196

 · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

1

Page 2:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 3:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 4:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 5:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

Saygıdeğer katılımcılar,

Üçüncüsünü düzenlediğimiz Kocaeli Tarihi Sempozyumunun konusunu, şehrimizin ilk yöneticisi Gazi Süleyman Paşa’ya atfettik. Bölgemiz ve Osmanlı Tarihi açısından önemli bir şahsiyet olan Gazi Süleyman Paşa maalesef bugün toplumumuz tarafından pek tanınmamaktadır. Tarih sempozyumlarına başlarken unutulmuş tarihi değerlerimizi yeni kuşaklarla tanıştırmayı hedeflemiş ve bu heyecanla yola çıkmıştık. Gazi Akça Koca ve Kara Mürsel Alp’ten sonra Gazi Süleyman Paşa’yı tanıtmak bizim için ayrı bir heyecan ve onur kaynağı olmuştur.

Kentimizin kurucularından ve Kocaeli tarihindeki en önemli figürlerden birisi olarak dikkat çeken Gazi Süleyman Paşa’yı konu alan bu sempozyumla birlikte, Kocaeli’nin sanayi kenti gerçeğinin yanı sıra bir kültür ve tarih kenti olduğunu da vurgulamış oluyoruz. Kocaeli Büyükşehir Belediye’mizin kültür politikasındaki katılımcı, şeffaf ve geçmişinden aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla yoluna devam edecektir.

Elinizdeki programla üç gün devam edecek olan Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, sadece şehrimize ait değil Osmanlı Tarihi’ne, Kuzeybatı Anadolu Bölgesine ait birçok değerli konu başlığını ihtiva etmektedir. İlkçağlardan modern zamanlara kadar uzanan bir konu bütünlüğü arz eden sempozyum konuları, daha öncekilerde olduğu gibi, sadece tarihe dair değil, kültüre, sanata, mimariye ve bugüne dair de birçok bilgiyi bir araya getirecektir.

Gazi Süleyman Paşa Sempozyumu ile birlikte ülkemizde son dönemde yapılan en kapsamlı tarih sempozyumunu gerçekleştiriyoruz. Böylece dünyanın dört bir yanından ve ülkemizden, kentimiz ve bölge tarihi ile ilgili olarak çok ciddi bir hareket noktası elde etmiş oluyoruz. Bu çalışmalarda emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, sempozyumumuzun başarılı bir şekilde geçmesini diliyorum…

İbrahim KARAOSMANOĞLUKocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı

Page 6:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

4

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİKültür ve Sosyal İşler Dairesi BaşkanlığıBasın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi BaşkanlığıGençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanlığı

KURULLAR/BOARDS

Başkan/Presidentİbrahim KARAOSMANOĞLU

Genel Koordinator/General CoordinatorDoç. Dr. Tahir BÜYÜKAKIN

Düzenleme Kurulu/Executive BoardProf. Dr. Haluk SELVİDoç. Dr. İbrahim ŞİRİNDoç. Dr. M. Bilal ÇELİKFeyzullah OKUMUŞDr. Ali YEŞİLDALRaşit FİDANHasan YILMAZHayriye SÖZERVolkan ŞENELEmel ALPResül NARİNAlptekin CEVHERLİAdem YILMAZ

Sempozyum Sekreterliği/Secretariate

Bilimsel Konular/Scientific MattersDoç. Dr. M. Bilal ÇELİK - 0264 295 60 23Resül NARİN - 0544 207 87 80

İdari Konular (Ulaşım, Konaklama vb.)/Administrative MattersBurçin TİMAÇ - 0262 322 18 74 - 2447 Ali Kemal SANCAK - 0544 529 66 00

Basım Yılı: 2016

Bilim ve Danışma Kurulu/Scientific and Advisory BoardProf. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Adnan SOFUOĞLUProf. Dr. Ahmet GÜNEŞProf. Dr. Altan ÇETİNProf. Dr. Ayşe Tuba ÖKSEProf. Dr. Azmi ÖZCANProf. Dr. Cevdet KÜÇÜKProf. Dr. Chakib BENAFRIProf. Dr. Dursun Ali AKBULUTProf. Dr. Emre DÖLENProf. Dr. Enis ŞAHİNProf. Dr. Enver KONUKÇUProf. Dr. Erhan AFYONCUProf. Dr. Feridun EMECENProf. Dr. Geza DAVIDProf. Dr. Halil İNALCIKProf. Dr. Heath W. LOWRYProf. Dr. İdris BOSTANProf. Dr. İlhan ŞAHİNProf. Dr. Kemalettin KUZUCUProf. Dr. Maria Pia PEDANİProf. Dr. Mehmet ALPARGUProf. Dr. Mehmet BEŞİRLİProf. Dr. Nedim İPEKProf. Dr. Olena BAÇİNSKAProf. Dr. Osman AKANDEREProf. Dr. Osman KÖSEProf. Dr. Özer ERGENÇProf. Dr. Rhoads MURPHEYProf. Dr. Sabahattin ÖZELProf. Dr. Süleyman BEYOĞLUProf. Dr. Tofig MUSTAFAZADEProf. Dr. Viktor KIRYUKOVProf. Dr. Yuriy KOÇUBEYProf. Dr. Yusuf OĞUZOĞLUProf. Dr. Yücel ÖZTÜRK Prof. Dr. Zeynep AHUNBAYDoç. Dr. Ferhat TURANLIDoç. Dr. Oleksandr SEREDADoç. Dr. Olga MAVRİNADoç. Dr. Serkan YAZICIDoç. Dr. Svitlana KAYUKDoç. Dr. Vyaçeslav STANİSLAVSKİY

Web: http://kocaelitarihisempozyumu.comMail: [email protected]

Page 7:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

5

Bilim ve Danışma Kurulu/Scientific and Advisory BoardProf. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Adnan SOFUOĞLUProf. Dr. Ahmet GÜNEŞProf. Dr. Altan ÇETİNProf. Dr. Ayşe Tuba ÖKSEProf. Dr. Azmi ÖZCANProf. Dr. Cevdet KÜÇÜKProf. Dr. Chakib BENAFRIProf. Dr. Dursun Ali AKBULUTProf. Dr. Emre DÖLENProf. Dr. Enis ŞAHİNProf. Dr. Enver KONUKÇUProf. Dr. Erhan AFYONCUProf. Dr. Feridun EMECENProf. Dr. Geza DAVIDProf. Dr. Halil İNALCIKProf. Dr. Heath W. LOWRYProf. Dr. İdris BOSTANProf. Dr. İlhan ŞAHİNProf. Dr. Kemalettin KUZUCUProf. Dr. Maria Pia PEDANİProf. Dr. Mehmet ALPARGUProf. Dr. Mehmet BEŞİRLİProf. Dr. Nedim İPEKProf. Dr. Olena BAÇİNSKAProf. Dr. Osman AKANDEREProf. Dr. Osman KÖSEProf. Dr. Özer ERGENÇProf. Dr. Rhoads MURPHEYProf. Dr. Sabahattin ÖZELProf. Dr. Süleyman BEYOĞLUProf. Dr. Tofig MUSTAFAZADEProf. Dr. Viktor KIRYUKOVProf. Dr. Yuriy KOÇUBEYProf. Dr. Yusuf OĞUZOĞLUProf. Dr. Yücel ÖZTÜRK Prof. Dr. Zeynep AHUNBAYDoç. Dr. Ferhat TURANLIDoç. Dr. Oleksandr SEREDADoç. Dr. Olga MAVRİNADoç. Dr. Serkan YAZICIDoç. Dr. Svitlana KAYUKDoç. Dr. Vyaçeslav STANİSLAVSKİY

Page 8:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

6

KÖRFEZ İLÇESİ’NDE (KOCAELİ) ARAZİ ÖRTÜSÜ DEĞİŞİMLERİNİN UZAKTAN ALGILAMA VE COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ İLE ANALİZİ (1987-2015)

Yrd. Doç. Dr. Beyza USTAOĞLUSuzan YILDIZSakarya Üniversitesi

Bu çalışmanın amacı uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri kulla-nılarak Körfez ilçesinde 1987, 1995 ve 2015 yılları arasında arazi örtüsü değişimlerini belirlemektir. Araştırma alanı Marmara Bölgesi’nin Çatal-ca-Kocaeli bölümünde, İzmit Körfezi’nin kuzey kıyısında, TEM Otoyolu, D-100 Karayolu ve demiryolu güzergâhında yer almaktadır. Araştırma alanında Tüpraş ve İgsaş gibi büyük sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Körfez ilçesi 2014 yılı nüfus sayımına göre 146.210 nüfusuyla Kocaeli’nin nüfusu artmakta olan ilçelerinden birisidir. Özellikle sanayileşmenin et-kisiyle oluşan nüfus artışı, arazi örtüsünü meydana getiren yerleşme, ta-rım ve ormanlık alanların mekânsal dağılışını etkilemektedir. Arazi örtü-sündeki bu değişimi belirlemek amacıyla veri olarak Landsat 5 TM 1987 ve Landsat 5 TM 1995 ve Landsat 7 ETM+ 2014 uydu görüntüleri ve arazi çalışmaları ile elde edilecek olan GPS (küresel yer belirleme sistemi) verileri kullanılacaktır. Yöntem olarak ArcGIS 10.2.2 yazılımında ekran üzerinden sayısallaştırma ve Erdas Imagine 9.2 yazılımında kontrolsüz sınıflama tekniği uygulanacaktır. Elde edilen sonuçlar T.C Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından oluşturulan Arazi İzleme Sistemi, Ulusal Arazi Örtüsü veri tabanı ile karşılaştırılacaktır.

Page 9:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

7

BUZUL ÇAĞLARINDAN İTİBAREN KOCAELİ’DE DOĞAL ÇEVRE DEĞİŞİMLERİ VE KÜLTÜRLERE YANSIMALARI

Öğr. Gör. Ayşin KONAKKocaeli Üniversitesi

Her toplum geride ana hatlarını kendisinin oluşturduğu bir tarih bırakır. Bu tarihin oluşumu düz bir çizgi izlemez. Toplumun iç dinamikleri ile derinleşir, dış dünya olarak tanımlanan doğal çevreden gelen etkenlerle ise şekillenir. Kültür doğal çevrenin bütün değişimlerini izler, bu değişimlere göre biçim kazanır ya da tam tersi kültür yaşadığı coğrafyayı kültürel gelişimi doğrul-tusunda şekillendirir, tarihini oluşturduğu sahneye yön verir, kendine ait bir fiziksel çevre yaratır. Bu fiziksel çevre doğal çevreyle birlikte kültür tarihinin şekillendiği bir “sahne” ya da bir “mekân” oluşturur. Bu tarihten geriye kalan çoğu zaman kültürün gölgesidir.

İnsan topluluklarının yaşama düzeni, yerleşme yeri seçimleri, beslenme, kültürel ve ticarete yönelik her türlü üretimleri bugün olduğu gibi doğal çev-renin sunduğu kaynaklara bağımlı olmuştur. Bugüne kadar çeşitli bölgelerde yapılan arkeolojik araştırmalar göstermektedir ki; çevresel faktörlere bağlı farklılıklar bu bölgelerde yaşayan toplumların yaşam biçimlerini etkilemek-le kalmayıp, her türlü kültürel buluntulara yansımaktadır. Bununla birlikte doğal çevrede gözlenen değişimler yerleşmelerin yer değiştirmesine neden olacak kadar köklü değişikliklere neden olabilmektedir. Başta iklim olmak üzere bu çevresel değişimlerin hızı kültürün çevreye uyarlanma sürecinde oldukça etkilidir.

Günümüzden 2,58 milyon yıl önce başlayan Kuvaterner Dönem kendi içinde “Büyük Buz Çağı” olarak bilinen Pleyistosen (2,58 milyon yıl - 11,7 bin yıl) ve günümüz iklim koşullarının yaşanmaya başladığı Holosen (11,7 bin yıl - gü-nümüz) olmak üzere iki çağa ayrılmaktadır. Derin deniz sondajlarından elde edilen bilgiler sonucu Kuvaterner’de, zaman ve mekân çerçevesinde buzul-ların ilerlediği, daha sonra çekildiği buzul dönemleri ve buzul arası dönem-lerin yaşandığı anlaşılmıştır. Kuvaterner Dönem’de gözlenen buzullaşmalar coğrafik konum, atmosferik ve topografya şartlarında gözlenen farklılıklar-dan dolayı yer ve zaman bakımından farklılık göstermiş, yeryüzünün farklı bölgelerinde değişik süre ve şiddetlerde etkili olmuştur. Bu dönem içinde Karadeniz’e ve Marmara Denizi’ne kıyısı olan ve kısa mesafelerde mikro çe-şitlilik gösteren ekolojik bölgeleri ile Kocaeli’nde başta deniz seviyesi deği-şimleri ve alüvyonlaşma süreçleri olmak üzere çeşitli çevresel değişimler kültürler üzerinde ciddi etkiler bırakmıştır.

Page 10:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

8

BİTHYNİA, TRAKLAR VE DİĞER BALKAN KÖKENLİ HALKLAR

Prof. Dr. Engin BEKSAÇÖğr. Gör. Şule Nurengin BEKSAÇYrd. Doç. Dr. Mustafa HATİPLERTrakya Üniversitesi

Bithynia Bölgesi’nde uygarlığın en önemli etmeni olan Balkan ve Trak kökenli toplulukların durumunu ele alan bir çalışma olarak, bölgenin Trakya ve Balkanlar ile olan ilişkisi yanında, Anadolu’da komşu bölgeler ile olan ilişkilere de değinilecektir.

THE EARLY HISTORY OF BITHYNIA - THE REGION OF KOCAELI FROM THE TIMES OF THE THRACIAN KING PHINEUS TO THE LYDIAN KING CROESUS

Doç. Dr. Alexandar PORTALSKYSWU, Bulgaria

The paper interprets the information from ancient sources regarding the land of Bithynians. At first the hypothesis of the existence of a large Thra-cian state entity on both sides of Bosporus is proposed, which supposedly reached north to Salmydessos and south to today’s Gulf of Kocaeli.

Then the growth of the Lydian kingdom in 7-6 century BC is analyzed. The kings Alyates and Croesus controlled southern shore of the Sea of Marmara and organize there founding of the Greek colonies, which with their fleets help to stop the continuous passing of Thracians from Euro-pe to Asia Minor and vice versa. In this context the founding of Astakos, probably in the place of today’s Yazlik or Yuvacik is commented as well.

Page 11:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

9

KURULUŞUNDAN YIKILIŞINA KADAR BİTHYNİA KRALLIĞI’NIN SINIRLARI VE GELİŞİMİ

Dr. Ali BORA Ele aldığımız konunun genel kronolojisi, MÖ. üçüncü yüzyılın başların-dan, MÖ. birinci yüzyılın ilk çeyreği arasındaki süreci kapsamaktadır. Hellenistik Dönemin önemli bir parçası olan bu süreç, aynı zamanda si-yasi otorite olarak Bithynia Krallığı’nın ortaya çıkışı ve yok oluşu ile ilgili gelişmeleri içerir. Bu bakımdan çalışmamız, bölgedeki önemli tarihsel gelişmeler eşliğinde, Bithynia Krallığı sınırlarının oluşumu ve gelişimini ele almaktadır.

Antik kuzeybatı Anadolu’nun konu edilen siyasi otoritesinin hükmettiği ta-rihsel coğrafya, Prusias I döneminden itibaren en geniş sınırlarına ulaşan krallığın, o zamanlar bilinen dünyadaki saygınlığı ve bu ortamda oynadığı rolün öneminin bir göstergesidir. Bu bağlamda Bithynia hanedanlığı ile Asia, Kappadokia, Galatia, Paphlagonia, Pontos kralları ve Roma arasın-daki mücadelelerin yanı sıra, bölgenin coğrafi ve topoğrafik özelliklerinin krallığın sınırlarına olan etkileri değerlendirilmektedir.

BITHYNIAN INFLUENCES ON ROMAN IMPERIAL CULT PRACTICES IN THRACE

Dr. Milena RAYCHEVASofia University

Bithynia and Thrace are two geographic regions closely related by the ethnic origin of their inhabitants, as noted by ancient authors as early as Herodotus, Thucydides and Xenophon. These lands continued to share cultural similarities in the following ages, further confirmed by later his-torians. Under Roman rule these territories were transformed, though not simultaneously, into the neighboring provinces of Bithynia et Pontus and Thracia, which still preserved a special connection. Various forms of evidence prove their continuous interaction, usually attested by the flow of artisans from Asia Minor in Thrace, or by the Thracian personal names still used in Bithynia.

Page 12:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

10

The paper will focus on one aspect of the powerful cultural impact of Bithynia on Thrace during Roman age - namely, the influences on impe-rial cult practices. Major Bithynian cities like Nicomedia, Nicaea, Prusias ad Hypium, Apamea flourished in Roman times and set fashion trends in civic and religious life which were copied in Thrace. Very often these trends were brought in by Bithynian natives themselves that settled down in Thrace, as shown by epigraphic evidence. The influences will be traced through a number of parallels between the provinces, and close attention will be paid to the planning of architectural space, the organizing of impe-rial cult events, and especially the individuals and institutions that were involved in emperor worship at municipal or provincial level.

BİTHYNİA BÖLGESİNİN TARİHİ VE KULLANDIKLARI TAKVİM

Doç. Dr. Hülya BOYANAAnkara Üniversitesi

Bithynia kuzeyde Karadeniz (Pontus Euksenios), batıda Çanakkale Boğa-zı (Hellespontos) ve Kocaçay (Rhyndakos), güneyde Sakarya Irmağı (San-garios) ile sınırlanmış, Anadolu’nun kuzeybatısında bulunan bir bölgedir.

M.Ö. V. ve M.Ö. IV. Yüzyıl antik dönem yazarlarının hemen hepsi, Bithynle-ri “Asya Trakları” veya “Trakya Bithynleri”, ülkelerini de “Asya Trakyası” veya “Trakya Bithyniası” diye adlandırmışlardır.

Bu çalışmamızda Bithynia Bölgesi halkının kullandığı takvimi incelemeye çalışacağız. Bithynia’da tapınılan on iki bölge tanrısına göre isimlendiril-miş olan bu takvim muhtemelen Hellenistik Döneme aittir. Çalışmamız-da her aya atfedilen tanrı ve tanrıçalar incelenmeye çalışılacaktır.

Page 13:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

11

DOĞU MARMARA’DA ANA TANRIÇA (KYBELE) KÜLTÜ VE TASVİRLERİ

Kemal ÇİBUKKocaeli Müze Müdürlüğü

1. Ana Tanrıça dönem insanı tarafından neden kadınla özdeşleştirilmiş-tir?

2. Ana Tanrıça inancının olduğu dönemlerde kadının toplum içerisindeki konumu ve Ana Tanrıça’nın doğayla ilişkisi nasıldır?

3. Marmara’nın doğusunda kybele tapınımına işaret eden arkeolojik ve-riler nelerdir?

4. Marmara’nın doğusundaki kybele tasvirlerinin benzer ve farklı yönleri hangileridir?

Bildiride yukarıda sayılan hususlara dikkat çekmek amaçlanmıştır. Ko-caeli (Nikomedia), İznik (Nikaia), Düzce Konuralp (Prusias ad Hypium) ve Bolu (önceleri Bithynion, Romalılar döneminde ise Claudiopolis) Mü-zelerinde yer alan Kybele heykelleri karşılaştırma, anoloji vb. teknikler kullanılarak şekil, içerik yönleriyle sunulmaya çalışılacak olup, Roma’ya başkentlik yapması nedeniyle Nikomedia (İzmit) merkezinde şekillendi-rilecektir.

Kybele, bitkiler ve hayvanlar âleminin yöneticisi ve sahibesidir. Kent ko-ruyuculuk özelliği bulunan Tanrıça Bu özelliği neticesinde ülkeleri ve kentleri korumak adına Anadolu’dan Yunanistan ve Roma’ya taşınmıştır. Kybele kültü, kökeni Paleolitik Çağ Venüs’lerinden Neolitik, Kalkolitik ve Tunç Çağı Ana Tanrıça’larına kadar uzanan, Phryg egemenliği altında, o güne kadar taşıdığı imgelem ile birlikte yeniden biçimlenerek Roma dönemi dâhil olmak üzere gücünü ve etkisini artırarak varlığını ortaya koyan evrensel nitelikli bir külttür. Sümer’de; İnanna, Babil’de; İştar, As-tarte, Mısır’da; İsis, Suriye’de; Atargatis, Girit’te; Rhea, Kültepe tablet-lerinde; Kubaba, Hitit kaynaklarında; Hepat, Frigya’da; Kybele, Agdistis, Lydia’da; Kybebe, Kubebe, Lykia’da; Kybele, Komana Pontika (Karadeniz Ereğlisi, Tokat bölgesi’nin 9 km kuzeydoğusunda) ve Kappodokia’sın-da; Ma, Efes’te; Artemis, Yunanistan ve Roma’da; Gaia, Rhea, Demeter, Mater, Magna Mater, Dindymos, Dindymene, İtalya’da; Venüs, Vesta, Er-menistan ve Hindistan’da; Aditi isimleri ile tapınım görmüş olması onun evrenselliğini ortaya koymaktadır.

Page 14:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

12

Ana Tanrıça; “yaratıcılığı, bereketi, cinselliği, doğumu, çocuk büyütmeyi ve gelişme döngüsünü temsil eden analık simgesi ya da tanrıça” olarak tanımlanmaktadır. Anadolu’da Ana Tanrıça varlığı M.Ö. 6500-7000 yılına dayandırılmaktadır.

Müzelerde bulunan eserlerin tanıtımı, şehrin ve sahip olduğu kültürel değerlerin bilinmesi açısından önemli olduğu için bu bildiri ile Kocaeli Müzesi ve Kocaeli’nin sahip olduğu değere dikkat çekilecektir.

MILETUS - A MAJOR CENTER OF THE ANCIENT ASIA MINOR

Prof. Dr. Gabelia Alik NIKOLAEVICHAbkhazian State University

Miletus - one of the largest and richest of the ancient polis, the metropo-lis of a large number of cities on the coast of the Marmara and the Black Sea, was the largest center of Greek culture. Miletus was the founder of almost all the cities of the North and the Eastern Black Sea region, and therefore the study of its material culture is of great scientific interest.

Herodotus left a vivid description of the events that took place in this an-cient city of Asia Minor, the class struggle during the period of formation of the polis, the policy of Miletus during the Greco-Persian wars and its total destruction after capture by the Persians in 494 BC.

The Greek historians Xenophon and Thucydides wrote about Miletus as well as later writers like Strabo, Pliny, Pausanias and Plutarch. Miles-tones of the history of this city have been studied and refined by later explorers, as well as by the results of archaeological excavations. Great interest attaches to the book of E. Akurgal, Turkish researcher, based on the latest discoveries of the 60s in Smyrna, Gordion, Ephesus, Miletus, Sinop and other places.

Archaeological materials of archaic Miletus are very fragmentary, as the city was destroyed and looted by the Persians during capture in 494 BC. These ruins lie under the buildings of a later period and are partially ope-ned. At the same time, the remains of buildings and archaeological ma-terials provide a glimpse of the material culture of the city.

Archaeological excavations have refined the stratigraphy of cultural la-

Page 15:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

13

yers of the Cretan settlement of Miletus. Fragments of ancient ceramic layer have been found there, and excavations near the Temple of Athena of the 4th century BC have revealed the remains of fortifications, houses and outbuildings of the late Milesian period.

Apparently, in the XII-XI centuries BC, the settlers from mainland Greece began to appear on the shores of the Asia Minor and by the findings of painted vases of the proto geometric style, resettlement has been started from the XI th century BC, relocation process of Ionians lasted for several generations. Cities appeared directly by the sea or by small islands sur-rounded by the sea.

Since the VIIIth century BC, Miletus began to develop rapidly as a trade and craft center. Sea travels of Miletus merchants, founded trading posts or emporiums by the latter ones, and later the colonization activities of Miletus have been of great importance to economy of Miletus, as well as to formation of the polis.

According to various sources Miletus founded around 100 colonies on the shores of the Marmara, Mediterranean and Black Sea.

The appearance of new cities, to which Miletus, as the metropolis, had the live links and where Miletus merchants enjoyed special privileges, had even more contributed to the development of trade, crafts and all sectors of the society of Miletus.

The social structure of Miletus during the under review period has been developing towards an increasing differentiation of property relations.

HİTİTÇE METİNLERDE SAKARYA IRMAĞI

Dr. Kurtuluş KIYMETKocaeli Üniversitesi

Sakarya Irmağı olduğu kabul edilen ırmak adının Hititçe çivi yazılı metin-lerde ÍDŠahiriia (Šahiriya) veya ÍDŠehiriia (Šehiriya) şeklinde görüldüğü, tarihi coğrafya çalışmalarında iddia edilmiştir. Söz konusu ırmak klasik dönemde Saggarios ve Sangarius olarak geçmektedir. Klasik metinler çerçevesinde Sangarius-Sakarya eşitliği konusunda herhangi bir şüphe olmamakla birlikte, Šehiriia kelimesinin tartışmaya yer bırakmaksızın Sakarya Irmağı’nın karşılığı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu

Page 16:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

14

kelime Hititçe metinlerde yedi defa görülmektedir. Bunlardan sadece bir tanesi tarihi içeriklidir. Tarihi metin, Hitit kralı II. Muršili’nin Ayrın-tılı Yıllıkları’dır. Diğer metinlerden birisi IV. Tuthaliya dönemine ait bir toprak bağış belgesi, diğerleri ise dini içerikli metinlerdir. Ne yazık ki bu çivi yazılı belgeler hem kırık olarak ele geçmiştir hem de içerik açısından baktığımızda sağlıklı bir lokalizasyon denemesi için yeteri kadar veri içer-memektedirler. Söz konusu Hititçe belgelerden sadece II. Muršili döne-mine ait olan yıllık parçası kısmen de olsa birtakım ipuçları içermekte ve lokalizasyon konusunda bizlere fikir vermektedir. Bu metne göre Hititler Arzawa seferi esnasında Šehiriya Irmağı ile karşılaşmıştır. Ancak bu ır-mağın Sakarya olduğuna dair yeterli bir veri yoktur. Çünkü Hitit ordusu-nun takip ettiği güzergâh belli değildir.

GEÇ ANTİKÇAĞDA HACYOLU GÜZERGÂHINDA BİR MERKEZ: NİKOMEDİA

Yrd. Doç. Dr. Kamil DOĞANCIUludağ Üniversitesi

M.Ö. 8. yüzyılın sonlarına doğru Megara kolonisi olarak kurulan Astacus, Makedonya kralı Lysimakhos tarafından yıkılınca, Bithynia kralı I. Niko-medes tarafından Nikomedia adıyla yeniden kurulmuş (M.Ö. 264) ve kral-lığın başkenti yapılmıştır. Bithynia Krallığı tarih sahnesinden silininceye kadar da bu unvanını korumuştur. Roma İmparatorluğu’nun doğu poli-tikası çerçevesinde M.Ö. 1. yüzyıl başlarında Pontus kralı VI. Mithridates ile yaptığı savaşlar sırasında Bithynia’nın ve dolayısıyla buradaki yolların önemi artmıştır. Bu süreçte Bithynia kralları Roma yanlısı bir politika izlemişlerdir. Son Bithynia kralı IV. Nikomedes’in M.Ö. 74’de vasiyetle krallığını Roma’ya bırakmasıyla Bithynia eyaleti kurulmuştur. Krallık dö-neminde olduğu gibi Roma döneminde eyaletin metropolis’i Nikomedia olmuştur. Eyalet valileri Nikomedia kentinde oturmuşlardır ve eyaleti buradan yönetmişlerdir.

Nikomedia’dan geçen yollar Roma döneminde önem kazanmakla birlik-te asıl olarak imparator Diokletianus’un (M.S. 284-305) imparatorluğun doğu kısmını buradan yönetmeye başlamasıyla zirveye ulaşmıştır. Daha sonra imparator Konstantinus’un M.S. 330’da başkent olarak Konstan-tinopolis’i seçmesi de Nikomedia’nın önemini azaltmamıştır. Çünkü bulunduğu coğrafya itibarıyla kent, doğudan gelip başkente giden yolla-

Page 17:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

15

rın geçiş rotası üzerinde yer almaktadır. Aynı şekilde Avrupa’dan gelip Doğuya giden askeri, ticari ve dini yolların Anadolu’daki ilk ve en önemli durağı da Nikomedia’dır. Doğuya yapılan seferlerin ana üssü Nikomedia olmuştur. Özellikle Parth Savaşları sırasında eyalet askeri açıdan önem kazanmış ve imparator eyaleti yapılmıştır.

Geç antikçağda Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olma-sıyla Avrupa’dan başlayıp Jerusalem’e ulaşan yollar önem kazanmıştır. Bu dini yola Hacı Yolu denilmiştir. “Hacı Yolu” terimi ilk kez Itinerarium Burdigalense (Bordeaux Seyahatnamesi) adlı bir seyahatnamede ge-çer. Hacı Yolu, Hıristiyan hacı adaylarının Jerusalem’e (=Kudüs) gider-ken kullandıkları ana yol idi. Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden yola çıkan hacı adayları için ilk toplanma merkezi Konstantinopolis idi. Buradan Anadolu’ya geçen hacı adaylarının buradaki ilk durağı da Nikomedia idi. Nikaia-Ankyra-Tarsus-Antiokhia güzergâhını takip eden hacı adayla-rı nihayetinde Jerusalem’e (=Kudüs) ulaşıyordu. Yolun güzergâhı üze-rindeki tartışmalar devam etse de, araştırmacıların büyük çoğunluğu Konstantinopolis-Nikomedia-Nikaia arasındaki bölümü için görüş birli-ğine varmışlardır. Konstantinopolis-Ankyra arasındaki en önemli merkez Nikomedia’dır. Burası Hacı adaylarının önemli durak noktalarından biri olmuştur.

Hacı Yolu hakkındaki bilgilerimiz başta arkeolojik verilere dayanmakta-dır. Bu yol üzerinde bulunan çok sayıdaki miltaşı, köprü ve yol kalıntıları yolun güzergâhı hakkında önemli bilgiler verir. Diğer kaynak grubu Itine-rarium Burdigalense, Itinerarium Antonini, Tabula Peutingeriana vb. gibi seyahatnameler ve antik kaynaklardır.

HANNİBAL’İN ANADOLU’DAKİ FAALİYETLERİ VE LİBYSSA (GEBZE?) ÜZERİNE BİR İNCELEME

Arş. Gör. Onur GÜNDAYCelal Bayar Üniversitesi

MÖ 202 Kasımında, Hannibal’in Romalı General Scipio (Africanus) karşı-sında Zama’da aldığı yenilgi ile Kartaca’nın kaderi tayin olmuştur. Ülke bu savaş sonunda Batı Akdeniz hâkimiyeti mücadelesinde Roma’nın ge-risine düşmüş, Hannibal de Roma’nın ve Kartaca’daki siyasi rakiplerinin baskıları sonunda şehri terk etmek zorunda bırakılmıştır. Roma ile olan mücadelesinden vazgeçmeyen Hannibal, bu amacına en uygun mütte-

Page 18:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

16

fik olarak kendisine doğunun büyük Helenistik hükümdarı olan Seleu-kos kralı III. Antiochos’u seçmiştir. Hannibal’in bu amaçla Anadolu’ya geçişi onun Roma ile olan mücadelesinin ikinci aşamasını oluşturmak-la beraber, Kartaca-Roma savaşları kadar önemli sonuçlar doğurmuş-tur. Hannibal, III. Antiochos dışında kuzeybatı Anadolu’da Helenistik bir krallık olan Bithynia’da kral Prusias’ın da hizmetinde bulunmuş, Prusi-as’ın, Roma’nın müttefiki olan Pergamon krallığı ile olan mücadelesinde onun yanında yer almıştır. Hannibal’in Anadolu’ya geçişi Roma’nın Ana-dolu siyasetini gözden geçirmesine neden olmuş ve bölgedeki yayılışını hızlandırmıştır. İtalya’da neden olduğu yıkımın etkileri taze olduğu için, Hannibal yaşadığı sürece, Roma onu büyük bir tehdit olarak görmüştür. Roma’nın her fırsatta Hannibal’i hizmetinde bulunduğu krallardan tes-lim edilmesini istemesi sonucunda çıkış yolu bulamayan Hannibal Libys-sa’da (Gebze?) intihar etmiştir. Antik ve modern kaynaklarda Libyssa’nın yeri hakkında farklı kayıtlar ve iddialar yer almış, günümüze kadar araş-tırmacılar arasında tartışma konusu olmuştur.

İLK ÇAĞ’DA NİKOMEDİA (İZMİT)’DAN HIRİSTİYANLIK TARİHİNE YAYILAN IŞIK: SANTA BARBARA

Yrd. Doç. Dr. Yüksel GÜNGÖRKocaeli Üniversitesi

İlk çağda Nikomedia, öncelikle, konumu nedeniyle Bithynia Eyalet Mecli-si’nin merkezi olarak eyalette ön plana çıkar. MÖ 29 yılında ise İmparator Augustus, Roma ve kendi adına bir tapınak yapılması için Pergamon’a ve Nikomedia’ya izin verir. Böylece kent, neokoros unvanını alarak eyalette-ki imparatorluk kültünün de merkezi olur. Kenti sahip olduğu, jeopolitik stratejik öneminin de bir göstergesi olarak Hellenistik dönemde Bithynia Krallığı’na ve Roma döneminde, İmparatorluğun doğusuna başkentlik yapmıştır.

Araştırma konumuzun amacı; kentin sahip olduğu bu siyasi ve kültürel zenginliğinin yanında Santa Barbara gibi, Nikomedia’da yaşamış Hristi-yan inancında 14 Koruyucu (Kutsal Yardımcılar) arasında ismi zikredilen St. Barbara’nın Hıristiyanlık tarihi içinde önemini araştırıp, ortaya koy-maktır.

Roma İmparatoru Diocletianus döneminde öldürülen “Roma Martyro-loji”sinde şehit olarak geçen dünya Hıristiyanlığı içinde en çok bilinen;

Page 19:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

17

adına köyler, kentler, okullar, üniversiteler ve sayısız kilise ve şapeller kurulmuş Santa Barbara’nın halen var olan altı kardeş şehrine, Cuzco, Palma de Mallorca, Puerta Vallarte, Toba City, Weihai ve Yalta’ya İzmit’i de ilave ettirmek çok yararlı olmaz mı?

Bu altı kent turizm açısından St. Barbara’yı pazarlayıp ekonomik kazanç-lar elde ederken, Hıristiyanlık Tarihi kaynaklarında yaşadığı yer Niko-media olarak geçer. Tarihsel süreç içinde Osmanlı hâkimiyetine girince Iznikmid, Ismid ve Izmit’e dönüşen kentin “dini turizm” pazarına St. Bar-bara’yı tanıtıp, hak ettiği yeri almasıdır.

KOCAELİ MÜZESİ’NDE BULUNAN TİYATRO KORKULUK BABALARI

Prof. Dr. Neşe ATİKNamık Kemal Üniversitesi

Antik kaynaklar sayesinde Nikomedia antik kentinin tarihine ilişkin olay-lar bilinmesine karşın, şehrin mimarisine ait bilgiler henüz çok sınırlı araştırmalara dayanmaktadır. Nikomedia antik kentinden günümüze gelen taşınabilir eski eserlerin bir kısmı şehrin erken dönemlerine ait olmakla beraber, İzmit Müzesi’ndeki zengin heykeltıraşlık buluntuları ve bezemeli mimari parçalar, şehrin özellikle İmparator Diokletianus ve kurucusu olduğu Tetrarşi Dönemi (285-305) ile imparator I. Justinianos (527-565) arasındaki dönemde önemli bir kent olduğuna işaret etmekte-dir. Kent özellikle de Theodosius Hanedanı (379-457) zamanında önemli bir dini merkez olarak, birçok anıtsal yapısı olan bakımlı bir kent olma-lıdır.

Halen Kocaeli Müzesi’nde bulunan üçü aynı yerde ele geçmiş, toplam dört adet tiyatro korkuluk babası Nikomedia kentinde bir ya da daha fazla sayıda tiyatronun varlığına işaret etmektedir. Büyük olasılıkla Hellenler ya da Romalılar zamanında inşa edilmiş tiyatro binalarında kullanılmış olan bu korkuluk babaları, M.S. 3. yüzyılda Doğu Roma’da gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerine ilginin attığı bir dönemde, tiyatrolarda yapılmış olan bir değişiklik safhasına aittir. Oturma sıralarının orkestradan daha yüksek bir seviyede başlaması ve korkuluklar (balustrade) ile çevrilme-si, oturma sıralarının bulunduğu kavea bölümünü, oyunların sergilendiği orkestra bölümünden seyircileri koruma amacıyla ayrılması Nikome-

Page 20:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

18

dia’da da venationes denilen gladyatör-vahşi hayvan dövüşlerinin sergi-lendiği göstermektedir.

Korkulukları birbirine bağlayan, bacaklarının üst kısmı ve yukarısı betim-lenmiş, insan figürü şeklindeki korkuluk babaları stilistik özellikleri ne-deniyle, şehrin siyasi ve dini nedenlerle önemli olduğu Geç Antik Devir’de yapılmış olmalıdır. Figürlerde kullanılmış olan aksesuarlar ve ellerinde tuttukları objeler, söz konusu korkuluk babalarının içeriklerine ve kulla-nıldıkları dönemdeki kullanım amaçlarına işaret etmektedir.

KOCAELİ ARKEOLOJİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİNDE BULUNAN CAM BİLEZİKLER

Kemal ÇİBUKYrd. Doç. Dr. Gül KARPUZKocaeli Müze MüdürlüğüAtatürk Üniversitesi Cam, MÖ III. binde keşfedilmiş, bilezik olarak kullanımı ise MÖ II. binden itibaren gerçekleşmiştir. Cam bilezikler kesit, süsleme ve renk olarak çeşitlilik gösteren kadın süs eşyalarıdır. Günümüzde Anadolu toprakla-rında bulunan ve kırılgan malzemesine rağmen sıkça karşılaşılan cam bilezikler kültürel miras olarak Roma, Bizans ve İslami dönemleri kapsa-maktadır. Cam bileziklerde karşılaşılan en büyük sorun tarihleme konu-sudur. Özellikle müzeye satın alma yolu ile gelen bileziklerin sade olması ve sade bileziklerin cam yapımında yaklaşık her dönem görülmesi bu tür eserlerin kesin bir tarihe verilmesini zorlaştırır.

Bildiride Kocaeli Müzesi’nde bulunan kazı ve satın alma yolu ile müzeye kazandırılmış 30 adet cam bileziğin teknik, kesit, renk ve süsleme bakı-mından incelenmesi ile Sanat Tarihinde camın takı olarak kullanımına değinilecektir. Müzelerde bulunan eserlerin tanıtımı, şehrin ve sahip ol-duğu kültürel değerlerin bilinmesi açısından önemli olduğu için bu bildiri ile Kocaeli Müzesi’nin sahip olduğu değere dikkat çekilecektir.

Page 21:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

19

KOCAELİ MÜZESİ OSMANLI DÖNEMİ SAAT KOLEKSİYONU Özay TİTİZRamazan SAYİMKocaeli Müze Müdürlüğü Zamanı ölçmek insanoğlu için oldukça önemli bir ihtiyaç olmuştur. Sa-atin tarihsel sürecinde, ilk başlarda basit bir çubukla kurulan düzenek, güneşin yarattığı bir vakit anlayışını ortaya çıkarmıştır. Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarında ortaya çıkan bu rasat çubukları, saatin ilk kez cihaz olarak ortaya çıktığı şeklidir. Çağlar içinde güneş saatinden, su saatine, kum saatine varana kadar birçok farklı ölçüm metodu denenmiştir. 13. yüzyıla kadar güneş, kum ve su saatleri, zaman ölçme aleti olarak beğe-niyle kullanılmıştır.

13. yüzyıldan itibaren gelişen teknoloji ile birlikte ise Avrupa’da, mekaniz-maları bir ağırlıkla çalışan büyük mekanik saatler ortaya çıktı. Başlangıç-ta, portatif ev saatleri şeklinde kullanılan mekanik saatler, zaman içinde köstekli saat olarak ceplere, saat kuleleri olarak da şehirlerin önemli meydanlarına girmiştir. Yirminci yüzyılda saat teknolojisinde büyük iler-lemeler kaydedilmiştir. 1920’lerde enerjisini bir yıl veya daha uzun ömür-lü pilden sağlayan ve kurulmasına gerek olmayan kuvars (quartz) saatler geliştirilmiştir. Günümüzde ise, 1/10 trilyonluk hatayla zamanı ölçebilen atom saatleri geliştirilmeye çalışılmaktadır.

Selçuklular ve Osmanlılar döneminde evlerde su ve kum saatleri, cami, medrese ve kitaplıklarda ise, güneş saatleri beğeniyle kullanılmaktaydı. 1477 yılında Fatih’in Venedik’ten getirttiği mekanik saatlerin benzerleri 16. yüzyıldan itibaren İstanbul’da yerel saat ustalarınca büyük bir ustalık-la yapılmaya başlandı. Osmanlıların ilk mekanik saat yapımcısı İstanbul Rasathanesi’nin kurucusu ve Sultan III. Murad’ın müneccimbaşısı astro-nom Taḳiyyuddīn’dir. Taḳiyyuddīn, Osmanlı mekanik saatçilerinin, bilgile-rinden faydalandığı bir yol gösterici olmuştur. 19. yüzyıldan itibaren saat, sultanların çevresindekilere hediye olarak verilmekten, çeyiz sandıkları-nın vazgeçilmez bir parçası ve evlenen çiftlere verilen değerli bir hatıra olmaya kadar günlük hayata önemli bir eşya olarak girmiştir.

Bu kapsamda tarafımca Kocaeli Müze Müdürlüğü koleksiyonunda yer alan Osmanlı Dönemi saatleri incelenip kültür tarihine ve şehir hafızası-na bir katkı sağlanması umut edilmektedir.

Page 22:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

20

KOCAELİ MÜZESİ KOLEKSİYONU BİZANS DÖNEMİ SİKKELERİNDEN ÖRNEKLER Zuhal UYKALKayhan AKDENİZKocaeli Müze Müdürlüğü

Sikke, dilimize Arapçadan geçmiş bir kelimedir. Ünlü tarihçi Herodot ilk sikkenin Lydialılar tarafından bastırıldığından bahsetmektedir. Lydia’lılar M.Ö. 7. yüzyıl ile 6. yüzyıl büyük bir uygarlık kurmuşlar ve M.Ö 640-630 tarihlerinde ilk sikkelerini altın ve gümüş karışımı olan elektrondan dar-betmişlerdir.

Sikkeler; ilk basılışlarından bu yana, yüzyıllar önce yaşamış toplumlar hakkında bilgiler veren ve tarihi konuşturan belge niteliğindedirler. Bu özellikleri nedeniyle bu nesnelerin incelenmesi bir bilim dalı olarak kabul görmüş ve nümismatik bilimi doğmuştur. Grekçe “nomisma” ve Latin-ce ise “numisma” sözcüklerinden türetilmiştir. Osmanlıcada bu kavram “ilm-i meskukat” ya da kısaca “meskukat” olarak geçecektir.

Bizans İmparatorluğu’nda darp edilen sikkelerin betimlemeleri öncelikli olarak Hıristiyan inancını ve Roma devlet fikrini yansıtmaktadırlar. Nü-mismatlar için Bizans dönemi tarihi, o zamana değin Doğu ve Batı Ro-ma’da (476’daki çöküşüne değin) geçerliliği olan eski Roma sikke siste-minin, hükümdarlığı zamanında köklü değişikliğe uğradığı İmparator I. Anastasios (491-518) ile başlamaktadır.

Kocaeli Tarihi açısından büyük önem arz ettiğini düşündüğümüz, Kocaeli Müzesi koleksiyonunda kayıtlı Bizans Sikkeleri, bu çalışma ile tarafımız-dan incelenerek tespitlerimiz değerlendirilecektir.

Page 23:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

21

BİR ROMA İMPARATORLUĞU BAŞKENTİ NİKOMEDİA Dr. Murat ÖZTÜRKFırat Üniversitesi Başkent seçimi tarih boyunca bütün devletler için kritik bir karar olmuş-tur. Bu seçimde jeopolitik konum, coğrafi ve demografik yapı, devletin hedefleri gibi pek çok etken vardır. Ancak bazen de tarihi süreç içerisinde yaşanan gelişmeler, bazı şehirlerin seçilmesine sebep olur. Bu duruma en iyi örneklerden biri de İzmit’in 46 yıl boyunca Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmasıdır.

Roma İmparatorluğu’nun bölünüp doğunun Bizans adını aldığı yıllar tam bir karmaşa içerisinde geçmiştir. Başkent Roma iken ve imparatorlu-ğun ikiye ayrılma süreci henüz başlamamışken, Roma’dan Pers seferi için yola çıkan İmparator Numerian hastalanır ve İzmit (Nikomedia)’te ölür. Yaklaşık elli yıldır devam eden kargaşa ortamının sona ermesini isteyen ordu, süvari birlikleri komutanı Diocletian’ı imparator yapar. Di-ocletian’ın, nispeten rahatlıkla, imparator olması bu iç karışıklıkların bir sonucudur. Tek bir rakibi ortaya çıkmıştır ve onu ordunun da desteğiyle mağlup etmiştir. Diocletian 1 Nisan 284’te İzmit’te taç giyerek Roma İm-paratoru ilan edilir.

Diocletian imparatorluğun aşırı büyüyüp hantallaştığı, düşmanlarının aşırı çoğaldığı ve iletişim yollarının tek bir hükümdarca layıkıyla yöne-tilemeyecek kadar uzun olduğu sonucuna varmış ve tahtını Maximianus adlı eski bir silah arkadaşıyla paylaşmaya karar vermişti. Diocletian, im-paratorluk tacını giydiği şehir olan İzmit’i imparatorluğun başkenti ilan etti. Böylece Roma İmparatorluğu’nun dönüşüm ve bölünme süreci de başlamış oluyordu.

İzmit (Nikomedia), bu dönemde kısa sürede Antiokheia (Antakya), Alexandria (İskenderiye) gibi görkemli Roma İmparatorluğu şehirleri ile karşılaştırılabilecek kadar gelişti. Öyle ki İzmit, Roma ile dahi karşılaştı-rılır hale geldi.

46 yıl doğu boyunca Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapmış olan İzmit, ilerleyen yıllarda da özellikle konumu sebebiyle önemini koru-muştur. Çalışmamızda, İzmit’in başkent oluş süreci, 46 yıllık başkentlik dönemi ve doğu Roma’nın başkentinin tekrar değiştirilerek İstanbul’ a taşınmasının üzerinde duracağız.

Page 24:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

22

İMPARATORLUK BAŞKENTİ NİCOMEDİA’NIN RENKLİ İHTİŞAMI: ÇUKURBAĞ KURTARMA KAZILARINDA ORTAYA ÇIKARILAN GÖRKEMLİ ROMA ANITI Yrd. Doç. Dr. Tuna ŞARE AĞTÜRKÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkentiyken ihtişamlı yapılarıyla dün-yanın en büyük şehirlerinden biri olan antik Nikomedia, günümüzde en-düstri kenti Kocaeli’nin hemen altında yatmaktadır. Bu sunum, 2001 ve 2009 yılları kurtarma kazılarında Kocaeli şehir merkezi Çukurbağ Mahal-lesi’nde bir binanın temelinde bulunan ve Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alınan görkemli bir Roma yapısına ait çokrenkli rölyef ve heykellerin bilimsel araştırmasını içeren TÜBİTAK projemizin (115K242) tanıtımını ve ön bulgularını içerir. Proje kapsamındaki Çukurbağ bu-luntuları, sanat tarihsel ve arkeometrik metotlarla değerlendirilecek ve ait oldukları yapı dijital 3D modelleme yoluyla ayağa kaldırılacaktır. Çokrenkli Çukurbağ rölyeflerinin en çarpıcı özelliği şimdiye kadar an-tik Roma sanatında bilinen renkleri en iyi korunmuş örnek olmalarıdır. Projede renkli Çukurbağ rölyef ve heykelleri X ışını floresans spektro-metresi ve 3 boyutlu lazer teknikleri ile taranarak, imalat izleri eksiksiz belirlenecektir. Bu teknik bilgilerin yanı sıra rölyefler üzerindeki tasvirle-rin karşılaştırmalı sanat tarihsel analizi ile Roma tarihi aydınlatılarak son yılların en çarpıcı arkeolojik buluntularından olan Çukurbağ Anıtı bilime tanıtılacaktır.

Çukurbağ malzemesi, 40 parça figürlü rölyef blok ve rölyeflere ait kırık parçalar, en az 4 adet heykele ait parçalar ve hala kazı alanında bulunan onlarca mimari öğeden oluşmaktadır. Rölyeflerin üzerinde tasvir edilen tarihi konular arasında savaş, tutsak alınan esirler, göç, zafer geçidi, as-keri sefer ve dini tören bulunmaktadır. Rölyefler ayrıca mitolojik anla-tımlar ve gladyatör oyunları, at arabası yarışları, tiyatro sahnesi gibi antik kentteki sosyal hayata dair tasvirleri de içerir. Yürüttüğümüz ön çalışma buluntuların ait oldukları yapının 3. yüzyılın sonlarında imparator Diok-letioanus’a ithafen, kent Roma İmparatorluğu başkenti iken yapılmış bir zafer anıtı olduğuna işaret eder. Renklerin çok canlı şekilde korunmuş olması, anıtın yapılışından hemen sonra, güçlü bir depremde yıkıldığı iz-lenimini verir.

Projemiz ile tanıtılacak olan Çukurbağ Anıtı, Nikomedia’nın antik Ro-

Page 25:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

23

ma’ya eşdeğer arkeolojik potansiyelini ortaya çıkaracak, sanayi ve dep-rem bölgesi olarak tanınan Kocaeli’nin kültür turizmini arttıracak ve Kocaeli halkının kültürel miras bilincinin gelişmesine yardımcı olacaktır. Proje, kazılar sırasında çalınan, aynı yapıya ait iki renkli rölyef blokun bu-lunmasına da yardımcı olacaktır. Bu proje ile Çukurbağ kazı alanın he-men yanında başlatacağımız arkeolojik çalışmalar hızlanacaktır. Bütün-sel bir çalışma ile Dünya Kültür Mirası’na kazandırılacak olan Çukurbağ Anıtı ve kazı alanı, oluşturulacak bir arkeopark projesinin ideal parçaları olacaktır.

BİZANS–ARAP MÜCADELELERİNDE KOCAELİ (NİKOMEDİA) VE ÇEVRESİ Arş. Gör. Muhittin ÇEKENYrd. Doç. Dr. Şükran YAŞARAdnan Menderes Üniversitesi Asırlardır süren Sasani- Bizans mücadelesi, Sasanilerin 642 yılında Ni-havend Savaşı’nda İslam devleti tarafından yıkılmasının ardından yerini, Arap-Bizans mücadelelerine bırakmış ve Anadolu yerleşimleri gibi, Ni-komedia da bu mücadelelerden doğrudan ve dolaylı olarak etkilenmiştir.

Arap-Bizans mücadelelerinin temelinde Arapların İstanbul’u ele geçirme isteği yatmaktaydı. Bu isteği dini-askeri-ekonomik amaçlarla harmanla-yan dönemin İslam Devletleri Emeviler ve Abbasiler, kendi dönemlerinde İstanbul’a yönelik önemli seferler düzenlenmişlerdi. Bu seferler esna-sında Kocaeli (Nikomedia) ve çevresi, hedef noktayı teşkil eden İstanbul’a giden yolda stratejik bir güzergâh noktasını teşkil etmekteydi.

Çalışmamızda Arapların İstanbul’u almak için düzenledikleri seferlerde izledikleri güzergâh ve bu güzergâh bağlamında Kocaeli’nin konumu be-lirlenecek, Bizans Arap mücadelelerinin nedenleri ve bu mücadeleleri-nin genelde Bizans’a (yönetsel-dini-askeri…) özelde Kocaeli ve çevresine olan etkileri üzerinde (kaynaklar ve araştırmalar ışığında) durulacaktır.

Page 26:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

24

GEBZE’DE BİR BİZANS SARNICI Rıdvan GÖLCÜKEsra KAHRAMANKocaeli Müze Müdürlüğü Gebze’de bulunan “Gebze Tarihi Çarşı Hamamı” olarak geçen hamamın, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523 yılında inşa ettirildiği, yine Çoban Mustafa Paşa’nın aynı tarihte yaptırdığı, Gebze Çoban Mustafa Paşa Kül-liyesi’nin 200 m güneydoğusunda ve bu külliyeye gelir sağlamak üzere yaptırıldığı bilinmektedir. Çifte hamam olarak düzenlenen yapıda kadın-lar ve erkekler kısmının birbirinin simetriği olduğu planlarından anlaşıl-maktadır. Bu kompleksin yaklaşık olarak 15 metre kuzeyinde, tamamen zemin altında kalmış olmakla beraber, tonoz sırtının bir bölümü yüzey-den gözlemlenebilen bir sarnıç bulunmaktadır. Sarnıç doğu batı doğ-rultusunda uzanmakta olup görülen bölümünden tonozunun tamamen tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Sarnıcın doğu ucunda yer alan uzunca zaman önce yapılmış yol ile kesintiye uğradığı, kaldırım seviyesinin biraz üzerinde yer alan sarnıç kemerinden anlaşılmaktadır.

Hamam her ne kadar 16. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olsa da, sarnıcın yüzeyden gözlemlenebilen bölümlerinde, pişmiş toprak tuğla ölçüleri ve derz dolgusundan yola çıkılarak yapının Bizans Dönemi, 10- 12. yüzyıla tarihlenebileceği tahminin de bulunulabilir.

Kocaeli Müze Müdürlüğü tarafından sarnıç ve hamam etrafında yürü-tülen kazı süreci ile birlikte; doğal kayaya oyularak yapılmış sarnıcının açığa çıkartılarak, özelde onun hamamla olan ilişkisini anlamaya çalış-mak genelde ise Kocaeli Su Tarihine ilişkin yeni verilerin ortaya konması hedeflenmektedir.

Page 27:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

25

MEGALITHIC AND ROCK CUT SANCTUARIES OF ANATOLIA AND THE BALKANS: COMPARATIVE ANALYSIS

Prof. Dr. Vassil MARKOVSouth-West University In comparative terms are treated megalithic and rock sanctuaries of western Asia Minor and the Balkans. Analyzed is the spectacular sanctu-ary “The city of Midas” in Anatolia, and the significant sanctuaries “Kovil” in the Eastern Rhodope Mountains and “Markov Stone” in the Rila Moun-tains. They are located in the Balkans. Finally, conclusions are made for the common features and specificities of the megalithic culture on both sides of the Straits.

THE ILLICIT TRADE OF ANTIQUITIES IN THE AEGEAN AREA

Dr. Sotiriou KONSTANTINOS-OrfeasUniversity of Athens

The destabilization of Syria, Iraq and Libya, combined with the financial crisis in Greece, raise the need to further investigate the phenomenon of illicit trade of antiquities in the Eastern Mediterranean countries. The Greek Police granted for the first time full access to the files of the De-partment of Smuggling of Antiquities, so that they can be analyzed within the framework of a research program of the University of Athens. So far 100 separate cases of crimes relating to the smuggling of antiquities in Greece and the Eastern Mediterranean have been analyzed. This analy-sis allows valuable new insights: 1) to determine the social profile of the arrested persons, 2) to estimate the value of the illegal antiquities based on the assessments of the Greek Ministry of Culture, 3) to determine the type of antiquities preferred by the persons involved in this illicit trade, 4) to show the involvement of the arrested persons with the organized crime or other illegal activities. “The International Symposium on the history of Kocaeli.” offers an excellent opportunity to present the preli-minary results of this research to an international audience.

Page 28:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

26

GAZİ SÜLEYMAN PAŞA DEVRİ ÖNCESİNDE BİZANS DÖNEMİNDE KOCAELİ İLİ ARKEOLOJİSİ VE TARİHİ Prof. Dr. Ergün LAFLIDokuz Eylül Üniversitesi 1316 (?) ile 1357/1360 arası yılları arasında yaşayan ve “Rumeli Fatihi” olarak bilinen Gazi Süyleman Paşa 1337 yılındaki İzmit fethinde büyük rol oynamıştır. İzmit kentinin ismi, Bizans Dönemi’ndeki ismi ile Nikomedeia (Νικομήδεια), işte bu devirden hemen sonra “İznikomid”, daha sonraları ise “İznikmid” ve “İzmid” olmuştur. Kocaeli ile ilgili olarak İ.S. 4. yüzyılın ortasından bilinen en önemli tarihi kayıtlardan biri 24 Ağustos 358 yılında kentte yaşanan büyük depremdir. Bu tarihten sonra 50 gün boyu kentte yangınlar sürdüğü bilinmektedir. Aralık 362 tarihinde yine deprem olmuş ve Nikomedeia’da ayakta kalan son yapılar da bu deprem sonrası yıkıl-mıştır. İ.S. 395 yılında İstanbul’un Doğu Roma İmparatorluğu’nun merke-zi olması ile Nikomedeia’nın önemi azalmaya başlamıştır. Ancak kentin nüfusu İ.S. 5. ve 6. yüzyıllarda yüksek olmalıdır. İ.S. 8. yüzyılda Persler ile Arapların Bizans ile yaptıkları savaşlarla İzmit kenti yeniden yağmalan-mıştır. İzmit’in biz Türklerin eline ilk geçişi 11. yüzyılda olmuştur. 1078 yı-lında I. Süleyman Şah (1077-1086) Nikomedeia’yı ele geçirdi. 1085 yılında I. Alexios Komnenos (1081–1118) yapılan savaşlar sonunda Nikomedeia ile birlikte Marmara´nın güney kıyılarını geri alarak Bizans topraklarına kattı. 1096’da Bizans’a gelen Haçlılar İzmit Körfezi’ndeki bütün köylerle Nikomedeia´yı yağmaladı. Nikomedeia, 1101’de İkinci Haçlı Seferi’ne ka-tılan ordunun bir kolunca ele geçirildi. Dorylaion’a (Şarhöyük, Eskişehir) yürümek için kentten ayrılan Haçlı ordusu, Türklerin direnişiyle karşılaş-tılar. Bu direnişten sonra Haçlılar yağmayı Bizans topraklarına yöneltti. Haçlılar yerli halkça kovuldu. Kent 1337’ye dek Bizans egemenliğinde kaldı. Kentin Osmanlılara geçişi Orhan Bey (1326–1362) döneminde oldu. 1327 yılında Akça Koca; Kandıra, Karamürsel ile birlikte İzmit Körfezi’nin güneyini aldı. Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında bulunan bölgeler-de yaşayan halka iyi davranmaları, İzmit çevresindeki kalelerin önemli bir bölümünün 1333’da teslim olmasını sağladı. 1337’da kentte açlık baş gösterince İzmit’in tümü ele geçirilebildi. Bu tarihten sonra İzmit, Os-manlı sancağı oldu. İlk sancak beyi Süleyman Paşa oldu. Bu bildiride İ.S. 4. yüzyıldan 14. yüzyıla kadarki süreçte Kocaeli İli’ndeki arkeolojik ve ta-rihi değerler bütüncül olarak ele alınacaktır.

Page 29:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

27

HAÇLI SEFERLERİ VE İZMİT

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin KAYHANÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

İzmit, başkent İstanbul’a en yakın Bizans şehri idi. Bu da ona büyük ko-laylıklar sağlıyor ve durumunu güçlendiriyordu. Haçlı Seferlerinin başla-ması ile bu şehrin önemi bir kat daha arttı. Anadolu’dan geçmek zorunda kalan Haçlı ordularının toplantı ve karargâh bölgesi oldu ve bu özelliğini XII. asır boyunca yapılan Haçlı Seferleri sırasında korudu. Kara yoluyla Batı Avrupa’dan İstanbul’a kadar gelen Haçlı orduları burada toplanarak Anadolu’dan geçmek için burayı toplanma alanı yaptılar. Özellikle Kivetot hep Haçlıları çağrıştırdı. Haçlı ordularının iaşeleri İzmit’ten temin edildi. Şehir halkı hiç istememelerine rağmen Haçlı ordularına yardım etmek zorunda kaldılar.

Biz bu çalışmada, ilk dört Haçlı seferi ile 1101 tarihli Haçlı seferinin ya-pılması sırasında İstanbul’a gelen Haçlı ordularının Anadolu’da toplantı yeri olan İzmit’in durumu hakkında tarih kayıtlarına geçen bilgileri değer-lendirerek, XI. yüzyılın sonlarından XIII. yüzyılın başlarına kadar yaşanan gelişmeleri ele alacağız.

XI. VE XII. YÜZYIL’DA İZMİT ÇEVRESİNDE SELÇUKLU - BİZANS ÇEKİŞMESİ Prof. Dr. Altan ÇETİNGazi Üniversitesi XI. yüzyıl Türklerin Anadolu’ya girişi ile birlikte Bizans özelinde yakın doğu tarihinin en mühim değişimlerine sahne oldu. Doğu kilisesi Büyük Şizma sonrasında siyasi üstünlük hatta varlığını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalırken “güç” merkezli Bizans hâkimiyet mücadeleleri şimdi yeni müdahiller ile farklı bir vecheye kavuşacaktır.

Yaşlı Nikephoros Botaneiates ile İmparator Mikail Dukas arasındaki hâ-kimiyet mücadelesi bahsi geçen yeni dönemin ilk vakıaları idi. Zira her iki tarafın yanı başlarına kadar gelen Türklerin savaşçı kimliklerinden istifa-de etmek adına bu mücadeleye dâhil etmeleri onları önce İznik akabinde de başkentin yanı başındaki İzmit’e dek taşıdı.

Page 30:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

28

İznik’e gelen ilk gruplar yukarıda ifade edilen mücadeleye ek olarak son-rasında Komnenos ailesinden Nikephoros Melissenos, Botaneiates’e baş kaldırdığında da devreye girdiler. Süleyman Şah burada fethedilen her mevkiye Türkleri yerleştirdi. Jorga’ya göre Ragusa’daki Bosna prensle-rine benzer bir statü kazanan Süleyman Şah bundan kısa bir süre sonra İzmit’e de hâkim oldu ki Rum kaynaklarında ona bir sultan olmamasına rağmen “Bütün Doğu’nun Sultanı” dediler. Bu andan itibaren Türklerin İzmit’teki varlığı sürekli problem çıkardı. Onları bu şehrin dışında tutma çabaları Ebu’l Kasım’a karşı başarılı oldu ise de Sultan Melikşah’ın oğlu Porsuk karşısında yeniden İzmit’e çekilmek kaçınılmaz oldu.

Bu çalışmada Bizans iç mücadeleleri ve Bizans-Selçuklu çekişmesinde bir uc nokta olarak İzmit’in konumu üzerinde durularak, stratejik konu-mun Doğu Roma’nın ve dahi Selçuklu Türklerinin bölgedeki varlığına te-siri izah edilmeye çalışılacaktır.

SELÇUKLU AKINLARI VE KOCAELİ BÖLGESİ

Yrd. Doç. Dr. Ahmet TOKSOYRecep Tayyip Erdoğan Üniversitesi

Selçuklu sultanı Alp Arslan’ın Malazgirt zaferini müteakip yapılan Tür-kistan seferinde şehit olması üzerine Büyük Selçuklu tahtına Melik-şah geçti. Bu arada Zaferden sonra yapılan barışın Romanos Diogenes’in ölü-mü sebebiyle bozulması üzerine Alp Arslan’ın emriyle fetih hareketleri-ne devam etmekteydiler. Selçuklu şehzadeleri Süleyman-şah, Mansur, Alp-İlig ve Devlet başta olmak üzere, Artuk, Tutak ve diğer Selçuklu baş-buğları Orta Anadolu’da fetih hareketlerine devam ettirdiler.

Büyük bir endişeye kapılan Bizans imparatoru Dukas, Selçuklu harekâtı-nı durdurmak için büyük bir ordu hazırladı. İonnes Dukas ve Nikephoros Botaniates’in komuta ettiği bu ordu, Selçuklular üzerine hareket etti. Bu sırada Artuk Bey, İzmit yönünde fetihler yapmaktaydı. Bizans komutanı Nikephoros Botaniates, Artuk Bey savaşmak yerine onunla bir anlaşma yaparak, onu Bizans imparatoruna isyan etmiş olan Ursel üzenine akın yapmaya razı etti. Artuk Bey, bu asi komutan üzerine hareket ederek onu esir aldı. Devletin genişleme planları Büyük Selçuklular tarafından ha-zırlandıktan sonra Kutalmış oğlu Süleyman-Şah, Anadolu’da fetih hare-ketlerine başladı.

Page 31:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

29

1075’te İznik’i fethederek burayı kendine merkez yapan Kutalmış oğlu Süleyman-Şah, Bizans’ın içinde bulunduğu iç karışıklıklardan yararla-narak devletinin sınırlarını Marmara, Karadeniz ve Akdeniz yönlerinde genişleterek kısa zamanda Bursa yörelerinden başka, Kocaeli yarımada-sını da elle geçirerek Üsküdar ve Kadıköy’e doğru ilerledi. Hatta Anadolu kıyılarında gümrük daireleri kurarak boğazdan geçen gemilerden vergi almaya başladı. Aynı zamanda İznik’e yerleşen Selçuklular İstanbul ve Anadolu arasındaki münasebeti kesmek amacıyla önemli yolları ele ge-çirmek istediler.

İznik’i fethi, Hıristiyan dünyası için önemli bir kayıptı. Zira İznik I. Kon-sül’ün toplandığı yerdi. Buranın fethiyle Türkler, artık Anadolu’da kesin olarak yerleştiklerini gösterdiler.

TÜRKİYE’DE YEREL TARİH VE ŞEHİR TARİHÇİLİĞİNİN YERİ, ÖNEMİ VE BUGÜNKÜ DURUMU

Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRKFırat Üniversitesi

Dünyada tarih anlayışındaki gelişmelere paralel olarak özellikle 20. yüz-yılın ilk yarısından itibaren ülkemizde de tarih alanında önemli gelişmeler meydana geldi. O zamana kadar daha çok siyasî tarih alanında yoğunla-şan çalışmalar, iktisadî ve sosyal tarih alanına yöneldi. Avrupa’daki tarih ekollerinin tesiriyle tarihin arka planındaki muharrik güç unsurlarının tarihi önem kazandı. Tapu tahrir ve şer’iyye sicilleri gibi arşiv belgeleri ve kanunnâmeler yayınlanmaya başlandı. Yüzyılın son çeyreğinde mahallî tarih araştırmaları rağbet buldu. Bu gelişmeler tarihçiliğimiz açısından elbette önemlidir.

Gerçekte tarih bir bütündür, bu bütünlüğün incelikleri teferruatta gizlidir. Yani mahallî tarih çalışmaları bütünün esasıdır. Mahallî/bölgesel tarih, genel tarihin anlaşılmasında çok önemlidir. Zira her bölgenin coğrafî ve sosyo-iktisadî şartları farklıdır, buna bağlı olarak mahallî uygulamalar da farklıdır. Onun için tarih araştırmalarında cüz’den küle (parçadan bütü-ne) seyreden takip edilmelidir.

Bu itibarla belki de İstanbul’a çok yakın olduğu için üzerinde fazla çalışıl-mayan Kocaeli tarihinin de araştırılması elbette önemlidir. Zira en eski çağlardan itibaren çok hareketli olan bölge, Osmanlı döneminde çok hızlı

Page 32:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

30

değişen bir statü ile idare ediliyordu. Anadolu’nun sağ, orta ve sol kolları mutlaka Kocaeli’nden geçerdi. Coğrafî konumu ve zenginliği dolayısıyla İstanbul’un iaşesinde, yakacak odun ve kömüründe önemli bir mevkie sahipti. Millî Mücadele’de de Kocaeli’nin önemi malûmdur.

Şimdiye kadar mahallî tarih alanında pek çok kıymetli çalışma yapıl-mıştır. Ancak geçen zaman içinde bir moda haline gelen bir anlayışla bu çalışmaların çoğunun birbirinin benzeri olduğu görülmektedir. Özellikle Anadolu’da yapılan sancak çalışmaları bu meyandadır. Çünkü Anado-lu’da iktisadî ve sosyal alandaki uygulamalar aynıdır.

Öte yandan geçtiğimiz yirmi otuz yıllık süreçte resmî tarih-gayri resmî ta-rih tartışmaları etrafında yerel tarihçilik fikri ortaya atıldı. Şimdiye kadar yapılan bütün tarih çalışmaları, arşiv belgeleri, istatistikler, kanunnâme-ler, resmî tarih olduğu gerekçesiyle reddedildi. Bunun yerine herkes ta-rafından bilinen maksatlarla, kendilerince esas kabul ettikleri, özellikle seçilmiş bazı hatıralar esas kaynak kabul edildi ve bu hayalî ve yönlendi-rilmiş maksatlı hatıralar etrafında bir tarih oluşturulmaya çalışıldı.

Tarih, dar bir coğrafya veya birkaç yüzyıla sığmayacak derece geniş ilmî bir alandır. Hele Türk tarihi, sadece Anadolu’dan ibaret olmayan, belki de dünyanın en geniş ve derin tarihidir. Bu uzun tarihî süreçte karşı karşıya geldiğimiz ve mücadele ettiğimiz ülkelerin tarihlerinin bilinmesi de, ta-rihçiliğimiz açısından hayatî önemi haizdir. O halde mahallî tarih derken sadece Anadolu ve Osmanlı dönemi değil, Türkistan, Hint, Çin, Kafkas-ya, Karadeniz, Avrupa, Akdeniz, Afrika ve nihayet Orta Doğu’nun yatay ve dikey tarihi anlaşılmalı ve bu alanda uzmanlar yetiştirilmelidir. Dünya coğrafyası için bölgesel uzmanların yetiştirilmesi, tarihçiliğimize büyük yenilik ve zenginlikler getireceği gibi gelecekte millî siyasetimizin de ilmî esaslara dayandırılmasını sağlayacaktır.

Page 33:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

31

KOCAELİ ŞEHİR TARİHİ ÇALIŞMALARINA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ

Doç. Dr. İbrahim ŞİRİNKocaeli Üniversitesi

Dünyada şehir tarihi çalışmaları 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamış gü-nümüze kadar artarak devam etmiştir. Kocaeli şehir tarihi çalışmaları İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi şehir tarihleri dikkate alındığında henüz emekleme aşamasındadır denilebilir. Şehrin tarihinin ihmalinde ya da yeterince ciddi çalışmaların yapılmasında İstanbul’a yakınlığı “mer-keze en yakın taşra” olması etkili olmuştur denilebilir. Bu bildiride dün-den bugüne Kocaeli şehir tarihi çalışmaları kritize edilerek şehir tarihi konusunda sorunlar ve çözüm yolları dile getirilecektir.

“İL / EL” KAVRAMI VE “KOCAELİ”

Prof. Dr. İlhan ŞAHİNİstanbul Üniversitesi

Osmanlı Beyliği’nin en erken dönemlerinden itibaren oluşmaya başlayan Osmanlı tarihî coğrafyasının en belirgin özelliklerinden biri, hususi adlar taşıyan bölgelerin ve idarî birimlerin oluşmaya başlamasıdır. Ancak bu bölgelerin ve idarî birimlerin nasıl oluşmaya başladığı ve her birinin hu-susi ad almasında hangi sebeplerin veya kıstasların rol oynadığı ile ilgili maalesef yeterli bilgiye ve araştırmaya sahip değiliz. Bu durum Osman-lıların erken dönemlerinden itibaren oluşmaya başlayan “Kocaeli” adı ve bölgesi için de geçerlidir. Bu bakımdan bildirimizde modern coğrafyanın ilke ve yöntemlerini de kullanarak geçmiş zaman dilimi içinde “Kocaeli” adının ortaya çıkışını, oluşumunu ortaya koymak ve böylece söz konusu adı hem tarihî hem de dil bilimi açısından incelemek istiyoruz. Bildiriyle ilgili Osmanlı öncesi ve Osmanlı dönemi kaynakları mukayeseli olarak kullanılacaktır.

Page 34:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

32

HOCA/KOCA TERİMİ VE ORTA ASYA’DAKİ YANSIMALARI Dr. Kayrat BELEKKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Türklerin zaman zaman hükümleri altında bulundurdukları Merkezî Asya, Anadolu ve Ön Asya ülkelerinde ortaya çıkarmış oldukları kültür değerlerinden bir olan Türk-İslam yazılı ve arkeolojik kaynaklarındaki aynı kültürü paylaşmaktan doğan benzerlikler dikkati çeker. Bu bağlam-da ayrıca saha araştırmaları sonucunda elde ettiğimiz Tanrı Dağların-daki Türk-İslam kitabelerindeki bir yansıması olan Koca/Hoca temrinin sosyo-kültürel tarihimizdeki benzer yönlerini ilim dünyası ışığına tabi tutmaktır. Bu vesile ile bildirimizde Orta Asya’daki tarihi ve arkeolojik (yazıtlar) kaynaklarda adı geçen “Hoca” veya “Koco” temrinin Müslüman Türkleri tarafından nasıl algıladığı veya sosyal tabaklara göre hangi dü-zeyde kullanıldığı, bunun Türk-İslam kültüründeki -aynı kültür bağı al-tında birleştirmeye yönlendiren- anlamının muhtevasını taşıyan bilgileri kronolojik dönemine göre mukayeseli olarak ele alacağız.

Dolayısıyla “Hoca”/“Koco” terimi her ne kadar İslami kültür zeminini ta-şısa bile Türk-İslam tarihi çerçevesindeki farklı dönemlerde ve coğraf-yalarda çeşitliliğini arz etmiştir. Buna istinaden Türk-İslam kaynakları yapıldıkları çevrenin ve devrin inançlarının, âdetlerinin, sanat gelenek-lerinin, iktisadî ve sosyal şartlarının müşterek ürünüdür. Oysaki araştır-makta olduğumuz kaynaklar sadece bir milletin bulunduğu ülkelerdeki kültür birliğini ortaya çıkarmakla kalmayıp, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan aynı kökten gelen milletlerin menşeini de ortaya koymaktadır.

GAZA HAREKETLERİNİN ORTA ASYA’DAKİ KÖKLERİ

Doç. Dr. Taalay ŞARŞEMBİYEVAArş. Gör. Nurgül SULEYMANOVAKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve ilk dönemlerinde “gaza” hareketleri çok önemliydi. Bu bağlamda uçlarda Kocaeli bölgesinin fatihleri Akça Koca, Konuralp ve Gazi Süleyman Paşa gibi “gaza” hareketlerinde bulunan ön-derler ortaya çıktı. Osmanlıların kuruluş meseleleri izah edilirken”gaza” hareketleri önemli bir yer tutar. Ancak böylesine önemli bir konu izah

Page 35:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

33

edilirken Osmanlıların atalarının geldiği Orta Asya bağlantısı ihmal edil-miş gözükmektedir. Bu bakımdan biz bildirimizde Türk dünyasının en önemli ve büyük destanı olan Manas destanında Manas’ın Çinlilere karşı yaptığı Çong Kazat (Büyük Gaza) konusunu ele almayı, bir gaza liderinin nasıl ortaya çıktığını, nasıl yetiştiğini, nasıl gaza lideri olduğunu ve gaza hareketinde bulunan bir kahramanın özelliklerinin ne olması gerektiğini ve böylece Kocaeli bölgesinde gaza hareketlerinde bulunan Gazi Süley-man Paşa, Kara Mürsel Alp ve Akça Koca gibi “gaza” liderlerinin nasıl ortaya çıktığını, nasıl uçlarda “gaza” lideri olduklarını karşılaştırmalı ola-rak ele almayı ve sonunda bilinen noktaları esas alarak bilinmeyenleri ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz. Bildirimizde kaynak olarak yazılı ve sözlü kaynakları mukayeseli olarak kullanacağız.

OSMANLI KURULUŞ DÖNEMİNDE GAZA İDEOLOJİSİ VE GAZİLİK

Prof. Dr. Rhoads MURPHEYİpek Üniversitesi Anadolu topraklarında gazi unvanının dini ve askeri özellikleri bir arada bulunduran kişilere verildiği bilinen bir gerçektir. Anadolu Selçuklu İm-paratorluğu’nun son dönemleri ve Osmanlı Beyliği’nin kuruluş yıllarında İslam dünyası “Tavaif al-Müluk” denilen küçük hanedanlar ve devletçik-ler arasında bölünmüş bir vaziyette idi. Batı Ön Asya’da bulunan bu dev-letçikler birbirlerinden bağımsız ve rekabet halinde idiler. Diğer taraftan, bu devletçiklerin varlığı kendileri ile hemhudud olan Hıristiyan komşu Bi-zans İmparatorluğu’nun Anadolu’daki uzantıları için bir tehdit unsuru idi.

13. yüzyıl sonu Anadolu coğrafyası dendiğinde Müslüman hanedanların hasmane ve dostane ilişkileri bir arada yürüttüğü Bizans serhaddi böl-gesinde, Hıristiyan unsurların ve başlarında bulunan “Tekfur” adındaki yöneticilerin kimi zaman ikna kimi zamansa zor kullanılarak din değiş-tirmeye çalışıldığı bir ortamı düşünmemiz gerekir. Tavaif al-Müluk’un en başarılı temsilcileri bu iki yöntemi (ikna ve zorlama) birlikte kullanarak topraklarını ve insani güçlerini artırmaya çalışmışlardı. Bu döneme ait destansı kaynaklar “alp” yahut “gazi”leri tanıtırken sıraladıkları vasıflar arasında yiğitlik, yoldaşlık, kahramanlık, cömertlik gibi daha çok askeri ve ahlaki değerleri vurgulamakta idiler. Sınırın öte yakasında egemenlik kurmuş olan Bizanslı yöneticiler ve sivil halkın bir kısmı da söz konusu

Page 36:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

34

kaynaklarda methedilen özelliklere sahiptiler. İlk döneme ait kaynaklar-da her ne kadar İslami bir misyonu görmek mümkün olsa da, bu metinler bir bütün olarak değerledirildiğinde sadece Müslüman yöneticileri değil, aynı zamanda Anadolu’daki Tavaif al-Müluk’un muhtemel fetih bölgesi olarak gördüğü yönetimleri de kapsayacak mahiyette pragmatik ve es-nek oldukları görülecektir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ortodoks İslam geleneği iyice yerleştikten sonra yazılan kaynaklara göre Osmanlı beyliği ve kuruluş dönemini anla-maya çalışmaktayız. Hâlbuki sözlü gelenekten beslenen bir menakıbna-me olmasına rağmen Saltukname gibi eserler beylikler dönemi Osmanlı tarihinin karmaşık yapısını çeşitli yönleriyle ve gerçekci bir biçimde yan-sıtmaktadır. Sunumumuzda bu ve benzeri kaynakları kullanarak döne-min yaygın ideolojisi olan gaza anlayışını yeniden inşa etmeye çalışacağız.

TARİH VE BİREY İLİŞKİLERİNİ BİLİMSEL İNCELEMENİN METODOLOJİK SORUNLARI ÜZERİNE (‘KOCAELİ TARİHİ VE GAZİ SÜLEYMAN PAŞA’ ÖRNEĞİ) Prof. Dr. Sulayman KAYIPOVŞincang Pedagoji Üniversitesi Bu bildiride Gazi Süleyman Paşa’nın hayatı ve faaliyetleri, ‘tarih ve birey ilişkisi’ ışığında bakılarak, tarihteki ‘özel ile genelin’, ‘yerellik ile ulusallı-ğın’, ‘ulusallık ile evrenselliğin’ ilişkileri bazında ele alınacaktır.

Tarihin getirdiği sosyokültürel ortam, ekonomik ve siyasi durum, aile-vi koşullar (Doğu toplumlarında milleti temsil eden yöneticilerin kişisel kararları da) yeni insan ve/veya yeni lider modellerinin ortaya çıkmasına zemin oluşturur. Yeniden oluşan insan modeli milletin etnokültürel as-lından uzaklaşmamış, kopmamış; milletin tarihi birikiminden beslenerek ortaya çıkmış ise, tarihin geçiş noktalarında büyük roller üstlenecek bi-reyleri meydana getireceği anlaşılmıştır. Bu bireyler belli bir zaman di-limindeki hadiselerin akışına yön verir, onun sonuçlarını etkiler ve çoğu zaman halkın/milletin iradesini temsil eder. Bu durum bireylerin tarihi oluşturması ile tarihin bireyleri ortaya çıkarması arasında diyalektik bir bağın olduğunu gösterir.

Bireyin önderliği ile gerçekleşen tarihî vaka mutlaka sınırları belli olan bir mekân ve zaman bağlamında vücuda gelir. Ancak böyle tarihî vakalar

Page 37:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

35

sonuç itibariyle kronik ve coğrafik sınırları aşarak, yerel halkın hafızasıyla sınırlı kalmaksızın milli hafızadan da kendi yerini alır. Ayrıca bireyüstü kişilerin yerli halk tarafından oluşturulan “imgeleri” zaman geçtikçe ilk önce yöre halkının hayatında simge haline gelir ve görüş, düşünce, fikir ve davranışlara yön verici güce sahip olur. Gazi Süleyman Paşa’nın hayatı nispeten kısa bir dönemde Kocaeli yöresi ve çevre bölgelerinde geçmiş ise de, milli hafızada yeri olan, zamanının bireyüstü insanlarından biri-dir. ‘Kocaeli tarihi ve Gazi Süleyman Paşa’ örneği, tarih araştırmalarında metodolojik öneme sahip olan ‘birey ve tarih’, ‘yerel ve genel’ ilişkileri ışığında bakılınca daha derin ve inceliklerine kadar anlaşılacak olan tarihî vakalardandır.

KOCAELİ BÖLGESİ UÇ KÜLTÜRÜNE MUKAYESELİ BİR BAKIŞ Prof. Dr. Taşpolot SADIKOVOkt. Fatih ÇELİKBişkek Sosyal Bilimler Kuseyin Karasaev Üniversitesi Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Kocaeli bölgesi, “uç” bölgesi olarak kabul edilmekteydi. “Uç” bölgelerini diğer bölgelerden ayıran en önemli özelliğin, demografik nüfus yapısı bakımından daha hareketli ol-ması yanında dinî, sosyal ve kültürel değerleri bakımından daha esnek ve renkli bir yapıda olmasıydı. Ancak bu konunun kaynakların yetersizliği yüzünden tam olarak anlaşıldığını ve ortaya konulduğunu söylemek çok güçtür. Bunun ortaya konulabilmesi için, benzer özellik gösteren ve ko-nuyu açıklayacak yeterli kaynaklara sahip olan bölgelerin ele alınması ve Kocaeli bölgesi gibi uç bölgesiyle mukayese edilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan bildirimizde tarihî süreç içinde Kocaeli bölgesiyle benzer özel-lik gösteren Orta Asya’daki uç bölgeleri ele alınacak ve böylece Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Kocaeli uç bölgesinin dinamik unsurları ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Page 38:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

36

KURULUŞ DÖNEMİNDE OSMANLILARIN ANADOLU’DA SESSİZ YÜRÜYÜŞÜ (1277-1387) Prof Dr. Hasan Basri KARADENİZDumlupınar Üniversitesi Osmanlılar Anadolu’nun ilhakında yakın planda her birisi kendisini Sel-çukluların veya İlhanlıların varisi gören başta güçlü ve öncü Karamano-ğulları ve Eratnalılar olmak üzere yirmi civarında siyasî yapıyla bazen tek tek bazen de bir çoğu ile aynı anda mücadele etmek zorunda kaldı. Bu-nun ötesinde de uzak planda ise çift taraftan hem doğu hem de güneyden Anadolu’yu daima kontrol altında tutmak isteyen doğuda önce Timuriler sonra Akkoyunlular ve nihayette Safeviler ile güneyde ise Memluklular ile yoğun ve sürekli siyasî, askerî ve psikolojik mücadele verdiler.

Bu sebeple Osmanlılar öncelikle büyümek adına kendilerine tek bir hedef belirlediler; Batı’ya doğru gaza yapmak. Bu tercihte hem siyasî ve askerî bakımdan daha kolay hem de aşmak zorunda oldukları meşruiyet gibi bir ağır mesele söz konusu değildir. Bununla birlikte Osmanlılar fırsat bul-dukça imkânlar oluştukça, Anadolu’yu ilhaka çalıştılar. Bunu yaparken meşruiyetten ayrılmadılar, azami derece de dikkatli oldular. Bu hassasi-yet sonucu Karasi Beyliğ’ni onların ümerasının çağrısı, Ankara’nın ilhakı-nı otorite boşluğu, Germiyan Beğliği’nin yarısının ilhakını düğün çeyizi ve Hamitoğulları Beyliğini seksen bin altın karşılığı satın alarak meşrulaş-tırdılar. Buna karşın Candaroğulları Beyliği’nin merkezi Kastamonu’yu bu beyliğin şehzâdesinin babasına isyanından istifade ederek ilhak etti-ler. Fakat halk bu durumu kabul etmeyince meşruiyetten ayrılmayarak geri çekildiler.

LATİNLERDEN OSMANLILARA KEFKEN VE ÇEVRESİ

Prof. Dr. Enver KONUKÇUAtatürk Üniversitesi Karadeniz’de Anadolu sahiline yakın dikdörtgen ve kayalık arazide gö-rülen ada Kefken ismini taşımaktadır. Apollonia, Thynias, Daphnusia isimlerini taşımıştır. Boğaz ile Trabzon sahilindeki meşhur Kerpe, Kef-ken’e oldukça yakındır. Bithyniaların, Thyn ve Mariandyn yerleşmelerinin Pontos Euxeinos’un güneyinde ilk çağdan beri sığınak yeriydi. Sonraları

Page 39:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

37

bütün adayı çeviren kale ile hâkim kuruluşlarca üs haline getirilmişti. 1204 sonrası İtalyan şehirlerinden Cenova ve Venediklilerin Karadeniz ticaretinde Kefken’de bir süre hâkimiyet sağladılar. İznik’teki Laskarisler ve onlardan sonra İstanbul’u başkent olarak kullanan Palaiologoslar, 14. yüzyılda adayı yönettiler. Yine bu sırada Osmanlı beylik kuvvetleri, İzmit hariç bütün yarım adayı ele geçirdiler. Ancak Kerpe’nin Türk hâkimiye-tine bu sırada girmiş olması muhtemeldir. Bunun yanında bu civardaki Kandıra’yı merkez haline getiren Akçakoca Karadeniz’i ve Kefken’i ilk gö-ren kişi olmaktadır. 1337’deki İzmit fethi ile Kocaeli mülki yapılanmada yerini almıştır. Yıldırım Bayazid zamanında Kefken’in batısındaki Seyrek ve Bağırgan ile ilintili Şile’nin de ele geçirilmesiyle sahildeki bütünleşme sona ermiştir. Oğlu Süleyman Çelebi, Kandıra ile çevresine hâkim görül-mektedir. Ancak batı kaynaklarında Kefke’nin durumu bir ayrılık arz et-mektedir. Ahalinin Cenevizliler dediği İtalyan şehrinin de Kefken’e hâkim olduğu görülüyor. 1402 sonrasında da Haçlılar veya kâfirlerin yine Kef-ken’de var oldukları görülüyor. 1404’te bile Kerpe, Türklerin elinde; Kef-ken ise hala Cenevizlilerin elindedir. Timur’a giden İspanyol elçisi Claviyo, 1404’te ada ve çevresinde oluşan büyük Karadeniz fırtınalarına temas et-mektedir. Hatta bindikleri yelkenlinin Kefken’den demir atarak Kerpe’ye doğru süründükleri ifade edilmektedir. Venedik ve Ceneviz hâkimiyeti-nin bilinmeyen bir zamanda; ancak Fatih Sultan Mehmed’in Karadeniz politikası sırasında Türklere geçtiği de kesindir. Karadeniz sahilindeki Amasra’nın ve sonra Sinop’un, Trabzon’un hâkimiyete alınması ile bütün Kuzey Anadolu sahillerinin Türkleştiği biliniyor. Kefken; Venedik ve Ce-nevizlilerden kurtulduktan sonra yine ticari amaçlı yelkenlilerin sığınma yeri olmaya devam etmiştir. Osmanlı kaynakları incelendiğinde Kefken’in bu defa tersane olarak kullanıldığı görülüyor. Civardaki sıkı ormanlarda-ki yarar ağaçlardan faydalanılarak Kefken’e taşındığı ve buradaki kalyon yapımı için tersanede kullanıldığı da görülmektedir. Kefken yine eski gö-revine devam etmekte, Cebeci ile Kerpe turistik amaçlı merkezler olarak tarihi akışta yerini korumaktadır. Babadağı’ndaki Akçakoca Türbesi ile Kefken birbirini görmekte ve tarihi olarak bir boşluğu doldurmaktadır.

Page 40:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

38

OSMANLI KURULUŞ DEVRİNDE DOĞU MARMARA KIYILARINDA TÜRK İSKÂNI Yrd. Doç. Dr. Şahin KILIÇRaif KAPLANOĞLUTrakya ÜniversitesiBursa Araştırmaları Vakfı Osmanlı Türkleri Bithynia’ya geldiklerinde, bu bölgede üç kuşaktır ya-şayan Türk ve Müslüman unsurları bulmuşlardı. Bu nedenle, Bithynia bölgesi çok çabuk Türkleşmişti. Ancak bu kez, Hıristiyan unsurlar Bit-hynia’yı terketmeye başlamıştı. Bu da, bölgenin boşalmasına ve ekono-mik zarara neden olmuş, bölgede oluşan ekonomik dengeleri bozmuştu. Çünkü Türkler ile Rumlar arasında zamanla uyumlu bir ekonomik ilişki oluşmuştu. Bu ilişki her iki toplum için son derece yararlı ve neredeyse vazgeçilmez bir pozisyondaydı. İşte bunu kısa zamanda anlayan Osmanlı yönetiminin, daha ilk yıllardan başlayarak yerli Hıristiyanların yerlerin-de kalmalarına olanak sağlamaya çalıştığı görülmektedir. Birçok kale alındıktan sonra yerli halkın Hıristiyan olarak yerinde kalması için izin verildi. Osmanlı tarihçilerinden Gibons da, yerli Hıristiyanların bir kısmı-nın, Bizans’ın kendilerini terketmeleri nedeniyle din değiştirerek bölgede kaldığını yazmaktadır. Osmanlı yönetimi, bölgedeki Hıristiyan unsurların Bithynia’yı terk etmemeleri için her tür tavizi verdiği anlaşılıyor. Daha da önemlisi, sonradan Müslüman olan bu yöneticiler, kuruluş döneminde en güçlü feodal aileleri kurmuştu. Halil İnalcık’ın tespitlerinde yer ver-diği gibi, özellikle Rumeli’ndeki tımarların önemli bölümünün Hıristiyan kökenli sipahilere verildiği anlaşılmıştır. Osmanlı Devleti’nin de tıpkı Bi-zanslılar gibi, Anadolu’da boşalmış olan köyleri doldurmak ve ekonomiyi canlandırmak için, Rumeli’de yaptığı savaşlar sırasında elde ettiği tutsak ailelerden oluşan grupları Bithynia’da iskân ettiğini görmekteyiz. Nitekim Bizans kroniği Kritovoulos, Fatih devrindeki iskân politikası konusunda ayrıntılı bilgi vermiştir.

Türkler Bithynia bölgesine geldiklerinde, hangi yerleşim alanları oldu-ğunu öğrenmemizde, Hıristiyan köylerin bilinmesi bize yardımcı olabilir. Hıristiyanlar Bithynia’da yüzyıllardan beri yaşamaktaydı. Genel olarak bu Hıristiyanlar Rum olarak anılsa da, etnik kimlikleri hâlâ meçhuldür. Ancak Türkler, İznik ve Bursa bölgesine geldiğinde, bölgede Rumca ko-nuşan Hıristiyanlar vardı. Türkler XIV. yüzyılda tüm Bithynia bölgesine egemen olmaya başlayınca, özellikle dağlardaki Hıristiyan köylerinin bo-

Page 41:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

39

şaldığı görülmüştür. Ancak diğer bölgelerden gelen Hıristiyanların tümü bölgeyi terk etmemişti. Çok büyük kısmı kıyılara ve adalara kaçmıştı. Os-manlı yönetiminin tutumuna göre adadaki Hıristiyanların daha sonra geri döndükleri görülür. İşte bu nedenle özellikle kuruluş devrinde, Gemlik, Mudanya ve Yalova arasındaki kıyılarda bulunan köylerin büyük bölümün-de Hıristiyanlar yaşamaktaydı. XIV-XIX. yüzyıllarda ise Bithynia’nın dağlık alanlarında çok az Rum köyünün varlığına tanık olmaktayız. Çok garip bir sonuçtur ki, XV. yüzyıl ile XIX. yüzyıl arasında, tüm Bithynia’da Hıristiyan unsurların arttığını söyleyebiliriz. Ancak bazı bölgelerde ise Hıristiyan-lar azalmıştır. Örneğin, XV-XVI. yüzyılda Yenişehir bölgesinde çok sayıda Hıristiyan köyü varken, XIX. yüzyılda hiç Hıristiyan köyü kalmamıştı. Bu köylerdeki Hıristiyanların zamanla İslamlaştığını rahatlıkla söyleyebili-riz. Çünkü bu köylerin çoğu günümüze kadar varlıklarını sürdürmüştür. 1888 yılına gelindiğinde, Hüdavendigar Eyaletinde 61.751 Rum yaşadığı anlaşılmaktadır. Tüm Bithynia bölgesi için, XIX. yüzyılda yüzde otuzlara yaklaşan oranlarda bir Hıristiyan varlığından söz edebiliriz. Hıristiyan köyleriyle ilgili haritaya baktığımızda, XV-XVI. yüzyılda, başta Karacabey olmak üzere; Bursa, Kite, Yenişehir, İnegöl ve Yalak-Abad ile İzmit’te Hı-ristiyanların yoğunlaştığı görülür.

Bildiriye konu edilen araştırmada, Osmanlı ve Bizans kroniklerinin verdi-ği bilgilerin yanı sıra Osmanlı dönemi boyunca tutulan arşiv kayıtları, se-yahatnameler, tarihi haritalar ve tarafımızdan yapılan saha araştırmaları kullanılarak bölgedeki ilk Türk yerleşimleri tespit edilmeye çalışılacaktır.

GAZİ SÜLEYMAN PAŞA’NIN BİR YADİGÂRI GÖYNÜK

Prof. Dr. Mustafa KESKİNErciyes Üniversitesi Göynük, Sakarya nehrinin doğusunda, tarihi ipek yolu üzerinde, Bolu iline bağlı, 4000 nüfuslu mütevazı bir ilçedir. Evliya Çelebi, “Fütuhat-ı Orhan Gazi” arasında Akyazı, Konrapa, Yanbolu, Gelibolu, Mudurnu, Kocaili, İz-mit, Yalakâbad, Bursa, İznik, Taraklı, Göynük, Karesi, Balıkesir, Berga-ma, Edremit, Tekirdağ, Bolayır’ı sayıyor ve bunların “be dest-i Süleyman Paşa ibn Orhan Gazi” marifetiyle fethedildiklerini sayıyor. Bir yerde de Göynük’ü “menziller” meyanında zikrederek, “Van’dan ulaklıkla Rum’a gittiği menziller arasında Merzifon-Osmancık-Tosya-Bolu ve Göynük ka-lesini” sayıyor, “menzil-i kal’a-yı Göynük’te” Akşemseddin hazretleri ve

Page 42:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

40

bütün saygıdeğer çocuklarının yatmakta olduklarını ilave ediyor. Kıdemli seyyahımız İbn Battuta’nın Anadolu gezileri 1332’de başlamış, bu cüm-leden olmak üzere İznik, Bursa, Mekece, Geyve, Sakarya, Göynük, Bolu, Kastamonu ve Sinop’u gördükten sonra, denize açılarak Kırım’ın Kerç Li-manına çıkmıştır O tarihteki Göynük, “küçük bir yerdir, ahalisi Hristiyan Rum’dur, zaviyesi yoktur.

Selçuklulardan tevarüz ettikleri milli an’anenin bir sonucu olarak Os-manlılar da fethettikleri beldelere kendi, damgalarını vurmuşlardır. Göynük’teki Gazi Süleyman Paşa Camisini, hamamını vs. yapıları bu za-viyeden bakmamız doğru olur. Caminin kuruluş tarihi olarak 1331-1335 arası kitabesinde yer almaktadır. Tebliğimizde bu cami ve haziresindeki yapıları arz edeceğiz.

ŞEHZADE SÜLEYMAN PAŞA’NIN İZNİK’TEKİ VAKIFLARI

Prof. Dr. İbrahim SEZGİNTrakya Üniversitesi

Orhan Gazi’nin büyük oğlu olan Şehzade Süleyman Paşa “Rumeli Fatihi” olarak meşhur olmuştur. Gerçekten Rumeli’de Osmanlılar tarafından yapılan ilk fetihler Süleyman Paşa ve emrindeki kumandanlar vasıtasıyla yapılmıştır. Babasının yanında da çeşitli seferlere katılan Şehzade Süley-man Paşa yaptırdığı vakıf eserleriyle de dikkat çekmektedir. En önemli vakıfları Gelibolu Bolayır’da olmak üzere Anadolu ve Rumeli’nin değişik şehirlerinde cami, mescid, medrese, zaviye gibi dinî ve hayrî eserleri yap-tırmıştır.

Şehzade Süleyman Paşa’nın hayır eserleri yaptırdığı yerler arasında İznik önemli bir yer tutmaktadır. Burada da devrine göre büyük sayılabilecek bir medrese yanında cami (mescid) ve sıbyan mektebi de yaptırmıştır. Bu hayır eserlerinin masraflarını karşılamak üzere İznik’teki bazı köylerin gelirleri tahsis edilmiştir. Yine Gelibolu’daki Ereğlice köyünün geliri de medresenin müderrisine vakfedilmiştir. Bu bildiride Süleyman Paşa’nın İznik’teki vakıf eserlerinin tarih içerisinde geçirdiği değişimler yanında vakıfların gelir ve giderleri, vakıf çalışanları, Tapu Tahrir defterleri ve di-ğer arşiv belgeleri esas alınarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Page 43:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

41

KARACADAĞ’DAN KOCAELİ VE RUMELİ’YE OSMANLI KURULUŞ DEVRİ FETİHLERİ’NİN TEMEL DİNAMİKLERİ: STRATEJİ - BEYLİK VE BÜROKRASİ

Doç. Dr. Nejdet GÖKNecmettin Erbakan Üniversitesi

Osmanlı Beyliği’nin Rumeli’ye geçişinin sembol ismi olan Gazi Orhan oğlu Süleyman Paşa’yı bu fütühata yönelten en az 50 yılllık bir oluşum ve gelişim dönemi vardır.

Ankara-Konya arasında yer alan Karacadağ etekleri Osmanlı Beyliği’ni kuran Kayı Boyu’nun ilk konaklama ve yerleşim yeri olarak ayrı bir önem arzetmektedir. Yedi asır sürecek bir cihan devletinin ilk rüyaları burada görülmüş, fetih stratejisi burada çizilmeye başlanmış, buradaki Söğüt Yaylası’ndan batıya doğru adım adım ilerlemiş, Bilecik, Söğüt, Bursa ve daha sonra Kocaeli Yarımadası ve Rumeli fetihleri ile devam etmiştir.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde daha önce düzenlenen Ak-çakoca ve Kara Mürsel Alp sempozyumlarında sunduğum tebliğlerde özellikle bu bölgeyi fetheden ilk gaziler ve onlara destek olan ahiler ve diğer sosyal ve askeri teşkilatlara, dönemi bize aksettiren orjinal kay-naklara ve arşiv vesikalarına -diplomatika açısından önemine de dikkat çekerek- dikkat çekmeye çalışmıştım.

Bu sempozyumda sunacağım tebliğin esasını ise 2003 yılı yazında Prof.Halil İnalcık’la birlikte Karacadağ Bölgesinde yapılan bir dizi topografik araştırma ve incelemenin yanında, sonraki yıllarda da devam eden yö-resel araştırmalar oluşturmaktadır. Bu çalışma kapsamında Karaca-dağ’dan Eskişehir’e, oradan Söğüt’e, Söğüt’ten Bursa’ya, Bursa’dan Ko-caeli Yarımadasına kadar belli bir çizgide devam eden fetihler ve yeni bir devletin doğuşu gözlemlenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda; Takip edilen yol haritası, bürokrasi ve beylik teşkilatı, küttap sınıfı ve Osmanlı inşa (diplomatika) sanatının doğuşu ve gelişimi, Orhan Bey ve oğulları Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa ve Murad Hüdavendigar’ın bu yeni devlet olu-şumundaki siyasi, idari ve kültürel katkıları ele alınacaktır.

Page 44:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

42

OSMANLI HANEDAN MENSUPLARININ PAŞA UNVANI KULLANIMI SORUNU ÜZERİNE: ALAEDDİN “PAŞA” VE SÜLEYMAN “PAŞA”

Yrd. Doç. Dr. Recep YAŞASakarya Üniversitesi

Paşa kelimesinin menşei ve etimolojik kökeni hakkında farklı görüşler vardır. Bu kelimenin Türkçe “başağa” veyahut “beşe” (büyük kardeş)’den geldiğini söyleyenler olduğu gibi padişahın ayağı anlamına gelen “pay-i şah” veya “pad-i şah”geldiğini ileri sürenlerde vardır.

Bu kelime, Osmanlılardan evvel Anadolu Selçukluları ve beylikler döne-minde savaşçı ve dinsel niteliği bulunan kişilere verilen bir unvan olmuş-tur. Osmanlılar döneminde de ise hanedan üyelerinden Osman Bey’in oğlu Alaeddin ile Orhan Bey’in oğlu Gazi Süleyman Bey’e verildiği ifade edilmektedir. Oysa bu iki isimden biri olan şehzade Alaeddin ile Osman Gazi’nin son ve Orhan Gazi’nin ilk veziri olan Alaeddin Paşa, isim ben-zerliği dolayısıyla birbirine karıştırılmakta ve şehzade Alaeddin’in Orhan Gazi’ye vezirlik ettiği, bu şekilde paşa unvanı aldığı yanılgısına düşülmek-tedir. Orhan Bey’in oğlu Gazi Süleyman içinde aynı yanılgı söz konusudur. Zira Karası Beyliğini ele geçiren Orhan Bey, burayı oğlu Süleyman’a tı-mar olarak vermiş ve daha önce Karası vezirliği yapmış olan Hacı İlbey’i de oğluna vezir tayin etmiştir. Bu suretle Karası Beylerbeyliğine yüksel-tilen Gazi Süleyman’ın unvanı bey, Hacı İlbey’in unvanı paşa olmuştur.

CODEX HANİVALDANUS’TA SÜLEYMAN PAŞA

Doç. Dr. Altay Tayfun ÖZCANDumlupınar Üniversitesi

1591’de Leunclavius tarafından yayınlanan Historia Musulmanae Turco-rum (Müslüman Türklerin Tarihi) adlı eser Avrupa’da Rönesans ile bir-likte başlayan yeni tarih çalışmalarının zirvesinde bulunan kıymetli bir eserdir. Bunun nedeni Leunclavius’un, çağdaşlarından farklı olarak Türk tarihi incelemelerini doğrudan Türkçe kaynaklara dayandırmasıydı. Kul-landığı kroniklerden birisinin Cemalî’nin eseri olduğu bugün için iyi bilin-mektedir. Eserinde Verantianus Codex olarak geçen bu kronikten baş-

Page 45:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

43

ka Leunclavius Codex Hanivaldanus veya Tercüman Murat Bey’in kitabı olarak bahsettiği bir diğer eser daha kullanmıştır. Uzun yıllar Osmanlı bürokrasisine hizmet etmiş Murat Bey adlı Macar asıllı bir kişi tarafından Neşri tarihinin Latince’ye tercümesi olan bu eser, Leunclavius’un tarih çalışmasının temeline yerleşmiş vaziyettedir. Leunclavius’un bu eseri kullanmasını bugün için önemli kılan ise, gerek Murat Bey’in çevirisinin gerekse çevirisine temel teşkil eden yazmanın kaybolmuş olmasından ileri gelmektedir.

Daha önce eserinde Codex Hanivaldanus’a bir kısım ayırmış olan V. Me-nage, Leunclavius’un kullandığı Murat Bey çevirisine temel teşkil eden yazmanın, bilinen en eski Neşri yazması olan Menzel nüshası ile Viyana nüshası arasındaki bir zaman diliminde yazılmış, ancak Menzel nüshası-na daha yakın bir tarihte yazılmış farklı bir yazma olduğunu ifade etmiş-tir. Gerçekten de Codex Hanivaldanus’taki kayıtlar, genel olarak Menzel nüshasına daha yakın bir yöne sahiptir. Bununla birlikte burada, gerek Menzel nüshasında ve gerekse Viyana nüshasında bulunmayan ilgi çekici kayıtlar yer alır. Dahası ilgili kayıtlardan bazıları, öyle görünüyor ki, diğer iki yazmadan daha kıymetli bir tarihî gerçekliğe sahiptir.

Bu çalışmamızda Codex Hanivaldanus’ta Süleyman Paşa ile ilgili kayıtla-rı tetkik ederek Menzel ve Viyana yazmalarında bulunmayan farklılıkları takdim edeceğiz.

OSMAN GAZİ’NİN OĞLU ORHAN GAZİ’YE NASİHATLERİNE TAHLÎLÎ BİR BAKIŞ

Prof. Dr. Hüseyin ALGÜLUludağ Üniversitesi

Türk-İslâm geleneğinde özellikle devlet başkanlarının nasihat ve vasi-yetlerinde yer alan unsurlar o devir siyasî iktidarlarının devlet anlayışı hakkında bazı ipuçlarının elde edilmesinde bize ışık tutar. Bu tür nasihat ve vasiyetlerin muhtevasını, sosyo-kültürel ve dinî referanslarını ele alıp tahlil etmek ayrı bir husustur. Bunun yapılması da hiç kuşkusuz önem taşır. Ancak biz bu bildiride, Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’ye nasi-hatlerinin yer aldığı kaynaklara, kaynakların mevsukiyet derecesine ve nasihatlerin içyüzünü anlamaya çalışarak kuruluş devri Osmanlı devlet

Page 46:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

44

anlayışına dair bazı tespit denemelerinde bulunmayı, nasihat metinlerin-den çıkarılabilecek sonuçları da tasnîfî olarak sıralamayı düşünüyoruz.

Esasınsa bu kabil vasiyet ve nasihatler ilim dünyasında maalesef hak etti-ği yeri yeterince alabilmiş değildir. Hâlbuki Osmanlı devletinin büyüklüğü üzerinde ciddi araştırmalar yapılırken, kendi zamanında dünya siyasetine yön vermesinin sebepleri ve Bursa, İznik, İzmit-Kocaeli bölgelerinde he-nüz kuruluş döneminde devleti kuran iradenin gösterdiği dinamizm her-kes tarafından anlaşılmaya ve analiz edilmeye çalışılmalıdır. Kuskusuz bu noktada doğru analize ulaşmanın yollarından biri de, kurucu devlet adamlarının sahsiyet ve hayat görüşlerinin Osmanlı devletinin süratle büyümesi ve bir cihan devleti haline gelmesindeki rolünü ortaya koymak-tır. Dolayısıyla Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’ye vasiyet ve nasihatleri, hem zamanlaması hem de muhtevası açısından ziyadesiyle önemli oldu-ğu gibi kuruluş dönemi dinamizmine ve canlılığına da ışık tutacaktır.

Söz konusu nasihatler bildiride farklı kaynaklarla kıyaslanarak kayde-dilecektir. Bildiri özetinde bunlardan birini (Tarîh-i Atâ’dan) paylaşmak istiyorum. Adı geçen kaynakta nasihat metinleri şu ifadelerle yer almıştır:

“Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farîzaya dikkat, din ve dev-letin güçlenmesine sebeptir. Beytü’lmâl-i müslimîni (devlet hazinesini) koru. Devletin servetini artırmaya çalış. Sadakatle tahsîl-i rızâ için ömür geçiren erkân-ı devlet’i gözet; vefatlarından sonra böylelerinin çoluk-ço-cuğuna bak, ihtiyaçlarına ilgi göster. Tebaandan hiçbir ferdin emvâline taarruz etme. Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin sı-kıntılarını gider, yakınlarının sıkıntılarını da gider. Askerî erkânı iyi koru. Âlimler, fâzıllar, edîbler, devlet bedeninin gücüdür. Bunlara iltifat ve ik-ramda bulun. Bir kemâl sahibini işitince onunla ilişki kur, dirlikler ver, ihsanda bulun. Hükümetinde ulemâ, fuzelâ, erbâb-ı maârif çoğalsın, siyâset ve din işleri nizam bulsun. Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir beğ olarak gelip hak etmediğim halde bunca inâyet-i celîle-i Rabbânî’ye mazhar oldum. Sen de benim yolumdan git ve bu dîn-i Muhammediye’yi ve ashâbını ve sana tabi olanları koru. Hakkullâh ve hukûk-ı ıbâdı gözet. Senden sonrakilere de böyle nasîhattan geri durma. Adaletli ve insaflı ol. Zulmü kaldırmaya devam et. Her bir işe teşebbüste Allah’ın yardımına güven. Tebaanı düşman istilâsından ve zulme uğratılmaktan koru. Hak-sız yere hiçbir ferde lâyık olmayan muamelede bulunma. Halkı taltif et, hakkında umumun kabulünü tahsil et.” (Tayyarzâde Ahmed Atâ, Tarîh-i Atâ, İstanbul 1293, I, 9 vd.)

Page 47:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

45

15. YÜZYIL OSMANLI KRONİKLERİNDE SÜLEYMAN PAŞA

Prof. Dr. Necdet ÖZTÜRKBahçeşehir Üniversitesi

Bu bildiride, esas itibariyle Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa’nın Anado-lu ve Rumeli’deki idari, siyasi, askerî faaliyetleri ve başarıları üzerinde durulacaktır. 15. yüzyıl Osmanlı tarih kaynaklarının bu konuda verdikleri bilgiler metin okumaları üzerinden mukayeseli olarak değerlendirile-cektir. Mesela, Karasi Beyliği’nin Osmanlı topraklarına katılması, Rumeli yakasına geçiş fikrinin kime ait olduğu, geçiş noktaları ve geçişin hangi deniz taşıtlarıyla gerçekleştirildiği, ilk fethedilen yerler ve fetih istika-metleri, Süleyman Paşa’nın fetih ve iskân siyaseti, adil ve insaflı oluşu, Osmanlı toplumunda hoşgörü kültürünün gelişmesine katkısı, Aydınoğlu Gazi Umur Bey’le görüştüğü rivayeti, vefatı ve vefatından sonraki geliş-meler ele alınacak belli başlı konulardır.

ADINA YAZILMIŞ ESKİ HARFLİ ESERLERDE GAZİ SÜLEYMAN PAŞA VE BAZI KOCAELİLİ ÂLİMLERDEN NAKİLLER

Prof. Dr. Recep DİKİCİSelçuk Üniversitesi

Mevlid şâiri Süleyman Çelebi’nin dedesi ve Orhan Gazi’nin kayınbiraderi Şeyh Mahmud’un:

“Kerâmet gösterip halka suya seccade salmışsın

Yakasın Rumeli’nin dest-i takva île almışsın.”

dediği, Orhan Gazi’nin büyük oğlu Süleyman Şah, Rumeli fâtihi olarak ta-rihlere geçmiştir.

1331’de babası Orhan Gazi’ye vezir olan Şehzade Süleyman, idarî işler-den ziyade askerî işlerle vazifelendirilmiştir. Zaten fıtrat icabı cihangir ruhlu olan Şehzade Süleyman, maiyyetindeki kahramanlarla zaferden zafere at koşturmuş ve filiz halindeki devletin sınırlarını ikinci bir kıtaya, Avrupa’ya taşırmıştır.

Page 48:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

46

Osman Gazi’nin temelini attığı devletin sınırları gittikçe genişlemekteydi. Ve fetihlerin hedefi Anadolu’daki Bizans topraklarıydı... İznik ve İzmit’in fethinden sonra Osmanlı Süvarileri, İstanbul Boğazı’nın Asya taraflarında at koşturmaya başlamışlardı. Devletin bekası ve ihtişamının ziyadesi için mutlaka Rumeli tarafları ele geçirilmeliydi... Bizanslılar arasındaki taht kavgası Rumeli fethine imkân hazırladı. Yine Şehzade Süleyman, Rumeli topraklarında at koşturmaya devam ederek, 1352’de Dimetoka meydan muharebesinde Sırp ve Bulgar ordusunu perişan etmiştir.

Süleyman Paşa, 1354 başlarında Rumeli’yi tamamen bir İslam Beldesi yapmaya karar vermişti. 2 Mart 1354’te Gelibolu kalesini fethetti. Rume-li’nin fethi yalnız Osmanlı tarihinde değil, Bizans tarihinde de bir dönüm noktasıdır. Etrafı Osmanlılarla çevrilmiş Bizans, günbegün çöküşünü seyretmekten başka birşey yapamaz hale gelmiştir. Şanlı devlete Rumeli topraklarını armağan eden Şehzade Süleyman, 1359’da 43 yaşında iken vefat etmiş ve fethettiği Bolayır’a defnedilmiştir. Fethedilen toprakların manevî bekçilerinden birisi olarak asırlar boyu türbesi ziyaret edilegel-miştir. İsmi, tarihlerde ve marşlarda devamlı anılmıştır.

Türkiye kütüphânelerinde Gazi Süleyman Paşa adına kaleme alınmış eski harfli bir kitap ve üç makâle mevcuttur. Abdükadir Kemâlî’nin “Şehzâde Gazi Süleymân Paşa’nın Vekâyi-i Târihiyyesi” adlı kitabı (Matbaa-i Hayriy-ye, Dersaadet, 1929, 15 s.) ile Ahmed Tevhîd’in “Akşehir’de Rumeli Fâtihi Şehzâde Süleymân Paşa’nın Kerîmesi Mezarı” (Tarihi Osmânî Encümenî Mecmuası, Numara: 44, 1 Haziran 1933, s. 106-108) adlı geniş bilgi ihtivâ eden makâle, Nedîm’in “BOLAYIR-Büyük Osmanlı Şehzâdesi Süleymân Paşa’ya” adlı nazmı (İkdâm Matbaası, Dersaadet, 1331) ve Şehîm’in “Şeh-zâde Süleymân Paşa” (Edebiyyâtı Umûmiyye Mecmâsı, 1917, I, 298-299) adlı mensur makâlesi ele alınıp, değerlendirmeler yapılacaktır.

Ayrıca İzmitli Ahmed Hilmi Efendi’nin “Muhibbü’l-Fıkh li Hıfzi’d-Dîn” ve Karamürsel Nâibi Abdullah Şevket’in “Ahlâk-ı Dînî” adlı eski harfli eser-lerinden önemli nakillerde bulunulacaktır. Daha önce hiç incelenmemiş ve ele alınmamış bu orijinal tarihî, içtimâî ve dînî eserler hakkında ya-pılacak değerlendirmeler ve nakillerle, Kocaeli tarihi ve kültürüne ciddî katkılarda bulunulacağı kanaatindeyim.

Page 49:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

47

GELİBOLU’DA BİR OSMANLI ŞEHZADESİ: SÜLEYMAN PAŞA

Prof. Dr. Bilgehan PAMUKGaziantep Üniversitesi

Gelibolu, Çanakkale Boğazı’nın kuzey giriş kısmında ve denize doğru uzanan bir yüksekliğin üzerinde yer almaktadır. Eski adı “Kallipolis” veya “Gallipolis” olan şehrin adının menşei konusunda kaynaklarda tatmin edici bilgiler yer almamaktadır. Tarihi süreç içerisinde pek çok medeni-yetin mücadelesine sahne olan bölge, Türkçe kaynaklarda genel olarak Gelibolı şeklinde yer almış olup zaman içerisinde Gelibolu ismiyle anıl-mıştır.

XIV. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlılar, İzmit’ten Kadıköy’e uzanan Mar-mara’nın kuzeyi ve körfezdeki kıyı şeridine de hâkimdiler. Bizans aleyhi-ne genişleyen Osmanlılar, batı sınırındaki rakipleri Karesi Beyliği’nin iç karışıklıklarından istifade ederek, bu beyliğe ait toprakları üzerinde de nüfuz kurmuşlardı. Süleyman Paşa, Karesi Beyliği’nin kuzeyindeki yerle-şim birimlerinin alınmasında etkin bir rol oynamıştı. 1345 yılında Karesi Beyliği’ne ait toprakların bir kısmının Osmanlı idaresi altına alınmasıyla birlikte Edremit Körfezi ile Kapıdağ arasındaki havali Karesi Vilayeti ola-rak teşkil edilerek idaresi Süleyman Paşa’ya verilmişti.

Süleyman Paşa, Karesi hâkimliği sırasında, Gelibolu ile yakından ilişki kuran ilk Osmanlı hanedanı üyesi olmuştu. Bizans İmparatorluğu’nda-ki taht kavgası, Osmanlıların bölgeye nüfuz etmesine olanak sağlamıştı. Paleologoslar ile Kantakuzenoslar arasında cereyan eden kıyasıya mü-cadele Osmanlıların pozisyonunu kuvvetlendirmişti. Nitekim 1348 yılında Süleyman Paşa, ilk defa Rumeli’ye geçerek Osmanlıların ismini duyur-muştu. Ara ara yapılan askeri yardımlar ile birlikte Osmanlılar, Süleyman Paşa komutasında Rumeli havalisine geçmişlerdi.

1354 yılında Osmanlıların Gelibolu’na geçişi artık yardım amaçlı değil doğrudan doğruya fetih amaçlıydı. Süleyman Paşa komutasında Gelibo-lu’na gelen Osmanlılar, fetih sahası arttığı gibi bölgenin idaresi de Süley-man Paşa’ya verilmişti. Süleyman Paşa, adaletli yönetimi ile kısa sürede bölge ahalisinin takdirini kazanmıştı. Süleyman Paşa’nın Gelibolu’daki pozisyonu üzerinde durulmuştur.

Page 50:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

48

GAZİ SÜLEYMAN PAŞA’NIN KUZEY-BATI ANADOLU’DAKİ İZLERİ

Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞBalıkesir Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin kuruluş coğrafyasının büyük bir kısmını teşkil eden Kuzey-Batı Anadolu, batıda Sakarya mansabından başlayıp doğuda Si-nop’a kadar uzanan ve Karadeniz kıyıları ile hinterlandının önemli bir kısmını kaplayan, kadim zamanların ifadesi ile Bizans kaynaklarında Bitinya ve Paflagonya adı verilen coğrafya parçası üzerinde yayılır. Bu bölgede 16. yüzyılda Kocaeli, Hüdavendigâr, Bolu, Çankırı ve Kastamonu sancakları yer almaktadır. Bölgenin Anadolu’nun fethi esnasında Bizans hududunda yer alması, Osmanlı devletinin kurulduğu ve ilk yayıldığı coğ-rafya olması bakımdan önemlidir. 16. yüzyıldaki Bolu Sancağı ise coğrafi mekân olarak bu bölgenin büyük bir kısmını kaplamaktadır. I. Murad’ın (1361-1389) büyük oğlu olan Gazi Süleyman Paşa zikredilen bu yörenin fethinde ve Osmanlı hâkimiyetine geçişinde çok önemli rol oynamıştır. Burada Osmanlı varlığının temin ve devamı konusunda hususi gayret ve tesirleri olduğu anlaşılıyor. Bunu biz tahrir defterlerinden takip edebiliyo-ruz. Hazırlanacak bildiride bu faaliyetlerinin izleri ele alınacak ve değer-lendirilmelerde bulunulacaktır.

OSMANLI KAYNAK VE ARŞİV BELGELERİNE GÖRE SÜLEYMAN PAŞA’NIN VEFATI VE TÜRBESİ

Yrd. Doç. Dr. Veysi AKINTrakya Üniversitesi

Kuruluş devri padişahlarından Orhan Bey’in oğlu Rumeli Fatihi olarak da tanınan Osmanlı şehzadesi Gazi Süleyman Paşa’nın vefatı hakkında Osmanlı kaynaklarında başta Aşıkpaşazade, Şükrullah, Oruç Bey, Neşri, Hoca Saadeddin Efendi olmak üzere pek çok Osmanlı kroniğinde ve bazı anonim Tevarih-i Al-i Osman’larında hikâye edilmiş bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler arasında iki hususta “yer (vefat yeri ve defin yeri) ve vefat tari-hi” farklılıklar bulunmaktadır.

Page 51:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

49

Vakıf kayıtlarında mezarın yeri sabit olmakla beraber, türbenin yapılışı ve geçirdiği onarımlar hakkında Başbakanlık Osmanlı Arşiv belgelerin-de çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Osmanlı kaynaklarında atının da beraber defnedildiğine dair herhangi bir bilgi bulunmazken, günümüzde türbenin içerisinde atı için de bir taş bulunması, Lalasının mezarının da burada gösterilmesi, bazı önemli şahsiyetleri de buraya defnedilmeleri eski “Türk defin ve mezar geleneği” veya “Ata mezarı kültü” bakımından değerlendirilmesi gereken başka bir konudur.

Bu çalışmada Şehzade Süleyman Paşa’nın vefatı, mezarının yeri ve tür-besinin günümüze kadarki durumu ele alınarak devrin kaynakları göz önünde bulundurularak bilgi verilecektir.

RUMELİ FATİHİ SÜLEYMAN PAŞA VE MEHTERİN “ŞEHZADE SÜLEYMAN MARŞI” HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME

Dr. Öğ.Kd.Alb. Zekeriya TÜRKMEN

Harbiye Askerî Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Müzecilik Grup Baş-kanlığı

Şehzade Süleyman Paşa’nın, 1351-1352 tarihinde Gelibolu’yu ve Çimpe Kalesini fethetmesiyle birlikte Osmanlı Beyliği bu coğrafyada uygulama-ya koyduğu yeni fetih siyasetiyle Rumeli’ye açılmış, kısa bir süre sonra Osmanlı akıncıları Meriç ve Arda boylarında akınlar yapmaya başlamış-lardır.

Şehzade Süleyman ve Şehzade Murat, Büyük Selçuklu Devleti’nde Tuğrul ve Çağrı Beylerin stratejilerine benzer uygulamalarla Rumeli coğrafya-sında Osmanlı fetih ve iskân siyasetini uygulamaya koymuşlardır. Ba-baları Orhan Gazi’nin köhne Bizans Devleti ile yaptığı stratejik ortaklık, Osmanlı Beyliğinin Rumeli harekâtına fırsat ve zemin de yaratmıştır.

Rumeli coğrafyası, Anadolu coğrafyasından farklı kadim Bizans’ın ve Sırp Despotluğunun ortodoks tebaasının yaşadığı mekânlardı. Osmanlı akın-cıları Sultan Orhan Gazi’nin öğütleriyle bu bölgede istimalet (gönül alma) siyasetini uygulamaya koydular. Hoca Ahmet Yesevi öğretisini bu coğraf-yaya yaymak için büyük çaplı psikolojik harekâta giriştiler. Bu harekât,

Page 52:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

50

Rumeli coğrafyasının kılıç zorundan ziyade, istimalet yoluyla yani gönül alma siyasetiyle fethine zemin hazırlamıştır.

Rumeli harekâtının başlatıcısı, planlayıcısı olarak Şehzade Süleyman Paşa, büyük fikirleri olan bir askerî önderdi. Şehadetinden sonra vasiyeti gereği naaşı Bolayır’a Çimpe kalesinin Adalar Denizine bakan beri yanına defnedilmiştir. Onun Rumeli’ye geçişi takip eden süreçte kulaktan kulağa nakledilen destanımsı mücadelesi Aşık Paşazade, Enverî vd. tarihçilerin eserlerinde de yer almış, günümüze kadar ulaşmıştır.

Şehzade Süleyman Paşa, sadece tarihçilerin eserlerinde, destanlarda, menkıbelerde, şiir ve edebî eserlerde anlatılmakla kalmamış, askerin cenk marşlarında ve türkülerinde de yer etmiştir. Bu bildiride, Osmanlı kronikleri ve araştırma eserlerinden yararlanılarak Şehzade Süleyman Paşa’nın askerî şahsiyeti kısaca açıklandıktan sonra mehter tarafından günümüzde de marş olarak söylenegelen “Şehzade Süleyman Marşı” üzerine bir değerlendirmede bulunulacaktır.

SÜLEYMAN PAŞA VAKIFLARI Yrd. Doç. Dr. Vedat TURGUTBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Rumeli Fatihi olarak anılan ve ömrü vefa etse üçüncü Osmanlı padişahı olması mukadder olan Süleyman Paşa’nın sadece Rumeli’de değil, yöne-ticilik yaptığı Kocaeli ve Bolu ile Hüdâvendigâr Livası’na bağlı bazı nâhi-yelerde de küçük ölçekli pek çok vakıf için bitiler verdiği anlaşılmaktadır. Onun Karaferye ve Gelibolu’da imaret, zaviye ve türbesine ait vakfiyenin babası Orhan Gazi tarafından düzenlendiği bilinmektedir. Bu çalışmada Ona ait külliyenin yanısıra, Onun tarafından kurulduğu belirlenen zavi-ye ve evlatlık vakıflar ayrıntılarıyla incelenecek ve bu vesileyle Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ve Balkan fütuhatındaki rolü üzerinde durulacaktır.

Page 53:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

51

VAKIF-ŞEHİR İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA İZMİT GAZİ SÜLEYMAN PAŞA EVKAFI (XVI. YÜZYIL)

Prof. Dr. Mustafa GÜLERUzm. Abdullah ÇAKMAKAfyon Kocatepe Üniversitesi

Şehir hayatının kurulmasından gelişmesine kadar birçok aşamada ken-dini gösteren vakıflar, Osmanlı şehir kültürünün oluşmasında büyük bir paya sahiptir. Osmanlı şehirlerinde ön plana çıkan mimari eserler ve bu-ralara tesis edilen vakıflarla yürütülen eğitim, ticaret, bayındırlık ve sağ-lık gibi hizmetlerin her biri toplum hayatına artı bir değer katmaktadır.

XIV. yüzyılın ilk yarısında İznik ve İzmit fetihlerinde babası Orhan Bey’in yanında yer alan Gazi Süleyman Paşa daha sonra kendisine “Rumeli Fa-tihi” unvanını kazandıracak Gelibolu’dan Tekirdağ’a kadar olan Marmara sahillerinin fetihlerini gerçekleştirmiş ve ilk olarak bu bölgelere Osmanlı iskân politikasını uygulayarak Türkmenleri yerleştirmiştir. Osmanlı Dev-leti’nin henüz yeni kurulduğu bu dönemde Süleyman Paşa yaptırmış ol-duğu cami, medrese, mektep ve imaret gibi hayır eserleriyle adeta bu bölgelerde Osmanlı şehir kimliğinin oluşmasına öncülük etmiştir.

Bu çalışmada; Süleyman Paşa’nın İzmit’te yaptırmış olduğu cami ve medresesi ile bunların giderlerini karşılayabilmek adına kurmuş olduğu vakfın tarihi ve aynı zamanda bu hayratın toplum hayatına yansımaları arşiv kaynaklarına dayalı olarak incelenecektir.

Böylelikle cami ve medresenin her türlü tamir ihtiyacı, imam, müezzin, kayyım gibi görevlilerin maaşları, talebelerin yiyecek, giyecek, barınma ihtiyacı ve müderrislerin maişetlerinin ne olduğu ortaya konulacaktır. Yine şehir merkezinde oluşturulan bu yapılarla şehirliye ne tür hizmetler sunulduğu tespit edilecektir.

Page 54:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

52

ŞEHZADE SÜLEYMAN PAŞA’NIN İZNİK’TEKİ VAKIFLARI

Prof. Dr. İbrahim SEZGİNTrakya Üniversitesi

Orhan Gazi’nin büyük oğlu olan Şehzade Süleyman Paşa “Rumeli Fatihi” olarak meşhur olmuştur. Gerçekten Rumeli’de Osmanlılar tarafından yapılan ilk fetihler Süleyman Paşa ve emrindeki kumandanlar vasıtasıyla yapılmıştır. Babasının yanında da çeşitli seferlere katılan Şehzade Süley-man Paşa yaptırdığı vakıf eserleriyle de dikkat çekmektedir. En önemli vakıfları Gelibolu Bolayır’da olmak üzere Anadolu ve Rumeli’nin değişik şehirlerinde cami, mescid, medrese, zaviye gibi dinî ve hayrî eserleri yap-tırmıştır.

Şehzade Süleyman Paşa’nın hayır eserleri yaptırdığı yerler arasında İznik önemli bir yer tutmaktadır. Burada da devrine göre büyük sayılabilecek bir medrese yanında cami (mescid) ve sıbyan mektebi de yaptırmıştır. Bu hayır eserlerinin masraflarını karşılamak üzere İznik’teki bazı köylerin gelirleri tahsis edilmiştir. Yine Gelibolu’daki Ereğlice köyünün geliri de medresenin müderrisine vakfedilmiştir. Bu bildiride Süleyman Paşa’nın İznik’teki vakıf eserlerinin tarih içerisinde geçirdiği değişimler yanında vakıfların gelir ve giderleri, vakıf çalışanları, Tapu Tahrir defterleri ve di-ğer arşiv belgeleri esas alınarak ortaya konulmaya çalışılacaktır.

ORHAN GAZİ’NİN OĞLU SÜLEYMAN PAŞA’NIN VAKIFLARI İLE İLGİLİ BURSA SİCİLLERİNDEKİ BİLGİLER

Prof. Dr. Yusuf OĞUZOĞLUDüzce Üniversitesi

Rumeli fatihi olarak tanınan ve Orhan Gazi’nin büyük oğlu olan Süleyman Paşa, sadece Rumeli’de değil, Anadolu’daki fütuhat faaliyetlerinde de ol-dukça önemli bir komutan olmuştur. Attan düşerek hayatını kaybeden Süleyman Paşa’nın oldukça zengin vakıfları olduğu bilinmektedir. Cami, mescid, medrese, imaret gibi pek çok kamu binasının banisi olan Süley-man Paşa’nın vakıf gelirleri bu kuruluşların giderleri için kullanılmıştır. Bursa Şer’iyye Sicilleri, Süleyman Paşa’nın vakıfları ile ilgili kayıtların yer aldığı önemli bir kaynak grubunu teşkil etmektedir. Bu bildiride Sü-

Page 55:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

53

leyman Paşa’nın banisi olduğu kamu binaları ve vakıfları ile ilgili Bursa Şer’iyye Sicilleri’nde yer alan kayıtlar incelenecek ve bu kayıtlar üzerin-den değerlendirmelerde bulunulacaktır.

GAZİ KÖSE MİHAL’İN MENŞEİ İLE İLGİLİ YENİ BİR ANALİZ

Prof. Dr. Yücel ÖZTÜRKSakarya Üniversitesi

Gazi akıncı beylikleri, Osmanlı Devleti’nin kuruluş periyoduna damga vu-ran en önemli askeri ve sosyopolitik faktörler arasındadır. Bunlardan en önemlileri olan Evrenos Gazi ve Köse Mihal’in kimlikleri ve etnik men-şeleri etrafından oluşmuş bulunan farklı görüşler uzlaştırılmamış vazi-yette olup bu yöndeki yayınlar konuyu aydınlatmaktan ziyade karışıklığı artırıcı niteliktedir. Bu iki akıncı beyinden ilkini müstakil bir tebliğimizde değerlendirdiğimizden, bu tebliğimizde ikincisine, Gazi Köse Mihal’e yer vereceğiz.

Mihaloğulları olarak bilinen bu hanedanın atası olan Köse Mihal, Yahşi Fakih kaynaklı Osmanlı kroniklerinde, Bizans’a bağlı Harmankaya tek-furu iken İslam’a geçen bir muhtedi olarak takdim edilir. Bu tarihi kah-raman, Bizans kroniklerinde, bildiğimiz “Köse Mihal” adıyla yer almaz. Osmanlı kroniklerinin Köse Mihal’e yükledikleri rol, basit bir muhtedi, veya mütevazi bir tekfur olmaktan öteye geçer. Osman Bey, ilk fetihle-rine başlamadan önce Köse Mihal’in katılmasını zorunlu addeder ve ilk teşebbüs, onun İslam’a geçmesinin sağlanmasıyla gerçekleştirilir. Köse Mihal, adeta, ilk Osmanlı fetihlerinin gizli gücü ve kilit şahsiyetidir.

Osmanlı kroniklerinde böylesine güçlü ve önemli bir rol verilen şahsiyet-ten en temel Bizans kaynağı olan Pachymeres’de rastlanmaması büyük çelişkidir. Tebliğimiz, bu çelişkiden yola çıkarak, Altınordu emiri Nogay’ın kumandanı iken, Bizans tarafından Marmara uç bölgesinde aşama aşa-ma devam etmekte olan Türk ilerleyişini durdurmak için kendisine “Ni-komedia-İzmit” ve civarının savunma görevi verilen, ismi Pachymeres’de “Koutzimpahis” olarak zikredilen, Türkçe’ye “Kösem Bahşı” olarak ak-tarılabilecek şahsiyetin “Köse Mihal” veya onun atası olduğunu düşünü-yoruz.

Tebliğimizde ilgili konu hakkında literatürde oluşmuş bulunan farklı gö-rüşler ortaya konulacak, temel kaynakların bu konuda ortaya koyduğu veriler yeniden analiz edilecektir.

Page 56:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

54

OSMANLI DEVLETİ’NİN TARİHİNDE KOCAELİ’NİN ROLÜNE DAİR

Doç. Dr. Dilaver AZİMLİAzerbaycan Bilimler Akademisi

Osmanlı Devleti’nin politikasında Rumeli’ye doğru genişletme önemli yer tutuyordu. Onların Anadolu’da yayılma politikasının başarıyla gerçekleş-tirilmesinin en önemli sebeplerinden biri onların Qarasidən sonra Rume-li’ye, yani Avrupa kıyısına geçmeleri olmuştu. Bununla da doğu-batı tica-retine de tam kontrol elde ediyorlardı. Osmanlılar doğu-batı ticaretine kontrol edebilmek için üç ticaret bölgesine özel önem veriyorlardı. Bu bölgelerden ikisi deniz, diğeri ise kara ticareti ile ilgili idi. Bu bölgele-ri fethetmek için Osmanlı devleti uzun mücadele götürmüştü. Deniz ti-caret bölgelerinden birincisi ülkenin batı bölgelerinde kalan Ege Denizi ve Adriyatik Denizi kıyıları boyunca uzanan ve Avrupa’ya açılan bölge idi. Buğday ticareti bu bölgede önemli yer tutmaktaydı. İkinci bölge ise Akde-niz’in doğu sahilleri ile Hint Okyanusu taraftaki ticareti kapsamaktaydı. Bu ticaret yolu İstanbul’dan başlanır Kuzey Afrika’daki limanlardan Cid-de’ye, oradan da Hindistan kıyılarına ve Malakkaya kadar uzanıyordu. Bu bölge ticaretinde tekstil ve baharat ürünleri ile birlikte diğer değerli em-teeler de taşınıyordu. Üçüncü bölge ise devletin hayatında önemli rol oy-nayan İstanbul’dan başlanır, Orta ve Doğu Anadolu’ya, oradan Suriye’ye (Halep’e) ve Azerbaycan’a, İran’a kadar uzanır, “Doğu-Batı kervan yolu” adlandırılırdı. Bu bölgede de taşınan emteeler işerisinde tekstil ürünle-ri, baharat ticareti ve o dönemde ticarette önem taşıyan çeşitli ürünler avantaj oluşturuyordu.

Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye doğru genişlemesinde Koca-Elinin önemli rolü vardı. Koca-Eli ismi, XIV.asr başlarında, Osman Gazi devrinden itiba-ren, bu havliyi Konur Alp ve Kara Mürsel gibi arkadaşları ile beraber fethe teşebbüs eden Türk mücahidi Akça Koca’nın adına bağlanır. Bu mücahid-ler, iki buçuk asır daha önce bahis mevzuu olan memleketi istila ederek, İstanbul boğazına kadar dayanan ve Bizans ile Maltepe deresi üzerinde hudut kesen, fakat haçlı seferi sırasında (1097) geri çekilerek, bu toprak-ları imparator Alexios Komnenosa’a bırakan Selçukluların yolundan tek-rar ileri yürüyüşe geçtiler. Akça Koca’nın Osman Gazi devrinde 717 (1317) ‘ye doğru yaptığı fütuhat belki daha ziyade bir akın mahiyetinde idi. Esaslı hareket, Orhan Gazi’nin ilk hükümdarlık senesinde 726 (1326)‘da başladı,

Page 57:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

55

o sene Kartal’a yakın Samandıra ve Aydos kaleleri Rumlardan alındı. Ni-komediya (İzmit) ise, muhasara neticesinde ele geçirildi ki, buranın feth tarihi hususunda Türk kaynakları ile Bizans kaynakları arasında mühim ayrılıklar vardır. Bilindiği gibi, 1352 yılında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa Gelibolu’ya (Qallipoli) geçip orada küçük Çımbı kalesini ele geçir-mişti. İki yıl sonra ise Balkanların fethinde önemli platsdarm rolünü oy-nayacak Gelibolu Kalesi Osmanlılar tarafından istila edilmişti. Çımbı ve Gelibolu fethinden sonra Karesi’den halk Rumeli’ye geçip yerleşmeye, köyler kurmaya başlamıştı.

Aslında, Anadolu Türk tarihinde yeni bir aşamanın başlangıcı olan bu olay, paradoksal da olsa, ikili rol oynamıştı-bir yandan, Osmanlıların Kü-çük Asya’da yayılma suretini yavaşlatmış, diğer yandan ise güçlendirmiş-tir. Rumeli’ye geçiş ve orada fetihlerin başlanması türk tarihinin stratejik mahiyetini değiştirmişti.

OSMANLI DEVLETİ’NİN BALKANLARA ÇIKIŞ GÜZERGÂHINDA İZMİT/KÖRFEZİ

Yrd. Doç. Dr. Galip ÇAĞGazi Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin kuruluş meselesinde üzerinde durulan en mühim noktalardan biri şüphesiz ki Batı yönlü fetih tercih ve güzergâhıdır. Bu-gün artık 1353 Çimpe Kalesi’nin alınması ile eşleşen Rumeli’ye çıkışın farklı saiklerinin ve öncüllerinin tartışılması kuruluşa dair meselelerin anlaşılmasında çok daha anlamlı olacaktır. Zira bu dönemde birbirleri ile bağlantılı vukuatı birbirinden ayırmak bütünü analiz ve anlamakta araş-tırmacıları zor duruma sokmaktadır.

Konunun bir başka veçhesi de Orta zamanda devletlerin varoluşu ve asa-biyenin inşasında şehirlerin önemidir. Devletlerin kuruluş süreçlerinde fetih kavramının karşılığı şehirler ve çevresinde yaşananlarda aranır. Fe-tih metotları, hazırlıklar ve fethin stratejisi ile birlikte ele geçen şehrin bir sonraki hedefle ile olan bağı bütünü oluşturan parçaları oluşturur. Bu açıdan bakıldığında Osmanlı birliklerini Çimpe Kalesi’ne götüren süreçte başta Mudanya olmak üzere İznik ve İzmit’in konumunu doğru analiz et-mek başta ifade edilen sıkıntıları gidermek açısından mühimdir.

Page 58:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

56

Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye çıkışında İzmit ve çevresinin alınmasının önemini ortaya koymaya çalışırken konuya Mudanya-İz-mit-Gelibolu çizgisinde bakmanın gerekliliğini vurgulayacaktır.

THE HUNDRED YEARS WAR AND THE OTTOMAN EXPANSION IN THE BALKANS IN THE SECOND HALF OF 14TH CENTURY

Dr. Ardian MuhajThe Portuguese Academy of History, Lisbon

In May 1453 the Ottoman standards appeared on the walls of Constan-tinople. At the other end of Europe, the war between France and Eng-land practically came to an end. When the war between the two most important states of Europe erupted in 1337, the Ottomans were barely known in Europe. The summer of 1453 was a crucial point in the history of the world, because came to an end two major conflicts that shaped the history of Europe: the Anglo-French conflict, between 1337 and 1453 and the Byzantine-Ottoman conflict of the same time span. The Hundred Years War internalized the energies of France and England and the ex-pansionary trend of the previous two centuries, which had externalized their resources in search of new conquests outside continent, met a huge setback. During the fourteenth and fifteenth centuries one can detect a dramatic decline of the spirit of crusade in the Mediterranean. In many ways, this internalization of the forces of these two powers facilitated the Ottoman advance in the Balkans and the consequent end of the Byzantine Empire. In this paper we aim to bring evidence on the fact that European countries had very little interest on what was going on in the Byzantine Empire and were much more concerned with their internal interminab-le struggles. Therefore the Ottoman expansion in the Europe, started by Ghazi Suleyman Pasha, and continued in the subsequent years by Murat I and Bayezid I happened in a troubled situation in the Europe and in the Balkans.

Page 59:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

57

TARİHSEL SÜREÇTE CEZAYİR EYALETİNDEKİ YENİÇERİ OCAĞINA ASKER ALINMASI VE GÜNÜMÜZDEKİ İZLERİ

Prof. Dr. Chakib BENAFRİUniversity of Algiers

Uç asırdır süregelen Cezayir- Osmanlı ilişkilerinin tarihi, 1516 yılında Ce-zayir’in Barbaros kardeşler tarafından İspanyol işgalinden kurtarılmasıy-la başlar. 1519 yılında Cezayir’in ileri gelenlerinden oluşan bir heyet, dö-nemin padişahı I. Sultan Selim’e Cezayir’in Osmanlı topraklarına iltihak etmesi yönünde talep içeren bir mektup götürür. Böylece Barbaros Hay-rettin Paşa Cezayir Eyaletinin ilk Beylerbeyi unvanını kazanır, Cezayir’de-ki yeniçeri ocağının temelini oluşturmak için 4000 gönüllü asker gönderi-lir ve Cezayir Osmanlı döneminde başkent olur. Ayrıca, Cezayir’e yeniçeri askerlerinin gönderilmesi, bu sürecin büyük bir titizlikle sağlanması için 17. yüzyılda İzmir’e Cezayir devleti temsil eden bir vekil tayin edilmistir.

Bu çalışmada amaç, Cezayir Osmanlı arşivinden yapılan araştırmalar bağlamında; “Cezayir Eyaletinindeki yeniçeriler hangi tarihte ve nasıl ortaya çıkmıştır? Yeniçeri ocağına asker alım süreci nasıl organize edil-miştir? Ocağa katılan gönüllü yeniçerilerin kökleri nereye dayanmak-tadır? Cezayir ve İstanbul arasındaki ilişkilerde, yeniçeri ocağına asker alınmasının yeri ve önemi nedir? Cezayir Ocagina gönderilen yeniçeriler Cezayir’de bulundukları süre içerisinde geldikleri yerlerle sosyal bağla-rını muhafaza etmişler midir? Osmanlı döneminde gelen Türk yeniçeriler Cezayir toplumunda bugün hala hissedilen izler bırakmış mıdır?” soru-larına ışık tutmaktır.

ZAPOROG KAZAKLARININ GÜNEY KARADENİZ SAHİLLERİNE DÜZENLEDİKLERİ SEFERLER

Doç. Dr. Ferhat TURANLIKyiv-Mohıla Akademisi - Ulusal Üniversitesi

Konu ile ilgili Ukranca ve Türk Osmanlı yazılı kaynaklarına göre yapılan araştırmalar ele alınmaktadır. ‘Kazak’ sözcüğünün terim anlamı, Zapo-rog Kazaklarının askeri ve siyasi örgüt olarak teşkkül etmeleri izah edil-mektedir. Sözü edilen yöntemli bilimsel çalışmada adı geçen kazakların

Page 60:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

58

Osmanlı Devleti’nin sahib olduğu Karadeniz kıyılarındaki topraklarına saldırılarından, ayrıca Güney Karadeniz sahillerindeki şehir ve kalelere düzenledikleri seferlerin nedenleri ve sonuçları hakkında bilgiler veril-mektedir. Kazak şaykalarının deniz yollarıyla Özî, Aksu, Turla ve Tuna nehrlerinin aşağı kısımlarındaki Türklerin sahip oldukları topraklara düzenledikleri devamlı saldırılardan bahis olunmaktadır. Vurgulanması gereken hadiselerden biri de, Ukrayna kazak ordusunun yapdıkları bas-kınlar sonuçu Osmanlı İmparatorluğunun ağır kayıplar vermesi, ayrıca çok insanın esir düşmesi, saldırılar yapdıkları alanlaradki kalelerin ele geçirilmesi ve mülklerinin talan edilmesi gibi konulara da dikkat çekil-mektedir.

1561 TARİHLİ MUFASSAL TAHRİR DEFTERİNE GÖRE KOCAELİ SANCAĞINDA KULLANILAN ŞAHIS İSİMLERİ

Doç. Dr. Ahmet GÜNDÜZMustafa Kemal Üniversitesi

Mufassal Tahrir Defterleri, Türk Onomastiği için birer hazine değerinde-dir. Kocaeli Sancağı’na ait kayıtları ihtiva eden 436 nolu ve 1561 tarihli tahrir defteri Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır. 552 sahife-den oluşan defterin baş tarafı eksiktir. Defterin baş tarafındaki eksiklerin yanında, diğer bazı sahifeleri de bir hayli tahrif olmuştur. Sadece İznik, Kandırı, Yoros ve Genevize kazalarına ait kısımlar eksiksizdir.

Bu çalışmada, 1561 tarihli Kocaeli Mufassal Tahrir Defteri’nde yer alan 20.000 civarında Müslüman mükellefe ait kişi isimleri incelenmiştir. Tah-rir defterlerinde vergi veren erkek nüfus kayıtlı olduğundan incelenen isimlerin tamamı erkek isimleridir.

Page 61:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

59

XVI. YÜZYILDA KOCAELİ BÖLGESİNDEKİ TÜRKÇE BAZI YER ADLARININ KÜLTÜREL DİLBİLİM AÇISINDAN İNCELENMESİ

Yrd. Doç. Dr. Nurdin USEEVKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

1072 yılındaki Malazgirt Zaferi ile Türk yurdu haline gelen Anadolu ve Rumeli’de kaynağı Orta Asya olan birçok yer adı bulunmaktadır. Çünkü Türkler yeni yurdlarına kültürünü, dilini, yani herşeyini getirmişlerdir. Dolayısıyla Anadolu ve Rumeli’deki birçok yer adının kaynağını Orta As-ya’dan bulmak mümkündür. Kocaeli Bölgesi de bundan yoksun değildir. Üstelik günümüzde dil verileri vasıtasıyla kültürü inceleyen çalışmalar hız kazanmaktadır. Bir başka deyişle dili bir kültür aynısı olarak incele-yen kültürel dilbilim adlı yeni bir bilim ortaya çıkmıştır. Biz bu bildirimiz-de Osmanlı arşivindeki XVI. yüzyıla ait bir muhasebe defterindeki Kocaeli bölgesine ait yer adlarını ele alarak bunların bazılarının Orta Asya’daki izini bulmaya, bazı yer adlarının ise kültürel anlamını ortaya çıkarmaya çalıştık. Örneğin, Kocaeli bölgesinde Kara Su şeklindeki birkaç yer adı bulunmaktadır. Orta Asya’da da Kara-Su yer adı birçok yerde geçmek-tedir. Kara su ise Kırgız Türkçesinde bataklıktan çıkan ve yavaş akan su, nehir anlamına gelir. Bunun yanında ‘Ak su’ ise dağdan inen ve çok hızlı akan su, nehir anlamını verir.

Bundan başka Kocaeli’de Türkeşler köyü yer almaktadır. Türkeş ise VII-IX. yüzyıllar arasında Orta Asya’da yaşayan ve bugünkü Oğuzların ecdad-ları olan halkın ismidir. Bu ismin Kocaeli’de bir yer adı olarak yer alması mühimdir. Bildirimizde işte bunun gibi yer adları ele alınarak üzerinde karşılaştırmalı, disiplinlerarası çalışma yapılmıştır.

Page 62:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

60

16. YÜZYIL ÜSKÜDAR ŞERİYE SİCİLLERİNE GÖRE İZMİT’TEN KAÇIP İSTANBUL’DA YAKALANAN KÖLELER

Prof. Dr. Mehmet İPÇİOĞLUNecmettin Erbakan Üniversitesi

Bu çalışmanın konusu 16. yüzyıl Osmanlı toplumunda İzmit’te yaşayan varlıklı insanların Üsküdar’da yakalanan kölelerdir. İznikmid kazasında mukim sahiplerinden kaçan bu köleler, hemen yanı başındaki Üsküdar Kazası’nda ele geçirilmiş ve Üsküdar kadıları tarafından muhakeme edildikten sonra sahiplerine teslim edilmiştir. Belgeler İSAM tarafın-dan transkripsiyonu yaptırılmış olan 01 numaralı, 920 H (1514 M) tarihli defterden başlayarak 26 numaralı, 971 H (1563 M) tarihli Üsküdar kadı defterlerine kadar uzanan 6 defterden seçilmiş 49 hüküm kaydından meydana gelmektedir. Defterdeki deyimle abd-i âbık ya da gulamların sahipleri Sabancı, Darlık, Kirazdere, Tepecik, Saraylı, Saraycık, Kumlu, İnallı, Hereke, Çeltikçi, Söğütlü, Çeribaşı, Oruçgazi, Tavşancıl karyeleri sakinleri olup nefs-i iznkmid’de sakindir. Söz konusu köleler, Moskov, Rus, Bosna, Macar, Leh, Arap, Boğdan, Hırvat, Sırp asıllıdır.

İLKÇAĞ VE ORTAÇAĞ SEYAHATNAMELERİNDE GEBZE VE ÇEVRESİ

Prof. Dr. Mehmet ÇELİKDr. Hasan AKYOLManisa Celal Bayar Üniversitesi

Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan önemli noktaları İstanbul ve Çanakkale Boğazları teşkil etmektedir. Özellikle Doğu Roma’nın başkentinin Kons-tantinople oluşu, imparatorluğun merkezi ile doğu eyaletlerinin iletişi-minde İstanbul Boğazı’nı çok daha ön plana çıkarmıştır. İstanbul’dan doğuya yapılacak herhangi bir seferde ilk uğrak yerinin veya doğudan İs-tanbul’a yapılacak bir seferde de son uğrak yerinin bugünkü Gebze ilçesi ve çevresi olduğu görülmektedir.

Gebze’nin ilk ve ortaçağlarda Dakibyza veya Libyssa olarak anılan yer-leşimler üzerine kurulduğu düşünülmektedir. Gebze ve çevresinin bah-settiğimiz konumu, bölgede bulunan yerleşimlerin seyahatnamelerde de

Page 63:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

61

anılmasını sağlamıştır. Çalışmamızda ilkçağ ve ortaçağda Kocaeli şeh-rinin önemli bir ilçesi olan Gebze ve çevresindeki yerleşimlerin sosyal, ekonomik ve fiziki durumları hakkında, seyahatnameler odaklı bilgi ve-rilecektir. İlk ve ortaçağ seyyahlarının eserlerindeki Gebze ve çevresi ile ilgili kayıtlar ışığında, Gebze ve çevresinin ilk ve ortaçağlardaki vaziyeti irdelenmeye çalışılacaktır.

ORTAÇAĞ SEYYAHLARININ GÖZÜNDEN İZMİT

Yrd. Doç. Dr. Selim KAYAArda DENİZAfyon Kocatepe Üniversitesi

Uzaklara duyulan özlem ve bilinmeze karşı uyanan merak, insanların diyar diyar gezip dolaşmasına ve zaman içerisinde ciltler dolusu seya-hatnâmelerin yazılmasına sebep olmuştur. Bütün tehlike ve zorluklara rağmen seyyahları yollara düşüren etkenler farklı farklı olsa da, ortaya çıkan seyahatnâmeler birçok beldenin ve şehrin tarihine ışık tutmuştur. Bir şâhsın anıları (hatıratı) veya günlüğü olarak salt anlamda değerlen-dirilemeyecek kadar önem arz eden seyahatnâmeler, yazıldığı dönem-de olduğu kadar sonraki zamanlara da seslenebilme özelliğine sahiptir. Bu bakımdan zamanın ve mekânın canlı bir tasvirî olmaları, yazıldıkları dönemin sosyo-kültürel yapısını yansıtmaları ve ilgili olaylara farklı bir açıdan bakma imkânı vermeleri nedeniyle tarihi bir kaynak olarak de-ğerlendirilmelidir. İzmit tarihi ve kültürel zenginlikleri ile öne çıkan ve bu özelliği ile tanınan bir şehirdir. Bu bağlamda İzmit tarihinin bir kayna-ğı olarak seyahatnâmelerin yeri ayrı bir öneme sahiptir. İbn Havkal, İbn Battûtâ ve G. de Villehardouin gibi seyyahların İzmit’e yapmış oldukları seyahatlerdeki gözlemleri ve tuttukları notlar, aslında onlar tarafından bu şehrin tarihe düşülen notlardır. Bu notlar şehrin tarihine ışık tutacak ve birçok bilinmezin ortaya çıkartılmasına da katkı sağlayacaktır. Bildiri-mizde işte bu Ortaçağ seyyahlarının ehemmiyet arz eden seyahatnâme-leri tarihi kaynaklara dayandırılarak açıklanmaya çalışılacaktır.

Page 64:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

62

HOLLANDALI SEYYAH CORNELİUS DE BRUYN SEYAHATNAMESİNDE İZMİT

Dr. Mehmet TÜTÜNCÜSOTA Research Centre for Turkish And Arabic World Haarlem Hollanda

Cornelis de Bruyn (1652-1727) yaşayan bir Hollandalı ressam, seyyah ve yazardır. Hayatında 2 büyük seyahate çıkmıştır. Birinci seyahati 1674-1693 yıllarında Anadolu ve Orta doğuya, İkinci seyahati ise 1701-1708 Rusya ve Sibirya’ya ve oradan İran’a olmuştur. Seyyah bu iki seyahatini muhteşem 2 kitap yayınlayarak ebedîleştirmiştir. Seyahatnamelerinde ayrıca 200 bakır gravürlerle resimlemiş ve gittiği yerlerin yaptığı resim-lerle halka tanıtmıştır. Kitapları hemen Fransızca ve İngilizceye çevril-miştir.

Yaptığı gözlemler çok gerçekçi ve birinci elden kaynak teşkil eder. De Bruyn Seyahatinde İzmit’e de uğrar ve burada gördüğü hadiseleri anlatır tabiat hadiselerine yer verir.

Bildirimizde Cornelis de Bruyn’in İzmit izlenimlerinin anlatarak aynı yıl-larda İzmit’e uğramış olan Evliya Çeleb’inin anlatımıyla karşılaştırarak bir değerlendirmesini yapacağız.

BOĞAZDA ÜÇ GÜN: ÇARLIK RUSYASI DİPLOMATIN İSTANBUL BOĞAZI VE MARMARA DENİZİ ANILARI

Yrd. Doç. Dr. Hasan DEMİROĞLUTrakya Üniversitesi

Kırım Savaşı’ndan sonra Osmanlı hakimiyetinde bulunan Balkan Slav-larına yönelik faaliyetlerini arttıran Çarlık Rusyası devlet adamları, bu bölgeye gönderdiği diplomatları aracılığıyla Slav ve Ortodoks halka daha fazla nufüz etmenin yollarını aramıştır. Çarlık diplomatlarının bazıları raporlarını gizli ibareli olarak Dışişleri Bakanlığı’na sunmuş, bazıları ise seyahat notlarını yayınlamışlardır.

Osmanlı Devleti’ne yaptığı seyahat notlarını yayınlayan diplomatlardan birisi de Alman asıllı bir aileye mensup F. A. Byuler’dir (Bühler). Byu-

Page 65:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

63

ler 3 (15) Nisan 1821 tarihinde Peterburg’da doğmuş, 10 (22) Mayıs 1896 tarihinde ise Moskova’da ölmüştür. Moskova Devlet Arşivi’nin müdür-lüğünü de yapan Byuler, kalame aldığı Tri dnya na bosfore (Три дня на босфоре-Boğazda Üç Gün) adlı eserinde 1880 yılında İstanbul’a gerçek-leştirdiği seyahati anlatmaktadır.

Byuler, seyahatinde İstanbul, boğaz ve Haliç (altın boynuz) ile birlikte Ka-radeniz ve Marmara Denizi sahillerinden de bahsetmiştir. Tebliğimizde bu seyahat notlarını değerlendirme gayret edeceğiz.

CEBE DEFTERLERİNİN KOCAELİ TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİNE DAİR BAZI DÜŞÜNCELER

Doç. Dr. Emine ERDOĞAN ÖZÜNLÜHacettepe Üniversitesi

Cebe defterleri, XVI. yüzyıl sonlarından itibaren yeni tahrirlerin yapılama-ması ve yoklamalarda kullanılan timar icmal defterleri kayıtlarının eski-yerek kullanılamaz hale gelmesi üzerine seferlerde bulunacak sipahinin tespiti ve sefer esnasında yoklanabilmesi için üretilmiş defterlerdir. Ti-mar ruznâmçe defterlerinde yer alan kayıtlara dayalı olarak seferlerde kullanılmak üzere tertip edilmiş olan bu defterler pratikte olarak kulla-nılmak üzere hazırlanmıştır. Dirlik sahiplerinin kayıtları, berat tarihi sı-rasına göre kaydedilir, dirliğin bulunduğu nahiye ve sancak belirtildikten sonra altına dirlik sahibi, varsa görevi (niteliği), dirliğin kılıç kısmını oluş-turan köy veya gelir türünün ismi ve son olarak da dirliğin toplam geliri cebe defterlerine kaydedilirdi.

Bu defterlerin önemli bir serisi, Ankara, Tapu ve Kadastro Genel Müdür-lüğü, Kuyûd-ı Kadîme Arşivi’nde bulunmaktadır. Bu arşivde Kocaeli’ne ait 4 adet cebe defteri bulunmaktadır. Bunlardan Kuyûd-ı Kadîme Arşi-vi’nde -eski numarasıyla- 2039 numara ile kayıtlı olan defter, mustahfız cebe defteri olarak tasnif edilirken, diğerleri (1940, 2049 ve 2093 numa-ralı defterler) sadece cebe defteri olarak tavsif edilmiştir. Bu bildiride, bir anlamda üzerinde pek çalışılmayan bu defter grubunun Kocaeli’ye ait olanlarının tanıtımı yapılacak ve Kocaeli tarihi açısından sahip olduğu önem tartışılacaktır.

Page 66:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

64

AVARIZ DEFTERLERİ SAYIMLARINA GÖRE İZMİT KAZASI’NIN DEMOGRAFİK DURUMU

Doç. Dr. Zübeyde GÜNEŞ YAĞCIBalıkesir Üniversitesi

Osmanlı vergi sistemi içerisinde olağanüstü vergilerden birisi olan avarız devletin düzenli vergileri dışında tutulmuştur. Verginin temeli olağanüstü durumlarda halka götürülen hizmetlerin karşılığı olarak uygulanmıştır. Dolayısıyla olağanüstü durumlar ek hizmetler kavramı ile ifade edilebi-lecek bir durum olarak görülmüştür. Verginin tahsilinde bireyler esas alınmayarak emlak sahibi kişilerden tahsili yoluna gidilmiştir. Devletin bütçe açıklarının arttığı 16. yüzyılın sonlarından itibaren avarız ve bu tür-den vergilerde bir artış meydana gelmiştir. Buna bağlı olarak avarız-ha-ne sayımlarında da artış olduğu bilinmektedir.

Bu dönem ayrıca klasik tahrir sayımlarının değişim gösterdiği, avarız ve cizye sayımlarının arttığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Nite-kim tapu-tahrir kayıtları gibi olmasa da klasik sayımların olmadığı bir dö-nemde nüfusunun tespitinde bu defterlerden istifade etmek gerekmek-tedir. Bu açıdan bakıldığında avarız hanesi sayım defterleri eşi bulunmaz bir değer ifade etmektedir.

Ben bu çalışmada klasik sayım geleneğinin bırakılarak avarız sayımına geçildiği bir dönem olan 17. yüzyılda itibaren, nüfus sayımlarının yapıldı-ğı 19. yüzyıla kadar İzmit Kazası’nın nüfusuna genel bir bakış açısı oluş-turmayı amaçlamaktayım. Ayrıca bu sayımlar ile İzmit Kazası’nın şehir köylerinin nüfusu ve nüfusun zaman içersindeki değişimi irdelenecektir. Yukarıda ifade ettiğim gibi dönemin şartları gereği avarız defterleri çalış-manın temel kaynağını oluşturacaktır.

Page 67:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

65

XVIII. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA KOCAELİ SANCAĞI’NIN TARİHİNDEN KESİTLER

Doç. Dr. Sebahattin ŞİMŞİRDoç. Dr. Nahide ŞİMŞİRBalıkesir Üniversitesi

Divân-ı Hümâyûn kalemince hazırlanan Mühimme, Ahkâm ve Şikâyet Defterleri Osmanlı şehirlerinin idârî, askerî, toplumsal ve iktisadî yönleri ile ilgili kıymetli bilgiler içermektedir.

Bildirimizde hem Kocaeli Sancağı’na hem de İznikmid Kadılığı’na hitaben XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında yazılan hükümler çerçevesinde, Mühimme, Şikâyet ve Ahkâm Defterleri’nde bulunan hükümler çerçevesinde Koca-eli ve ona bağlı yerleşim birimlerinin askerî, siyasî, sosyal ve ekonomik özellikleri değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Bilhassa bu merkezî kayıtlar sayesinde XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında ma-hallinde halledilemediği için, Osmanlı başkentine intikâl etmiş problem-ler, bu problemlere devletin bulduğu çözümler çerçevesinde vergi me-selelerinden, vakıflara, İstanbul’un iaşe ve ibadesinde Kocaeli’nin rolüne, timar, alacak verecek, ulaşım, nakliye ve hatta miras ….gibi başlıklar et-rafında toplayabileceğimiz hususlar çerçevesinde Kocaeli ve çevresinin tarihine ışık tutulmaya çalışılacaktır. Böylece Osmanlı tarihinin en az ça-lışılan XVIII yüzyılı ve bu eksende de, Kocaeli ve çevresinin tarihine katkı sağlanmış olacaktır.

AHKÂM DEFTERLERİNDE İZMİT (1742-1747)

Yrd. Doç. Dr. Alper BAŞERAfyon Kocatepe Üniversitesi

Orhan Bey (1324-1362) döneminde Osmanlı idaresine alınan İzmit şehri Osmanlı tarihi boyunca önemini koruyan yerleşim yerlerinden birisi ol-muştur. Bu çalışmada İzmit şehrinin sosyo-ekonomik yapısı, yerel yöne-ticilerin İstanbul ile olan ilişkileri Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde mevcut bulunan Anadolu Ahkâm Defterlerinin 1742-1747 yılları arasındaki döne-mi kapsayan ilk on defterinin taranmasıyla elde edilen veriler üzerinden ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Page 68:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

66

183 VE 184 NUMARALI ANADOLU AHKÂM DEFTERLERİNE GÖRE KOCAELİ (1864-1878)

Doç. Dr. Mehmet MERCANKaramanoğlu Mehmetbey Üniversitesi

Divân-ı Hümâyûn’dan çıkan hükümlerin kaydına mahsus olan defterle-re “Mühimme Defterleri”, “Ahkâm Defterleri” gibi isimler verilmektedir. Bu hükümler, padişah adına hazırlanmış oldukları için ferman adını da alırlardı. Hükümler cinslerine göre değişik defterlere yazılırdı ki bunlar; Ahkâm-ı Mühimme, Ahkâm-ı Şikâyet ve Ahkâm-ı Ruus defterleri vb. idi.

Bildirimizin temel kaynağını teşkil eden defterler ise Anadolu Ahkâm Defterleridir. Bu defterler, 1742-1889 yılları arasında hükümleri ihtiva eden 185 adet defterdir. Biz bu defterlerden 1864-1878 yılları arasını ihtiva eden 183 ve 184 numaralı defterlerdeki hükümlere dayalı olarak Kocaeli’nin idari yapısı, sosyal ve ekonomik durumu hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.

İZMİT’TE BİR YIL İKİ YANGIN: ARSLANBEY VE REDİF ASKERÎ DEPO YANGINLARI

Yrd. Doç. Dr. Zeynep CUMHUR İSKEFİYELİSakarya Üniversitesi

Tarih boyunca yangınlar tıpkı doğal afetler ve salgın hastalıklar gibi in-sanlar için en büyük felaketlerden biri olmuştur. Bu yangınlar İzmit tari-hinde de derin izler bırakmıştır. İzmit sancağı dâhilinde çıkan yangınlarda pek çok köy ve mahalle yok olmuştur. Ahşap ve kâgir binaların birinde yangın çıkması halinde ateş bir diğer eve sıçrayarak çok çabuk yayılmış, yangına müdahale edilinceye kadar birçok ev yanıp kül olmuştur. Özel-likle kış aylarında çıkan bu yangınlar ardında evleri, malları ve erzakla-rı tamamen yok olmuş yardıma muhtaç yangınzedeler bırakmıştır. Bu bildiride 1886 yılı sonunda İzmit sancağına bağlı Arslanbey köyünde ve İzmit’teki redif askerî deposunda çıkan iki yangın hadisesi ele alınmaya çalışılacaktır. Arslanbey’de çıkan yangında 590 hane ve dükkândan an-cak 15 hane kurtulabilmişti. Yangın sonunda sokaklarda kalan 2000 kişi için çadırlar kurularak gerekli yardımların yapılabilmesi için çalışmalar

Page 69:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

67

başlatıldı. Yangında zarar görenlere yardım maksadıyla Adliye Nazırı Cevdet Paşa’nın başkanlığında bir komisyon kuruldu. Yardım toplanma-sı için gazetelere ilanlar verildi, iane bileti satışları düzenlendi. Ahalinin ihtiyacı olan buğday ve mısır gibi zahirenin karşılanmasına gayret edildi. İzmit’teki redif askerî deposunda meydana gelen yangında ise askeriyeye ait silah ve eşyanın bulunduğu depo ile birlikte bitişiğindeki ev de yanmış-tı. Yangının ardından bir tahkikat başlatılarak yangının nasıl ortaya çıktığı ve bir suiistimalin olup olmadığı anlaşılmaya çalışıldı. Bu bildiride aynı günlerde hem Arslanbey’de hem de askeri depoda çıkan yangınlar başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri olmak üzere dönemin gazeteleri de incelenerek ele alınmaya çalışılacaktır.

BÜYÜK DARICA YANGINI (17 KASIM 1910)

Yrd. Doç. Dr. Fikrettin YAVUZSakarya Üniversitesi

İnsanoğlu tarih boyunca büyük yangınlara maruz kalmıştır. Modern dö-neme yaklaştıkça doğal yangınlarla birlikte insanların sebep olduğu bü-yük yangınların şehirleri küle çevirdiğine dair birçok örneğe rastlanır. Osmanlı döneminde İstanbul’da yaşanan büyük yangınlar bu konuda dikkate şayan örnekler olup, bu yangınlar şehrin yapısına ve nüfusuna büyük zararlar vermiştir. Benzer bir şekilde İzmit tarihinde derin izler bırakan birçok yangın olduğu dikkati çekmektedir. İzmit coğrafyasındaki bu tür yangınlar çoğunlukla ahşap yapıların olduğu birçok mahalle, köy ve kasabayı haritadan silinme noktasına getirmiştir. 17 Kasım 1910’da İzmit Körfezi’nin girişinde bulunan Darıca’da meydana gelen yangın, şehir tarihindeki bu tür yangınlardan biridir. Bu şirin sahil kasabasının Rum mahallelerinden birinde, sabah erken saatte başlayan yangın an-cak akşam söndürülebilmişti. 1400 hanelik Darıca’da yaklaşık olarak 800 ile 900 civarında ev ve işyeri yanmıştı. Konuyla ilgili kaynaklar Darıca’yı neredeyse haritadan silen bu büyük felaketin açtığı yaraların ilk andan itibaren sarılmaya çalışıldığını göstermektedir. Bu bildiride Darıca’da çı-kan bu yangın ve yangın sonrasında yapılan yardım çalışmaları, özellikle devlet eliyle yapılan ve daha çok Darıca’nın yeniden imarı gibi hususlar, başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri olmak üzere dönemin kay-nakları ve gazeteleri çerçevesinde ele alınacak, böylelikle II. Meşrutiyetin ilk yıllarında devletin bu tür bir felakete nasıl bir refleks gösterdiği ortaya koyulmaya çalışılacaktır.

Page 70:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

68

SİCİLL-İ AHVAL KAYITLARINA GÖRE OSMANLI BÜROKRASİSİNDE GÖREVLİ BAZI İZMİD’Lİ MEMURLAR

Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜOkt. Enver DEMİRGaziantep Üniversitesi

Sicill-i ahvâl kayıtları, yakın dönem Osmanlı biyografi yazımında başvuru-lan en önemli kaynaklardandır. II. Abdülhamid döneminde Osmanlı dev-let teşkilâtında görev alan memurların görevleri süresince gelişim aşa-malarını izlemek amacıyla 1879 yılında Dâhiliye Nezâreti’ne bağlı olarak kurulan Sicill-i Ahvâl Komisyonu’nun faaliyetleri sonucu tutulan bu ka-yıtlardan, dönemin memurlarının sicil kayıtlarına ulaşmak mümkündür. Sicill-i ahvâl kayıtları, kişinin tercüme-i hâl varakası, ismi, mahlası veya künyesi, doğum tarihi, baba adı, babası memur ise rütbesi, tahsil duru-mu, yaptığı görevler, gayrimüslim veya göçmen ise milliyeti, liyakat ve ehliyet derecesi, eserleri, rütbe ve madalyaları, azil ve tayinlerine dair bil-gileri ihtiva etmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne dayalı bu çalışma-mızda Sicill-i Ahval kayıtlarında tespit edilen İzmit doğumlu 21 memurun özgeçmişi ile ilgili tespitlerde bulunulacaktır. Bu memurlar; Sancakdar-zâde Süleyman Efendi’nin oğlu Süleyman Sami Efendi, Saraç mütevef-fa Mehmet Efendi’nin oğlu Mustafa Nureddin Efendi, Nazif Ağa’nın oğlu Ali Rıfat Efendi; Esnaftan Mehmet Ağa’nın oğlu Ali Rıza Efendi, Ermeni milletinden Kigoruk Ağa’nın oğlu Labih Efendi, Sudani Said Ağa’nın oğlu Ahmed Efendi, İzmit Sancağı tahrir-i emlak katibi Ahmed Efendi’nin oğlu Hafız Ahmed Efendi, İlmiyeden Abdullah Hadi Efendi’nin oğlu Arnavudoğ-lu adıyla meşhur Ali Rıza Efendi, Tüccardan Limoncuzade İbrahim Efen-di’nin oğlu Mehmed Rahmi Efendi, Mehmed Remzi Efendi, Vadi-l Acem kazası meclis-i idare azasından ve Tebai Devlet-i Aliye’nin Katolik mil-letinden İlyas Elban Efendi’nin oğlu Mülhem Efendi, İnce Zaver Osman Efendi’nin oğlu Ali Faik Efendi, Şekizâde müteveffa Ali Ağa’nın oğlu Hafız Hasan Efendi, Nikolaki Efendi’nin oğlu Rum milletinden Yorgaki Efendi, İzmit Telgraf merkezi müdürü Hasan Tahsin Efendi’nin oğlu Hüseyin Şe-fik Efendi, İzmit Emtia Gümrüğü anbar memuru Müteveffa Ali Efendi’nin oğlu Mehmed Ramiz Efendi, Ermeni milletinden kuyumcu Çapan Karabet Ağa’nın oğlu Agop, İzmit kasr-ı hümayun hademesinden Mehmed Ne-zir Ağanın oğlu İsmail Fehmi Efendi, İzmit Rüsumat Müdürü Deraliyyeli

Page 71:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

69

Mehmed Hamid Efendinin oğlu Mehmed Hayri Efendi, Ali Efendi’nin oğlu Mustafa Rasim Efendi, Muhacirin-i Çerakese’den Hamza Usta’nın oğlu Ali Niyazi Efendi’dir.

SULTAN ABDÜLMECİD’İN İZMİT VE HEREKE SEYAHATLERİ

Doç. Dr. Yunus ÖZGERBozok Üniversitesi

Osmanlı modernleşmesinin öncü padişahlarından II. Mahmut’un ani ölü-mü sonrasında çok genç yaşta Osmanlı tahtına çıkan Abdülmecid, babası ve ekibi tarafından hazırlanmış olan Tanzimat Fermanı’nı ilanla işe baş-ladı. Fermanla hem mülki idare hem de askeri idarede çok önemli deği-şikliklerin yolu açıldı. Ardından Vakanüvis Ahmed Lütfi Efendi’nin işaret ettiği gibi, Sultan Abdülmecid tebaasının asayişini yerinde görmek, askeri mevkileri denetlemek ve halkın refah ve huzurunu temin etmek maksa-dıyla merkeze yakın bazı mahalleri görmek üzere yurt gezilerine çıktı. Bu bağlamda üç büyük gezi yaptı. Bunlardan ilki İzmit’i de kapsayan 1844 İzmit, Bursa ve Çanakkale gezisiydi. İkinci seyahatini 1846 senesinde Ru-meli’ye yaptı. Üçüncüsünü ise 1850’de Akdeniz Adalarına gerçekleştirdi. Bu büyük gezilerden başka küçük çaplı seyahatleri de oldu.

Bu bildiride söz konusu padişahın yurt gezileri kapsamında İzmit ve He-reke’ye yaptığı temaslar ele alınacaktır. Eser-i Cedid vapuruyla Beyler-beyi sahil sarayından hareket eden padişahın İzmit’i ilk ziyareti 26 Mayıs 1844’te gerçekleşti. Güzergâh boyunca Gebze, Darıca ve Hereke sahille-rini seyrederek şehre gelen padişah, burada çuha fabrikasında incele-melerde bulundu. Yöreye ikinci gezi 26 Ekim 1846’da yapıldı. Bu gezinin amacı, Osmanlı kumaş sanayinde önemli bir yere sahip olan Hereke fab-rikasının çalışmalarını yerinde görmek ve eksikliklerini gidermekti.

Page 72:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

70

III. SELİM DÖNEMİNDE EŞKIYA PEŞİNDE BİR KOCAELİ MUTASARRIFI: SEYYİD HÜSEYİN PAŞA

Yrd. Doç. Dr. Seydi Vakkas TOPRAKAdıyaman Üniversitesi

III. Selim Devri, Nizam-ı Cedid reform programıyla memlekete Avrupai tarzda bir düzen verilmeye gayret edilen bir dönem olmakla beraber, Anadolu ve Rumeli’nin pek çok yerinde eşkıyaların baş gösterdiği bir dö-nemdir. Devlet otoritesinin yerini eşkıyaların aldığı zamanlar bile olmuş-tur. III. Selim, devlet otoritesini yeniden kurmak ve asayişi temin etmek maksadıyla gerek Anadolu ve gerekse Rumeli’de ortaya çıkan eşkıyanın üzerine ordular göndermiştir.

Padişahın eşkıya takibiyle görevlendirdiği komutanlardan biri de Kocae-li Sancağı Mutasarrıfı Seyyid Hüseyin Paşa’dır. Seyyid Hüseyin Paşa, ilk olarak 1795 yılı sonunda Rumeli Valisi Mehmed Hakkı Paşa’nın emrinde Rumeli’deki Dağlı Eşkıyası üzerine gönderilmiştir. Seyyid Hüseyin Paşa, Dağlı Eşkıyasına karşı düzenlene harekâta 1000 seçkin askerinin başında katılmıştır. İkinci olarak 1798 yılı sonunda, Kocaeli ve Bursa yörelerinde ortaya çıkan eşkıyayı ortadan kaldırmakla görevlendirilmiştir. Görevini layıkıyla yapabilmesi için Paşa’nın nüfuzu arttırılmış ve vezirlik rütbesine yükseltilmiştir.

Bu çalışmada Seyyid Hüseyin Paşa’nın eşkıyaya karşı yaptığı mücadele dönemin vakayinameleri ve arşiv belgeleri ışığında ele alınacaktır.

19. YÜZYILIN İLK YARISINDA KANDIRA’DA SOSYAL HUZURSUZLUK ÜZERİNE BİR İNCELEME

Yrd. Doç. Dr. Kenan GÖÇERSakarya Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılın ilk yarısında (1839) ilân olunan Gülha-ne Hattı’nın, devlet anlayışımızda ve devlet idaresinde modernleşmenin başlangıcı olduğu kabul edilir. Öncesinde Sened-i İttifak’ın kabûlü, Rus-ya’nın saldırıları, Mısır’ın isyanı, Yeniçeriliğin lağvı, Levant Company’nin Osmanlı pamuklu imalatlar pazarında giderek etkinliğini artırması so-

Page 73:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

71

nucu İngiltere ile yapılan ticaret anlaşması gibi bir dizi gelişmelerin bu süreci hazırlamış olduğu aşikâr.

Bu gelişmelere paralel olarak, Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde 1800-1850 arasında halkın gündelik yaşamında meydana gelen ve belgelere yansı-yan bir dizi sosyal huzursuzluk olayları yaşanmaktadır. İstanbul Ahkâm Defterleri esas alınarak yapılacak çalışma, 1750’lerden itibaren, Kandı-ra’da meydana gelen huzursuzlukların nicel ve nitel artışları ile destek-lenmektedir.

PAZARKÖY AYÂNI TURNACIBAŞI ESAD BEY İSYANI (1812-1813)

Yrd. Doç. Dr. İbrahim SERBESTOĞLUAmasya Üniversitesi

Ayân, Osmanlı taşra teşkilatında “klasik dönemde” halkın önde gelenle-rini ifade ediyordu. 17. yüzyılda ise başta kapıkulları olmak üzere devlet görevlilerinin ayân olarak ön plana çıktığı görülmekteydi. Bu süreç 18. yüzyılda büyük hanedanların ortaya çıkmasıyla devam etmişti. Yerel bağ-lantıları olan veya zamanla yerelleşmiş kişilerin çocuklarına miras kalan ayânlık, Osmanlı tarzı özelleştirme olarak da yorumlanmaktadır. Aile-lerin büyüklüğü ve gücü oranında yer edindiği taşra idaresinde ayânlar, Alemdâr Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı ile zirveye çıkmış ve Sened-i İtti-fak’ı imzalatmayı başarmışlardı. Ancak Sultan II. Mahmud’un, Alemdâr’ın öldürülmesi sonrasında ayânları yavaş yavaş ortadan kaldırdığı veya sis-teme entegre ettiği bilinmektedir.

Bildirimizin konusu olan Turnacıbaşı Esad Bey de unvanından anlaşıldığı üzere kapıkulu kökenlidir. 1804 yılında Pazarköy ayânlığını ele geçirmiş-tir. 1806-1812 Osmanlı-Rus ve İngiliz Savaşı sırasında topladığı asker-lerle birlikte cepheye gitmesi emredilince bundan kaçınmış ve devlete isyan etmiştir. Üzerine gönderilen bölge ayânları ve kuvvetler karşısında direnmeye çalışmışsa da 1813 yılında ortadan kaldırılmıştır.

Page 74:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

72

19. YÜZYILDA KOCAELİ SANCAĞI’NDA ÇOK EŞLİLİK OLGUSU

Doç. Dr. Ümit EKİNSakarya Üniversitesi

Osmanlı toplumunda çok eşli erkeklerin bulunduğu bilinmektedir. İslam Hukuku’nun şekillendirdiği Osmanlı Hukuku’nun çok eşliliğe izin verdiği bilinmekle birlikte başka kentlere dair yapılan araştırmalar birden fazla eşle evli erkeklerin oranının yüksek olmadığını ortaya koymaktadır.

Bu araştırmada, kuruluş yıllarında Osmanlı topraklarına katılan Koca-eli Sancağı’nda yaşayan erkeklerin ne oranda çok eşli oldukları ortaya konulacak, bu durumun nedenleri belgelerin ışığında tartışılacaktır. Araştırmamızın dayandığı kaynak grubu tereke defterleridir. Bilindiği üzere bu defterler, ölen kişinin ardında bıraktığı her türlü taşınır-taşın-maz mallar ile alacak, borç, hibe, vasiyete dair bilgileri içermektedir. Bu amaçla söz konusu tereke kayıtlarının yer aldığı 1452, 1453 ve 1454 nu-maralı ve sırasıyla 1220-1230/1805-1814, 1261-1264/1845-1848 ve 1278-1281/1861-1865 tarih aralıklarını kapsayan İzmit Şer’iyye sicillerinden yararlanılacaktır.

XIX. YÜZYIL ORTALARINDA DEĞİRMENDERE’NİN NÜFUSU VE SOSYO-EKONOMİK YAPISI

Yrd. Doç. Dr. Zafer ATARManisa Celal Bayar Üniversitesi

Değirmendere, Kocaeli ilinin ilçesi olan Gölcük’e bağlı bir belde iken 2008 yılında Gölcük belediyesine bağlanarak belediye statüsünü yitirmiş olan eski bir beldedir. Değirmendere’nin gelişip, büyümesinde Gölcük Tersa-nesi’nin kurulması ve İzmit ile İstanbul arasındaki sanayi faaliyetlerinin etkileri gözlemlenmektedir. Önceleri Gölcük’ten daha fazla nüfusa sahip olan belde, sanayi ve tersanelerin Gölcük’e kurulmasından dolayı, buraya bağlı belde konumuna düşmüştür. Bu çalışmada ise temettuat defterleri ve nüfus defterlerinden istifade edilerek, XIX. yüzyılın ortalarında Değir-mendere’nin nüfusu ve sosyo-ekonomik yapısı ortaya konulacaktır.

Page 75:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

73

KOCAELİ SANCAĞI NÜFUS DEFTERLERİNE GÖRE XIX. YÜZYILIN ORTALARINDA ŞİLE VE ŞEYHLER KAZALARININ MÜSLÜMAN KIPTİLERİN NÜFUS VE TOPLUM YAPISI

Yrd. Doç. Dr. Salih AKYELGazi Üniversitesi

Bir devletin yaptığı nüfus sayımları birçok veriyi ihtiva ettiğinden yöneti-cilerin geleceğe yönelik planlamalarında onlara yardımcı olur. Osmanlı Devletinde nüfus sayımlarının en önemli amacı asker ve vergi mükellef-lerinin sayısının tespit edilmesi olmuştur. Bu amaçla belli bir dönem sa-dece erkek nüfus sayılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde ilk nüfus sayımı II. Mahmut zamanında yapılmıştır. Bu sayım yapılırken askere alım için Müslümanlar, vergilerinin sağlıklı toplanabilmesi için Müslüman ahali ile birlikte gayrimüslimler hakkında da kayıtlar tutulmuştur.

Osmanlı coğrafyasının değişik yerlerinde olduğu gibi Kocaeli ve havali-sinde de nüfus sayımları yapılmıştı. Bu anlamda Kocaeli’ne bağlı olan sancak, kazâ ve diğer merkezlerde nüfus sayımı uygulanmış olduğunu arşiv kayıtlarından görmekteyiz. Nitekim Şeyhler ve Şile Kazasındaki Müslüman Kıptilerle ile ilgili 2 adet nüfus defterinden oluşmaktadır. Bu-rada inceleyeceğimiz Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki Bolu Eyaleti Ko-caeli Sancağına Nüfus Defterleri serisi içerisinde 656 ve 660 numara ile kayıtlı olup Kocaeli Sancağı Şeyhler ve Şile Kazâsı müslüman nüfus def-terleridir. Bu çalışmada, defterlerde verilen bilgilerden hareketle bahse konu kazanın mahalle ve köylerinde yaşayan ailelerin ve görevli memur-ların isim ve esamilerini öğrenme imkânımız olacak. Ayrıca bu defterler bölgedeki mahalli idareciler; görevdeki muhtarlar, özürlüler, halkın kul-landığı yerel isimler (lakaplar), insanların fiziksel özelliklerinin yanında Şeyhler ve Şile Kazalarındaki Müslüman Kıptilerin XIX. Yüzyılın ortala-rında nüfus tespit edilmeye çalışılarak bölgesel tarih yazımında önemli ayrıntılara ulaşmamıza imkân tanıyacaktır.

Page 76:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

74

İSTANBUL ENTELEKTÜELLERİNİN 1906 YILINDAKİ HEREKE FABRİKASI ZİYARETİ

Prof. Dr. Kemalettin KUZUCUMarmara Üniversitesi

Kurulduğu tarihten beri farklı kesimlerden ziyaretçilerin gezisine sah-ne olan Hereke Fabrika-yı Hümâyûnu, II. Abdülhamid devrinde Türk ve ecnebi devlet adamlarının yanı sıra yerli ve yabancı turistlerin de ilgisini çekmiştir. Bu tür gezilerden birisi 7 Temmuz 1906 tarihinde gerçekleş-miştir. Aralarında kadın-erkek gazeteci, yazar ve sanatkârların da bulun-duğu 300 kişilik bir grup fabrikayı ziyaret amacıyla trenle İstanbul’dan Hereke’ye gitmişlerdir. Grubun entelektüellerden oluşması ziyarete farklı bir hava katmış, müteakip günlerin gazete ve dergilerine siyasi, iktisadî, sosyolojik ve kültürel bakış açılarıyla kaleme alınan birbirinden farklı izlenimler yansıtılmıştır. Ziyaretçiler fabrikanın flatör dairesi, boya-hane, ipek depoları, demirhane, kimyahane, halıhane, resimhane, kumaş muayene odası ve diğer bölümlerini ayrı ayrı tetkik etmişler; müessese-nin mimarîsi, donanımı, işletme ve yönetim anlayışı, işçilerin verimi ve sair konularında ilginç değerlendirmeler yapmışlardır. Bunun yanı sıra, ziyaretçilerin gidiş ve dönüş yollarında gözlemledikleri tabiat, deniz ve insan tasvirleri de son derece kıymetlidir. Yazarlar, yol boyunca geçtikle-ri Maltepe, Tuzla, Pendik, Gekbuze, Diliskelesi ve Tavşancıl bölgeleriyle ilgili müşahedelerini; Hereke’nin coğrafi konumu, zirai faaliyetleri, şehir dokusu, çocuk oyunları ve daha birçok yönleriyle ilgili tespitlerini keyifli anlatımlarla ortaya koymuşlardır. Bütün bunlar bölgenin sadece siyasi ve iktisadi geçmişine değil, folklorik ve kültürel zenginliğine de geniş bir arka plan sunmaktadır.

Bildiri, turizm kültürü ile Hereke’nin ve fabrikanın o dönemdeki yapısına odaklanmaktadır. Çalışmada Osmanlı Arşivi belgeleri ve dönemin süre-li yayınlarındaki haber ve yorumların yanı sıra, Ahmed Rasim, Mehmed Cevdet, Abdullah Zühdü, Ahmed İhsan ve daha birçok usta kalemin edebî tasvirleri değerlendirilecek; böylece daha önce fabrika ziyaretleri hak-kında yapılmış olan çalışmaları tamamlayıcı bir ürün ortaya çıkarılmış olacaktır.

Page 77:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

75

MECLİS-İ VÜKELA MAZBATALARINDA İZMİT (1908-1922)

Nesrin ATICI KANBEROĞLUSakarya Üniversitesi

1877 yılında bağımsız bir mutasarrıflık haline getirilen İzmit, gerek Der-saadet’e olan yakınlığından gerek de ticaret ve liman kenti olması açısın-dan Osmanlı’nın Anadolu topraklarında yer alan önemli merkezlerinden biri olmuştur. “Meclis-i Vükela Mazbatalarında İzmit” isimli bu çalışma-mızda Meclisin ikinci kez açıldığı 1908 yılından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılına dek uzanan süreçte Vükela Mazbatalarında İzmit’in ele alınış biçimini incelemeye çalıştık. Bu süreç içerisinde İzmit’le ilgili 67 belge bulunmuş olup, belgeler doğrultusunda siyasi-sosyal-ekonomik başlıklar oluşmuşsa da belge dağılımından ekonomik konuların ağır-lıklı olduğu görülmüştür. Özellikle “maden imtiyazları”, dönemin siyasi ve ekonomik şartları dolayısıyla daha çok men edilmesi gündeme gelen “ihraç malları” savaş ve göçlerle geçen bu dönem dolayısıyla “muhacir-ler” konusu ağırlıklı ve dikkat çeken konu başlıkları arasındadır. Bunlar dışında İzmit’in yeni beldeler eklenerek ya da çıkarılarak yeniden oluşu-muna bağlı olarak “vilayet–kaza teşkili”, gemilerin bakım ve onarımı için “tersane yapımı”, yeni “şirket oluşumları”, geliştirilmeye çalışılan yerli sanayi ve bu yüzden iş birliğine girilen yabancı “fabrikalar”, I. Dünya Sa-vaşı sonrası işgal yıllarında Dersaadet ve İzmit arasındaki haberleşmeyi hızlandırabilmek için çekilmeye çalışılan yeni teller ve “posta-telgraf” konuları çalışmamızın temelini oluşturan konulardır. Çalışmamızda Meclis-i Vükela Mazbataları dışında hükümet kararlarında İzmit’i farklı kaynaklardan da ele almaya çalıştık.

1909 YILINDA İNGİLİZ ASKERİ RAPORUNDA İZMİT

Okt. Nesrin AKKORKırklareli Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın sonlarından itibaren başlayan ve gittikçe güçlenen özgürlükçü meşru bir yönetim isteği, 1908 yılında II. Meşruti-yet’in ilan edilmesini ve meşrutiyet yönetiminin tekrar başlamasını ve Kanuni Esasi’nin yürürlülüğe girmesini sağlamıştır. Ancak meşrutiyetin ilanı 1909 yılında yaşanan 31 Mart olayını engelleyememiş ve padişah II.

Page 78:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

76

Abdülhamid’in tahtan indirilmesine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti’nde bu gelişmeler yaşanırken, İngilizlerin 1909 yılında Genelkurmay Başkan-lığı tarafından Doğu Trakya ve İzmit Bölgesi ile ilgili hazırladıkları askeri rapor bize dönemle ilgili olarak fikir vermektedir. Genel bir bilgilendirme niteliğine sahip olan rapor, başta İzmit olmak üzere kıyı şeridi ve iç böl-geler hakkında bilgiler içermektedir. İzmit ve havalisinin mevsimlere ve coğrafi şartlara bağlı olarak oluşan farklılıklar hakkında bilgiler mevcut-tur. İzmit yarımadasında nüfus dağılımı, yöneticiler ve ulaşım imkânla-rına değinilmiştir. İlaveten Bağdat Demiryolu hattı projesinin Haydarpa-şa-İzmit ayağına dair bilgiler verilir.

KOCAELİ’NİN KOMİTACI MİLLETVEKİLİ SALİH FUAD BALKAN: VIII. DÖNEM MECLİS ÇALIŞMALARI

Doç. Dr. Zeki ÇEVİKBalıkesir Üniversitesi

Salih Fuad Balkan (1887-1970), Osmanlı Ordusu‘nun bir subayı olarak I. Dünya Savaşı‘nda, Batı Trakya’da Bulgar komitacıları ile Sırp ve Yunanla-ra karşı mücadele etti. 1908-1923 yılları arasında aralıksız olarak, önemli ve gizli görevlerde bulunmuş, Batı Trakya‘da, Yunanların Anadolu’ya sevk edecekleri kuvvetleri Rumeli‘de oyalamakla görevlendirilmiştir. Milli Mücadele Dönemi’nde Fuad Bey’e Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın-dan yazılı olarak verilen görev talimatı şöyledir:

«.. Fuat Bey Batı Trakya ve Makedonya dolaylarında fiili hareketleri ve ayaklanmaları müstakilen idare edecek çalışmasını tanzim ve tatbik hususunda tamamen serbest bırakılacaktır. Trakya heyetine verilen tah-sisatın en mühim kısmı, Fuat Bey’in idare edeceği harekâta tahsis olunup ayrılmak icap eder...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reis Vekili

Birinci Ferik Fevzi (Çakmak)»

Lozan Antlaşması’ndan sonra Mareşal Fevzi Çakmak, kendisine takdir-name göndermiş ve “sonsuz hizmetleri” için kendisine teşekkür etmiştir. İstiklal Madalyası sahibidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi VI. ve VII. dönem Edirne, VIII. dönem Kocaeli milletvekilliği yaptı.

Page 79:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

77

Bu bildiride onun VIII. dönem Kocaeli milletvekilliği döneminde TBMM’de ki çalışmaları ele alınacaktır. Görüşmelerdeki tutum ve konuşmaların-dan hem onun vatan için yürüttüğü gizli görevi ile ilgili yeni bilgiler, hem de renkli şahsiyetine yeni katkılar sağlanması değerlendirilip tartışıla-caktır.

ÇANAKKALE MUHAREBELERİNDE KOCAELİ

Doç. Dr. Cemal GÜVENNecmettin Erbakan Üniversitesi

I. Dünya Harbi’nin en önemli ve tek zafer kazanılan cephesi Çanakka-le’dir. Devlet ve milletin olağanüstü motivasyon ve koordinasyonu ile ül-kenin hemen her idarî biriminden cepheye sevk edilen askerî birliklerin fedakarlığı ve özellikle cepheye yakın bölgelerin her nevi desteği ile bu zafer elde edilmiştir. Bu zaferin kazanılmasında katkı sağlayan illerimiz-den birisi de Kocaeli’dir.

Bu çalışmada, Çanakkale Muharebelerinde Kocaeli’nin asker zâyiâtı; bölgeden verilen lojistik destek ve sağlık hizmetleri ile İzmit Körfezi’n-de durum -özellikle Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı birimlerinin yayınları, yayımlanmış vesikalar ve dönemin basını kullanıl-mak suretiyle- ortaya konularak değerlendirilecektir.

DÂHİLİYE NEZÂRETİ EMNİYET-İ UMÛMİYE MÜDÜRİYETİ KAYITLARINA GÖRE BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN SONLARINDA İZMİT SANCAĞI’NDA EMNİYET VE ASAYİŞ (1918)

Dr. Hümmet KANALSakarya Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nde II. Abdülhamit döneminden itibaren merkez ve taş-rada meydana gelen adli olaylar, düzenlenen “cinayet cetvelleri” ile takip edilmeye çalışılmış ve II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da bu uygulamaya devam edilmiştir. Kaza merkezlerinde ay sonlarında hazırlanan cetveller, takip eden ayın ilk haftasında sancak merkezlerine gönderilirdi. Bundan

Page 80:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

78

sonra sırasıyla sancaklar vilayetlere, vilayetler de Dâhiliye Nezareti’ne bu cetvelleri ulaştırmakla yükümlüydüler. Vilayetlerden gönderilen aylık ra-porlar, Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nde toplanıyor ve burada incelemeye tabi tutuluyordu. Osmanlı Devleti, ülkedeki emni-yet ve asayişin sağlanmasında bu raporların düzenli olarak tutulmasına ve merkeze gönderilmesine büyük önem vermiştir. Bu konuda ihmali olan memurlar da ciddi manada uyarılmıştır.

Her ayın sonunda hazırlanan bu cetvellerin sonunda bir de imza kısmı bulunurdu. Cinayet vakaları gerçekleşmiş mahallerce düzenlenecek ra-porların alt tarafı en büyük mülkiye memurları, jandarma kumandanı, polis müdürü veya komiserleri tarafından imzalanırdı. Bu bağlamda kaza merkezlerinden gönderilen raporların altında kaymakam, jandarma ku-mandanı ve polis komiserinin imzası, sancak merkezlerinde düzenlenen raporlarda ise mutasarrıf, jandarma kumandanı ve polis komiserinin im-zası bulunmak zorundaydı.

Taşradaki en büyük mülki amirler olan vali, mutasarrıf ve kaymakamlar, yönetimleri altındaki yerlerde olay olsun ya da olmasın, bu konuda mer-kezi bilgilendirmek zorundaydılar. Her ayın sonunda vilayetlerden, vuku-at olan kazalar ve vukuatın çeşidi ile hiç vukuat olmayan kazaların ve san-cakların isimlerini belirten pusulalar Dâhiliye Nezareti’ne gönderilirdi.

Merkeze gönderilen vukuat cetvellerinin oldukça ayrıntılı düzenlendiği görülmektedir. Cetvellerde olayın meydana geliş tarihi, suçun işlendiği yer, suçun çeşidi, suçu işleyen ve saldırıya maruz kalan kişinin memleketi ve kimliği, suçu işleyenin yakalanıp yakalanmadığı ve yakalanamamışsa bunun nedeni, suçlunun takibi esnasında gevşeklik gösteren memurla-rın isimleri ve bu memurlar hakkında yapılan işlemler ayrı ayrı yazılarak en sonda olayın nasıl gerçekleştiğini kısaca anlatan “mülahazat” kısmı bulunurdu.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarında İzmid Sancağı’nda düzenlenen vu-kuat cetvellerinde çok çeşitli suçların işlendiği ve sancakta asayişin tam manasıyla tesis edilemediği anlaşılmaktadır. Merkeze gönderilen bu cetvellerde rastlanan suç çeşitleri şöyledir: Irza tecavüz, baskın ve cerh (yaralama), öldürmek kastıyla cerh, hırsızlık, cerh ve katl, darp ve cerh, tehdit suretiyle silah teşhiri, zabıta memuruna hakaret, gece vakti kapı kırarak hırsızlık, yangın çıkarmak, zorla tecavüz, yol kesmek, zorla kız kaçırmak, katl veya hırsızlık kastıyla cerh.

Page 81:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

79

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden elde ettiğimiz 1918 yılı Ocak, Şubat ve Eylül aylarında düzenlenen Takibât-ı Adliye Kalemi Belgeleri (DH.EUM.ADL.) İzmit sancağındaki emniyet ve asayiş hakkında detaya varan bilgi-ler sunmaktadır.

MONDROS MÜTAREKESİNİN İLK GÜNLERİNDE İZMİT

Prof. Dr. Dursun Ali AKBULUTOn Dokuz Mayıs Üniversitesi

Mütarekenin ilk günlerinde basın yoluyla iyimser bir hava özellikle oluş-turulmaya çalışılmıştı. Gazetelerde mütarekenamenin resmi metninin yanı sıra teşrihata/yorumlamalara yer veriliyor, en iyimser cümlelerle kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyordu. Bir müddet sonra durum değiş-ti, mütareke işgaller biçiminde uygulanmaya başlandı. İzmit ve çevresi ilk adım atılan yerlerden biri oldu. O günlerin heyecanını, endişelerini, korkularını yansıtacak olan yine basın organlarıdır. Nitekim basın, iyi bir haber alınca bunu hemen okuyucularına müjde niteliğinde duyurmakta, fakat durum aksine dönünce pişmanlığını üzüntü ile yazmakta idi. Basın, daha anlık daha sıcak, adeta o günlerin canlı yayın aracı gibiydi. Bölgeyi çalışma alanı seçen ve İzmit’te özel muhabir bulunduran gazete ya da ga-zeteler olduğu gibi, İzmit’ten İstanbul’a giden yolcuların tanıklığını kayde-den yayın organları da mevcuttu. İtilaf donanmasına ait savaş gemilerinin İzmit önlerine gelişleri, buradaki durumları, manevraları, demirledikleri limanlar, karaya ilk birliklerini çıkarmaları, itilaf askerlerinin yöneticiler-le görüşmeleri, halkın durumu, sevk ve iskâna tabi tutulan Ermenilerin evlerine dönmeleri ile ortaya çıkan karışıklık, İstanbul’dan İzmit’e nakle-dilen emtia, piyasa haberleri ve benzeri konular gazetelerde yer alıyordu. Bu bildiri ayrıca halkın durumunu, beklentilerini, çaresizliklerini, can-hıraş haykırışlarını, kısacası insan ve vatan denklemini koruma niyet ve gayretlerinin ifadelendirilmesini anlatmaya çalışan basından, bütünüyle olmasa da birkaç kesit sunmayı amaçlamaktadır.

Page 82:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

80

MONDROS MÜTAREKESİ SONRASINDA VE YUNAN İŞGALİ DÖNEMİNDE KOCAELİ

Prof. Dr. Adnan SOFUOĞLUHacettepe Üniversitesi

Osmanlı Devleti, Ekim 1914 sonlarında İttifak Devletleri safında girdiği I. Dünya Savaşı’ndan 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devletinin kayıtsız şartsız teslimini içerecek şekilde ağır hükümler ihtiva eden Mondros Mütare-kesi’ni imzalayarak savaştan yenik olarak ayrıldı. Mütarekenin özellikle bazı maddeleri istismara çok müsait idi. Adı geçen Mütarekenin tebliğ konumuz açısından önemli gördüğümüz hükümleri şöyleydi; Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temi-ni ve Çanakkale ve Karadeniz istihkâmlarının İtilaf Devletleri tarafından işgali sağlanacaktır. Hudutların korunması ve iç asayişin temini dışında, Osmanlı ordusu derhal terhis edilecektir. Osmanlı harp gemileri teslim olup, gösterilecek Osmanlı limanlarında gözaltında bulundurulacaktır. Osmanlı demiryollarından İtilaf Devletleri istifade edecekler ve Osman-lı ticaret gemileri onların hizmetinde bulundurulacaktır. İtilaf Devletle-ri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacak-tır. Görüldüğü gibi bu hükümler Anadolu demiryolu hattının bulunduğu, önemli bir liman kenti olan ve aynı zamanda İstanbul Boğazı’nın hinter-landını teşkil eden Kocaeli bölgesini direk ilgilendirmekteydi. Ayrıca galip devletler Mütareke ile İtilaf Devletleri herhangi bir sebeple çıkartılacak karışıklıklarla emniyetin bozulduğunu ileri sürerek ülkenin önemli stra-tejik bölgelerini işgale varacak şekilde kontrol ve denetim altına alma hakkını elde etmişlerdi. Özellikle bu hükme dayanan İtilaf Devletleri za-man zaman da Mütareke hükümlerini çiğneyerek Osmanlı Devleti stra-tejik ve ekonomik değerleri yüksek bölgelerini kontrol ve denetim altına alacak ve adeta işgal edeceklerdir.

Diğer taraftan Ocak 1919’da Paris’te toplanan Barış Konferansı’ndan sı-zan Yunan istek ve hedefleri ile Türkiye’deki azınlık unsurların taleplerine olumlu yaklaşımdan cesaret alan azınlıklar, özellikle Rum ve Ermeniler var olan gizli cemiyet ve örgütlerine Mütareke sonrasında yenilerini ekle-yerek diğer bölgelerde olduğu gibi Kocaeli bölgesinde de yıkıcı ve bölücü faaliyetlere girişeceklerdir.

Böyle bir ortamda Kocaeli Bölgesi Mondros Mütarekesi sonrasında ilk olarak İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi. Bilahare bu işgal İtilaf Dev-

Page 83:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

81

letlerince Yunanlılara terk edildi ve Kocaeli bölgesi Yunan işgali altına girdi. Diğer taraftan Kocaeli Bölgesi, Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) lider-liğinde Anadolu’da gelişen Milli Mücadele hareketine karşı olan Damat Ferit Paşa Hükümetleri döneminde bir çatışma ve çekişme alanı oldu. Bu gelişmeler çerçevesinde Kocaeli bölgesi Milli Mücadele yani Ankara hükümeti açısından hem iç hem de dış cephe özelliğini taşır hale geldi.

Hazırlayacağımız tebliğde yukarıda özetle ifade edilen bütün bu gelişme-ler ele alınıp irdelenecek olayların nasıl geliştiği ve olaylarda hangi saik-ların etkili olduğu irdelenip ortaya konulamaya çalışılacaktır.

MİLLİ MÜCADELE’DE İSTİHBARAT, MÜHİMMAT SEVKİYATI VE KOCAELİ

Prof. Dr. Metin AYIŞIĞIYüzüncü Yıl Üniversitesi

İstiklâl Savaşı’ndaki başarının başlıca sebeplerinden birisinin de silah ve cephane temini meselesi olduğu ve bu hususta gösterilen büyük başarı-nın, Türk Milleti’ne İstiklâl Harbini kazandırdığı inkâr edilemez bir ger-çektir. Düşman işgali altında bulunan ve yerli halktan memleketin içinde bulunduğu durumu öğrenen ve onlardan yardım gören bir memlekette, bilhassa İstanbul’da kaçakçılık teşkilâtı kurmak, Anadolu’nun ihtiyaç duyduğu her çeşit silah ve cephaneyi bu şartlar altında nakletmek son derece güç bir iştir. Fakat ölüm dâhil her türlü tehlikeyi göze almış va-tan evlatları, kurdukları mukavemet ve istihbarat teşkilatlarıyla gereken tedbirleri almış, ellerinde ki mevcut imkânları sonuna kadar kullanarak, Anadolu’ya silah, cephane, mühimmat ve subay kaçırmışlardır.

6 Mayıs 1920’de Ankara Hükümeti’nin, İstanbul Hükümeti ile resmî mu-haberatı yasaklayan kararına rağmen, gizli teşkilatlar ve Osmanlı Hü-kümeti ile yapılan muhaberatın İzmit üzerinden devam etmiştir. Bu ba-kımdan hem istihbarat, hem de mühimmat ve subay sevkiyatında İzmit önemli bir irtibat merkeziydi. Nitekim 18 Aralık 1921 tarihinde Muave-net-i Bahriye Heyeti tarafından bir deniz tayyaresi ile Turgut Reis Zırhlı-sı’nın 7,5’luk toplarına mahsus 256 atım mermi İzmit’e gönderilmiştir. 12 Kasım 1921’de Muavenet-i Bahriye Heyeti tarafından hazırlanan iki tay-yare, yedek aksamı ile birlikte İzmit Menzil kumandanlığına sevk edilmiş, Felah Grubu ise 20 Şubat 1922’de piyade mermisi, uçak mermisi, çeşitli

Page 84:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

82

askerî malzeme ve silah, 30 Ekim 1922’de de yedek aksamı ile birlikte iki deniz uçağını İzmit’e göndermiştir.

KOCAELİ TARİHİNE GÖNÜL VERENLER BİR PORTRE DENEMESİ: RIFAT YÜCE

Doç. Dr. Funda SELÇUK ŞİRİNKocaeli Üniversitesi

İmparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecinin trajik ortamına tanık olan, bu ortamda eğitimini tamamlayan Rıfat Yüce, aslında kuşağına mensup pek çok genç gibi bizzat bu ortamın da ürünüdür. Bir imparatorluk ço-cuğu olarak dünyaya gelen Rıfat Yüce hızla toprak kaybederek git gide küçülen ve Anadolu’ya tutunarak bir ulus devlet olarak yaşamına devam edecek olan Türkiye Cumhuriyetin kuruluşuna tanık oldu. Geçiş süreci-nin önemli gelişmelerine, Milli Mücadele dönemine ve Cumhuriyet’in ila-nı ve sonrasındaki değişime tanık olan Rıfat Yüce, İzmit tarihi bakımından son derece kıymetli bir isimdir. İttihatçı bir genç olarak II. Abdülhamit dönemi istibdadına direnen Yüce, özellikle Meşrutiyet döneminde cemi-yetin İzmit’teki önde gelen isimleri arasında yer alır. I. Dünya Savaşı’nda bölgedeki faaliyetleri ile dikkat çeken ve önce Bekirağa Bölüğü ve ardın-dan da Malta’ya sürülen Yüce, sürgünün ağır ve onur kırıcı havasına da tanık oldu. Milli Mücadele döneminin sonuna doğru hürriyetine kavuşan ve İzmit’e dönen Yüce, faaliyetlerine burada devam etti. Özellikle gazeteci kimliği ile Türk Yolu gazetesindeki çabası, İzmit tarihi açısından önemli olduğu gibi gazetenin Osmanlıdan Cumhuriyete toplumun yeni değerler doğrultusunda değişimi ve dönüşümü bağlamında bir ideolojik aygıt ola-rak kullanımına da örnek teşkil eder. Zira Rıfat Yüce, gazetesi aracılığıyla halka ulaşarak onun Cumhuriyet değerleri ile inşası sürecine İzmit ek-seninde önemli katkılar sağlamıştır. İzmit tarihinin daha iyi anlaşılması için kent tarihine katkı sağlayan isimlerin bilinmesi gerekir. Rıfat Yüce portresi, bu alandaki eksikliğin giderilmesine yardımcı olacaktır.

Page 85:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

83

İZMİT’TE TÜRK JAN DARK’I FATMA SEHER HANIM

Doç. Dr. Esma TORUN ÇELİKKocaeli Üniversitesi

Fatma Seher Hanım, namı diğer adıyla Kara Fatma, vatanı uğruna savaş-maya Balkan savaşlarında eşinin yanında başlamıştır. I.Dünya Savaşı’nda Kafkas cephesinde eşini kaybetmesine rağmen, mücadeleyi savaşın so-nuna kadar sürdürmüştür. Milli mücadele başlar başlamaz, İstanbul’dan Sivas’a gelerek, Mustafa Kemal’den bizzat görev istemiştir. Mustafa Ke-mal bu görüşmede ona Kara Fatma olarak hitap etmiştir. Kara Fatma Mustafa Kemal’den aldığı emirle İzmit’e gelecek ve kısa zamanda büyük bir çete oluşturacaktır. Küçük kızının da yer aldığı çetesiyle birlikte İz-mit’te işgal güçlerine ağır kayıplar verdirmiştir. Bu korkusuz kadın İz-mit’in düşman işgalinden kurtarılması sürecine kadar, -kızının parma-ğının kopmasına rağmen- çetesiyle birlikte savaşmaya ve halka güven kaynağı olmaya devam etmiştir. Bu küçük dev kadın yerli ve yabancı ya-zarların ve diplomatların da ilgi odağı olmuştur. Ankara’ya giderek bir süre kalmış, hatta Rus elçisinin desteğiyle Kırım’a gidip gelmiştir.

Türklerin Jan Dark ve milli mücadelenin en önemli kadın kahramanla-rından sayılan Kara Fatma, İzmit’in kurtuluşundan sonra da mücadeleye Sakarya Savaşı’na katılarak devam etmiştir. Büyük Taarruz’a da katıla-rak, Bursa’nın kurtuluşuna da önemli katkılar sağlamıştır.

İzmit’in milli mücadele tarihinde önemli yere sahip olan Fatma Seher Hanım, bu çalışmada özellikle İzmit’teki faaliyetleri ekseninde inceleme konusu edilecektir. Bu çalışmada araştırma kitapları, 1920-23 dönemi İstanbul ve yerel basında çıkan yazılar, dönemi konu edinen anı kitapları ve belgeler kullanılarak, Fatma Seher Hanım’ın İzmit’teki mücadelesine ışık tutmaya çalışılacaktır. Böylece İzmit tarihine de bu çalışmayla katkı sunmayı amaçlamaktayım. Hakkında akademik düzeyde fazla çalışma olmayan ve popüler çalışmalarda da zaman zaman çelişkili, birbiriyle uyumlu olmayan bilgiler yer almaktadır. Bu çalışmaların da ayıklanması da çalışmamamızın nedenleri arasındadır.

Page 86:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

84

MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA İZMİT’TE BİR AMERİKALI DOKTOR

Doç. Dr. Bestami S. BİLGİÇİpek Üniversitesi

Mabel Evelyn Elliott, yirminci yüzyılın ilk yarısında Anadolu coğrafyasın-da ‘hayırseverlik’ faaliyetlerinde bulunan Amerikalı doktorlardan biridir. Elliott’un faaliyetlerinin önemli bir kısmı Ermeniler ve Rumlar ile ilgilidir. 1920’lerin başına kadar Maraş’ta çalışan Dr. Elliott, Fransızların bu böl-geden çekilmeleriyle birlikte İzmit’e geçmiş ve çalışmalarına bu kentteki Amerikan Kadın Hastanesi’nde devam etmiştir. 1921-1922 yılları arasın-da Anadolu’da Ankara Hükûmeti güçleri ile işgalci Yunan kuvvetleri ara-sındaki çarpışmalar sırasında İzmit’te bulunmuştur.

Dr. Elliott’un 1924 yılında yayınlanan Anadolu coğrafyası hakkındaki ça-lışmalarını anlattığı kitabinin bir bolumu de İzmit’teki çalışmaları ve bu çalışmalar sırasındaki kentte siyasi ve sosyal yasam ile ilgili gözlemleri üzerinedir. Bu tebliğde, Dr. Elliott’un 1921-1922 yılları arasında İzmit’teki serüveni eleştirel bir yaklaşımla değerlendirilecektir.

KURTULUŞ SAVAŞINDA “İZMİT ASKERİ HAT KOMİSERLİĞİ” VE FAALİYETLERİ

Dr. Kadri UNATAnkara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hemen sonrasında İtilaf Devletleri’nin başlattığı işgal süreci Anadolu’da bir direnişe yol açmıştır. Bölgesel dü-zeyde başlayan ancak Mustafa Kemal Paşa’nın katılımıyla ulusal bir di-renişe dönüşen bu hareket, Temsil Heyeti’nin Ankara’ya geçmesiyle An-kara merkezli bir mücadeleye dönüşmüştür. İtilaf Devletleri’nin 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etmesiyle birlikte Ankara direnişin mer-kezi olmasının yanı sıra simgesi haline de dönüşmüştür. Bu gelişmeden sonra, direnişe katılmak için İstanbul’dan Anadolu’ya ve özellikle Anka-ra’ya çok sayıda milletvekili, asker, öğrenci ve gazeteci geçmeye başla-mıştır. Bu sırada, İstanbul’dan Ankara’ya hem insan geçişinin sağlandığı hem de silah ve mühimmat sevkiyatının yapıldığı iki ana güzergâh vardır.

Page 87:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

85

Bunların ilki İstanbul’dan başlayarak İnebolu iskelesine kadar uzanan ve Zonguldak’tan geçen deniz yoludur. İkincisi ise İstanbul-Gebze-İzmit güzergâhıdır. Bu yol Karakol Cemiyeti tarafından kurulmuş olup, Müta-rekeden sonra, özellikle de TBMM’nin açılmasından sonra hem Anado-lu’ya kaçış için hem de silah sevkiyatı için yoğun olarak kullanılmıştır. Söz konusu geçişlerin sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için de İzmit’te bir “Askeri Hat Komiserliği” oluşturulmuş ve hat komiserliğine de Binbaşı Kemal Bey atanmıştır. Kuruluşundan itibaren önemli görevler üstlenen İzmit Askeri Hat Komiserliği, askeri malzeme sevkiyatının yanı sıra, İstanbul-Ankara arasındaki iletişimin sağlıklı bir şekilde gerçekleş-tirilebilmesi, bölgede güvenliğin sağlanması ve Anadolu’ya geçişler ko-nusunda oldukça önemli görevleri yerine getirmiş ve 5 Ekim 1923 tarihin-de lağvedilmiştir. Bu çalışmada Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi ve ATASE Arşivi’nde yer alan belgelerden yararlanılarak İzmit Askeri Hat Komiserliği’nin kuruluşu ve faaliyetleri, İstanbul’un-An-kara’ya, Ankara’nın da İstanbul’a açılan kapısı durumunda bulunan Ko-caeli ve çevresindeki bu geçişlerdeki rolü incelenecektir.

AĞIZ METİNLERİNE GÖRE KANDIRA KOCAKAYMAZ VE İZMİT ÇEVRESİNDE İŞGAL YILLARI

Doç. Dr. Kenan ACARKocaeli Üniversitesi

Bu bildiri 1983 yılında Kocaeli’nin Kandıra ilçesinin Kocakaymaz ve çev-re köyleri ile (Sakallar, Sepetçi, Karaağaçoğlu, Karakiraz) 1986 yılında merkez ilçe İzmit’in (bir kısmı şu anda belde niteliğinde solan) çevre köy-lerinde (Taşköprü Fakılar, Taşköprü Karakadılar, Çayırköy, Eski Eşme, Balören–Belen) yapılan ağız metni derlemelerine dayanmaktadır. Top-lam on köyden on bir kişiye (diğer konularla birlikte) Kurtuluş Savaşı ve öncesindeki işgâl yıllarına dair hatırladıkları da sorulmuştur. Verilen cevaplarda bu köylerin yanında derleme yapılmayan çevre köylerde (Te-pecik, Aksakal, Tekkeşinler, Alacalar, Umarlı, Kasımlar, Tekkeli, Çal vb.) yaşananlar da anlatılmıştır. Şu anda hiç biri hayatta olmayan bbu kaynak kişilerin hatıraları, diyalektolojik bakımdan taşıdıkları değer kadar sözlü tarih açısından da öneme sahiptirler.

Bu kişilerin hatıralarında İzmit-Kandıra bölgesini işgâl eden İngiliz ve Yunanlıların konumlanma durumu, yerleştikleri yer ve çevre köylerin

Page 88:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

86

halkına karşı tutumları, onlarla iş birliği yapan azınlıklar, bu azınlıklarla devlet ve halkın ilişkisi, işbirlikçi bozguncu çeteler, Kuvayı Milliye çeteleri, düşman askerlerinin yenilgi sonrası bölgeden çekilirken yaptıklarına dair bilgiler vardır. Bunlardan bir kısmını çete reislerinin adları ve bölgedeki azınlıklara mensup kişi adları gibi somut bilgiler oluşturmaktadır.

1920 MECLİSİNDE İZMİT VEKİLİ HAMDİ NAMIK BEY

Doç. Dr. Selda KAYA KILIÇAnkara Üniversitesi

Bildirimizde Meclis-i Mebusan Zabıt Cerideleri ana kaynak olarak kul-lanılacaktır. 23 Nisan 1920 de açılan ilk Mecliste İzmit Vekili olan Hamdi Namık Bey’in kişiliği, fikirleri Ceridelere göre incelenecektir. Çalışma-mıza Hamdi Namık Bey’i seçmemizin nedeni TBMM’nin açılışında bulun-muş olması, Meclisteki faaliyetlerinde yoğun çalışması, milli mücadele de yer almış olması gibi özelliklerinin bulunmasından dolayı seçilmiştir. Son derece önemli bu Gazi meclisinde İzmit Milletvekili olarak görev yapan Hamdi Namık Bey tam olarak 205 kez söz almıştır. Çalışkan bir milletvekili portresi çizmiştir. Mecliste bilgili, konulara hâkim şekilde söz alan Hamdi Bey, 15 arkadaşı ile birlikte Damat Ferit ve arkadaşlarının vatana hıyanet gerekçesiyle gıyaben yargılanmalarını istemeleri Ceride-lerden birinci elden değerlendirmesi yapılacaktır.

İNGİLİZ BELGELERİNDE KOCAELİ BÖLGESİNDE YUNAN KUVVETLERİNİN DURUMU (OCAK-HAZİRAN 1921)

Yrd. Doç. Dr. Mahmut AKKORKırklareli Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin Sevr Antlaşmasını imzalamasına mütaakip Mustafa Kemal, antlaşmanın Ankara’daki Meclis tarafından onaylanmayacağı-nı duyurması üzerine Yunan kuvvetleri Ankara’ya doğru yol almışlardı. Ocak 1921’de Batı Cephesinde başlayan mücadelelerde Yunan kuvvet-leri hiç beklemedikleri bir dirençle karşılaştılar. I. ve II. İnönü savaşla-rından mağlubiyetle ayrılan Yunanlılar, Ankara yolunda İngilizleri hayal

Page 89:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

87

kırıklığına uğratmışlardı. Daha fazla ilerlenemeyeceği kaygısı ve bölge yaptıkları zulümlerin kendilerine de yapılacağı düşünen Yunanlılar; İzmit ve çevresinden çekilmeye başlayacaklardı. Kütahya-Eskişehir Savaşları her ne kadar Yunanistan’ın ümitlerini arttırsa da gelecekte Yunanistan, bölgenin tamamını boşaltmak durumunda kalacaktı. Kütahya-Eskişehir Savaşlarına kadar geçen evrede yaşananları, İngilizlerin bakış açısıyla bu yazımızda değerlendirmeye çalışacağız.

ATATÜRK’ÜN İZMİT BASIN TOPLANTISI (16-17 OCAK 1923) VE BU TOPLANTIDA VERİLEN ÖNEMLİ MESAJLAR

Prof. Dr. Osman AKANDERENecmettin Erbakan Üniversitesi

Mustafa Kemal Paşanın, saltanat ve hilâfet konusunda alınan kararla-rın halk üzerinde ne gibi etkiler yaptığını belirlemek amacıyla çıktığı Batı Anadolu Gezisi’nin en önemli bölümü, İzmit’te dönemin bazı İstanbul ga-zetelerinin başyazar ve yazar konumundaki gazetecilerle yaptığı “basın toplantısı” oluşturmaktadır.

Bu basın toplantısıyla Mustafa Kemal Paşa, günün tartışma konusu olan çeşitli konularda gazetecileri aydınlatmayı ve onların kafalarındaki soru işaretlerini dağıtmayı düşünmüştü. Çünkü O, kamuoyunun ve özelliklede İstanbul kamuoyunun aydınlatılması gerektiğine inanıyordu. Bunun için önce kamuoyunu etkileyecek en önemli araç olarak gördüğü gazeteciler-le görüşmeyi, onlara ülkenin milletin gerçek durumunu tüm açıklığıyla anlatmak istemişti.

İzmit basın toplantısında, o günlerin en önemli gündem meseleleri olan; Lozan Barış Konferansı, yeni Türkiye devletinin temel esasları, hükümet ve yönetim şekli, Saltanat ve Hilâfet meseleleri, toplum hayatının çeşitli alanlarında yapılacak inkılâp, siyasî parti olarak bir “Halk Fırkası’nın ku-rulması” gibi konularda görüşmeler yapılmıştı. Bu toplantı aynı zamanda açıkladığı fikir ve görüşleriyle Mustafa Kemal Paşanın uzun vadede ger-çekleştirmeyi düşündüklerini açıkladığı bir geleceği belirleme toplantısı olmuştur.

Page 90:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

88

CUMHURİYETİN İLK DÖNEMİNDE (1923-1931) KOCAELİ MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ VE SEÇİLEN MİLLETVEKİLLERİNİN FAALİYETLERİ

Yrd. Doç. Dr. Cengiz ATLIIğdır Üniversitesi

Kocaeli tarihi itibariyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış yerleşim birimidir. Evliya çelebi seyahatnamesinde 1640’da 1100 dükkân, 200 ke-reste deposu bulunduğunu ve önemli bir ticaret merkezi olduğunu kay-detmiştir. Kocaeli Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 6 Temmuz 1920-27 Haziran 1921 arasında 11 ay 22 gün (244) gün İngiliz ve Yunan işgalinde kalmıştır.

Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra 1923’de yapılan seçimlerde Koca-eli’nden Ahmet Şükrü, Mehmet Ragıp Akça, Saffet Arıkan, Mustafa Ke-remzade, İbrahim Tolon ve İbrahim Süreyya Yiğit milletvekilliğine seçil-mişlerdir. 1927 yılında yapılan seçimlerde Mehmet Ragıp Akça, İbrahim Tolon ve İbrahim Süreyya Yiğit tekrar milletvekilliğine seçilirken 1923 milletvekillerinden aday gösterilmeyen milletvekillerinin yerine Mehmet Selahattin Yargı, Kemalettin Olpak, İsmail Hakkı Kılıçoğlu, Reşit Saffet Atabinen milletvekilliğine seçilmiştir. Seçilen milletvekilleri incelendi-ğinde topluma önderlik etmiş kişiler aday gösterilmeye çalışılmıştı bu dönem süresince seçilen milletvekillerinden çok azı Kocaeli doğumlu-dur. Bu dönemde artan nüfus yapısından dolayı 6 olan milletvekili sayısı 7 ye çıkarılmıştır. Bildiride bu dönemde Kocaeli milletvekili seçimleri ve milletvekillerinin çalışmaları Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, dönemin gazeteleri, meclis resmi evrakları hatıratlar ve bilimsel kaynaklar doğ-rultusunda aydınlatılmaya çalışılacaktır.

Page 91:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

89

KOCAELİ’NDE SERBEST CUMHURİYET FIRKASI TEŞKİLATI VE FAALİYETLERİ

Yrd. Doç. Dr. Mehmet PINARYüzüncü Yıl Üniversitesi

12 Ağustos 1930’da Fethi (Okyar) Bey başkanlığında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF), Birinci Umumi Müfettişlik Bölgesi haricinde teşkilatlanma çalışmalarına başlama kararı almıştı. SCF’nin Meclis dı-şında, taşrada teşkilatlanma isteği aceleye getirilmiş bir girişim olarak görüldüğü için Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan (CHF)’den kabul görme-mişti. CHF, SCF gerçeği ile karşılaşınca merkezden yönetim esasından bir nebze olsun sıyrılarak taşrayı algılamaya çalışmıştı. SCF ise; merke-zin kontrolü CHF’de olduğu için daha zayıf noktalara yönelerek taşrada teşkilatlanmaya başlamıştı. CHF’nin içinden doğmuş bir fırka olduğu için eksiklikleri daha iyi gözlemleme olanağına sahip olacağı düşünülmüş, SCF’nin teşkilatlanmayı hızlandırması ile iki fırka arasında ayrılıklar de-rinleşmeye başlamıştı.

Taşrada yer alan ve merkezin sağlıklı bir iletişim kuramadığı sistem ile problem yaşayan Tatarlar, Nusayriler, Giritliler, Çerkezler, yerleşke sı-kıntısı çeken Mübadiller ve Kürtlerin büyük bir kısmı; katı devletçilik an-layışından rahatsızlık duyan demiryolu işçileri farklı bir arayış içerisine girerek SCF’yi desteklemişlerdi. SCF’nin taşra teşkilatlanmasında iktidar fırkasından ayrılmış olanlar ön planda yer almış; fırkaya girmek serbest olduğu için merkezi denetim tam olarak sağlanamadığından zararlı un-surların fırkaya girmesi denetlenememişti. CHF Teşkilatı’nın siyasi dona-nımsızlığı, merkez ile taşra arasındaki kopukluk, siyasi nüfus ve tek parti olmanın getirdiği aşırı güven duygusu halk ile olan iletişimsizliği berabe-rinde getirmiş; bu durumdan faydalanmak isteyen bazı köklü geleneğine sahip aileler de SCF çatısı altında toplanmış; bu aileler, CHF Teşkilatı’nın zaaflarından faydalanarak belli oranda taşrada bir güç merkezi haline gelmişlerdi. Taşradaki bu otorite boşluğu güçlü ailelerin çatışmasına sahne olmuştu. Bu çatışma siyasi olmaktan ziyade belli mevkilerin ele geçirilmesi şeklinde gerçekleşmişti.

SCF’nin ilk teşkilatlandığı illerin başında Kocaeli gelmişti. Kocaeli Mil-letvekili İbrahim Bey’in çalışmalarıyla Kocaeli SCF Teşkilatı kurulmuştu. Kocaeli Merkez teşkilatının kurulmasından sonra Aydoslu Murat Bey’in girişimleriyle Adapazarı SCF İlçe Teşkilatı kurulmuştu. SCF’nin Kocae-

Page 92:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

90

li’ndeki en güçlü teşkilatı ise Gebze’de kurulmuştu. Başkanlığa Veysel Bey, Üyeliklere Mustafa Hocaoğlu Ahmet Efendi, Hakkı Bey, Baçeva Ali-oğlu Ahmet Efendi, Kadiroğlu Karşılı Refik, Ali Çavuşoğlu Emrullah, Yı-landalı Cemal Efendi seçilmişti.

1930 Belediye Seçimleri ile Kocaeli’nde iki parti arasındaki rekabet art-mış, SCF, valinin kendilerine baskı uyguladığı iddiasıyla seçimlerden çe-kilme tehdidinde bulunmuş, seçimin en çetin geçtiği yer Gebze olmuştu. Adapazarı İlçesi’nde yaşanan olaylardan ötürü seçim iptal edilmişti.

SCF Teşkilatı’nın kendini fesih etmesiyle birlikte CHF, özellikle Kocae-li’nde işçi kesiminin sorunlarına eğilerek problemlerini çözmeye çalış-mış ve muhalefeti desteklemelerinin altyapısını analiz etmeye çalışmış-tı. SCF kapatıldıktan sonra kurucu unsurların CHF’ye dönüşünü birçok taşra teşkilatı kabul etmemesine rağmen Kocaeli CHF Teşkilatı farklı bir refleksle muhalefette yer alanları fırkaya dâhil etmişti.

TEK PARTİ DÖNEMİ CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARINDA KOCAELİ ÖRNEĞİ

Yrd. Doç. Dr. Nermin GÜMÜŞALANFatih Üniversitesi

Tarihte hemen hemen her toplumun kendi inanç, gelenek ve görenekleri doğrultusunda bir takım tören, şenlik, bayram ya da ayin ismini verdikleri kutlamalar yaptıkları bilinmektedir. Bu tür etkinliklerin hedefi ise genel olarak ortak bir duygu, amaç ve milli bir bilinç etrafında halkın toplanma-sını sağlamak olmuştur. Özellikle Fransız İhtilalinden sonra ortaya çıkan milli bayram olgusu ilk defa Avrupa’da daha sonra da II. Meşrutiyet döne-minde bizde görülmeye başlanmıştır. Ancak Cumhuriyetin ilanı ile birlik-te meşru bir zemine oturtulan milli bayram olgusu, tek bayrak, tek millet, tek devlet olmanın bir getirisi olarak çok önemli görülmüştür. Çünkü bu sayede milli bilincin nesilden nesile aktarılması hedeflenmiştir.

Özellikle Tek Parti Döneminin önemli etkinliklerinden birisi olarak ka-bul edilen Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları, tüm yurtta en büyük idari merkezden en küçüğüne kadar coşkuyla kutlanmıştır. Kutlamalar kişi-lerin iradesine bırakılmaktan ziyade bir devlet politikası olarak kontrol altında tutulmuş, çıkarılan kanun, tüzük, yönetmelik ve talimatlarla ne şekilde kutlanacağı tespit edilmiştir. Bu hazırlanan programlar günler

Page 93:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

91

öncesinden duyurularak gerekli hazırlıkların yapılması sağlanmıştır. Aynı zamanda kutlamalar sonrasında yapılan etkinliklerle ilgili raporların partiye gönderilmesi de istenmiştir.

Bizim bu konuyla ilgili olarak yapmış olduğumuz çalışma her şehirde olduğu gibi Kocaelinde de ağırlıklı olarak Tek Parti Döneminde yapılan Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarının nasıl yapıldığı, bu törenlerde hangi programların uygulandığı ve içerikleri, halkın programlara katılım konu-sundaki hassasiyeti ve ilgisi üzerinde olmuştur. Konu öncelikle arşiv bel-geleri, dönem basını ve araştırma eserler kullanılarak çalışılmıştır. Yer yer ulaşılabilen dönem fotoğraflarına da araştırmamızda yer verilecektir.

KOCAELİ ÖRNEĞİ’NDEN HAREKETLE PARTİ TEFTİŞİ ADI ALTINDA HALKIN FİŞLENMESİ (Mİ?)

Prof. Dr. Fahri SAKALOn Dokuz Mayıs Üniversitesi

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nde Tek Parti devri diye bilinen 1923 - 1950 arası CHP iktidarında muhalefet partileri, muhalif dernekler ve muhalif basın-yayın kuruluşlarının bulunmadığı, bulunanların da çok sınırlı çalış-malar yapabildiği ve ilk fırsatta kapatıldıkları bilinmektedir. Bu dönemde devletin ve toplumun bütün kurumlarına ve adeta hücrelerine kadar Tek Parti kurumları nüfuz etmiş durumdadır. Bu nüfuzun etkisini artırmak için devletin ve Parti’nin halk ve kurumlar hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olması gerekiyordu. Bundan dolayı CHP Parti Müfettişlerinin yaptıkları parti teftişleri tarihçilerce ve tarafımızca birçok araştırmaya konu edil-miştir. Ancak bu konuda daha önce başka tarihçilerin de bizim de temas etmediğimiz, dikkatten kaçırdığımız bir husus vardır ki o da Parti, halkevi, Belediye ve kamuya yararlı dernekler (Kızılay ve THK gibi) müfettişlerce yılda iki defa denetlenmektedirler. Ancak bu denetlenmede partinin ve partililerin denetlenmesinin de ötesi yapılmakta, adeta toplum fişlen-mekteydi. Parti teftiş talimatnamesi eşliğinde Kocaeli Bölgesi Teftişi ve bu teftiş sonunda ortaya çıkan metinler tarafımızdan incelenmiş ve hal-kın siyasi, kültürel, etnik ve coğrafi kökeni, dini ve mezhebi durumu ve sair özellikleri tespit edilmiş; bu tespitler parti genel merkezine gönderi-lerek ilgili bürolara ve birimlere gönderilmiş; kayda geçirilmiştir.

Tebliğimizde, bu uygulamanın Parti Teftişi olmanın ötesinde bir amaç

Page 94:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

92

taşıyıp taşımadığını tartışacak ve böyle bir amaç yoksa bile fiilî/reel du-rumun halkın fişlenmesi şeklinde her yıl tekerrür ettiğini örnekleriyle sunmayı ve Türk Demokrasi Tarihi’ne bu açıdan yeni bir tartışma konusu getirmeyi düşünmekteyiz.

KOCAELİ’NDE HALKEVLERİ VE HALKODALARININ KURULUŞU

Dr. Ahmet AKTER

Cumhuriyet Halk Partisinin 1932 yılında yaptığı üçüncü büyük kongre-sinde hazırlanan nizamname ile Halkevlerinin kurulmasına başlandı. Zamanla ilçelerde Halkevleri ve köylerde Halkodaları yaygınlaşarak yurt sathına yayıldı. Her yıl Şubat ayında kuruluşu kutlanan Halkevleri 9 şube esasına göre kurulup çalışmalarına devam etti. Herhangi bir yere Halkevi açılabilmesi için bina, para ve en az 3 şubeyi yürütebilecek imkânın sağ-lanması gerekmekteydi. Bu kapsamda hazırlanan bu çalışmayla Cumhu-riyet Arşivi belgeleri ışığında Kocaeli vilayetinde Halkevleri ve Halkodala-rının nasıl açıldığı ortaya konulmuştur.

KOCAELİ MİLLETVEKİLİ ALİ EKREM ALİCAN’IN SİYASİ YAŞAMI (1950-1960)

Yrd. Doç. Dr. Selma ÇETİNKAYABilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

Türkiye’nin iç politik yaşamı II. Dünya Savaşı sonrasında değişmiştir. Çok partili sistem 1945’te benimsenmiş ve Demokrat Parti (DP) 1946’da kurulmuştur. 1950 Genel Seçimi Türk politik yaşamında bir dönüm nok-tasıdır. DP adayları Türkiye’deki birçok şehirde seçimi kazanmıştır. Ko-caeli’de de benzer bir durum söz konusudur. Kocaeli adayları arasında yer alan Ali Ekrem Alican (1916 Adapazarı-2000 İstanbul) 1950 ve 1954 genel seçimlerinde DP Kocaeli milletvekili seçilmiştir. Ancak sonrasında DP’den ayrılmıştır. Çünkü DP Hükümeti basın özgürlüğünü terk etmiş, hükümetin bu kararı DP’nin tüm milletvekilleri tarafından paylaşılma-mıştır. Bu yüzden DP disiplin kurulu dokuz milletvekilini partiden çıkart-

Page 95:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

93

mış, sonrasında ise DP’nin 10 milletvekili istifa etmiştir. Bu 19 politikacı 20 Aralık 1955’te Hürriyet Partisi’ni (HP) kurmuştur. Alican, Ekrem Hayri Üstündağ ve Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu’ndan sonra partinin üçüncü li-deri konumundadır. 1957 Genel Seçiminde HP’den aday gösterilen Ali-can, milletvekili seçilememiştir. HP ise 1958’de kendisini feshetmiştir. HP’nin çoğu üyesi Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) katılırken Alican bu karara karşı çıkmıştır. Ekrem Alican’ın politik yaşamı 1969’a kadar de-vam etmiştir. Bu çalışma Ali Ekrem Alican’ın 1950-1960 arasındaki siyasi yaşamını ele almaktadır.

ÖMER SADETTİN BEYİN HAYATI VE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDEKİ ÇALIŞMALARI

Doç. Dr. Mehmet KAYANiğde Üniversitesi

1908 yılında Kahramanmaraş’ta doğmuştur. Mustafa Bey ile Fitnat Ha-nımın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. İzmit Merkez Numune Mektebinde görev almıştır. Ticaretle uğraşmış, İzmir Halk Bankasının İdare meclisi üyesi olmuştur. Kocaeli Halkevi Başkanlığını, yürütmüş, ayrıca İzmit be-lediye Başkanlığını yürütmüştür. Konya Ticaret Odası Başkanvekilliğinde bulunmuş, X .ve XI. Dönemler Kocaeli milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer almıştır. Evli ve iki çocuk babası olup 1992 yılında vefat etmiştir.

Ömer Sadettin Yalım Bey mecliste milletvekili olarak yer aldığı iki dönem-de çeşitli konular söz almış, kanun tekliflerinde bulunmuştur. Konuşma-sı düzgün üslup bakımından üslubunda saygılı bir dil benimsemiştir. Açık bir anlatım tarzına sahip Olan Sadettin Bey 1954-1960 döneminde kişiliği ve çalışmaları bakımından mecliste iz bırakan şahsiyetlerden biri olmuş-tur.

Page 96:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

94

KOCAELİ YEREL BASININDA 6-7 EYLÜL OLAYLARI

Doç. Dr. Mustafa MÜJDECİÇankırı Karatekin Üniversitesi

6-7 Eylül Olayları, Atatürk’ün Selanik’te doğduğu eve bomba atıldığı yö-nündeki haberle başlayan olaylardır. 1955 yılının 6 Eylül’ünü 7 Eylül’e bağlayan gece İstanbul’da gerçekleşen olaylarda Rumlara yönelik sert sözleri muhtevi sloganlarla yürüyüşler yapılmış özellikle de Rumlara yö-nelik ev ve işyerleri tahrip edilmiştir. Hadise ilk bakışta “duygusal bir tep-ki/patlama” şeklinde değerlendirilse de bugüne kadar farklı iddialar da dile getirilmiştir. Dönemin konjonktüründen bağımsız düşünülmemesi gereken bu olaylarda Kıbrıs’ta artan gerilim ve bazı gazete ve sivil toplum örgütlerinin de etkisi olduğu unutulmamalıdır. Olayların sonrasında sıkı-yönetim ilanı ve devlet adamlarımızın olaya yaklaşımı da bu olayın mahi-yetinin etraflıca anlaşılmasında önemlidir. İstiklal Caddesinden Beyoğ-lu’na ve Adalar’a kadar Rumların mallarının zarara uğratıldığı olaylarda rol alan insanların önemli bir kısmının da İzmit’ten trene bin(diril)erek İstanbul’a geldiği bilinmektedir. Bu bakımdan tabir yerindeyse olayların bir “tarafı” da İzmit olmuştur.

Bu çalışmada dönemin Kocaeli/İzmit basınındaki 6-7 Eylül Olayları’na ilişkin haber, yorum, görsel materyal ve değerlendirmeler karşılaştır-malı olarak ele alınacaktır. Bir söylem analizi şeklinde gerçekleştirile-cek çalışmada Kocaeli’de yayınlanan ve 1955 yılında yayınını sürdüren Demokrat Kocaeli, Yavuz İzmit, Hürsöz, Bizim Şehir, Azim ve İstiklal gibi günlük gazetelerin bakışıyla olayların öncesi ve sonrası da dâhil olmak üzere değerlendirilmeye çalışılacaktır. Ulaşılabildiği ölçüde Yeni Halk, Yaman İzmit, Demokrat Ege, Demokrat İzmit gazeteleri de incelenecek-tir. Haftalık yayınlanan Demir Işık gazetesinin de nüshalarına ulaşıldığı takdirde bu çalışmaya katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Page 97:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

95

ÇAĞDAŞ DÖNEMDE AZERBAYCAN VE TÜRKİYE CUMHURİYETLERİ’NİN İŞBİRLİĞİNDE MARMARA BÖLGESİNİN ROLÜ

Prof. Dr. Tofig MUSTAFAZADEDoç. Dr. Feride ALİYEVAAzerbaycan Milli İlimler Akademisi

İki kardeş ülke olan Azerbaycan ve Türkiye arasında her zaman sıkı iliş-kiler olmuş, birbirine yardımda bulunmuşlardır. Bellidir ki, 1918 yılında Ermeni çeteleri Azerbaycan Türklerine karşı soykırım yaptıkları zaman Nuri Paşa’nın komutanlığı ile Osmanlı kuvvetlerinin yardıma gelmesi’nin Azerbaycan halkının kurtuluşunda önemi çok büyüktür. Daha sonra Tür-kiye halkının istiklal mücadelesi’nde Azerbaycan türkleri de kandaşları-na manevi ve maddi yardımlarda bulunmuşlar.

1991 yılında Azerbaycan yeniden bağımsızlığını kazandıktan sonra onun müstakilliyini ilk olarak Türkiye Cumhuriyeti resmi şekilde kabullenmiş ve ülkemizin bağımsızlığının pekişmesine her türlü yardımda bulunmuş-tur.

Günümüzde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin uluslararası ilişkiler sistemin-de Türkiye’nin özel yeri vardır. 2007 yılında Bakü-Tiflis-Ceyhan ihrac boru hattının açılışı ile Azerbaycan Türkiye’nin enerji tehlikesizliyinde, Türki-ye ise Azerbaycan petrolu ve doğalgazının Avrupa’ya transferinde çok önemli rola sahiplenmiş oldu.

İki kardeş ülke arasında ekonomik bağlar günü günden pekişmektedir. Bakü-Tiflis-Kars tren hattı inşa ediliyor, 2015 yılı 17 Mart’ta Trans Ana-dolu Doğal Gaz Boru Hattının (TANAP) inşasına başlanmıştır. 2018 yılında tamamlanması planlanan bu boru hattının kapasitesinin yılda 16-21 mil-yar m3 olacağı öngörülmektedir. Bir hattın Yunanistan’a, diğerinin Bul-garistan’a ulaşacağı düşünülmektedir. 1850 km uzunluğundaki hattın 19 kilometresi Marmara Deniz’inden geçecektir.

Türkiye ve Azerbaycan arasında eğitim ve kültür alanında da sıkı ilişkiler mevcuttur. Azerbaycan gencleri Türkiye’de, Türkiye gençleri ise Azer-baycan’da eğitim alıyorlar. İki devlet arasında eğitim ve bilimsel-kültü-rel ilişkilerin gelişmesinde Marmara bölgesi, o sıradan Kocaeli önemli role sahiptir. Kocaeli’de binlerce Azerbaycan Türkü yaşıyor, Azerbaycan kültür derneği mevcuttur. 2011 yılının ekimin sonunda Kocaeli’de Haydar Aliyev parkı açılmıştır.

Page 98:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

96

Günümüzde Azerbaycan ve Türkiye cumhuriyetlerini sıkı kardeşlik bağla-rı birleştiriyor. İki devlet her zaman hep birbirini destekliyor. Türkiye Er-menistan tarafından işgal edilmiş Azerbaycan topraklarının azat edilmesi için sıkı çabalar harcıyor. Aynı zamanda Azerbaycan da en kritik durum-larda Türkiyenin yanındadır. Rus ucağı Türkiye hüdutlarını bozduğu için vurulduktan sonra Rusya Türkiye’ni zor duruma düşürmek için doğalgaz ihracını keseceği ile tehdit etdikde bile Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı İl-ham Aliyev Türkiye’nin sıkıntısını önlemek için bir kardeş gibi Türkiyeye gereken doğalgazın verileceyini beyan etti.

PEOPLE OF MUSEVI FAITH IN KOCAELI: JEWS, KARAIM, DONMES

Drs. Gerşom QIPRISÇIThe Leiden Research Institute for Rational Monotheism

Since ancient biblical times Anatolia played an important role in the writ-ten texts and oral traditions of the religion of the followers of Prophet Moses (known in Islam as Nabi/Nebi Musa).

The current conference is dedicated to the history of Nicomedia. It pro-vides us an opportunity to present a paper which will share our current knowledge about three Nicomedian/Izmitian communities or sects of the adherents of the religion of prophet Moses, namely the Jews (turk.Yahu-diler), the Karaim (turk.Karaimler) and the Sabbateans (turk.Dönmeler).

Being an important city in today Turkey - as well as it was an important city at the past, - Nicomeida (Izmit) as the hub of nearly all Anatolian ro-ads was a natural gateway to the Bosporus and the carrying trade of the city, its commerce, its importance as the royal capital attracted respecti-ve communities of Jews and Karaim to settle in the city and its suburbs. These Israelite Mosaic communities exerted considerable influence on the trade routes of Anatolia from very early times.

The Jewish orthodox community of Izmit was first mentioned in various sources in the sixth century. Izmit was referred to in the Rabbinic Jewish sources as Isnimit. During 16th century some Jewish families arrived as refugees from Spain and settled in Izmit, by the middle of the 17th century there were about sixty Jewish orthodox families over there, who dwelled in a separated quarter, called Yahudi Mahallesi. As it was com-

Page 99:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

97

mon the local Jewish Orthodox community had its court, a synagogue, ritual bath and religious school, as well as a cemetery. The members of the community engaged in petty trade, some others were artisans.

A big change came to the life of the Orthodox Jews by the middle of 17th c. Vast majority of the Orthodox Jews in the Ottoman empire initially ac-cepted the claims of a Jewish rabbi Sabbatai Zevi/Sevi on his ‘Messias-hip’ . Sabbatai Zevi’s followers, both during his “Messiahship” and after his conversion to Islam (1666), are known today as Sabbateans (Dön-meler in Turkish). While the Sabbatean movement initially started as a pure Jewish Orhodox pseudomessianic movement, after Sabbatai Zevi/Sevi conversion to Islam in 1666 it would be better described as Juda-eo-Islamic rather than Jewish. Indeed here one can speak of a hybrid Jewish-Muslim identity.

Even though the expansion of this pseudomessianic movement is well documented, the true reason why we do not know that much about Sab-bateans in general and about their influence among the Jews in Anatolia and Izmit in particular is well argumented in Gad Nassi article ‘Three Sabbatean objects’ who wrote: ‘Since the apostasy of Sabbetai Sevi, the rabbis and their followers preferred to minimize the importance of the movement and even to ignore it’ He continues that in many communities, records and documents concerning the Sabbatean movement were dest-royed. It can be added as well that Sabbateans themselves initially did everything to hide their true faith, rituals and traditions. Nevertheless, the impact of Sabbateans on Ottoman Jewry from middle of 17th c. was enormous, but during the following centuries Jewish orthodox rabbis succeeded to suppress the Sabbateans bringing their spiritual flock-the Orthodox Jews-to the ‘normative’ Orthodox Judaism. While some Sabba-teans survived in Turkey till present day.

Maximum of Jews as much as 512 are mentioned in Izmit in 1911–12. In 1919, when the Greeks conquired western Anatolia, most of the Jews fled to Istanbul and Jewish community in Izmit ceased to exist.

Unlike their spiritual opponents –the Rabbinic (Orthodox) Jews- the Ka-raim (an admixture of Turks, Greeks, Persians and Semits who adopted Mosaic faith) do not recognize the so-called Oral or second Torah, argu-ing that God revealed Himself to the Sons of Israel in the one and only text-the Torah of Moses which was written down in the Pentateuch.

In his ‘Karaite encyclopaedia’ published in Frankfurt-on-Main 1995, Nat-

Page 100:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

98

han Schur in two articles ‘Nicomedia’ and ‘Aaron ben Elijah of Nicomedia’ presumes that the Karam community existed there already in the 13th c (and possibly earlier), and that the standard of learning and education of some of its members was of a high level. The most important theologian and spiritual leader of the Karaim community of Nicomedia’ was hakham Aaron ben Eliyah (1300-1369) paper on whom I presented during the last conference.

In spite that there is some research done by Turkish and Israeli scho-lars, the state of research of Israelite Mosaic communities in Turkey in general and in Kocaeli province in particular is still somehow poor. There is no doubt however that further research about these communities is required.

İZMİT ERMENİLERİ: OSMANLI ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA RAYMOND KÉVORKİAN’IN TEZLERİNE BİR REDDİYE

Prof. Dr. Kemal ÇİÇEKİpek Üniversitesi

İzmit 16. yüzyıldan itibaren Ermeni göçü almış şehirlerden birisidir. I. Dünya Savaşı öncesinde 60 bin civarında Ermeni nüfusun yaşadığı İz-mit’te kilise ve okullarıyla müreffeh bir Ermeni toplumu yaşıyordu. Sa-vaş öncesinde huzur ve güven içerisinde yaşayan İzmit Ermenileri de ne yazık ki Ermeni isyanının parçası oldular ve çok stratejik bir konumda yer aldıkları için İtilaf devletleri tarafından müttefik olarak görüldüler ve kullanıldılar. Bu yüzden Osmanlı hükümeti İzmit Ermenilerini de tehcire tabi tuttu. Ermeni soykırım tezini savunan tarihçiler İzmit’in savaş bölge-si olmadığı iddiasıyla bu tehcir kararını, hükümetin sözde “Ermenilerin topyekûn” imhasının bir parçası olarak sundular. En son olarak Ray-mond Kevorkian “Armenian Genocide” adlı eserinde İzmir Ermenilerini tehcirine özel bir bölüm ayırdı. Kevorkian bu eserinde bölgenin askerlik yaşındaki Ermenilerinin seferberlik ilanından sonra amale taburlarına alındığını, diğerlerinin yasadışı silah bulundurdukları iddiasıyla haksız yere tutuklandığı veya sürgün edildiğini kaydetmektedir. Başka bir de-yişle Kevorkian buradaki Ermenilerin sessiz, sakin ve kanunlara uyan va-tandaşlar olmalarına rağmen sürgün edildiklerini öne sürmektedir. Hü-kümetin amacının bölgede ermeni varlığını ortadan kaldırmak olduğunu ileri süren Kevorkian, Teşkilat-ı Mahsusa yetkililerini şehre bu amaçla

Page 101:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

99

gönderildiğini savunmaktadır. Sürgünlerin diğer bir amacının da Ermeni mallarına el koymak olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre Ermeniler ne isyan etmiş ne de silahlanmışlardır. Ermenilere kumpas kurulmuştur.

Kevorkian bölge Ermenilerinin tehciri hakkında bu iddiaları uzun bir süre önce dile getirmelerine rağmen ne yazık ki İzmit Ermenileri hakkın-da ülkemizde yazılan eser ve makalelerde tehcir ve sonrası gelişmeler yeterince açığa kavuşturulmuş değildir. İşte bu makalede, Kevorkian’ın iddiaları tek tek ele alınacak ve İzmit Ermenilerinin tehcirinin bir kum-pas olduğu yolundaki iddialara cevap verilecektir. Osmanlı arşiv belgeleri ışığında İzmit Ermeni tehcirinin ele alınacağı bu makalede savaş öncesi ve sonrasında bölge Ermenilerine yönelik Osmanlı politikaları ve em-val-i metruke iddialara kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Osmanlı döneminde İzmit idari bakımdan çok daha geniş bir alanı içer-mesine rağmen bu tebliğimizde sayfa sınırlaması sebebiyle sadece İzmit, Karamürsel ve yakınlarındaki Ermenilerin durumu incelenecektir.

ERMENİ KAYNAKLARINA GÖRE ARMAŞ VE ERMENİLER

Yrd. Doç. Dr. Melek SARI GÜVENBartın Üniversitesi

İzmit’in kuzey doğusunda bulunan Armaş kayıtlarda Tospit Dağı şeklin-de de yer almaktadır.1337 yılında Osmanlı idaresine girmiş olan Armaş, 1412 yılında aldığı Ermeni göçlerle Ermenilerin de yaşadığı bir mekân haline gelmiştir. 1416 yılında Armaş Manastırı’nın kurulması ile Armaş Ermeniler için daha da önemli bir hale gelmiştir. Çünkü bu manastır Batı Anadolu’da kurulmuş olan ilk ve tek Ermeni Ruhban Okulu’nu içermek-tedir. Bunun yanında matbaa, kütüphane, fırın ve çiftlik de manastır kap-samında köylünün hizmetine sunulmuştur. 1461 yılında İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin kuruluşuna kadar Armaş Manastırı, Batı Anadolu’nun Ermeni Ruhani Merkezi olmuş ve hac için gelen Hıristiyanları ağırla-mıştır. 15. Yüzyıl itibariyle Ermeniler için dini, siyasi, sosyal ve kültürel değere sahip olan Armaş’ın Ermenice kaynaklardan yararlanılarak ak-tarılması çalışmayı önemli kılmaktadır. Bu çalışmada, Armaş ve Armaş Manastır’ı hakkında bilgiler ile bu mekânların Ermeniler için önemi ve yeri Ermenice kayıtlar yardımıyla aktarılacaktır.

Page 102:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

100

SAVAŞIN GÖLGESİNDE ERMENİ VAHAN ÇETESİ VE FAALİYETLERİ

Yrd. Doç. Dr. Abdullah LÜLECİAbant İzzet Baysal Üniversitesi

Savaşların yarattığı en büyük problemlerden biri güvenlik zafiyetidir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan savaşların gölgesinde devlete karşı yapılan eşkıyalık ve çetecilik gibi faaliyetler, bir takım Rum ve Ermeni unsurlar tarafından yürütüldü. Bilhassa İzmit ve çevresinde teşkil edilen Ermeni Vahan çetesi, gerek patrikhane, Ermeni ve Rum un-surlar gibi yerli gerekse başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri gibi yabancı güçlerin desteğiyle devlete ve sivil halka karşı her türlü fenalığı gerçekleştirdi. Köyleri basıp çok sayıda Müslüman ahaliyi öldüren, evleri yağmalayan ve bir takım sahte evrak kullanarak devlete ihanette bulunan Ermeni Vahan çetesine karşı Bâb-ı Ali birtakım tedbirler alma yoluna git-ti. Ancak savaş döneminde Ermeni Vahan çetesine karşı yapılan mücade-le istenilen düzeyde başarıya ulaşamadı.

19. VE 20.YÜZYILLARDA KOCAELİ’NDEKİ PROTESTAN KADIN MİSYONERLER VE FAALİYETLERİ

Ebru Emine OĞUZ

Osmanlı topraklarını paylaşabilmek için hevesle beklemekte olan İngil-tere, Fransa, Rusya gibi emperyalist güçlere ilaveten, çıkarları doğrultu-sunda Monroe Doktrini’ni hiçe sayabilen Amerikan Devleti stratejik ko-numunun yanı sıra kozmopolit yapısıyla, özellikle de barındırdığı yoğun Ermeni nüfusu ile dikkatleri çeken Kocaeli...

Bu doğrultuda ise; bahsi geçen paylaşımı gerçekleştirebilmek için Ame-rika’nın kullandığı yöntem, silah yerine Protestan misyonerlerce kurulan okul, hastane ve yetimhaneler; belirdiği hedef kitle ise, Osmanlı Devle-ti’nde “millet-i sadıka” konumundaki Ermeni azınlık, bilhassa daha kolay etkilenebilirlikleri göz önüne alındığında hasta, yetim, çocuk ve kadınlar-dı.1832 yılında İzmit’e öncelikle, amaçları Protestanlığı yaymak olan er-kek, ardından aile ve devamında ise kadın misyonerler ayak basmışlardı. Özel bir eğitimden geçen bu kadınlar, erkek misyonerler ile evlendirilip

Page 103:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

101

eşleriyle birlikte Osmanlı topraklarına gelerek başladıkları Protestanlaş-tırma faaliyetlerini sonraları ise yalnız olarak sürdürmüşlerdi. İlk dönem-lerde her ne kadar kadınların tek başlarına misyonerlik çalışmalarında bulunmaları gerek sosyal, gerekse ekonomik açıdan uygun görülmese de, zamanla bu bakış açısı değişime uğramış; zira yapısı gereği Osmanlı toplumunda yaşamını sürdüren Ermeni kadınlar hedef alındığında, er-kek misyonerlerin tek başlarına başarı sağlayabilmeleri pek de mümkün olamamıştı.

Konudaki araştırmaların az sayıda olmasından ötürü, mevcut boşluğu doldurabilmek amacı ile birtakım yerli ve yabancı kaynaklar kullanılarak hazırlanan bu çalışmada, yoğunlukla Bahçecik ve Adapazarı bölgelerine, Protestanlığı yayabilmek adına gelen Amerikalı kadın misyonerlerin yü-rüttükleri çeşitli faaliyetlere ek olarak bölgede öne çıkan bazı isimlere de yer verilmiştir.

MEŞRU-GAYRİMEŞRU FAALİYETLERİYLE BARDIZAG AMERİKAN KOLEJİ’NİN YARIM ASIRLIK TARİHİ (1873-1923)

Süleyman PEKİN

Bardızag Amerikan Koleji ya da diğer ismiyle Bitinya Program Yüksek Okulu (Bithynia High School) Ermenileri Protestanlaştırmak için açılan okullardan biriydi. Amaç iyi eğitime susamış insanlar arasında eğitim yoluyla Protestanlığı yaymak ve her birini emperyalist oyunlara katabil-mektir.

İstanbul’da Cyrus Hamlin ne yaptıysa Robert Chambers de Kocaeli’nde daha fazlasını yapmaya çalışmıştır. Bulgaristan, misyoner (Robert Kole-ji) imalatı bir devletti. Bardızag Amerikan Koleji de bağımsız Ermenistan davasının Batı üssü olacaktır.

Tehcir öncesinde olduğu gibi sonrasında da kalan Ermenilerce yer yer te-rör ve fesat hareketlerinin sürdürüldüğü görülmektedir. Daha da ilginci bu işler için Bahçecik Amerikan Mektebi ve okul öğretmenlerinin başrolü oynamaya devam etmek istemeleridir.

Her daim şikâyet ve naz makamında olan Ermenilerin yabancı devlet ve elçilik himayesi misyonerler vasıtasıyla irtibat kazanmıştır. Dolayısıyla

Page 104:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

102

Türk Kurtuluş Savaşı aynı zamanda misyonerlere karşı da yapılmış bir savaştır.

Bahçecik’teki Amerikan Koleji’nin kurulmasıyla Ermeniler arasında önce Protestanlık sonra da isyan ve ihtilâl fikirlerinin yayılmasına öncülük eden, okullar ile kilise mahzenlerinin cephanelik olmasına sebebiyet ve-ren ve Ermenilerin başkalarına yaptıklarıyla başlarına gelenlerin başta gelen sorumluları arasında Amerikan BOARD Teşkilatı yer almaktadır.

KOCAELİ VİLAYETİ’NİN TEŞEKKÜL SÜRECİ

Prof. Dr. Enis ŞAHİNSinan DEMİRAĞSakarya Üniversitesi

Kocaeli ve çevresi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte, Türk mülkî yapılanmasında genel olarak sancak şeklinde yer almış, zaman zaman müstakil liva ve mutasarrıflık şeklinde de görünmüştür. Erken dönemlerde bölgenin sınırları batıda İstanbul Boğazı’na kadar uzanırken, doğuda zaman zaman değişmekle birlikte Kastamonu ve Bolu Vilayetle-riyle çevrili olmuştur. Sancağın güneybatı sınırları ise ya Hüdavendigâr (Bursa) Eyaleti/Vilayeti’ne kadar dayanmış ya da İzmit doğrudan doğru-ya Hüdavendigâr’a mülhak yerlerden birini oluşturmuştur. Zaten İzmit Sancağı mülkî yapılanmada genel olarak İstanbul (Zabtiye Müşiriyeti ve Şehremaneti Mülhakatı), Hüdavendigar, Kastamonu ve çok az bir süre de Cezair-i Bahr-ı Sefid Eyalet/Vilayetlerine bağlı bulunmuştur. Tanzimat sonrası Osmanlı devleti mülkî yapılanmada yeni bir anlayışa doğru yö-nelmiş ve modern devlet yapısının temelleri bu dönemde atılmıştır. 1864 Vilayet Nizamnamesi, bu konuda bir dönüm noktası olmuş ve Osmanlı mülkî yapısının bundan sonraki yol haritasını teşkil etmiştir. Bunun etki-leri tüm Osmanlı memâlikinde olduğu gibi, İzmit ve çevresinde de kendi-sini etkili bir şekilde göstermiştir. Modern anlayışla atılan adımlar, yarı-madanın tamamında etkili olmuş, yeni köyler ihdas edildiği gibi, nahiye ve kazaların sayısında da ciddi artışlar gözlenmiştir. 1890 yılından itibaren İzmit merkezli sancak, müstakil mutasarrıflığa/livalığa dönüştürülmüş ve idarî yönden hiçbir vilayete dâhil edilmeden direkt olarak merkezle irtibatlandırılmıştır.

Tarihî kayıtlarda ve özellikle salnamelerde Kocaeli/İzmit şeklinde görü-

Page 105:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

103

len sancağın, müstakil mutasarrıflığa çevrilmesi, müstakbel Kocaeli Vi-layeti’nin de temelini oluşturmaktadır. 1890’daki müstakil mutasarrıflık durumu, Cihan Harbi’nden Millî Mücadele dönemine kadar küçük deği-şikliklerle birlikte aynen sürdürülmüştür. Osmanlı devletinin bu son dö-neminde (Ekim 1920) çok kısa bir süreliğine vilayete çevrilme kararı alı-nan ve çeşitli sebeplerle bundan hemen vazgeçilen İzmit’in yıldızı, mülkî yönden asıl olarak Anadolu’da yeni bir devletin kurulmasının şafağında parlamaya başlamıştır. Nitekim Cumhuriyetin ilânının hemen öncesinde (Ekim 1922), Kocaeli ve çevresi, tarihinde ilk kez olmak üzere vilayet ko-numuna yükseltilmiştir. Bu, uzun süredir idarî olarak büyük değişiklikler ve gelişmeler yaşayan bölgenin, mülkî yapılanmada geldiği son noktayı ifade ediyordu. Zaten Kocaeli ve çevresinin asıl gelişimi de, Cumhuriyet Türkiyesi ile birlikte söz konusu olacaktır.

Bu bildiride, Türk idaresine alınmasını müteakiben Kocaeli ve çevresin-deki mülkî gelişmelere özet olarak değinildikten sonra, bölgenin müs-takil mutasarrıflıktan vilayete dönüştürülmesi süreci ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu aşamada bildirinin başlıca kaynağını, T.C. Başbakanlık Cumhuriyet ve Osmanlı Arşivlerinden temin edilen belgeler oluşturmak-tadır. Ayrıca dönemin basını ve konuyla ilgili araştırma eserlerinden de istifade edilmiştir. Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu’na sunulan bu tebliğ, sonuç itibariyle bir anlamda da Os-manlı’dan Cumhuriyet’e geçiş ânının, mülkî manada Kocaeli ve çevresin-deki hikâyesini muhtevidir.

KAPTAN PAŞA EYALETİ’NE BAĞLI OLARAK KOCAELİ SANCAĞI

Doç. Dr. Emine DİNGEÇDumlupınar Üniversitesi

Osmanlı Devleti askeri bir devletti. Yapılanması ve devlet teşkilatının bü-tün unsurları da bu anlayış içinde şekillendi. İdari yönetimin parçası ola-rak algılamaya meylimiz olan beylerbeylik ve sancakbeylik özünde askeri birimlerdi. Bu yapılanma içerisinde topraklar dirliklere ayrılır ve dirlik sahipleri beylerbeylerinin, sancakbeylerinin önderliğinde sefere eşerler-di. Kocaeli Sancağı, 16. yüzyılın ortalarına kadar Anadolu Beylerbeyliği’ ne bağlı idi. Anadolu Beylerbeyi, ilk kurulan beylerbeyliklerden olması itibari ile tımar sisteminin başından beri uygulandığı yerlerdendi.

Page 106:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

104

16. yüzyıl Osmanlı Devleti’nin “cihan devleti” olma iddiasına en yakın ol-duğu yüzyıl idi. Devletin büyümesine paralel ve cihan devleti olma iddiası-nın gereği olarak denizlere hâkim olmadıkça dünyaya hâkim olamayaca-ğını fark eden Osmanlı, deniz gücünü arttırmak ve desteklemek amacıyla yeni politikalar ve pratikler geliştirdi. Bu uygulamalar içinde Anadolu Eyaleti’nde yer alan Kocaeli Sancağı’nın içinde bulunduğu coğrafi konum itibari ile Kaptanpaşa eyaletine bağlanması yer aldı. Kaptanpaşa eyaleti-ne bağlı olmak, tımar ve zeamet sahipleri ile birlikte derya seferine gitme zorunluluğunu beraberinde getiriyordu. Bu bildiride değişimin Kocaeli Sancağı’na getirdiği yeni sorumluluklar, mühimme ve tahrir defterleri-nin incelenmesi ile tartışılacaktır. Bu yönü ile Osmanlı teşkilat tarihine katkıda bulunması hedeflenmektedir.

KURULUŞUNDAN 18. YÜZYILIN SONUNA KADAR KOCAELİ SANCAĞI’NIN OSMANLI İDARİ TAKSİMATI İÇERİSİNDEKİ YERİ VE YÖNETİCİLERİ

Prof. Dr. Orhan KILIÇFırat Üniversitesi

İznikmid (İzmit)’in 1337 yılında Osmanlılar tarafından fethinden sonra İz-mit merkezli Kocaili Sancağı ihdas edilmiştir. Aynı yıllarda Karesieli ve Orhan Bey’in son devirlerinde Ankara’nın da bir sancak olarak Osmanlı idari sistemi içerisine dahil olduğu tespit edilmektedir.

Anadolu Beylerbeyliği’nin kurulmasından itibaren Kocaili Sancağı’nın bu beylerbeyilik/vilayet bünyesinde olduğu görülür. 1430 yıllarında Anado-lu’daki 16 sancaktan birisi de Kocaili’dir. 16. yüzyılın ortalarında Kocaili Sancağı aynı zamanda “Anadolu Vilayeti Müselleman Sancakları” içeri-sinde de yazılmaya başlanmıştır.

Kocaili Sancağı 16. yüzyılın ortalarından sonra Cezayir veya Derya Kap-tanlığı’na bağlı bir sancak olarak idari taksimat içerisinde yer almıştır. Bu durumu uzun bir müddet devam etmiş daha sonra Süveyş Kaptan-lığı bünyesinde yazılmaya başlanmıştır. 17. yüzyılın sonlarında Kocaili Sancağı’nın Karlıili ile birlikte Süveyş Kaptanlığı’nı oluşturan sancaklar içerisinde olduğunu tespit edebilmekteyiz. 1717-1740 yıllarına ait sancak tevcih defterlerinde Kocaili Sancağı’nın tekrar Derya Kaptanlığı bünye-sinde olduğu görülür. 1756-1792 yılları arasında ise “Muhassılık-ı Eya-

Page 107:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

105

let-i Mora Ma’a Muhafızlık-ı Kal’a-i Anapoli” diye ifade edilen üst idari birim bünyesinde bulunmaktadır.

Bu bildiride; Kocaili Sancağı’nın kuruluşundan 18. yüzyılın sonuna kadar-ki idari taksimat süreci ortaya koyulacaktır. Sancak tevcih defterlerinden elde edilen bilgilerle sancağın bu süreç içerisinde hangi bey veya paşalar tarafından, hangi usullerle tasarruf edildiği de açıklanacaktır. Araştırma-nın ana kaynakları sancak tevcih defterleridir. Ancak mühimme defter-leri diğer arşiv kaynakları ve klasik kaynaklara da müracaat edilecektir.

19. YÜZYILDA KOCAELİ’NİN İDARİ YAPISI

Prof. Dr. Ahmet AKSINEla ÖZKANFırat Üniversitesi

Kocaeli Osmanlı Devleti içerisinde idari durumu dikkat çeken şehirlerden biri olmuştur. 19. yüzyılda Tanzimat’la birlikte meydana gelen idari yeni-likler Kocaeli’nin idari vaziyetini de yakından etkilemiştir. Oluşturulmaya çalışılan yeni idari düzen kısa zamanda Osmanlı Devleti’nin tüm eyaletle-rinde uygulanmaya başlamıştı. Bu sistemi desteklemek için oluşturulan Muhassıllık sistemi içerisinde Kocaeli yerini alan şehirlerden olmuştur. Uzun bir süre devam eden bu idari yapılanmanın temelini Eyaletler oluş-turuyordu. Eyaletler Livalara, Livalar Kazalara bağlıydı. Diğer taraftan 1864 ve 1871 Vilayet Nizamnameleri ile Osmanlı Devleti’nin idari yapı-lanması yeni bir değişime uğramış, Eyaletlerin yerini Vilayetler, Livaların yerini Sancaklar almıştır. Bu nizamname ile Nahiyelerin de bir idari birim olarak ortaya çıktığını görüyoruz.

Biz bu tebliğimizde 19. yüzyılda Osmanlı Devletinde yapılan yenilik hare-ketleri (idari alanda) içerisinde Kocaeli şehrinin idari yapısında meyda-na gelen değişimleri tespit etmeye çalışacağız. Çalışmamızı hazırlarken temel başvuru kaynağımız Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki defterler ve belgeler olacaktır. Bunlar: Divan-ı Hümayun Nişan Kalemi Defterleri, Sadaret Müteferrik Evrakları, Sadaret Mektubi Kalemi Vilayet Evrakları, Cevdet Dâhiliye, İrade, Kamil Kepeci Tasnifleri, Maliye Defterleri, Muha-sebe Defterleri, Meclis-i Vala Evrakları gibi Arşiv Kaynakları olup Devlet Salnameleri ile Tetkik Eserlerden de istifade yoluna gidilecektir.

Page 108:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

106

OSMANLI DÖNEMİ HARİTALARINDA KOCAELİ’NE DAİR TESPİTLER

Resül NARİNKocaeli Büyükşehir Belediyesi

Bithynia kıralı Nicomedes’ten adını alan Nicomedia şehri Roma ve Bizans dönemlerinde de önemini korumuş bir kenttir. Bölgenin kesin olarak Türk hâkimiyetine geçişi Orhan Bey zamanında 1337 tarihinde mümkün olabilmişti. Nicomedia şehri Osmanlı hâkimiyetine geçtikten sonra İznik-mid/İzmid olarak isimlendirilirken bölge ise sancak haline getirilirken Gazi Akça Koca’ya atfen Kocaeli diye tanımlanmıştır.

Osmanlı haritacılığında orijinal eserlerin ortaya konulduğu devir XVI. Yüz-yılın ilk yarısıdır. Genelde bu asrın sonlarına kadar olan çalışmalara yön veren örnekler. Doğu ve Batı kaynaklarının karışımı ürünlerden meydana geliyordu. Osmanlıların erken devirlerine ait haritalar ele geçmemiştir; ilk örneklere XV. yüzyılın ortalarından itibaren rastlanır. Kullanıcıları için önemli bilgiler veren haritalar tarih araştırmalarında da önemli bir yere sahiptir.

Bu çalışmada Başbakanlık Osmanlı Arşivinde yer alan haritalar başta ol-mak üzere yerli ve yabancı diğer arşivlerde yer alan haritalar incelenerek Kocaeli’nin bu haritalarda nasıl bir yer bulduğu ve idari taksimatı gibi ko-nularda bir analiz yapılacaktır.

1925-1930 YILLARI ARASINDA KOCAELİ VİLAYETİ

Doç. Dr. Ünal TAŞKINAdıyaman Üniversitesi

Marmara denizinin doğusunda kara içine doğru sokulan sokulan körfezin sonunda kurulmuş bir şehirdir. Tarihi eski çağlara giden Kocaeli, İzmit adıyla da bilinir. İlk Osmanlı kayıtlarında İznikmid olarak geçen şehirde Bitinya, Roma ve Bizans idareleri görüldü. 358’deki büyük deprem ve de-vamında 378 yılındaki Got istilası sırasında şehir büyük ölçüde tahrip oldu. İmparator Jüstinyen döneminde imar faaliyetlerinin ön plana çıkmasıyla önemli eyalet merkezlerinden biri haline gelen şehir, 781-782 yılların-da Arap hâkimiyetine girdi. Türklerin Anadolu’ya girişinden kısa bir süre sonra 1081’de Selçukluların eline geçen şehir, 1085’ten itibaren yeniden

Page 109:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

107

Bizans idaresine alındı. Osmanlı Devleti sultanı Orhan Bey zamanında (1337) ele geçirilen şehir, bir Osmanlı sancağına dönüştürüldü. Ankara Savaşı’ndan sonra diğer şehirler gibi İzmit de Timur’un saldırısına uğradı ve yağmalandı. 1921’de Yunan işgaline uğrayan şehir, sırasında yer yer tahrip edildi. Cumhuriyet idaresi kurulduktan sonra gelişmeye başlayan şehirde yeni düzenlemeler yapılarak vilayet merkezi haline getirildi.

Bu çalışmada Kocaeli vilayetini cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusu, teş-kilat yapısı, hayvan varlığı ve iktisadi durumu hakkında bilgiler verilecek-tir.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İZLER: AKÇAKOCA MAHALLESİ SOKAK İSİMLERİNİN SÜREKLİLİĞİNİN İNCELENMESİ

Yrd. Doç. Dr. Zeynep Gamze MERTYüksek Mimar Filiz ERTÜRKKocaeli Üniversitesiİzmit Belediyesi

Hızlı nüfus artışı, ekonomik, sosyal ve siyasi sebeplerin etkileriyle kent-ler varsa bile tarihi alt yapılarının öneminin farkında olmamakta veya bu durumu göz önüne almamaktadırlar. Bir kentin tarihi alt yapısı, kültürel birikimi o kentin kimliğinin anlamını ifade etmektedir. Tarihi ve kültürel değerlerin korunabilmesinin bu konu içerisindeki önemi büyüktür. Bunu sağlamanın yolu da güçlü bir belleğe sahip olmaktır. Bu sayede kimlik ta-rih, kültür ve bellek adına korumayı da beraberinde getirecek ve böylece sürdürülebilir kalkınma sağlanmış olacaktır.

Kentsel dokunun en önemli ögelerinden biri de sokaklardır. Sosyalleş-me sokaklarda başlar ve kentsel hafıza dediğimiz bellek oluşur. Sokağın yapısı her ne kadar onu çevreleyen yapılar tarafından belirleniyor gibi gö-rünse de aslında gerçek yapıyı doğal çevre ve orada yaşayanlar belirle-mektedir. Bu durumda tarih sokaklardan yazılmaya, kültür sokaklardan oluşmaya başlamaktadır. Sokaklara verilen isimler bunun en güzel kanı-tıdır. Bu isimler bizlere geçmişle ilgili birçok veri aktarmaktadır. Bu ne-denle sokak isimlerinin sürekliliğini sağlayabilmek tarih, kültür ve kimlik açısından son derece önemlidir.

Çalışma, Kocaeli ili İzmit ilçesi Kentsel Sit alanı içerisindeki eski mahal-lerinden birisi olan Akçakoca Mahallesi’nde yapılmıştır. 1920’li yıllarda

Page 110:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

108

Belediye Fen Memurları tarafından yapılmış olan Osmanlıca İstikamet Planlarından, 1965 yılında yine belediye tarafından yapılan Hâlihazır planlardan ve 1995 yılında yapılan imar planları ile güncel planlardan so-kak isimlerinin değişimi incelenmiştir. Alan gezileri ve incelemeleri ya-pılmış ayrıca bölgede yaşayan insanlarla ve mahalle muhtarlarıyla görü-şülmüştür. İnceleme sonucunda 21 sokağın 43 değişik isim aldığı tespit edilmiştir. 90 yıllık dönem boyunca sadece 2 sokağın ismi değişmeden günümüze kadar gelmiştir.

Sokak isimleri sosyal, idari, politik ve benzeri sebeplerle devamlı değişim içerisindedir. Bu çalışma değişimlerin kültürel zenginliği açığa çıkarma-da yardımcı olmakla birlikte aynı zamanda bellekte meydana gelen kop-maları ortaya koymaktadır. Ancak tarihsel süreç içinde sokak isimlerinin sürekliliği aracılığıyla bellek gelecek nesillere taşınabilecektir.

MİNYATÜR VE GRAVÜRLERDE İZMİT’İN KENTSEL SUNUMU

Okt. Şennur KAYAİstanbul Üniversitesi

XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıl sonlarına kadar çeşitleyebildiğimiz İzmit konulu minyatür ve gravürleri toplu olarak ele aldığımızda, bu görsellerin büyük kısmının, Osmanlı ve Doğu coğrafyasıyla ilgili Batı kaynaklarında –özel-likle de seyahatnamelerde- bulunduğu tespit edilmektedir. Dolayısıyla da burada ele alacağımız iki minyatür dışında diğerleri Batılıların gözün-den İzmit’i yansıtmaktadır.

Osmanlı dönemine ait kaynakları ise Minyatürler oluşturmaktadır. Bun-lardan ilki Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine Matrahçı Nasuhi tarafından hazırlanmış minyatürlü yazma da yer alır. Matrakçı Nasuh tarafından yazılmaya başlanan bu ve diğer minyatürlü yazmalar, İslam dünyasında Osmanlıya özgü bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Di-ğeri ise Osmanlı’da Batılılaşmanın ilk nüvelerinin atıldığı Lale devrinden sonra sayıları artan sefaretnamelerden birinde bulunmaktadır.

Bunları genel olarak değerlendirdiğimizde, bunların aslında yazılı olarak okuyucuya aktarılmak istenen İzmit’in kentsel özelliklerini, görsel açıdan da somutlaştırmak için hazırlanmış araçlar olduğu görülür. Büyük kıs-mının ilk defa gördüğü İzmit’i ortak belli imgelerle betimlemiş olmaları,

Page 111:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

109

gravürlere de yansımıştır. Ancak yine de bunlar dışında kalan bazı örnek-ler vardır. Ayrıca bu seyahatlerin amacı eğer kentin eski tarihi değerleri-ne vurgu yapmaksa gravürlerin seyri de bu yönde değişmektedir.

Bu bildiride, yukarıda özetlenen bu hususlara dikkat çekilerek özellikle gravür ve minyatürlerdeki kentsel imgeler üzerinde durularak İzmit’in Osmanlı dönemindeki kentsel imajı verilmeye çalışılacaktır.

19. YÜZYILDA İZMİT VE ÇEVRESİNDE GAYRİMÜSLİM NÜFUSUN YOĞUNLAŞMASI VE SONUÇLARI

Doç. Dr. Ali Ata YİĞİTGiresun Üniversitesi

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İzmit ve çevresinin demografik yapısına dair çeşitli kaynaklardan sağlanan verilere sahibiz. Tahrir, avârız ve temet-tüat defterleri, 1831 yılından itibaren yapılan nüfus sayımı istatistikleri ve seyahatnamelerde yer alan bilgiler aydınlatıcı olmaktadır. Ne var ki, 19. yüzyıl Osmanlı nüfus hareketlerine dair yapılan araştırmalar genellikle Müslümanların Kafkaslar ve Balkanlardan Anadolu’ya olan göçleri üze-rinde yoğunlaşmaktadır. Gayrimüslimlerle ilgili hareketler ise, 20. yüzyı-lın ilk çeyreğinde gerçekleşen tehcir ve mübadele kapsamında incelen-miştir. Oysa yurt içinde meydana gelen nüfus hareketleri de son derece önemlidir. Nitekim konuyla ilgili verilerin değerlendirilmesi neticesinde, 19. yüzyılda İzmit ve çevresinde gayrimüslim nüfusun hızla arttığı ve böl-genin dinî ve etnik bağlamda nüfus yapısının değiştiği görülmektedir.

Yurt içinde meydana gelen ve tedricen gelişen nüfus hareketleri daha çok iktisadi sebeplerle olmuş, idari yapıda yapılan yeni düzenlemeler de bu süreci desteklemiştir. İzmit ve çevresinin coğrafi özellikleri ve konumu itibariyle iktisadi açıdan büyük değer taşıdığı açıktır. Bu durum 1838’de İngiltere ile imzalanan ve daha sonra diğer Avrupa devletlerini de kapsa-yan Ticaret Antlaşması ile 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanlarının getirdiği açılımla öne geçmiş ve değişik bölgelerden gayrimüslimler İz-mit ve çevresinde yoğunlaşmıştır. O kadar ki İzmit merkez kazanın 1697 yılında toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 24’ü gayrimüslim iken, iki asır sonra 1893 yılında bu oran yüzde 52’ye yükselmiştir. Şu hususu da belirt-mek gerekir ki, demografik yapıyı böylesine değiştiren şartlar dolayısıyla gayrimüslimler zenginleşmiş, Müslümanlar fakirleşmişti.

Page 112:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

110

KOCAELİ’NİN DEMOGRAFİK YAPISININSOSYOLOJİK TAHLİLİ

Gülten ARSLANDoç. Dr. Ali ARSLANMersin Üniversitesi

Toplumun temel bileşenlerinden biri nüfustur. Bir başka tabirle, demog-rafik yapı, toplumsal yapının varlık şartlarından birini oluşturur. Nüfus ol-gusu toplumun yapısının inşasında olduğu kadar, toplumun değişim sü-recinde de stratejik roller oynayan bir toplumsal değişkendir. Ülkemizde ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmış olmakla birlikte, Osmanlı İmpara-torluğu döneminde, imparatorluğun kuruluş döneminden itibaren nüfus tespitine yönelik çalışmalara rastlanır. Daha imparatorluğun kuruluş yıl-larında, Orhan Bey zamanında istatistiksel bilgilerin toplandığı ve çeşitli sayımlar yapıldığı bilinmektedir. Eski Mısır’da ve Çin’de de çeşitli nüfus tespitlerinin yapıldığı tarihi bir realitedir.

Özetle, toplumun sosyal yapısının daha iyi anlaşılabilmesi ve geleceğe yönelik daha isabetli kararlar alınabilmesi için, toplumun demografik yapısının iyi bilinmesi yadsınamaz bir gerçektir. Bu tespitlerin ışığında bu tebliğde, Kocaeli ilimizin demografik yapısının sosyolojik açıdan ince-lenmesi hedeflenmiştir. Sosyolojik bir bakış açısı ile gerçekleştirilecek olan araştırmada, temel veri kaynağı olarak TÜİK verileri kullanılacaktır. Ağırlıklı olarak arşiv taraması ve ikincil veri analizi tekniğinin kullanılan çalışmada, TÜİK’in yanı sıra, öteki kurum ve kuruluşların arşiv, kayıt, bel-ge ve veri setlerinden de faydalanılacaktır. Bu veriler, ikincil veri analizi tekniği kullanılarak Kocaeli ilinin demografik özellikleri ile demografik yapının tarihsel süreç içindeki değişimi sosyolojik açıdan tahlil edilecek-tir. Ayrıca, belirlenen hedefler doğrultusunda ortaya konan bulguların Türk toplumu geneli bakımından ifade ettiği anlam da tartışılacaktır.

Kocaeli, Türkiye’nin yalnızca tarihi değil, toplumsal ve ekonomik haya-tında da müstesna bir yere sahiptir. Güneyinde Bursa, doğu ve güney-doğusunda Sakarya, batısında Yalova, İzmit Körfezi, Marmara Denizi ve İstanbul ile kuzeyinde Karadeniz yer alır. 2015 yılı TÜİK ADNKS verilerine göre, 2014 yılı itibarıyla Kocaeli’nde 1.722.795 kişi yaşamaktadır. Kocaeli nüfusunun 872.403’ünü erkekler, 850.392’sini de kadınlar oluşturmak-tadır. İlin nüfus piramidi içinde en büyük nüfus dilimini 166.477 kişi ile

Page 113:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

111

30-34 yaş grubundan bireyler oluşturmaktadır. 1993 yılında büyükşehir statüsü kazanmış olan Kocaeli, Türkiye’nin ileri düzeyde sanayileşmiş şehirlerinden biri olup, ülkenin az gelişmiş bölgelerinden oldukça önemli ölçüde göç alır.

15. YÜZYILDAN 1915’E KADAR DÖNEMDE KOCAELİ-BAHÇECİK-ARMAŞ VE ADAPAZARI’NDA KURULAN ERMENİ AZINLIK TİCARET ŞİRKETLERİ-İŞÇİ BİRLİĞİ-TASARRUF SANDIKLARI

İrfan Özdilek NİŞANCIK

Ermenilerin günümüz Türkiyesi’nde yüzyıllardan bu yana var olan eko-nomi ve ticari ilişkilerinin temelini oluşturan 15. ve 16.yüzyıl tabanlı ticari faaliyetleri tarihimizde önemli yer tutar. Özellikle Ermeni Azınlıklar ta-rafından üzerinde yer aldığımız Kocaeli Coğrafyası hinterlandı dâhilinde yerleşik bulundukları önemli merkezlerden Adapazarı, Bahçecik ve Ak-meşe’de kurulan ve bu bölgeler merkezli birlik, şirket ve sandıklar ile ilgili olarak bu güne kadar pek araştırma yapılmamıştır.

Evet, çok farklı bir olgudan bahsediyoruz. Bilinir ki; Ermeni Azınlıklar, coğrafyamıza geldikleri 15.yüzyıldan 1915 yılına kadar ticari ve ekonomik faaliyet sergiledikleri şirketleri, yardım sandıkları ve birlikleri ile bir-birlerinin ticaretlerini desteklemeyi ihmal etmemişler. Örneğin Armaş (bugünkü adı ile Akmeşe) merkezli “Karsever Tüketim Şirketi”, “Ziraat Şirketi”; Bardizag (yani bugünkü adı ile Bahçecik) merkezli “Tüketim ve İşbirliği Şirketi”, “Ziraat Birliği”, “Döngel Karsever Şirketi”, “Balıkpazarı Şirketi”, “Ticaret Sandığı” ve “Tasarruf Sandığı” bölgenin Osmanlı Payi-tahtı ile başta olmak üzere ticari ilişkisi bugüne kadar günışığına çıkar-tılmamıştır. Adapazarı Ermeni Cemaati’nin önemli simalarından sayılan Artinbey Tombulyan’ın akrabası Fırıncı Harutyun Stepani Tombulyan’ın kurduğu sandık tüccar ve esnafın alacaklarının ve borçlarının takibinde özellikle hukuksal destek vermek üzere kurulmuştur. Harutyun Stepa-ni hem Meclis-i İdare Üyesi hem de “Rütbe-i Saniye Madalyası” sahibi olmakla büyük dikkat çekmektedir. 1909 yılında Adapazarı’nda 10 yıllı-ğına “A. Gümüşyan ve A. Mercanyan ve Ortakları” adı ile başlangıçta üç ortaklı olarak kurulan “Tasarruf Sandığı” 1913 yılına gelindiğinde 8 bin

Page 114:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

112

Osmanlı Altını sermaye ve 200’ü aşkın ortağa hizmet verir durumda idi. Dahası…“15. yüzyıldan 1915’e Kocaeli-Bahçecik-Armaş ve Adapazarı’nda Kurulan Ermeni Azınlık Ticaret Şirketleri-İşçi Birlikleri ve Tasarruf San-dıkları” başlıklı bildiri ile sunulacaktır.

17. YÜZYILDA İSTANBUL’UN İKMAL VE İAŞESİNDE KOCAELİ’NİN ÖNEMİ

Yrd. Doç. Dr. İlhan GÖKDr. Ersin KIRCAGümüşhane ÜniversitesiBaşbakanlık Osmanlı Arşivi

Eski çağlardan beri büyük kentlerin özellikle de başkentlerin iaşesini temin etmek bir devletin en önemli meselelerinden biri ola gelmiştir. Osman Gazi devrinde İznik beyliğin başkentliğini yapmış, Orhan Gazi’nin Bursa’yı fethinin akabinde Bursa devletin başkenti yapılmıştır. İlk defa Orhan Gazi ile birlikte Rumeli’ye geçmiş; I. Murat’ın Edirne’yi almasıyla da Rumeli’ndeki fetihlerine devam edebilmesi içinde devletin başkenti Bursa’dan Edirne’ye geçmiştir. 1453 yılında II. Mehmed’in İstanbul’u fet-hetmesiyle İmparatorluğun yeni başkenti İstanbul olmuştur. Anadolu ve Rumeli arasında kalmış olan İstanbul’un alınmasıyla iki yaka tamamen birleşmiştir. II. Mehmed İstanbul’u aldıktan sonra ülkenin farklı yerlerin-den müslim ve gayri-müslim nüfusu İstanbul’da iskân ettirmiştir. İskân edilen nüfus üretime katkı sağlayacak esnaf ve sanatkâr-zanaatkârlarda önemli bir yer tutar. Her ne kadar şehir yeniden imar ve iskân edilse de İmparatorluğun yeni başkenti İstanbul kendinden önce Osmanlı Devle-ti’ne başkentlik yapan Bursa ve Edirne’den daha kompleksli ve daha faz-la nüfus barındırır hale gelmiştir. İstanbul kendi kendini besleyebilecek bir tarımsal alana sahip olmadığından şehrin beslenmesi ve ihtiyaçların karşılanması için ihtiyaç duyduğu iaşe ve ikmal maddelerini Anadolu ve Rumeli’ndeki yerlerden temin etme yoluna gitmiştir. İstanbul’un iaşesi-nin ve ikmalinin düzgün bir şekilde yapılabilmesi içinde uygun kara ve deniz yollarının olması gerekir. Bu bağlamda İstanbul’un beslenmesinde başkente gerek kara gerek deniz yoluyla yakın olan Kocaeli’nin önemli bir konumu vardır. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden başkente gönderilen yiyecek-içecek ve ikmal maddelerinin ulaştırılmasında Kocaeli Anadolu yakasındaki kilit bir nokta konumundadır. Özellikle sefer zamanlarında

Page 115:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

113

Divan’dan Kocaeli’nin sancakbeyi, kadı, mütesellim, naib gibi devlet gö-revlilerine İstanbul’un iaşesinin ve ikmalinin sekteye uğramaması için fermanlar gönderilmiştir. Kocaeli, İstanbul’un iaşe ve ikmal maddele-rinin temininde olduğu kadar Anadolu tarafına yapılacak seferler içinde önemli bir menzil olduğu mühimme defterlerindeki kayıtlardan anlaşıl-maktadır. Bu bildiri de Kocaeli’nin 17 yüzyılda İstanbul’daki saray ve nü-fus için gerekli gıda ve ikmal maddelerinin temin edilmesindeki rolü ele alınacaktır.

OSMANLI DÖNEMİNDE KOCAELİ’NDE ZİRAATI GELİŞTİRME ÇABALARI

Prof. Dr. Ebubekir SOFUOĞLUSakarya Üniversitesi

Uzun süren tarihi ve bu uzun tarih içinde 24 milyon kilometre kareyi ba-şarıyla yönetmekteki becerisiyle Dünya Tarihinde haklı bir yere sahip olan Osmanlı Devleti, bu başarısını tüm kurumlarına yayabilmeyi de ba-şarmıştı. Dış politikadan, iç siyasete, askeriyeden, maliyeye, ictimai yapı-dan üretim ilişkilerine kadar ahenkli bir düzen oluşturmayı hedefleyen Osmanlı, bu ahengi Zirai yapısına da taşımaya çalışmıştı. Ahenkli bir ya-pıda sürdürmeye çalıştığı Zirai ilişkileri, tüm topraklarında olduğu gibi, başkent İstanbul’un yanı başındaki Kocaeli’nde de uygulamaya koymaya gayret etmişti.

Tüm topraklarında olduğu gibi, geliştirmeye çalıştığı Zirai ilişkilerini, Ko-caeli’nde de sürdürürken başta sebze meyve üretimine önem vermek olmak üzere, üretilen sebze-meyve’nin satılacağı Pazar yerlerin düzen-lenmesi, Pazar yerlerinde oluşacak şikayetlerin değerlendirilmesi, Pa-zar yerlerine nakledilecek mahsullerin ne şekilde nakledileceği, üreti-min artırılması ya da zenginleştirilmesi babında gerektiğinde Avrupa’dan tohumlar getirilmesi, ürünlerde ve zirai alanlarda ortaya çıkan her türlü hastalıkların önlenmesi için tedbirler alınması, ziraat erbabının iktisaden desteklenmesi, ürettikleri mahsulü en uygun fiyatlarda satabilmeleri için, ziraat erbabının kooperatifler ve şirketler kurmasına yardım edilme-si, çiftçilere, ziraat masrafı, motorlu pulluk masrafı gibi çeşitli kalemler-de desteklerde bulunulması, çiftçilere ıslah edilmiş tohumlar tevziinde bulunulması, Hayvancılık, Ziraat ve Nafia gibi faaliyetlerin düzenleyici ra-porlarla ziraatın iyileştirilmeye çalışılması, çeşitli sebeplerle İzmit’e göç

Page 116:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

114

etmek zorunda kalan mültecilerden istifa edebilmek için, bu mültecilere gerekli ziraat aletleri ve hayvan desteğinde bulunulması gibi birçok alan-da zirai destek planlamalarında bulunulduğu görülmüştür.

Yukarıda belirtilen ve daha sonra tebliğin tamamında daha geniş bir şe-kilde ele alınacak olan Kocaeli’ndeki zirai faaliyetlerin uygulandığı her alan, öncelikle Başkanlık Osmanlı Arşivleri’nden elde edilen belgeler ışı-ğında incelenmeye çalışılacaktır.

TEMETTUAT KAYITLARINA GÖRE TUZLA KÖYÜ’NÜN SOSYO-EKONOMİK DURUMU (1844-1845)

Yrd. Doç. Dr. İlker Mümin ÇAĞLARProf. Dr. Muzaffer TEPEKAYACelal Bayar Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin sosyo-ekonomik tarihi araştırmalarında Tapu Tahrir Defterleri, Mühimme Defterleri ve Temettuat Defterleri önemli bir yere sahiptir. Bunların arasında Temettuat Defterleri, özellikle 19. yüzyıl or-talarında küçük yerleşim birimlerinin, sosyo-ekonomik yapısını ortaya koymak için en önemli kaynaklar arasındadır. Bu çalışmada 1844-1845 yıllarında İzmit (Kocaili) Sancağı, Gelibolu Kazası’na bağlı bir köy olan Tuzla’nın temettuat defterlerinde yer alan kayıtlardan hareketle, köyün genel durumuyla birlikte 19. yüzyıl ortalarında Müslim ve gayrimüslim grupların sosyal ve ekonomik durumları karşılaştırılmıştır. Tuzla’da bu yıllarda yaşayan halkın büyük bir kısmı Rum’du. Toplam beş mahallede 234 haneden müteşekkil Rum ikamet etmekteydi. Müslüman hane sayısı ise sadece 37 idi. Böylece bahsi geçen yıllar içerisinde köydeki tarım ve hayvancılık faaliyetleri, ahalinin meslekî dağılımı ile iktisadî durumu ve köylülerin ödediği vergiler de inceleme konumuz içerisinde değerlendi-rilmiştir.

Page 117:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

115

TEMETTÛAT KAYITLARINA GÖRE (1844-1845) 19. YÜZYILIN ORTALARINDA HEREKE KÖYÜ

Yrd. Doç. Dr. Ferhat BERBERManisa Celal Bayar Üniversitesi

Hereke günümüzde Kocaeli’nin Körfez İlçesi’nde bir semttir. Buranın Os-manlı ve Türk sanayi tarihinde, fabrikasyon dokumacılığa geçişte müs-tesna bir yeri olduğu malumdur. Fabrika’nın kuruluş yıllarında Hereke bir köy olup Bolu Eyaleti, Kocaeli Sancağı Gebze Kazası’na bağlıdır.

Bu çalışmada Hicri 1261 (Miladi )1845 yılında tamamlanan temettûat tah-ririne göre, 175 vergi mükellefinin kaydedildiği, Hereke Köyü’nün sosyal ve ekonomik yapısı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Böylece bu önemli bölgenin henüz meşhur Halı Fabrikası’nın kuruluş yıllarındaki durumu incelenecektir.

TİCARET SALNAMELERİNE GÖRE KOCAELİ BÖLGESİNDEKİ TİCARİ FAALİYETLER

Prof. Dr. H. Mustafa ERAVCIYıldırım Beyazıt Üniversitesi

Kocaeli Sancağı jeopolitik konumu gereği Osmanlı döneminden beri tica-ri faaliyetlerin yoğun olduğu yerdir. Özellikle dış dünyaya bağlayan birçok yolun bulunması ve Gebze ve İznik (Çayköprü, Dilderesi, Çınarlı, Köprü Konaklı, Minareli köy) gibi menzillerin ve menzilhanelerin bulunması buradaki ticari faaliyetleri tetiklemiştir. İşte bu bağlam da bu tarihsel doku ile beraber Ticaret salnamelerindeki yazılı olan firmalar üzerinden bölgenin bir ticari potansiyelinin fotoğrafını çıkartmaya çalışacağız. Kuş-kusuz bu dönem dünyada ekonomik krizin yoğun olduğu bir süreç olup ancak buna rağmen birçok firma bağlamında bölgenin çok dinamik bir konumu olduğu görülmektedir.

Page 118:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

116

PAYİTAHTA YAKIN OLMANIN BEDELİ: 19. YÜZYIL BAŞLARINDA KOCAELİ MASRAF DEFTERLERİNE GÖRE ŞEHİR HARCAMALARI

Öğr. Gör. Gülay TULASOĞLUHacettepe Üniversitesi

Osmanlı İmparatorluğu’nda taşra yönetiminin icra, eylem ve faaliyet ala-nına nelerin girdiğini gösteren en önemli kaynaklardan birisini salyane veya diğer bir tabirle masraf defterleri teşkil etmektedir. Kaynak olarak bu defterlerin en önemli özelliği ise direk olarak taşra yönetimi tarafın-dan kendi yaptıkları eylemlerin masraf kalemleri şeklinde kaydedilmiş olmalarıdır.

Bu defterler 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yerel yönetimlerin mas-rafları örfî vergiler olarak sancak ya da vilayet halkına taksim etmesi ve merkezi yönetimin bu taksimi kontrol etme talebi sonucu tutulmaya baş-lanmıştır. Yapılan masrafların meşru ve yerinde olup olmadığının kont-rol edilmesi gerekliliği masraf kalemlerinin tek tek kaydedilmesi ile so-nuçlanmıştır. Bu yüzden bu defterler bir tek verginin halka nasıl taksim edildiğini değil aynı zamanda vergiyi oluşturan idare masraflarının neler olduğunu da ihtiva etmektedir.

Bu bildirinin amacı taşra yönetiminde ayanların güçlerinin doruklarına ulaştığı 1805 ile 1815 (Hicri 1220-1230) yıllarını kapsayan dönemde Koca-eli salyane ve masraf defterlerindeki kayıtlardan yola çıkarak şehir yöne-timinin idare masraflarının neler olduğuna bakarak icra ve faaliyet alan-larını incelemektir. Bu dönem içinde toplam 18 adet olan bu defterlerdeki harcama kalemlerinin mahiyeti öncelikle imparatorluk merkezinin yolu-nun üstünde ve bu kadar yakınında olmanın kelimenin gerçek anlamında bedeli konusunda fikir verecektir. Kocaeli’ndeki harcama kalemlerinin analiziyle bir tek nelerin yerel yönetimin meşru harcama alanı olarak görüldüğüne değil aynı zamanda nelerin yerel yönetimin icra, eylem ve faaliyet alanları olarak belirlendiğine de bakmak mümkün olacaktır.

Page 119:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

117

19. YÜZYILIN ORTALARINDA KOCAELİ HALKININ TAŞINMAZ MALLARI VE BUNLARA GÖRE EKONOMİK FAALİYETLERİ

Yrd. Doç. Dr. Gülser OĞUZNevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Şer’iye Sicilleri, Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde kaza yöneticisi olan kadı tarafından tutulan defterlerdir. Bu defterlerde kadının başkanlık ettiği mahkemelerin dökümlerini bulmak mümkündür. Dolayısıyla bu mahkeme kayıtlarından hareketle kişilerin anlaşmazlık konuları hak-kında fikir sahibi olunabilir. Adı geçen defterlerin içinde bir de ‘tereke kayıtları’na rastlamak mümkündür. Bir kişinin ölüm dolayısıyla çeşitli sebeplerle tutulan bu kayıtlar, kişilerin bütün mal varlığının dökümlerini içermektedir.

Bu çalışma için incelenerek olan defter Milli Kütüphane Başkanlığı tara-fında 1453 demirbaş no ile kaydedilmiştir. Yaklaşık yüz sayfa olan defter 1261-1264 (1845-1848) tarihlerini kapsamaktadır. Defterin sayfalarında da fotokopiden kaynaklanan bazı siliklikler dışında herhangi bir kayıp bu-lunmamaktadır.

Tereke kayıtlarını kullanarak pek çok araştırmacı çok çeşitli araştırma yapmıştır ve yapmaktadır. Veri çeşitliliğinin çokluğu buna fırsat vermek-tedir. Bu çalışmada da adı geçen defterin bazı sayfalarında tereke kayıt-ları tespit edilmiştir. Bu kayıtlar, detaylı tarandığında –tereke kayıtlarının yapısı dolayısıyla- Kocaeli toplumuyla ilgili çok çeşitli bilgiler sunmakta-dır.

Bu çalışma içinde sadece Kocaeli sakinlerinin taşınmaz malları üzerinde durulacaktır. Tespit edilen taşınmazlardan sahip olunan mülk türleri ka-dar, sahiplerinin -dolayısıyla Kocaelilerin- ekonomik faaliyetleriyle ilgili bilgi edinmek mümkün olabilecektir. Bu yönüyle tereke kayıtları, Kocaeli tarihine katkı sağlayacak türdedir.

Page 120:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

118

ŞARK TİCARET YILLIKLARINA GÖRE ÜÇ DEVİRDEİZMİT ŞEHRİNDE TİCARET

Doç. Dr. Serkan YAZICISakarya Üniversitesi

Şark Ticaret Yıllıkları Osmanlı Devleti’nin son yüz yılı içinde ortaya çıkmış Cumhuriyet’in ilk on yıllarında da varlığını sürdürmüş bir ticaret rehberi hüviyetindedir. Türkiye’de ticaret yapmak isteyen başta yabancılar olmak üzere herkese hitap eden bu yıllıklar, hangi şehirde kim ne ticareti yapar, ne-nereden alınır gibi soruların cevaplarını barındırırdı. Bu yıllıklar gü-nümüzde Osmanlı ve erken dönem Türk ticaret hayatını aydınlatmak için değerli birer kaynaktır. Bu tebliğde Sultan II. Abdülhamit, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi olmak üzere üç dönemde İzmit ticaret yaşamı bu yıllıklar esas alınarak incelenecektir. Böylelikle göçler, savaşlar ve siya-sal olaylar çerçevesinde değişen ekonomik ve demografik veriler farklı perspektiften ele alınacaktır. İzmit’te ticari faaliyetin nev’i ve ekonominin millileşme serüveni çalışmanın ilgi alanları içerisindedir. Bu sonuçlara ulaşmak amacıyla bahsedilen üç döneme ait karakteristik özellikler taşı-yan yıllarda oluşturulan yıllıklar incelemeye tabi tutulacak ve elde edilen sonuçlar tablo ve grafiklerle bilim dünyasının ve ilgililerin dikkatine su-nulacaktır. Bu çerçevede zikredilen dönemler itibariyle şehrin ticaretin-de Müslim-gayrimüslim ağırlığı ve gerek şehirde yaşayan toplumlar açı-sından gerekse ekonomik faaliyet açısından İzmit’te devamlılık ve kopuş dönemleri daha berrak bir şekilde alglanacaktır.

1891 ŞARK TİCARET YILLIĞI’NDA İZMİT SANCAĞI

F. Yavuz ULUGÜN

Şark Ticaret Yıllıkları, imparatorluk içindeki ticari faaliyetleri yerli-yaban-cı girişimcilere tanıtmak amacıyla Tanzimat Dönemi sonrası 1868 yılın-dan itibaren hazırlanan önemli kaynaklardır.

Daha önce benzerleri Avrupa’da vardı ancak Osmanlı’da ilk olarak ba-sılan ve yalnızca İstanbul için kılavuz niteliği taşıyan yayın “Indicateur Constantinopolitain-İstanbul Göstergesi” adıyla, 1868 yılında yayımlan-mıştır. 1870 yılında Tarif-i Der el-Saadet adıyla tekrar basılmıştır. 1880

Page 121:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

119

yılından itibaren daha düzenli şekilde yayın hayatına giren yıllıklar, 1891-1930 yılları arasında Annuaire Oriental (Şark Ticaret Yıllıkları) adı altında yayın hayatına devam etmiştir.

19. yüzyılın iletişim koşulları, siyasi istikrarsızlık ortamı dikkate alınırsa, yıllıkların kayda değer bir çalışmanın ürünü oldukları görülecektir. Yıllar içinde bu topraklarla sınırlı kalmayıp Doğu dünyasına açılmıştır.

Ancak önsözlerdeki açıklamalara göre yayınlarda yer almak istemeyen zengin bir tüccar kesimin bulunduğunu ve bilgilerin toplanması aşama-sında engel teşkil ettiklerini öğreniyoruz. Öte yandan taşradaki kimi ka-zalar, İzmit Sancağı örneğinde de olduğu gibi önemli görülmediği, bilgi-leri aktaracak temsilcilik bulunmadığı veya temsilcinin kişisel tercihi ya da ulaşım zorluğu nedeniyle yer almamaktadır.

İncelemenin konusu olan 1891 Yıllığı’ndaki çok sayıda isim karışık bir görüntü sunmaktadır. Bunu gidermek için meslek grupları ve isimleri tablolaştırdım. İsimlerin yazılışını Türkçeleştirdim. Sanırım gerek oku-ma, gerekse inceleme için daha uygun oldu. Ayrıca yıllıkta kimi isimler kısaltma ile verilmiş, çoğu rahatlıkla çözümlense de ben dokunmadım, kısaltılmış hali ile yer verdim. Yorumları ve ekleri, metnin orjinalliğini bozmamak için dipnot olarak vermeyi tercih ettim.

Sn Muhittin Bakan’ın tıpkı çevirisini yaptığı ancak yayınlanmamış olan İz-mit Belediyesi 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı tarihli paftaları çok sayıda dönemin ticarethanelerinin konumları hakkında bilgi verdiği için ek bir kaynak olarak kullandım.

Sanırım bu çalışma “Bağımsız İzmit Sancağı”nın ilk yıllarına dönük ola-rak önemli bilgileri ortaya koyarken daha önce basımını gerçekleştirdi-ğimiz “İzmit Esnaf ve Ticaret Tarihi” adlı eserimizi tamamlayıcı olacaktır.

BİR ÜRETİM HAVZASI OLARAK İZMİT KÖRFEZİ’NDE SANAYİ YATIRIMLARI VE BÖLGESEL GELİŞİM TARİHİ

Yrd. Doç. Dr. Ersan KOÇKocaeli Üniversitesi

Kentler, tarihsel olarak oluştukları ilk dönemlerde hep doğal kaynak-ların ve bu kaynakları işleyecek toplumsal yapı ve katmanların çakıştığı alanlarda oluşmuştur. İlk yerleşimler “doğal kaynak olarak ilk kullandık-

Page 122:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

120

ları unsurlar olarak yaşam kaynağı olan su, yapı üretim için temel ele-man olan toprak ve taş ile güvenlik ve yakacak olarak kullanılabilecek ağaç-kereste stokları ormanların yakın çeperlerinde” oluşmuşlardır. İnsanlığın yaşam alanları olarak kentler ortaya çıktıkları ilk dönemler-den itibaren bu kaynak-üretim-emek döngülerinin etrafında yapılarını kurmuşlardır.

Bu kapsamda insanlık medeniyeti farklı düzeylerde kentsel devrimler-den geçmiş ve bu güne ulaşmıştır. Birinci kent devrimi olarak adlandı-rılan “tarımsal üretimi geliştirme ve tohumu-tahılı ehlileştirme” içinde yaşadığımız eski Osmanlı /Mezopotamya/Orta Doğu coğrafyasında ger-çekleşmiş; İkinci kent devrimi yine kültür alanımızın bir parçası olan Avrupa coğrafyasında filizlenerek sanayi devrimi biçimi ile tüm dünyada kendini farklı biçimlere ortaya çıkarmıştır. Bu günlerde ise bilgi teknolo-jilei etrafında mesafeyi ve zamanı daha az önemli hale getiren, toplumları ve bireyleri yeni bir dönüşüm dalgasına yölendiren üçüncü bir kentsel devrim döneminden geçmekteyiz. Yukarıda özet olarak aktarılan uzun erimli devrimsel dönüşümlerin hepsi, üretimin - bugün genel kategori-ler olarak Sanayi ve Emeğin-hangi tür bileşenler ile gerçekleştirildiği ve bu bileşenlerin bölgede-kentte-mekanda nasıl bir dağılım gösterdiği ile doğrudan ilişkilidir.

Bu bağlamda kaleme alacağımız bildiri Kocaeli’de sanayi ve üretim mekânlarının dağılımını, Bağdat Demiryolu ve SEKA Kâğıt Fabrikası ya-tırımlarından günümüze kadar ele alacak, bu tür kullanımların yer se-çiminin Körfez etrafındaki kentlerin tarihini nasıl şekillendirdiği tartışı-lacaktır. Son yüzyıl içinde Türk kentleri, Avrupa-Amerika ve Uzak Asya ülkelerinin 18.yy’ın ilk yıllarında başlattıkları sanayi yatırımı dönemini yakalama evresindedir. Kocaeli, tüm bu geriden gelip yakalama yarı-şında Türkiye’nin sanayi ve üretim ile tanışması ve ilgili sorunlarıyla ve olanaklarıyla doğrudan temas etmenin tarihinin yazıldığı bir coğrafyada kurulmuş ve gelişmektedir. Bu bağlamda bildiri, sanayi atılımı dönemi-nin kazanımlarının ve ortaya çıkardığı sorunların altını çizerek günümüz-deki yerleşim yapısına hangi aşamalardan geçerek gelindiğinin tarihini aktarma hedefindedir. Yöntem olarak 5 yıllık kalkınma planları, OSB’ler ve bölgesel ulaşım yatırımları üzerinden kartografik / harita temelli tem-sil biçimleri kullanılacak, Türkiye’de ve Kocaeli’de sanayi tarihi üzerine literatür taramaları ile tartışmalar desteklenecektir.

Page 123:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

121

XX. YÜZYIL BAŞINDA KOCAELİ BÖLGESİNDE SANAYİ

Müzeyyen ÜNALKocaeli Dokümantasyon Merkezi

Gücünün sınırını farkeden insan, alet ve makineler icadetmiş, hayvan, su ve rüzgâr gücünden yararlanmıştır. Teker ve yelken kullanımı sonsuz hareket imkânı sunarken, çarkın kullanımı her tür üretimi arttırmıştır. Çömlekçi çarkı ile çanak çömlek üretilirken, su çarkı ve rüzgâr çarkı ile değirmenleri harekekete geçirmiş; ununu, yağını kolayca üretebilmiştir. Su dolabı ile kasabanın suyunu temin etmiş, bostan dolabı ile bağın-bah-çenin suyunu çıkarmış, İzmit Çuha Fabrikası’nda da bir su çarkı kullanıl-mıştır.

Kocaeli yarımadası kuzeybatısında rastlanan yel değirmenleri, Değir-mendere Değirmeni, Adapazarı Çark Suyu örneklerinde olduğu gibi gös-terişli çarklı yapılar artık kalmadı. Şimdikiler değirmen taşları altındaki çarka, su savağı ile güç ileterek çalışmaktadırlar. Yel değirmenlerine sa-dece Kocaeli yarımadası kuzeybatısında rastlanmaktadır. Arazi ve iklim şartları uygun olduğunda aynı akarsu üzerinde çok sayıda su değirmeni izlenebilmektedir.

Değirmenlerin buğday-mısır öğütenleri un değirmeni, keten tohumun-dan yağ üretenleri bezirhane/bezane diye adlandırılmaktadır. Değirmen-cilik genellikle kişilerin yaptığı bir işletme ise de Bıçkıdere üzerindeki Armaş Manastır Değirmeni örneği farklı işletmeler de vardı. Patrikyos Mahdumu’na ait un fabrikası İzmit ticaret merkezinde Buğday Meydanı yanıbaşında ve Ankara Caddesi üzerinde idi. Bu haliyle fabrikanın mu-harrik gücü buhar makinası, petrol-benzin motoru, gaz ve gazojen ya da elektrik motoru olmalıydı.

Ziraatı ve üretimi hayli zahmetli bir bitki olan keten yöre köylüsü için çok hayati bir üründü. Tohumundan yağ, küspesinden yem, saplarından do-kuma ve kalan saplar da çatı örtüsü olarak kullanılırdı. Elde edilen iplerin kalınlarından yer bezi, incelerinden iç çamaşırı dokunurdu. Nerede ise her ev bir dokuma atölyesi idi.

İpek böcekçiliğine çok uygun yörede hayli böcekhane, ipek büküm atölye-leri ve ipek dokuma tezgâhları vardı. Ancak asıl olan kozacılıktı; Hereke ve Bursa fabrikaları için hammadde üretimiydi. Düyun-ı Umumiye ku-rulduktan sonra tütün gibi koza ve ipek de, onun gelir kalemleri arasına girmişti.

Page 124:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

122

MEDENİYET HAMURUNDAN KÜLTÜR MERKEZİNE: BİR ENDÜSTRİYEL DÖNÜŞÜM MERKEZİ OLARAK SEKA

Dr. Ali YEŞİLDALKocaeli Büyükşehir Belediyesi

Türkiye selüloz ve kağıt sanayisinin kurulduğu yer olan İzmit aynı zaman-da SEKA’nın en büyük tesisini de bünyesinde bulunduruyordu. Yıllar içe-risinde teknolojiye uyum sağlanılmaya çalışılmış ve SEKA gittikçe büyü-yerek dev bir kompleks olmuştu.

Neredeyse tarihi boyunca karlı bir yatırıma dönüşememiş olan SEKA’ya 1984’ten sonra kapasite arttırıcı yatırım yapılmamıştı. Dünyadaki üre-timin daha ucuz olması, istihdam fazlalığı, sermaye yetersizliği, yeterli teknolojik yatırımın yapılamaması gibi sorunların sonunda SEKA bu alan-da özel sektörün de gerisinde kalmaya başlamıştı.

1991 yılında özelleştirme kapsamına alınan SEKA’nın 10 kağıt fabrika-sından 6’sı özelleştirilmişti. 14 Eylül 1998’de Özelleştirme Yüksek Kurulu merkezdeki İzmit işletmesini de özelleştirme kapsamına alarak anonim şirkete dönüştürmüştü. Fabrikanın 2001 yılındaki zararı 28 milyon lira iken 2003’te 48 buçuk milyon lirayı bulmuştu.

Zararın katlanılamaz hale gelmesi üzerine Özelleştirme Yüksek Kurulu 8 Kasım 2004’te tesisin kapatılmasını ve arazinin Kocaeli Büyükşehir Bele-diyesine devredilmesine karar verdi. 1 Ocak 2005’te makinelerin üretimi durdu. İşçiler ortada bırakılmamış ve Büyükşehir Belediyesine geçmiş-lerdi. Arazi ise kimseye peşkeş çekilmiyor ve bir kültür alanına dönüştü-rülüyordu.

SEKA’nın Türkiye’nin kağıt sanayinde ve Kocaeli’nin tarihinde çok önemli bir yeri ve hatırası vardır. Büyükşehir Belediyemizin SEKA’nın adını ya-şatma çabası ve bir fabrikanın Türkiye’nin en büyük endüstriyel dönüşüm projesiyle nasıl bir kültür alanına dönüştüğü çalışmamızın ana konusu olacaktır.

Page 125:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

123

KİRAZ AĞAÇLARINDAN FABRİKA BACALARINA: CUMHURİYET DÖNEMİNDE KOCAELİ’DE SANAYİLEŞME SÜRECİ

Doç. Dr. Adnan ÇİMENKocaeli Valiliği

Kocaeli ili, İstanbul ve Bursa gibi önemli sanayi ve ticaret merkezlerine yakınlığı, coğrafi avantajları, Avrupa’yı Anadolu ve Ortadoğu’ya bağlayan ulaşım kavşağında yer alması, 18 Ar-Ge merkezi, 2 Üniversitesi, 13 Orga-nize Sanayi Bölgesi, 2 Serbest Bölgesi, 3 teknoparkı, 35 liman ve iskelesi, bu limanlardan gerçekleşen yıllık 68 milyar dolarlık dış ticaret hacmi ve ülke imalat sanayindeki %13lük payı ile Türkiye’nin İstanbul’dan sonra ikinci büyük sanayi kentidir. 2014 yılı itibariyle 2400 sanayi ve 23.500 ticari işletmeyle, Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşundan 92’sine sahip Koca-eli, yerli ve yabancı yatırımcılar için bir cazibe merkezi konumundadır.

Osmanlı döneminde İzmit Çuha Fabrikası, Hereke Fabrikası, Aslan Bey ve Eski Hisar Çimento Fabrikası ve Karamürsel Kumaş Fabrikası gibi önemli tesislere sahip olmasına rağmen, Kocaeli Cumhuriyet Türkiye’si-ne yokluklar içinde girmiştir. İşletme kuruluş yeri üstünlükleri nedeniy-le, 1936’de üretime başlayan Birinci İzmit Kâğıt Fabrikasından sonra, 1944’de ikinci Kâğıt ve Selüloz Fabrikası, 1945’de Klor Alkalı Fabrikası, 1954’de üçüncü, 1960’da dördüncü, 1961’de beşinci Kâğıt Fabrikasıy-la kamu Kamu İktisadı Teşebbüsleri, 1950’lerden sonra da özel sektör açısından gelişen bir sanayi merkezi olmaya başlamıştır. 1960’lı yıllarda İstanbul sanayisinin genişleme alanı içinde kalan Kocaeli’nde, liman ve ulaşım yollarının sağladığı avantajlar, pazar açısından Anadolu’ya yakın-lık ve emlak fiyatlarının ucuzluğu gibi nedenlerle, kiraz bahçelerinden oluşan arazilerden hızla fabrika bacaları yükselmeye başlamıştır.

Halen Türkiye’nin ikinci büyük sanayi kenti ve kendine özgü bir sanayileş-me hikâyesi olmasına rağmen, Kocaeli sanayisinin gelişme süreci yete-rince incelenmiş değildir. İl sanayisi ile ilgili az sayıdaki çalışmanın çoğu, uzmanlık alanı ekonomi/sanayi olmayan kişiler tarafından yapılmıştır. Yine genel olarak bu çalışmaların, Kocaeli sanayini bütün yönleriyle ele almaktan uzak, ildeki sanayileşmeyi etkileyen bölgesel ve ulusal geliş-meler ile diğer sektörleri hesaba katmayan, daha çok kamu veya özel sektör olarak öne çıkmış beş-on sanayi kuruluşunun hikâyesini anlatma-ya odaklandığı görülmektedir.

Page 126:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

124

İşte bütün bu eksikliklerin bir oranda giderilmesine katkıda bulunmak ve Kocaeli sanayisinin temel gelişme dinamiklerini ortaya koyarak, gelece-ğe yönelik öngörülerde bulunmak amacıyla böyle bir bildiri hazırlanmış-tır.

İZMİT KAĞIT FABRİKASI VE FAALİYETLERİ

Prof. Dr. Süleyman BEYOĞLUMarmara Üniversitesi

Yerli kağıt üretiminde önemli bir yeri olan İzmit kağıt Fabrikasının kurul-ması İş Bankasının başında bulunan Celal Bayar’ın girişimleriyle gerçek-leştirildi. Fabrikanın projeleri Mehmet Ali Kağıtçı tarafından hazırlandı. Celal Bayar’ın İktisat vekilliği sırasında kağıt üretimi açısından çok uygun bir coğrafya olan İzmit şehrine fabrikanın kurulmasına karar verildi. İzmit Sümerbank Selüloz ve Kağıt Fabrikasının temeli 14 Ağustos 1934 tari-hinde Başbakan İsmet İnönü’nün katıldığı bir törenle atıldı. 6 Kasım 1936 tarihinde kağıt üretimine başlandı. Fabrika şehrin ekonomik hayatına ve kağıt sanayisine önemli Katkılar yaptı. Bu çalışmada bu kamu işletmesi-nin faaliyetleri ve kağıt üretimindeki yeri değerlendirilmeye çalışılacaktır.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SANAYİLEŞME VE KÂĞIT İSTİKLALİ YOLUNDA ÖNEMLİ BİR TEŞEBBÜS: İZMİT KÂĞIT FABRİKASI

Yrd. Doç. Dr. Ersin MÜEZZİNOĞLUKarabük Üniversitesi

Sanayileşmemiş bir devlet ile On Yıllık Savaşın (1912-1922) yıkıntıları üze-rinde inşa edilen ve Lozan Antlaşması’nın bazı kısıtlamalarının varlığına rağmen bu durumu telafi için 1920’lerin sonlarına kadar birtakım çaba-lar sergileyen yeni Türk Devleti kendi dışında gelişen dünya çapında bir buhranın(1929) sonuçlarından da yaralanmıştır. İşte devralınan bu miras ve özel teşebbüsün yetersiz olması nedeniyle devlet 1930’larda zamanın tamamen pratik mecburiyetlerinden dolayı iktisadi sahada devletçilik po-litikasını benimsemiştir. Özel teşebbüs esas olmakla birlikte biran önce

Page 127:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

125

milletin refaha ve memleketin mamuriyete kavuşturulması için, milletin genelinin menfaatlerini gerektiren işlerde devleti fiilen alakadar yapma-yı, projelere girişmeyi ve geliştirmeyi ifade eden bu politika doğrultusun-da 1933 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıştır. Plana göre başta dokuma olmak üzere maden, seramik, kimya ve kâğıt alanlarında sanayileşmenin genişletilmesi hedeflenmiştir. Bu minval üzere açılan sanayi kuruluşlarından biri de İzmit Kâğıt Fabrikası olmuştur. Memleke-tin ekonomi kuruluşlarının kilit taşlarından biri olarak görülen fabrikanın açılması tam bir kâğıt istiklaline gidiş olarak değerlendirilmiştir.

Bildiride arşiv kaynakları ve dönemin gazeteleri başta olmak üzere te-lif-tetkik ve hatırat türü eserlerden istifade edilerek İzmit Kâğıt Fabri-kasının hangi şartlar altında ne gibi saiklerle kurulduğu ve ülkenin sa-nayileşmesi ve kâğıt istiklali noktasında nasıl bir önem taşıdığı üzerinde durulacaktır.

BİR HAFIZA İCAT VE İMHA MEKÂNI OLARAK SEKA

Dr. Ekrem SALTIKYunus Emre Enstitüsü

1923 yılı sonbaharında ilan edilen Cumhuriyet’in uluslararası sistemde meşruluğu tartışmalı hale gelen Osmanlı-Türk kimliğiyle ilgili bir planı olmadığını açıkça deklare etmesini Osmanlı öncesi Türkler ve onların medeniyet mirasının yeni kuşaklara öğretilmeye çalışıldığı bir “uluslaş-ma” süreci takip etmişti. İmparatorluk ve geleneği tasfiye ederek ger-çekleştirilmeye çalışılan erken Cumhuriyet dönemi kültür politikalarında Gellner’in uluslaşmaya en büyük engel olarak gördüğü kültürel çeşitli-lik, dolayısıyla zengin toplumsal bellek unsurları büyük bir sorun olarak ortaya çıkıyordu. Söz konusu belleğin unut-tur-ulması için, “inkılap” adı altında bu belleği taşıyan tüm kimlik ve hafıza nesnelerini hedef alan bir hafıza imha ve yeniden inşa sürecine girilecek, bu bağlamda günümüzde de erken Cumhuriyet dönemine dair en tartışmalı konulardan biri olan Harf inkılabı gerçekleştirilecekti.

Toplumsal belleğin taşıyıcı unsurlarından biri olan yazılı metinler öze-linde aslında kadimin terkine dair sembolik anlamları olan Harf inkılabı, Latin harfleriyle yazılmış yepyeni bir Türkçe literatürü gerektiriyordu. Bu bağlamda kâğıt teminini yurt dışından yapmakta olan Türkiye’nin 1928

Page 128:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

126

yılı sonu itibariyle kâğıt ithali de yükselmiş, ithal edilen kâğıt miktarının büyük bir bölümü yeni harflerle yayınlanmaya başlayan dergi-gazete ve öncelikli olarak ders kitaplarında kullanılmıştı. Bu noktada öne çıkan Mustafa Kemal Atatürk, “Bir ülke, kâğıdını kendi yapamadığı zaman ulu-sal kültürünü yabancı lütfuna bağlar. Kapitülasyonların en tehlikelisi de budur. Ve ötekilerden önce bütün dikkat ve ilgimizi kâğıt sanayinde top-lamalıyız.” diyerek kâğıt üretimi ve kâğıdın ulus devletin yeni ideolojisi ve kültürel anlayışının zihinlere yerleştirilmesindeki önemini vurguluyordu. Bu zeminde 1934 yılında temeli atılan ve 1936 yılında mesaiye başlayan SEKA’da üretilen kâğıtlar erken Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarını destekleyici yayınlar ve bu yayınlar bağlamında idealize edilen zihniyet dünyasının yerleşmesi için üretilen her türlü yazılı yayının hammaddesi olacaktı.

1980 yılına gelindiğinde erken Cumhuriyet dönemi hafıza inşa politikala-rının bir parçası olarak yayınlanan her türlü yazılı metnin hammaddesi kâğıtların üretildiği SEKA, yaklaşık yarım asırlık geçmişinde üretilen ya-zılı bilgi ve belgelerin tonlarcasının geri dönüşüne tanıklık ediyordu. Zira aynı yılın sonbaharında gerçekleşen 12 Eylül darbesinde, darbeye neden olan psiko-sosyal şartların zihni altyapısını taşıdıkları düşüncesiyle top-lanan tonlarca kitap, dergi ve gazete yine SEKA depolarına, bu defa imha edilmek üzere taşınmıştı. Bir zamanlar yeni harflerle yazılmış metinlerle inşa edilen bir hafızaya hammadde sağlamış olan SEKA, ürettiği kâğıt-ların kullanılmasıyla yapılan yayınlarla inşa edilmiş hafızanın yansıdığı yazılı metinlerin imha edildiği bir mekân oluyordu.

SEKA KÂĞIT FABRİKASINDA İŞÇİ HAREKETLERİ

Veli GÜVEN

Medeniyet tarihinin gelişiminde yazının bulunuşu kuşkusuz önemli bir yer işgal etmektedir. Ancak insanoğlu; bulunan yazının bir kültürel devrime dönüşümünü kâğıdın bulunmasına borçludur. Kültürel hayatın bir gerek-liliği olan kağıt büyük Sanayi Devriminin ardından bir sanayi yatırımına dönüşerek hayatın her alanında kendisine bir kullanım alanı yaratmıştır.

Yıkılan Osmanlı Devleti’nin ardından kurulan Genç Cumhuriyet için kâ-ğıt iki şeyin ifadesidir; kültür devrimi için olmazsa olmaz bir malzeme ve

Page 129:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

127

dışa bağımlılığı azaltacak bir sanayi yatırımı. II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesine rastlayan yıllarda kurulan İzmit Kâğıt Fabrikası ülkemizin en önemli sanayi yatırımlarından biridir.

60’lı yılların sonunda tüm dünyayı kasıp kavuran öğrenci hareketleri, 70’li yılların sonuna doğru geniş kitleleri etkileyen bir harekete dönüşmüştür. Türkiye’de dünyada yükselen sol hareketlere kayıtsız kalmamış; grevler, toplu yürüyüşler, kitlesel 1 Mayıs kutlamaları ve sendikalaşma mücade-leleri ile bu yıllarda tanışmıştır.

Bu makalede Türkiye’nin önemli bir sanayi kuruluşu olan SEKA Kağıt Fabrikasında yaşanan işçi eylemleri, bu eylemlerin sosyal ve ekonomik nedenleri ve bu eylemlerin Türkiye işçi hareketinde işgal ettiği yeri ir-deleyerek SEKA’nın kapatılması ve bu gelişmenin bölge halkı üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır.

Araştırma sırasında SEKA dergisi ve yayınları temel alınacak, fabrikanın tarihinde yer edinen kişilerin anılarına başvurulacak, dönemin gazetele-rine yansıyan haberler incelenecek, sendikalar ile görüşmeler yapılacak ve birebir eylemlerin kahramanları olan işçiler ve aileleri ile görüşmeler yapılacaktır.

1937’DEN GÜNÜMÜZE KOCAELİ TARİHİNDE KAĞITSPOR (SEKA) Yrd. Doç. Dr. Levent ATALIKocaeli Üniversitesi Bu çalışmanın amacı Kocaeli tarihinde yer edinmiş Kağıtspor kulübünün kuruluşundan günümüze tarihini ortaya koymak ve yeni nesillere aktar-maktır.

Kocaeli’de spor, 1909-1910 yıllarında futbol ile başlamış ve İzmit’teki Fransız Mektebi talebelerinin öncülüğü ile bir futbol takımı kurulmuştur. 1927 yılında İzmit Sultaniyesi’nin açılması ile İzmit Sultaniyesi takımı ku-rularak faaliyete başlamıştır. Mekteplerin dışında İttihatspor kulübü de faaliyetlerine devam ediyordu ki daha sonraki yıllar ikiye ayrılarak 1932 yılında İdmanyurdu, 1935 yılında ise Akyeşil kulüpleri kurularak futbol ile beraber diğer spor dallarında faaliyete başlamışlardır.

Bu tarihleri takiben Kağıtspor tarihini yazmaya başlamak aynı zamanda

Page 130:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

128

İzmit Kâğıt Fabrikası ile başlamak demektir. Kağıtspor ve Kâğıt fabrika-sı İzmit sosyal yaşamında beraber anılması gereken bir süreçtir. Kâğıt fabrikası kuruluş yıllarından başlayarak spora ayrı bir önem vermiş ve birçok dalda spora hizmet etmiştir. Kağıtspor kulübünün ilk yönetimi de fabrika üst yönetiminden ve çalışanlarından oluşmuştur.

Sonuç olarak Kağıtspor Türk spor tarihinde birçok başarısı ile yer edin-miş ve hatta spor tesisleri kazandırmış bir kulüptür. Kağıtspor kulübü birçok branşta faaliyet göstermiş, ulusal ve uluslararası alanda birçok başarıya imza atmıştır. Kağıtspor kulübü bu süreçte sadece kazandığı şampiyonluklarla değil; yetiştirdiği yeni yeteneklerle, Türk sporuna ka-zandırdığı antrenör ve yöneticilerle spora büyük katkılar sağlamıştır.

SEKA’NIN SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİ: SEKA ÇOCUK DOSTLARI DERNEĞİ

Göksu ERDAL HÜLAGÜYahya ŞAHİNKocaeli Büyükşehir Belediyesi

1934 yılında temeli atılan ve 1936 yılında üretime başlayan Cumhuriyet’in ilk Kağıt Fabrikası SEKA, İzmit tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir kuruluştur. Merkezi İzmit olan bu müessese İzmit’in yanı sıra kuruldu-ğu şehirlerde de bulundukları bölgelerin sosyo –kültürel yaşamlarına önemli katkılar sağlamışlardır.

SEKA Çocuk Dostları Derneği 1961 yılında, SEKA çalışanlarının eşle-ri tarafından kurulan bir yardım kuruluşudur. Dernek, maddi durumu yetersiz olan ve sağlık problemi yaşayan çocuklara yardım eli uzatmış; sosyo-kültürel faaliyetlerle de Kocaeli sosyal hayatına önemli katkılarda bulunmuştur.

İlk olarak Kocaeli’nde kurulan dernek, SEKA’ya bağlı müesseselerin bu-lunduğu diğer illerde de şube açarak Türkiye’nin çocuklara gülen yüzü haline gelmiştir. Her kesimden çocuğu kucaklayarak, en değerli varlık-larımız olan çocuklarımızı topluma kazandırmak ve her yönüyle sağlıklı nesiller yetiştirmek derneğin öncelikli amaçları olmuştur.

Bu çalışmamızda; SEKA postası Gazetesi, röportaj, sözlü tarih, arşiv fo-toğrafları, SEKA Fabrikası döneminde dernek ile yazışmalar gibi dokü-

Page 131:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

129

manlarla çalışmamızı zenginleştirdik. Hedefimiz; kentimiz için önemli bir değer olan SEKA Çocuk Dostları Derneği’ni tanıtmak, diğer kuruluşlara örnek olmasını sağlamak ve derneğe emeği geçen tüm kişilerin hatıra-sını yaşatmaktır.

KOCAELİ’NDE ŞEHİRLEŞME VE ŞEHİR KÜLTÜRÜ

Yrd. Doç. Dr. Mustafa YILDIRIMCelal Bayar Üniversitesi

2012’nin Eylül ayında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü nezdinde hazırladığını tamamlayarak doktora jürisi önünde sunduğum “Şehir(li)leşme ve Din: Kocaeli Örneği” adlı doktora tezimde Kocaeli’nin “şehirleşme”, “şehirlileşme” ve “din” ekseninde bir fotoğrafını çekmeye çalışmıştım. Tez, teorik ve saha araştırması (anket) teknikleri kullanıla-rak hazırlanmış bir bilimsel çalışmadır. Bu özelliği ile Kocaeli üzerine yapılmış en son verileri yansıtması bakımından anlamlı olduğunu düşün-mekteyim.

Kocaeli gibi kadim geçmişe sahip bir şehir, İstanbul gibi sanayi, ticaret ve siyasetin başkenti olan bir metropolün gölgesinde kalarak hak ettiği ger-çek değeri ve yeri ne yazık ki elde edememişti. Ancak son dönemlerdeki başarılı belediyecilikle her yönde bir atılım içerisinde olan Kocaeli hak ettiği bu yeri almada hızlı ve emin adımlarla ilerlemektedir. Bu bağlamda Sempozyum programı içerisinde Kocaeli’ni “şehirleşme” ve “şehirlileş-me” teorik temeline dayanarak yukarıda sözü edilen Doktora çalışması çerçevesinde yaklaşık 500 kişi ile yapılan anket verileri ışığı altında Koca-eli’nin şehirleşme ve şehirlileşmedeki durumu üzerine değerlendirme-lerde bulunma hedeflenmektedir. Bütün bu anlatılanlar akademik bilim-sel disiplin çerçevesinde yapılacaktır.

Page 132:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

130

İZMİT’İN SOSYO-KÜLTÜREL HAYATINA HİCİVLİ BİR BAKIŞ: PİŞMANİYE DERGİSİ (1949-1970)

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZÇELİKDüzce Üniversitesi

Önemli bir jeopolitik konuma sahip olan Kocaeli, tarih boyunca önemini korumuştur. Bithynia, Nicomedia, Roma ve Bizans dönemlerinin ardın-dan Osmanlı Devleti zamanında da bölge bir cazibe merkezi konumunda idi. Cumhuriyet’in ilanında sonra özellikle sanayi yatırımlarının bölgeye katkısı son derece fazla olmuştu. Bölgede oluşan ekonomik büyüme kendisini sosyal ve kültürel alanda da göstermiştir.

Günümüzde dahi faaliyet gösteren Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD), 1947’lerin İzmit’inde bir avuç yüksek öğrenim gencinin dayanış-ma ruhuyla kurulmuş, kent halkının her kesimiyle kaynaşmış ve destek görmüştür. Eski adı Kocaeli Yüksek Tahsil Derneği olan bu dernek ta-rafından yılda bir çıkarılan Pişmaniye dergisi genellikle her yılın Şubat ayında yayınlanırdı. Pişmaniyeyi ilk olarak okuma şerefi her yıl açık art-tırmaya çıkarılır ve buradan elde edilen gelir dernek işlerinde kullanılırdı. Derginin içeriği incelendiğinde İzmit şehrinin yanı sıra Türkiye ve dünya-dan önemli isim ve olaylara hicivli bir yaklaşım olduğu görülmektedir. Şehir tarihi açısında önemli olan bu dergi çerçevesinde, dönemin gazete-leri, Cumhuriyet arşivi ve yazılı kaynaklar da kullanılarak 1949-1972 yılla-rı arasında İzmit’te sosyo-kültürel yaşam irdelenecektir.

Page 133:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

131

KOCAELİ (İZMİT’İN) İLK SANCAK BEYİ GAZİ SÜLEYMAN BEY’DEN GÜNÜMÜZE TARİH, KÜLTÜR, BİLİM VE SANAYİ DE MARKA KENT KOCAELİ İsmail KAHRAMAN

Nice imparatorlar baktı İstanbul’un penceresinden can Anadolu’ya

Sen misin Kocaeli Anadolu’nun o masum güzelliğini gösteren doya doya

Denizlere beyaz martılar gibi kondurduğun donanmalar esiyor Gelinlik kızlar gibi süslemiş seni Rumeli fatihi Şehzade Süleyman Paşa

Kocaeli, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan Marmara Bölgesi’nin do-ğusunda yer alan ve adını Akçakoca Gazi’den alan bir şehirdir. Rumeli Fatihi Gazi Şehzade Süleyman Paşa, Kocaeli’nin (İzmit) ilk sancak beyi olur. Bu dönemden sonra şehir, önemli bir merkez haline gelir. Çelebi Mehmed (1413-1421) döneminde, 1420’de İzmit Sancağı Anadolu eyaleti-ne bağlandı. İzmit’in Kocaeli Sancağı olarak Cezayir-i Bahr-i Sefid eyale-tine bağlanması Sultan Dördüncü Murad dönemine (1623-1640) rastlar. Kocaeli bölgesi Osmanlı’dan Cumhuriyete sürekli gelişti ve önemli bir merkez olarak birçok bakımdan örnek bir il oldu.

Kocaeli, 1920’de İngilizler, 1921’de Yunanlılar tarafından işgal edilir. 28 Haziran 1921 tarihinde işgalden kurtarılan kent 1924 yılında vilayet ola-rak Kocaeli adını aldı.

Kocaeli’nin ilk sancak beyi Gazi Süleyman paşa ile başlayan ve günümüze kadar devam eden imar faaliyetleri ile Kocaeli bugün “TARİH, KÜLTÜR, BİLİM VE SANAYİDE MARKA KENT” oldu. Sanayi, bilim, teknoloji mer-kezleri, üniversiteler ve teknoparkları Türkiye ekonomisine yön veren Kocaeli, Tarih, kültür ve doğa turizmi ile cazibe merkezi, dağları, yayla-ları, gölleri, sahilleri ve kent merkeziyle güne merhaba diyebileceğiniz, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla gece gündüz hareketli, sıcak ve huzur do-ludur.

Anadolu’nun tüm kültürel renklerini gökkuşağı gibi bağrında taşıyan, 3.623 kilometre kare yüz ölçümüne ve birbirinden önemli, İzmit, Derince, Körfez, Dilovası, Gebze, Çayırova, Darıca, Karamürsel, Gölcük, Başiskele, Kartepe ve Kandıra ilçeleri ile gelecekte 2 milyon nüfusu barındıracak Kocaeli bilim, teknoloji, sanayi, ticaret, tarih, kültür, turizm, tarım, spor ve sanatta marka kent olan bir ilimizdir.

Page 134:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

132

Gazi Süleyman beyden günümüze belgesel tadında Kocaeli’nin tarih, kültür ve turizmde marka değerlerini yakından tanıyıp bilmeden Kocaeli “Kent Kültür Bilinci” oluşmaz. Kocaeli’yi sevmek tanımakla başlar. Koca-eli Büyükşehir belediyesi tarafından düzenlenen panel ve sempozyumlar Kocaeli’ de Kent kültür Bilinci oluşmasına büyük katkısı bulunmaktadır. Araştırmacı - Gazeteci ve belgeselci gözü ile Kocaeli bölgesinde yaptı-ğımız saha araştırmasında Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Kocae-li’nin marka değerlerini belgesel tadında tanıtıp sevdirmeye çalışacağız.

Köprü, çeşme, cami eşsiz nakışlar gibiBir heyecan var içimde yar geldi gibi

Deniz gözlerinde coştu yüreğim bir akşam vaktiSenden uzakta iken özledim seni yar Kocaeli

OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E GEBZE’NİN KENTSEL ÖRGÜTLENME YAPISI VE YENİ BİR YAKLAŞIM OLARAK SOSYOPARK

Prof. Dr. Gülfettin ÇELİKİstanbul Medeniyet Üniversitesi

Kentler, klasik dönem ile modern dönem yerleşim yapılaşmalarının dün ve bugün ayırımında en bariz şekilde yakalanabileceği ortamlardır. Bu durum büyük zaman dilimleri aralığında daha da dikkati çeker boyuttadır.

Gebze, Sanayi devrimi ile içine girilen üretim, iletişim ve taşıma teknoloji-sindeki sıçramanın Osmanlı sisteminde ortaya çıkardığı dönüşümün dik-kati çeken yerleşim bölgelerinden birisi olmuştur. Bölge, benzer örnek-liği 1960’larda ortaya çıkan İstanbul merkezli kentsel dönüşümün çevre bölgelere taşması aşamasında da yaşamıştır. Ancak özellikle 1980’ler-den sonra içine girilen yeni aşamada Gebze, sadece kendi özelinde değil Türkiye ve dünya ölçeğinde kent merkezli bir farklılaşmanın ne tür yapı-sal dönüşümleri zorunlu kıldığı boyutunda çok istisnai bir örneklik teşkil etmiştir.

21. yüzyıl, kenti sanayileşmenin değil, kentsel yaşam standardının öne çıktığı yeni bir ortam olarak şekillenmeye başlamış, üretim, taşıma ve iletişim teknolojisinde devam eden sıçramanın küreselleştirdiği dünya-da siyasal-idari, sosyal ve ekonomik alanda ortaya çıkan yeni beklenti-ler-imkânların yeni yaşam kalitesi standardının en önemli gösterge or-tamlarından birisi haline getirmiş durumdadır.

Page 135:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

133

Yeni dönem kentsel yaşam ölçeğinde ortaya çıkan bu standartlar-beklen-tiler, Osmanlıdan günümüze ortaya konulan çözümlemelerin yeterliliği/yetersizliği gerçekliğinde yerel idareler, merkezi idareler taşra teşkilat-ları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve sosyal sorumluluk alanlarında yer alan/almak isteyen özel sektör işletmeleri işbirliğinde yeni bir yöne-tim tasarımı-modelini kaçınılmaz kılmaktadır.

Sosyopark çözümlemesi, bahsi geçen kurum ve kuruluşların yeni bir bu-luşma zemini olarak bu tebliğin ana gündemini oluşturacak olup, konu Gebze örneğinde detaylandırılacaktır.

OSMANLI KURUCU İRADESİNİN TEMSİLCİLERİNİN VE NİKOMEDYA’NIN (İZMİT VE ÇEVRESİ) CUMHURİYET DÖNEMİ DERS KİTAPLARINA YANSIMALARI

Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞEKOkt. Mehmet Alper CANTİMERSakarya Üniversitesi

Çalışmanın konusu Cumhuriyet dönemi tarih ders kitaplarında Osmanlı tarihi konuları içerisinde devletin kuruluş ve genişleme döneminde, ku-rucu iradesinin (Gaziyanı Rum) ve bunların coğrafyasının yansımasını ele alacaktır. Osmanlının kuruluşunu daha iyi anlamak için kurucu iradeyi oluşturan zihniyet kadar bunun temsilcisi olan gazilerin de yer alması-nın gerekli olduğu düşünülmüştür. İnceleme, Osmanlının kuruluşunda ve genişlemesinde padişahlar dışında etkin rol oynamış Süleyman Paşa, Karamürsel, Akçakoca, Evrenos Gazi gibi gazilerin ve bunların yaşadığı yerleşim yerlerinin ve özellikle İzmit ve çevresinin ne sıklıkla ve nasıl yer aldıklarını ortaya koyacaktır. Çalışma, nitel bir araştırma yöntemi olan doküman analizine dayalı sürdürülecektir. Tarihsel içerikli bu analiz için, Cumhuriyet döneminde liselerde okutulmuş olan ve hala okutulan tarih ders kitapları incelenecektir. İnceleme sonuçları doğrudan alıntılanan metin ya da görsel unsurlar üzerinden sunulacaktır. Elde edilecek bul-gular, İnalcık, Wittek, Barkan, Faruqhi ve Ocak gibi usta kalemlerinin Ga-ziyanı Rum konusuna ilişkin yaklaşımları ile birlikte tartışılacak ve ger-çekçi öneriler dile getirilecektir.

Page 136:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

134

OSMANLI DEVLETİ’NİN İLK MEDRESESİ SORUNSALI: DÖNEM KRONİKLERİNDE İZMİD YAHUD GAZİ SÜLEYMAN PAŞA MEDRESESİ

Doç. Dr. Ali KOZANAyşe ÇEKİÇNevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Medreseler, Osmanlı eğitim sisteminin en önemli kurumlarından birisi-dir. Bu kurumlar, Türk-İslâm devletlerindeki geleneğin bir uzantısı ola-rak, Osmanlı Devleti’nin de kuruluş sürecinde fethedilen bölgelerde ilk etapta teşekkül eden müesseselerdir. Bunlar kimi zaman bir manastır yahut kiliseden tahvil edilerek, kimi zaman da müstakil bir İslâm eseri olarak bina edilmiştir.

Tarihçilerin ekseriyeti, Osmanlı kuruluş devrine ait ilk medrese olarak Orhan Gazi’nin 1331’de kurduğu, İznik Orhaniye Medresesi’ni gösterir-ler. İznikmid(İzmit)’in ise 1337’de fethedildiğini ve medresesinin fethin akabinde Gazi Süleyman Paşa adına kurulduğunu kabul ederler. Fakat dönem kroniklerinin bir kısmında İznikmid(İzmit)’in fethinin İznik’in fet-hinden daha önce olduğu ve burada bir medresenin yapıldığı zikredil-mektedir. Bu durum İzmit’in fethiyle burada teşekkül eden medresenin Osmanlı tarafından tanzim edilen ilk medrese olup olmadığı sorusunu akla getirmektedir. Bu bağlamda bazı tarihçiler de, İzmit’in daha önce fethedildiğini fakat devlet merkezine uzak olmasından dolayı çok fazla ön plana çıkmadığı kanısındadırlar.

Çalışmamız da işte bu noktada dönem kroniklerinde ve bunun bir uzantı-sı olarak sonraki dönem kaynaklarında İznik ve İzmit’in fethiyle ilgili riva-yetlerden hareketle Osmanlı Devleti’nin ilk medresesinin hangi dönemde teşekkül etmiş olabileceği üzerine olacaktır.

Page 137:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

135

KANDIRA ERKEK RÜŞTİYE MEKTEBİ

Yrd. Doç. Dr. Biray ÇAKMAKFurkan BÜLBÜLUşak Üniversitesi

Çalışma, 1869 maarif-i umumiye nizamnamesi gereğince kurulan Kan-dıra erkek rüştiye mektebi hakkında ayrıntılı bir inceleme iddiasıyla kale-me alınacaktır. Bu çerçevede Kandıra erkek rüştiye mektebinin faaliyete geçmesi, personeli (muallim-i evvel, muallim-i sânî, bevvâb), bina duru-mu, öğrenci mevcudu, eğitim-öğretim materyali, mektebin kuruluşunda devletin rolü, mektebin idaresi, eğitim-öğretim faaliyetleri ayrıntılı olarak ortaya konulacaktır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin çeşitli tasniflerinde, özellikle Maarif Nezareti, Mektûbî Kalemi (MF. MKT)’nde bulunan çok sayıdaki belgedeki bilgiler üzerine inşa edilecek olan çalışma ile, Kan-dıra rüştiye mektebi özelinde, kaza rüştiye mekteplerine derinlemesine bakılmaya, kaza rüştiye mekteplerine dair ayrıntılı somut bilgiler ortaya konulmaya çalışılacaktır.

FRANSIZ MİSYONERLERİN İZMİD SANCAĞINDAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Doç. Dr. Fatih DEMİRELUludağ Üniversitesi

Katolik misyonerlerin faaliyetlerinin temel amacı Roma ve Bizans kilise-lerini birleştirmekti. Ancak Protestanların da misyonerlik faaliyetlerine başlaması üzerine onlarla da yarışmak durumunda kalmışlardır. Katolik misyoner faaliyetlerin arkasındaki siyasal destek ve faaliyetlerin kaynak-landığı ülke Fransa’dır. Misyonerlerin faaliyet alanlarından birisi eğitim kurumlarıdır. Kurdukları okullarda genellikle Fransızca eğitim yapmış-lardır.

Tanzimat Dönemi öncesinde de Osmanlı coğrafyasında çeşitli dini okul-lar açılmıştır. Ancak Islahat Ferman’ından sonra okul sayılarında önemli ölçüde artış olmuştur. Fransızlar başta İstanbul olmak üzere Anadolu’da pek çok vilayette çeşitli okullar açmışlardır.

Page 138:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

136

Fransız misyonerler, özellikle XIX. yüzyılın sonlarında İzmit sancağında eğitim kurumları açma ve Katolikleştirme faaliyetlerinde bulunmuşlar-dır. Onların özellikle Ermeniler üzerinde etkin oldukları anlaşılmaktadır. Ancak Müslüman çocukları da okullara çekmek suretiyle etkilemeye ça-lışmışlardır. Sancak yöneticileri ve merkezi yönetim bu faaliyetlere kar-şılık denetimleri sıkılaştırmış, çeşitli önlemler almışlardır.

Bu bildiri başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi vesikaları olmak üzere çeşitli kaynaklar ve telif eserler incelenmek suretiyle hazırlanmaktadır.

OSMANLI’DA AMERİKALI MİSYONER LAURA FARNHAM’IN FAALİYETLERİ: BAHÇECİK YATILI KIZ OKULU VE ADAPAZARI ERMENİ KIZ OKULU

Yrd. Doç. Dr. Füsun ÇOBAN DÖŞKAYADokuz Eylül Üniversitesi

Resmi olarak 27 Haziran 1810 yılında kurulan ABCFM (American Board of Commissioners for Foreign Mission) (Amerika Yabancı Misyon Tem-silcileri Birliği), Amerikan Protestan misyonerlik teşkilatıdır. Osmanlı’da eğitim faaliyetlerine 19. yüzyılda başlayan American Board, kendisine hedef kitle olarak gayri-müslimleri seçmiştir. Amaç, Katolik, Gregoryan veya Ortodoks olan Hıristiyanları, Protestanlığa döndürmektir.

Bu çalışmada, American Board’un Yakındoğu misyonunun Osmanlı’daki üç çalışma bölgesinden biri olan ‘Batı Türkiye Misyonu’, ‘İzmit (Nicome-dia) İstasyonu’na gönderilen Amerikalı kadın misyoner Laura Farnham’ın faaliyetleri anlatılacaktır. Laura Farnham, Bahçecik (Bithinya) Yatılı Kız Okulu (1872-1884) ve Adapazarı Ermeni Kız Okulu’nda (Adabazari Hayuh-gatz Varjharan) (1884-1921) yaklaşık otuz yedi yıl görev yapmıştır. Lau-ra Farnham’ın görev yaptığı okullardaki faaliyetleri American Board’un 1810-1939 yılları arasında yayınladığı faaliyet bülteni olan The Missionary Herald ve kadın misyonerlerin yayın bülteni olan Light and Life for Wo-man serileri incelenerek ortaya konulacaktır.

American Board okulları 1920’lerde Müslüman öğrencilere de eğitim vermeye başlamış ve bu okullar günümüzde Sağlık ve Eğitim Vakfi’nın (SEV) şubeleri halini almışlardır. Günümüzde American Board okulların-dan biri olan Üsküdar Amerikan Lisesi’nin temeli Bahçecik ve Adapazarı

Page 139:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

137

okullarına dayanmaktadır. Bu çalışma geçmiş ve günümüz bağlantısını kururak, Amerikan Board okullarının bölgedeki tarihi yapılanmasını ve misyoner Laura Farnham’ın faaliyetlerini inceleyecektir.

I. DÜNYA SAVAŞI’NIN İZMİT EĞİTİM KURUMLARINA ETKİSİ

Dr. Nuri GÜÇTEKİNİstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü

I. Dünya Savaşı’nın İzmit Sancağı eğitim kurumlarına etkisini net olarak görebilmek için bu çalışma savaş öncesi, savaş süreci ve savaş sonrası olmak üzere üç kısımda ele alınacaktır. Bu süreç ele alınırken, öncelikle 1914-1918 yılları arasında sancağın nüfusu, ilk orta ve lise kademesinde olan toplam eğitim kurumu sayısı ile öğretmen ve öğrenci sayısı resmi istatistikler ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan İzmit Sancağı’na ait istatistik ve teftiş raporlarına dayalı olarak verilecektir.

Ayrıca İzmit Sultanîsi ve İzmit Öğretmen Okulu’ndan Çanakkale ve I. Dün-ya Savaşı’na gönüllü ya da askerlik kanunu gereği katılan toplam öğrenci ve öğretmen sayısı çıkarılacaktır. Bu öğrenci ve öğretmenlerin askerlik süreci ele alınacaktır. Şehit olduğu tespit edilen bazı öğretmen ve öğrenci künye bilgileri verilecektir. Bu belgeler ışığında, I. Dünya Savaşı’nın İzmit Sancağı eğitim kurumlarına etkisi değerlendirilecektir.

BİR EĞİTİM YAPISININ İNŞA ÖYKÜSÜ VE GEÇMİŞİN MODERN MİMARİSİ: “LİSE PAVYONU”/İZMİT LİSESİ

Doç. Dr. Oya ŞENYURTKocaeli Üniversitesi

İzmit Lisesi inşa edildiği dönemde “Lise Pavyonu” olarak anılan, yapımı için kentli tarafından mücadele verilmiş ve bitirilmesi sabırsızlıkla bek-lenmiş bir eğitim yapısıdır. Yapının mimarisi kadar, yapımı için geçirilen zorlu süreç ve verilen mücadele; Cumhuriyet sonrası modernleşme-yi hedefleyen kentlinin çabalarını bugüne yansıtması açısından binanın öyküsünü değerli kılmaktadır. Bu durum, konunun “yapı-kent-kentli” bağlamında düşünülmesini gerektirir. Dönemin eğitim politikaları ge-

Page 140:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

138

reği, öğretim şartlarına uygunluk, okul mevcudu, kent nüfusu gibi bazı kriterlerin olgunlaşması ile kentin lise ihtiyacı, zorlu bir bekleme ve karar sürecinin yaşanmasına neden olmuş; hükümet tarafından yapının inşası-na verilen izin ile kentli için büyük bir sorunun çözüme kavuştuğu düşü-nülmüştür. İnşa edilen “Lise Pavyonu”, Osmanlı döneminden kalan Gazi Lisesi’nin karşısında bir Cumhuriyet dönemi yapısı olarak farklılaşan mi-marisi ile günümüze kadar gelebilmiştir. Bildiride, yapının öyküsü kent mimarlığında kırılma noktası yaratan Cumhuriyet dönemi yapılarından biri olması bağlamında değerlendirilmiştir.

“GÜRBÜZ TÜRK ÇOCUĞU” PROJESİNİN EYLEMSEL BİR ÖRNEĞİ OLARAK HEREKE ÇOCUK KAMPI (1936-1938)

Doç. Dr. Önder DUMANOndokuz Mayıs Üniversitesi

Osmanlı’dan eksik ve sağlık sorunlarıyla iç içe bir nüfus devran Türki-ye Cumhuriyeti osyo-ekonomik gelişmeyi bir an önce sağlayabilmek için artma esasına dayalı bir nüfus politikası takip etmiştir. Bu kapsamda bir taraftan yurt dışından göçler teşvik edilirken, bir taraftan da hastalıklarla mücadele ve sağlıklı bir nesil yetiştirme politikası tatbik edilmeye çalışıl-mıştır. Gürbüz/sağlıklı bir nesil yetiştirme politikasının en önemli sonuç-larından biri de “azat obaları” ve “çocuk kampları” projesidir. 1930’ların ikinci yarısından itibaren bu proje kapsamında bilhassa ülkenin batı böl-gelerinde yaz aylarında çocuklar için kamplar teşkil edilmiştir. Mevcut bildiri söz konusu projenin Doğu Marmara havzası ayağını oluşturan He-reke Kampı’nı faaliyetleri itibariyle betimlemeye yöneliktir.

İZMİT’TE MUHACİRLERİN YAŞADIĞI SORUNLAR: AKGÜRGEN ÇİFTLİĞİ ÖRNEĞİ

Cengiz KESKİNSakarya Üniversitesi

XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren özellikle Kırım, Kafkasya ve Balkan-lardan Osmanlı Devleti’ne yönelik göç hareketleri yaşanmıştır. İlk önce

Page 141:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

139

İstanbul’a gelen bu muhacirler, daha sonra daimi iskân yerlerine sevk edilmişlerdir. Muhacirlerin daimi olarak iskân edildikleri yerler arasın-da, gerek İstanbul’a yakınlığı ve gerekse ulaşım olanaklarının kolaylığı nedeniyle İzmit de bulunmaktaydı. Bu bölgede muhacirlerin iskânları sı-rasında doğal olarak çeşitli sıkıntılar da baş göstermiştir. Bu sıkıntıların yoğunlaştığı nokta ise arazi meseleleriydi. İzmit’te Sapanca gölünün batı kısmında bulunan ve Almanya Devleti tebaasından Mösyö Pizani isimli bir Alman’a ait olan Akgürgen çiftliği çevresine de birçok muhacir yer-leştirilmiştir.

Dersaadet İngiltere Sefareti’nde baş tercüman olarak görev yapmış olan Mösyö Pizani’ye Sultan Abdülmecid döneminde hediye edilen mezkûr çiftlik arazisi, Mösyö Pizani’nin vefat etmesi sebebiyle bölgeye iskân edi-len muhacirler tarafından sahipsiz sanılmış ve bu sebeple işgal edilmiş-tir. Ancak Mösyö Pizani’nin kızı olan Madam Meraklin, arazinin kendisine ait olduğunu Alman konsolosluğu vasıtasıyla Osmanlı yetkililerine ilet-miştir. Böylece sorun uluslararası bir boyut kazanmıştır. Osmanlı devlet adamlarının Madam Meraklin ile muhacirler arasında cereyan eden an-laşmazlıkların giderilmesi için yoğun çaba sarf ettiği görülmektedir.

Osmanlı Arşiv Belgeleri temel kaynak alınarak hazırlanan bu bildiride Akgürgen çiftliği örneğinde muhacirlerin iskânları sırasında yaşadığı so-runların Osmanlı Devleti tarafından nasıl çözülmeye çalışıldığı irdelene-cektir.

İZMİT MUHACİRİN DEFTERİ’NE GÖRE İZMİT’TE KURULAN MUHACİR KÖYLERİ (1888-1889)

Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARISakarya Üniversitesi

XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren, Müslümanlarla meskûn toprakların kaybedilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti’ne yönelik göç hareketleri ya-şanmıştır. Kırım’ın kaybedilmesi, 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı, 1860’lı yıllarda Kuzey Kafkasya’nın Rusya tarafından ilhak çalışmaları, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ve 1912-1913 Balkan Savaşları göç sürecinin dönüm noktalarını teşkil etmektedir. Muhacirler, ilk önce geçici olarak İstanbul’a gelmekte olup burada daimi iskân yerlerine sevk edilene ka-dar ikamet etmekteydiler. İzmit ve çevresi ise İstanbul’a yakınlığı, kara,

Page 142:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

140

deniz ve demiryolu ile kolaylıkla ulaşım imkânlarının olduğu ve boş ara-zilerin bulunduğu bir yer olmasından dolayı muhacirlerin önemli iskân yerlerinden birisi olmuştur.

Muhacirlerin iskânlarını düzenlemek için kurulan Muhacir Komisyonla-rı’nın da önerileri doğrultusunda iskân edilen muhacirlere hane, anbar, ahır ve tarla vb. gayrimenkuller için arazi verilmekteydi. Muhacirlere verilen bu araziler gönderilen özel memurlar tarafından İskân-ı Mu-hacirin Defterleri adı altında kayda alınmaktaydı. İzmit’te iskân edilen muhacirlere ait böyle bir defter, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kü-tüphanesi’nde bulunmaktadır. 1888-1889 yılları arasında kaleme alınan ve iki ciltten oluşan bu defterde, İzmit Sancağı’ndaki Selimiye, Nimetiye, Uzuntarla, Mesruriye, Mamuriye, Ahmediye, Hamidiye, Şefketiye, Siyre-tiye, İcadiye, Servetiye, Nüzhetiye, Kızılcıklı, Çubuklu Osmaniye, Çubuklu Bala, Camili, Karapınar, Ketenciler, Teşvikiye, Rahmiye, İfraziye, Çepni, Nusretiye, Şirinsulhiye, Hikmetiye gibi köyler yer almaktaydı. Mezkûr defterde; muhacirlere dağıtılan arazilerin mevkii, miktarı, nevi, hududu, büyüklüğü, muhacirlere hangi suretle verildiği ve muhacirlerin nereden geldikleri ile isimleri gibi bazı bilgiler kayda alınmıştı.

Bu bildiride, İzmit’e yapılan göçlere ait önemli bilgiler ihtiva eden İzmit Muhacirin Defteri esas alınarak sancak dâhilindeki köyler hakkında bilgi-ler verilecektir. Bildiri yazılırken, bu defterin dışında Osmanlı Arşivleri ve ikinci el kaynaklar da kullanılacaktır.

İZMİT KÖRFEZİ DEPRESYONUNDA BÜYÜK YUNAN YIKIMI VE SAMANLIDAĞ MUHACERETİ

Prof. Dr. Serpil SÜRMELİOn Dokuz Mayıs Üniversitesi

12 Mart 1921’de sona eren ve barış aldatmacasından öteye gidemeyen Londra Konferansı’nın hemen akabinde Yunanlılar, Sevr Antlaşmasıyla dayatılan hükümleri TBMM Hükümeti’ne kabul ettirmek için yeni bir ta-arruza karar verdiler. 23 Mart’ta Bursa istikametinde 3.Uşak istikame-tinde 1.Yunan Kolordularının Afyon ve Eskişehir üzerine başlattıkları ve I. İnönü’de olduğu gibi cepheden taarruz şeklinde gerçekleştirdikleri saldı-rılar, bir kez daha başarısızlıkla sonuçlandı. İnönü’de uğranılan bu ikinci yenilgi, Batı Cephesi tarafından 1 Nisan 1921’de resmen açıklandı. Yunan

Page 143:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

141

Genelkurmayı iki savaşta da takip ettikleri savaş stratejisini sorguladı, yanlış olduğuna karar vererek yeni bir stratejik plan hazırladı ve sefer-berlik ilan etti. Yeni strateji Bursa ve Uşak Gruplarını kuşatma hareketiy-le bir meydan muharebesi sahasında birleştirip Türk Ordusu’nu iki ateş arasında bırakmak suretiyle yok etme planı üzerine kuruldu.

II. İnönü Zaferinin ortaya koyduğu bu durum karşısında Yunan Genel-kurmayı,1920 Eylül’ünden itibaren İzmit ve çevresindeki işgal siyaseti-ni İngilizlerden devralarak, İstanbul ve Boğazların güvenliğini sağlama ve bölgenin Türk milis ve askeri kuvvetlerince tehdit edilmesinin önüne geçmek için Kocaeli Yarımadası’nın savunulması görevini üstlenen 11. Yunan Tümeni ve bu tümene bağlı birliklerin İngilizler gibi yoğun Türk baskısı yüzünden etkin olamadığı gerçeğini göz önüne alarak, bölgeden çekilmesine ve yeni stratejik planda değerlendirilmesine karar verdi. Yu-nanlılar bölgenin tahliye edileceğine dair kararlarını Mayıs başında İngi-lizlere açıkladı. 11 Haziran’da başlayacak olan bu çekilme, İznik Gölü ile İzmit Körfezi sahilinin güneyi arasındaki yani Samanlıdağ Bölgesi olarak geçen ve Yalova- Gemlik- Orhangazi hattını kapsayan güzergâh takip edilerek yapılacaktı. Yunanlılar, çekilme sırasında sivil halktan yana her-hangi bir sorun yaşamaktan korktukları için yarımadayı tahliyeden önce bölgeyi yerleşim yerleriyle beraber temizlemek suretiyle büyük bir yıkım hareketine giriştiler. Bu facianın İstanbul’da Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne ulaştırılmasıyla cemiyet Kızılhaç Temsilcisi T. B. Thomson’u devreye soktu. Bu işi ele alan Thomson İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rum-bold nezdinde teşebbüse geçerek bölgeye bir soruşturma heyeti gönde-rilmesine dair talepte bulundu. Talebin kabulü üzerine uluslararası bir tahkik heyeti oluşturularak bölgeye gönderildi.

Tebliğ, yukarıda bahsi geçen askeri gelişmeler çerçevesinde bölge üze-rinde izlenen işgal siyasetinin gayrı insani sonuçlarını Cenevre Ulusla-rarası Kızılhaç Temsilcisi Maurice Gehri, Manchester Guardian Gazetesi Yazarı A.Toynbee ve Kızılay’a ait raporlardan ve basından incelemek su-retiyle değerlendirme esasına dayanmaktadır.

Page 144:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

142

MÜBADELE İLE KOCAELİ’NE İSKÂN EDİLEN GÖÇMENLER VE KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR (1923-1930)

Prof. Dr. Behçet Kemal YEŞİLBURSAAyhan ATEŞUludağ Üniversitesi

Göç olgusu insanlık tarihinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Tarih içinde birçok insan topluluğu ya kendi isteği ile ya da karşılaştıkları so-runlar (coğrafi, ekonomik vb.) veya baskılar (siyasi, askeri, dini veya kül-türel) sonucu yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalmış veya bıra-kılmışlardır. Türk tarihi de geçmişten günümüze bu tür göç hadiseleri ile doludur. Doğudan batıya, batıdan doğuya veya kuzeyden güneye, güney-den kuzeye bu göç hareketinin merkezi hep Anadolu toprakları olmuştur. Bu durumun bugün de aynı şekilde devam etmekte olduğunu görüyoruz.

İşte biz bu bildiride, insanlık tarihinde önemsiz, Türk tarihinde önem-li, fakat göç edenlerin hayatında “felaket” olarak adlandırabileceğimiz Türk-Yunan nüfus mübadelesi sonucu 1923-1930 yıları arasında (Anado-lu’nun güzel bir köşesi olan) Kocaeli’ne iskân edilen mübadilleri (göç-menleri) ve karşılaştıkları sorunları ele alacağız.

30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan müba-dele anlaşması çerçevesinde Kocaeli bölgesine yaklaşık 27.000 göçmen iskân edilmiştir. Yıllarca yaşadıkları topraklardan bir gecede çıkarılıp trenlerle ve gemilerle Anadolu topraklarına göç ettirilen mübadillerin yaşadığı sıkıntılar yolculukta olduğu kadar yerleştikleri yeni topraklar-da da devam etmiştir. Başta barınma, sağlık ve iaşe olmak üzere birçok sorunla karşılaşmışlardır. İstasyonlarda, limanlarda, misafirhanelerde günlerce, haftalarca hatta aylarca bekletildikten sonra yerleştirildikleri yarı bataklık topraklarda yaşam mücadelesi vermişlerdir. Ancak devlet mübadillerin barınmasından, sağlığına, iaşesinden iş bulmasına kadar her konuda bu insanların yanında olmuş ve tüm olanaklarını seferber etmiştir. Mübadiller ilk olarak Rumların ve Ermenilerin boşalttığı köy-lerdeki evlere yerleştirilmiştir. Zamanla kendilerine yeni yerleşim yerleri kurulmuş, toprak, dükkân ve üretim araç ve gereçleri verilmiş böylece üretime katılmalarına imkân sağlanmıştır.

Zamanla Kocaeli ekonomisinde tarımın yerini sanayinin almasıyla birlik-te bölge diğer illerden yoğun bir şekilde göç almaya başlamıştır. Nüfusun hızlı bir şekilde artması sonucu Kocaeli’nde yeni yerleşim ve sanayi alan-

Page 145:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

143

ları açılmıştır. Mübadillere verilen yarı bataklık araziler ıslah edilerek buralara yeni yerleşim yerleri ve sanayi kuruluşları inşa edilmiştir. Baş-langıçta şehir dışında olan yerler geçen süre içinde şehrin merkezinde kalmıştır. Mübadillerin kendileri olmasa bile çocukları zamanla arazile-rinin değerlenmesi nedeniyle zengin olmuştur. Günümüzde Kocaeli zen-ginleri içerisinde çok sayıda mübadil aileler bulunmaktadır. Bugün bazı ikinci ve üçüncü kuşak mübadiller Kocaeli’nin saygın kişileri konumuna gelmiştir.

KIRIM-DOBRUCA’DAN KOCAELİ’NE GÖÇ HİKÂYELERİ

Ferit TOPLUKocaeli Kırım Tatarları Derneği

Kırım Tatarlarının tarihi Cengiz Han İmparatorluğunun (1206-1294) ku-ruluşu kadar eskidir. Son imparator Kubilay Han’ın ölümünden (1294) sonra Cengiz Han İmparatorluğu 4 ülkeye ayrılır. Bu ülkelerden biri de tarihleri arasında hükümran olan Altınordu İmparatorluğu (1242-1502) dur. Altınordu’nun da çeşitli etmenlerle tarih sahnesinden silinmesiyle ortaya çıkan 4 hanlıktan biri de Kırım Hanlığıdır. Kırım Hanlığı 1441-1783 yılında hüküm sürmüş bir Kırım Tatar devletiydi. 1783 Yılında Rusların çeşitli oyun ve hileleri ile Kırımı ilhak etmelerinden sonra Kırım Tatarları için asırlarca sürecek acı ve hüzün dolu ve bugünlere kadar devam eden bir göç olgusu başlamıştır. Rus zulüm ve baskısından kurtularak hayat-larını sürdürmek isteyen Tatarlar her türlü yolları deneyerek vatanları Kırım’dan başta Türkiye olmak üzere Romanya, Bulgaristan, Kafkasya, Amerika, Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerine göç etmek zorunda bırakıl-mışlardır. Çalışmamın konusu bu göç olayının küçük bir parçasını oluş-turmaktadır.

Kocaeli Vilayetine yapılan Kırım Tatar göçlerinin önemli bir bölümü Ro-manya’nın Dobruca bölgesinden özellikle 1930’lu yıllarda gerçekleşmiş-tir. Doğaldır ki daha önceki yıllarda da Kırım’dan Kocaeli’nin özellikle Kandıra (Azaklı, Hediyeli, Üğümceli, Tatar Ahmet, Tatar İlyas) civarına yapılan göçleri de biliyoruz.

Kırım’dan ve Dobruca’dan yapılan göçlerin küçük bir bölümü ilgili dev-letlerle yapılan göç antlaşmaları sonucunda olmasına karşın çok önemli bir bölümü zulüm ve baskıdan kaçma şeklinde gerçekleştirilen göçlerdir.

Page 146:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

144

Romanya Krallığı ile yapılan antlaşma sonucunda Dobruca’da yaşayan Kırım Tatarları bütün taşınmazlarını Krallığa terketmişler buna karşın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Kocaeli vilayetine yerleşen 2500 civarın-daki Kırım Tatarına yaklaşık olarak aile başına 3 göz kerpiç ev, 3 dönüm bahçe ve kişi başına 10 dönüm tarla’nın yanı sıra bir miktar para, tarım aletleri, tohumluk, at arabası ve hayvan vermiştir.

Bu koşullar altında 1935 yılının kış aylarında Nazım ve Cumhuriyet va-purları ile Köstence Limanından Kocaeli Vilayetine gelen Kırım Tatarları Derince, Tütünçiftlik, Gebze, Döngel, Sarımeşe, Akmeşe, Servetiyecami, İzmit (Yenidoğan), Arslanbey, Yeniköy, Elmalı, Fındıklı, Kalaycı Bayırı ve Subaşı civarında Türkiye Cumhuriyetinin kendileri için yaptırdığı 3 göz kerpiç evlere yerleşmişlerdir.

Kırım Tatarları yeni yurtlarında da hastalık (verem, sıtma vs.), geçim sı-kıntısı, uyum sorunu gibi çeşitli problemlerle karşılaşmışlardır..Fakat, Kırım Tatarları, çalışkanlıkları, dürüstlükleri, işbilirlikleri, ustalıkları gibi özellikleriyle uyum sorununu da yenerek yerli halkın da yardımıyla yaşa-dıkları yeni çevrelerin önemli ve vazgeçilmez bir parçasını oluşturmuş-lardır.

Çalışmam, yukarıda adları belirtilen bölgelere yerleştirilen ailelerin ha-yatta kalan bireyleri ile sözlü tarih kuralları altında yaptığım söyleşiler ve kendilerinden topladığım fotoğraf, bilgi, belgeler kullanılarak 4 yıl süren bir çaba sonucunda gerçekleşmiştir.

KOCAELİ’YE GÖÇ ETMİŞ KIRIM TATARLARI’NDA ANAVATAN ALGISI

Doç. Dr. Nuri KAVAKEskişehir Osmangazi Üniversitesi

Ruslar stratejik ve jeo-politik öneminden dolayı Kırım’ın güvende olması için Tatarlardan arınmış bir toprak parçası haline getirmek amacıyla çe-şitli baskı yöntemlerine başvurarak hem yarımada da hem de kuzeydeki steplerde yaşayan Kırım Tatarları ile Nogayların Osmanlı ülkesine göç etmesi için yoğun bir yıldırma politikasını hayata geçirmişlerdir. Nitekim Kırım’ın işgal edildiği 1783 yılında başlayan göçler artarak kitlesel bir bo-yutta devam etmiştir. Osmanlı Devleti de akraba ve aynı dinden olan bu muhacirlere ülkesinin kapılarını açarak Balkanlar’a ve Anadolu’nun her bir köşesine sevk ederek iskân etmiştir.

Page 147:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

145

Kocaeli vilayetinin Karadeniz kıyısında ve nüfusunun ağırlıklı olarak Müs-lüman ahaliden oluşması Kırım Tatarlarının kolayca gelip yerleşmelerine imkan sağlamıştır. Ayrıca İstanbul ve çevre limanlara gelen göçmenlerin rahatça gönderilebilecekleri yerlerin başında Adapazarı ve İzmit gelmek-tedir. Lakin gerek Osmanlı Arşiv kayıtları gerekse bugün adı geçen yer-lerde hala yaşayan tatarların olması bahsedilen göç dalgasından Kocaeli vilayetine de çok sayıda göçmenin geldiğini göstermektedir. Bu durum Anadolu’ya bir geçiş güzergahının üzerinde olan Kocaeli’nin zaman za-man geçici merkez olarak görülmüş olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü zamanla bölgeden Anadolu içlerine geçenlerde çok olmuştur. Bu cümleden olarak başta Kocaeli merkez olmak üzere, İhsaniye, Kubuzcu, Mekecik, Özge, Kullar, Sarımeşe (Selimiye), Servetiyecami, Değirmen-dere, Nusretiye, Gölcük, Darıca ve Derince olmak üzere birçok yerleşim yerinde Kırım Tatarları ya direkt veyahut ta başka bir merkezden yerleri değiştirilerek iskan edildiği görülmektedir.

Bildiri metnimiz Kocaeli’ne gelen göçmenlerin hal-i hazırdaki durum-larının anavatanla olan bağlantı kanalları-varsa- üzerinde bir anket ça-lışmasını konu almaktadır. Buna göre yaklaşık 20 kişiye yönelteceğimiz sorularla, kültürel ve akrabalık ilişkilerinin Kırım’da yaşayan Tatar soy-daşlarıyla nasıl sağladıkları üzerine veriler elde etmeye çalışacağız. Hi-potezimiz hala anavatan algısının devam ettiği ve de değişik kanallarla bir bağın oluştuğu üzerinedir. Ayrıca kendini tanımlamada, önceki kuşakları hatırladıklarını ve böylece kimliklerini zihinlerinde canlı tutarak gelecek kuşaklara aktarmada geliştirdikleri kültürel faaliyetlerin niteliği ve türle-ri hakkında sonuçlar elde etmeye yöneliktir.

Görüşme Soruları

Kimlik

1.Kendinizi nasıl tanımlarsınız?

2.Anavatan sizin için nereyi ifade ediyor?

3.Kırım’da atalarınız nerede yaşıyordu?

4.Neden göç etmek zorunda kaldılar? Yasal yollardan mı yoksa yasa dışı yollardan mı göç ettiler? Geldiklerinde nereye yerleştiler?

5.Evinizde veya iş yerinizde Kırım’a ait herhangi bir şey barındırıyor musunuz? Neden?

6.Ev veya iş yeri tercihi yaparken gideceğiniz yerde Kırım Tatarlarının yoğun olup olmamasına bakıyor musunuz? Bu durum sizin için bir tercih

Page 148:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

146

meselesi mi?

7.Şuan koşullar sizin için uygun olsa Kırım’a yerleşmek ister miydiniz? Neden?

Anayurda Olan Bağ ve İletişim

8.Kırım’daki son dönemdeki gelişmeleri takip ediyor musunuz? Sizi neden ilgilendiriyor?

9.Kırım ile ilgili belgesel izlediniz mi?

10.Kırım ile ilgili herhangi bir basılı yayını (dergi vb.) düzenli olarak takip ediyor musunuz?

11.Kırım’a neden gitmediniz veya gidemediniz nelerdir? (Gidemeyenler için)

12.Kırım’a gittiyseniz geldikten sonra sizde ne değişti? (Gidenler için)

13.Kırım’a tekrar gitmek istiyor musunuz? (Gidenler için)

14.Kurbanınızı nerede kestiriyorsunuz? Kırım’da kestirmeyi düşündünüz mü? Neden?

15.Kırım’da herhangi bir kurum, kuruluş veya aileye bağış yaptınız mı? Neden?

16.Fitre ve zekâtınızı nereye veriyorsunuz? Kırım’a göndermeyi düşün-dünüz mü? Neden?

Anayurda Bağı Güçlendiren Etkinlikler

17.Kocaeli’de Kırım Tatarlarına hitap eden kültürel etkinlikler oluyor mu? Oluyorsa katılıyor musunuz? Neden?

18.Kocaeli’de Kırım ile ilgili düzenlenen etkinliklerden haberiniz oluyor mu? Katılıyorsanız bu etkinliklere katılmak sizde neyi değiştirdi?

Page 149:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

147

KOCAELİ VİLAYETİNE YERLEŞTİRİLEN DAĞISTAN’LI MUHACİRLERİN SULTAN REŞAT HİMAYESİNDE KURULAN REŞADİYE (GÜNEYKÖY)’E İSKÂNI İLE GERÇEKLEŞEN İNŞA SÜRECİ

Yrd. Doç. Dr. Selçuk SEÇKİNMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Rus baskısı sonucu Şeyh Şamil önderliğindeki askeri direniş gücünün kırılması üzerine zahmetli yolculuk sürecinden sonra kafileler halinde Dağıstan Müslümanları Osmanlı topraklarına sığınmışlardır. Bu sığınma sürecinde dönemin padişahlarının desteği ve ihsanları ile iskan sürecin-de pek çok alanda katkıları olmuştur. Bu süreçte, Şeyh Şamil’in yakın akrabası ve çevresine ait Kumuk Kabilesi’ne bağlı yaklaşık 70 hanelik göç kafilesi de Şeyh Şerafettin önderliğinde Yalova’ya getirilmiştir. Sultan Re-şat’ın özel izniyle Osmanlı Devleti’nin iskan politikası yanında bölgenin Kafkasya iklimine kısmen uygun, dağlık bir arazi olması da bu tercihte etkili olmuştur. Yerleştikleri beldeye önceleri Elma-Alan veya Elmalı adı verilmiş; daha sonra köye Sultan Reşad tarafından yapılan yardım ve imar çalışmalarının nişanesi olarak Reşadiye ve nihayet Cumhuriyet son-rasında Güneyköy adı verilmiştir. Dağıstanlıların katılımıyla günden güne kalabalıklaşan köyde yeni evler inşa edildi; hatta o hale geldi ki arazi ge-len göçmenlere yetmez hale geldi. Köyde ilk kurulan binalar arasında bir medrese ve köyün ilk mescidi ile ilk dergahının da bulunduğu külliye yer almaktaydı. Osmanlı Sarayı’na yakın bir kişi olan Şeyh Şerafettin sık sık Sultan Reşat tarafından dini konularda kendisine danışılmak üzere Sa-ray’a davet edilmiştir. Bu dostluğun nişanesi olarak Sultan Reşat tarafın-dan köye sakal-ı şerif hediye edilmiştir. Köydeki iki camiden birisi olan ve medresenin de bulunduğu külliyenin klasik bir Osmanlı eseri oluşu, köy meydanında Osmanlı Sultanı Sultan Reşad’ın tuğrasını taşıyan görkemli çeşme ve hâlâ işletilmekte olan ve talebenin ihtiyaçları için vakfedildiği bildirilen “Reşad Menba Suyu“ işletmesi, bu vakfiyenin bir mirası ve köye verilen önemin somut kanıtı olarak hâlâ ayaktadır. Özellikle Sultan Reşat Çeşmesi taşıdığı sanat ve mimarlık etkisi bakımından önemli bir eserdir. Atnalı kemerle dört yöne açılan çeşme cephelerinin dört cephesinde de birer kitabe yer almaktadır. Sultanın İstanbul’da inşa ettirdiği çeşmeler-de dahi bu derece özenli bir işçilik görülmezken, bir köy meydanında bu nitelikte bir yapının bulunması Osmanlı Sultanı’nın köye verdiği manevi ve maddi desteği belgeler niteliktedir. Köyde, Yunan işgali sırasında Os-

Page 150:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

148

manlı dönemi yapıları önemli zararlar görmüş, günümüze bu dönemde aldığı yaralarla ulaşmıştır.

TARİHİ GELİŞİM İÇİNDE İZMİT KÖRFEZİ VE DENİZCİLİĞİMİZ

Doç. Dr. Mustafa HERGÜNERHarp Akademileri

Anadolu Coğrafyası’ nın en stratejik bölgelerinden birisi “İzmit Körfezi” dir. İki okyanusu ve üç kıtayı birleştiren Anadolu coğrafyası İzmit Körfezi ile bir taraftan denizlere ve okyanuslara açılırken diğer taraftan dünyanın en stratejik geçitlerinden olan “Türk Boğazları” için de en önemli bir hin-terland durumundadır.

Nitekim gerek Osmanlı gerek Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk konuşlandığı bölge İzmit ve Körfez olmuştur. Bu arada belirtelim ki Askeri, Ticari ve Bilimsel Denizcilik yönünden İzmit Körfezi önemini devam ettirmekte do-layısı ile bu körfezin en büyük otoritesi olan Kocaeli Liman Başkanlığı’nın jeostratejik sorumluluğu giderek artmaktadır. 2015 yılı itibariyle Askeri Denizciliğimizin % 50’si Ticari denizciliğimizin %20’si ve bilimsel denizci-liğimizin de önemli bir kısmının icra edildiği İzmit Körfezi’nin tarihi geç-mişi incelenmiş ve bu önemin gelecekteki durumu değerlendirilmiştir.

XVIII. YÜZYIL VE SONRASINDA İZMİT İSKELESİ İLE ARD ALANININ OSMANLI DENİZCİLİK FAALİYETLERİNDEKİ YERİ

Ekrem GÜRDAL

Bu çalışmada İzmit İskelesi ile İzmit havzasının Osmanlı denizcilik faa-liyetlerindeki yeri incelenmektedir. İzmit jeopolitik konumu itibariyle, askeri, iktisadi ve içtimai açıdan Osmanlı Devleti için mühim bir yerdir. Asya, Ortadoğu ve Anadolu’dan Avrupa’ya malzeme, bilgi ve insan akışı-nın sağlandığı güzergâh üzerinde bulunması İzmit ve iskelesinin önemi-ni artırmaktadır. Kent bir nevi bölgenin dünyaya açılan kapısı olmuştur. Şehir, hem karadan hem de denizden İstanbul ile olan organik bağları

Page 151:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

149

nedeniyle her daim göz önündedir. İstanbul’un iaşesinin sağlanması adı-na gerekli olan her türlü ihtiyacın kolaylıkla temin edilebilmesi için deniz yolunun kullanılması daha yararlı ve kazançlıdır. İhtiyaç malzemelerinin yanı sıra askeri mühimmat sevkıyatı için deniz yollarının açık olmasına dikkat edilmektedir. Ayrıca Marmara Denizi’ndeki yolcu taşımacılığı açı-sından bakıldığında İzmit ve iskelesi oldukça canlıdır. Bu hareketlilik böl-geyi cazibe merkezi haline getirmektedir. Doğal afetler, salgın hastalık-lar, göçler, savaşlar gibi bir takım sebepler denizcilik faaliyetlerini büyük ölçüde etkileyebilmektedir. İzmit İskelesi’nden yapılan sevkıyatı, askeri, sosyal ve ekonomik açıdan ele aldığımız bu çalışmada İzmit İskelesi’nin ve ard alanının bölgedeki etkinliğine ışık tutmaya gayret gösterdik. Söz konusu olan dönem içerisinde İzmit ve iskelesi ile ilgili, Osmanlı denizci-lik faaliyetleri üzerine bazı tespit ve değerlendirmeler yapmaya çalıştık.

MADEN NAKLİYECİLİĞİNDE BİR GÜZERGÂH: İZMİT İSKELESİ

Yaşar ÖCAL

Osmanlı Devleti’nde kara ulaşımı ile deniz ulaşımı iç içe geçmiş; İstanbul, Samsun, İzmit, İskenderun, Mersin, Trabzon, Alaiye, İzmir, Sinop iske-leleri kendi hinterlandındaki kara ulaşımının nihayetindeki noktalar ol-muşlardır. Maden taşımacılığında kullanılan iskeleler genel de Samsun, İzmit, İskenderun ve Mersin’de bulunuyordu. Bu iskeleler, kendilerine en yakın veya günün ulaşım koşullarında en kolay ulaşılabilecek maden işletmelerinde üretilen madenlerin nakledildikleri önemli güzergâhlar-dı. Maden işletmelerinde üretilen madenler, başkentteki darphaneye bu güzergâhlar yoluyla ulaştırılıyordu.

Bulgardağı ve Bereketli madenlerinden elde edilen kurşun, gümüş ve al-tın, daha sonraki dönemlerde Mersin iskelesine kaymış olsa da önceleri İzmit iskelesi yoluyla nakledilmiştir. Bozkır madenlerinden elde edilen kurşun ve gümüş nakliyesinde sonraları Alaiye İskelesi kullanılsa da iş-letmenin ilk dönemlerinde İzmit İskelesi kullanılmıştır. Hüdavendigar bölgesi madenlerinden elde edilen muhtelif cins cevher de genel olarak İzmit iskelesi yoluyla taşınmaktaydı. Ergani ve Keban madenlerinde üre-tilen gümüş ve bakır bir süre kara yoluyla İzmit iskelesine kadar götürü-lüyor, oradan da deniz yoluyla darphaneye naklediliyordu. Yine 19. yüzyı-lın son çeyreğine kadar önemli bir gümüş ve kurşun üretim merkezi olan

Page 152:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

150

Bozok sancağındaki Akdağ Maden-i Hümayununda üretilen madenler genelde Samsun İskelesi üzerinden başkente gönderilse de bazı dönem-lerde İzmit iskelesi üzerinden darphaneye ulaştırılıyordu. Anılan maden işletmeleri dışında da birçok maden işletmesinin kullandığı İzmit iske-lesine kadarki güzergâhta yoğun olarak develer kullanılmıştır. Genelde Anadolu’dan İstanbul istikametine getirilecek mahsuller, temin edilen develerle İzmit’e kadar getiriliyor buradan da küçük gemilerle başkente taşınıyordu.

19. yüzyılda Osmanlı’nın Anadolu coğrafyasında üretim faaliyetlerinde bulunan ve devlet tarafından faaliyetlerine devam ettirilen ‘maden-i hü-mayun’ işletmelerindeki madenlerin darphaneye ulaştırılması sürecinde; madenlerin çıkış noktalarından İz(nik)mit İskelesine kadar ki takip edilen yol ve kullanılan nakliye araçları ile madenlerin bu iskeleden darphaneye ulaştırılması üzerinde durulacaktır.

BUHAR DEVRİNDE İZMİT TERSANESİ

Evren MERCAN

Uzun yıllar İzmit Körfezi stratejik geçiş güzergâhlarına yakınlığı ve geniş hinterlandı ile Osmanlı için vazgeçilmez bir deniz üssü niteliğindeydi. Kü-rek ve bilhassa Yelken Devri’nde düşük tonajlı, orta ve küçük cesametteki ahşap gemilerin inşa edildiği İzmit Tersanesi, kereste gereksinimine bü-yük ölçüde cevap veren elverişli ormanlara ve payitahta yakınlığı ile kritik önemi haiz bir merkez konumundaydı.

19. yüzyılın ikinci çeyreğinde denizcilik alanında vuku bulan devrimsel ge-lişmeler, muharip gemileri deplasman, ateş gücü, hız ve manevra nispe-tinde yapısal değişiklikler geçirmesini ve buna mukabil gemi inşa tekno-lojilerinin de baştan aşağı değişmesini zorunlu kılmaktaydı. Birinci Dünya Savaşı boyunca devam edecek olan “Buhar Çağı” olarak adlandırılan bu dönemde İzmit Tersanesi, yeni teknolojiye ayak uydurma adına bir dizi modernizasyon girişimine tabi tutulsa da gemi inşa kulvarında dikkate değer ölçüde gerilemişti. 19’uncu yüzyıl süresince Osmanlı Devleti’nin en büyük sanayi altyapısını oluşturan Tersane-i Amire’ye daha çok destek mahiyetinde kalan İzmit Tersanesi, 1840’dan 1909 yılında lağvedilmesine kadar korvet, gambot, buharlı vapur ve kruvazör sınıfında gemilerin inşa-sına ev sahipliği yapmak bir yana, donanmanın torpido ateş, harp düzeni

Page 153:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

151

ve düşman ile müsademe talimlerinin düzenli olarak icra edildiği strate-jik üs olma özelliğini de korumuştu.

Bu çalışmada Buhar Çağı boyunca İzmit Tersanesi’nde yürütülen gemi inşa tecrübeleri ve üretim verimliliği dışında bölgenin Osmanlı Donan-ması açısından stratejik önemi ele alınacaktır. Bunun için İzmit Tersanesi ile ilgili arşiv vesikaları ile Deniz Harp Tarih ile ilgili araştırma eserlerden faydalanılacaktır.

TCG YAVUZ: KOCAELİ’NDE BİR SANCAK GEMİSİ

Yrd. Doç. Dr. Yasemin NEMLİOĞLU KOCAKocaeli Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin kaderini değiştiren iki gemiden bir olan Goeben kru-vazörü 16 Ağustos 1914 günü direğine Türk Bayrağı çekilerek “Yavuz” adını aldı. Bu tarihten sonra Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sancak gemisi olan Yavuz gemisi Türk tarihinde her dönemde önemli rol oynadı. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girişine neden olan gemi, savaş yıllarında Osmanlı Donanması’nın en büyük savaş gücünü de oluştur-maktaydı. Mondros Ateşkes Antlaşması sonunda İtilaf Devletleri’nce teh-like oluşturacağı düşüncesiyle İstanbul’da istenmeyen Yavuz, cephanesi alınarak İzmit’e gönderildi. Böylece sonraki yıllarda Türk Donanması’nın da Kocaeli’de konuşlanmasını sağlayarak, Kocaeli’yi tekrar Türk deniz-ciliğinin merkezi haline getirecek faaliyetler başladı. Kurtuluştan sonra Yavuz’un onarılması için Gölcük bölgesinde bir havuzun yapılması, bir anlamda Kocaeli/Gölcük’ü Deniz Kuvvetleri ile özdeşleştirecek olan yo-lun başlangıcı olmuştur. Yavuz Kruvazörü 1927 yılında Gölcük’te havuz-lanmıştır ve bugün gemi ve denizaltılar inşa eden Gölcük Tersanesi’nin ilk temelleri de bu dönemde atılmıştır. Yavuz Kruvazörü 1930 yılında onarımının tamamlanmasından sonra Türk Deniz Kuvvetleri’nin sancak gemisi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin de denizlerdeki gücünün simgesi oldu. Yavuz tarihindeki en acı görevini 19 Kasım 1938 tarihinde Atatürk’ün naaşının İstanbul’dan İzmit’e nakletmekle yaptı. Sonraki dönemlerde de-nizlerdeki faaliyetleriyle hem donanmanın, hem de Kocaeli’nin simgesi olarak adını yeni Yavuz gemilerinde yaşattı. Çalışmada 100. yaşını kutla-yan Yavuz gemisinin Türk donanması ve Kocaeli tarihindeki yeri ve önemi açıklanacaktır.

Page 154:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

152

OKLA YÜKSELEN MİLLET

Doç. Dr. Erkan GÖKSUDokuz Eylül Üniversitesi

Türklerin, tarih boyunca gösterdikleri askerî başarılarının geri planında yatan en önemli faktör, son derece gelişmiş bir silah teknolojisine sahip olmalarıdır. Bu konuda ön plana çıkan ilk örnek ok ve yaydır. Kompo-zit yapıya sahip olan Türk yayları ve bu yayın teknik gelişmişliğine uygun oklar, her devirde Türklerin en etkili silahı olmuştur. Başta Çin ve Roma olmak üzere birçok devlet bu silahlardan etkilenmiş ve bu silahların sa-vaşlardaki işlevi, harp tarihi bakımından bir devrim etkisi yaratmıştır. Bu bakımdan, çok farklı ve geniş coğrafyalarda hâkimiyet tesis eden Türkle-rin, Çin, Roma, Bizans gibi devletler karşısında üstünlük kurabilmelerine imkân tanıyan en önemli unsurun, kendine has özellikler taşıyan ve bu bakımdan başka toplumlar tarafından kullanılan benzerlerinden ayrılan ok ve yay gibi Türk silahları olduğunu söylemek mümkündür.

OK ÇEŞİTLERİ VE YAPIM TEKNİKLERİ

Prof. Dr. Metin ORHANYıldırım Beyazıt Üniversitesi

Okçuluklarındaki yetenekleriyle dünyaya nam salmış olan Türkler sportif okçuluğu da kurumsallaştıran ilk millettir. Dünyaya “menzil okçuluğu” (flight archery) kavramını da hediye etmişlerdir. 847 metreye kadar gibi inanılması güç bir mesafelere attıkları menzil okları da aerodinamiğin ve dönemin teknolojisinin son ürünleridir. Bu makalede menzil oklarının yanı sıra savaşta kullanılan ok çeşitleri ve yapımlarına da değinilecektir.

Page 155:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

153

ATLI OKÇULUKTA AT VE BİNİCİ EĞİTİMİ

İrfan GÜRDALKültür ve Turizm Bakanlığı

Tarihte Türk savaşçılığının en etkili uygulamalarından biri de hiç şüphesiz atlı okçuluktur. Ateşli silahların kullanılmaya başlamasıyla gözden düşen atlı okçuluğun derin tecrübeleri ve talim metodları, ne yazık ki zaman içinde büyük ölçüde unutulmuş ve günümüze çok az kaynak ulaşabilmiş-tir. Bir savaş uygulaması olan atlı okçuluğun yüzlerce yıl aradan sonra spor olarak yeniden uygulanmaya başlandığı günümüzde eski tecrübe-lerle birlikte yeni eğitim metodlarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Az sayıdaki gönüllü atlı okçunun gayretleri ile ortaya konan at ve binici eğitimi yöntemleri bu bildirinin konusunu oluşturmaktadır.

TÜRK YAYI VE YAPIMI

Dr. Yaşar Metin AKSOYDânişmend Atlı Spor Kulübü

Dünya yazılı basınına “Türk Yayı” olarak girmiş olan yay, Asya kompozit yayının binlerce yıl boyunca evrimleşmesi sonucu meydana gelmiş ve Os-manlı Devleti’nde en mükemmel şeklini almıştır. Asya kompozit yayında olan uzun başlar kısaltılarak kirişin üzerindeki yük azaltılmış, yay kol-larına üstten yapıştırılan kabza sal denilen yay kollarının içine dâhiyane bir şekilde gömülerek salın kabzaya daha yakın bükülmesi sağlanmış, yay boyu kısaltılarak oka aktarılan enerji (yay verimi) artırılmıştır. Ortaya çıkan yay, ağır okları, atası olan yaylar kadar atabilmenin yanı sıra hafif okları da daha uzun mesafeye atabilmektedir. Türk yayının efsanevi ünü işte bu uzun mesafeye attığı oklardan gelmektedir. Bu bildiride literatür-de “Türk Yayı” veya “Osmanlı Yayı” olarak bahsedilen yayın yapılışından bahsedilecektir.

Page 156:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

154

OSMANLILAR DÖNEMİNDE SPORTİF BİR AKTİVİTE OLARAK MENZİL YARIŞMALARI VE MENZİL TAŞLARI

Zafer Metin ATEŞ

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, okçuluk faaliyetlerinin gerçekleşti-rildiği 34 büyük meydan tahsis edilmiştir. Çeşitli illerdeki bu yerler “ok-meydanı” olarak anılırdı. Okmeydanlarında, belirlenmiş kural ve tertip içerisinde, üzerlerinde sürekli olarak sportif faaliyetler gerçekleştirilirdi. Buralarda atıcıların toplandıkları mekânlar da kemankeşler tekkesi, ti-rendazlar zaviyesi ve atıcılar dergâhı gibi isimler almıştır. Yalnız geçici, hatta devamlı olarak ok atılan her yere okmeydanı denmemektedir. Ok-meydanları etrafı sınır taşları ile çevrilen, içinde gerekli binaları bulunan, büyük okçuların menzil taşlarını ihtiva eden, kendine has kadrosu ve ödenekleri bulunan spor tesisleridir. Şüphesiz bu ok meydanlarının en ünlüsü, İstanbul Okmeydanı’dır.

GEBZE’NİN ESKİHİSAR KÖYÜNDE KOLERA

Yrd. Doç. Dr. Baki ÇAKIRFatih SARIKAYAKırıkkale ÜniversitesiCelal Bayar Üniversitesi

Anadolu’nun Dersaadet’e giriş kapısı İzmit sancağının Gebze kazasıydı. Gebze kazasının Eskihisar köyünde 1892 yılında belgelerin diliyle kolera-ya benzer hastalıktan dolayı bir ölüm vakası meydana geldi. Dersaadete olan yakınlığı ve Dersaadet’in giriş kapısı olması hasebiyle İmparatorluk için büyük bir tehlike olarak görülen bu ölüm hadisesinden dolayı alınan tedbirler, uygulanan karantina, halkın olaya verdiği tepki ve yine devletin olaya yaklaşımı bu çalışmada anlatılacaktır.

Page 157:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

155

1897-1898 YILLARINDA GEBZE KAZASINDA HAYVAN VEBASI

Yrd. Doç. Dr. Kurtuluş DEMİRKOLGebze Teknik Üniversitesi

Adı geçen yıllarda Kocaeli sancağına bağlı bir kaza olan Gebze’de veba-i bakari olarak adlandırılan hayvan hastalığı gözükmüştür. Başkent İstan-bul’a olan yakınlığı ve daha da önemlisi Anadolu’dan gelen hayvanların İstanbul ile arasında son geçiş noktası olması sebebiyle Gebze mezkûr konuda çok önemlidir. Eğer Gebze’den İstanbul’a hastalıklı hayvan sev-kiyatı yapılırsa bu Dersaadet’in tamamında bir salgın hastalığa yol aça-bileceği gibi İmparatorluğu her anlamda zor durumda bırakacaktır. Du-rumun öneminin farkında olan yönetimin bu konuda yaptığı çalışmalar, aldığı tedbirler, bu konu için ayrılan bütçe, ayrıca mahalli yönetimin ça-lışmaları tebliğimizin konusunu oluşturacaktır.

İZMİT BELEDİYE TABİPLERİ (19. YÜZYIL)

Prof. Dr. Nermin ERSOYYrd. Doç. Dr. Rahime AYDIN ERKocaeli Üniversitesi

19. yüzyıla ait Osmanlı Arşiv Belgelerinde İzmit’te bir tabip varlığına iliş-kin en eski belge 31 Ekim 1828 tarihine aittir. Diğerleri ise İzmit’te bu-lunan Karantinaya bir tabip tayin edilmesinden (22 Nisan 1841); Mösyö Balatos’un (8 Şubat 1858) ve Militadi Payolanos (20 Nisan 1858) İzmit’te tabiplik edebilmesinden; Meclis-i Tıbbiye’den Doktor Baranak’ın (12 Mayıs 1860) ve Doktor Aleksandır’ın İzmit’e memleket tabibi olarak ta-yin edilmesinden (16 Eylül 1860); İzmit ve köyleri ahalisinin hastalarına bakan devlet tabibi Tatos Kirkor’un azl edildiği ve yerine bir başkasının (10 Ekim 1864), İzmit Belediye Tabibi Kanyoli’nin yerine de İtalya Tıbbi-yesi’nden mezun Nilis’in tayin edildiği (19 Eylül 1865) bildirilmektedir. Belgelerden anlaşıldığı üzere bölge halkının hastalanması üzerine teda-visinden sorumlu olan hekim, memleket ya da devlet tabibi gibi isimlerle anılmaktadır.

Page 158:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

156

1871 yılında İzmit’te ilk kez Kasap Tahir Ağa Belediye Başkanı olmak üze-re üçü Müslüman, üçü gayrimüslimden oluşan Belediye Meclisi kurul-muştur. Bu tarihten sonra halkın sağlık sorunlarıyla ilgilenen hekimler için çoğunlukla belediye tabibi adı kullanılmaya başlanmıştır. İzmit Be-lediye Tabipliği ile ilgili ilk belge 6 Mart 1884 tarihlidir ve İzmit Belediye Tabibi Kirkor Efendiye rütbe verildiğini bildirmektedir. 20 Ocak 1890 ta-rihli belgede İzmit Memleket Tabibi Cerrahyan ile Karamürsel Belediye Tabibi Nazım Efendinin taltif edilmesinden; 18 Ağustos 1891 yılında İzmit Belediye Tabibi Dimitraki’nin öldüğünden; 7 Eylül 1892 yılında Mehmed Suphi Efendinin İzmit Belediye Tabibi olarak tayin istediğinden ve uygun bulunduğundan; 30 Aralık 1894 tarihli belgede İzmit Belediye ve Hapisha-ne Tabibi’nin Yahi Efendi olduğundan ve taltif edildiğinden; 11 Şubat 1895 tarihli belgede İzmit Sancağı Belediye Tabibi’nin Ahmet İbrahim olduğun-dan; 27 Temmuz 1896 tarihli belgede İzmit Belediye Tabibi olarak Hafız Mehmet Efendi olduğunda ve görevinin 4 Temmuz 1904’e kadar devam ettiği görülmektedir.

Bu nedenle bildiride; İzmit Belediyesi’nin kurulduğu yüzyılda kentimizde sağlık hizmeti sunmuş olan hekimler ile İzmit belediye tabipleri hakkında edinilen bilgilere yer verilecektir.

KOCAELİ SANCAĞI’NIN ADAPAZARI VE DİĞER KAZALARINDAKİ ECZACILARI (1874-1954)

Eyüp Talha KOCACIK

Geçmişi antik çağlara kadar uzanan Kocaeli ve civarı tarih boyunca çok farklı uygarlıkların yaşam alanı bulduğu, geliştiği bir bölgedir. Bu süreçte en büyük gelişimini ise Osmanlı döneminde imparatorluğun başkentine yakın ve Anadolu’ya açılan bir kapı olmasından dolayı göstermiştir. Ko-caeli gelişmiş bir Osmanlı vilayeti olmakla birlikte sınırları da günümüze göre daha geniş bir araziyi ihtiva ediyordu. Yalova, İznik, İstanbul’un bir bölümü, Adapazarı ve çevresi de bu merkeze bağlı idi. Adapazarı bölgenin son derece verimli bir ovası olması nedeniyle burada tarım faaliyeti her zaman ağır basmış ve Adapazarı’nın şehirleşmesi gecikmiştir.

Eczacılık tarihi açısında incelediğimizde, İzmit’te bildiğimiz kadarıyla ilk eczane 1866 yılında Serope Bulutyan tarafından açılmıştır. “Bulutyan Ec-zahanesi” şehirde uzun yıllar tek eczane ve ecza deposu olarak faaliyet

Page 159:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

157

göstermiş hatta Anadolu’nun birçok şehrine ilaç ve ıtriyat tedarikini sağ-lamıştır. Bugünkü bilgiler ışığında Adapazarı’ndaki ilk eczanenin 1874 yı-lında Aleksandros Yorgiyadis’e ait olduğunu görmekteyiz. Bulabildiğimiz ilk ecza depoları 1891 yılına tarihlenmektedir. Ecza deposu sahipleri ise Salih Berberoğlu, Kirkor Agonyan, Setrak Athanasyan, Stefan Karakal-pak ve Ohannes Muradyan olmuştur. Bu ecza depolarının pek çoğunun “afyon” ticareti ile uğraştıklarını da görmekteyiz.

Bu bildiride 1874 tarihinden başlayıp 1954 yılına kadar Kocaeli vilayete bağlı en büyük kaza olan Adapazarı ve civar kazalarında eczane açmış, hastanelerde görev yapmış, askeri eczacı olarak burada bulunmuş ecza-cıları tespit etmek amaçlanmıştır.

KOCAELİ’NDE GEBELİK, DOĞUM, LOHUSALIK VE YENİDOĞANA İLİŞKİN GELENEKSEL UYGULAMALAR

Prof. Dr. Nermin ERSOYBelgin BABADAĞPervin ŞAHİNERKocaeli Üniversitesi

Gelenek ve görenekler; bir topluluk veya toplumda çok eskilerden bu yana saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışları kapsayan uygulama-lardır. İlkel çağlardan beri evlenme, doğum, ölüm gibi geçiş dönemleri, farklı kültür ve inançtaki insanlar arasında çeşitli inanış ve retüellerle adeta kutsanmıştır. İnsan yaşamının önemli geçiş dönemlerinden olan gebelik, doğum, lohusalık dönemleri ve bebek sahibi olma, hemen he-men her kültürde mutlu bir olay olarak kabul edilmekte ve fizyolojik, psi-kolojik, sosyo-kültürel bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle bu dönemler geleneksel kültürümüzden oldukça etkilenmektedir.

Türkiye coğrafi konumu sebebiyle, tıbbi folklor açısından birçok farklı kültürün bir araya gelip farklı sentezlerin oluştuğu bir ülkedir. Ülkemizde gebelik, doğum ve bebek bakımına ilişkin yapılan çalışmalarda; işlevsel olmayan uygulama ve inançların halen bulunduğu, kadının ve bebeğin sağlığını etkilediği, bu konuda yapılacak eğitimlerin gerekli ve yararlı ol-duğu bildirilmektedir.

Page 160:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

158

Buradan yola çıkarak araştırmamızda, Kocaeli’nde kadınların gebelik, doğum, lohusalık ve bebek bakımına ilişkin geçmişte uyguladıkları ve/veya halen uygulamakta oldukları geleneksel uygulamaları tanımlamak, ortaya çıkacak sonuca göre sağlığı tehdit eden uygulamalar karşısında neler yapılabileceğine yönelik önerilerde bulunmak amaçlanmıştır. Ça-lışma yüz yüze görüşme tekniği ile Kasım, Aralık 2015 tarihleri arasında yapılmıştır. Elde edilen gebelik, doğum, loğusalık ve yenidoğana ilişkin geleneksel uygulamaların bazılarının kadına ve yenidoğana zarar verebi-lecek boyutta olduğu tesbit edilmiştir.

EBELERLE KOCAELİ’NİN 50 YILLIK DOĞUM SERÜVENİ

Yrd. Doç. Dr. Rahime AYDIN ERKocaeli Üniversitesi

Ebeleri yok ettiğinizde kadınlar arasında paylaşılan ve bir grup cerrahın, erkek kadın doğumcuların, bir araya getiremeyecekleri derin bir bilgi bi-rikimini de yok etmiş olursunuz, çünkü cerrahlar ve tıbbi eğitim almış doktorlar dünyasındaki doğum ile duygudaş kadınlar arasındaki doğum, fizyolojik olarak aynı şekilde gerçekleşmez.

Ebe Ina May Gaskin “Spiritual Midwifery” kitabından

Bu topraklarda ebeler doğumun esas kahramanı olarak; saraylarda, konaklarda, hastanelerde ve evlerde doğum öncesinde, doğumda ve do-ğum sonrasında kadınların yardımcısı ve destekçisi olmuşlardır. Bunun-la birlikte yeni doğan bebeğin bakımı ve beslenmesiyle ile ilgili görevleri de yerine getiren ebeler, toplumda her zaman saygın bir yer edinmiştir.

Ebeliğin meslek olarak kabul edilmesi ve mesleki eğitime başlanması hekimbaşı Abdülhak Molla’nın teklifi doğrultusunda, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Askeri Tıbbiye)’de ebelik kurslarının açılması ile başlamıştır (1843). Bu tarihten sonra ebelik eğitimi almamış ve çalışma ruhsatı ol-mayan ebelerin çalışması yasaklanmış, yasağa rağmen ebelik yapma-ya devam eden kadınlar cezalandırılmıştır. 1880 yılında Dr. Besim Ömer Paşa tarafından ebelik eğitimi güncellenmiş, eğitime başvurabilme koşu-lu olarak Türkçe bilme ve 30 yaşını aşmammış olma koşulları getirilmiş, eğitim konuları içerisine hasta bakımına ilişkin konular da eklenmiştir.

Page 161:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

159

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra ilk ebelik okulu Haydarpaşa Tıp Fa-kültesi bünyesinde açılmış (1928), bunu doğumevleri bünyesindeki köy ebe okulları (1937) ile sağlık meslek liselerinde (1978) ve sağlık meslek yüksekokullarında (1985) açılan eğitim programları izlemiştir. 1996 yı-lında lisans eğitimine temellenen ebelik, açılan yüksek lisans (2000) ve doktora (2012) programları ile mesleki gelişimini sürdürmeye devam et-mektedir.

Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kocaeli’nde hizmet eden ebelere ilişkin en eski belge 10 Ekim 1859 tarihli olmakla birlikte, 1902 tarihli başka bir belgede İzmit’e bağlı belediyelere ebe tayin edildiğini görmekteyiz. Koca-eli’nin yakın tarihine ışık tutması inancıyla, bu bildiride meslekte 35 yılını doldurmuş, gerek evde gerekse bir kurumda birçok doğum yaptırmış ve doğuma tanık olmuş ebelerle yapılan bireysel derinlemesine görüşmeler doğrultusunda, ebelik mesleğine ve doğuma ilişkin edinilen bilgilere yer verilecektir.

İZMİTLİ OSMANLI ÂLİMİ KARA DÂVÛD’A NİSBET EDİLEN KELÂM ESERLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Yrd. Doç. Dr. Recai ÇETRESKocaeli Üniversitesi

Karadâvudzâdeler ismiyle meşhur olan ulemâ ailesinin ilk temsilcisi olan Dâvûd b. Kemâl el-İzmitî (ö. 948/1541) İzmit’te doğmuş olup Kara Dâvud diye tanınmıştır. Kanûnî Sultan Süleyman devrinde yetişmiş olan veeği-timiniOsmanlı döneminin önemli âlimlerinden tamamlayan Kara Dâvûd, sırasıyla Bursa Kaplıca, Trabzon, Edirne Üç Şerefeli ve Sahn-ı Semân Medreselerinde müderrislik görevlerinde bulunmuş ve 929’da (1522-23) yılları arasında Bursa Kadılığına getirilmiştir. 948 (1541) senesinde vefat etmiş olup türbesi Bursa ili Yıldırım İlçesinde bulunmaktadır.

Yalnızca kendi döneminin dikkate değer âlimlerinden biri olmakla kal-mayan Kara Dâvûd’un soyundan Karadâvûdzâdeler adıyla anılan birçok âlim yetişmiştir. Özellikle mantık sahasındaki eserleri ile tanınan Kara Dâvûd’a Ma’lûmât, Şerhu Kasideti’n-nûniyye gibi birtakım kelâm eserleri de nispet edilmiştir. Ancak bu eserlerin Kara Dâvûd’a ait olup olmadığı araştırmaya muhtaçtır. İşte bu çalışma Osmanlı döneminde İzmit’in ye-tiştirdiği önemli âlimlerden Kara Dâvûd’a nispet edilen kelâm eserlerin aidiyetini sorgulayacak ve onun eserlerine dair doğru bir listeyi ortaya çıkarmaya çalışacaktır.

Page 162:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

160

KOCAELİLİ BİR ÂLİM: MUHYİDDİN MUHAMMED EFENDİ VE NOKTATÜ’L-BEYÂN ADLI ESERİ

Prof. Dr. Muhittin ELİAÇIKKırıkkale Üniversitesi

Muhyiddîn Muhammed Efendi tefsîr ve fıkıh ilminde öne çıkmış Kocaelili bir âlim olup, asıl adı Muhammed bin Muslihuddîn Mustafa’dır. Ancak, Kocaeli evliyâsından Şeyh Muhyiddîn’in dâmâdı olduğundan Muhyiddîn ve daha çok da Şeyhzâde lakabı ile anılmıştır. Babası, Sultan II.Bayezid devri şeyhlerinden Şeyh Mustafa Muslihuddîn Efendi olup bu zât, İstan-bul’da Hırka-ı şerîf Câmii yakınında Tahta Minareli Mescid’i yaptırmıştır. Şeyhzâde, tasavvufa yönelmiş, çeşitli medreselerde müderrislikler yap-mış, Efdâlzâde adlı âlimin hizmetinde bulunmuştur. Emekliye ayrıldık-tan sonra, kendi yaptırdığı mescidinde ibâdet ve tâatle meşgûl olmuştur. Şeyhzâde Muhyiddin Efendi birçok eser yazmış olup bunlar: Hâşiyetün alâ-Envâr-it-tenzîl lil-Beydâvî, Şerhü’l-Vikâye fî-mesâil-il-Hidâye, Şer-hü’l-Ferâidi’s-Sirâciyye, Şerhü’l-Miftâh lis-Sekkâkî, Şerhu Kasîde-ti’l-Bürde, Hâşiyetün alâ- Meşârıki’l-Envâr li’s-Sâgânî, Tefsîr-i sûre-i İhlâs, Ta’lîkâtün alâ-şerhi’l-Hidâye li-İbni Mektûm, Şerhu Kavâidi’l-İ’râb, Noktatü’l-Beyân gibi eserlerdir. Noktatü’l-Beyân, onun 60 sayfalık ta-savvufî bir eseri olup kütüphanelerde birçok nüshasının bulunması çok okunan bir eser olduğunu göstermektedir. Bu eser: “Risâle-i Nokta-tü’l-Beyân min-te’lîfi Hazret-i Şeyhzâde başlığı altında başlamakta ve besmeleden sonra şöyle devam etmektedir: Se-nürîhim âyâtinâ fi’l-âfâki ve fî-enfüsihüm hattâ yetebeyyene lehüm ennehü’l-hakk. Ey Talib bil ve âgâh olun kim âfâkda nişânlar vardur senün nefsünde dahi vardur, pes her kimse ki ‘âlemün nişânların kendü nefsinde bildi Allahı bildi, nitekim hadîs-i şerîfde buyurdı: Men arefe nefsehu fe-kad arefe rabbehu. Ey tâ-lib insânun cehli kendüye hicâb-ı azîmdür ve mihnet-i delimdür, gâyet yakınlığından göremezler anuniçün ırak gözedürler. Nitekim Hak ta’âlâ buyurur: Ve nahnu akrebu ileyhi min-habli’l-verîd. Pes ey tâlib, insânun şunun gibi mertebe-i kurbiyyeti vardur ki mahbûb-ı melâikedür ve efdal-i halâyıkdur ve mazhar-ı vechullah ve sırr-ı kuderullahdur. Beyt: Medh-i în âdem ki nâmeş me-berem-Kâsıram ger kıyâmet beşerem. Pes insâna hayf ola ki kendüyi gaflet perdesinden çıkarmaya varta-i helâkdan kur-tarmaya…”

Page 163:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

161

Bu eser, 22 fasıl olup her fasılda bir nokta (hakikat) anlatılmıştır. Birinci fasıl şöyledir: “Ey birâder-i âşık maksûdun bu kim nokta menba’-ı hakî-kat-ı eşyâdur kuvvet-i ezelîdür kâim bi’z-zâtdur bunun sırrında nesne is-tid’â idersin bu tafsîli key dinle ki iltimâsun hâsıl ola inşâallah. Bilgil kim Hazret-i risâlet s.a.v. bir niçe nesne evvel yaradılmışdur diyü buyurdı. Ev-vele mâ halaka’llahu’l-’akl. Ve dahi evvele mâ halaka’llahu rûhî. Ve dahi evvele mâ halaka’llahu’l-kalem. Ve dahi evvele mâ halaka’llahu nûr. Ve dahi melek-i mukarreb didi. Ve bu cevher-i evvel didi. Cümlesi bir midür yohsa her birinün hakîkati ayru mıdur? Ey birâder cümlesi bir hakîkatdür ammâ izâfât u i’tibârât yöninden esâmî-i muhtelife eylemişlerdür……”

Bildirimizde Kocaelili Muhyiddin Muhammed Efendi ve Noktatü’l-Beyân adlı eseri tüm yönleriyle analitik biçimde incelenecek ve muhtevası ile üslûbu karşılaştırmalı biçimde ortaya konulacaktır.

MEŞHUR BEYDÂVÎ ŞÂRİHİ ŞEYHZÂDE MUHYİDDİN MUHAMMED B. MUSTAFA EL-KOCEVÎ’NİN HURÛF-I MUKATTAA İLE İLGİLİ BİR RİSALESİ

Doç. Dr. Mehmet ÇİÇEKKocaeli Üniversitesi

Bu tebliğde sadece Türkiye’de değil İslam coğrafyasında da Kocevî nis-besiyle meşhur olan Şeyhzâde Muhyiddin Muhammed b. Mustafa el-Ko-cevî’ye (h. 951/m. 1544) ait bir risaleyi inceleyeceğiz. Risalemiz, Süley-maniye Kütüphanesi Reisülküttab bölümü 1115 numarada kayıtlıdır. Bu yazma, risalelerden oluşan bir mecmuadır. Yazmanın girişinde de içerdi-ği eserlerin adını veren bir fihrist bulunmaktadır.

Tebliğde öncelikle risalenin Şeyhzâde’ye aidiyeti meselesi irdelenecektir. Zira risalenin müellifinin Şeyhzâde olduğuyla ilgili sadece fihrist kısmın-da bilgi verilmektedir. Bunun dışında risalenin Şeyhzâde’ye aidiyetiyle il-gili bir bilgi bulunmamaktadır. Risalenin ferağ kaydı da mevcut değildir. Risalenin müellifini tespit sadedinde Şeyhzâde’nin meşhur tefsiri Bey-dâvî hâşiyesindeki ifadelerle bu risaledeki bilgiler karşılaştırılacaktır.

Tebliğde ele alacağımız ikinci mesele risalenin adıdır. Yazmanın başında-ki fihriste göre eserimiz “Risale fî keşfi mâ yetealleku bi sûreti’l-Bakara” adını taşımaktadır. Ancak risalenin bulunduğu varakta eserin adı bulun-

Page 164:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

162

mamaktadır. Bununla birlikte eseri tanıtıcı bir cümleyle risaleye giriş ya-pılmaktadır. Tebliğimizde risalenin adı hem verilen bu bilgilerden hem de içerikten hareketle tespit edilmeye çalışılacaktır.

Risalenin müellifi ve adı ile ilgili bilgi verildikten sonra içeriği gün yüzü-ne çıkartılacaktır. Nitekim iki varaktan oluşan risale, Bakara suresinin başında bulunan hurûf-ı mukattaa ile ilgilidir. Buna göre Şeyhzâde, Bey-dâvî’nin konuyla ilgili Envâru’t-tenzîl’inden bir cümleyle risalesine giriş yapmaktadır. Ancak bu risalenin içeriğinin, Şeyhzâde’nin Beydâvî hâşiye-sinde aktardığından farklı olduğu görülmektedir. Nitekim risalede müel-lifimiz Şeyhzâde’nin Beydâvî hâşiyesinde nakledilmeyen Zemahşerî’nin Keşşâf’ından ve bazı Keşşâf hâşiyelerinden alıntılar yapılmaktadır. Bu meyanda Kazvînî’nin “Keşfü’l-Keşşâf”ından, Teftâzânî’nin “Hâşiye-tü’l-Keşşâf’ından, Teftâzânî’nin görüşüne cevap mahiyetinde Seyyid Şerif Cürcânînin “Hâşiyetü’l-Keşşâf’ından aktarımlarda bulunulmaktadır. Son olarak Beydâvî şârihi Molla Hüsrev’den alıntı yapılmakta ve konu nihaye-te erdirilmektedir.

Risale, telif tarzı olarak şerh türünde olup bir talika hüviyetindedir. Bu manada tebliğde son olarak Tefsir şerh geleneği açısından risalenin ya-pısına yönelik bazı mütalaalarda bulunulacaktır.

İZMİTLİ MUHYİDDİN ŞEYHZADE’NİN “ŞERHU KASİDETİ’L- BURDE” ADLI ESERİNİN TANITIMI

Yrd. Doç. Dr. Ramazan ŞAHANKocaeli Üniversitesi

“Kasidetü’l-Burde” (البردة -Burde Kasidesi), adlı eser, Mısırlı su / ,قصيدة fi-şair Ebû Abdullah Şerefeddin Muhammed b. Saîd b. Hammad Busirî (ö. 695/1296) tarafından Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.) övmek için yazılmış 160 beyitlik Arapça bir şiirdir. Asıl başlığı el-Kevâkibu’d-Durriy-ye fî Medhi Hayri’l-Beriyye (الكواكب الدرية في مدح خير البرية/ Mahlukâtın Efen-disini Öven Semavi Işıklar) olan şiir, İslam âleminde meşhurdur. Busiri rüyasında Hz. Peygamberi görür ve kendisini hırkası (Hırka-i Saadet) ile örterek felçten kurtardığı için şiirini kaleme alır. Hz. Peygamberin hırka-i şerifiyle ilişkilendirildiği için “Kasîdetü’l-Burde” adını almıştır. Hz. Pey-gamber’i methetmek maksadıyla yazılan müstakil eserlerden olan Kasi-de-i Burde oldukça vecîz ve edebi bir dille yazılmış olup Hz. Peygamber

Page 165:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

163

sevgisini ifade etmede adeta bir ibadet telakki edildiğinden pek çok şerhi ve tercümesi yapılmıştır. Bu şerhlerin en önemlilerinden biri de Muhyid-din Mehmed Kocevi Şeyhzade’nin (ö. 951/1544) “Şerhu Kasideti’l- Burde” adlı eseridir.

Şeyhzâde Muhyiddîn Efendi, Kadı Beyzavî’nin bütün İslâm ülkelerinde meşhur olan tefsirine Hâşiye yazan faziletli bir zat olup, Kocaeli-İzmit-lidir. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. 951/1544 yılında vefat eden Şeyhzâde Muslihiddîn Efendi’nin kabri, İstanbul’da Emir Buharî yakınında Hoca Hayreddin mescidi Avlusundadır.

Tefsîr ve Arap Edebiyatı gibi çeşitli alanlarda eserler, özellikle şerh ve haşiyeler yazan Şeyhzadenin ezerlerinden biri de Şerhu Kasideti’l-Burde adlı eseridir.

Şeyhzade’nin bu eseri matbu olup, Abdülhamid Hamdi b. Ömer Naimi b. Ahmed Harpûtî’nin (ö. 1300/1882) “Asidetü’ş-Şehde Şerhi Kasideti’l-Bur-de” adlı eseriyle birlikte (hâşiyesinde/kenarında) basılmıştır. Eser Arapça olup İSAM kütüphanesinde mevcuttur.

Bu sempozyumda biz de İzmitli Şeyhzâde’nin bu eserini Arap Edebiyatı ve şiir tekniği açısından ele alıp değerlendireceğiz.

ABDÜLLATİF B. SADULLAH EL-KOCAVİ (EL-GEKBÛZEVÎ) VE RİBA RİSALESİ

Yrd. Doç. Dr. Ahmet EKŞİKocaeli Üniversitesi

Abdüllatif b. Sadullah 950/1550 yıllarından sonra yaşadığı bilinmekle be-raber tam olarak yaşadığı tarihleri tespit edemedik. Zira ulaşabildiğimiz tek eseri olan “Risale fi ahkami’r-riba” adlı eserinin dışında her hangi bir malumata rastlayamadık. Bu eserde sadece Kocaeli’nin Gebze ilçesin-den olduğu belirtilmektedir.

Bu risalede “Allah kabrini nurlandırsın” duasıyla Çivizade Mehmed (ö. 995/1587) ismi geçmektedir. (vr. 81a). Dolayısıyla bu tarihten sonra yaşa-mış olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu şahıs Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi (ö. 954/1547) de olabilir. Bu durumda bu tarihlerden önce yaşama-dığını kesin olarak ifade edebiliriz.

Page 166:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

164

Risale fi ahkami’r-riba adlı eser muamelata dair Arapça yazma bir eser-dir. Bu esere dair kayıt Konya Bölge Yazmalar ktp. Burdur İl Halk Ktp. Koleksiyonu numara 1610/9. 81a-84b varakları arasında tek nüsha ola-rak bulunmaktadır.

4 varak şeklinde bulunan bu eserin eksik olduğu tarafımızdan tespit edil-miştir. Ancak bu kısa risalede Sahibu’l-Hidaye (vr. 81b), Sahibu’n-Niha-ye (vr. 81b), Kıvâmüddîn Emîr Kâtib b. Emîr Ömer b. Emîr Gāzî el-Fârâbî el-İtkānî (ö. 758/1357),(vr. 81b), Sahibu’t-Tavzih (vr. 82a), Sahibu’l-Kifaye (vr. 82b) ve Sahibu’l-İnaye (vr. 83a, 83b) gibi temel kaynaklara atıfta bulu-nulması eserin ilmi değeri açısından önem arz etmektedir.

Bu risale üzerinde yapacağımız çalışmayla öncelikle bu eseri ilim dün-yasının takdirine sunmayı amaçlamaktayız. Ayrıca bu çalışmanın Kocae-li’nin kültür tarihine önemli katkılar sunacağı kanaatindeyiz.

PERTEV MEHMED SAİD PAŞA (1785-1837) DİVANINDAKİ SOSYAL, KÜLTÜREL VE SİYASÎ MAHİYETİ HAİZ MAZMUNLARIN İNCELENMESİ

Yrd. Doç. Dr. Ali CANÇELİKKocaeli Üniversitesi

Pertev Mehmed Said Paşa (Darıca, 1785 - Edirne, 1837), Hicaz asıllı sey-yid bir ailedendir. Ailesi önce Kırım’a sonra da İstanbul’a yerleşmiştir. Pertev Paşa, Hamdullah Efendi’nin torunu ulemadan İbrahim Efendi’nin oğlu olup 1785’te Darıca’daki çiftlikte doğmuştur.

19. yüzyılda devletin farklı kademelerinde görev almış, âlim, şâir, sufi, yetkin ve dürüst bir devlet adamıdır. II. Mahmud’un şahsî iltifatına maz-har olmuş, “Tuğsuz Paşa” ünvanıyla şöhret bulmuş; devletin etkin ma-kamlarında göreve getirilmiştir.

Üsküdar Selimiye Tekkesi Şeyhi Ali Behçet Efendi’ye halife olması ve II. Mahmud’un güftelerini bestelemesi yönüyle de tanınmıştır.

Pertev Paşa, çocukluğundan itibaren ilim ve sanatla meşgul olmuş ve bazı üstatlardan özel dersler almıştır. Farsça ve Arapçaya şiir yazacak derecede vâkıftır.

Page 167:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

165

Bu yüzyılda halk söyleyişini şiire yerleştirme; mahallîleşme gibi akımlara rağmen Klasik şiir, bütün özellikleriyle ve gücüyle varlığını korumuştur. Bunda payı olanlardan biri de Klasik üslupta eser vermesi dolayısıyla Pertev Paşa’dır. Klasik şiire mahsus sanatları ve mazmunları, özellikle tasavvufî söylemleri divanında kullanmaktadır.

Tebliğimizde Osmanlı sosyal, kültürel ve siyasî hayatından özellikler ih-tiva eden Divan-ı Pertev’deki bazı mazmunları tespit edip onlar üzerinde yaptığımız incelemelerle mazmunların işaret ettiği anlam dünyasını aç-maya çalışmaktayız. Bu mazmunlardan bazıları, bizlere “Padişah-toplum ilişkisi, edebî muhitler, padişahın ve devlet büyüklerinin şair ve sanatkâr-lara iltifatı, yükselmenin himaye anlayışı ile gerçekleşmesi vb” hakkında bilgi sunmaktadır. Özellikle “Himâye geleneği”nin “Nepotizm (yeğenci-lik)” olmadığı konusunda da gerekçeli açıklamalar yapılmaktadır.

Tespit ettiğimiz unsurlar, şiirin kendi sanatlı diliyle ortaya konduğundan çoklu anlam katmanlarını içermektedir. Bir beyit, padişaha, bir şeyhe ya da bir sevgiliye yönelik yorumları içermektedir. Bu konuda da açıklama-lar yapılmaktadır. Yapılan bu inceleme, Osmanlı hayat anlayışının Kocae-li’deki izlerinin sürülmesine imkân sunmaktadır.

İZMİT’İN MÜRŞİTLERİNDEN AHMED HİLMİ EFENDİ VE MÛCİDU’L-FUTÛH ADLI ESERİYLE VERDİĞİ MESAJ

Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANKocaeli Üniversitesi

XIX. yüzyıl sonları ile XX. yüzyıl başlarında İzmit’te çeşitli cami ve medre-selerde görev yapmış, Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhanevî’nin halifelerinden olan Ahmed Hilmi Ankaravî (v.1322/1916), 31 Mart Vakasını bastırmak üzere Rumeli’den gelen Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girmesine engel olmak için girişimde bulunan gerçek ve tüzel kişilerin yanısıra Ahmed Hilmi Efendi de konuyla ilgili Hareket Ordusu komutanı Mahmud Şevket Paşa’ya yazmış olduğu açık bir mektubu Volkan gazetesine göndermesi sonucu tutuklanarak beş yıl sürgün cezası için Kastamonu’ya gönderil-miştir. Kastamonu/Devrakani ilçesinde Tevfikiyye medresesinde müder-rislik yaptığı yıllarda, iman, küfre götüren sözler, nikah, talak, bidatler… gibi konuları kapsayan Muhibbu’l-Fıkh li hıfziddîn adlı eseri kaleme al-mıştır. Ayrıca bir müslümana tavsiye niteliği taşıyan ve “vasiye” başlığı

Page 168:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

166

taşıyan, önemli ve irşada yönelik Mûcidu’l-futûh adlı bir esere daha kale-me almıştır. Mûcidü’l-fütûh

Ahmed Hilmi Efendi’nin iki defter halinde hazırlamış olduğu toplam 93 varaklık bir kitap olup “vasiyet”lerden oluşmaktadır. Eserde, Kur’ân’daki tavsiye ve öğüt anlamındaki vasiyetler esas ve örnek alınarak peygam-berler, sahabe ve evliyâullahın söz ve tavsiyelerine yer verilmiştir. Bu yö-nüyle eser bir “vasiyetnâme” özelliği taşımaktadır.

İslâm geleneğinde büyük önem arz eden vasiyet yazmada, kendisinden sonra geride kalan aile efradına, müridlerine, dost ve arkadaşlarına tav-siyelerde bulunma, dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatma ve doğ-ru yöne teşvik etme, nasihat, ikaz ve uyarılarda bulunma düşüncesi etkili olmuştur. Buna bir nevi mânevî tereke de denilebilir.

Ahmed Hilmi Efendi kendisini geriye çekerek doğrudan hitap etmekten kaçınmış, büyüklerin söz ve menkabelerini aktarmak suretiyle vasiyet-lerde bulunmak istemiş olmalıdır.

Eser 1327 senesi Cemâziyelâhir ayında (Haziran-Temmuz 1909) tamam-lanmıştır. Tebliğimizde bu eser tanıtılacaktır.

İZMİT MEVLEVİHANESİ ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR

Yrd. Doç. Dr. Serdar ÖSENKarabük Üniversitesi

Mevlânâ Celaleddin Rumi hazretlerinin ölümünden sonra oğlu Sultan Veled tarafından kurulup sistemleştirilen Mevlevilik tarikatı Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca faaliyet göstermiştir. Mevlevilik, Kahire’den Belgrad’a kadar olan geniş bir coğrafyada kurulan ve mevlevihane adı verilen asitane ve zaviyeleri vasıtasıyla Osmanlı devlet ve toplum haya-tını derinden etkilemiştir. Osmanlı Devleti sınırları dâhilinde kurulan ve faaliyet gösteren yüze yakın mevlevihane içinde İzmit Mevlevihanesi’de zikredilmektedir. Ancak 19. Yüzyılın son çeyreğinde kurulduğunu düşün-düğümüz İzmit Mevlevihanesi ile ilgili olarak kaynaklarda çok az bilgi bu-lunmaktadır.

Sunacağımız bildiride İzmit Mevlevihanesi ile ilgili çeşitli kaynaklarda ve arşiv belgelerinde yer alan bilgiler derlenip toparlanarak mevlevihanenin kuruluşu, görev yapan şeyhler ve faaliyet gösterdiği yıllar bir bütün halin-de ilim âlemine sunulmaya çalışılacaktır.

Page 169:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

167

KOCAELİ İLİ’NDE KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ İĞNE OYASI KÜLTÜRÜ VE BİR USTA: AZİZE SERDAR

Yrd. Doç. Dr. Mine CANKocaeli Üniversitesi

İğne oyası, geleneksel el sanatlarımız içerisinde önemli bir yere sahip-tir. Başka bir kültürde örneği bulunmayan iğne oyası, Kocaeli İli’nde var olma çabası içerisinde bölgesel üslup ve uygulamalarda devam etmekte-dir. Bu değerleri tanıtmak ve iğne oyası aracılığı ile Kocaeli’nin geçmişine ait kültürel izleri belgelemek amacıyla, Kocaeli İli’nin kuzey kesiminde; Gebze, Tavşancıl ve Hereke’de bir alan araştırması yapılmıştır. Araştır-manın sonuçlarına göre, son yıllarda iğne oyası ile uğraşan bireylerin sa-yısının giderek azaldığı ve yaşlarının ise 46 ile 70 yaş ve üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Tamamı kadınlardan oluşan bireylerin iğne oyasını aile büyüklerinden çocuk yaşlarda öğrenmiş olmaları, yörede iğne oyasının kuşaktan kuşağa aktarılan bir el sanatı olduğunu göstermektedir. Ancak genç neslin iğne oyası öğrenmeye karşı ilgisinin giderek azalması, bu ku-şağın ardından bu sanatın yöreye ait özelliklerinin ve kültürel izlerinin yok olacağına işaret etmektedir.

İğne oyasının yöredeki en eski yaşatıcılarından olan Azize Serdar, Tav-şancıl beldesinde ikamet eden zanaatkârlarından birisidir. Çocuk yaş-larda öğrendiği iğne oyasını ilerlemiş yaşına rağmen uygulamaya devam eden Azize Serdar, bu güne kadar kızı dâhil pek çok kişiye iğne oyası öğ-retmiş bir ustadır. Yöreye ait teknikleri ustalıkla sergilemekte olan zana-atkârın ürettiği dantel görünümlü iğne oyaları birer sanat eseri niteliği taşımaktadır. Geçmiş dönemlere ait yöre adetlerini ve kültürünü çok iyi bilen Azize Serdar’dan, sünnet törenleri, çeyiz hazırlama gibi yöresel ge-leneklerde mutlaka yardım alınmaktadır.

Bu doğrultuda bildiride, Kocaeli’ne ait eski iğne oyası örneklerinden gör-seller sunularak konu tartışılacak ve kaynak kişi Azize Serdar’dan elde edilen bilgiler doğrultusunda motif isimleri ve iğne oyası ile ilgili gelenek-ler hakkında bilgiler sunulacaktır.

Page 170:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

168

KOCAELİ KÜLTÜR VARLIKLARI

Dr. Taner AKSOY Kocaeli Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu

Asya ile Avrupa’nın birleştiği ve en önemli geçiş noktasında yer alan Ko-caeli Bölgesinin aynı zamanda su kaynaklarının zenginliği ve fauna, flora çeşitliliği nedenleriyle binlerce yıldır yerleşim alanı olarak seçildiği bilin-mektedir. Kocaeli ve çevresinin en eski bilinen yerleşim alanları Kara-mürsel Valide Köprü höyüğü ve Derince Çenedağ Arkeolojik alanıdır. Bu alanlar bilimsel olarak detaylı incelenip, arkeolojik kazıları gerçekleşti-rilirse Kocaeli tarihi için yeni bilgilere ulaşmak mümkün olacaktır. Tari-hi devirlerde Başiskele’de yer alan İ.Ö.712 kurulduğu belirtilen Astakos kenti ile bugünkü Orhan Mahallesi merkezli tüm İzmit’i içine alan İ.Ö. 264 yılında kurulduğu belirtilen Nikomedia kentleri karşımıza çıkmaktadır. Roma devri sonrası Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet devirlerinde de ke-sintisiz bir yerleşime sahip olan Kocaeli zengin Kültür ve Tabiat Varlık-larına sahiptir.

Kocaeli ilinin Kültür Envanterinin çıkarılması çalışmalarına 2007 yılında Kocaeli Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün kurulması ile başlanmıştır. Kocaeli ilinde Koruma Bölge Kurulu Müdür-lüğü’nün kurulması çok önemli gelişmelere yardımcı olmuştur. İlimiz-deki birçok yapının tescili gerçekleştirilmiştir. Eksik veya yapılamamış Arkeolojik, Kentsel ve Tarihi alanlar, Sit Alanı olarak belgelenmiş ve ilan edilmiştir. Bir çok anıtsal yapıya ait Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Koca-eli Valiliği İl Özel İdaresi ve İlçe Belediyeleri tarafından hazırlatılan rölöve, retitüsyon ve restorasyon projeleri onaylanmış ve sonrasında onarımları gerçekleştirilmiştir. Kocaeli ili dâhilinde; 72 adet Arkeolojik Sit Alanı, 9 adet Kentsel Sit Alanı, 1 Tarihi Sit Alanı vardır. Tek yapı tescili olarak 654 adet kültür varlığı mevcuttur. Kültür Varlıklarının yoğunluğu İzmit kent merkezinde yer almaktadır. İzmit ilçesinde 17 adet Arkeolojik. Sit Alanı,1 Kentsel Sit Alanı,1 adet Kentsel Arkeolojik Sit Alanı ve 293 adet tescilli Anıtsal Tek Yapı bulunmaktadır. Her geçen gün yenilerinin eklendiği ve sayılarının arttığı kültür varlıklarımız, aynı zamanda bakım ve onarımları yapılarak eski fonksiyonlarında veya yeni verilecek fonksiyonlar ile kulla-nılarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.

Page 171:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

169

ALTI KOCAELİ TÜRKÜSÜ ÜZERİNE ANALİZ

Doç. Dr. Feyzan GÖHER VURALDoç. Dr. Timur VURALNiğde Üniversitesi

Türküler, içinden çıktıkları tarih, coğrafya ve bu ögelerle bağlantılı olarak ait oldukları kültür hakkında önemli bilgiler barındırırlar. Türkü sözleri-nin analizi, bölgesel olaylar, kültürel değerler, bireysel ya da toplumsal bazda çekilen sıkıntılar ya da yaşanılan sevinçler gibi çeşitli olgulardan; bölgede sık kullanılan eşyalar, kişisel araç gereçler, sevilen renkler, sa-yılar gibi bilgilere kadar pek çok verinin elde edilmesini sağlar. Bu an-lamda kimi zaman diğer yazılı tarihi belgeler kadar ışık verici olan türkü sözleri, barındırdıkları motif ve simgelerle birer kültür hazinesidir.

Türkülerin müzikal analizleri ise yoğun kullanılan ses alanı (tessitura), o ses alanındaki melodik hareketlerin özelliği, ritmik yapı gibi pek çok ögeye bağlı olarak gerçekleştirilir. Bu analizler, müzik eserlerinin tanım-lanmasında ve bölgesel müzik kültürünün niteliğinin belirlenmesinde önemli rol oynarlar.

Betimsel karakterli bu çalışmada, Kocaeli yöresine ait altı türkü üzerin-de araştırma yapılmıştır. Araştırmada türkülerin gerek söz analizleri, gerekse müzikal analizleri gerçekleştirilmiştir. Türkü sözleri, ana konu, ifade biçimleri, kullanılan araç gereç, kıyafet ve aksesuarlar, sık kullanı-lan renkler, bölge isimleri gibi alt başlıklar halinde önce her türkü için tek tek, daha sonra altı türkü için genel bir analiz şeklinde gerçekleştirilmiş-tir. Müzikal analiz ise türkülerin makamsal niteliği, usulü, ses alanı, yo-ğun kullanılan ses alanı, sık kullanılan ritmik kalıpları, melodik yürüyüş nitelikleri gibi alt başlıklara bağlı olarak önce her türkü için tek tek, daha sonra altı türkü için genel bir analiz şeklinde yapılmıştır.

Page 172:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

170

İZMİT TARİHİNİN SESLİ TANIĞI: İZMİT KENTİ MÜZİK KÜLTÜRÜNDE TARİHİ BİR İMGE OLARAK “BANDO”

Yrd. Doç. Dr. Gülşen ERDALKocaeli Üniversitesi

Bir müzik topluluğu o toplumda yaşayan bireylerin duygu ve düşüncele-rini yansıtmak için son derece etkili bir iletişim aracıdır. Bu topluluk milli duyguların ve ortak heyecanların, heves ve tutkuların ifade edildiği bando olduğu zaman toplumun çok daha fazla bireyine ulaşma gücünü ele ge-çirmiş olur. Nitekim tarihimizde Mehter bandosunun dünyada Osmanlı Ordusu üzerindeki motivasyon gücü hatırlandığında bando müziğinin et-kin gücü kanıtlanmış olur. Milli mücadele öncesi İzmit kentinde bando oluşması için maddi imkânların olmaması, kent halkının ileri gelenle-rinin ve kent yönetiminin destekleriyle bu zorlukların aşılması bir kenti bir araya getirme açısından bando topluluğunun ve dolayısıyla müziğin gücünün ortaya konması olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradan hare-ketle mutasarrıflık döneminde milli mücadeleye oradan da cumhuriyete İzmit şehrinde yaşamış ve günümüze etkilerini aktarmış olan bando-mı-zıka topluluklarını, İzmit kenti tarihçesinin müzikal kimliğinin sesli birer tanığı kabul etmek gerekir. Gerek İzmitli gençlerin Mutassarrıf Mazhar Müfit bey’in desteğiyle, milli mücadele öncesi hevesli gençlerden azınlık bandolarının hâkimiyetine son vermek amaçlı kurdukları “İzmit Heves-karan Musiki Cemiyeti” ve gerekse milli mücadele sonrası askeri ban-dolar kentin müzik kültürünün oluşumunda etkili olmuşlarıdır. Bu çalış-mada tarihsel süreçte İzmit kentinin müzikal kimliğinde önemli yeri olan “bando” olgusu

Page 173:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

171

KOCAELİ HALK İNANÇLARININ KÖK HÜCRELERVE KIZL İNANCI

Dr. Yaşar KALAFATTürk Halkbilimi Kültür Strateji Araştırma Merkezi

Biz, bu çalışmamızla Anadolu halk inançlarını renk bazında ele alırken, onların inanç tarihi açısından da üzerinde duruyoruz. Bu kere Kocaeli ta-rihi coğrafyasını ele, alan olarak ve kızıl, Al/Hal Ruhu’nu da tema olarak ele aldık. Böylece Yunan mitolojisi-İran mitolojisi ve Siyasi İsrailiyattan hareketle oluşturulmak istenilen değerler dizilerine karşı, Anadolu’ya ve bu arada Kocaeli yöresine taşınmalarının izlerini, Süleyman Şah dönemi ile başlayan Bozkır kültürünün inanç-renk bağlantısını halk inanmaların-da ve sözlü kültür unsurlarında arıyoruz.

Böylece, yazılı kaynakların ve maddî, tarihî kültür verilerinin, sözlü kül-tür verileri ile kimliklendirilebileceklerini bu arayışın mitolojik boyutla tamamlanabileceğini Süleyman Şah dönemini de içeren Gence- Kocaeli halk inançları karşılaştırmasından hareketle izah ediyoruz.

Al-Al Ruhu üzerinde Gence-Kocaeli halk inançlarından hareketle kar-şılaştırmalar yaparken Batı Türklüğü mitolojik köklerine ulaşabilen bir kapı aralıyoruz.

Hayatın muhtelif geçiş dönemlerinden, etnografyadan, toplu merasim-lerden, saray ve halk yaşamından, av sahnelerinden çeşitli örneklemeler yapıyoruz.

Kızıl hayatın tüm safhalarında doğunda, kurbanda, kınada, toyda, savaş-ta, ölümde, ölüm sonrasında hükmünü sürdürürken, kızılla özdeşmiş ol-mak, adeta kut bağlantılı idi. Sanki kara budun kızılın koruyuculuğundan nispetince mahrumdu, nasipsizdi. Şahın hayatındaki kızılın yeri onun pa-yınca idi. Yabancı kimse elçi de olsa, ona resmi itibar etmek farklı şeydi, onu da kızıla boyayarak kızılla anlatmak çok farklı ve adeta olmayan bir şeydi.

Kızıl koruyordu. Koruyucu kızılın koruyuculuğundan istifade etmiş olmak belki ona inanmak ve belki de ona zamanında saçı yapmış olmakla müm-kündü.

Kırmızı Çizgi’ler, çizgi sahibinin korunma çizgileri ve koruma çizgileri-dir. Sizin kırmızıçizginin sizin koruma çizginiz iken o çizgi benim korun-

Page 174:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

172

ma çizgimdir. Bu kırmızı/al çizgi bazıları için sarı çizgi olarak bilinmiştir ki, Sarı Albastı hatırlanmalıdır. Bu hal koruyucu ve korunucu kuralları getirir. Taraflarda korumacı ve korunmacı kuralların karşılıklı farklılığını getirir ki, getirmiştir.

Bir ara açıklama adına denilebilir ki;

Anadolu Türk Halk inançlarının mitolojik köklerini ararken, Türkiye’de ardı sıra yayınlanan İran mitolojisi yayınları dikkatimizi çekiyordu. Yunan mitolojisi yayılma alanı kapsamına girmiş olmaktan sakınılırken, Anado-lu’da Türk mitolojisinin izlerini arama çalışmalarında karşımıza İran mi-tolojisinin alanına girme engeli çıkmıştadır.

İran mitolojisinin tarihi coğrafyası Anadolu’yu da M.Ö dönemlere kadar uzayarak kapsıyordu. Bu çalışmaların izahlarında yer alan kodlar ve kült-ler Türk mitolojisinin yapı taşları ile örtüştürülmüşlerdi. Diğer taraftan yaşayan İran Sözlü kültürü ile İran mitolojik dönemi arasında bir sürek-lilik vardı.

Anadolu Türk mitolojisinin tarihi derinlikleri aranırken 12. yüzyıldan ev-veli için Altay Türk coğrafyası verilerine başvurmak zorunda kılınıyordu. Bilinen bir süreklilik pek kurulamamıştı.

Anadolu halk inançlarında kızıl rengin izahında olduğu gibi Zerdüşlük veya İsrailiyatta izahı yoktu. Bunların tespiti Alevî inançlı halk kesiminin inançlarında daha yoğun mehaz içeriyordu. Bu konudaki bilgiler şekillen-dirilmemiş veya ilişkilendirme oldukça yüzeysel kalmıştı.

Azerbaycan’da, Gence’de ve Şeki’de yaptığımız tespitler, kızıl etrafında oluşan inançlarda olduğu gibi, bize kopuk bulguları ilişkilendirmek ve teşhise yönelme imkânı vermiştir. Evvelce yaptığımız al konusu farklı bir muhteva ve mitolojik derinlik kazanmıştır. Kocaeli’ni merkeze alan çalış-mamızla her iki Türk coğrafyası halk inanmalarında bu konuda karşılaş-tırma yapılabilmiştir.

Buna göre; Anadolu’da bilhassa kırsal kesimde kızıl etrafında oluşmuş yaşayan inançların kaynağını bulabilmek için Azerbaycan ve bilhassa Gü-ney Azerbaycan Türk halk inançları mitolojik boyutları ile bilinmeli idi. Bu bilinçlenme bizi Türk halk inançlarının batı Türklüğüne götürebilecek, yukarıda da değindiğimiz süreklilik ihtiyacı da kopukluktan kurtarılacak-tı. İran Türk halk inançları kültüründe Şii İslamin dışında bir boyut daha vardı ve bu boyut gün ışığına çıkarılmalı idi.

Anadolu Türk İslam anlayışının kırsal kesimindeki yapılanması ile Bütün

Page 175:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

173

Azerbaycan Türk İslam anlayışının kırsal kesimdeki yapılanmasının ara-sında bir kırılma yaşanmıştır. Bunlardan Anadolu ki yapıyı Sünni İslam ve Azerbaycan’daki yapıyı ise Şii İslam örtülemiştir. Günümüz halk inançla-rından yola çıkılarak mitolojik döneme yapılacak seyahatte İran Türk halk inançlarının içerdiği mitolojik şifrelerin formüle edilmeleri daha kolaydır.

Anlatmaya çalıştığımız husus Anadolu halk inançlarından yola çıkıla-rak Türk mitolojik kimliğini inşa sürecinde bir kısım Alevi Türk kesimin inançlarındaki veriler, yoldaki işaret taşları gibidirler. Bu taşların belirtil-meğe çalışılan özelliğini bir kısım Azerbaycan Türk halk inançlarında net olarak görmek mümkündür.

Bahattin Ögel’in ve Abdulkadir İnan’ın Türk mitolojisinde Al/Hal Bas-tı inancına açıklık getirirlerken inancın Eski Türk inanç Sisteminin bir bakiyesi olduğunu anlatırlar. Türk halk inanç dünyasının her kesiminde varlığını çeşitli efsanelerle sürdüren bu inanç ile ilgili Aras Vadisi’nden yapılan tespitler, altın anlamında da kullanılan kızıl ile al renk anlamında kullanılan kızıl ilişkilendirmesi bakımından daha zengindir.

Al, Kızıl, Kırmızı psikolojide derinliği, bilinmeyenin ulaşılmazlığını, ulaşıl-ması zor olanı anlatır. Bizim muradımız renklerin genel mesajları, ima-jınaysan, dışardan algılanışı veya sadece Türk kültüründe renklerden bir rengin yerini anlatmak değildir.

İran ve Anadolu Türk’lerinin İslamiyet’ten evvelki Türk İnanç Sistemi, Batı Türklüğü bu iki coğrafyada İslamiyet’le müşerref olunca doğal ola-rak eski dinlerinin izleri ile farklı bir İslam anlayışı oluşturdu. Bu yapılan-ma ilk yıllarından itibaren sürekli olarak Eski Türk İnanç Sistem’inden İslamiyet’e everilmeğe yüz tuttu. Türk İslam’ı denilebilecek bu yapılanma her yüzyılda tanıştığı yeni dinin yapısı ile bütünleşirken eski inanç siste-minin üzeri küllenmeğe başlandı. Bu küllenme İran Türk coğrafyasında, bazı bölgelerde daha yüzeysel oldu. Bu farklılaşma veya yeni yapılanma Osmanlı Türk coğrafyasında Arap İslam’ına yönelme ve İran Türk coğraf-yasında da Fars İslam’ına yönelme şeklinde adlandırılır oldular. Anadolu Türk-İslam’ında Alevi inançlı Müslüman kesimde eski inançların izlerini bulmak Sünni Anadolu İslam’ına nazaran daha kolaydır. İran Türk- İs-lam’ının Kızılbaş olarak bilinen kesiminde ise bu inanç bulguları daha yoğundur.

Bu açıklamamızla amaç, tek olan tek olan İslam’ı, elbette ki farklı isim-lerle çoğaltmak değildir. Yapılabilen tespitlerin sağlıklılığı nispetinde, denilebilir ki, Kızılbaşlık veya Kızılbaş İslamlık Tengriicilik inancı ile İs-

Page 176:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

174

lamiyet arasında, bazı inanç hususları itibariyle geçiş noktasındadır. Bu özelliği ile Kızılbaşlık, batı Türklüğünün mitoloji çalışmalarında yol aydın-latıcı özelliğe sahiptir.

Türk kültüründe kızıl, kırmızı ayrıntılı incelenmiş, kırmızı rengin sem-bolünün kan olduğu, belirtilmiş, bu rengin ahlakı boyutu, ergenlik rengi olduğu da B.Ögel tarafından izah edilmiştir. Kızıl bayrak, kızıl tuğ, al bay-rak anlamları, kızıl türlerinden ak kızıl, kızıl ala, kızıl yeşil, kızıl doru, kızıl boz, kızıl kara, kızıl yağız, kızıl sarı gibi hususlar üzerinde de keza B. Ögel ayrıntılı olarak durmuştur. Biz daha ziyade kızıl/alın al ruhundan hare-ketle anlamı üzerinde yoğunlaşmak suretiyle mitolojik döneme yolculuk yapmak istiyoruz.

Türklüğün eritilip yok edilmesi için, Türk coğrafyasının tarih boyunca is-tilalar, iskânlar, demografik hareketlerle bozulduğu bilinir ve haklı ola-rak tepki gösterilir de, bu birliğin aynı amaçla çok daha evvel Türk ruh birliğinin bozulması ile sağlandığı üzerinde durulmaz. Bozulmuş coğrafi bütünlüğün tekrar sağlanması Türk coğrafi bölgeleri arasındaki ruh bir-liğinin sağlanması mümkündür. Ruh birliğinin sağlanmış olması Türk bölgelerinin birleşmiş olması demektir.

Türk kesimlerinin ruhları üzerinde yapılan eritme, çözülme, başkalaştır-ma operasyonları onların köklerinden koparılmaları ile izah edilir. Kök-lerinin derinliklerine ulaşabildikleri nispette Türk kesimleri, o derece bir bütünün parçaları oldukları gerçeğinin farkında olacaklardır. Mito-loji, halk inanmaları-mitoloji bağlantısı bu bakımından millet hayatında önemlidir. Biz bu önemi Kocaeli-Gence bağlamında kızıldan yola çıkarak anlatmak istedik.

GAZİ SÜLEYMAN BEY CAMİLERİ ÜZERİNE BİR DENEME

Yrd. Doç. Dr. Özkan ERTUĞRULTrakya Üniversitesi

Osmanlı Devleti’nin henüz başlangıç aşamasında, bir Bey olarak tarihe geçen ve bu süreçte belki de inanılması çok zor olan pek çok işi büyük bir başarı ile halleden ve kabul edilen genel görüşlere göre de talihsiz bir şekilde ölen Süleyman Bey çok da uzun olmayan hayatında pek çok esere imza atmıştır. Bu eserler hiç şüphesiz kayıtlara geçenler kadar de-ğildir. Ancak sürekli olarak ele geçen yeni buluntular ışığında daha çok

Page 177:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

175

bilgi sahibi olabiliyoruz. Hatta bunlardan bazıları başka kişilere ait olarak gözükse de aslında Süleyman Bey’e ait olması kuvvetle muhtemeldir. Bu bildiri sebebi ile bu noktaya da değinilecektir.

Süleyman Bey’in günümüze kadar ulaşan ve ne yazık ki sayıları çok faz-la olmayan kayıtlarından ve bilgilerden Bursa ve çevresinden başlayarak bugünkü Yunanistan içlerine kadar pek çok eser inşa ettirdiğini anlıyo-ruz. Tabii ki bu inşaatlar belirli bir sistem takip etmeleri açısından da önemlidir. Ayrıca sadece cami değil pek çok tarzda başka inşaatlara da el atmıştır. Fakat biz bu bildirimizde sadece camileri üzerinde duracağız. Aslında diğer üzerinde duracağımız nokta bu dönem kayıtlarının ilginç bir şekilde fazla olmadığıdır. Ayrıca Süleyman Bey ve bu tarih çerçevesinde inşa edilen pek çok yapı ne yazık ki günümüze çok fazla sağlam gelme-miştir. Gelenlerde o kadar değişikliğe uğramıştır ki, bunları tanımlaya-bilmek neredeyse imkânsız gibidir. Ve aslına uygun olmayan restorasyon çalışmaları da bu yok oluşta önemli bir rol oynamaktadır.

Özetle Süleyman Bey’in yaşamı ile ilgili vereceğimiz bazı küçük detaylar-dan sonra O’nun inşa ettirdiği camiler ele alınıp, dün ve bugünkü durum-ları üzerinde durulup, inşa sistematikleri açısından incelenecektir.

İZMİT’İN FETİH SİMGESİ “GAZİ SÜLEYMAN PAŞA CÂMİ-İ ŞERÎFİ” (NÂM-I DİĞER ORHAN CAMİİ)

Volkan ŞENELKocaeli Büyükşehir Belediyesi

Uzun bir süre Roma ve Bizans egemenliği altında kalmış olan İzmit, Os-manlı Sultanı Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın ikinci çeyreğinde fethedi-lerek, bir Türk yurdu haline getirilmiştir.

Sultan Orhan Gazi döneminde 1337 tarihinde kesin olarak gerçekleşen fetih sürecinden sonra, Osmanlı coğrafyasının farklı bölgelerinden getiri-len birçok oymak, aşiret ve cemaat İzmit’e iskân edilmiş, bu yeni Osmanlı şehrinde kurulan vakıflar aracılığıyla da ilk imar faaliyetleri gerçekleşti-rilmiştir.

Bu dönemde şehre hâkim bir tepede (günümüzde Orhan Mahallesi), İç-kale’nin içerisinde inşa edilen ilk dini yapılardan biriside Gazi Süleyman Paşa Câmi-i Şerîfi’dir. Camii, Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman

Page 178:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

176

Paşa tarafından 1332 yılında (1337’deki kesin fetihten önce) yaptırılmıştır. İzmit’teki Türk dönemi yapılarının en eskilerindendir.

Asıl adı “Gazi Süleyman Paşa Câmi-i Şerîfi” olan yapının ismi zamanla değişerek, “Orhan Camii” olarak anılmaya başlanılmıştır. Bu isim deği-şikliğinin ne zaman olduğu kesin olarak bilinmemektedir.

Bazı kaynaklarda yapının eski bir kiliseden camiye çevrildiği ifade ediliyor olsa da, 2015 yılında T.C.Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul II. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan geniş kapsamlı restorasyon çalış-masında uzmanların yaptığı incelemelerde, caminin kiliseyle ilgili hiçbir ilgisinin olmadığını tespit etmiştir.

14. yüzyılda yapılmış olan cami; 19. yüzyılda (1843), 20. yüzyılda (1947, 1967, 1969, 2004, 2007, 2015) çeşitli onarımlar geçirmiş, orijinal yapıya göre birçok değişikliklere uğramıştır. Caminin günümüzdeki hali, 1843 yılı sonrası Sultan Abdülmecid’in emriyle gerçekleştirilen onarım sonrası ortaya çıkan durumu yansıtmaktadır.

Kuzeybatı-güneydoğu istikametinde, dikdörtgen planlı, yöresel taş, tuğla, mermer ve ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiş olan yapı, erken Os-manlı dönemi eserlerinden olması yönüyle oldukça önemlidir.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÖRFEZ’İN PARILDAYAN İNCİSİ: İZMİT’İN SAAT KULESİ

Yrd. Doç. Dr. H. Kamil BİÇİCİGazi Üniversitesi

Medeniyetin bir göstergesi olan teknolojik gelişmelerin sonucu ortaya çı-kan Saat Kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. yüzyılda yaygınlaşmışsa da; Osmanlı topraklarına Kanunî döneminden hemen sonra XVI. yüzyılın sonlarında girmiştir. Osmanlı’daki saat kulelerinin ilk izlerine Balkan-lar’da, Banyaluka Ferhat Paşa Camii (1577) ve Üsküp Saat Kulesi (1593) ile rastlanmaktadır. Osmanlı gündelik hayatına XVI. yüzyılın sonunda giren saat kulelerinin yapımı, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Batı’dan Doğu’ya doğru giderek artmıştır. Osmanlı Devleti’nde kent ve kasabalarda saat kulesi yapımının hızlanmasında, Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) yirmi beşinci cülûs yıldönümü vesile olmuştur. Sultan Abdülhamit 1317 Hicrî yılında (1899-1900) yayınladığı bir “irâde-i seniyye” gereğince, kendi

Page 179:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

177

namına birçok vilâyet ve sancaklarda büyük saatlerin yapılmasını em-retmiştir. Bu irade üzerine ülkenin birçok yerinde saat kulesi yapımına gidilmiş, saat kulelerinin bir çoğu bulundukları yerde olduğu gibi İzmit’te de şehrin simgesi haline gelmiştir.

İzmit, Kemalpaşa Mahallesi’nde Av Köşkü ile Atatürk Heykeli arasında, tepe üzerinde yer alan Saat Kulesi’ni, İzmit Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü nedeniy-le yaptırmıştır. Saat Kulesi’nin mimarı, Mimar Vedat Bey’dir. Fakat bunun yanında yapının Ermeni azınlık mimarlarından Mihram Azaryan tarafın-dan inşa edildiği, planının çizildiği de rivayet edilmektedir. 31 Ağustos 1900 tarihinde İzmit Saat Kulesinin temeli atılmış ve kazılan temeli ve koyulan bir kaç parça taş belli bir süre orada kalmıştır. Bunun nedeni ise, İzmit Belediyesinin daha önemli konulara öncelik vermesidir. Ayrı-ca halkın ve yerel yönetimin imkanlarının kısıtlı olması da saat kulesinin yapımının gecikmesi için önemli bir etken olarak görünmekteydi. Temel atıldıktan 2 yıl sonra İzmit saat kulesi çeşitli zorluklara rağmen tamam-lanabildi. Kulenin saati 1929 yılında görülen lüzum üzerine Mustafa Şemi Pak tarafından yeniden imal edilerek, yerine konulmuştur. Kulenin giriş kapısı yanındaki Türkçe bir kitabe üzerinde SEKA tarafından 1970’te ona-rıldığı ibaresi yer almaktadır.

Yapıda Hereke ve Tavşancıl’dan getirilen traverten taşlarla Neo-klasik üslupta inşa edilen kulenin üç tarafında çeşmeler bulunmaktadır. Saat Kulesi’nin üç tarafında bulunan sebillerin alınlığında ve kapısı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerde “1318 Belediye etti inşa bu kule ile çeşme-i Seyit Kamari’ye” yazılıdır. Orta kattaki yuvarlak kartuş içeri-sinde de Sultan II.Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır. Saat Kulesi, sa-atin köşelerinde ikişer sütun ve kenarlarında yuvarlak kemerli sebiller bulunan kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. 3.65x3.65 m ölçülerin-deki kare planlı kulenin üç yüzü, mermer motifli çeşmelerle süslenmiş olan dört katlı kule, ikinci katındaki seyir balkonundan itibaren daralarak yükselmektedir. Seyir balkonu altında ağırlık taşımayan sadece süsleme amacına yönelik yivli sütunlar dikkat çeker. Sebiller basık yuvarlak niş şeklinde olup, silmelerle çevrelenmiştir. Ayrıca sebillerin profilli birer teknesi bulunmaktadır. Buradaki sebilli kaide üzerinde yükselen kule-nin köşeleri pahlanmış kare prizma şeklindedir. Kaide ile gövde arasına bir balkon yapılmıştır. Bundan sonra gövde enine üç silme ile dört kata bölünmüş, üzeri de piramidal bir külah ile örtülmüştür. Kurşun kaplı sa-çaklı bir çatısı, kendine has uzun külahı ile eski dönem masallarından fırlamış gibi, şehre ayrı bir ahenk katmaktadır. Geniş saçakları olan bu

Page 180:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

178

külahın altında dört yöne yönelik birer saat kadranı yerleştirilmiştir. Ku-lenin dördüncü katında saat odası, dört cephesinde ise 80 cm çapında olan saat kadranı bulunmakta olup, şehrin pek çok tarafından görülebi-len konumuyla oldukça dikkat çekmektedir.

İzmit Saat Kulesi bir asırdan fazla geçmişe sahip, mimarisi ve kitabele-riyle gerek İzmitliler de, gerekse şehre gelen insanlarda hayranlık uyan-dıran, İzmit halkına her gün, her saat eşlik eden, zamanın değil aslında ömrün gelip geçiciliğini hatırlatan, İzmit’in simgesi haline gelen heybetli ama bir o kadar zarif bir saat kulesidir. Varlığı her daim insanların gönül-lerinde derin izler bırakmıştır. Genç yaşlı demeden dostların, arkadaş-ların, sevgililerin buluşma noktası, zamanın habercisi, adeta şehrin za-mana direnen koruyucu bir bekçisidir. İzmit saat kulesinin altına yapılan eklemelerle saat kulesinin çevresi daha gösterişli bir hal almıştır. Saat kulesi adeta, İzmit’i bir şemsiye gibi kuşatarak, kendi varlığını, tarihten aldığı, taşıdığı izlerle yansıtmakta, İzmit’i nadide bir incinin parlaklığıyla ışıldattığı gibi ülkemizi de aydınlatmaktadır.

ÇOBAN MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ’NİN OSMANLI KÜLLİYELERİ İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Prof. Dr. Hamza GÜNDOĞDUSakarya Üniversitesi

Türk sanatı açısından önemli eserlerin boy gösterdiği Gebze; XVI. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren daha da önem kazanmıştır. İlkin Orhan Bey za-manında Osmanlı hâkimiyetine giren Gebze ve çevresinde ilk yapılaşma ortaya çıkmıştır. İmparatorluğun en geniş sınırlarına eriştiği XVI. yüzyılda Gebze, Doğuya yapılan Hac, sefer ve kervanlar için daha da önem ka-zanmıştır. Mısır valiliği de yapmış olan Çoban Mustafa Paşa’nın 1521’de İstanbul’a dönüşüyle birlikte oradan getirdiği malzemelerin de kullanı-mıyla Gebze’de önemli bir külliye vücuda getirilmiştir.

Cami, medrese, kütüphane, türbe, imaret, han, tekke, paşa odaları, da-rüşşifa gibi birimlerden oluşan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, mimari açıdan önemli güzergâhlardaki menzil külliyesi geleneğini canlı tutar-ken, daha sonraki menzil sitelerine de model teşkil etmiştir. Bu manzu-me, plan ve düzenleme açısından Osmanlı menzil külliyelerinin gelişmiş örneklerinden biri olmanın yanında; renkli taş, çini, tuğla ve kalemişi

Page 181:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

179

süslemelerinde geleneksel çizgileri takip ederken, Mısır’a özgü çini ve renkli taş kaplamaları üzerinde barındırması bakımından önemlidir.

Külliyenin önemli güzergâh üzerinde bulunmasının yanı sıra, plan düzeni ve süslemeleri bakımından da gösterdiği özellikler, bu bildirinin konusu-nu içermektedir.

GEBZE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA CAMİ SÜSLEMELERİNİN ÜSLUP VE ESTETİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOPYüzüncü Yıl Üniversitesi

Kocaeli’nde Osmanlı döneminden kalma birçok mimari eser olmasına rağmen; klasik özelliklerde iki külliye dikkat çekmektedir. Bunlardan biri Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, diğeri de İzmit Pertev Paşa Külliyesi olup, her ikisi de Osmanlı menzil külliyesi özelliği göstermektedir.

Osmanlı klasik dönem mimarisine şüphesiz Mimar Sinan damgasını vur-muştur. İslam mimarisinin karakteristik özelliklerinden biri sanatçıların kendilerini geri planda tutma özelliğidir. Bu batı sanatının aksi bir durum sergilemektedir. Bunu İslam medeniyeti içerisinde değerlendirebileceği-miz Osmanlı mimarisinde de görmek mümkündür. Maalesef Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk dönemlerinde estetik ve sanat batı düşüncesi temel alı-narak değerlendirildiğinden, Osmanlı eserleri başta olmak üzere İslam mimari eserleri İslam estetiğinden yoksun değerlendirmelere tabi tutul-muştur.

Türkiye’de Sanat Tarihi çerçevesinde yapılan çalışmalarda kültür varlı-ğını “sanat eseri” yapan estetik özelliklerden ayrı tutup, değerlendirmek gelenek olmuştur. Bu durum Gebze Çoban Mustafa Cami ve süslemeleri için de geçerlidir. Hakkında yapılan bilimsel çalışmalar bu minval üzerin-de olan söz konusu yapı ve süslemeleri üslup ve estetik açıdan değerlen-dirilecektir. Osmanlı- Memluklu sanat zevklerinin ve üslubunun yansıtıl-dığı, İslam mabedi olma vasfının bu estetik anlayış içerisinde ele alındığı yapıdır. Yapının dış ve iç mimari dokusuna işlenen ve her bir mimari ele-manda ayrı ayrı ele alınan süslemeler; hat yazıları ile soyut geometrik ve bitkisel motif ve kompozisyonlara yansıtılmıştır.

Bu bildiri kapsamında camide görülen süslemelerin üslup açısından ele

Page 182:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

180

alınması yanında, İslam estetiğindeki görünürlüğü “Osmanlı ve Memluk-lu kimlikleri altında yansıtılması irdelenecek ve değerlendirilecektir.

İZMİT VE ÇEVRESİNDE SEKA’YA BAĞLI SANAYİ DIŞI YAPILAR

Yüksek Mimar Özden Senem EROLKocaeli Büyükşehir Belediyesi

1929 dünya ekonomik bunalımını diğer ülkelere göre daha az zararla kapatan Sovyetler Birliği’nin sanayi planları örnek alınarak 1933 yılında ülke genelinde 1. beş yıllık sanayi planı hazırlanmıştır. Bu çerçevede ku-rulan KİT’lerden biri olan Sümerbank tarafından İzmit’e Kağıt Fabrikası yapılmasına karar verilmiştir. İşte SEKA, 1. Sanayi planı çerçevesinde, Cumhuriyet’in ilk sanayi programlarından biridir. Öngörülen program dâhilinde Sümerbank, selüloz ve kağıt sanayisi adına inşa ettiği üretim yapılarıyla birlikte, fabrika alanı ve çevresinde SEKA çalışanları için bir yaşam alanı oluşturmuş ve oluşturduğu yerleşkenin barınma, eğitim, sağlık, spor, kültürel ve sosyal alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamaya gay-ret göstermiştir.

Sunulan bildiride SEKA kuruluşu dâhilinde İzmit ve çevresinde inşa edil-miş, başta çalışanlar için ve sonrasında tüm kent halkına hizmet ver-miş sanayi dışı yapılar ele alınmaktadır. Bu çerçevede; Sümer İlkokulu, Seka Kreşi, Seka Reviri (Sigorta Hastanesi), Seka İşçi ve Memur Evleri, Seka Kampı ve Lojmanları, Seka Lokali, Seka Sineması, Seka Spor Sa-lonu, Seka Çırak Okulu ve Sümerbank Çeşmesi’nin yapım süreçleri an-latılmaktadır. İnşa hikâyeleri incelenirken; bazılarının başka kurumlarca devralındığı, bazılarının ise fabrikanın kapatılışından sonra da faaliyetle-rine devam ettiği gözlemlenmiştir. Binalardan kimisi günümüze kadar ulaşabilmiş, kimisi ulaşamamış ve birçoğunun tasarım ve inşa sürecine dair dökümanları dahi elde edilememiştir. Diğer bir yandan modern Türk devleti kent modelinin Anadolu kentlerine uygulanmasında büyük katkısı olan Sümerbank, İzmit’in sosyal olarak farklılaşmasını, dönüşmesini ve yenilenmesini sağlarken, sunduğu bu katkılar ele alınan yapılar üzerin-den okunmaktadır. Çalışmanın bina süreçlerine ait bilgileri; döneminin yerel gazeteleri, kitapları, fotoğraf arşivleri, imar planları, analitik etüd-leri, mimarlık dergileri, Sümerbank Selüloz Sanayi Müessesesi dergi, kitap, broşürleri ve Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları İşletmesi Genel Müdürlüğü yönetmelikleri ışığında tespit edilmeye çalışılmıştır.

Page 183:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

181

GÖLCÜK KAZIKLI KERVANSARAYI

Yrd. Doç. Dr. Yılmaz BÜKTELTrakya Üniversitesi

Gölcük belediyesinin, bir yarışma projesi ile restorasyonunu gerçek-leştirerek ihya ettiği ve Kültür merkezi olarak kullandığı Kervansaray, Edirne-Enez’de bulunan Sahil Kervansarayı ile karşılaştırılarak mimari değerleri ve Sanat tarihi içindeki yerini belirlemek Bildirimizin asıl amaç-larıdır.

Bu bağlamda araştırmadan çıkacak olası yeni sonuçlar da sempozyum izleyicileri ile paylaşılacaktır.

GÖLCÜK SARAYLI CAMİ AHŞAP SÜSLEMELERİ

Öğr. Gör. Pelin Güleda KARADENİZKocaeli Üniversitesi

Kocaeli’nin Gölcük ilçesine bağlı Saraylı köyü, ilçenin en büyük köylerin-den biridir. Saraylı köyünün geçmişi antik döneme kadar uzamaktadır. Köy ismini sınırları içinde bulunan, arkeolojik sit alanında kalıntılarına rastlanan saraydan aldığı düşünülmektedir. Köyün en çok ilgi çeken un-surları 19.yy mimari özelliklerini taşıyan geleneksel evleri ve Roma döne-mi kalıntılarının yer aldığı mezarlarıdır.

Saraylı köyü; geleneksel kent dokusu, camisi, çınar ağacı ve sivil mimari örnekleri ile özgünlüğünü korumaktadır. Bizde bu çalışmada İstanbul 6 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan alınan listeye göre tescilli anıtsal yapı olan Saraylı Caminin ahşap süslemelerini inceleyeceğiz. Cami, 1957 yılında betonarme olarak yenilenmiştir. Kare planlı, tek mekânlı cami, çift kanatlı, çiçek motifleri ile kabartmalı olarak işlenmiş ahşap kapısı, minberi ve mihrabındaki süslemeleri bakımından ele alınarak incelenecektir.

Page 184:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

182

ATATÜRK VE REDİF MÜZESİ SÜSLEMELERİ

Öğr. Gör. Yıldırım KARADENİZKocaeli Üniversitesi

Kocaeli kentinde duvar ve tavan süslemeleriyle bezenmiş çeşitli tarihi yapılar bulunmaktadır. Bu yapıların en önemlilerinden biri Kocaeli’nin merkez ilçesi İzmit’te bulunan İzmit Redif Dairesi olarak bilinen yapı-dır. İlk olarak İzmit Mutasarrıfı Hasan Paşa tarafından Sultan Abdülaziz döneminde Kasr-ı Hümayun ile birlikte yaptırılmıştır. Fakat geçirdiği yangından sonra 1890 da tekrar yapıldığı ifade edilmektedir. Yapı 1999 depremine kadar 15. Kolordu Komutanlığı’nca Askeri Mahkeme binası olarak kullanılmıştır. Depremde büyük zarar gören binanın restorasyonu aslına uygun şekilde yapılarak Atatürk ve Redif müzesi olarak kullanıl-maktadır. Avlu duvarlarıyla çevrili kağir sistemde inşa edilen yapı doğu batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Yapı 19.yy barok tarzda yapılmış olan süslemeleri ile dikkat çekmektedir. Bizde bu çalışma da yapıyı duvar ve tavan süslemeleri bakımından inceleyeceğiz. Yapı barok tarzda yapıl-mış süslemeleri bakımından oldukça zengindir. Barok tarzı süsleme 19. yüzyıl da mimaride çok kullanılan bir süsleme türü olarak kullanılmıştır. Fakat günümüzde mimaride ve kitap sanatlarında kullanılmadığı için çok fazla bilinmemektedir. Bu çalışmayı yapmaktaki amacımız yapının süs-lemelerini; renk, motif ve üslup özellikleri bakımından inceleyip yapının süslemelerinin tanınmasını sağlamaktır.

GÖLCÜK, DEĞİRMENDERE MEZARLIĞI’NDAKİ SÜSLEMELİ KADIN MEZAR TAŞLARI

Arş. Gör. Saliha TANIKGazi Üniversitesi

Değirmendere, İzmit körfezinin güney kıyısında ve deniz kenarında olup, Kocaeli iline bağlı Gölcük ilçesinin eski bir beldesidir. “Gölcük Değirmen-dere Mezarlığı’ndaki Süslemeli Kadın Mezar Taşları” konulu bu çalış-mada, mezarlıkta bulunan mezar taşlarından kadın cinsine ait yirmi iki mezar taşı incelenerek, çalışmamızda yer almıştır.

Page 185:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

183

Değirmendere mezar taşlarında tarihi bilinen bütün örnekler XVIII. yüzyıl ikinci çeyreği ile XX. yüzyıl ilk çeyreği arasındadır. Yirmi iki örnekten dört tanesi XVIII. yüzyıl, on altı tanesi XIX. yüzyıl, iki tanesi XX. yüzyıldır. Mezar taşlarının hepsi taş malzemeden yapılmıştır. Mezar taşlarının büyükten küçüğe doğru boyları 170 cm. ile 88 cm, genişlikleri 53 cm. ile 24 cm, kalınlıkları ise 23cm ile 7cm. arasında değişmektedir. Bu mezar taşla-rının yedi tanesinin ayak taşı mevcuttur. Ayak taşlarında ortaya çıkan üç örneğin süslemesi kazıma tekniğiyle yapılmıştır. Yüzeyi oyularak yapılan kitabeli ve süslemeli mezar taşları kabartma görünümünde verilmiştir. Değirmendere’de bulunan mezar taşları şahideli tipte olup toprak mezar grubuna dahildir. Bunların üç tanesi yerinde olmayıp bugün ağaca yaslı durumdadır. Örneklerin hepsi dikdörtgene yakın gövdelidir. Genel ola-rak ele aldığımız bütün mezar taşları kitabelidir. Yirmi iki örneğin kitabe dizilişi dört tanesi, diagonal, on sekiz tanesi de yatay şekilde verilmiştir. Baş ve ayak taşlarının yirmi altı tanesi sağlamdır. Baş taşlarından üç ör-nek ise; kırık, eksik veya aşınmış vaziyettedir. Süsleme konusu olarak bitkisel, nesneli, mimari unsurlar ve yazı türü bezeme unsurları kulla-nılmıştır. Bitkisel bezeme olarak en çok akantus yaprağı kullanılmakla beraber palmiye yaprağı, kıvrımlı dallar, küpe çiçeği, kalla çiçeği, palmet, rûmi, orkide çiçeği, kır çiçeği, rozet çiçeği, yaprak, lale, gül, asma yap-rağı, elma, armut, yonca yaprağı kullanılmıştır. Nesneli bezemede inci dizileri, vazo, bağ, yumurta, burma, perde, meyve tabağı, çelenk, püskül, kurdele, makas motifi yer almaktadır. Mimari bezeme olarak da sütun-çe ve mukarnas dizilerine yer verilmiştir. Yazı türü olarak sülüs ve ta’lik kullanılmıştır. Ayak taşlarında ise servi ağacı, hurma ağacı ve gül dalı motifi gözükmektedir. İncelediğimiz süslemeli kadın mezar taşları kendi içerisinde; bitkisel tepelikliler, üçgen tepelikliler, sivri kemerli tepelikli-ler, yuvarlak kemerli tepelikliler, güneş tepelikliler ve dilimli tepelikliler olarak tasnif edilmiştir.

Konumuza dâhil olan mezar taşlarının Türk plâstik sanatları içerisinde değerlendirilmekle birlikte, ölenlerin kimlikleri, sülâleleri, kullanılan isimler, ölüm sebepleri, hastalıklar, yaratandan ve insanlardan istenen temenniler, yapılan uyarılar gibi İzmit’in geçmişinden gelen, onu tanıtan, insanlara bir ibret vesikası olarak tanıttıran bir halk kültürünün taşa yan-sımış hali olarak, millî folklorumuz açısından da önemli bir yere hâizdir.

Page 186:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

184

PAŞA SUYU, PAŞA HAMAMI VE SÜLEYMAN PAŞA

Ahmet Nezihi GALİTEKİNDr. H. İbrahim KAHRAMAN

Nikomedia Şehri’nin kurulmasından itibaren önce yerel su kaynakları ile insanların bu ihtiyacı karşılanıyor. Su kuyuları ve su sarnıçları bu maksat ile yapılan yapılardır. Roma döneminde bir ara dünyanın en büyük dört şehrinden biri haline gelince yeni su kaynaklarına ihtiyaç duyuluyor. Vali Plinus döneminde bugünkü Kabaoğlu köyü tarafından su getirilme çalış-ması yapılıyor ise de sonuçlandırılamıyor. Daha sonra bu günkü şehrin 22km kuzey doğusunda bulunan ve Osmanlı döneminde Paşasuyu adı ve-rilen su kaynağı ciddi bir çalışma ile Nikomedyanın ihtiyacını karşılayacak şekilde getiriliyor.

İzmit in fethinden sonra ilk vali olan Gazi Süleyman Paşa, Osmanlı arşiv belgelerinde Köhne Hamam diye zikredilen tek hamamı yaptırıyor ve hal-kın hizmetine sunuyor. Buranın suyunun da paşa suyu denilen kaynaktan temin edildiği bilinmektedir. İzmit, Cumhuriyet döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde deyüzyıllar boyu imparatorluk coğrafyasının çeşit-li yerlerinden göç alarak genişlemiş ve artan ihtiyaç karşısında katma sular, çeşmeler, hamamlar ile donatılmıştır. Bildirimizde bu sürece bir nebze de olsa ışık tutulacaktır.

“KONSTANTİNOPOLİS KAPILARINDA” ROMANINDA TARİHSEL ARKA PLAN OLARAK NIKAA(İZNİK) VE NIKOMEDIA(İZMİT)

Prof. Dr. Nevnihal ERDOĞANKocaeli Üniversitesi

Konstantinopolis Kapılarında; yaşadığımız bölgenin mazisini plato edin-miş bir tarihî roman. Romanın yazarı ise mimarlık eğitimi almış bir edebiyatçı olan Hikmet Temel Akarsu. Yazarının mimar olması Kons-tantinopolis Kapılarında adlı romanın mekânsal tasvirlerine özellik ka-zandırmaktadır. O mekânsal tasvirler, bizleri hergün üzerinde yaşadığı-mız bazı tarihi mekânların kökendeki yolculuğuna savurmakta ve sadece İstanbul’un değil Kocaeli (Nikomedia), İznik (Nikaa) gibi kentlerin de yüz-yıllar içinde geçirdiği evrime dair ilginç doneler sunmaktadır.

Page 187:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

185

“Konstantinopolis Kapılarında”, eserin sunum metinlerinde de belirtildi-ği gibi aslında Türk Ortaçağı’nı anlatan bir tarihi roman. Kitabın sunum metinleriyle aktaralım; “Malazgirt Meydan Muharebesi’nin ardından beş yıl gibi kısacık bir sürede tüm Küçük Asya’yı boydan boya fethederek dö-nemin dünya imparatorluğu Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’in kapı-larına dayanmış özgür Türkmen boylarının sergüzeştine odaklanmış bir yapıt.”

Paylaşım, kahramanlık ruhu, vatan, adanmışlık, aşk ve bilgelik tema-larına dayanan bu tarihi roman; Türklerin, Bizans şehirlerinden İznik’i fethetmesi, Anadolu’da ilk Türk devletini kurması (Anadolu Selçuklu Sultanlığı) ve öncü bahadır bir grubun Konstantinopolis’te Bizans yöne-timiyle karşılaşmasını ve mücadelesini anlatıyor. Kitabın temel teması, kahramanların Bizans entrikalarını çözmeleri ve İznik’in fethi öncesi sa-vaş stratejisi üzerinedir. Fedakârlık ve kahramanlık ruhuyla Bizans oyun-larının bozulmasını, karmaşık olaylar örgüsü biçiminde, şövalye roman-larında görebileceğimiz tutkulu bir üslupla ve heyecanla anlatan roman aynı zamanda Anadolu Türk Devletlerinin kuruluşu ve gelişmesindeki sancılı ve acıklı deneyimi de hikâye etmektedir.

Şövalye romanslarının klasik özelliklerini yansıtan romanın bizleri alâ-kadar eden en önemli yönü, mimari ve kentsel bağlamdaki arka planı ile olayları bağdaştırması ve bize “medieval” Konstantinopolis, Nikaa (İznik) ve Nikomedia’dan(İzmit) fasadlar sunmasıdır. Roman sadece Konstanti-nopolis’in mimari mekânlarını kullanmakla kalmayıp bir geçiş alanı ola-rak kentimiz ve yöremizi (Nikaa, Nikomedya vs.) içine alan geniş bir böl-geyi plato olarak kullanmaktadır. Konstantinopolis Kapıları isminden de anlaşılacağı gibi dönemin en büyük merkezi olan İstanbul’a gidel yol ola-rak Nikomedia ve Nikaa’yı da (İznik ve Kocaeli) işlemektedir. Kitap Nikaa Kalesi’nin, surlarının ve bazı dinsel mabedlerin mekân olarak kullanıldığı kimi anlatıların yanısıra, dönemin muhasara teknikleri, cenk usülleri, bölgenin sosyal yapısını da vermektedir. Kısacası eser, gerek kurgusal anlamda gerekse de tarihsel olarak varit olan hadiseler çerçevesinde Kocaeli ve yöresine dair anlatılar sunmaktadır.

Bildiride, Romanın tarihsel olarak arka planında yer alan Nikaa (İznik) ve Nikomedia (İzmit) ve Konstantnopolis (İstanbul)’un şehir kurgusu, önemli ve yönetsel binaları incelenecektir. Tarihsel olan mimari mekânlardan surlar ve kapılar, önemli akslar, limanlar, hipodrom, görkemli mabet-ler, saraylar, zindanlar, sürgün prens adaları, manastırlar, imparatorluk yolları, sarnıçlar ve daha çok Ortaçağ mimarisine dayanan mekânlar, mi-

Page 188:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

186

mari bir bakış açısıyla değerlendirilecektir.

Çalışma kapsamına, romanda mimari mekân arka planı güçlü bir şekilde yer alan akıncı güçlerin bir geçiş bölgesi olan Nikomedya (İzmit), Nikaa (İznik) ve Konstantinopolis (İstanbul) kentleri seçilmiştir. Özellikle tarihi adı Nikomedia olan Kocaeli’nin bir geçiş mekânı ve “akıncı-öncü” Türk birliklerinin batıya akışına köprü teşkil eden bir bölge olarak işlemesi apayrı ve özgün bir ilgi alanını oluşturulması beklenmektedir.

MEHMED ALİ KÂĞITÇI’NIN MÜDÜRLÜK GÖREVİNDEN ALINMASININ ARKASINDAKİ NEDENLER

Prof. Dr. Emre DÖLENSEKA Kâğıt Müzesi Danışmanı

Türkiye’de kâğıt sanayinin kurulması için yıllarca mücadele veren Meh-med Ali Kâğıtçı sonunda hedefine ulaşmış ve 1934’de kurulmasına karar verilen İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası’nın müdürlüğüne getirilmiştir. 18 Nisan 1936’da ilk kâğıdın elde edilişi Türkiye’de ve basında büyük coşkuy-la karşılanmış olmakla birlikte bir süre sonra üretilen kâğıdın pahalı ol-duğu, fabrikanın iyi yönetilemediği konusunda eleştiriler başlamıştır. Bu eleştiriler yapılırken kâğıt üretimindeki yapısal sorunlar göz ardı edilerek olay kişiselleştirilmiş ve Mehmed Ali Kâğıtçı’nın yönetiminin başarısızlı-ğına bağlanmıştır.

Üretimin pahalı olmasının temelinde fabrikanın düşük kapasite ile kurul-muş olması, selüloz fabrikasının kuruluşunun çok gecikmesi, hammad-de olarak kullanılan odunun yurt içinden yeterli miktarda sağlanamayıp ithal yoluna gidilmesi, işgücünün niteliksiz olması nedeniyle fazla sayıda işçi çalıştırılmak zorunda kalınması gibi yapısal sorunlar bulunmaktadır. II. Dünya Savaşı’nın getirdiği sıkıntılar ve Sümerbank’ın aşırı merkeziyet-çi yönetimi de bunların üzerine eklenmiştir.

Eleştirilerin şiddetlenmesi üzerine sürekli olarak konudan anlamayan müfettişler gönderilmeye ve bunlar tarafından Mehmed Ali Kâğıtçı’nın devleti zarara soktuğu yönünde raporlar düzenlenmeye başlanmıştır. Yunanistan’dan ithal edilen kaolinin kötü olması neden gösterilerek ken-disine 195 TL zimmet çıkartılmıştır. Bunun ardından 1939 yılı ortalarında İktisat Vekâleti’nde oluşturulan bir heyet tarafından cevaplandırılması

Page 189:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

187

için 25 tane soru ve daha bunların cevabı verilmeden 50 tane soru daha gönderilmiştir. Bu sorulara baktığımız zaman bunların çok büyük bir ço-ğunluğunun muhatabı Mehmed Ali Kâğıtçı olmamakla birlikte cevapları kendisinden istenilmektedir.

Bütün bu aleyhteki kampanyaların ardından Mehmed Ali Kâğıtçı fabrika-yı kötü yönettiği ve devleti zarara soktuğu gerekçesiyle 31 Mart 1941’de müdürlük görevinden alınarak “Fen Müşaviri” olarak görevlendirilmiş ve bir süre sonra görevlerini yerine getirmediği gerekçesiyle 20 Haziran 1941’de Sümerbank’daki görevine son verilmiştir. Bu bildiride Mehmed Ali Kâğıtçı’nın görevden alınmasıyla sonuçlanan gelişmeler ve bunların nedenleri üzerinde durulacaktır.

TERSANE KUVVE CETVELLERİNE GÖRE II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE İZMİT TERSANESİ’NİN PERSONEL DURUMU VE DÖNEMİN DİĞER TERSANELERİYLE MUKAYESESİ

Prof. Dr. Şakir BATMAZErciyes Üniversitesi

II. Abdülhamit döneminde Tersane Kuvve Cetvelleri ve Deniz Müzesi 1124 Demirbaş Numaralı Tersane Amele Yoklama Defteri bağlamında İzmit Tersanesinin personel durumu ele alınacaktır. İzmit Tersanesinde bu tarihte hangi sınıf personelin vazife yaptığı, sayıları ve çalışma şartları-na ilişkin bilgi verilmeye çalışılacaktır. Tersanede Üretim ve performans ilişkisine göre artan/azalan veya nitelik olarak farklılaşan çizgide tersa-nenin personel ihtiyacı ele alınacaktır. Aynı tarihte İstanbul Tersanesi ve diğer tersanelerdeki personel sayıları mukayeseli olarak verilerek İzmit Tersanesi’nin diğerlerine göre yeri tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca İzmit limanında ve fenerlerde çalışan personel hakkında da bilgi verile-cektir.

Page 190:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla

188

BEBRYKES AT THE SEA OF MARMARA IN APOLLONIOS RHODIOS

Prof. Dr. Kalin POROZHANOVNeofit Rilski South-West University

Apollonios Rhodios presents many Thracian ethnic and political forma-tions in Asia Minor. Bebrykes is naming the population, which is associ-ated with the Thracians being, at the eastern end of the southern coast of the Sea of Marmara, on the south/southwest coast of the peninsula of the Thracians Bithynoi. These Thracians – Bebrykes, which are part of the Thracians Bithynoi – is headed by a king named Amykos. They were presented with their rituals, which are related to the control of navigation in their waters and with protecting their coasts against foreigners. These waters and shores are the southern part of the strategic Strait Bospo-rus/Bosphorus. This probably suggests that the Thracian kingdom of the Bebrykes was in control of the passing through the Strait

Page 191:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 192:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 193:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 194:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 195:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla
Page 196:  · 2020-06-15 · aldığı güçle geleceği şekillendiren anlayışı; Kocaeli Kitap Fuarı, Kocaeli Tarih Sempozyumları, Kültür Yayınlarımız ve diğer çalışmalarımızla