgür Ülke” (“Tam Özgür”olmayan ülke) oldu¤umuzu belirtiyor.

Halk›m›z TÜ‹K araflt›rmas›na göremutluluktan uçuyor!

***Türkiye’de üç ay sonra seçimlervar: Kamuoyu her fleyin fark›nda…

Gülhane Park›’nda! •

Ünlü ses sanatç›m›z ‹brahimTatl›ses’e i¤renç bir suikastdüzenleniyor... Yöneticilerimizve kamuoyumuz hakl› olarakaya¤a kalk›yor…Haberal ve Hilmio¤lugibi, t›p profesörleriolan rektörlerimizölümcül hastal›klarlaparmakl›klar arkas›nakonuyor…Kamuoyumuz ilgisiz,seyrediyor!

FIRÇALAYARAKSerdar Günbilen

34

BD N‹SAN 2011

35

ce avukatlar ve san›klariçeri al›nd›lar. Özverili çal›fl-malar› nedeniyle, hemen hep-

sini tan›d›¤›m ö¤retim üyelerinin mü-baflir taraf›ndan içeri al›n›fllar›n› izler-ken,"san›k" sözcü¤ünün onlar›n sayg›nadlar›n›n yan›nda ne kadar e¤reti dur-du¤unu düflündüm.

Küçük duruflma salonu yirmibeflkiflilikti ve hemen dolmufltu. San›klariçin, belki de al›fl›lm›fl bir öngörü ile,genifl bir oturma yeri ayr›lm›flt›. Ayak-ta kald›¤›m›z› gören bir san›k beye-fendi aya¤a kalkt›, bana bofl bir yergösterdi ve hafifçe gülümseyerek,

“Bu bölümde bofl yer var ama, sa-n›r›m buraya oturmak istemezsiniz”

dedi. Umar›m ve dilerim, gelecekte obölümdeki bofl s›ralar da, bugünkü,san›k benzerleriyle doldurulmazlar.

Duruflma bafllad›¤›nda, hakimlerinarkas›ndaki duvarda as›l› “Adalet Mül-kün Temelidir” yaz›s›n›n eskidi¤inifarkettim. Y›llarca yöneticilik yapm›flolmamdan kaynaklanan bir titizlikledenetçi gözlerim yine görevdeydiler.

Bekleme salonunda beklerken du-vardaki “Büyük saat”in de çal›flmad›-¤›n› gözlemlemistim. Kim bilir, belkipili bitmiflti, belki de zembere¤i boflal-m›flt›.

“Ah keflke” diye geçirdim içimden.“Keflke zaman› durdurmak mümkünolsa, hatta 60 y›l geriye sarabilsek de,

BEfi‹KTAfi’TAADL‹YE'DE VE...ADL‹YE'DE KAPI

ÖNÜNDE…Yazan: NURAY SOMER BOZBEY

Çanakkale flehitlerini anma günüydü o gün. Kalabal›kbir grup olarak, sabah›n erken saatlerinde, BefliktaflAdliyesi kap›s›n›n önünde ÇEV ve ÇYDD üyelerininyarg›lanmalar›n› izlemek üzere bizleri içeri almalar›n›

bekliyorduk.

Ö

BD N‹SAN 2011

36

herfleyi ‘sil bafltan’ edip, bugünkü ge-liflmifl bilincimiz ve deneyimimizle,y›llar öncesi kald›¤›m›z yerden, yeni-den bafllayabilsek herfleye…”

ahkeme baflkan›, adres-lerini, ayl›k gelirlerini deiçeren sorularla san›klar›n

tek tek kimlik tespitini yapt›ktan sonra,‹stanbul Barosu Baflkan› Prof. Dr.Ümit Kocasakal, “Baro Yönetim Ku-rulu olarak mahkemeyi izleme talebi”-ni bildirdi. Hakim, “yaz›l› baflvuruylayap›lm›fl olmas› ge-rekti¤i”ni bildirerekbu istemi önce red-detti, fakat BaflkanKocasakal’›n ›srar›üzerine “bir gün önceyaz›l› olarak verildi¤itespit edilen” bu iste-mi, kabul etmek zo-runda kald›. San›k a-vukatlar›n›n savc›l›kiddianamesinde ilerisürülen kimi suçlama-lar›n hukuka ayk›r› oldu¤u için iddia-nameden ç›kar›lmalar› gerekti¤i, Tür-kan Saylan art›k hayatta olmad›¤›için, g›yab›nda suçlanamayaca¤›, usül-süz dinlemelerin kan›t olamayaca¤›ve benzer istemleri kayda geçirildi.

Mahkeme Baflkan›’na sorulan birsoruyu, hakimlerden birinin yan›tla-mas› karfl›s›nda, Ümit Kocasakal’›nmahkeme salonunda muhatab›n, ka-nunun ilgili maddesine göre, yaln›zcamahkeme baflkan› oldu¤unu an›msat-mas›, salonda ufak bir gerginli¤e ne-den oldu.

Mahkeme Baflkan› olmayan ha-

kim, Baro Baflkan›’n›n bu an›msatma-s›na, “Ben burada tuzluk gibi oturacakm›y›m?” diyerek tepki gösterdi.

‹stanbul Barosu’nun mahkemeyiizleme istemi ile savc›l›k iddianame-sindeki hukuka ayk›r› bölümlerin,avukatlar›n uyar›lar› üzerine ç›kar›l-mas› istemi, verilen arada kabul edildi.Avukatlar›n müvekkilleri ile yan yanaoturmalar›na ise izin verilmeyen du-ruflma, gerekli haz›rl›klar›n yap›lmasiiçin ö¤leden sonraya ertelendi.

Bo¤ucu ve kasvetli bir havan›n

egemen oldu¤u o küçücük salondanç›k›p, ‹stanbul Milletvekili Prof. Dr.Necla Arat, Prof. Dr. Aysel Çelikelve di¤er izleyicilerle d›flar›ya ulafla-bildi¤imizde, ‹stanbul'a sabah ya¤anya¤mur dinmiflti, çevreyi mis gibi birtoprak kokusunu sarm›flt›. Özgürceve doyamaya doyamaya içimize çek-tik o havay›.

Hiç kimse konuflmuyordu ya dakonuflam›yordu. Hiçbirimiz konuflmu-yorduk ya da konuflam›yorduk…

Kim bilir, belki de “sözün bitti¤i”denilen yer buras›yd›, Befliktafl’ta,Adliye binas›n›n önü… •

"Ah keflke" diye geçirdimiçimden. "Keflke zaman› durdurmakmümkün olsa, hatta 60 y›l geriye sara-bilsek de, herfleyi 'sil bafltan' edip, bu-günkü geliflmifl bilincimiz ve deneyimi-mizle, y›llar önce kald›¤›m›zyerden, yeniden bafllayabil-sek herfleye…”

M

BD N‹SAN 2011

ani T›p E¤itimi'nin ça¤dafllafl-maya bafllad›¤› tarihtir bu. Ama

ben 3 fiubat 1919 tarihinden sözlerimebafllayaca¤›m.Yani ‹stanbul'un iflgalin-den 4 ay sonras›ndan ‹ngiliz birlikleri,karargâh yapmak üzere Mekteb-i T›b-

biye-i fiahane'ye el koyarlar. Derslerd›fl›nda, üç ö¤rencinin bile bir arayagelmesi yasaklan›r. Ö¤renciler, okul-lar›n› kurtarmak ve e¤itimlerine de-vam edebilmek için çare aramaktad›r.Üçüncü s›n›f ö¤rencilerinden S›rr›,

Tarih 3 fiubat 1919. fiimdi bana neden 14 Mart de¤il de,3 fiubat diyebilirsiniz. Öyle de¤il mi: Bildi¤imiz, 14 Martresmi törenlerinde, sözler 14 Mart 1827 tarihi ile bafllarBu tarihte T›bbîye-i Âmire'nin aç›l›fl› kilometre tafl›d›r.

14 MartT›bbiyeli'nin

DireniflÖyküsüdür

Prof. Dr. ERDENER ÖZER‹zmir Tabip Odas› Baflkan›

Y

37

BD N‹SAN 2011

Kaz›m ‹smail, Yusuf, Mü-fit ve Hikmet Boran biraraya gelerek, ‹ngiliz ifl-galine karfl› protesto top-lant›s› düzenlemeyi ka-rarlaflt›r›rlar. DarülfünunEmini'ne, 1827 de e¤iti-me bafllayan T›bbiyenin,o güne kadar hiç yap›l-mayan 92. y›l›n› kutlamatoplant›s› düzenleyecek-lerini bildirdiler. Okuluniki kulesi aras›na büyük bir Türk Bay-ra¤› asarak, ö¤rencileri büyük salondatop-lant›ya ça¤›r›rlar. Tüm T›bbiyeliler14 Mart 1919 günü büyük salondatoplan›r. ‹ngiliz bahriyelileri toplant›y›fliddet kullanarak da¤›t›r, birçok ö¤ren-ciyi tutuklar.

14 Mart 1919 T›bbiyeliler büyükbir coflku ile, hem T›phane-i Amire'ninaç›l›fl›n› anar, hem de iflgal protestoederler. Bu nedenle 14 Mart'lar T›bbi-yelinin emperyalizme direniflinin y›ldönümüdür. Ulusal Kurtulufl Savafl›nakan›yla, can›yla kat›lan T›bbiyeliler,Cumhuriyet ilan edildikten sonraamaçlar›na ulaflm›fl, art›k bayram› haketmifltir. Bu amaçla 1929-1937 y›llar›aras›nda Bursa'daki Y›ld›r›m Darüflfli-fas›'nda ilk Türkçe t›p derslerinin bafl-lad›¤› tarih olan 12 May›s gününü T›pBayram› olarak kutlarlar. 1938'denitibaren ise 14 Mart T›p Bayram› ola-rak kutlanmaya bafllan›lm›flt›r.

1919 y›l›nda T›phane-i Amire'ninaç›l›fl›n›n 92. y›l›n› anmak için kutlamadüzenleyen T›bbiyeliler, yani bizler,ne tesadüf ki, yine 92 y›l sonra bugün,14 Mart T›p Bayram› ad› alt›nda birkutlama yap›yoruz.

Sevgili Meslektafllar›m, "Biz he-kimler neyi kutluyoruz? Ortada kutla-nacak bir bayram var m›? T›p Balo-lar› yap›lmas›n." diyebilirsiniz. Amagelin flunu soral›m kendimize:

14 Mart 1919'da T›bbiyeliler neiçin topland›lar? Neyi kutlad›lar? 14Mart 1938'de Cumhuriyet Hekimleri'-nin bayram› ne içindi?

14 Mart'lar›n, bir kutlama, bir bay-ram ya da bir balonun ötesinde birdirenifl ruhu vard›r. Bu günler T›bbiye-linin emperyalizme direniflinin y›l dö-nümüdür. Çünkü T›bbiyeli asla emper-yalizme boyun e¤mez.

De¤erli Meslektafllar›m, art›k em-peryalizm ülkelere toplar› ile, silahlar›ile, ordular› ile gelmiyor. 92 y›lda her-fley çok de¤iflti. Art›k emperyalizm,küresel ekonomik politikalar› ile ülke-leri iflgal ediyor

Günümüzde ülkemizin sa¤l›k sis-temi, ilk tohumlar› 1970'li y›llardaat›lan, son y›llarda "Sa¤l›kta DönüflümProgram›" ad› alt›nda uygulanan neo-liberal ekonomik politikalar›n etkisin-de can çekiflmektedir. Cumhuriyetinkazan›m› olan ve Prof. Dr. Nusret Fi-flek ile birlikte 1960'l› y›llarda güçle-

Günümüzde ülkemizinsa¤l›k sistemi, ilk tohumlar›1970'li y›llarda at›lan, sony›llarda "Sa¤l›kta DönüflümProgram›" ad› alt›nda uy-gulanan neoliberal ekono-mik politikalar›n etkisindecan çekiflmektedir.

38

BD N‹SAN 2011

nen, sa¤l›k alan›nda sosyal devlet po-litikalar›ndan uzaklaflma nedeniyle,bir yandan halk›n sa¤l›k hizmetlerin-den yararlanmas› niteliksizleflirken,öte yandan da hekimlerin özlük haklar›ve onuru çi¤nenmekte, eme¤inin de-¤ersizleflmesi gerçekleflmektedir.

"Sa¤l›kta Dönüflüm Program›" ilehastal›klar›n artt›¤› kalitesiz bir sa¤l›ksistemi ortaya ç›km›fl, bununla berabertan› ve tedavi ile ilgili harcama kalem-leri büyümüfltür. Sa¤l›k harcamalar›n›artt›ran dinamikler bir yana, sa¤l›¤aayr›lan kaynaklar›n ne kadar›n›n top-luma döndü¤ü, ne ölçüde adil da¤›t›l-d›¤› bir di¤er çarp›k durumdur.

Sa¤l›kta Dönüflüm Program› gibisosyal devlet anlay›fl›ndan uzak, neo-liberal anlay›fl›n ürünü bir sa¤l›k prog-ram›nda hastalar müflteri (tüketici),hastaneler birer iflletmedir. Bu ticari-leflen ve piyasalaflan sa¤l›k sürecinde,harcamalardan en püyük pay› kapan,büyük ölçekli özel sa¤l›k kurulufllar›ya da zincir fleklinde, uluslararas› ser-mayenin nemalanaca¤› sa¤l›k kartelle-ridir. Sistemde hekimler dahil, tümsa¤l›k çal›flanlar›na ifl gücü gözüylebak›ld›¤›ndan, serbest çal›flma haklar›-

n›n ellerinden al›nmas›, ithal hekimle-rin istihdam› ve t›p fakültesi ö¤rencikontenjanlar›n›n yükseltilmesi ile he-kim say›s›n›n artt›r›lmas›, hep ucuz iflgücü amac›na yöneliktir.

Hekimlere havuç olarak ek ödememodeli sunulmakta; hekimden hastamuayenesine daha az zaman ay›rmas›,komplikasyon riski olsa dahi daha h›z-l› ameliyat yapmas› istenir. Bunun ad›performansa dayal› ödemedir.

De¤erli Meslektafllar›m; sonuçtagünümüzdeki tablo hekimler için nekadar olumsuz olursa olsun, T›bbiye-li için 14 Mart'lar›n, bir kutlama, birbayram ya da bir flenlik ötesinde güçlü

bir anlam› vard›r. Nitekim hekimler35 y›ld›r, 14 Mart'› da içine alan haf-tay›, T›p Haftas› olarak kabul edip,bugün oldu¤u gibi çeflitli etkinliklerile t›p ortam›n› canl› ve güçlü tutmayaçal›flmaktad›r. 14 Mart 1919 y›l›ndaemperyalist iflgal güçlerine karfl› ulusalba¤›ms›zl›k için bafl› dik duran T›bbi-yeliler gibi, bugün de tüm ayd›n he-kimler; neoliberal sa¤l›k sistemininkarfl›nda da, hekim eme¤i ve niteliklesa¤l›k hizmeti için bafllar› dik mücade-le etmelidir. •

"Sa¤l›kta Dönüflüm Progra-m›" ile hastal›klar›n artt›¤›kalitesiz bir sa¤l›k sistemiortaya ç›km›fl, bununlaberaber tan› ve tedaviile ilgili harcamakalemleri büyümüfltür.

39

40

BD N‹SAN 2011

öyle bir yaz›y› kaleme alma-m›n en önemli nedeni, son dö-

nemde Türk Ordular›n›n temel tafl›olan subay kavram›na karfl› yürütülenasimetrik psikolojik savaflt›r.

Yaflanan olumsuzluklar içerisinde,yap›lan genellemeler ile türlü s›k›nt›-lara maruz kalan, yaz›l› ve görsel med-yadan hiç de hak etmedikleri elefltirileralan ‘subay’ kavram›n›n ne demek

oldu¤unu; bu flerefli mesle¤e ö¤renci-lik hayat›m da dâhil olmak üzere, tam31 y›l›m› veren emekli bir subay ola-rak; yüre¤imde kopan f›rt›nalardantaflan duygular›mla anlatmaya çal›fla-ca¤›m...

O duyguyu ilk kez 12 yafl›mdaykenyaflam›flt›m! O anda hissedilenler, an-lat›lamaz sadece yaflanmas› gerek…Ö¤renci de olsan, o flerefli üniformay›

"Türk Subay›; vatan ve vazife u¤runa hayat›n› seve, seve fedaeyleyece¤ine dair, milletinin en kutsal emanetleri üzerineyemin etmifl ve gerekti¤inde ya istiklal, ya ölüm diyerek, buyeminini gözünü k›rpmadan yerine getirmifl; ‘Yüce TürkUlusunun’ bir ferdidir..."

Yazan: ATİLLA ÇİLİNGİR

B

Türk Subay›Kimdir?

Türk Subay›Kimdir?

ilk giydi¤in o gün anlars›n ne oldu¤u-nu, neyi, nas›l hissetti¤ini? Art›k senkalbinle, beyninle, bedeninle ve tümmukaddesat›nla bu aziz vatana ve mil-letine aitsindir... Senin hamurun, herkar›fl› aziz flehitlerimizin kanlar› ilesulanm›fl olan vatan topraklar› ile öz-deflleflmifltir... Art›k sen, üzerinde ta-fl›d›¤›n o flerefli üniforman›n içerisindegeçirece¤in her an›n; vatan›na ve mil-letine ait oldu¤unu ö¤renirsin...Vesen, ‘Türk Ulusunun’ yüce menfaatleriiçin görev alman›n onurunu, gururunutafl›yan ve onun varl›¤›na, kendi varl›-

¤›n› feda etmeyi göze alm›fl bir kifliolursun…

‹flte bu hamurunla sana flekil verir-ler. O kutsal gün geldi¤inde de; AlSanca¤›n›n ve milletinin huzurunda;bir elini silah›n›n ve bayra¤›n›n üzeri-ne, di¤erini ise arkadafll›¤›n en önemlisimgesi olan, silah arkadafl›n›n omzu-na koyar, yemin edersin…

Subay ç›kt›¤›n o gün, kufland›¤›nk›l›c›n›n flak›rt›s›; O¤uz boylar›ndangelen nal seslerine efllik eder…

Subay ç›kt›¤›n gün omzuna tak›lanilk y›ld›z, Al Bayra¤›m›zdan, evreninsonsuzlu¤undan sana emanet edilenilk rütbedir, milletimin flerefini temsileder... Senin namus ve flerefine emanetedilen Ay Y›ld›zl› Sanca¤›m›z›, çelik

41

BD N‹SAN 2011

Senin namus ve flerefi-ne emanet edilen AyY›ld›zl› Sanca¤›m›z›,çelik pençeli bile¤inlekavrad›¤›n o gündensonras›nda bafllar as›lgörevin…

pençeli bile¤inle kavrad›¤›n o gündensonras›nda bafllar as›l görevin... Vatanbelledi¤in bu kutsal topraklar›n herzerresidir, senin görev yerin...

dirne’den, Ardahan’a; Sam-sun’dan, Anamur’a... Görevin

yeri ve niteli¤i hiç önemli de¤ildirsenin için...

Gün gelir, bir da¤ köyünde, günügelir bir bozk›r›n içindesindir...Kimizaman sadece subay olman da yetmez,bazen ö¤retmenlik, bazen de babal›k

edersin çevrene, çevrende senden ça-resizce umut bekleyenlere...

Kimi zaman okul yapt›r›r, kimi za-man yol açar, kimi zamansa suyu ol-mayan o topraklar›n umudu olursun,akan bir çeflmenin suyu için... Kimizaman da depremlerin, yang›nlar›n,sel felaketlerinin cankurtaran› olursun;vatan›n ve milletin için verdi¤in hiz-metin ile...

Ama en nihayet sen de bir insans›n,senin de duygular›n, umutlar›n, hayal-lerin vard›r! Seninde mutlu olmak,aile kurmak hakk›nd›r!

E¤er zaman›n› bulabilirsen! Birgün tüm bu hayallerin gerçek olur...42

Günü gelir baba da olursun... Eflin,çocuklar›n ve sen... Anan, baban veyak›nlar›n… ‹flte budur ailen diyebilinirsin hep…

Do¤rudur ama senin as›l ailen va-tan›nd›r, milletinin sana emanet etti¤ievlatlar›, Mehmetçiklerindir…

Y›llar›n› bu de¤erler manzumesiiçin harcars›n. Yaflam›n›n gecesi, gün-düzüne kar›fl›r. Yaz›, k›fl›, ya¤muru,çamuru, kar›, yak›c› günefliyle geçerömrünün her gün… Hep üzerine tit-rersin, sana emanet edilen k›nal› ku-

zular, geldiklerigibi sapasa¤lamdönsünler ana ku-ca¤›na, baba oca-¤›na diyerek. On-lar senin çocukla-r›ndan daha önem-lidirler... Bayramsabahlar›n› ilk on-larla kutlars›n, on-lar›n mutlu olma-lar› için çaba har-

cars›n… Davullar, zurnalar eflli¤indeyolcu edersin, gurur dolu gözlerinleizleyerek onlar›, k›flla kap›s›ndan ilkgirdikleri gün gibi...

Çünkü onlar, peygamber oca¤› de-di¤imiz k›fllalar›m›z›n mensuplar›, va-tan topraklar›m›z›n flerefli bekçilerive temsilcisidirler...

Gün gelir, ayn› karavanaya birliktekafl›k sallar, günü gelir ayn› secdeyebafl koyar, dualar›nla onlara öncülükedersin... Günü gelir vatan ve vazifeu¤runa önlerine düflersin… Nas›l ki,istiklalimiz u¤runa Çanakkale’de, Sa-karya’da, ‹zmir’de tarihimize, bu özel-likleriyle flan ve fleref katt›ysa senden

BD N‹SAN 2011

E

önceki subaylar...Sen de t›pk› onlar gibi Kore’de ve

K›br›s’ta tarihimize flan ve fleref katan,yak›n tarihimizde de, ülkemizin bölün-mez bütünlü¤ü u¤runa Güneydo¤uda,gerekti¤inde gözünü k›rpmadan fleha-det mertebesine eriflensin...

Bosna’da, Kosova’da, Afganistan’-da, Lübnan’da bar›fl›n sembolü; yurttasulh, cihanda sulh diyerek sana yolgösteren; Gazi Mustafa Kemal Ata-türk’ün askerisin...

Sen bu kutsal vatan topraklar›m›z›nhudut boylar›nda; milletimizin birlikve beraberli¤ini, namus ve flerefinikoruyaca¤›na dair hudut yemini edenMehmetçiklerimizi büyük bir fedakâr-l›kla yetifltiren; onlar› e¤iten ve gerek-ti¤inde de onlarla birlikte; vatan vevazife u¤runa ölüme gidensin...

Bilirim flimdi senin de yüre¤in ya-n›k, için biraz da olsa k›rg›n flimdi!Son dönemde yaz›lanlar, kimi söylem-ler içini çok ac›tm›fl da olabilir!

Ama de¤iflen ne var ki? Yine etti¤in

43

yeminin sadakatiyle gö-revini yapan, gerekti¤in-de de e¤itti¤in Mehmet-çiklerinle vatan ve vazifeu¤runa, milletinin emrin-de görev alacak yine sen-sin. Kimi köfle kalemflor-lar›n, bilinen ‘tarafgir’yazarlar›n yazd›klar› veyapt›klar› insafs›z eleflti-rilere ald›r›fl etme… Ya-salar›n içerisinde devameden kimi davalardan daetkilenme... Hele, hele baz› anlam-

s›z ve içi bofl siyasi söylemlere hiçald›r›fl dahi etme...

Günü geldi¤inde suçsuzlu¤un sesi,kanunun sesi ile eflleflti¤inde! ‘’ SilivriSemalar›na Yay›lan Harbiye Marfl›n›’’söyleyenlerin ne demek istedi¤ini?Yüce Türk Milleti daha iyi anlayacak-t›r inan.

evgili Okur;"Türk Subay› Kimdir? " dendi¤i

zaman: Emekli bir subay, vatan vevazife u¤runa K›br›s’ta savaflm›fl birGazi olarak, benim verece¤im ceva-b›m budur... Çünkü onlar, insanl›k tarihi var ol-du¤undan beri, Yüce Türk Milletininemrinde Mehmetçikleriyle birliktetarihimize nice flan ve zaferlerle dolukahramanl›klar yazd›lar ve tarih onlar›yazd›... Bu topraklar›n kahramanlar› bitme-yece¤ine göre, daha yaz›lacak çoktarih ve tarihin yazaca¤› çok kahramanvard›r... •

BD N‹SAN 2011

S

44

Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerinkarfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.

(Fr.) Frans›zca, (Tib.) Tibetce, (‹ta.) ‹talyanca,(Yun.) Yunanca, (‹ng.) ‹ngilizce (Lat.) Latince

Yan›tlar:152.sayfada

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

1

2

3

4

5

Yak (Tib.)a-Uzun k›ll› s›¤›rb-Ceketc-Aç›kgözd-Tekerin çelik bölümü

Ürtiker (Fr.)a-‹badet dönemib-Savunma sanat›c-Nisaiyed-Kurdeflen

Tümülüs (Lat.)a-Kabalab-Höyükc-Hafif flark›d-Kabare oyunu

fiömizye (Fr.)a-Helab-Kablolu televizyonc-Kolu manfletli kad›nbluzud-Savafl gemisi

Volkmen (‹ng.)a-Yolcu gemisi hizmetlisib-Yabanc› para de¤iflenc-Kampanyadüzenleyend-Küçük kasetçalar

Aberasyon (Fr.)a-Sap›nçb-Çevreye uydurmac-Nakliyatd-Palavra

Urodel (Yun.)a-Kuyruklularb-Abartmakc-Kad›n flark›c›d-Çok kar›fl›k

Abis (Yun.)a-Okyanus derinli¤ib-Anamalc›l›kc-Sömürgecid-Kaportac›

fiömiz (Fr.)a-Kapris yapanb-Fosfatc-Eksi elektrotd-Kitap cildine geçirilenkapak

Ciro (‹ta.)a-Senedindevredilmesib-Kauçuk kaplamac-Toprak kapd-Böcek öldürücü

Jambon (Fr.)a-Tatl› çörekb-Tuzlanm›fl/tütsülenmifldomuz buduc-Kanser ilac›d-Ölçü birimi

Egoistlik (Fr.)a-Plastik sanatb-Tap›nmac-Bencillikd-Gönül çelmek

Çinekop (Yun.)a-Lüfer yavrusub-Amca k›z›c-Gemi mutfa¤›d-Resim türü

Barba (‹ta.)a-Kar›fl›k kumaflb-Traktör lasti¤ic-Dirençlid-Yafll›, sakall› erkek

Dalyanc› (‹ta.)a-Bizans imparatorub-Yeralt› siperic-Mayal› içecekd-Dalyan kullananbal›kç›

Haz›rlayan: SAN‹YE ÖZDEN

A45

Ama o ne? Spiker konufltu:“Fehmi Ege orkestras›n›n konseri-

ni yay›nlayam›yoruz. Çünkü Vatancephesine kat›lanlar›n listesini okuya-ca¤›z. Program de¤iflikli¤i için özürdileriz.”

Gençlerin yüzünde nefret dalgas›var. Bunu yapanlar› yakalasalar, ›slat›p›slat›p dövecekler. ‹çlerindeki ayr›m-c›l›k tohumlar› yefleriyor. Onlar, bir'bölünmenin' içine itildiklerinden ha-bersiz öfke krizi geçiriyorlar.

ORTAMSuat Türker

GENÇ GAZETEC‹ARKADAfiLARIMADÜNÜ ANLATIRKEN…

O tarihte TV yok ki. TV'yi bırak, her evde radyo bile yok.Rap da, Pop da, Metalciler de yok. Gençlerin gözdesi:'Fehmi Ege tango orkestrası'. Orkestranın İstanbulradyosunda haftanın üç günü konseri var. Gençler bir saatöncesinden radyonun başında toplanmışlardı. Programşimdi başlayacak.

BD N‹SAN 2011

46

Ama yine de dinliyorlard›. Radyoyukapatmaya elleri uzanm›yordu.

Spiker listeyi okuyordu:“Aksaray'da Güllüflah mahallesindeoturan fiengül ailesinden Mehmet fien-gül, Neriman fiengül, çocuklar› Tanju,Burak ve Nesrin, ayn› sokakta oturanHüsamettin Çilli, Efli Fatma Çilli baca-na¤› Zeki Topsakal, Üsküdar'da SolakSinan mahallesinde oturan Nejdet ve efli Nigar... Beykoz'dan Rauf Tatarve aile fertlerinden befli, Zeytinbur-nu’ndan Hasan, Hüseyin ve Ahmetkardefller, Sar›yerden Nizamettin...Vatan Cephesine kaydolmufllard›r...”

Bu listeler, her akflam iki saateyak›n radyodan okunuyordu. Listedeyüzlerce isim vard›. Ço¤u uydurma.Ölmüfl insanlar›n da isimleri vard›listede.

* * *Gazeteci an›lar›n› toplad›¤› notlardanbölümler okuyordu. Eski, y›pranm›fleflyalarla dolu salonda genç gazetecilersessizce onu dinliyorlard›. Mutfaktanpast›rmal› börek, demli çay kokular›

geliyordu. Kar›s› gençlere ikram içinhaz›rl›k yap›yordu.

Kad›n kocas›ndan gizli yafl günüpastas› da haz›rlam›flt›. Söndürülmesikolay olsun diye pastan›n üzerine tekmum koymufltu. Gazetecinin sekse-ninci yafl gününü kutlamak için gel-miflti genç gazeteciler. Beraberlerindeçiçek buketleri, hat›ra kalemler, kitap-lar, mavi boncuklar getirmifllerdi. Ga-zetecinin ö¤rencileriydi bu gençler.O da onlara an›lar›n› anlat›rken geçmiflgünleri hat›rlam›flt›.

Genç gazetecilerden biri sordu:“Bu Vatan Cephesi neden kurul-

du?”“Demokrat Parti'nin CHP'ye karfl›

bir güç gösterisiydi vatan cephesi. Va-tan cephesine kaydolanlar DemokratParti yandafllar› oluyorlard›. ‹ktidarpartisi, ‘Bak bunlar bizden yana. CHPaya¤›n› denk al’ demek istiyordu.”

Genç gazeteciler meraklanm›flt›.Sorular ço¤al›yordu:

“Kimin akl›na geldi bu vatan cep-hesi?”

G

BD N‹SAN 2011

Gazeteci, önündeki sehpan›n üze-rine yayd›¤› notlara, gazete kupürleri-ne bakarak konuflmas›n› sürdürdü:

“fiimdi 1958 y›l›na dönelim. Çün-kü 1958 y›l› benim ilgimi çeker. Baka-l›m bir y›lda kaç gazeteci hapse at›l-m›fl. Gerçi o zaman›n Adalet Bakan›Esat Budako¤lu, 'son dört y›l içinde

47

“Elbetteki ‹ktidar flakflakç›lar›n›n.fiakflakç›lar›n aras›nda bürokratlar,siyasetçiler, ifl adamlar› vard›. Bir ül-kenin sisayi yaflam›nda en büyük tehli-ke iktidar flakflakç›lar›d›r. Onlar ç›kar-lar› u¤runa siyasetçileri flafl›rt›rlar.Menfaatleri için yapmayacaklar› fleyyoktur. En büyük hedefleri ise, gerçek-leri, skandallar› yazan gazetecilerdir.Çünkü, siyasilere göre; 'Halk' demek'Oy' demektir. Gazeteci ise 'Halk' ile'Oy' aras›nda bir engel say›l›r. Gazete-cinin altm›fl y›ld›r 'sopa' yemesiningerçek nedeni de budur. Bu nedenleTürkiye'de gazetecilik zor zenaat sa-y›l›r.

* * *Gazeteci, geçmifli hat›rlad›kça baya-¤› hüzünleniyordu. Dalg›n dalg›n elin-deki notlara bak›yordu.

Bu kez okulunu birincilikle bitiripbüyük bir hevesle bir gazetede stajyer-li¤e bafllayan genç k›z konufltu:

“50-60 y›llar› aras›nda gazeteci-lerin hapse at›lmas›yla bugünküleraras›nda fark var m›?”

Gazeteci gülümseyerek bu soruyuyan›tlad›: “En büyük fark o zamankigazeteciler önce yarg›lan›yor, sonrahüküm giyiyor ve ondan sonra hapseat›l›yordu. fiimdi ise, bir iddia ortayaat›l›yor ve Gazeteci hemen tutuklan›-yor. Ama ortada suç yok, yarg›lamayok, hüküm yok. Sadece iddia var.Yani tutuklama bir ceza yerine geçi-yor. Çünkü tutukluluk süresi de ony›la ç›kar›ld›. Hele bir uygulama varki eskiden hiç yaflamad›k bunu.

Hastanede yatan bir tutukluyu dahiallem-kallem edip hastaneden ç›kar›phapse at›yorlar. Yani vicdani olmayan

bir durum.” Gazeteci bir de örnekverdi: “De¤erli yazar Hüseyin CahitYalç›n'›n 75 yafl›nda hapse at›ld›¤›n›söylemifltim. 75 yafl›ndaki bir insan›nneresine baksan bir hastal›¤› vard›.Hüseyin Cahit hastanede fenalaflt› amahastaneye gitmek istemedi. O zamankiiktidar telaflland›. Hemen Hüseyin Ca-hit'in hastaneye kald›r›lmas› istendi.Yafll› yazara bir fleyler olur da hapisteölür diye iktidardakilerin ödleri patla-m›flt›. Elbette ki, siyasi manevralaryapars›n ama bir insan›n hayat›yla oy-nayamazs›n. Bu olay sizlere herhal-de bir fleyler an›msat›r.”

* * *

”..Hele bir uygula-ma var ki eskiden

hiç yaflamad›kbunu. Hastanede

yatan bir tutukluyudahi allem-kallemedip hastaneden

ç›kar›p hapseat›yorlar. Yani

vicdani olmayan birdurum.”

B

BD N‹SAN 2011

kin Arda 9 ay hapis cezas›na çarpt›r›l-d›.

Muhalefet lideri ‹smet ‹nönü'nünparti binas›nda yapt›¤› bas›n toplant›s›-na yay›n yasa¤› getirildi.

Bas›n suçlar›n›n aff› önerisi DP'lil-erin oylar›yla Meclis'de reddedildi.

S›k› yönetim emirlerine uymayanMilliyet Gazetesi 15 gün kapat›ld›.Hapse at›lan sadece yazarlar, muhabir-ler miydi? Gazete patronlar› da h›rç›niktidar›n elinden kurtulamad›lar. Dün-ya gazetesi sahiplerinden Bedii Faik,Vatan Gazetesi sahibi Ahmet EminYalman, 75 yafl›ndaki baflyazar Hüse-yin Cahit Yalç›n da hapse at›ld›lar.

* * *Bu s›rada, çaylar gelmiflti. Ard›n-dan s›cak s›cak börekler, po¤açalar.Ama genç gazeteciler 'An›lar›n sihrin-den' kurtulamam›fllard›. Bu defa dakonuflmaya 'Magazin' havas› vermekiçin de¤iflik bir soru sordular:

“O devirde, skandallar, komplolarda var m›yd›?”

“Elbette. Olmaz m›? Size garipgelecek ama, o zaman da 'Balyoz' da-vas› vard›. Benim de çok sevdi¤im vehayatlar›nda kar›ncay› dahi incitmeyenAltan Öymen, Emil Galip Sandalc›ve di¤erleri 'Uçak kaç›rmaya teflebbüs'suçundan içeri at›ld›lar. Ama onlarikibuçuk ay sonra hapisten ç›kar›ld›-lar.”

“Skandal say›labilecek 's›rlar' daortaya ç›kt› m›?”

“Elbette. Siyasilerin, gazetecilerin,her insan›n bir s›rr› vard›r. Ama gaze-tecinin kural›na göre, iki kiflinin bildi¤i's›r' de¤ildir. O s›r mutlaka duyulur.Hemen akl›ma gelen ve gazetecilerin

238 gazetecinin mahkum oldu¤unu'aç›klad›ysa da gerçekte bu say› dahafazlayd›. 1958 y›l›nda muhalif gazete-cilere verilen hapis cezalar›ndan baz›-lar› flöyleydi...”

Konuflmas›na ara verdi, gözlükle-rinin üzerinden genç gazetecilere bak-t›. “S›k›l›rsan›z okumayay›m” dedi.

Genç gazeteciler hep bir a¤›zdanyan›t verdiler: “Lütfen hocam.”

Hoca yüksek sesle konuflmas›nadevam etti:

“Akis dergisi yaz› iflleri müdürüYusuf Ziya Ademhan 3 y›l, baflyazarMetin Toker bir y›l hapis cezas›naçarpt›r›ld›.

Ulus Gazetesi yaz› iflleri müdürüErdo¤an Tokatl› 34 günlük cezas›n›çekmek üzere hapse girdi

Ulus Gazetesi yazar› fiinasi NahitBerker'e 8 ay hapis cezas› verildi.

Yeni Gün gazetesi ve Akis dergisibirer ay kapat›ld›. Yaz› iflleri müdürleriAltan Öymen ve Tar›k Holulu bir y›lhapse mahkum oldu.

Akis dergisi sorumlu müdürü ZiyaAdemhan bir y›l hapse mahkum oldu.Dergi üç ay kapat›ld›.

Eskiflehir'de yay›nlanan Hür Bilekgazetesinin sahibi Abdülkadir Gürolile yazar› ‹smail Aras birer y›l hapsemahkum oldular. Gazete bir ay sürey-le kapat›ld›.

CHP Ankara Milletvekili BülentEcevit'in bir yaz›s› nedeniyle Ulus ga-zetesi yaz› iflleri müdürü Ülkü Armanbir y›l hapse mahkum oldu. Ülkü Ar-man, daha sonra açl›k grevine bafllad›.Gazete bir ay kapat›ld›.

Lüleburgaz'da yay›nlanan Özdilekgazetesinin sahibi ve baflyazar› Gülte-

48

kad›n›n kocas› evden ayr›l›yordu.Menderes, bu s›rada di¤er sevgilisiOpera sanatç›s› Ayhan Aydan'danayr›lm›flt›. Hani, Yass›ada mahkeme-lerinde herkesin korkuyla titreflti¤iduruflmada, ‘Ben Menderes’i sevdim.Bu suç mu?’ diye ba¤›ran yi¤it kad›n.Bu olay› ilk duyanlardan biri de ben-dim. Baflbakan'›n aflk hikayelerini ya-zabilir misin? Erkeksen yaz. Haberciönce korkutulmal›. Fazla ileri gidersehapse at›lmal›. Sistem bu. En önemlisi,ilk bak›flta hedef gazeteciler gibi gö-rünüyor ama gerçek hedef halk.

Çirkinlikleri, haks›zl›klar›, hatala-

r›,halk duymas›n diye, halk›n gözükula¤› say›lan gazeteciler korkutulu-yor, bask› alt›nda tutuluyor. Daha aç›k-ças›, 'halk›n antenleri' k›r›l›yor.

* * *Gençler, neflelenmifllerdi. Hocalar›-n›n an›lar› onlar›, masal dinleyen ço-cuklar›n fl›mar›kl›¤›yla, “Hocam birtane daha” diye tutturacaklard›. Hocabunu anlad›¤› için onlar sormadan an-latmas›n› sürdürdü.

“Endonezya Devlet Baflkan› Su-karno Türkiye’ye geldi. Baflkan›n Tür-

kiye’yi ziya-reti, gazettesayfalar›ndabüyük punto-larla yer ald›.Ancak, ikramo kadar ilerigitti ki, ‘Su-karno da birerkek; elbetteki kad›n ister’diye düflünül-müfl olmal›.

‹stanbul’un meflhur randevucusu‘Lüks Nermin’, o zamanlar devlet ka-demesine kad›n gönderirdi. Zaten ad›-n›n bafl›na tak›lan 'Lüks' s›fat› da bunedendendi. Lüks Nermin'den Sukar-no için bir kad›n istendi. Nermin de,Nil takma adl› güzel bir kad›n› Anka-ra'ya gönderdi.

Nil gerçekten de krallara lay›k birkad›nd›. Ancak, kad›n›n kendisininde bilmedi¤i bir kusuru varm›fl me¤er.Sukarno, flehvet dolu bir gecenin ar-d›ndan belso¤uklu¤u hastal›¤›na yaka-land›¤›n› anlad›. Hastal›¤› Nil'den kap-m›flt›. Ankara'da k›yamet koptu. He-

BD N‹SAN 2011

(yani halk›n) duymas› istenmeyen birolay› anlatay›m: Suzan Sözen, 'fiahane'bir kad›n. Rus as›ll›. Güzelli¤i dilleredestan. Soka¤a ç›kt›¤›nda herkesingözü onun üstünde. Uzun boylu yuvar-lak hatl› çekici bir kad›n. Bugün onunromanlar›ndan fazla bahsedilmez.Ama o bir roman yazar›. BaflbakanMenderes görür görmez ona afl›k oldu.Suzan Sözen 32, Menderes 62 yafl›n-dayd›. ‹stanbul'da Niflantafl›’nda kad›-n›n oturdu¤u Belveder apartman›ndabulufluyorlard›. Buluflma öncesinde

49

Adnan Menderes ve Suzan Sözen

men Lüks Nermin'in evi bas›ld›. Ran-devucu kad›n göz alt›na al›nd›. Olaysonras›nda Lüks Nermin, kendini flöy-le savundu: “fiekerim bu adamlar›nvücutlar› elmas kakmal› alt›ndan m›yap›lm›fl? Herkesin yapt›¤› gibi buadam da tedavi olur, hastal›k geçer.‹fli büyütecek ne var?”

Lüks Nermin'e göre bu bir ifl kaza-s›yd›. ‹yi ama gazeteci bunu yazarm›yd›. Seni h›nz›r gazeteci seniii...Bu skandal yaz›l›r m›? Hani devletmenfaatleri?

Gazeteciler bu olay› da yazd›lar.* * *

Genç gazeteciler bu olaya kahkaha-larla güldüler. Öte yandan da, bir ga-zetecinin haber kaynaklar›n›n bir ran-devu evine kadar uzand›¤›n› da farkettiler.

Sonradan baflar›l› bir parlamentomuhabiri olan genç gazeteci flu soruyusordu: “Biraz önce, ‘O zamanlarda da“Balyoz davas›” vard› ' dediniz. Bubir derin devlet olay› m›yd›?”

Gazeteci notlar›n› kar›flt›rd›. Enalttan bir sayfay› bulup ç›kartt›, an›lar›-n› okumaya bafllad›: “Demokrat Parti iktidar› s›ras›ndada bugünün Ergenekon, Balyoz dava-lar› gibi bir olay ortaya ç›kar›ld›. Ad›nada 'Dokuz subay olay›’ dediler. Orduiçinde darbe haz›rl›¤› yapan bir grububinbafl› Samet Kuflçu ihbar etmifl.1958y›l›nda üç albay, bir yarbay, dört bin-bafl› ve bir yüzbafl› tutukland›lar. Yaka-lananlar›n, darbeci grubun sadece önplanda görünenleri olduklar› ileri sü-rüldü. Askeri mahkemede yarg›land›-lar ve beraat ettiler. Sadece, darbeyiihbar eden Samet Kuflçu mahkum ol-

du. ‹ktidar, ordu içindeki darbecilerdenürktü¤ü için olay› büyütmek isteme-miflti.”

* * *‹ktidar partilerinin ‘H›rç›nlaflmas›,bask› yapmas›' oy oran›yla ilintilimidir, hocam?” Di¤er bir soru buydu.

Gazeteci, yine notlar›n› kar›flt›rd›.Üzerinde siyah, iri puntolarla yaz›lm›flbir sayfay› okumaya bafllad›:

“Demokrat parti 1950 seçimlerin-de yüzde 52,7 oy alarak 408 milletve-kiliyle iktidara geldi. Böylece 27 y›ll›ktek parti devrini de sona erdirmifl oldu.1954 seçimlerde oy oran› yüzde yüzde57,5'e yükseldi. Milletvekili say›s› da502 oldu.

Ancak, bu baflar› onlar› ‘‹ktidar sarho-flu’ yapm›flt›. DP'li kurmaylar uzuny›llar iktidarda kalman›n hesaplar›n›yap›yor ve ‘Nas›l olsa ço¤unluk bizde,istedi¤imizi yapar›z’ diyorlard›. Siyasiçekiflmelerin artmas› üzerine öne al›-nan 1957 seçimlerinde DP oy kayb›nau¤rad›.

BD N‹SAN 2011

50

Ancak, bu baflar›onlar› ‘‹ktidar

sarhoflu’ yapm›flt›.DP'li kurmaylar

uzun y›llariktidarda kalman›nhesaplar›n› yap›yor

ve ‘Nas›l olsaço¤unluk bizde,

istedi¤imizi yapar›z’diyorlard›. G

51

anlad›¤› havadan kendini kurtarmakistercesine yerinden kalkt›, ö¤rencileriaras›nda birkaç ad›m yürüdü, sonrada hem salondaki kasvetli havay› da-¤›tmak, hem de gençleri biraz da nefle-lendirmek istercesine gülümsemeyebafllad›:

“Arkadafllar, anlatt›klar›m elli y›l-d›r süregelen bir dizi film gibi de¤ilmi?” dedi. “Hep ayn› olaylar›n yaflan-d›¤›, ana konusu, senaryosu hep ayn›olan, sadece çeflitli dönemlerde aktör-leri de¤iflen bir film…”

Sonra da yeniden yerine oturur-ken, ancak kendinin ve en yak›n›ndakibirkaç ö¤rencisinin duyabilece¤i hafifbir sesle kendi kendine söylendi:

“Umarım filmin sonu bu kez iyibiter.” •

[email protected]

Oylar›n›n yüzde 47,9'a inmesi ve mil-letvekili say›s›n›n da 424’e düflmesi,iktidar› h›rç›nlaflt›rd›. Bas›n üzerindekibask›lar daha da artt›.

* * *Demokrat Partililer, oy kayb›n›nbafll›ca sorumlusu olarak bas›n› vesonra da muhalefeti görüyorlard›. Bu-nun için Meclis’te acele bir TahkikatKomisyonu kuruldu. Tahkikat Komis-yonu’nda, Demokrat Parti’den onbeflmilletvekili bulunuyordu.

Olay›n ilginç yan›, bu TahkikatKomisyonu, ‘Yarg›n›n, hakim ve sav-c›lar›n’ tüm yetkilerini elinde tutuyor-du. Adeta ‘Hukuk üstü’ yetkilerle do-nat›lm›flt›. Bas›n ve muhalefet aleyhin-deki tüm iddialar› bu komisyon sorufl-turacakt›. Her çeflit yay›n› yasaklaya-bilir, yay›n organlar›n›n bas›m ve da-¤›t›m›n› durdurabilir, gerekli belgelereel koyabilirdi. Belgelere el koymakiçin, önceden savc›l›k karar› olmaks›-z›n, ev ve bürolarda arama yapmakyetkisi vard›. Siyasi toplant›lar›, mitingve yürüyüflleri yasaklayabilirdi. Gaze-teciler tutukland›. Hapse at›ld›.”

* * *Gazeteci yorulmufltu. Ö¤rencileri debunu fark etmifllerdi.

Bu s›rada, gazetecinin efli elindekipastayla salona girdi. Genç gazetecilerhep bir a¤›zdan yafl günü flark›s›n› söy-lemeye bafllad›lar:

"‹yi ki do¤dun hocam. ‹yi ki do¤-dun...”

Gazetecinin gözleri dolmufltu. Gözyafllar›n› silerken k›s›k bir sesle konufl-tu: “Yaz›k bu gençlere” dedi... “Yaz›k,çok yaz›k...”

‹çinde “bo¤ulmakta” oldu¤unu

BD N‹SAN 2011

erör örgütü PKK, sald›r›-lar, terörist eylemler, katli-amlar ve iflledi¤i cinayetler-le ad›na Kürt sorunu dedik-

leri bir konuyu Türkiye ve dünya ka-muoyuna tan›tmaya ve kabul ettirme-ye çal›flt›. Örgüt bu süreçte, aralar›ndaTürkiye’nin NATO’daki müttefikleri-nin de bulundu¤u birçok ülkeden, bafl-ta siyasi olmak üzere her türlü deste¤iald›. Bugün art›k aç›kça görülüyor veanlafl›l›yor ki, Türkiye’nin üniter dev-let yap›s› sadece terör örgütü taraf›n-

dan de¤il, Amerika Birleflik Devletleri,Yunanistan gibi sözde müttefikleri-miz, Irak, Ermenistan gibi komflular›-m›z ve tam üyelik için müzakereleryürüttü¤ümüz Avrupa Birli¤i taraf›n-dan da hedef al›nm›fl.

Terör örgütünün Yunanistan veIrak’ta buldu¤u bar›nma olanaklar›,e¤itim kamplar› bu ülkelerin art›k sak-lamaya gerek duymad›¤› gerçeklerolarak ortada duruyor.

BütünDünya dergisinin önceki sa-y›lar›nda Avrupa Birli¤i ve Avrupa

52

Türkiye, özellikle son 25 y›ld›r üniter devlet yap›s›n› tehditeden bir terör örgütü ve ona destek veren uluslar aras›güçlere karfl› mücadele veriyor.

EVRENSELBAKIfi AÇISIGürbüz Evren

Üniter Devlet Yap›m›z› Hedefeyenlerin

T

Sözde Dostlar›m›zla

‹flbirParlamentosu raporlar›ndan hareketederek terör örgütünün bizzat kendisi-ne olmasa bile taleplerine yönelik aç›kdesteklerini kan›tlar›yla yazm›flt›m.

fiimdi s›ra geldi Amerika BirleflikDevletleri’nin ad›n› ›srarla Kürt sorunuolarak dillendirdi¤i konudaki politika-

s›na. Son y›llar›n en önemli Amerikanplan› olarak bilinen Büyük Ortado¤uProjesi’nin, Fas’tan Pakistan’a kadaruzanan ‹slam co¤rafyas›n› kapsad›¤›-n›, amac›n da, bu genifl bölgedeki ara-lar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 23ülkenin s›n›rlar›n›n ve yö-netim biçimlerinin de¤iflti-rilmesi oldu¤unu da yaz-m›flt›m. Irak’›n iflgali veülkenin kuzey kesimindeyarat›lan kukla Kürt yöne-timi Büyük Ortado¤u Pro-jesi içinde çok önemli biryer tutar. Çünkü Irak vekuzey kesimindeki de¤i-fliklik, Türkiye’ye yönelikrejim ve s›n›r de¤iflikli¤i

plan› için yaflamsal öneme sahiptir.‹flte bu nedenledir ki, bir yandan terörekarfl› oldu¤unu söyleyen Amerikanyönetimi, di¤er yandan da Türkiye’ninüniter devlet yap›s›n› hedef alan terörörgütünü gizli ve ya da aç›k her türlüdeste¤i vererek kullanmaktad›r.Söz konusu Amerikan politikas› son

dönemde dikkat çeken bir de-¤iflikli¤e u¤rad›. Irak’ta ve buülkenin kuzey kesiminde iste-di¤i de¤ifliklikleri büyük oran-da gerçeklefltiren Amerikanyönetimi, terör örgütünün si-lahl› mücadele adl› sürecineson verdirip, konuyu tamamensiyasal platforma tafl›nmas›n›sa¤layacak giriflimlerde bulun-du. Amerikan yönetiminin ye-ni süreçte öne ç›karmaya çal›fl-t›¤› unsurlar›n belki de en ö-nemlisi, terör örgütünün bafl›Abdullah Öcalan oldu. Bu pla-

n›n yans›mas› ise terörist bafl›n›n ‹mra-l›’daki cezaevinden örgütünü yönete-cek, Türkiye’deki geliflmelere müda-hale edecek kadar rahat hareket ede-bilmesi, söylemlerinin ve taleplerininkamuoyunda, medyada ve kimi resmi

BD N‹SAN 2011

li¤iAmerikan yönetimiterör örgütününbafl› AbdullahÖcalan’› öneç›karmaya çal›fl›yor

53

54

çevrelerde tart›fl›l›r ve maalesef dikka-te al›nmas› fleklinde oldu.

Dikkat ederseniz, Amerikan yöne-timinin Türkiye’nin üniter devlet ya-p›s›na yönelik stratejileri ve terör ör-gütü üzerinden uygulamaya çal›flt›¤›n›,terörist bafl›n› bir sözcü gibi kulland›-¤›n› neredeyse kesinmifl gibi anlatma-ya çal›fl›yorum. Kulland›¤›m kimi ifa-deler ve kurdu¤um cümleler, kendin-den emin bir insan›n kullanabilece¤itürden oldu¤unun fark›nday›m. ‹fltebu nedenle belki de ilk kez okuyaca-¤›n›z bir karfl›laflt›rma yapaca¤›m.Amerikan uzmanlar›n kalemlerindenç›km›fl Kürt raporlar›n› tercüme ederekBütün Dünya’n›n önceki say›lar›ndasizlere aktarm›flt›m. David Philips sözkonusu uzmanlardan biridir. AmerikanD›fliflleri Bakanl›¤› ve de BirleflmiflMilletlerin eski üst düzey dan›flmanve yöneticisidir. Halen NewYork veColombia üniversitelerinde ö¤retimüyesi olan Philips, Türk-Ermeni Uz-

laflt›rma Komisyonu’-nun da kurucusudur.Baflka bir deyiflle Türki-ye’nin Ermenistan aç›l›-m›n›n mimarlar›ndanbiridir. David Philips,önce 7 Ekim 2007'de‘PKK'n›n Silahs›zlan-d›r›lmas›, Da¤›t›lmas›ve Toplumla Kaynaflt›-r›lmas›’, ard›ndan ‘Türk-ler ve Irakl› Kürtler Ara-s›nda Güvenin Kurul-mas›’ bafll›kl› raporu 4Haziran 2009’da yay›n-lad›. David Philips tambir aç›l›m uzman›. Belli

ki birileri ›smarl›yor, Philips de haz›rl›-yor. Daha aç›k olmak gerekirse, Phi-lips ilk raporu eski Baflkan Bush’a,son raporu da yeni Baflkan Obama’yasundu.

Uzun süredir üzerinde çal›flt›¤›myeni kitap için toplad›¤›m belgeleribir kez daha gözden geçirirken ‘Türk-ler ve Irakl› Kürtler Aras›nda GüveninKurulmas›’ bafll›kl› rapordaki çok il-ginç tesadüfler zinciri dikkatimi çekti. David Philips raporunu 2009’unHaziran ay›n›n bafl›nda yay›nlad›. Tür-kiye’deki medya ise raporun fark›naayn› y›l›n Eylül ay›nda vard›.

Bu arada çok ilginç bir flekilde te-rörist bafl›, Kürt aç›l›m› tart›flmalar›n›nyo¤unlaflt›¤› bir dönemde 2009’unTemmuz ay›n›n son günlerinde ad›naeylemsizlik dedi¤i süreci bafllatmakiçin 10 flart ileri sürdü.

Yine aç›k söylemek gerekirse terö-rist bafl› Philips raporundan herkesten

BD N‹SAN 2011

Türkiye’nin Ermenistanaç›l›m› mimarlar›ndan

David Philips

55

önce haberdar oldu. Söz konusu flartlar›ve Philips’in raporundaki önerileridikkatle okudu¤umuzda, terörist bafl›-n›n Amerikan politikalar›n›n sözcülü-¤ünü yapt›¤›n› görmemek için körolmak gerekir.

Öyleyse flimdiye kadar yap›lma-m›fl olan› yaparak, yukar›daki iddiala-r›m›z› güçlendirecek benzerlikleri s›-ralayal›m.

B‹R‹NC‹ BENZERL‹KDavid Philips raporun bir yerinde flöy-le diyordu; ‘Gerçeklerle uzlaflma süre-ci bafllat›lmal›d›r. Bu süreçte çat›flaniki taraf›n (Türkiye ve PKK) yaflad›¤›ma¤duriyetler ele al›nmal›d›r.’ Abdul-lah Öcalan’›n öne sürdü¤ü taleplerdenbiri de ‘Hakikatleri Araflt›rma ve Uz-lafl› Komisyonu’nun kurulmas›yd›.Öcalan bu komisyo-nun ‘kardeflleflmeyi’sa¤layaca¤›n› da sa-vunmufltu.

‹K‹NC‹ BENZERL‹KDavid Philips, Haziran2009’da aç›klad›¤› ra-porunda, ‘Anayasa’-dan Türklük ifadesinikald›rmak gerekir’ de-mektedir. Buna gerek-çe olarak Kürtlerin tepkisini gösterenDavid’e göre Türk ifadesinin kullan›l-mamas› Türklerle Kürtler aras›ndakigerginli¤i azaltacakt›r.

Abdullah Öcalan da Temmuz 20-09’da, David Philips’den biraz dahainsafl› davranarak, ‘Türkiye vatandafl-l›¤› Anayasa’da yer als›n’ cümlesiylehemen hemen ayn› fleyi söylemektedir.

ÜÇÜNCÜ BENZERL‹KDavid Philips raporunda, Güneydo-¤u’da uygulanmas› gereken politika-lardan bahsederken, yap›lmas›n› iste-di¤i reformlar› s›ralamaktad›r. ‹fltetam da bu bölümde, ‘Güneydo¤u’datoprak reformu da gereklidir’ demek-tedir. Abdullah Öcalan da ileri sürdü¤üflartlar›n aras›na bu talebi de katm›flt›r.Öcalan da, ‘Toprak reformu yap›ls›n’demektedir.

B‹R‹NC‹ BENZERL‹KDavid Philips raporunda köy korucu-lu¤unu da gündeme getirmifltir. Davidamca, ‘Köy koruculu¤unun kald›r›l-mas›ndan sonra korucular için ifl f›r-satlar› ve emeklilik düzenlemelerinede ihtiyaç vard›r’ demektedir.

Abdullah Öcalan ise David gibi

sözü uzatmadan do¤ruca konuya gir-mektedir. Öcalan, ‘Koruculuk kald›r›l-s›n’ demektedir.

BEfi‹NC‹ BENZERL‹KDavid Philips raporunda PKK içinaff› gündeme getirmeyi de unutma-m›flt›r. Nihai çözüm için gerekenlerianlatan Philips, ‘PKK üyeleri için baz›

BD N‹SAN 2011

Söz konusu flartlar› ve Philips’in ra-porundaki önerileri dikkatle okudu-¤umuzda, terörist bafl›n›nAmerikan politikalar›n›nsözcülü¤ünü yapt›¤›n› gör-memek için kör olmakgerekir.

56

af düzenlemeleri yap›lmal›d›r’ demek-tedir. Abdullah Öcalan ise bu konudadaha sert ifadeler kullanmay› tercihetmifltir. Öcalan, ‘Koflulsuz bir genelaf ilan edilsin’ demektedir. Biraz dahaileri giden Öcalan, ‘Affedilen PKK’l›-lar dâhil herkes siyaset yapma hakk›nasahip olsun’ demekte de bir mahzurgörmemektedir.

ALTINCI BENZERL‹KDavid Philips’in son raporundan bircümle; ‘Türkler federasyonu ayr›lmaksand›klar› için tepki gösteriyorlar. Bunedenle onlar› daha az rahats›z edecekmerkezi idareden ayr› yönetim biçim-leri düflünülebilir.’

Eskiden her f›rsatta federasyondiyen, baflta Öcalan olmak üzere bellikesimler son dönemde bunu dile getir-miyorlar. Bunun yerine David’in de-yimiyle Türklerin daha az rahats›zolaca¤› merkezi idareden ayr› bir yö-netim flekli olan ‘Özerklik’ modeliniortaya att›lar.

YED‹NC‹ BENZERL‹KDavid Philips’in raporundan bir baflka

ayr›nt›. ‘Türkiye'nin Av-rupa Birli¤i üyeli¤i yo-lunda tutulmas› ülkenindemokratikleflmesi,Kürtlerin durumu veIrak’taki Bölgesel KürtYönetim ile iliflkileriniyileflmesi bak›m›ndanbüyük önem tafl›makta-d›r.’ Ne büyük bir tesa-düftür ki, limanlar›nRumlara aç›lmamas›n›öne süren ve 14 müza-

kere bafll›¤›n› donduran AB’den, ‘Tür-kiye ile uzlaflmaya var›ld›, limanlarRumlara aç›lacak, karfl›l›¤›nda müza-kere sürecinin önündeki engeller kal-d›r›lacak’ aç›klamas› 31 Aral›k 2011’-de geldi.

Tüm bu benzerlikleri okuduktansonra gözlerinizi kapat›p düflünün. Bukadar tesadüf ya da benzerlik bir aradaolur mu?

Türkiye’deki aç›l›m sürecini ince-lerken, alt›n› çizdi¤im tesadüfler (!)dikkate al›nd›¤›nda, d›flar›dan haz›r-lanan reçetelerle içerideki hastal›klaraçare bulma derdine düflenlerin iliflkileridaha iyi anlafl›lacakt›r.

Aktard›¤›m benzerliklerin ak›betiise Haziran 2011’de yap›lacak seçiminsonuçlar›na ba¤l›d›r. •

[email protected]

BD N‹SAN 2011

David Philips’in son raporundan bircümle; ‘Türkler federasyo-nu ayr›lmak sand›klar› içintepki gösteriyorlar. Bunedenle onlar› daha azrahats›z edecek merkeziidareden ayr› yönetimbiçimleri düflünülebilir.’

Önünden gelen bir m›zraktankorunmak kolayd›rfakat arkandan at›lan oktankorunamazs›n.

Ç‹N ATASÖZÜ

H57

Hitler’in gelifl, iktidara ç›k›fl vedünyadan gidifl öyküsünün en öz anla-t›m› budur. 8 Kas›m 1923’te ordununsa¤ kanad›ndaki askerler ve Nazi par-tisi üyeleriyle birlikte Bavyera’da dü-zenledi¤i baflar›s›z “Birahane Darbesi”nedeniyle, 1924’te befl y›l hapse mah-kum edilen Hitler, Landsberg cezae-vine gönderilmiflti.

***1920’li y›llarda Almanya ulusal birkriz içindeydi. I. Dünya Savafl›’ndan

sonra ülke ekonomik y›k›nt›ya sürük-lenmifl, yaflanan hiper enflasyon, kit-lelerin mutsuzlu¤una yol açm›flt›. Hit-ler ve arkadafllar›n›n ›rkç› söylemleri,bu çürüme sürecinde insanlar›n belba¤lad›¤› bir umut kayna¤› olmufltu.‹ktidar partisinin solcu politikalar›ndanve Yahudilerden nefret eden binlercekifli, ak›n ak›n Nazi partisine kofluyor-du.

Kas›m/1923’te hükümetin, Britan-ya ve Fransa’ya savafl tazminat› öde-

KÖfiEDEN BUCAKTANMehmet Muhsino¤lu

Bir Vard››››sonra yandı bitti

Yok Oldu!Dokuz ay cezaevinde yatt›…

Baflbakanl›k makam›na t›rmand›…

Milyonlarca insan›n ölümüneneden oldu…

Sonunda intihar etti vedünyay› kendinden kurtard›.

L

BD N‹SAN 2011

58

meye bafllamas› üzerine, Na-ziler ilk kez güç kullanarak,iktidar› darbeyle ele geçir-mek için birahanede eylembafllatm›fl, ancak baflar›l› ola-mam›fllard›. Hitler, bu “milli-yetçi darbe”nin, ülkenin için-de bulundu¤u ortamdanmemnun olmad›¤› bilinenordu saflar›nda taraftar bula-ca¤›n› ve böylece Berlin hü-kümetinin alafla¤› edilece¤iniumuyordu. Ancak darbe te-flebbüsü ilk aflamada h›zlabast›r›ld›. Hemen tutuklananHitler, “büyük vatan hainli¤i”suçlamas›yla befl y›l hapis cezas›naçarpt›r›ld›.

***Baflar›s›z darbe teflebbüsü Hitleriçin ilerideki günlerde flans kap›s›nadönüfltü. Yarg›lanma sürecinde kamu-oyunun dikkatini üzerinde topluyor,bas›n dahil binlerce kifli duruflmalar›büyük bir ilgiyle izliyordu. Hitler mah-kemede “en iyi savunma hücumdur”anlay›fl›yla konufluyordu. Her f›rsat›kendisine yönelik darbe suçlamas›n-dan s›yr›lmak için kullan›yor, sözüAlmanya’n›n I.Dünya Savafl›’ndansonraki durumuna getiriyordu. Afl›r››rkç› söylemi yan›nda, Yahudiler,Marksizim ve Fransa’y› suçluyor, Al-manya’n›n içinde bulundu¤u durum-dan onlar› sorumlu tutuyordu. Bu ara-da muhafazakâr e¤ilimli yarg›ç, Hit-ler’in mahkemede siyasi nutuk verme-sini izlemekle yetiniyor, esas konuolan darbe suçlamas›na odaklanmas›n›sa¤lamak için hiçbir çaba göstermi-yordu. Nazi liderinin yoldafllar› tara-

f›ndan tehdit edilen savc› ise, san›¤›nmeydan okumas› karfl›s›nda bir köfleyebüzülmüfl halde oturuyordu.

25 gün devam eden duruflma süre-cini, Hitler’in “halkla iliflkiler” ama-c›yla kulland›¤›, afl›r› milliyetçi görüfl-lerini kitlelere duyurmak için bu f›rsat›baflar›yla de¤erlendirdi¤i görülüyordu.Hitler mahkeme heyetine, “verece¤i-niz karar› önemsemiyorum, çünkütarihin ebedi ve ezeli yarg›s› beni be-raat ettirecektir.” diyordu. ***Landsberg cezaevinde kald›¤› döne-mi, “Mein Kampf-Kavgam” adl› oto-biyografi kitab›n› dikte ederek ve “hi-tabet yetene¤ini” gelifltirme çal›flmala-r›yla geçiren Hitler, partisinin ve ta-raftarlar›n›n oluflturdu¤u politik bask›sonucu, dokuz ay sonra serbest b›rak›-l›yordu.

Hitler serbest b›rak›l›nca kamuo-yunda daha önce görülmedik ölçüdepopüler oluyor, sekiz y›l sonra da Al-manya’n›n yönetimini ele geçiriyordu.

Cezaevinde kaldığı sürede hitabet yeteneğinigeliştiren Hitler sonradan bu özelliği ileAlman halkını etkileyecekti

BD N‹SAN 2011

Hitler di¤er Nazi önder-leriyle birlikte, partiyibirkaç y›l içinde yenidendüzenleyip, fanatik birkitle hareketine dönüfl-türmeyi baflarm›flt›.1932 y›l›nda bu hare-ket, “Reichstag-Almanparlamentosu” içindeyasal ço¤unlu¤u ele ge-çirmifl, böylece bir afl›r› uç demokra-siyi kullanarak iktidara gelebilmiflti.

Baflkan Paul von Hindenburg,1933’te Hitler’i baflbakanl›¤a atarken,“çok güçlü Nazi liderinin dizginleriniele geçirebilece¤ini” san›yordu. Ancakonun “ars›z ve küstah” taraf›n› hesap-layamam›flt›.

Yeni baflbakan›n ilk icraat›, parla-mento binas›n›n politik amaçlarla ya-k›lmas›n› bir f›rsat olarak kullanmakve erken seçim ça¤r›s›nda bulunmakolmufltu. Hermann Goering’in yönetti-¤i polis örgütü, seçimden önce muha-lefete karfl› büyük bir bask› kampanya-s› bafllat›yor, böylece Naziler seçimdeço¤unlu¤u ele geçiriyorlard›. K›sa sü-re sonra “yetki kararnamesi”nin yürür-lü¤e girmesiyle, Hitler ülkenin mutlakhakimi oluyordu. 1934 y›l›nda Hin-denburg ölünce, Almanya’n›n son de-mokratik hükümeti de da¤›l›yor, Hit-

ler’in tüm dünyay› sürükledi¤i II. Dün-ya Savafl› ve soyk›r›m dönemi bafll›-yordu.

***Ocak/1945’te Berlin Sovyet askerle-rince kuflat›ld›¤›nda, Hitler yerin 17metre alt›ndaki 18 odal›, yeterli su veelektrik ba¤lant›s› bulunan s›¤›na¤›naçekiliyordu. Diktatör, özel sekreterineyazd›rd›¤› vasiyetinde, amiral KarlDonitz’i devlet baflkanl›¤›na, Goeb-bels’i de baflbakanl›¤›na at›yordu.Hitler ve eflinin intihar etti¤i ayn› gün,ABD birlikleri Dachau toplama kam-p›n› kurtar›yor, buray› korumakla gö-revli 500 Nazi askeri bir saat içindeöldürülüyor ve Nazi rejiminin kurdu¤ubu ilk toplama kamp›ndan, 2.539’uYahudi olmak üzere 33.000 tutsakkurtar›l›yordu.

***Diktatörün verdi¤i son talimat uya-r›nca, kendisinin ve Eva’n›n cesetleriidari ifller binas›n›n bahçesinde üzerle-rine benzin dökülerek yak›lm›flt›.

Ölümü, 1956 y›l›nda bir Almanmahkemesi taraf›ndan resmen aç›k-land›¤›nda, onun baflka ülkelerde ya-flamakta oldu¤u dedikodular› da art›kson bulmufltu. •[email protected]

Hermann Goering’in yönetti�ipolis örgütü, seçimden öncemuhalefete kar�� büyük bir

bask� kampanyas� ba�lat�yor,böylece Naziler seçimde

ço�unlu�u ele geçiriyorlard�.

Hitler saklandığı sığınağındaintihar etmişti.

59

60

OTOPS‹Cengiz Özak›nc›

HANG‹OSMANLI

2BÖLÜM

öylenceye göre: Anadolu’datiftik üretimi 1220 y›llar›nda Mo-

¤ol Ordular›n›n Kay› boyunu, Süley-man fiah'› ve halk›n› Türkmen toprak-lar›ndan sürüp ç›karmas› ile bafllam›fl-t›. 70 y›l sonra Osmanl› Devleti’ni ku-racak olan Osman Bey, tiftik keçisiniAnadolu’ya getiren Süleyman fiah’›ntorunuydu. Süleyman fiah 1229’daölünce o¤ullar› Kayseri'den Ankara'yakadar uzanan bölgede tiftik keçisi

sürüleriyle yay›l›p yerleflmifl ve bu böl-geyi yurt edinmifllerdi. Ankara veçevresinde halk tiftikten ipek gibikumafllar dokuyordu. Türklerin doku-du¤u tiftik kumafl›n›n ünü Ankara’dantüm dünyaya yay›ld› ve tiftik keçisiAvrupa’da Ankara Keçisi (AngoraGoat) ad›yla an›lmaya bafllad›. “Ötedenberi Ortado¤u’da oldu¤u kadar Avrupave ‹talya pazarlar›nda aranan Türkkumafllar›, bezleri ve hal›lar›, (Selçukludöneminde) kazanm›fl olduklar› ünü(Osmanl› döneminde de) koruyorlard›.Baflta tiftikten dokunan moher (mucai-arri) ya da sof’larla bogasi denilenpamuklu dokumalar ve ipekli kadifelerbunlar aras›nda yer al›yordu. 15.yüzy›lda ‘yeniçeri çuhas›’ diyeadland›r›lan kumafllar da d›fl ülkelerdera¤bet görüyordu. Bu nedenle kumafl

S

Osmanl›’y› k›sa sürede afliretten devleteve ‹mparatorlu¤a yükselten büyük eko-nomik gücün gizemi, Ankara tiftik ke-çisinin öyküsünde gizliydi.

ticaretiyle u¤raflan Türkler de art›k‹talyan flehirlerine yerleflecek derece-de al›m sat›m ifllerini geniflletmifller-di,” diyor fierafettin Turan.

T›pk› ipek kumafl gibi, Osmanl› eko-nomisinin bel kemi¤i ve en çok gelirgetiren d›flsat›m ürünüydü tiftik kuma-fl›. 1554’te bir çift Ankara keçisi bir"hanedan hediyesi" olarak Kutsal Ro-ma ‹mparatorlu¤u'na gönderilmiflti.Baflta ‹ngiltere ve Hollanda olmaküzere Avrupa'ya ve Arap ülkelerinesat›lan Osmanl› tiftik kumafl›na Avru-pa’da öyle büyük bir talep vard› ki,gün geldi Anadolu tiftik kumafl› üreti-mi, Avrupa'n›n kumafl talebini karfl›la-yamaz hale geldi.Avrupa; “bize ifl-lenmifl tiftik ku-mafl› satmak yeri-ne ifllenmemiflham tiftik yünüverin, biz kendi-miz dokuyal›m yada bize dam›zl›kAnkara Keçileri

sat›n,” diyordu. Osmanl›’n›n dün-yadaki Ankara tiftikkeçisi ve tiftik ku-mafl› tekelini k›rma-ya yönelik bu çaba-lar karfl›s›nda Sul-tanlar, ifllenmemiflham tiftik d›flsat›m›-na yasak koymufl-lard›: Avrupa’yayaln›zca ifllenmifltiftik ürünleri, tiftikipli¤i ve tiftik ku-

mafl› sat›lacak; dam›zl›k Ankara keçi-si ve ham tiftik yünü kesinlikle yaban-c›lara sat›lmayacakt›. Kalitesiyle reka-bet edemedi¤i Osmanl› tiftik kumafl›,Avrupa’l› kumafl üreticilerinin en bü-yük sorunu olmufl, Avrupal›lar Osman-l› topraklar›ndan dam›zl›k Ankara ke-çisi kaç›rma giriflimlerine bafllam›fl-lard›.

Evliya Çelebi 1640'larda Ankaraiçin; "buras› tiftik kumafl› (sof) yeri-dir... Bu kumafl da Ankara’ya özgüdür.Yeryüzünde baflka bir yerde üretmeolana¤› yoktur. Kad›n ve erkek herke-sin ifli tiftik kumafl› dokumakt›r. Fran-s›zlar bu Ankara keçilerinden Fransa’-ya götürüp yumuflak iplik e¤irip tiftik

BD N‹SAN 2011

fierafettin Turan ve “Türk ‹talyan ‹liflkileri” kitab›

Anadolu’da tiftik keçisi besicileri.

61

62

BD N‹SAN 2011

kumafl› dokumak isterler de dokuduk-lar› fley sof olmaz. Hatta Ankara’dane¤rilmifl ipli¤i al›p, Fransa’ya götüre-rek tiftik kumafl› yapal›m dediler fakatyine olmad›." der.

O tarihlerde baflta Ankara olmaküzere; Zir, Çank›r›, Beypazar›, Nall›-han ve Kalecik'te 1355 tiftik tezgah›-n›n bulundu¤u ve her y›l 20.000 topkumafl›n yurt d›fl›na sat›ld›¤›n› bildiri-yordu Tournfort.

Avrupa dokumac›l›kta kol gücün-den makine gücüne geçmeyi yeni yenideniyor, ama dokumac›lar kendileriniiflsiz b›rakacak bu makinelere karfl›ayaklan›p kullan›lmas›n› yasaklat›yor-lard›. Osmanl›’da ise böyle dokumac›-lar› iflsiz b›rakmakla tehdit eden doku-ma makinesi icad etme giriflimleri gö-rülmüyordu. 1711’de güneybat› Al-manya'da Pfalz bölgesinde bir Ankarakeçisi çiftli¤i kurma giriflimi keçileriniklime uyumsuzlu¤u nedeniyle baflar›-s›z olurken, 1740’ta Ankara keçisinin‹sveç'e götürülme giriflimi önlenmiflve 1778’de Venedikliler Ankara keçisibesicili¤inde (yine iklim uyumsuz-lu¤u nedeniyle) düfl k›r›kl›¤›na u¤ra-m›fllard›.

Osmanl› dünyan›n en pahal› tiftikkumafl› tekelini k›skançl›kla koruyor,yabanc›ya ifllenmemifl, hammadde vedam›zl›k keçi satmamakta diretiyordu.‹ngilizler Osmanl› tiftik tekelini k›r-mak için gizlice kaç›rmay› planlad›k-lar› dam›zl›k Ankara keçilerinin dün-yada uyum sa¤layabilece¤i iklimiaraflt›rm›fl ve bu keçilerin Ankara’danbaflka Güney Afrika’da yaflayabilecek-lerini saptam›fllard›.

1830'larda, içinde 12 teke (erkekkeçi) ve 1 anaç (difli keçi) de bulunanbir kafile baflka bir k›taya, Afrika'yavarmak için aç›k denizlere yelken aç-m›fl, ancak bu 12 tekenin yolculuktanönce Osmanl›lar taraf›ndan k›s›rlafl-t›r›lm›fl olduklar›n›n fark›na var›lama-m›flt›. Osmanl› çok kötü alay etmiflti‹ngiliz dam›zl›k avc›lar›yla.

Ancak, James Watt’›n 1765’te ‹n-giltere’de icad etti¤i buhar makinesi-nin 1785’te Edmond Cartwright ve1790’da Richard Arkwright taraf›ndanbuharl› dokuma tezgah›na dönüfltürül-mesinden sonra, ‹ngiltere’de ip e¤irmeve kumafl üretiminde kol gücünün ye-rini buharl› makinelerin almaya bafl-lamas›, ‹ngiliz mal› ucuz fabrika iflikumafllar›n gümrük duvarlar›na y›¤›-larak yerli kumafl üretimini tehdit et-mesi sorunuyla karfl› karfl›ya b›rakm›fl-t› Osmanl›’y›.

‹ngilizler, sömürgeleri olan Hindis-tan’da Hintli dokumac›lar›n ellerini,parmaklar›n› keserek el ifli ip i¤irmeve kumafl üretimine son vermifl, Hin-distan’›n yerli dokumac›l›¤›n› kanla

James Watt

63

BD N‹SAN 2011

fliddetle yok etmifl ve ‹ngiliz mal›fabrika ifli kumafllar›na Asya’da pazaraçm›fllard› böylece.

"BULUNMAZ H‹NT KUMAfiI"ve ‹NG‹L‹Z EMPERYAL‹ZM‹N‹NVAHfiET‹

“Bulunmaz Hint Kumafl›” deyimidilimizde paha biçilmez de¤erde olupbulunmas› çok güç olan varl›klar› an-latmakta kullan›l›r, “Kendini bulun-maz hint kumafl› san›yor” demek, ken-disini Hint kumafl› kertesinde de¤erligörüyor, demektir. Bunca de¤erli Hintkumafl›n›n “bulunmaz”olmas›ysa 1700’lerdegerçekleflmifltir. FriedrichEngels, “‹ngiltere’de ‹flçiS›n›f›n›n Durumu” adl›kitab›n›n ‘‹ngilizce Bas-k›ya Önsöz” bölümünde;“Hindistan'daki milyon-larca elle çal›flan dokumatezgah›; ‹ngiltere’de Lan-cashire'da enerjiyle çal›-flan dokuma tezgahlar› ta-raf›ndan sonunda çöker-tildi,” der.

Engels’e göre ‹ngiliz

kumafl› maki neyle üretildi¤i için ucuz-dur, Hindistan kumafl› ise elle üretildi-¤i için pahal›d›r; eh, herkes ucuz olan‹ngiliz fabrika kumafl›n› almaya yöne-lince, pahal› olan Hindistan el doku-mas› kumafllar müflteri bulamam›fl veböylece Hint kumafl› üretimi de yokolmufltur.

Gelgelelim Engels’in bu saptama-lar› gerçe¤e uymamaktad›r. Hindis-tan’da dokumac›l›k, hiç de öyle En-gels’in anlatt›¤› gibi ‹ngiliz fabrikakumafl›n›n ucuzlu¤u nedeniyle kendi-li¤inden batmam›flt›r.

Hindistan’› sömürgelefltiren ‹ngi-lizler, orada var bulunan yerli el doku-mac›l›¤›n› yok etmedikleri sürece ‹n-giliz fabrika kumafllar›na pazar açama-yacaklar›n› anlay›nca, Hindistan’dakiyerli kumafl üretimini yok etmek üze-re Hindistan’l› dokumac›lar›n bafl-parmaklar›n› keserek onlar› Hint ku-mafl› üretemez duruma düflürmüfl veböylelikle hem dünya pazarlar›nda Hin-distan kumafl›n› yok edip ‹ngiliz kumafl›-n›n egemenli¤ini sa¤lamaya yönelmifl,

James Watt’›n buharl›makinesinin örne¤i

Lancashire’da dokuma tezgahlar›ndaçal›flt›r›lan çocuk iflçiler

64

BD N‹SAN 2011

hem de Hindistan’› ‹ngiliz kumaflla-r›n›n tüketicisi, müflterisi durumunadüflürmüfltür.

Hint dokumac›l›¤›n› yok eden, En-gels’in dedi¤i gibi ‹ngiliz fabrika ku-mafl›n›n ucuzlu¤u de¤il, ‹ngiliz emper-yalizminin vahfletidir.

‘H›ristiyan Sömürgecilik Düzeni’konusunda uzman W. Howitt: "H›risti-yan denilen bu soyun, dünyan›n dört-bir yan›nda boyunduruklar› alt›na ala-bildikleri halklara karfl› gösterdiklerivahflet ve zulmün bir benzerine, hiçbir ça¤da, ne kadar yaban›l, ne kadarkaba ve ne kadar merhametsiz ve utan-maz olursa olsun, baflka hiç bir soydaraslanamaz," derken bu ve bu gibi du-rumlar› vurgulamaktayd›.

‹ngiliz emperyalistlerin 1760’l› y›l-larda gerçeklefltirdikleri, dünya dur-dukça unutulmayacak olan Hintli do-kumac›lar› üremez duruma getirmekiçin baflparmaklar›n› kesme vahfleti,Komünist Karl Marx taraf›ndan “ileri-ci bir devrim”(!) olarak alk›fllanm›flve Marx 10 Haziran 1853'te yaz›p 25Haziran 1853 günlü New-York DailyTribune gazetesinin 3804. say›s›ndayay›mlatt›¤› köfle yaz›s›nda, bu konu-da ‹ngiliz emperyalizminin vahfletine

alk›fl tutarak flöyle demifltir:“‹ngiltere’nin Hindistan’da yerine

getirmesi gereken ikili bir görevi var-d›r: biri y›k›c›, öteki yenileyici... ‹ngi-lizler, yerli topluluklar› parçalayarak,yerli sanayiin kökünü kaz›yarak veyerli toplumda büyük ve yüce olanne varsa yerle bir ederek bu uygar-l›¤› y›kt›lar.” (...) “Sorun, ‹ngiliz-lerin Hindistan’› fethetmeye haklar›olup olmad›¤› de¤il, daha önce Türk-ler, Persler, Ruslar taraf›ndan fet-hedilmifl Hindistan’›, ‹ngilizler tara-f›ndan fethedilmifl Hindistan’a ye¤-leyip ye¤lemeyece¤imizdir.” (...) “Bu,‹ngiliz sömürge yönetiminin ay›r›c›özelli¤i de¤il, yaln›zca Hollanda’-n›nkinin bir taklididir...” (...) “‹ngil-tere, henüz herhangi bir onar›m belir-tisi göstermeksizin, Hindistan toplu-munun tüm çerçevesini parçalam›flt›r.Yenisini kazanmaks›z›n kendi eskidünyas›n›n böylece yitip gitmifl olma-s›, Hindu’nun mevcut sefaletine özeltürden bir kasvet getirmekte ve ‹ngil-tere taraf›ndan yönetilmekte olan Hin-distan’› bütün eski geleneklerindenve tüm geçmifl tarihinden ay›rmakta-d›r.” (...)“Hintli e¤irici ve dokuma-c›n›n her ikisini birden yok eden ‹ngi-liz müdahalesi, bu küçük yar›-barbar,

‹ngilizler, yerli kumafl üretimlerini yoketmek üzere Hintli dokumac›lar›n bafl-parmaklar›n› keserek onlar› Hint kumafl›üretemez hale getirmifl, böylelikle hem dünyapazarlar›nda ‹ngiliz kumafl›n›n egemenli¤ini sa¤lam›fl, hemde Hindistan’› ‹ngiliz kumafllar›n›n müflterisi durumunadüflürmüfltür.

müfl olmay›p, belki de Marx’›n izindengittiklerini göstermesi bak›m›ndan il-ginç oldu¤u gibi, vahflet uygulamas›-n›n flu ya da bu amaçla sosyalizm ad›-na hoflgörülebiliyor oldu¤unu göster-mesi bak›m›ndan da anlaml›d›r.

Marx’›n ilericilik ve komünizmad›na onaylad›¤› bu vahfleti, gerici vekapitalist oldu¤u halde onaylamayanWilliam Bolts, Hindistan’l› dokumaiflçilerinin salt el tezgahlar›nda yerlikumafl üretemesinler de fabrika ifli‹ngiliz kumafllar›na pazar aç›ls›n diyeparmaklar›n›n kesilmesine isyan ede-rek, bu vahfleti yapan ‹ngiliz Do¤uHindistan fiirketi’nden ayr›lm›flt›r.Hindistan’da Do¤u Hindistan fiirketi’-nin yönetim kurulu üyeli¤ini yapan

William Bolts, Hintlidokumac›lara uygulananvahflete dayanamay›p flir-ketten ayr›ld›ktan sonra,‹ngilizlerin Hindistan’dayerli dokumac›l›¤› öldür-mek için yapt›klar› herfleyi ilk bas›m› 1772’deLondra’da yay›mlanan“Considerations on IndiaAffairs” adl› kitab›nda bel-geleriyle anlatm›flt›r.

“‹ngiliz Emperyalistlerinin fabrikaürünü kumafllar› ucuz oldu¤u içinpahal› el üretimi Hint kumafl›n›n yerinialm›flt›r,” diyen Marxizmin ikinci ön-deri Engels, kendisi dokuma fabrika-törü bir ‹ngiliz emperyalist kapitalistioldu¤u için ‹ngilizlerin Hindistan’dayerli kumafl üretimini üreticilerin bafl-parmaklar›n› keserek yok ettikleri ger-çe¤ini yoksaym›flt›r.

Ne denli William Bolts’un parmak65

BD N‹SAN 2011

yar›-uygar topluluklar›n iktisaditemellerini da¤›tm›fl ve böylece Asya’-da o zamana dek görülmüfl en büyükve do¤ruyu söylemek gerekirse biriciktoplumsal devrimi yaratm›fl-t›r.”(...)”Suçu ne olursa olsun budevrimi getirmekle ‹ngiltere, tarihinbilinçsiz (bilincinde olmaks›z›n dev-rimci bir ifllev gören) aleti olmufltur.Öyleyse, eski bir dünyan›n çöküflününyaratt›¤› korkunç manzara bize nedenli ac› gelirse gelsin, tarih aç›s›ndanGoethe ile birlikte flöyle hayk›rmayahakk›m›z vard›r: “Daha büyük hazveriyor diye, Bu ac› bizi yiyip bitirmelimidir? Timur yönetimi alt›nda de¤ilmidir ki, ruhlar ölçüsüzce telef edil-mifltir?”

1849’da ‹ngiltere’ye yerleflen veölene dek ‹ngiltere’de yaflayan komü-nist önder Karl Marx’›n 1853’te ‹ngi-liz gazetelerinde yay›mlanm›fl ve ‹n-giliz kapitalist-emperyalizminin vah-fletlerini, “uygarlaflt›r›c›, ilerici, dev-rimci ifllev görüyor” gerekçesiyleonaylad›¤› bu köfle yaz›s›, günümüzdeAmerika’n›n Irak iflgaline alk›fl tuttu¤uiçin döneksolcu-libofl dedi¤imiz birtak›m köfle yazarlar›n›n asl›nda dön-

“Emekçilerin Önderleri” olarak an›lanKarl Marx ve Friedrich Engels

66

BD N‹SAN 2011

kesme vahfletini anlatt›¤› kitab› 1772,1773, 1775 y›llar›nda yay›mland›ktansonra ‹ngiltere Milli Kütüphanesi Bri-tish Library’de bir tane bile bulunma-yacak biçimde ortadan kald›r›ld›ysada, Marks ve Engels’in yaflad›klar›y›llarda, 1832’de Londra’da yay›m-lanan bir baflka kitap, -Simon AnsleyFerrall’in “Amerika Birleflik Devlet-leri’nde 6000 Millik Gezi” (A RambleOf Six Thousand Miles Through TheUnited States Of Amerika) adl› kitab›-Bolts’un “yok edilen” o kitab›ndanal›nt›lar aktar›yor ve ‹ngilizlerin Hin-distan’da yerli halka uygulad›¤› vah-fleti, Amerika’da beyazlar›n gerçek-lefltirdi¤i karaderili ve k›z›lderili soyk›-y›mlar›yla ve köle ticaretiyle karfl›lafl-t›rarak ödefltiriyordu.

Amerikal›lar›n ‹ngilizleri Bolts’un

1772’de yay›mlanan kitab›na dayana-rak Hindistan’da soyk›r›mc›l›k ilesuçlamalar›na karfl›l›k, ‹ngilizler deFerrall’›n kitab›yla Amerikal›lar› k›z›l-derili soyk›r›mc›l›¤›yla suçlayarakkendi suçlar›n›n üzerini örtmeye çal›-fl›yordu. Komünizmin iki önderi Marxve Engels’in, bir yandan ‹ngiliz em-peryalizminin Hindistan’daki vahfleti-ni ilericilik ad›na kutsarken, öte yan-dan Amerikal›lar›n yerli ‹roquois K›-z›lderililere ve karaderililere yöneliksoyk›r›m›n› uygarl›k ad›na lanetleme-lerindeki tutars›zl›k; ilginç bir durum-dur.

Considerations on India Affairskitab›n›n kapa¤›.

Simon Ansley Ferrall’in AmerikaBirleflik Devletleri’nde ”6000 MillikGezi” (A Ramble Of Six Thousand MilesThrough The United States Of Amerika)adl› kitab›n›n kapa¤›.

67

BD N‹SAN 2011

Kapitalist emperyalizmin kendi fab-rika ürünlerini el dokumas›n›n yerinekoymak için dokumac›lar›n›n dü¤ümatmas›n› önlemek üzere baflparmakla-r›n› kesmeye dek varan vahfleti, e¤erOsmanl› ‹ngilizlere gümrük duvar›n›indirip pazar› sonuna dek açmam›flolsayd›, belki Osmanl›’da da gerçekle-flecekti.

OSMANLI DOKUMACILI⁄ININSONU

1800’lerin bafl›nda yerli iplik vekumafl üretimi t›pk› Hindistan’da ol-du¤u gibi vahfli ‹ngilizlerin fabrikaürünleri taraf›ndan tehdit edilirken,bir de 1789 Frans›z Devrimi’ndenkaynaklanan etnik ayr›l›kç› ak›mlarlabafl› derde giriyordu Osmanl›’n›n.

1821'de Yunanl›lar›n Mora'daç›kard›klar› ayr›l›kç› ayaklanmayakoflut olarak Girit'te de yeni birayaklanma bafllam›fl, bu ayaklanmalar1825 y›l›nda bast›r›lm›fl; 1827’de Rus-‹ngiliz ve Frans›z donanmalar›,Yunanistan'a ba¤›ms›zl›k verilmesiistemiyle, savafl bile ilan etmeden, anibir bask›nla, Navarin'de Türk do-nanmas›na sald›r›p 57 Türk gemisinibat›rarak 8000 askerimizi flehit et-mifller, ard›ndan 8 May›s 1828'deRusya, Osmanl›lara savafl ilan etmifl,savafl sonunda 1830 y›l›nda im-zalanan Londra Protokolü ile ‹ngiltere,Rusya ve Fransa’n›n korumas› alt›ndaba¤›ms›z Yunanistan kurulmufl ve ar-d›ndan Osmanl›’ya sad›k olan M›s›rValisi Mehmet Ali Pafla da çeflitliuyuflmazl›klar nedeniyle Frans›zlarlaiflbirli¤i yaparak ordusuyla Osmanl›’-n›n üzerine yürümüfl, tüm M›s›r, Suri-

ye, Irak ve Anadolu topraklar›n› elegeçirmifl; ‹zmit’e dek dayanm›flt›.

Osmanl› ‹mparatorlu¤u d›fl k›flk›rt-malarla örgütlenen iç ayaklanmalarlasars›lm›fl y›k›lma noktas›na gelmiflken,1835'lerde Ankara'ya gelen ‹ngilizgezgin Hamilton burada tiftik kumafl›üreten 1000'den çok tezgah›n bulundu-¤unu yaz›yordu.

Osmanl›’n›n ayr›l›kç› iç ayaklan-malarla ve Mehmet Ali Pafla ‹syan›ylabunald›¤› 1837’de, 18 yafl›nda tahtaç›kan ‹ngiltere Kraliçesi Victoria,Frans›zlarla iflbirli¤i yap›p ‹ngiliz mal-lar›n›n M›s›r ve Suriye’de sat›lma-s›n› yasaklayan Mehmet Ali Pafla’yakarfl› Osmanl› Padiflah› II. Mahmud’la1838 Balta Liman› Antlaflmas› imzala-yarak, Osmanl› taht›n›n Mehmet AliPafla eline geçmesini önlemek karfl›l›-¤›nda, ‹ngiliz mallar›na uygulanangümrü¤ü kald›rtm›fl ve böylece biryandan Osmanl› pazar›n› ucuz ‹ngilizfabrika kumafllar›yla doldurarak Türkyerli dokuma sanayisini yok etmeye

M›s›r Valisi Mehmet Ali Pafla

BD N‹SAN 2011

yönelirken, bir yandan da ham tiftikve dam›zl›k tiftik keçisinin yabanc›larasat›fl›n› önleyen yasaklar› delmiflti.Osmanl›’n›n sanayisini, ticaretini, dir-li¤ini, düzenli¤ini bir daha hiç düzel-meyecek denli baltalayan 1838 BaltaLiman› Antlaflmas›’ndan sonra, ‹ngilizAlbay Handerson Ankara’dan seçti¤idam›zl›k tiftik keçilerini Güney Afri-ka’da özel olarak kurulan ‹ngiliz çift-liklerine götürmüfl, ço¤altm›fl ve böy-lelikle 1856’ya gelindi¤inde ‹ngiltere,Osmanl›’n›n 1838’e dek k›skançl›klakorudu¤u tiftik kumafl› tekeline sonvermiflti.

‹flte 2001’de yeniden bas›m›n› ger-çeklefltirdi¤im Sadri Ertem’in “Ç›kr›k-lar Durunca” adl› roman›, Ankara,Bolu, Adapazar› çevresinde Ankaratiftik keçisi besicili¤i ve tiftik dokuma-c›l›¤›yla geçimlerini sürdüren Türk-menlerin, padiflah ferman›yla ‹ngilizle-re dam›zl›k tiftik keçisi verilmesinekarfl› canlar›n› ortaya koyarak ayaklan-malar›n› anlat›yordu. Kendisini Padi-flah’a Müslüman olmaya çok yak›n

bir H›ristiyan din adam› olarak tan›t›p,Anadolu’yu dolaflma ve diledi¤i herfleyi sat›n al›p yurt d›fl›na ç›kartma iz-ni alm›flt›r ‹ngiliz sanayi casusu. Ger-çek amac›, bir çift dam›zl›k tiftik keçisial›p, Güney Afrika’da önceden haz›r-lanm›fl ‹ngiliz çiftli¤ine götürmektir.

"GAVURA DAMIZLIK VERMEKU⁄URSUZLUKTUR"

‹flte böyle der Türkmenler ve dire-nirler vermemek için.

‹ngiliz Misyoner’in elinde Padiflahferman› vard›r. Osmanl› zabitleriylebirlikte zorla almaya kalkar dam›zl›k-lar›. Türkmenler padiflah ferman›nave zabitlere karfl› ç›k›p dam›zl›k tiftikkeçisi vermemek için silaha sar›l›rlar.Haber duyulur ve dam›zl›k keçileri‹ngilizlere vermemek için silahlananTürkmenlerin say›s› onbinlere var›r.Osmanl› ‹ngiliz’e dam›zl›k vermeyenTürkmelerin üzerine ordu gönderir.Üç y›l süren direnifl kanla bast›r›l›r ve‹ngiliz’e istedi¤i dam›zl›k Ankarakeçileri verilir. ‹ngiliz, isyanc›lar›ndinmeyen öfkesinden korunmak

68

Anadolu’da tiftik besicisi Türkmenler

69

BD N‹SAN 2011

için tiftik keçilerini siyaha boyayarakkaç›r›r o topraklardan ve limana ulafl›pGüney Afrika’ya do¤ru yola ç›kar.

ANKARA KEÇ‹S‹NE ‹NG‹L‹ZDAMGASI

Böylece, 1220’lerde Osman Bey’-in dedesi Süleyman fiah’›n Türkistan’-dan Anadolu’ya getirdi¤i tiftik keçile-riyle, Osmanl›-Türk Tiftik Kumafl te-keli üzerinde yükselen Osmanl› ‹mpa-ratorlu¤u, 1838’de bu tekeli ‹ngilizlerekapt›r›p elinden kaç›rmakla, kendisonunu da belirlemifl oluyor ve AnkaraKeçisi’ne ‹ngiliz damgas› vuruluyor-du:

Ankara keçisinin bin y›ll›k öyküsügösteriyor ki; Osmanl›, savafl alanla-r›nda askeri ve siyasi yenilgilere u¤ra-madan önce, bilimsel, teknolojik alan-da geri kalarak ekonomik-siyasi çö-küntüye ve askeri yenilgilere u¤rat›l-m›fl, üretimde buhar gücünden yarar-lanamayan Osmanl› sanayisi, ucuzyabanc› fabrika ürünlerinin karfl›s›na,el yap›m› yerli pahal› ürünlerle diki-lemedi¤i içindir ki, yerli ç›kr›klar dur-

mufl ve 600 y›l Bat›’ya ekonomikolarak da üstün olan Osmanl› çök-müfltü.

‹lk yay›mlan›fl›n›n üzerinden 70y›l geçtikten sonra yeni bas›m›n› yap-t›¤›m “Ç›kr›klar Durunca”ya yazd›¤›sunumda, Attila ‹lhan da bu gerçe¤ibelirterek flöyle diyordu:

‘Bat›’n›n Deli Gömle¤i’nden aktar-d›¤›m, hayli eski bir söyleflime, flöylebir göz atar m›yd›n›z? Tesadüf, ‘Ç›k-r›klar Durunca...’n›n üzerinde gelifl-ti¤i fabrika mal› satanlarla dokuma-c›lar aras›ndaki mücadeleyi irdelemifl-tim: “... Hüseyin Avni Bey yaz›yor.(…) 1800 ve 1820 y›llar›nda ‹stanbul’-da kumafl esnaf›n›n 2.750 ve Kemahç›(havs›z kadife) esnaf›n›n da 350 tez-gah› vard›. Bütün bu tezgahlarda 5binden fazla insan çal›fl›yordu, 1868y›l›nda yerli sanayiin ›slah› için haz›r-lanan bir inceleme raporunda, bu ku-mafl tezgahlar›ndan ancak 25 (evet,yanl›fl okumad›n›z beyler han›mlar,

yirmibefl) tane kald›¤› esefle kaydedil-mektedir. Bu raporun yaz›ld›¤› devre-de, Avrupa sanayiinin dokuma eflyas›bol bol ve ucuza gümrük kap›lar›ndangiriyor ve yerli imalathaneleri tazyikediyordu. Zamanla imalathaneler ka-pan›yor, bunlar›n yerine Avrupa mal›satan ma¤azalar aç›l›yordu...” (Bkz:‘Yar› Müstemleke Olufl Tarihi’.) “... gerçekte, o dönemde, bu anlamda“asrîlik”, düpedüz ‘ihanet’ idi...” ‹flte

70

BD N‹SAN 2011

Attila ‹lhan

‘Ç›kr›klar Durunca...’ daha 1930’luy›llarda bu ‘yak›c›’ gerçe¤i ‘kavra-m›fl’, sayfalar›na dökmüfltü: (…) ‘Ç›k-r›klar Durunca...’n›n yeni bas›m› içinyetmifl y›l beklemifl olmam›z, ayr› vehavsalan›n alamayaca¤› bir utanç de¤ilmi? (Atilla ‹lhan, 24 Ocak 2000, Maç-ka -‹stanbul)

Meflrutiyet’in ilan›ndan sonra Ana-dolu’yu dolaflarak her gitti¤i yerdegördüklerini gazetesine ileten Anado-lu’da Tanin gazetesi yazar› Ahmetfierif, 28 Kas›m 1909’da flunlar› yaz›-yordu Ankara’dan:

“Tiftik ticaretinin Ankara vilaye-tinin hayat› demek oldu¤u bilinen birfleydir. Bu s›rada hükümet taraf›n-dan her nas›lsa elli tiftik keçisi veyavrular›n›n Avusturya’ya götü-rülmesine izin verilmesi haberininyay›lmas›, halka kötü bir etki yapm›fl-t›r. Diyorlar ki: “Evvelce ‹ngiltere bukeçileri Ümit Burnu’na götürdü, ger-çi bunlar cinsiyetlerini kaybettilersede her halde bugün tiftik fiat›n›n düfl-mesine sebep oldular. Bu meydandaiken yine Avusturya’ya götürülmesi-ne izin verilmesi pek garip oluyor.”Halk hakl›d›r. Fakat hükümeti bunukabule sevkeden sebepler bilinmiyorki. Ben yaln›z bunu iflaret etmekleyetinebilece¤im.”

Osmanl› Tarihi’ni çocuklar›m›zaAmerika’l›lar›n, Bat›l› emperyalistle-

rin istedi¤i gibi meydan muharebeleritarihi olarak de¤il de Atatürk dönemin-de yap›ld›¤› gibi gerçek yönüyle ö¤ret-meye bafllad›¤›m›z an, kölelik zincirinik›rmak, Yeni Osmanl› Tuza¤›’ndankurtulmak için en önemli ad›mlardanbirini atm›fl olaca¤›z. Çocuklar›m›zOsmanl›’n›n yükselifl dönemindekibilimsel, siyasal, ekonomik baflar›la-r›n› bilmeli, yerli üretimi koruyup ge-lifltirmenin önemi kavramal›, “gavuradam›zl›k vermenin u¤ursuzluk getire-ce¤i” beyinlerine kaz›nmal›, Osmanl›’-n›n çöküfl nedenlerini askeri yenilgilerd›fl›nda tüm ç›plakl›¤›yla görmelidirki Türkiye Cumhuriyeti’ni çöküfltenkoruyabilsinler.

Bilmem, anlatabiliyor muyum?.. •[email protected]

Kaynakça bilgilerine butundunya.com.tradresimizden ulaflabilirsiniz

Attila ‹lhan

Osmanl› Tarihi’ni Atatürk döneminde yap›ld›¤› gibi ger-çek yönüyle ö¤retmeye bafllad›¤›m›z an, kölelikzincirini k›rmak, Yeni Osmanl› Tuza¤›’n-dan kurtulmak için en önemli ad›mlardanbirini atm›fl olaca¤›z.

OORDUYU ETK‹S‹ZLEfiT‹RMEK‹STEYEN B‹R HÜKÜMET30 Ekim 1918’de imzalanan MondrosAteflkes Antlaflmas›’n›n "ordular da¤›-t›lacak", "silahlara el konulacak" mad-desi gere¤i harekete geçen ‹tilaf dev-letleri, ‹stanbul Hükümeti’ni ve Padi-flah Vahdettin’i de kontrol alt›na ala-rak, Osmanl› ordusunun baflar›l› gene-rallerini “sudan bahanelerle” görevdenald›r›p tutuklamaya bafllam›fllard›r.Irak Cephesi Komutanlar›ndan Ali‹hsan Pafla ve Kafkas Cephesi Komu-tanlar›ndan Yakup fievki Pafla, ‹ngi-lizlerce tutuklanarak Malta’ya sürgünedilmifltir. Sonraki dönemde de Os-manl› Genelkurmay’›nda "‹tilaf dev-letlerine güçlük ç›karacak" ne kadar"gözü pek" general varsa hepsi göre-vinden al›nm›fl veya tutuklanm›flt›r.Fevzi Pafla, ‹smet Pafla, Cemal Pafla,

Cevat Pafla görevden al›nan komutan-lardan baz›lar›d›r.

Padiflah Vahdettin, Mondros Atefl-kes Antlaflmas›’ndan hemen sonra, 5Kas›m 1918’de, “‹ngilizleri mem-nunetme politikas› gere¤i” ordunun ondadokuzunun terhis edilerek erlerinmemleketlerine gönderilmesine iliflkin

71

SAKLI TAR‹HSinan Meydan

EMPERYAL‹ZM‹N VE‹fiB‹RL‹KÇ‹LER‹N‹NORDU DÜfiMANLI⁄I"İçişleri Bakanı O’nu da Görevden Almıştı!"

Damat Ferit

kararnameyi, hiç itiraz etmeden, im-zalam›flt›r.(1) Padiflah Vahdettin ve Damat FeritHükümeti, Osmanl› ordusundaki, Fev-zi Pafla, Cevat Pafla, Cemal Pafla gibi"ulusalc› generalleri", iflbirlikçi Süley-man fiefik Pafla arac›l›¤›yla tasfiyeetmifltir. Damat Ferit, Kuvâ-y› Millî-ye'ye karfl› istenilen flekilde hareketetmedi¤ine kanaat getirdi¤i HarbiyeNaz›r› Naz›m Pafla’y› görevinden ala-rak, 13 A¤ustos 1919'da bu göreve,"Kuvâ-y› Millîye'nin hakk›ndan bengelirim." diyen emekli Ferik Süley-man fiefik Paflay› getirmifltir.

14 A¤ustos 1919 tarihinde Harbi-ye Nezareti makam›na oturan Süley-man fiefik Pafla, Vahdettin’in Kuvay›Milliye’yi “ezmek” için kurdu¤u Ku-vay› ‹nzibatiye (Halifelik Ordusu)’ninbafl›na geçmekle kalmam›fl, Türk or-dusunun kalbur üstü birçok kumanda-n›n› topyekûn görevden alm›flt›r. Bu-nunla da yetinmeyerek, kolordu ku-mandanlar›n›n "Kolordu ahz-› asker"baflkanl›klar› ile flifreli muhaberedebulunmalar›n› yasaklam›flt›r. Fakat72

kolordu kumandanlar› bu emri dinle-medi¤i gibi, 28 A¤ustos'ta azledilen20. Kolordu Kumandan› Ali Fuat Pa-fla’n›n yerine tayin edilen Mirliva Ah-met Hulusi Pafla’ya bask› yaparak bugörevi kabul etmesini engellemifllerdir. Damat Ferit, ‹stanbul'daki ‹ngilizYüksek Komiser Vekili Amiral Webb'-e, aralar›nda Ahmet ‹zzet, MustafaKemal, Kaz›m Karabekir ve Ali FuatPaflalar›n da bulundu¤u gizli bir listevererek; "siyasî düflmanlar›m" diyeniteledi¤i bu kiflilerin tutuklanarakMalta'ya sürgün edilmelerini istemifl-tir. Yani bir baflbakan, en güzide ko-mutanlar› “siyasi düflmanlar›” olarakadland›rabilmifltir. Damat Ferit, bununla da yetinme-yerek, 24 A¤ustos 1920 tarihinde ç›-karm›fl oldu¤u “Tashih-i Rüteb-i As-keriyye Kararnamesi”ne dayanarak,30 A¤ustos 1920'de Müflir Ahmet ‹z-zet, Ali R›za ve Salih Paflalar›n rütbe-lerini ferikli¤e indirmifltir. Ancak, da-ha sonra, Tevfik Pafla’n›n son sadaretis›ras›nda, 30 Ekim 1920 tarihli iradeüzerine, 22 Kas›m 1920'de bu üç gü-zide askerin rütbeleri yeniden iadeedilmifltir. Damat Ferit Hükümeti, orduyu okadar y›pratm›flt›r, ki ‹ngilizler ellerinikollar›n› sallayarak Türk generallerietkisiz hale getirmifllerdir. ‹ngiliz Ka-radeniz Ordular› Komutan› GeneralMilne, 17 fiubat 1919 tarihinde ‹ngilizHükümeti’nde gönderdi¤i bir raporda"9. Ordu Komutan› Yakup fievki’yiatt›rd›m, yard›mc›s› Ali R›fat Bey’iyakalatt›m. Batum Tümen Komutan›Mürsel Bey’i tutuklatt›m." diye övün-müfltür.

BD N‹SAN 2011

Nazım Paşa

Vahdettin’in fieyhülislam› MustafaSabri Efendi, ordunun tasfiye edildi¤io günlerde, üstelik ‹zmir’in iflgalinden15 gün sonra, "Ordunun görevi oruçtutmakt›r!" diye bir aç›klama yap-m›flt›r.(2) fieyhülislam›n bu aç›klama-s›ndan üç ay sonra Alemdar gazetesin-de ç›kan bir yaz›da: "Ordunun beflvakit namazda Padiflah’a Duadangayr› birfley bilmemesi laz›md›r."denilmifltir. (3)

‹stanbul Müftüsü Dürrizade de,11 Nisan 1920’de yay›nlad›¤› bir fet-vada: "Ulusalc› Paflalar›n öldürül-melerinin dinen caiz oldu¤unu" ve"Kuvay› Milliye’ye karfl› mücadeleederken ölenlerin flehit, kalanlar›ngazi olaca¤›n›" bildirmifltir.(4)

M‹LL‹ GÜÇLER‹ TASF‹YE EDENB‹R HÜKÜMET‹çiflleri Bakan› Ali Kemal, 26 Haziran1919’da yay›nlad›¤› bir genelgeyle,"Valilerin, komutanlar›n verdikleriemirlere uymamas›n›, bu emirlereuyanlar›n fliddetle cezaland›r›laca¤›n›"bildirmifltir.

Damat Ferit’in iste¤iyle 30 kadar"vatansever" mutasarr›f ve kaymakamazledilmifl ya da istifa etmifl say›lm›fl-t›r. Bunlar›n yerine, 54 kadar “iflbirlik-çi” yeni mutasarr›f ve kaymakam tayinedilmifltir.

Damat Ferit, kendisine muhalif73

olan çevreleri sindirmek amac›yla tefl-kil ettirdi¤i Divân-› Harplerle, eski‹ttihad ve Terakki kabinelerinde görevalm›fl birçok devlet adam›n› mahkeme-ye sevk etmifltir. Damat Ferit Hükümeti, ayr›caAnadolu’ya Tahkik Heyetleri gönder-mifltir. Heyetlerin amac›, "taflrada hu-zur ve asayifli bozabilecek baz› ahvalve hadisat ve muamelat›n meydanagelmekte olmas› sebebiyle, sorufltur-malarda bulunup rapor vermek ve aciliflleri telgrafla bildirmekti". Bununanlam› aç›kt›: Genellikle merkeze ita-atkar olan mülkiye teflkilat›na karfl›l›k,"askerî teflkilatta" merkeze karfl› birbafl kald›rma durumu vard› ve bu gibiflah›slar hizaya getirilecekti! FakatAmasya Genelgesi yay›nland›ktan veErzurum Kongresi topland›ktan sonra,bu gibi kararlar› uygulamaya koymakhiç de kolay de¤ildi. Nitekim kabine

BD N‹SAN 2011

Vahdettin’in fieyhülislam› Mustafa SabriEfendi, ordunun tasfiye edildi¤i o günlerde,üstelik ‹zmir’in iflgalinden 15 gün sonra,"Ordunun görevi oruç tutmakt›r!" diye biraç›klama yapm›flt›r.

ŞeyhülislamMustafa Sabri Efendi

74

lu’daki kar›fl›klar›n der-hal önlenmesi, Türklerinelindeki silahlar›n toplan-mas›, direnifl düflüncesi-nin etkisizlefltirilmesi"biçiminde isteklerin yerald›¤› nota üzerine 9. Or-du Müfettifli (sonra 3. Or-du) olarak Samsun’a gön-derilen Mustafa KemalPafla, Anadolu’ya ayakbasar basmaz, Havza veAmasya Genelgeleriniyay›nlam›fl ve kendisineverilen görevinin tam ter-sine, aç›kça "halk› direni-fle ça¤›rm›flt›r". Mustafa Kemal, Ana-dolu’ya ç›k›p kafas›ndaki

“kurtulufl plan›n›" uygulamaya koyarkoymaz, ‹ngilizler, ‹stanbul HükümetiBaflbakan› Damat Ferit ve PadiflahVahdettin’den Mustafa Kemal’i derhal‹stanbul’a geri ça¤›rmalar›n› istemifl-lerdir. Bu do¤rultuda hemen hareketegeçen Damat Ferit ve Padiflah Vahdet-tin, birkaç defa Mustafa Kemal’i ‹s-tanbul’a geri ça¤›rm›fllar, ancak Mus-tafa Kemal, bütün bu ça¤r›lara olum-suz cevap vererek, "Sine-i millette birferdi mücahit gibi" mücadelesini sür-dürece¤ini bildirerek istifa etmifltir.(7/8 Temmuz 1919). Bunun üzerinePadiflah Vahdettin, Mustafa KemalPafla’n›n müfettifllik görevine son ver-mifltir. (8 Temmuz 1919). Hükümet,23 Haziran1919 tarihli karar› ile, "ça¤-r›ld›¤› halde gelmedi¤i" ve "halk› hü-kümete karfl› tahrike teflebbüs etti¤i"gerekçesiyle, Mustafa Kemal Pafla’y›azlederek yerine Bahriye Naz›r› Hurflit

üyelerinden baz›lar›, örne¤in Ahmet‹zzet Pafla, bu heyetlerde görev almay›reddetmifllerdir. Damat Ferit Hükümeti’nin çarp›c›icraatlar›ndan biri de, Anadolu’ya ‹n-giliz kontrol subaylar›n›n atanmas›n›kabul etmesidir. Milli mücadele y›lla-r›nda nerdeyse bütün Anadolu flehirle-rinden bir ‹ngiliz Kontrol Subay› var-d›r.ATATÜRK’Ü YOK ETMEK ‹STE-YEN B‹R HÜKÜMET ‹stanbul Hükümeti ve Padiflah Vah-detin, "‹ngilizlere yaranma politikas›"gere¤i bu alçakça giriflimlerde bulu-nurken, Anadolu’da "kelle koltukta"vatan ve hürriyet mücadelesi ve Mus-tafa Kemal Pafla çok büyük s›k›nt›larçekmifltir. ‹ngiliz Yüksek Komiseri AmiralCalthrope’un, 21 Nisan 1919 tarihindeHarbiye Naz›rl›¤›’na verdi¤i, "Anado-

BD N‹SAN 2011

Mustafa Kemal Atatürk

BD N‹SAN 2011

Mustafa Kemal’inhükümetle olanilişkileri gazetelereo günlerdekigazetelere böyleyansımıştı

75

76

BD N‹SAN 2011

İstanbul’a geriçağrılan MustafaKemal hükümetitanımamış veordudan istifaetmişti.

Pafla’n›n tayin edilmesine ve MustafaKemal Pafla’n›n bundan sonra yapaca-¤› "tebligat ve ifl'arlar›n resmî s›fat›n›nkalmad›¤›n›" ilgili vilayetlere bildiril-mesine karar vermifltir. ‹çiflleri Bakan›Ali Kemal Bey, Sivas’a gönderdi¤i29 Haziran 1919 tarihli flifre telgrafla,Mustafa Kemal Pafla’n›n "suret-i kat-'iyyede" azledilmifl oldu¤unun (görev-den al›nd›¤›n›n) bilinmesini tebli¤ et-mifltir. 9 Temmuz 1919'da gönderdi¤ibir baflka telgrafla da, "Samsun'a ç›ka-r›lan ‹ngiliz iflgal kuvvetleri için mü-messiller nezdinde gerekli teflebbü-sat›n yap›ld›¤›n›, bunun ‹ngilizlercebir iflgal olarak kabul edilmemesi ge-

rekti¤i cevab› al›nd›¤›n›" belirterek,"azledilmifl olan Mustafa Kemal Pa-fla’n›n hareket ve tertiplerine ifltirakve muvafakat edilmemesini, HarbiyeNezareti’nce de kumandanlara bu yol-da talimat verilmifl oldu¤unu" bildir-mifltir. Ayn› flekilde, 9 Temmuz 1919tarihinde Diyarbak›r vilayetine çekilenflifre telgrafla Mustafa Kemal Pafla’n›n"azledilmifl” ve harekat›n›n "merdud",verdi¤i "emirlerin reddi" gerekti¤i vur-gulanarak, "Erzurum Kongresi'ndenmaksad›n ne oldu¤una dair, acele bilgiverilmesi" istenmifltir.

Geliflmelerden son derece endifle-ye düflmüfl oldu¤u anlafl›lan DamatFerit Hükümeti, "Müdafaa-i Millîye

ve Redd-i ‹lhak Cemiyetleri”nin çal›fl-malar›na asla yard›mc› olunmayaca-¤›n› ilan etmifltir. Mustafa Kemal Paflakastedilerek, "baz› ordu müfettifllerineverilen yetkilerin, memleketin selametve asayiflinin sa¤lanmas›na ait tedbir-leri almak oldu¤u" hat›rlat›larak, dire-nifl gösteren komutanlara karfl› mülkîve askerî kuvvetlerin birleflmesi gerek-ti¤i belirtilmifltir. ‹çiflleri Bakanl›¤›, 17 Temmuz'daVan ve 21 Temmuz'da da Bitlis, Hü-davendigar, Ankara ve Sivas vilayet-leriyle Karasi Mutasarr›fl›¤›na gönder-di¤i flifre talimatlarla "laz›m gelenlerinikaz edilmesini ve etkili tedbirlerin

al›nmas›n›" istemifltir. Damat Ferit Hükümeti, ‹çiflleriBakan› Adil imzas›yla 29 ve 30 Tem-muz 1919 tarihiyle hemen tüm vilayetve mutasarr›fl›klara gönderdi¤i flifretelgrafla, Mustafa Kemal Pafla ile RaufBey’in yakalanarak derhal ‹stanbul'agönderilmelerini istemifltir. ‹stanbul Hükümeti ve PadiflahVahdettin’in bilgisi ve iste¤i dahilinde‹stanbul Müftüsü Dürrizade AbdullahEfendi’nin yay›nlad›¤› bir fetva ile,Mustafa Kemal ve silah arkadafllar›n›n(Karabekir hariç) idam edilmelerinin"dinen caiz" oldu¤u bildirilmifltir. Bu"h›yanet fetvalar›" Anadolu’ya ‹ngilizuçaklar›nca at›lm›flt›r.

77

BD N‹SAN 2011

‹stanbul Hükümeti ve Padiflah Vahdettin’-in bilgisi dahilinde toplanan Divan› Harp(Kürt Mustafa Divan›) Mustafa Kemal ve silaharkadafllar›n› (Karabekir hariç) g›yaben idamamahkûm etmifltir.

‹stanbul Hükümeti ve PadiflahVahdettin’in bilgisi dahilinde toplananDivan› Harp (Kürt Mustafa Divan›)Mustafa Kemal ve silah arkadafllar›n›(Karabekir hariç) g›yaben idama mah-kum etmifltir. (11 May›s 1920).

Ayr›ca Mustafa Kemal Pafla’n›nniflanlar›, madalyalar› ve fahri yaverlikrütbesi elinden al›nm›flt›r.

DEJAVU30 Ekim 1918’de Mondros AteflkesAntlaflmas›’n›n imzalanmas›ndan son-ra Anadolu’da yaflanlar "dejavu" misa-li bugünün Türkiye’sinde yaflananlarabenzemektedir.

fiöyle ki:O günkü Hükümet, Türkiye’deki

"milli güçlerden" rahats›z olarak bugüçleri tasfiye etmekte, bu do¤rultudakadrolaflmaktayd›.

O günkü hükümet, "ulusalc› güçle-ri" tasfiye ederken ‹ngilizlerden telkin,destek ve yard›m almaktayd›.

O günkü hükümet, yarg›y› kontrolalt›na alarak "göstermelik yarg›lama-

larla" bütün "vatansever" güçleri as-ker-sivil "suçlu" diye damgalayarakBekira¤a zindanlar›na ve Malta Ada-s›’na t›k›yordu.

O günkü hükümet, ‹ngiliz k›flk›rt-mas› ve bask›s›yla Anadolu’da birKürt ve Ermeni devleti kurulmas› tel-kin ve bask›lar›na seyirci kal›yor, hattaonay veriyordu.

O günkü hükümet, Anadolu’da‹ngiliz "kontrol subaylar›" bulunmas›-na izin veriyor, "iflbirlikçi", "milli ha-rekete karfl›", hükümetin kontrolün-de bir "Mütareke bas›n›" oluflturuyorve… "Milli güçleri" etkisiz k›lmakiçin "din"i kullan›yordu. O günleri an›msamak istemeyece-¤imiz denli unutabilmemizi dileriz.•

[email protected]

Dipnotlar:(1) Tarih Vesikalar› Dergisi, 3387, Harp TarihiVesikalar› Dergisi, S.29, Belge, 745. (2) ZekiSar›han, Kurtulufl Savafl›’nda ‹kili ‹ktidar, s.71.(3) Alemdar, 27 A¤ustos 1919. (4) Ali FuatCebesoy, Milli Mücadele Hat›ralar›m, s.79.Kaynaklar:Sinan Meydan, Atatürk’ün Gizli Kurtulufl Plan-lar›, “Parola Nuh”, ‹stanbul, 2009. / SinanMeydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanlar›, ‹stanbul,2010. / Sinan Meydan, Atatürk ‹le Allah Ara-s›nda, ‹stanbul, 2009. / Zeki Sar›han, KurtuluflSavafl›’nda ‹kili ‹ktidar, ‹stanbul, 2000./ ZekiSar›han, Kurtulufl Savafl› Günlü¤ü, Ankara,1984. / Türk ‹stiklal Harbi Dergisi. / TayyibGökbilgin, Milli Mücadele Bafllarken, Ankara1959. / Baflbakanl›k Osmanl› Arflivleri. Sela-haddin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Ka-dar, Ankara 1973. / Sina Akflin, ‹stanbul Hükü-metleri ve Milli Mücadele, ‹stanbul, 1983/ AliFuat Cebesoy, Milli Mücadele Hat›ralar›, ‹s-tanbul 1953 / Bilal fiimflir, ‹ngiliz BelgelerindeAtatürk, Ankara 1973 / Atatürk, Nutuk, KültürBakanl›¤› Yay›nlar›, C.I, ‹stanbul 1975.

78

BD N‹SAN 2011

Rauf Orbay

79

BD N‹SAN 2011

u medeniyet âleminde ilmi sevi-yesi ve maddi kudreti ile yüksekve itibarl› bir millet olmak sars›l-

mayan idealimizdir. Devrimci nesil,bu ideal yolunda hiçbir fedakârl›ktançekinmiyor.

Muhterem Baflvekil ‹smet Pafla,bir nutkunda Türk vatandafllar›n›n va-zifelerinden bahsederken flu sözlerisöylemiflti:

"Cumhuriyet evlatlar›n›n vazifeleribu vatan›n dünya devletleri içinde,pass›z bir çelik, medeniyetin ümran›ve nimetleri ile bezenmifl bir bahçe,ilmin, teknolojinin ve kültürün yüksekmazhariyetlerine eriflmifl vatandafllaryuvas› olmas› için çal›flmak, u¤raflmak,mücadele etmektir. Bu u¤urda hiçbirmüflkül tan›m›yoruz. Hele milleti ce-haletten kurtarmak, Türk Harfleri ileyeni bir nur ve kültür hayat›na girmekazim ve karar›nda samimiyetimiz, ›s-rar›m›z sars›lmaz bir haldedir."

Cumhuriyet Türkiyesi’nin bu azizidealini ifade ve tatbik eden ‹smet Pa-fla Hazretleri, bugün Maarif Vekili

(E¤itim Bakan›) s›fat› ile de, halk› ce-haletten kurtarmak yolundaki mücade-leyi idare ediyor.

Büyük ifllerde muvaffak olmakiçin ekseriya maddi kuvvet ve araçlaryeterli de¤ildir. Harplerde, büyük bir›srar ve mücadele ile bitecek ifllerdemaneviyat›n, ruhi hususiyetlerin debüyük tesirleri vard›r. Harpte askerle-rinin, zabitlerinin ve bütün halk›n ruhve maneviyat›n› idare etmifl olan Bat›Cephesi Kumandan› ‹smet Pafla, dev-let idaresinde de, en mahir bir psikologgibi daima muhitinin ruhiyat›n› dagöz önünde tutuyor. Maarif Vekili ‹s-met Pafla Hazretleri; Millet Mekteple-rin ö¤retmenlerine gönderdi¤i bir ta-mimde, vazife esnas›nda ruhiyata nekadar ehemmiyet vermek laz›m oldu-¤unu yeniden hat›rlat›yor.

Ö¤retmenlere hitap eden tamiminruhu, özeti fludur:

Ö¤retmenlerimiz bu tarihi vazife-lerine bafllad›klar› gün, milletin cehale-te karfl› feveran etmifl en samimi hisleriile karfl›laflm›fl bulunuyorlard›. fiimdi

Y A Z I L A R I

E⁄‹T‹MCEPHES‹NDE

fi

onu daha yak›ndan görüyor ve ruhuüzerinde do¤rudan do¤ruya müessirolacak bir mevkide bulunuyorlar.

Millet Mektepleri talebesinin birözelli¤i vard›r. Küçük mektep çocuk-lar› haklar›nda tatbik olunan usul vemuamele, Millet Mektebi talebesineuygun gelemez. Bunlar hayat›n pratiksahalar›nda yaflam›fl, yanl›fl veya do¤-ru türlü türlü görüfller edinmifl, tecrübegörmüfl insanlard›r. Onlara nezaketile uysall›kla muamele etmek laz›md›r.Vazife, yaln›z bu eriflkin insanlaraharf ö¤retmekten ibaret de¤ildir. “Geç-miflin bin bir ihmali yüzünden bak›m-s›z ve örneksiz kal-m›fl bu vatandafl-lara ayn› zamandagörgü kurallar›ylayaflamay›...” daö¤retmek gerekir.

Türk milletininflerefli, irfanl› birmillet olarak dün-yaya kendini arzetmesi bizim yücebir idealimizdir.Bu mübarek idea-lin tahakkukunda en büyük vazife vebinaenaleyh en büyük fleref ö¤retmen-lere düflüyor.

arf Devrimi (‹nk›lâb›)’ne ka-rar verirken, Millet Mekteple-ri’ni açarken, kafalar›m›z

nihayetsiz ümit ve hayallerle dolu idi.Giriflti¤imiz mücadelede mukavemetiçin kuvvetimiz, halk›n kabiliyet veyetene¤ine güvenimiz vard›r. Bununlaberaber, ümit ve hayallerimiz nazaribir mahiyet arz etmekten hali kalm›-

yordu. Bir iki ayl›k tatbikattan sonra,elde etti¤imiz müspet hakikatler ümitve hayalimizi geçti.

‹smet Pafla Hazretleri’nin dedi¤igibi: “Milletin cehalete karfl› samimibir feveran›” ile karfl›laflt›k. Bu müs-tesna vaziyetten istifade etmemek,güzideler, münevverler için affedilmezbir günah olur.

Bat› ve Kuzey memleketlerindekihalk›n yüzde doksan befli okuma-yaz-ma biliyormufl… Bu gibi haberleriokumaktan hem bir hayret, hem debir nevi g›pta hissetmemek kabil de¤il-dir.

fiimdi bu mesut neticeyi art›k Türkiyeiçin de, bir hayal mahiyetinde telakkietmiyoruz. Daha ilk hamlede, ilk dev-rede Millet Mektepleri’ne devamedenlerin bir milyona yak›n bir miktar›bulmas›, bu ümidimizi takviye ediyor.Yeter ki, vaziyetten istifade etmesinibilelim. Maarif Vekili(E¤itim Bakan›)‹smet Pafla’n›n muallimlerden istedi¤ibudur.

Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 4 fiubat 1929

80

BD N‹SAN 2011

Harf Devrimi’ne karar verir-ken, Millet Mektepleri’ni açar-ken, kafalar›m›z nihayetsizümit ve hayallerle dolu idi.Giriflti¤imiz mücadeledemukavemet için kuvvetimiz,halk›n kabiliyet ve yetene¤inegüvenimiz vard›r.

H

skiflehir ve çevresinin Yunan-lar›n eline geçmifl olmas› veOrdumuzun da Sakarya’n›n do-

¤usuna çekilmesi gibi hususlara ilktepki Meclis’ten geldi. Muhalifler,geliflmelere göre cephedeki komutan-lar› olabildi¤ince elefltiriyor ve “Ordunereye gidiyor, Millet nereye götürü-lüyor? Bu gidiflin elbette bir sorumlusuvard›r. O nerededir? Onu göremiyo-ruz. Bu günkü ac›kl› ve korkunç du-rumun as›l sorumlusunu ordunun ba-fl›nda görmek istiyoruz.” sözleriyletepkilerini dile getiriyordu.

Asl›nda, Mustafa Kemal, askerlikmesle¤inin gere¤i olarak orduya yap›l-mas› gerekli olan› yapt›rm›fl ve orduyuSakarya Nehri’nin do¤usuna çekmek-

le düflman kuvvetlerle aras›na büyükbir mesafe koymufl, böylelikle biryandan zaman kazanm›fl ve bir yandan

81

ATATÜRK’ÜNDÜNYASICengiz Önal

16Baflkomutan

Mustafa Kemal veSakarya Meydan

Muharebesi

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

att› müdafaa yoktur, sath› müdafaa vard›r. O sat›h bütün vatand›r.Vatan›n her kar›fl topra¤›, vatandafl›n kan›yla ›slanmad›kça terk olunamaz.H

E Mustafa KemalSakarya adl›at›yla

da ordunun az da olsatoparlanmas›na imkânsa¤lam›flt›…

Meclis’te ve k›s-men de yurdun bir k›-s›m yerlerinde olumsuztepkiler oluflmakta vebunlara gereken cevap-lar da Mustafa Kemaltaraf›ndan çeflitli flekil-lerde verilmeye çal›fl›l-maktayd›. Ancak TürkUlusu kendisine anlat›-lanlar sonucunda bir beklenti içinegirmifl ve bundan sonra yap›lacak mu-harebenin bir ölüm-kal›m savafl›m›olaca¤›n›n bilinciyle, bunun için gere-ken ne varsa yap›lmas›n› istiyordu.Hatta ola¤anüstü tedbirler al›nmas›n›dillendiriyor ve tüm bunlar›n alt›ndanda sadece Mustafa Kemal’in kalkabi-lece¤ine iflaret ederek, O’nu ordununbafl›nda görmek istedi¤ini ifade edi-yordu. Buradaki ilginçli¤e dikkat etti-¤imizde; çeflitli yol ve yöntemlerleMustafa Kemal’e kadar ulaflan tepki-lerden de görülebilece¤i üzere, muha-lifler de Mustafa Kemal’in ordununbafl›na geçmesini istiyordu. Bu görüflekarfl› ç›kanlar da olmas›na karfl›n, ço-¤unlu¤un arzusu bu yöndeydi…

***ustafa Kemal, her zaman-ki bilinen tav›r ve olaylaraak›lc› yaklafl›m›yla, önce

tepkiler karfl›s›nda so¤ukkanl›l›¤›n›korudu ve öneriler karfl›s›nda sessizkald›. Ancak yo¤un istek karfl›s›ndaMeclis’e bir önerge vererek, ço¤unlu-¤un talebini karfl›lamaya haz›r oldu¤u-nu, bunu üç ayl›k bir süre için ve Mec-

lis’in sahip oldu¤u bütün yetkilerifiilen kullanmak kayd›yla kabul edebi-lece¤ini bildirdi.

Önerge Meclis’te önce baz› dalga-lanmalara yol açt›. Baz› muhalif mil-letvekilleri “Baflkomutanl›k” unvan›-n›n, Meclis’in manevi flahsiyeti içindeolmas› münasebetiyle verilemeyece-¤ini, bunun yerine Baflkomutan Vekiliunvan› verilmesinin daha do¤ru olaca-¤›n› ve benzeri bir k›s›m karfl› görüfl-lerini belirttiler. Fakat bu düflüncebeklenen ilgiyi görmedi. Elefltirilerhavalarda uçuyor ve konuyla ilgiliyo¤un tart›flmalar yaflan›yordu. Yap›-lan bütün elefltiriler ve yaflanan bütüntart›flmalar sonucunda, 5 A¤ustos 1921tarihinde TBMM, Baflkomutanl›k Ya-sas›’n› kabul etti. Yasaya göre, “Ordu-nun maddi ve manevi gücünü büyükölçüde artt›rmak, sevk ve idaresini birkat daha sa¤lamlaflt›rmak için TBMM’-nin bununla ilgili yetkisi, üç ay süreyleMeclis ad›na fiilen kullanmak üzereMustafa Kemal’e veriliyordu.” Mus-tafa Kemal’in, “Türk Ordusu’nun Bafl-komutan›” olmas› ve bu görevi Mecli-s’in bütün yetkilerini kullanarak yap-

82

BD N‹SAN 2011

M

Mustafa Kemal’in, “TürkOrdusu’nun Baflkomutan›”olmas› ve bu görevi Meclis’-in bütün yetkilerini kulla-narak yapmas› itibariyle,verece¤i bütün emirler ka-nun niteli¤inde olacakt›.Baflkomutanl›k Yasas›’n›nözü buydu.

ise Refet (Bele) Pafla’y› atad›. ‹smetPafla sadece Bat› Cephesi Ordular›Komutan› olarak görevini sürdürdü…Sonra, Baflkomutan olarak Türk Ulu-su’na ve Ordu’ya yay›mlad›¤› bir bil-diriyle, “Düflman›n, ülkenin harim-iismetinde bo¤ulmas› için her fleyinyap›laca¤›n›…” duyurdu…

***Ulusal Yükümlülük (Tekâlif-iMilliye) Emirleri

Mustafa Kemal bir taraftan TürkUlusu’nun ve ordunun moralini yük-sek tutmaya çal›fl›rken, di¤er taraftanasker, silah ve malzeme bak›m›ndanbüyük eksikleri olan ordunun ihtiyaç-lar›n› sa¤layabilmek için enerjik birflekilde çal›flmaya bafllad›. Baflkomu-tan olarak, topyekûn bir savafl›m› yü-rütebilmek için, 7 A¤ustos 1921 tari-hinde “Tekâlif-i Milliye(Ulusal Yü-kümlülük)” emirlerini yay›mlad›.

Bu emirleri;1) Her ilçede bir Tekâlif-i Milliye(Ulusal Yükümlülük) Komisyonu ku-

rulacak.2) Her evden bir kat ça-mafl›r, bir çift çorap veçar›k haz›rlan›p, Komisyo-n’a teslim edilecek.3) Tüccar ve Halk›n elindemevcut giyim eflyas›n›n,bedeli sonra ödenmek üze-re, %40’na el konulacak.4) Yiyecek maddeleri ilegaz, sabun ve mum stokla-r›n›n, bedeli sonra öden-mek üzere, %40 orduyaverilecek.5) Ordu’nun ihtiyaçlar›için al›nan nakliye araçla-

mas› itibariyle, verece¤i bütün emirlerkanun niteli¤inde olacakt›. Baflkomu-tanl›k Yasas›’n›n özü buydu.

Mustafa Kemal, Meclis’in bu ka-rar›n›n ard›ndan yapt›¤› konuflmada,“Zavall› milletimizi esir etmek isteyendüflmanlar› mutlaka yenece¤imizeolan güven ve inanc›m bir dakika ol-sun sars›lmam›flt›r. Bu kesin inanc›m›yüksek heyetinize, Türk Ulusu’na vebütün dünyaya karfl› ilan ederim.”sözleriyle teflekkür etti.

Hemen çal›flmalara baflland› veilk ifl olarak Genelkurmay Baflkanl›¤›ile Milli Savunma Bakanl›¤›’n›n mer-kez kadrolar› birlefltirilip, Baflkuman-danl›k Karargâh› oluflturuldu. MustafaKemal, yeni bir düzenleme neticesin-de, hem Genelkurmay Baflkanl›¤›’n›ve hem de Bat› Cephesi Komutanl›¤›görevlerini yapan ‹smet (‹nönü) Pa-fla’n›n bu görevden istifa etmesiyle,Genelkurmay Baflkanl›¤› görevineFevzi (Çakmak) Pafla’y›, ondan bofla-lan Milli Savunma Bakanl› görevine

83

BD N‹SAN 2011

Bat› CephesiOrdular›Komutan›‹smet Pafla

için Kastamonu, Samsun, Konya veEskiflehir bölgelerine ‹stiklal Mahke-meleri gönderildi. Böylece ola¤anüstükoflullarda, ola¤and›fl› önlemlerle orduihtiyac›n›n önemli bir k›sm› tamam-land›. Bu emirler ile ‹smet Pafla’n›nifadesiyle, “…Harikulade bir gayretle,harikulâde bir sonuç al›nd›…”

Ulusal Yükümlülük Emirleri’nin,‹flgalci ve istilac› emperyalist kuvvet-leri durdurabilmek için ordunun elindehiç bir fleyin kalmad›¤› bir dönemde,silah, cephane, erzak, giyecek, yiye-cek, nakliye araç ve gereçlerinin sa¤-lanmas› bak›m›ndan her türlü olanak-lardan yararlan›lmas›n› ve Türk Ulu-su’nun topyekûn savafl›ma kat›lmas›n›gerçeklefltirebilmek için ne denliönemli oldu¤u aç›kt›r…

***Sakarya Meydan Muharebesi(23 A¤ustos-13 Eylül 1921)

Yunanlar Sakarya Nehri civar›ndayap›lacak çarp›flmalara çok önem ve-riyordu. Bunun için de h›zla haz›rlan-

maya bafllad›-lar. Yunan Kra-l› Konstantinbile Anadolu’-ya geçmiflti.Kü tahya ’dayapt›¤› bir top-lant›da, ordu-sunun komutakademesine,Sakarya’y› a-fl›p, AnadoluUlusal Hareke-ti’nin merkeziolan Ankara’-ya ulaflmalar›

84

r›ndan baflka, halk›n elinde kalan nak-liye araçlar› ile ücretsiz olarak, aydabir kez ve 100 Km kadar ulafl›m yap›-lacak.6) Ordu’nun yiyecek ve giyece¤ineyarayan bütün terk edilmifl mallaraordunun emrine verilecek.7) Halk›n elinde bulunan ve bir flekildesavaflmaya yarayacak bütün silah vecephane, üç gün içinde Komisyon’ateslim edilecek.8) Benzin, gres ya¤›, makine, saatçive taban ya¤lar›, vazelin, otomobil vekamyon lasti¤i vb kimyevi maddelerile telefon makinesi, kablo, pil, ç›plaktel vb gibi maddelerin %40’›na el ko-nulacak.9) Tüm demirci, marangoz, dökümcü,tesviyeci, saraç, arabac› esnaflar› Ord-u’nun emrinde çal›flacak.10) Halk›n elinde bulunan binek veyük tafl›y›c› hayvanlar ile tafl›t araçla-r›n›n %20’sine el konulacak.” fleklindeözetlemek mümkündür.

Verilen emirlerin uygulanmas›

BD N‹SAN 2011

Ulusal Yükümlülük Emirleri gere¤iordunun ihtiyaçlar› halktankarfl›land›.

emrini verdi. Yunanlar Anadolu’yuiyiden iyiye benimsemifl, sanki ötedenberi kendi mülkleriymifl gibi de sahip-lenmifllerdi. Bu münasebetle, SakaryaMeydan Muharebesi Yunanlar içinAnkara’ya ulaflman›n önündeki tekengeldi…

Mustafa Kemal, Sakarya MeydanMuharebesi’ni, “Sakarya Melhame-i Kübras› (Çok Büyük ve Kanl› Çar-p›flmalar)” olarak adland›rmaktayd›.Cepheye hareketinden önce küçük birkaza geçirmifl ve kaburgalar›ndan bir-kaç tanesinde zedelenmeler meydanagelmiflti. Bu durumda bile O’nu cep-heye gitmekten al›koymak mümkünolamad›. Doktorlar›n›nbütün ›srarlar›na ve olufla-bilecek tehlikeleri belirt-melerine karfl›n; MustafaKemal ikna edilemedi ve12 A¤ustos 1921 tarihin-de Genelkurmay Baflkan›Fevzi Pafla ile birlikte, An-kara-Polatl› aras›nda bulu-nan Alagöz’deki Bat› Cep-hesi Komutanl›¤› Karar-

gâh›’na hareket etti.***

Yunan ordusu 13A¤ustos 1921’degüneyden hareketegeçti ve Türk Ordu-su’yla ilk temas 17-18 A¤ustos günle-rinde sa¤land›. TürkKuvvetleri, askeribir taktik gere¤i ola-rak oyalamayla ge-rilerken; as›l amaçhâs›l oluyor ve Yu-

nan ordusunun ilerlemesi engelleni-yordu. Böylece Sakarya k›y›s›na dekgelindi. Düflman, cephe birliklerimizingerideki karargâhla ilifli¤ini kesebil-mek için bütün a¤›rl›¤›n› güney cephe-sinde toplad›. Amaçlar› bir an evvelAnkara’y› ele geçirmekti. Türk Ordu-su’nun sol kanad› Ankara’n›n 50 kmgüneyine kadar çekilmifl olmas›na kar-fl›n, Yunanlar amaçlar›na ulaflamad›.Yunanlar, 23 A¤ustos 1921 tarihinde,100 km uzunlu¤undaki bütün cepheboyunca sald›r›ya geçerek, fliddetlikanl› çarp›flmalar› bafllatt›. A¤›rl›kl›

BD N‹SAN 2011

Kad›nlar›m›z cephe yollar›nda

Baflkomutan Bat› Cephesi’nde

85

çat›flmalar güneyde oluyordu. Çarp›fl-malar›n ikinci günü, Türk Kuvvetle-ri’nin önemli bir dayanak noktas› olanve Haymana’n›n güney bat›s›nda bu-lunan Mangal Da¤› eteklerinde fliddetliçarp›flmalar yafland›. Gittikçe çarp›fl-malar›n neredeyse tamam› cepheningüneyinde cereyan ediyordu. Ancak,Yunanlar›n bu çevirme hareketi güne-ye do¤ru cephenin daha da uzamas›nayol açt›¤›ndan; ordusunun vurucu gü-cü ve etkisi gittikçe zay›fl›yordu. Düfl-man›n güneydeki bask›s›, kuzeydengüneye yönlendirilen kuvvetlerimizleönlenmeye çal›fl›l›yordu. Bunun üze-rine Yunanlar 30 A¤ustos’tan itibaren,cephenin merkezinden Haymana yö-nünde bir yarma girifliminde bulun-dular. Bu sefer de güneydeki kuvvetle-rimizin bir k›sm› bu hareketi bast›rmakiçin merkeze yönlendirildi. Nispetenbaflar› da sa¤lad›lar. Önemli bir diren-me noktas› konumunda olan ve Man-gal Da¤› ile Alagöz Karargâh› aras›ndabulunan Çal Da¤›’nda da yo¤un çar-

p›flmalar yaflan›yordu. Ancak, düflmangüçler yarma hareketinde tam baflar›sa¤layamad›. Ama her harekette güç-lerini bir kez daha ortaya koyuyorlard›.

urum kritikleflmeye baflla-m›flt›. Baflkumandan MustafaKemal bu kritik ortamda, “Hat-

t› müdafaa yoktur, sath› müdafaa var-d›r. O sat›h bütün vatand›r. Vatan›nher kar›fl topra¤›, vatandafl›n kan›yla›slanmad›kça terk olunamaz. Onuniçin küçük-büyük her Birlik ilk dura-bildi¤i noktada tek-rar düflmana karfl›cephe oluflturup, muharebeye devameder. Yandaki Birli¤in çekilmeye mec-bur kald›¤›n› gören di¤er Birlikler onatabi olamaz. Bulundu¤u mevzide niha-yete kadar sabrederek direnmeye mec-burdur.” esas›na dayal› bir stratejiaç›klad›…

Buna karfl›n ve Genelkurmay Bafl-kan› Fevzi Pafla’n›n büyük gayretleriy-le askerlerimizin cesaretlendirilmeyeçal›fl›lmas› neticesinde bile Yunan

86

BD N‹SAN 2011

Sakarya Meydan Muharebesi

D

ilerlemesinin önü-nü kesmek müm-kün olamad›. 25-28 A¤ustos tarih-lerindeki çarp›fl-malarda karfl›l›kl›olarak önemli ka-y›plar verildi. Düfl-man kuvvetleriHaymana’n›n gü-neyine do¤ru iler-lemelerini sürdü-rüyorlard›. Yine29 A¤ustos’ta Di-kilitafl mevkiindeyap›lan çarp›flma-lar her iki taraftan çok say›da askerkayb›na sebep oldu. Bu çarp›flmalarlaAlay bütünlü¤ündeki birliklerin askersay›lar› yar›ya kadar inmifl olsa bile,Yunanl›lar 5 Eylül 1921’de Sivrihisarve çevresinde stratejik önemi haiznoktalara sahip oldular.

***Cephenin kuzeyden güneye do¤ru100 km mesafeye ulaflm›fl olmas› veYunan askerince yeterince tan›nmayanAnadolu topra¤›nda böylesi bir büyükcephede çarp›flmalar› sürdürmenin heryönüyle güçlükleri itibariyle Yunanordusunun hareket kabiliyetinde vemevcut güçlerinde zafiyetler görülme-ye baflland›. Yunan ordusunun yer yerduraklad›¤› görülmeye baflland›. Bunugören ve oldukça düzenli ve sistematikbir flekilde çekilmeye çal›flan TürkKuvvetleri ise; 6 Eylül 1921 tarihindehemen ve bask›n tarz›nda karfl› taarru-za bafllad›. Mehmetçi¤in aral›ks›z vebask›n türündeki bu sald›r›lar› Yunanordusunda flaflk›nl›k ve panik yaratt›.

Düzensiz bir flekilde ve adeta kaçar-cas›na geri çekilmeye bafllad›lar. Düfl-man güçleri çözülmeye bafllad›…Askerlerimiz bu bask›n tarz›ndakisald›r›lar›yla düflman askerlerini 13Eylül 1921 tarihinde, tamamen, Sa-karya Nehri’nin bat›s›na atmay› ba-flard›. Yunan ordusu öylesine panikle-miflti ki, Mehmetçi¤in h›zla ele geçir-di¤i Sivrihisar’da bir k›s›m düflmanbirlikleri komuta kademesinin özeleflyalar› dahi ele geçirilenler aras›n-dayd›.

23 A¤ustos-13 Eylül 1921 tarihleriaras›nda ve 22 gün, 22 gece aral›ks›zve kesintisiz süren Sakarya MeydanMuharebesi, Baflkomutan MustafaKemal komutas›ndaki Türk Ordusu’-nun galibiyetiyle sonuçland›. Zafer,baflta TBMM olmak üzere Türk Ulu-su’nda büyük sevinç yaratt›. Meclis,19 Eylül 1921 tarihli oturumunda Bafl-komutan Mustafa Kemal Pafla’ya Ga-zilik unvan›yla Mareflallik rütbesi veOrdu Komutanlar›’yla birlikte 129

87

BD N‹SAN 2011

Baflkomutan Sakarya’da

88

kifliye takdirname, 243 kifliye de ‹s-tiklal Madalyas› verilmesini kararlafl-t›rd›.

***aflkomutan Mustafa Kemal, 21Eylül 1921 tarihinde bir beyan-nameyle Türk Ordusu’na, “Bu

defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’-nin hakk›mda yeni bir rütbe ve Gaziunvan› ile tecelli eden iltifat ve tevec-cühü do¤rudan do¤ruya size aittir.Milletin verdi¤i bu rütbe ile yükselenordu, en flerefli ve en ulu bir gaza ilemümtaz olan ordudur. Sizin kahraman-l›¤›n›zla, sizin gösterdi¤iniz nihayetsiz

fedakârl›klar pahas›na kazan›lan bü-yük muzafferiyetin, millet taraf›ndantakdirine delalet eden bu unvan verütbeyi, ancak size izafe ederek bütünaskerlik hayat›m›n en büyük sermaye-i iftihar› olarak tafl›yaca¤›m.” sözleriy-le seslenerek, ordunun her kademedekiferdine teflekkür etti.

Bu mesaj, O’nun emrinde ve bir-likte çal›flt›¤› kadrolara olan inanc›n›ve onlara verdi¤i de¤eri gösteren eflsizbir belge olarak tarihin sayfalar›ndahak etti¤i yeri ald›… •

(Gelecek Ay: Büyük Taarruz)[email protected]

BD N‹SAN 2011

Düflman kuvvetleri çekiliyor.

B

Kötü bir fley yapmad›ysan fleytanlar›n kap›n›çalmas›ndan korkma.

A¤aç ne kadar yüksek olursa olsun, yapraklar›yine de yere dökülür.

Baflkalar›n› azarlar gibi kendini azarla, kendiniaffeder gibi baflkalar›n› affet.

Baflar›s›zl›k, baflar›dan daha çok fley ö¤retir.

Ata eyeri ile k›ymet biçme.

Ç‹N ATASÖZLER‹

89

BD N‹SAN 2011

ugün Milli E¤itim Bakanl›¤› veYüksekö¤retim Kurulu ile ilgilikanun ve mevzuatlarda, buna

ba¤l› olarak e¤itim kurulufllar› ve üni-versitelerin yönetmelik ve yönergele-rinde, idari ve akademik yap›lanma-daki birim adlar›nda (E¤itim-Ö¤retimKomisyonu, daire baflkan› gibi), ba-s›nda ve görsel medyada, Resmi Ga-zete’de ve daha pek çok yerde “E¤i-tim-Ö¤retim” sözcü¤ü yayg›n birflekilde kullan›lmaktad›r.

Oysa, al›flagelinmifl bu klifle kulla-n›m ve bunun tafl›d›¤› anlaml›l›k, bi-limsel olarak ça¤dafl “e¤itim” anlay›fl›ve düflüncesiyle ba¤daflmas› söz konu-su olamayan bir yan›lg›y› yans›tmakta-d›r.

E¤itim-ö¤retim kullan›m› “ö¤ren-me” ifllevini hiçe sayan, hatta ö¤renimsürecinin ne oldu¤unu ve nas›l olufltu-¤unu dikkate almadan, sanki e¤itim

denilince sadece “ö¤retim” ifllevininolmas› gerekti¤ini öngören sak›ncal›bir kullan›md›r.

Bugün bir yönetmelik veya yöner-ge haz›rlamak veya resmi makamlarabir yaz› yazmak gerekti¤inde bununyanl›fl bir kullan›m oldu¤unu bildi¤i-niz halde ‘e¤itim-ö¤retim’ kavram›n›hukuki olarak kullanmak zorundas›-n›z. Oysa, do¤ru bir kullan›m olan“ö¤retim ve ö¤renim” sözcüklerinikullanam›yorsunuz; kullanabilmeniziçin yeni bir kanun gerekmektedir.

Bilinece¤i üzere, “e¤itim” faaliye-tinin biri “ö¤retmek”, di¤eri de “ö¤-renmek” olmak üzere birbirine içselba¤lant›s› olan iki ayr› yönü vard›r.K›saca, “e¤itim = ö¤retim + ö¤re-nim”dir.

Her e¤itimci, verimli olabilmekiçin, alan ne olursa olsun (fizik, mate-matik, tarih, sosyal bilimler, anadili

Yazan: Prof. Dr.S‹NAN BAYRAKTARO⁄LU

B

E¤itim-Ö¤retimYan›lg›s›

Deney, gözlem, sentez ve yorum yapabilen, akılcı,araştırıcı, üretici ve yaratıcı bireyleri yetiştirebilenbir eğitim kalitesini gerçekleştirmek için öncellikleeğitim-öğretim yerine öğretim-öğrenim düşüncesinibenimsemek ve bunu kavram olarak her alandakullanıma sokmak gerek.

e¤itimi, yabanc› dil vb.) ilgili alan›nözelli¤ine göre, o alan›n ö¤retimindekiözel pedagojik yöntem ve teknikleri,ö¤rencinin o alan› alg›lamas›nda uyar-lad›¤› “ö¤renim stratejilerine” görebelirlemekten sorumludur.

Örne¤in, anadil veya yabanc› dilö¤renimi, kesintisiz olarak süreklilikgerektiren ve hatta yaflam boyu devameden bir e¤itim faaliyetidir. “Ö¤retim”,yabanc› dil ö¤renim sürecini, amac›n›,becerisini, h›z›n›, etkinli¤ini, geliflimi-ni yönetmektir. “Ö¤retici”, ö¤renimyöntem ve araçlar›n› yöneten, yol gös-teren, ö¤renciye dan›flmanl›k yapan,onun destekçisi olan, k›saca, ö¤renciyibilinçlendirerek ona bir yabanc› dilinas›l “ö¤renebilece¤ini ö¤reten”dir.“Ö¤renci” ise yabanc› dil ö¤renim sü-recinin sorumlulu¤unu bilinçli olarakbizzat üstlenen ve ilgili yabanc› dili“ö¤renmeyi ö¤renme” u¤rafl›s› içindeolan bireydir.

Bu ba¤lamda, sa¤l›kl› bir “ö¤re-tim” faaliyeti, “ö¤renim” ifllevininniteli¤i, oluflumu, süreci gibi özellikle-rin ne ve nas›l olduklar›n› anlamadanyürütülemez. Aksi durumda, “e¤itim”,ö¤retici taraf›ndan bilgi yüklemesi ya-p›lan ezbercili¤e dönüflür. Oysa ça¤-dafl e¤itimin temel amac› ö¤rencilere“ö¤renmeyi ö¤retmek”tir. Ö¤renciyebilgi aktarmak yerine onun ö¤renmesürecini yönlendirmek ve ona ö¤renimbecerilerini gelifltirmesinde destek ol-makt›r. Ona kendi kendine ö¤renebil-mesini ö¤retmek ve yaflam› boyuncakendi kendini e¤itebilecek düzeye ha-z›rlamak, k›saca onu “ö¤renmeyi ö¤-renmek”le bilinçli k›lmakt›r.

Konfüçyüs’ün her zaman her yer-

de s›k s›k kullan›lan klasik sözünüan›msamakta fayda var: “Birine birbal›k verirsen onu ancak bir gündoyurabilirsin; ama ona bal›k tut-may› ö¤retirsen onu hayat boyudoyurursun.” Anlafl›l›yor ki, Konfüç-yüs bir toplum için üretken ve yarat›c›bir insan gücünü yetifltirmenin yolunuas›rlar önce göstermifl.

Böylece, “e¤itim-ö¤retim” kulla-n›m›, e¤itimin ancak “ö¤retme” yönü-ne a¤›rl›k vermektedir.

“Ö¤renme” ise hiçe say›lmakta-d›r. Bu da, ö¤rencinin s›n›fta ö¤reticikarfl›s›nda dinamik ve kat›l›mc› birgüç olarak yetiflmesi yerine pasif birdinleyici olmas› anlay›fl›n› vurgula-maktad›r. Baflka bir deyiflle, e¤itimfaaliyetinin “ö¤renci merkezli” biryöntemle yürütülmesi de¤il “ö¤ret-men merkezli” bir yöntemle yürütül-mesi ifade edilmektedir.

Oysa, geleneksel olarak ezberedayanan, kuru kuru bilgi yüklemesiyapan, kifliyi dar kal›plar içerisindedüflünmeye yönelten, yeteneklerin vezihinsel geliflimin körelmesine nedenolan ‘e¤itim-ö¤retim’ gibi ça¤d›fl› bire¤itim düflüncesi, yarat›c›l›¤› de¤il,bugün Türkiye’de oldu¤u gibi bilgiyükünü ölçen süzgeçlere dönüflmüflbir s›nav düzenini oluflturur.

Sonuç olarak, deney, gözlem, sen-tez ve yorum yapabilen, ak›lc›, araflt›-r›c›, üretici ve yarat›c› bireyleri yetifl-tirebilen bir e¤itimi gerçeklefltirmekiçin öncellikle e¤itim-ö¤retim yerineö¤retim-ö¤renim düflüncesini benim-semek ve bunu kavram olarak heralanda kullan›ma sokmak gerek. •

90

BD N‹SAN 2011

iz de tan›y›n ki, Devlet'e,Devlet'in Valisi'ne güvenme-ye devam edin.

1950 seçimleri öncesi DemokratParti’nin ileri gelenleri yurt gezileri-ne ç›k›yorlar ve her gittikleri vilayettevatandafllar taraf›ndan büyük ilgiylekarfl›lan›yorlar. O vilayetin yöneticilerimüdahale ettikleri için de s›k s›k olay-lar ç›k›yor..

DP'nin yöneticileri Celal Bayarve arkadafllar› Urfa'ya giderler bir gün.Bu s›rada Urfa Valisi Hikmet Kümbet-lio¤lu’dur.

DP’liler flama ve bayraklarla vila-yet s›n›r›nda beklerken bir de ne gör-sünler, Vali Kümbetlio¤lu gelir vepartililerin biraz ilerisinde durur vebeklemeye bafllar.

Celal Bayar vilayet s›n›r›ndan içerigirince, ilk karfl›s›na ç›kan Vali'ninforsunu dalgaland›ran arabay› görürgörmez hemen konvoyu durdurur.

Vali Kümbetlio¤lu, Bayar'› sayg›ile karfl›lar, "Benim devlet anlay›fl›magöre Baflbakan da Muhalefet Lideride ayn›d›r. Sizi karfl›lamak görevim-dir, flehrimize hofl geldiniz efendim"diyerek selamlar.

Bayar ve arkadafllar› bu kabuldenola¤anüstü etkilenirler. Çünkü bu za-mana kadar gittikleri her vilayette tar-taklanm›fllard›r. Sonra Vali Kümbetli-o¤lu, Demokrat Parti heyeti ile vila-yete gelir. Bayar ve arkadafllar›na ma-kam›nda ikramda bulunur ve Bayar'›nkarfl›s›na oturur, ›srarlar›na ra¤menmakam›na geçmez.

91

BD N‹SAN 2011

Hikmet Kümbetlio¤luGibi Valiler Vard›Bu DevletteGelin 2004 yılında MEB Yayın-ları tarafından basılan 'TürkDevlet Geleneği Dün- Bugün'adlı eserde konusu edilenHikmet Kümbetlioğlu'nu birtanıyalım. Hikmet Kümbetlio¤lu

SYazan: LÜTFÜ TÜRKKAN

Olay›n Ankara'daduyulmas› üzerine, CHP'li teflkilat aya¤akalkar. 'Biz bu Vali'yiistemyiz' sesleri üzeri-ne Vali Kümbetlio¤luUrfa’dan al›n›r, Ela-z›¤’a tayin edilir.

Seçimler sonuçla-n›r. DP ezici bir üstün-lükle seçimleri kazan›r. Bu kez CHPyurt gezilerine bafllar. O günlerin CHPGenel Sekreteri Kas›m Gülek, Güney-Do¤u Anadolu gezisi s›ras›nda Ela-

z›¤’a u¤rar. Vali Kümbetlio¤lu bu kezGülek’e itibar gösterir.

Gülek Elaz›¤’dan ayr›ld›ktan son-ra Elaz›¤l›lar aya¤a kalkar bu kez on-lar; 'Bu CHP'li valiyi istemeyiz’ der-ler. Zaman›n Baflbakan’› Menderes,Kümbetlio¤lu’nu olayla ilgili bilgialmak üzere Ankara’ya ça¤›r›r.

Vali Hikmet Kümbetlio¤lu, Anka-ra’da 17 gün Baflbakanl›¤a gider-gelir,kabulünü bekler. Nihayet 18. gün Men-92

deres, Kümbetlio¤lu’nu içeriye al›r.Nazik ve centilmen Menderes yokturBaflbakanl›k'ta. Kümbetlio¤lu'nu azar-larcas›na flunlar› söyler:

"Ben Türkiye'nin en güçlü, en bü-yük partisiyim, teflkilat›m›n da ayn›seviyede olmas›n› istiyorum. Banailinde ad ver, yeni kurul olufltural›m."

Vali Kümbetlio¤lu bozulur, "Bendevletin valisiyim, ne CHP'liyi, ne deDP'liyi tan›r›m" cevab›n› verir.

Rahmetli Menderes ›srar eder, bu-nun üzerine Kümbetlio¤lu aya¤a kal-kar, izin ister. Menderes, Kümbetlio¤-lu kalkarken "Gidin yerinize, benimtalimat›m› bekleyin" der.

Sonra Hikmet Kümbetlio¤lu'nunacele kararnamesi haz›rlan›r, Çanka-ya'ya sevk edilir. Tenzili rütbe ile Nü-fus ‹flleri Genel Müdür Yard›mc›l›¤›'naal›nacakt›r. Zaman›n›n Cumhurbafl-kan› Bayar, en kötü günlerinde kendi-lerine kucak açan Vali'yi hat›rlar, ka-rarnameyi imzalamaz. Sonra HikmetKümbetlio¤lu Elaz›¤'dan Hatay Vali-li¤ine nakledilir.

Gel zaman git zaman Kümbetlio¤-lu, Dan›fltay üyesi olur. 27 May›s ‹h-tilali'nde Vali Kümbetlio¤lu, kendisiniYüksek Soruflturma Kurulu ‹kinciBaflkanl›¤›'nda bulur.

BD N‹SAN 2011

Menderes, Kümbetlio¤lu'na yerinegeçmesini rica eder. Kümbetlio¤luo zaman flu flekilde karfl›l›k verir:"Emrederseniz yerimegeçerim Efendim, çünküsiz benim hâlâ Baflbaka-n›ms›n›z."

Celal Bayar

93

BD N‹SAN 2011

Adnan Menderes

Bir gün Kümbetlio¤lu'nun kap›s›t›k›rdat›l›r. ‹çeriye giren Binbafl›, Küm-betlio¤lu'na; "San›k Menderes'i getir-

dim Efendim" der. Kümbetlio¤lu he-men yerinden f›rlar, Adnan Mendere-s’i karfl›lar, sayg› ile koltuk gösterirve Menderes'in karfl›s›ndaki yerinial›r. Menderes, Kümbetlio¤lu'na yeri-ne geçmesini rica eder. Kümbetlio¤luo zaman flu flekilde karfl›l›k verir:

"Emrederseniz yerime geçerimEfendim, çünkü siz benim hâlâ Bafl-bakan›ms›n›z".

Menderes ve Kümbetlio¤lu'nungözleri doludur. Menderes Kümbetli-o¤lu'na hafif bir sesle flu cevab› verir:

"Devlet iflte bu Hikmet Bey..."Kümbetlio¤lu a¤lamamak için du-

daklar›n› ›s›r›r ve duyulur- duyulmazbir sesle flu karfl›l›¤› verir:

"Ben Milletimden ald›¤›m terbiye-nin gere¤ini yap›yorum..." •

EFLATUN’A ‹K‹ SORU SORMUfiLAR:

Birincisi, insano¤lunun sizi en çokflafl›rtan iki davran›fl› nedir?Eflatun s›ralam›fl: Çocukluktan s›k›l›rlarve büyümek için acele ederler. Ne var kiçocukluklar›n› özlerler. Para kazanmakiçin sa¤l›klar›n› yitirirler. Ama sa¤l›klar›n›geri almak için de para öderler. Yar›nla-r›ndan endifle ederken bugünü unuturlar.Sonuçta, ne bugünü, ne de yar›n› yaflarlar.Hiç ölmeyecek gibi yaparlar. Ancak hiçyaflamam›fl gibi ölürler.

S›ra gelmifl ikinci soruya: "Peki senne öneriyorsun?"Bilge yine s›ralam›fl; kimseye kendinizi"sevdirmeye" kalkmay›n! Yap›lmas›gereken, sadece kendinizi "sevilmeye"b›rakmakt›r. Önemli olan; hayatta "ençok fley'e sahip olmak" de¤il, "en azfley"e ihtiyaç duymakt›r...

Herkes yüzlerce hayattafl›r. Ama bunlar›nsadece biri, hat›rlanmayade¤er. Bu, sizinkiolabilir... Sak›nharcamay›n. Çin Atasözü

94

1-Kanuni SultanSüleyman’dan sonrahangi padiflah tahta ç›kt›?a-‹kinci Selimb-IV.Muratc-III.Osmand-III.Selim

2-Rachmaninov hangiülkenin bestecisidir?a-Rusyab-Finlandiyac-Norveçd-Çekoslovakya

3-Donegal Körfezi hangiülkededir?a-Kuzey ‹rlandab-‹skoçyac-‹ngiltered-‹rlanda

4-Büyük ‹skender’inhocas› kimdir?a-Eflatunb-Aristoc-Sokratd-Hegel

5-George Gallup ilkkamuoyu yoklamas›n›hangi y›l yapt›?a-1934b-1935c-1936d-1937

6-Franklin Delano hangiABD Baflkan›’n›n ad›d›r?a-Grant b-McKinleyc-Lincoln d-Roosevelt

7-Süper güçlerin gerilimigevfletmesine ne denir?a-Dedantb-Güç dengesic-Ortak güvenlikd-Silah kontrolü

8-Tahta ç›kt›¤›nda 11yafl›nda olan M›s›r Kral›kimdir?a-Tiberius b-Tutankhamenc-Sulla d-Truthmose

9-Kad›n biçiminde taflsütun ne olarakadland›r›l›r?a-Telamon b-Atlasc-Karyatid d-Gotik

10-fiahinbey hangiilimizin ilçesidir?a-Gaziantep b-Mardinc-Diyarbak›r d-Erzurum

11-Das Kapital kimineseridir?a-Vilfredo Paretob-Arthur Cecil Pigouc-Karl Heinrich Marxd-Adam Smith

12-New York’ta 1942y›l›nda yasaklanan tiyatrotürü hangisidir?a-Commedia dell’arteb-Burleskc-Absürdd-Kabuki

13-Ö¤renme zorlu¤uçeken ö¤rencilereuygulanan e¤itimhangisidir?a-Zekâ testib-Tedavi edici e¤itimc-Karma yetenek e¤itimid-S›n›fland›rma

14-Hint/Avrupa dilailesinin Keltik dal›ndanolan dil hangisidir?a-Bretonca b-Esperantoc-Aryan dilleri d-Fince

15-ABD’nin MarshallPlan›’na karfl› Sovyetlertaraf›ndan Comeconhangi y›l oluflturuldu?a-1949 b-1950c-1951 d-1952

16-Brunei’nin baflkentineresidir?a-Punakhab-Suraboyac-Bandar Seri Begavand-Leninakan

17-Beethoven hangikentte do¤du?a-Lowestoftb-Eiseachc-Sinnicolaul Mared-Bonn

18-Mezar› Umurbeyköyünde olan devletadam› kimdir?a-Suat Hayri Ürgüplüb-Hikmet Bayurc-Refik Koraltand-Celal Bayar

Yan›tlar: 152. sayfada

Haz›rlayan: B‹RSEN ERKUTUN

BBu okulu bitirerek Afyon'un Dinarilçesi Sütlaç Köyünde ö¤retmenli¤ebafllad›. Bir gün, enstitüden s›n›f arka-dafl› Mehmet Aydeniz'in görev yapt›¤›Bostanc› Köyü'ne gitti. Orada futboloynarlarken patlayan topu yap›flt›rmakiçin girdikleri okul binas›nda ara du-var, üzerlerine çöktü. fiefik ö¤retmena¤›r biçimde yaraland›. Güç koflullarda

Çivrile getirildi. Omurili¤i zedelen-miflti. Sa¤alt›lamadan Sütlaç köyünegötürüldü. Okul odas›nda yatarkenMehmet ö¤retmenle köylülerden bir-kaç kifli umutsuzca bafl›nda bekliyor-du. fiefik S›n›g, sürekli olarak ö¤ren-cilerini say›kl›yordu. Son sözü, "Banaçiçek getirin, dünyan›n bütün çiçekle-rini buraya getirin." oldu.

95

BÜYÜK YAPITLARIMIZKonur Ertop

B‹R OZANINGEL‹fi‹M‹

Duygudan akla, yerelden evrensele;

Ceyhun AtufKansu

Küçük yaflta yetim ve öksüz kalan fiefik S›n›g, Isparta-Gönen Köy Enstitüsü'nde tar›m ö¤retmeni OsmanGürkan'›n yard›m›yla enstitüye girdi.

C

Bir grup ö¤retmen, bir kamyonlacenazesini Çivril'e getirip flehir gömüt-lü¤ünde topra¤a verdi. ‹çlerinden biri-nin konu¤u olan bir üniversite ö¤ren-cisi, bu ac› olay›, Ankara'ya dönünceCeyhun Atuf Kansu'ya anlatt›. Ozan,çok etkilenerek, "Dünyan›n Bütün Çi-çekleri" fliirini kaleme ald›. fiefik S›-n›g'›n y›lar sonra yeniden düzenlenenmezar›n›n tafl›na, "Dünyan›n BütünÇiçekleri" fliirinden dizeler kaz›nd›.

Bir "24 Kas›m Ö¤retmenler Günü"n-de mezar›n bafl›nda bir anma töreniyap›ld›. Bu olay›, Mümtaz Baflkaya,"Ö¤retmen Dünyas›" Dergisindekiyaz›s›yla kamuoyuna duyurdu. Yaz›-da flu sat›rlar yer al›yordu:

" 'Dünyan›n Bütün Çiçekleri' fliiri,y›llar boyu bir türkü gibi söylenip dur-du. Daha ça¤lar boyu söylenip dura-cak. Anadolu'nun her köflesinde birf›s›lt› gibi, fiefik ö¤retmen, dünyan›nbütün çiçeklerini, köy çocuklar›n› ça-¤›racak. Kaderleri ona benzeyen, yal-n›zl›kta açan, kimsenin bilmedi¤i oköy çocuklar›n›... Onlara son bir dersvermek için... Son flark›s›n› söylemekiçin..."

Ceyhun Atuf Kansu'nun, yurt sev-gisini, ö¤retmenlik mesle¤ini, görevetutkuyla ba¤l›l›¤›, do¤ay› konu edinenetkileyici fliirinin bafllang›ç ve bitiflbölümleri flöyledir:

Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum;

Bütün çiçeklerini getirin buraya,Ö¤rencilerimi getirin, getirin

buraya.Kaya diplerinde açm›fl çi¤demlere

benzer,

Bütün köy çocuklar›n› getirin buraya.

Son bir ders verece¤im onlara,Son flark›m› söyleyece¤im,Getirin, getirin... ve sonra

ölece¤im.**

Dünyan›n bütün çiçeklerini diyorum,

Okulun duvar› çöktü alt›nda kald›m,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,

Yaz k›fl bir fley söyleyen toprakta,Çile çektim, yaln›z kald›m, ama

yaflad›m,Yurdumun çiçeklenmesi için daima

yaflad›m,Bilir bunu bahçeler, kayalar,

köyler bilir.fiimdi sustum, örtün beni, yat›r›n

buraya,Dünyan›n bütün çiçeklerini getirin

buraya.

Ceyhun Atuf Kansu da fliirindekonu edindi¤i köy ö¤retmeni fiefikS›n›g gibi yurt sevgisini en üst dere-cede duyumsayanlardand›. Kasabalara,küçük kentlere tutkundu. Çocuklarael uzatanlardand›. Bir çocuk dokto-ruydu o. En etkileyici fliirlerinden biribir köyde k›fl›n k›zam›ktan ölen 23çocu¤a a¤›tt›r. Bu uzun fliir, köylerdeçocuklar nedeniyle yaflanan ac›y›, "do-nuk k›fl günefli"nin a¤z›ndan bize ak-tar›r:

...Ah, ben gaml› k›fl günefli,

ayd›nl›¤›nBütün suçlar›n› kalbimde tafl›r›m,

96

BD N‹SAN 2011

Görerek ah, görerek, bilerek biry›¤›n

Karanl›k gündüzün üstündeyaflar›m.

Her mevsim, dolan›p geldi¤indebu köye

Gücük ayda, kar örtülü bu ovada,Utanc›mdan, h›nc›mdan yafl

dökerek böyle,Gaml› ve periflan as›l› duraca¤›m

havada.‹kindiye do¤ru b›rak›p kendimiBu küçük mezarlar›n üstüne.Bilmeyeceksiniz, periflan, çaresiz

halimi,Gül diyece¤im, gül derece¤im gül

üstüne.Yol k›y›s›nda yirmi üç çocu¤un

mezar›,Ah diyece¤im, ah dökece¤im yol

üstüne."

Ceyhun Atuf bir "Kuvay› milliyeci"nin o¤ludur. Babas› Nafi Atuf ö¤ret-men ve siyaset adam›yd›. KurtuluflSavafl›'nda Ankara'ya kofltu. Cumhuri-yetin temelinde onun tafl›d›¤› tafllarda yer ald›. ‹lerki y›llarda CHP genelsekreterli¤i görevinde bulundu. CeyhunAtuf, cumhuriyet ayd›nlanmas›n›nhalkç› anlay›fl› içinde yetiflmifltir:

"‹lkokullardaki eflitlik anlay›fl› ba-na cumhuriyeti sevdiren etkenlerdenbiri olmufltur. O zaman için ben ilerigelen çevrelerin çocuklar›ndan biriidim ve s›n›f›m›zda kasabalardan, köy-lerden yaya gelen köy çocuklar› vard›.Ö¤retmenlerin eflitlikçi tav›rlar› ho-fluma giderdi. Hattâ halk çocuklar›n›ayd›n çocuklar›ndan daha fazla göze-tip kay›r›rlard›."

Y›llar sonra ozan›n kendisi de, "Sakar-ya Meydan Savafl›" destan›n› yazar-ken Kurtulufl Savafl›'n›, halk savafl›olarak niteleyecektir:

GELEN HALKIN SABAHIDIR...

Arkadafl gerçek kurtuluflKardafl gülü bittikleyin bafllarAs›l bayramDüflman gidende dost gelende.Güzel dostu halk›m›nO zaman ifle yararGüller bu¤daylar flark›larVe savafl›m›z.Düflman gitmeli ki gelmeyesiye,Dost gelmeli ki gitmeyesiyeSevinç açmal› ki solmayas›yaÖdensin kan bedelimiz.K›sa bir söz sana sevgili dostKurtuluflun alfabesiYaz k›rm›z› güllerle ilk yapra¤›na:Halk devleti olmal› devletimiz.

1940'larda geliflen Türk edebiyat›ndabir bölüm ozan sert gerçekleri s›n›fçat›flmalar› penceresinden görüyor,bir bölüm ozan da kentli küçük insan›nduyarl›¤›n› yans›tmakla yetiniyordu.Avarelik, yaflama sevinci, giderek top-

97

BD N‹SAN 2011

Ceyhun Atuf Kansu

98

lumsal yergi fliir-leri yayg›nlaflt›.Çocuk hastal›k-lar› uzman› Dr.Ceyhun AtufKansu, böyle birortamda taflradagörev yapmay›seçti. K›rsal ke-simin görünümlerini, buradaki yaflam›,çocuklar› anlatt›. fiiir çal›flmalar›n›nilk dönemini o, "Folklora dayal› halkç›fliir" diye tan›mlam›flt›r. Anadolu'n›ngerçeklerini anlatmaya yönelmesinide flöyle aç›klar:

"Her ozan yaflad›¤›n› yazar. Bende Anadolu gerçeklerini ve insanlar›n›yak›ndan tan›d›¤›mdan onlarla yaflad›-¤›mdan fliirimde bu konular› dile ge-tirmeye çal›flt›m. Ama diyebilirim kibütün bunlar›n üstünde, Anadolu'yaduydu¤um sevgi vard›r." Doktor ozan,çocuklar için ayd›nl›k, sa¤l›kl› bir ge-lece¤i sa¤layacak yolu gösteriyordu:

Anneler, halk›m›n anneleri ilko-kuldan geçmeli!

Daha güzel bakacaklar çocuklar›-na daha bilgili,

Daha çok sevecekler çocuklar›n›bilinçle."

Ülkesinin do¤as›na, insan›na, on-lar›n sorunlar›na yönelmiflti. Gördük-lerinini, bildiklerini onlarla paylaflmayolunu tutmufltu:

‹lkönce flunu bilmeliyiz bu gökyüzüalt›nda, / Yaflan›rsa kardeflçe yaflan›rinsanca. / Sana bakt›kça ürperiyorum,utan›yorum, / Ne kadar habersiz ya-fl›yoruz senden / Sen Anadolu gö¤ü,bengi sultan! / Evliya Çelebi olsanböyle gökyüzü bulamazs›n / Her gün

sana yaflaman›nm kutsall›¤›n› hat›rla-tan! / Bu gökyüzüne lay›k olmay› ö¤-retece¤im size.

‹nsanla ilgili en eski, en temel sorun-lar üzerinde duruyordu:

P‹R SULTAN ABDALTanr› bir güldür açar insandaTanr› bir dildir söyler insandaBir eldir uzan›r seher vaktindeTutar s›ms›cak insan eliniBir el bir ele, bir el bütün ellereDünyay› insan›n bahçesi yapmaya‹nsan› dünyan›n türküsü yapmayaTanr› bir eldir uzan›r kuflluk vaktiBirleflmeye... ellerimizle insan ellerimizle.Halk›n› anlatan fliiri, halk fliirinin

özsuyuyla beslenmifltir: "Ben bir halkve toplum ozan›y›m. Ya da öyle birozan olmak istiyorum. ...Sevdi¤imozanlardan en afla¤› üçü halk ozan›d›r.Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Ka-racao¤lan'd›r. Günefl vurmufl derelergibi akmal› m›sralar›m. Bulan›k sular-dan hofllanmam... Türk halk fliirineöykündü¤ümü söyleyebilirler. Ben ofliire öykünmüyorum; okulum benimo fliir; fliiri o okulda ö¤rendim. Gerçekfliir de orada, halktad›r diyorum"

Ancak, anlat›m› da, fliirinin içeri¤ide zamanla yenileflmifltir:

BD N‹SAN 2011

”Her ozan yaflad›¤›n› yazar. Ben de Ana-dolu gerçeklerini ve insanlar›n› yak›ndantan›d›¤›mdan onlarla yaflad›¤›mdan fliirim-de bu konular› dile getirmeye çal›flt›m.Ama diyebilirim ki bütün bunlar›n üstün-de, Anadolu'ya duydu¤um sevgi vard›r."

C

"Bu son dönem fliirimde daha tu-tarl›, daha sa¤lam ve daha çok sözekonomisi yapan bir fliir üzerinde ça-l›flt›m. 1963'ler ayn› zamanda bir yenibilinçlenme dönemidir de benim için:

Ulusal Kurtulufl Savafl›ndan ne kal-m›flt›r geriye? Onu gözden geçirmeçabas›na giriflmemin bafllang›c›d›r. Do¤al olarak bu durum, fliirime deyans›m›flt›r."

De¤iflen, yenileflen fliirinde duygu-sall›ktan akla, yerellikten evrenselli¤edo¤ru geliflme gözlenir. De¤iflmeyen-se, anlat›m›ndaki coflkudur. Bu yenidöneminde dünyadaki geliflmelerleyak›ndan ilgilenir. Ba¤›ms›zl›k, özgür-lük, eflitlik, hoflgörü gibi de¤erleri bü-tün insanl›¤›n birlikte paylaflmas›n›özler; ellerini dünyan›n bütün insan-lar›na uzat›r:

KARDEfiLERE D‹YED‹RBir gül dikmiflsem bahçeme bül-

büller için de¤il

Çocuklar koklas›n diyedir sabahokula giderken

Sürmüflsem engin tarlalar› bu¤dayvermeye

Baflaklar› birlikte biçelim diyedir.Otlat›yorsam da¤ çay›rlar›nda

ineklerimiSa¤d›¤›m sütleri birlikte içelim

diyedir,Ormanlar› dolafl›yorsam böyle

ellerim k›rm›z›,En güzel yaban çileklerini topla-

m›fl›md›rHepinizin akflam sofras›na suna-

y›m diye.

Ceyhun Atuf Kansu'nun fliiri halkfliiri gelene¤inden, Anadolu topra-¤›ndan beslenmifl, halk›n yaflam›natan›kl›k etmifltir. Zamanla ça¤dafl in-sanl›¤›n ortak sorunlar› bu fliiri dahada zenginlefltirmifltir. •

[email protected]

99

BD N‹SAN 2011

Günlerden bir gün fleytan›n yolu bir köye düflmüfl. Keyfi yerindeolan fleytan s›rt›n› bir a¤aca dayam›fl ve buza¤›s› kaz›¤a ba¤l›ine¤ini sa¤an genç bir kad›n› uzaktan izlemifl. Sonra kalk›pbuza¤›n›n ipini biraz gevfletmifl.

Buza¤› annesinin sa¤›lmas›n› aç karn›na izlemeye dahafazla dayanamam›fl ve debelenip boynundaki ipi çözmüfl.Koflarak annesini emmeye giden buza¤› süt kovas›n›devirmifl. Sütü dökülen genç kad›n sinirlenip eline geçirdi¤i odunla buza¤›ya vurmufl.Yavrusuna sald›r›lan inek kay›ts›z kalamay›p bir tekmede kad›n› yere serip öldürmüfl.Uzaktan geçen kad›n›n kay›npederi, gelinini öldürdü¤ünü görünce ine¤i tüfeklevurmufl. Silah sesini duyan koca, kar›s›n› yerde cans›z yatar babas›n› da elindetüfekle görünce silah›n› çekip babas›n› öldürmüfl. K›sa sürede gerçe¤i ö¤renen gençadam, bu kadar ac›ya dayanamay›p intihar etmifl.

Bütün bu olaylar› bir kenardan izleyen fleytan "fiimdi bu felaketi de banayüklerler. Ben buza¤›n›n ipini gevfletmekten baflka ne yapt›m ki?" demifl..

fiEYTANIN YAPTI⁄I

BD N‹SAN 2011

100

astaneye birkaç yüz met-re kala bir kalabal›k gö-rünce hemen sa¤a çekti.

Bir trafik kazas› olabilece¤i düflüncesiile olay yerine do¤ru h›zl› ad›mlarlakofltu. Polisleri gördü önce ve sonra-s›nda tüm Türkiye’nin gündemine dü-flen olaya tan›k oldu. Yerde bir kad›n,

üzerinde bo¤az›n› kesmeye çal›flan birerkek. Olay› korku dolu gözlerle izle-yen ö¤renciler ve vatandafllar ba¤r›fl›-yorlard›. Polisin ayr›lmak üzere oldu¤ueflinin bo¤az›n› kesen adama müdaha-lesi ile Doç. Dr. fiule Ak›n’›n yerdekanlar içerisinde ac› ile k›vranan kad›-na müdahalesi bir oldu.

Yazan: SEMA ERDO⁄AN

HAYAT KURTARDIYILIN KADINI

ÖDÜLÜNÜ ALDI

Doç. Dr fiule Ak›n için 22 Ocak 2011 günü s›radan bir günolarak bafllam›flt›. O sabah ifle giderken ola¤an d›fl› bir olayatan›k olaca¤›ndan habersiz arac›na bindi ve görev yapt›¤›Baflkent Üniversitesi Yüre¤ir Hastanesi‘ne do¤ru yola ç›kt›.

Doç. Dr. fiule Ak›n’a ödülünüÇukurova Gazeteciler CemiyetBaflkan› Cafer Esendemir’in efliFigen Esendemir verdi.

Doç. Dr. fiule Ak›n’a ödülünüÇukurova Gazeteciler CemiyetBaflkan› Cafer Esendemir’in efliFigen Esendemir verdi.Fo

togr

af: V

UR

AL

SE

BD N‹SAN 2011

101

Ak›n bir yandan da görevyapt›¤› Baflkent Üniversi-tesi Yüre¤ir Hastanesi’n-den acil yard›m istemekiçin telefona sar›ld›. Bir-kaç dakika sonra tam do-nan›ml› ambulans olayyerindeydi. Ayr›lmak üze-re oldu¤u efli taraf›ndanö¤rencilerinin gözleri ö-nünde bo¤az› kesilen ö¤-retmen Özlem Y›lmaz befldakika sonra ameliyata al›nd›. BaflkentÜniversitesi Yüre¤ir Hastanesi’ndeyedi buçuk saatlik baflar›l› ameliyatlaÖzlem Y›lmaz, yaflama bir kez dahamerhaba dedi.

aflkent Üniversitesi Yüre-¤ir Hastanesi Anesteziyo-loji ve Reanimasyon Bö-lümü Ö¤retim Üyesi Doç.

Dr. fiule Ak›n, bir yaflam›n kurtar›lma-s›nda en önemli aktör olmas›na karfl›nbunun tek yönlü bir baflar› olmad›¤›n›söyledi kendisine uzat›lan mikrofon-lara. Ak›n, bu süreci söyle aç›klad›:

“Benim oradan geçmem bir flansama burada herkesin benim de dahilBaflkent Hastanesi’ne teflekkür etmesilaz›m. Çok organize çal›flt›k. Befl da-kika içinde hasta ameliyata girmiflti.E¤er ekip çok k›sa sürede gelmeseydiciddi sorunlar olabilirdi, hastay› olayyerinde bile kaybedebilirdik. Boyunbölgesindeki kaslar›nda çok derin dar-beler vard›. Toplar damar› kesilmiflti.Temel yaflam deste¤inin ilk kural›n›uygulad›k ve bu arada biz yapmam›zgerekeni yapt›k.

Özlem Y›lmaz dört günlük tedavi-

nin ard›ndan taburcu edildi. Fizik te-davi uygulamas› da Baflkent Üniversi-tesi K›flla Sa¤l›k Yerleflkesi’nde de-vam ediyor. Doç. Dr. fiule Ak›n, ha-yat›n› kurtard›¤› hastaya ilk müdahale-yi yap›p geri çekilmedi. Özlem Y›l-maz’›n psikolojik olarak çok y›prand›-¤›n›, hekimler baflta olmak üzere aile-sinin ve çevresinin ona destek verme-sini isteyen Ak›n, fliddetin en kanl›s›n›gören,ölümden dönen Özlem Y›lma-z’›n k›sa sürede hayata kald›¤› yerdendevam edecek güce sahip olmas›n›nkendisini de mutlu etti¤ini belirtiyor.

fiiddet gören kad›n ö¤retmen ha-yata yeniden tutunmaya çal›fl›rkenÇukurova Gazeteciler Cemiyeti Doç.Dr. fiule Ak›n’› Y›l›n Kad›n› seçereködüllendirdi. fiiddet gören bir kad›nabir kad›n hekimin ilk müdahaleyi yap-mas› ve sa¤l›¤›na kavuflma sürecindeve sonras›nda ona her türlü deste¤isa¤lamas› Çukurova Gazeteciler Ce-miyeti taraf›ndan anlaml› bir ödülletaçland›r›ld›. Doç. Dr. fiule Ak›n bu anlaml› ödü-lü hiç beklemedi¤ini ve sadece görevi-ni yapt›¤›n› söyledi ödül töreninde.Bir yaflam kurtarman›n teknik donan›-

"Benim oradan geçmembir flans ama buradaherkesin benim de dahilBaflkent Hastanesi’neteflekkür etmesi laz›m.Çok organize çal›flt›k.Befl dakika içinde hastaameliyata girmiflti."

BD N‹SAN 2011

102

ma sahip bir ekip ifli oldu¤unu birkez daha yineledi. Doç. Dr. fiule Ak›nbaflta iki y›la yak›n süredir özgürlü-¤ünden mahrum olan Baflkent Üniver-sitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Ha-beral olmak üzere Prof. Dr. An›fl Ar›-bo¤an hocas›na ve tüm Baflkent Üni-versitesi çal›flanlar›na da teflekkür etti.

Doç. Dr. fiule Ak›n s›radan birgünde ifline giderken bir yaflam kurtar-d› Y›l›n Kad›n› seçildi.

Oysa o görev yapt›¤› Baflkent Üni-versitesi Yüre¤ir Hastanesi Yo¤unBak›m Servisi’nde yatan hastalar›nsa¤l›¤›na kavuflmas› için gece gündüzçal›fl›yor. •

önemin Baflbakan› Turgut Özal zaman›nda gerçekleflmifl bir olay flöyleanlat›l›r: Japon e¤itim uzmanlar› gelmifl ve ülkemizin e¤itim sistemini

incelemifl, Turgut Özal'›n bürokratlar›n›n da haz›r bulundu¤u bir ortamda ra-porlar›n› sunmufl ve sonuç olarak flunu söylemifllerdi: “Sizin e¤itim sisteminizdemilli ruh yok!” Turgut Özal'›n “Nas›l?” sorusu üzerine flunu anlatm›fllard›:

“Biz Japonya'da okula bafllayacak çocuklar›m›za milli ruh floklamas› yapar›z.Onlar› önce toplu halde h›zl› trenlerebindirir, dev fabrikalar›m›z›, teknolojimerkezlerimizi gezdirir ülkemizin gü-cünü gösteririz. Sonra da bu yavrular›-m›z› al›r Hiroflima ve Nagazagi'yegötürür, orada atom bombas› at›lanve y›llard›r ot dahi bitmeyen alanlar›gösterir deriz ki: E¤er siz çal›flmaz,bilinçlenmez ve az önce gördü¤ünüzteknolojiye sahip olmak için çal›flmazsa-n›z sonunuz böyle olur.”

Bürokratlardan biri at›l›r: “Amabizim Hiroflima'm›z yok ki!”

Japon uzman›n cevab› tokat gibidir:“Sizin Çanakkale'niz on Hiroflima eder!”

Ama bizim Hiroflima’m›z yok ki!

DGönderi: METE T‹ZER

Söylenir ki, bir günCengiz Han, tümhanlar›n› toplam›fl,sa¤ yan›na da eflinioturtmufl ve hanlar›na, "Ben HanlarHan'› Cengiz Han, hepinizin han›y›m."demifl. Eflini göstererek; "Bu da benimHAN'›m" demifl. ‹flte; erkeklerin"eflim" anlam›na söyledikleri "han›m"kelimesi oradan geliyormufl...***Kad›n›n ad›n›, yerini, sayg›nl›¤›n› vede¤erini gösteren çok güzel bir örnekde¤il mi?

‹ki milyon y›l önce yaflam›fl olan vead›na "Homo Habilis" denen bu türe,bilim adamlar› “‹nsan›n Atas›” dediler.O'nu di¤erlerinden ay›ran en büyüközelli¤i; kavramsal düflünce yetene-¤ine sahip olufluydu. O, alet yap›p av-

lanabiliyor, bu aletini düflman›na sal-d›r›da, ya da kendini korumada kulla-nabiliyordu. En büyük özelli¤i ise, ilktoplumsal davran›fllar› göstererek sos-yal bir yaflam sürdürebilmesi idi.

Aradan milyonlarca y›l geçti. Gü-103

Ça¤lar BoyuAnadolu’da T›p

ünümüzden 5 Milyon y›l önce, bir tür primat,di¤erlerinden daha farkl› oldu¤unu ispatlar gibi,iki aya¤› üzerinde yürümeyi ve alet yap›p kullan-may› baflard›.G

1.BÖLÜM

BELGESELC‹ GÖZÜYLEÇetin ‹mir

M.Ö. 10.000 y›llar›nda insanlar tar›myapmay›, hayvan evcillefltirmeyi birbaflka deyiflle tükettikleri besinleriüretmeyi bilmediklerinden do¤an›nkendilerine sundu¤u yabani hayvansalve bitkisel kaynaklar ile yetinmek zo-runda kalm›fllar, bir yandan yabanibitkileri toplarken öte yandan tehlikeliav eylemlerini gruplar halinde gerçek-lefltirmifllerdi.

Günümüzden 400.000 y›l önce,ilk enerji ve biçim de¤iflikli¤i kayna¤›olan ateflin keflfi, çakmaktafl›n› yontar-ken tafl›n tafla çarpmas›yla f›rlayan veakkor haline dönüflen çok minik korparçac›klar›n›n, yaflad›klar› mekandabulunan kuru yaprak, kuru ot gibi ko-lay alev alabilen özler üzerine düflerekrastlant›sal olarak yanma olay›na ne-den olmalar›, o dönem insan›n›n buyöntemi istemli bir biçimde hizmetinesokmas›na yol açm›fl olmal›d›r.

Sonuç olarak insanl›k tarihinin bafl-lang›c›nda, hayvanlara oranla çok da-ha zavall› bir beden donan›m›na sahip

olan insan, akl›n›n ve el-göziflbirli¤inin üstünlü¤ü saye-sinde, çevresindeki birçokhayvan türü yok olurken do-¤ada yaflam›n› sürdürebilmeyibaflard›. Yaflamlar›n› küçükav hayvanlar›n› avlayarak vegöl-deniz k›y›lar›ndaki salyan-goz gibi baz› kabuklu hayvan-lar› toplayarak sürdürmeyeçal›flan bu ça¤ insanlar›, karaavc›l›¤›n›n yan› s›ra su avc›l›-¤›nda da uzmanlaflmaya bafl-lad›lar. Ancak; yeryüzündeinsanlar yokken, ilkel hayvan-

104

BD N‹SAN 2011

Homo Habilis

nümüzden 50 bin y›l öncesine gelindi-¤inde, “Homo Habilis' in binlerce gö-bek sonraki torunlar› olan "Homo Sa-piens Sapiens"ler ortaya ç›kt›. Duygu-lar›, sosyal iliflkileri iyice geliflmifl butüre bilim adamlar› “insan” dediler.‹nsan›n atalar›, son derece k›s›tl› veilkel bir araç-gereç donan›m›yla mil-yonlarca y›l avc›l›k-toplay›c›l›k eko-nomisine dayal› konar-göçer bir ya-flam biçimi sürdürdüler.

Toplayıcılık-avcılıkdöneminde av

lar ve hastal›klar vard›. Fakat bu ilkhayvanlar›n hastal›klar›, geliflmekteolan insanlar›nki ile ayn› m›yd›? ‹lkinsanlar hastal›klar›n› nas›l tedavi et-mifllerdi? Olas› ipuçlar› için tarih ön-cesinden günümüze de¤in ulaflan is-keletleri ve bunlardaki kusurlar› arafl-t›rmak gerekir.

‹nsan iskeletiyle yap›lan çal›flmalarbu ça¤ insan›n›n birçok hastal›k vehasarla karfl› karfl›ya kald›¤›n› göster-mifltir. K›r›klar s›k görülmekte ve bun-lar›n baz›lar› hafif biçim bozuklukla-r›yla iyileflirken, baz›lar›nda da enfek-siyon etkileri, kemik uçlar›n›n yanl›flkaynamas› fleklinde görülür. Avc› top-lay›c› olarak, yaflam›n› sürdürmeyibir içgüdüsel davran›flla ortaya koyanatalar›m›z›n, do¤al olarak sa¤l›k sorun-lar› da vard›. Bu ça¤ insan›n›n en ö-nemli sorunu, zaten ortalama 25-30y›l olan yaflam süreci idi. Çünkü bes-lenme al›flkanl›¤› da sa¤l›k sorunlar›n›birlikte tafl›yan en önemli özellikti.

Anadolu’da insan yerleflimi çok eskiyedayanmaktad›r. Bu nedenle insan ka-l›nt›lar› aç›s›ndan çok zengindir. Do-lay›s›yla, o ça¤a ait bulgulara da s›k-l›kla rastlan›r.

Anadolu’da, bugüne kadar yap›lm›flolan birçok kaz›larda çok say›da insaniskeleti bulundu. Anadolu eski insantopluluklar›na ait bu iskeletlerin, ay-r›nt›l› bir flekilde incelenmesi ülkemiz-de binlerce y›l önce yaflam›fl olan bu

105

BD N‹SAN 2011

‹lk yerleflimKarain Ma¤aras›-Antalya

Eski ça¤lar›n Anadolu insanlar›ndadifl çürü¤üne çok az rastlan›yordu

106

toplumlar›n, sa¤l›k durumlar›, sorun-lar› hakk›nda da son derece önemliipuçlar› vermektedir.

Binlerce y›l öncesi Anadolu insan-lar›nda difl çürü¤üne çok az miktardarastlan›yordu. Dolay›s›yla eski insan-lar et ve ot a¤›rl›kl› çeflitli besinlerlebesleniyorlard›. Bunlar›n bizden fark›,ald›klar› bu besinleri haz›rlama flekil-leriydi. Haz›rlama flekilleri de elbette,difllerin afl›nmas›n›, besinlerin türleride difllerin çürümesiyle yak›ndan il-giliydi. Diyarbak›r-Ergani Çayönüörne¤ini ele ald›¤›m›zda afla¤› yukar›10.000 y›l öncesinde, bu co¤rafyadayaflayan insanlar tah›llar›n› tafl dibeklerüzerinde ö¤ütürken, ister istemez yi-yeceklerin içerisine birtak›m sert par-çac›klar da kar›fl›yordu. Bu sert mad-delerin di¤er yiyeceklerle birlikte al›n-mas› genç yafltaki bu insanlar›n diflle-rini önemli ölçüde afl›nd›r›yordu.

Baflka bir konu da canl› insan üze-rinde denenmifl ameliyatlard›r. Anado-lu’da tarihi devirlerde yaflam›fl olantoplumlara ait iskeletleri incelerkenilk göze çarpan özellik, günümüzdedahi son derece kritik olan, oldukça

riskli say›lan beyin ameliyatlar›n›nortaça¤ Anadolu’sunda baflar›l› birflekilde yap›lm›fl olmas›d›r.

Arkeolojik kaz›larda tarih öncesiAnadolu insan›n›n aletleri, silahlar›,çakmak tafl›ndan birçok avadanl›klar›keflfedilmifl ve tarif edilmifltir. Çakmaktafl›ndan yap›lm›fl b›çak biçimindekicerrahi aletler gibi, t›p amaçl› kullan›l-m›fl olanlar› da saptanm›flt›r. Herhangibir korku ve dehflet neticesi ç›ld›raninsan›n kafas›nda cin, fleytan, fena ruhgibi hastal›k belirtileri oldu¤una ina-nan ilkel insan, bu etkenleri ç›karabil-mek için “Trepanasyon” denilen birtür beyin ameliyat› ifllemine baflvur-mufltur.

‹lkel t›ptan deneyimci t›bba geçilir-ken, kad›nlar önemli bir rol üstlenmifl-tir. Bilindi¤i gibi memelilerde, cüsseve güç erke¤in lehinedir. Erke¤in, av-c›l›k ve toplay›c›l›k için d›flar›da gez-mek zorunda kalmas›, kad›n›n çocukbüyütme ve emzirme zorunlulu¤u ne-deniyle meskene ba¤l› kalmas› ve be-sin haz›rlama görevini üstlenmesi,onu bir do¤um yard›mc›s›, bir çocukbak›c›s› ve diyet uzman› haline getir-mifltir.

Bu bak›mdan denilebilir ki, t›bbietkinli¤in profesyonel biçimde yürü-tülmesinde ilk ifl bölümü cinsiyet far-k›ndan do¤mufltur. ‹lk hekimler anne-ler, k›demli anneler olmufltur. “Koca-kar› ilaçlar›”, kocakar› deneyimci yön-temleri, t›bbi ebelikle birlikte halkhekimli¤i içinde t›bb›n uzant›s› olarakgünümüze de¤in geliflmifltir.

Bu tarih öncesi geçmifle dayana-rak, kad›n›n ilk mesle¤inin hekimlikmesle¤i oldu¤unu söyleyebiliriz.

BD N‹SAN 2011

Trepanasyon ameliyat› yap›lm›flbir antik ça¤ kafatas› örne¤i

SÜSLENMEYontma tafl ça¤›ndan (M.Ö. 10.000)beri insanlarda görülmeye bafllanansüslenme merak›, Cilal› tafl ça¤›ndadaha da yayg›nlaflm›flt›r. Çeflitli hay-van difl, kemik ve kavk›lar›ndan yap›-lan süslenme objelerinin yan›nda tafl-tan yap›lm›fl bilezikler, pandantiflerve boncuklar tak› buluntular› aras›ndaönemli bir yer tutmaktad›r. Bu tür ob-jeler daha çok mezar buluntular› ola-rak karfl›m›za ç›kmaktad›r.

Çatalhöyük insan› volkanik malzemeolan opsidiyeni cilalayarak ayna halinegetirip süslenme amac› ile kullanm›fl,kemik, apatit gibi maddelerden tak›larhaz›rlam›fl, makyaj malzemesi olarakkurflun oksitin k›rm›z› renginden ya-rarlanm›flt›r. Epilasyona önem veril-di¤i, kullan›lan ustura ve c›mb›zlardananlafl›lmaktad›r.H‹T‹TLERTeokratik bir devlet düzenine sahipolan Hititler için, dini törenler ve

107

bayramlar çok önem tafl›rd›. Hitit Kral-lar›, dini törenler için özel kutsal alan-lar, kapal› ve aç›k hava mabetleriyapt›rm›fllard›. Bu kutsal alanlar›n engüzel örne¤i Kral IV. Tudhalya tara-f›ndan yapt›r›lan ve Baflkent Hattufla'-n›n yak›n›nda yer alan Yaz›l›kaya’d›r.

Buras›, büyük olas›l›kla, Hitit kralla-r›n›n AN.TAH.fiUM cenaze törenleri-nin yap›ld›¤› alan kutsal bir yerdi. Bukutsal yerler, her zaman temiz tutulur-du. Hititler bedensel temizli¤e de çokönem verirlerdi. Bir metinde Mabetgörevlilerine flöyle seslenilmektedir:

“Siz y›kanm›fl olunuz. Temiz elbi-seler giyiniz. Ayr›ca, k›llar›n›z ve t›r-naklar›n›z kesilmifl olsun. Tanr›lar›nruhu sizi suçlamas›n. “

Günümüz Belediye Baflkan›’n›nkarfl›l›¤› olan Hazamnu’lar; flehrinimar›ndan, temizli¤inden korunmas›nakadar tüm sorumlular› denetlerdi.

Ömrü boyunca hastal›klardan kur-tulamayan ve buna ra¤men en az 70y›l yaflam›fl olan III. Hattuflili, M›s›r’l›doktorlara hayrand› ve onlardan muci-zeler bekliyordu. Bundan dolay›, ye¤e-ni Tarhundassa kral› Kurunta ile 60

BD N‹SAN 2011

Hayvan kemiklerindenyap›lm›fl kolye

Yaz›l›kayaBüyük Mabet

108

yafl›na basm›fl k›z kardefli Matanazi’-nin k›s›rl›¤›na karfl›, M›s›r’dan doktoristemiflti. Bu iste¤i bir kil tablette flöy-le yer al›yordu; “Bak iflte, flimdi he-

kim Paraemahu’yu sana yolluyorum.O, Tarhundassa kral› Kurunta için fli-fal› otlar haz›rlamak üzere gönderil-mifltir. Senin istedi¤in tüm ilaçlar› ya-pacakt›r. Kendisi senin yan›na gelirgelmez, onu Tarhundassa kral› Kurun-ta’ya teslim et ki, ilaçlar› hemen haz›r-layabilsin; orada bulunan iki M›s›rl›doktoru ise hemen bana geri gönder.”

Elbette o dönemlerde Anadolu’luhekimler yok de¤ildi. Bir rastlant›olarak Hutipi ve Akiya isimlerini ta-fl›yan iki hekim, Hitit kay›tlar›nda yeral›r. Hatta, bir çok cerrahi müdahale-lerin yan›nda, ortopedik tedavilerleu¤raflm›fllar, lokman hekimlik özelli¤i-yle bir çok hastal›k için ilaç yapm›flve tatbik etmifllerdir. Bu dönemde ku-zey Anadolu’da göçebe hayat› yafla-

yan vahfli da¤ kabilesi Gaflga’lar, veveba mikrobu Hitit’in en büyük soru-nuydu. Gaflgalar zaman zaman Hattu-fla surlar›na kadar dayan›yor ve Hitit’inbafl›na bela oluyorlard›. Di¤er problemise, veba salg›n›yd›. Binlerce Hititlivebadan k›r›l›yor, sa¤l›kl› olanlar› isesürekli bir korku içinde yafl›yordu.Düflmanlar›n giremedi¤i baflkent sur-lar›n› bile aflan veba, temizli¤i ile ünyapm›fl Hitit halk›n› pençesine alm›flt›.Yaflanan bu korkunç felaketi bir kiltablette dile getiren, kurbanlar sunanve iyilikler dileyen, Kral Mürflili tanr›-lar›na flöyle sesleniyordu;

“Ey Hattinin f›rt›na tanr›s›, ey beniyöneten ve yönlendiren bütün tanr›lar,tutumunuz art›k de¤iflsin, art›k benimiçin de yaln›z iyilikler düflünün ve ve-bay› Hatti ülkesinden kovun”

Hitit tanr›lar› vebay› Hatti ülkesin-den uzaklaflt›rd›lar m› bilinmez ama,vebadan daha büyük belan›n bafllar›nageldi¤i bilinir. Bu yeni bela, 1200 y›l-lar›nda Balkanlar’ dan Anadolu’yabafllayan göçtü. Göç eden kavimleraras›nda Frig’ler de vard›. Frigler ve-badan yorgun düflen Hitit ‹mparator-lu¤unun, Anadolu’da 800 y›l sürenegemenli¤ine kolayca son verdiler. •Kaynakça: 1-Prof.Dr. ‹lter Uzel (Difl Hekimi -T›pTarihçisi) 2-Di¤er t›p tarihi verileri

BD N‹SAN 2011

Kil Tablet

Yaz›l›kaya tap›nak içoda

unun günümüzde bile sürdü-rülen ilginç bir örne¤i “harfiyat”

sözcü¤üdür... O, Arapçada “topra¤›kazma” anlam›ndaki “hafr” dan türeti-len ve “topra¤› kazma ifli” demek olan“hafriyat”› bilmez ama “harf”i bilirve hafriyat yerine “harfiyat” der...

Bu dönüflüm, kökeni bilinmeyenbaz› deyimlerin sözcüklerinde de ya-p›l›r ve onlara bir de güzel öykü ya-k›flt›r›l›r.

“Halep oradaysa arfl›n burada” de-yimi buna ilginç bir örnektir.

“Efendim!..” diyerek söze bafllan›rve “Adam›n biri ‹stanbul’da övünür-müfl, ben Halep’te on arfl›n atlad›m,diye. Dinleyenlerden uyan›k biri at›l-m›fl, ‘Yahu, Halep oradaysa arfl›n bu-rada, atla burada da görelim’ demiflve bu söz, dile yerleflerek deyim ola-rak kullan›lagelmifl...” diye anlat›l›r.

fiurada burada, birkaç kifli aras›ndageçen konuflma, deyim olmaz. Atasöz-leri gibi deyimlerin de dile yerleflme-sini sa¤layan gerçek bir tarihsel neden,bir toplumsal geçmifl vard›r ve bunlaröyküsel de¤ildir.

Dilci Ömer As›m Aksoy (1898-1993) Deyimler Sözlü¤ü adl› yap›t›n-da, bugünkü kullan›m›yla “Helep ora-daysa arfl›n burada” deyimini flöyleaç›klar: “Vaktiyle (falan yerde) flunuyapm›flt›m, demekle yeterlili¤ini kan›t-lam›fl olmazs›n. Gereken koflullar ha-z›r. Hadi (burada da) yap görelim.”

Bu, bir genel tan›md›r. Görülüyorki deyim, çok abart›l› bir sav›n kan›t-lanmas›n›n istendi¤i durumlarda kulla-n›l›yor.

1983’de kurulan bugünkü TürkDil Kurumu’nun 2005 y›l›nda yay›ml-ad›¤› Güncel Türkçe Sözlük’te halebi

109

TÜRK D‹L‹Orhan Velidedeo¤lu

Halep oradaysa arfl›n burada!..

Önceki bazı yazılarımda da değinmiştim. Halk, anlamınıalgılayamadığı ya da dili dönmediği bir yabancı sözcüğü,genellikle de ses benzetmesi yönüyle bildiği bir sözcüğedönüştürür.

B

maddesi var:Halebi. isim, eskimifl, Arapça ha-

lebî. Genellikle kumafl ölçmede kulla-n›lan, uzunlu¤u 50-70 cm aras›ndaolan bir ölçü birimi. Halebi oradaise arfl›n burada.

TDK’nin bu sözlü¤ünü, 20 Nisan2006 tarihli Cumhuriyet gazetesindeelefltiren Ali Püsküllüo¤lu (1935-2008), yaz›s›n›n bir yerinde flöyle der:“Türkçe, deyimi bol bir dildir. Deyi-min kendine özgü bir kal›b› vard›r,onu bozmamak gerekir. Örne¤in al›fl-m›fl kudurmufltan beterdir yerine az-m›fl kudurmufltan beterdir diyemezsi-niz. Bu sözlük demifl.” (...)

“Daha önce Halep orada ise arfl›nburada deyimini halebi orada ise ar-fl›n burada biçimine soktunuz. Sözlü-¤ünüzde öylece duruyor. Elimizde biryapt›r›m yok, elefltirmekten baflka...”

Rahmetli Püsküllüo¤lu’nun eleflti-risi do¤ru ama eksik. Deyimlerin yal-n›z sözcükleri de¤il, sözcüklerininyeri bile de¤ifltirilemez, kal›b› bozula-maz; do¤ru. Arkas›ndan flu aç›klamagelmeliydi:

“Birkaç yüz y›l önce kullan›lan110

baz› deyimlerin anlamlar›, kullan›malanlar› de¤iflmez; ama bir sözü günü-müze gelene kadar de¤iflime u¤ram›flolabilir. Biz onlar› günümüze ulaflm›flbiçimiyle kullanmal›y›z. Sözlüklerdede bunlar yer almal›. Sözlü¤ün ad›Güncel Türkçe Sözlük, etimoloji sözlü-¤ü de¤il!”

Nitekim, baz› de¤iflikli¤e u¤raya-rak günümüzde kullan›lan deyimlerçok. Daha önce de de¤indi¤im bir ör-nek: Hile hurda bilmez.

Bir dilci bu deyimi flöyle aç›kla-m›fl: “hile yapmaz, ufak tefek ifllerle(hurda ile) u¤raflmaz” (!)

Evet, halk “hile”yi bilir, “hurda”y›duymufltur; ama “hud’a” y› bilmez;“hud’a”y› “hurda”ya dönüfltürür.

Hud’a da “düzen, aldatma” anla-m›nda bir sözcüktür ve “hile hud’a”,bizim bugün kulland›¤›m›z “alavere

BD N‹SAN 2011

Ali Püsküllüo¤lu

Evet, halk "hile"yibilir, "hurda"y›duymufltur; ama"hud’a" y› bilmez;"hud’a"y› "hurda"yadönüfltürür.Hud’a da "düzen,aldatma" anlam›ndabir sözcüktür ve "hilehud’a", bizim bugünkulland›¤›m›z"alavere dalavere"ikilemesinin Arapçakarfl›l›¤›d›r.

dalavere” ikilemesinin Arapça karfl›l›-¤›d›r.

Deyimi bugün “hile hud’a bilmez”biçiminde kullan›rsan›z kimse anla-maz; çünkü art›k o, yayg›n olarak “hi-le hurda bilmez”e dönüflerek güncel-leflmifl, halka mal olmufltur.

***ay›n Muazzez ‹lmiye Ç›¤’›nS. N. Kramer’den çevirdi¤i Tarih

Sümer’de Bafllar adl› yap›tta bir bö-lüm, “Halep oradaysa arfl›n burada”deyimiyle ilgili, günümüze ›fl›k tutuyorgibi...

‹nsanl›k tarihinde a¤›rl›k ve uzun-luk ölçülerinde düzenbazl›k Sümerlerekadar dayan›yor. Sümer ilahiyatç›lar›,toplumun kusurlar›n› en aza indirebil-mek ümidiyle düzenbazlar› a¤›r tanr›-sal cezalarla korkutma yoluna gitmifl-ler. Sosyal adaletin ve ahlaki de¤erle-rin koruyucusu rolünde gösterilentanr›ça Nanfle, insanl›¤› yarg›lamakiçin mahkeme kuruyor ve kötü hareketedenleri, aç gözlüleri, a¤›rl›k ve uzun-luklar› yanl›fl ölçenleri suçlu bulursaveziri Hendursaag arac›l›¤›yla onlar›

111

cezaland›r›yor.Gerek modern dünyada, gerek Sü-

mer’de di¤er bir ekonomik afet detüccarlar›n aldatmas›d›r. Nanfle ilahi-sinde bu durum flöyle anlat›l›yor:

Büyük a¤›rl›k yerine küçük a¤›rl›kkoyar / Büyük uzunluk ölçüsü yerineküçük ölçüyü koyar...

Kral Ur-Nammu, yapt›¤› kanunlaa¤›rl›k ve uzunluk ölçülerine bir ölçün(standart) getirmeye çal›fl›rsa da bundapek baflar›l› olamaz.

Bir bayan tüketici flöyle yak›n›r:Tüccar fiyatlar› nas›l indirir! / Nas›lya¤›, arpay› azalt›r!..

Tüccar, al›c›y› çekmek için fiyatindirir, öbür taraftan indirdi¤i fiyat›ölçüyü azaltmakla yine al›c›dan ç›kar-t›r.

***26 Mart 1931’de metrik sisteme

geçinceye kadar çarfl› ve pazarlar›m›z-da uzunluk ölçme arac› olarak kullan›-lan arfl›n’›n boyu, Osmanl›’da 1869’-da al›nan bir kararla 68.58 cm olaraksaptanm›fl ve ad›na yeni arfl›n denmifl-ti.

Geçmifl yüzy›llarda Sümerlerleayn› co¤rafi bölgede bulunan Halep,fiam, Ba¤dat gibi ünlü ticaret merkez-lerinde Uzakdo¤u’dan; Çin’den, Hin-distan’dan getirilen de¤erli kumafllar›nfiyatlar› yüksek oldu¤u için, tüccar-Sümer’in düzenbazlar› gibi- k›sa birarfl›n (endaze) kullan›yor. (Endazeninboyu da tart›flmal›: Kâmûs-i Türkî,Kâmûs-u Osmani ve Osmanl› TarihDeyimleri Sölü¤ü’nde 60 cm denilenendaze, Türkçe sözlüklerde, Larous-se’larda, Okyanus sözlü¤ünde 65 cm.)Kâmûs-u riyaziyat’ta da “‹pek kumafl-

BD N‹SAN 2011

S

Muazzez ‹lmiye Ç›¤

112

lar gibi de¤erli dokumalar›n arfl›n›n›halk›n gözünde pek pahal› gösterme-mek için olmal›d›r ki baz› esnaf çarfl›arfl›n›ndan k›sa ‘endaze’ ad›nda birölçü kullan›rlar” denilmektedir.

Bir flair bu durumu flöyle dile geti-rir: Ba¤dat’ta bezirganlar› gördümde flafl›rd›m / Arfl›n›m› baston gibi benelde tafl›rd›m.

fiair Süleyman Fehim (1789-18-46)’de “Halep oradaysa arfl›n burada”deyimine benzer biçimde flöyle der:

Halep anda ise bunda bulunur en-daze / ‹flte meydan-› sühan, gitmeyelimfiiraz’e.

***Bu deyimde ikilem, “haleb” söz-

cü¤ünden kaynaklanmaktad›r. K›saarfl›n›n en çok kullan›ld›¤› yer Halep(Haleb) oldu¤u için o çevrede ona“halebî” (Haleb arfl›n›) denmesindendolay› TDK’nin sözlü¤ünde verilen

örnek, “Orada halebî varsa burada dagerçek arfl›n var, do¤ru ölçüm budur”anlam›ndad›r.

‹kinci bir sava göre de deyiminbafl›ndaki söz “Haleb” de¤il, hilekâr,düzenbaz anlam›nda Arapça “hâlib”dir: Oradaki düzenbazlar ne kadar k›-sa ölçerse ölçsün, buradaki arfl›n foya-lar›n› ortaya ç›kar›r... gibi.

Sonuç olarak dilcilerin görüflü flu-dur: Bir deyimin kökenini, neredengeldi¤ini, günümüze kadar ne gibi de-¤iflikliklere u¤rad›¤›n› bilmek ilgi çe-kebilir. Ancak o deyimin günümüzdekullan›lan biçimi geçerlidir, de¤ifltiri-lemez.

TDK’nin Güncel Türkçe Söz-lük’ünde “halebi orada ise arfl›n bu-rada” biçimindeki yaz›l›m, ancak eti-moloji sözlüklerinde yer almal›d›r. •

orhanvelidedeo¤[email protected]

BD N‹SAN 2011

ABD'de 22 no'lu karayolunda, birotoyol polisi bir arac›n 22 km h›zlagitti¤ini farketmifl. Arac›n peflindengidip arac› durdurmufl. Bir de negörsün? Arac› kullanan çok yafll›bir teyze. Arkada da çok korkmufl3 tane yafll› teyze daha var. Polisigörünce yafll› sürücü endifleyle:

"Polis bey,çok mu h›zl› gidiyordum?"Polis: "Tersine çok yavafl gidiyor ve tümotoyol trafi¤ini etkiliyorsunuz! Yafll› teyze:"Ama otoyolun giriflinde 22 yaz›yordu veben de bu kurala uymak istedim!"

Polis: "Teyzeci¤im; o 22, otoyolunnumaras›. Bu yolda en az 50 km h›zlagitmelisiniz."

OTOYOLDAK‹ TEYZE

Yafll› teyze: "Tamam, bundan sonrah›zlanaca¤›m." Polisin gözü arkada otu-ran, çok korkmufl 3 yafll› teyzeye tak›lm›flve sürücüye sormufl:

"Teyzeci¤im bu arkada oturanlar›nnesi var? Sanki dillerini yutmufllar gibi!

Yafll› teyze:"Valla ben de anlamad›m, 250 no'lu

yoldan ç›kt›¤›m›zdan beri böyleler..."113

Do¤a olay› yer sars›nt›lar›n›n pefli s›ra gelen ve denizlerden karalarado¤ru ak›p giden Tsunami felaketi içimizi s›zlatan görüntüleri sunarken,kendi dünyam›zda yaflanan spor olaylar›n›n yerel de olsa giderek yükse-len boyutlar›ndan korkmaya bafllad›k. Çevreye, sa¤l›¤›m›za ve toplumaverdi¤imiz zararlar›n karfl›l›¤› ne yaz›k ki salt ekonomiye dayal› birgöstergenin izlerini tafl›m›yor. Zarar; ulusal oluflumun, fanatizm denilenbir illetin egemenli¤i alt›nda sürüp gidiyor.

SPORUN DÜNYASIMetin Gören

Tepük Oyunu'nda

BitmeyenKavgalar

örselliği, ekonomik olguları, insanları peşindensürükleyebilme büyüsü ve de anlatımı çok zorkeyfiyle, adı futbol olan bir spor dalının tutsağıyız.

G

BD N‹SAN 2011

114

senen duygusunun yitirilmeye baflla-mas› karfl›s›nda bu spor dal›na yenibir sistem ve yap›sal de¤iflikliklergetirildi. Sert cezalarla temafla sporufutbolun günümüze dek gelmesi sa¤-land›. Bir ”gelenekler ülkesi” olan‹ngiltere’de, ilintili herkesin uymaklayükümlü oldu¤u futbol yasalar›ylakurallara uymayan kulüplerin uzunsüreli ya da süresiz olarak kapat›labil-mesi sa¤lanm›flt›.

Taflk›nl›klar› tüm dünyaya yay›lan,öykülere ve flark›lara konu olan GüneyAmerika ülkelerinde ç›lg›nl›¤›n belirlibir düzeye çekilmesi uzun y›llar ald›.Futbolun sinir katsay›lar›n› tepe nokta-lara tafl›d›¤› ülke Arjantin 'de, seyirci

kapasitesi yüksek tüm statlar›n tribün-leri ile oyun alanlar› aras›na derin hen-dekler kaz›ld›. ‹laçl› su ile doldurulanhendekler, fanatik taraftarlar›n oyunalanlar›na girmelerini engelleyen ilkelve insan haklar›na ayk›r› bir uygulamaidi›. Birleflmifl Milletlere dek tafl›nankonunun, faflist bir yapt›r›m oldu¤unakarar verildi.

Arjantin, Uruguay, Brezilya, fiilive Kolombiya’da F‹FA (Uluslar aras›

e istiyoruz ya da istekle-rimizin s›n›r çizgisi, durmanoktas› nedir. Bunun daflimdiye dek hesab›n› yapa-

mad›k. Yani; tüm baflar›lar, sevinç ,kutlama ve gösteriler öfke ile y›kan-mak isteniyor.

Bu do¤ru bir yöntem de¤il, olamazda. Asl›nda, Tepük (Futbol ) oyunununtarihsel oluflumu içinde nice olaylargünümüze de¤in, dilden dile elden eledolana dolana gelebilmifl. Çaput deni-len giysi art›klar›n›n, k›srak derisininiçine tepilerek tekmelenen keyfini ya-flayan atalar›m›z bir çok oyunu, kavganedeniyle yar›da kesmifller. ‹ddian›nöfkeye dönüflmesine izin vermeyen,kaan ya da hakanlar tepük oyununuuzun süre yasaklam›fllar. Çin'in büyükyerleflim alanlar›ndan, ülkenin her ye-rine giderek yay›lan ”ayak oyunu”keyfini duyumsayamayan yüzlercekiflinin ç›kard›¤› meydan kavgalar›ölümlerle sonuçlan›nca, yasak Çins›n›rlar› içinde de geçerli olmufl.

Tarihsel verilerin günümüze de¤inyans›tt›¤› bilgilerde, Çin’de bir çokkiflinin oyun sonras›nda rakipleri tara-f›ndan öldürüldü¤ü ya da yaraland›¤›n›yaz›yor.

Futbolun gelifliminden en büyükpay› alan ve Tepük oyununu kurallarçerçevesi içinde yeniden organize eden‹ngiltere, dünyaya sundu¤u evrenselkeyfin yarat›lmas›ndan bu yana büyükölçüde s›k›nt› çekti. ‹ki as›r öncesindebafllayan futbolda büyüme h›z›, yafla-nan olumsuzluklar nedeniyle kral, lordve prenslerin keskin k›l›çlar›yla ikiyebölünerek durduruldu. ‹ngiltere’deh›zla büyüyen futbol olgusunun özüm-

N

Futbolun sinirkatsay›lar›n› tepe noktalara tafl›d›¤›ülke Arjantin'de, seyirci kapasitesiyüksek tüm statlar›ntribünleri ile oyunalanlar› aras›na derin

hendekler kaz›ld›.

BD N‹SAN 2011

115

Futbol Birli¤i) taraf›ndan y›l-lar süren e¤itim programlar›y-la öfkesi dizginlenmifl yenibir seyirci kitlesi yarat›lmayaçal›fl›ld›.

Bu uygulaman›n ne denlibaflar›l› oldu¤unu kesin çizgi-lerle bilinmiyor. Ancak; flim-di Güney Amerika’da futbolseyircisi düne oranla daha bi-linçli. Onlar ülkelerinin eko-nomik s›k›nt›lar› içinde futbolsevgilerini yitirmemeye çal›-fl›yorlar. Kulüpler ise öfkeninaçt›¤› derin yaralar›, Avrupa'-n›n sermaye sistemleri sars›l-maz büyük kulüplerine, geti-risi yüksek genç oyuncular yetifltirerekkapatmaya çal›fl›yorlar. Güney Ameri-ka'n›n bir çok ülkesinde kalk›nma h›z›,futbolcu sat›fllar›yla eflde¤er bir önemkazand›. Geçmiflte futbol yüzündensavaflan iki Orta Amerika ülkesi ElSalvador ve Honduras halk›, bu savafl›flimdilerde çok gereksiz ve komik bul-duklar›n› belirtiyorlar. Savafl›n meflinkürenin pefli s›ra giderek oluflmas›n›,iki ülke halk›n›n bilinçsiz bir davran›fl›fleklinde yorumlayanlar, “ Halk›n millive manevi duygular›n› sömüren ege-

men güçler bir kez daha kazand›” flek-linde aç›kl›yor. Amerikal› yazar BillyThomson, ‹ngiltere’de yay›mlananfiut Dergisi'nde bu iki ülke halk›n›nfutbol için savaflt›klar›na bin kez pifl-man olduklar›n›n belirtiyor.

Futbolun savaflmakla de¤il, centil-mence oynanarak keyif verece¤inivurgulayan El Salvador ve Hondurashalk›na göre; bask›, aldatma, sat›n al-ma ve halk›n manevi duygular›n› sö-mürerek bafllat›lan tüm çirkinliklerbitmelidir. Tüm bu örnekler; yönetici,

futbolcu ve özellikle ta-raftarlar için bir ders ni-teli¤indedir. Futbolu, endo¤ruyu, k›sa süre içindebünyesine katmal› ve onusonsuza dek bar›nd›r-man›n sorumlulu¤uiçinde kendisine ça¤daflbir yön vermelidir. •[email protected]

116

onunda, sözüm ona, geri kafa-l›l›¤› b›rakt›. Bat› ölçütlerine uya-

rak, ça¤› yakalayabilme ad›na ulusal-c›l›¤›n› soyunup, küreselleflmenin biç-ti¤i giysiyi giyindi. Böylece çarktanç›kma bir ö¤retmen olup ç›kt›. E¤itimBakanl›¤›, onu, Kum’un gözde okul-lar›ndan biri olan BAK'ta (Bat›kentArap Koleji'nde) görevlendirdi. Mr.Küresel'in yeni okulu yabanc› dilleö¤retim yapt›¤› için, orada hiçbir

uyum sorunu olmad›. Ö¤rencileriyletez kaynaflt›. Onlara Arapça konuflma-y› ve Arapça düflünmeyi yasaklad›."Bir Amerikal›dan, bir ‹ngilizden far-k›m›z kalmayacak. Bizim onlardanne eksi¤imiz var?" diyerek kararl›l›-¤›n› belirtti. Ve ifle, s›n›f›ndaki dersuygulamalar›na al›fl›lm›fl›n d›fl›ndayepyeni bir aç›l›m ve de¤iflik bir renkgetirerek, bafllad›.

Ne mi yapt›? Önce gözüne siyah

ANADOLU’NUNDÜNYASIBekir Özgen

KÜRESELC‹Ö⁄RETMEN

"S

Bana biraz küreselci ö¤retmenden söz et,”dedi. Ona biraz, “onu” tan›tmak için, bafllad›manlatmaya. Mr. Küresel, Kum Cumhuriyetininyetifltirdi¤i aran›l›r ‹ngilizce ö¤retmenlerindenbiri. K›sa bir süre öncesine kadar ulusall›klauluslararas›l›k çevriminde bocalay›pdurdu. ‹kilemleri aras›ndaki sal›ncaktabir o yana bir bu yana gidip geldi.

gözlükler takt›. Cowboy'lar gibi uzunçizme giyip, Hippy'ler gibi saçlar›n›uzatt›. Sonra Michel Jackson'›n stilimakyaj yapt›r›p, kafllar›n› ald›rd›. Ku-laklar›na küpe, parmaklar›na antikayüzükler takt›. Elvis gibi gülümseye-rek, elinde gitar›yla derse girdi. Ö¤-rencileri anlatt›klar›n› iyi anlayabilsin-ler diye "stand up"lar düzenledi.

ygulamalar› büyük ilgi gördü.Baflka s›n›flardan, komflu okul-

lardan ö¤renci ve ö¤retmenler okulyönetiminden izin al›p, Bay Küresel'-in derslerini dinlemeye geldiler. Birsüre sonra da, ‹l E¤itim Müdürü'nünemriyle, iflledi¤i dersler filme al›nd›ve yerel televizyonlarda gösterimegirdi. Ö¤renci ve velilerden büyükilgi gördü. Üzerinde en çok konuflulanda, ö¤rencilerinin s›n›ftaki özgür veözgün tav›rlar›yd›. Özellikle k›z ö¤ren-cilerinin top modelleri k›skand›randefile düzenlemeleri büyük ilgi uyan-d›rd›. O günden bu güne, çevreningözü kula¤› BAK'a çevrildi. ‹fllenendersler, "Mr. Küreseland His Students" a-d›yla, BATI TV'de ya-y›na girdi ve reytingrekoru k›rd›. Öte yan-dan, e¤itim çevrele-rinin en çok ilgisiniçeken etkinlik de, Mr.Küresel'in ö¤rencile-rine verdi¤i ev ödevle-riydi. Ö¤rencilerine,haftal›k ev ödevi ola-rak Kum televizyonkanallardaki flu prog-ramlar› kaç›rmama-

lar›n› öneriyordu: SHOW TV'de Ra-cing Cup, NUMBER ONE TV'de Ho-kus Pokus Show, DREAM TV'de Rea-lity Show, CNN TV'de Design 360,EXPO CHANNEL TV'de Finans Ana-liz, STAR TV'de Super Magazin vePaparazzi ve Kanal 18'de Pack-Shot.

Öte yandan, ö¤rencilerin ‹ngilizce-lerini okul d›fl›nda da gelifltirmelerikonusunda BAK'l› veliler de ellerindengeleni yap›yorlard›. Hemen tüm ki-tapç› ve supermarket vitrinlerinde yeralan PLAYBOY, CHIP, EMPIRE, GA-MING, LIFE, BUSINESS, MOTOR-BOAT vb. dergiler ço¤unun evindekiyerlerini alm›flt›. Kimi mukaddesatç›aileler ise, çocuklar›na fleriat fleyhleri-nin ‹ngilizce CD, DVD ve VCD'leriniizlettiriyorlard›.

Yabanc› dille e¤itim yar›fl›, tepedent›rna¤a her Kum vatandafl›n›n ili¤ineifllemiflti. Küreselleflme rüzgâr›n›n f›r-t›naya dönüfltü¤ü son on y›ld›r da,hem BAK'›n, hem de Mr. Küresel'inad›n› san›n› duymayan kalmad›. Budurumu yerinde gözlemek içinBakan-

117

BD N‹SAN 2011

U

l›k müfettiflleri BAK'a geldiler. Önceonun s›n›flar›ndan bafllay›p, tüm okulus›k› bir incelemeden geçirdiler. Bafl-müfettifl, ö¤retmenler odas›nda, Mr.Küresel'in yan›na yanafl›p, "Ö¤retmen-lik performans›n›z bizi flok etti. Ders-lerinde korkutma, zor, dayak gibi e¤i-timin yüz karas› yaklafl›mlardan eseryok. Yaratmay› baflard›¤›n›z hoflgörüve özgürlük ortam›, ö¤rencileriniziçekingenlik, uyuflukluk ve sinmiflliktenuzaklaflt›rm›fl. Üstelik "not" korkusubüsbütün giderilmifl. E¤itimde demok-rasiye iyi bir örnek oluflturuyor,” diyehava att›.

Müfettifllerden bir baflkas› da, ibretolsun diye olmal›, Küresel Bey'e dö-nüp: "Ö¤retmenim! E¤itim ifli, ciddiifltir. ‹flin kolay›na kaçmaya gelmez.Derslerini bire bir ezberleyen ö¤ren-ciden kime ne yarar gelir? Onu papa-¤ana çeviren ö¤retmeni ülke ne yap-s›n! Siz, flahs›n›zda, gerçekçi, ça¤auyan, yaflam› derse katan iyi bir yön-tem bulmuflsunuz. Ö¤rencinin beynini,

yaflamdan kopuk bofl fleylerle doldur-muyorsunuz. Onu bilgi hamal› dayapm›yorsunuz. Uygulaman›z, ça¤dafle¤itime iyi bir örnektir,” dedi.

Hippy saçl› müfettifl de, sözü b›ra-k›lan yerden alarak: "Efendim, bu ka-darla kalsa hadi neyse. Ben, Mr. Küre-sel'in ö¤rencilerinin ödev defterlerinigözden geçirdim. At yar›fllar›n› bilekaç›rmam›fllar. Atlar›n sprint ve gal-loplar›nda favori olan 'My Girl, MagicJohny, Don't Stop, Make Me Happy,Memories, Butcher, Moon River, FairBlack' vb. isimlerin tümünü not etmifl-ler. Ne uyan›k çocuklar görüyor mu-sunuz?”

rtesi gün, erken saatlerde Mr.Küresel müfettifllere efllik edip

kentin ifllek caddelerini gezdirdi. Ora-da önlerine ç›kan 'Corner's, Your Be-auty Shop, Gallery Casanova, Rent aCar, Cafe Center, Majestic Computer,Non-Stop Cargo, Elegan Officestore,Car Showroom, Seven Hill Kids gibi

118

BD N‹SAN 2011

... Happy,Memories,Butcher, MoonRiver, FairBlack' vb.isimlerintümünü notetmifller. Neuyan›k çocuklargörüyormusunuz?”

E

iflyerlerine girip patronlar›yla tan›flt›r-d›. Oradan ayr›l›p okula dönerlerken,BAK ç›k›fll› birinin çal›flt›rd›¤› birpizzac›ya u¤rad›lar. Önlerine konanmenüdeki 'Combo, Pomfrit, Chick-nut, Chicken, Kid kid menu / Super,All meat, Delux, Special' yaz›l› olan-lardan hangisini yiyebileceklerini fla-fl›rd›lar.

u arada ö¤le olmufltu. Bakanl›kmüfettiflleri, okul müdürünü de

yanlar›na al›p yemek için okul resto-ran›na gittiler. Self servis kuyru¤unagirip, hizmete sunulan fast food, ham-burger, king burger, hot dog gibi yiye-ceklerden doyas›ya yediler; sonra dasolu¤u ö¤retmenler odas›nda ald›lar.Baflmüfettifl, daha elindeki Marlborosigaras›ndan bir nefes çekmemiflti ki,masadaki THE KUM NEWS dikkatiniçekti. "Bu gazete Talim Terbiye Kuru-lu'nun onay›ndan ç›km›fl m›yd›?" diyesordu. Durumu kurtarmak, bilgi vegörgüsünü art›rmak için ABD'ye ve

‹ngiltere'ye gönderilen müdüre düfltü.Yar› ‹ngilizce, yar› Arapça karma k›r-ma bir dille, "Hello my friends! GoodAfternoon." diye bafllad›¤› konuflma-s›n› sürdürdü: "Uzak görüfllü perspek-tiften yoksun kimi marjinal çevreler,y›llard›r, halka yaranmak için e¤itiminilke ve yöntemlerinden ödün üstüneödün verdiler. Toplumda ça¤dafl kafal›bireylerin yetiflmemesi için start ald›-lar. Ulusalc›l›¤›n k›l›c›n› sall›yoruzdiye, anti-sosyal bir yol tutup, global-leflmeyi görmezlikten, geldiler. Ça¤-dafl kriterlere s›rt döndüler. Ülkeyikültürel k›s›rl›¤a ve parasal k›tl›¤aittiler. Yoksullaflmam›za neden oldu-lar. Ald›klar› dolarlar›n faizini bileödeyemez bir konuma düflünce de,ülke büyük bir ekonomik krize sürük-lendi. E¤er bizlerin yetifltirip dünyapiyasas›na entegre etti¤i beyinler ol-masa hap› çoktan yutmufltuk. Hele ki,BAK gibi okullar›n yetifltirdi¤i kimiinternational de¤erlerin katk›lar›ylaKUM, mini Amerika olmak üzeredir.Look (Bak›n›z), bir düzine üstün beyingücümüz, prenslerimiz var. Ne zamanbafl›m›z a¤r›sa, "multi-national" flirket-lerdeki "business"lerini b›rak›p, ülke-lerinin yard›m›na kofluyorlar. Ancakyine de, aram›zda tek tük de olsa, tümbu pozitif geliflmeleri yads›yanlar ç›-k›yor.” diyerek sözüne dü¤üm att›.Att› atmas›na da, danan›n kuyru¤u daondan sonra koptu. Okulun Arapçaö¤retmeni Hüsnü Kumo¤lu'nun nas›r›-na bas›lm›flt› sanki. Birden yerindenf›rlay›p ortaya ç›kt›. Bafllad› say›pdökmeye. "Bir Kum ö¤retmeni olarakduyduklar›ma, gördüklerime inanam›-yorum. Sizler ad›na kendimden utan›-

119

BD N‹SAN 2011

B

120

yorum. 'Bizler ne zamandan beri MuzCumhuriyeti'nin küreselci ö¤retmen-leri olduk?' diye sormaktan kendimialam›yorum. Halk›na ve kendisine budenli yabanc›laflm›fl, bilinci böylesineboflalt›lm›fl birine, ö¤retmen denebilirmi hiç? Tümünüz böylesine yay›lma-c›l›¤›n dümen suyuna kap›l›p gider-ken, bu azg›n ve yayg›n sömürü seli-nin ülkemizi nereye sürükledi¤ini ne-den düflünmüyorsunuz? Bu ac›mas›zak›fl›n e¤itimimiz ve kültürümüzünözünü bütünüyle alabora etti¤ini nas›lgörmezlikten gelebiliyorsunuz? Hepi-niz, dilimizi yabanc› sözcüklerin ba-takl›¤›ndaki bal盤a buland›r›p ‘TheKumca’ yapm›fls›n›z. Yetifltirdi¤inizkufla¤› kendi diline, kendi ekinine ya-banc›laflt›rm›fls›n›z. Sonra da baflar›dansöz ediyorsunuz. En yetiflkin, en bece-rili ö¤rencilerimizi, 'Biz yiyemiyoruz,al›n siz yiyin' diye Emperyal Amca'n›nhizmetine sunuyorsunuz. Hem de be-davadan.

Bu yaklafl›m›n›z›n, ulus bilincineeriflmifl her duyarl› Kum yurttafl›n› çi-leden ç›kard›¤›n› nas›l oluyor da göre-miyorsunuz? Sokaktaki bir yurttaflönünüze geçip, ‘Sen kimsin, necisin

arkadafl?’ diye sorsa, ‘Ben küreselci-yim,’ mi diyeceksiniz ona? Tarih Ba-ba, tarihine, ekinine ve de diline sahipç›kamayan toplumlar›n bir üfürükleda¤›l›p çöktüklerini ve köle olmaktankurtulamad›klar›n› yazmaktad›r. Ku-m’un kurtuluflu ise, -bir kez daha-anadilimizin kurtulufluna ba¤l› bir ko-numa gelmifltir. Ve sizler, ‹ngiliz,Amerikal› ö¤retmenler de¤ilsiniz. Nedenli küreselci olursan›z olun, Kum’dayetifliyor, Kum’dan besleniyorsunuz.Sizleri böylesine koflulland›ran nedir?Kökü d›flar›daki medya m›, iflbirlikçiifl çevreleri mi, güdümlü siyaset mi,yoksa suland›r›lm›fl e¤itim dizgesimi?” diyerek oradan ayr›ld›.

Bu konuflmaya en çok bozulan daMr. Küresel’di. Kumo¤lu'nun arkas›n-dan bakakald›. Kendini tutamad›. A¤-z›ndan, "Shit!" (pislik ) sözcü¤ü ç›kt›.Kim ne derse desin, Mr. Küresel, bul-du¤u yöntemin, yabanc› dille e¤itimyapan ço¤u okulda, "The Küresel Met-hod" ad› alt›nda çoktand›r uygulan-makta olmas›ndan dolay› kendindeno denli emindi ki…

O gün, dersler sona erince okul,tören yerinde topland›. BAK'l› ö¤ren-ciler, çantalar›, s›rtlar›nda okul ünifor-malar› ve üzerlerindeki, "We love ourschool (Okulumuzu seviyoruz)", "BAKis the best (en iyisi BAK)" ve "LongLive Globalism (Küreselleflme çokyafla)" gibi yaz›larla, haz›r ol duruflunageçtiler. Ve hep bir a¤›zdan, ‹ngilizceolarak "FOR REAL" adl› BAK Marfl›n›söyleyip, da¤›ld›lar.

Bizlere de onlar›n arkalar›ndan ba-k›p kalmak düfltü... •

[email protected]

BD N‹SAN 2011

Bir yabanc› dil sevdas›-na gözünüzü karartm›fl.En yetiflkin, en beceriliö¤rencilerimizi, 'Bizyiyemiyoruz, al›n sizyiyin' diye EmperyalAmca'n›n hizmetinesunuyorsunuz.

BD N‹SAN 2011

121

akat o gün gösterimden sonra,yaflam›mda ilk kez bambaflkabir heyecanla tan›flaca¤›m› ve

kendimi bir y›ldan buyana ayn› heye-can›n içinde bulaca¤›m› akl›ma bilegetirmiyordum.

O gün yaflam›mda ilk kez, otizmli

çocuklarla da tan›flt›m; o gün yafla-m›mda ilk kez, otizmle de tan›flt›m veo gün, onlar›n bana duyumsatt›klar›o bambaflka heyecan›mla da tan›flt›m.Bir y›l önceki o günden sonra yaflam›-m› flimdi yaln›zca o heyecan›mla de¤il,o heyecan›m›n kayna¤› otizmli çocuk-

larla ve otizmle debirlikte sürdürüyo-rum. Bir y›l önceki ogün onlar, bendensonra sahneye ç›km›fl-lar ve üstün bir yete-nekle sergilediklerimüzikleriyle, otizminhiç de korkulacak birolgu olmad›¤›n› kan›t-lam›fllard›. Bir y›ldanbuyana ise ben, liseTürkçe ö¤retmenli-¤imden vazgeçmifl,onlar›n beni heyecan-

OtizminFark›ndal›¤›n›nFark›nda Olmak

Yazan: SEDA DEM‹REL

Tam bir y›l önce bugünlerde, yine bir Nisan ay›nda otizmliçocuklar yarar›na haz›rlanan bir flenlikte Flamenko dans›sunmam için davet edildi¤imde, önceki gösterilerimde

duyumsad›¤›m “sahne öncesi o tatl› heyecan›m›n” ayn›n›duyumsayaca¤›m› biliyordum.

F

Seda Demirel OÇEM’de bir öğrencisiyle.

BD N‹SAN 2011

122

mak istiyorum bu ola¤anüstü olguyu.‹zin verirsiniz, de¤il mi?

Otizm konusunda öncelikle, flu iki“bilgi”yi bilmemiz gerekiyor: Toplumolarak bu konuda pek az fley biliyoruz;bir de... Bildi¤imizi sand›¤›m›z bu“bilgi”lerin büyük bir bölümü, “bilgi”de¤ildir, çünkü yanl›flt›r. Otizmin neoldu¤unu ö¤renmeden önce, onun neolmad›¤›n› bilmemiz gerekiyor:

Otizm bir zihin gerili¤i de¤ildir.Otizmin bir zihin gerili¤i oldu¤unudüflünmek ve otizmi böylesi dar birs›n›r içine s›k›flt›rmak, bu konudakibilgi eksikli¤inin ve yanl›fll›¤›n enbüyü¤üdür. Otizm ne midir? Otizm,

iletiflimsizli¤e karfl›l›k gelen bir kav-ramd›r ve… Asla zihin engelliler ilekar›flt›r›lmamal›d›rlar. Otistikler, çev-releriyle iletiflim kurmakta zorlan›rlar,karfl›l›kl› göz temas›ndan kaç›n›rlar,çevrelerini yaln›zca, kendi bak›fl vealg›lay›fl do¤rular›yla de¤erlendirirler.Otistiklerin, çok geliflmifl bir “tekraretme” yetenekleri vard›r. Ezberlemeyetenekleri, çevresindekileri flafl›rtacakkadar güçlüdür. Çok karmafl›k sorun-lar› bile rahatl›kla ve kolayl›kla çözüm-leyebilirler, çok zor gelebilecek mate-matik problemlerini bile bir ç›rp›daçözebilirler. ‹çlerinde, normalin üze-

lar›yla bir m›knat›s gibi çektikleriokullar›nda flimdi herbirine, önlerinde-ki yaflam›n hiç de korkulacak olmad›-¤›n› ö¤retmeye ve kan›tlamaya çal›fl›-yorum.

* * *

irleflmifl Milletler’in 1 Ka-s›m 2007 tarihli Genel Kurultoplant›s›nda al›nan bir karar-

la, tüm dünyada otizm konusunda far-k›ndal›k yaratmak ve otizmin sorunla-r›na çözüm bulmak amac›yla, her y›l2 Nisan günü ‘Dünya Otizm Günü’(2 April World Autism AwarenessDay) olarak kabul edilmiflti. Bu karar,

bir y›l sonra uygulamaya geçirildi vedünya ilk kez, 2 Nisan 2008 tarihinde“Otizmin fark›ndal›¤›” ile tan›flt›.

Otizmin fark›ndal›¤›yla benim ta-n›flmam ise, bu tarihten iki y›l sonra,geçen y›l bugünlerde, 2 Nisan 2010tarihindeki “Otizmin fark›ndal›¤› gü-nü”nde olmufltu. O gün bir heyecanf›rt›nas› içinde tan›flt›¤›m otizmin far-k›ndal›¤› olgusunu, bir y›l boyuncadaha yak›ndan tan›d›kça, onla henüztan›flmam›fl kiflilerle de tan›flt›rmay›bir insansal olarak görev olarak benim-sedim.

‹flte bu nedenle, sizle de tan›flt›r-

B

OT‹ZM B‹R Z‹H‹N GER‹L‹⁄‹ DE⁄‹LD‹R. OT‹ZM‹N B‹RZ‹H‹N GER‹L‹⁄‹ OLDU⁄UNU DÜfiÜNMEK VE OT‹ZM‹BÖYLES‹ DAR B‹R SINIR ‹Ç‹NE SIKIfiTIRMAK, BU KO-NUDAK‹ B‹LG‹ EKS‹KL‹⁄‹N‹N VE YANLIfiLIIN EN BÜYÜ-⁄ÜDÜR. OT‹ZM NE M‹D‹R? OT‹ZM ‹LET‹fi‹MS‹ZL‹⁄EKARfiILIK GELEN B‹R KAVRAMDIR VE… ASLA Z‹H‹NENGELL‹LER ‹LE KARIfiTIRILMAMALIDIR.

BD N‹SAN 2011

rinde zeka düzeyine sahip olanlar› davard›r.

Otistikler konusunda yap›lan bi-limsel çal›flmalar sonucunda, içlerindeçok güzel resim yapanlar›n, bir ya dabirkaç müzik aletini üstün bir yetenek-le çalanlar›n ve hatta çok baflar›l› birbiçimde dans edenlerin olduklar› sap-tanm›flt›r. Özel ilgi alan›m oldu¤u içindans ve müzik alanlar›ndaki baflar›la-r›na ve üstün yeteneklerine s›k s›k bende tan›k olmaktay›m.

Otizm konusunda bir de toplumsal birgerçe¤imizi bildireyim: Ülkemizde heryüz çocuktan biri otistiktir. Bu olgununsaptand›¤› bilimsel araflt›rmalarda, flukonuya da dikkat çekilmektedir:

Ülkemizde ayr›ca, otizmli çocuksay›s›nda da küçümsenmeyecek dü-zeyde bir art›fl görülmektedir. Bu ger-çekleri saptayan bilim, ne yaz›k ki,otizmin nedeni ile otistik çocuk say›-s›ndaki art›fl›n nedeni konusunda he-nüz bir bilgiye sahip de¤ildir.

Peki, biz otizmin ve bu art›fl›n nedenli ay›rd›nday›z, ‘fark›ndal›k’ kavra-m›ndan ne anl›yoruz ya da ne anlama-l›y›z? Biz insanlar›, di¤er canl›lardanay›ran en önemli özelliklerimizden

biridir fark›ndal›k. Duyarl› olmak vealg›lamakt›r fark›ndal›k.

Otizmin fark›na yaln›zca Türkiyede¤il dünya da geç varm›flt›r. fiimdiNisan aylar›nda çeflitli etkinlikler ya-p›larak otizm tan›t›lmaya çal›fl›l›yor.

Otizm ile ilgili söyleyecek pekçok fley var elbette. Ama ben bu ya-z›mda otizmin, san›ld›¤› gibi hiç dekorkulacak bir olgu olmad›¤›n› anlat-mak istedim, otistik çocuklar›n yaln›z-ca ilgi beklediklerini ve anlafl›lmakistediklerini duyurmaya çal›flt›m. Birflenlikte dans ederek bafllayan otizmlebütünlü¤üm, bu ay yap›lacak etkinlik-lere yine gönüllü kat›l›m›mla sürecek.Onlar için yine flamenko danslar› ya-paca¤›m, onlar› yine coflturaca¤›mve... Onlar›n, flamenkonun ritmiyleayn› uyumda birbirine çarpt›klar› avuç-lar›ndan ç›kard›klar› seslere efllik eder-cesine topuklar›m› yere vuraca¤›m,kollar›m› çevremde dalgaland›raca¤›m.

Geçen y›l amac›m, onlar› yaln›zcacoflturmakt›... Bu y›l ayr›ca sizi decoflturmak, dikkatlerinizi biraz da on-lar›n üstüne çekmek istiyorum. Özetle,otizmin fark›ndal›¤›n›n fark›nda olma-n›za çal›fl›yorum, bu yaz›y› yazarkenyapmaya çal›flt›¤›m gibi... •

123

124

TIP DÜNYASINDAN KISA KISAProf. Dr. Yürük ‹yriboz

Ceviz damarlar›geniflletir ve yabanc›maddelerin damar çeperineyap›flarak t›kanmas› engeller.

CEV‹Z Gülmekkan flekerini

düflürür

Evde beslenenhayvanlarstafilokok gibibir çok bakteritafl›r ve bunlar›insanlara bulaflt›rabilir.

EvimizdekiDostlar

T›rnaklarasürülenkoyu renkliojeler oluflabilecekönemli bakteri vemantar enfeksiyonlar›n› saklarve erken farkedilmelerini önler.

OJE

Birçok vitamin hap› ancak 500ünite D vitamini içerir. Oysa yüzve kollar› 30 dakika günefle tutmak

4000 ünite sa¤lar. Araflt›rmalar gün- lük gereksinimin en az 2000 ünite olmas› gerekti¤ini göster- mektedir.

D Vitamini

Çocuk ve TVÇocuklar›n günde 3

saatten fazlaTV seyretmesizeka düzeylerini

ve okuldakibaflar›lar›n›

azalt›r.

S›rt üstüuyumak

horlamay› venefes tutulma-

s›n› art›r›r.

Tüm dünyada içki, spor, reklam vesavunma harcamalar› 1trilyon 735milyar dolar tutarken; çocuk bak›m›

GAR‹P DÜNYA

ve sa¤l›¤›, ilk ö¤retim, temiz su ve aile planlama-s›na ayr›lan ancak 35 milyar dolard›r.

SigaraSigara içen hamilekad›nlar›nçocuklar›ndaakci¤erleryeterli çal›flmaz.

asallar, bilmeceler, üüüü....Hele ikimiz a¤›zlar›m›z›flöyle bir açt›k m›yd›, flark›-dan flark›ya avaz avaz ba¤›-

r›r›z. Onun annesi de, benim annemde rahats›z olmaz.

‹ki gün sonraTutku’nun yafl günü.O bana yafl günümde bir bebek alm›fl-

YAZAR DEDE VETORUNLARI

Muzaffer ‹zgü

Tutku’nun Yaş Günü

Ne götürsem, ne götürsem?... Ay aman ne zor. Bir türlükarar veremiyorum. Tutku, benim en sevdi¤im arkadafl›m.Biz onunla bir araya geldik miydi, neler anlat›r›z, neler.

M125

BD N‹SAN 2011

126

t›. Ama bebek, bildi¤iniz bebeklerdende¤il. Elbette giysisi var, saçlar› uzun,ama bir özelli¤i var. Sa¤ kolunu böyleileri geri oynatt›¤›nda, bebek gözlerinioynat›yor. Bir sa¤a çeviriyor, bir solaçeviriyor, bir afla¤›, bir yukar› çeviri-yor... O zaman öyle komik oluyor ki.Böyle bir yana bak›yor, kahkaha at›-yorum, o yana çeviriyor, kahkaha at›-yorum. Bir ad da buldum. Daha do¤-rusu babam buldu. Babama bebe¤i ilkgösterdi¤imde, "Ay bu f›ld›r göz..."dedi. Ondan sonra bebe¤imin ad› f›ld›rgöz kald›.

Böyle baz› insanlar olurmufl, göz-leri f›ld›r f›ld›r dönermifl. Benim bebe-¤im de gözlerini f›ld›r f›ld›r döndürü-yor ama çok sevimli. Bazen apartma-n›n bahçesinde arkadafllar›mla oynar-ken bana, "Haydi Elif, al gel F›ld›rBebe¤ini, biraz gülelim" diyorlar. Ehart›k benim F›ld›r Bebek, elden eledolafl›yor. Hangi arkadafl›m eline al›r-sa, bebe¤imin gözü bir baflka yandaoluyor. Ondan sonra m›? Aman bir

kahkaha, bir kahka-ha... Kap›c›m›z Suatamca niye güldü¤ü-müzü merak etmifl,yan›m›za geldi. "Niye gülüyorsu-nuz böyle bakal›m?"dedi. Cem ona F›ld›rBebe¤i uzatt›. "Kolunu oynatbebe¤in, Suat am-ca." dedi. Suat amcabebe¤in kolunu oy-nat›nca, o da gülme-ye bafllad›.

"Ay bu benim köydeki kaynanamabenziyor” dedi. “Onun da gözleri böy-le f›ld›r f›ld›r döner."

Suat amca bir de kaynanas›na öy-künmesin mi? Ay nas›l güldük, nas›lgüldük. Üff. ‹yi de, ben Tutku’ya nealay›m? Kofluyorum anneme;

"Anneci¤im, anneci¤im, Tutku’yayafl günü hediyesi ne alay›m?"

"Bebek al...""Uf anne. Tutku’nun bebe¤i çok.

Ona baflka birfley almak istiyorum.""Sen bilirsin..." H›h iflte, bilmiyo-

rum ki... fiöyle oyuncakç›dakioyuncaklar› gözümün önüne getiriyo-rum...

"Bir ay› m› olsun?""Hay›r...""Peki yürüyen civciv alay›m...""Ay ondan öyle çok ki... Hay›r..."”Peki ne alacaks›n Elif?" Bilmiyorum ki. Babam düflünür

gibi yapt›, gözlerini havada gezdirdi,"Ona bir tane vinçli kamyon al..."

dedi. Aaa... Babam ne diyor?

"Babac›¤›m, Tutku k›z çocu¤u...""‹yi ya, olsun. Vinçle kald›r›r, yük-

ler, oynar."Babam saçlar›m› okflad›, elimi

tuttu. "Elbette olmaz" dedi. "Asl›ndabenim öyle bir vinçli kamyonla oyna-mak can›m istiyor..."

"Eh yafl gününde al›r›m babac›-¤›m." dedim, kahkahay› da bast›m.

Annem konufltuklar›m›z› duymufl-tu. "Ay yine o yafl günü hediyesi mi,Elif? Karar veremedin mi daha?"

"Hay›r, veremedim..."

nnem giyinmiflti. Bana, “Haydi,markete birlikte gidelim. Ora-

da ben oyuncaklar görmüfl-tüm. Onlardan birini be¤e-

nirsin, paket yapt›r›r›z, yar›n akflamverirsin” dedi.

Hemen giyindim. Annem kasab›nönünde, peynirlerin, yo¤urtlar›n önün-de, ben oyuncaklar›n önündeyim.

BD N‹SAN 2011

127

Ama be¤enemiyorum ki. . ."Ay flu zürafa olur mu?" Zürafa-

y› elime ald›m, evirdim, çevirdim,tezgah›n üzerine koydum, tekrar elimeald›m. I-›h. Sevmedim.

Oyuncak bölümüne bakan ablageldi.

"Sana m›, yoksa bir arkadafl›nam›?" diye sordu.

"Arkadafl›ma, yafl günü hediyesi...""Aaaa, yafl günü ha? Çok önemli...

Bak bu yeni geldi..."Bana uzatt›. Ama ben bu oyunca¤›

birfleye benzetemedim."Ne bu?" dedim."Avatar" dedi. Hiç duymam›flt›m

ki... Avc› m›yd› yani bu? Ben kufllar›navlanmas› sevmem ki...

"Bunun filmine gitmedin mi?"diye sordu abla.

"Yooo, hay›r." dedim."O zaman sana köy güzeli bir be-

bek vereyim. Yeni geldi."

A

BD N‹SAN 2011

Uzun saçl›, uzun giysili, aln› parlakpullarla süslenmifl, aya¤›nda kara birayakkab› olan bebe¤i uzatt›.

"Bu mu köylü güzeli?" dedim. "Evet" dedi.Hiç güzel de¤ildi. Kafllar› çat›kt›,

kulaklar› kocamand›. Köylü güzeli gü-zel olur.

"I-›h" dedim. Annem geldi. "Be¤enmedin mi daha Elif?" dedi."Hay›r" dedim. Görevli abla da "Be¤enmiyor." dedi. Annem gö-

revli ablaya teflekkür etti."Elif arkadafl›n› çok seviyor da, o-

na en güzel hediyeyi almak istiyor."dedi. Marketten oyuncak almad›m.Ama bir gün kalm›flt›. Yar›n akflamüzeri üç apartman ötedeki Tutku’yayafl günü kutlamas› için gidecektim.Annem, "Ufff..." dedi. Ben de dedim.

"Ama bir oyuncak be¤enmelisin,Elif..."

"Be¤enemiyorum anneci¤im, neyapay›m?"

Babam sordu: "Bakal›mne ald›n›z?" Annem omuzlar›n› kal-d›rd›. Ben de omuzlar›m›zka ld › rd ›m . Babam, "En iyisi sen arkadafl›nabir canl› civciv götür” de-di. Annem babama, "Can›m, ya eve hayvansokmak istemiyorlarsa...Hem ben o tür fleyler al-man›n karfl›s›nday›m. Ço-¤u civciv birkaç gün için-de ölüyor. Hay›r, öyle birhediye olmaz..." O olmaz, bu olmaz, pekine olur? Yemekte Tutku’-

nun hediyesini düflündüm, yatarkenTutku’nun hediyesini düflündüm. Aydüflümde bile Tutku’nun hediyesinigördüm. Babam civciv dedi, annemde civcivlerin öldü¤ünü söyledi ya,ben Tutku’ya canl› bir tavuk götürmü-flüm. Ama benim tavu¤um konufluyor-mufl. Bir de çok güzel dans ediyormufl.Tutku bir sevindi, bir sevindi, tavu¤uhiç yan›ndan ay›rmad›. Ay bu tavukflark›lar da biliyormufl.

"Daha dün annemizin yumurtas›-n›n içindeyken. / fiimdi okullu olduk."

Uyan›vermiflim. Bir de bakt›mbaflucumda annem... Bir gülüyorum,bir gülüyorum.

"Ne o Elif? Ne güzel fley uykudangüle güle uyanmak..."

"Çok komik anneci¤im, Tutku’yayafl günü hediyesi olarak bir canl› ta-vuk alm›fl›m, o tavuk hem konufluyor,hem flark› söylüyormufl... ‹flte tam birokul flark›s› söylerken beni uyand›r-d›n..."

128

BD N‹SAN 2011

Annem de güldü."Ay düfllerinde bile Tutku’nun yafl

günü hediyesi...""Anneci¤im ne yapay›m, Tutku

arkadafl›m› çok seviyorum.""Ne güzel bir duygudur sevmek...

Yafla Elif!.."Elif yaflas›n da, hâlâ Tutku’ya ala-

ca¤› yafl günü hediyesini bulamad›ki... "Anneci¤im ne alay›m?"

"Ö¤retmenine sorsana...""Ay hiç akl›ma gelmedi. Öyla ya,

ö¤retmenime soray›m. Ama Tutkugörmeden, Tutku duymadan."

kula gidince hemen ö¤ret-menler odas›n›n kap›s›nakofltum. Ö¤retmenimin d›-

flar› ç›kmas›n› bekliyorum. S›n›fta so-rarsam Tutku ö¤renir. H›h, iflte ö¤ret-menim... Can›m ö¤retmenim, ay çiçek-leri gibi gülüyor.

"Sizi bekliyordum ö¤retmenim...""Ne var Elif?""Ö¤retmenim bir türlü karar vere-

medim. Bugün Tutku’nun yafl günü...""Biliyorum, ben de gelece¤im.""Ama ben flimdiye dek hangi hedi-

yeyi alaca¤›ma karar veremedim.""Ben ona masal kitab› alaca¤›m

Elif..." Aaaa... Nas›l düflünmedim,nas›l düflünmedim?..

"Siz her zaman söylüyorsunuz yaö¤retmenim, insanlar birbirlerine yaflgünü hediyersi olarak kitap alsalar neiyi olur diye... Ben de Tutku’ya kitapalaca¤›m..." Biliyorum, Tutku okumabilmiyor. Ben de bilmiyorum, biz dahaana s›n›f› ö¤rencisiyiz. Ama s›n›ftaö¤retmenim bize okur.

Eve gidince annemle yak›ndaki

k›rtasiyeciye gittik. ‹ki tane masal ki-tab› be¤endim. Annem iki kitab›n daiçine "Yafl gününü kutlar›m... Mutluyafla... Sa¤l›kl› yafla..." diye yazd›. Al-t›na da "Elif Çiçekci" diye yazd›. Ki-tapc› kitaplar› hediye paketi yapt›. Oh,çok güzel bir yafl günü hediyesi alm›fl-t›m. Akflam üzeri giyindim, elime dehediye paketini ald›m. Tutku’lar›n

129

apartman›n›n yolunu tuttum. Zili çal-d›m, ikinci kata ç›kt›m... Ay, sankiana s›n›f› buraya tafl›nm›fl. Tutku,

"Hoflgeldin Elifci¤im" dedi."Hoflbulduk Tutkucu¤um... Yafl

günü hediyeniz..."Hediyeyi uzatt›m, Tutku hediyeyi

ald›, açt›, çok sevindi. Benim ald›¤›mkitaplar› da masan›n yan›ndaki kitap-lar›n yan›na koydu.

Evet, evet, bütün arkadafllar›mTutku’ya yafl günü hediyesi olarakkitap alm›fllard›. Ah ne güzel kitaplar-d› onlar. Ö¤retmenimiz daha sonrabize o kitaplar›n hepsini bir bir oku-yacak... •

[email protected]

O

BD N‹SAN 2011

130

Sudokusuz Yapamayanlar ‹çin

Sudoku Yapamayanlar ‹çin

6

3

3

1

6

1 7

28

4

5

4

2

5

68

2

3

4

7

2

4

4

4

1

1

152

38

6

9

36

9

1

9

17

6

6

2

3

5

7

slam dinince de d›fllanm›fl birhayvan olan köpek acaba böylekötü bir konumland›rmay› hakedi-

yor mu dersiniz? Biraz kurcalayal›mbakal›m...

Tarihte birçok köpek insanlardandaha ünlü olabilmifllerdir. Filmlerekonu olmufllar, resimleri çizilmifl, ef-saneleri dilden dile uzanm›flt›r. ‹nsan-lara yapt›klar› yard›mlar ve kurduklar›dostluklarla birçok insan›n kalbini ka-

zanm›fllard›r.Çocukluk y›llar›mda bir Rin-Tin-

Tin efsanesi vard›. Sinemaya konuolmufl bir çoban köpe¤iydi bu. Anne-min, babam›n ve bilumum dostlar›n›ndilindeydi Rin-Tin-tin... Televizyony›llar› bafllay›p da film küçük ekranagelene dek bu hayvan› görememifltim;ancak arada bir dergilerde ç›kan resim-lerden ve Alman kurdu olan insanlar›nköpeklerine onun ismini vermesinden

131

HER YAfiTAK‹ ÇOCUKLAR ‹Ç‹NAli Murat Erkorkmaz

Gece’nin Kuyru¤uAtasözlerini biraz kurcalarsan›z köpeklerle ilgili

söylenmifl bir ton “zekice” laf bulursunuz. Bunlar›nço¤u köpekleri afla¤›layan tümcelerdir.

bu köpek ile ilgili ciddi bir görsel alt-yap›m vard›. Derken yeni bir köpekefsanesi beliriverdi: Lassie. “LassieCome Home” (Lassie Eve Dön) fil-mini sinemalarda iz-leme flans›n› bulmufl-tum. Lassie, bir ‹ngi-liz çoban köpe¤iydi.Uluslaras› literatürde“Collie” deniliyorducinsine. O da Rin-Tin-Tin gibi çeflitlikahramanl›klar yap›-yordu. Birden orta-l›¤› Lassie’ler sard›.B›rak›n Dünya’y›,Türkiye’de bile hersoka¤a bir Collie

kampanyas› bafllad›neredeyse.

Çocuklar›n çizgiba-bas› ünlü filmci WaltDisney’in karakterle-rinin ço¤u ya köpektirya kedi ya da fare. Plu-to (Türkçe ad›yla Ço-mar), Miki Fare’dendaha fazla sevilir.

Neredeyse her film-de, romanda, her çizgiserüvende bir köpekinsanlarla baflrolü pay-laflmaya bafllad›. S›cakgörüntüsünün d›fl›nda,dostlu¤u, ba¤l›l›¤›, sa-dakati ve fedakarl›¤›ile izleyicinin kalbineulafl›yor, yap›mc›yapara kazand›r›yordu.

Eski kahraman Rin- Tin-Tin, bizdeRed Kit diye bilinen ünlü çizgi kovboyLucky Luke’un maceralar›nda ayn›isimli ama aptal m› aptal bir köpek

132

Çizgi roman Red Kit’in kahramanlar›ndan Rin Tin Tin

BD N‹SAN 2011

olarak yeniden pazara sürüldü. KâhRed Kit’in, kâh Dalton Kardefllerinpeflinden dili d›flar›da koflturup durdu.Kime yak›n olsa onun bafl›n› derdesoktu. Bu defaki rolü komedi yarat-makt› ve Rin-Tin-Tin bunu baflar›ylayerine getirdi...

Bir de Puik vard›. Kaptan Swing’-in pire yuvas› dostu Puik. Sürekli ka-fl›nan, kuyruklu kahraman Puik. Kim-bilir onun yüzünden kaç köpe¤e Puikismi verilmifltir. Yollarda gördü¤ümüzc›l›z köpeklere Puik denilmesi, köpek-lerle pirelerin do¤rudan iliflkilendiri-lmesi de yine bu yarat›ktan kaynaklan-maktad›r.

Hayvan insan iliflkilerinde köpekdenilen dörtbacak, kalplerimizdekibofllu¤u kedi ile paylaflmaktad›r. Ka-n›mca bir orant›lama yap›lsa, bu bofl-luk kediler %60, köpekler %35, kalan%5 ise kufl, bal›k ve di¤er hayvanlararas›nda bölüfltürülmektedir. Kedilerinbak›m kolayl›klar› ve boyutlar›n›nköpe¤e göre daha ufak olmalar› onlar›birinci s›raya oturtmaktad›r görüflüilk bak›flta do¤ru san›lsa da, esas olanonlar›n zekas› ve insan› dilediklerigibi yönlendirme yetenekleridir.

Kediler köpeklere göre çok daha133

zeki, çok daha kurnaz, çok daha ac›-mas›zd›r. Köpekler saf saf, dilleri d›-flarda insan›n gözünün içine bak›p“Sana nas›l yaranabilirim?” derler.Bu nedenle e¤itilebilirler. Oysa birkediyi e¤itmeyi deneyin. Görün ba-kal›m o sizi nas›l e¤itiyor. Sirklerde

e¤itilmifl kediye nadiren rastlan›r. At-lardan kaplanlara, fillerden muhabbetkufllar›na kadar her türlü kuyruklu azçok e¤itim kald›r›r ama kediler ASLA.

Kevin Richardson denilen bir hay-van davran›fl uzman› var. Belki belge-sellerde izlemiflsinizdir. Adam aslan-larla inan›lmaz bir iliflki içerisinde.Bir aslan sürüsünün içine dal›p onlarlaoynuyor, gürefliyor, e¤leniyor. Devasahayvanlar Kevin’› bir dost olarak gö-rüyorlar. Onunla nehre girip yüzüyor-lar, altalta, üstüste didifliyorlar.

‹lk bak›flta insan›n akl›na “bu hay-vanlar› Kevin büyüttü¤ü için ona dost-ça davran›yorlar” düflüncesi galiyorama bu hiç de böyle de¤il.

Kevin’in genç aslanlar›ndan birinearkadafl ar›yorlar. Baflka bir hayvankoruna¤›ndan üç adet genç aslan yol-lan›yor. Boylar› poslar› iri bir aslanhaflmetinde. Sadece yafllar› genç. As-

BD N‹SAN 2011

Çizgi roman Kaptan Swing’in efsanevi köpe¤i Puik

134

lanlar homur humur indiriliyorlar kam-yondan. Kafesler aç›l›yor ve parkasal›n›yorlar. Kevin hiç tereddüt etme-den dal›yor aralar›na. Kendinden emingidip oturuyor ortalar›na. Hayvanlarflafl›r›yorlar. Bu da kim yahu dercesineetraf›nda dönüp duruyorlar. Kevin on-lara el flakas› yapmaya bafll›yor. Hattakolunu a¤›zlar›na sokuyor. Aslanlar›s›rs›nlar m›, ›s›rmas›nlar m› diye dü-flünürken bafll›yor onlarla güreflmeye.Sonuçta üç adet koskocaman aslan.Evet, daha önce baflka bir korunaktayaflam›fllar ama Kevin’i hiç görme-mifller. Bafll›yorlar kendi anlad›klar›dilde Kevin ile oynamaya. Is›rarak.Önce pantalonunun paças›na yap›fl›yorbiri. Biraz fazla çekifltirince burnununucuna yiyor hafif bir flapla¤›. “Yapmabakay›m” iflaretini hemen alg›l›yor.

O s›rada arkadan gelen bir baflkas› ti-flörtüne yap›fl›yor Kevin’in. Y›rt›p al›-yor bir k›sm›n›. Bir flaplak da ona geli-yor. Kevin bununla da kalm›yor, al›pbirini deviriyor di¤erinin üstüne. Haa,bütün bunlar olurken Kevin yerdeoturmakta. Tam anlam›yla korunma-s›z. Ama aslanlar onun bir dost oldu-¤unun fark›ndalar. Onu bir yiyecekolarak de¤il, bir arkadafl olarak görü-yorlar.

Ne büyük bir ders bize Kevin’den.Ne ekersen onu biçersin. Sonuçta on-lar da Kevin’in köpekleri.

Y›llar önce Bodrum’da k›y›l›k biryerde yemek yiyordum. Mevsim he-nüz tam anlam›yla bafllamam›fl, etraftafazla insan dolaflm›yordu. Derken gö-züme sürülerle geçen köpekler çarp-

Hayvan davran›fl uzman› Kevin Richardson

idi. 1957 y›l›nda Ruslar›n Sputnik2roketi ile Dünya’n›n çevresini turla-maya yollanm›flt›. Herkesin sevgilisiolan bu hayvanc›k ne yaz›k ki o za-manlar yörünge’den kurtulabilmemekanizmas› henüz bulunamad›¤›n-dan bile bile ölüme yollanm›flt›. TümDünya onu “Dünya seninle gurur du-yuyor” diye gaza getirip ölüm makine-sine ba¤lanmas›n› keyifle izlemiflti.Acaba tarihe kalmak ölmeye de¤ermiydi? Üstelik uzayda nefessiz kala-rak. Yaz›klar olsun sana insanl›k.

Acaba ayn› konumda Laika olsay-d›, bir insan›n bu flekilde ölüme yollan-mas›n› ister miydi? Hiç sanmam.

Tarih bu hayvanlar›n sahiplerineba¤l›l›klar› konusunda örneklerle dolu.Nice filmler yap›lm›flt›r, nice belgesel-ler. Belki en önemlisi Hachiko isimlibir Japon köpe¤ine aittir. Kendisinesorgusuz bir sevgiyle ba¤land›¤› sahi-binin ölümünden sonra dokuz y›l hergün tren istasyonuna gidip onun gel-mesini bekleyen köpek...

Geçenlerde at binmeye gitti¤imiz,evimizden daha çok vakit geçirdi¤imizSakl›köy’de kapkara, c›l›z m› c›l›z,

açl›ktan ölmek üzere birköpek gördük. Henüzbirkaç ayl›k, simsiyahbir golden k›rmas›. Za-vall›c›k insanlar›n gözü-nün içine bak›yor birparça ekmek için. Denizderhal olaya el koydu.Kulübün yöneticilerin-den Bilge ablam›z dahemen restorandan yiy-ecek birfleyler söyledi.

135

m›flt›. Cins ve pahal› hayvanlard› amaaçl›ktan ve pislikten k›r›l›yorlard›. Za-vall› hayvanlar gözümüzün içine bak›-yorlar, bir lokma ekmek dileniyorlard›.Ben de yufka yürekliyimdir ama eflimDeniz benden çok daha akut bir hay-van hastas›d›r. Yeme¤imizi yiyece¤i-mize onlara verince garson durumuaç›klad›: ”Bu hayvanlar buraya yazl›kgelenlere ait. Gelirken yanlar›nda ge-tiriyorlar, giderken soka¤a at›yorlar.Hayvanlar sokakta yaflamay› bileme-dikleri ve de k›fl›n burada onlara yiye-cek kayna¤› olan restoranlar çal›flma-d›¤› için açl›ktan ölüyorlar...”

‹flte bu bir cinayetti. Niye al›yor-sun o hayvan› o zaman? Sen nas›l birvicdana sahipsin? Sadece hava olsun,dekor olsun, e¤lence olsun diye k›y›l›rm› bu canlara? Onlar senin gözününiçine sevgi ve fedakarl›kla bakarlarkennas›l olur da ölüme b›rak›p gidersin?Elbette yine ayn› düflünce akl›mdangeçmeden edemiyor. Kurban kesilir-ken seyretmekten zevk alan bir toplu-mun vicdan› ne kadar sa¤l›kl›d›r?

Uzaya ilk yollanan hayvan da birköpektir. Yan›lm›yorsam ismi Laika

BD N‹SAN 2011

Uzaya gönderilenilk köpek; Laika.

136

BD N‹SAN 2011

Hayvan delirmiflcesine sald›rd› yeme-¤e. Yar›s› yerlere döküldü, yerleri ya-lad› yuttu. Bilge ablam›z ona kulüptebakmaya çal›flaca¤›n› söyledi amakendisi de birkaç gün sonra uzun birseyahat için Almanya’ya gidece¤indenköpekcik ortada kalacakt›.

Yapacak tek birfley vard›. Att›¤›-m›z gibi arabaya, gittik Bostanc›’n›nünlü ‹stasyon Veteriner Klini¤i’ne.Sahibi Mehmet ‹flleyen durumu anla-y›nca kahkahay› bast›. Malum, evinde13 kedi, 2 köpek, bir papa¤an, iki mu-habbet kuflu ve iki de at› bulunan birhayvan dostu. Sine¤e bile yer yokdesem haks›z ç›kmam.

Mehmet hayvan› iyice bir muaye-ne etti. Kenelerini ay›klay›p afl›lar›n›yapt›. Hayvanc›k bir deri, bir kemik,neredeyse ölmek üzereydi. Bir iki gündaha yemek bulamasa kesin ölmüfltü.“Lütfen beni b›rakmay›n” diye yalva-ran gözlerle bize bak›p sürekli kuyruksall›yordu.

Baflta plan›m›z afl›lar›n› yapt›r›p,kulübe geri b›rakmak, yemesini içme-sini orada organize etmekti. Ama öyle

olmad›. Olamad›...Uzun laf›n k›sas›, art›k onun ismi

“Gece”. Ad›n› Deniz koyuverdi. Geceeve girdi¤inde tüm kediler hoflgeldinekofltular. Bir miyavlama, bir kuyruksürtme, hayvan da flafl›rd› kald›. Ald›-lar onu, götürüp evi gezdirdiler, yata-¤›n›, mamalar›n ve suyun yerini gös-terdiler.

Gece art›k evimizin bireyi. Gözü-müzün içine bak›yor. Evin en eskikuyruklusu olan Ç›tç›t isimli Goldenköpek ile bir afla¤› bir yukar› koflturu-yorlar. Bir adet daha “insan›n en yak›ndostu” konu¤umuz oldu. Al›p onu at-larla tan›flt›rd›k. Onlar› da koklad›,yalad›, benimsedi. Aile saadetimizediyecek yok.

Birkaç gün sonra Gece’nin bir talibiç›kt›. Hayvan dostu çok hofl bir aileydi.Resimlerinden Gece’ye afl›k oldular.Ama bir sorun vard›: Art›k, Gece ai-lemizden biriydi ve hiçbir flekilde kim-seye verilemezdi.

Dostlu¤u insanlardan daha iyi bi-len bir varl›k hayat›n›zda oldu¤undaönemli olan tek gerçek bu dostluk de-¤il midir? •[email protected]

S137

Savafllar, cinayetler, felaketler, iha-netler, yalanlar, dolanlar. Ruhumunkarard›¤›, yüre¤imin s›k›flt›¤› bir anyine gözlerini aralad› ve göz göze gel-dik. Biraz k›skançl›kla kar›fl›k bir duy-

guyla “Ne flansl›s›n sen! “ dedim. Ka-patmad› gözlerini hemen. Sonra daflaflk›nl›kla ard› ard›na s›ralad› sorular›

“Bana m› dedin, ben mi flansl›y›m,neden? “ Bana neden flansl› oldu¤unu

Kim fiansl›

YAfiAMDANYANSIMALARNuray Bartoschek

?Televizyonun karfl›s›nda, kanepenin üzerinde yar› uyur, yar›uyan›k yatmakta. Ara s›ra gözlerini aç›p televizyona bak›yor,sonra yine uykuya dal›yor. Televizyonda haberleri izliyorum.

B

BD N‹SAN 2011

138

düflündü¤ümü sormas› beni daha daöfkelendirdi. Aylard›r izledi¤im kara-basan gibi haberlerde, insanlar›n ken-dileri için yaflamsal önem tafl›yan so-runlar karfl›s›nda tepkisiz kalmalar›na,çat›flmalarda gazi olanlara, bilimselçal›flmalar› ile insanl›¤a hizmet edenbilim adamlar›na, spor ve sanat›n de-¤iflik dallar›nda uluslararas› baflar› gös-teren vatandafllar›m›za yeterince sahipç›kmamalar›na karfl›n, gerçek sorun-lar› unutturmak için yarat›lan sahtekahramanlar için gözyafl› dökmelerine,bakarkör, konuflurdilsiz, iflitirsa¤›r ya-flamalar›na isyan ederken flimdi o kalk-m›fl bana “Neden flansl›y›m?” diyesoruyordu.

“ fiansl›s›n elbette” dedim. Sankitüm bu olumsuzluklar›n nedeni oymuflgibi s›ralad›m gerekçeleri “Çünkü ek-mek elden, su gölden dünyadan haber-siz yafl›yorsun, hiçbir fley umurunda

de¤il senin. Benim sabahlara dek dü-flünmekten uykular›m kaçarken, senkarfl›mda ars›zca m›fl›l m›fl›l uyuyor-sun! Karn›n ac›k›nca yeme¤ini ye,d›flar› ç›k, gez, dolafl, arkadafllar›nlabulufl, ac›k›nca yine eve gel, yeme¤inönünde, suyun önünde. ‹fl-güç, ödene-cek faturalar, kira, e¤itim giderlerisorunun yok. Ne ev ifline yard›m et,ne yemek yap, ne bulafl›k y›ka, can›nsevgi istedi¤inde yan›ma sokul, nas›lsadayanamam, bafl›n› okflar›m, sen deyine m›fl›l m›fl›l uyu sonra da banaflaflk›nl›kla ‘Neden flansl›y›m?’ diyesor. Bunu sormaya utanmal›s›n” de-dim isyanla.

Benim bu beklenmedik öfkem onusarsm›fl olmal› ki yatt›¤› yerden do¤ru-lup oturdu ve “Sen benim gerçektendünyadan habersiz yaflad›¤›m› m› dü-flünüyorsun? E¤er öyleyse yan›ld›¤›n›

...ekmek elden, su gölden dünyadan habersiz yafl›yorsun, hiçbirfley umurunda de¤il senin.

Benim sabahlara dekdüflünmekten uykular›m kaçarken, sen karfl›mdaars›zca m›fl›l m›fl›l uyuyorsun!

[

BD N‹SAN 2011

139

bil.” Dedi. Konuflmaya bafl-lad›¤›nda asl›nda onun ben-den çok daha dolu oldu¤u-nu gördüm flaflk›nl›kla. Ba-na hiç söz hakk› vermeksi-zin konuflmaya bafllad› is-yanla: “Ben de en az seninkadar hatta belki de sendendaha fazla biliyorum nelerolup bitti¤ini.Evet tele-vizyonun karfl›s›nda göz-lerimi kapat›p yat›yorumçünkü gördüklerim benimbile içimi ac›t›yor. Ama ku-laklar›m› t›kamam olanak-s›z oldu¤u için her fleyi duyuyorum.D›flar› arkadafllar›mla dolaflmaya ç›kt›-¤›mda içinde yaflad›¤›m›z dünyan›nsorunlar›n› hiç konuflmuyoruz mu sa-n›yorsun? Elbette konufluyor, tart›fl›yorve biz de sizi anlamakta zorlan›yoruz.Sen neden isyan ediyorsun ki, asl›ndaisyan etmesi gereken biziz. Sayd›¤›ntüm bu olumsuzluklara, felaketlerebiz mi neden olduk?

Hay›r “S‹Z” neden oldunuz.Son zamanlarda arkadafllar›mla

bulufltu¤umda tüm gündemimizi sizoluflturuyorsunuz. Çünkü tüm bu fela-ketlerin kayna¤› sizsiniz, biz de¤il!

Geçenlerde bir arkadafl›m 'Tümpsikolojim bozuldu, geceleri s›çraya-rak uyan›yorum, böyle giderse dünya-n›n sonu yak›nd›r, onlar›n yüzündenhepimizin yaflam› risk alt›nda, keflkeonlar› uyarman›n bir yolunu bulabil-sek' dedi.

Do¤an›n dengesini bozan da sizsi-niz, birbirinizi olmad›k nedenlerle öl-düren de! Sizin elinizden ne uçan, neyüzen, ne kaçan kurtulabiliyor. Bizler

de zaman zaman aram›zda kavgalaryafl›yor, birbirimizi h›rpal›yoruz, kendiyaflam alanlar›m›z› korumaya çal›fl›yo-ruz ama sizin gibi aptalca nedenlerlebirbirimizin yaflam›na son vermiyoruz.Birbirimizi öldürmek için, birbirimizinyaflad›¤› yeri ele geçirmek için dünya-n›n gelece¤ini tehlikeye sokacak silah-lar üretmeye çal›flm›yoruz. ‹ktidar h›r-s›yla bofl masallar, yalanlar anlatm›-yor, birbirimizin özgürlü¤ünü k›s›tla-m›yoruz. Do¤aya ve do¤an›n yasala-r›na sizden daha sayg›l›y›z. Bize nan-kör diyorsunuz oysa gerçek de¤er bil-mezler sizlersiniz. Birbirinize karfl›yapt›¤›n›z haks›zl›klar›, iflledi¤inizcinayetleri görmemek için televizyo-nun karfl›s›nda gözlerimizi kapat›yo-ruz. Ayr›ca sevgi konusunu da bir kezdaha düflün istersen. Yaln›zca sevgiyegereksinimim oldu¤u için yan›na so-kuldu¤umu düflünmen beni gerçektenüzdü ve bir kez daha ne denli benciloldu¤unuzu gösterdi. Sen bana verdi-¤in iki tabak yeme¤in, y›kad›¤›n ikiküçük taba¤›n hesab›n› yaparken, ben

Birbirimizi öldürmek için, birbirimizin yaflad›¤›yeri ele geçirmek için dünyan›n gelece¤initehlikeye sokacak silahlar üretmeye çal›flm›yoruz. ‹ktidar h›rs›yla boflmasallar, yalanlaranlatm›yor, birbirimizin özgürlü¤ünü k›s›tlam›yoruz.

BD N‹SAN 2011

içten içe senin için üzülüyor, tüm buolumsuzluklar karfl›s›nda ne denli bu-nald›¤›n› gördü¤üm için, yan›na soku-larak sevgimle senin stresini azaltma-na yard›mc› olmaya çal›fl›yordum.

fiimdi sana yeniden soruyorumNe dersin, gerçekten flansl› m›y›m?Mutlaka birilerini sorumlu tutacak,birilerinden hesap soracak, birilerinisuçlayacaksan›z önce kendinizi sor-gulay›n.”

Simba sözlerini bitirdi¤inde gözle-rimden afla¤› iki damla yafl süzüldü.

Kuca¤›ma ald›m, sar›l›p tüy-lerini okflad›m ve “Hakl›s›n”dedim. “Çok hakl›s›n hemde. Zekam›z› olumsuz yön-de kullanarak hem kendimi-zin hem de sizlerin yaflam›-n›z› riske soktu¤umuz içinsenden ve do¤adaki tümcanl›lardan insanlar ad›naözür dilerim. Asl›nda bizimsizlerden ö¤renece¤imiz çokfley var. ” Simba “Ben de istemedenseni üzdüm ama elbette busuçlamalar›m, isyan›m tüminsanlara de¤il.” dedi. “Geçengün yafll› bir dostum sizlerle

ilgili ‘Tüm yaflam›m insanlar› anla-maya çal›flmakla geçti ve sonuçta flukan›ya vard›m; dünyada iki çeflit insanvar. Duyarl›lar ve duyars›zlar. Ve neyaz›k ki duyars›zlar duyarl›lar›n can›naokuyorlar’ dedi. Sence de do¤ru de¤ilmi?” Ben do¤ru diye bafl›m› sallarkenkedimiz Simba kuca¤›mda iyice k›v-r›ld› ve gözlerini kapatmadan önce

”Haydi çekinme, biraz stres at.”dedi. ”Bafl›m› okflamana izin veriyo-rum. Unutma biz dostuz.” •

[email protected]

140

M. Ö. 2000... Al bu otu ye.

M. S. 1000... O ot kötü, gel bu duay› oku.

M. S. 1250... O dua bat›l inanç, al bu iksiri iç.

M. S. 1500... O iksir faydas›z, al bu hap› yut.

M. S. 1750... O hap etkisiz, al bu antibiyoti¤i iç.

M. S. 2000... O antibiyotik kimyasal, al bu otu ye!

KISACA TIP TAR‹H‹

”..dünyada ikiçeflit insan var. Duyarl›lar veduyars›zlar.”

[

nayollar bile kal›n bir kar örtü- sü alt›nda kalm›flt›. Aç›kças›, takma ad› ‘Rüzgârl› Kent’ o-lan büyük metropolde herkes evlerinehapsolmufltu. Hafta sonu bile kapal›kald›¤›m›z odalar›m›zdan d›flar› ç›ka-mad›¤›m›z için s›k›nt›dan bo¤ulmaküzereydik. Allah’tan yaklafl›k on günsonra kar f›rt›nas› h›z›n› kesti ve kentnormal yaflam›na döndü. Bu süre zar-f›nda adeta yaflamdan kopmufltuk.

Hava flartlar›n›n düzelmesini f›rsatbilip, hafta sonu yak›nlarda bulunanbir rock’n roll kulübüne giderek, kurt-

lar›m›z› dökmeye karar verdik. Cumagecesi gelip de kulüpten içeri girdi¤i-mizde c›v›l c›v›l bir kalabal›k bizi kar-fl›lad›. Demek ki baflkalar› da uzunsüren ev hapsinin ard›ndan kurtlar›n›dökmek istemiflti. Kar her ne kadarya¤maya devam etse de yaflam› etkile-yecek kadar güçlü de¤ildi. Kulübünortam›ysa s›cak ve hayli nefleliydi.E¤lenmek için gelmifl birbirinden hoflk›zlar, nefleli arkadafl gruplar›, ortayafll› han›mlar ve beyler, siyahlar, be-yazlar, çekik gözlüler… K›sacas› ya-k›n çevrede yaflayan hemen herkes o

141

Mehmet Ünver

‹NSANLARYAfiADIKÇA

Çat› Kat›ndakiHüzün

Birbiri ard›na gelen kar f›rt›nalar› yüzünden kentteyaflam resmen durmufltu. Okullar kapanm›fl, görevlilermecbur kal›nmad›kça soka¤a ç›k›lmamas› gerekti¤inidefalarca anons etmifllerdi.

gece d›flar› ç›kmak istemiflti.

obin’i, iflte o gece tan›d›m.Kalabal›k aras›nda hemen dik-katimi çekmiflti. Her ad›m›nda

ona ac› veriyormufl gibi görünen birsorun nedeniyle kötü bir flekilde topal-l›yordu. Ayr›ca gözleri her an a¤laya-cakm›fl gibi dolu doluydu. Onca nefleliinsan aras›nda bir hüzün bulutu gibidolaflan, otuz befl yafllar›nda ve hayliiçkili bir adam di¤erlerinin de dikka-tini çekmiflti. Onu izlerken nefleli birrock’n roll parças› çalmaya bafllad›.Dans etmek istiyordu. Yak›n›nda bulu-nan k›zlardan birine dansa kalkmay›teklif etti ve reddedildi. Bunun üzerinehiç üflenmeden civar›nda bulunan tümk›zlara yanaflt› ve onlarca da reddedil-di. ‹flin kötüsü onu geri çeviren k›z-lardan biri daha iki dakika bile geçme-den saçlar› omuzlar›na kadar inen birdelikanl›n›n teklifini kabul edip onunladansa kalkm›flt›. Bu durumu o da gör-müfl ve k›r›lm›flt›. Hüzün dolu gözleri-

nin biraz daha gölgelendi¤i aç›kça gö-rülüyordu.

Onu izlemeye devam ettim. O ge-ce kime dans teklif ettiyse reddedildi.Hatta baz›lar› arkas›ndan güldüler. ‹ç-kili oluflu ve topallamas›n›n da k›zlar-da isteksizlik yaratt›¤›n›n ayr›m›nday-d›m. Üstelik onu reddedenlerin ço¤uhemen ard›ndan baflka erkeklerle dan-sa kalkm›fllard› ve o da bunu görmüfl-tü. Neden sürekli reddediliyordu?Merak etmifltim. Az sonra elinde birbira fliflesiyle yak›n›m›za geldi¤inigörünce f›rsat› kaç›rmad›m:

“Merhaba.”“Merhaba.”“K›zlar›n bir sorunu var san›r›m?”“Ço¤u beni tan›r. Pek e¤lenceli

olmad›¤›m› bilirler.”“Oysa sadece dans etmek istemifl-

tin.”“Benim gibi dertli bir adam›n ke-

yiflerini kaç›raca¤›ndan korkuyorlar.”“Dertli oldu¤un yüzünden anlafl›l›-

yor. Çözülemeyecek bir sorun mu?”

BD N‹SAN 2011

Onu izlerken nefleli bir rock’nroll parças› çalmaya bafllad›...

142

“Uzun hikâye, dinlemek istemez-sin.

Oysa dinlemeyi çok istiyordum.Tam o s›rada bir tepsi içindeki buzgibi biralarla garson k›z yan›m›zdangeçti. Hem ona, hem kendime birerbira ald›m. O zaten elindekini bitirmifl-ti. Yenisine bafllad›.

“Bu gece kulüpteki en mutsuzadam sensin.”

“Çünkü buradaki tek Vietnam ga-zisi benim. Yani kay›p kufla¤›n talihsizbir temsilcisiyim.”

O an yürürken kötü bir flekilde to-pallad›¤› akl›ma geldi. Belki de savafl-ta yaralanm›flt›. Yine de bu durum birhüzün bulutu gibi ortalarda dolaflma-s›n›n tek nedeni olmamal›yd›. Evvelcede baz› Vietnam gazileriyle tan›flm›fl-t›m. ‹çlerinde fiziksel ve ruhsal sorun-lar yaflayanlar olsa da ço¤u normalbir hayat sürdürüyordu.

“Tek sebep bu mu?”“Elbette hay›r. Savafltan dönünce

uzun süre bu sakat bacakla ifl bula-mamam, kar›m›n beni aldatmas›, yafll›annemle otuz metrekarelik bir çat›kat›na s›¤›nm›fl olmam, ancakkarn›m›z› doyurabilecek kadar parakazanabilmem.. Daha ister misin?

“Gerçekten üzüldüm. fiu an ne iflyap›yorsun?”

“Vietnam’da yaflad›¤›m onca vah-flet ve ac›dan sonra ülkeme döndü-¤ümde kimsenin bir topala ifl vermekistemedi¤ini anlad›m. Sonunda vardi-yal› çal›flan bir da¤›t›m flirketinde kay›tmemuru olarak ifle girdim. ‹lk günler-de gece vardiyas›nda çal›fl›yordum.O s›ralar evlendim. Kar›m halden an-layan biri de¤ildi. Elime geçen az›c›k

143

BD N‹SAN 2011

paray› saç›p savuruyordu. Sonra...Sonra... O sabah..

Yüzü birden gölgelendi, dudaklar›titremeye bafllad›. Ard›ndan titremetüm bedenine yay›ld›. Zorlukla devametti:

“Bir sabah nöbetten döndü¤ümdekar›m› evde baflka bir adamla yakala-d›m. Akl›m bafl›mdan gitti. Oysa onlarçok rahatt›lar. Ne yapt›lar biliyor mu-sun?”

“Ne yapt›lar?”“‹kisi bir olup beni iyice dövdük-

ten sonra soka¤a att›lar. Çamafl›rlar›mbile evde kalm›flt›. Anneme s›¤›nd›m.O günden beri de onunla kal›yorum.

am o s›rada arkadafllar›m ça-¤›rd› ve yanlar›na gitmek zorun-da kald›m. Asl›nda onunla daha

çok konuflmak istiyordum. Saat geceyar›s›n› epey geçtikten sonra kulüptenç›kt›k. Kar yine fliddetini artt›rm›flt›.Arabama binerken onu gördüm. Soh-betimiz kesilmeden az önce ismininRobin oldu¤unu söylemiflti:

“Hey Robin! Araban› buraya m›park ettin?”

“Arabam yok.”“Evin yak›nda m›?”Söyledi¤i yer, kentin sokak çetele-

ri, h›rs›zl›klar, cinayetler aç›s›ndanson derece kötü flöhrete sahip gettola-r›ndan biriydi ve bu karak›flta alkollükafayla oraya kadar yürümesi müm-kün de¤ildi. Onu arabama al›p, evinekadar götürdüm. Sohbetimizin ard›n-dan da epeyce içmifl olmal›yd›. Sende-leyerek yürüyor, tökezliyordu. Mecbu-ren omuz verdim. Merdivenlerdenzorlukla ç›kmaya bafllad›k.

T

144

Oturduklar› çat› kat›na geldi¤imizdenefes nefeseydim. Kap›y› çald›m.Aç›ld›¤›nda çok yafll› ve zay›f bir ka-d›nla yüz yüze geldim. Annesiydi:

“Aman Tanr›m!! Robin.”“Sorun yok sadece biraz sarhofl.”Birlikte içeri al›p kanepeye yat›r-

d›k. Robin uzan›r uzanmaz s›zd›. Git-mek için kalkarken annesi bir fincans›cak kahveyi önüme koyunca otur-mak zorunda kald›m. ‹flte o zaman kö-flede bir odun sobas›n›n yand›¤›n› gör-düm. Kad›nca¤›z sobaya bakt›¤›m›fark edince aç›klama yapmak gere¤iniduydu:

“O¤lum yaflam›n› alt üst eden baz›olaylar› hiç unutamad›. Bu yüzdenhep sarhofl dolafl›yor. Maafl›n› içkiyeharcad›¤› için gaza ve elektri¤e para

yetifltiremiyorum. Oysaodun neredeyse bedavayageliyor. Ay›k oldu¤u za-manlar beraberce göl k›y›-s›ndan kurumufl dallar› vetahta parçalar›n› topluyo-ruz. Biliyor musunuz çokuzun zamand›r evimizegelen ilk misafir sizsiniz?Küçücük çat› kat› son de-rece fakir görünümlüydü.Bulundu¤umuz bölümhem yatak odas›, hemmutfak hem de oturmaodas› olarak kullan›l›yor-du. “Siz iyi bir insana ben-ziyorsunuz. Keflke o¤lu-mun sizin gibi dostlar› ol-sayd›. Buras› berbat birmuhit. Robin’in arkadafl-l›k yapabilece¤i çok kim-

se yok. Olanlar da ya uyuflturucu kul-lan›yorlar, ya da baflka pisli¤e bulafl-m›fllar.

“Uzun süredir böyle yaln›z m›dolafl›yor?”

“Vietnam’dan sakatlan›p döndük-ten sonra bir sürü talihsiz olay yaflad›ve sonunda buraya s›¤›nd›. Zaten has-sas biriydi. fiimdi iyice içi dönük birinsan oldu. Asl›nda çoktan çoluk ço-cu¤a kar›flm›fl olmal›yd›. Mutlu biryuva, yaflama arzusu sa¤lar. Savaflagitmeden önce uçufl okuluna girip ti-cari havayollar›nda pilot olmay› düfllü-yordu. Oysa gördü¤ünüz gibi flimdiburaya t›k›l›p kald›k. Neyse ki küçükbir emekli maafl›m var. Ya ben ölüncene olacak? Çok yafll›y›m. O¤lum gen-cecik ve nefleli bir insan olarak savafla

BD N‹SAN 2011

gitti, sakat ve gelece¤e olan tüm umu-du y›k›lm›fl biri olarak döndü.”

çimi kasvet basm›flt›. Öte yandanana, o¤lun haline çok üzülmüfltüm.Nefleli bafllayan bir hafta sonu gece-

si hüzünlere bo¤ulmufltu. Bir yandankalk›p, arabama binerek kendi neflelidünyama ve arkadafllar›ma dönmekisterken yüre¤imden bir ses; birazc›kdaha kal›p o dertli anayla sohbet etme-mi söylüyordu. O esnada kanepedes›zm›fl olan Robin huzursuz bir hare-ketle k›p›rdan›p, öksürdü. Annesi ken-di yata¤›ndaki battaniyeyi al›p o¤lu-nun üstüne örttü. Yan›ma geldi¤indegözleri dolu doluydu. Dudaklar› titre-yerek konufltu:

“Hiç kimse böyle olmas›n› iste-mezdi. Düfllerimiz vard›. Sizin de var-d›r elbette. Onu bu hallerde görmeyedayanam›yorum art›k. Bazen ölmekistiyorum. Fakat ben gidersem onunhali ne olacak? Bilemiyorum. Ara s›rabizi ziyaret etsenize. Robin’in sizingibi dostlara ihtiyac› var. Bizi yaln›zb›rakmay›n.

O gece sabaha karfl› Robin’i veannesini üç, befl parça eflya ve çokçahüzünle doldurduklar› fakir çat› katla-r›nda b›rak›p ayr›ld›m. Onca kötü flöh-rete sahip bir muhitte arabam› parketti¤im yerde sa¤lam olarak bulmambile mutluluk vericiydi. Son h›zla benimerakla bekleyen dostlar›m›n yan›nadöndüm. Gördüklerim beni öyle hü-zünlendirmiflti ki, söz verdi¤im haldeaylarca ziyaretlerine gidemedim. Yazgeldi¤inde cesaretimi toplay›p bir ikin-di vakti u¤rad›m. Ev boflalt›lm›flt›. Altkattaki komfluya sordum. Verdi¤i ya-

n›t beni uzun süre çekece¤im bir vic-dan azab›yla bafl bafla b›rakm›flt›:

“Annesi geçen ay öldü. Kiray› ö-deyemedi¤i için Robin’i buradan att›-lar. Nereye gitti¤ini bilmiyorum” D›-flar› ç›kt›m. Il›k yaz günefli tenimi ok-flarken bu eve ilk geldi¤im dondurucuk›fl gecesini düflündüm. Sonra; “keflke-ler” beynime hücum etti. Keflke sö-zümde dursayd›m. Keflke yafll› kad›n›bir kez olsun ziyaret etseydim. KeflkeRobin’i dostlar›mla tan›flt›r›p, iyi in-sanlardan oluflan bir çevreye girmesinisa¤lasayd›m. Keflke.. Keflke… Kefl-ke… Oysa art›k çok geçti. Robin, bukoca kentin kim bilir hangi soka¤›ndahüzün dolu gözlerle topallayarak yü-rüyordu. •

[email protected]

145

BD N‹SAN 2011

‹Sonra; “keflkeler”beynime hücum et-ti. Keflke sözümdedursayd›m. Keflkeyafll› kad›n› bir kezolsun ziyaret etsey-dim. Keflke Robin’idostlar›mla tan›flt›-r›p, iyi insanlardanoluflan bir çevreyegirmesini sa¤lasay-d›m. Keflke... Kefl-ke… Keflke…Oysa art›k çokgeçti...

146

m›r›ldan›yordu. Küçük bir yelkenliile. Sabah sisini ittim. Dalgalar›ndinmesini bekledim. Agi karfl›mdagülümsüyordu. Bekliyordu.

*Ö¤leye yak›n. Yelkenliyi sahileçekt›m. Elimde iki torba. Küçük birçad›r. Yemek piflirecek kap çanak.Tavflan tutacak tuzak. Kufl vuracaksapan.Tepenin bafl›na çad›r› gerdim.Aya¤›m›n alt›, Ege. Denize s›paheyecan› ile kofltum. Bay›r› bir soluktakeçi yavrusu ç›kt›m. Kufl sesleri, rüzgrm›r›lt›lar› denizin fl›p›rt›s›. Dilim.

*Paras›zl›k iflsizlikten korkusuz. Çocuky›llar›m. Sabah beni beklerdi güneflinköye girdi¤i kap›da. Böceklerdenar›lardan biri ben. Çiçek çiçek. Koku

MEMLEKET ÖZLEM‹‹lyas Halil

AG‹N‹N BÖCEKLER‹

ok y›llar önce. Ya sabah›nak sisinde, ya da rüzgârlakabaran dalgalarda yitergiderdi. Apans›z yok olur.

Yeryüzünden silinirdi Agi. Denizunuturdu yerini. Mavi içinde asude.Ada idi denizde.Y›llar önce yaflanm›fl bir an› idi.

*Ege denizi. Adada bir süre misafirkald›m. ‹zmirli bir dostum küçükgerçek bilgilerini tazelemek istiyorsanAgi yeri dedi. Ada eski yunanefsanelerinde “Sihirli Agi” olarakgeçer. Ad›n›n kutsal Agioskelimesinden geldi¤ini san›yorum.Agide yaflam› fliirsel. Son geliflmesinisihirli bulacaks›n.

*Rüzgârs›z bir gün. Deniz

Ç

renk topluyordum. Gidece¤im yere.‹steyince dallarda sincap, marullariçinde tavflan.Bülbül saatinde ada flark›lar›n›m›r›ldand›m.

*Yorulunca k›y›da palmiye alt›ndauyku. Deniz m›r›lt›s› ninni. Çocuksevinçli.Kovalamaca oyunu sahilde.Dalgalar ayaklar›ma vururEbe sen, derdi suDenizden kaçmak zor.T›k nefes. KoflamamDalga koflar tutamam.Yafl›m ayaklar›mda

*Dilim. Böceklerden.Otlar›n rüzgâr›n anlad›¤›. Olan bitenigördü¤ü gibi. Gelece¤i geçmiflibilmez. Yanl›fltan uzak.Anlatt›¤› bahçenin ya sesleri yarenkleri.Do¤aya.

*Adada.‹ki turunç a¤ac›. Yaban elmas› veasma bay›rda.Turunç kokusu güneflte.Ya¤murda rüzgarda ayn› koku.Yaban elma. Çiçekten elmayadönmeyi unutmad›. Y›llard›r ayn›.Asmada sarkan koruk.Ekfliyim dedi.

Günefli bekliyorum.Güze üzüm ben.Yak›nda gelir. Gelecek.Güneflin kand›rmacaya ihtiyac› yok.Sar› üzümüm yine.

*Otlar›n tavflanlarla konuflmas›n›dinledim.Ot, yeflilim.Seni bekliyordum dedi tavflana.A¤z›nda güzel oldu¤umuNiçin var oldu¤umu. Bilirem.Sensiz nas›l yavru tavflan oluram.Ot iken

*Bir anda 177 soka¤›mday›m.Baz› fleyleri neden ö¤rendi¤imibildimO günlerde flafl›rmay› sever.Neden sevindi¤imi merak ederdim.*Agi çocuklu¤umun son merak›.Do¤an›n yelkovan›Nas›l boy att›¤›n› bu¤day›n izledimMandalina a¤ac›n›n nabz›n› tuttum.Nab›z günefli söylüyordu.

*Böcek dostlar›m› arad›mYaflamYar›n dediDün de¤ilRüzgâr.

[email protected]

147

BD N‹SAN 2011

BD EYLÜL 2010

148

Derleyen: GÜLÇ‹N ORKUTUFAK TEFEK B‹LG‹LER

Do¤rananmalzemenina¤›rl›¤›n› gös-teren kesimtahtas›

Dünyan›n en büyük gözlü yarat›¤› mü-rekkep bal›klar›d›r. Bu deniz canl›s›n›ngözü bir futbol topu büyüklü¤üne ula-flabilmektedir.

Günümüzde kulland›-¤›m›z gümüflleme yön-temiyle ayna elde et-me tekni¤i 14. yüzy›lda

Venedik’te gelifltirildi.Bir cam tabakas›n›n arka

yüzeyine c›va sürerek yap›lan aynao tarihten sonra kad›nlar›n elindendüflmez oldu.

Dünyan›n en küçükat› 17 inç uzunlu¤unda,yani bir kediden birazdaha büyük.

DÜNYANIN EN KÜÇÜK ATITHUMBEL‹NA

‹stek duyu-lan heran diyebi-liriz. Baz›bünyelerindaha çok, baz›lar›n›n da az suyla yetin-di¤i bilinir. En iyi yöntem az ve s›k,özellikle yeme¤in hazmedildi¤i saatle-rin d›fl›nda içmektir. Ancak güç sarfe-derken kesinlikle içmemeye çal›fl›n.Bir defada çok su içme al›flkanl›¤› böb-rekleri yorarak iflas ettirebilir. Özellik-le sabah kalkar kalkmaz aç karn›na birbardak su içmek tüm organizmay› te-mizleyip toksinlerden ar›t›r; zinde ve dinç olman›z› sa¤lar.

Ne zaman su

içmeliyiz?

TASARIMDÜNYASI

Bisikletkullananlara›fl›kl› yönsinyali olans›rt çantas›

Aynan›n icad›

Dünyan›n en büyükgözüDünyan›n en büyükgözü

VENÜS saatyönünde dönentek gezegendir.

ZEYT‹NYA⁄Ikalp damar›t›kan›kl›¤›n›nen iyi tedaviarac›d›r.Damaryollar›n›açar

BD N‹SAN 2011

Leonardoda VinciNisan do¤umlumimar, müzisyen,anatomist, mucit,mühendis, heykel-t›rafl, geometricive ressam.

talyan Rönesans Rönesans sanat›n›doru¤a ulaflt›rm›fl, yaln›z sanat ya-p›tlar›yla de¤il, çeflitli alanlardaki

araflt›rmalar› ve bulufllar›yla da tan›nan,dünyan›n gelmifl geçmifl en büyük sanat-ç›lar›ndan biridir. Floransa’ya ba¤l› Vincikasabas› yak›n›ndaki Anchiano'da dün-yaya geldi. Dönemin ünlü ressam veheykelt›rafl› Verrocchio'nun yan›ndayetiflmifl ve ünlü sanatç›larla çal›flmaf›rsat› bulmufltur. Milano Dükü Sforza,Roma’da Papa ve daha sonra FransaKral›1. Francis için bafl ressam, mühen-dis ve mimar olarak çal›flm›flt›r. En ta-n›nm›fl yap›tlar› Mona Lisa ve Son Ye-mek’tir.•‹lk bisiklet, ilk helikopter, ilk deniz alt›tasar›m›n› yapm›fl; yaz›lar›n› sol eliyle,ayna ile okunacak flekilde yazm›flt›r.•Monalisa’da sa¤ arkada kulland›¤› top-rak rengi dünyada varolmayan birrenktir.•Kadavralarla çal›flarak haz›rlad›¤› anato-mi kitab› röntgen icat edilinceye kadarpek çok yap›ta kaynak olmufl ve e¤itimkitab› olmufltur.•Kendi tasar›m› olan ve uda benzer birmüzik aletiyle besteler yapm›fl.•Ceninin anne karn›ndaki konumunudo¤ru olarak resmetmifltir

(15 Nisan 11452 -2 May›s 1519)

‹20 kiloluk bu dev mantar Meksika’nıngüney ormanlarında inceleme yapanbirkaç bilimadamı tarafından bulundu.Mantar, yenilebilir bir tür değil.

1124 ve 1164 y›llar› aras›nda yaflam›flJapon imparatoru Sutoku, kendi kan›ile “Lankavatara Sutra“ ad› verilen di-ni bir kitap yazd›. Sürgünde geçen üçy›l boyunca yaz›lan eflsiz eser,135 say-fa,10.500 kelimeydi. ‹mparator bueserle Buda’n›n kendisini ödüllendire-rek yeniden Japon taht›na geçirece¤iniumuyordu. Sutoku,1144 y›l›nda yeni-den tahta ç›kt› ve yirmi y›l daha impa-rator olarak görev yapt›.

DEVMOREL

MANTARI

Kanla yaz›lan kitapKanla yaz›lan kitap

149

Gönderi adresi:Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3,

Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbule-posta: [email protected]

(e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazlaolmamas›na lütfen özen gösteriniz.)

YARININ BÜYÜKLER‹BD N‹SAN 2011

Maya Lopez Garcia Kelefl,‹spanya

150

Seyfullah Eymen At›c›,Sakarya

Nisa Akgün, Ankara

Y. Eymen Toksoy, Antalya

Duru Sunay, ‹stanbul

Merih ‹lirya Ar›kan, ‹zmir

Ka¤an ‹lhan, Manisa

Necdet Berke Özcan,‹stanbul

Ela Okumufl, Konya

Eylül Köktürk, Zonguldak

Berk Birdal, ‹stanbul

151

BD N‹SAN 2011

Elif Sad›ko¤lu, Rize

Demir Balemir, Ankara

Sultan Çoban ve Cafer Çoban, Bodrum

Tuna Erol, Ankara

Cemre Diler, Antalya

Can Özüney, Ankara Eren Durmuflkoç, ‹stanbulAlp Özkan, ‹stanbul

BD N‹SAN 2011

152

‹lk dersimiz Türkçe

1-(a) 2-(d) 3-(b) 4-(c) 5-(d) 6-(a)- 7-(a) 8-(a)9-(d) 10-(a) 11-(b) 12-(c) 13-(a) 14-(d) 15-(d)

“Bilginizi Denetleyin”

“Sudokunun Yan›tlar›”

Sudoku yapamayanlar için

Satranç Çözümleri

1 9 3 4 6 8 5 2 76 4 5 7 3 2 1 8 98 7 2 9 1 5 3 4 65 8 6 1 9 3 2 7 49 3 1 2 7 4 8 6 57 2 4 8 5 6 9 1 33 1 7 6 2 9 4 5 84 6 9 5 8 1 7 3 22 5 8 3 4 7 6 9 1

Sudokusuz yapamayanlar için

4 5 1 3 9 6 2 8 72 9 8 4 1 7 3 5 66 3 7 8 5 2 9 4 15 1 2 6 8 4 7 3 97 4 9 2 3 5 6 1 83 8 6 1 7 9 5 2 41 7 4 5 6 3 8 9 29 2 5 7 4 8 1 6 38 6 3 9 2 1 4 7 5

N‹SAN AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI

1-(a) ‹kinci Selim

2-(a) Rusya

3-(d) ‹rlanda

4-(b) Aristo

5-(c) 1936

6-(d) Roosevelt

7-(a) Dedant

8-(b) Tutankhamen

9-(c) Karyatid

10-(a) Gaziantep

11-(c) Karl Heinrich Marx

12-(b) Burlesk

13-(b) Tedavi edici e¤itim

14-(a) Bretonca

15-(a) 1949

16-(c) Bandar Seri Begavan

17-(d) Bonn

18-(d) Celal Bayar

863 514 = 349366 159 = 207

497 355 = 142

164 398 = 562346 215 = 131

510 183 = 693

Kareler ve Rakamlar

OYUN SONU: 1.e6! Ad2+ 2.fih2!! fiahve at piyona yetiflemiyor. 1-0

PROBLEM: Ff7+ fixf7 2.Ve6+# 1-0

Kare Bulmaca

•S›f›rdan, dokuza kadar olan rakamlar› kullanarakafla¤›daki ifllemleri çözünüz.•Her farkl› flekil bir rakam› göstermektedir.•0-9 aras›ndaki rakamlar her iki grupta farkl› flekillerlesimgelenmektedir.

1

2

Çözümler 152. sayfadad›r.

KARELER VE RAKAMLARCahit Batum

153

SATRANÇMustafa Y›ld›z

937 y›l›nda Leningrad’da do¤du. 1955 y›l›nda DünyaGençler fiampiyonu ve GM oldu. 1964’te finalde

kaybetti¤i Petrosyan’› 1969’da yenerek Dünya fiampiyonuoldu. 1972’de Fischer’e yenildi. 1978’de Fransavatandafll›¤›na geçti ve olimpiyatlarda Fransa tak›m›ndaoynad›. 1992 y›l›nda Fischer’le rövanfl maç› yapt›.FIDE’nin onaylamad›¤› bu maç› 5- 10 kaybetti. Sald›rganve çok renkli bir oyun stili olan Spassky beraberliklerisevmezdi. Beraberlik önerilerini geri çevirdi¤i oyunlar›

kazanamay›nca iki kez Dünya fiampiyonlu¤u final maçlar›nda oynayamam›flt›r.

154

ÜNLÜ SATRANÇ USTALARI: 21Onuncu Dünya fiampiyonu: Boris SPASSKY

1

Boris Spassky

1.b3 e5 Zaman›n Dünya fiampiyonu,Larsen’in düzensiz aç›l›fl›na merkezi iflgal ederekkarfl›l›k veriyor. 2.Fb2 Ac6 3.c4 Af6 4.Af3 e45.Ad4 Fc5 6.Axc6 dxc6 7.e3 Ff5 8.Vc2 Ve79.Fe2 0-0-0 10. f4 Ag4 11.g3 h5 Tehlikeli birkanat sald›r›s› bafll›yor.12.h3 h4! 13.hxg4 hxg3At fedas› karfl›l›¤›nda etkili mat ata¤›. 14.Kg1Kh1!! 2 (D) Çok fantastik bir feda daha. Spasskytam gününde! 15.Kxh1 g2 16.Kf1 Larsen, hemenkaybeden yolu seçiyor. Belki de “iflkence”nin bir an önce bitmesini istiyor.Di¤er seçenekler oyunu biraz daha uzat›rd›. 16…Vh4 17.fid1 gxf1V 0-1

Bent Larsen-Boris Spassky, Belgrad, 1970

Spassky-Karpov, Hamburg, 1982Ço¤u oyununu renkli tafl fedalar›yla süsleyen

Boris Spassky, yandaki konumda ayn› zamandaoyun sonu uzman› oldu¤unu çok e¤itici birbiçimde ortaya koyuyor.

74.Vf2+ fic7 75.Ac5 Ve7 76.Vg3+ fic677.Vg2+ fib6 78.Vg6+ fic7 79.fib5 Ve2+ 80.Ad3Vd7 81.Vc6 fid8 82.Va8 fic7 83.Va7 fid8 84.Vb81-0 Dönemin Dünya fiampiyonu Anatoly Karpov,oyunu terk ediyor çünkü sonraki hamlede mat›ancak vezirini vererek önleyebiliyor.

BD N‹SAN 2011

155

Çözümler 152. sayfadad›[email protected]

2# Beyaz Kazan›r

TÜRK‹YE B‹R‹NC‹L‹⁄‹’NDEN ‹LG‹NÇ KONUMLAR

Hilal Öztürk-Mustafa Yüksel, 2011 TB, 5.31Beyaz›n gözü, rok yapmam›fl ve piyon

korunaklar› da¤›lm›fl siyah flah›n üzerinde. Hemenbir vezir fedas›n›n sonuçlar›n› iyi hesaplamal›.e3 karesinde boflta duran fil c4’teki at›n tehdidialt›nda duruyor. Önce bu tehdit savuflturulmal›:17.Fxc4 bxc4? Siyahlar,vezir fedas›n› görseydi,fili d piyonuyla al›rd›. Ama ifl iflten geçti.18.Vxf7+ fixf7 19.Axd5+ fie8 20.Axb6 Kb8 21.Axc4 Beyazlar, bir piyon öne geçti. Yaln›zbafllar›na kalan di¤er siyah piyonlar› teker tekeryedi ve oyunu kazand›. 1-0

PROBLEM Spassky-Gilquin 1997 OYUN SONU Martwitz, 1937

Engin Yaflar Ifl›k-GM K›vanç Haznedaro¤lu,2011 TB, 10.6

Turnuvan›n ilk turlar›nda talihsiz yenilgileralan Büyükusta Haznedaro¤lu, yandaki konumdavezirini cesaretle feda ediyor sonras›nda açarakatak motifine dayanarak kaliteye karfl›l›k ikipiyon öne geçiyor ve oyun sonunu ustal›klayönetiyor. 17…Vxg2+ 18. fixg2 Axd4+ 19. fig3Axc2 20.Fxd8 Kxd8 Oyun 55. hamlede siyah-lar›n üstünlü¤üyle sona erdi. 0-1

BD N‹SAN 2011

156

Bulmacan›n çözümü 152. sayfadadır.

157

BULMACAFiliz Lelo¤lu Oskay

[email protected]

SOLDAN SA⁄A: 1- “Aflk TesadüfleriSever” adl› filminden de tan›d›¤›m›zfotografta görülen yönetmenimiz. 2-Birpeygamber - Erkek ördek – Sert kauçuktanmamul, fliflirilerek kullan›lan bir deniz arac›.3- “Kanun-u ....” (1876 y›l›nda Osmanl›’dayürürlü¤e giren bat›l› anlamda ilk yaz›l›anayasa). - Afrika’da bir ülke. 4- Bilgisayardarastgele eriflilen bellek - Ameliyat s›ras›ndakanayan bir damar› s›k›flt›rmak ya daherhangi bir k›sm› tutmak için kullan›lancerrahi alet - Da¤ bafl›. 5- Almanya’da birkent - Avrupa Birli¤i’nin k›sa yaz›l›fl› - Birrenk. 6- ‹skambilde birli - ‹liflkin - Eski dil-de anlaflmak,uyuflmak. 7- Elektrikte güçbirimi - Geminin izledi¤i yol - Bir g›da mad-desi - Dingil. 8- Asya ile Avrupa’y› ay›randa¤lar – Sebep - Belli figürlere, ad›m at›fllaradayal› dans ve müzikli gösteri türü. 9-Ti-yatro, sinema gibi platformlarda o an oldu-¤undan daha baflka konuflma davranmasanat›. - Bir seslenme ünlemi - Kur’an’dabir sure - Bir s›fat eki. 10- “Vedat ....” (Mü-zisyenimiz). - Mezopotamya’da kurulmufleski bir uygarl›k - Matematikte sabit birsay›. 11- Sunu - Hayvan yemli¤i. 12- Arkeo-lojide kafas› olmayan heykeller için kul-lan›lan terim - ‹çine nesne koymaya yarayanoyuk, kapakl› muhafaza - Güney AfrikaCumhuriyeti’nin plaka imi. 13- Aç gözlülük– Kamu - De¤erli bir tafl. 14- Yüksek tahriflgücü olan kimyasal bir bileflik - Rusya’dabir flehir - Mu¤la’n›n bir ilçesi. 15-Rusça’daevet – Özsu - Kütahya’n›n bir ilçesi. 16-Tamirat - Yanarda¤ püskürtüsü. 17- Yük-sek rütbeli devlet adamlar›. - Endonezya’n›nplaka imi. 18-Lantan›n simgesi - Çevik. 19-Beyo¤lu’nun eski ad› - Tiyatroda oyun-cunun rol gere¤i seyircinin duyaca¤› biçim-de, öbür oyuncular›n duymad›¤›n› varsa-yarak düflüncelerini söylemesi. 20- Müstah-kem yer - Onarma ifllemi.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1- ‘AnayurtOteli’, ‘ Gece Yolculu¤u’ gibi filmlerindende tan›d›¤›m›z sinema yönetmenimiz -Bo¤a güreflçisi - ‹talya’da bir ›rmak. 2-“..... Ero¤lu” (Türk Halk Müzi¤i sanatç›m›z)- Ege denizinde bir körfez - MS. 224 -652 y›llar› aras›nda Pers ‹mparatorlu¤u’nuyönetmifl olan hanedan. 3- ‹simler listesi-Akdeniz anemisi - Becerikli. 4- Habeflsoylusu- Nazi hücum k›tas› - Sat›lan birmal›n bedelinin belirtildi¤i resmi belge -Satrançta bir tafl. 5- Büyülü s›v› – “ Erzu-rumlu ....” “(Halk ozan›m›z) - Vatan, mem-leket. 6- Bir spor tak›m›n›n gözde oyun-cusu - Bir Balt›k ülkesi - Güneyden esens›cak bir rüzgar – Eksiksiz. 7- “ ...... Kam”(1981’de yitirdi¤imiz kemençe virtüözü-müz)- Bir cetvel türü - Sodyumun simgesi- ‹sviçre’de bir akarsu - Kumar› kay›p yada kazanç olmadan bitirmek. 8- Hububattozu - Al›nan bir fleyi geri verme - ‹kinciDünya Savafl›nda ‘Çöl Tilkisi’ diye de an›lanAlman general - Bir ya¤›fl türü 9- Do¤u Av-rupa’da bir da¤ silsilesi - Edirne’nin bir ilçesi- Eski dilde su - Güzel sanat - Arjantin’inplaka imi. 10- ‹ki y›lda bir düzenlenen kültü-rel, sanatsal faaliyetlere verilen ad - May-danozgillerden kökleri yapraklar› sebze ola-rak kullan›lan kokulu bir bitki. 11- A¤ustos-böce¤ine baz› yörelerde verilen ad - Litrenink›sa yaz›l›fl› - Güney Amerika’da yaflam›fleski bir uygarl›k. 12- Kuzu derisinden yap›lanbir tür mont.- Gemilerde yükü ba¤lamakiçin gemi güverte ya da ambar›na kaynat›lanU demir. 13- “.... ‹pekçi “(1979 y›l›nda birsuikastte hayat›n› kaybeden gazetecimiz) -‹fller vaziyette olan - Ümit Yaflar’›n bir fliiri.14-Avustralya’da yaflayan keseli bir hayvan - Birmüzik parças›n›n görsellik eflli¤inde sunumu- Tokat’›n pekmezi ile ünlü ilçesi.15- Kareler-den oluflmufl desen ya da kumafla verilen ad- Hastal›ktan sonraki iyileflme dönemi.

158

B‹ZE GÖNDER‹LEN K‹TAPLARDAN

Derman Baylad›, HalikarnasBal›kç›s›’n›n bafllatt›¤› MaviAnadolu ak›m›n›n günümüzdeki enönde gelen temsilcisi. Azra Erhat,Sabahatin Eyubo¤lu’ndan ald›¤›bayra¤› ileriye tafl›yor. Bat› Uy-garl›¤›n›n, sanat›n›n, düflüncesinintemel ald›¤› ve “Yunan Uygarl›¤›”diye tapulad›¤› kültürün köklerininAnadolu ve Anadolu uygarl›¤› ol-du¤unu “Mitoloji Sözlü¤ü, Uy-garl›klar›n Kavfla¤› Anadolu, Ef-saneler Dünyas›nda Anadolu, Fel-sefenin Befli¤i Anadolu, DinlerinKavfla¤› Anadolu, Tanr›lar›nÖyküsü...” kitaplar›yla gözler önü-ne serdi. Yeni çal›flmas› sohbetedercesine bizim öz kültürümüzolan ancak alg›lanmas› zor birfleymifl gibi sunulan mitolojiyi yal›nbir dille anlat›yor. Mitolojinin

anlam› ve kaynaklar› ile bafllayansohbet Tanr›lar, Destanlar veKahramanlar, ünlü adlar, ‹lyada,Odysseia ve Aeneis Destan› ileoluflan rüzgar okurlara yeni yap›tlarado¤ru yelken açmak için yolculukkap›s›n› aral›yor. “Tarihe kök salm›flve hala yaflayan ya da yaflamayanher ulusun kendine özgü birmitolojisi vard›r. Türklerin, ‹ranl›-lar›n, Çinlilerin, Hindistanl›lar›n,Japonlar›n, Germen uluslar›n›n,günümüzde art›k var olmayanMezopotamya ve Anadolu top-lumlar›n›n... Ancak Mitolojilerinyerel kalmamas›, bir baflka deyiflleharc›âlem olabilmeleri, onlar›nifllenmeleri, üzerlerine süreklikatk›da bulunmas›yla gerçekle-flebilir... Ne var ki söz konusu bütünbu anlat›lar, yaz›ya geçirilmedikçeyerel kal›rlar ve zamanla da unu-tulurlar. Oysa yaz› kullanan biruygarl›¤›n (o uygarl›k ortadankalkm›fl bile olsa) mitolojisi yinecanl› kal›r.”

Sorularla

Mitoloji

Derman Baylad›

Omnia Yay›nlar›

Görsel

Sanatç›lar

Ansiklopedisi

Kaya Özsezgin

Doruk Yay›nlar›

159

BD N‹SAN 2011

1908 II. Meflrutiyet’ten, 1950 ÇokPartili Dönem’e uzanan süreciyaflayarak, bizzat tan›k oldu¤ugeliflmeleri yorum ve duyumabaflvurmadan aktaran Ahmet FaikGünday’›n hat›rlar› yay›nlanmam›flbölümlerinin de eklenmesi ile birbütün olarak yak›n tarihe ›fl›k tutuyor.1884 y›l›nda Rize/Pazar/Hemflindo¤umlu Günday Trabzon’dabafllad›¤› memurlu¤u, Ordu, Adana,Diyarbak›r, Elaz›¤, Ba¤dat, Basra,Musul, Malatya ve çevresindesürdükten sonra ‹stanbul’a dönünceödülü Birinci Dünya Savafl›kargaflas›nda hapisle noktaland›.Devlete, millete hizmetin karfl›l›¤›n›böyle alan Günday yetiflmifl ve yetkininsan bulma s›k›nt›s› yaflayanhükümetin gereksinimi ile LazistanMutasarr›fl›¤›na atand›. MilliMücadele’ye kan davalar›ndanhapiste olan gençlerden oluflturdu¤ubir taburu göndererek destek verdi.Rize’den Ordu Mutasarr›fl›¤›nagönderildi. Önemli ifllere imza att›.TBMM’ye girdi. ‹zmir Suikasti’ninsan›¤› olarak kardefli Ziya Hurflit ilebirlikte tutukland›. Suçsuz bulunaraksal›verildi. Kaz›m Karabekir’in yak›ndostu oldu. Süleyman Beyo¤lu’nunözverili çal›flmas›yla haz›rlanan yap›tyak›n tarihi anlatmakla birlikteasl›nda günümüzde Osmanl›co¤rafyas›nda yaflananlar› gözlerönüne seriyor.

Görsel Sanatlar ve Müzik ya-z›n›n›n sonsuzlaflt›r›c› gücü ilebütünleflmeyince genifl kesimlereyay›lmada zorluklar yafl›yor. Müzikalan›nda ünlü sanatç›m›z Faz›lSay’›n babas› Ahmet Say ve GörselSanatlar dünyas›nda da KayaÖnsezgin öncü ve kal›c› çal›flmalaryap›yor. Alan›nda tek çal›flma olanGörsel Sanatç›lar Ansiklopedisisanatç›lar›, yap›tlar›n›, sergilerinive ödüllerini vermekle kalm›yor,elefltirel gözün süzgecinden degeçiriliyor. Türkiyeli sanatçılarüzerine ansiklopedik bilgiler vermekve bu konuda yeterli kaynaklarasahip bulunmadı¤›m›z bir aflamadahayatta olan ve olmayan sanatç›larlailgili referans bilgileri toparlamakamac›yla haz›rlanan bu kitap, ilk veikinci bas›mlar›n›n ard›ndangeniflletilmifl ve güncellefltirilmiflyeni bas›m›yla bu alanda önemli birbofllu¤u dolduruyor.

‹ki Devir

Bir ‹nsan

Ahmet Faik Günday

ve Hat›ralar›

Süleyman Beyo¤lu

Bengi Yay›nlar›

160

B‹R FOTOGRAFB‹N SÖZCÜ⁄E BEDELD‹RGönderi: AYfiE AYDAN KOCAO⁄LU, ‹STANBUL

Prof. Dr. Mehmet Haberal17 Nisan 2009 tarihinden bu yana

hiç bir yasal gerekçe gösterilmeksizin tutuklu bulunmaktad›r.

BütünDünya Çal›flanlar›

TÜRK RESSAMLARI: IfiIL ÖZIfiIK

1939 y›l›nda K›rklareli' de do¤du. Ortaokul ve lise dönemlerinde s›ras› ile ÖmerHatipo¤lu, Turgut Zaim, Cemal Bingöl ve Eflref Üren'in ö¤rencisi oldu. 1963'de

arkeoloji ö¤renimini tamamlayan sanatç›, üç y›ll›k bir asistanl›k dönemindensonra kendini tamamen sanata verdi. 1967-1997 y›llar› aras›nda yurt içinde 65

kiflisel sergi, yurt d›fl›nda Londra, Marsilya Allasio sergileri, son befl y›lda AmerikaBirleflik Devletleri'nde sergiler açt›. 1999 y›l›ndan beri Doku Sanat Galerileri Ankarave ‹stanbul flubelerinde kiflisel sergilerini açmakta olan sanatç›, flu ödüllerin sahibidir:

1972 Türkiye Suluboyac›lar Grubu Yar›flmas› ‹kincilik Ödülü, 1974 AnkaraSanat Grafik Resim Yar›flmas› Baflar› Ödülü, 1975 Ankara Sanat Grafik Resim

Yar›flmas› Baflar› Ödülü, 1980 “Sanatç›lar Kulübü” Kufla¤›n›n en baflar›l›Suluboya Ressam› Ödülü, 1993-1995 The Art League American Landscap

Yar›flmas› Büyük Ödülü Washington DC.

Sp

9