423
T.C. GÜMÜŞHANE VALİLİĞİ gezi rehberi / travel guide

gumushanekultur.gov.tr › ...son-hali-sevguldocx.docx?0  · Web viewgumushanekultur.gov.trT.C. GÜMÜŞHANE VALİLİĞİ. gezi rehberi / travel guide. 10. Günümüzdeki Gümüşhane

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

T.C.

GÜMÜŞHANE VALİLİĞİ

gezi rehberi / travel guide

10

Günümüzdeki Gümüşhane

Contamporary Gümüşhane

24

Geçmişten Günümüze Gümüşhane

Gümüşhane From Past to Present

46

Gümüşhane Kültürü

Gümüşhane Culture

68

Yayla şenlikleri

Plateau Festivals

74

Halk Oyunları

Folk Dances

80

Gümüşhane’nin Halk Kıyafetleri

Gümüşhane Traditional Customes

82

Efsaneler

Mythes and Legends

2

86

Gümüşhane’ de Geleneksel El Sanatları

Traditional Handicraft in Gümüşhane

96

Yöre Mutfağı

Cuisine of the Region

114

Yöresel Gıda Üretimi

Regional Food Production

120

Coğrafi Yapı

Geographical Structure

138

Biyolojik Çeşitlilik

Biological Diversity

160

Turizm

Tourism

178

Gümüşhane ili Tur Güzergahları ve Gezilecek Yerler

Gümüşhane City Tour Trajectories and Places to Visit

3

GÜMÜŞHANE

Gümüşhane

Binlerce yıl önce Harşit çayının aktığı vadi ve Kelkit Çayı’nın suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş olan Gümüşhane’de keşfedilecek çok yer, anlatılacak çok öykü var...

Beş bin yıllık köklü geçmişinde pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan, binlerce yıl boyunca kralların, imparatorların, yazarların, sanatçıların yaşadığı

yer olan Gümüşhane, kafkasya ile Anadolu medeniyetlerinin geçiş bölsesinde köprü görevi gören önemli bir coğrafyadır. Tarih boyunca birçok seyyahın, ilim erbanının, edebiyatçının ilham aldığı, yetiştiği, ziyaret ettiği kadim bir kenttir. Gümüşhane, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Anadolu’ya açılan ipek Yolu üzerindedir. Altın ve gümüş gibi yer altı madenlerinin zenginliği ve tarihi ipek Yolu üzerindeki konumu itibariyle beş bin yıllık tarihinde bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu yönü itibariyle pekçok kadim medeniyetin izlerini Gümüşhane’nin her yerinde görmek mümkündür

Gümüşhane’de yaklaşık dört yüz civarında tescilli kültür varlğı (tarihi evler, camiler, köprüler, hanlar, hamamlar, kiliseler, manastırlar, sit alanları, antik kentler) bulunmaktadır. Krom Vadisi, Santa Harabeleri, Satala Antik Kenti ve Süleymaniye Mahallesi önemli antik kentlerimizdendir. Benzer mekanlar Hititler, Asurlar ve Bizanslılar tarafından da kullanılmıştır. Yine Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptrıldığı bilinen Süleymaniye Camii’ni içinde barındıran Süleymaniye Mahallesi (Eski Gümüşhane) mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır.

Bununla birlikte şöhreti ulusal sınırların ötesine taşan doğanın yer altı harikası ‘Karaca Mağarası’, gezi envaterinizde seyrine doyum olmayacak yeni bir sayfa açacaktır. Karaca Mağarası, bilhassa damlataşı oluşumları bakımından oldukça zengindir. Mağara içerisinde, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, org desenli duvarlar, bayrak şekilleri ve perde damlataşları, mağara çiçekleri, mağara incileri, fil kulakları ve traverten havuzları oluşmuştur.

Gümüşhane aynı zamanda Doğu Karedeniz Bölgesi’nin meşhur yaylalarına ev sahipliği yapmaktadır. Şehrin kuzey kesiminde, inci gerdanlığının taneleri gibi dizili duran Kazıkbeli, Güvende, Erikbeli, Kadırga, Zigana, Cami Boğazı, Taş Köprü ve Santa Yaylaları eşsiz peyzaj değerlerinin yanı sıra, doğal klima özelliği ile de siz değerli misafirlerimizi karşılamaktadır.

Gümeşhane mutfağı, yurdumuzun diğer yörelerinde olduğu gibi özel bir lezzet durağıdır. Gümüşhaneli kadınların kınalı elleri zengin lezzetler sunar sofralarda. Bu özel mutfağın lezzet yelpazesini, benzersiz damak zevkini, bu kadim diyarlara yolunuz düştüğünde mutlaka tatmalısınız.

Gümüşhane’yi kısa bir süre zarfında turizm’de hak ettiği konuma getireceğimize ve bu süreçte bu tür yayınların çalışmalarımıza büyük bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Bu vesile ile şehrimizin kültür ve turizm potansiyelini tanıtma konusunda katkı ve desteği olan herkese teşekkür ediyorum.

Yücel YAVUZ

Gümüşhane Valisi.

4

Gümüşhane

In Gümüşhane, which was erected thousands of years ago on the valley where the Harşit brook şow and on the fertile plains irrigated by the Kelkit brook, there are many places to be discovered and many stories to be told...

Gümüşhane, which during its five thousand years' deeply-rooted history, hosted many civilizations and where kings, emperors, authors and artists lived, is an important geography that functions as a passage way between Caucasia and the Anatolian civilizations. It is an ancient city where many travelers, scientists and men of letters were inspired, grew up and visited throughout the history. Gümüşhane is located on the Silk road, which opens to the Eastern Anatolia from the Eastern Black Sea Region. With its richness of subterranean minerals like Gold and Silver and its location on the historical Silk Road, it has hosted many civilizations during its five thousand years' history. Therefore, it is possible to see the traces of many ancient civilizations in all places of Gümüşhane. Gümüşhane approximately has four hundred pieces of registered cultural assets (historical houses, mosques, bridges, hostelries, baths, churches, monasteries, archeological sites, antique cities). The Chromium Valley, Santa Ruins, the Satala Antique City and the Süleymaniye District represent our important antique cities. Similar spaces were also used by the Hittites, the Assyrians and the Byzantines. The Süleymaniye District (the Old Gümüşhane) which hosts the Süleymaniye Mosque known to be erected by Süleyman The Magnificent, is amongst the places that must be seen.

In addition, the nature's subterranean wonder “Karaca Cave”, the fame of which exceeds national borders, will open a new and insatiable page in your travelling inventory. The Karaca Cave is especially rich for dripstone formations. Stalactites, stalagmites, columns, org designed walls, şag shapes and curtain dripstones, cave şowers, cave pearls, elephant ears and travertine pools have formed inside the Cave.

Gümüşhane also hosts the famous plateaus of the Eastern Black Sea Region. In addition to unique landscape values like the Kazıkbeli, Güvende, Erikbeli, Kadırga, Zigana, Cami Boğazı (the Mosque Strait), Taş Köprü (the Stone Bridge) and Santa Plateaus, which are sequenced on the city's northern section like pearl-necklace, the city also welcomes you, our valuable guests, with its natural air-conditioning feature.

The Gümüşhane Cuisine is a special savor stop, just like other regions of our country. The hennaed hands of the Gümüşhane ladies offer unique savors to dining tables. When you visit these ancient places, you should experience the savor range of this special cuisine and the unique palatal delight it offers. I believe that shortly, we will excel Gümüşhane to its merited position in tourism and that during this phase, such publications will greatly contribute to our studies. On this opportunity, I would like to thank everyone for their contribution and support they provide for introducing our city's culture and tourism potential.

Yücel Yavuz

Gümüşhane Valisi

Governor of Gümüşhane

5

GÜMÜŞHANE

GÜNÜMÜZDEKİ GÜMÜŞHANE

CONTEMPORARY GÜMÜŞHANE

Günümüzdeki Gümüşhane

Gümüşhane, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin iç kesiminde, il merkezi denize 100 km mesafede yer alır. Doğusunda Bayburt, Batısında Giresun, Kuze-yinde Trabzon, Güneyinde Erzincan illeri ile çevrilidir. İl merkezi denizden 1.153 m yükseklikte olup, Harşit Çayı’nın iki yakasında vadi boyunca uza-nan bir yerleşimdir. Abdal Musa Tepesi en yüksek zirvesi olup, 3.331 m rakımdadır. İlin, merkez ilçeyle birlikte altı ilçesi vardır.

Contemporary Gümüşhane

Gümüşhane is situated in the inner parts of the Eastern Black Sea region and the city center is 100 km away from the seaside. Gümüşhane is surrounded by Bayburt on the east, Giresun on the west, Trabzon on the north and Erzincan on the south. The city center is situated at an elevation of 1 153 meters and lies at two sides of Harşit River on a valley. Abdal Musa Hill, the highest point of the city, is 3 331 meters high. The city has a total of six provincial districts including the district of the city center: city center, Kelkit, Köse, Kürtün, Şiiran and Torul.

8

Yerleşim

Settlement

İlçe Merkez Nüfusu

Population of theurbanprovince

Köyler Nüfusu

Population of thevillages

Toplam

Total

Belediye Sayısı

Number ofmunicipalities

Mahalle Sayısı

Number ofdistricts

Köy Sayısı

Number of villages

Merkez

28.028

9.756

37.784

3

19

92

Kelkit

13.219

28.445

41.664

7

20

77

Köse

3.299

3.971

7.270

2

7

13

Kürtün

2.901

9.493

12.394

2

7

70

Şiran

7.511

11.084

18.595

2

11

30

Torul

5.823

7.295

13.118

2

11

36

TOPLAM

60.781

70.044

130.825

18

75

318

TOTAL

Kelkit

1.412 rakımda bulunan Kelkit, doğusunda Köse, Batısında Şiran, Kuzeyinde Gümüşha-ne’nin merkez ilçesi, Güne-yinde Erzincan ile çevrilidir. Genellikle düz bir arazi yapı-sına sahiptir. Tarıma elverişli; Özlüce Vadisi ve Koşmaşat

Vadisi bulunmaktadır. Kelkit Çayı, Çimen Dağları’ndan çıkan ve Yeşilırmak’ı besleyen en büyük koldur.

Kelkit, iklim olarak Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında bir iklim geçişi teşkil eder. Yazları kurak, kış ve bahar ayları yağışlı geçer.

Ekonomide büyük yeri tarım ve hayvancılık kaplar. İlçede genel olarak mera hayvancılığı yapılmakta ise de, son yıllarda ahır besiciliğine yönelik hayvancılık yapılmaya başlanmıştır.

İlçede el sanatları olarak ‘zilli kilim’ üretilmektedir. Zilli kilimlerin tarihi Orta Asya’ya dayanmaktadır. Kilimden günümüzde tek parça halinde çok büyük ebatta üretilmelerine rağmen seccade kilimleri de çok nadir örneklerdendir. Zilli kilim dokumacılığı heybe, yastık, yolluk, duvar süsleri, nazarlık, isimlik, seccade olarak üretilmektedir. İlçenin simgesi haline gelen zilli kilim dokumacılığı da son yıllarda istihdam ve hediyelik ürün olarak büyük önem arz etmektedir.

Kelkit

Kelkit, at an elevation of 1 412 is surrounded by the provincial districts of Köse on the east, şiran on the west, the city center of Gümüşhane on the north and Erzincan on the south. It has a general şat soil structure. There are agriculturally

9

GÜMÜŞHANE

rich valleys like Özlüce valley and Koşmaşat valley. Kelkit River, originating from Çimen Mountains, is the biggest branch feeding Yeşilırmak River.

The climate of Kelkit has a transitory characteristic between Eastern Black Sea and Eastern Anatolia regions. The summers are dry, whereas winters and springs and falls are rainy.

Agricultural and pastoral economy occupies an important place in the economy of the district. Even though in the district, generally cattle breeding is practiced, lately there is also breeding in stables.

In the provincial district of Kelkit , as handicrafts ‘zilli kilim (carpets with bells)’ are produced. The history of these carpets go back to Central Asia. Even though nowadays these carpets are produced in big sizes, there are also few examples of prayer rugs. Zilli kilim weaving of today produce different products like carpetbags, pillows, rugs, wall ornaments, evil eye beads, name plates and prayer rugs. Zilli kilim had become the symbol of the district and lately had started occupying an important place both for providing employment and for producing souvenirs of Kelkit.

Köse

Cumhuriyet Dönemi’nde Gümüşhane'nin il yapılma-sının (1924) ardından Kelkit Kazası’na bağlı bir bucak merkezi haline getirilmiştir. Köse, 1954 yılında belediye, 3392 sayılı kanunla da 19.06.1987 tarihinde ilçe olmuştur. Salyazı Beldesi ve köylerin kuruluşları konu-sunda da kesin bilgilerin

bulunmamasına rağmen, Türk kültürünün dışında daha önce yaşamış olan milletlere ait iz ve eserlere rastlamak mümkündür.

Köse, Gümüşhane il merkezinin Güneyinde olup, 39-40. boylamlar ile 40-41. enlemler arasında yer alan Kelkit Çayı Vadisi’nde kurulmuştur. Kuzeyde Gümüşhane il merkezi, Doğuda Bayburt il merkezi, Batıda Kelkit ve Güneyde Bayburt ili ve Kelkit ilçesi yer almaktadır. Deniz seviyesine göre ortalama yüksekliği 1.650 m civarında olup, yüzölçümü 500 km2'dir.

Köse, iklim olarak Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında bir iklim geçişi teşkil eder. Yazlar kurak, kış ve bahar ayları yağışlı geçer. İlçenin ekonomisinde büyük yeri tarım ve hayvancılık almaktadır. Bunun yanı sıra nakliyecilik ve yolcu taşımacılığı, ticaret ve madencilikte belli ölçülerde yapılmaktadır.

10

Köse

In the Republican period, when Gümüşhane becomes one of the cities of the Republic in 1924, Köse became a subdistrict as a part of the Kelkit disterict. Later on, Köse became a municipality in 1954 and became a provincial district by the law no 3392 on 19 June 1987.

Even though we do not have detailed information about the formation of Salyazı resort and the villages, we see traces of different cultures, not only belonging to the Turkish culture.

Köse, is situated on the south of the city center, on the Kelkit River Valley between 39.-40 longitude and 40-41 latitude. On the north there is Gümüşhane city center, on the east there is Bayburt city center, on the west there is the province of Kelkit and on the south there are the city of Bayburt and the province of Kelkit. It has an average altitude of 1 650 meters and an area of 500 km2.

The climate of Köse has a transitory characteristic between Eastern Black Sea and Eastern Anatolia regions. The summers are dry, whereas winters and springs and falls are rainy.

Agriculture and cattle breeding occupie an important place in the economy of the district. Besides, transportation of goods and passengers, commerce and mining are also practiced.

Şiran

Şiran, Gümüşhane’nin en eski ilçelerinden biridir. Evliya Çelebi’nin Seyahatname-si’nden öğrendiğimize göre ilçe merkezi Erenkaya Köyü’nde iken, 1800’lü yıllar-da bugünkü ilçe merkezine taşınmıştır. Şiran, Farsça bir kelime olup, ‘aslanlar’ anla-mına gelmektedir. 1921 yılın-da bağımsız sancaklar il

olunca, Gümüşhane Bağımsız Sancağı da il oldu. 1925’te Şiran ilçe statüsü aldı. İlçe deniz seviyesinden 1.311 m yükseklikte olup, 992 km2 alanı kapsar.

İlçenin kuzeyinde bulunan Tersun Dağları, doğudan Batıya doğru uzanır. Güneyinde Çimen Dağları, Doğusunda Çilhoroz Dağı ile üç tarafı kapalı açık hilal gibi görünmektedir. İlçenin en önemli akarsuyu Kelkit Çayı’dır. Kelkit Çayı, ilçenin Doğu - Batı doğrultusunda, Güney yönünden geçer. Ayrıca Akbulak Deresi, Yukarıkulaca Deresi, Yeşilbük Deresi, Karaca Suyu, Zunzurt Suyu, Kelkit Çayı’na karışan akarsulardır.

11

Krom Vadisi

Krom Valley

GÜMÜŞHANE

İlçenin iklimi; Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgeleri iklimi arasında bir geçiş iklimi özelliği arz etmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer.

İlçede, el sanatları olarak bütün köylerinde el tezgâhlarında dokunan ‘ala kilim’ yöremiz el sanatları içinde önemli bir yere sahiptir. Ala kilimin iğmeleri keçi kılından, örgüsü yünden, tabii kök ile boyanmış yün ipliklerden olup, çeşitli model ve motiflerden, ağaç tezgâhlardan genel olarak 1,5 x 3 ve 3 x 4 ebatlarında dokunmaktadır.

Şiran

Şiran is one of the oldest provincial districts of Gümüşhane. We learn from Travelogue of Evliya Çelebi that the center of the district was Erenkaya village but it has moved to today’s center in the 1800s. fiiran is a Persian word literally meaning ‘lions’.

When the independent communes became cities in 1921, Gümüşhane also became a city. In 1925 şiran had gained the status of province. The district has an altitude of 1311 meters and covers an area of 992 km2.

Tersun Mountains at the north of the provincial district lie from east to west. The province looks like a crescent with three closed sides: with Çimen Mountains on the south, Çilhoroz Mountain on the east. The most important river of the district is Kelkit River. Kelkit River runs east-west direction on the south. Other rivers that run into Kelkit River are Akbulak river, Yukarıkulaca river, Yeşilbük river, Karaca Water and Zunzurt Water.

The climate of the district has a transitory characteristic between Eastern Black Sea and Eastern Anatolia regions. The summers are dry, whereas winters and springs and falls are rainy.

‘Ala kilim’ that are produced in handlooms in all villages of the district has an important place among handicrafts of the region. Ala kilim carpets that have different models and motifs have usually a size of 1,5x3 and 3x4.

Torul

Trabzon - Gümüşhane - Erzurum karayolu üze-rinde bulunan ve MÖ kurulduğu anlaşılan To-rul, tarihi öneme haizdir. IV. Haçlı Seferi sırasında Trabzon’u ele geçiren Ce-nevizliler, Torul’u da ala-rak ilçenin birçok yerinde kaleler ve haberleşmede kullanılan ateş kuleleri

14

inşa etmişlerdir. Torul Kalesi de bunlardan birisidir. Orta Khaldiya olarak anılan Torul madenleri ve ormanlarıyla ün yapmış olup sarp ve geçit vermeyen kayalıkları nedeniyle sığınma yeri olmuştur. Sellay Clavijo, yörede eşkıyalar tarafından yollarının kesildiğini ve yolculardan zorla para alındığını anlatmaktadır.

Bölgede, Türkler ilk defa 1048 yıllarında doğudan gelen Türkmen kitleleriyle görülmüştür. Orta Asya’dan başlayan kitle halindeki göçler münasebetiyle çeşitli Türk oymakları genellikle batıya doğru ilerlemişlerdir. Bölgeye gelen ilk Türk boyu Çepniler’dir. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’in kuzeydoğu seferi sırasında otağını Torul’da kurmasına izafeten önceden Ardasa diye anılan ilçeye, Torul denmeye başlanmıştır.

19. yüzyılın ilk senelerinde yazıldığı anlaşılan Osmanlı Devleti’nin idari taksimatına dair bir defterde Gümüşhane’nin nahiyesi olarak gösterilmiştir. 1886 tarihli salnamede Torul, Gümüşhane Sancağı’nın kazası olmuştur. 1890’da Trabzon’un kazası olarak gösterilen Torul’da, 1893’de yapılan sayım sonuçlarına göre 36.137 kişi olup Gümüşhane Sancağı’nın en büyük kazasıydı. Cumhuriyet Dönemi’nde Gümüşhane’ye bağlı bir ilçe merkezi olmuştur.

Gümüşhane’nin merkez ilçesinin batısında yer alan Torul, kuzeyinde Trabzon, güneybatısında Giresun ile batıda Kürtün, güneyinde şiran ile komşudur. Harşit Çayı kenarında ve Trabzon - İran Transit Yolu üzerinde kurulu olan ilçe, dağlık bir arazi yapısına sahiptir. İlçenin yüzölçümü; 1049 km2 olup, denizden yüksekliği ise 950 m’dir.

İlçede, iklim olarak Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında bir iklim geçişi teşkil eder gibi görünse de son yıllarda yapılan Torul Barajı etkisiyle ilçede daha çok Karadeniz Bölgesi’nin iklim tipi hüküm sürmektedir.

Geniş ve zengin ormanlara sahip Torul’da, ormancılığın köylünün iktisadi hayatında önemli rolü vardır. İlçede kısıtlı olarak hayvancılık, halkın geçim kaynaklarında önemli yer tutar.

İlçenin büyük bir alanının ormanlarla kaplı olması nedeniyle, yöre insanının el sanatlarına yatkınlığı ağaç işlemeciliğini gündeme getirmiştir. İlçede yayık, kova, külek, sofra, kaşık ve oklava gibi el sanatları evlerde kurulu bulunan küçük atölyelerde imal edilmektedir.

Torul

Torul, situated on the highway Trabzon – Gümüşhane – Bayburt – Erzurum, has a historical importance since it was founded before JC. When Genovans captured Trabzon during the Fourth Crusade, they also captured Torul and built many castles and fire towers used for sending information of which Torul Castle is an example. Torul, called as Central Khaldiya was famous for its mines

15

GÜMÜŞHANE

and its forests and since it had steep and unpasseable rocks, it had become a place of refuge. Sellay Clavijo tells that in the region bandits used to interrupt the voyages and collected money by force from the passengers.

The first Turks arriving at the region are the Turkmens coming from the east in 1048. With the migration şow from Central Asia, Turkish tribes had generally migrated to westward. The first Turkish tribe which arrived in the region were the Çepnis. The district which was called as Ardasa started to be called as Torul after the Sultan of the Selcuks Tugrul Bey halted at the district.

In an official administrative Ottoman notebook written in the beginning of the 19th century, the district was referred to as the district Gümüşhane. In an official document dating back to 1886, Torul is written as district of the Gümüşhane. In 1890 however, Torul was a district of Trabzon whereas according to census results of 1893 it had a population of 36 137 people and it was the biggest district of Gümüşhane. In the Republican era, it had becoma a district of Gümüşhane.

Torul lies on the west of the city center of Gümüşhane, on the north of Trabzon, on the southwest of Giresun and on the west of Kürtün and on the south of şiran. The province is situated on the edges of Harşit River and on the Trabzon-fiiran Transit Road and has a mountaneous structure. It covers an area of 1049 km2 and has an altitude of 950 meters.

Even though the district seems to have a transitory characteristic between Eastern Black Sea and East Anatolian climates, after the activation of the Torul Barrage, there is the inşuence of the Black Sea region climate.

Torul has wide and rich forests and forestry has an important place in the economic life. Animal husbandry, even though it is much more limited has also an important place in the district’s economy.

Since an important part of the district is covered by forests, main handicraft of the people of the region is wood embroidery. Objects like buckets, dining tables, spoons and rolling pins are made in small ateliers in the houses.

Kürtün

İlçe ile ilgili özel olarak, arkeolojik araştırmalar yapılmamış olmakla birlikte, Kürtün çevre-sinde görülen kale ha-rabeleri ve zaman za-man tarım çalışmaları sırasında yeraltından çıkarılan harabe bina kalıntıları dikkate

16

alındığında, bu yörede yaşam, milattan önceki yıllardan beri var olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Hitit Devleti’nin yıkılışından sonra Urartu hâkimiyetine girdiği tahmin edilmektedir. Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde, Trabzon Sancağı sınırları çiziminde, Kürtün ismine rastlanılmaktadır.

Çeşitli tarihi kaynaklarda Kürtün, 1461 yıllarında beylik olup ilk Osmanlı - Akkoyunlu Antlaşması’yla (Yassı Çimen Antlaşması), iki devlet arasında tampon bölge olarak kaldığı belirtilmektedir.

Kürtün’ün, Osmanlılar zamanındaki ismi Kürtün Cezere olup Cezere denilen yerin Kürtün bölgesinin idare merkezinde bir kale olduğu, Sinan Bey’in Trabzon’daki ‘Kulaklı Çeşme’ kitabesinden anlaşılmaktadır.

Fatih’in Trabzon’u 1461 yılında fethinden sonra, Gümüşhane ile birlikte Trabzon’a bağlanmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde, Gümüşhane’nin 1925 yılında müstakil il olması sonucu olarak Kürtün de, Torul’a bağlı olarak Gümüşhane’ye bağlanmıştır. Daha sonraki yıllarda ilçe statüsünü kazanmıştır. Kürtün’ün kuzeyinde Giresun’a bağlı Çanakçı ilçesi, kuzeydoğusunda Trabzon İli Maçka, Şalpazarı ve Tonya ilçeleri, doğusunda Torul ilçesi, güneyinde ise Giresun’a bağlı Alucra, batısında Doğankent ilçesi yer alır.

İlçede, iklim olarak Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında bir iklim geçişi teşkil eder gibi görünse de, son yıllarda yapılan Kürtün Barajı etkisiyle, ilçede daha çok Karadeniz Bölgesi’nin iklim tipi hüküm sürmektedir.

İlçenin ekonomisinde tarım ve hayvancılık kısıtlı olarak yapılmaktadır. Son yıllarda ise Kürtün Baraj Gölü’nde kafes balıkçılığı gelişmeye başlamıştır.

İlçede, el sanatları olarak ‘ipek halı’ üretilmektedir. İpek halı dokumacılığı, 1980 yılından sonra İzmit ve çevresinde oturan yöremiz insanları tarafından ilçemizde oturan vatandaşlarımıza öğretilmesi yoluyla başlamış olup, ilerleyen zamanlarda İlçe Halk Eğitim Merkezi’nce açılan kurslarda daha yaygın hale gelmiştir. Yörede, ipek halı dokumacılığı hemen hemen her evde yapılabilmektedir. İpek halı dokumacılığı için halı tezgâhı, makas, kirkit gibi araçlar gereklidir. 60 x 120 cm’lik bir halı için 4 kg ipek ipi kullanılmaktadır. Bir halı iki kişi tarafından iki ayda dokunabilmektedir.

Diğer yandan, ilçenin büyük bir alanının ormanlarla kaplı olması nedeniyle, yöre insanının el sanatlarına yatkınlığı ağaç işlemeciliğini gündeme getirmiştir. İlçede, ağaç işlemeciliğinin yanında demir işleri, örgü işleri ve sarı işleri el sanatları da yapılmaktadır. Üretilen bu eşyalar turistik bölgelerde, yayla şenliklerinde ve yöre pazarlarında doğrudan tüketiciye sunulmaktadır.

17

GÜMÜŞHANE

Kürtün

Even though archeological studies were not conducted in the region, the existence of castle ruins and the foundings of the building ruins founded during agricultural activities make us presume that there was settlements in the district before JC. It is thought that the district came under the rule of Urartu after the fall of the Hittites. During the Ottoman Empire, in Fatih the Conqueror’s tinme for example, there is the name of Kürtün in the scetches demonstrating Trabzon province.

In several historical sources, it is stated that in the years 1461 Kürtün was a Principality and that with the first Ottoman- Akkoyunlu Treaty ( Yassı Çimen Treaty), it stayed as a buffer zone between the two states.

The name of Kürtün during the Ottoman Empire was Kürtün Cezere and Cezere was a castle in the administraton of Kürtün region.

After Fatih the Conqueror conquers Trabzon in 1461, the district of Kürtün also alongside with Gümüşhane is annexed to Trabzon. In the Republican era, in 1925, Gümüşhane became a city and Kürtün alongside with Torul were annexed to Gümüşhane. In the following years, Kürtün gained the district status.

On the north of Kürtün, there is Çanakçı district of Giresun, on the northeast there are Maçka, Şalpazarı and Tonya districts of Trabzon; on the east there is Torul district; on the south there is Alucra district of Giresun and on the west there is Doğankent district.

Even though the district seems to have a transitory characteristic between Eastern Black Sea and East Anatolian climates, after the activation of the Kürtün Barrage, there is the inşuence of the Black Sea region climate.

Agriculture and cattle breeding have a limited place in the district’s economy. Lately there is fishing in the Kürtün Barrage Lake.

The main handicraft in the region is ‘silk carpet’. Silk carpet weaving first started after 1980s when the people of the region living in Izmit and Izmit’s surroundings taught it to the people living in the district. It had been generalized with the opening of the courses at People’s Education Center of the district. Silk carpet weaving is done nearly at each house in the region. For silk carpet weaving, tools like a carpet counter, scissors, kirkit are necessary. For a carpet size 60 x 120 cm, 4kg of silk is used. A carpet is woven in a period of two months by two people working at the same time on the same carpet.

Since an important part of the district is covered by forests, the main handicraft of the people of the region is wood embroidery. A part from wood embroidery, there are several handicrafts like iron works, knit works and yellow works. These products are offered directly to customers in touristic regions, plateau festivals and regional markets.

18

GÜMÜŞHANE

ULAfiIM OLANAKLARI / TRANSPORTATION OPPORTUNITIES

Diğer fiehir Merkezlerine Ulaşım / Distance from other city centers

Trabzon : 100 km

Rize

: 175 km

Ordu

: 279 km

Giresun : 235 km Bayburt : 78 km Erzincan : 145 km

Samsun : 371

km

Kelkit: 71 km.

Erzurum: 202

km

Köse: 46 km

İstanbul : 1.108 km

Şiran: 101 km

Ankara

: 788

km

Torul: 20 km

‹zmir

: 1.368 km

Kürtün: 55 km

İlden ilçelere, ulaşım karayoluyla sağlanmaktadır.

The transportation from the city center to the provinces is done by highway.

Şehirler Arası Otobüs İşletmeleri

Inter-city bus companies, telephones and timetables

METRO TURİZM

0(456) 213 28 28, 213 28 14

12.00 İstanbul

12.30 Bursa Yalova

17.30 Samsun - Ankara - Eskişehir - Kütahya

LÜKS GÜMÜŞHANE

0(456) 213 29 29,

213 44 29,

444 29 29

07.30 Erzincan

11.30 İstanbul

12.30 Bursa

11.00 - 11.30 - 12.30 - 16.30 -17.30 Samsun

16.30 İstanbul

17.30 Ankara

ULUSOY

0(456) 213 17 64 11.00–16.00 Trabzon 21.00 Samsun

08.30–13.30–19.30 Erzurum

GÜMÜŞVADİ

0(456) 213 81 21 Gümüşhane’den 06.00 – 20.00 saatleri arasında her saat başı Trabzon’a hareket Trabzon’dan

07.00 – 21.00 saatleri arasında her saat başı Gümüşhane’ye hareket.

At each hour from 6 a.m. till 8 p.m., there is a bus from Gümüşhane to Trabzon and from Trabzon from 7 p.m. till 9 p.m. there is a bus to Gümüşhane.

TURAY

0(456) 213 17 59

12.00 Sivas – Kayseri – Adana - Mersin

15.00 Osmaniye, ‹skenderun

17.00 Diyarbakır - Mardin

20.00 Malatya - Gaziantep

20

AYDOĞAN

0(456) 213 44 44

19.00 Trabzon - Samsun

22.00 Trabzon - Samsun

22.00 Iğdır - Doğubeyazıt

01.30 Erzurum - Kars

VANGÖLÜ

0(456) 213 44 44, 213 73 23

17.30 Trabzon – Rize - Hopa

23.00 Erzurum – Ağrı - Van

00.30 Erzurum – Ağrı - Van

22.00 Samsun

CİZRE NUH

0(456) 213 73 23

07.00 Trabzon - Rize

17.00 Diyarbakır-Mardin-Cizre

KANBEROĞLU

0(456) 213 56 46 15.30–21.00 Trabzon 11.30–19.30 Erzurum 21.00 Samsun

HAS BİNGÖL

0(456) 213 56 46

17.30 Erzurum - Urfa

BAYBURT TUR

0(456) 213 56 46 Trabzon - Bayburt

IĞDIRLI TURİZM

0(456) 213 56 29

21.00 Erzurum - Iğdır

ÖZLEM BİNGÖL TURİZM

0(456) 213 56 29

17.30 Erzurum – Bingöl – Diyarbakır - Mardin

ERZİNCAN ÖZLEM

0(456) 213 17 64

10.30 Trabzon

13.30 Şiran

OTOGAR EMANET

0(535) 312 96 45

Hava Yolu Ulaşımı:

Şehirde hava limanı ulaşımı yoktur. En yakın hava alanları:

Airway:

There is not an airport in the city. The nearest airports are:

Gümüşhane -Trabzon: 100 km Gümüşhane -Erzincan: 148 km Gümüşhane -Erzurum: 210 km

Demir Yolu Ulaşımı:

İl de Demiryolu bulunmamaktadır. En yakın Demiryolu:

Gümüşhane - Erzincan: 148 km.

Railway:

There is no railway possibility in the city. The nearest railway is in Erzincan:

Gümüşhane – Erzincan: 148 km.

21

GÜMÜŞHANE

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GÜMÜŞHANE

GÜMÜŞHANE FROM PAST TO PRESENT

Tarih

Gümüşhane, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin iç kesiminde denize 100 km mesafede yer alır. Doğusunda Bayburt, batısında Giresun, kuzeyinde Trabzon, güneyinde Erzincan illeri ile çevrilidir. İl Merkezi denizden 1.153 m yükseklikte olup, Harşit Çayı’nın iki yakasında vadi boyunca uzanan bir yerleşimdir. İlin toplam yüzölçümü 6.575 km2’dir. Merkez ilçesiyle birlikte 6 ilçesine bağlı 323 yerleşim birimi bulunmaktadır.

Doğuda, Bizer ve Muşkilerin yaşadığı Skidides ile batıda Pariyadres Dağları’na uzanan ve güneyde Satala (Sadak) Ovası ile çevrili Gümüşhane’de tam bir kavimler mozaiği oluşmuştur. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular ancak M.Ö. 3000 – 2000 yılları arasına tarihlenen ilk Tunç Çağı’nın aydınlatılmasına yardımcı olmaktadır. Gümüşhane bulunduğu coğrafi konum itibariyle tarihisel olaylar karşısında daima tampon bölge olarak kalmıştır.

Gümüşhane yöresinin Azzi Ülkesi adıyla, güneyinden Suşehri’ne kadar uzanan topraklarına ise Hayaşa Ülkesi olarak anıldığı, Hititler zamanında zenginlik kaynağı yine gümüştür. Hititler alışverişte değer ölçüsü olarak gümüşü kullanıyorlardı.

22

Hitit İmparatorluğu, gerek batıdan gelen Frigllerin ve gerekse kuzey komşuları Kaşkarların saldırıları sonucu zayışayınca, Urartular bölgeye hâkim oldular (MÖ 860). Asurluların zayıfamasından da faydalanan Urartular, bölgedeki nüfuzlarını artırdılar. Aynı yıllarda, Ege adalarında ticaretle uğraşan Argonotlar ‘Konuk kabul etmeyen hırçın deniz’ diye tabir ettikleri Karadeniz’in madenleriyle ünlü yöresine koloniler kurdular (MÖ 756). Böylece Gümüşhane yöresi madenleri de uygarlığa açılmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Urartu kültürü ve maden işçiliği Argonotlar aracılığıyla Ege adalarına dek yayıldı.

MÖ 560’lı yıllarda Medler, Gümüşhane yöresine yerleştiler. Ancak Medler yine aynı sülaleden gelen Ahamemiş Sülalesi’nden II. Kiros’ın (Kuraş) başkaldırısı ile yıkılmış ve MÖ 550’de Pers Krallığı kurulmuştur. Gümüşhane’de bu sınırlar içinde olup yılda 300 gümüş talen vergi ödemekle yükümlü tutulmuştur. Persler, Yunanlılarla yaptıkları savaşlarda yöre insanını da kullanmış, nitekim Kserkes’in MÖ 480’de Yunanistan’a yaptığı sefere Khalip (Khaledi-Haldi=Gümüşhane, Trabzon ve çevresinde yaşadığı belirtilen halk) askerleri de katılmıştır. Heredot, bu seferde Khaliplerin küçük kalkanlar, kısa mızraklar ve

eğri kılıçlarla donandığını yazmaktadır. Bazı Heredot

kaynaklar ise bu sefere Çoruh Havzası’nda

yaşayan Muşkillerin katıldığını kaydederler.

İmparator II. Artakserkses Dönemi’nde (MÖ 400), bölgeyi güneyden kuzeye dolaşmış olan tarihçi Ksenefon ise, Pers Ordusu’nda paralı askerlik yapan Makedonyalıların Babil yöresinde Karduklar’a yenildiklerini, daha sonraki geri çekilme sırasında Gümüşhane yöresinden de geçtiklerini yazmaktadır.

M.Ö 350’lerde zayıfamaya başlayan Pers İmparatorluğu’na, Makedonya Kralı Büyük İskender son verdi (MÖ 334 ve 331). İskender orduları Gümüşhane yörelerine kadar uzanamadılar. Yöre bu yüzden MÖ 4. yüzyıl başında siyasal bir boşluğun içine düştü. Büyük İskender’in hâkimlerinden Flikos’un Gümüşhane’de gümüş madeni bulması üzerine buraya önem verdiği söylenir. Ege adalarından biri olan Kios Adası’nın tiranı Mitridates Ktistes, doğuda İris (Yeşilırmak) ve Lykos (Kelkit) Havzası’na dek uzanan toprakları ele geçirdi (MÖ 301). Pontos Krallığı’nın kurucusu olan I. Mitridates, öldükten sonra yerine oğulları geçti. Savunma üstünlüğünü korumak için yüzlerce kale yapıldı. Ordunun zor duruma düştüğü zamanlarda da bu dağlık bölgeye iyi bir saklanma yeri oluyordu. Pontos Krallığı’nın üstünlüğü Kerona Savaşı’nda sarsılınca iç çalkantılar başlamış, Lykos (Kelkit) yakınlarındaki Kabira dolaylarında Romalılarla yapılan

23

GÜMÜŞHANE

ikinci büyük savaşta da yenilince Gümüşhane dağlarına çekilmişlerdir. Yöredeki Roma hâkimiyeti MÖ 20 yılında başlamış ve MS 395’lere kadar devam etmiş. Kavimler göçü neticesinde Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılınca Gümüşhane yöresi Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmıştır.

Bizans İmparatorluğu Dönemi’nde, Gümüşhane yöresi de Bizans - Hazar askeri işbirliğinde önemli rol oynamıştır. Kral Jüstinyen zamanında Keçi Kalesi (Kale Bucağı’nda) onartılmıştır.

Roma ve Bizans dönemlerinde yörede kurulu kente Argyropolis adı verilmiştir. Yöredeki savaşların asıl sebepleri tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması ve madenleri ile ün yapmış olmasıdır. 7. ve 8. yüzyıllarda bölge birkaç defa el değiştirmiştir.

Halife Hz. Ömer zamanında (634-644) Erzincan ve Erzurum Arapların eline geçince, Gümüşhane’ de bu egemenliği tanıdı. Halife Hz. Osman zamanından Emevi ve Abbasilere kadar olan dönem içerisinde el değiştiren yöre, Çağrı Bey’in 1016 yılında Anadolu’ya yaptığı ilk akın sırasında Türklerin yurdu olmuştur.

1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra yöre Selçuklu egemenliğine girmiş. Son olarak da 1467‘de Akkoyunlular yörede egemen olmuşlardır.

1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğu’na son vermesiyle bölgede Osmanlı etkisi görülmeye başlanmıştır. Gümüşhane, Trabzon Rum İmparatorluğu’nun fethedilmesinden sonra Osmanlı hâkimiyetine girmiş ve bu hâkimiyet 1461 ‘den 1467’ye kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra Gümüşhane Akkoyun-lular’ın hâkimiyetine girmiştir. Bu hâkimiyet 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet ile Uzun Hasan arasında vuku bulunan Otlukbeli Savaşı ile sona ermiştir.

Fatih Sultan Mehmet

Gümüşhane, hiç kuşkusuz tarihi süreç içerisinde günümüze dek önemini kaybetmemiş bir yerleşim yeridir. Gümüşhane adı Türkçe ‘gümüş’ ve Farsça ‘hane’ kelimelerinden oluşmaktadır. Zengin altın ve gümüş madenlerinden dolayı Gümüşhane adını almıştır. Kent’in Romalılar döneminde ki adı ‘gümüş yeri’ anlamına gelen Arjiopolis idi. Evliya Çelebi ise Kenti ‘Gümüş şehri’ olarak anmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde, Gümüşhane’de bulunan gümüş madenleri

24

işletmeye açılmıştır. Eski Gümüşhane’nin bulunduğu mevkide darphanelerde imparatorluk hazinesinin 1/6’sını temin eden gümüş sikke basılmıştır.1894 yılında madencilere tanınan imtiyazların kaldırılması, altın ve gümüşün daha ileriki cevherlerine teknik yetersizliklerden dolayı ulaşılamaması gibi nedenlerle birlikte maden ocakları kapanmıştır. Zaman içerisinde yerleşim eski canlılığını yitirmiş, kent 1920’lerden sonra bu günkü yerleşim alanına taşınmıştır.

History

Gümüşhane is situated in the inner parts of the Eastern Black Sea region and the city center is 100 km away from the seaside. Gümüşhane is circled by Bayburt on the east, Giresun at the west, Trabzon on the north and Erzincan on the south. The city center is situated at an elevation of 1 153 meters and lies at two sides of Harşit River on a valley. The total area of the city is 6.575 km2. There are 323 settlement units in the city belonging to 6 provinces (including the city center).

Gümüşhane which goes till Skidides in the east and till Pariyadres Mountains in the west and which is surrounded by Satala Ova in the south, had been a real mosaic of different tribes and civilizations. The researches done in the region shows that the history of the region goes back to the years 3000-200 BJC. Because of the geographical position of Gümüşhane, it had always been a buffer zone.

During the Hittites, the region of Gümüşhane was famous for its silver and for the Hitities silver was a source of wealth and also they were using silver as a standard of value.

When the Hittites was weakened by the assaults of Phyrgia and their northern neighbors Kaşkarlar, Urartus had taken over the region in 860 BJC. Urartus, taking advantage of the weakening of Assyrians had increased their power and inşuence over the region. It is in these years that Argonots who used to do trade in Aegean islands created colonies in the region of Black Sea that they used to call as “Harsh sea that did not accept guests” also famous for its mines. That is how the story of Gümüşhane region mines started. That is how Urartu culture and mining spread to the Aegean islands via Argonots.

In the years 560 BJC, the Meds settled down in the region of Gümüşhane. However, the Meds were destroyed by the revolt of II. Kiros and in 550 BJC Persian Empire was founded. Gümüşhane was included in the frontiers of the Persian Empire and was due to pay 300 silvers yearly tax. Persians used this region’s people in their wars with the Greeks. For example, in the military expedition of Kserkes in 480 BJC to Greece, Khaledi-Haldi (peoople living in the regions of Trabzon and Gümüşhane) the soldiers participated. Heredotus writes that in that military expedition Khaledi-Haldi soldiers were equipped with small shield, short speers and big swords. Some other sources write however that it was Muskils who used to live in Çoruh who participated at this military expedition.

25

GÜMÜŞHANE

The historian Ksenefon who traveled the regipn from south to north during the reign of Emperor Artakserkses II (400 BJC) informs that the Macedonians who were serving in the Persian Army were defeated by Karduks in Babylon region and while they were retrieving they passed through Gümüşhane.

Büyük İskender

Great Alexander

It was Macedonian King Alexander the Great who put an end to the Persian Empire in 334 and 331 BJC which already started to be weakened starting with 350 BJC. The army of Alexander the Great could not reach till Gümüşhane. That is why the region went through a political cirisis in the beginning of the 4th century BJC. It is told that when silver mines were discovered in the region by Şikos, Alexander the Great began to give importance to the region. The tyran of the Kios island in the Aegean, Mitridates Ktistes captured the territory lying from Yeşilırmak and Kelkit in the east in 301 BJC. After the founder of Pontus Empire Mitridates I died, his sons took over the crown. For the reasons of protection, hundreds of castles were constructed.

The region was also offering a place for refuge when the army was in bad situation. After the defeat of the Pontus Empire at Kerona war, agitations in the Kingdom started and after the second defeat near Lykos (Kelkit) with Romans, they were forced to retreat to Gümüşhane mountains. The rule of the Roman Empire in the region started in 20 BJC and continued till 395. When the Roman Empire was divided into two, the region of Gümüşhane stayed in the frontiers of Eastern Roman (Byzantine) Empire.

During the Byzantium Empire, Gümüşhane region played an important role in Byzantium- Hazar military alliance. During the reign of King Justinian Keçi Castle (at Kale Bucağı) was renovated.

During the Roman and Byzantium Empire, the city settlement in the region was used to call as Argyropolis. The reason behing the wars occuring in the region is that it is sitauted on Silk Road and that it is famous for its mines. That is why during the 7th and 8th centuries, the region was invaded and taken control by different forces.

When during the rule of Caliphate Omar (634 – 644) Erzincan and Erzurum became under the rule of the Arabs, Gümüşhane also recognized their sovereignty. The region which changed rules starting with the rule of Caliphate Omar to the Umayyad Dynasty and the Abbasides, became a land of Turks when Çağrı Bey made a first raid to Anatolia in 1016.

After the Malazgirt War in 1071, the region had become under the soverignty of Seljuks. And in 1467, it is Akkoyunlu which took over the region.

26

In 1461 when Fatih the Conqueror ends the reign of the Trabzon Rum Empire, the region starts to be ruled by the Ottoman Empire. After the conquer of the Trabzon Rum Empire, Gümüşhane enters under the rule of the Ottoman Empire which went on from 1461 to 1467. In 1467 however Gümüşhane enters under the rule of Akkoyunlu. This rule ended with the Otlukbeli War between Fatih the Conqueror and Uzun Hasan Bey in 1473.

Gümüşhane had not lost its historical importance over the years. The name of Gümüşhane comes from the Turkish word ‘silver’ and the Persian word ‘house’. It has taken this name because of the rich gold and silver mines. The name of the place in the Roman Empire was also Argyropolis meaning ‘silver place’.

Evliya Çelebi talks about the city as ‘Silver City’. During the Ottoman period, the silver mines in Gümüşhane started to operate. In the region where the old Gümüşhane used to be, silver coins that used to cover 1/6 of the Empire’s treasury was published there. When in 1894 the privileges of the miners were abolished and then when further gold and silver cannot be reached due to techical incapacities, the mines were closed down. The city gradually lost its charm and it has moved to its contemporary place in the 1920s.

Arkeoloji

Geçmişin ışıkla buluşması ve geleceğe ışık olmasıdır arkeoloji. En erken tarihi bulguları Geç Kalkolitik (MÖ 5500-3000) Çağ’la başlayan Gümüşhane, birçok medeniyetin beşiği ve şahidi olmuştur.

Dik yamaçlar ve tepeler üzerine gerdanlık gibi işlenen kaleler, geçmişin en değerli kanıtları olarak heybetle yükselmektedir. Kelkit, Sadak Köyü sınırları içinde bulunan, Satala Kenti, zamana meydan okuyup, inatla ayakta durmaya çalışırken, kendinden koparılan parçalarının hüznünü de yansıtır meraklılarına. Başından dumanı eksik olmayan ve bembeyaz bir tülün ardından, gün ışığının kendini göstermesiyle ‘ben de buradayım’ diyen Santa Harabeleri, birbirini gören yedi mahallesi, anıtsal dini ve sivil mimari örneği yapılarıyla geçmiş tarihimize önemli bir ışık tutmaktadır.

Bize, ‘ölü gömme bir sanattı’ dedirten, Şiran Araköy, Şiran Kadıçayırı ve Kelkit’te bulunan Özen Kaya Mezarları’nın, yüksek alanlardaki kayalara itinayla oyularak işlenmesi, o dönemin ölü kültür gelenekleri ile ilgili ipuçları vermektedir. Hep merak konusu olan bu alanlar, tahribatlardan nasibini almıştır.

Tarihi İpek Yolu güzergâhında bulunan Krom Vadisi, zamanında 57 manastıra ev sahipliği yapmıştır. İmera Köyü’nde bulunan, bugün hala ayakta durmaya çalışan İmera Manastırı, o günlerin en değerli tanıklarındandır. Küçük bir bölge olmasına rağmen, kültür varlıkları bakımından zengin olan ilimizde, toprak altında ışıkla buluşmayı bekleyen eserlerde sayamadıklarımız arasında.

27

Çakırkaya Kaya Kilisesi

Çakırkaya Rock Church

GÜMÜŞHANE

Archeology

Archeology serves to discover and enlighten the past as well as the future. The archeological findings in Gümüşhane shows that the history of the region goes back to the 5500-3000 BJC and that Gümüşhane had witnesses many civilizations.

The castles that rise from the hills are witnesses of the past whweras the Satala city situated in the frontiers of Sadak Village of Kelkit reşect the nostalgy of the past. Santa Ruins also illuminate our past. The cemeteries at şiran Araköy, şiran Kadıçayırı and Kelkit make us see once again that “burying the dead was an art”. These places that create curiosity had gone through hard times and they are not always in very good condition.

Krom Valley which is on the ancient Silk Road was in the past a home to 57 monasteries. The Imera monastery in Imera village is one of the most valuable witness of that time. This region small in size has a rich culture and has cultural richness under the soil which needs to be discovered.

Satala (Sadak) Antik Kenti

Satala (Sadak) Antik Kenti, Kelkit Sadak Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yerleşimin antik devirdeki adı ‘Satala’dır. İlçe merkezine 28 km, il merkezine 99 km mesafededir. Arkeolojik Sit Alanı olan antik kente, Erzincan ana tur güzergâhı üzerinden sola ayrılan kavşakla yaklaşık 10 km gidildikten sonra ulaşılır.

Sadak (Satala) 15.Lejyonu’nun (Lego Apollinares) karargâh kurduğu bir mekândır. Yerleşim, Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en büyük ve önemli bir karargâhıdır. Satala bir garnizon kenti olarak Antik Dönem’de, Anadolu ve Kapadokya’dan Karadeniz’e geçen askeri yolların birleştiği stratejik bir kent konumunda idi. Fırat sularının korunması amacı ile

30

kurulan Satala, aynı zamanda Roma Devleti’nin stratejik ileri karakolu olma görevini de yerine getirmiştir.

Satala (Sadak), tarihi süreç içerisinde Asur, Makedonya, Roma, Bizans, hâkimiyetinde kalmış ve zaman zaman önemini de kaybetmişti. Trabzon Kommenonsları zamanında tekrar canlanarak, Kommenonsların mesire yeri haline gelmiştir. M.S. I. yüzyılda Roma İmparatoru Domutianus ve Nevra zamanındaki yolların bitim noktası olan Satala’ya, ünlü imparator Trajan ve Hodrian ziyarette bulunmuştur. İmparator Jüstinyen ve Heraklios zamanında bu gün bile izleri görülebilen büyük eserler inşa edildi. Satala Kalesi’nin ise Pers tehlikesine karşı yapıldığı ve zaman içerisinde Jüstinyen tarafından onarıldığı anlaşılmaktadır.

15. yüzyılda kente su getirmek için 47 gözlü inşa edilen su kemerlerinden 1866’da Toylar tarafından yedi kemeri kaldığı tespit edilmiş iken, günümüzde ise iki kemerinin ayakta kaldığı görülmektedir. Tarihi süreç içerisinde ise Jüstinyen tarafından onarıldığı bilinmektedir.

Sadak’tan (Satala) çıkartılan tarihi eserlerden; kandil (toprak) iki adet, yüzük taşları, 15. Legio Apollinares’in arması (tuğla), kulplu testi (toprak) armalı kemer tokası (madeni), madeni parçalar, paralar, mühür İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde, Bronz büst (Afrodit) Londra British Müzesi’nde, birçok tarihi eser ise Trabzon ve Erzurum Müzeleri’nde bulunmaktadır.

Satala (Sadak) Ancient City

Satala (Sadak) Ancient City is situated in the frontiers of Kelkit Sadak Village. The ancient name of the settlement was ‘Satala’. It is 28 km from the district center, 99 km from the city center. The ancient city is a “Archeological Site Area” and you can reach there from the Erzincan main tour trajectory by going on the left deviation for 10 km.

Sadak (Satala) is an area where Lego Apollinares settled its headquarters. It is the biggest and the most important headquarters of the Roman Empire. Satala, as a garrison town has a strategic importance in the Ancient times. Satala which was founded for the protection of the waters of Fırat river also served as a strategic patrol of the Roman Empire.

Satala (Sadak) during the course of history was ruled by Assyrians, Macedonians, Romans, Byzantines, lost its importance from time to time. During the 1st century, Roman Emperor, Domutianus visited Satala. During the reigns of Emperor Justinian and Heraklios, important monuments of which we can still see the traces, were constructed. It seems that Satala Castle was constructed against Persian attack and it was during time renovated by Justinian. In the 15th century, water bridges with 47 aqueducts was built out of which rested only 7 as it is told by Toylar. Today, there are only two surviving aqueducts. It is known that it was renovated by Justinian.

31

GÜMÜŞHANE

Some of the archeological findings of Sadak (Satala) like two pieces of oil lamps (of soil), jewel Stones, emblem of Legio Apollinares 15, metallic pieces and coins are kept in Istanbul Archeological Museum; the bronze bust (Aphrodite) is in the London British Museum whereas many other pieces are in the museums in Erzurum.

Santa Harabeleri

Santa, merkez ilçe Dumanlı Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. İl merkezine 82 km mesafededir. Ana tur güzergâhından merkez ilçe Arzular Beldesi istikametinde Yayladere Köy yolunu takip ederek Kosdan Dağı geçildikten sonra Taş Köprü Yaylası’na, oradan da Santa’ya ulaşılır.

17. yüzyılda Rumlar tarafından kurulan dini, ticari ve kültürel önem taşıyan yerleşimin, Rum çetelerinin sığınağı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Günümüzde ‘Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı olan Santa, Binatlı, Terzili, Zurnacili, Piştovlu, İşhanlı, Çinganli, Çakallı olmak üzere yedi mahalle, üçyüzü aşkın evden oluşmaktadır. Kentte her mahallesi tümüyle taştan inşa edilen tek katlı konutlar, her mahallede en az bir kilise, her sokakta da bir çeşme mevcuttur. Doğal konumu itibariyle yayla özelliği taşıyan yerleşim tarihi ve kültürel varlıklarıyla çok zengindir.

Santa Ruins

Santa is situated in the frontier of Dumanlı Village in the centeral provincial district. It is 82 km from the city center. You can reach Santa following the Yayladere Village road in the Arzular district direction after passing Kosdan Mountain and Taşköprü Plateau.

The settlement which was created by the Rums and which had become an important religious, commercial and cultural settlement had been used as a

32

place of refuge of the Rum gangs in the 17th century. Today Santa Ruins are declared as an “Archeological and Natural Site” and it is composed of 7 quartiers (Binatlı, Terzili, Zurnacili, Piştovlu, ‹şhanlı, Çinganlı, Çakallı) and more than 300 houses. In the city, there are one storey houses and in each quartier there is a church and in every street there is a fountain. The place with its history and cultural belongings are rich due to the natural position.

Süleymaniye (Eski Gümüşhane) Mahallesi

Yerleşim, bugünkü il merkezinin mahallesi konumundadır. Kentsel ve Doğal Sit Alanı olan yerleşime şehir merkezinde bulunan Daltaban Mahallesi’nden güneybatı yönünde devam eden 4 km mesafedeki yolla ulaşılır.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde, 1520 -1566 yılına kadar ‘Canca’, 1520–1566 yılından sonra ‘Gümüşhane’, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Süleymaniye Mahallesi diye anılan eski Gümüşhane’de, İskender hâkimlerinin ilk defa gümüş madenlerini bulmaları üzerine İskender tarafından kurularak geliştirildiği söylense de 13. yüzyıla kadar buradaki yerleşmeler hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Trabzon’un, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında fethedilmesiyle birlikte, Osmanlı topraklarına katılan Gümüşhane’de bulunan gümüş madenleri işletmeye açılmıştır. Eski Gümüşhane’nin bulunduğu Canca Mevkii’ndeki darphanede, imparatorluk hazinesinin 1/6’sını temin eden gümüş sikke basılması kentin bir başka ayrıcalığıdır. Maden ocakları IV. Murat zamanında en canlı dönemlerini yaşamış, bir ara kapanan ocaklar 1839 yılında yayınlanan ‘hatt-ı hümayun’la tekrar işletmeye açılmıştır.

33

Ali Erkan Evi, Süleymaniye

Ali Erkan Home, Süleymaniye

GÜMÜŞHANE

1894 yılında madencilere tanınan imtiyazların kaldırılması ve teknik yetersizliklerle birlikte maden ocakları kapanmış, zaman içerisinde kent eski canlılığını yitirmiştir. Kentin bir başka özelliği; Müslüman, Ermeni ve Rumlarla birlikte yaşadıkları, çalıştıkları, sevgi, hoşgörü ve barış yerleşimi olmasıdır. Bu üç dinin mensupları vatandaşlık ve ortak yaşamanın oluşturduğu kültürel bir üst kimlikle yerleşimde uzunca bir süre yaşamışlardır. Bu yönüyle yerleşim, zamanın dinler mozaiği görünümünde idi. Yerleşimde geçmişin izlerini taşıyan camii, kilise, han, hamam, köprü, dükkân gibi birçok kültürel değerler günümüze kadar gelmiştir.

Süleymaniye (Old Gümüşhane) Quartier

This place today is like a quartier of the city centre. You can reach this “Urban and Natural Site Area” by following the road from Daltaban quartier to the southwest direction for 4 km.

This place, today called as “old city” or “old Gümüşhane” was called as ‘Canca’ till 1520-1566 in the Ottoman Empire and after that it was called as ‘Gümüşhane’ till the end of the First World War and after the War, it was called as ‘Süleymaniye Quartier’. Even though it is generally argued that the region was founded during the reign of Alexander when silver was discovered, we do not have sufficient information about the history of the place before the 13th century.

When Trabzon was conquered by Fatih the Conqueror in 1461, Gümüşhane also entered the rule of the Ottomans and silver mines started to function. The mint was situated in Canca and 1/6 of the silver coins of the Empire’s treasure used to be printed there. The mines were most active during the reign of Murat IV and they were closed down for a while and reopened in 1839. When the privileges of the miners were abolished in 1894 and due to technical probles, mines were closed down which caused the city to lose its old activity.

Another characteristic of the city is that it has been a place where Muslims, Christians and Jews lived,worked together in a peaceful and happy atmosphere. People from three different religions had lived in this place a common life with a cultural identity. In that sense, the city is just like a mosaic of religions. All these buildings carrying the traces of the past, the mosque, the church, inn, hamam, bridge, have all survived and continue their existence.

36

Gümüşhane’de Basılan Osmanlı Paraları

Ottoman Coins Printed in Gümüşhane

Kanuni Sultan Süleyman Sultani 926 Canca

1. Ahmet - Medini 1012 Canca

2. Selim - Sultani 974 Canice

1. Ahmet - Sultani 1012 Trabzon

2. Selim - Akçe 974 Canice

1. Ahmet - Sultani 1013 Canca

3. Murat - Akçe 982 Canca

1. Mahmut - 20 Para 1143 Gümüşhane

3. Murat - Dirhem 982 Canca

1. Mahmut - 40 Para 1143 Gümüşhane

3. Murat - Sultani 982 Canca

37

GÜMÜŞHANE

Krom Vadisi

Krom Vadisi, Gümüşhane şehir merkezinin 60 km kadar kuzeyinde Yağlıdere Köyü’nün sınırları içinde bulunmaktadır. İkisu Mevkii’nden ayrılan Karaca Mağarası yolu takip edilerek, mağaranın takribi 30 km doğusunda yer alan vadiye ulaşılır. Krom Vadisi’ne, şehir merkezinden giderken kullanılan yolun 35 km’lik bölümü asfalt, 20 km’lik bölümü stabilize olup, vadinin içinden geçen yol, topraktır.

Eski çağlardan beri önemli bir geçiş bölgesi üzerinde konuşlanmış olması ve İmera, İstavrit gibi dönemin önemli merkezlerinin arasında kalması, Krom Vadisi’ni sürekli bir cazibe merkezi haline getirmiştir. Krom Vadisi’nin maden kaynakları bakımından da zengin olması nedeniyle yüzyıllar önce binlerce kişiye ev sahipliği yaptığı rivayet edilir. Bölgede tescillenmiş 15 kilise ve şapel bulunmaktadır. Bu ibadethanelerin dışında bir kemer köprü ve Nanak Köyü’nde surlarının bir kısmı hala ayakta olan bir kale bulunmaktadır. Vadide, Rumlardan kalma taş evler hala orijinalliğini korumaktadır. Nanak Köyü ve Bulut Mahallesi’nde ki taş evler, tarihi değirmen görülmeye değerdir.

Bölge ile ilgili çok fazla bilgi bulunmamasına rağmen yapılan araştır-malarda Krom Vadisi'nde, Osmanlılardan önce yerleşmiş bulunan ve madenlerde çalışan yerli halkın, Bizans Dönemi’nde ilkel dinlerini bırakarak Hıristiyanlaştığı ve zamanla Hıristiyan papazların etkisiyle dillerini unutarak bugünkü Yunanca’ya çok yakın Rumca kullanmaya başladıkları, Hıristiyan halkın 1920'lerdeki nüfus mübadelesine kadar yörede yaşadığı ve Hıristiyanlığı da yaşattıkları bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun 1461 yılında Trabzon'u fethetmesinden 1700 yılına kadar, yörede yaşayan insanların dinine karışılmamıştır.

38

İmparatorluk, 1700'lü yıllarda Hıristiyanlara, Müslüman olmaları duru-munda bazı imtiyazlar sağlayacağını duyurunca Müslüman olmuşlardır. Hıristiyan halkı yaklaşık 200 yıl boyunca dinlerini yaşamışlardır. 1856 yılında İmparatorluk, herkesi inancında serbest bırakmıştır. O tarihten sonra Hıristiyanlar, yıkılan kiliselerini onarmış ve birçok kilise yapmışlardır. Bugün ayakta kalan kiliselerin birçoğu, o dönemde yapılmış kiliselerdir.

Bölge, yüksek rakımı ve temiz havası nedeniyle yaz aylarında çevre illerden gelen göçerler tarafından kullanılmaktadır. Vadide yaşayan bu nüfus, tarihi eserlerin diğer bölgelere nispeten daha sağlam ve bakımlı kalmasını sağlamıştır. Nitekim Gümüşhane’de çatısı hala sağlam kalabilmiş ender kiliselerden biri de bu bölgededir. Gerek bakir doğası, gerekse asırlardır taşıdığı tarihi dokusuyla Krom Vadisi, korunmayı ve özel ilgi görmeyi hak eden bir mevki konumundadır.

Krom Valley

Krom Valley is situated at 60 km north of Gümüşhane city center and rests in the frontiers of Yağlıdere village. You can reach the valley by following the road to Karaca cave; the valley is 30 km east of the cave. The 35 km of the road is covered with asphal, the 20 km is stabilized road whereas the road that ges through the valley is dirt road.

The region had been for a very long time a transir area and it was very near to important centers of the time likle Imera and Istavrit. That is why Krom Valley had continously been an attractive place. Since the valley is also rich in mines, it had been an important settlement of thousands of people in the past, as it is argued by researchers. There are 15 churches and chapels in the region. There is also a bridge and the ruins of a castle in Nanak Village. Nanak Village and Bulut quartier are worthwile seeing.

Even though we do not ave sufficient information on the people who lived in the region in the past, the researches show that people in the region became Christians during the Byzantine Empire and with the inşuence of the priests, they spoke a language very similar to Greek, Rumca. This Christian population lived in the region till the population exchange in the 1920s.

When the Ottoman Empire conquered Trabzon in 1461, there was no intervention in te religions of the people living in the area. However, when the Ottoman Empire announced to the Christians that they would get some privileges if they convert to Islam, people in the region became Muslims. In 1856, Ottoman Empire again released teh pressure on religious beliefs. Starting from that time, they renovated their churches and started building new ones. Most of the churches which are in good conditin today were built during that time. Since the region has a high altitude and has clean air, people migrate to the valley from the neighbor cities. This population paid special attention to protecting historical monuments. For example, the only church in Gümüşhane which has a roof in good condition is in this area. Krom valley is a location worth protecting with its natural beauty and its histroical heritage.

39

Krom Vadisi

Krom Valley

Gümüşhane’deki diğer Arkeolojik Sit Alanları:

· Merkez İlçe İmera (Olucak) Köyü, İmera Manastırı ve çevresi I.ve III. derece Arkeolojik Sit alanı

· Merkez İlçe Keçikaya Köyü, 129 ada, 33 parsel, I. derece Arkeolojik Sit Alanı

· Merkez ilçe Esenyurt (Kov) Kalesi, I. derece Arkeolojik Sit alanı

· Kelkit, Öğütlü Köyü (Nalbant Köprüsü yanı) Höyüğü I. derece Arkeolojik Sit Alanı

· Kelkit, Söğütlü Beldesi (eski İlaç Köyü) Yazı Mevkii, kaya oyma mekânları, I. derece Arkeolojik Sit Alanı

· Köse, Tilki Tepe Tümülüsü, I. derece Arkeolojik Sit alanı

· Köse, Salyazı Beldesi, I.ve III. derece Arkeolojik Sit Alanı

· Şiran, Seydibaba Köyü, Tomara Şelalesi, I. Derece Doğal Sit Alanı

· Şiran, Karaköy, Fatih Mahallesi, Tökme Tepe Höyüğü Arkeolojik Sit Alanı

· Kürtün, Uluköy I. derece Doğal Sit Alanı

· Şiran, Araköy Kaya Mezarları I. derece Arkeolojik Sit Alanı

· Kelkit, B.Cami Mahallesi Tandırlık Düzü Kilise Mevkii I. derece Arkeolojik Sit Alanı

Here is the list of other Archeological Site Areas in Gümüşhane:

· Central provincial district Imera (Olucak) Village, Imera Monastery and its surroundings are Ist and 3rd degree Archeological Site Areas

· Central provincial district Keçikaya Village, 129 islands, 33 parsels are 1st degree Archeological Site Area

· Cenrtal provincial district Esenyurt (Kov) Castle are 1st degree Archeological Site Area

· Kelkit, Öğütlü Village (next to the Nalbant Bridge) Tumulus are 1st degree Archeological Site Area

· Kelkit, Söğütlü subdistrict (old Ilaç Village) Yazı Location, rock engraving areas are 1st degree Archeological Site Area

· Köse, Tilki Hill Tumulus, 1st degree Archeological Site Area

· Köse, Salyazı subdistrict, 1st and 3rd degree Archeological Site Area

· Şiran, Seydibaba Village, Tomara Waterfalls, 1st degree Natural Site Area

· Şiran, Karaköy, Fatih quartier, Tökme Hill Tumulus Archeological Site Area

· Kürtün, Uluköy, 1st degree Natural Site Area

· Şiran, Araköy Kaya Tombs, 1st degree Archeological Site Area

· Kelkit, B.Cami quartier Tandırlık Düzü Church Area, 1st degree Archeological Site Area

41

GÜMÜŞHANE

GÜMÜŞHANE KÜLTÜRÜ

GÜMÜŞHANE CULTURE

Kültür Vadisi Gümüşhane

Bir toplumun maddi ve manevi değerlerinin birikimi, o toplumun kültürünü meydana getirir. Birçok iç ve dış etkenlerin yarattığı sentez, toplumun belli bir dönemindeki kültürünü belirler.

Milletler kültürleriyle ayırt edilirler. Bir milletin ferdi olmak, onun kültürünü yaşamaktır. Kültür, öylesine kuşatıcı bir gerçektir ki milletin yapısında kültürün yerine koymak istediğiniz her ölçü yetersiz ve çaresiz kalır.

Ülkeler ‘kültür’ meselesinde çelişkiye düştükleri zaman milletleri ile anlaşamaz olurlar. Yani ülkenin gücü milleti üzerinde hissedilmez olur. Çünkü güç ancak kültür ile sağlanır.

Kültür, onu meydana getiren milletle beraber doğar, çoğalır ve gelişir. Yeniden kültür yapamazsınız. Yeniden musiki, yeniden dil, yeniden terbiye, yeniden adet, yeniden iman ve inançlar yapmazsınız. Yani kültürde ihtilal yapamazsınız.

Ülkeler, milletlerinin başına uygun başlık, sırtına üstlük, ayağına uygun çarık bularak onları huzura kavuşturabilirler. Bu da ancak o milletin kültürünü giyinmek ve inancını ona giydirmekle sağlanabilir.

44

Güçlü olmak isteyen her ülke milletinin kültür kaynaklarını bulmak, onu işleyip, o kaynakla yeni dereler, ırmaklar akıtmak ve onların doldurulduğu göller, denizler meydana getirmek zorundadır. Bir devlet kurmak kolay, bir millet kurmak güç, bir gelenek yaratmak imkânsızdır.

Tarihi ipek Yolu üzerinde bulunan Gümüşhane, tarih öncesinden başla-yarak değişik uygarlıklara beşiklik yapan, her uygarlıktan bir parçayı bünyesinde taşıyan bir mozaiktir. Ayrıca coğrafi konumu itibariyle de Karadeniz ve doğu illeri arasında geçiş özelliği arz etmesi dolayısıyla onlardan da izler taşımaktadır. Yüzyıllardan beri bu kültür öğeleri ile yoğrulmuş bulunan Gümüşhane’de var olan her türlü gelenek, görenek, el sanatları, nişan, düğün, halk oyunları artık sadece bize aittir.

Gümüşhane: Valley of culture

The accumulation of material and immaterial values create the culture of that society. The synthesis of several interior and exterior factors determines the culture of the society at a specific period.

Nations are distinguished by their culture. Being a member of a nation means to live the culture of that nation. The culture is such a englobing reality that any other dimension with which you try to replace culture with becomes insufficient.

When countries have a conşict in “cultural” issues, they start to have problems with their citizens. The power over the citizens start to fade away since the power is gained only by culture.

Culture is born with the nation that creates it, it becomes even bigger and develops. You cannot recreate a culture. You cannot recrate music, language, education, traditions, faith or beliefs. In other words, you cannot make a revolution in culture.

Countries can only get peace when they give their citizens something to wear on their heads, something to put on themselves and something to put on their feet. That is only possible if you can put on that culture and put on their faith.

All those countries that want to be powerful have to fing their cultural sources and create new sources out of these old ones. It is easy to found a state but it is hard to found a nation and create a tradition.

Gümüşhane, situated on the ancient Silk Road, is like a mosaic which had been a cradle to the early civilizations and still carries on it a part of all these civilizations. The region also has a transitory characteristic, a transit between the Black Sea and Eastern Anatolia cities and still carries traces of these cultures. It is now the people living in Gümüşhane who had inherited all these traditions, handicrafts, different rituals like weddings as well as folk dances.

45

GÜMÜŞHANE

Kamberli Mahallesi evleri

SİVİL MİMARİ ÖRNEKLERİ / EXAMPLES OF CIVIL ARCHITECTURE

Gümüşhane Konakları

Gümüşhane’nin özgün mimarisinin en ilgi çekici unsurlarından biri eski konaklardır. Eski konaklar (sivil mimari örnekleri), milli kültürümüzde önemli bir yeri olan sanat değerlerimizdendir. Türk konut mimarisinin bir parçası olan Gümüşhane Konakları’nın sanatsal yapısında, doğal şartların olduğu kadar inanç, örf, adet, gelenek, kültür gibi sosyal şartlarında etkileri görülmektedir. Mimari üslubu, yapı malzemeleri, çatısı ve balkonlarıyla geçmişin zarif edasını günümüze taşımaktadır.

Gümüşhane Konakları; geniş bahçe içerisinde, iki ve üç katlı olarak sokağa ve manzaraya karşı inşaa edilmiştir. Yapı malzemesi olarak mahalli taş, kerpiç ve ahşap malzemeler kullanılmıştır. Odalarda sedir, yüklük, çiçeklik, ocak gibi geleneksel uygulamalar mevcuttur. Evlerin hemen, hemen hepsi iç sofalı, çatılar ise yapıyla uyumlu, taşkın ve kademeli saçak düzenlemeleri vardır. Evlerin içerisinde, oda kapılarında ve tavanlarında geleneksel ahşap süslemeleri, dış cephelerde ise bitkisel ve geometriksel karakterli süslemelerin yanı sıra kapı tokmağı, anahtar deliği çerçevesi gibi madeni süslemeler de mevcuttur.

Gümüşhane Mansions

One of the most interesting characteristics of the Gümüşhane’s authentic architecture is its old mansions. Old mansions (examples of civil architecture) are our arts values which have an important place in our national culture. In the architecture of Gümüşhane mansions belonging to Turkish architecture, it is possible to see the traces of geographical and natural conditions as well as cultural inşuences like faith, traditions and culture. This architecture stil reşect its elegance with itsmaterials, roof and balconies. Gümüşhane mansions are

46

built in a wide garden, with two or three stores and with a view. Regional stone and wooden materials are used in the construction. In the rooms there are traditional furnitures like a sofa, an oven, a şowery. In almost all of the mansions, there is an inner sofa and the roofs are in harmony with the building. On the doors and the ceilings of the rooms, there are wooden decorations and on the outside there are geometrical decorations.

Sarıçiçek Köy Evleri (Odaları)

Köy odaları, ilimiz merkez ilçeye bağlı Sarıçiçek Köyü’nde olup merkez ilçeye yaklaşık 36 km mesafededir. Sarıçiçek Köyü’ne, Gümüşhane - Bayburt ana tur güzergâhının 12. km’sinden sola ayrılan Arzular Beldesi istikametinde Kabaköy – Süngübayır – Ardıç - Akhisar köyleri üzerinden ulaşılır. Yol her tür tur otobüsünün gidebileceği durumdadır.

Odalar, köy ortasında bulunan camiye yaklaşık olarak birisi 20 m, diğeri 60 m uzaklıktadır. Köy sakinlerinden Hacı Ömer Ağa tarafından 1873 yıllarında yapılmıştır. Sarıçiçek Köy Odaları, klasik değerlerden uzak ve aşırı üsluplaştırılmış, mücerret şekil ve biçimleriyle 19. yüzyılın batılaşma zevkine ve mahalli geleneklere uygunluğunun yarattığı uyum ve renklerin canlılığı içerisinde ahenkli bir atmosfer oluşturacak şekilde düzenlenmiştir. Odalar, Türk Mimarisi’nin erken örneklerindendir. Sarıçiçek Köy Evleri’nde, Türk geleneği ile yerleşik geleneğin ve mahalli hususiyetlerin lirik örnekleri işlemelere yansımıştır. işlemelerde zengin motiflerin görüldüğü süslemeler dikkat çekicidir. Süslemelerin uyumu, kullanılan renklerin canlılığı odaların iç mekânlarında uyumlu bir görünüm oluşturmaktadır. Yapı içerisinde ahşap işlemeler ve dekorlar bir birine çivisiz bir teknikle monte edilmiştir.

47

Sarıçiçek Village Houses (Rooms)

Village rooms are 36 km from the central provincial district in the Sarıçiçek Village. You can reach Sarıçiçek Village from Gümüşhane-Bayburt highway by going through Arzular deviation on 12 km on the left by passing through Kabaköy - Süngübayır-Ardıç-Akhisar villages. The road is in good condition and the touristic buses can easily use the road.

One of the rooms is approximately 20m from the mosque in the village center whereas the other one is 60 m away. They are built by villagers Hacı Ömer Ağa in 1873. Sarıçiçek Village rooms are made in accordance with the westernization process of the 19th century but in accordance with regional

tradtions with bright colors used in the rooms. Rooms are early examples of Turkish architecture.

In Sarıçiçek Village Houses, the Turkish and regional tradition’s characteristics are reşected in the embroderies. The rich motifs in decorations are especially attractive. The harmony in the decorations and the brightness of colors create a harmonious atmpsohere in the rooms’ interior. In the interior, wooden embroderies and the decorations are put on using a technic without using any nails at all.

49

GÜMÜŞHANE

Odaların Yapılışı

Odalar, aynı köyden zengin ve nüfuslu olarak tanınan ve bilinen Hacı Ömer Ağa tarafından köye gelen giden misafirlerin konaklamaları için iki güzel köy odası yaptırmak ister. Çevrede tanınmış taş ve marangoz ustalarından iki kişiyi köye davet ederek onlara niyetini açıklar. Yaptırılacak odalar için hiçbir masraftan kaçınmayacağını ama ortaya çıkacak olan yapılarında hakikaten kendi şanına layık birer eser olmasını ister. Ustalar söylenen niteliklere uygun şekilde bu odaların yapılabilmesi için maliyetlerin karşılanmasından başka kendilerine el emeği olarak 100’er altın verilmesini şart koşarlar. Anlaşma sağlanır. Bazılarına göre Çaykara’dan bazılarına göre Arhavi’den geldikleri iddia olunan bu iki kişiden daha yaşlı olanı ‘usta’, daha genç olanı da ‘çırak’ diye çevrede ün yapmışlardır. işe koyulurlar. Ustanın bu çevrede marangozluk alanında başarılı eserler vermiş ‘Tahir Usta’ adlı bir şahıs olduğu söylenir. Usta, cami yakınında bir numaralı odayı, çırak da güneydeki iki numaralı odayı yapmayı üstlenir, işe koyulurlar.

Bir birine 40-50 m kadar mesafede bulunan ve ölçüleri de az çok bir birine benzeyen bu iki yapının sedir, tavan, yüklük, dolap, ocak ve kahve köşkü gibi iç düzenlemesine sıra gelince iki numaralı odanın sorumlusu çırak bir numaralı odanın sorumlusu Tahir Usta’ya gelerek yapı içerisinde ne tarz bir bezeme ve uygulama olacağı konusunda fikir sorar. Tahir Usta’da ; ”bu iş için ikimizde 100’er altın aldık. Sende ustalığını göster, bende göstereyim” diyerek yapı içerisinde yapmayı düşündüğü tasarım konusunda çırağına bilgi vermez. iki yıl boyunca odasına çekilir. İçeriye kimseyi sokmadan çalışır. Burada yer içer ve burada yatar. İhtiyacı olan malzemeyi küçük bir aralıktan almak suretiyle de işine devam eder. Ustanın bu ketum davranışından dolayı gururu incinmiş olan çırakta, aynı

50

Tahir Usta gibi davranır ve oda içeriye kimseyi almaz artık sanat bilgisini ve hünerini ustasına karşı konuşturmanın zamanı gelmiştir.

Sonunda aldıkları parayı helal ettirip, ettirmediklerini göstermek için odaların kapıları görücüye açılır ve ağaya teslim edilir. Bir de görülür ki çırak tarafından tamamlanan oda Tahir Usta’nın yaptığı odayı kat kat geçmiştir. İçerisi gerçekten bir saray odası kadar güzel bezenmiştir. Çırağa karşı davranışından dolayı çok utanan Tahir Usta’da bundan sonra hiçbir bina yapmaz ve mesleğini sona erdirir.

Construction of the rooms

It was one of the richest and most inşuent men in the village, Hadji Ömer Aga who wanted two beautiful rooms to be built in the village for his visitors. He invited two famous craftsmen and told them his wish. He had made them understand clearly that he would be wlling to do anything they wanted in order to see somethng constructed reşecting his honor and importance. The craftsmen demand 100 gold each fort he construction excluding the expenses. Finally the agreement is made. Some people who tell this story argue that one of these craftsmen was older and he was called as the master whereas the other onewas younger, called as apprentice. They started working. It was the master wo was doing the room number 1, near the mosque whereas the apprentice was building room number 2, the room in the South.

The apprentice asked advice from the master for the interior design of the second room which are only 40-50 meters away from each other. However, he answered: “Each of us took 100 gold from this job. I will show my talent and you will show yours” and refused to give information. He locks himself in the room and does not let anybody in for two years.

The apprentice felt disappointed and just like his master, he locked himself in and did not let anybody inside and tried to prove his talent and art to his master.

Finally, the time to show their work to Aga arrived and both of them finally let people inside. It was the room built by the apprentice which was much better decorated than the first one: his room was like a palace’s room. The master accepted his defeat and felt embrassed and he never built any other buildings ever again.

51

GÜMÜŞHANE

Köprüler

Gümüşhane köprüleri, Osmanlı İmparatorluğu Dönemi yapımıdır. Tarihi İpek Yolu güzergâhı üzerinde konumlanan, bol akarsu ile dere yataklarının mevcut olduğu Gümüşhane’de, maziyi günümüze bağlayan köprülere çok sıklıkta rastlarız. Konumları ve mimarisi ile birbirinden farklı özellikler içeren köprüler yüzyıllardır insanlara yaya ya da araç ulaşımı amacıyla hizmet vermektedir. Özgün mimarisi; kemer kısmı düzgün yontu taştan, diğer kısımları moloz taş işçiliği ile korkuluklu ya da korkuluksuz, yuvarlak ya da sivri kemerli olmak üzere bir, iki veya üç gözlü olarak inşa edilmiştir. Gümüşhane’de 41 adet tarihi köprü mevcuttur.

Bridges

The bridges in Gümüşhane are built during the Ottoman Empire era. We see often the examples of these bridges in Gümüşhane which was on the ancient Silk Road trajectory and has many rivers and these bridges now seem to link the past to present. These birdges having different characteristics have been used for trasnformation purposes by people and by vehicles since centruies. These bridges have an authentic architecture and they are worth seeing. There are a total of 41 historical bridges in Gümüşhane.

Tohumoğlu Köprüsü

Gümüşhane - Erzurum Karayolu’nun Tohumoğlu Mevkii’ndedir. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi yapımı olduğu sanılmaktadır. İki gözlü, hafif sivri kemerli, kemerleri düzgün yontu taştan diğer kısımları ise moloz taştan inşa edilmiştir. Gözlerinde küçük nişlerin çinilerle süslü olduğu söylenmektedir. Ekim 1575 tarihinde Ferruh Zad Oğlu Haleb-i tarafından yapılmıştır.

52

Tohumoğlu Bridge

Tohumoğlu Bridge is situated on Gümüşhane - Erzurum highway, on Tohumoğlu. It is presumed that it was built during the Ottoman era.It is believed that it was built by Ferruh Zad Oğlu Halebi in October 1575.

Taşköprü (Taşköprü Yaylası)

Taşköprü (Taşköprü Plateau)

53

GÜMÜŞHANE

Çeşmeler

Milli kültürümüzün sanat değerlerinden olan Gümüşhane Çeşmeleri’nin birçoğu Osmanlı İmparatorluğu Dönemi yapımıdır. İl’de 32 adet tarihi çeşme vardır. Özgün mimarisi; sivri kemerli ya da yuvarlak kemerli olup, kemerlerinde kefeki veya düzgün yontma taş işlemeciliğinin her türlü motif ve desenlerini görmek mümkündür. Tek lüleli, çift lüleli veya üç lüleli, bir ya da iki nişli, alınlıklı, bir ya da iki yalağı, teknesi, cepheyi enine ikiye bölen ve boydan boya dolaşan yivli taş silmesiyle ve beşik çatıyla inşa edilmiştir.

Fountains

The fountains which are art values of national culture are mostly built during the Ottoman era. There are 32 historical fountains in the city. There is a unique architecture of fountains in the Ottoman Empire.

Daltaban Çeşmesi

Merkez İlçe, Daltaban Semti’nde Sadullah Efendi Camii’nin güneybatısında yer alır. Yapılış tarihi güney cephesindeki kitabesinde 1331-1333 olarak belirtilmiştir. Rumi olarak bu tarih 1915-1917 tarihlerine karşılık gelmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı’nda İtilaf devletleri karşısında, Almanya, Avusturya ve İtalya’nın oluşturduğu ittifak devletleri safında savaşa katılmıştır. 14 Kasım 1914’te Cihad-ı Ekber (din uğrunda yapılan büyük savaş) fetvası yayımlanarak bütün Müslümanlar cihada davet edilmiştir. İşte bu Çeşme, Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı’na katılmasının anısına yapılmıştır.

Daltaban Çeşmesi, sekizgen mermer zemin üzerine dört cepheli ve üç bölüm halinde yükselen bir tarzda köfeki taşıyla yapılmıştır. Çeşmenin musluklarının yer aldığı 1. katı kenarları 1 m uzun-luğunda 4 kare cepheden oluşmaktadır. Her cephede yaprak motifleri arasında birer musluk

vardır. Çeşmenin ikinci katı kenerlerı 70 cm boyutlarında 4 kare cepheden oluşmaktadır. Doğu, kuzey ve güney cephelerinde madalyon şeklinde birer mermer kitabe yer almaktadır. Çeşmenin 3. bölümü 7 cepheli bir sütundan oluşmaktadır ki bölümün ortasından yükselmektedir. Doğu cephesindeki kitabede 35.

Osmanlı Padişahı Mehmet Re-şad’ın tuğrası vardır.

54

Daltaban Fountain

Daltaban Fountain is situated in Daltaban, in the southwest of Sadullah Efendi Mosque. Its construction date is written as 1331-1333. This date corresponds to the years 1915-1917 in the Roman calendar.

Ottoman Empire participated in the First World War on the side of Germany, Austria and Italy, on the side of the Central Powers. On 14 November 1914, by a fetwa a Jihad call was declared and all the Muslims were encouraged to fight in the war. This fountain was built in the memory of the participation of the Ottoman Empire into the First World War.

The fountain s made on a octagonal surface with a style of four fronts and three parts made of köfeki Stone. The first part where the tapsa are have a lenght of 1 meter and has 4 square fronts. The second part is made up of 4 square fronts of 70 cm. On the east side of the fountain, there is the signature of Mehmet Resad.

Kaleler

Gümüşhane’de 16 adet tarihi kale mevcuttur. Kalelerin pek çoğunun yerleşim merkezlerinin ve geçitlerin üzerinde konuşlandırılmış olması, geçmişte yörenin ve ticaret yolunun ne denli önemli olduğunun bir diğer kanıtı olsa gerek. Bu kalelerden Kov Kalesi ve Keçi Kalesi’nin 2008 yılında restorasyonu yapılmıştır.

Castles

There are 16 historical castles in Gümüşhane. The fact that most of the castles were situated on center cities and passages proove us how important this region and the trade road was in the past. Among these castles, the castles of Kov and Keçi had been restorated in 2008.

55

GÜMÜŞHANE

Kov (Esenyurt) Köyü Kalesi

Kale, Merkez İlçe Esenyurt (Kov) Köyü sınırları içerisindedir. İl merkezine 21 km mesafede Gümüşhane - Erzincan Devlet Karayolu üzerinde, Dağteke Köyü istikametinde, kaleye 6 km’lik stabilize yolla ulaşılır. Aynı zamanda bu yörede antik bir kentin bulunduğu da sanılmaktadır. Kale ve civarı ‘Arkeolojik Sit Alanı’dır.

Kov Kalesi, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin halen ayakta duran en görkemli kalesidir. 1361 yılında III. Aleksios tarafından yapıldığı tahmin edilen kalenin, Selçuklu Dönemi’nde kullanıldığı bilinmektedir. 2007 yılında onarım geçiren kale tüm ihtişamıyla ayakta durmaktadır.

Mimari Özellikleri

Kale dikdörtgen planlı ve duvarları köşeli, yuvarlak ve düzgün burçlarla desteklidir. Moloz taş malzeme kullanarak inşa edilen yapı içerisinde güney yönünde düzgün olmayan kare planlı bir iç kale yer almaktadır. İç kalenin doğusunda sarnıç, mutfak gibi mekânlar yer almaktadır.

Dış Kale

Kale, Ortaçağ’ın ortalarında inşa edildiği tahmin edilmektedir. En yüksek noktasındaki rakım 1.760 m’dir. 130 m yüksekliğindeki bir ana kaya kütlesi üzerine kurulmuştur. Tüm kale birimleri ana kaya kütlesiyle bir bütünlük göstermektedir. Kaleye ulaşım batı yönündeki eğimli bir yolla sağlanmaktadır. Kalenin dış duvarları 150 cm kalınlığında olup, iç mekân bölümleri 90 cm kalınlığındadır. Dış duvarlar pürüzlü yöre taşlarından yapılmıştır. Duvarların köşe taşları düzgün yontma taştan yapılıdır. Duvar içerisinde çok sayıda hava deliği bulunmaktadır.

56

İç Kale

Kale içerisinde, güney yönünde düzgün olmayan dörtgen planlı bir iç kale yer almaktadır. İç kalenin güneyi moloz taşlarla inşa edilmiştir. İç kale yüzeyi dış kale yüzeyi gibi sağlam kireç ve kumla işlenmiştir. İç kalenin güneyinde yer alan burçlara düzgün taşlarla işlenmiş 45 derece eğimli bir merdivenle çıkılmaktadır.

Restorasyon ve Yüzey Araştırmaları

Kalenin restorasyonu, 2008 yılı içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Gümüşhane Valiliği’nin iş birliği ile gerçekleştirilmiştir. Atatürk Üniversitesi tarafından kale içi ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarında Ortaçağ ve yakın döneme ait keramik parçaları bulunmuştur.

Kov (Esenyurt) Village Castle

This castle is situated in the frontiers of Esenyurt (Kov) village in the center district. You can reach the castle on Gümüşhane-Erzincan highway (21 km from the center) by following the Dağteke village direction. It is thought that in this region there was an ancient city. The castle and its surroundings are declared as “Archeological Site Area”.

Kov Castle is the mos