39
29.4.2014 DİYARBAKIR FELSEFE OKULU SOPHIA PERENNIS /4 GÜRÜLTÜ DEVRİ İnsanlığın gelişim çizgisini Taş devri Yontma taş devri Cilalı taş Devri, Maden devri diye öğretmişlerdi bizlere. Çağımıza çok değişik devir yakıştırmaları yapılabilir. Bulanıklık devri, cilalı imaj devri, pop devri, plastik devri gibi. Ama biz bu çağa, gürültü devri demeyi daha uygun bulmaktayız. Gerçi her çağda ses vardı ama sesin gürültüye dönüşmesi bu çağa özgü sanırım. Bir kuşun ötüşü, bir ağacın hışırtısı bir suyun şırıltısı kuzuların melemesi gürültü değildir asla. Bilakis bunlar en güzel nağmelerdir dinlemesini bilenler için. İnsan bu sesleri duymaz oldu nicedir. Nicedir tabiatın sesini duymaz oldu. Belki de bile isteye bu yolu seçti. Tabiatın sesi ona insan olduğunu hatırlatıyordu belki. Tabiatın sesi ile hakikatin sesi arasında daima bir bağ olmalıydı. Tabiatın sesinin duyulmadığı yerde hakikatin da sesinin duyulmayacağını zannediyorum. Hakikatin sesinin olmadığı yerde başka sesler olacaktır ancak bunlar ahenkli bir bütünlük oluşturmayacak sadece gürültü olacaklardır. Hakikatin sesini duymak kuşların cıvıltısını duymaktır, suların şırıltısını duymaktır. İnsanlığın metal ve beton yığınları içine gömülmesi bu sesin bastırılması sayesinde olmuştur. Ama şu bir gerçek ki “dünya yeni gürültüler bulanların değil, yeni değerler bulanların çevresinde döner; sessiz döner”

29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

2942014

DİYARBAKIR

FELSEFE OKULU SOPHIA PERENNIS 4

GUumlRUumlLTUuml DEVRİ İnsanlığın gelişim ccedilizgisini Taş devri Yontma taş devri Cilalı taş Devri Maden devri diye

oumlğretmişlerdi bizlere Ccedilağımıza ccedilok değişik devir yakıştırmaları yapılabilir Bulanıklık devri cilalı imaj devri pop devri plastik devri gibi Ama biz bu ccedilağa guumlruumlltuuml devri demeyi daha uygun bulmaktayız Gerccedili her ccedilağda ses vardı ama sesin guumlruumlltuumlye doumlnuumlşmesi bu ccedilağa oumlzguuml sanırım

Bir kuşun oumltuumlşuuml bir ağacın hışırtısı bir suyun şırıltısı kuzuların melemesi guumlruumlltuuml değildir asla Bilakis bunlar en guumlzel nağmelerdir dinlemesini bilenler iccedilin

İnsan bu sesleri duymaz oldu nicedir Nicedir tabiatın sesini duymaz oldu Belki de bile isteye bu yolu seccedilti Tabiatın sesi ona insan olduğunu hatırlatıyordu belki Tabiatın sesi ile hakikatin sesi arasında daima bir bağ olmalıydı Tabiatın sesinin duyulmadığı yerde hakikatin da

sesinin duyulmayacağını zannediyorum Hakikatin sesinin olmadığı yerde başka sesler olacaktır ancak bunlar ahenkli bir buumltuumlnluumlk oluşturmayacak sadece guumlruumlltuuml olacaklardır

Hakikatin sesini duymak kuşların cıvıltısını duymaktır suların şırıltısını duymaktır İnsanlığın metal ve beton yığınları iccediline goumlmuumllmesi bu sesin bastırılması sayesinde olmuştur

Ama şu bir gerccedilek ki ldquoduumlnya yeni guumlruumlltuumller bulanların değil yeni değerler bulanların ccedilevresinde doumlner sessiz doumlnerrdquo

Herakleitos ve Oluş Felsefesi

Anadolursquoda Efes kentinde yaşamış olan

Herakleitos (MOuml535-475)rsquotan guumlnuumlmuumlze

herhangi bir eseri kalmamış olup ona ait olduğu

soumlylenen oumlzdeyişler kalmıştır

Doğadaki her şeyin suumlrekli değişim iccedilinde

olduğunu soumlyleyen Herakleitosrsquoa goumlre bu değişimi

sağlayan şey karşıtların ccedilatışmasıdır Orsquona goumlre

Evren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe doumlnerek

yok olacaktır Evrenin belirli periyotlarda yok

olup tekrar var olduğunu soumlyleyen Filozof her bir

devinime ldquoBuumlyuumlk yılrdquo demiştir

ldquoBuumlyuumlk yıl Kışı dev tufan yazı duumlnya yangınıhellipBir

alevler kaplar duumlnyayı bir sular basar10800

yıldır bu suumlrerdquo1

Heraklitos Evrendeki ccedilatışmanın ve

değişimin rastlantısal olmadığını bu suumlreci

duumlzenleyen ve youmlneten bir aklın (Logos) olduğunu

soumlyluumlyor boumlylece değişimin suumlrekliliği sağlanmış

oluyordu Şuumlphesiz ldquoDeğişimrdquoin kendisinin değişip

karşıtı olan ldquodeğişimsizliğerdquo doumlnuumlşmesi fikri

Herakleitos felsefesini ccedilelişik kılacaktı

Herakleitosrsquoa goumlre tin ateşle suyun

karışımıdır Tin iccedilin nemlilik ve kuruluk soumlz

konusudur Nemlilik zevke duumlşkuumlnluumlktuumlr ve kişi

1 HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova Bordo-Siyah yayınları İst2003ss50

nemden uzaklaştıkccedila bilgeliğe ve iyiliğe yaklaşır2

Burada ilginccedil olan husus Herakleitosrsquoun bizzat

kendisinin zevkten kaccedilınmayı zevke duumlşkuumlnluumlğe

tercih etmesi Bu tercihin iki sonucu var birincisi

bir insan olan Herakleitosrsquoun iradesini kullanarak

bir seccedilimde bulunmuş olması İkincisi iradenin

ldquoLogosrdquoun ccedilatışmaların suumlrekliliğini sağlamasına

engel olması Zira Herakleitos metafiziğine

karşıtların ccedilatışmasında Onlardan her hangi

birinin toptan başarıya ulaşmasını oumlnleyen

evrensel adalet kavramı egemendir3 Buna goumlre iki

karşıt olan nemlilik ve kuruluk durumunun

dengeli bir şekilde (biri diğerine uumlstuumlnluumlk

kurmadan) ilerlemesi gerekirdi Yani ldquozevke

duumlşkuumlnluumlkrdquo de tıpkı ldquozevkten kaccedilınmakrdquo gibi

doumlnguumlnuumln suumlrekliliğini sağlamak iccedilin bir araccedil

olmaktan oumlteye gidemeyecekti

Oluş ve Değer Problemi

Oluş felsefesi ahlaki değere buumltuumlnuumlyle

yabancı değildir Ccedilatışmanın evrensel adaletle

devam ettiğini soumlylemek kendi iccedilinde de olsa en

azından bu suumlreci youmlneten Logosrsquoun ldquoadilrdquo

olduğunu kabul etmektir

ldquoBir oumlluumlmsuumlz ateş ki oumllccediluumlyle alevlenip oumllccediluumlyle

soumlnenrdquo4

Her şeye egemen olan değişim buradaki

ldquoadaletrdquoe de egemen olsaydı kuşkusuz duumlzenden

soumlz etmek muumlmkuumln olmayacaktı Ahlaki bir değer

olan adalet değişmez bir yasadır

Ahlaki değerler oumlzuuml gereği değişmezdirler

Oumlrneğin ldquoduumlruumlstluumlkrdquo ne kadar zaman geccedilerse

geccedilsin ne ise oumlyle kalır Duumlruumlst olunup

olunmaması başka bir tartışma konusudur

ldquoYakasına yapışacak adalet yalan

duumlzenlerin yalancı tanıklarınrdquo 5

2 RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay yayınlarıİst2002ss165 3 RusselBertrandagess167 4 Herakleitosagess47 5 Herakleitosagess100

OLUŞ

FELSEFESİ

BAĞLAMINDA

AHLAK

PROBLEMİ

Taceddin ŞAHİN

3

Anlaşılan Herakleitos felsefesinde ahlaki

yasaların kendileri değil bir durum uumlzerinde

uygulanıp uygulanmamaları değişiyor Yani adil

olan bir devlet duumlzeni bozulabilir ya da daha oumlnce

hiccedil yalan soumlylememiş biri bir an gelip yalan

soumlyleyebilir Ancak adaletin kendisi değişime

uğramaz Adaletin uygulanmaması filozofa

adaletin kendisi ortadan kalkmış gibi goumlruumlnmuumlş

Ahlaki değerler değişime uğrarlarsa

tanımlarını yitirirler Şimdi başka bir suumlre sonra

başka olsaydı adalet bizim iccedilin bir adalet tanımı

yapmak olanaksız olurdu O halde bizim

tarafımızdan ya da ldquoLogosrdquo tarafından

değiştirilmesi imkacircnı bulunmayan şeyler var

Ahlaki değerler

Herakleitosrsquoun Kategorik yanlışları

Herakleitosrsquoa ait olduğu soumlylenen soumlzlerin

birccediloğunda mantık yanlışları yapıldığı

goumlruumllmektedir Oumlrneğin ldquoeşek samanı altına

yeğlerrdquo6 ve ldquomutlu olur yemek iccedilin acı burccedilak

bulan oumlkuumlzlerrdquo7 ve bunları takip eden soumlzleri sanki

ldquodeğerrdquo kavramının goumlreceli olduğunu

ispatlıyormuş gibi goumlruumlnmuumlş filozofa Oysa değer

kavramından bahsedebilmek iccedilin değer

duygusuna sahip sujersquoler arasında kıyas yapmak

gerekir Bir eşek bir altınla kendisine guumlnlerce

yetecek kadar saman alabileceğini bilseydi fikrini

değiştirebilirdi belki Tabi ki bu seccedilimi

yapabilmesi iccedilin bir zekacircya bir de iradeye sahip

olması gerekirdi Nitekim samanı seccediltiren şey ne

zekacirc ne de iradedir bu bir seccedilimden oumlte iccedilguumlduumlsel

bir youmlnelimdir

Sadece bir akıl ve bir iradeye aynı anda sahip olan

varlıklar iccedilin ldquodeğerrdquo kavramının bir anlamı

olduğunun altı ccedilizilmelidir Boumlyle olmasaydı değer

dediğimiz şey her zaman iccedilguumlduumllerimize uygun

duumlşmek zorunda kalır saman altına yeğlenirdi

Doğrudan tuumlketilebilecek olan saman bir metal

6 Herakleitosagess130 7 Herakleitosagess131

parccedilası olan ve ccediliğnenmesi muumlmkuumln goumlruumlnmeyen

altından daha kıymetli gelirdi Oysa altın ile saman

arasında iccedilguumlduumllerden arınmış bir şekilde kıyas

yapamayan değer duygusundan yoksundur

elbette Bu durumda samanı altına yeğlemek

değer kavramının değişkenliğini değil bu duyguya

sahip olunmadığını ispatlayabilir ancak

Ahlaki Sorumluluk

Duumlnyanın en guumlzel şeyinin ccedilamur iccedilinde

debelenmek olduğunu zanneden domuzlar elbette

ki ahlaki değerlerden habersizdirler Bu yuumlzden

değer duygusuna sahip olmayan varlıklar (cansız

nesneler bitkiler hayvanlar ve ruh sağlığı yerinde

olmayan insanlar ) iccedilin ahlaki değerlerden

bahsetmek muumlmkuumln olmadığı gibi ahlaki olarak

sorumlulukları da yoktur

Bir eşek kendi yaşam alanı olan ahırına dışkısını

yaptı diye hiccedil kimse onu ahlaksızlıkla succedillayamaz

Hayvanlar ve bitkiler gibi ruh sağlığı yerinde

olmayan insanlar iccedilin de ahlaki sorumluluktan soumlz

edilemez Bir deli hırsızlık yaptı diye ne

mahkemelerce ne de toplumca herhangi cezai bir

yaptırımla karşılaşmaz Demek ki değer kavramı

oumlncelikle tam olarak sağlıklı bir zihne sahip

olmayı gerektirir

Ahlaki sorumluluktan bahsedilebilmesi

iccedilin tek başına sağlıklı zekacirc yeterli değildir Zira

kişi bazı durumlarda zorla bir işi yapmaya

zorlanabilir Oumlrneğin bir koumlle efendisinin verdiği

buumltuumln emirlere uymak zorunda olduğu iccedilin yaptığı

eylemler ahlaki ya da gayrı ahlaki olarak

değerlendirilmez Daha guumlncel bir oumlrnek vermek

gerekirse bir tecavuumlz mağduru evlilik dışı cinsel

ilişki kurdu diye ahlaksızlıkla succedillanamaz

Demek ki ahlaki eylemin temelinde sağlıklı bir

zekacircnın yanında oumlzguumlr bir irade de gerekir ki kişi

kendi davranışından sorumlu tutulabilsin

Bizden bağımsız ahlaki değer muumlmkuumln

muumlduumlr

4

Herakleitos felsefesinde daha vahim olan

bir diğer mantık hatası ise şudur ldquoBilin ki her

şeyde ortak savaş ccedilekişmedir adaletrdquo ve ldquoBuumltuumln

bunlar (evrendeki kaos ve ccedilatışmalar) olmasaydı

kimse bilmeyecekti adalet soumlzuumlnuumlrdquo8

Bizim adaleti bilip bilmememiz adaletin

varolmadığını ispatlamaz Tıpkı uzayda yaşam

olup olmadığını bilmememizin orada yaşam

olmadığını ispatlamaması gibi Yine akli dengesini

yitirmiş birinin adalet duygusundan bihaber

olması adaletrsquoin varolmadığını değil kişinin bu

durumu kavrayamadığını ispatlayabilir ancak

Kaldı ki evrende hiccedil iyi şey olmasaydı her şeye

koumltuumlluumlk hacirckim olsaydı bile biz bu durumu olduğu

gibi kabullenmeyecek daha iyi bir duumlzen

olabileceği inancıyla mevcut duumlzeni değiştirmeye

ccedilalışacaktık İccedilinde bulunulan koşullar mevcut

haliyle kabul edilseydi hiccedilbir toplumsal değişme

goumlsterilemezdi

Ccedilatışmalardan ahlaki değerler

ccedilıkartılabilir mi

ldquoİyirdquo kavramı iyi ile koumltuumlnuumln

ccedilatışmasından ccedilıkartılabilinir mi

İyi ile koumltuuml ccedilatışmasında biz nasıl oluyor da

ldquoiyirdquonin ldquokoumltuumlrdquoden daha pozitif bir değer olduğunu

ccedilıkartabiliyoruz Oumlrneğin kapkaccedilrsquoa uğrayan bir

mağdurun ccedilantasına kavuşması bizi neden mutlu

ediyor Ya da cinayet işleyen bir katilin yakalanıp

ceza evine atılması vicdanımızı neden

rahatlatıyor

Sokratesrsquoin Atinarsquoda yargılanmasını

hatırlayalım Eğer biz Sokratesrsquoin haklı olduğunu

haklılık olgusunu yargılanmasından oumlnce

bilmeseydik yargılamanın neticesinde Orsquondan

yana tavır alamazdık Ccediluumlnkuuml buradaki hacirckimlerin

verdiği kararın hakka uygun olup olmadığını

bilmemiz iccedilin elimizde oumlnceden bulunan bir

oumllccediluumltuumln bulunması gerekir Adalet duygusu

8 Herakleitosagess34-35

mahkemeden ccedilıkmamış oumlnceden bulunan bu

duygu kararın yanlış olduğuna huumlkmetmemizi

sağlamıştır

Uumlzerinde durduğumuz şey neden bir

youmlnelimde bulunduğumuz ve her seferinde iyirsquoye

youmlnelişimiz Tabi bu iyiye youmlneliş ile oumlkuumlzuumln

burccedilağa youmlnelişi kategorik olarak farklı şeylerdir

Tek başına fizyolojik ihtiyaccedillarımızın

karşılanmasının biz insanları mutlu etmediği

apaccedilık ortadadır Dahası bireysel olarak bizi mutlu

edecek maddi ve manevi koşulların tuumlmuuml birarada

sağlandığında bile ağlayan bir ihtiyar goumlrmek bizi

kedere boğabilir Demek ki insan kendi mutluluğu

gibi başkasının mutluluğunu da oumlnemsiyor Hatta

bu iki durumun ccedilatışmasında kişi ccediloğu zaman

toplumun mutluluğunu kendi mutluluğuna

yeğleyebiliyor

Sonuccedil

Ahlaki Değer bağlamında Oluş

Problemi

Tuumlm bu tartışmaların bizi getirdiği nokta

şu Sorun olan şey Oluş felsefesinde değer

5

problemi değil Değerlerin hacirckim olduğu duumlnyada

oluş problemi Yani değişmez olan değerlerin

duumlnyasında oluş nasıl muumlmkuumln

Aslında bunun cevabı ccedilok accedilık Sorun

Evrene hangi pencereden baktığınızla ilgili Eğer

duumlnyayı bir savaş alanı olarak goumlruumlrseniz

dilenciye neden para vermek istediğinizi

accedilıklayamazsınız Zira bilirsiniz ki dilenci bu

amacı (ccedilatışmanın devamını ) gerccedilekleştirmek iccedilin

bir araccediltır Bu ccedilatışmanın oumlteki tarafı olan ise biz

kendi misyonumuza uygun olarak zenginliğin

keyfini suumlrmeli ihtiyaccedil sahibi olan dilenciye

yardım etmemeliyiz Peki neden oumlyle olmuyor da

insan ccediloğu kez kendi ccedilıkarını başkası iccedilin feda

edebiliyor

ldquoBuumlyuumlk balık kuumlccediluumlk balığı yutarrdquo

Olaya kuumlccediluumlk balığın goumlzuumlyle bakınca

durum boumlyle goumlruumlnuumlyor olabilir Ama olaya bir de

buumlyuumlk balığın goumlzuumlyle bakılırsa kuumlccediluumlk balık

kendisinin yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin vardır

Bu buumlyuumlk balık ise kendinden daha buumlyuumlk bir

balığın yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin olmazsa

olmazdır Bir silsile yukarı ccedilıktıkccedila bir daire ccedilizer

ve en sonunda kuumlccediluumlk balığa tekrar ulaşır Sonuccedil

olarak goumlrduumlğuumlmuumlz şey şudur bir takım kuumlccediluumlk

balıklar yem olmadıkccedila hiccedilbir balık var

olmayacaktır Bu da bir ccedilatışma değil bir

uyumdur Hem de kusursuz bir uyum Herakleitos

ve Orsquonun gibi duumlşuumlnenler sadece yem olan

balıkları goumlrduumlkleri iccedilin hayat onlara bir ccedilatışma

alanı gibi goumlruumlnmuumlştuumlr

Ahlaki değerler hepimizde mevcut

olduğu halde neden bazı insanlar ccedilok buumlyuumlk

koumltuumlluumlkler yapıyorlar

Ccediluumlnkuuml o insanlar ahlaki değerrsquoin

buyruğunu yerine getirmektense ccediloğu zaman

iccedilguumlduumlsel youmlnelimlerini takip ediyorlar Ancak

burada bilinccedilli bir tercihte bulunuyorlar Burada

kişi iki seccedileneğe de yani ahlakın gerektirdiğine de

iccedilguumlduumlnuumln talep ettiğine de eşit mesafededir Her

accedil kalan insanın hırsızlık yapmaması bundandır

Kişi iccedilguumlduuml ile ahlaki buyruk arasında bir tercih

yapar Tamamen kişiye bağlı olan bu seccedilim

olmasaydı hiccedil kimseyi ahlaksızlıkla succedillayamaz ve

hiccedil kimseyi ahlaklı diye oumlvemezdik

Evrendeki uyumu goumlrmeseydik ya

Budistler gibi sadece sebzelerle beslenir ya da

Naziler gibi her şeye ve herkese huumlkmetmeye

kalkışırdık Birinci durumda kişi evrenin

duumlzenine zara verdiği inancıyla ihtiyaccedil duyduğu

besinlerden yoksun kalır İkinci durumda ise

dairenin tamamını goumlremeyen kişi tuumlm suumlreci

youmlnetmeye kalkışır Oysa tam beslenerek ve evren

ile tam uyum iccedilinde yaşamak muumlmkuumln Tuumlm

varlıkların yaşama ve yaşamsal haklarını

kendimizinkilerle eş zamanlı olarak goumlzetmek

KAYNAKCcedilA

HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova

Bordo-Siyah yayınları İst2003

RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay

yayınlarıİst2002

6

Eğer maziyi ccedilok seviyorsam ona buumlyuumlk muhteşem guumlnlere bağlı isem emin ol ki bu

oumlluumllerin de bu toprakta ve hayatımızda bir soumlz hakkı olduğumu duumlşuumlnduumlğuumlm iccedilindir

(Tanpınar Muumlcevherlerin Sırrı)

Duumlşuumlşhellip Medeniyetten Maduniyete Kadim kentler bir mekteptir Taşlar sessiz hocalarıdır kadim kentlerin

Diyarbekir boumllgedeki taş kentlerin anasıdır Taş ve suhellip Kadim kentleri yaşatan ve dolayısıyla kadim kılan taş ve sudur Karacadağrsquoın siyah sert bazalt taşı ve Diclersquonin serin bereketli suyu

Sert bazalt taşlı Diyarbekirrsquoin insanı da sert mizaccedillı zor işlenir kolay eğilmez şekil almaya pek yanaşmaz Ancak dedik ya kadim kentler bir mekteptir o sert mizaccedil bu kadim mektepte yumuşar ilim ve irfana doumlnuumlşuumlr Acirclimlere bilginlere şairlere sanatccedilılara evrilir Ama yuumlreğinin bir yerlerinde kalır o sertlik ve kavga meydanında ccedilıkar en haşin haliyle

Turgut Cansever ldquoŞehir ahlakın sanatın felsefenin ve dini duumlşuumlncenin geliştiği ortam olarak insanın bu duumlnyadaki vazifesini en uumlst duumlzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdırrdquo derken gerccedilek mahiyette bir şehirden yani medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği ldquomedinerdquoden soumlz ediyor kuşkusuz Medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği medeniyete rahim olan Medinehellip İşte bir zamanların Diyarbekirrsquoi boumlyle bir şehirdi

1700rsquoluuml yıllarda Diyarbekirrsquoe gelen Fransız gezgin hekim Paul Lucas bu medeniyet merkezi kentin tam da kentliliğini medeni oluşunu ifade eder ldquoDiyarbekir buguumlne kadar goumlrduumlğuumlm şehirlerin en duumlzenli ve en iyi durumda olanırdquo Uumlnluuml gezgin William Heude ise 1800rsquolerin Diyarbekirrsquoini oumlve oumlve bitiremez Temiz duumlzenli şehir planlaması itibariyle en guumlzel şehir olarak vasf eder Diyarbekirrsquoi Diyarbekirrsquoin temizliğine bir vurgu da Evliya Ccedilelebi yapıyor ldquoGeniş vilayeti marsquomucircr ovaları guumlzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet goumlren mezraları bol hayrat ve bereketleri ccedilok bir bayındır şehirdirrdquo

Yuumlz yıl oumlncesine kadar ekonomik kuumlltuumlrel sosyal sanatsal kentsel her alanda tam bir medeni memlekettir Diyarbekir Ama modern ulus devletin yıkıcı ve amansız gadrine uğrayan şehir sosyal dokusunu ekonomik yapısını kentsel oumlzelliklerini kuumlltuumlrel vasfını yitirip ccediloraklaşmaya başladı Aydınlanmacı modernist Kemalist ideoloji uumlmmetin yerine ulus adı verilen tuumlrdeş bir toplum modeli uumlretmek iccedilin tedip tenkil imha inkacircr ve asimilasyon yoluna gitti Sonuccedilta bu toprakların tuumlm zenginliklerine karşı yuumlruumltuumllen kanlı ve ccediletin bir savaş sonucu her alanda buumlyuumlk bir yıkım yaşandı Binlerce yılda onlarca farklı etnik kuumlltuumlrel ve dini yapının bir araya gelmesiyle ortaya ccedilıkan zengin toplumsal yapı yok edilip koumlksuumlz yavan bir yapı ortaya ccedilıkarıldı

Horgoumlruumlluuml bir erk tarafından bu kentin yuumlzuumlndeki guumlluumlmseme alındı tarihi birikimi ccediluumlruumltuumllduuml Geccedilmişin bereketli yarıklarından sızıp varoluşumuzu besleyen bengisu kurutuldu Bayındır olan viran edildi Denizde ve karada fesat baş goumlsterdi Ruhu bedeninden soumlkuumlluumlp cesedi sahipsizler mezarlığına atıldı Ve Diyarbekir medeniyetten maduniyete bir duumlşuumlş yaşadı Gelinen noktada milyonluk kent nuumlfusuyla koca bir koumly olarak uzaklaşmaya başladı medeniyetten Cesedi geniş bulvarlar buumlyuumlk parklar yuumlksek binalar suumlsluuml ve luumlks kuumltlelerle canlandırılsa da kent ruhunu arayan guumlzel yuumlzluuml bir z ombi olmaktan o makus kaderinden kurtulamıyor

Bir kentin hikacircyesini bilmiyorsanız ya da kent hikacircyesinin eserlerini capcanlı bir şekilde her adımda oumlnuumlnuumlze ccedilıkarmıyorsa o kent size acı da yaşatmaz Ccediluumlnkuuml ne tarihi vardır ortada ne de eseri Oysa Diyarbekir her adımda karışınıza ccedilıkardığı medeniyetinin eserleriyle geccedilmiş ulu guumlnlerini anlatır Beş bin yıllık surları karşılar daha girer girmez Ulu Cami Nebi Camii İskender Paşa Camii Hz Suumlleyman Camii Kurşunlu Cami Melik Ahmet Camii ve daha nice camiler size İslami doumlnemde nasıl canlı bir şehir olduğunu goumlsterir Ama bu camilerin iccediline girdiğinizde normal vakitlerde cemaati neredeyse iki sırayı aşmayan bu

KIYIYA VURAN CESET

Medeniyetten Maduniyete Bir Şehrin Oumlluumlmuuml Serdar Buumllent YILMAZ

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 2: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

Herakleitos ve Oluş Felsefesi

Anadolursquoda Efes kentinde yaşamış olan

Herakleitos (MOuml535-475)rsquotan guumlnuumlmuumlze

herhangi bir eseri kalmamış olup ona ait olduğu

soumlylenen oumlzdeyişler kalmıştır

Doğadaki her şeyin suumlrekli değişim iccedilinde

olduğunu soumlyleyen Herakleitosrsquoa goumlre bu değişimi

sağlayan şey karşıtların ccedilatışmasıdır Orsquona goumlre

Evren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe doumlnerek

yok olacaktır Evrenin belirli periyotlarda yok

olup tekrar var olduğunu soumlyleyen Filozof her bir

devinime ldquoBuumlyuumlk yılrdquo demiştir

ldquoBuumlyuumlk yıl Kışı dev tufan yazı duumlnya yangınıhellipBir

alevler kaplar duumlnyayı bir sular basar10800

yıldır bu suumlrerdquo1

Heraklitos Evrendeki ccedilatışmanın ve

değişimin rastlantısal olmadığını bu suumlreci

duumlzenleyen ve youmlneten bir aklın (Logos) olduğunu

soumlyluumlyor boumlylece değişimin suumlrekliliği sağlanmış

oluyordu Şuumlphesiz ldquoDeğişimrdquoin kendisinin değişip

karşıtı olan ldquodeğişimsizliğerdquo doumlnuumlşmesi fikri

Herakleitos felsefesini ccedilelişik kılacaktı

Herakleitosrsquoa goumlre tin ateşle suyun

karışımıdır Tin iccedilin nemlilik ve kuruluk soumlz

konusudur Nemlilik zevke duumlşkuumlnluumlktuumlr ve kişi

1 HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova Bordo-Siyah yayınları İst2003ss50

nemden uzaklaştıkccedila bilgeliğe ve iyiliğe yaklaşır2

Burada ilginccedil olan husus Herakleitosrsquoun bizzat

kendisinin zevkten kaccedilınmayı zevke duumlşkuumlnluumlğe

tercih etmesi Bu tercihin iki sonucu var birincisi

bir insan olan Herakleitosrsquoun iradesini kullanarak

bir seccedilimde bulunmuş olması İkincisi iradenin

ldquoLogosrdquoun ccedilatışmaların suumlrekliliğini sağlamasına

engel olması Zira Herakleitos metafiziğine

karşıtların ccedilatışmasında Onlardan her hangi

birinin toptan başarıya ulaşmasını oumlnleyen

evrensel adalet kavramı egemendir3 Buna goumlre iki

karşıt olan nemlilik ve kuruluk durumunun

dengeli bir şekilde (biri diğerine uumlstuumlnluumlk

kurmadan) ilerlemesi gerekirdi Yani ldquozevke

duumlşkuumlnluumlkrdquo de tıpkı ldquozevkten kaccedilınmakrdquo gibi

doumlnguumlnuumln suumlrekliliğini sağlamak iccedilin bir araccedil

olmaktan oumlteye gidemeyecekti

Oluş ve Değer Problemi

Oluş felsefesi ahlaki değere buumltuumlnuumlyle

yabancı değildir Ccedilatışmanın evrensel adaletle

devam ettiğini soumlylemek kendi iccedilinde de olsa en

azından bu suumlreci youmlneten Logosrsquoun ldquoadilrdquo

olduğunu kabul etmektir

ldquoBir oumlluumlmsuumlz ateş ki oumllccediluumlyle alevlenip oumllccediluumlyle

soumlnenrdquo4

Her şeye egemen olan değişim buradaki

ldquoadaletrdquoe de egemen olsaydı kuşkusuz duumlzenden

soumlz etmek muumlmkuumln olmayacaktı Ahlaki bir değer

olan adalet değişmez bir yasadır

Ahlaki değerler oumlzuuml gereği değişmezdirler

Oumlrneğin ldquoduumlruumlstluumlkrdquo ne kadar zaman geccedilerse

geccedilsin ne ise oumlyle kalır Duumlruumlst olunup

olunmaması başka bir tartışma konusudur

ldquoYakasına yapışacak adalet yalan

duumlzenlerin yalancı tanıklarınrdquo 5

2 RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay yayınlarıİst2002ss165 3 RusselBertrandagess167 4 Herakleitosagess47 5 Herakleitosagess100

OLUŞ

FELSEFESİ

BAĞLAMINDA

AHLAK

PROBLEMİ

Taceddin ŞAHİN

3

Anlaşılan Herakleitos felsefesinde ahlaki

yasaların kendileri değil bir durum uumlzerinde

uygulanıp uygulanmamaları değişiyor Yani adil

olan bir devlet duumlzeni bozulabilir ya da daha oumlnce

hiccedil yalan soumlylememiş biri bir an gelip yalan

soumlyleyebilir Ancak adaletin kendisi değişime

uğramaz Adaletin uygulanmaması filozofa

adaletin kendisi ortadan kalkmış gibi goumlruumlnmuumlş

Ahlaki değerler değişime uğrarlarsa

tanımlarını yitirirler Şimdi başka bir suumlre sonra

başka olsaydı adalet bizim iccedilin bir adalet tanımı

yapmak olanaksız olurdu O halde bizim

tarafımızdan ya da ldquoLogosrdquo tarafından

değiştirilmesi imkacircnı bulunmayan şeyler var

Ahlaki değerler

Herakleitosrsquoun Kategorik yanlışları

Herakleitosrsquoa ait olduğu soumlylenen soumlzlerin

birccediloğunda mantık yanlışları yapıldığı

goumlruumllmektedir Oumlrneğin ldquoeşek samanı altına

yeğlerrdquo6 ve ldquomutlu olur yemek iccedilin acı burccedilak

bulan oumlkuumlzlerrdquo7 ve bunları takip eden soumlzleri sanki

ldquodeğerrdquo kavramının goumlreceli olduğunu

ispatlıyormuş gibi goumlruumlnmuumlş filozofa Oysa değer

kavramından bahsedebilmek iccedilin değer

duygusuna sahip sujersquoler arasında kıyas yapmak

gerekir Bir eşek bir altınla kendisine guumlnlerce

yetecek kadar saman alabileceğini bilseydi fikrini

değiştirebilirdi belki Tabi ki bu seccedilimi

yapabilmesi iccedilin bir zekacircya bir de iradeye sahip

olması gerekirdi Nitekim samanı seccediltiren şey ne

zekacirc ne de iradedir bu bir seccedilimden oumlte iccedilguumlduumlsel

bir youmlnelimdir

Sadece bir akıl ve bir iradeye aynı anda sahip olan

varlıklar iccedilin ldquodeğerrdquo kavramının bir anlamı

olduğunun altı ccedilizilmelidir Boumlyle olmasaydı değer

dediğimiz şey her zaman iccedilguumlduumllerimize uygun

duumlşmek zorunda kalır saman altına yeğlenirdi

Doğrudan tuumlketilebilecek olan saman bir metal

6 Herakleitosagess130 7 Herakleitosagess131

parccedilası olan ve ccediliğnenmesi muumlmkuumln goumlruumlnmeyen

altından daha kıymetli gelirdi Oysa altın ile saman

arasında iccedilguumlduumllerden arınmış bir şekilde kıyas

yapamayan değer duygusundan yoksundur

elbette Bu durumda samanı altına yeğlemek

değer kavramının değişkenliğini değil bu duyguya

sahip olunmadığını ispatlayabilir ancak

Ahlaki Sorumluluk

Duumlnyanın en guumlzel şeyinin ccedilamur iccedilinde

debelenmek olduğunu zanneden domuzlar elbette

ki ahlaki değerlerden habersizdirler Bu yuumlzden

değer duygusuna sahip olmayan varlıklar (cansız

nesneler bitkiler hayvanlar ve ruh sağlığı yerinde

olmayan insanlar ) iccedilin ahlaki değerlerden

bahsetmek muumlmkuumln olmadığı gibi ahlaki olarak

sorumlulukları da yoktur

Bir eşek kendi yaşam alanı olan ahırına dışkısını

yaptı diye hiccedil kimse onu ahlaksızlıkla succedillayamaz

Hayvanlar ve bitkiler gibi ruh sağlığı yerinde

olmayan insanlar iccedilin de ahlaki sorumluluktan soumlz

edilemez Bir deli hırsızlık yaptı diye ne

mahkemelerce ne de toplumca herhangi cezai bir

yaptırımla karşılaşmaz Demek ki değer kavramı

oumlncelikle tam olarak sağlıklı bir zihne sahip

olmayı gerektirir

Ahlaki sorumluluktan bahsedilebilmesi

iccedilin tek başına sağlıklı zekacirc yeterli değildir Zira

kişi bazı durumlarda zorla bir işi yapmaya

zorlanabilir Oumlrneğin bir koumlle efendisinin verdiği

buumltuumln emirlere uymak zorunda olduğu iccedilin yaptığı

eylemler ahlaki ya da gayrı ahlaki olarak

değerlendirilmez Daha guumlncel bir oumlrnek vermek

gerekirse bir tecavuumlz mağduru evlilik dışı cinsel

ilişki kurdu diye ahlaksızlıkla succedillanamaz

Demek ki ahlaki eylemin temelinde sağlıklı bir

zekacircnın yanında oumlzguumlr bir irade de gerekir ki kişi

kendi davranışından sorumlu tutulabilsin

Bizden bağımsız ahlaki değer muumlmkuumln

muumlduumlr

4

Herakleitos felsefesinde daha vahim olan

bir diğer mantık hatası ise şudur ldquoBilin ki her

şeyde ortak savaş ccedilekişmedir adaletrdquo ve ldquoBuumltuumln

bunlar (evrendeki kaos ve ccedilatışmalar) olmasaydı

kimse bilmeyecekti adalet soumlzuumlnuumlrdquo8

Bizim adaleti bilip bilmememiz adaletin

varolmadığını ispatlamaz Tıpkı uzayda yaşam

olup olmadığını bilmememizin orada yaşam

olmadığını ispatlamaması gibi Yine akli dengesini

yitirmiş birinin adalet duygusundan bihaber

olması adaletrsquoin varolmadığını değil kişinin bu

durumu kavrayamadığını ispatlayabilir ancak

Kaldı ki evrende hiccedil iyi şey olmasaydı her şeye

koumltuumlluumlk hacirckim olsaydı bile biz bu durumu olduğu

gibi kabullenmeyecek daha iyi bir duumlzen

olabileceği inancıyla mevcut duumlzeni değiştirmeye

ccedilalışacaktık İccedilinde bulunulan koşullar mevcut

haliyle kabul edilseydi hiccedilbir toplumsal değişme

goumlsterilemezdi

Ccedilatışmalardan ahlaki değerler

ccedilıkartılabilir mi

ldquoİyirdquo kavramı iyi ile koumltuumlnuumln

ccedilatışmasından ccedilıkartılabilinir mi

İyi ile koumltuuml ccedilatışmasında biz nasıl oluyor da

ldquoiyirdquonin ldquokoumltuumlrdquoden daha pozitif bir değer olduğunu

ccedilıkartabiliyoruz Oumlrneğin kapkaccedilrsquoa uğrayan bir

mağdurun ccedilantasına kavuşması bizi neden mutlu

ediyor Ya da cinayet işleyen bir katilin yakalanıp

ceza evine atılması vicdanımızı neden

rahatlatıyor

Sokratesrsquoin Atinarsquoda yargılanmasını

hatırlayalım Eğer biz Sokratesrsquoin haklı olduğunu

haklılık olgusunu yargılanmasından oumlnce

bilmeseydik yargılamanın neticesinde Orsquondan

yana tavır alamazdık Ccediluumlnkuuml buradaki hacirckimlerin

verdiği kararın hakka uygun olup olmadığını

bilmemiz iccedilin elimizde oumlnceden bulunan bir

oumllccediluumltuumln bulunması gerekir Adalet duygusu

8 Herakleitosagess34-35

mahkemeden ccedilıkmamış oumlnceden bulunan bu

duygu kararın yanlış olduğuna huumlkmetmemizi

sağlamıştır

Uumlzerinde durduğumuz şey neden bir

youmlnelimde bulunduğumuz ve her seferinde iyirsquoye

youmlnelişimiz Tabi bu iyiye youmlneliş ile oumlkuumlzuumln

burccedilağa youmlnelişi kategorik olarak farklı şeylerdir

Tek başına fizyolojik ihtiyaccedillarımızın

karşılanmasının biz insanları mutlu etmediği

apaccedilık ortadadır Dahası bireysel olarak bizi mutlu

edecek maddi ve manevi koşulların tuumlmuuml birarada

sağlandığında bile ağlayan bir ihtiyar goumlrmek bizi

kedere boğabilir Demek ki insan kendi mutluluğu

gibi başkasının mutluluğunu da oumlnemsiyor Hatta

bu iki durumun ccedilatışmasında kişi ccediloğu zaman

toplumun mutluluğunu kendi mutluluğuna

yeğleyebiliyor

Sonuccedil

Ahlaki Değer bağlamında Oluş

Problemi

Tuumlm bu tartışmaların bizi getirdiği nokta

şu Sorun olan şey Oluş felsefesinde değer

5

problemi değil Değerlerin hacirckim olduğu duumlnyada

oluş problemi Yani değişmez olan değerlerin

duumlnyasında oluş nasıl muumlmkuumln

Aslında bunun cevabı ccedilok accedilık Sorun

Evrene hangi pencereden baktığınızla ilgili Eğer

duumlnyayı bir savaş alanı olarak goumlruumlrseniz

dilenciye neden para vermek istediğinizi

accedilıklayamazsınız Zira bilirsiniz ki dilenci bu

amacı (ccedilatışmanın devamını ) gerccedilekleştirmek iccedilin

bir araccediltır Bu ccedilatışmanın oumlteki tarafı olan ise biz

kendi misyonumuza uygun olarak zenginliğin

keyfini suumlrmeli ihtiyaccedil sahibi olan dilenciye

yardım etmemeliyiz Peki neden oumlyle olmuyor da

insan ccediloğu kez kendi ccedilıkarını başkası iccedilin feda

edebiliyor

ldquoBuumlyuumlk balık kuumlccediluumlk balığı yutarrdquo

Olaya kuumlccediluumlk balığın goumlzuumlyle bakınca

durum boumlyle goumlruumlnuumlyor olabilir Ama olaya bir de

buumlyuumlk balığın goumlzuumlyle bakılırsa kuumlccediluumlk balık

kendisinin yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin vardır

Bu buumlyuumlk balık ise kendinden daha buumlyuumlk bir

balığın yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin olmazsa

olmazdır Bir silsile yukarı ccedilıktıkccedila bir daire ccedilizer

ve en sonunda kuumlccediluumlk balığa tekrar ulaşır Sonuccedil

olarak goumlrduumlğuumlmuumlz şey şudur bir takım kuumlccediluumlk

balıklar yem olmadıkccedila hiccedilbir balık var

olmayacaktır Bu da bir ccedilatışma değil bir

uyumdur Hem de kusursuz bir uyum Herakleitos

ve Orsquonun gibi duumlşuumlnenler sadece yem olan

balıkları goumlrduumlkleri iccedilin hayat onlara bir ccedilatışma

alanı gibi goumlruumlnmuumlştuumlr

Ahlaki değerler hepimizde mevcut

olduğu halde neden bazı insanlar ccedilok buumlyuumlk

koumltuumlluumlkler yapıyorlar

Ccediluumlnkuuml o insanlar ahlaki değerrsquoin

buyruğunu yerine getirmektense ccediloğu zaman

iccedilguumlduumlsel youmlnelimlerini takip ediyorlar Ancak

burada bilinccedilli bir tercihte bulunuyorlar Burada

kişi iki seccedileneğe de yani ahlakın gerektirdiğine de

iccedilguumlduumlnuumln talep ettiğine de eşit mesafededir Her

accedil kalan insanın hırsızlık yapmaması bundandır

Kişi iccedilguumlduuml ile ahlaki buyruk arasında bir tercih

yapar Tamamen kişiye bağlı olan bu seccedilim

olmasaydı hiccedil kimseyi ahlaksızlıkla succedillayamaz ve

hiccedil kimseyi ahlaklı diye oumlvemezdik

Evrendeki uyumu goumlrmeseydik ya

Budistler gibi sadece sebzelerle beslenir ya da

Naziler gibi her şeye ve herkese huumlkmetmeye

kalkışırdık Birinci durumda kişi evrenin

duumlzenine zara verdiği inancıyla ihtiyaccedil duyduğu

besinlerden yoksun kalır İkinci durumda ise

dairenin tamamını goumlremeyen kişi tuumlm suumlreci

youmlnetmeye kalkışır Oysa tam beslenerek ve evren

ile tam uyum iccedilinde yaşamak muumlmkuumln Tuumlm

varlıkların yaşama ve yaşamsal haklarını

kendimizinkilerle eş zamanlı olarak goumlzetmek

KAYNAKCcedilA

HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova

Bordo-Siyah yayınları İst2003

RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay

yayınlarıİst2002

6

Eğer maziyi ccedilok seviyorsam ona buumlyuumlk muhteşem guumlnlere bağlı isem emin ol ki bu

oumlluumllerin de bu toprakta ve hayatımızda bir soumlz hakkı olduğumu duumlşuumlnduumlğuumlm iccedilindir

(Tanpınar Muumlcevherlerin Sırrı)

Duumlşuumlşhellip Medeniyetten Maduniyete Kadim kentler bir mekteptir Taşlar sessiz hocalarıdır kadim kentlerin

Diyarbekir boumllgedeki taş kentlerin anasıdır Taş ve suhellip Kadim kentleri yaşatan ve dolayısıyla kadim kılan taş ve sudur Karacadağrsquoın siyah sert bazalt taşı ve Diclersquonin serin bereketli suyu

Sert bazalt taşlı Diyarbekirrsquoin insanı da sert mizaccedillı zor işlenir kolay eğilmez şekil almaya pek yanaşmaz Ancak dedik ya kadim kentler bir mekteptir o sert mizaccedil bu kadim mektepte yumuşar ilim ve irfana doumlnuumlşuumlr Acirclimlere bilginlere şairlere sanatccedilılara evrilir Ama yuumlreğinin bir yerlerinde kalır o sertlik ve kavga meydanında ccedilıkar en haşin haliyle

Turgut Cansever ldquoŞehir ahlakın sanatın felsefenin ve dini duumlşuumlncenin geliştiği ortam olarak insanın bu duumlnyadaki vazifesini en uumlst duumlzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdırrdquo derken gerccedilek mahiyette bir şehirden yani medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği ldquomedinerdquoden soumlz ediyor kuşkusuz Medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği medeniyete rahim olan Medinehellip İşte bir zamanların Diyarbekirrsquoi boumlyle bir şehirdi

1700rsquoluuml yıllarda Diyarbekirrsquoe gelen Fransız gezgin hekim Paul Lucas bu medeniyet merkezi kentin tam da kentliliğini medeni oluşunu ifade eder ldquoDiyarbekir buguumlne kadar goumlrduumlğuumlm şehirlerin en duumlzenli ve en iyi durumda olanırdquo Uumlnluuml gezgin William Heude ise 1800rsquolerin Diyarbekirrsquoini oumlve oumlve bitiremez Temiz duumlzenli şehir planlaması itibariyle en guumlzel şehir olarak vasf eder Diyarbekirrsquoi Diyarbekirrsquoin temizliğine bir vurgu da Evliya Ccedilelebi yapıyor ldquoGeniş vilayeti marsquomucircr ovaları guumlzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet goumlren mezraları bol hayrat ve bereketleri ccedilok bir bayındır şehirdirrdquo

Yuumlz yıl oumlncesine kadar ekonomik kuumlltuumlrel sosyal sanatsal kentsel her alanda tam bir medeni memlekettir Diyarbekir Ama modern ulus devletin yıkıcı ve amansız gadrine uğrayan şehir sosyal dokusunu ekonomik yapısını kentsel oumlzelliklerini kuumlltuumlrel vasfını yitirip ccediloraklaşmaya başladı Aydınlanmacı modernist Kemalist ideoloji uumlmmetin yerine ulus adı verilen tuumlrdeş bir toplum modeli uumlretmek iccedilin tedip tenkil imha inkacircr ve asimilasyon yoluna gitti Sonuccedilta bu toprakların tuumlm zenginliklerine karşı yuumlruumltuumllen kanlı ve ccediletin bir savaş sonucu her alanda buumlyuumlk bir yıkım yaşandı Binlerce yılda onlarca farklı etnik kuumlltuumlrel ve dini yapının bir araya gelmesiyle ortaya ccedilıkan zengin toplumsal yapı yok edilip koumlksuumlz yavan bir yapı ortaya ccedilıkarıldı

Horgoumlruumlluuml bir erk tarafından bu kentin yuumlzuumlndeki guumlluumlmseme alındı tarihi birikimi ccediluumlruumltuumllduuml Geccedilmişin bereketli yarıklarından sızıp varoluşumuzu besleyen bengisu kurutuldu Bayındır olan viran edildi Denizde ve karada fesat baş goumlsterdi Ruhu bedeninden soumlkuumlluumlp cesedi sahipsizler mezarlığına atıldı Ve Diyarbekir medeniyetten maduniyete bir duumlşuumlş yaşadı Gelinen noktada milyonluk kent nuumlfusuyla koca bir koumly olarak uzaklaşmaya başladı medeniyetten Cesedi geniş bulvarlar buumlyuumlk parklar yuumlksek binalar suumlsluuml ve luumlks kuumltlelerle canlandırılsa da kent ruhunu arayan guumlzel yuumlzluuml bir z ombi olmaktan o makus kaderinden kurtulamıyor

Bir kentin hikacircyesini bilmiyorsanız ya da kent hikacircyesinin eserlerini capcanlı bir şekilde her adımda oumlnuumlnuumlze ccedilıkarmıyorsa o kent size acı da yaşatmaz Ccediluumlnkuuml ne tarihi vardır ortada ne de eseri Oysa Diyarbekir her adımda karışınıza ccedilıkardığı medeniyetinin eserleriyle geccedilmiş ulu guumlnlerini anlatır Beş bin yıllık surları karşılar daha girer girmez Ulu Cami Nebi Camii İskender Paşa Camii Hz Suumlleyman Camii Kurşunlu Cami Melik Ahmet Camii ve daha nice camiler size İslami doumlnemde nasıl canlı bir şehir olduğunu goumlsterir Ama bu camilerin iccediline girdiğinizde normal vakitlerde cemaati neredeyse iki sırayı aşmayan bu

KIYIYA VURAN CESET

Medeniyetten Maduniyete Bir Şehrin Oumlluumlmuuml Serdar Buumllent YILMAZ

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 3: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

3

Anlaşılan Herakleitos felsefesinde ahlaki

yasaların kendileri değil bir durum uumlzerinde

uygulanıp uygulanmamaları değişiyor Yani adil

olan bir devlet duumlzeni bozulabilir ya da daha oumlnce

hiccedil yalan soumlylememiş biri bir an gelip yalan

soumlyleyebilir Ancak adaletin kendisi değişime

uğramaz Adaletin uygulanmaması filozofa

adaletin kendisi ortadan kalkmış gibi goumlruumlnmuumlş

Ahlaki değerler değişime uğrarlarsa

tanımlarını yitirirler Şimdi başka bir suumlre sonra

başka olsaydı adalet bizim iccedilin bir adalet tanımı

yapmak olanaksız olurdu O halde bizim

tarafımızdan ya da ldquoLogosrdquo tarafından

değiştirilmesi imkacircnı bulunmayan şeyler var

Ahlaki değerler

Herakleitosrsquoun Kategorik yanlışları

Herakleitosrsquoa ait olduğu soumlylenen soumlzlerin

birccediloğunda mantık yanlışları yapıldığı

goumlruumllmektedir Oumlrneğin ldquoeşek samanı altına

yeğlerrdquo6 ve ldquomutlu olur yemek iccedilin acı burccedilak

bulan oumlkuumlzlerrdquo7 ve bunları takip eden soumlzleri sanki

ldquodeğerrdquo kavramının goumlreceli olduğunu

ispatlıyormuş gibi goumlruumlnmuumlş filozofa Oysa değer

kavramından bahsedebilmek iccedilin değer

duygusuna sahip sujersquoler arasında kıyas yapmak

gerekir Bir eşek bir altınla kendisine guumlnlerce

yetecek kadar saman alabileceğini bilseydi fikrini

değiştirebilirdi belki Tabi ki bu seccedilimi

yapabilmesi iccedilin bir zekacircya bir de iradeye sahip

olması gerekirdi Nitekim samanı seccediltiren şey ne

zekacirc ne de iradedir bu bir seccedilimden oumlte iccedilguumlduumlsel

bir youmlnelimdir

Sadece bir akıl ve bir iradeye aynı anda sahip olan

varlıklar iccedilin ldquodeğerrdquo kavramının bir anlamı

olduğunun altı ccedilizilmelidir Boumlyle olmasaydı değer

dediğimiz şey her zaman iccedilguumlduumllerimize uygun

duumlşmek zorunda kalır saman altına yeğlenirdi

Doğrudan tuumlketilebilecek olan saman bir metal

6 Herakleitosagess130 7 Herakleitosagess131

parccedilası olan ve ccediliğnenmesi muumlmkuumln goumlruumlnmeyen

altından daha kıymetli gelirdi Oysa altın ile saman

arasında iccedilguumlduumllerden arınmış bir şekilde kıyas

yapamayan değer duygusundan yoksundur

elbette Bu durumda samanı altına yeğlemek

değer kavramının değişkenliğini değil bu duyguya

sahip olunmadığını ispatlayabilir ancak

Ahlaki Sorumluluk

Duumlnyanın en guumlzel şeyinin ccedilamur iccedilinde

debelenmek olduğunu zanneden domuzlar elbette

ki ahlaki değerlerden habersizdirler Bu yuumlzden

değer duygusuna sahip olmayan varlıklar (cansız

nesneler bitkiler hayvanlar ve ruh sağlığı yerinde

olmayan insanlar ) iccedilin ahlaki değerlerden

bahsetmek muumlmkuumln olmadığı gibi ahlaki olarak

sorumlulukları da yoktur

Bir eşek kendi yaşam alanı olan ahırına dışkısını

yaptı diye hiccedil kimse onu ahlaksızlıkla succedillayamaz

Hayvanlar ve bitkiler gibi ruh sağlığı yerinde

olmayan insanlar iccedilin de ahlaki sorumluluktan soumlz

edilemez Bir deli hırsızlık yaptı diye ne

mahkemelerce ne de toplumca herhangi cezai bir

yaptırımla karşılaşmaz Demek ki değer kavramı

oumlncelikle tam olarak sağlıklı bir zihne sahip

olmayı gerektirir

Ahlaki sorumluluktan bahsedilebilmesi

iccedilin tek başına sağlıklı zekacirc yeterli değildir Zira

kişi bazı durumlarda zorla bir işi yapmaya

zorlanabilir Oumlrneğin bir koumlle efendisinin verdiği

buumltuumln emirlere uymak zorunda olduğu iccedilin yaptığı

eylemler ahlaki ya da gayrı ahlaki olarak

değerlendirilmez Daha guumlncel bir oumlrnek vermek

gerekirse bir tecavuumlz mağduru evlilik dışı cinsel

ilişki kurdu diye ahlaksızlıkla succedillanamaz

Demek ki ahlaki eylemin temelinde sağlıklı bir

zekacircnın yanında oumlzguumlr bir irade de gerekir ki kişi

kendi davranışından sorumlu tutulabilsin

Bizden bağımsız ahlaki değer muumlmkuumln

muumlduumlr

4

Herakleitos felsefesinde daha vahim olan

bir diğer mantık hatası ise şudur ldquoBilin ki her

şeyde ortak savaş ccedilekişmedir adaletrdquo ve ldquoBuumltuumln

bunlar (evrendeki kaos ve ccedilatışmalar) olmasaydı

kimse bilmeyecekti adalet soumlzuumlnuumlrdquo8

Bizim adaleti bilip bilmememiz adaletin

varolmadığını ispatlamaz Tıpkı uzayda yaşam

olup olmadığını bilmememizin orada yaşam

olmadığını ispatlamaması gibi Yine akli dengesini

yitirmiş birinin adalet duygusundan bihaber

olması adaletrsquoin varolmadığını değil kişinin bu

durumu kavrayamadığını ispatlayabilir ancak

Kaldı ki evrende hiccedil iyi şey olmasaydı her şeye

koumltuumlluumlk hacirckim olsaydı bile biz bu durumu olduğu

gibi kabullenmeyecek daha iyi bir duumlzen

olabileceği inancıyla mevcut duumlzeni değiştirmeye

ccedilalışacaktık İccedilinde bulunulan koşullar mevcut

haliyle kabul edilseydi hiccedilbir toplumsal değişme

goumlsterilemezdi

Ccedilatışmalardan ahlaki değerler

ccedilıkartılabilir mi

ldquoİyirdquo kavramı iyi ile koumltuumlnuumln

ccedilatışmasından ccedilıkartılabilinir mi

İyi ile koumltuuml ccedilatışmasında biz nasıl oluyor da

ldquoiyirdquonin ldquokoumltuumlrdquoden daha pozitif bir değer olduğunu

ccedilıkartabiliyoruz Oumlrneğin kapkaccedilrsquoa uğrayan bir

mağdurun ccedilantasına kavuşması bizi neden mutlu

ediyor Ya da cinayet işleyen bir katilin yakalanıp

ceza evine atılması vicdanımızı neden

rahatlatıyor

Sokratesrsquoin Atinarsquoda yargılanmasını

hatırlayalım Eğer biz Sokratesrsquoin haklı olduğunu

haklılık olgusunu yargılanmasından oumlnce

bilmeseydik yargılamanın neticesinde Orsquondan

yana tavır alamazdık Ccediluumlnkuuml buradaki hacirckimlerin

verdiği kararın hakka uygun olup olmadığını

bilmemiz iccedilin elimizde oumlnceden bulunan bir

oumllccediluumltuumln bulunması gerekir Adalet duygusu

8 Herakleitosagess34-35

mahkemeden ccedilıkmamış oumlnceden bulunan bu

duygu kararın yanlış olduğuna huumlkmetmemizi

sağlamıştır

Uumlzerinde durduğumuz şey neden bir

youmlnelimde bulunduğumuz ve her seferinde iyirsquoye

youmlnelişimiz Tabi bu iyiye youmlneliş ile oumlkuumlzuumln

burccedilağa youmlnelişi kategorik olarak farklı şeylerdir

Tek başına fizyolojik ihtiyaccedillarımızın

karşılanmasının biz insanları mutlu etmediği

apaccedilık ortadadır Dahası bireysel olarak bizi mutlu

edecek maddi ve manevi koşulların tuumlmuuml birarada

sağlandığında bile ağlayan bir ihtiyar goumlrmek bizi

kedere boğabilir Demek ki insan kendi mutluluğu

gibi başkasının mutluluğunu da oumlnemsiyor Hatta

bu iki durumun ccedilatışmasında kişi ccediloğu zaman

toplumun mutluluğunu kendi mutluluğuna

yeğleyebiliyor

Sonuccedil

Ahlaki Değer bağlamında Oluş

Problemi

Tuumlm bu tartışmaların bizi getirdiği nokta

şu Sorun olan şey Oluş felsefesinde değer

5

problemi değil Değerlerin hacirckim olduğu duumlnyada

oluş problemi Yani değişmez olan değerlerin

duumlnyasında oluş nasıl muumlmkuumln

Aslında bunun cevabı ccedilok accedilık Sorun

Evrene hangi pencereden baktığınızla ilgili Eğer

duumlnyayı bir savaş alanı olarak goumlruumlrseniz

dilenciye neden para vermek istediğinizi

accedilıklayamazsınız Zira bilirsiniz ki dilenci bu

amacı (ccedilatışmanın devamını ) gerccedilekleştirmek iccedilin

bir araccediltır Bu ccedilatışmanın oumlteki tarafı olan ise biz

kendi misyonumuza uygun olarak zenginliğin

keyfini suumlrmeli ihtiyaccedil sahibi olan dilenciye

yardım etmemeliyiz Peki neden oumlyle olmuyor da

insan ccediloğu kez kendi ccedilıkarını başkası iccedilin feda

edebiliyor

ldquoBuumlyuumlk balık kuumlccediluumlk balığı yutarrdquo

Olaya kuumlccediluumlk balığın goumlzuumlyle bakınca

durum boumlyle goumlruumlnuumlyor olabilir Ama olaya bir de

buumlyuumlk balığın goumlzuumlyle bakılırsa kuumlccediluumlk balık

kendisinin yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin vardır

Bu buumlyuumlk balık ise kendinden daha buumlyuumlk bir

balığın yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin olmazsa

olmazdır Bir silsile yukarı ccedilıktıkccedila bir daire ccedilizer

ve en sonunda kuumlccediluumlk balığa tekrar ulaşır Sonuccedil

olarak goumlrduumlğuumlmuumlz şey şudur bir takım kuumlccediluumlk

balıklar yem olmadıkccedila hiccedilbir balık var

olmayacaktır Bu da bir ccedilatışma değil bir

uyumdur Hem de kusursuz bir uyum Herakleitos

ve Orsquonun gibi duumlşuumlnenler sadece yem olan

balıkları goumlrduumlkleri iccedilin hayat onlara bir ccedilatışma

alanı gibi goumlruumlnmuumlştuumlr

Ahlaki değerler hepimizde mevcut

olduğu halde neden bazı insanlar ccedilok buumlyuumlk

koumltuumlluumlkler yapıyorlar

Ccediluumlnkuuml o insanlar ahlaki değerrsquoin

buyruğunu yerine getirmektense ccediloğu zaman

iccedilguumlduumlsel youmlnelimlerini takip ediyorlar Ancak

burada bilinccedilli bir tercihte bulunuyorlar Burada

kişi iki seccedileneğe de yani ahlakın gerektirdiğine de

iccedilguumlduumlnuumln talep ettiğine de eşit mesafededir Her

accedil kalan insanın hırsızlık yapmaması bundandır

Kişi iccedilguumlduuml ile ahlaki buyruk arasında bir tercih

yapar Tamamen kişiye bağlı olan bu seccedilim

olmasaydı hiccedil kimseyi ahlaksızlıkla succedillayamaz ve

hiccedil kimseyi ahlaklı diye oumlvemezdik

Evrendeki uyumu goumlrmeseydik ya

Budistler gibi sadece sebzelerle beslenir ya da

Naziler gibi her şeye ve herkese huumlkmetmeye

kalkışırdık Birinci durumda kişi evrenin

duumlzenine zara verdiği inancıyla ihtiyaccedil duyduğu

besinlerden yoksun kalır İkinci durumda ise

dairenin tamamını goumlremeyen kişi tuumlm suumlreci

youmlnetmeye kalkışır Oysa tam beslenerek ve evren

ile tam uyum iccedilinde yaşamak muumlmkuumln Tuumlm

varlıkların yaşama ve yaşamsal haklarını

kendimizinkilerle eş zamanlı olarak goumlzetmek

KAYNAKCcedilA

HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova

Bordo-Siyah yayınları İst2003

RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay

yayınlarıİst2002

6

Eğer maziyi ccedilok seviyorsam ona buumlyuumlk muhteşem guumlnlere bağlı isem emin ol ki bu

oumlluumllerin de bu toprakta ve hayatımızda bir soumlz hakkı olduğumu duumlşuumlnduumlğuumlm iccedilindir

(Tanpınar Muumlcevherlerin Sırrı)

Duumlşuumlşhellip Medeniyetten Maduniyete Kadim kentler bir mekteptir Taşlar sessiz hocalarıdır kadim kentlerin

Diyarbekir boumllgedeki taş kentlerin anasıdır Taş ve suhellip Kadim kentleri yaşatan ve dolayısıyla kadim kılan taş ve sudur Karacadağrsquoın siyah sert bazalt taşı ve Diclersquonin serin bereketli suyu

Sert bazalt taşlı Diyarbekirrsquoin insanı da sert mizaccedillı zor işlenir kolay eğilmez şekil almaya pek yanaşmaz Ancak dedik ya kadim kentler bir mekteptir o sert mizaccedil bu kadim mektepte yumuşar ilim ve irfana doumlnuumlşuumlr Acirclimlere bilginlere şairlere sanatccedilılara evrilir Ama yuumlreğinin bir yerlerinde kalır o sertlik ve kavga meydanında ccedilıkar en haşin haliyle

Turgut Cansever ldquoŞehir ahlakın sanatın felsefenin ve dini duumlşuumlncenin geliştiği ortam olarak insanın bu duumlnyadaki vazifesini en uumlst duumlzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdırrdquo derken gerccedilek mahiyette bir şehirden yani medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği ldquomedinerdquoden soumlz ediyor kuşkusuz Medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği medeniyete rahim olan Medinehellip İşte bir zamanların Diyarbekirrsquoi boumlyle bir şehirdi

1700rsquoluuml yıllarda Diyarbekirrsquoe gelen Fransız gezgin hekim Paul Lucas bu medeniyet merkezi kentin tam da kentliliğini medeni oluşunu ifade eder ldquoDiyarbekir buguumlne kadar goumlrduumlğuumlm şehirlerin en duumlzenli ve en iyi durumda olanırdquo Uumlnluuml gezgin William Heude ise 1800rsquolerin Diyarbekirrsquoini oumlve oumlve bitiremez Temiz duumlzenli şehir planlaması itibariyle en guumlzel şehir olarak vasf eder Diyarbekirrsquoi Diyarbekirrsquoin temizliğine bir vurgu da Evliya Ccedilelebi yapıyor ldquoGeniş vilayeti marsquomucircr ovaları guumlzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet goumlren mezraları bol hayrat ve bereketleri ccedilok bir bayındır şehirdirrdquo

Yuumlz yıl oumlncesine kadar ekonomik kuumlltuumlrel sosyal sanatsal kentsel her alanda tam bir medeni memlekettir Diyarbekir Ama modern ulus devletin yıkıcı ve amansız gadrine uğrayan şehir sosyal dokusunu ekonomik yapısını kentsel oumlzelliklerini kuumlltuumlrel vasfını yitirip ccediloraklaşmaya başladı Aydınlanmacı modernist Kemalist ideoloji uumlmmetin yerine ulus adı verilen tuumlrdeş bir toplum modeli uumlretmek iccedilin tedip tenkil imha inkacircr ve asimilasyon yoluna gitti Sonuccedilta bu toprakların tuumlm zenginliklerine karşı yuumlruumltuumllen kanlı ve ccediletin bir savaş sonucu her alanda buumlyuumlk bir yıkım yaşandı Binlerce yılda onlarca farklı etnik kuumlltuumlrel ve dini yapının bir araya gelmesiyle ortaya ccedilıkan zengin toplumsal yapı yok edilip koumlksuumlz yavan bir yapı ortaya ccedilıkarıldı

Horgoumlruumlluuml bir erk tarafından bu kentin yuumlzuumlndeki guumlluumlmseme alındı tarihi birikimi ccediluumlruumltuumllduuml Geccedilmişin bereketli yarıklarından sızıp varoluşumuzu besleyen bengisu kurutuldu Bayındır olan viran edildi Denizde ve karada fesat baş goumlsterdi Ruhu bedeninden soumlkuumlluumlp cesedi sahipsizler mezarlığına atıldı Ve Diyarbekir medeniyetten maduniyete bir duumlşuumlş yaşadı Gelinen noktada milyonluk kent nuumlfusuyla koca bir koumly olarak uzaklaşmaya başladı medeniyetten Cesedi geniş bulvarlar buumlyuumlk parklar yuumlksek binalar suumlsluuml ve luumlks kuumltlelerle canlandırılsa da kent ruhunu arayan guumlzel yuumlzluuml bir z ombi olmaktan o makus kaderinden kurtulamıyor

Bir kentin hikacircyesini bilmiyorsanız ya da kent hikacircyesinin eserlerini capcanlı bir şekilde her adımda oumlnuumlnuumlze ccedilıkarmıyorsa o kent size acı da yaşatmaz Ccediluumlnkuuml ne tarihi vardır ortada ne de eseri Oysa Diyarbekir her adımda karışınıza ccedilıkardığı medeniyetinin eserleriyle geccedilmiş ulu guumlnlerini anlatır Beş bin yıllık surları karşılar daha girer girmez Ulu Cami Nebi Camii İskender Paşa Camii Hz Suumlleyman Camii Kurşunlu Cami Melik Ahmet Camii ve daha nice camiler size İslami doumlnemde nasıl canlı bir şehir olduğunu goumlsterir Ama bu camilerin iccediline girdiğinizde normal vakitlerde cemaati neredeyse iki sırayı aşmayan bu

KIYIYA VURAN CESET

Medeniyetten Maduniyete Bir Şehrin Oumlluumlmuuml Serdar Buumllent YILMAZ

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 4: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

4

Herakleitos felsefesinde daha vahim olan

bir diğer mantık hatası ise şudur ldquoBilin ki her

şeyde ortak savaş ccedilekişmedir adaletrdquo ve ldquoBuumltuumln

bunlar (evrendeki kaos ve ccedilatışmalar) olmasaydı

kimse bilmeyecekti adalet soumlzuumlnuumlrdquo8

Bizim adaleti bilip bilmememiz adaletin

varolmadığını ispatlamaz Tıpkı uzayda yaşam

olup olmadığını bilmememizin orada yaşam

olmadığını ispatlamaması gibi Yine akli dengesini

yitirmiş birinin adalet duygusundan bihaber

olması adaletrsquoin varolmadığını değil kişinin bu

durumu kavrayamadığını ispatlayabilir ancak

Kaldı ki evrende hiccedil iyi şey olmasaydı her şeye

koumltuumlluumlk hacirckim olsaydı bile biz bu durumu olduğu

gibi kabullenmeyecek daha iyi bir duumlzen

olabileceği inancıyla mevcut duumlzeni değiştirmeye

ccedilalışacaktık İccedilinde bulunulan koşullar mevcut

haliyle kabul edilseydi hiccedilbir toplumsal değişme

goumlsterilemezdi

Ccedilatışmalardan ahlaki değerler

ccedilıkartılabilir mi

ldquoİyirdquo kavramı iyi ile koumltuumlnuumln

ccedilatışmasından ccedilıkartılabilinir mi

İyi ile koumltuuml ccedilatışmasında biz nasıl oluyor da

ldquoiyirdquonin ldquokoumltuumlrdquoden daha pozitif bir değer olduğunu

ccedilıkartabiliyoruz Oumlrneğin kapkaccedilrsquoa uğrayan bir

mağdurun ccedilantasına kavuşması bizi neden mutlu

ediyor Ya da cinayet işleyen bir katilin yakalanıp

ceza evine atılması vicdanımızı neden

rahatlatıyor

Sokratesrsquoin Atinarsquoda yargılanmasını

hatırlayalım Eğer biz Sokratesrsquoin haklı olduğunu

haklılık olgusunu yargılanmasından oumlnce

bilmeseydik yargılamanın neticesinde Orsquondan

yana tavır alamazdık Ccediluumlnkuuml buradaki hacirckimlerin

verdiği kararın hakka uygun olup olmadığını

bilmemiz iccedilin elimizde oumlnceden bulunan bir

oumllccediluumltuumln bulunması gerekir Adalet duygusu

8 Herakleitosagess34-35

mahkemeden ccedilıkmamış oumlnceden bulunan bu

duygu kararın yanlış olduğuna huumlkmetmemizi

sağlamıştır

Uumlzerinde durduğumuz şey neden bir

youmlnelimde bulunduğumuz ve her seferinde iyirsquoye

youmlnelişimiz Tabi bu iyiye youmlneliş ile oumlkuumlzuumln

burccedilağa youmlnelişi kategorik olarak farklı şeylerdir

Tek başına fizyolojik ihtiyaccedillarımızın

karşılanmasının biz insanları mutlu etmediği

apaccedilık ortadadır Dahası bireysel olarak bizi mutlu

edecek maddi ve manevi koşulların tuumlmuuml birarada

sağlandığında bile ağlayan bir ihtiyar goumlrmek bizi

kedere boğabilir Demek ki insan kendi mutluluğu

gibi başkasının mutluluğunu da oumlnemsiyor Hatta

bu iki durumun ccedilatışmasında kişi ccediloğu zaman

toplumun mutluluğunu kendi mutluluğuna

yeğleyebiliyor

Sonuccedil

Ahlaki Değer bağlamında Oluş

Problemi

Tuumlm bu tartışmaların bizi getirdiği nokta

şu Sorun olan şey Oluş felsefesinde değer

5

problemi değil Değerlerin hacirckim olduğu duumlnyada

oluş problemi Yani değişmez olan değerlerin

duumlnyasında oluş nasıl muumlmkuumln

Aslında bunun cevabı ccedilok accedilık Sorun

Evrene hangi pencereden baktığınızla ilgili Eğer

duumlnyayı bir savaş alanı olarak goumlruumlrseniz

dilenciye neden para vermek istediğinizi

accedilıklayamazsınız Zira bilirsiniz ki dilenci bu

amacı (ccedilatışmanın devamını ) gerccedilekleştirmek iccedilin

bir araccediltır Bu ccedilatışmanın oumlteki tarafı olan ise biz

kendi misyonumuza uygun olarak zenginliğin

keyfini suumlrmeli ihtiyaccedil sahibi olan dilenciye

yardım etmemeliyiz Peki neden oumlyle olmuyor da

insan ccediloğu kez kendi ccedilıkarını başkası iccedilin feda

edebiliyor

ldquoBuumlyuumlk balık kuumlccediluumlk balığı yutarrdquo

Olaya kuumlccediluumlk balığın goumlzuumlyle bakınca

durum boumlyle goumlruumlnuumlyor olabilir Ama olaya bir de

buumlyuumlk balığın goumlzuumlyle bakılırsa kuumlccediluumlk balık

kendisinin yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin vardır

Bu buumlyuumlk balık ise kendinden daha buumlyuumlk bir

balığın yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin olmazsa

olmazdır Bir silsile yukarı ccedilıktıkccedila bir daire ccedilizer

ve en sonunda kuumlccediluumlk balığa tekrar ulaşır Sonuccedil

olarak goumlrduumlğuumlmuumlz şey şudur bir takım kuumlccediluumlk

balıklar yem olmadıkccedila hiccedilbir balık var

olmayacaktır Bu da bir ccedilatışma değil bir

uyumdur Hem de kusursuz bir uyum Herakleitos

ve Orsquonun gibi duumlşuumlnenler sadece yem olan

balıkları goumlrduumlkleri iccedilin hayat onlara bir ccedilatışma

alanı gibi goumlruumlnmuumlştuumlr

Ahlaki değerler hepimizde mevcut

olduğu halde neden bazı insanlar ccedilok buumlyuumlk

koumltuumlluumlkler yapıyorlar

Ccediluumlnkuuml o insanlar ahlaki değerrsquoin

buyruğunu yerine getirmektense ccediloğu zaman

iccedilguumlduumlsel youmlnelimlerini takip ediyorlar Ancak

burada bilinccedilli bir tercihte bulunuyorlar Burada

kişi iki seccedileneğe de yani ahlakın gerektirdiğine de

iccedilguumlduumlnuumln talep ettiğine de eşit mesafededir Her

accedil kalan insanın hırsızlık yapmaması bundandır

Kişi iccedilguumlduuml ile ahlaki buyruk arasında bir tercih

yapar Tamamen kişiye bağlı olan bu seccedilim

olmasaydı hiccedil kimseyi ahlaksızlıkla succedillayamaz ve

hiccedil kimseyi ahlaklı diye oumlvemezdik

Evrendeki uyumu goumlrmeseydik ya

Budistler gibi sadece sebzelerle beslenir ya da

Naziler gibi her şeye ve herkese huumlkmetmeye

kalkışırdık Birinci durumda kişi evrenin

duumlzenine zara verdiği inancıyla ihtiyaccedil duyduğu

besinlerden yoksun kalır İkinci durumda ise

dairenin tamamını goumlremeyen kişi tuumlm suumlreci

youmlnetmeye kalkışır Oysa tam beslenerek ve evren

ile tam uyum iccedilinde yaşamak muumlmkuumln Tuumlm

varlıkların yaşama ve yaşamsal haklarını

kendimizinkilerle eş zamanlı olarak goumlzetmek

KAYNAKCcedilA

HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova

Bordo-Siyah yayınları İst2003

RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay

yayınlarıİst2002

6

Eğer maziyi ccedilok seviyorsam ona buumlyuumlk muhteşem guumlnlere bağlı isem emin ol ki bu

oumlluumllerin de bu toprakta ve hayatımızda bir soumlz hakkı olduğumu duumlşuumlnduumlğuumlm iccedilindir

(Tanpınar Muumlcevherlerin Sırrı)

Duumlşuumlşhellip Medeniyetten Maduniyete Kadim kentler bir mekteptir Taşlar sessiz hocalarıdır kadim kentlerin

Diyarbekir boumllgedeki taş kentlerin anasıdır Taş ve suhellip Kadim kentleri yaşatan ve dolayısıyla kadim kılan taş ve sudur Karacadağrsquoın siyah sert bazalt taşı ve Diclersquonin serin bereketli suyu

Sert bazalt taşlı Diyarbekirrsquoin insanı da sert mizaccedillı zor işlenir kolay eğilmez şekil almaya pek yanaşmaz Ancak dedik ya kadim kentler bir mekteptir o sert mizaccedil bu kadim mektepte yumuşar ilim ve irfana doumlnuumlşuumlr Acirclimlere bilginlere şairlere sanatccedilılara evrilir Ama yuumlreğinin bir yerlerinde kalır o sertlik ve kavga meydanında ccedilıkar en haşin haliyle

Turgut Cansever ldquoŞehir ahlakın sanatın felsefenin ve dini duumlşuumlncenin geliştiği ortam olarak insanın bu duumlnyadaki vazifesini en uumlst duumlzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdırrdquo derken gerccedilek mahiyette bir şehirden yani medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği ldquomedinerdquoden soumlz ediyor kuşkusuz Medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği medeniyete rahim olan Medinehellip İşte bir zamanların Diyarbekirrsquoi boumlyle bir şehirdi

1700rsquoluuml yıllarda Diyarbekirrsquoe gelen Fransız gezgin hekim Paul Lucas bu medeniyet merkezi kentin tam da kentliliğini medeni oluşunu ifade eder ldquoDiyarbekir buguumlne kadar goumlrduumlğuumlm şehirlerin en duumlzenli ve en iyi durumda olanırdquo Uumlnluuml gezgin William Heude ise 1800rsquolerin Diyarbekirrsquoini oumlve oumlve bitiremez Temiz duumlzenli şehir planlaması itibariyle en guumlzel şehir olarak vasf eder Diyarbekirrsquoi Diyarbekirrsquoin temizliğine bir vurgu da Evliya Ccedilelebi yapıyor ldquoGeniş vilayeti marsquomucircr ovaları guumlzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet goumlren mezraları bol hayrat ve bereketleri ccedilok bir bayındır şehirdirrdquo

Yuumlz yıl oumlncesine kadar ekonomik kuumlltuumlrel sosyal sanatsal kentsel her alanda tam bir medeni memlekettir Diyarbekir Ama modern ulus devletin yıkıcı ve amansız gadrine uğrayan şehir sosyal dokusunu ekonomik yapısını kentsel oumlzelliklerini kuumlltuumlrel vasfını yitirip ccediloraklaşmaya başladı Aydınlanmacı modernist Kemalist ideoloji uumlmmetin yerine ulus adı verilen tuumlrdeş bir toplum modeli uumlretmek iccedilin tedip tenkil imha inkacircr ve asimilasyon yoluna gitti Sonuccedilta bu toprakların tuumlm zenginliklerine karşı yuumlruumltuumllen kanlı ve ccediletin bir savaş sonucu her alanda buumlyuumlk bir yıkım yaşandı Binlerce yılda onlarca farklı etnik kuumlltuumlrel ve dini yapının bir araya gelmesiyle ortaya ccedilıkan zengin toplumsal yapı yok edilip koumlksuumlz yavan bir yapı ortaya ccedilıkarıldı

Horgoumlruumlluuml bir erk tarafından bu kentin yuumlzuumlndeki guumlluumlmseme alındı tarihi birikimi ccediluumlruumltuumllduuml Geccedilmişin bereketli yarıklarından sızıp varoluşumuzu besleyen bengisu kurutuldu Bayındır olan viran edildi Denizde ve karada fesat baş goumlsterdi Ruhu bedeninden soumlkuumlluumlp cesedi sahipsizler mezarlığına atıldı Ve Diyarbekir medeniyetten maduniyete bir duumlşuumlş yaşadı Gelinen noktada milyonluk kent nuumlfusuyla koca bir koumly olarak uzaklaşmaya başladı medeniyetten Cesedi geniş bulvarlar buumlyuumlk parklar yuumlksek binalar suumlsluuml ve luumlks kuumltlelerle canlandırılsa da kent ruhunu arayan guumlzel yuumlzluuml bir z ombi olmaktan o makus kaderinden kurtulamıyor

Bir kentin hikacircyesini bilmiyorsanız ya da kent hikacircyesinin eserlerini capcanlı bir şekilde her adımda oumlnuumlnuumlze ccedilıkarmıyorsa o kent size acı da yaşatmaz Ccediluumlnkuuml ne tarihi vardır ortada ne de eseri Oysa Diyarbekir her adımda karışınıza ccedilıkardığı medeniyetinin eserleriyle geccedilmiş ulu guumlnlerini anlatır Beş bin yıllık surları karşılar daha girer girmez Ulu Cami Nebi Camii İskender Paşa Camii Hz Suumlleyman Camii Kurşunlu Cami Melik Ahmet Camii ve daha nice camiler size İslami doumlnemde nasıl canlı bir şehir olduğunu goumlsterir Ama bu camilerin iccediline girdiğinizde normal vakitlerde cemaati neredeyse iki sırayı aşmayan bu

KIYIYA VURAN CESET

Medeniyetten Maduniyete Bir Şehrin Oumlluumlmuuml Serdar Buumllent YILMAZ

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 5: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

5

problemi değil Değerlerin hacirckim olduğu duumlnyada

oluş problemi Yani değişmez olan değerlerin

duumlnyasında oluş nasıl muumlmkuumln

Aslında bunun cevabı ccedilok accedilık Sorun

Evrene hangi pencereden baktığınızla ilgili Eğer

duumlnyayı bir savaş alanı olarak goumlruumlrseniz

dilenciye neden para vermek istediğinizi

accedilıklayamazsınız Zira bilirsiniz ki dilenci bu

amacı (ccedilatışmanın devamını ) gerccedilekleştirmek iccedilin

bir araccediltır Bu ccedilatışmanın oumlteki tarafı olan ise biz

kendi misyonumuza uygun olarak zenginliğin

keyfini suumlrmeli ihtiyaccedil sahibi olan dilenciye

yardım etmemeliyiz Peki neden oumlyle olmuyor da

insan ccediloğu kez kendi ccedilıkarını başkası iccedilin feda

edebiliyor

ldquoBuumlyuumlk balık kuumlccediluumlk balığı yutarrdquo

Olaya kuumlccediluumlk balığın goumlzuumlyle bakınca

durum boumlyle goumlruumlnuumlyor olabilir Ama olaya bir de

buumlyuumlk balığın goumlzuumlyle bakılırsa kuumlccediluumlk balık

kendisinin yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin vardır

Bu buumlyuumlk balık ise kendinden daha buumlyuumlk bir

balığın yaşamını suumlrduumlrebilmesi iccedilin olmazsa

olmazdır Bir silsile yukarı ccedilıktıkccedila bir daire ccedilizer

ve en sonunda kuumlccediluumlk balığa tekrar ulaşır Sonuccedil

olarak goumlrduumlğuumlmuumlz şey şudur bir takım kuumlccediluumlk

balıklar yem olmadıkccedila hiccedilbir balık var

olmayacaktır Bu da bir ccedilatışma değil bir

uyumdur Hem de kusursuz bir uyum Herakleitos

ve Orsquonun gibi duumlşuumlnenler sadece yem olan

balıkları goumlrduumlkleri iccedilin hayat onlara bir ccedilatışma

alanı gibi goumlruumlnmuumlştuumlr

Ahlaki değerler hepimizde mevcut

olduğu halde neden bazı insanlar ccedilok buumlyuumlk

koumltuumlluumlkler yapıyorlar

Ccediluumlnkuuml o insanlar ahlaki değerrsquoin

buyruğunu yerine getirmektense ccediloğu zaman

iccedilguumlduumlsel youmlnelimlerini takip ediyorlar Ancak

burada bilinccedilli bir tercihte bulunuyorlar Burada

kişi iki seccedileneğe de yani ahlakın gerektirdiğine de

iccedilguumlduumlnuumln talep ettiğine de eşit mesafededir Her

accedil kalan insanın hırsızlık yapmaması bundandır

Kişi iccedilguumlduuml ile ahlaki buyruk arasında bir tercih

yapar Tamamen kişiye bağlı olan bu seccedilim

olmasaydı hiccedil kimseyi ahlaksızlıkla succedillayamaz ve

hiccedil kimseyi ahlaklı diye oumlvemezdik

Evrendeki uyumu goumlrmeseydik ya

Budistler gibi sadece sebzelerle beslenir ya da

Naziler gibi her şeye ve herkese huumlkmetmeye

kalkışırdık Birinci durumda kişi evrenin

duumlzenine zara verdiği inancıyla ihtiyaccedil duyduğu

besinlerden yoksun kalır İkinci durumda ise

dairenin tamamını goumlremeyen kişi tuumlm suumlreci

youmlnetmeye kalkışır Oysa tam beslenerek ve evren

ile tam uyum iccedilinde yaşamak muumlmkuumln Tuumlm

varlıkların yaşama ve yaşamsal haklarını

kendimizinkilerle eş zamanlı olarak goumlzetmek

KAYNAKCcedilA

HerakleitosKırık taşlarTuumlrkccedilesi Alova

Bordo-Siyah yayınları İst2003

RussellBertrandBatı felsefesi Tarihicilt ISay

yayınlarıİst2002

6

Eğer maziyi ccedilok seviyorsam ona buumlyuumlk muhteşem guumlnlere bağlı isem emin ol ki bu

oumlluumllerin de bu toprakta ve hayatımızda bir soumlz hakkı olduğumu duumlşuumlnduumlğuumlm iccedilindir

(Tanpınar Muumlcevherlerin Sırrı)

Duumlşuumlşhellip Medeniyetten Maduniyete Kadim kentler bir mekteptir Taşlar sessiz hocalarıdır kadim kentlerin

Diyarbekir boumllgedeki taş kentlerin anasıdır Taş ve suhellip Kadim kentleri yaşatan ve dolayısıyla kadim kılan taş ve sudur Karacadağrsquoın siyah sert bazalt taşı ve Diclersquonin serin bereketli suyu

Sert bazalt taşlı Diyarbekirrsquoin insanı da sert mizaccedillı zor işlenir kolay eğilmez şekil almaya pek yanaşmaz Ancak dedik ya kadim kentler bir mekteptir o sert mizaccedil bu kadim mektepte yumuşar ilim ve irfana doumlnuumlşuumlr Acirclimlere bilginlere şairlere sanatccedilılara evrilir Ama yuumlreğinin bir yerlerinde kalır o sertlik ve kavga meydanında ccedilıkar en haşin haliyle

Turgut Cansever ldquoŞehir ahlakın sanatın felsefenin ve dini duumlşuumlncenin geliştiği ortam olarak insanın bu duumlnyadaki vazifesini en uumlst duumlzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdırrdquo derken gerccedilek mahiyette bir şehirden yani medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği ldquomedinerdquoden soumlz ediyor kuşkusuz Medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği medeniyete rahim olan Medinehellip İşte bir zamanların Diyarbekirrsquoi boumlyle bir şehirdi

1700rsquoluuml yıllarda Diyarbekirrsquoe gelen Fransız gezgin hekim Paul Lucas bu medeniyet merkezi kentin tam da kentliliğini medeni oluşunu ifade eder ldquoDiyarbekir buguumlne kadar goumlrduumlğuumlm şehirlerin en duumlzenli ve en iyi durumda olanırdquo Uumlnluuml gezgin William Heude ise 1800rsquolerin Diyarbekirrsquoini oumlve oumlve bitiremez Temiz duumlzenli şehir planlaması itibariyle en guumlzel şehir olarak vasf eder Diyarbekirrsquoi Diyarbekirrsquoin temizliğine bir vurgu da Evliya Ccedilelebi yapıyor ldquoGeniş vilayeti marsquomucircr ovaları guumlzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet goumlren mezraları bol hayrat ve bereketleri ccedilok bir bayındır şehirdirrdquo

Yuumlz yıl oumlncesine kadar ekonomik kuumlltuumlrel sosyal sanatsal kentsel her alanda tam bir medeni memlekettir Diyarbekir Ama modern ulus devletin yıkıcı ve amansız gadrine uğrayan şehir sosyal dokusunu ekonomik yapısını kentsel oumlzelliklerini kuumlltuumlrel vasfını yitirip ccediloraklaşmaya başladı Aydınlanmacı modernist Kemalist ideoloji uumlmmetin yerine ulus adı verilen tuumlrdeş bir toplum modeli uumlretmek iccedilin tedip tenkil imha inkacircr ve asimilasyon yoluna gitti Sonuccedilta bu toprakların tuumlm zenginliklerine karşı yuumlruumltuumllen kanlı ve ccediletin bir savaş sonucu her alanda buumlyuumlk bir yıkım yaşandı Binlerce yılda onlarca farklı etnik kuumlltuumlrel ve dini yapının bir araya gelmesiyle ortaya ccedilıkan zengin toplumsal yapı yok edilip koumlksuumlz yavan bir yapı ortaya ccedilıkarıldı

Horgoumlruumlluuml bir erk tarafından bu kentin yuumlzuumlndeki guumlluumlmseme alındı tarihi birikimi ccediluumlruumltuumllduuml Geccedilmişin bereketli yarıklarından sızıp varoluşumuzu besleyen bengisu kurutuldu Bayındır olan viran edildi Denizde ve karada fesat baş goumlsterdi Ruhu bedeninden soumlkuumlluumlp cesedi sahipsizler mezarlığına atıldı Ve Diyarbekir medeniyetten maduniyete bir duumlşuumlş yaşadı Gelinen noktada milyonluk kent nuumlfusuyla koca bir koumly olarak uzaklaşmaya başladı medeniyetten Cesedi geniş bulvarlar buumlyuumlk parklar yuumlksek binalar suumlsluuml ve luumlks kuumltlelerle canlandırılsa da kent ruhunu arayan guumlzel yuumlzluuml bir z ombi olmaktan o makus kaderinden kurtulamıyor

Bir kentin hikacircyesini bilmiyorsanız ya da kent hikacircyesinin eserlerini capcanlı bir şekilde her adımda oumlnuumlnuumlze ccedilıkarmıyorsa o kent size acı da yaşatmaz Ccediluumlnkuuml ne tarihi vardır ortada ne de eseri Oysa Diyarbekir her adımda karışınıza ccedilıkardığı medeniyetinin eserleriyle geccedilmiş ulu guumlnlerini anlatır Beş bin yıllık surları karşılar daha girer girmez Ulu Cami Nebi Camii İskender Paşa Camii Hz Suumlleyman Camii Kurşunlu Cami Melik Ahmet Camii ve daha nice camiler size İslami doumlnemde nasıl canlı bir şehir olduğunu goumlsterir Ama bu camilerin iccediline girdiğinizde normal vakitlerde cemaati neredeyse iki sırayı aşmayan bu

KIYIYA VURAN CESET

Medeniyetten Maduniyete Bir Şehrin Oumlluumlmuuml Serdar Buumllent YILMAZ

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 6: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

6

Eğer maziyi ccedilok seviyorsam ona buumlyuumlk muhteşem guumlnlere bağlı isem emin ol ki bu

oumlluumllerin de bu toprakta ve hayatımızda bir soumlz hakkı olduğumu duumlşuumlnduumlğuumlm iccedilindir

(Tanpınar Muumlcevherlerin Sırrı)

Duumlşuumlşhellip Medeniyetten Maduniyete Kadim kentler bir mekteptir Taşlar sessiz hocalarıdır kadim kentlerin

Diyarbekir boumllgedeki taş kentlerin anasıdır Taş ve suhellip Kadim kentleri yaşatan ve dolayısıyla kadim kılan taş ve sudur Karacadağrsquoın siyah sert bazalt taşı ve Diclersquonin serin bereketli suyu

Sert bazalt taşlı Diyarbekirrsquoin insanı da sert mizaccedillı zor işlenir kolay eğilmez şekil almaya pek yanaşmaz Ancak dedik ya kadim kentler bir mekteptir o sert mizaccedil bu kadim mektepte yumuşar ilim ve irfana doumlnuumlşuumlr Acirclimlere bilginlere şairlere sanatccedilılara evrilir Ama yuumlreğinin bir yerlerinde kalır o sertlik ve kavga meydanında ccedilıkar en haşin haliyle

Turgut Cansever ldquoŞehir ahlakın sanatın felsefenin ve dini duumlşuumlncenin geliştiği ortam olarak insanın bu duumlnyadaki vazifesini en uumlst duumlzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdırrdquo derken gerccedilek mahiyette bir şehirden yani medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği ldquomedinerdquoden soumlz ediyor kuşkusuz Medeniyetin uumlzerinden inşa edildiği medeniyete rahim olan Medinehellip İşte bir zamanların Diyarbekirrsquoi boumlyle bir şehirdi

1700rsquoluuml yıllarda Diyarbekirrsquoe gelen Fransız gezgin hekim Paul Lucas bu medeniyet merkezi kentin tam da kentliliğini medeni oluşunu ifade eder ldquoDiyarbekir buguumlne kadar goumlrduumlğuumlm şehirlerin en duumlzenli ve en iyi durumda olanırdquo Uumlnluuml gezgin William Heude ise 1800rsquolerin Diyarbekirrsquoini oumlve oumlve bitiremez Temiz duumlzenli şehir planlaması itibariyle en guumlzel şehir olarak vasf eder Diyarbekirrsquoi Diyarbekirrsquoin temizliğine bir vurgu da Evliya Ccedilelebi yapıyor ldquoGeniş vilayeti marsquomucircr ovaları guumlzel ve amber kokulu toprağı insanlar arasında rağbet goumlren mezraları bol hayrat ve bereketleri ccedilok bir bayındır şehirdirrdquo

Yuumlz yıl oumlncesine kadar ekonomik kuumlltuumlrel sosyal sanatsal kentsel her alanda tam bir medeni memlekettir Diyarbekir Ama modern ulus devletin yıkıcı ve amansız gadrine uğrayan şehir sosyal dokusunu ekonomik yapısını kentsel oumlzelliklerini kuumlltuumlrel vasfını yitirip ccediloraklaşmaya başladı Aydınlanmacı modernist Kemalist ideoloji uumlmmetin yerine ulus adı verilen tuumlrdeş bir toplum modeli uumlretmek iccedilin tedip tenkil imha inkacircr ve asimilasyon yoluna gitti Sonuccedilta bu toprakların tuumlm zenginliklerine karşı yuumlruumltuumllen kanlı ve ccediletin bir savaş sonucu her alanda buumlyuumlk bir yıkım yaşandı Binlerce yılda onlarca farklı etnik kuumlltuumlrel ve dini yapının bir araya gelmesiyle ortaya ccedilıkan zengin toplumsal yapı yok edilip koumlksuumlz yavan bir yapı ortaya ccedilıkarıldı

Horgoumlruumlluuml bir erk tarafından bu kentin yuumlzuumlndeki guumlluumlmseme alındı tarihi birikimi ccediluumlruumltuumllduuml Geccedilmişin bereketli yarıklarından sızıp varoluşumuzu besleyen bengisu kurutuldu Bayındır olan viran edildi Denizde ve karada fesat baş goumlsterdi Ruhu bedeninden soumlkuumlluumlp cesedi sahipsizler mezarlığına atıldı Ve Diyarbekir medeniyetten maduniyete bir duumlşuumlş yaşadı Gelinen noktada milyonluk kent nuumlfusuyla koca bir koumly olarak uzaklaşmaya başladı medeniyetten Cesedi geniş bulvarlar buumlyuumlk parklar yuumlksek binalar suumlsluuml ve luumlks kuumltlelerle canlandırılsa da kent ruhunu arayan guumlzel yuumlzluuml bir z ombi olmaktan o makus kaderinden kurtulamıyor

Bir kentin hikacircyesini bilmiyorsanız ya da kent hikacircyesinin eserlerini capcanlı bir şekilde her adımda oumlnuumlnuumlze ccedilıkarmıyorsa o kent size acı da yaşatmaz Ccediluumlnkuuml ne tarihi vardır ortada ne de eseri Oysa Diyarbekir her adımda karışınıza ccedilıkardığı medeniyetinin eserleriyle geccedilmiş ulu guumlnlerini anlatır Beş bin yıllık surları karşılar daha girer girmez Ulu Cami Nebi Camii İskender Paşa Camii Hz Suumlleyman Camii Kurşunlu Cami Melik Ahmet Camii ve daha nice camiler size İslami doumlnemde nasıl canlı bir şehir olduğunu goumlsterir Ama bu camilerin iccediline girdiğinizde normal vakitlerde cemaati neredeyse iki sırayı aşmayan bu

KIYIYA VURAN CESET

Medeniyetten Maduniyete Bir Şehrin Oumlluumlmuuml Serdar Buumllent YILMAZ

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 7: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

7

camiler şehrin oumlluumlmuumlnuumln habercisidir adeta Değil mi ki bir şehrin oumlluumlmuuml oumlnce ibadethanelerden başlar Oumlnce ibadethaneler oumlluumlr

Sadece camiler mi Yıkık doumlkuumlk kiliseler de bir yok oluşun acı oumlykuumlsuumlduumlr Meryem Ana Yakubi Kilisesinden Surp Giragos Ermeni Kilisesine Mar Petyun Keldani Kilisesinden Surp Sarkis Kilisesine kadar birccedilok kilise yıkık doumlkuumlk

ve cemaatsizdir Kiliselerin yakılıp yıkıldığı cemaatlerinin de katledilip suumlruumllduumlğuuml vakit bu succedila pasif ya da aktif olarak ortak olan bu kentin Muumlsluumlmanları aslında koumltuuml kaderlerini yazdılar o guumln

Oumlnce Ermenisiz Suumlryanisiz Keldanisiz bırakıldı sonra Kuumlrtsuumlz ve sonra imansızhellip Camiler oumllduuml kiliseler sokaklar medreselerhellip Ermenice oumllduuml Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Doksanlara gelindiğinde canlılık belirtisi kalmamıştı neredeyse bu kentte Koumlyler de boşaltılınca tuumlmden insansız imansız ve dilsiz kaldı bu şehir İşte bu yuumlzden Diyarbekir her adımda bir acı tat bırakır ruhunuzun damağında Ve goumlrduumlkccedile bir zamanlar yaşadığı medeniyeti buguumlnkuuml maduniyetine kahrolursunuz

Kalenin İccedili ve Dışı Şeyh Said Efendi Diyarbekir surlarına dayandığında

Diyarbekir kalesi bu kutlu misafiri iccedileri almadı O guumln buguumlnduumlr ne bu kent ne de surlar iflah olmuştur Devlet isyan zamanlarında bu şehri ldquoisyancılardanrdquo koruyan bu surların aksi durumda başa bela olacağını bildiğinden 30rsquolu yıllarda halkı surları yıkmaya surlardan taşlar soumlkerek evler yapmaya teşvik etmiş sonrasında belli boumlluumlmleri bizzat kendisi yıkmış ve gerekccedile olarak da Diyarbekir

sıcağının sebebinin surlar olduğunu ifade etmişti Beş bin yıllık bu tarihi yerle bir olmaktan Fransız mimar ve arkeolog Prof Dr Albert Gabriel kurtarmıştır

Diyarbekir surları mega duvarlardan en guumlzeli Kalkan balığını andırıyor kuşbakışı Diyarbekir surları gibi mega duvarların iki işlevi vardır Korumak ve ayırmak Birbirinden guumlzel burccedillarla suumlslenmiş bu surlar bir zamanlar bu şehrin ahalisini bir arada tutup oumltekinden ayırmış Buguumln ise oumlteki haline gelen yoksul ve yoksunları kentten ayırıp izole ediyor gibi Belki de fakirliği geribırakılmışlığı dışlanmışlığı ve yoksunluğu oumlrten saklayan bir işlev goumlruumlyor Suriccedilirsquone her gidişimde aklıma şu soru takılıyor Duumln bu şehri Şeyh Saidrsquoden ldquokoruyanrdquo Diyarbekir Kalesi buguumln neyi ve kimi neden ve kimden ldquokoruyorrdquo

Bir yanda ldquokuumlresel şehirlerrdquo haline gelen kentler diğer yanda ise yoksulluk ve yoksunluğun ccedilıldırma eşiğini zorladığı fakir megakoumlyler Modern insan tekinin ferdi vahid olarak kaldırabileceği bir kıyas değil bu

Eğer bir dayanışma iccedilinde ccediloumlzuumlluumlp marjinalize edilemiyorsa kronik yoksulluk sorunu yıkıcıdır Bir domino etkisiyle toplumsal ve ahlaki değerleri muumlteselsilen yerle bir eder Direkt ve dolaylı etkileri ile değerler silsilesini kırıp geccedilirir

Sosyologlar genellikle succedil ve toplumsal dışlama arasında guumlccedilluuml bir bağ olduğunu soumlyler Dışlanmanın buguumln iccedilin en guumlccedilluuml motivasyonu ekonomik Fakir kesim kapitalist kast sisteminin en altında yer alıyor

Kentlerin dışına itilen bu kesim o kadar ccediloğaldı ki artık zenginler yuumlksek korunaklı izole sitelerde yaşamaya başladı İtilen itmeye dışlanan dışlamaya başladı Geniş alt ve orta sınıf kitleler uumlst sınıf elitleri kentlerin dışında korunaklı sitelere itmeye başladılar Ve ilginccedil bir şekilde gettolaşma ilk defa zenginler tarafından tersinden kurulmaya başlandı Zengin gettoları itilmiş bir ruh haline buumlruumlnduumller Belki guumln gelecek ve Suriccedili elit zenginlerin korunaklı kalesi olacak kim bilir

Modern iktidar biccedilimini tanımlarken ldquoDuumlnya youmlneticileri psikologlar ve halkı da hastalar olan buumlyuumlk bir tımarhanedirrdquo diyordu Foucault Yaşadığımız uumllke kuşkusuz bu tanımı bahsettiğim ikiz tarihsel suumlreccediller itibariyle fazlasıyla hak ediyor Deli goumlmleği giydirilmiş bir uumllkenin fertleri elektroşoklarla sağaltılmaya ccedilalışıldı Diyarbekir Cezaevirsquonde 1980rsquolerde yaşananlar ile 90rsquolarda her karakolda yaşanan bundan başka ne olabilir ki Surlarla muumlsemma bu kente bakıp da Buumlyuumlk Kapatılmayı hatırlamamak muumlmkuumln muuml

İktidar katmanları arasına sıkışmış bir şehir Diyarbekir Devlet iktidar piramidinin en tepesinde ise hemen altında hiccedil de muumltevazı olmayan ve muumltecavizlikte ondan geri kalmayan oumlrguumlt iktidarları yer alıyor Onun altında ağanın şeyhin aşiret reisinin tebaası uumlzerindeki iktidarı Derken doktorun hacirckimin medyanın polisin halk zenginin fakir uzun ccediloumlpuumln kısa ccediloumlp uumlzerinde kurduğu iktidarlar Bu ccedilok katmanlı iktidar yapısı ideolojik pragmatizmin karanlık ccediloumlluumlnde erdem ve hakkaniyeti bir Ebu Zer gibi yalnızlaştırmıştı Nihayet buralarda bir Deli Dumrul hikacircyesi gibiydi iktidar ve fakat hiccedil de eğlenceli değildi

Milad Gakkoşlar Şehrinden Kekolar Diyarına 1991 Diyarbekirhellip Kişisel oumlykuumlmde temel kırılmaların miladı ve mekacircnı Uzun yıllar iccedilinde yaşadığım ve

iccedilimde yaşattığım kendisine dair sanal ile gerccedileğin zihnimde birbirine karıştığı koumltuumlnuumln ve iyinin aynı oranda guumlccedilluuml olduğu kavganın ve karmaşanın kalbi Diyarbekir

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 8: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

8

Yıllarca boumllgede medeniyete payitahtlık yapmış bir şehre Diyarbekirrsquoe geliyordum Zihnimde medyanın uumlrettiği şuumlpheler ccedilok fazla yer tutmuyordu Bende daha ccedilok en az doumlrt yılımı geccedilirmeyi planladığım bu yeni yurdun

tarihsel birikiminden hareketle tuhaf bir heyecan vardı Evet bir payitahta Sezai Karakoccedilrsquoun Ahmed Arifrsquoin El Cezerirsquonin Cahit Sıtkırsquonın Ali Emirirsquonin şehri Diyarbekirrsquoe geliyordum Siyaset vardı kavga vardı tarih vardı Ve tuumlm bunların ortaya ccedilıkardığı ve bana goumlre ilginccedil olabilecek bir sosyoloji vardı

Ama yaşadığım şehrin bu kente koyduğu rezervden dolayı azımsanmayacak bir duygusal mesafe olumsuz bir imaj da yok değildi Ccedilok değil 150 kilometre uzaktaki bir şehirden geliyordum Bu kadar yakın olduğum bu kenti doğrusu hiccedil tanımıyordum Gakkoşların

şehrinden Kekoların diyarına geliyordum Yolda yuumlruumlrken yanından geccedilene omuz atan hayata kavga uumlzerinden tutulmuş Zaza ama kendini Tuumlrk kabul eden rasyonaliteyi alt uumlst etmiş absuumlrd bir şehirden bakınca Diyarbekir komuumlnist boumlluumlcuumllerin şehriydi

Ama ben her ne kadar Elazizrsquoden geliyorsam da bir Dersimli olarak girdim bu şehre Elaziz sağcılığının iccediline fazlasıyla sirayet ettiği Pertek kuumlltuumlruumlnden lise sonuncu sınıfı okuduğum Elazizrsquodeki İslamcı Kuumlrt arkadaşlarım sayesinde sıyrılmaya başlamıştım Yeni yeni tanımaya başladığım İslamcılığın heyecanı ve bir Ali Bulaccedil meali vardı yalnızca yanımda

Yıl 91hellip 1925rsquoin tarihsel ikizi Diyarbekir bu ikize beşiklik yapan zamanın uzamı Şeyh Said Efendirsquonin hayallerini yıkan şehre gidiyordumhellip Diyarbekir Şeyh Saidrsquoin oumlzguumlr ve oumlzguumlrleştirici bir lider olarak değil maatteessuumlf esir ve elleri bağlı oumlluumlme yuumlruumlmek iccedilin girdiği kenttihellip

Bir zaman sonra bu kente yolcu kapmak iccedilin oumlluumlmuumlne kuumlfuumlrler savurarak meslektaşlarıyla yarışan arsız bir yolcu minibuumlsuumlnden fakir mahallelerindeki tekel bayilerinde sakalını şarapla yıkayan adamın goumlzlerinden Hint kenevirinin sokaklara yayıldığı dumanından baktığımda şoumlyle demiştim Şeyh Said sadece bu kentte değil aynı zamanda bu kentin hafızasında da oumllmuumlş

Diyarbekir mağduriyet maduniyet acı fakirlik kavga kan ve siyaset kokan bir şehirdi Balığccedilılar Balığccedilılarr Quriccedileşme Bağlar Dağqapi Dağqapii

Diyarbekirrsquoe o yıllarda gelen herkesin en fazla dikkatini ccedileken şuumlphesiz minibuumls muavinlerinin bu bağrışlarıdır Durak isimlerini sayan buumltuumln muavinler kelimeleri bozma dersi almışccedilasına aynı tonlamayla bağrışıyorlardı Bu şehirde

belli bir muumlddet yaşamadan bu muavinlerin ne dediğini anlamak muumlmkuumln değildi 90rsquolarda Diyarbekir iki dilli bir kent Kuumlrtccedile kadim Tuumlrkccedile dayatılan bir dil Yuumlzyıl oumlnce ise ccedilok dilli bir şehir Diyarbekir

Kuumlrtccedile Tuumlrkccedile Ermenice Arapccedila Suumlryanicehellip Kala kala biri yaralı diğeri bozulmuş iki dil kalmış Kuumlrtccedile ve Tuumlrkccedilehellip Kuumlrtccedile yasaklanıp hayattan ccedilekilmek istenince halk da sanki bunun intikamını Tuumlrkccedilersquoden almış

Bozulmadan oumlnce Diyarbekirrsquode konuşulan Tuumlrkccedile Tuumlrkmen ağzı Bu ağız o kadar naiftir ki dinlemeye doyum olmaz Halen daha Diyarbekirrsquoin yerlisi olan bazı kişilerden bu dili aynı naiflikte duyabilirsiniz Kayserirsquoden Elazizrsquoe

Diyarbekirrsquoden Urfarsquoya ve Mardinrsquoe oradan da ta Kerkuumlkrsquoe kadar bu dil ayrı ağızlarla ama aynı naiflikle aynı tınıda konuşuluyor Diyarbekirrsquoin yerlilerini Tuumlrkccedile konuşurken dinlediğinizde Latife Tekinrsquoin Sevgili Arsız Oumlluumlmrsquouumlnuumln geccediltiği

şehrin Diyarbekir olduğunu duumlşuumlnuumlyorsuz Kuumlrtccedile ise yaralı bir dil yasaklı ve sakıncalı Genccedil nesil tam anlamıyla Tuumlrkccedilersquoyle karışmış bir dil kullanıyorlardı(Tabi

buguumln bu durum bilinccedilli bir tavırla değişiyor) O vakitler bu şekilde konuşulan Kuumlrtccedile iccedilin ldquoKuumltuumlrkccedilerdquo dediğimizi anımsıyorum

Oumlluumlm ve Kenthellip Bir Kusursuz Cinayet Diyarbekir denince aklıma ilk gelen şey ldquooumlluumlmrdquo Bir kent insana niccedilin oumlluumlmuuml hatırlatır bu denli Hangi şehrin

sokakları bu denli oumlluumlm kokar Hangi şehrin sokakları cinayet sokakları fail-i meccedilhul sokakları infaz sokakları ccedilatışmahellip ldquoBu şehr ki amansız Goumlğuumlnuuml bile ccedilekti uumlzerimdenrdquo derken şair hangi kıstırılmışlığın iccedilinden sesleniyorsa bize işte oumlyle bir kıstırılmışlık havası hacirckimdi adı oumlluumlmle anıldığı zamanlarda Diyarbekirrsquode

Oumlluumlm bu kentte o kadar ccedilok ve doğaldı ve bu gerccedileklik o kadar ccedilıplaktı ki gerccedileklik olmaktan ccedilıkmış ve toplumsal algıda sanal dışsal bir kurguya doumlnuumlşmuumlştuuml Buna modern zamanlarda oumlluumlmuumln sıradanlaşması da denebilir ama bu bakış asla 90rsquoların Diyarbekirrsquoini yansıtamaz

Diyarbekir kavgası olan bir kentti ve bununla ne denli oumlvuumlnse yeriydi Ccediluumlnkuuml kavga kurulu duumlzenle zuluumlmle koumltuumlluumlkleydi Kavgası olan bir kentten kaosu olan ndashhatta kaos olan- bir kente kirli savaşın faili meccedilhul vicdanına doumlnuumlştuuml

İtiraf etmeliyim yamuk bakmayı Zizekrsquoten oumlnce Diyarbekirrsquoden oumlğrendim Gerccedilekliğin yamulduğu sıradan bir bakışla fark edilemeyeceği kadar ccedilarpıldığı yıllardı ldquoTemel yanılsama hiccedilbir zaman kendisiyle oumlzdeş olmayan hiccedilbir

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 9: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

9

zaman gerccedilek olmayan duumlnyayı daha baştan bozan ilk cinayetin yanılsamasıdırrdquodiyordu Baudrillard Kusursuz Cinayetrsquote Ortada Baudrillardrsquoın ifadesiyle bir kusursuz cinayet vardı

Ama oumlyle bir cinayet ki olay mahalli kusursuz bir kurgunun ceset muumlthiş bir makyajın oumlluumlm pornografik bir ccedilıplaklığın diliyle katili anlatıyordu Hepimiz ve de katilin kendisi olay yerini ccedilevrelemiş bu kusursuz lansmanı konuşuyorduk Bazen katil aynı zamanda maktulduuml Bazen olay yeri bir uzay boşluğu gibi duruyordu Bazen olay bir film gibi heyecanlandırıyordu bizi Bir buumlyuuml iccedilinde yaşanıyordu her şey Tıpkı Irak savaşında olduğu gibi oumllen milyonları emperyalizmi oumlluumlmuuml tecavuumlzleri yıkımı oumlrten bir ccedilıplaklıkla CNN İnternationalrsquodan savaşı izliyorduk buumlyuumllenmişccedilesine Bizi en ccedilok petrole bulanmış karabataklar etkiliyordu Baudrillardrsquoın deyişiyle kurbansız katilsiz nedensiz bir cinayete doumlnuumlşuumlyordu hakikat

Tam da bu noktada bu kusursuz ccedilarpıklığın gizlediği hakikati yani buumlyuumlk oyunu goumlrebilmek iccedilin olay mahallinin iccedilinden dışına doğru suumlzuumlluumlp istenmeyen bir accedilıdan bulunmamamız gereken bir noktadan olay yerine

biraz yamuk bakmak gerekiyordu Mamoste Diyarbekir bunu ccedilok acı bir şekilde oumlğretti bize

Goumlccediluumln kenti veya kentin goumlccediluuml Halepccedile katliamının uumlzerinden pek zaman geccedilmemişti

henuumlz Diyarbekirrsquoe avdet ettiğimde Kentin ccedileşitli yerlerinde peşmerge kıyafetli giyimiyle hemen ayırt edilen muhacirlerle karşılaşıyordum Bunlar Halepccedile katliamını yaşayan ikinci bir Halepccedile katliamından korktuğu iccedilin uumllkelerini terk eden Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerdi Hatırladığım ccedilok zarif insanlar olduklarıydı Zerafetleri belki de misafir olmanın getirdiği bir dikkatten kaynaklanıyordu kim bilir

Modern giyimin yaygın olduğu bir yerden gelmiştim bu kente Diyarbekirlinin giyimi gelenekle modernizmin arasında Arafta biccedililmişti adeta Garipti Bir yere ve bir zamana ait değildi Guumlney Kuumlrdistanlı muhacirlerin o otantik koumlkluuml ve kimlikli kıyafetlerini goumlrduumlğuumlmde giyimlerinin zarif ve estetik gelmesi bu kimlikten olsa gerek diye duumlşuumlnmuumlştuumlm Toprak renkli giysiler

toprağı fıtratı ve oumlluumlmuuml ccedilağrıştırıyordu Zengin de fakir de aynı renk ve biccedilimdeki giysiler iccedilinde eşitleniyordu Bakınca hangisi doktor hangisi ccediliftccedili ayırt etmek zordu Oumlyle ki bu geleneksel kıyafetler modern giyimi yuumlcelten insanların goumlzuumlnde koumlyluumlluumlğe işaret ediyordu Katliam korkusuyla kaccedilıp gelmiş akademisyeninden avukatına doktorundan ccediliftccedilisine herkes bu koumlyluumlluumlk imajı iccediline sıkıştırılıyor ve daha koumltuumlsuuml kuumlccediluumlmseniyorlardı Muhacirler ise bu kuumlccediluumlmsemeyi hiccedilbir zaman belki anlamadılar belki de acı acı bu kompleksli ruh haline acıdılar

Goumlccedil bir kuumlltuumlr taşıyıcısı ve oumlğretmenidir Zenginleştiricidir Dili kuumlltuumlruuml oumlrfuuml medeniyeti fıkhı bakış accedilısını zenginleştirir Tahammuumlluuml oumlğretir Kapalı toplumların zehir uumlreten yeknesaklığını bilgi ve kuumlltuumlr uumlreten zengin bir yapıya doumlnuumlştuumlruumlr 20 yyın ilk ccedileyreğine kadar Diyarbekir boumlyle bir kenttir Ccedileşitli kuumlltuumlrlerin etnik ve dini grupların bir araya getirdiği zenginlikleri ekonomik ve toplumsal olarak sağlıklı bir kent kuumlltuumlruuml koumlkluuml ve uumlretken bir estetik edebi ve sanatsal bir ortam uumlretmiştir

Ama goumlccedil kimi zaman da yıkıcıdır Ve bu yıkıcı oumlzelliği guumlccedil elinde bir silaha doumlnuumlşuumlr 90rsquolar goumlccediluumln bu yıkıcı oumlzelliğinin en fazla ndashve oumlzellikle de Diyarbekir uumlzerinde- tebaruumlz ettiği doumlnemdir Devletlerin tehcir nedenleri ccediloktur Cezalandırma asimilasyon guumlvenlik insansızlaştırma homojenizasyon ve sair Cumhuriyetin ilk yıllarında İTCrsquoden devralınan tehcir politikası en şiddetli biccedilimiyle uygulandı Şark Islahat Planırsquonın bir parccedilası olarak uygulanan iskacircn politikaları iccedilin suumlrguumln ve iskacircn yasaları ccedilıkarılmış mesela Kuumlrtler asimilasyon amacıyla batıya suumlrguumln edilmiş boşalan yerlere yine asimilasyon amacıyla Trakya goumlccedilmenleri yerleştirilmiştir Bu uygulama Cumhuriyet tarihi boyunca yapıla geldi 90rsquolar ise koumlylerin zorla boşaltılması sonucunda yuumlzyılın en buumlyuumlk yer değiştirme hareketine sahne oldu Bu hadisenin toplum yapısı uumlzerindeki tahribatı hacirclacirc suumlruumlyor

Kitlesel zora dayalı hazırlıksız planlanmamış goumlccediller yani tehcir ve suumlrguumln ise kısa vadede koumlyleri kentlere taşıyan hatta taşımayıp savuran travmatik trajik bir olgu Koumlyuumlnden ccedilıkan koumlyluuml artık koumlyluuml kalamıyor ama kentli de olamıyordu Ccediluumlnkuuml şehir kendi iccedilinde eritemeyeceği oumllccedilekte buumlyuumlk ve ani bir goumlccedil dalgasıyla karşılaştı Oumlyle ki bu ani buumlyuumlk dalga birkaccedil yıl iccedilinde kentte sosyal ekonomik ve kuumlltuumlrel bir tsunamiye neden olmuş kentte kuumlltuumlrel sosyal ve ekonomik alt uumlst oluşlar meydana gelmişti Kendi koumlylerinde saygın ve muteber olan insanlar zorla goumlnderildikleri bu kentlerde dilenci muamelesi goumlrduumller En şanslı olanlar kapıcı ve amele olabilenlerdi Derme ccedilatma yapılmış naylon kuluumlbeler iccedilinde birkaccedil ailenin birlikte yaşadığı komşuların verdikleri yemeklerle accedillıklarını giderdiği veren el iken alan el konumuna duumlşen bu ailelerin ccedilocukları bir muumlddet sonra kapkaccedil hırsızlık uyuşturucu ve fuhuş gibi succedil oumlrguumltlerinin ellerine duumlştuumller Diyarbekirrsquoin o yıllardaki en buumlyuumlk ldquoihracatırdquo buumlyuumlk kentlere giden kapkaccedilccedilılardı Maalesef sosyal doku bir kere bozuldu mu kısa

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 10: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

10

suumlrede ve kolay bir şekilde duumlzelmiyor bilakis nesillerin değişmesini ekonomik ve siyasal ortamın doumlnuumlşmesini gerektiriyor

Yine de goumlz ardı edilmemesi gereken bir şey var o da goumlccediluumln yenileyici yaratıcı oumlzelliği Her ne olursa olsun nice savaşlar kıyımlar istilalar sonrasında hiccedil de oumlngoumlruumllemeyen bir sonuccedil olarak buumlyuumlk medeniyet havzaları ortaya ccedilıkmıştır Bu goumlccediluumln sağaltıcı tarafıdır Ancak o yıkıntılar arasında bunun oumlngoumlruumllmesi pek muumlmkuumln değil Goumlccedil yeni bir başlangıccedil mı feci bir son mu bu kent iccedilin bilinmez Ama her feci sonun da bir başlangıccedil imkacircnı taşıdığı gerccedileği bunca

yıkıntı iccedilinde belki de tek tesellimiz Yaşam suumlruumlyor uumlmit de Ama

zihnimize acımasızca vuran o soumlzuuml soumlylemeseydi keşke Cioran Ccediluumlruumlmenin Kitabırsquonda ldquoYaşamak şu anlama gelir inanmak ve uumlmit etmek ndash yalan soumlylemek ve kendine yalan soumlylemekrdquo

90rsquolarrsquoın Karanlık Şehri Doksanlar 1925-1940 arası

karanlık doumlnemin ikizidir Takriri Suumlkucircndan sıkıyoumlnetime tedipten tenkile ve tehcire her şey var doksanlarda Diyarbekir hep ldquosıkırdquo youmlnetilen bir kenthellip 90rsquolar yani OHALrsquoli yıllarhellip Umumi Muumlfettişlerin modern versiyonu olan OHAL valilerinin doumlnemi Olağanuumlstuuml bir doumlnem olağanuumlstuuml bir iktidar olağanuumlstuuml bir kaos

Carl Schmitt ldquoSiyasal Teolojirdquo isimli kitabında ldquoEgemen olan olağanuumlstuuml

hale karar verebilendirrdquo diyor Devlet o yıllarda egemenliğini ccedilelikten penccedilelerini boumllgenin kalbine geccedilirerek goumlsteriyordu Devlet denen aygıt tarihsel buumltuumln cerahatini bu toprakların uumlzerine boşaltıyordu Silahlı adamlar demektir Diyarbekirrsquode devlet jandarma demektir polis demektir Devlet arama sorgulama yargılama oumllduumlrme kaybetme infaz etme faili meccedilhulduumlr buralarda Bunu ccedilocuklar bile bilir Hatta en ccedilok da babasız ccedilocuklar bilir

İkinci Katliamlar Ccedilağının bidayetinde geldim bu kente Bir tuhaflık vardı kentte Bu tuhaflığı batıda bir şehirde goumlrmek muumlmkuumln değildi Neydi niccedilindi nasıldı Her an bir buumlyuumlk tufana doumlnecekmiş gibi bir hava vardı Herkeste oumltekine karşı itimatsız tekinsiz bakışlar Atmosfer soğuk ve karanlıktı Akşam ezanıyla birlikte sokaklarda bir Allahrsquoın kuluna rastlanmaz esnaflar hızlıca son muumlşterilerini savuşturup kulaklarınızı patlatan guumlruumlltuumller eşliğinde duumlkkanların darabalarını indirir karanlık ccediloumlkmeden evlerine koşarlardı Karanlık ccediloumlkmeden sokakları boşaltmazsanız devlet ccediloumlkerdi tepenize Sırat koumlpruumlsuumlnde yaşayan bir kentti Diyarbekir Bir şeyler bu kentin sahici coşkusunu ccedilekip almıştı Geriye tortular bulantılar koumlpuumlkler kabilinden sahte coşkular kalmıştı

ldquoMahlucircklar arasında sadece insan suumlrekli bir tiksinti uyandırabilirrdquo diyor Cioran mezkur kitabında Doksanlar ldquoinsanınrdquo tiksinti uyandırdığı bir doumlnemdi trajediyi en ccedilıplak haliyle yaşayan insanların goumlzuumlnde

Sokakları kan kokuyor evlerden ağıtlar yuumlkseliyor sokakta devlet devriye geziyordu Bilinmemek iccedilin kalas ve telsizleri gazetelere sarılı dolaşan goumlmleğini pantolonunun uumlzerine salmış ve ama yine de bir ccedilocuğun bile nerde olsa tanıyacağı polislere karşın neredeyse hiccedil tanınmayan ve her an nereden ccedilıkacağı belli olmayan ldquobeyaz Torosrdquolu JİTEMciler dolaşıyordu şehirde

Devletin zorbalarıyla goumlz goumlze gelmemeye gayret edilmeliydi Uzaktan bir ccedilevirme goumlruumllduumlğuumlnde grup dağılmalı ccedilevirmeye tek tek girilmeliydi Ccediluumlnkuuml o guumlnlerde en zor soru ldquoNereden tanışıyorsunuzrdquo sorusuydu Başka yerde ballandıra ballandıra anlatılabilecek tanışma oumlykuumlleri burada kacircbus olabiliyordu Bu soruya en mantıklı cevabı bulabilmek iccedilin doğrulardan şaşıp polisin inanacağı daha inandırıcı yalanlar bulmak gerekiyordu

Devletin baskısı herkesi paranoyak yapmıştı Tuumlm toplum birbirinden şuumlphelenir olmuş birbirleri hakkında MİT olabilir şuumlphesi iccediline girmişlerdi Bakkal koumlşedeki seyyar satıcı berideki kahveci falan gazete dağıtıcısı filan dilencihellip Bu liste uzayıp giderken farkında olmadan guumlven denen şeyi yitiriyorduk Eğer bir kişi farklı gruplarla selamlaşacak kadar sosyal biriyse MİT damgası yemesi mukadderdi İtimatsızlık şehrin sosyolojisini iccedilten iccedile eritiyordu Daha ccedilok guumlvensizlik daha ccedilok gizlilik ve iccedile kapanma demekti Doumlnemin en ciddi faaliyeti gizlenmekti Doksanların toplumsal ortamı tam anlamıyla patolojikti Şehre hacirckim olan hava oumlncelikle ve şuumlphesiz tedirginlik ve gerilimdi Bu kentte herkes politikhellip Herkes olağan şuumlphelihellip Herkes mit Herkes oumlrguumlt uumlyesi Herkes kriminalhellip Patolojik bir politizasyon yavaş yavaş bu kenti oumllduumlruumlyordu Cinayetlerin faili meccedilhullerin kan davalarının devlet teroumlruumlnuumln eksik olmadığı ve 1925-1940 havasının tekrar yaşandığı bu şehirde herkes mazlumdu ve her mazlum neredeyse daha mazlum olan karşısında zalimdi Bir an gelecek ve herkes birbirinin gırtlağına sarılacakmış gibi bir şizoid hava vardı

1925rsquoin ruhu şehri tuumlketiyordu Kaos kan korku nefret yersquos ve daha nice oumllduumlruumlcuuml duygu şehirde kol geziyor girdiği her evi harabeye ccedileviriyordu İccedil iccedile geccedilmiş zuluumlm halkaları karanlık bir duumlnya yaratmıştı 1925rsquoin ruhu Dağkapı meydanına kurduğu darağacına şimdi buumltuumln bir Diyarbekirrsquoi ccedilekiyordu O guumln Şeyh Saidrsquoe accedilılmayan bu kentin kapıları sanki bir daha huzura sahiciliğe accedilılmayacaktı Artık guumlnuumlbirlik suumlreksiz konjonktuumlrel olanların tarihten ve koumlklerden kopuk sahteliğine mahkucircm olacaktı

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 11: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

11

90rsquolar iccedilin ldquocinnet yıllarırdquo dense yeridir Ve eğer cinnet bir tarzın ve fikrin motivasyonu ise oradan hayır değil sadece cenazeler ccedilıkar fikrin toplumun medeniyetin cenazeleri 90rsquolarda bu şehre olan buydu

Kaccedilağın Başkenti İllegal Bir Şehirhellip 90rsquoların Diyarbekirrsquoinde her şey illegal Her evde bir

keleşin olduğu vakitler Hayatın pusuda yaşandığı bu şehirde her şey kaccedilak Ccedilay kaccedilak Telefon kaccedilak Su kaccedilak İşyeri kaccedilak Kitap kaccedilak Elektrik kaccedilak Sigara kaccedilak Burada kaccedilak olan şeyler daha makbul Uumlniversite birinci sınıfta yurtta kalmıştım tabiicirc ki kaccedilak olarak Benim gibi kaccedilak kalan ccedilok kişi vardı Elektrik duumlğmesinden kaccedilak olarak ccedilektiğimiz prizde yaptığımız kaccedilak ccedilay eşliğinde yine kaccedilak Bond sigarası iccediliyorduk

Ccedilok okuyorduk o zamanlar ve tabi ki kitaplarımızın ccediloğu da kaccedilak yani korsandı Demli kaccedilak ccedilay eşliğinde Ahmet Arif şiirleri okur Japon Pasajından aldığımız kaccedilak teyplerle Ahmet Kayarsquoyı dinlerdik Duman altı devrim duumlşleri kurulan zamanlardı Murat Kapkıner Metin Oumlnal Menguumlşoğlursquondan

Kardeşime Mektup şiirini okurken her birimiz bir kaccedilak sevdanın peşine takılır dalar giderdik ldquoBizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında Buumltuumln kardeşlerimizin başı bağlıdır ona Ve bizim ccediluumlnkuuml bizim haberlerimiz vardır sevgilim sağlam ve sadık Tutunur dağ aşarız yardımıyla tutunur bileniriz Tutunur silme insan olan kuumlnyemizi yar kılarız sevdasınahelliprdquo

Binalar da kaccedilaktı Ruhsatsız binalar kaccedilak katlar kaccedilak hayatlarhellip Kaccedilak binalar ve kaccedilak kentleşme buguumln iccedilin orta oumllccedilekli birccedilok kentten daha buumlyuumlk olan Bağlar adında devasa bir kaccedilak mahalle doğurmuştu

Diyarbekir gibi birccediloğumuzun da oumlmruuml kaccedilak geccediliyordu Yıllarca asker kaccedilağı olarak kaccedilak bir hayat yaşadık Oumlluumlmuuml zulmuuml inkacircrı ve tağutu temsil eden o kıyafetleri giymektense bir oumlmuumlr firari dolaşmaya razıydık

O guumlnlerde biz muhalifler iccedilin devletin malı anamızın ak suumltuuml gibi helaldi Keban Atatuumlrk ve Karakaya gibi en buumlyuumlk barajlar bizim Fıratımızın uumlzerine kurulmuştu Kış aylarında neredeyse her guumln uumlccedil beş saat elektrik kesintisi yaşanıyordu Yanı başımızda kurulan barajlara rağmen elektrik sorunu yaşıyorduk Kızgındık ve bu adaletsizliğe bir de para vermek istemiyorduk O nedenle elektriği TEKrsquoten almak yerine doğrudan Kebanrsquodan almayı tercih ediyorduk O yıllarda kaccedilak elektrik demek yerine kısaca Keban deniyordu

Telefondan suya elektrikten vergiye her şeyin kaccedilak olduğu bu kentte insanlar devletten hakkını boumlyle alıyordu Evet devletten alacaklı bir kentti Diyarbekir Hacirclacirc da oumlylehellip

Kaccedilak bir hayat yaşıyorduk ve dolayısıyla hepimiz succedilluyduk Muhalif kimlik bilinccedilaltında bir succedillu kimliği besliyordu aslındahellip Hakkımız olarak goumlrsek de tuumlm bunları yine de devlete goumlre bunlar succediltu ve biz de kendimizi succedillu hissediyorduk Her an birileri bizleri enseleyecekmiş gibi geliyordu bize Kaccedilak ve tetikte bir hayat yaşanıyordu buralarda

ldquoSaturcurdquolar Diyarbekir Kuccedilelerinin Kabadayıları

Diyarbekirrsquode ilk kaldığım ev Ulu Camirsquonin arkasında eski bir Diyarbekir evi idi Ev ortasında

kuumlccediluumlk bir havuzu olan avlulu taş bir evdi İki katlıydı Yazın ccedilok serindi Taş doumlşeli avlusuna biraz su

serpildiğinde klima etkisi yapar ve serinliğine doyum olmazdı Şimdi yapılan en luumlks evler bile kocamış ve

koumlhneleşmiş o ev kadar guumlzel ve huzur dolu değil Ev bir ucu Balıkccedilılara bir ucu Dağkapırsquoya ccedilıkan

Diyarbekirrsquoin meşhur kuccedilelerinden birindeydi 90rsquolı yıllarda artık kuccedile deyince akla gelen Diyarbekirrsquoin

eski mahalle yaşamının o oumlzlenesi guumlzelliği değil fakirleşmiş sokaklarda koumlşeleri tutan gaspccedilı satırcılardı Satırcılar kendi boumllgesinin insanını tanır ve onlara karışmazlar ama geccedilen yabancıları ldquosaturrdquola tehdit edip sessizce paralarını alır ve bırakırlardı Direnirseniz sonunuz pek iyi olmazdı

Satırcılar bu şehrin kanıksanmış unsurlarından biriydi Ne polis karışır ne de mahalleli bulaşırdı Herkes bilirdi ki yaşanan ccedilarpıklığın bir sonucuydu 90rsquoların sosyal psikolojisi her ccedilarpıklıktan devleti sorumlu tutma şeklindeydi Devlet her koumltuumlluumlğuumln anasıydı Satırcılar yankesiciler cepccedililer kapkaccedilccedilılar baliciler esrarcılar fuhuş ccedileteleri vs bu şehrin her

tuumlrluuml koumltuumlluumlğuuml polisin goumlzetiminde ve onun goumlz yumması ile var olabilirdi Doğru muydu muhtemelen Ama daha oumlnemli hakikat şuydu ki gerccedilekten de bu şehirde devletin uumlrettiği ortam her koumltuumlluumlğuuml ccedilağıran vebalı bir ortamdı

Mahallelere girdiğimizde bizi karşılayan ccedilocukların ekserisi satırcılara kabadayı kılıklıldquokekordquolara oumlzenirlerdi Ccediluumlnkuuml o yıllar guumlccedil olgusunun her şeyi belirlediği yıllardı Diyarbekir taş kuccedilelerinin kriminal oumlrtuumlsuumlnuumln gizlediği gerccedilek şehrin

fakirliği ve garibanlığıydı Şehrin Sığınakları

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 12: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

12

Kent koumlkleri ccediluumlruumltuumlr Ccediluumlnkuuml kentlerde geleneksel aidiyetler cılız ve belirsizdir Koumlkler kentlerde ancak dini etnik ya da hemşeri gettolarında korunabiliyor artık Kentlerin buumlyuumlk kalabalıkları koumlksuumlzleşti Ortaklığımız kimi zaman farklıkların uumlzerinden kurulur Herkesin İstanbul Tuumlrkccedilesi kullandığı bir yerde siz youmlresel ağız kullanıyorsanız bu sizde bir dışlanmışlık oumltekilik hissi oluştururken sizin gibi ama bir başka boumllgenin youmlresel ağzını kullanan bir başka kişi varsa o kişiyle bu farklılık aranızdaki bir ortaklığa hatta duygudaşlığa ve daha ileri bir durum olarak dayanışmaya varır

Ortaklıklar ve duygudaşlıklar oumlnemlidir kentlerde Camiler ve size oumlzlenen bir tarihi anımsatan her mekacircn bu duygudaşlığı en ccedilok yaratandır Bir araya gelir ve tımarhaneden kaccedilmış bir yarı akıllı kadar mutlu olursunuz

Her şehrin bunaltıcı karmaşadan kaccedilıp kendisine sığınıldığı huzur sığınakları vardır İstanbulrsquoda Fatih Camii nasıl ki bir kaccedilış mekacircnı bir sığınak ise Diyarbekirrsquode Ulu Cami oumlyle bir sığınaktır Gidenler bilir Ulu Cami oumlnuumlndeki kahvehaneler siyasetin kalbinin attığı yerlerdir Nice bilge tartışmalar yuumlkselen seslere rağmen nezaketsizliğe yer olamayan bir incelikle suumlrer

Şeyh Said Efendinin ve dava arkadaşlarının asıldığı Camii oumlnuumlndeki meydanın verdiği huumlzuumln kaccedilak ccedilayınızı yudumlarken sizi geccedilmişinizle sıkı sıkıya bağlar ve bir duygudaşlık kurar orada bulunanlarla aranızda Yazın en sıcak

guumlnlerinde bile serindir Ulu Cami Sadeliği apayrı bir huzur verir İstanbul Edirne ve Bursa gibi şehirlerdeki Selacirctin Camilerindeki o goumlz alıcı suumlslemeler Diyarbekirrsquoin tarihi camilerinde pek yoktur Son yıllarda yapılan ve estetikten yoksun camilere gittiğimde her zaman bir huzursuzluk duymuşumdur Ama Diyarbekirrsquoin hiccedilbir tarihi camisinde boumlyle bir huzursuzluk hissedilmez Oumlte yandan birccedilok tarihi cami estetikten nasibini almamış işguumlzar cami memurları tarafından o guumlzelim taş duvarları ccedilimentoyla sıvayıp mihrapları yeşil yağlı boya ile boyanarak mahvedilmiş durumda Eski ile yeninin karşılığı bu tablo iccedilinde huzur ve huzursuzluktur Şehrin keşmekeşinden kaccedilıp sığındığımız tarihi camiler ve ccedilevresi tarihi medreseler avlulu eski taş evler hanlar bu şehrin huzur adacıkları gibi Belki de bu şehir kalmışsa bir parccedila huzur onu da tek kuşe-i uzletimiz olan bu mekacircnlara borccedilludur

Kopuş Diyarbekir buumlyuumlk mazisinden son yuumlzyılda

kopmuş olan bir kent Devletin ulusalcı modernizasyon projesi yanında bir de devlete tepki olarak gelişen başka modernizasyon hareketleri ortaya ccedilıktı Geleneksel aşiret yapılarından feodal bir unsur olarak goumlrduumlkleri dine kadar gerici olduğunu duumlşuumlnduumlkleri her şeye savaş accediltılar Milliyetccedililik hızla yayıldı Yepyeni milliyetccedili kavramlar uumlretildi veya var olanların iccedili yeniden dolduruldu Muhalif bir yapı elinde hızla sosyalleşen sekuumller milliyetccedili anlayış yeni bir kopuş dalgası getirdi Daha oumlnce devlete ve devlete ait olan her yaklaşıma karşı muhafazakacircr bir tutumla karşı ccedilıkan ve geleneğine sarılan halk bu ikinci modernist dalgaya bu yeni yapının Kuumlrt ve muhalif kisvesi nedeniyle karşı koyamadı

Diyarbekir iken devlet eliyle Diyarbakır olan bu şehrin eski ismi Amid de milliyetccedili soumlylemde Medlere nispetle Amed olup ccedilıkıvermişti Yani Tuumlrk milliyetccedililiği Diyarbekirrsquoi Diyarbakır Kuumlrt milliyetccedilileri de Amidrsquoi Amed yapmıştı

Zamanla belediyeler uumlzerinden yerel iktidar kuran milliyetccedili modernist hareketler buumltuumln iktidarlar gibi kendi değerlerini uumlretmeye başladı ve toplumdaki sekuumllerleşmeyi hızlandırdı İster devlet isterse de diğer iktidar yapıları neden olsun esasen huumlzuumln veren hakikat Diyarbekirrsquoin o muazzam koumlklerinden buumlyuumlk bir kopuş yaşamasıdır

Kelamın Neticesi ldquoVurulmuşum Duumlşuumlm gecelerden karahelliprdquo

Şehir de insan gibidir Oumlmruumlnuuml uğruna tuumlkettiği şeyler rahmidir neticenin Ayyaşın sonu bir yol kenarında cesedinin bulunması ise berduş bir şehrin neticesi de tarih yolunun kenarına savrulmaktır koumlhne ve yıkıkhellip

Buguumln yol kenarına atılma kaderi giderek mukadder olan bir kentin can ccedilekişlerini ve inlemelerini duyuyorum Pırıltılı geceleri luumlks semtleri ideolojik irileşmeler geciktirmiyor bu acı sonu sadece oumlrtuumlyor kanayan yerlerini

Her guumlluumlmsemenin ardında goumlkleri sarsan yalvaccedilları susturan bir huumlznuuml goumlrmek iccedilin arif olmak gerekmiyor Bu şehirde sahici guumllen belki sadece ccedilocuklardır hiccedilbir şeyin farkında olamayacak kadar kuumlccediluumlk ccedilocuklar Belki Yoksa ki her guumlluumlmseyiş her neşe ve her kahkaha bir Fatiharsquodır acıya Bir kusursuz cinayetin ortasında yaşıyoruz Elan yaşanıyor bir parccedilası olduğumuz oumlykuuml Oumlyle bir cinayet ki herkes ama herkes yani maktuluumln kendisi de bu cinayetin ortağı Herkes ama herkes oumlluumlmcuumll bir amaccedilla ve dahi iştiyakla bir araya gelmişler Bu denli heves pek az goumlruumllmuumlştuumlr Dolduruşa gelmiş hınccedillı nefret ve kanın kılavuzluğunda bir kalabalık buumlyuumlk bir azimle guumlluumlmseyerek ve naifliği elden bırakmayarak oumlluumlmuuml izlemektedir

Maktuluumln de cinayete karıştığı katilin maktul azmettiricinin savcı polisin seyirci olduğu ccedilok kurbanlı ccedilok oumlluumlmluuml ccedilok katilli ccedilok nedenli ama aynı zamanda ldquonedensiz katilsiz kurbansızrdquo bir cinayethellip kusursuz cinayet Herkes ancak kıyılarına vurmuş o yuumlzuumlkoyun uzanan cesedi ccedilevirip kendilerini goumlrduumlklerinde uyanacak buumlyuumldenhellip

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 13: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

13

Vatan Gazetesinin 302 Sayılı nuumlshasında Fransız yazar Maurice Bourneaux un Mustafa Kemal ile yaptığı bir muumllakat yer alıyor

Tuumlrklerin en mutlu tarihi doumlnemleri sultanların halife olmadıkları doumlnemlerdir Daha sonra bu sultanlardan biri servet ve nuumlfuzunu kullanarak hilafeti ele geccedilirdi Oysa Peygamber oumlğrencilerine halkların youmlnetimini uumlstlenmelerini değil onları İslamiyetrsquoe davet etmelerini emretmiştir Bunun tersi aklından bile geccedilmemiştir Hilafet huumlkuumlmet ve siyaset demektir Halife bu goumlrevini yerine getirmek isteyip tuumlm Muumlsluumlman halkları youmlnetmeye kalksa bunu nasıl başaracak Halifenin tuumlm İslam halkları uumlzerindeki velayetinin gereği dini goumlrevini yerine getirmesi gerccedileklerden değil kitaplardan alınmış bir duumlşuumlncedir Ne İranlılar ne Afganlılar ne de Afrika

Muumlsluumlmanları şimdiye kadar İstanbul halifelerinin huumlkmuumlne girmiş değillerdir Eski geleneklerimize saygı goumlstererek halifeye dokunmadık Onun ve ailesinin geccedilimlerini ve

gereksinmelerini uumlstlendik Tuumlrk halkı İslam aleminde halifenin nafakasını yuumlklenen tek halktır Halifersquonin ilişkilerinin tuumlm Muumlsluumlman halkları kapsaması gerektiğini savunanlar şimdiye kadar hilafetin yuumlklerine iştirak etmediler Şimdi ne istiyorlar Tuumlrk halkının tek başına hilafet yuumlkuumlnuuml taşıması halifenin nuumlfuz ve youmlnetimini goumlzetmesi haksızlıktır

Hilafetin ilgasında tedrici bir politika uygulandı Ve bu suumlreccedilte de konunun uzmanlarının yaptıkları araştırmalara goumlre Muumlsluumlmanlar kullanıldı Mustafa Kemal bu işin hallini o doumlnemde bir kurula havale etmişti Ve bu kurulda Kacircmil Miras Hoca da vardı Konumuz bu değil Halifenin gerccedilektende Muumlsluumlman halklar uumlzerinde hiccedilbir etkinliği yok muydu Birinci Cihan Harbinde yaşanılanlar Muumlsluumlmanların kendi ikballerini Halifersquonin varlığı ile oumlzdeşleştirdiklerini goumlsteriyor Birinci Cihan Harbirsquone kadar Muumlsluumlman coğrafyada yaşayan insanlar bir tespihin taneleri gibiydiler Halifenin yokluğundan sonra parccedilalanmış koumlpuumlk dağlarının denizde dağılıp gittiği gibi dağıldılar ve sonu bulunmaz bir yeis ccediloumlluumlnuumln iccedilinde umutsuzluğun esiri oldular Bir kere Birinci Cihan Harbinin galibi olan İngilterei soumlmuumlruuml politikalarının oumlnuumlnde en buumlyuumlk engel olarak goumlrduumlğuuml Hilafet ve Cihad muumlesseselerinin işlevsiz hale gelmesini sağladı Nasıl sağladığını tarihccedililere bırakıyoruz İngiliz yazar Ph Graves Tuumlrk Cumhuriyetccedilileri herhangi bir gayr-i muumlslim devlet iccedilin (İngiltere gibi) her zaman guumlccedilluumlkler ccedilıkaracak bir hilafet kurumunu ortadan kaldırmakla Britanya İmparatorluğuna olağanuumlstuuml bir iyilik yapmıştır demektedir İngiltere Hilafet makamı ortadan kaldırıldığında İslam aleminin imamesiz kalmış bir tespih gibi dağılıp gideceğini biliyordu Bu makamın ortadan kaldırılması iccedilin ccedilok ccedilalıştı Rıza Tevfikin İngiliz Sefiri ile yaşadığı diyalog Britanya İmparatorluğunun Hilafet muumlessesesi ile niccedilin bu kadar yakından ilgilendiğinin nedenlerini ortaya koyuyor

Meşrutiyetin nuumlktedan filozofu Rıza Tevfik 31 Mart hadisesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sefaretine gittiklerinde Sefir tarafından ccedilok soğuk karşılanırlar Sefir ile ilişkileri iyi olmasına rağmen Rıza Tevfik bu soğukluğa bir anlam veremez Rıza Tevfik ccedilok sonraları 150lik grupla birlikte suumlrguumlne goumlnderildiğinde oğlunu goumlrmek iccedilin İngiltereye gidince 31 Mart Vakıasırsquonın yaşandığı doumlnemde İngiliz sefiri olan Lord Nicholsonı ziyaret eder ve kendilerine goumlsterdiği soğuk tavrın nedenini sorar

Nicholsonın verdiği cevap Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyaya vuumlcut veren yegane guumlccedil olduğunu işaret ediyorhellip

hellipDostum Rıza Tevfik Beyhellip Biz Joumln Tuumlrkleri teşvik ettik Onlardan buumlyuumlk neticeler bekliyorduk İhtilal olacak istibdad ile beraber Sultan da ve bahusus temsil ettiği hilafet muumlessesesi de alaşağı edilecekti Fakat aldandık Beklediğimiz neticeyi alamadık Zira ihtilal yaptınız gerccedili Kanun-i Esasi geldi fakat Sultan da ve hele Hilafet muumlessesesi de yerinde bakihellip Feylesofta olsa Rıza Tevfik Sefirin kastettiğini kavrayamamış ve Sefire İngiltere devlet-i fahimesini Hilafet muumlessesesi bu derece şiddetle neden alakadar ediyor diye sormuş ve Sefir de Ha Dostum Rıza Tevfik BeyhellipBiz Mısırda bilhassa Hindistanda İslam kitlelerini idaremiz altına alabilmek iccedilin milyonlarca altın harcadık muvaffak olamadık Halbuki Sultan Yılda bir defa bir Selam-ı şahane bir de Hafız Osman Hattı Kuran-ı Kerim goumlnderiyor buumltuumln İslam uumlmmetini hudutsuz bir huumlrmet duygusu iccedilinde emrinde tutuyor İşte biz ihtilalden ve siz Joumln

BİR TESPİHİN TANELERİ GİBİ OLMAK YA DA PARCcedilALANMIŞ KOumlPUumlK DAĞLARI GİBİ KAYBOLMAK

HARUN KARADENİZ

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 14: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

14

Tuumlrklerden ihtilal sonunda Sultanların da Hilafetin de yani Bir selam-ı şahane ve Hafız Osman Kuran-ıyla kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik aldandık İşte bu sebeple bir soğuk adem-i kabul goumlrduumlnuumlz

İngiltereye goumlre kedisini tehdit eden unsurlar Hilafet makamından kuvvet buluyor Bu makamın ilgası Britanya İmparatorluğunun en buumlyuumlk huumllyasıydı Ccediluumlnkuuml halife buumltuumln Muumlsluumlmanların hacircmisiydi İngiliz belgelerine goumlre sadece 1913-1916 yılları arasında Halifenin varlığının etkisiyle desteğiyle Hindistanda ccedilıkan ayaklanma sayısı 78den fazladır

1915 Şubatında Lahordaki oumlğrenciler okullarını bırakarak Muumlcahidine katılmak isterler (Muumlcahidin Hindistanın kuzeybatı youmlresinde Hindistanlı Muumlsluumlmanlar tarafından kurulmuş bir teşkilattır 1915 yılında ayaklanırlar İngilizlerle girişilen ccedilatışmada yuumlzlercesi oumllduumlruumlluumlr) Lahorlu oumlğrencilerin amacı Kabile geccedilmek ve Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte hareket ederek ha-lifenin emrine girmektir Ruslar tarafından yakalanarak İngiliz kuvvetlerine teslim edilen genccedil oumlğrencilere İngiliz polisi niccedilin boumlyle bir yola başvurduklarını sorduğunda genccedil Muumlsluumlmanlar ccedilok kısa bir cevap verirler Halifemiz boumlyle istedi Bir yıl oumlncesinde de 1914 yılında sevkıyat iccedilin Bombayda toplanan Muumlsluumlman Hintliler Tuumlrklere karşı Iraka goumlnderileceklerini oumlğrendiklerinde gitmeyi reddederler ve hepsi de kurşuna dizilir 1 Cihan Harbi başladığında Hindistandan Mısıra getirilen askeri birlikler iccedilinde Suumlveyş Kanalını savunmakla vazifeli iki Muumlsluumlman Hintli Birlik karşılarında Halifenin askerlerinin olduğunu goumlruumlnce derhal Tuumlrklerin cephesine geccedilerler yakalananlar kurşuna dizilir

10 Ağustos 1920de Sevr Antlaşması imzalandığında Hindistanlı Muumlsluumlmanlar ccedilok geniş kapsamlı muumlcadeleye başlarlar İşbirliğinden Sakınma uygulamasını hayata geccedilirirler Oumlncelikle hiccedilbir Muumlsluumlman Hintli Tuumlrklere karşı savaşa goumlnderilme ihtimali goumlz oumlnuumlnde tutularak İngiliz Ordusursquona yazılmayacaktır Yazılanlar olduysa da derhal istifa edeceklerdir Genel greve gidilecektir Oumlğrenciler okullarını koumlyluumller ccedilapalarını memurlar ofislerini bırakacaklardır Nuumlmayiş iccedilin sokaklara dua iccedilin camilere koşulacaktır İngilizler tarafından hangi vesileyle olursa olsun Muumlsluumlman Hintlilere verilmiş olan nişan berat ve madalyalar derhal İngiliz makamlarına iade edilecektir Kamu hizmetinde bulunan Muumlsluumlman Hintliler goumlrevlerinden istifa edeceklerdir

Buumltuumln bunların yanı sıra Milli Muumlcadeleye maddi yardım kampanyası başlatılmıştır Goumlnuumllluumller seferber olmuştur Goumlnuumllluumllerin kostuumlmuuml de ilginccediltir Hacircki uumlniforma uumlzerine yeşil bir cuumlbbe

başlara da oumlnuumlnde ayyıldız olan Kuvay-ı Milliye kalpağı Kollarda da ayyıldızlı pazubentlerAnkara ve İzmir sandıkları adı verilen iki ayrı fon oluşturulur Askere silah ve muumlhimmat ve halka ilaccedil yiyecek ve giyecek yardımı iccedilin ccedilalışmalar başlar Bu iki sandıkta toplanan yardımların Anadoluya ulaştırılması ve nerelerde kullanıldığını yazımızın sonunda aktaracağız Hintli Muumlsluumlmanların ccedilabaları bununla sınırlı değildir Hilafet merkezinin duumlşmemesi iccedilin aktif direnişe geccedilerler Malabar boumllgesinde bulunan Moplah aşireti ayaklanır Ayaklanma doumlrt ay suumlrer ve ccedilok kanlı bir şekilde bastırılır

Otuz binden daha fazla Muumlsluumlman yollara duumlşer Gayeleri Halifenin emrinde savaşa katılmaktır Herşeylerini geride bırakarak Afganistan yollarına duumlşerler İklim şartları serttir Accedillık yokluk ve hastalık kol gezmektedir Bu fedakacircr topluluğun bir ccediloğu yolda accedillıktan ve hastalıktan oumlluumlr Afganistan sınırına ulaşmayı başaranları da ccedilok acı bir suumlrpriz beklemektedir Afgan Kralı İngilizlerrsquoin baskısı nedeniyle bu fedakar muhacirleri uumllkesine kabul etmez Perişan olurlar Geri doumlnmeye karar verirler Aynı ccedilileli yolculuk tekrar başlar Geri doumlnenler bıraktıkları hiccedilbir şeyi bulamazlar Ccediluumlnkuuml İngiliz polisi buumltuumln varlıklarını muumlsadere etmiştir Bu kahraman insanlardan bazıları henuumlz yılmamışlardır Ne olursa olsun Anadoluya geccedilip Halife adına duumlşmanla vuruşmak istemektedirler Ccedilok ccedilileli bir yolculuktan sonra Bakuumlye ulaşıp Tuumlrk Konsolosluğuna muumlracaat ederek Anadoluya geccedilmek istediklerini belirtirler Fakat konsolos bu insanların isteklerini geri ccedilevirir Halifenin emrine girmek isteyen Muumlsluumlmanlar engellenir Halifesizlik demek bu Muumlsluumlmanlar iccedilin şifa bulmaz bir dert demektir

Vatan Gazetesinde yayımlanan demeccedilte Tuumlrk halkının tek başına Halifenin yuumlkuumlnuuml taşıdığı iddia edilse de gerccedilekler ortada Cumhuriyetin kuruluşunun 50 yılı muumlnasebetiyle Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış olan Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları isimli kitaptaki belgeler ve anlatılanlar yedi duumlvele karşı verdiğimiz İstiklal Muumlcadelesirsquonin Hintli Muumlsluumlmanların paralarıyla organize edildiğini goumlsteriyor Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu paralarla ccedilalışmalarını yuumlruumlttuumlklerini goumlsteriyor İş Bankasının bu paralarla kurulduğunu goumlsteriyor Dahası buguumln bile ikide bir Muumlsluumlman halka karşı durmadan saldıranların geccedilim kaynaklarının da Hintli Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen paralar olduğu gerccedileği ortadadır Kurtuluş Savaşırsquonda sadece Hintli Muumlsluumlmanların fedakarlığından soumlz accedilmak doğru değildir Buumltuumln Muumlsluumlmanlar Halifenin uumllkesinin kurtuluşunu istemişlerdir Soumlz konusu kitapta anlatılanlar Hilafet makamının Muumlsluumlmanlar uumlzerindeki etkinliğini ortaya koyuyor

Osmanlı Padişahlarının aynı zamanda tuumlm Muumlsluumlmanların dini lide-ri durumundaki Halife adını taşıması Osmanlı İmparatorluğuna duumlnya Muumlsluumlmanlarını resmen temsil etme goumlrevini de yuumlkluumlyordu İslam duumlnyası Osmanlı İmparatorluğursquonun Batılı devletlerle yaptığı savaşları Muumlsluumlmanlığın Hıristiyanlığa karşı savaşı olarak kabul ediyordu Duumlnya Muumlsluumlmanları arasında İngiliz egemenliği altında oldukları halde Halifeye bağlılıklarını suumlrduumlrmeye ccedilalışanların başında Hint Muumlsluumlmanları gelmekteydi Birinci duumlnya Savaşının sonunda Anadolunun yer yer işgal olunarak Muumlsluumlman Tuumlrklere ccedileşitli işkencelerin yapılması ve Halifenin bulunduğu İstanbul şehrinin yabancı devletlerin goumlzetimi altında bulunması Hint Muumlsluumlmanlarının ccedileşitli goumlsterilerine yol accedilıyordu (İşgalci guumlccediller eliyle) Ayasofyanın tekrar kilise haline getirilmesi de soumlz konusu olunca İngilterenin Hindistan Genel Valisi ES Montegu Hint Muumlsluumlmanlarının buna karşı ccedilıkacağını accedilıklayarak boumlyle bir eyleme karşı olmuştu Hint Muumlsluumlmanlarının Lideri Mevlana Muhammed Ali Han Anadoluya yardımlarda bulunmak iccedilin bir ldquoYardım Komitesirdquo kurdu Hindistan Hilafet Komitesinin accedilmış olduğu yardım kampanyası Hint Muumlsluumlmanları arasında buumlyuumlk bir ilgiyle karşılanmıştı Hindistan Hilafet Komitesirsquonin goumlnderdiği para yardımı Maliye Bakanlığının kayıtlarına ve hazineye girmemiş Mustafa Kemal Paşanın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankasırsquonda muhafaza edilmiştir Kurtuluş Savaşırsquonın buumlyuumlk hazırlık doumlneminde ccedilekilen tuumlrluuml mali sıkıntılara rağmen bu paraya el suumlruumllmemiştir (Bazı kaynaklar paranın bir kısmının savaş esnasında kullanıldığını

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 15: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

15

yazmaktalar) Bu yardımlar İslamın Kılıcı olan Gazi Mustafa Kemal Paşaya goumlnderilmiş ve Tuumlrkiye Meclisi ona Gazi unvanını verdiği zaman inanccedilları bir kat daha artmıştı Gazi Mustafa Kemal Paşa ise Halifersquoyi işgalden kurtarmış fakat bu kez Halifeliği ortadan kaldırmıştı Cumhuriyetin ilanının ve Halifeliğin kaldırılmasını duumlşuumlncelerinde yaşatarak muumlcadeleyi suumlrduumlren bir oumlnderin Halifeliğin kurtarılması gayesiyle yabancı bir uumllkedeki Muumlsluumlmanlar tarafından goumlnderilen parayı kullanmaktaki isteksizliği haklı bulmamak muumlmkuumln değildir Bu tutumuyla Mustafa Kemal Paşanın Halifeliği ortadan kaldıracağı zaman Hint Muumlsluumlmanlarının goumlnderdikleri paraların maksat dışında kullanıldığı yolunda ileriye suumlrebilecekleri itirazları dikkate alarak ihtiyatlı davranmak istediği anlaşılmaktadır Bir suumlre sonra soumlz konusu para Tuumlrkiyenin ekonomik ha-yatında buumlyuumlk hizmetleri ve katkıları goumlruumllecek olan Tuumlrkiye İş Bankasının kuruluşunda kullanılmıştır

İş Bankasının kuruluşu ve sonrası da bir ibretlik hikayedir ki anlatılması gerekir Kurtuluş savaşının en zorlu ve meşakkatli guumlnlerinde Tuumlrk halkının imdadına yukarıda hikayesi anlatılan Hint Muumlsluumlmanlarırsquonın Hilafeti kurtarmak iccedilin aralarında topladıkları 1 milyon lira değerindeki yardım yetişti Mustafa Kemal 1920 yılının başında bu paranın bir kısmını savaşın finansmanı ve yaraların sarılması iccedilin kullandı Kalan parayı da daha sonra değerlendirmek iccedilin Osmanlı Bankasırsquona yatırdı Savaş bittikten sonra zamanın milyarderi kayınpederi Uşşakızade Muammer Bey Mustafa Kemale bu paraları ne yapmayı duumlşuumlnduumlğuumlnuuml sordu Mustafa Kemal ise konunun Celal Bayara danışılmasını istedi Celal Bayar bir banka kurulmasını oumlnerdi

Mustafa Kemal bankanın kuruluş sermayesinin doumlrtte biri değerindeki 250 bin liralık Hindistandan goumlnderilen parayla satın aldı Ayrıca bankanın kurulduğu guumln 207400 lira yatırarak ciddi bir maddi destek verdi İş Bankası bu destek sayesinde kuruldu Mustafa Kemalin bankada accediltırdığı ilk hesap 204400 liralık 2 numaralı hesap

Bu 2 numaralı hesap Mustafa Kemalin değişik doumlnemlerde kullandığı toplam 5 hesaptan biri Bu hesap aynı zamanda gerek işlem sayısı gerekse yatırılan ve ccedilekilen miktarların buumlyuumlkluumlğuuml accedilısından Mustafa Kemalin en buumlyuumlk ve en oumlnemli hesabı

Mustafa Kemalin en yakın ve sadık adamı Hasan Rıza Soyakın beyanatlarına goumlre Mustafa Kemal 1927 yılına kadar 5 bin lira maaş ve 7 bin lira tahsisat almaktadır

Bu ayda alınan 12 bin lira aylığa rağmen Mustafa Kemalin asıl buumlyuumlk gelirini bankanın hisse senetlerinin temettuumlleri ile bir de satın alıp işletmesini uumlstlendiği ccediliftliklerin gelirleri oluşturmaktadır

Mustafa Kemalin giderlerine gelince Kayıtlara goumlre Anastas Ekonomidis Saman Pazarırsquonda Mustafa Ağa Erzurumlu Muumlteahhid Nafiz Bey maiyetindeki Vekil-i Harc-ı Tahsin Bey Umumi Katibi Hasan Rıza Soyak Sryaver Rusuhi Beye yapılan duumlzenli oumldemeler Kız kardeşi Makbule Hanıma her ay 200 lira Buumllend Nejat Hanıma her ay 100 lira Fahime Zeliha Hanıma her ay 100 lira Bay Yaşar Okura her ay 100 lira Jandarma Yuumlzbaşısı Huumlsnuuml Erkine her ay 100 lira maaş oumldenmektedir İsmet Paşaya 1925 yılının Ocak ayından itibaren 1000 lira yardım yapılmaya başlanıyor Bu meblağ 1929

yılında 2 bin liraya ccedilıkıyor 1937 de ise kuumls oldukları doumlnemde 3 bin lira olarak oumldeme yapılıyor İsmet Paşaya 1925 ile 1938 yılları arasında İsmet Paşaya yapılan yardımın miktarı 365 bin 150 liradır İş Bankasının Genel Muumlduumlruuml Celal Bayar 1000 lira maaş almaktadır 1938 yılında Mustafa Kemalin oumlluumlmuuml nedeniyle İş Bankası ilk muumlşte-risinin nakit ve hisse senedi varlığını

accedilıkladı 2 numaralı hesabın bakiyesi

1 milyon 446 bin 872 lira 4 numaralı hesabın bakiyesi 53 bin lira 649 numaralı (Mareşallikten ) emeklilik hesabı 19 bin lira İş bankasının her birisi 10 lira değerinde nama yazılı 62 bin hisse Hamiline ait her biri 10 lira değerinde 56 bin hisse 569 adet kurucu hisse senedi Zonguldak Maden Koumlmuumlr İşleri TAŞnin nama muharrer her biri 10 lira

değerinde 12 bin hisse Hamiline ait yine her biri 10 lira değerinde 12 bin hisse senedi Ve 125 adet kurucu hisse senedi

Duumlşuumlncelerimiz dumanlanıyor Hilafet makamının Muumlsluumlman coğrafyadaki etkinliğini anlatmak iccedilin başka bir anlatıma ihtiyaccedil var mı Muumlsluumlman Hintlilerin topladığı para İstiklal Harbimizin en hararetli ve ccediletin guumlnlerinde Muumlsluumlman

direnişccedililere ulaştırıldı Bu yardımlar dualar ve direniş sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanıldı Tuumlrkiye İş Bankası kuruldu İsmet Paşa ve Celal Bayar gibi daha kaccedil kişi goumlnderilen bu yardım sayesinde oumlluumlnceye kadar rahat bir hayat suumlrduumller Buguumln bile her guumln Muumlsluumlmanlara kin kusan insanlar bu para sayesinde kene gibi şişmektedirler

Irak halkına karşı ya da Afgan halkına karşı girişilen işgal ve imha hareketlerine goumlnuumllluuml katılan ya da destek iccedilin bin takla atanlar 1914 yılında Bombayda Irak Cephesirsquonde Muumlsluumlman Tuumlrklerin karşısında savaşmayacaklarını ilan ettikleri iccedilin kurşuna dizilen Muumlsluumlman Hintliler kadar bilebilirler mi acaba Halifesizliğin ne demek olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 16: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

16

Harf İnkılacircbı genellikle tarih duumlşuumlnce sosyoloji

veya kuumlltuumlr ccedilalışmalarında konu edinilir İnkılacircplar uumlzerinden bir tarih yazılmaya ccedilalışılır veya sık sık Harf İnkılacircbı merkeze alınarak o doumlnemin siyaseti devlet ideali uğraşılan meseleler anlatılmaya ccedilalışılır Ccediluumlnkuuml devletin Batılılaşma politikasının net bir şekilde goumlruumlleceği hareket Harf İnkılacircbıdır

Şimdi de Harf İnkılacircbı hikacircyeci Cemal Şakarın yayına hazırladığı iccedilinde yirmi doumlrt farklı hikacircyeciden birer hikacircyenin yer aldığı Okur Kitaplığından ccedilıkan Sessiz Harflerde işlenmiş İnkılacircbın bir grup hikacircyeci tarafından ortak bir ccedilalışma iccedilinde hikacircyeleştirilerek ele alınması ilk defa yapılan orijinal bir proje Konunun hikacircyelerle işlenmesi tarihicirc bir olay olarak tarih duumlşuumlnce veya sosyoloji kitaplarında işlenmesinden apayrı bir anlama sahip

Hikacircye tarih kitaplarının taşıyamayacağı belki de bir tarihccedilinin aklına bile gelmeyecek accedilıları ayrıntıları ve duyguları yakalayıp işlemeye ccedilok daha elverişlidir Harf İnkılacircbının tarih kitaplarında yalnızca duumlşuumlnsel veya

doumlneme dair sosyal bir gerccedileklik olarak değeri varken bir hikacircye kitabında bunlara ayrıca duygusal ve etkisel unsurlar da katılır İnkılacircbın insanlar uumlzerindeki duygusal etkileri inkılacircpla ilgili buguumlne kadar yapılmış değerlendirmelerin eksik kalan youmlnuumlyduuml Bu eksiği dediğimiz gibi tarih kitapları gideremez İş sanat ve edebiyata kalır

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Sessiz Harflerin ilk dikkat ccedilekici youmlnuuml Harf İnkılacircbının yuumlreklerde bıraktığı sızıyı

başarıyla guumlnuumlmuumlze taşıyabilmesi daha da oumlnemlisi hissettirebilmesidir Hikacircyeleri okudukccedila meselenin yalnızca bir yuumlrek veya vicdan sızısından ibaret olmadığı da anlaşılıyor Mesele ayrıca halkın kuumlltuumlrel ve duumlşuumlnsel duumlnyasında suumlrekli batan ve kanatan bir kıymıktır Sessiz Harflerrsquodeki hikacircyelerin tamamı muhalif bir bakış accedilısıyla yazılmış Konu daha ccedilok acıtan sızlatan hatta ağlatan taraftarıyla ele alınmış Belli ki Cemal Şakar zihinde ve kalpte taşınan sızıyı ortak bir ccedilalışma etrafında okuyuculara sunmak istemiş Bu youmlnuumlyle gayet başarılı ve oumlnemli bir kitap

Sessiz Harflerdeki hikacircyelerin tamamı yeni Yani Harf İnkılacircbıyla ilgili edebiyatımızda neler var neler yok denilerek bir toplama eser meydana getirilmemiş Guumlnuumlmuumlz hikacircyecilere konu verilmiş ve konuyla ilgili bir hikacircye yazılması istenmiş İsabetli bir karar Eğer Harf İnkılacircbıyla ilgili yazılmış buumltuumln hikacircyelere ulaşılmak istenseydi bu ccedilok buumlyuumlk bir yekucircn tutardı ve belki de kitap okunmaz hale gelirdi Sessiz Harfler bu haliyle canlı ve hareketli Her şeyden oumlnce duumlşuumlnceler ve hisler canlı Farklı hikacircyecilerin farklı uumlslubunu farklı yaklaşımlarını ve farklı ele alışlarını hesaba katmalıyız Sessiz Harflerin diğer can alıcı noktası ise Harf İnkılacircbının guumlnuumlmuumlz insanındaki karşılığının aranmasıdır Eskiler neler soumlylemiş veya İnkılacircbı nasıl karşılamışrdquo dan ziyade şimdi biz duumlşuumlnen ve yazan insanlar konuyla ilgili ne soumlyluumlyoruz nasıl duumlşuumlnuumlyoruz neler hissediyoruz gibi soruların cevapları aranmış

Şapka İnkılacircbı Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilekti Yuumlruumlrluumlğe konulduğu doumlnemde Harf İnkılacircbının ne olduğunu hangi anlamlara geldiğini

ilim erbabı hemen anlamıştır Harf İnkılacircbıyla neler yapılmaya ccedilalışılıyor bunların tehlikeleri veya faydaları ileride sebep olacağı tıkanıklıklar gelecek kuşaklara etkisi Oumlrneğin herkesin

harf inkılabının sızısı bu harflerde

Oumlmer Yalccedilınova

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 17: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

17

dilindedir Değil Fuzuliyi Refik Halit Karayın romanlarını bile orijinallerinden okuyamıyoruz Okuduğumuzda anlamıyoruz Meselenin en vahim tarafı guumlnuumlmuumlzde kimsenin Fuzuliyi veya Refik Halit Karayı okuyup anlama gibi bir gereksinim duymaması Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen zaten bu değil miydi Birileri bir şeyleri okusun veya okumasın değil okuma gereği duymasın Onun oumlnemsiz olduğunu sansın geccedilmişe bir suumlnger ccedilekilsin

Mahir İz Yılların İzi adlı kitabında Şapka ve Kıyafet İnkılacircbının Harf İnkılacircbına kıyasla neden daha ccedilok tepki ccedilektiğini sorar sonra da ccedilok iyimser bir yorumda bulunur Ona goumlre doumlnemin okumuşu ccedilok sayıda değildi O yuumlzden halk Harf İnkılacircbının oumlnemini ve ileride ne tuumlr tehlikelere yol accedilacağını hemen sezinleyemedi Şapka İnkılacircbı ise kılık kıyafetle ilgiliydi halkın buumltuumln tabakalarını doğrudan ilgilendiriyordu Her şeyden oumlnce daha somut bir meseleydi Okuma yazma bilmeyen bir halka harfleriniz değişti demekle artık şapka takacaksınız demek aynı etkiye sahip olamazdı

Acaba gerccedilekten oumlyle mi Mahir İz meseleye tabii ki doğru bir noktadan bakıyor Fakat onun yorumuna birkaccedil accedilıyı eklememiz lazım Şapka İnkılacircbı 1925te Harf İnkılacircbı ise 1928te yapıldı Şapka İnkılacircbından dolayı halkın uğradığı muamele Harf İnkılacircbına karşı tepkide bulunmasını oumlnlemiş olabilir Daha doğrusu halk artık inkılacircplara karşı bir şey yapılamayacağını inkılacircpların hız kazandığını ve bunun oumlnuumlne hiccedil kimsenin veya hiccedilbir hareketin geccedilemeyeceğini anlamış olmalı Bu noktada mesele halkın nazarında şapkanın mı yoksa harflerin mi daha oumlnemli olup olmadığı değildir Mesele inkılacircpların toplu bir hareket olduğu onun oumlnuumlne halktan gelecek bir muumldahalenin geccedilemeyeceğidir İnkılacircp tarihi neredeyse bu şekilde halkın direnci veya desteği hesaba katılmadan yapılan hareketlerin toplamından ibarettir

Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor Bir doumlnem yalnızca Arap harfleri değil Arapccedila oumlğretimi de yasaklanmış Bu durumda

halkın Harf İnkılacircbıyla yapılmak istenen şeyi sezmediğini veya anlamadığını duumlşuumlnemeyiz Ccedilocuğunu Kuran-ı Kerim oumlğrenmesi iccedilin camiye goumlnderemeyen bir babayı duumlşuumlnuumln Mahir İzin yorumuna bir halka daha eklememiz gerekiyor Şapka İnkılacircbını Harf İnkılacircbına doumlnuumlk bir hazırlık veya goumlz korkutma olarak değerlendirebiliriz Tabii bu seccedileneklerden bir seccedilenek Diğer bir seccedilenek ise halkın Şapka İnkılacircbıyla meşgul olmasını sağlayıp ondan kat be kat muumlhim olan Harf İnkılacircbına yoğunlaşmasını engellemek amaccedillanmış olabilir Eğer oumlyleyse on ikiden vurulduğu kesin Zira artık eski Tuumlrkccedilenin ehemmiyetini anlayacak hissedecek ve halka arz edecek ne bir kişi ne de bir kuşak kalmıştır

Sessiz Harflerrsquoin dikkat ccedilekmek istediği nokta da burası Harf İnkılacircbı bir sızı olarak kalplerde varlığını suumlrduumlruumlyor ccediluumlnkuuml halkta bu İnkılacircbın yol accediltığı yara tahmin edilenden de buumlyuumlk Sızı olması muumlnasebetiyle Harf İnkılacircbı bir tarih kuumlltuumlr faaliyetinden ziyade edebiyatın konusu oluyor Tabii ki doumlnemin yazarlarından inkılacircpları hele ki bunları bir anı kitabında okumak daha etkilidir Fakat neticede anı kitapları da birer tarihtir Tarih kitaplarının ağırlığını ccedilıkmazlarını ve koumlr noktalarını kısmen de olsa taşır Onlar bir tarih kitabı kadar ciddi ve sorumluluk yuumlkluumlduumlr Onlarda hayal coşku ve duyguya yer verilmemeye ccedilalışılır Anı yazarının temel kaygısı geleceğe kalacak bir belge bırakma bu belgeyi bırakırken de olabildiğince objektif davranma ve doğruları dile getirmektir

O yuumlzden Harf İnkılacircbının millet sinesinde bıraktığı sızıyı bir anı kitabından ziyade edebiyat kitabı taşıyabilir hikacircye roman piyes veya şiirler Tabii ki Fuzuli veya Refik Halit Karayı orijinalinden okuma gereği bile duymayan guumlnuumlmuumlz okuyucuları iccedilin belki bir umut veya ccedilıkış kapısı olarak Meselenin oumlnemi doumlnem iccedilinde accediltığı yaralar bunların topluma yansıması fertlerde ve ailelerde sebep olduğu doumlnuumlşuumlmler vs hep edebiyatın bize taşıyabileceği naif zor ve muhataralı konular

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 18: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

18

Kayıplardan sonra anlaşılır kaybedilenin

değeri ancak o zaman anlarız bizim iccedilin ne ifade

ettiğini Olduğunda ne kadar tam olduğumuzu eksiksiz

kaldığımızı Olmadığındaysa yarım eksik

noksanboynu buumlkuumlk olduğumuzuhellip

Kaybolmadan değerini bildiğimiz kaccedil şey var

Duumlşuumlnelim bakalım annemizin babamızın

kardeşimizinarkadaşımızınhellipneredeyse hiccedilbir şey

farkında bile değiliz ve hemen hemen hiccedilbirimizin

umursamadığı şeyler o kadar oumlnemli ki aslında

salgımızı gibi lsquoboşrsquo diye nitelediğimiz vakit gibi yaşam

gibihellipbiz insanları anlamak ccedilok zor sanırım

ccediluumlnkuumlrsquoboşrsquo vakitlerinizde ne yaparsınızgibi absuumlrt

soru sorarız sonrada kalkıp kendimeaileme zaman

ayıramıyorum diye yakınırız mademki zamanımız yok neden hep boşa harcıyoruz saatlerce

televizyonun karşısında kalanımızguumln boyu internete yapışıkmış gibi yaşayanımız son yıllarda

lsquomodarsquo olan birde telefonumuz oldu biz artık ona yapışık yaşıyoruz ondan iki dakika ayrı

kalamaz duruma geldik işin koumltuumlsuuml lsquozamanım yokrsquo diye yakınıp bunun gibi sayısız şeyi yapıyoruz

ne yazık ki

Tabii biz onlara kayıp demiyoruz galiba kayıp demek işimize gelmiyor Geleceğe dahil

plan yaparken bile zamanın hayallere ayırıyoruz oysaki buguumln de duumlnuumln yarınıydı geleceğiydi ve

biz onun iccedilin hiccedilbir şey yapmadık ve buguumln yine hayal kurmakla meşguluumlz Biz farkında olsak

da olmasak da oumlmuumlr zaman her şey değişiyor akıyor bitiyorhellipArdından bakakalıyoruz usulca

konuşmadan ağır bir uyku halindeymiş gibi Umalım da her şey kayıp gitmeden elimizden en

azından bir kaccedilımız varalım farkına bilelim bazı şeylerin değerinihellip

ELİMİZDEN KAYIP GİDENLER ŞİRİVAN KAYA

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 19: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

19

Viktor Emile Frankl 1905 yılında

Viyanada doğduYahudi koumlkenli dindar bir ailenin

ccedilocuğuydu 1942 yılında ailesi ile birlikte Nazi

toplama kamplarında tutsak edildi Kız kardeşi

hariccedil tuumlm yakınları burada oumllduuml Toplama

kamplarında yaşadığı ve goumlrduumlğuuml yaşantılar onun

logoterapi adlı psikoterapi kuramını

geliştirmesine yol accedilmıştır

Modern duumlnyada insanoğlunun yaşadığı

anlam sorunu ve bu sorunun ccediloumlzuumlmuuml uumlzerine

yoğunlaşan Frankl 3 Viyana Ekoluuml olarak bilinen

akımın kurucusudur Bu ekoluuml anlamı merkeze

alan logoterapi adını verdiği teknik ile

geliştirmiştir Frankl fenomenolojik yaklaşımı

benimseyerek insanın hayattaki muumlcadelesi

sonucu kendini anlama ccedilabasına dikkat

ccedilekmiştir İnsana ve insan hayatına gereken oumlnemi

vermeyi amaccedillamıştır Logoterapi tekniğini bu

amaccedil doğrultusunda geliştirmiştir Frankla goumlre

insan oumlzguumlr iradesiyle karar verebilen kendi

hayatına oumlzguumlr iradesiyle youmln verebilen

sorumluluk sahibi bir varlıktır İnsan oumlzguumlrluumlk

sahibi olduğu iccedilin kendi hayatına kendi

kararlarıyla youmln verebilir ve kendi yeteneklerinin

farkına varabilir Yeteneklerinin farkında olan

insan suumlrekli kendini aşma suumlreci yaşar ve bu

suumlreccedilte kendini gerccedilekleştirir İnsan buumltuumln

bunları anlam arayışı iccedilerisinde gerccedilekleştirir

İnsan suumlrekli olarak hayatına ve yaptığı şeylere

anlam yuumlkleyerek hayatını mutlu bir şekilde

devam ettirebilir Frankl insanı anlamanın da

oumlnemli olduğunu vurgular İnsanları anlamamızın

en guumlzel yolu onları sevmemizdir Bu sevgiyle

insanların kişisel oumlzelliklerini goumlrebilir onlardaki

potansiyellerin farkına varabilir ve insanların

kendilerini gerccedilekleştirmelerine yardımcı

olabiliriz

Frankla goumlre insanın en temel guumlduumlsuuml

anlam istemidir Bu istemin doğal sonucu olarak

anlam arayışının ortaya ccedilıktığını soumlyler Hayatın

yaşanmaya değer olmasının nedenlerini arayan

insan bu suumlreccedilte yaptıklarına ve gelecekte

yapacaklarına anlamlar yuumlkler Bu anlamlar

insandan insana ve guumlnden guumlne

değişebildiğinden kişi iccedilin geccedilerli olan oumlznel

anlamlardır Ccediluumlnkuuml her insanın kendine ait

hassasiyetleri meşguliyetleri ve yerine getirmesi

gereken durumlar vardır İnsanlar en koumltuuml

guumlnlerine veya en zor anlarına dahi anlamlar

yuumlkleyebilirler Ccediluumlnkuuml hayat her zaman

anlamlıdır anlamlı olmak zorundadır Anlam

arayışı insanı motive eden ve insanı gerccedilek kılan

bir goumlstergedir

Frankl hayatın anlamını uumlccedil şekilde

keşfedebileceğimizi soumlyler 1Bir eylemi

gerccedilekleştirerek (başarıya ulaşarak) 2Bir değer

(iyilik doğruluk guumlzellik vb) ortaya koyarak

3Acıyı yaşayarak Fankla goumlre acıyı yaşamak

amaccedil değildir Acıdan kaccedilmak da muumlmkuumln

değildir Oumlnemli olan acıya anlam yuumlkleyip onu acı

olmaktan ccedilıkarmaktır

Frankla goumlre varoluşsal boşluğun nedeni

sosyolojiktir İnsanların kendi tercihlerini

yapmalarına izin verilmeyip toplumsal etkilerle

oluşan durumlara goumlre hareket etmelerine sebep

olmak varoluşsal boşluğu arttırır Yanlış

VİCTOR FRANKLIN DİN

VE TANRI GOumlRUumlŞUuml

İLHAM BİLEN

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 20: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

20

anlamlandırmalar geccedilici amaccedillara bağlanmak ya

da anlam isteminin engellenmesi sonucunda

anlamsızlık ortaya ccedilıkar Franklın geliştirdiği

logoterapinin de amacı anlamın oumlnuumlndeki

engelleri kaldırarak hastanın hayatında

gerccedilekleştirebileceği bir anlamı bulmasında ona

yardımcı olmaktır Geleceğe ve gelecekte

gerccedilekleştireceği anlama odaklanan logoterapi

logos (anlam) ile terapi kelimelerinin

birleştirilmesinden oluşan bir anlamdır Anlamı

merkeze alan anlam vasıtasıyla yapılan terapi

anlamlarına gelir Logoterapi insanı başarıya

ulaştırarak ona bir değer kazandırarak ve onun

kaccedilınılmaz olan acıyı yaşamasını sağlayarak

hayata anlam kazandırmayı hedefler Bu terapi

suumlrecinde logoterapist de hastanın duymaktan

hoşlanmayacağı şeyleri hastaya soumlyleyerek onun

gerccedileklerle yuumlzleşmesini sağlar Aynı zamanda

logoterapist kendi değerlerini hastaya

youmlneltmeden hastanın kendi sorumluluklarının

farkına varmasına yardımcı olur Ayrıca

logoterapi hastanın hassasiyetlerine oumlnem verir

Hastada dini bir eğilim varsa logoterapist dinsel

inancın tedavide kullanılmasını olumlu karşılar ve

hastayla empati kurarak onun dini

hassasiyetlerine oumlnem verir

Gizli Tanrı Bilinccedildışı Tanrı ve Bilinccedildışı

Dindarlık

Frankla goumlre bir dilin diğerine oumlnceliği

olmadığı gibi bir dinin de diğerine uumlstuumlnluumlğuuml

yoktur Dinler bireyi arayışa ccedilağıran anlam

kuumlmeleridir

Frankl Tanrı ve din konusunda uumlccedil

kavram geliştirmiştir 1Gizli Tanrı 2Bilinccedildışı

tanrı ve 3Bilinccedildışı Dindarlık Frankl tanrısal

boyut ile insani boyut arasındaki farkı anlatmıştır

Frankla goumlre insanlar ve hayvanlar arasındaki

ilişki Tanrı ile insan ilişkisi arasında da vardır

İnsanların hayatı hayvanların hayatını da kapsar

Ccediluumlnkuuml hayvanlar insanları anlayamaz fakat

insanlar hayvanları anlayabilir Aynı şekilde

tanrısal boyut da insani boyutu kapsar Ccediluumlnkuuml

insanlar Tanrıyı goumlremez ve anlayamaz Fakat

Tanrı insanı goumlruumlp anlar İnsan tanrısal boyuta

ulaşamadığı iccedilin Tanrı gizlidir Frankl insanın

tanrısal boyuta ulaşamadığından ve Tanrı ile

kurduğu ilişkinin niteliğinden yola ccedilıkarak Gizli

Tanrı kavramını kullanır Biz Tanrı ile doğrudan

konuşamayız ama yaptığımız dua bizim onunla

olan konuşmamız olarak goumlruumllebilir Frankl

Bilinccedildışı Tanrı ifadesini ise insanların Tanrı ile

olan gizli ilişkisi sonucunda ortaya ccedilıkarır Ccediluumlnkuuml

Frankla goumlre bu ilişki bilinccedildışında gerccedilekleşir ve

bu bilinccedildışı ilişki sonucunda da Bilinccedildışı

Dindarlık kavramı ortaya ccedilıkar Bilinccedildışı

dindarlık insan benliği ile tanrısal aşkınlık

arasındaki ilişki olarak duumlşuumlnuumllebilir

Frankla goumlre birey oumlzguumlr iradesi ile

tercih hakkına sahiptir Birey oumlzguumlr iradesi ile

istediği dini seccedilebilir Bilinccedildışı din ve dindarlık

bireyin dini bilinccedilsizce tercih ettiği sonucunu

ccedilıkarmaz Ccediluumlnkuuml Frankl bireyin dini tercihte

bulunmasını onun kişisel kararlarına bağlar Doğal

olarak bilinccedildışı dindarlık bireyin kişisel

tercihinden kaynaklanır İnsanın seccedilme oumlzguumlrluumlğuuml

ve sorumluluğu uumlstlenmesi varoluşsal anlayışa

bağlıdır Din de varoluşsaldır İnsan Tanrıyı

keşfetmek zorunda değildir Fakat Tanrıyı

benimsediği zaman da seccediliminin getirdiği

sorumlulukları uumlstlenir

Frankla goumlre din insana hiccedilbir yerde

bulamayacağı bir anlam ve guumlven duygusunu

verir Bu duygu insanı psikolojik olarak rahatlatır

Bu rahatlık insanların sağlıklı ilişkiler kurmasını

sağlar İnsanlar din ile yaşamları boyunca merak

ettikleri sorulara cevaplar bulurlar Din insanların

yaptıklarını yapacaklarını ve hatta oumlluumlmuuml anlamlı

kılar ve oumlzellikle de acının anlam kazanmasında

bireye destek sağlar Arıca din insanlara

sorumluluk sahibi olmalarında yardımcı olur Bu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 21: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

21

konularda logoterapi ile din aynı şeyi amaccedillar

Lgoterapi ve din insanları eğitip topluma huzur

kazandırmayı amaccedillar Bireyin yeteneklerinin

farkına varmasını ve yapacaklarına anlamlar

yuumlklemesine yardımcı olurlar Her ikisi de insanı

insan yapan değerlere oumlnem verir ve insanların bu

değerlere uygun şekilde yaşamalarını oumlğuumltler

Logoterapi ile din amaccedil

bakımından birccedilok

noktada aynı şeyleri

savunsalar da nihai hedef

noktasında birbirlerinden

ayrılmaktadırlar

Logoterapinin temel amacı

insanların ruhsal

sağlıklarını kazanmalarını

sağlamak iken dinin temel

amacı insanların kurtuluşa

erişmesini sağlamaktır

Dinin temel amacı ruhsal

sağlık kazandırmak olmasa

da dini uygulamanın bir

sonucu olarak birey ruhsal

sağlık kazanabilir

Frankl Tanrının

ve dinin geleceği

konusunda da olumlu

duumlşuumlnuumlr Frankla goumlre

modern insan pusulasını

kaybettiği iccedilin her geccedilen

guumln daha ccedilok

yalnızlaşmaktadır Modern

insanın en buumlyuumlk trajedisi

de Tanrı algısında ortaya

ccedilıkan yabancılaşma ve

duyarsızlaşmadır Fakat

yine de hakiki dindar en

sıkıntılı guumlnlerinde bile Tanrıya yuumlz ccedilevirmez ve

Ona olan inancını korur Frankla goumlre din

gelecekte de var olacaktır İnsanların en zor

guumlnlerinde bile Tanrıya yakın olmaları Ona olan

inancın gelecekte de var olacağının en oumlnemli

goumlstergesidir

bilemedin -Sibgetullah KAYA- Ya ıslaklığını alıp goumltuumlrseydin uumlzerimden Ya da hapsedip beni rutubetli mahzenlere Gitmeseydin bu şehirden Kuytularında gezinirken riyakacircr diyarların Bilemedin Ccedilayoumlnuumlrsquonde ccedilağlayan kadim tarihin yuumlce ruhuyum Ben Zuumllkuumlfrsquouumln ayakları altında sallanan beşiğin ccedilocuğuyum Oumlluumlm kadar sabırlı ve sakin Hakir bir oumlmuumlr gibi telaşlıyım Huumlkmuumln huumlkuumlmsuumlzleştiği bir devrin ortasında Ebabil dudaklardan yuumlkselen zaferlerle recmedilmiş O guumlnahkacircrın kefaretini oumlduumlyorum kapında Bilenmiş dillerin kanayan guumlnahında yıkadığın suretimi Kelebekler taşıyor sırtında Bilemedin Kendine bakmaya tahammuumll edemediğin o kirli aynada Ben Erganirsquonin kir tutmaz beyaz taşıyım Kar altında kalmış ccedilırılccedilıplak bir yetimin Mezarlıkta yeşeren duumlşuumlyuumlm Perccedilemin kalkınca goumlzlerinin oumlnuumlnden Yolların yalnız dergacirchıma ccedilıkacak O en bilindik sabahın aydınlığında Takvimler duumlşuumlrecek iccediline Kaf Dağırsquondan Dereboyursquona uzanan yalnızlığını İşte o an bileceksinhellip Toprağın yağmura muhtaccedil olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 22: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

22

GİRİŞ

Bu ccedilalışmada hakkında birccedilok araştırmalar yapılmış olan İslacircm ekonomisine ilişkin birkaccedil goumlzetmek istiyorum Ekonomi derken biz neyi kastediyoruz Bunu da accedilıklamak istiyorum Ekonomi kelimesi insanlık duumlşuumlncesi tarihinde uzun bir geccedilmişe sahiptir Ekonomi kelimesinin sırtını geccedilmişe dayamış olması kendisine verilen muhtevalar sonunda mananın da biraz daha derinleşmesine sebep olmuştur Bu kelimenin uzun bir tarihe sahip oluşu bu kelimenin ifade etmekte olduğu manada ekonominin ilmi yanı ile doktoriner yanı arasında bir birleşimi meydana getirmesine yol accedilmıştır İslacircm ekonomisinin ne manaya geldiğini tam olarak oumlğrenmek istersek ekonomi ilmiyle ekonomik doktrinleri birbirlerinden ayırmamız gerekecektir ki ancak bu sayede ilmi duumlşuumlnce ile doktrinler duumlşuumlnce arasındaki etkileşim oranını kavrayabiliriz Boumlylece de bu eserde incelemeye ccedilalıştığımız İslacircm ekonomisinden ne kastedildiğini kesin olarak oumlğrenmiş olacağa

Şu halde Ekonomi ilmi ekonomik hayatı bu hayatta meydana gelen olay ve tezahuumlrleri yorumlamanın bu olay ve tezahuumlrleri kendilerine egemen genel sebep ve faktoumlrlerle irtibatlandırmanın ilmidir

Bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Kesinlikle soumlyleyecek olursak ekonomi ilmi her ne kadar ilk temelleri tarihin derinliklerine uzanıyorsa da ancak kapitalist ccedilağın başlangıcında yani yaklaşık olarak bundan doumlrt yuumlzyıl oumlnce doğmuştur Kendi imkacircnları kadarıyla her medeniyet ekonomik duumlşuumlncenin gelişmesi hususunda pay sahibi olmuştur

Şunu da soumlylemek gerekir ki ilk olarak siyasal ekonomi bilimindeki inceden inceye yapılan ilmi araştırmalar son yuumlzyıllarda goumlruumllmuumlştuumlr

Toplumun ekonomik doktrinine gelince bu da Toplumun ekonomik hayatında ve pratikteki problemlerini ccediloumlzuumlmlemede izlemiş olduğu bir metoddan ibarettir

Bu noktadan hareketle ekonomik doktrini olmayan bir toplumu duumlşuumlnmemiz imkacircnsızdır Ccediluumlnkuuml her toplum servet biriktirmeye biriktirdiği bu serveti de dağıtmaya teşebbuumls eder Bu ekonomik işlemleri duumlzenlemek İccedilinde kendi yapısına uygun gelen bir tarza muhtaccediltır İşte bu tarz toplumun ekonomik hayatı bakımından doktrindeki yerini belirler Ekonomik hayatın duumlzenlenmesi iccedilin belirli bir tarzı benimsemek gelişiguumlzel bir iş değildir Bu tuumlr işlemler her zaman ahlakicirc veya ilmicirc karakter taşıyan duumlşuumlnce ve kavramlara dayanılarak yuumlruumltuumlluumlr işte bu duumlşuumlnce ve kavramlar kendileri uumlzerine dayandırılacak olan bir ekonomik doktrin iccedilin bir birikim oluştururlar Her hangi bir ekonomik doktrin uumlzerinde inceleme yapılırken her şeyden oumlnce bu doktrinin ekonomik hayatı duumlzenleme tarzı ve doktrin iccedilin temel teşkil eden duumlşuumlnce ve kavramları ele alınmalıdır Soumlzgelimi ekonomik serbestiyi savunan kapitalist (Resmaliye) doktrini inceleyecek olursak oumlnce bu doktirinin temel duumlşuumlnce ve kavramlarını ele almamız gerekecektir Bu temel duumlşuumlnce ve kavramların başında Kapitalizmin (Resmaliyenin) ekonomik serbestiyi kutsallaştırması ve bu serbestinin gerekliliğine inanması gelmektedir Kapitalizmden başka her hangi bir doktrini inceleyecek olursak yine aynı yolu izlememiz gerekecektir Siyasal ekonomi ilmi ekonomik duumlşuumlnce alanında yolunu yara yara ilerlemeye başladığı guumlnden itibaren ekonomideki bazı teoriler doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden birazcığını oluşturmaya başlamışlardır Soumlzgelimi Merkantilistler (Ticariyyucircn) - ki bunlar ccedilağdaş ekonomik duumlşuumlncenin oumlncuumlleridirler- her milletin servet kantitesini o milletlerin elinde bulunan para miktarıy la izah ettiklerinde kendi doktrinlerini ortaya koyma husu-sunda bu duumlşuumlnceyi kullandılar Dıştan doumlviz getirmek iccedilin yegacircne araccedil olması bakımından dış ticaretin gerekliliğini ileri suumlrduumller Ekonomik siyaset alanında bazı ilkeler ortaya koydular Bu ilkeler ihraccedil edilen malların değerinin ithal edilenlerinkinden fazla olmasını gerektiriyordu Ki bu değer fazlalığı oranında yabancı doumlvizler sağlansın Fizyokratlar ise servet konusunda yepyeni bir accedilıklama tara getirdiler Buna goumlre servetin artması yeni değerlerin meydana gelmesi ancak tarımsal uumlretim sayesinde muumlmkuumln olur Ticaret ve sanayi sayesinde değil Bunlar da kendi accedilılarından ilmi olan accedilıklamalarının ışığında yepyeni bir doktrinler siyaset ortaya koydular Bu siyasetin amacı tuumlm ekonomik yaşantının kıvamı olması bakımından tarımın gelişmesi idi ilmicirc istatistiklerin ışığındaki bu istatistikler de insan sayısındaki artışın ziraicirc uumlretimdeki artıştan daha hızlı olduğunu bunun da gelecekte korkunccedil kıtlıklara yol accedilacağını goumlsteriyordu Malthus uumlnluuml teorisini ortaya atarken nuumlfus planlamasının zorunlu olduğunu ileri suumlruuml yordu Hatta bunun iccedilin propagandaya bile başlamıştı Bu propagandası iccedilin de bazı siyasal ekonomik ve ahlacircki youmlntemler tespit etmişti Sosyalistler (İştiracirckiyun) eşyanın değerini o eşya iccedilin harcanan emek miktarıyla accedilıklarken kapitalist kacircn askıya aldılar ve Sosyalizmi kurdular Bu doktrine goumlre uumlreticiye sadece işccedilinin hakkı uumlcret olarak verilir Ccediluumlnkuuml uumlreticinin kazanccedil elde etmesini sağlayan değeri uumlreten işccedilinin kendisidir İşte boumlylece buumltuumln ilmicirc teoriler doktrinler teorilere etkide bulunmaya ve doktrinler araştırma yapanlara ışık tutma-ya başlamışlardır Buumltuumln bunlardan sonra Marxın devri geliyor Marx ekonomik doktrin iccedilin yedek stok niteliğindeki fikirlerden başka tarih ilmini veya tarihicirc maddecilik adım verdiği buseyi ilave olarak getiriyor Marx bir ek olarak getirmiş olduğu tarihi maddecilikte tarihe huumlkmeden tabiat kanunlarını keşfettiğini zannediyordu Ekonomik doktrinin de bu kanunların zorunlu bir sonucu olduğunu kabul ediyordu Belirli bir tarihi merhalede egemen olması gereken ekonomik bir doktrini tanıyabilmek iccedilin oumlnce tarihin tabiatı olan

İSLAM EKONOMİ DOKTRİNİ-1

Muhammed Bakır Es SADR

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 23: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

23

zorunlu kanunlara muumlracaat etmemiz ve aynı merhaledeki tacircrihin gereklerini keşfetmemiz gerekir İşte bunun iccedilindir ki Marx bulunduğu tarihicirc merhalede insan hayatından mayalanan tarihi kanunların kaccedilınılmaz bir sonucu olmaları niteliğiyle Sosyalist ve Komuumlnist doktrinlere inanmıştır Boumlylece de ekonomik doktrin oumlnceleri ekonomik siyaset ilmiyle ilgilenmekte olduğu gibi bundan sonra da tarihicirc incelemelerle de ilgilenir olmuştur Bu noktadan hareketle biz İslacircm ekonomisi kelimesini kullanırken direkt olarak ekonomi ilmini kastetmiyoruz Ccediluumlnkuuml bu ilmin doğuşu henuumlz yenidir Ccediluumlnkuuml İslacircm dini bir davet dinidir Bir hayat programıdır Dolayısıyla da ilmicirc araştırmalara girişmek bu dinin aslicirc goumlrevlerinden değildir Biz İslacircm ekonomisi derken islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu doktrinde islacircmın ekonomik hayatı duumlzenleme metodu billurlaşmaktadır Ekonomik hayatı duumlzenlerken bu doktrinin sahip olduğu birikimden ve diğer oumlzelliklerden yararlanılır Soumlzgelimi bu fikirler islacircmın ahlacirck ekonomi tarihi ilimlerinden oluşmaktadır Bu fikirler ekonomik siyaset meseleleri ve insan topluluklarının tarihlerinin analiziyle adeta bileşke meydana getirirler İşte bu suretle biz İslacircm ekonomisi derken tuumlm detaylarıyla birlikte ve dayanmakta olduğu birikim niteliğindeki fikirlerle olan bağlantısıyla birlikte islacircmın ekonomik doktrinini kastediyoruz Bu da doktrinin ele aldığı problemlere ilişkin goumlruumlşlerini accedilıklar Bu yedek stok niteliğindeki fikirler bizzat Islama ilişkin yapılan accedilıklamalara uygun olarak veya doktrinin ekonomik ve tarihicirc meselelere ilişkin tuttuğu ışıkların doğrultusunda belirginlik kazanmaktadır kendi yanımızda ekonomik siyaset ilimi ve tarihi maddecilik uumlzerinde yapılan araştırmalara ilişkin islacircmın ilmicirc karakteri tarih felsefesi doğrultusundadır Bu da islacircmın accedilıkladığı ve davetini yaptığı genel doktrininin incelenmesi ve tahliliyle muumlmkuumlnduumlr Soumlzgelimi eşyanın değerinin accedilıklanması eşyanın kaynaklarının sınırlandırılması eşyanın değerinin nasıl meyda-na geldiği ve eşyanın sahip olduğu değeri sadece emekten mi yoksa bir başka şeyden mi kazandığı hususunda ilmicirc youmlnden islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istediğimizde şoumlyle bir yolu izlememiz gerekir Buumltuumln bu saydıklarımızı oumlğrenmek istediğimizde islacircmın sermayenin sağladığı kazanccedil hakkındaki duumlşuumlncesini bu kazancın adaletli bir kazanccedil olup olmadığı hususundaki goumlruumlşlerini oumlğrenmek zorunluluğundayız Kapital uumlretim araccedilları ve uumlretim iccedilin harcanan emeğin oynadıkları rol hakkında islacircmın goumlruumlşlerini oumlğrenmek istersek ilk etapta islacircmın dağıtım alanında bu uumlccedil unsura tanımış olduğu haklar uumlzerinde bir inceleme yapmamız ge-rekecektir Bu huumlkuumlm kira işleri ortaklık sulama ekincilik alış veriş ve borccedillar alanında da geccedilerlidir Geccedilen sayfalarda temas etmiş olduğumuz Malthusun nuumlfus planlamasıyla ilgili teorisi hakkında islacircmın goumlruumlşlerini Oumlğrenmek isteyecek olursak islacircmın bu konudaki goumlruumlşlerini Malthusun genel politika olarak doğum kontroluumlnuuml savunmasından anlayabiliriz Tarihicirc maddecilik ve tarihicirc maddeciliğe goumlre tarihin aşamaları hakkında islacircmın duumlşuumlncesini oumlğrenmek istiyorsak islacircmın ekonomik doktrininin sabit karakterini incelemeliyiz Bu ekonomik doktrinin islacircmın doğuşundan itibaren insanoğlunun yaşadığı buumltuumln tarihicirc merhalelerde uygulanabilirliğine olan inancı ele almalıyız İlerideki konuların anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde laquoİslacircm ekonomisiraquo nin ne anlama geldiği ve ne gibi şeylere delacirclet ettiğini belirledikten sonra kitabın iccedilerdiği boumlluumlmler uumlzerinde kısaca bazı accedilıklamalarda bulunacağım Birinci boumlluumlmde marksizm ele alınmaktadır Markizmin tarihicirc maddecilikte temsil olunan yedek stok niteliğindeki bazı fikirlere sahip olduğu ele alınmakta sonra da bu fikirler uumlzerinde inceleme yapılmakta nihayet direkt olarak marksizm doktrininin eleştirisi yapılmaktadır Bu boumlluumlmuuml Markizmin dayanmakta olduğu guumlya ilmicirc esasları elemeye tabi tutarak kapadık İkinci boumlluumlmde ise temel ilkeleri ve ekonomi siyasetiyle olan ilişkisi nazarı itibara alınarak kapitalizm doktrini incelenmekte ve eleştiriye tabi tutulmaktadır Uumlccediluumlncuuml boumlluumlmde ise direkt olarak İslacircm ekonomisi incelenmektedir İslacircmın uumlretim ve dağıtım sisteminin anato-misini yapabilmek iccedilin bu boumlluumlmde İslacircm ekonomisinin temel fikirlerini ele alacak sonra da konunun diğer kısımlarına geccedileceğiz Tabii ki islacircmın uumlretim ve dağıtım sistemini ele alırken bu sistemin tabii servetlerin paylaştırılması oumlzel muumllkiyetin sınırlandırılması denge dayanışma toplum garantisi malicirc politika gibi ilkeler ekonomik hayatta huumlkuumlmetin yetkileri emek sermaye ve uumlretim araccedillarının uumlretimdeki rolleri bu unsurlardan her birinin uumlruumlndeki hakkı ve bunlardan başka kapsamına aldığı konulan da inceleyeceğiz İslacircm ekonomisinin okuyucuya tam ve belirgin bir şeklini sunabilmemiz iccedilin bu saymış olduğumuz konuların dışında muhakkak ki başka konulara da ihtiyaccedil vardır MARKSİZMLE BİRLİKTE TARİHİ MADDECİLİK TEORİSİ Ekonomik platformda markizmi ele aldığımızda onu sosyalizm ve komuumlnizmde beliren doktrinler youmlnuuml ile tarihi maddecilikte beliren ilmicirc youmlnuumlnden ayırma imkacircnını bulamayız Marksizme goumlre tarihi maddecilik insan tarihine huumlkmeden ilmicirc kanunları belirlemiş ve kanunlar iccedilerisinde de insan hayatının buumltuumln tarihicirc aşamalarında hacirckim olan nizam keşfetmiştir Yine marksizme goumlre bu nizam zamana goumlre gelişen insan hayatının ekonomik gerccedileğine de huumlkmetmektedir Markizm ile tarihicirc maddecilik arasındaki bu kopmaz bağ ilerideki boumlluumlmlerde tamamen kopacaktır Ccediluumlnkuuml accedilıkccedila goumlruumllecektir ki doktrinler mandam belirti bir tarihicirc aşamadan ve tarih iccedilin mutlak maddi manadaki nisbicirc belirli bir ifadeden başka bir şey değildir Şu hacirclde kendine oumlzguuml ccedilizgileri youmlnelimleri mevcut olan bir doktrin olması niteliğiyle marksizm hakkında bir huumlkuumlm ccedilıkarma imkacircnına sahip değiliz Ancak bu doktrinin dayanmakta olduğu fikricirc temelleri tam olarak kavradıktan aynı doktrin iccedilin belkemiği ve ayrıca tarih ile ekonomi kanunları iccedilin temel taşı niteliğinde olan tarihi maddecilik karşısındaki tutumumuzu belirledikten sonra bir huumlkuumlm verebiliriz Ccediluumlnkuuml tarihi maddecilik Marksizme goumlre toplumun ekonomik doktrinini ortaya koyar toplumun hayat duumlzeyini imal eder Buumltuumln bunları yaparken de toplumun yaşamakta olduğu tarihi aşamayı ve toplumun kendine oumlzguuml maddi şartlarını goumlz oumlnuumlnde bulundurur Eğer tarihi maddecilik ilmi sınavım başarıyla verecek olursa ekonomik doktrini ve sosyal duumlzeni belirleme konusunda insan hayatının buumltuumln tarihi devrelerinde başvurulacak olan en uumlstuumln bir muumlracaat kaynağı haline gelecektir Dolayısıyla da buumltuumln ekonomik doktrin ve sosyal duumlzenlerin bu teorinin kanunları ışığında ele alınması

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 24: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

24

zorunluluk haline gelecektir Ayrıca buna goumlre tarihin birccedilok devirlerini kapsama guumlcuumlne sahip olduğunu savunan ekonomik ve sosyal bir duumlzeni de bu duumlzenin topluma getirmiş olduğu medenicirc ve maddicirc şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden olumlu olarak kabullenmek de doğru değildir Soumlzgelimi İslacircm duumlzenini ele alalım bu duumlzenin XIV asırlık suumlre iccedilinde insanlığa getirmiş olduğu maddi ve medeni şartlar hususundaki değişiklikleri goumlrmeden bu duumlzenin olumluluğuna karar vermek tarihi maddecilik teorisine goumlre doğru değildir Bu yuumlzden F Engles tarihicirc maddeciliğin esasları uumlzerinde şoumlyle bir accedilıklamada bulunmuştur laquoİnsanların goumllgesine sığınarak uumlretim yapmakta oldukları ortamlar uumllkeden uumllkeye değişir Aynı uumllkede de nesilden nesle değişir Bundan oumltuumlruumlduumlr ki buumltuumln uumllkeler ve buumltuumln tarihicirc devreler iccedilin tek bir ekonomi siyasetinin guumlduumllmesi adeta olanaksız hale gelmiştirraquo 9[1] Yok eğer tarihicirc maddecilik beklenen bilimsel sınavını başarıyla atlatamayacak olur tahlili esnasında bu teorinin insan toplumları iccedilin ebedicirc ve kesin kanunlar ifade etmediği tespit edilecek olursa o zaman tabii olarak bu teori uumlzerine kurulmuş olan Marksizm de yıkılıp gidecektir O zaman ilmicirc olarak bir kişi tarihicirc maddecilik kanunlarına uymayan bir doktrin meselacirc İslacircm doktrini gibi- ortaya koyup bu doktrinin propagandacılığını yapabilir Marksizm mantığına uymayacak şekilde bu doktrinin tarihicirc buumltuumln devreleri kapsayabilecek guumlccedilte olduğunu ve genel Durallara sahip olduğunu iddia edebilir İşte bundan oumltuumlruuml bir ekonomi alanında doktrinler youmlntemle araştırma yapan herkesin tarihicirc maddeciliğe kapsamlı bir şekilde goumlz atmasını zorunlu telakki etmekteyiz ki bu araştırıcılar kendi doktrinler goumlruumlşlerinin olumluluğunu kabul ettirebilsinler ve de Marksizm hakkında esaslı kapsamlı bir yargıya varabilsinler Bu noktadan -hareketle laquoMarksizmle birlikteraquo adlı araştırmamıza tarihi maddecilik ile başlayacağız Sonra da tarihicirc maddecilik teorisi uumlzerine kurulmuş olan Marksizmi ele alacağız Diğer bir deyişle ilk olarak ekonomi ilmini ve marksizm doktrinini inceleyeceğiz TEK ETKEN TEORİLERİ mdash Tarihin yorumlanması hususunda tarihicirc maddecilik oumlzel bir metottur Bu metot tarihicirc tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Şunu da soumlylemek gerekir ki tarihicirc maddecilikte bu eğilim kendi tuumlruumlnden bir tek eğilim değildir Yazar ve duumlşuumlnuumlrlerin ccediloğunluğu toplumu ve tarihi insanı evrende etkisi bulunan etkenlerden bir tek etkenle yorumlamaya meyillenmişlerdir Ccediluumlnkuuml yazarlarla duumlşuumlnuumlrler bu tek etkeni tarihicirc ameliyelerde başkoumlşeyi tutan ve buumltuumln sır kilitlerini accedilan buumlyuumlluuml bir anahtar olarak goumlrmektedirler Bu tek etkenin karşındaki diğer etkenleri ise varlığı evrimi şekil değiştirmesi ve suumlrekliliği hususunda başroldeki etkenin peşi sıra gelen ikincil etkenler olarak goumlrmektedirler Tarihi hareket ettiren guumlccedilleri tek etken iccedilerisinde birleştirme eğilimlerinden biri şoumlyle bir tez ileri suumlrmektedir Bu tezin taraftarları ırkı sosyal vicdanın baş nedeni olarak kabul etmektedirler Bunlara goumlre sosyal vicdan beşeri ve sosyal uygarlıkların ırkın yaratılışında birikmiş bulunan (Psiko-sosyal) servetlerin ırkın sahip olduğu itici hareket ettirici bulucu ve kurucu guumlccedilleri oranında duumlşuumlk veya uumlstuumln olabileceğini ispatlamaktadır Saf temiz ve guumlccedilluuml ırk taa ezelden ccedilağımıza kadar insan topluklarındaki hayatın goumlruumlnuumlmleri iccedilin kaynak teşkil etmiştir Boumlylesi bir ırk insanın bedenini ve ruhicirc bileşimini ayakta tutan aslicirc bir unsurdur Zaten tarih dediğimiz şey de varlıklarını suumlrduumlrebilmek iccedilin hayat kavgasına girişen ırklar arasındaki muumlcadelenin birbirini izleyen ve birbirine bağlı goumlruumlntuumllerden ibarettir Bu kavgada saf ve guumlccedilluuml olan ırk zafere ulaşır Bu ırkın hışmına uğrayan kuumlccediluumlk kuumlccediluumlk ırklar da yıkılır erir oumlluumlrhellip Ccediluumlnkuuml bu ırklar saf kan gibi direnme yeteneğinden ve buna benzer diğer guumlccedillerden yoksundur Tarihi tek etkenle yorumlamanın bir başka şekli de tarihle ilgili coğrafya anlayışıdır Buna goumlre tabii ve coğraficirc etkenler milletlerin tarihi iccedilin esas olarak kabul edilirler İnsanların tarihi etraflarını kuşatan tabii ve coğraficirc etkenlere goumlre değişir Ccediluumlnkuuml yuumlksek medeniyetlere ulaşmaları iccedilin insanlara yol accedilan uygarlığın yollarını goumlsteren bazen akıllan yapıcı fikirlerle aydınlatan bazen da insanların yuumlzuumlne kapıları kapatan ve onları insanlık kervanının en son kısmında yuumlruumlmeye zorlayan tek etken tabii ve coğraficirc etkendir Şu halde toplumlara şekil veren tek etken coğrafi etkendir Tek etken teorilerinin uumlccediluumlncuumlsuumlnuuml ise bazı psikologlar ortaya atmışlardır Bu teoriye goumlre toplum ve tarihi oluşturan ccedileşitli insan faaliyetlerinin arkasında gizlenen yegane gerccedilek sır Cinsel guumlduumlduumlr Buna goumlre insan hayatı bu guumlduumlden fışkıran bilinccedilaltı veya bilinccedil uumlstuuml patlamalar zincirinden başka bir şey değildir Bu tek etken teorilerinin sonuncusu ise K Marx tarafından muumljdelenen () tarihi maddecilik teorisidir Ki bu teori tarih ve insanı bir tek etkenle yorumlamaya youmlneliktir Marx bu teorisinde kesin olarak demektedir ki toplumun doğuşu ve gelişmesi hususunda baş etken ve ilk rehber ekonomi etkendir Toplumun maddi ve fikri muhtevasını kuran guumlccedil başka değil sadece ekonomidir Ekonominin dışındaki diğer etkenler tarih iccedilin sosyal yapının uumlzerindeki kuumlccediluumlcuumlk yapılardır Ki bu yapılar baş etken olan ekonomiye goumlre şekil alır Ekonominin itici guumlcuuml gereğince şekil değiştirir Ccediluumlnkuuml toplum ve tarih ekonominin omuzlan uumlzerinde yol almaktadırlar Buumltuumln bu boş ccedilabaların realite İle ilgisi yoktur Ve ayrıca İslamiyet de bunları kabul etmez Ccediluumlnkuuml bu saydığımız ccedilabalamaların her biri insan hayatının tuumlmuumlnuuml bir tek etkenle kuşatmağa ccedilalışmakta ve bu etkeni tarihin devirleri ve toplumun artıkları uumlzerinden estirmeye yeltenmektedirler Oysaki isectin inceden inceye bir muhasebesini yapacak olursak bu tutumun hiccedil de doğru olmadığı accedilığa ccedilıkacaktır Bu araştırmamızın temel hedefi bu ccedilarelerle birlikte tarihicirc maddeciliği ele almaktadır Biz bu ccedilabaları sizlere toplu bir şekilde sunduk Ccediluumlnkuuml iccediltimaicirc (medenicirc) bir tek etkenle yorumlarken fikricirc genel bir youmlnelimi ifadede bu ccedilabalar muumlş-terektirler EKONOMİK ETKEN veya TARİHIcirc MADDECİLİKmdash Şimdi de Marksizmin tarih anlayışı hakkında genel bir bilgi oluşturmaya ccedilalışalım Ki ekonomik etken de bu anlayış

9-Engels Anti Duumlhring C II S 5

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 25: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

25

uumlzerine kurulmaktadır Bu anlayış gerccedilek sıfatıyla insanlığı tuumlm alanlarda hareket ettiren bir muharrik unsurdur Marksizm bir toplumun ekonomik kondisyonunun o toplumun sosyal siyasal dinicirc fikricirc ve bunlar gibi toplumun sosyal var-lığının goumlruumlntuumlleriyle ilgili durumlarını belirlediği inancına sahiptir Duumlnyada mevcut diğer şeyler gibi ekonomik kondisyon da kendi roluumlnuuml oynarken kendine oumlzguuml bir sebebe dayanmaktadır Bu sebep - Ki bu da sosyal gelişimler mecmuası iccedilin başta gelen bir sebeptir Ayrıca insan hayatındaki tuumlm tarihi hareketler iccedilin bir sebep niteliğindedir- Uumlretim guumlcuuml ve uumlretim araccedillarıdır insanların tarihini gelişmelerini ve bir sisteme tabi olmalarını oluşturan bu buumlyuumlk kuumlvettir İşte boumlylece Marksizm elini ipin başına goumltuumlrmekte bu noktadan hareket ederek ipin izini takip ediyor Buumltuumlnuumlyle tarihicirc hareketlerdeki ilk sebebe varıyor Burada karşımıza iki soru ccedilıkıyor a) Uumlretim araccedilları nedir b) Bu araccedillardan tarihi hareketler ve buumltuumlnuumlyle sosyal hayat nasıl olmuş da meydana gelmiştir Birinci soruyu Marksizm şu şekilde cevaplar Uumlretim araccedilları insanların kendi maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri elde etmek iccedilin kullanmakta oldukları aletlerdir Şu sebepten ki insanoğlu varlığını suumlrduumlrmek uğruna tabiat ile muumlcadele etmek zorunluluğundadır Bu muumlcadele ise guumlccedilluuml bir bedene ve belirli aletlere ihtiyaccedil duyar insanoğlu tabiatı yola getirmek ve kendi ccedilıkarına uygun biccedilimce işletmek iccedilin bu aletleri kullanır Bu alanda insanın kullanmış olduğu ilk alet kendi eli ve pazusu olmuştur Sonraları insanın hayatı suumlresince bu aletler yavaş yavaş gelişmiş ccediloğalmıştır Zamanla insan kesmek oumlğuumltmek doğramak gibi işlerde oumlzel bir ağırlığa sahip bir kuumltle olması nedeniyle taştan yararlanmıştır Uygun bir tarihicirc aşamadan sonra insan bu taş kuumltlesini bir kabzaya yerleştirebilmiş ve boumlylece de ccedilekici icat etmiştir Bu suretle el uumlretim işlerini duumlzenlemek iccedilin değil de uumlretim aletlerini yapmak iccedilin kullanılır olmuştur Uumlretim de insan bedeninden ayrı aletlere dayanır olmuştur İnsanın tabiat uumlzerindeki hegemonyası arttıkccedila bu aletler de gelişmiş tekacircmuumll etmiştir İnsan taştan balta kargı ve bıccedilaklar imal etmeye başlamış sonra da avcılıkta kullandığı ok ve yayı icat etmiştir İşte bu şekilde uumlretici guumlccedil tekacircmuumll yolunda ağır ağır ilerlemiş binlerce senelik zaman boyunca Ve guumlnuumlmuumlzdeki son tarihi aşamasına gelip dayanmış Bu aşamada buhar elektrik atom gibi guumlccediller modern uumlretimin dayanmakta olduğu guumlccediller haline gelmiştir İşte bu uumlretici guumlccediller insanın maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak olan uumlruumlnleri imal etmektedirler Marksizm ikinci soruyu ise şoumlylece cevaplar Gelişim ve ccedilelişkilerine uygun bir şekilde tarihicirc hareketleri uumlretim araccedilları doğurur Bu cuumlmlenin marksizme goumlre accedilıklaması şoumlyle olur Goumlrduumlğuumlmuumlz gibi uumlretici guumlccediller suumlrekli bir gelişme ve tekacircmuumll iccedilerisindedirler Bu guumlccedil kuvvetlerin gelişimlerinin her belirli derecesinin kendine oumlzguuml bir uumlretim şekli vardır Soumlzgelimi taştan aletlere dayalı uumlretim avlanma işlerinde kullanılan ok-yay ve benzeri aletlerle yapılan uumlretimden farklıdır Avcının elde ettiği uumlruumlnler ccediloban veya ccediliftccedilinin uumlruumlnuuml birbirinden ayrı olur İşte boumlylece insanlık tarihinin her aşamasının uumlretim hususunda kendine oumlzguuml bir metodu vardır Ccediluumlnkuuml tarihicirc bir devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi Uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi ile diğer bir tarihi devrin uumlretim guumlcuumlnuumln ccedileşidi ve uumlretim aletlerinin gelişmişlik derecesi arasında fark vardır İnsanlar maddi ihtiyaccedillarını karşılayacak uumlruumlnleri elde etmek amacıyla tabiatın kaynaklarını işletebilmek iccedilin ta-biata karşı verdikleri muumlcadelede birbirlerinden kopmuş değildirler Tersine bu işi toplu olarak yapmaktadırlar Ccediluumlnkuuml insanlar birbirine bağlı bir cemiyetin parccedilaları durumundadırlar Hangi ortamda olursa olsun uumlretim her zaman sosyaldir Şu halde tabiicirc olarak insanlar birbirine bağlı bir toplumun parccedilalan olmaları sebebiyle aralarındaki belirli ilişkileri uumlretim işlemleri esnasında duumlzenlemelidirler İnsanların kendi aralarında duumlzenledikleri bu uumlretim ilişkileri tabiata karşı birleşik cephe halinde savaşa girdikleri iccedilin aslında muumllkiyet ilişkileridir Ki bu ilişkiler ekonomik kondisyonu ve toplumun uumlretim servetinin dağıtımım ayarlar Diğer bir anlatımla toplum feodalist kapitalist veya sosyalist muumllkiyet şekillerini mal sahipliğinin ccedileşidini ve her ferdin sosyal uumlretici karşısındaki takınacağı tavrı ayarlar Marksizm nokta-i nazarından bu -uumlretim veya muumllkiyet ilişkileri uumlzerinde toplumun yuumlce yapıcının kurulacağı ger-ccedilek temeller niteliğindedir Tuumlm siyasicirc hukuki fikricirc ve dinicirc ilişkiler uumlretim ilişkileri esasına dayanmaktadır Ccediluumlnkuuml toplumda revaccedilta bulunan muumllkiyet biccedilimini belirleyen tek unsur uumlretim ilişkileridir Bu ilişkiler aynı zamanda toplumun fertlerine dağıtılacak olan servet dağılım tarzını da tespit eder Uumlretim ilişkileri ayrıca genel olarak toplumun siyasicirc hukukicirc fikricirc ve dinicirc durumunu da belirler Buumltuumln sosyal durumlar ekonomik durumlara uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre diğer bir deyişle uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerine uygun olarak doğup geliştiklerine goumlre zorunlu olarak bu uumlretim ilişkilerinin nasıl doğup geliştiklerini sormamız gerekmektedir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonunun oluşum keyfiyetinde sebebin ne olduğunu da oumlğrenmek zorunluluğundayız Tarihi maddecilik bu soruyu şu şekilde cevaplar Uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkileri uumlretim şekline ve uumlretim guumlccedillerinin yaşamakta oldukları belirli derecelere uygun bir biccedilimde toplumda zaruri olarak doğup gelişirler Bu guumlccedillerin gelişen derecelerinden her biri iccedilin bir ekonomik kondisyon ve uumlretim ilişkisi vardır ki bu ilişki ve kondisyon guumlcuumlnuumln derecesiyle doğru orantılıdır Şu halde toplumdan istenen ekonomik kondisyonu doğuran yegane unsur uumlretim guumlcuumlduumlr Ki bu guumlccedilte aynı zamanda toplumun ekonomik kondisyonundan doğmaktadır Demek ki muumllkiyet ilişkileri tuumlm sosyal durumlardan başka bir şey değildir Ki bu ilişkiler de toplumun ekonomik kondisyonu ile bir uyuşum ve uzlaşım iccedilindedirler Sosyal varlık bu hal uumlzere devam eder Tacirc ki toplumun uumlretici guumlccedilleri gelişim ve tekacircmuumlluumln yeni bir merhalesine ulaşır Bu merhalede toplumun o anda mevcut ekonomik kondisyonu ile bir ccedilelişkiye duumlşer Ccediluumlnkuuml bu ekonomik kondisyon uumlretim guumlccedillerinin bulunmakta oldukları aşama (veya derecesi)nin bir sonucudur Uumlretim guumlccedilleri bu kondisyonu daha ileri daha yeni aşamalara ulaştırmayı planlamakta yepyeni ekonomik kondisyonlara varılmasını gerektirmekte ve başka tuumlrden uumlretim (veya muumllkiyet) ilişkilerinin kurulmasını oumlngoumlrmektedirler Ccediluumlnkuuml daha gerideki ekonomik kondisyonlar uumlretim guumlccedillerinin gelişmelerini koumlsteklemektedir İşte boumlylece daha yeni aşamasındayken uumlretim araccedillarının uumlretici guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri ve geccedilmişteki aşamaların kalıntısı olan ekonomik kondisyonlar arasında bir ccedilatışma başlamış olmaktadır

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 26: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

26

Nihayet tarihi maddecilikteki sınıf devrine gelmiş olduk Gelişken uumlretici guumlccedillerle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilatışma her zaman sosyal alana intikal eder Boumlylece de iki sınıf arasında bir ccedilatışma goumlruumlluumlr Bu sınıflardan birincisi menfaatleri uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve bu guumlccedillerin sosyal gerekleriyle uyuşmakta olan bir sosyal sınıftır Sınıflardan ikincisi ise menfaatleri yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileriyle uyuşan ve uumlretim guumlccedillerinin gelişme surecinin gerekleriyle ccedilelişen sosyal bir sınıflar Soumlzgelimi şu anda iccedilinde bulunduğumuz tarihi aşamada uumlretim guumlccedillerinin gelişmesi ve toplumdaki sermaye ilişkileri arasında bir gelişme goumlruumllmektedir Buna bağlı olarak da gelişme yolundaki uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerini ise sınıfın şuuru ile ve ısrarla inkacircr eden işccedili sınıfı ile -sermayevicirc muumllkiyet ilişkilerinin yanında yer alan muumllkiyeti savunma uğruna oumlluumlmuuml dahi goumlze alan- burjuva sınıfı arasında ateşli bir ccedilatışma başlamaktadır İşte bu suretle ccedilelişki kelimesi her zaman uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasında sınıf ccedilelişmesi biccediliminde sosyal anlamını bulmaktadır Şu halde toplumun buumlnyesinde iki tane ccedilelişki vardır a- Uumlretici guumlccedillerin tekacircmuumlluumlnuuml engellediği zaman uumlretim guumlccedillerinin gelişmesiyle yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkileri ara-sındaki ccedilelişki b- Toplumun uumlretici guumlccedilleri hesabına muumlcadeleye giren bir sınıfıyla yuumlruumlrluumlkteki muumllkiyet ilişkilerinin hesabına muuml-cadeleye giren bir diğer sınıfı arasındaki ccedilelişki Evet bu son ccedilelişki birinci ccedilelişkinin sosyal youmlnden ifadesi ve bizzat yansımasından ibarettir Uumlretici guumlccediller tarih duumlnyasında baş koumlşeyi işgal eden guumlccediller oluğuna goumlre tabiicirc olarak bu guumlccediller gerek muumllkiyet ilişkileri gerekse eski tarihicirc devirlerin kalıntılarıyla vermekte oldukları muumlcadelede zafere kavuşacaklardır Ayrıca kendileriyle ccedilelişkide bulunan ekonomik kondisyonların uumlstesinden gelecekler bundan başka kendi gelişmeleriyle paralel olan ve iccedilinde bulundukları tarihicirc aşamayla aynı doğrultuda bulunan ekonomik kondisyonlar ve ekonomik ilişkileri de duumlzenleyecektirler Sosyal manada bu şu demektir Sınıflar arası ccedilatışmada uumlretim guumlccedillerinin safında yer alan sınıf kendisiyle ccedilelişen ve muumllkiyet ilişkilerini olduğu gibi eski halinde bırakmaya ccedilalışan sınıfa karşı galibiyet elde edecektir Uumlretim guumlccedilleri muumllkiyet ilişkilerine karşı galibiyet elde edince diğer bir anlatımla uumlretim guumlcuumlnden yana olan sınıf karşı olan sınıfı alt edince eski muumllkiyet ilişkileri parccedilalanacak ve toplumun ekonomik veccedilhesi tamamen değişe-cektir Ayrıca toplumun ekonomik kondisyonu da kendiliğinden değinecek toplumun siyaset duumlşuumlnce din ve ahlacirck gibi muazzam uumlst yapılan da sarsıntı geccedilirecektir Ccediluumlnkuuml bu yapıların hepsi de ekonomik kondisyona dayanmaktadır Ekonomik temeller değişince toplumun buumltuumln veccedilhesi değişecektir Aslında mesele burada sona ermiyor Ccediluumlnkuuml uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinizi veyahut ta uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkilerinde muumlşahhaslaşan iki sınıf arasındaki ccedilelişkinin ccediloumlzuumlm yolu her ne kadar bulunmuşsa da bu ccediloumlzuumlm yolu geccedilicidir Zira soumlzuumlnuuml ettiğimiz ccedilelişki Sosyal youmlnden kapsamlı bir değişim geccedilirmektedir Şundan M uumlretim guumlccedilleri gelişim suumlreci iccedilinde bazen muumllkiyet ilişkileri ve yeni ekonomik kondisyonlarla ccedilelişkiye duumlşmektedir Bu ccedilelişki yeni bir sosyal tabakanın doğuşundan mayalanmaktadır Bu sosyal sınıfın menfaatleri uumlretim guumlccedillerindeki yeni gelişmeler ve bu gelişmelerin sosyal gerekleriyle uzlaşmaktadır Buna karşı uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf daha ilk etapta uumlretim guumlccedillerinin kendi menfaatleriyle ccedilelişkiye duumlşuumlp muumllkiyet ilişkilerine karşı titiz bir tavır takındığı andan itibaren yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğimiz sınıfa basım kesilmekte boumlylece de iki sınıf birbirleriyle yeniden boğuşma başlamaktadır Bu boğuşma uumlretim guumlccedilleriyle muumllkiyet ilişkileri arasındaki ccedilelişkinin sosyal bir metodudur Bu boğuşma oumlnceki boğuşmanın vardığı aynı sonuca varmaktadır Boumlylece buna bağlı olarak da uumlretim guumlccedillerinden yana olan sınıf zafere kavuşmaktadır Bu nedenle de ekonomik kondisyon değişmekte hatta tuumlm sosyal vaziyetler altuumlst olmaktadır İşte bu suretle muumllkiyet ilişkileri ve ekonomik kondisyon buumlnyelerinde uumlretim guumlccedilleri gelişmelerine devam ettikleri suumlrece varlıklarını suumlrduumlrebileceklerdir Eğer bu yolda herhangi bir engel ortaya ccedilıkacak olursa ccedilelişkiler uumlst uumlste yığılır Bu ccedilıkmazdan kurtuluş ise ancak bir ihtilalin patlak vermesiyle muumlmkuumln olabilir Ki bu ihtilalden yine uumlretici guumlccediller başarıyla ccedilıkıp kurtulabilirler ve engeller de boumlylece parccedilalanmış yepyeni ekonomik kondisyonlar ortaya ccedilıkmış olur Bu ekonomik kondisyonlar da ileri de diyalektik kanunlarına Duyarak yeni muumlcadelelere girişecektir Tacirc ki tarih yepyeni bir aşamaya itilsin TARİHİ MADDECİLİK VE ONUN GERCcedilEK ANLAMImdash Marxistler tarihicirc maddeciliğin muumlspet bilimleri idracirck edebilmenin yegacircne bir ilmi metodu olduğunu soumlylemeyi adet haline getirmişlerdir Bu muumlspet bilimler ki Tarihicirc maddeciliği diğer beşericirc ilimlerin sınıfına itmiştir Bazı Marxist yazarlar iccediltimaicirc insanı yorumlama hususunda tarihi maddeciliğin yoluna taş koyanları tarih ilminin ve tarihicirc mad-deciliğin inceleyip araştırmakta olduğu pozitif gerccedileklerin duumlşmanı olmakla itham etmekte ısrarlıdırlar Bu gibi kim-seleri itham edişlerini şu gerekccedilelere bağlamaktadırlar Tarihi maddecilik iki esasa dayanır amdash Pozitif gerccedileklerin varlığına inanmak Tarihicirc olayların rastlantı eseri olarak değil de umumi kanunlara uygun olarak meydana geldiklerine inanmak Tarihi maddeciliğe youmlneltilen her tuumlrluuml eleştirinin son durağı bu iki konudaki muumlnakaşaya varmaktadır Bu noktadan hareketle bazı marxsist yazarlar şoumlyle derler laquoTarihi maddeciliğin ve tarihin duumlşmanları tarihicirc olayları idracirck etme hususundaki anlaşmazlıkları şoumlyle yorum-lamayı adeta gelenek haline getirmişlerdir Bu duumlşmanlar soumlz konusu anlaşmazlıkların sabit bir gerccedileğin yokluğunu kanıtladığını ileri suumlrmektedirler Bu iddialarını sağlamlaştırma sadedinde de bizlerin bir guumln oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda anlaşmazlığa duumlştuumlğuumlmuumlzuuml yuumlz yıllar oumlnce cereyan eden bir olayın niteliği hususunda ise hayda hay anlaşmazlığa duumlşeceğimizi soumlylemektedirlerraquo 10[2] Bu soumlzleriyle yazar tarihicirc madenciliğe youmlnetilin eleştirileri tarihin muumlspet yanını ve tarihicirc olayların pozitif

10[2] Es-Sekacircfetucircl-Cedide 8 11 Yıl Y S 10

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 27: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

27

gerccedileklerini bulanık hale getirme ccedilabası olarak nitelemektedir Bu tutumu ile yazar pozitif gerccedileklere oları inancı kendi oumlzel tarih anlayışı iccedilin spekuumlle etmektedir Fakat biz tarihicirc maddecilik duumlşmanlarının gerccedilekten araştırıcının şuuru idracircki veya inkacircrı dışındaki bir gerccedileğin varlığını bulanık hale getirmeyi amaccedillayıp amaccedillamadığını sorma hakkına sahip olduğumuzu sanıyorum her halde Gerccedilek şu ki bizler ileri suumlruumllen bu iddialarda tarihicirc youmlnden orijinal hiccedilbir şeye rastlamadık laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda duumlnyanın felsefe anlayışı konusunu işlerken felsefi alanda da bu tuumlr iddialara şahit olduk Marxistler maddeciliğin veya maddi anlayışın felseficirc araştırmalar konusunda yegane gerccedilekccedili bir youmlnelim olduğu hususunda ıs-rar etmektedirler Onlara goumlre bu youmlnelim maddenin pozitif gerccedileğine inanma esasına dayanan bir youmlnelimdir Bu youmlnelim konu maddi youmlnelimden saptığı anda felseficirc meselelere cevap olmaz Ancak idealizmi bundan ayırmak gerek Ccediluumlnkuuml idealizm (Misacircliye) pozitif gerccedileği ve maddenin varlığını inkacircr eden bir sistemdir Şu halde madde ya idealizm felsefesine goumlre yorumlanacaktır ki bu felsefede şuurdan kopmuş bağımsız pozitif gerccedileklere yer yoktur Ya da madde ilmicirc bir metotla yani diyalektik meteryalizm esasına goumlre yorumlanacaktır laquoFelsefetucircnaraquo adlı kitabımızda bu duumlalitenin felseficirc araştırmaları amacından saptırdığını bunun gerisinde diyalektik meteryalizm duumlşmanlarının itham edilmesi amacının guumlduumllduumlğuumlnuuml soumlylemiştik Bunlar idealizmce tasarılar kurmak maddenin pozitif gerccedileklerine inanmamakla succedillanmaktadırlar Buumltuumln bunlar bir tarafa pozitif gerccedileğe inanmak sadece diyalektik meteryalizmin bir gereği değildir Bunu bilmekte fayda vardır Bu gerccedileğin ortadan kaldırılması veya- bu gerccedilek hakkında şuumlpheye duumlşmek veyahut-ta bu gerccedileğin inkacircrı hiccedilbir zaman duumlşuumlnuumllemez Yeni konumuz uumlzerinde de aynı soumlzuuml soumlyleyebiliriz Toplumun ve tarihin gerccedileklerine inanmak maddi anlayışa sa-rılma sonucunu doğurmaz Tarihi olayların veya gerek geccedilmişte gerek şimdiki zamanda belirli bir şekilde bilincimiz dışında cereyan eden olayların sabit birer gerccedilekleri vardır Bu hususu hepimiz kabulleniyoruz Fakat bu sadece tarihi maddeciliğin bir meziyeti değildir Tarihi olayları veya tarihicirc gelişmeleri fikirle veya doğal bir etkenle veya cinsel bir etkenle veyahut ta bunlarda başka bir etkenle yorumlayan herkes bu gerccedileğe inanır Nitekim tarihi uumlretim guumlccedillerinin evrimi ile yorumlayan marksizm de bu gerccedileğe inanmaktadır Pozitif gerccedileğe inanmak tarihle ilgili buumltuumln kavramlar iccedilin hareket noktası ve ccedileşitli yorumların dayanacakları esas niteliğindeki ilk bedihicirc noktadır Şu da varki tarihi olaylar maddede cereyan eden olaylar buumltuumlnuumlnuumln birer parccedilası olmaları nedeniyle maddeye huumlkmeden umumi kanunlara boyun eğmektedirler Bu kanunlarından birisi de illiyet kanunudur ki bu kanunu şu laquocuumlmlelerle dile getirebiliriz İster tarihicirc ister ilmicirc buumltuumln olaylar muhakkak ki bir sebebe dayalı olarak cereyan ederler Bu olayların rastlantı sonucu meydana gelmelerine imkacircn yoktur Her sonuccedil kendi sebebiyle bağlıdır Her hadis (Sonradan meydana gelen şey) bir mukaddimeye (Kendinden oumlnce var olan bir şey) bağlı olarak meydana gelir İlliyet kanununun tarih alanın da uygulanmaması halinde yapılan tarihicirc araştırmalar bir değer ifade etmez Tarihi olayların pozitif gerccedileğine inanmak bu olayların iliyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inan-mak belli başlı iki esas olup bu esaslar tarih yorumuyla ilgili buumltuumln ilmi araştırmalar iccedilin temel niteliğini taşımaktadırlar Ancak şunu da soumlylemek gerekir ki tarih incelemelerinde tarihi yorumlarla ccedileşitli youmlnelimler arasındaki ccedilekişme esas niteliğindeki illetlerle toplumdaki başta gelen guumlccediller etrafında doumlnmektedir Ccedilekişme konusu edilen toplumun başta gelen guumlccedilleri uumlretici guumlccediller midir yoksa fikirler midir yoksa soy mudur yoksa tabii vaziyet midir yoksa buumltuumln bu goumlccedillerin toplamı mıdır-Hangi youmlnelimde bulunulursa bulunsun- bu sorunun cevabı Tarihin yorumu olmanın dışına ccedilıkmaz Ve ayrıca bu cevap tarihicirc olayların gerccedileğine bu olayların illiyet kanununa uygun bir şekilde cereyan ettiğine inanma esasına dayalı olarak verilecektir Bundan sonraki başlıkta tarihi anlamak ve tarihi yorumlamak iccedilin genel bir metot niteliğine sahip olması itibariyle ilk olarak tarihicirc maddeciliği felsefi ve mantıkicirc esasların ışığında inceleyeceğiz Ccediluumlnkuuml Marksizmin varlık anlayışı felsefe ve mantıktan doğup gelişmiştir Sonra da tarihicirc maddeciliği insanlık tarihini kapsamaya ccedilalışan bir teori olarak inceleyeceğiz Uumlccediluumlncuuml aşamada ise insanlık tarihini belirli aşamalara ayıran ve her aşamanın başına da sosyal bir sıccedilramayı yerleştiren tarihicirc maddeciliği detaylarıyla birlikte inceleyeceğiz

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 28: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

28

Cahit Zarifoğlu iccedilin kullanılan bir tabir var Şair-i Macircderzacircd =

Anadan Doğma Şair Geccedilmişte bu lakap Peyami Safarsquonın babası

olan İsmail Safarsquoya (1) Muallim Naci tarafından takılmıştır Bu

lakap bir bakıma kolayca şiir yazıveren bir anlamı barındırmakla

birlikte esas itibariyle şair olarak doğmaya vurgu yapmaktadır

Kuşkusuz her insan insanicirc buumltuumln yeteneklerle donatılmış olarak

duumlnyaya gelir Doğuşta her insanda tuumlm yetenekler mevcuttur Bu

durumun aksi duumlşuumlnuumllemez Yani yaratıcının bazı insanlara

ccedileşitli yetenekler verip diğerlerine vermemesi şeklindeki bir

duumlşuumlnce onun adil olma sıfatına ters duumlşecektir Bu durumda

herhangi bir yetenekle donatılmadan duumlnyaya gelen birinin daha baştan hayata yenilmesi kaccedilınılmaz

olacaktır Dolayısıyla boumlyle birinin herhangi bir şeyden sorumlu tutulmaması soumlz konusu olacaktır Bu da

yeryuumlzuumlnde boş yere hacim kaplayan yaratıklar olgusunu beraberinde getirecektir

Bir insanın anne-babasını ırkını vshellip seccedilmesinin kendi elinde olmadığını biliyoruz Hangi

yeteneklerle donatılıp donatılmadığını bilmiyoruz İnsan doğduğu ccedilevrenin kuumlltuumlruumlne diline dinine vshellip

goumlre şekillenir O yuumlzden kendisinin seccedilim yapma yetkisinin olmadığı şeylerle oumlvuumlnmesi veya onları inkacircr

etmesi ne derece yanlışsa aynı şekilde bir takım yeteneklerle donatılmış bir insanla hiccedilbir yeteneği olmayan

bir insanın aynı sınavlara tabi tutuluyor olmaları da o derece yanlış olacaktır Oysa insanın doğuşunda

buumltuumln yeteneklerle donatılmış olduğundan hareket edersek insanın doğduğu ccedilevrenin imkacircnlarına goumlre

şekillenen yeteneğinden soumlz etme hakkımız olur Oumlrneğin muumlzikle ilgilenen bir ccedilevreye doğan ccedilocuk ister

istemez muumlziğin ucundan bucağından bir şekilde muumlziğe bulaşmadan edemeyecektir Bu demek değildir ki

muumlzikle ilgili bir ccedilevrede doğan her ccedilocuk mutlak surette muumlzisyen olacaktır Ccedilevre ccedilocuğa sadece imkacircn

sunar o imkacircnı ne şekilde kullanıp kullanamayacağı ccedilocuğun seccedilimine bağlıdır artık Ama oumlzellikle uumlnluuml

muumlzisyenlerin hayatları incelendiğinde mutlaka doğdukları ve yaşadıkları ccedilevrede muumlzikle ilgili ortamın

varlığı goumlruumllecektir Herhangi bir imkacircnın varlığı daha doğrusu insanın oumlnuumlndeki seccedilenekler o insanın

kaderidir İnsan kendisine sunulan seccedilenekler arasından tercih yapmakla o kaderin gerccedilekleşmesini

sağlamaktadır Hepimiz yaptığımız tercihlerin birer uumlruumlnuumlyuumlz bu anlamda Yeryuumlzuumlne doğan buumltuumln

insanlar aynı akla zekacircya ve her tuumlrluuml donanıma sahiptir Boumlyle olmasaydı yazımın başında da belirttiğim

uumlzere yaratıcının kulları arasında daha baştan ayrımcılık yapması gibi bir olumsuzluk soumlz konusu olurdu

Her insan aklını zekacircsını ve yeteneğini kullanma oranında değişiklik arzettiği iccedilin sonradan insanlar arası

fark kaccedilınılmaz olacaktır ki bu da son derece doğal bir haldir Doğuştan oumlzuumlrluuml olmadığı suumlrece yaratıcı her

insanı aynı oumllccediluumllerde akıl ve yetenekle donatmıştır İnsan sahip olduğu ccedilevrenin imkacircnlarını kullanma

P O E T İ K A T E M R İ N L E R İ - 1

ANADAN DOĞMA ŞAİR (ŞAİR-İ MAcircDERZAcircD)

İBRAHİM ERYİĞİT

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 29: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

29

konusunda sonradan farklılıklar

arzedebilir Aynı ailede doğan ve aynı

imkacircnlardan yararlanan kardeşlerin bile

her anlamda ccedilok farklı oldukları bilinen

bir gerccedilektir Kişi yeteneklerini ve aklını

kullanmanın doğal bir sonucu olarak

herhangi bir alanda ortaya guumlzel eserler

koyabilir Bu durum onun doğuştan olan

tuumlm yeteneklerinin arasından yaptığı

seccedilim sonrasında uumlzerine yoğunlaştığı

alanı belirlemesinden

kaynaklanmaktadır yoksa bu sadece ona

verilmiş tek ve biricik yetenek değildir

Dolayısıyla anadan doğma

her şeydir insan aslında yeter ki sevdiği

ve buumltuumlnleşebileceği bir alana

yoğunlaşsın ve tuumlm guumlcuumlnuuml bu alan iccedilin

harcasın Bir işi ccedilok kolaymış ve

basitmiş gibi yapan insanlara dikkat

edin onlar o noktaya gelinceye kadar o

iş hakkında enikonu ccedilok ccedilalışmış

kimselerdir Oumlnemli olan insanın

iccedilindeki guumlcuumln harekete geccedilirilme

evresinde ortaya koyduğu ccedilalışmanın şekillendirdiği bir anlamda forma soktuğu yeteneğin seccediliminin son

derece sağlıklı yapılmasıdır bence Gerisi kişisel ccedilaba oumlzveri ve sabrına kalmaktadır Aciz kimse kişisel

başarısızlığını ailesine koşullarına ve kaderine yuumlkleme kolaycılığına kaccedilan kişidir İsmail Safa olsun Cahit

Zarifoğlu olsun guumlzel uumlruumlnler ortaya koyan oumlnemli şairlerdir ama bence anadan doğma şair değillerdir

Doğumlarıyla birlikte sahip oldukları tuumlm yetenekler arasından şairliği seccedilerek daha doğrusu şiire

yoğunlaşarak o alanda goumlnuumlllerini ve beyinlerini ortaya koyan ccedilok oumlnemli şahsiyetlerdir

Sonuccedil olarak sonradan olma şairlerin şiirleriyle anadan doğma şairlerin şiirleri arasında

belirgin bir farklılık olmadığından hareketle kişinin belirlediği bir alanda yoğunlaşmasının o alanda ccedilaba

sarf etmesinin oumlnemlilik arzetmekte olduğu soumlylenebilir Her insan severek -hatta sevmeden de-

hedeflediği bir alanda uumlstuumln bir ccedilabayla ccedilalışma sergilediği takdirde hangi iş olursa olsun rahatlıkla

uumlstesinden gelecek bir yapıyla donatılmıştır yaratıcı tarafından Burada oumlnemli olan kişinin kendini tanıyıp

herhangi bir alanda guumlcuumlnuuml ve goumlnluumlnuuml tam anlamıyla ortaya koyması ve uğraşı alanıyla

buumltuumlnleşebilmesidir

SEN UYU

-Handan Ccedilelik -

Gece oumlruumlyor beni

Uumlmitlerim var bahara dair

Karanlık olan huumlcre değil mecalimdir

Sen uyu

Zemheridir upuzun yattığım gece

Kar altındadır buumltuumln sevinccedillerim

Yitik yıldızların arkasında saklı

Sen uyu

Salkım bir bakış duumlşluumlyorum nicedir

Art arda kaccedil mevsim ruumlzgacircrımda uumlşuumlduumlm

Kimselere anlatamadığım hıccedilkırıklarım

Sen uyu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 30: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

30

The purpose of this paper is to elaborate on how a point put forward in Farabirsquos civil

philosophy has been given more depth and clarity by Mulla Sadra

Recently great attention has been paid in our country to Islamic teachings and as a

result in the light of some new discussions a series of new views have been proposed

and some problems have been posed One of these issues is the suggestion that our

political philosophy begins and ends with Farabi This means that after him our

philosophers have not paid due attention to practical wisdom and particularly politics as

they deserved Of course this is not merely the writerrsquos personal view it is a view widely

held and demonstrated by a great number of thinkers This means that whatever all the

philosophers have said with respect to philosophy from Farabirsquos time till the present

amount to nothing much comparing to what Farabi alone has said A lot of political views

proposed after Farabi (disregarding the repetitions) have appeared in Khwajah Nasir al-

Din Igraveusirsquos Akhlaq-i nasiri which he himself admits to have been completely adapted from

Farabirsquos works The writer believes that the book of politics has not been closed rather it

has come to perfection in Farabirsquos works This view is particularly held by Mulla Sadra

Our philosophers have all been more or less concerned with politics Ghazzali (if we

can refer to him as a philosopher) has extensively dealt with this topic in his books

However Mulla Sadra still seems to have paid more attention to politics than others

When Farabi talks about politics he has an ideal politics in mind he speaks of Utopia (The

Ideal State or al-Madina al-fazila) designs this place and has some suggestions about its

ruler Mulla Sadra too has his eyes on both the Utopian or ideal politics and the real and

normal politics Therefore sometimes it is felt that his words in these respects are not

consistent while it is not the case Since he is dealing with two different things his ideas

about them will inevitably be different from each other He is concerned with both human

politics and a politics whose origin is the active intellect It might be a good idea if we use

the term lsquohumanismrsquo here Mulla Sadra is the first person to speak about humanism in

politics

There is a book called Nawamis (Laws) which is ascribed to Plato This book has

appeared in the second part of a collection of writings published by lsquoAbdul Raaringman

Badawi under the title of Aflaigraveun fil Islam (Plato in Islam) This part consists of treatises

which are ascribed to different people Badawi rightly believes that the treatise in his

Mulla Sadra and Farabirsquos Ideas of the First Ruler of

Utopia

(The İdeal state) [1]

ByReza Davari

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 31: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

31

collection is wrongly ascribed to Plato because when we compare it to Platorsquos Nawamis

we see that they are completely different from each other It is also different from Farabirsquos

Talkhis al-nawamis which is a summary of Platorsquos Nawamis However the book we are

referring to here has not been written by Plato although in our history and culture it has

been ascribed to him and even Mulla Sadra believes in the same thing It is not important

whether this book belongs to Plato or not the important point is that Mulla Sadra has paid

attention to a part of it When a great philosopher and thinker like Mulla Sadra refers to a

book there is no need to discuss whether it is rightly or wrongly ascribed to someone The

content of the book has been of importance to Mulla Sadra and a book which is ascribed

to Plato should necessarily contain certain points that have compelled some authorities to

maintain that this book might belong to Plato The point here is that politics and religious

laws (Sharilsquoah) are different from each other in four respects origin end act and

passivity The author does not intend to discuss these differences here he only suffices to

emphasizing that what Mulla Sadra says in this regard has been exactly quoted form

Nawamis (the one wrongly ascribed to Plato) He believes that politics is different from

religious laws in terms of its origin Politics has a human origin and has been rooted in

manrsquos nature and this is the very humanistic politics itself

Mulla Sadra pays attention to normal politics but he also refers to another kind which

is the focus of discussion at this point We are not going to deal with what he says about a

politics with a human origin although he has some very important ideas in this regard

His ideas are so important that some of them have appeared in Ghazzali and Fakhr al-Din

Razirsquos works When our philosophers liked an idea it was not really very important to

them whether to quote it by referring to its original source or not and sometimes they

even talked about it as if it originally belonged to them Interestingly enough what Farabi

has stated in different forms in his books has been retold by Mulla Sadra in different

places in exactly the same way For example (we will refer to this example frequently to

the end of this paper) in one place Farabi says that the ruler of Utopia should have 12

characteristics likewise Mulla Sadra in different places in al-Mabdarsquo warsquol-malsquoad and al-

Shawahid al-rububiyyah has referred to the same number in this regard In some other

places Farabi has referred to 8 characteristics and so has Mulla Sadra And we can find

examples for both of them referring to number 6 concerning this issue It seems that in

referring to these characteristics both of them have taken the situation time and station

of the ruler into account when 6 characteristics were more convenient they referred to

that number and when 12 were necessary they emphasized that the ruler should have 12

characteristics

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 32: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

32

The above example was cited to emphasize that obviously Mulla Sadra paid too

much attention to Farabi and had read all his books However rather than purely quoting

ideas from Farabi Mulla Sadra extended and completed them and did not simply suffice to

reproducing what he had said Still there are certain cases in which he has exactly quoted

some of Farabirsquos statements In one place when speaking of the station of the ruler Farabi

states that the ruler of Utopia is a prophet who is a legislator enacting laws of course by

the ruler he means the first ruler Concerning the station of this legislator Farabi says that

he is connected to the active intellect through imagination In fact the prophet obtains his

knowledge from the active intellect through imagination and by the active intellect he

means the angel of revelation The philosopher obtains knowledge through his intellect

which later turns into the acquired intellect There are some points in Farabirsquos works

explicitly indicating that he considered the status of philosophers higher than that of

prophets At the same time there are other proofs indicating that this was not the case at

all All these indications and proofs are scattered in Farabirsquos different works When

entering political discussions at all times Mulla Sadra summarized Farabirsquos views Farabi

himself wrote about his ideas briefly and when such brief writings are summarized the

product will be very short However Mulla Sadra through his unique artistic ability does

this and makes the short shorter yet when dealing with the ruler of Utopia the reverse

happens

Where Farabi has discussed the issue briefly Mulla Sadra has extended it For

example he recounts the characteristics of the ruler of Utopia in 3 pages in al-Shawahid

al-rububiyyah while Farabi has explained it in one page in Ara al-ahl al-madinah al-fazilah

or in Taaringsil al-salsquoadat In his al-Mabda warsquol malsquoad Mulla Sadra devotes two chapters to

writing about the characteristics of the first ruler of Utopia In the first chapter he talks

about the primary perfection of the ruler and in the second chapter which is about his

secondary perfection Mulla Sadra lists 12 characteristics which are the same as those

referred to by Farabi and quoted by others from him Mulla Sadra too quotes from

Farabi in some places he speaks of those 12 characteristics using exactly the same

expressions used by Farabi and sometimes he talks about them using different sentences

However when speaking of the primary perfection which represents Mulla Sadrarsquos point

of difference from Farabi he explains the issue so that all the ambiguities with regard to

Farabirsquos view are completely removed When we pay attention to Farabirsquos view we might

think that a prophet is a person one of whose faculties of the soul has achieved perfection

while his other faculties have remained the same Mulla Sadra explains that this is true

with respect to some people ie one of their faculties such as the ones related to their

senses or motives grows more than others and enables them to do some extraordinary or

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 33: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

33

supernatural deeds It is also possible for someone to have a powerful imagination while

his other faculties are not that much developed Mulla Sadra agrees that such people

might exist nevertheless he maintains that this has nothing to do with prophets or the

first ruler of Utopia The first ruler as Farabi says is one who speaks the language of his

people perceives particular things by means of his imaginal faculty (or in Mulla Sadrarsquos

words by his psyche) and universal things through narrations and then explains them

through utilizing the ordinary language This is because his addressees are common

people belonging to all social classes at all times and in all places Therefore Mulla Sadra

agrees with Farabirsquos views of the prophetrsquos language and his addressees

However in the first chapter Mulla Sadra explains the primary perfection of the ruler

of Utopia and discusses the coordination among a prophetrsquos faculties He states that the

prophetrsquos faculties develop at the same time and in the same way ie his three rational

imaginal and sense faculties are exactly the same in development In some of the

classifications Mulla Sadra makes in his books he refers also to a fourth faculty which is

the faculty of estimation He also refers to the point that the prophet might not use the

language of reason for addressing people but he is certainly familiar with it Farabi has

also referred to a similar point stating that the ruler of Utopia is a philosopher dressed in

a prophetrsquos clothes

We should admit that Farabi is justified but inaccurate in his referring to a prophetrsquos

clothes In this regard Mulla Sadra explains that when we say a prophet is a philosopher

it does not indicate that all prophets are philosophers and vice versa Neither does it

indicate that prophets should pay attention to logical rules and not confuse various

propositions with each other Mulla Sadrarsquos addressees here are the people of philosophy

and wisdom Therefore he explains that there are some people who follow wisdom and

whose rational faculty has developed they are philosophers and scholars but not

necessarily prophets In fact they lack the imaginal faculty possessed by a prophet When

Mulla Sadra gives this introduction he leaves no room for ambiguity or suspicion and one

is not allowed to object to philosophersrsquo saying that since a prophet is connected to

knowledge through the active intellect his knowledge is inferior to that of a philosopher

Here there is no talk of superiority or inferiority According to Mulla Sadra a prophet

knows what a philosopher does however the opposite does not necessarily hold true He

speaks of this issue sometimes by referring to guardianship (wilayah) and prophecy

(nubuwwah) which have been discussed in great detail in our philosophy and gnosis after

Ibn Sina and sometimes by referring to the inner meaning of these two terms and talks

about the guardianship of wisdom The truth is that Mulla Sadra agrees with Platorsquos plan

of philosophersrsquo ruling the world by means a government headed by a first ruler Although

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 34: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

34

Mulla Sadra as a secluded man was not a master of politics he was able to advise

politicians as to the best policies to take

In conclusion we can say that Farabi as the pioneer of Islamic philosophy has posed

an issue which has come to full bloom and perfection in Mulla Sadrarsquos philosophy The

writer believes that Farabirsquos idea is no different from Mulla Sadrarsquos Nevertheless it is a

proven fact in the history of philosophy that we always move from short references to

specific issues to extensive discussions of them and that in this way philosophy is born

Farabirsquos findings were not the same as those of Plato When Farabi states that a

philosopher is a lawgiver unlike what some think he did not intend to give an Islamic

color to this view He meant to found an Islamic school of philosophy

Mulla Sadra explained the issue in a way to prove the uniqueness of wisdom and

prophethood At the outset of this paper it was mentioned that after Farabi there has

been no discussion of politics in our Islamic world This is because we just see the issues

in their totality and do not pay attention to their depths and details If we do so we will

come up with very important points which are worthy of discussion Therefore the writer

does not believe that the discussion of philosophy has come to an end after Farabi Rather

he believes that even if this is true Farabirsquos main intention has been to discuss the related

issues so that philosophy comes in unity with Islam and the whole field comes to

perfection

Note

[1] The present article is the written form of a speech delivered by the author at the World Congress on Mulla sadra in

1999 in Tehran

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 35: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

35

Bir kuumlltuumlrdetarihte uumlretilmiş felsefe-bilim tarihsel tecruumlbesinin iccedilerisinde hayat bulduğu

zihniyeti idrak etmek o dizgenin oumlruumllduumlğuuml bağlamı muumlmkuumln kılan maddicirc ortamın imkacircnları ile duumlnya

goumlruumlşuumlnuumln anlam ccedilanağını ve duumlnya tasavvurunun resim yumağını

unsurlarına geri giderek tahlil etmekten geccediler Bu bağlamda

modernlik deneyimlerimizin oumlzguumll sorunlarını kendi tarihsel bağlamı

iccedilinde anlamakyorumlamak onlarla sağlıklı bir hesaplaşma suumlreci

gerccedilekleştirmemize yardımcı olabilir Zira Tuumlrk duumlşuumlnce tarihinin

yakın geccedilmişi Osmanlıİslam toplumunun yaşadığı her tuumlrden

değişim karşısında uumlretmeye ccedilalıştığı alternatifler eklemlenmeler ve

kopuşlar boumlylesi bir hesaplaşmayı zorunlu kılar Buradaki

hesaplaşma tek taraflı bir monoloğu değil bilakis tarihin ldquogeccedilmişrdquoi ile

ldquoşimdiburadardquosı arasındaki diyaloğu gerekli kılar Bu diyalog

aslında bir yandan geccedilmişi olayların tarihi olarak değil olguların

tarihi olarak goumlruumlp zihniyet değişikliklerinin illetleriyle hesaplaşmak

diğer yandan da mevcut durumun felseficircduumlşuumlnsel ve sosyo-

kuumlltuumlrelsiyasal temelsizliğimizindilsizliğimizin işaret ettiği kopuk

halkaların hesabını vermek anlamına gelir Atatuumlrk Uumlniversitesinden

başta Ali Utku olmak uumlzere bir grup akademisyenin ldquoOsmanlı Felsefe

Ccedilalışmalarırdquo başlığı altında suumlrduumlrduumlkleri ccedilalışmalar Tuumlrk entelektuumlel

duumlnyasını boumlylesi bir hesaplaşmaya basit bir davetin oumltesine geccediliyor Kopuk halkalar bu topraklardaki

modernleşme ccedilabalarının batılılaşma youmlruumlngesine girmesi ve oradan bir tuumlrluuml ccedilıkamamasının neden

olduğu meydan okumalardaki Osmanlı ndash Cumhuriyet muumltefekkirmuumlnevverlerinin iki duumlnya arasındaki

gelgitlerinin seruumlvenini yansıtır Bu seruumlveni anlamanın hayatiyeti iki duumlnyanın ortasında felsefenin

Osmanlı medreselerinde ve Ucirclemanın duumlşuumlnsel tasavvurunda ve kendine oumlzguuml tarihi şartlar iccedilinde

tartışılır konumunun Batı ile temaslar sonucunda son doumlnem Osmanlı muumltefekkirmuumlnevverlerinin

ellerinde bazen bir silah olarak bazen kendini ve toplumunu bulma aracı olarak bazen de

ideolojiksiyasidini soumlylem olarak nasıl farklı goumlruumlnuumlmlere girdiğini fark etmekle ilgilidir

Bu seruumlvenin gelişim suumlrecinin en oumlnemli oumlzelliği felsefi ccedilabaların ruhu olarak adlandıran

diyalektik bir suumlreccedil iccedilinde gerccedilekleşmesidir Bu diyalektik suumlreccedil bazen Şehbenderzacircde Filibeli Ahmet

Hilmirsquonin Celal NucircrirsquoninTacircrih-i İstikbal adlı eserine karşı yazdığı Huzur-u Akl uuml Fende Maddiyyucircn Meslek-i

Dalacircletirsquoinde olduğu gibi karşılıklı bir farkındalık iccedilinde bazen Abdullah Cevdet tarafından Fuumlnucircn ve

Felsefe ve Felsefe SacircnihacirclarırsquoylaOsmanlı Vuumllger Materyalizminin İslamrsquola nasıl bağdaştırılacağını ve

toplumun yeni felsefesinin nasıl yaratılacağı youmlnuumlnde bir program dahilinde bazen de Tuumlrk kadınının

felseficirc soumlyleme muumldahale girişiminin ilk muumlmessili olan Fatma Aliye Hanımrsquoın Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoının Batı

duumlşuumlncesindeki materyalist felsefeye reddiye girişimi şeklinde kendine oumlzguuml duumlşuumlnsel arayışlarla kendi

youmlruumlngesini bulmaya ccedilalışmıştır Diğer yandan bu felsefi arayışlar doumlnemin klasik

İslamcılıkBatıcılıkMilliyetccedililik siyasiduumlşuumlnsel kutuplaşmalarının arkaplanındaki felseficircdinicirc soumlylem

değişimlerini de anlamamıza katkıda bulunabilir İşte tam da bu bağlamda Tuumlrk felsefe tarihinin kilometre

taşları niteliğindeki oumlnemli metinleri guumlndeme taşımayı amaccedillayan Osmanlı Felsefe Ccedilalışmaları Atoumllyesi

doumlrt yeni eser daha yayımladı Abdullah Cevdet Rıza Tevfik Zekeriya Kadri ve ilk kadın felsefecimiz Fatma

Aliyersquonin eserlerinden oluşan ccedilalışmalar modernlik arayışımızın erken doumlnemine ışık tutuyor Kitaplar

oumlzguumln Osmanlıca ccedileviriyazı metinlerle birlikte sadeleştirilmiş versiyonlarını da iccedileriyor

OSMANLI FELSEFE CcedilALIŞMALARI Osmanlı-Cumhuriyet Modernleşmesinin Şafağında Felsefi Soumlylemin İnşası ccedilabalarını anlamak

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 36: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

36

Tuumlrk Kadının Felseficirc Soumlyleme Muumldahale Girişimi Fatma Aliye Hanım ve Tedkicirck-i Ecsacircm

(Cisimlerin İncelenmesi)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın kızı ldquoilk kadın felsefecimizrdquo Fatma Aliye Hanımrsquoın (1862-1936) Tedkicirck-i

Ecsacircmrsquoı (Cisimlerin İncelenmesi) Tuumlrk kadınının felsefi soumlyleme muumldahale suumlreci accedilısından bir başlangıccedil

noktası oluşturan eserinde Fatma Aliye materyalizme youmlnelik erken eleştirilerden birini ortaya koyuyor

Eserin girişinde yer alanMateryalizme Reddiye Tedkicirck-i Ecsacircm makalesinde Remzi Demir Fatma Aliyersquonin

eseri yazış amacını ldquoAvruparsquoda cismin lsquomahiyetrsquoi konusunda cereyan eden tartışmaları aktarmak ve bu

tartışmaların tarafları olan filozofların felsefi oumlğretilerinin yetersiz

youmlnlerini goumlstermek suretiyle insan aklının sınırlarının bulunduğunu

ve lsquoduumlşuumlnme yolursquoyla metafizik sorunları ccediloumlzmenin muumlmkuumln

olmadığını kanıtlamakrdquo olarak sunuyor Bu değerlendirme tarzı İslam

duumlşuumlncesinden Gazali ile Batı duumlşuumlncesinden de Kant ile karşılaştırmalı

bir araştırmayı hak ediyor Fatma Aliye Hanım eserinde materyalizm

meselesini Batı felsefesinin olduğu kadar İslacircm felsefesi ve kelacircmının

maddeye ilişkin tartışmalarının arka planıyla birlikte ele alıyor On

sekizinci yuumlzyıl Batı duumlşuumlncesinde oumlzellikle de Almanyarsquoda yerleşmeye

başlayan ldquoAtomculuk Oumlğretisirdquonin sonradan iki farklı bağlam ve akıma

ayrılmasının sonucunda ortaya ccedilıkan Leonhard Eulerrsquoin (1707-1783)

iccedilinde yer aldığı birinci akım Demokritos ve takipccedililerinden muumllhem

bir tavırla atomların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini ve buna karşılık

Christian Wolffrsquoun (1679-1754) da bulunduğu ikinci akım ise atom

yerine koydukları monadların sonsuza kadar boumlluumlnebileceğini iddia

ediyordu İşte tam da bu bağlamda Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoın belki de en dikkat

ccedilekici oumlzelliği Fatma Aliye Hanımrsquoın cisimlerin ldquocuumlzrsquouumln lacirc ndash yetecezzacircrdquo

lardan oluştuğunu soumlyleyen Muumltekellimlerin Metafiziği ile ldquomonadrdquolardan oluştuğunu iddia eden

Leibnizcilerin Metafiziği arasında buumlyuumlk bir benzerliğin bulunduğuna temas etmesidir[1] Bu durum belki

de Batı metafiziğindeki oumlnemli bir problemin Klasik İslam kelamı perspektifinden kritik edilmesi

anlamında bu coğrafyadaki ilk oumlrneklerdendir Diğer yandan Fatma Aliyersquonin Tedkicirck-i Ecsacircmrsquoı Abdullah

Cevdetrsquoin Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları ile birlikte okunduğunda ortaya materyalizmin Tuumlrk

entelektuumlel duumlnyasındaki etkileri-tepkileri ile nasıl bir duumlşuumlnsel mecrada ilerlediği ccedilok daha iyi

anlaşılabilir Dinsiz bir Dindarın (atheist idealist) Osmanlı Vuumllger-Materyalizmine Katkısı Abdullah

Cevdet ve Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları (Bilimler ve Felsefe ve Felsefe Değinileri)

Abdullah Cevdet (1869-1931) ccedilıkarmış olduğu İccediltihacircd dergisinde pozitivist materyalist ve ateist goumlruumlşleri savunmuştur Abdullah Cevdet felsefe sosyoloji ve pedagoji konularında oumlzellikle Gustave Le BonrsquodanAsrımızın Nusucircs-u Felsefiyesi Duumln ve Yarın İlm-i Ruh-u İccediltimacircicirc adlı ccedilevirileri ve Voltairersquoden yaptığı ccedilevirileri bu dergide yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe (1897) adlı eseri felsefe seruumlvenimiz accedilısından oldukccedila oumlnemlidir Abdullah Cevdet bu eserinin ikinci baskısını 1913rsquote ldquoFelsefe Sanihalarırdquo adlı bir ekle yayınlamıştır Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları Abdullah Cevdetrsquoin erken doumlneminde İstanbulrsquodan Trablusgarb Paris ve Cenevrersquoye uzanan ccedilileli bir suumlrecin sonunda 1897rsquode ilk kez yayınladığı eser acircyet ve hadislerden İctihacircd Kuumltuumlphanesirsquonin yayınladığı Abdullah Cevdet ccedilevirisi kitaplara Fransızca İngilizce Arapccedila ve Farsccedila eserlerden yerli-yabancı gazete ve dergilere Abdullah Cevdetrsquoin duumlşuumlnsel seruumlvenine tanıklık eden bir derleme Eserin girişinde M Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo başlıklı bir makalesi yer alıyor Hanioğlu Fuumlnucircn ve Felsefersquoyi ldquoOsmanlı son doumlnem duumlşuumlnce hayatının belki de

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 37: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

37

en iddialı projelerinden birisirdquo olarak sunuyor Ancak burada Abdullah Cevdetrsquoin Vuumllgermateryalizm bağlamında kurduğu duumlşuumlnsel yapısı

accedilılmaya ihtiyaccedil duyuyor Şuumlkruuml Hanioğlursquonun ifadeleriyle Karl Marxrsquoın vulgaumlrmaterialismus (vuumllgermateryalizm) olarak adlandırdığı Marksistlerin ise kendi ldquodiyalektikrdquo ya da ldquobilimsel materyalizmrdquolerinden (bu son nitelendirmenin Marx ve Engelsrsquoin sağlığında değil daha sonra Georgi Plekhanov tarafından yapıldığını belirtmek yerinde olur) ayırmak iccedilin bazen bu adla bazen de ldquokuumlccediluumlk burjuva materyalizmirdquo olarak atıfta bulundukları bilimci (scientist) duumlşuumlnce akımının erken Cumhuriyet ideolojisinin oluşumunda ciddicirc bir rol oynamış olması toplumumuzun bazı kesimlerine rahatsızlık vermektedir Ancak Vuumllgermateryalizmin erken Cumhuriyet uumlzerindeki etkisini reddetmeye ccedilalışanların sıklıkla ortaya attıkları bir tez bu akımın zaten Osmanlı son doumlneminde de rağbet goumlrmediği pozitivizmin etkinliği karşısında ikinci placircnda kaldığı dolayısıyla da Cumhuriyetrsquoin bu akımı tevaruumlsuumlnuumln soumlz konusu olmadığıdır Tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklandığı şuumlphesiz olan bu tezin tersine vuumllgermateryalizm Ali Suavicircrsquonin ilginccedil şekilde Claude Bernardrsquoın deneysel pozitif bilim tezine dayandırdığı Ludwig Buumlchner eleştirisinin (1870) de goumlsterdiği gibi on dokuzuncu asır ortalarından sonraki Osmanlı duumlnyasında sadece taraftarlarınca savunulan dar bir ccedilevrede tartışılan bir duumlşuumlnce hareketi değil toplumun genelinde muumlspet ya da menfi ilgi uyandıran bir akımdı[2]

1870rsquolerde başlayan vuumllgermateryalizm eleştirilerinden sonra Osmanlı duumlnyasında Şibli Şumayyilrsquoin yaptığı ilk Buumlchner tercuumlmesiyle 1884 yılında Kahirersquode başlayan tartışma Beşir Fursquoad Bey tarafından İstanbulrsquodaki entelektuumlel ccedilevrelere taşınmış ve daha sonra da bilhassa Abdullah Cevdet Beyrsquoin ccedilevirileri ile hız kazanarak doumlnemin popuumller dergilerinin fikricirc arka placircnını oluşturmuştur Ancak vuumllgermateryalizmin Osmanlı versiyonu Marx gibi duumlşuumlnuumlrler Justus von Liebig gibi bilim adamları ya da Friedrich Lange gibi felsefeciler tarafından eleştirilen bu duumlşuumlnce akımının tam anlaşılmadan yapılan bir popuumllarizasyonu olmuştur Kısa suumlrede ruhccediluluk-maddecilik ve din-bilim ccedilatışması tartışmalarının taraflarından birisinin temel tezlerini dayandırdığı bu akım oumlnde gelen duumlşuumlnuumlrlerin fikirleriyle zıt kavramsallaştırmalar yapılmasının aracı haline gelmiştirBuumlchnerrsquoi İstanbul entelektuumlel ccedilevrelerinde popuumllerleştiren Abdullah Cevdet Bey de hayatının sonuna kadar on sekizinci asır Fransız materyalizmi ile onu deneye dayanmayan boş bir ldquofelseferdquo olmaktan oumlteye gidemeyen bir duumlşuumlnce sistemi olarak şiddetle eleştiren Alman vuumllgermateryalizminin bir sentezini yapmaya ccedilalışmış bununla da yetinmeyerek bunu Maine de Biranrsquodan Bergsonrsquoa ulaşan bir yaklaşımın soumlzcuumlsuuml olan Jean-Marie Guyaursquonun ahlacirckccedilı fikirleriyle bağdaştırmaya gayret etmişti

Feylosof Rıza Tevfikrsquoten Dacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları Rıza Tevfik (1868-1951) kendisinin amprizm ve agnostisizm yolunda olduğunu soumlylemiş ve kendisine ldquoBaconrsquoın ve Stuart Millrsquoin oumlğrencisirdquo uumlnvanını vermiştir Makalelerine ldquofeylesofrdquo diye imza attığı iccedilin bu lakapla anılmış Maarif Bakanlığının oluşturduğu bir heyetle birlikte ldquoIstılacirchacirct-ı Felsefiye Lugatırdquonı (ldquoFelsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrdquo) hazırlamıştır Ayrıca yine Maarif Bakanlığının kararı ile ldquoKacircmus-ı Felseferdquo adını verdiği bir soumlzluumlk hazırlamış ilk iki cildi basılmış olan bu eseri tamamlayamamıştır Rıza Tevfik ldquoFelsefe Derslerirdquo adını taşıyan liseler iccedilin ilk felsefe ders kitabını yazmış ve 1914rsquode yayınlamıştır Aynı tarihte liselere de felsefe dersini koydurtmuştur Kendisi ldquoRehber-i İttihacircdi Osmanicircrdquo oumlzel lisesinde Tuumlrkiyersquode ilk kez felsefe dersleri vermiştir Rıza Tevfik aynı zamanda Tuumlrkiyersquode Bergsonrsquou ilk tanıtanlardandır

Kendisine yakıştırdığı ldquofeylesofrdquo mahlasıyla taccedillandırdığı felsefe ilgisini oumlzellikle kurumsal felsefe etkinliğimizin ilk ders kitaplarından Felsefe Derslerirsquoyle ve entelektuumlel kimliğini belirleyen edebiyat-felsefe ilişkisinin bir accedilılımı niteliğindeki ldquoAbduumllhak Hamidrsquoin Muumllahazacirct-ı Felsefiyyesirdquoyle tanıdığımız Rıza Tevfikrsquoin Dacircruumllfuumlnun

Felsefe Ders Notları uumlstadın 1918ndash1922 yılları arasında Dacircruumllfuumlnunrsquoda verdiği felsefe derslerine ait ldquoMacirc-barsquodersquot-tabicircrsquoiyacirct Derslerine Acircrsquoit Vesacircrsquoikrdquo ldquoOntoloji Mebacirchisirdquo ldquoEstetikrdquo ve ldquoBergson Hakkındardquo adlı taşbasma ders notlarını bir araya getiriyor Ayrıca kitaba Rıza Tevfikrsquoe ait lsquoİki Muumlhim Vesika-i Felsefiyyersquo başlıklı iki makale de ilave edilmişAli Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın yazdığı sunuşta bu ders notları Rıza Tevfikrsquoin geniş felsefi birikiminin vesikaları olarak değerlendiriliyor Eserin girişinde Rıza Tevfik uumlzerine ccedilalışmalarıyla tanıdığımız Abdullah Uccedilmanrsquoın da ldquoldquoRıza Tevfikrsquoin Edebi ve Felsefi Portresi Uumlzerine Bir Denemerdquo başlıklı aydınlatıcı bir makalesi yer alıyor

Hilmi Yavuzrsquoun bir yazısında belirttiği uumlzere Tanzimat entelijensiyasının Osmanlırsquonın pratik meselelerinden yola ccedilıkarak Batı felsefesini temelluumlk ediş biccedilimi ile II Meşrutiyet entelijensiyasının

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 38: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

38

temelluumlk ediş biccedilimi radikal bir farklılık goumlsterir Tanzimatccedilılar felseficirc muumlktesebatlarını Batırsquonın siyaset felsefesi ile sınırlandırmışken II Meşrutiyetccedililer bu sınırları alabildiğine genişleterek Batı felsefesini herhangi bir ayrım goumlzetmeden buumltuumlnuumlyle temelluumlk etmeye girişmişlerdir Namık Kemal iccedilin felsefenin gayesi Tanzimat sonrası yeni Osmanlı Siyasetinin II Meşrutiyetccedililer iccedilinse Tanzimat sonrası dacirchil olunan yeni medeniyetin felseficirc arkaplanının ne olacağıdır Soumlylemesi bile fazla Felsefenin gayesi kendisi olmadığı iccedilin her iki durumda da tercihler ideolojiktir Halbuki Ziya Goumlkalprsquoin ve Rıza Tevfikrsquoin konumları farklı gibi goumlruumlnuumlyor Onlar Batırsquonın felseficirc muumlktesebatının temelluumlkuumlnuuml ne bir siyaset ne de bir medeniyet meselesi olarak goumlrmuumlşlerdir Goumlkalp ve Rıza Tevfik iccedilin felsefe bu anlamda yani belirli bir gayeye youmlnelik bir ideoloji objesi değil bir bilgi objesidir Her ikisi iccedilin de felseficirc bilgi ancak felseficirc bilgi olarak temelluumlk edilmelidir[3]

Son olarak kitabı yayına hazırlayan Ali Utku ve Erdoğan Erbayrsquoın değerlendirmelerine goumlre Rıza Tevfik Hamiltonrsquoın Metafizik Uumlzerine Derslerrsquode (Lectures on Metaphysics) spirituumlalizmi temellendirirken alıntıladığı Platonrsquoun Alkibiades diyaloğursquondan bir pasajı ve İngiliz şairi John Arbuthnotrsquoun bir şiirini ldquoşursquoaracirc-yı sucircfiyyeden Nakşicirc-i Akkirmacircnicircrdquonin ndashldquoaynı iddirsquoacircyı aynı kıymet-i felsefiyyeyi hacircrsquoiz bir vesicircka-i irsquotikacircdiyyerdquo niteliğindekindash ldquosoumlylerrdquo redifli gazeliyle birlikte tartışır Burada Rıza Tevfik Platonrsquoun ldquobedenin bir acirclet ve rucirchun muumldebbir-i muumlstakil olduğurdquo arguumlmanını temellendiren metni ışığında Batı edebiyatı ve Tasavvuf edebiyatının soumlz konusu oumlrneklerini okurken bir yandan felsefenin şiirsel soumlylem iccedilinden dilegetirilişini diğer yandan ndashve daha oumlnemlisindash tasavvufi hikmetin felsefi değerini sorunlaştırma youmlnuumlnde son derece oumlzguumln bir yorum getirmektedir Batılı felsefi tartışmaları şu ya da bu şekilde Osmanlıİslam kuumlltuumlruumlnuumln geleneksel birikimiyle yuumlzleştirme youmlnuumlndeki ısrarlı tutumunun goumlstergelerinden biri olarak Nakşicircrsquonin gazeline yuumlklediği felseficirc değer klasik Tuumlrk şiirini okumada geleneksel tasavvufidinicirc duumlşuumlnce kalıplarımız yanındadışında Batılı felseficirc geleneğe yapılagelen başvuruların ilk ciddi oumlrneklerinden birini sunuyor[4]

Modern Felsefe Eğitiminin Oluşumu Suumlrecinde Dacircruumllfuumlnunrsquoda Bir Felsefe Talebesinin Lisans Tezi Wilhelm Leibniz Zekeriya Kadrirsquonin Dacircruumllfuumlnunrsquoda felsefe alanında ilk akademik ccedilalışmalardan biri olan eseri Wilhelm Leibniz Leibniz felsefesini temel kavram ve sorunları accedilısından ele alıyor Eser Dacircruumllfuumlnun felsefe kadrosunun Babanzacircde Ahmed Naim İzmirli İsmail Hakkı ve Mehmed Emin Erişirgil gibi isimlerin girişimleriyle felsefe dili yorum ve eleştiri etkinliği bağlamında kurduğu guumlccedilluuml geleneğin değerlendirilmesine imkacircn sunması bakımından oumlnemlidir Eserin girişinde Suumlleyman Hayri Bolayrsquoın bir makalesi de yer alıyor Zekeriya Kadrirsquonin yazdığı mezuniyet tezi Hayri Bolayrsquoın ifadeleriyle vuzucirchlu vukucircflu dikkatli ve bilgili bir araştırmacının eseri niteliğindedir Zira kaynakları birinci ve ikinci el kaynaklar olup guumlvenilir kaynaklardır Bunları dikkatle okuyan Zekeriya Kadri Leibnizrsquoi doğru anlamış ve doğru anlatmıştır Aynı zamanda Leibnizrsquoin tesirinde kaldığı filozofları belirtmiş ve onlarla kısa mukayeseler yapmıştır Demek ki o zaman liselerde ve uumlniversitede yabancı dil sağlam oumlğretiliyormuş Buguumln kaccedil uumlniversitede felsefe boumlluumlmuuml ldquooumlğrencisirdquo boumlyle sağlam bir yabancı dil ve felsefe bilmektedir [5] Uumllkemizde sosyal bilimlerin gelişimine odaklı bir tartışma platformu oluşturabilmek iccedilin sınırlı sayıda ikincil kaynağın dar ve sorunlu perspektifini aşarak birincil kaynaklara ulaşmanın gerekliliği goumlz oumlnuumlne alındığında Osmanlı Felsefe Ccedilalışmalarırsquonın felsefeyi modern kazanımlarıyla yeniden inşa suumlrecimize muumldahil aktoumlrler tarafından kaleme alınan eserleri guumlncelleme uğraşını oumlnemli bir hafıza tazeleme ccedilabası olarak değerlendirebiliriz Son olarak bu ccedilalışmalarda emeği geccedilen herkese teşekkuumlr eder bu minvalde ccedilıkacak yeni kitapları sabırsızlıkla beklediğimizi ifade etmek isteriz Cuumlmlesinin sarsquoyı meşkur olsun

Ayraccedil Dergisi 15 Kasım 2013 In Makaleler [1] Bkz Fatma Aliye Hanım Tedkicirck-i Ecsacircm haz Ali Utku Arzu Ekinci Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 68-87 [2] Şuumlkruuml Hanioğlu ldquoErken Cumhuriyet ideolojisi ve Vuumllgermateryalizmrdquo Zaman Gazetesi 22 Kasım 2008 Ayrıca bkz ldquoAbdullah Cevdet Bey ve Fuumlnucircn ve Felseferdquo Abdullah Cevdet Fuumlnucircn ve Felsefe ve Felsefe Sacircnihacircları haz Nevzat H Yanık Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 31 vd [3] Hilmi Yavuz ldquoII Meşrutiyet Entelijansiyası ve Ziya Goumlkalp ile Rıza Tevfikrsquoin lsquoFelsefe Derslerirsquo (1)rdquo Zaman Gazetesi 6 Ocak 2010 s 19 [4] Ali Utku Erdoğan Erbay ldquoFeylesof Rıza Tevfik BeyDacircruumllfuumlnun Kuumlrsuumlsuumlnden Felsefe Derslerirdquo Rıza TevfikDacircruumllfuumlnun Felsefe Ders Notları haz Ali Utku Erdoğan Erbay Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15-16 [5] Suumlleyman Hayri Bolay ldquoZekeriya Kadri ve Felseferdquo Zekeriya Kadri Wilhelm Leibniz haz Sebahattin Ccedilevikbaş Ali Utku Ccedilizgi Yayınları Konya 2009 s 15

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom

Page 39: 29.4.2014 D FELSEFE OKULU İYARBAKIR /4 SOPHIA PERENNISEvren ateşten oluşmaktadır ve yine ateşe dönerek yok olacaktır. Evrenin belirli periyotlarda yok olup tekrar var olduğunu

39

sophıa

perennıs 4 ezelİ hİkmet

Yazı işleri Editoumlruuml

Şirivan KAYA

Yayın Youmlnetmeni

Buumllent SOumlNMEZ

ldquoDiyarbakır Felsefe Okulurdquonun

Doumlnemlik Felsefe Sanat ve

Edebiyat seccedilkisi

Yazı goumlndermek iccedilin e-mail

sirivan-outlookcom