Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
i
BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ
8. DÖNEM
EKİM DERS NOTLARI
Editör
Dr. Tahir ÖZAKKAŞ
Dr. Zekeriya KÖKREK
ii
Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 113
Bütüncül Psikoterapi 8. Dönem Ekim 2009 Ders Notları
ISBN 978-605-5241-59-9
Copyright Özak Yayınevi (Psikoterapi Enstitüsü)
Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda
yayımlanamaz.
Birinci baskı: Ekim 2012
Editör: Tahir Özakkaş
Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur & Menekşe Arık Katkıda Bulunanlar: Tülay Asal – Özge Kapısız
Baskı: İklim Ofset Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul
Tel: 0212 577 77 45 www.iklimmatbaa.com
PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK
ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.
Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No285 Darıca-KOCAELI
Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 5345
Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102
www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com
iii
SUNUŞ
nsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsızlıkları
tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan
girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucu-
ları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek
ötekileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşım-
lardan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda
çalış-malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bü-
tünleşmeyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azalt-
mıştır.
Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişili-
ğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı
olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi,
uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bü-
tüncül psikoterapi, zaman zaman eklektik ve asimilatif, genellikle
de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yak-
laşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya
çalışan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini
bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır.
Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim
ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikoterapi uygulama-
larının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki
bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikotera-
pi yaklaşımına bağlı kalmak-tansa elindeki veriyi kullanarak uygu-
lanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı
terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik
Eğitimi 8. Grubunun ekim ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders
İ
iv
notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi
benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır.
Bu ders notlarında Bilişsel Davranışçı Kuram, Temel Kabuller, Şe-
malar, Otomatik Düşünceler, Bilişsel Tedavi Teknikleri, Kişilik
Örgütlenmelerine Göre Temel İnançlar, Tanı ve İstatistik İşlemler
İçin Ruhsal Bozukluklar Rehberi konuları ele alınmaktadır.
Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişiminde
olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak
psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır.
Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündüğümüz bu
eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmaktan kıvanç duymak-
tayız. Keyifli okumalar dileriz…
Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı
v
İ Ç İ N DE K İ L E R
EKİM 2009 1. GÜN
1 DAVRANIŞÇI – BİLİŞSEL KURAM ............................................................ 1
2 DAVRANIŞÇILIĞIN SON HALKASI: KÖHLER ........................................... 37
3 BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ .............................................................. 91
4 TEMEL KABULLER – ŞEMALAR –OTOMATİK DÜŞÜNCELER ................ 124
EKİM 2009 2. GÜN
5 BİLİŞSEL TERAPİ ................................................................................. 167
6 ALGI – BEYİN – CEVAP (A,B,C) ........................................................... 217
7 KİŞİLİK ÖRGÜTLENMELERİNE GÖRE KİŞİNİN TEMEL İNANÇLARI ........ 260
8 DAVRANIŞÇI TEDAVİLER .................................................................... 305
EKİM 2009 3. GÜN
9 KOGNİTİF TEDAVİ TEKNİKLERİ ........................................................... 335
10 BİLİŞSEL TERAPİ VE TEDAVİ STRATEJİLERİ ....................................... 392
11 DAVRANIŞÇI VE BİLİŞSEL TERAPİLERİN ÖZETLENMESİ ..................... 436
12 DSM IV ............................................................................................ 474
13 TANI VE İSTATİSTİK İŞLEMLER İÇİN RUHSAL BOZUKLUKLAR REHBERİ .......................................................... 512
Ekim 2009
1. GÜN
1
DAVRANIŞÇI – BİLİŞSEL KURAM
ahir Özakkaş: Evet arkadaşlar hoş geldiniz. Merhabalar
yeni gelenler.
Kursiyer: Hoş bulduk. (sınıfta gülüşmeler)
Tahir Özakkaş: Evet kimler yok
Kursiyer A: Evet bakıyorum
Tahir Özakkaş: Yoklamayı biraz geciktirelim değil mi? Neler oku-
dunuz arkadaşlar hazırlıklı geldiniz mi?
Kursiyer: Bilişsel’i okuduk.
Tahir Özakkaş: Bir sürü kitap tavsiye ettik. Bir sürü kitap aldınız.
Rafa koydunuz mu bari (sınıfta gülüşmeler).
Kursiyer G: Biraz okuduk ama
Tahir Özakkaş: Yeni gıcır gıcır işiniz zor.
Evet, bu ayki konumuz; davranışçı ve kognitif terapi, bilişsel te-
rapi veya kuram. Davranışçı kuram, bilişsel kuram. Bizim buradaki
entegratif psikoterapi bağlamında yaklaştığımızda dinamik kurum-
la, bilişsel kuramın hatta davranışçı kuramın entegre edilme şeklini
bu ayki eğitimde algılamanız gerekiyor. Eğer bu ayki eğitimi iyi
kavrarsanız insan denen sistemi tamamını en az bildiğimiz kada-
T
2 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
rıyla pazılın parçalarını oturtabilirsiniz. Yavaş yavaş biraz biz kendi
kokumuzu vermeye çalışacağız bu ayki eğitimde.
Davranışçı teoriye dünyanın her yerinde aynı davranışsal link-
leme ve öğrenme şekilleri. İnsanın hayvansal bir tarafı aslında,
hayvanlarda aynı şekilde davranışsal öğrenme ile öğrenme şekille-
rini bütün normları, bütün şekilleri insanda görebilirsiniz. Fakat
insanı insan yapan temel özellik aynı etkilere maruz kaldığı halde
insan topluluklarında aynı sonuçlar elde edilememektedir. Ama
hayvanlarda böyle değildir. Hayvanlarda aynı sonuçları elde edebi-
liyorsunuz. İnsan beynidir, kombinasyonları yani bilinçtir. Bilgi
prosesi geliyor. Algıdan idrakten merkezi yorumlamadan ve tepki-
den oluşan zincirde insan faktörü devreye girdiğinde bilgi işleme
süreci giriyor. Psikolojinin bilgi, bilinç ve ilgili kısmı nasıl bilgi
prosesi, bilgi süreci insan zihnine algıdan itibaren çıktıya kadar
sonuca kadar geçen süreçleri ve evrelerinin detaylarını inceliyor.
Bunun beyinsel mekanizmalarını inceliyor kognitif terapi ve biliş-
sel terapiye buna bağlı ortaya çıkacak olan çarpıklıkları nasıl tedavi
edildiğini anlatmaya çalışıyor. İşte bu programın içerisinde bilgi
prosesi nasıl işlemleniyor, nasıl alınıyor ve nasıl yorumlanıyor?
Burada çeşitli hipotezler ortaya atılıyor.
Bunların en başında Albert Ellis’le, Aaron Beck’in dünyanın iki
temel klinisyeninin bilişsel yapıyla ilgili önermeleri var. Albert Ellis
biraz daha Aaron Beck’ten yaşça ileri ve kuram olarak biraz daha
erkence bu kuramı dillendirdiği halde bilişsel terapinin yaygınlaş-
ması ve meşhur olması Aaron Beck’e bağlıdır. Albert Ellis ve Beck
ikisi de Amerika New York’ta yaşayan, birisi daha çok psikoloji
ağırlıklı olarak gelen, diğeri psikiyatrist ağırlıklı olarak gelen ama
her ikisi de psikanalitik kökenden gelen iki tane terapist. Albert
Ellis düşünsel duygulanımsal davranışsal terapi dediği DDDT tera-
pisi diye Türkiye’de 3 DDDT ile (Düşünsel Duygulanımcı Davranış
Terapi) tercüme ettiğimiz terapi tekniğini oluştururken, Beck biliş-
sel terapi daha sonra davranışsal bilişsel terapi dediğimiz bir ek-
lenmeyle sürecini belirtiyorlar. Her ikisi de pragmatik, pozitivist,
Davranışçı – Bilişsel Kuram 3
ampirik ölçülebilen denenebilen bir tedavi formülü bize öneriyor-
lar. Bu tedavi formülü yararlılığını kanıta dayalı tıp dediğimiz 21.
yüzyılın bilim kriterlerine göre; “evet bu her yerde her şekilde yapı-
labilen bir uygulamadır” diyor. Geçen ayda görmüş olduğumuz bir
kuram nedir? Kanıtlanabilir mi, uygulanabilir mi, eğiticiler oluştu-
rulabilir mi? Bu eğitilen insanlar terapi uyguladıklarında benzer
terapi uygular ve aynı sonuçlara ulaşabilirler mi dediğimiz de; Evet,
Albert Ellis’in ve Beck teorisinde bu geçerli olmakta. İşte biz bu
Albert Ellis ve Beck’in getirmiş olduğu büyük hatlarıyla aynı olan
bilişsel yapılanma sürecini biraz farklılaştırarak size ben aktaraca-
ğım.
Önce klasik modeli anlatacağım ardında biz neden bu klasik
modele kısmen karşıyız. Bunun argümanları nelerdir, dayandığı-
mız kaynakları nelerdir en önemlisi ise klinikte biz hastayla karşı-
laştığımızda ne oluyor. Burada bir trip var. Bu tribi eğer kavrarsa-
nız - bu sınav sorusu temel sınav sorusu anlatacağım konu - bu tribi
kavrarsanız dinamik kuramları da kavramış, dinamik kuramlarla
bilişsel yapıyı entegre etmiş onun üzerine davranışsal linklemeyi
oturtmuş olacaksınız. İnsanı bir bütün olarak göreceksiniz. Aslında
bu bahsedeceğim konu ben 10-15 yıldır üzerinde çalıştığım, yüzler-
ce kez denediğim, gözlemlediğim bir konu. Teori olarak kafamda
oturttuğum bir makale konusu aslında. İkinci olarak yazmaya çalış-
tığım bir makale, herhalde bir olgunlaşma olunca bir makaleye
dönüşecek. Bir kaç konu var size böyle makale halinde hazırlayıp
sunmamız gereken daha doğrusu bilim dünyasını eleştiriye açmak
için. Birisi erotizasyonla ilgili bir teorimdir hatırlatmıştım. Border-
line çocukların erotizasyon duruşları nasıl olur, neden erotizasyon
ortaya çıkar? Çarkıfelek sistemi dediğim çocuk dış dünyada kendi-
sine olan sevgi ilgiyi tarayabilmek için birçok deneme yapar. Bu
denemelerden bir tanesi de fettan bakışlardır, fettan duruşlardır,
cilvelidir. İşte gidişe bak falan dediğimiz o 3-5 yaşlarına, 6 yaşların-
da, 10 yaşındaki kız çocuklarında duyulan o duruş çocuk bol bol
4 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
yakaladığında bunun ne olduğunu bilmez ama büyükler bunun ne
olduğunu bilir onun (sınıfta gülüşmeler).
Ve bu çocuk dışarıya erotik mesajlar gönderir ve bu çocuk taci-
ze acık hale gelir ve başına çok travma gelir. Orada da borderline
bir kişilik örgütlenmesi daha pekişerek devam eder. Evet, böyle bir
genel giriş yaptıktan sonra konumuzun özü olan bugün davranışçı
konuyu yavaş yavaş gündeme getirelim. Önce ana çizgimizi bir
çizelim.
Herhangi bir meyve düşünün. Mesela bir ceviz düşünün; kendi-
si dışındaki yeşil kabuk, davranış olsun. Altındaki tahta kısım
kognitif olsun, içindeki güzel böyle ceviz kısmını - ben çok seve-
rim - firik, fantezi firik dinamik yapı. Odunsu kısım değişmeyen
öze de varoluş kısım diyebiliriz. Hindistan cevizi yapalım dışında-
ki kabuk olsun davranış, içindeki alt kabuk olsun kognitif. Ana
hindistan cevizi içindeki beyaz kısmı da olsun dinamik yapı, özün-
deki sıvıda varoluşçuluk olsun. Kavuna karpuza yumurtaya hepsine
uyarlayabilirsiniz. Eğer anlatılan konuları basit böyle ve metaforik
şeylerle anlatırsanız zihninizde kalıcı olur. Yoksa böyle ciddi ciddi
bir şeymiş gibi olur (sınıfta gülüşmeler).
Bizim doğu kültürlerinin fabllardan önce bütün hikayeler hay-
van, tabiat oluşturularak yapılır. İşte adamın biri yolda yürürken
birine rastlamış, eşeğe rastlamış, eşeğe binmiş. Nasrettin hoca fık-
ralarıyla, kelimeleriyle konuşularak geçirilir. Mevlana’nın bahsetti-
DAVRANIŞ YAPI
KOGNİTİF = BİLİŞSEL
YAPI
DİNAMİK YAPI VAROLUŞÇULUK
Davranışçı – Bilişsel Kuram 5
ği şeylerle bir takım menkıbelerle aslında hep bir metaforik mesaj-
lar veriliyor. Anadolu’ya köylü insanına bunları götürüp anlata-
mazsınız. Ama ona bir hikâye anlatırsanız o sezgisel olarak almak
istediği şeyi alır. Onun için terapilerde de böyle biz şu şudur diye
entelektüelden ziyade onun dilinden konuşmayı becermek. Gele-
nin dilinden konuşmak, mesela işte kursiyer A gibi çok değerli bir
arkadaşımız geldiler böyle Bodrum’dan, cevizden falan bahseder-
sen aşağılanmış hisseder. Ona biraz entelektüel diyeceksin anlata-
caksın. İşte Konfüçyüs demiş gibi diyeceksin. Bir fikir söyle, bir
fikir acısından diyeceksin. Şiirlerden, edebiyat parçalarından bir
şeyler koyacaksın. Evet, şimdi ben kursiyer A’yı artık böyle kendi-
me konu mankeni aldım karşılıklı atışıyoruz seviyorum.
Kursiyer A: Asistanınız olayım ben aslında.
Tahir Özakkaş: Oluyorsun yavaş yavaş farkında değilsin. Aslında
bu işler asistana yaptırılır. Şimdi bu işler televizyonda talk showlar
falan oluyor. Karşılıklı birbirilerine pas atıyorlar sıkıştıklarında o
onu kurtarır. O da onu kurtarıyor. Sistem devam ediyor. Anlayaca-
ğın olayları artık. Evet, şimdi en üst dediğimiz katman. Katmanda;
Davranışcı katman
—Koşullu şartlanma
—Koşulsuz şartlanma,
—Sosyal öğrenme
Şimdi 3 tane kelime; koşullu, koşulsuz, sosyal. Davranışsal teo-
rinin özü bu. Şimdi tabi bu hayatta bilim dünyası, bilim felsefesi
birbirinden çok etkilenir. Tarihsel sürece baktığınızda bilim belirli
noktaya gittikçe onunla ilgili açılımlar gelir. Mesela animistik dö-
nem dediğimiz bütün her şeyin canlı olduğuna dair bir kanaatin
olduğu ki bunun kaynağı insanlık evrimselleşmesinin bir etabıdır
aslında. Dağ taş canlıdır, ağaç canlıdır ve manyetik etkiyle birbiri-
mizi etkileriz. Buradan astroloji çıkar. Sizler, özellikle hanım arka-
daşlarımız orta çağ dönemine denk düşen bu çağla ilgilenmeniz
6 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
bundan kaynaklanıyor. İşte yıldızım çıktı-indi, yandan çarptı falan
dendiğinde. Bütün dünyadaki dağ taş, toprak, her şey canlıdır ve
bunlar birbirini etkiler teorisinden yola çıkarak bütün bilimler
buna uygun izahlar getirmiştir. Tıpta buna uygun izahlar getirmiş-
tir. Tıbbın animistik dönemine baktığımızda ruh oradan girer bu-
radan çıkar (hoca eliyle hareket ederek). O onu etkiler, cinler girer,
periler çıkar vesaire. Bu tip açılım getirmiştir. Daha sonra buna
karşılık rasyonalizm gelişmiş ve olayın rasyonel tarafı var mı, man-
tığa uygun mu değerlendirilmiş daha sonra bu da ret edilmiş. De-
nenebiliniyor mu, sınanabiliyor mu, elle tutula biliniyor mu? Her
şey, mantık bizi kandırabilir, rasyonel olabilir ama sen sınamıyor-
san ampirik olarak sonuçlarını elde edemiyorsan bu da anlamsız
deniliyor ve bu dönemde işte Pavlov’la ile başlayan bir hikaye.
Biliyorsun Ivan Pavlov Rus fizyologu. Rus fizyologu hayvanların
mide hormonları üzerine bir çalışma yapıyor lokal hormonlar de-
diğimiz mide salgıları üzerine. Mide salgıları ifrazatı nasıl ortaya
çıkıyor, hangi gıdaya karşı hangi amino asitlerden oluşan veya
hangi hormonlardan oluşan tepkiler oluşuyor,hangi salgılar ortaya
çıkıyor? Bunlarla ilgili çalışma yapıyor ve hayvanların midesine
dışarıdan midedeki öz sıvı alacak ameliyatla tüp yerleştiriliyor ve
hayvana et gösteriliyor gıda gösteriliyor, mide salgılamaya başlıyor.
Salgıda tüpte toparlanıyor. Tüpün içindeki salgıları inceleyerek
hangi tür gıdalara ne tür salgılarla tepki verdiği buradan da hayvan
deneyleriyle insanın mide sisteminin nasıl çalıştığına dair bir mo-
del oluşturuluyor.
KOŞULLU REFLEKS
İşte bu sırada Pavlov tesadüfü olarak - ki aslında bilimlerin çoğu
tesadüfü olarak bulunmuştur - hayvanların herhangi bir impus
verilmediği halde mide salgılarının arttığını görüyor. Daha sonra
bunu fark ediyor ki hayvanlar gıda verildiği esnada ona eşleşen
nötr bir uyarım olan bir ses, bir zil sesine veyahut da gıdaları geti-
ren koridorun ucundaki ayak seslerini tak tak duyduklarında bakı-
Davranışçı – Bilişsel Kuram 7
cının ardından yemeğin gelmesiyle beraber çevresel bir uyaranı
herhangi biriyle linklediklerinde beyinde bir şema oluşuyor. İnsan
beyninin çalışma sistematiği. İşte bu, bu şema oluştuğunda henüz
daha et gelmeden, henüz daha yemek gelmeden, henüz öğün gel-
meden hayvanlar o sesi duyar duymaz mide faaliyete başlıyor. “Mal
geliyor hazırlan kardeşim.” Bunu keşfetmesi inanılmaz bir değişim
oluyor. Tıp tarihinde bir dönüm noktasıdır, muhteşem bir buluştur
tıbbın ilerlemesi açısından.
Beynin çalışma mantığını bilim tarafından kavranmasıdır. Hâl-
buki köylerde, kentlerde binlerce yıl insanoğlu biliyor ama bilim
olarak bunu formalize etmek farklı bir şeydir. Bunu Pavlov forma-
lize ediyor. Diyor ki herhangi bir uyarıya muhatap olan birey bu
uyarıyla ilintili olarak tepkiler oluştururken yanında nötr bir uya-
rıyla verdiğinizde bir müddet sonra esas tepki uyandıran gıdadır.
Herhangi bir şey vermediğiniz halde o nötr uyaranı verdiğinizde
sistem sanki gerçek uyarı verilmiş gibi tepki gösterir, koşullanır ve
buna koşullu refleks dediğimiz insan zihnindeki tüm davranışların,
tüm özeliklerin, tüm sevgi ve nefretlerin, tüm aşkların, tüm öğ-
renmelerin bu yolla olduğunu iddia eden bir teori geliştiriyor. İşi
abarttı biraz. Her şey linklemeyle ilintilidir, algınızın size vermiş
olduğu haz ve eleme göre onun etrafındaki tüm beş duyuyla aldı-
ğınız herhangi bir şey linklemeye etkin katkıda bulunur. Orijinal
uyarı olmasa bile o uyarı alındığında etrafında ki her türlü malze-
me, her türlü malzeme orijinal uyarıymış gibi etkisine alır.
Hemen buna bir örnek getirelim. Çocukluk dönemde cinsel ta-
cize uğramış bir kızımıza evlendiğinde cinsel ilişkiye girmesi teklif
edildiğinde nasıl bir şey linklenecek? Taciz linklenecek. Cinsellik
penis demek. Ve ona uygun refleks gelişecek veyahut da çocuklu-
ğunda cinsellikle ilgili bilgilendirmek yerine aşırı cezalandırılmış
ve günah kavramıyla korkutulmuş bir birey yarın evlendiğinde arka
planda linklenmiş olan duygu korku ve günah kavramıdır. Eşiyle
sağlıklı bir cinsel hayatı yaşayamayacak. Bakıyorsunuz sistemin her
yerine oturuyor. Buradan hemen ben bir örnekle koşullu şartlan-
8 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
manın nasıl bir şey olduğuna dair hayatımızdan kendi hayatından
örnek veriyim.7 - 8 yaşlarında dayımları ziyarete gittik.
Sabahın körü annemle vardık onlara kahvaltıdalar. İşte anneler
çocukların boğazlarında bir lokma daha fazla sokmak için büyük
gayret gösterirler görüyorsunuz. Orada da bana büyük gayret gös-
terdi. Çok iyi hatırlıyorum yer sofrası oturduk. Kahvaltılıklar var;
peynir, turşu ve çay. Üç tane kombinasyon hatırladığım benim.
Annem bir taraftan peynir veriyor yut oğlum yut diyor. Ekmekle
beraber çayı ağzıma dayıyor ben yutmaya çalışıyorum. Ardından
hiç alakasız olan şekerin tatlının yanından turşu yediriyor. İştahın
açılsın diye. Sabahın körü. Bir, iki, üç, beş, bende tabi bu iki tat
algılaya bildiğim tat değil, evimizde böyle bir tat yeme alışkanlığı-
mız yok. Ben yedim, zorla yedim. Bir de dışarıda oyun oynayaca-
ğım bisiklet var. O bisiklete bineceğim. Bahçeliydi evleri. İşte şunu
yersen seni bırakacağız dedikçe ben abur cubur ne varsa doldur-
dum mideme. Yeter ki bırakın beni, oyunuma gideyim diye. Ben
dışarı çıktım bir iki hareketle beraber ne oldu. Çıkardım ve kustum
ben. İlk kusmamdı hatırladığım. Yıllarca ben belki yirmili yaşlara
gelinceye kadar çayla turşuyu, peynirle turşuyu aynı sofrada gör-
düğüm zaman böğrümde bulantı refleksi gelişti. Bir sofrada dahi
görmeye dayanamıyordum. Sonunda mücadeleyle ben bunu atla-
tacağım, ben atlatacağım diye üzerine gide gide desensitize ederek
bir sofrada çay, peynir ve turşuyu üçünü bir arada görebilir hatta
yiyebilir hale geldim. Bu nedir bu tamamen davranışsal bir şart-
lanmaydı. Koşullu bir refleksti orada bir yemek, ardında bulantı,
sözüm ona turşu, çay ve peynir hele hele sabah kahvaltısı olursa,
hele hele şey gelirse bu şartlanma daha da üst seviyeye geliyor.
Bir başka şartlanma örneği. Ankara'daki arkadaşlar güzel hoş bir
sürpriz yapmışlardı bize eğitimde. Yatılı okudum son bir yıl liseyi.
Elime bir bavul aldım. Türk filmlerinde olur ya tahtadan bir bavul-
la gidilir bir başka şehre. Evden ilk defa çıkıyorum 16 -15 yaş o ci-
varda. Şehrin garına indim. Gar denen yer yol kenarına kurulmuş
olan bir kahvehane pislikten geçinmiyor. Simsiyah olmuş duvarları
Davranışçı – Bilişsel Kuram 9
sigaradan, tahta masalar üzeri kir ve pisten geçinmiyor, bir çay
ocağı var herhalde bardaklar on yıldır yıkanmıyordur, sıcak sudan
geçiriliyordur ve ben bir çay söyledim. Oradan nereye gideceğimi
bilmiyorum, yolu bilmiyorum.
İlk defa evimden çıkmışım ve o sırada radyoda iki şarkı çalıyor.
İki şarkı, türkü ne derseniz “Neden saçların beyazlamış arkadaş,
sana da benim gibi çektiren mi var” bu şarkı nerede ne zaman çalar-
sa ben o kahvehaneye giderim. Arkadaşlar o duygu aynen gelir.
Ardından ikinci Gülden Karaböcek ki ben hiç bir zaman müzikle
alakalı olduğum bir tip değildir. “İkimiz bir fidanın güller açan dalı-
yız” anlatabildim mi? Tabii iki link yıllarca kaç yıl olmuş 30 yılı
geçti herhalde, tabi 35 yıl falan olmuş. Otuz beş yıldır “ikimiz bir
fidanın güller açan dalıyız” bu nedir? Duygusal yoğunluğun yüksek
olduğu, içsel duyguların; yalnızlığın yüksek olduğu yerlerde, kor-
kunun yüksek olduğu, umudun yüksek olduğu, umutsuzluğun
yüksek olduğu yerlerde civardaki her şeyle, kişilikle linklenir.
Onun için bazı arkadaşlar aşk duygularında böyle saray burnunda
gezmişlerdir arkadaşlarıyla. O sırada Zeki Müren’in bir parçası
çalıyor sevgilisi yanında denize bakıyorlar-ne varsa üç saat bakarlar
öyle- bir saray burnunda çay ocağı var oradan da çalar. Aradan
yıllar geçer. Benim yaşlara gelmiştir. 40- 50 yaşlara gelmiştir ki eski
aşkları için o müzikleri dinlerler, o anılara giderler çünkü o müzik-
lerle linklenmiştir o dönemler.
Kursiyer: Kokuda öyledir değil mi hocam daha etkilidir sanki.
Tahir Özakkaş: Koku bazı bireyler kokuya daha çok hassastır.
Kokuyu daha çok link eder. Bazıları sese hassastır, bazıları manza-
raya, bazıları bölgeye, bazıları coğrafyaya, bazıları kıyafete. Bunla-
rın hepsi sizin zihninizin yargılanma yani böyle daha çok irsi ola-
rak, genetik olarak yapılanmaya karşı hassasiyetiniz. Bazıları duyu
üzerine ki bu aile duyulara daha çok önem verir. Bazıları sese daha
önem verir, kokuya, renklere önem verir, dizayna, ısıya… bunlar
hepsi linklenir.
10 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
Kursiyer: Yaz geldiğinde aşkların artması gibi mi?
Tahir Özakkaş: O coğrafi özelikleri var ama linklemelerde mutla-
ka var. Yine linkleme; yaz aşkları vardır.
Kursiyer: Aileden öğrenilen mi yoksa genetik mi?
Tahir Özakkaş: Bir kısmı genetik, bir kısmı öğrenme. Ama yatkın-
lık mesele kokuya yatkınlıklar dokunsal öğrenenler, görsel öğre-
nenler, işitsel biraz genetik tarafı var ama bütün bu genetik taraflar
işlemlenmediği müddetçe körelir. İşlemlendikçe de artar ve fonksi-
yonel olur.
Şimdi koşullu şartlanma demek ki etrafımızdaki nötr bir uyara-
nın zaman içerisinde bir refleksi oluşturacak kapasiteye gelmesidir.
Bu manada baktığımız da hastalıkların hemen tamamı bu şekilde
değerlendire bilirsiniz. Evet, bu Pavlov ilk hayvanlarla yaptığı de-
nemelerde zil sesini verdiğinde hayvanların salyasını aktığını fark
edince zille bu kez herhangi bir başka şeyi eşleştirdi. Bu zincirleme
reaksiyonun ikili, üçlü, dörtlü, beşli gittiğinin farkına vardı bunu
anlayabildik mi? Altını çiziyorum. Mesela ortada yemek falan yok
diyelim size her yemek yedirdiğimizde zil verdik ondan sonra ben
yemek vermeden böyle yaptım (ders ziline basarak) hepinizin sal-
yası aktı. Bu sesi (ders ziline tekrar basarak) verirken de birisi gö-
bek atıyorsa yeni bir linkleme meydana gelir. Zil sesi vermeden
sadece göbek atmakla siz acıkabilirsiniz. İki, üç, dört, beşli bu koku
olabilir, dediğiniz gibi ses olabilir görüntü olabilir. Herhangi bir
beş duyuyla aldığımız her şey olabilir. İşte buradan yola çıkarak
hemen bir hastalık hikayesine geçeyim. “Doktor bey köpek havladı-
ğında ben gusül abdesti almak istiyorum.” Gusül abdestimi alma-
sam sıkıntı duyuyorum diyor. Bunu anlatmış mıydım?
Kursiyer: Evet anlatmıştınız.
Tahir Özakkaş: Anlattık. Şimdi oradaki linklemeyi hatırladınız.
Bu kızımız köyde samanlıkta erkek arkadaşıyla işte şey yapıyor
yani yemek yiyorlar mesela. Sabah vakti ve ezanlar okunuyor.
Davranışçı – Bilişsel Kuram 11
Ezanlar okuyunca köpekler havlıyor, köyün köpekleri havlıyor. Bu
aradan 20 - 30 yıl geçiyor, aktifleşiyor. Travma mı diyeyim, sıkıntı-
mı diyeyim, şartlanmamı diyeyim? Ve her köpek havlanmasına
karşı gusül abdesti almak istiyor. Bununla ilgili yüzlerce vaka anla-
tabilirim. Mesela bir başka hastam erkeklerin gözüne baktığında
veya yüzüne baktığında gusül abdesti almak istiyor. Böyle gidiyor
yolda. (hoca başını öne eğerek yürüdü) Neden acaba? Şimdi o ba-
kış arkada bir takım zincirli reaksiyonları getiriyor. Aynı koşullu
şartlanmayla ilintili ama hasta sadece bunun çok mantıksız bulu-
yor ama bu abdest almayınca da huzursuzluğu geçmiyor rahat
edemiyor.
Kursiyer: Reaksiyonun ilk noktası o çünkü. Devamı gelse bakış
yaklaşma onu engellemek için o kombinasyonu gerçekleştirmek gibi
bir şey.
Tahir Özakkaş: Tabi şimdi zihnin yapısını öğrendikçe. Zihninde
hayal edilen ve tasarımlanan şey eğer siz dört beş yaşındaki man-
tıkla kaldıysanız olmuş gibi hissedersiniz ve onu affettirmek için
süperegonun verdiği cezayı temize çıkarmak durumundasınız.
Ceza ve problem ortaya çıkmasın diye bakışlarınızı hiçbir erkeğe
bakmıyorsunuz. Tabi seansa geliyor benim yüzüme bakıyor. Ho-
cam lütfen ben çıkamam artık banyonuzu kullanabilir miyim? Mu-
ayenenin banyosu girdi kullandı. O kadar bulantısı vardı ki orada
duş aldı. Bu iki taraf; bir taraftan kafasındaki cinsel ve seksüel ilin-
tiyi nötralize etmeye çalışırken diğer taraftan da bir başkasının
mahreminde mahremini açarak ilişki devam ettirmiş oluyor aslın-
da.
Kursiyer: Nasıl?
Tahir Özakkaş: Muayenede bir başka erkeğin mahremi olan yerde
bir başkasının evinde soyunarak o bölgeyi kullanarak duş alıyor.
Biliyorsunuz id dürtüsüyle süperego baskısına aynı anda formül
üreten yapıya ego diyoruz. Maksimal savunma ekonomiklik ilkesiy-
le bir taşla iki kuş vurma. Zihninde kurduğu ilişkiyi nötralize edi-
12 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
yor. Hem de aynı anda da ilişkiye devam ediyor. Egomuz çok zeki
arkadaşlar, inanılmaz zekidir. Evet, kursiyer İ.
Kursiyer İ: Travmaların bu anlamda repertuarları gerçekten çok
zengin tabi
Tahir Özakkaş: Kesinlikle.
Kursiyer İ: Zengin olduğu içinde çok sık gün boyunca kronik hal
alıyor. Özelikle bunu psiko-somatik hastalıklarda daha çok görüyo-
ruz. Öyle değil mi?
Tahir Özakkaş: Psiko-somatik hastalıklarda oturur mu koşullu
refleks? Mesela benim bulantı kusmam gibiyse oturur, baş dönme-
siyse oturur. Mesela tansiyon düşüklüğü baş dönmesi, kabızlık,
ishal bunlar herhangi bir şekilde, bir fiziksel nedene bağlı ortaya
çıktıda daha sonra bir korku haline geldi. Civardaki bir uyarılmayla
eşleştiyse (olur) mesela otobüse bindiği birisi ishal oldu ve çok
kötü hissetti kendisini. Otobüse binmek, taşımacılık ve ishal duy-
gusu. Peki ya bu tesadüfen hayatınızda olmaz mı? Olur, benim gibi
abur cubur yemişsinizdir bir otobüse binmeniz velhasıl olmuştur.
Otobüs, dolmuş uzun yolculuk, uçak bir anda karnınızın gurulda-
dığını ve tuvalete çıkacak yer olmadığını fark ettiniz. Eyvah, rezil
olduk dersiniz. Bu işte linklenir. Her otobüse binmede linklenir,
her minibüse binmede..
Kursiyer: Korku.
Tahir Özakkaş: Korku, korkuyla linklenir. Siz direk bu duyguyu
tekrar hissedersiniz. Bunlar davranışsal linklemelerimiz. Davranış-
sal linklemeler. Tabi bunun içerisinde kognisyona giriyor da ben
şimdi oraya girmeyeceğim hepsini saf bir davranış olarak ifade
ediyorum. Buyurun..
Kursiyer G: Az öncekini söylediniz ama o bir yaşantı mı yoksa bir
sosyal öğrenme mi? Doğuştan aldığı telkinlerle mi o bakıştan dolayı
gusül abdestini alıyor?
Davranışçı – Bilişsel Kuram 13
Tahir Özakkaş: Ben o arka planı anlatmadım anlatmayacağımda.
O geçmişte yaşanmış olan
Kursiyer G: Ama somut bir şey herhalde.
Tahir Özakkaş: Şimdi geçmiş de bir yanlış yasaklı bir aşk ilişkisine
girmiştir, bir cinsellik yaşanmıştır. En azından bunu platonik ola-
rak, hayal olarak, fantezi olarak, zihninde geçirmiştir. Ama inanç-
ları gereği böyle bir şey yapmaması gerekir. O her zihnindeki bu
anlamı tekrarladığında günah işlemiş oluyor anlatabildim mi? Yani
bir erkeğe bakmak demek, o sadece bakmak değil. Arkasında
onunla cinsel ilişki kurduğuna dair fantezi var. Bu fanteziyi bilen iç
dünyamız, bilinçdışımız süperego tarafından da sisteme diyor ki
“sen cinsel ilişki kurdun git abdestini alda bari arın” diyor. “Günah,
ortalıkta dolanma” diyor.
Yüz bin kişiyle cinsel ilişkiye girecek halim yok ya. Sokakta gi-
derken onlarca, binlerce insan görüyorum. Halbuki id için zaman
yok, mekan yok. Hatırlatır mısın dakikada yüz kişiyle ilişkiye giri-
yor yüz seferde banyo yapması lazım. Burada da kombinasyon
adedi miktarı vesaire çıkar. Evet, o konuya girmedim üstün geçtim
daha somut şeyler. Eğer sizin ayağınızı şu bahçeden geçerken aya-
ğınızı bir köpek ısırırsa bir daha oradan geçmezsiniz. Daha da ötesi
bu tip ara sokaklar olup, bahçeli olan yerlerde tedirgin geçersiniz,
geçemezsiniz. Bu davranışsal öğrenmeyle ortaya çıkan bir linkleme
veya deprem olayında olduğu gibi bir ufacık sarsıntı, işte bir tren
geçiyor bina biraz sallanıyor veya tır geçiyor deprem diyorsun. Bir
anda tedirginleşiyorsun; davranışsal öğrenme linklenme. Evet,
kursiyer A.R.
Kursiyer A.R: Hocam herhalde geleceksiniz ama sabredemedim.
Tahir Özakkaş: Hay hay
Kursiyer A.R: Mesela sizin otobüse binmenizle ishaliniz arasındaki
linkleme. Mesela ben de olmuyor. Ona benzer bir şey yaşadım ama
14 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
olmadı. Hiç de böyle bir linkleme olmadı. Bunun parametreleri belli
midir? Kim, neye göre olup olmadığını..
Tahir Özakkaş: İşte bu sorudan sonra davranışların bir grubu biz
kognitifçiyiz diyoruz. Aynı otobüse aynı ishal duygularla ikimizde
biniyoruz diyor. Niye bende oluyor da onda olmuyor diyor. Burada
kombinasyon diyor. O ikinci halka. Zaten buradan ayrılıyor. Tam
buradan ayrılıyor bilişsel, davranışçıların ayrıldığı yer..
Kursiyer A.R: Ben türlü bakış açısıyla diyorum ki sizde olup bende
olmayışının yaşlarla ilgili var.
Tahir Özakkaş: Hepsiyle de olabilirde. Esas olarak orada duygu
olarak onu verdiğin anlam. Mesela ben otobüste sıkıştım en kötü
ihtimalle bırakırım derim, hiç umurumda olmaz (sınıfta gülüşme-
ler).
Kursiyer: Ne olacak ki?
Tahir Özakkaş: Öbürü için değil bırakmak, gaz kaçırmak bile
felaket anlamını taşıyan içeride değersizleşmiş dışlanmıştır..
Kursiyer: Anlam
Tahir Özakkaş: Anlam yükleme vardır değil mi? Mesela ben böyle
bir hikaye yaşadım. Ama öyle bir linkleme olmadı. Yine çocuklu-
ğumda ben yazları İstanbul’a geliyordum. İşportacılık yapardım
İstanbul da, Mahmut paşa’da. Hep anlatıyorum. Bir gün Sultan
Ahmet’ten otobüse bindim. Eskiden körüklü kulaklı otobüsler var-
dı. Cağaloğlu ile Sultan Ahmet’le arası çok az. Nasıl karnım gurul-
duyor otobüs kalabalık ter su içinde kaldım kaçırdım kaçıracağım.
Şimdi o arada bir kilometre falanda nerelerde tuvalet var? Onların
camiler geçiyor lanet olası Gülhane parkı geçiyor falan..
Kursiyer: Bir yer yok.
Tahir Özakkaş: Bir yer yok kafamda fisklediğim yer otogar tren
istasyonu. Sirkeci tren istasyonu oraya gelene..
Kursiyer: Uzak
Davranışçı – Bilişsel Kuram 15
Kursiyer: Son durak..
Tahir Özakkaş: Uzak ama başka yer yok. Ne yapacağız? Her yer
öyle kalabalık ki. Kayseri de olsam arka sokağa geçer bırakırım hiç
umurumda değil. Kaç kişide görürse görsün. Ama adam kaynıyor
her yer. Kimse evine almaz ya ağabey sıkıştım bir falan mümkün
değil. Kayseri’ler alırlardı evlerine anlatabildim mi? Sirkeciye gel-
dim. Ben hayatımda bu kadar daraldım, bu kadar sıkıntılandığım
anlar yaşadığımı hiç hatırlamıyorum. İndim oradan koştum istas-
yona. Sirkeci tuvalettin önünde kuyruk var. Ben gireceğim dedim
hiç şakası yok bir daldım. Orada rahatladım, tanrım diyorum ne
müthiş bir şeymiş rahatlamak. Ama bende otobüse binmeme gibi
bir kaygı oluşturmadı. Ama bir başka hastamda “ay bu minibüs çok
kokuyor” dedikleri için bir sonraki durakta inmişti. Çünkü gaz ka-
çırdığını düşünüyordu onda da otobüse binmek. İlk biriktirdiği
parayla kendine ait bir araba aldı. Onun linklemesi farklıydı tabi ki.
Evet, kursiyer İ.
Kursiyer İ: Şimdi buradaki linkleme farklılık aslında, ruhsal olarak
ve biyolojik olarak zaten farklı insanlar. Yani birbirinin kopyası değil
ki.
Tahir Özakkaş: Kesinlikle
Kursiyer İ: Sonuçların farklı olması doğal olanı zaten.
Tahir Özakkaş: Şimdi hayvanlara benzer tepkiler verdiğinizde
benzer sonuçlar alırsınız. Bu sirklerde hayvanları biliyorsunuz bir-
çok hareketler yaptırılıyor, davranışlar yaptırılıyor. Bunlar hepsi
davranışsal koşullu öğrenmelerle, koşullu şartlanmalarla olur. Bir
pozitif istenilen davranışı yaptığında ödüllendirilir, istenmediği
davranışı yaptığında da cezalandırılır. Mesela evde ki kedi ve kö-
peklerin tuvalet alışkanlığında keza aynı davranışsal öğrenmeyle
yapılır. Var mı tuvalet alışkanlığı öğreten köpeklere hiç?
Kursiyer Ö: Kediler kendileri yapıyorlar öğrenmeyi.
16 8. BPT EKİM DERS NOTLARI
Kursiyer: Mesela biz çocuklukta hayvanları sulamaya götürdüğü-
müzde ıslık çalardık.
Tahir Özakkaş: Evet
Kursiyer: O hayvanı suya götürmeyi gerektiği zaman ıslık çaldığı-
mızda o hayvan suya yaklaşırdı.
Tahir Özakkaş: Direk olarak koşullu şartlanma. Islık sesini duy-
duğunda su vakti geldiği için.
Kursiyer S: Hocam ayıların oynaması da koşullu şartlanma.
Tahir Özakkaş: Koşullu şartlanma. Mesela köpeklere ne yapıyo-
ruz. Odaya koyuyoruz her yeri gazete ile kapatıyoruz. Gazete ve
tuvalet linkleniyor mu? Tekrar gazeteleri kaldırıyorsunuz. Hep
gazete alanına yapmaya alıştığı için açık alana yapamıyor. En so-
nunda köşede bir tane gazete bırakıyorsunuz sadece oraya yapıyor.
Kursiyer: Ya da toprak.
Tahir Özakkaş: Veya toprak. O genetiğinde vardır. Direk topraklı
olan alana gider kapatır. Köpekte aynı şekilde toprağı bulunca gi-
diyor toprağa yapıp orayı kapatıyor.
Kursiyer Y: Hocam bir köpek sokakta tuvaletini yaptıktan sonra
betona yaptı. Betona yaptıktan sonra sanki orada toprak varmış gibi
üstünü örtmeye çalıştı.
Tahir Özakkaş: Üstünü örtüyor değil mi. Evet, ne dedin?
Kursiyer S: Aklıma bir örnek geldi.
Tahir Özakkaş: Haydi dinleyelim.
Kursiyer S: Koşullu şartlanma öğrenmeyle ilgili.
Tahir Özakkaş: Bizim bir mikrofon vardı. Oralarda mı uzun vardı
ya.
Kursiyer Ö: Aşağıda herhalde hocam.
Kursiyer S: Anlatayım mı hocam?
Davranışçı – Bilişsel Kuram 17
Tahir Özakkaş: Anlat. Şu mikrofonu al.
Kursiyer S: Hayvanlarla ilgili, insanlarla ilgili değil. Yurt dışında
yine nerede olduğunu hatırlamıyorum. Öğrencimin biri tezi hazır-
lamak için yaz tatilinde okulun futbol sahasına gidiyor. Her gün
düzenli olarak sahada koşuyor. O sırada düdük çalıyor ve sahaya
yem atıyor. Bunu sürekli yapıyor ve kuşlar geliyor yiyor. Sürekli aynı
şeyi yapıyor yaz boyunca. Okul açıldığında okulun futbol takımı maç
yapıyor. Ama yapamıyorlar çünkü sahaya kuşlar dolmuş oluyor.
Hocam böyle bir örneği sizlerle paylaşmak istedim.
Tahir Özakkaş: Çok güzel. Şimdi hayvanlarla ilgili yapılan çalış-
malarda Serigman’ın bir deneyi var. Serigman’ı aranızda duyan
oldu mu? Öğrenilmiş çaresizlik teorisi. O depresyonun teşhisinde
çok önemli bir aşam. Önce şu isimleri bilin; İvan Pavlov, Watson,
Skinner, Thorndike, Serigman.
Burada Watson davranışçılığı çok abartıyor biraz önce ifade et-
tiğim gibi. Diyor ki bana bir bebek verin diyor. Birde üzerine yazın
ne istiyorsunuz kumarbaz mı, rahip mi, rahibe mi, bilim adamı mı,
hırsız mı? Ben onları bu hale dönüştüreyim diyor.
Kursiyer Ö: Ben uzun metraj film yazacaktım bir tane hocam.
Tahir Özakkaş: Evet.
Kursiyer Ö: Başkanın çocuğu oluyordu ve iddiaya giriyordu iki kişi.
Ben diyor atıyorum bunu balerin yaparım, öbürü diyor bilen ne ya-
parım aileye..
Tahir Özakkaş: Kazın ayağı öyle değil tabii. Davranışsal katmanda
yapabilirsiniz. Size gösterirler sonra ne olduğunu. Bu mümkün
değil tabi.
Kursiyer: Zaten anne babalarda bunu yapıyorlar çocuklarına.
Tahir Özakkaş: Anne babalarda bunu yapmaya çalışıyorlar. Ama
hiç yapmaya çalıştıkları şey olmuyor. Toplum mühendisleri de bir
şeyler yapmaya çalışıyor. Yapmak istedikleri o toplumda olmuyor.