2
ABBASlLER Bu madalyonlar kitabeli ol- sebebiyle birer tarihi belge de- bir bu- olan muhte- melen ilk kullanan ve Orta Asya Türkler'dir. örneklerinin Türkler'in bölgelerde bunun en kuwet- li delilidir. VIII. itibaren Ab- basiler döneminde gelen Türk- ler, o zamana kadar tek- bilmeyen islam alemine Fustat'ta ele geçen küçük bir Abbasi dönemine mal edilir. Kahire Eserleri Müzesi'nde bulunan kOfi kitabeli iki parçadan biri tarihsiz, 202 (817-18) tarihlidir: bir parça da Washington Tekstil Müzesi'nde bu- Yine Fustat'ta bulunup bugün isveç müzelerinde muhafaza edilen parçalar da Abbasi olarak kabul edilmektedir. Bunlar, daha önce Türkistan'da bulunan gibi tek iplikleri üzerine ha- desenleri Sasani fakat bakiava gibi geometrik desenli Orta Asya'daki örneklerle ben- Fustat'ta bulunan parça- yoksa Irak'tan getirildikleri kesinlikle belir- Samerra'da ele geçen IX. ait bir keten üzerinde ipekle bir kitabe bulunmakta ve bu kitabede Tinnis denilen · tekstil imalathanelerinde dokuma ve olarak bir unvan olarak elbiselerin yen- lerine bilinmektedir. En eski raz üzerinde Halife HarOnürre- ile yapan usta bulu- nan Berlin Müzesi'ndeki bir kOfi killeri Pek az parçada ta- rih ve yeri bulunmakta. figürlü dokumalarda kopt etkisi gö- rülmektedir. Keten ve yün süslemeler ipekle New York Metropolitan Müzesi'nde bulunan bir dokuma ipekle olup üzerinde 282 (895) tarihi ile Halife Halife ve si- yah olan bir parça ise ipliklerle IX . ait kOfi ve hayvan figürlü ipek 56 da Londra'daki Victo- ria ve Albert Müzesi'nde bulunmakta- Bunlardan keten dokumalar üzerine ve süslemelerin tek- boya ve gösteren parçalar da G. Lowthian Beli, The Palace and Mosque of Ukheidir, Oxford 1913; E. Kühnel, Miniatur- malerei im Islamisehen Orient, Berlin 1922; C. L. Lamm. Das O/as von Samarra. Die Aus- grabungen von Samarra IV, Berlin 1928; a.mlf.. "The Marby Rug and Some Frag- ments of Carpets Found in Egypt", Svenska Orientsal/skarpets Arsbok ( 1937). Stockholm 1937, s . 51 ·130 ; A. C. Creswell, Early Muslim Architecture ll. Early Abbasids, Umayyads of Cordova, Aghlebids, Tulunids and Samanids, Oxford 1950, s. 751·905; M. S. Dimand, A Handbook of Muhammadan Art; New York 1958; a.mlf., "Studies in Islamic Ornament I. Some Aspects of Omaiyad and Early 'Ab- basid Ornament", Al, III·IV ( 1937 ), s. 293-337; D. T. Rice. lslamic Painting. A Survey, Edin· burg 1971 ; E. Grube. lslamic Paintings {rom the JJ 'h to the JB'h Century. The Calleetion of H. P. Kraus, f'lew York, New York 1972; a.mlf., lslami c Pottery of Eight to the Fi{teenth Cen· tury in the Keir Col/ection, 1976; Ok- tay Aslanapa-Yusuf Durul. Selçuklu istanbul 1973; L. W. Robinson a.o., lslamic Pa· inting and the Arts of the Book. London 1976; Güner inal. XIV. Kadar Türk-islam Tasvir Ankara 1978; Ülker Erginsoy, islam Maden mesi, istanbul 1978 ; E. Esin. "The Turk al- of Samarra and the paintings attribu- table to them in the Gawsaq al-Ijaqanl", KO, IX, 1/ 2 (1975), s. 47-89 ; D. S. Rice. "D ea- can or Drink: Some Paintings from Samarra Re-examined", Arabica, sy. 5, Leiden 1985, s. 15-33. !;il . ABBASiYYE ( "::-- l:oJI ) Abbas b. Abdülmuttalib'in, Hz. Peygamber hariç bütün en faziletiisi ve L hilalete onun iddia edenlere verilen ad (bk. iMAMET, TAFDIL). ABBASiYYE ( "::-- l:oJI ) _j Ebü'I-Abbas Ahmed b. Muhammed ei-Endelüsi'ye (ö. 633/ 1236) nisbet edilen L bir tarikat. _j Ebü'l-Abbas. EbO Medyen'in 561/1165) müridlerinden. EbO Ahmed Ca'fer'in halifelerindendir. Bu Abbasiyye, Medyeniyye'nin bir kabul edilir (bk. L ABBASiYYE ( "::-- l:oJI ) tarihi yerlerin · _j 1. Kuzey Afrika'da bu adla hirlerdeh biri, kurucusu b. Kayre- 5.5 km. Ab- basiler 184 (800) kuruldu. Kasrülagalibe ve Kasrülkadim isimleriyle de bilinmektedir. sur- larla çevrili olan bulu- nuyordu. Merkezinde askeri birliklerin bir meydan ve elçi kabulü için ya- Rusafe Bir darphane ile denilen hil'at dokuma atölyesi- ne sahip olan Abbasiyye b. halefieri imar edildi. Il. Rakkade (877) ikinci plana hir, Hilaliler'in ve önemi tama- men kayboluncaya kadar (XL küçük bir merkezi olarak kal- ve Kayrevan'da- ki Ulucami örnek edilen Cuma Camii ile olan Abbasiyye daha sonra tamamen ortadan 1923 burada ka- ait pek çok çanak. çömlek ve cam 2. Kuzey Afrika'da Abbasiyye ta- ve daha çok Tubne olarak bilinen de Cezayir'in Kastantina vi- layetinde Vadi Vadi Bey- tam'dan yaylada Roma Subunae olan Vandallar tahrip et- de bu yeniden MOsa b. Nusayr fethedilen ve Ab- basiler'e izafetle bu alan Abbasiyye, hakimiyetinin ilk devresinde siya- si, ticari ve askeri önemli bir merkez ve isyan halinde olan Berbe- riler'e ileri bir karakol vazifesi gördü. Önce daha sonra da IX. vilayet merkezi oldu. idrisi 00- 165 su la k bahçelerin güzel bir olarak Ancak XII. itibaren eski kaybeden Abbasiyye'nin XII. ve XIV. tamamen Bugün sadece harebeleri bu- 3. Abbasiyye tarihi yer- lerden biri de kurulan bir

ABBASlLER ABBASiYYEABBASlLER maktadır. Bu madalyonlar kitabeli ol maları sebebiyle birer tarihi belge de ğeri taşımaktadır. İklim şartlarının gerektirdiği bir bu luş olan

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ABBASlLER ABBASiYYEABBASlLER maktadır. Bu madalyonlar kitabeli ol maları sebebiyle birer tarihi belge de ğeri taşımaktadır. İklim şartlarının gerektirdiği bir bu luş olan

ABBASlLER

maktadır. Bu madalyonlar kitabeli ol­maları sebebiyle birer tarihi belge de­ğeri taşımaktadır.

İklim şartlarının gerektirdiği bir bu­luş olan düğümlü halı tekniğini muhte­melen ilk kullanan ve geliştirenler. Orta Asya bozkırlarında yaşayan Türkler'dir. İlk halı örneklerinin Türkler'in yaşadığı bölgelerde bulunması bunun en kuwet­li delilidir. VIII. yüzyıldan itibaren Ab­basiler döneminde batıya gelen Türk­ler, o zamana kadar düğümlü halı tek­niğini bilmeyen islam alemine halıcılığı tanıtmışlardır. Mısır'da Fustat'ta ele geçen küçük halı parçalarının bir kısmı Abbasi dönemine mal edilir. Kahire İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan kOfi kitabeli iki parçadan biri tarihsiz, diğeri 202 (817-18) tarihlidir: ayrıca bir parça da Washington Tekstil Müzesi'nde bu­lunmaktadır. Yine Fustat'ta bulunup bugün isveç müzelerinde muhafaza edilen parçalar da Abbasi halısı olarak kabul edilmektedir. Bunlar, daha önce Doğu Türkistan'da bulunan halılar gibi tek atkı iplikleri üzerine dokunmuş ha­lılardır . Mısır'da bulunmuş bazı halıların

desenleri Sasani kumaşlarını hatırlatır: fakat bakiava gibi geometrik desenli olanların Orta Asya'daki örneklerle ben­zerliği açıktır. Fustat'ta bulunan parça­ların Mısır'da mı dokundukları. yoksa Irak'tan mı getirildikleri kesinlikle belir­lenememiştir.

Samerra'da ele geçen IX. yüzyıla ait bir keten tıraz parçası üzerinde kırmızı ipekle işlenmiş bir kitabe bulunmakta ve bu kitabede Tinnis şehrinin adına

rastlanmaktadır. Darüttıraz denilen · tekstil imalathanelerinde dokuma ve işleme olarak yapılan tıraz bantlarının, bir unvan işareti olarak elbiselerin yen­lerine dikildiği bilinmektedir. En eski tı­raz parçası , üzerinde Halife HarOnürre­şid ile yapan usta Mervan'ın adı bulu­nan Berlin Müzesi'ndeki bir parçadır.

Tıraz şeritlerinde kOfi yazının· çeşitli şe­

killeri kullanılmıştır. Pek az parçada ta­rih ve yapım yeri bulunmakta. figürlü dokumalarda kopt sanatının etkisi gö­rülmektedir. Keten ve yün kumaşlarda süslemeler ipekle yapılmıştır. New York Metropolitan Müzesi'nde bulunan bir dokuma parçası kırmızı ipekle işlenmiş olup üzerinde 282 (895) tarihi ile Halife Mu'tazıd'ın adı okunmaktadır. Halife Muti'-Lillah'ın adını taşıyan ve yazısı si­yah olan bir parça ise altın ipliklerle zenginleştirilmiştiL Ayrıca IX. yüzyıla ait kOfi yazılı ve hayvan figürlü bazı ipek

56

kumaş parçaları da Londra'daki Victo­ria ve Albert Müzesi'nde bulunmakta­dır. Bunlardan başka. keten dokumalar üzerine yazı ve süslemelerin baskı tek­niğinde boya ve yaldızla yapıldığını

gösteren bazı parçalar da vardır.

BİBLİYOGRAFYA:

G. Lowthian Beli, The Palace and Mosque of Ukheidir, Oxford 1913; E. Kühnel, Miniatur­malerei im Islamisehen Orient, Berlin 1922; C. L. Lamm. Das O/as von Samarra. Die Aus­grabungen von Samarra IV, Berlin 1928; a.mlf.. "The Marby Rug and Some Frag­ments of Carpets Found in Egypt", Svenska Orientsal/skarpets Arsbok ( 1937). Stockholm 1937, s . 51 ·130 ; A. C. Creswell, Early Muslim Architecture ll. Early Abbasids, Umayyads of Cordova, Aghlebids, Tulunids and Samanids, Oxford 1950, s. 751·905; M. S. Dimand, A Handbook of Muhammadan Art; New York 1958; a.mlf., "Studies in Islamic Ornament I. Some Aspects of Omaiyad and Early 'Ab­basid Ornament", Al, III·IV ( 1937), s. 293-337; D. T. Rice. lslamic Painting. A Survey, Edin· burg 1971 ; E. Grube. lslamic Paintings {rom the JJ'h to the JB'h Century. The Calleetion of H. P. Kraus, f'lew York, New York 1972; a.mlf., lslamic Pottery of Eight to the Fi{teenth Cen· tury in the Keir Col/ection, Londo~ 1976; Ok­tay Aslanapa-Yusuf Durul. Selçuklu Ha/ılan, istanbul 1973; L. W. Robinson a.o., lslamic Pa· inting and the Arts of the Book. London 1976; Güner i nal. Başlangıcından XIV. Yüzyıla Kadar Türk-islam Tasvir Sanatı, Ankara 1978; Ülker Erginsoy, islam Maden Sanatının Geliş· mesi, istanbul 1978 ; E. Esin. "The Turk al­'ağam of Samarra and the paintings attribu­table to them in the Gawsaq al-Ijaqanl", KO, IX, 1/ 2 (1975), s. 47-89 ; D. S. Rice. "Dea­can or Drink: Some Paintings from Samarra Re-examined", Arabica, sy. 5, Leiden 1985, s. 15-33.

!;il ŞERARE VETKİN .

ABBASiYYE ( "::-- l:oJI )

Abbas b. Abdülmuttalib'in, Hz. Peygamber hariç bütün müslümanların

en faziletiisi olduğunu ve

L

hilalete onun layık bulunduğunu iddia edenlere verilen ad

(bk. iMAMET, TAFDIL).

ABBASiYYE ( "::-- l:oJI )

_j

Ebü'I-Abbas Ahmed b. Muhammed ei-Endelüsi'ye (ö. 633/ 1236) nisbet edilen L bir tarikat. _j

Ebü'l-Abbas. EbO Şuayb Medyen'in (ö 561/1165) müridlerinden. Şeyh EbO Ahmed Ca'fer'in halifelerindendir. Bu bakımdan Abbasiyye, Medyeniyye'nin bir şubesi kabul edilir (bk. MEDYENİYYE).

L

ABBASiYYE ( "::-- l:oJI )

Bazı tarihi yerlerin adı. · _j

1. Kuzey Afrika'da bu adla anılan şe­hirlerdeh biri, Ağlebiler'in kurucusu İbrahim b. Ağleb tarafından Kayre­van'ın 5.5 km. güneydoğusunda, Ab­basiler adına 184 (800) yılında kuruldu. Burası Kasrülagalibe ve Kasrülkadim isimleriyle de bilinmektedir. Etrafı sur­larla çevrili olan şehrin beş kapısı bulu­nuyordu. Merkezinde askeri birliklerin teftiş edildiği geniş bir meydan ve meydanın yakınında elçi kabulü için ya­pılan Rusafe Sarayı vardı.. Bir darphane ile tıraz denilen hil'at dokuma atölyesi­ne sahip olan Abbasiyye şehri, İbrahim b. Ağleb'in halefieri zamanında imar edildi. Il. İbrahim'in Rakkade şehrini kurmasıyla (877) ikinci plana düşen şe­hir, Hilaliler'in istilasına ve önemi tama­men kayboluncaya kadar (XL yüzyıl).

küçük bir yerleşim merkezi olarak kal­dı. Hamamları, çarşıları ve Kayrevan'da­ki Ulucami örnek alınarak inşa edilen Cuma Camii ile meşhur olan Abbasiyye şehri daha sonra tamamen ortadan kalktı. 1923 yılında burada yapılan ka­zılarda Ağlebiler'e ait pek çok çanak. çömlek ve cam eşya bulunmuştur.

2. Kuzey Afrika'da Abbasiyye adını ta­şıyan ve daha çok Tubne olarak bilinen diğer şehir de Cezayir'in Kastantina vi­layetinde Vadi Barika'yı Vadi Bey­tam'dan ayıran yaylada kurulmuştur.

Roma İmparatorluğu zamanında adı Subunae olan şehri Vandallar tahrip et­mişse de Bizanslılar bu şehrin yeniden imarını gerçekleştirmişlerdir. MOsa b. Nusayr tarafından fethedilen ve Ab­basiler'e izafetle bu adı alan Abbasiyye, İslam hakimiyetinin ilk devresinde siya­si, ticari ve askeri bakımdan önemli bir merkez ve isyan halinde olan Berbe­riler'e karşı ileri bir karakol vazifesi gördü. Önce Ağlebiler'in. daha sonra da Fatımiler'in işgaline uğrayan şehir. IX. yüzyılın sonlarına doğru vilayet merkezi oldu. Meşhur Coğrafya cı idrisi (ı ı 00-ı 165 ı. burayı su la k bahçelerin ortasında güzel bir şehir olarak anlatır. Ancak XII. yüzyılın sonlarından itibaren eski canlılı­ğını kaybeden Abbasiyye'nin XII. ve XIV. yüzyıllarda tamamen boşaldığı anlaşıl­

maktadır. Bugün sadece harebeleri bu­lunmaktadır.

3. Abbasiyye adını taşıyan tarihi yer­lerden biri de Bağdat'ta kurulan bir

Page 2: ABBASlLER ABBASiYYEABBASlLER maktadır. Bu madalyonlar kitabeli ol maları sebebiyle birer tarihi belge de ğeri taşımaktadır. İklim şartlarının gerektirdiği bir bu luş olan

o· cariye için de aynı ifade kullanılmakta­dır (bk el-Bakara 2/22 ı). Abd ve ibad, Kur'an'da ve hadiste bütün insanlar. hatta bazan diğer varlıklar (bk el-A'raf 71 ı 94 ı için kullanılıyorsa da daha çok "mümin" manasına gelmektedir. Özel­likle izafet yoluyla Allah'a nisbet edilen

sıcıLMASE abd ve ibad kelimeleri, ·"O'na iman 1 MERAKŞS 1

1--------+--------~---j 3o·· eden. kendisinin de sevdiği kul lar" an-

Abbasivve şehirleri

mahalle olup ilk Abbasi halifesi Sef­fah'ın kardeşi Abbas'a nisbette bu adla anılmıştır. KatTatülabbas diye de bilinen bu yerde Halife Seffah adına 135 (753) yılında altın t;ıir dinar bastırılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Belazürl. Fütahu '1-bü/dan (nşr . Rıdvan Mu­hammed Rıdvan), Kahire 1932 - Beyrut 1403/1983, s. 235-236; Ebu Ubeyd ei-Bekrl. ei-Mesalik (nşr M. G. de Slane), Cezayir 1911 -12, s. 24; İdrlsl, Şı{atü'/-Magrib (nşr. R. Dozy-M J de Goeje), Leiden 1968, s. 57, 91-94, 104 ; Grange, Monographie de Tobna, Constantine 1902 ; G. Marçais, Manuel de /'Art musulman, Paris 1926, 1, 40; Mohammed Ta ibi. L'Emirat Aghlabide 184-296/ 800-909, Paris 1966, s. 136-138; Ahmed Atıyyetullah. e/-KamQsü '/­islami, Kahire 1399/1979, V, 78-79; R. Basset, "Abbasiy'ye", iA, 1, 22-23; H. H. Abdui-Wahab. "al- 'Abbasiyya", Ef2 (Fr.l, ı . 24-25.

L

~ HAKKı DuRSUN YıLoız

ABD

(~)

Hür veya köle olan insan, kul. _j

D FlKlH. Sami menşeli olduğu ıçın

ibrani ve diğer akraba dillerde de görülen abd, Arapça'da bazı mana fark­lılıklarıyla birlikte rak1k, rakabe, kın,

memlilk, vasif, milk-i yemin ve sadece "kadın köle" manasına cariye, erne keli ­meleriyle de ifade edilmiştir. Kelimenin kökünü teşkil eden ibadet ve ubCıdiyet mefhumunda "kulluk" ve "itaat" mana­sı vardır. Kulluk ve itaat Allah'a yapılı­

yorsa abd "hür insan", kula itaat edili­yorsa "köle" manasına gelir. Kur'an'da. bütün müslümanlarca "insanların en faziletlisi" kabul edilen Hz. Muhammed için, ayrıca diğer peygamberler. cinler. hatta melekler için abd kelimesi kulla­nılmıştır (b k. en-N isa 4/ 172, ei-İ sra ı 71 ı, ez-Zariyat 5 1/ 56) "Köle" manasında kul­lanılan abd için. "Mümin bir köle. hür bir müşrikten daha iyidir" denilmekte.

lamını taşımaktadır (bk M. F. Abdü lbaki, .Mu'cem; Wensinck, Mu' cem, "'abd" md.).

Abd ve ubüdiyet (kul ve kulluk) mef­humları içinde teslimiyet ve itaattan başka şefkat. merhamet ve himaye manaları da vardır. insan bütün sami­miyeti ve tevazuu ile Allah'ın kulu oldu­ğunu idrak edince Cenab-ı Hak da kulu­na merhamet eder ve onu himayesi al­tına alır. Hz. Peygamber "Allah' ın kulu" olduğunu iftihar la söyler ve bunu sık

sık tekrarlardı. Gerek kendisi, gerek başkaları için dua ederken de ilahi rah­mete "senin kulun ... " niyazıyla tevessül ederdi. Özellikle kudsi hadislerde görül­düğü üzere Cenab-ı Hakk'ın sevdiği in­sanlara hitabı da "abdi, ibadi" (kulum. kullanın) tarzındadır (bk. Wensinck, Mu'­

cem, "'abd" md ).

Ragıb el-isfahani abdin Kur'an'da­ki kullanılış tarzını dörde ayırmıştır:

1) Hukuk açısından abd (bk. KÖLE).

2) Yaratılması bakımından abd: bu "ya­ratma" sadece Allah'a nisbet edilebilir. 3) Allah'a kulluk yapması açısından abd; hür olsun köle olsun, en şerefli insan. 4) Dünyaya ve dünya servetine kul olan abd; h ür de olsa köle de olsa, en kötü insan. Bu gruba Hz. Peygamber'in, "Al­tına. gümüşe ve lükse kul olan insan helak olsun!" (Tirmizi. "Zühd", 42: ibn Ma­ce, "Zühd",8) diye kınadığı kimseler girer.

Kur'an-ı Kerim'de göklerde ve yerde mevcut olan herkesin Allah'ın huzuruna abd olarak çıkacağı haber verilir (bk Meryem ı 9/93) Cahiliye devrinde pek az kullanılan Abdullah vb. şahıs adları ­

nın, islam döneminde yaygın hale gel­mesinin temelinde bu prensip vardır.

Ayrıca bu ismin yaygınlaşmasında, İsla­miyet'teki vicdan hürriyeti ve tevhid an­layışının yanı sıra. en güzel ismin Abdul­lah ve Abdurrahman olduğunu bildiren hadisin de büyük rol oynadığını kabul etmek gerekir (bk Müsned, IV, 178, 345)

insanın başkalarına karşı isteyerek veya istemeyerek, yerine getirdiği kul ­luk hizmetleri de vardır. Bu durumda söz konusu olan şey, istenen hizmeti ve verilen emri yerine getirmekten ibaret­tir. insan. Allah için ifa ettiği kulluk va-

ABD

zifesinde O'nun emirlerini yerine getir­mekle yetinmez. aynı zamanda rızasını

kazanmak üzere O'na mümkün olan en samimi söz ve davranışlarıyla saygı ,

sevgi ve bağlılık gösterir. İşte Allah'a yönelen bu söz ve davranışlara ibadet denilmiştir. Bu manadaki abdin çoğu­lu ibad (ibadullah). insan hizmetindeki abdin çağulu da abTd (abidü'l-insan) şeklindedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, IV, 178, 345; İbn Mace, "Zühd", 8; Tirmizi. "Zühd", 42; Ragıb, e/-Mü{redat, "'abd" md.; İbnü'I - Eslr, en-f'lihaye, "'abd" md.; Li­sanü '/-'Ara b, "'abd" md. ; Wensinck. Mu' cem, "'abd" md.; M. F. Abdülbakl, Mu 'cem, "'abd" md.; Abdullah Abbas en-Nedvl, KamQsü e/­fazi'I-Kur'ani'/-Kerim, Cidde 140J/ 1983, s. 391-393.

~ MUHAMMED HAMIDULLAH

D TASA VVUF. SOnler naslarda ge­çen abd mefhumunu derin tahliliere tabi tutarak pek çok tasawufi meseleyi bu terimle açıklamış, abdin abidden, ubCıdiyetin de ibadetten üstün olduğu­nu ifade etmişlerdir. Onlara göre Hz. Peygamber'in biri abd, diğeri resül ol­mak üzere iki vasfı vardır ve birinci vas­fı ikincisinden üstündür. Nitekim keli­me-i şehadette abd vasfının resul vas­fından önce getirilmiş olması ve Hz. Peygamber'in de hükümdarlara gön­derdiği mektupların ilk cümlesini "Al­lah'ın kulu ve resülü Muhammed'den ... " tarzında yazdırması. bu telakkinin doğ­ruluğunu göstermektedir. Ayrıca Re­süt-i Ekrem. "Allah beni kul-peygamber olmakla sultan-peygamber olmak ara­sında muhayyer bıraktı. ben kul-pey­gamber olmayı tercih ettim" (Müs­ned, ll , 29 ı ı demiştir. Bu sebeple, Hz. Peygamber'in sahip olduğu makamla­rın en yücesi abdiyettir denilmiştir.

Hür olanlar ücretle ve bir karşılık

bekleyerek iş görürler. Oysa kullar ve köleler hiçbir şeye malik olmadıkların­dan sırf efendilerini memnun etmek için çalışırlar. Abid hür. abd ise kuldur. Onun için abid sevap kazanmak. ecir almak ve cennete girmek. abd sadece emri ifa etmek ve Allah'ın rızasını ka­zanmak için ibadet eder. Abid nimete sahip olmak için. abd ise nimeti vereni memnun etmek için amel eder. Birinde nimete, diğerinde nimeti verene öncelik verilir.

Efendisinin mülkiyetinde bulunan ku­lun her şeyi efendisinindir. Onun için kulun vasfı fakr ve ihtiyaçtır. Hiçbir şeyi bulunmayan, kendi varlığına bile

57