Upload
buinhu
View
232
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Genel Cerrahi Kliniği Klinik Şefi: Doç. Dr. Mustafa Öncel
AÇIK LATERAL İNTERNAL SFİNKTEROTOMİ SONRASI
ANAL İNKONTİNANS GELİŞMESİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ VE
İNKONTİNANS GELİŞEN HASTALARDA YAŞAM KALİTESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Mehmet KARABULUT
İSTANBUL, 2006.
- 2 -
TEŞEKKÜR
Asistanlık eğitimim sürecinde eğitimimizde ve cerrahi bakış açısı kazanmamızda büyük
emek harcayan değerli hocalarım Sayın Doç. Dr. Mustafa Öncel’e, Sayın Op. Dr. Ergin Olcay’a,
Sayın Prof. Dr. Mustafa Gülmen’e, Sayın Doç. Dr. Necmi Kurt’a, Şef Yardımcımız Sayın Op. Dr.
Selahattin Vural’a, tezimin hazırlık aşamasında bana yardımcı olan başta Op. Dr. Metin Kement
olmak üzere uzman ağabey ve ablalarım Sayın Op. Dr. Turgay Erginel’e, Sayın Op. Dr. Erhan
Tuncay’a, Sayın Op. Dr. A. Hakan Acar’a, Op. Dr. Gülay Dalkılç’a, Sayın Op. Dr. Cem Gezen’e,
birlikte çalıştığım, asistan arkadaşlarıma , bütün yardımcı sağlık personeline ve tez çalışmamda
bana yardımcı olan Sayın Doç. Dr. Sezai Demirbaş ve sevgili arkadaşım Yavuz Uzunoğlu’na
teşekkür ederim.
Bana karşı her fırsatta desteğini esirgemeyen sevgili eşim Dr. Senem Karabulut’a
sevgilerimi ve teşekkürlerimi sunarım.
Ayrıca hayatımın her anında desteğini yanımda hissettiğim aileme şükran ve minnetlerimi
iletmeyi bir borç bilirim.
Dr. Mehmet KARABULUT
- 3 -
İÇİNDEKİLER
1-Giriş :................................................................................................ 4
2-Genel Bilgiler :..................................................................................5
3-Materyal-Metod :..............................................................................30
4-Bulgular :..........................................................................................34
5-Tartışma :..........................................................................................44
6-Sonuç :..............................................................................................48
7-Kaynakça :........................................................................................49
- 4 -
GİRİŞ
Anal fissür, anal bölgenin en sık görülen patolojilerinden olup, anal verge ile linea dentata
arasındaki skuamöz epitel ile döşeli anal kanalda dikey doğrultuda çatlak, yırtık şeklinde bir
lezyondur. Anal fissüre her yaşta rastlanabilirse de en sık genç ve orta yaşlarda rastlanır. Cinsiyet
dağılımı açısından önemli bir fark yoktur1,2 .
Anal fissür tanısı konduktan sonra topikal medikal uygulamalardan cerrahi
sfinkterotomiye kadar uzanan birçok tedavi seçeneği bulunmaktadır. Fissür tedavisinde amaç, anal
sfinkterdeki spazmı azaltmak veya ortadan kaldırmaktır. Anal fissür tedavi edilmezse ilerleyen
zamanlarda fissüre ait komplikasyonlar ortaya çıkabilir, bu da hastanın yaşam kalitesini düşürür
2,3.
Birçok çalışmada anal fissürün iskemik orijinli olduğu, cerrahi veya kimyasal olarak anal
sfinkter basıncının düşürülmesi ile anal fissürün iyileşeceği iddia edilmiştir. Kronik Anal
fissürlerin tedavisi esas olarak cerrahidir. Cerrahi tedavide günümüze kadar çok sayıda yöntem
uygulanmıştır. Bunların bir kısmı , halen uygulanmakta olup bir kısmı ise artık günümüzde
kullanılmamaktadır. Cerrahi metodlardan lateral internal sfinkterotominin (LİS) diğer metodlara
üstünlüğü Hawley, Hoffman ve Goligher 15,61 tarafından ispatlanmıştır.
Bu çalışmada kronik anal fissür tedavisinde uygulanan lateral internal sfinkterotomi sonrası
Anal inkontinans gelişmesi için risk faktörleri ve açık lateral internal sfinkterotom sonrası
inkontinans gelişen hastalarda yaşam kalitesi incelenmiştir.
- 5 -
GENEL BİLGİLER
ANATOMİ
Anal kanal, gastrointestinal traktusun son kısmı olup 3-5 cm uzunluğundadır. Rektumun
levator ani kasını delerek geçtiği noktadan (puborektal halka) başlayıp anüsün ağzında sonlanır.
Normalde tonik bir kasılma içinde olup devamlı kollaps durumundadır. İstirahat anal kanal
basıncı 80-100 cm sudur. Anal kanal ve çevresi abse, hemoroid, fistül, fissür gibi sık rastlanan
bazı hastalıkları barındırabilir. O nedenle anal kanalın ve etrafını saran kas yapılarının anatomisi
iyi bilinmelidir 1,47.
Arkasında koksiks ile bağ (lig.anococcygeum) yağ ve fibromuskuler doku ile ilişkidedir.
Her iki yanında inferior hemoroidal damarları, lenfatikleri ve sinirleri içeren ve yağ dokusundan
oluşan iskiyorektal fossalar bulunur. Önde erkeklerde ürogenital diyafragmanın arka kenarıyla
komşudur ve bu bölge membranöz üretrayı içerir. Kadınlarda ise önde vajina ile komşuluk
gösterir. 1,11,47.
Anal kanal tanımlamalarında anatomik ve cerrahi anal kanal olmak üzere iki farklı tanım
kullanılmaktadır. Anatomik anal kanal, anal verge ile linea dentata arasında kalan kısımdır.
Cerrahi anal kanal ise, anal verge ile ano-rektal halka arasında kalan 3-4 cm’lik bölümdür 11.
Anal kanalın mukokutanöz Örtüsü
Anal kanalın iç örtüsü yukarıda mukozal ve aşağıda kutanöz bölümlerden oluşur. Bunları
ayıran çizgi anal valvlerin bulunduğu dış orifisten 2 cm yukarıdaki bölümdür.Bu çizgi "linea
pektinea" (taraksı) veya "linea dentata" (dişsi çizgi) adını alır. Dentata çizgi embriolojik
postalantoik barsak bileşkesinin ve proktodeumun belirtisidir. Anal valvler de proktodermal
membran artıklarıdır. 13,28.
Dentata çizginin yukarısında kalan bölümde "kolumna Morgagni" denilen ve kolumnar
hücrelerden oluşan 6-14 mukoza kalıntıları vardır. Valvlerin hemen üzerindeki mukoza ise 6-12
mm'lik bir alanda küboidal hücrelerden oluşur. Pektineal hattaki bileşke ise transizyonel veya
squamoz hücrelerden oluşur. 13 Her anal valv üzerinde ufak cepçikler bulunur (Şekil I). Bunlara
anal sinüs veya Morgagni sinuslan ismi verilir. Bu küçük ceplere anal bezler ağızlaşır 13, 28.
- 6 -
Pektinea çizginin altında kalan bölüm kıl, yağ ve ter bezi içermeyen modifiye çok katlı yassı
epitelle örtülüdür. Düz ince, soluk ve gergin olup alttaki dokular sıkıca yapışıktır. Bu bölge bazen
"pekten hattı" olarak adlandırılır. Anal orifisten hemen sonra ise cilt kalınlaşmakta kıl ve bez
içermeye başlamaktadır 13. Anorektal ring terimi 1934 yılında Milligan ve Morgan tarafından
ortaya atılmıştır. Muskulus puborektalis tarafından oluşturulur. Rektum ile anal kanalın birleşme
noktasını belirlediği için fonksiyonel olarak önemlidir 10 (Şekil 1). Bazı yazarlar, anal kanalı
cerrahi (fonksiyonel) ve anatomik anal kanal olarak iki bölüme ayırırlar. Anal kenar (anal verg)
denilen, anüsün perine kıllı derisi ile birleşen dış ağızdan dentat çizgiye doğru 2.5-3 cm'lik olan
bölüme "anatomik", anal verg'ten anal ringe kadar olan bölüm ise "cerrahi" anal kanal olarak
adlandırılır 10,13.
Şekil 1 : Anüsün mukoza ve kas yapısı
Bazı cerrahi kitaplarda yazarlar Hilton’un beyaz çizgisinden söz etmektedirler. Bu oluşum
transizyonel bölge (pecten analis) aşağıda dar ve dalgalı bir çizgi ile sona erer. Hilton çizgisi
(linea anocutanea) denen bu çizgi makroskopik olarak çok zor seçilir.
Eksternal Anal Sflnkter
İç sfinkteri çevreler. Çizgili kas yapısındadır. İstemli kasılır. Eksternal sfinkter kompleksi
pelvik tabanın aşağı kısmında yerleşmiştir. Koronal ve sagital kesilerde, eksternal anal sfinkterin
internal anal sfinkterden daha aşağıya uzandığı ve bu sfinkterin altına doğru bir yelpaze gibi
- 7 -
genişlediği gösterilmiştir 72,73,74,75. Milligan ve Morgan 1934' te bu kası üç bölüme ayırmışlardır.
Tek bir fonksiyonel birim olarak hareket eden üç kas halkasından oluşur. Bunlar; subkutan,
süperfisyel ve derin parçadır. Subkutan parça anülerdir ve internal sfinkterin altında yerleşmiş
olup derinin hemen altındadır. Arkada bu lifler anococygeal rafe ve rektumun longitudinal kası ile
birleşirler. Önde birkaç lif transvers perinei lifleri ile devam edebilir ve eksternal sfinkterin
süperfisyel kısmındaki liflerle birleşirler. Süperfisyel eksternal sfinkter oval biçimlidir. Lifler
internal sfinkteri çevreler. Subkutan sfinkterlerin üst kısmı süperfisyel sfinkter tarafından
örtülmüştür. Karşılığında bu sfinkterin üst kısmı eksternal sfinkterin derin parçası ile sarılmıştır.
Bu lifler arkada koksiksten çıkar ve anüsü sarar.
Önde birkaç lif perineal gövdeye ve bulbokavernöz kasa tutunur. Kadında bazı lifler
vajinanın dışındadır. Birkaç lif transvers perinei kasıyla birleşir. Derin eksternal sfinkter pelvik
tabanın hemen altında yerleşmiş olup, internal sfinkteri çevreler. Puborektalisin bazı lifleri
eksternal sfinkterin derin kısmına ait liflere katılır ve birleşir. Önde bu lifler perineal gövdenin ve
bulbokavernöz kasın yapısına katılırlar 1,6. Yukarıda ise levator kaslarla kaynaşarak pubise
tutunur. Bu durum kasa ilmik (triple loop) yapısı verir 10 .
Anorektal Halka
Anal orifisi çevreleyen eliptik kas lifleri silindir şeklinde başlar. Yukarıya anal kanalı
sararak yükselen puborektalis ve pubokoccigeus kasları ile kaynaşır. Bu kasların kesin bir ayırım
bölgesi yoktur. Bu silindir kas altta perineal bölge derisinin iç yüzüne (santral perineal tendona
insersio yapar) yapışır. Biraz üstte karşı tarafta ki koksigeusa yapışır. Yukarıda ise levator kaslarla
kaynaşarak pubise tutunur. Bu durum kasa ilmik (triple loop) yapısı verir 10.
Anal kanalın başlangıç kısmında puborektalis kasın eksternal sfinkterin üst loopu ve
internal sfinkterin proksimal kısmı ile birlikte anorektal halkayı (anorektal ring) oluşturur. Bu
halka rektal tuşede anal kanalın özellikle lateral ve arka kısmında kolayca hissedilir. Anorektal
kanal eksternal sfinkter tarafından tam olarak arka bölgesinde çevrelenememekledir (minör
üçgeni). Bu anatomik özellik fissürlerin arka lokalizasyonuyla uyumludur (Şekil 2).
- 8 -
Şekil 2: Eksternal sfinkterde minör üçgen
Longitudinal Kas Lifleri
Anal kanalda internal ve eksternal sfinkter kasları arasında yer alan longitudinal kaslar düz
kas olup elastik dokularla karışmıştır. Yukarı doğru gidildikçe kolonun longitudinal kas lifleri
olarak devam ettiği görülür ve levator aninin bazı lifleri ile birleşir. Aşağıya doğru gidildikçe fibro
elastik değişime uğrarlar ve bazı lifleri anal deriye tutunur. Bazı lifleri ise yağ dokusu içinde
kaybolur 10,13.
Longitudinal kasların kendi bünyelerinden çıkan fibroz hüzmeler internal ve eksternal
sfinkterleri bölümlere ayırarak tek tek fragmanlarının oluşmasını sağlarlar. Bu şekilde bölümler
infeksiyonun yayılmasını önlemek bakımından önemli rol oynarlar. Longitudinal kas liflerinin
aşağıdaki kas yapıları ile ilişkileri vardır:
- İnternal ve eksternal anal sfinkterler
- Puborektalis kası
- Muskulus submukoza ani
- M. Transversus perinei profundus
- Erkeklerde M. recto-üretralis
- Kadınlarda M. rekto-vaginalis
Milligan ve Morgan'ın klasik tanımlamasına göre intermuskuler septum, M. sfinkter ani
internusun alt kenarı hizasında bulunur.
- 9 -
İç (internal) anal sfinkter:
Rektumun, sirkuler kas tabakasının anal kanal etrafında kalınlaşmasıyla oluşan
uzantısıdır. Linea dentatanın 8-12 mm distalinde, anal verge’in ise 6-8 mm proksimalinde kalın
bir halka ile sonlanır. Düz kas yapısına sahiptir. Otonom sinirlerle innerve olur. Parasempatik
sinirler inhibitör, sempatik sinirler uyarıcı etkiye sahiptir. Bu kasın alt kısmı intersfinkterik oluk
olarak belirlenmiştir. Eksternal sfinkterin derin ve yüzeyel kısımları tarafından çevrelenmiştir.
İnternal sfinkterin dışında rektumun longitudinal kası bulunur. Bu kasa ait lifler yukarıda
puborektalise ait lifler ile değişirler, aşağıda ise birkaç lif eksternal sfinkter lifleri arasında
uzanarak anüs derisine ulaşır ve ‘corrugatör’ diye adlandırılan kısımları meydana getirirler.
İnternal anal sfinkter, anal kanalın istirahat halindeki basıncının %80-85’ inden sorumludur
1,6,12,16,17.
Rektum ve anal kanalın damar yapısı
1- Arterler:
Süperior rektal (hemoroidal) arter; arteria mezenterika inferiorun uç dalıdır,sigmoid
kolon mezosu içinden üst rektuma ulaşır, sağ-sol iki yan dala ayrılarak küçük dallar halinde
rektum duvarına girer. Orta rektal (hemoroidal) arter; arteria iliaka
internanın yan dalıdır, 1/3 alt rektum ile anal kanalın üst bölümünü besler, lateral ligaman içinde
ilerleyerek rektuma ulaşır. İnferior rektal (hemoroidal) arter; arteria pudentalis
internadan çıkar ve iskio-rektal fossayı geçip anal sfinkterlere ulaşır. Orta sacral arter; aort
bifurkasyonunun 1 cm üzerinden çıkar, terminal dalları anokoksigeal rafeye ve analkanala ulaşır.
Bu arterler arasında geniş kollateral ağlar mevcuttur 3,7,10,12,13,18.
2-Venler:
Venler arterlerinin ismini taşıyıp onlara paralel seyir gösterirler. Venöz boşalım vena porta
ve vena cava inferior aracılığı ile olur. Linea dentata üzerinde portal sisteme dökülen superior
hemoroidal ven bulunur. Linea dentata altında ise kaval sisteme dökülen medial ve inferior
hemoroidal venler bulunur.
- 10 -
Superior Hemoroidal Venler
Uç dalları kolumna Morgagnilardan başlar, arterlerine paralel gider. Kapaksız venlerdir ve
genişlediklerinde mukoza ile örtülü iç hemoroidleri oluştururlar. İnferior mezenterika ven
aracılığıyla vena portaya dökülürler
Medial Hemoroidal Venler :
Arterleri gibi rektumun her iki yanında ilerleyerek paraproktik bölgeye giderler. Kapaklı
venlerdir ve rektumun alt kısmı ile anal kanal kaslarının drenajını sağlarlar. İnternal iliak venler
aracılığıyla vena cava inferiora boşalırlar (Şekil 3).
Şekil 3: Anorektal bölgenin venleri
Inferior Hemoroidal Venler
Bu venlerde kapakçıklar vardır. Arterler gibi iskiorektal fossaları geçtikten sonra radial
olarak perianal subkuttan dokuda ilerlerler. Pudendal venler internal iliak venler aracılğı ile vena
cava inferiora boşalır. Anal ve perianal bölgenin drenajını sağlar. Bu venlerin genişlemesi dış
hemoroidleri oluşturur.
- 11 -
Lenf Drenajı
Anal kanal ve rektumda submukozal ve subserozal olarak yerleşim gösteren "intermural
lenfatikler" vardır. Bunlar extramural lenfatiklere drene olurlar. Extramural lenfatikler bölgeyi
besleyen damarlar boyunca yerleşim gösterirler. Anorektal bölgenin extramural lenfatikleri genel
olarak üç değişik yöne drenaj gösterirler. Bir kısım lenfatikler "yukarıya" superior hemoroidal
damarlar boyunca inferior mezenterik damarlara oradan paraaortik lenf nodlarına drene olurlar.
İkinci bir kısım lenfatikler ise yanlara doğru medial ve inferior damarlar boyunca yayılım
gösterirler. Buradan internal iliak ve inguinal lenfatiklere drene olurlar. Üçüncü bir yol ise aşağı
pararektal lenf nodları aracılığı ile anal ve perianal pleksuslara doğru drene olurlar.
Anal Kanal İnervasyonu
Motor inervasyonu: İnternal sfinkterin inervasyonu sempatik ve parasempatik lifler ile
yapılmaktadır. Sempatik lifler eksitatör olup üç lomber segmentelerden gelir. Parasempatik lifler
ise inhibitör görevi yapmaktadırlar ve sakral 2., 3. ve 4. parasempatik segmentlerden gelirler.
İstemli bir kas olan eksternal sfınkter ise internal pudendal sinirin inferior hemoraidal lifleri ve 4.
sakral sinirin perineal dalı ile inerve olur.
Sensorial inervasyon: Linea pektinea üzerindeki bölge visseral sinirlerle inerve olur. Ağrıya ve
ısıya duyarlı olmayıp gerilme ve parasempatik dokunmaya duyarlıdır. Pektineal hattın altındaki
anodermal bölgenin sensorial inervasyonu inferior hemoroidal sinirlerin aferrent lifleri ile olur.
Ağrıya çok duyarlıdır 76.
- 12 -
HİSTOLOJİ
Anal kanalın üst kısmında tipik kolon mukozası ile karşılaşılır. İyi gelişmiş liberkün
bezleri ve Goblet hüceleri görülür. Bunlar modifiye mukozasına doğru seyrekleşirler. Lamina
propriya, muskular mukozadan ayrılmıştır 71.
Barsak mukozasının modifiye olmuş üst sınırı birden kuboid ve squamoz hücrelerden
oluşmuş çok sıralı epitele dönüşür. Çok sıralı epitel içinde kolumnar epitel alanlarına rastlanır.
Bunların bir kısmı yukarıdaki barsak epitelinin değişik devamıdır. Mukoza altındaki yer alan bağ
dokusu ise herhangi bir değişiklik göstermez lamina propriya, muskulariz mukoza ve
submukozadan oluşur. Ter bezleri, sebase bezler ve kıl foliküllerine rastlanmaz.
Linea dentatada kolumnar epitel adacıkları bulunur. Burada anal bezler dışarı ve distale
doğru subepitelial doku içine ilerlemiştir. Oblik yerleşimli bir bez kanalında yapılan kesitlerde,
çok sıralı epitelin yumuşak bir kıvrım yapan kolumnar epitel ile devam ettiği görülür. Valvüllere
keskin kenarlı görünümü veren bu özellik olabilir 28.
Linea dentatamn altında görülen kimi zaman keratinize olabilen çok sıralı yassı epiteldir.
Linea dentatada lamina propria, muskularis mukoza ve submukoza katları kaybolur. Onların
yerine birkaç kas lifi içeren yoğun vasküler bir bağ dokusu alır. Sebacea ve ter bezleri ile kıl
folukülleri burada da bulunmaz. Fakat bağ dokusunun papiller uzantıları belirgin hale gelir. Bu
modifiye deri bölgesinden sonra karşımıza çıkan histolojik görünüm, tamamen normal deriye
aittir 28.
- 13 -
FİZYOLOJİ
Rektumun sirküler kaslarının kalınlaşarak oluşturdukları internal anal sfinkter kasları,
sinirlerini otonom sistemden aldıkları için istemli olarak çalışamazlar. Normal istemli kontinansı
sağlayan eksternal sfinkter kaslarıdır. İç sfinkter kaslarının visseral tonusu anal kanalın kapalı
durumda kalmasını sağlayan önemli bir faktördür. Normalde bu tonus fizyolojik şartlarda üst
seviyededir. Rektum çoğu zaman boştur. Bunun nedeni anüsten 20 cm yukarıda rektosigmoid
kavşakta zayıf bir fonksiyonel sfinkterin bulunması ve buradaki keskin açılanmanın rektumun
dolmasına karşı direnç oluşturmasıdır 46,64. Rektum distansiyonu geliştiğinde daha çok pelvik
tabanda ve rektum dış duvarında olduğuna inanılan reseptörler uyarılarak internal sfinkterde
refleks bir gevşemeye neden olurlar ki buna rektoanal refleks denir 8,19,20,59,61,62,65,66. Medulla
spinalisin sakral segmentleriyle ilgili bir parasempatik defekasyon merkezi bulunmaktadır.
Rektumun afferent lifleri uyarıldığı zaman öncelikle sinyaller medulla spinalise ulaşır sonrasında
pelvik sinir içindeki parasempatik liflerle inen kolona , sigmoid kolona ve anüse impulslar
gönderilir. Bu parasempatik sinyaller peristaltik dalgaları şiddetlendirerek, internal anal sfinkteri
gevşetirler. Bazen fleksura lienalisten anüse kadar ilerleyen bir hareketle kalın barsak boşalır.
Medulla spinalise gelen afferent sinyaller, aynı zamanda derin bir nefes alma, glottis’in
kapanması ve abdominal kasların kasılmasını ve rektal maddeyi aşağı doğru itmesi gibi
işlemleride başlatır. Aynı zamanda pelvis tabanı anüs üzerinde aşağı ve dışa doğru çekilerek
feçesin boşalmasını sağlar 46,67.
Defekasyon reflekslerine rağmen bazı başka etkilerin de yardımı gereklidir.Çünkü internal
sfinkterin gevşemesi ve feçesin anüse doğru hareketi normal olarak external sfinkterin
kontraksiyonuna yol açtığı için defekasyon geçici olarak engellenmektedir. Bebekler ve mental
kusuru olan hastalar dışında bilinçli beyin faaliyetleri ile eksternal sfinkter kontrol edilerek yer ve
zaman uygunsa inhibe edilir ya da sosyal yönden uygun yer bulununcaya kadar kontraksiyon
devam ettirilir. Eksternal sfinkter kontraksiyon halinde tutulursa birkaç dakika sonra defekasyon
refleksi söner ve rektuma yeniden feçes doluncaya kadar birkaç saat sakin kalır 22,46,64.Defekasyon
için uygun koşullar oluştuğunda şahıs derin bir nefes alıp, diafragmayı aşağı doğru iterek ve
- 14 -
abdominal kasları kasıp karın basıncını arttırır ve feçesi rektuma itmekle yeni bir defekasyon
refleksini başlatabilir. Fakat bu yolla uyarılan refleks doğal olarak ilk başlayan refleks kadar güçlü
değildir. Böylece sık sık doğal defekasyon refleksini inhibe eden kişilerde konstipasyon olur
46,64.Yeni doğanda ve medulla spinalisi kesilmiş kişilerde external sfinkter fonksiyon görmediği
için defekasyon refleksleri kolonun otomatik olarak boşalmasına sebep olur 46,67.
Eksternal anal sfinkter kasları dinlenme anında anal tonusun ve anal kanal basıncının
ancak %30’u kadar katkıda bulunurlar, sinirsel internal anal sfinkter aktivitesi % 45, pür
miyojenik internal anal sfinkter aktivitesi % 10 ve hemoraidal pleksusun genişlemesi de % 15
oranında dinlenme basıncına katkıda bulunurlar 20,23,24.
Eksternal anal sfinkter ve pelvik taban kaslarında devamlı bir aktivite bulunmasına rağmen
bu kaslar istemli olarak 40-60 sn. periotlarla kastırılabilir. Sıkma basıncı dinlenme halindeki bir
kişide istemli olarak tüm gücüyle sıkması istenerek anal kanalda ölçülen basınca verilen isimdir.
- 15 -
ANAL FİSSÜR
TANIM
Anal fissür anal kanal üzerinde dentate hat distalinde longitüdinal yerleşimli bir epitel
çatlağıdır 1,47. Sık görülen ve oldukça ağrılı bir tablo olan anal fissür her yaşta görülebilir. Ancak
en sık 3.ve 4. dekatta görülür. Kadın ve erkekte eşit oranda görülür. Erkeklerin % 99’unda ve
kadınların % 90’ında anal fissür posterior orta hatta yerleşmiştir. Erkeklerin % 1’inde, kadınların
ise % 10’unda anterior orta hat yerleşimi görülür. Atipik yerleşimli fissür nadirdir. Fissur
zemininde fibromusküler doku bulunur ve bu fissürler başka bir hastalığın komplikasyonu değilse
hemen hemen her zaman tektir. Anal fissürler akut ve kronik fissürler olarak iki gruba ayrılır.
Akut anal fissürler kısa sürede ortaya çıkarlar. Fizik muayeneleri çok ağrılıdır. Hikayede sert ve
hacim olarak büyük bir dışkının varlığı dikkat çeker. Muayenelerinde fissür zemininde fibröz
liflerin longütüdinal yönde oldukları görülür 4,8,59,60,61,65. Bu longitüdinal lifler anal fissürün
başlangıç halinde olduğununda belirtisidir 61. Kronik anal fissürler ise klasik olarak 3 komponenti
bulunan fissürlerdir.
a) Fissür zeminde internal sfinkter kas liflerinin transvers olarak görülmesi veya fibröz
endurasyon varlığı.
b) Fissürün distal ucunda anal kenarda deri çıkıntısı ( Sentinel skin tag, sentinel pili )
c) Fissürün proksimal ucunda bir psödopolip olan hipertrofik anal papilla.
Ancak bu komponentler internal kas liflerinin fissür zemininde görülmesi durumunda
fissür kronik olarak kabul edilir 8,9,25,59,60,66. Bazı uzmanlar tedavi edildikleri halde 3-6 haftadan
daha uzun süre devam eden fissürün kronik sayılması gerektiğini ifade ederler.
Fissürlerin niçin anal kanalda posterior orta hatta yerleştikleri çeşitli teorilerle açıklanmaya
çalışılmıştır. Eksternal sfinkter kompleksinin alt parçası bu bölgede anüsü eliptik olarak çevreler
ve arkada anokoksigeal ligamana yapışır. Anal kanal epiteli yanlarda en güçlü şekilde
desteklenirken posterior kısım epitelin en zayıf desteklendiği bölgedir1. Kadınlarda anterior
yerleşimin erkeklerden 10 kat daha sık olması da eksternal sfinkterin ön tarafta anal kanal
epiteline sağladığı desteğin erkeklerden daha zayıf olmasıyla açıklanabilir. Oluşan bir travmada
- 16 -
da kanal epitelinin en zayıf olarak desteklendiği noktadan yırtılması oldukça doğaldır.
Kadavralardaki bir çalışmada anal kanal zorlanarak açıldığında epiteldeki yırtığın hemen her
zaman posterior orta hat üzerinde olduğu saptanmıştır. Ayrıca hemoroidektomi, fistülotomi gibi
işlemler için anal kanala yerleştirilen ekartör biraz fazla çekilirse epiteldeki ilk yırtılmanın büyük
bir sıklıkla posterior orta hatta olduğu görülür 1,26,46.
Bu yerleşimi açıklayabilmek için bir başka teoride anal kanal kanlanması üzerine
kurulmuştur. Klosterheifen ve arkadaşları kadavraların inferior rektal arterlerinde yaptıkları
anjiografik çalışmalarında % 88 olguda posterior orta hattın anal kanalın en az kanlanan bölümü
olduğunu ortaya koydular 1,63. İnternal anal sfinkterin inferior rektal arterin perpendiküler kas
liflerine gönderdiği daldan damarlandığı gösterilmiştir 1,6. Yine posterior orta hatta bu arterin
ilişkisinin zayıf olduğu tespit edilmiştir 6. Anodermal kan akımını sağlayan arterlerin yaklaşık 85
mmHg basınçla kan pompaladıkları saptanmıştır 63. Normal anal kanal dinlenme basıncıda
yaklaşık bu düzeydedir. Anal fissürlü hastalarda artan anal kanal dinlenme basıncının arterlerin
kan akımını engellediği gösterilmiştir, anal basıncın düşürülmesinin anodermal, kan akımını
düzelterek fissürü iyileştirdiği gösterilmiştir. Bu bulgular anal fissürün iskemik orijinli olduğunu
göstermektedir 35,45,63.
Fissürün kronikleşmesinden konstipasyon ve infeksiyon da sorumlu tutulan diğer
etkenlerdir 30,33,51. Bazı fissürler kendiliğinden iyileşirken bazılarının (%40-70) neden
kronikleştiği sorusu henüz tam olarak cevaplanamamıştır. Ancak internal sfinkterdeki spazmın yol
açtığı ağrı ve epitel iskemisinin fissürün spontan iyileşmesini önleyip kronikleşmesine zemin
hazırladığı söylenebilir1,6,26,46,47.
Anal fissür başlangıcında genellikle sert ve büyük hacimli bir dışkının varlığı ile oluşan
travma dikkat çeker ve hastaların çoğunda bu durum hikayede saptanabilir 1,6,7,22,27,29,42,46.
Dolayısıyla kronik konstipasyon etken olabilir. Her defekasyonda fissür gerilir ve hastada başta
şiddetli ağrı olmak üzere şikayetlere neden olur. Bu şikayetler özellikle de ağrı korkusu nedeni ile
hasta defekasyon yapmaktan kaçınır. Böylelikle feçes kitlesi daha sert ve büyük hal alır. Ancak
defekasyon ihtiyacı önlenemeyecek hal alınca bu sert feçes nedeni ile daha şiddetli yakınmalara
- 17 -
neden olan defekasyon yapılır. Bu durum siklik bir özellik gösterebilir. Bir iki aylık yakınma
dönemlerini iyileşme dönemleri izler. Hasta düzelme dönemi sırasında konstipe olursa önceden
iyileşmiş olan fissür yeniden ortaya çıkar 4,9,60,61. Bununla beraber sık defekasyon yapanlarda ve
diaresi olanlarda da anal fissür görülür 4,8,59,62,65. Rektumda oluşan distansiyon sonrasında
normalde internal sfinkterde gevşeme olur ancak anal fissürlü olgularda oluşan bir gevşemeden
hemen sonra belirgin ve uzanmış bir kasılma saptanır. Over shoot fenomeni olarak adlandırılan bu
sekonder sfinkter spazmı kontrol grubu normal insanlarda %26 oranında saptanırken anal fissürlü
olguların % 90’ında gözlenmektedir. Bu uzamış sfinkter spazmı fissür gelişiminde rol oynadığı
gibi hastalardaki dışkılama sonrasında devam eden ağrının oluşumuna da katkıda bulunmaktadır
Ağrının da başlı başına bu spazmı arttırdığı bilinmektedir. Dolayısıyla kronik anal fissür
patogenezinde ağrı ve spazmdan oluşan kırılması güç bir kısır döngü bulunmaktadır 6,26,46,47,63.
Anal fissürlü hastalarda anorektal kanal içi basınç ölçümleri bir çok araştırmacılara göre
farklı sonuçlar vermiştir.Bazı araştırmalarda anal kanaldaki proplar ile ölçülen sfinkter basınçları
anal fissürlü hastalarla kontrol grubu arasında bir fark saptanmamıştır30.Ama araştırmacıların
çoğu anal fissürlü hastalarda, kontrol grubuna göre özellikle internal sfinkterin hiperfonksiyonu
sonucu artmış anal kanal dinlenme basıncı saptamışlardır 4,5,8,32,59,61,62,66,68. İnternal anal sfinkter
kaslarındaki bu tonus artışının tüm anal kanal boyunca olduğu ileri sürülmüştür. Kronik
konstipasyon, inflamasyon ve internal sfinkter spazmına bağlı yüksek anal kanal basıncı gibi
faktörlerin kronikleşmede rol aldığı kabul edilmektedir33. Kronik anal fissürün bir komponenti
olan sentinal pilinin fissürdeki hafif infeksiyon ve lenfatik ödem sonucu geliştiği ve bu deri
kıvrımının çoğunlukla iltihaplı, gergin ve ödematöz görünümlü olduğu bildirilmektedir. Aynı
şekilde fissürün apikal ucunun ödem ve fibrozis sonucu şişmesiyle hipertrofik anal papillanın
ikincil olarak meydana geldiği düşünülmektedir 8,25,33,59. Kronik anal fissürde görülen diğer bir
sekonder değişiklik fissürün lateral kenarlarında gelişen fibröz endürasyondur. Uzun süredir var
olan ve tedavi edilmeyen fissürlerde internal sfinkter kasları zamanla fibrözisle kontrakte bir hal
alabilir 8,33,59,61,65.
- 18 -
KLİNİK BULGULAR
Anal fissürlü hastaların karakteristik yakınmaları dışkılama esnasında ağrı, rektal kanama
ve konstipasyondur. Somatik sinirlerden oldukça zengin anodermde yerleşen anal fissürlerde ağrı
tipik olarak defekasyon sırasında başlar ve dışkılamadan sonraki dakikalar bazende saatler içinde
giderek azalır. Hastalar bu ağrıyı yırtıcı, parçalayıcı veya kesici olarak tanımlarlar. Ağrının boyutu
ile anal kanaldaki lezyonun boyutu arasında ilişki yoktur. Hastalar defekasyon sırasındaki şiddetli
ağrıdan dolayı genellikle dışkılamaktan çekinirler ve kendilerini tutarlar, böylece dışkı daha da
sertleşir ve sonuçta anal kanaldan geçerken daha büyük bir travma ile ağrıyı yeniden tetikler.
Tedavide bu ağrı kısır döngüsünün kırılması çok önemlidir 1,6,47.
Anal fissürdeki bu ağrıya çıplak fissür zemininde duysal sinir uçlarının açığa çıkması
kadar internal sfinkterdeki spazmında katkısı vardır. Fissürün ağrısız olduğu durumlarda ise
etyolojik faktör olarak enflamatuar barsak hastalıkları, sifiliz, tbc gibi spesifik nedenler göz önüne
alınmalıdır. Anal fissür ağrılı rektal kanamanın en sık sebebidir. Kanama genellikle defekasyon
esnasında dışkıya bulaşan az miktarda parlak kırmızı kandır ve eğer hastada pıhtılaşma bozukluğu
yoksa anemiye sebep olmaz. Çok ağrılı anal fissürlerde dizüri, idrar retansiyonu ve disparoni gibi
şikayetlerde olabilir. Kronik anal fissürde ağrı ve kanama akut fissürdekinden daha azdır. Kronik
fissür zeminindeki enfeksiyon nedeniyle oluşan püy ve akıntı iç çamaşırları ıslatacak kadar fazla
olabilir ve hastalarda anal kaşıntı yakınması gözlenebilir 6,26,47. Fissür tabanındaki düşük dereceli
enfeksiyon, kronik enflamasyon ve oluşan lenfatik akım bozukluğu sebebiyle fissürün alt
kenarındaki cilt kıvrımı ödemlenir ve şişer. Büyüyen bu cilt kıvrımına sentinal pili (skin tag,
nöbetçi cilt pilisi) denir. Kronik enfeksiyon zemininde zamanla sentinal pili tabanında abse gelişip
spontan drene olarak süperfisial anal fistülde gelişebilir 6,26,47. Yine kronik enflamasyon ve
lenfatik akım bozukluğu nedeniyle fissürün üst ucundaki anal papillada hipertrofiye olur ve sert,
beyazımsı, polipoid bir kitle haline gelir. Bu kitleye hipertrofik anal papilla adı verilir. 3-4 cm.
kadar büyüklüklere ulaşan hipertrofik papillalar neoplastik oluşumlar değillerdir 1,6,26,47. Fissürün
- 19 -
tabanında görülen longitüdinal kas lifleri zamanla silinir ve yerine sirküler uzanan internal
stirikter lifleri belirginleşir. Kronik enfeksiyon nedeniyle fissür tabanında püy görülebilir.
Olay daha da devam ederse ülser tabanındaki kronik enfeksiyon ve enflamasyonun etkisi ile
zeminde uzanan internal sfinkter liflerinde fibrotik değişiklikler başlar. Çok ileri evrelerde internal
sfinterlerdeki bu değişiklikler hastada anal stenoza kadar ilerleyebilir 1,6,34,47.
TANI
Hastaların çoğunda tanı dikkatli alınmış anamnez ve iyi bir aydınlatma altında kalçaların
iyice ayrılması ve anal orifisin dışa doğru çıkarılmasıyla yapılan dikkatli anal inspeksiyon ile
konulabilir. Bu muayeneye hastada aşırı düzeyde ağrı yoksa rektal tuşe ve rektoskopide
eklenmelidir. Ayrıca daha çok çalişma amacıyla yapılsa da anal manometrik incelemede anal
kanal basınç artışını tespit edebiliriz 1,6,35,47. Hastanın ağrısı çok fazla ise genel anestezi altında
muayene yapılabilir.
Anal Fissürlü Hastalarda Tanı ve Tedaviyi Yönlendirici Yöntemler:
1)Endoskopik muayene: Rektoskopi ve kolonoskopi rektal kanama ayırıcı tanısı açısından
yapılabilir. Tedavi öncesi dönemde yapılması ağrılı olabileceğinden ameliyat esnasında yapılması
uygundur.
2)Endorektal ultrasonografi: Anal fissür ayırıcı tanısında ve ameliyat sonrası inkontinans
problemi gelişen hastalarda kullanım alanı bulmaktadır.
3)Magnetic rezonans inceleme: Bu yöntem anal fissür ayırıcı tanısında kullanılabilmekle beraber
nadiren gerek duyulmaktadır.
4)Anorektal manometri: Anal manometri anorektal fonksiyonlar hakkında kantitatif değerler
veren bir testtir. Anal fissür fizyopatolojisini değerlendirmede anorektal manometri büyük
kolaylık sağlamıştır 4,8,20,37,38,59,60,61,65. Bununla ilgili ilk bilimsel çalışma 1877 yılında rektoanal
refleksin tanımlanması ile başlamıştır.
- 20 -
Manometri için kullanılan cihazlar:
Perfüzyon kateterleri: Dar multilümen anal başlığı olan, düşük genişleyebilme yeteneği ve
üzerinde delikleri bulunan bir kateter yoluyla basınç ölçülen bir düzenektir 20,39. Sıvı perfüze
edilerek deliklerin ayrı ayrı basınçları ölçülür ve bu basınç; kateterin genişleyebilmesi ve
perfüzyon hızıyla koreledir 39. Her kateterden elde edilen basınç kateterden dışarı doğru olan sıvı
akımına karşı olan direncin göstergesidir 23. Perfüzyon kateterinin aynı anda anal kanalın değişik
yerlerinden ve rektumdan longütüdinal veya radial ölçüm yapma avantajı vardır. Dezavantajları
ise rektumda sıvı birikmesi, perfüzyon esnasında anüsten sıvı kaçağının olması ve büyük bir
eksternal basınç çeviricisine ihtiyaç göstermesidir 23.
AYIRICI TANI
Değerlendirme aşamasında anal fissür anal çatlağın diğer nedenlerinden ayırt edilmelidir.
Bunların en belli başlıları enflamatuar barsak hastalıkları, enfeksiyonlar ya da malignitelerdir.
Anal fissür ağrısı intersfinkterik abse, koksidinya ve proktalji fugakstan ayrılmalıdır. Anal
belirtiler crohn hastalığına en sık eşlik eden belirtiler arasında olup daha az sıklıkla ülseratif
kolitle beraberdir. Crohn hastalarının %40’ı başlangıç olarak anal belirtilerle başvururken , %50
sinde hastalıklarının bir döneminde anal ülserasyon görülebilir. Bu ülserlerin en belirgin
özellikleri atipik yerleşimli olmalarıdır ve dentate hattın proksimaline doğru uzanırlar. Çoğunlukla
multipl, geniş tabanlı ve düzensiz kenarlıdırlar 6,35,47. Lezyondan yapılan biopsi nadiren yararlıdır
ve bu biopsi ile Crohn hastalığına ait karakteristik granülom görülebilir. Ek olarak gastrointestinal
sistemin tam olarak değerlendirilmesi ince barsak pasaj grafisi, kolonoskopi ve baryumlu kolon
grafisi ile yapılabilir 6,34,35,69.
Spesifik enfeksiyonlarda anal fissür gibi ülserasyona neden olabilir. Bunların arasında
Herpes Simpleks, sifilis, şankrı ve tüberküloz sayılabilir. Herpes birbiriyle birleşme eğilimi
gösteren küçük perianal ülserler oluşturur ve lezyonun ağrısı çok şiddetlidir. Bu lezyonlardan
yapılan viral kültürle 48-72 saat içinde genellikle tanı konabilir1,47. Sifilisde görülen anal
ülserasyonlar derin, düzensiz ve ıslak kenarlıdır ve serolojik çalışmalarla erkenden tanı konabilir.
Belirgin inguinal adenopati varlığında şankr akla gelmelidir. Nadir görülen anal tüberküloz ,
- 21 -
sıklıkla pulmoner tüberküloz ile birliktedir. Anüs ve rektumun erken karsinomları her ne kadar
görünüm olarak atipik olsalarda kolaylıkla tanınabilir ve biopsi yapılabilir 6,34,47. Akut lösemide
özellikle hastalığın gidişi sırasında anal ve perianal bölgede ülserasyon görülebilir. Bu lezyonlar
çok ağrılıdır. Cerrahi drenaj ve antibiyotiklerle tedavi gerektirir ve sıklıkla hastanın terminal
döneme yaklaştığını gösterir1,47. Acquired immuno deficiency syndrome (AIDS) seyrinde görülen
anal ülserasyonlardan özellikle herpes , sitomegalovirüs (CMV) gibi fırsatçı enfeksiyonlar ya da
AIDS’le yandaş görülen Kaposi sarkomu , B hücreli lenfoma veya skuamöz hücreli karsinom
sorumludur.Bunların dışında chlamidya, hemophilus ducrei gibi patojenlerde bu bölgede
ülserasyona neden olabilir 1,6,35,47.
ANAL FİSSÜR TEDAVİSİ
1 ) Medikal Tedavi
Akut anal fissürlerde önerilmektedir. Akut anal fissürlerin büyük bir bölümü
konstipasyonu önleyici konservatif tedavilerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Kronik
fissürlerde ise başarı daha sınırlıdır.
Medikal tedavide kullanılan yöntemler :
a) Diyet ayarlaması: Fissür oluşumunda sertleşmiş dışkının rol oynadığı düşünüldüğünde
konstipasyonun önlenmesi medikal tedavinin temelini oluşturur. Bunun için ilk olarak gıdalardaki
lif oranını ve sıvı miktarını arttırmak gerekir 1,40,47.
b) Dışkı hacmini arttırıcı ve dışkı yumuşatıcı ajanlar : Medikal tedavinin bir parçasıdır. Dışkı
hacmini arttıran ajanlar metil sellüloz, ispaghula, sterculica, psylium preparatları; dışkı
yumuşatıcılar ise bisacodyl ve diocotyl sodium sulfosuccinate gibi ajanlardır1,40
c) Lokal uygulamalar:
Ilık suya oturma banyoları: Özellikle defekasyondan sonra yapılan bu uygulama ağrı ve kanama
oluşumunu arttıran anüsü silme gereksinimini azaltmak ve anal sfinkter basıncını düşürmekte
faydalıdır1,40,47.
Lokal anestezik ajanların infiltrasyonu : Fissürün altındaki dokuların lokal anestezik ajanlarla
infiltrasyonu sonucu fissürden kaynaklanan ağrının ortadan kalkacağı ve bunun sonucunda anal
- 22 -
spazmın yenileceği prensibine dayanır. Ancak hastaların % 50’sinden azında iyileşme olması ağrı,
lokal sepsis, geçici inkontinans gibi yan etkileri nedeniyle önerilmemektedir 1,47.
Topikal ilaç uygulamaları :
Lokal anestezik pomat ve kremler : Akut fissürlerde ağrının giderilmesinde faydalıdırlar ancak
hastaların % 2‘sinde alerjik reaksiyonlara yol açabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Defekasyon öncesi ve sonrasında % 5 lidocaine veya % 2 lignocaine uygulanması önerilmektedir.
Akut fissürlerde % 45 oranında kür sağlar 1,40,47.
Non steroidal pomatlar:Ağrı kontrolü ve ülser üzerinde sağlıklı granülasyon dokusu
oluşturmakta faydalı oldukları söylenmektedir. AgNOз ve icthammol preparatları bu gruba
girmektedir 1,40.
Steroidli pomadlar : İnflamasyonu azaltmak ve fissürdeki iyileşmeyi arttırmak için kullanılırlar.
Genel olarak pomad ve kremlerin etkisinin ağrıyan yere uygulanan ilacın plasebo etkisine,
kayganlaştırıcı etkilerine ve anal fissürlerin çoğunda olduğu gibi spontan iyileşmesine bağlı
olduğu bildirilmiştir. Suppozituar formdaki ilaçlar anal kanal içinde efektif olarak etki
göstermezler, kullanımları ağrılıdır ve rektuma doğru kaydıkları için tedavi etkileri azalır 1,40,47.
Skleroterapi: Lokal anastezi uygulandıktan sonra sodyum tetradecyl sulphate ile yapılan
skleroterapi sonrası % 80 oranında akut fissürlerde iyileşme bildirilmiştir. Ancak bu metod
sonrasında lokal abse, sepsis ve erken nüks gelişebileceği unutulmamalıdır 1,40.
d) Sistemik uygulamalar
Oral analjezikler, benzodiazepin türevleri ve spazmolitikler sayılabilir. Kalsiyum kanal
blokeri olan nifedipin de bu grupta kullanımı olan ve anal istirahat basıncını düşüren ve anal fissür
semptomlarını gideren bir ajandır 1,22,67. Nifedipin damar düz kas membranında hem voltaja
bağımlı ve hem de adrenerjik reseptörler aracılığı ile çalıştırılan kalsiyum kanallarını bloke eder.
Sistemik bioyararlanımı % 65 dir 22,67. Nifedipinin sık görülen yan etkileri yüzde ve bacaklarda
cilt damarlarının vazodilatasyonuna bağlı yanma duyumsama, yüz kızarması, baş ağrısı,
palpitasyon ve postural hipotansiyondur 1,57,67.
- 23 -
2) Cerrahi tedavi
a) Anal dilatasyon
Geçmişi çok eskiye uzanan bu girişimin genel prensibi, 4-6 parmakla anal kanalın dilatasyonu,
böylece internal ve eksternal sfinkterde geçici olarak paralizi oluşturmaktır. Bu işlemle internal
sfinkterin bir kısım lifleri de parçalanmaktadır. Genel anestezi altında yapılabilen bu girişimin,
nüksünün fazla oluşu ve önemli komplikasyonların görülüşü (mukoza prolapsusu, inkontinans)
nedeni ile bu gün için pek fazla taraftarı yoktur 49-52.
b) İnternal anal sfinkterotomi
Anorektal bölge anatomisinin yeterince iyi bilinmemesi nedeniyle internal anal sfinkterotomi
uzun yıllar başka isimler altında gerçekleştirilmiştir. Örneğin internal anal sfinkterotomi kronik
anal fissür tedavisinde “pektenotomi” başlığı altında Miles (1939) tarafından yapılırken, Milligan
ve Morgan (1939) tarafından da “eksternal anal sfinkterin subkutanöz parçasının kesilmesi”
başlığı altında yapılmıştır. Anorektal bölgenin anatomisine büyük açıklıklar getiren ve fissür
tabanının internal anal sfinkter tarafından oluşturulduğunu gösteren Eisenhammer (1951), kesilen
kasın spastik internal anal sfinkterin alt bölümünden başka bir şey olmadığını vurgulamış ve
konuyu ilk kez gerçek anlamında “internal anal sfinkterotomi” başlığı altında toplamıştır(36,53).
Fissürektomi ve Posterior İnternal Anal Sfinkterotomi: Midposterior alana yerleşmiş olan fissür
eksizyonunu takiben arka orta hattan, fissür yatağından yapılan internal anal sfinkterotomidir.
Yüksek morbiditesi nedeniyle bugün pek önerilmemektedir. En önemli komplikasyonu “anahtar
deliği” deformitesidir. %43’ lere varan oranlarda minimal anal inkontinans bildirilmiştir.
Hastalarda esas olarak gaz inkontinansı olmasına rağmen bazı hastalarda fekal inkontinans olduğu
gözlenir. Bu ameliyat fissür tabanında fistülü olan veya lateral internal sfinkterotomi (LİS) sonrası
fissür iyileşmesi gözlenmeyen hastalar için düşünülmelidir 31,54-56.
Lateral internal sfinkterotomi: Lateral internal sfinkterotomide, anal kanaldaki basıncı
düşürmek hedeflenir. Anal kanal basıncı yüksek olan hastalarda lateral internal sfinkterotomiden
sonra %40-50 oranında basıncın düştüğü ve buna paralel olarak anal fissürün iyileştiği
- 24 -
saptanmıştır 57. İnkontinans, kanama, gibi komplikasyonlar gözlenebilir. Ameliyat öncesi barsak
hazırlığı yapmak gereksizdir. Genel, rejyonel ve lokal anestezi altında uygulanabilir. Hastanın
pozisyonu (litotomi, jack-knife, veya sol-yan ) cerrahın alışkanlığına bağlı olarak değişir.
Açık Lateral İnternal Sfinkterotomi: Herhangi bir anal spekulum veya iki adet farabeuf ekartör
yardımı ile anüs hafifçe gerdirilerek intersfinkterik mesafe parmak ile hissedilir. Saat üç veya
dokuz hizasından sirkümfaransiyal ya da radial insizyon yapılır. Mukoza, internal sfinkter
kasından intersfinkterik mesafede disseke edilir. Daha sonra internal sfinkter kası askıya alınır ve
cerrahın tercihine göre makas, bistüri veya elektrokoter ile kesilir. Sfinkterotomi tamamlanınca
anal spekulum bladlerindeki gerginlik birden bire kaybolur. Sfinkterotomi alanına parmak ile
uygulanan basınç ile geride kalan kas lifleri kırılır. Kanama noktalarında hemostaz sağlanır. Açık
yaranın sütüre edilmesi drenajı engelleyip perianal hematoma neden olabileceğinden önerilmez
1,6,36,58.
Kapalı Lateral İnternal Sfinkterotomi: Ameliyat sonrası açık intraanal yara olmaması, özel bir
postoperatif bakıma gereksinme göstermemesi ve ameliyat sonrası sfinkter kontrolündeki
kayıpların %0-5 gibi az bir oranda ortaya çıkması nedeni ile günümüzde çok fazla kabul gören
ameliyat tekniğidir. Anal spekulum yardımıyla anüste hafif bir gerginlik sağlanır. İnternal
sfinkterin alt ucu ve intersfinkterik aralık parmak veya penset yardımıyla hissedilip sfinkter
kalınlığı değerlendirilir. Bistüri hastanın pozisyonuna göre saat üç veya dokuz hizasından internal
sfinkter kas ile anoderm arasından linea dentataya kadar ilerletilir. Bistürinin keskin tarafı internal
sfinktere doğru çevrilir. ve geri çekilirken kas dışa doğru kesilmiş olur. Diğer bir varyasyonda
bistüriyi intersfinkterik mesafeden ilerletmek ve sfinkterotomiyi dıştan içe doğru yapmaktır.
Ameliyat sonrası bistüri giriş deliği sütüre edilmez. Buradan olabilecek sızıntılar için bir, iki
dakika parmakla basınç uygulamak yeterli olacaktır. Anüse küçük bir tampon koymak olabilecek
sızıntıyı absorbe etmek için faydalıdır. Çıkarılması gereken hipertrofik papilla veya skintag eksize
edilir. Ancak fissüre dokunulmaz. Hasta aynı gün taburcu edilir 21,58.
- 25 -
c) Anal ilerletme flebi ;Bazı merkezlerde uygulanmaya başlanan bu yöntem, özellikle sfinkter
hipertonisi olmayan hastalarda lateral internal sfinkterotomi’ye alternatif olarak sunulmaktadır79.
Ancak bu yöntem hakkında literatürde henüz yeterince prospektif randomize çalışma
bulunmamaktadır. Ayrıca bu yöntemin uzun dönem sonuçlarını değerlendirmek için henüz
erkendir.
3) Kimyasal sfinkterotomi
Son yıllarda cerrahide alternatif bir tedavi olarak sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde
kronik anal fissür tedavisinde ameliyatsız tedavi protokollerine yaygın bir ilgi mevcut olup gerek
oral preparatlar, gerek topikal ajanlar, gerekse botulinum toksini injekte edilerek kimyasal
sfinkterotomi yapılmak suretiyle hastalar tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Bu amaçla oral
nifedipin (kalsiyum kanal blokeri) ve indoramin (α bloker) en sık kullanılan 2 ajan olmuştur.
Topikal olaraksa sıklıkla %0.2 lik GTN ve nifedipin kullanılmıştır. Ayrıca botulinum toksininin
internal sfinktere injeksiyonuyla yaklaşık 6 ay süren internal kas paralizisi sağlanarak fissür
tedavisinde yeni ufuklar açılmıştır.
Topikal Gliseril Trinitrat ( t GTN) tedavisi: Nitrik oksit internal anal sfinkterde relaksasyon
sağlayan bir nörotransmitterdir.Nitrik oksit donörü olan GTN’nin merheminin topikal
uygulanması ile anal fissür tedavi edilebilmektedir.Anal manometrik çalışmalar GTN’nin anal
kanalda istirahat basıncını düşürdüğünü göstermiştir 27,29,41,42,43,44,45,52,57. %0.2 lik GTN , lanolin ve
vazelin karışımından elde edilen GTN’nin 3-8 hafta süreyle günde 3 defa anal kanala uygulanması
ile anal fissür tedavi edilebilmektedir.Geçici başağrısına neden olması ,taşiflaksi gelişmesi riski ve
anal kanalda yanma hissine neden olması dezavantajlarıdır 27,29,42.
Botulinum toksini (BOTOKS) injeksiyonu:Bu toksinin injeksiyonu kolinerjik uçlardan asetil
kolin salınışını bloke eder ve etkisi 4-6 ay sürer .Etki 1-2 saat içerisinde başlar ve reinnervasyon
oluşuncaya kadar fissürün iyileşmesine imkan sağlar 43,48,49.Hamileler, yandaş fistülü olan
hastalar, antikoagülan kullanan hastalar, kanama pıhtılaşma zamanı bozuk olan hastalar ve 18 yaş
altı ve 70 yaş üzerindeki hastalarda kullanılmamalıdır 1,7,43. 27 G injektör ile 25 ünite botulinum
- 26 -
toksini fissürün yanından internal anal sfinktere enjekte edilir.Perianal abse gelişimi,minor
inkontinans ,alerjik reaksiyonlar ve kanama bu yöntemin nadir görülen yan etkileri arasındadır(1).
Topikal sildenafil, nifedipin ve L-Arginine kullanımının tedavide etkili olduğunu belirten yayınlar
son yıllarda artmaktadır 50,57,69
Ayrıca anal fissür tedavisinde tarihsel önemi olan ameliyatlar ise;
1 - Anal fissür eksizyonu
2- Deri greftlemesiyle birlikte fissür eksizyonu
3- Multipl anal sfinkterotomiler
4- V-Y anoplasti operasyonu
5- Laser cerrahisi
6- Elektrokoagülasyon olarak sayılabilir.
- 27 -
MATERYAL-METOD
Bu çalışmaya Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi
Kliniklerinde Ocak 2003 ile Aralık 2005 yılları arasında, kronik anal fissür tanısı ile açık lateral
internal sfinkterotomi (LİS) operasyonu uygulanan hastalar retrospektif olarak dahil
edilmişlerdir.
Bu çalışmada, hastanemizde 2003-2005 yılları arasında açık LİS ( Lateral İnternal
Sfinkteretomi ) operasyonu uygulanan, ameliyattan bir ay önce herhangi bir anal inkontinans
öyküsü olmayan ,telefonla ulaşabildiğimiz toplam 253 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Kronik
anal fissür tedavisinde uygulanan açık lateral internal sfinkterotomi sonrası Wexner skoruna göre
inkontinans gelişimini etkileyebilecek faktörler (yaş,cinsiyet,vaginal doğum öyküsü,ek
prosedur,operator tecrübesi) ve açık LİS sonrası inkontinans gelişen hastaların yaşam kaliteleri
incelenmiştir
Anal kontinansın değerlendirilmesi
Hastalar telefonla aranmış ve bu görüşmelerde LİS operasyonu sonrası anal inkontinans
gelişip gelişmediği, Wexner tarafından tanımlanan inkontinans skorlama sistemi kullanılarak
ortaya konmuştur. Wexner inkontinans skorlama sisteminde 1 veya daha fazla puan alan hastalar
inkontinanslı olarak değerlendirilmiştir.
Tablo 1:Wexner Skorlama Sistemi Yok Ender Bazen Genellikle Her zaman Katı 0 1 2 3 4 Sıvı 0 1 2 3 4 Gaz 0 1 2 3 4 Ped ıslanıyor 0 1 2 3 4 Hayat şekli değişmiş 0 1 2 3 4 Değerlendirme: 0 puan mükemmel; 20 puan tam inkontinans
- 28 -
Yaşam kalitesinin değerlendirilmesi
Wexner skorlama sisteminden 1 veya daha fazla puan alan, inkontinanslı hastaların
yaşam kaliteleri Medical Outcome Study Short Form-36 (MOS SF-36) formu kullanılarak
değerlendirilmiştir. Günümüzde yaşam kalitesini değerlendirmek amacıyla bir çok çalışmada
sıklıkla kullanılan bu form toplam 36 soru içermekte ve 8 temel skala ve bunları özetleyen 2
özet skor ile hastaların fiziksel ve mental durumlarını değerlendirmektedir. Bu değerlendirme
sonucu elde edilmiş sonuçlar normal popülasyondan elde edilmiş ortalama sonuçlar ile
karşılaştırılmakta ve hastaların yaşam kaliteleri objektif olarak ortaya konmaktadır.
Transanal Ultrasonografi
Wexner skorlama sisteminden 1 veya daha fazla puan alan, inkontinanslı hastaların
eksternal anal sfinkter kaslarında iatrojenik yaralanma olup olmadığı transanal ultrasonografi
(TRAUS) (B-K Medikal-Danimarka) kullanılarak ortaya konmuştur. Bu amaçla inkontinanslı
hastalar davet edilmiş ve hastaların yazılı onayları alındıktan sonra , Haydarpaşa GATA
Hastanesinde bu konuda deneyimli bir uzman tarafından transanal ultrasonografi uygulanmıştır.
Bu tetkikte internal anal sfinkter kasının boyutları ve eksternal anal sfinkter kası
değerlendirilmiştir.
İstatistikler
Tüm istatistikler bilgisayarda SPSS 12.0 for Windows programı kullanılarak
yapılmıştır.İstatistiksel değerlendirmeler sırasında Student’s t testi, ki-kare testi, Fisher’s exact
testleri kullanılmış ve karşılaştırmalarda p değeri 0.05 den küçükse farklar anlamlı olarak kabul
edilmiştir.
- 29 -
Tablo2: MOS SF-36 Soru Formu
1) Genel anlamda sağlığınız nasıl? a) Çok çok iyi b) Çok iyi c) iyi d) orta e) kötü
2) Geçen sen ile karşılaştırdığınızda genel anlamda sağlığınız nasıl? a) geçen yıldan çok iyi b)geçen yıldan biraz iyi c)geçen yıl ile aynı d)geçen yıldan kötü e)geçen yıldan çok kötü
3) Aşağıdaki seçenekler günlük aktivitelerinizle ilgili, Bu aktivelerde kısıtlama odlumu ? Ne kadar ?
Evet Çok Fazla Evet Az
Hayır
Güç gerektiren aktiviteler (koşma,ağır yük kaldırma…vb)
Daha az güç gerektiren aktiviteler (golf oynama,masa itme ..vb)
Market alışverişini taşıma Birkaç basamak çıkma Bir basamak çıkma Eğilmek, diz çökmek kalkmak Bir milden fazla yürüme Birkaç blok yürüme Bir blok yürüme Banyo yapmak ve giyinme
4) Ameliyat sonrası 4 haftada, fiziksel sağlığınız sebebiyle işinizle veya günlük aktivitelerinizle ilgili aşağıdaki problemlerden herhangi birini yaşadınız mı?
EVET HAYIR İşte veya diğer aktivitelerinizde geçirdiğiniz zamanı azaltma İstediğiniz başarıya ulaşamama İş çeşidinde ve diğer aktivitelerde kısıtlılık İşte ve ve günlük aktivitelerde zorlama
5) Ameliyat sonrası 4 haftada , duygusal problemler sebebiyle iş veya diğer günlük aktiviteler ile ilgili olarak her hangi bir problem yaşadınız mı?
EVET HAYIR İşte veya diğer aktivitelerinizde geçirdiğiniz zamanı azaltma İstediğiniz başarıya ulaşamama İş veya günlük aktivitelerde eskiye göre dikkat azlığı
6) Ameliyat sonrası 4 haftada aile, arkadaş, komşularla ilişikilerinizi, fiziksel ve duygusal problemleriniz ne kadar etkiledi? a) etkilemedi b)biraz c) Orta d) biraz fazla e) çok 7) Ameliyat sonrası 4 haftada ne kadar beden ağrısı çektiniz ? a) hiç b)çok az c) orta d) çok e) çok fazla 8) Ameliyat sonrası 4 haftada ağrı hayatınızı ne kadar etkiledi? a) hiç b)biraz c) orta d) biraz fazla e) çok 9) Aşağıdaki sorular ameliyat sonrası 4 haftada ne hissettiğinizi ve işlerin nasıl gittiğini sorgulamakta, Her soru için bir cevap veriniz. Geçen 4 haftada ne kadar süre……
Her zaman Genelde Sıklıkla Biraz Çok az Hiç Çok mutlu Çok endişeli Çok kötü Sakin ve barışçıl Çok enerjik Üzgün ve ümitsiz Tükenmiş Mutlu Yorgun
10) Ameliyat sonrası 4 haftada fiziksel ve duygusal problemleriniz nedeniyle sosyal aktiviteleriniz ne kadar etkilendi? a) Her zaman b)Sıklıkla c) Biraz d) Çok az e)Hiç
- 30 -
11) Aşağıdakilerden sizin için doğru olanı işaretleyiniz? Kesinlikle
doğru Genelde doğru
Bilmiyorum Genelde yanlış
Kesinlikle yanlış
Diğer insanlardan daha kolay hasta olma
Diğer insanlar kadar sağlıyım Sağlığımın bozulacağını düşünüyorum Sağlığım çok iyi
Tablo 3: MOS SF-36 Formunun Orjinal Değerlendirme Çizelgesi
- 31 -
BULGULAR
Bu çalışmada açık LİS operasyonu uygulanmış toplam 253 hasta değerlendirilmiştir. Bu
hastalardan 28 (%11,1) inde Wexner inkontinans skorlama sistemine göre inkontinans
saptanırken, 225 (% 88,9) hastada ise inkontinans saptanmamıştır (Şekil 4).
Şekil 4: Hastaların gruplara göre dağılımları
88,9%
11,1%
İnkontinans (-) İnkontinans (+)
- 32 -
DEMOGRAFİK BULGULAR
Yaş:
Şekil 5: Hastaların gruplara göre yaş ortalamaları
Tablo 4: Gruplarda yaş ortalamaları Grup N Ort Std. Sapma Yaş inkontinans(-) 225 36,8800 9,80337 inkontinans(+) 28 38,5000 10,07564
p=0.412
Grupların yaş ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p >0.05)
( Tablo 4 ) , ( Şekil 5 ).
36,9 38,5
0
5
10
15
20
25
30
35
40
İnkontinans (-) İnkontinans (+)
Yaş
- 33 -
Cinsiyet:
Şekil 6: Hastaların gruplara göre cinsiyet dağılımları Tablo 5: Gruplarda cinsiyet dağılımı
Cinsiyet
Gruplar Erkek ( % ) Kadın ( % ) Toplam
İnkontinans(-) 73 (32,4) 152 (67,6) 225
İnkontinans(+) 8 (28,6) 20 (71,4) 28
Cinsiyet
Toplam 81 (32) 172 (68) 253
p=0,527
Grupların cinsiyet dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p>0.05)
(Şekil 6) , ( Tablo 5).
0
20
40
60
80
100
120
140
160
İnkontinans (-) İnkontinans (+)
Kadın
Erkek
- 34 -
Kadınlarda vajinal doğum öyküsü:
Şekil 7: Gruplarda vajinal doğum yapan kadınların dağılımı Tablo 6: Gruplarda vajinal doğum yapan kadınların dağılımı
Vajinal Doğum
Gruplar Var( %) Yok( %) Toplam
İnkontinans(-) 78 (51,3) 74 (48,7) 152
İnkontinans(+) 11(55,0) 9 (45) 20
Vajinal doğum
Toplam 89 (51,7) 83 (48,3) 172
p =0,758
Gruplarda vajinal doğum öyküsü olan kadınların dağılımları arasında istatistiksel olarak
anlamlı fark yoktur (p>0.05) (Şekil7), (Tablo6).
0
10
20
30
40
50
60
70
80
İnkontinans (-) İnkontinans (+)
Doğum var
Doğumyok
- 35 -
OPERASYON BULGULARI
Ek prosedür varlığı:
Tablo 7:Ek prosedürlerin dağılımı Ek prosedür İnkontinans(-)
(n=225) İnkontinans(+)
(n=28) Toplam
Hemorroidektomi 59 6 65
Fistülotomi 4 1 5
Polipektomi 1 0 1
Toplam 64 (%28,4) 7 (%25,0) 71 (%28.1)
p= 0.703
Şekil 8: Ek prosedür varlığının gruplara göre dağılımı
Gruplar arasında ek prosedür varlığı dağılımında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur
(p>0.05) (Şekil 8) , (Tablo 7).
0
20
40
60 80
100 120
140 160
180
İnkontinans (-) İnkontinans (+)
Ek prosedür var
Ek prosedür yok
- 36 -
Operatör tecrübesi :
Şekil 9: Operatör tecrübesinin gruplara göre dağılımı
Tablo 8: Operatör tecrübesinin gruplara göre dağılımı Operatör Tecrübesi
Gruplar Uzman % Asistan % Toplam
İnkontinans(-) 41 (18,2) 184 (82,8) 225
İnkontinans(+) 8(28,6) 20 (71,4) 28
Operatör Tecrübesi
Toplam 49 (19,4) 204 (80,6) 253
p= 0.193
Gruplar arasında operatörlerin tecrübeleri açısından anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05)
(Şekil 9), (Tablo 8) .
0
50
100
150
200
İnkontinans (-) İnkontinans (+)
Uzman
Asistan
- 37 -
İNKONTİNANSLI HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Wexner Skoru:
Şekil 10: İnkontinanslı hastaların Wexner Skorları
İnkontinanslı toplam 28 hastada ortalama Wexner Skoru 3.61 ± 2.47 idi. En yüksek skor
bir hastada tespit edilen 10 du (Şekil 10).
- 38 -
Yaşam Kalitesinin değerlendirilmesi:
Şekil 11: MOS SF-36 Skorları
Şekil 12: İnkontinanslı hastalarda MOS SF-36 özet yüzdeleri
Tablo 9: İnkontinanslı hastalarda Medical Outcomes Study Short Form 36(MOS SF-36) skorları
PF RP BP GH VT SF RE MH N of items 10 4 2 5 4 2 3 5 Ortalama 99,64 100 90,79 75,86 61,97 91,86 100 70,86
Aralık 90-100
100-100 74-100 62-87 50-85 75-100 100-100 48-84
SD 1,89 0 13,93 7,98 9,26 11,89 0 7,99 Normal değerler
84,5 80,96 75,15 71,95 60,86 83,28 81,26 74,74
MOS SF-36 skorlarına göre LİS sonrası anal inkontinans gelişen hastaların yaşam
kaliteleri normal toplumdan daha kötü değildi (Şekil 11,12) , (Tablo 9) .
99,64
84,15
100
80,96
90,79
75,15 75,8671,95
61,9760,86
91,86
83,28
100
81,26
70,8674,74
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
PF RP BP GH VT SF RE MH
Çalışma
Normal Toplum
56,6 49,6
0 10 20
30 40
50 60
70 80
90 100
PCS MCS
SF-36 özet yüzdeleri
- 39 -
Wexner Skoru ile Yaşam Kalitesinin ilişkisi:
Tablo 10: Hastaların Wexner ve SF-36 özet skorları Wexner PCS MCS
1 56,1 50,8 1 56,9 52,5 1 57,8 54,5 1 60,1 48,0 1 58,0 51,3 2 58,3 49,0 2 58,5 50,2 2 57,2 47,8 2 58,0 51,4 2 58,2 53,0 2 59,1 49,9 2 56,5 51,3 2 61,4 43,2 3 59,0 49,1 3 57,4 54,8 3 55,1 51,9 4 55,1 51,9 4 60,1 48,0 4 57,4 51,3 5 53,0 48,4 5 53,4 47,7 5 59,2 46,0 5 55,4 48,3 6 53,0 48,4 6 52,4 48,4 8 51,6 49,0 9 53,9 48,4 10 53,8 45,1
Wexner/PCS korelasyonu için p< 0.01
Wexner/MCS korelasyonu için p<0.05
Wexner skoru ile SF-36 Fiziksel ve Mental özet skorlarının her ikisi arasında da negative
korelasyon bulunmuştur. Wexner skoru arttıkça yaşam kalitesi düşmektedir (Tablo 10).
- 40 -
Eksternal anal sfinkterin değerlendirilmesi:
Anal inkontinans tespit edilen hastaların hepsine eksternal anal sfinkterin
değerlendirilmesi amacıyla transanal ultrasonografi uygulanmış ve 28 hastanın hiçbirinde
eksternal anal sfinkter yaralanmasına rastlanmamıştır (Şekil 13-14)
Şekil 13: Wexner skoru 10 olan hastanın TRAUS görüntüsü.
Şekil 14: Wexner skoru 1 olan hastalarımızdan birinin TRAUS görüntüsü.
- 41 -
TARTIŞMA
Kronik anal fissür tedavi edilmezse ilerleyen zamanlarda komplikasyonlara yol açabilen
ve hastaların yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır 2,3. Lateral internal sfinkterotomi
kronik anal fissür tedavisinde günümüzde en çok tercih edilen ve altın standart olarak kabul
edilmiş cerrahi bir yöntemdir. Lateral internal sfinkterotomi sonrası başarı oranı literatürde %93
ile %100 arasında değişmektedir 72 .
Anal fissürlerde tedavi girişimlerinin hepsinde amaç; sfinkter spazmı ve buna bağlı
gelişen iskemi, inflamasyon ve ağrıdan oluşan kısır döngüyü kırmaktır. Sağlıklı kişilerde bazal
anal basınç 80 - 100 mmHg aralığındadır. Anal fissürlü hastalarda sıkça görülen bazal basınçtaki
artış, inferior rektal arterin arteriolerini etkilemekte ve intrasfinkterik kan akımını bozmaktadır.
Lateral internal sfinkterotomide hedef, anal kanaldaki basıncı düşürmektir. Anal kanal basıncı
yüksek olan hastalarda lateral internal sfinkterotomiden sonra basıncın %40-50 oranında düştüğü
belirlenmiştir 73. Basınçtaki bu düşüş iskemik bölgeye olan kan akımını arttırmakta ve böylece
iyileşmeyi hızlandırmaktadır 4,9,39,59-62.
Lateral internal sfinkterotomi, genel anestezi gerekmeksizin, çoğu zaman local anestezi
altında yapılabilen, çok kısa sürede gerçekleştirilen, hastaların günü birlik taburcu edildiği ve
sonuçlarının çok başarılı olduğu bir ameliyattır. Bu ameliyat sonrası kanama, enfeksiyon gibi
kolaylıkla tedavi edilebilen ve fistül gelişimi gibi çok ender görülen komplikasyonlar gelişebilir
ancak en çok korkulan komplikasyon hiç şüphesiz kalıcı anal inkontinans gelişmesidir. Bu
korku, başarısı bu denli kanıtlanmış bir ameliyata bir takım alternatif yöntemler aranmasına
sebep olmuştur. Bu yöntemler arasında en sık kullanılanlar; gliseril trinitrat, kalsiyum kanal
blokerleri ve botulinyum toksinidir. Bu yöntemlerin kısa dönem sonuçları oldukça başarılı
görünmekle beraber uzun dönem takiplerde nüks oranları lateral internal sfinkterotomi ile
karşılaştırılamayacak kadar fazladır, ayrıca çoğunlukla uzun süreli tedavi gerektiren bu
yöntemlerin kendilerine özgü ciddi olabilecek yan etkileri mevcuttur.
Gliseril trinitrat erken dönemde %45-80 oranında başarı sağlamış ancak bir yılın sonunda
nüks oranı %94 olmuştur . Carapeti ve arkadaşlarının serisinde gliseril trinitrat pomadının % 33-
- 42 -
68 oranında anal fissürde iyileşme sağladığı tespit edilmiş. Ancak başağrısı, ortostatik
hipotansiyon, senkop ve taşiflaksi gibi ciddi yan etkileri nedeni ile hasta uyumu düşük olmuş ve
nüks oranı da %35 olarak tespit edilmiştir.
Botulinyum güçlü bir nörotoksindir. Yapılan çalışmalarda %95 lere varan başarı oranları
bildirildiği gibi çok düşük başarı oranları bildiren çalışmalar da mevcuttur77. Botulinyum toxini
tedavisi sonrası nüks oranları ise %52 lere varmaktadır. Botulinyum toksini tedavisine %7 ila
%12 arasında anal inkontinans riski de bulunmaktadır78. Kalsiyum kanal blokerleri, muskarinik
agonistler, alfa adreno reseptör blokerleri üzerinde çalışmalar yapılan diğer medical tedavi
seçenekleridir. Ancak bu tedavi yöntemlerinin uzun süreli takip sonuçları hakkında yorum
yapmak için henüz erkendir.
Anal ilerletme flebi, bazı merkezlerde uygulanmaya başlanan, özellikle sfinkter hipertonisi
olmayan hastalarda lateral internal sfinkterotomi’ye alternatif olarak sunulan cerrahi bir
yöntemdir79. Ancak bu yöntem hakkında literatürde henüz yeterince prospektif randomize çalışma
bulunmamaktadır. Ayrıca bu yöntemin uzun dönem sonuçlarını değerlendirmek için henüz
erkendir.
Literatürde lateral internal sfinkterotomi sonrası anal inkontinans gelişme riski %0 ile
%35,1 arasında değişmektedir. Khubchandani ve arkadaşlarının çalışmasında postoperatif
inkontinans oranı %35,1 dir. Lewis ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise postoperatif
inkontinans oranı %22 olarak verilmiş ancak bu hastaların takiplerinde yalnızca 1/3 ünün
inkontinansının kalıcı nitelik kazandığı saptanmıştır. Nelson, lateral internal sfinkterotomi
sonrası % 15 oranında gaz ve gaita inkontinans bidirirken 80 . Pernikoff ve arkadaşları %9.8
oranında inkontinans bildirmişlerdir 81. Hsu ve arkadaşlarının serilerin de ise postopertif anal
inkontinans görülmemiştir 82. Bizim çalışmamızda ise toplam 253 hastanın 28 (%11.1) inde anal
inkontinans tespit edilmiştir.
Çalışmamızda anal inkontinans Wexner skorlama sistemiyle değerlendirilmiştir. Wexner
skoru 1 veya daha fazla olan tüm hastalar inkontinanslı olarak kabul edilmiştir. İnkontinanslı
- 43 -
hastalarımızın ortalama Wexner skoru 3.61 ± 2.47 idi. En yüksek Wexner skoru bir hastamızda
tespit edilen 10 idi.
Çalışmamızda yaş ortalaması 37.06±9.82 idi. En genç hastamız 18 yaşındayken en yaşlı
hastamız 67 yaşındaydı. İnkontinans gelişen hastalarımızda ise yaş ortalaması 36.88±9.80 olarak
tespit edildi. İnkontinans gelişmeyen hastaların ortalama yaşı ise 38.5±10.07 idi. İki grup
arasında yapılan karşılaştırmada ise yaş açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu
(p>0.05). Bu sonuç lateral internal sfinkterotomi sonrası inkontinans gelişmesinde yaşın bir risk
faktörü olmadığını göstermektedir.
Çalışmamızda ki hastaların yalnızca %32 (81 hasta) si erkekti. Bu oran literatürde bir çok
çalışmada %50 ye yakındır. Bizim çalışmamız cinsiyet açısından literatürden oldukça farklı bir
sonuç vermiştir. İnkontinans gelişen hastaların %28,6 (8 hasta) sı erkekti. İnkontinans
gelişmeyen hastaların ise %32,4 (73 hasta) ü erkekti. Cinsiyet açısından iki grup kıyaslandığında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi (p>0.05) . Bu sonuç lateral internal
sfinkterotomi sonrası inkontinans gelişiminde cinsiyetin bir risk faktörü olmadığını
göstermektedir.
Çalışmamızda ki 172 kadının 89 (%51,7) ında ameliyat öncesi dönemde vajinal doğum
öyküsü mevcuttu. İnkontinans gelişmeyen 78 (%51,3) kadın hastada vajinal doğum öyküsü
vardı. İnkontinans gelişen kadın hastaların ise 11 (%55) inde vajinal doğum öyküsü vardı.
Vajinal doğum öyküsü açısından iki grup kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
tespit edilmedi (p>0.05). Bu sonuç lateral internal sfinkterotomi sonrası inkontinans
gelişiminde vajinal doğum öyküsünün bir risk faktörü olmadığını göstermektedir.
Çalışmamızda retrospektif olarak incelenen ameliyat bilgilerinden iki değişken
(uygulanan ek prosedürler ve operatörün tecrübesi) irdelenmiştir. İnkontinans gelişmeyen
hastaların 64 (%28,4) ünde lateral internal sfinkterotomi sırasında ek prosedür
(Hemorroidektomi, fistülotomi, polipektomi) uygulanmışken, inkontinans gelişen hastaların 7
(%25) sinde ek prosedür uygulanmıştı. Ek prosedür (Hemorroidektomi, fistülotomi, polipektomi)
varlığı açısından iki grup kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi.
- 44 -
(p>0.05). Bu sonuç lateral internal sfinkterotomi sonrası inkontinans gelişiminde uygulanan ek
prosedürlerin bir risk faktörü olmadığını göstermektedir.
Ameliyatı gerçekleştiren operatörlerin tecrübeleri incelendiğinde, çalışmamızda
inkontinans gelişmeyen hastaların 41(%18,2)’inin operasyonunun uzman hekimler tarafından
gerçekleştirildiği, inkontinans gelişen hastaların ise 8(%28,6)’inin operasyonunun uzman
hekimlerce gerçekleştirildiği ortaya kondu. Operatör tecrübesi açısından iki grup kıyaslandığında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi (p>0.05). Bu sonuç lateral internal
sfinkteretomi sonrası inkontinans gelişiminde operatör tecrübesinin bir risk faktörü olmadığını
göstermektedir.
İnkontinans gelişen hastaların yaşam kaliteleri MOS SF-36 formu ile değerlendirilmiş.
Bu hastaların yaşam kaliteleri normal popülasyonla karşılaştırıldığında lateral internal
sfinkterotomi sonrası anal inkontinans gelişiminin yaşam kalitesini bozmadığı sonucuna
varılmıştır. Ancak Wexner skoru ile hayat kalitesi arasındaki ilişki incelendiğinde Wexner skoru
arttıkça hayat kalitesinin kötüleştiği sonucuna varılmıştır.
Lateral internal sfinkterotomi sonrası anal inkontinans gelişiminde iatrojenik eksternal
anal sfinkter yaralanmalarının etkisi, çalışmamızda anal inkontinanslı hiçbir hastada transanal
ultrasonografide eksternal anal sfinkter yaralanması tespit edilmediğinden
değerlendirilememiştir.
- 45 -
SONUÇ
Kronik anal fissür küçük bir lezyon olmasına rağmen tedavi edilmediğinde yaşam
kalitesini olumsuz etkileyen önemli bir hastalıktır. Kronik anal fissür tedavisinde günümüzde
gerek uygulama kolaylığı, gerekse çok yüksek başarısı sebebiyle altın standart olarak kabul edilen
tedavi lateral internal sfinkterotomidir. Ancak bu başarılı tedavi seçeneği, cerrahları ve hastaları
korkutan postoperatif anal inkontinans riski taşımaktadır. Bu korkutucu komplikasyona maruz
kalmamak amacıyla ortaya konulan konservatif medikal tedavilerin hiçbiri özellikle uzun dönem
sonuçlarıyla lateral internal sfinkterotomi’nin başarısını yakalayamamıştır.
Bu çalışmanın amacı, lateral internal sfinkterotomi gibi çok başarılı bir tedavinin en
korkulan komplikasyonu olan anal inkontinans gelişiminde rol oynayabilecek faktörleri
değerlendirmek ve anal inkontinans geliştiği takdirde hastaların yaşam kalitesi üzerine olan
etkilerini araştırmaktır. Çalışmamızda Wexner inkontinans skoru ≥ 1 olan hastalar inkontinanslı
olarak değerlendirilmişlerdir.
Calışmamızda yaş, cinsiyet, vajinal doğum öyküsü, ameliyatta yapılan ek prosedürler,
operatörün tecrübesinin anal inkontinas gelişme olasılığını anlamlı düzeyde etkilemediği
sonucuna varılmıştır. Çalışmamızda ayrıca inkontinans gelişen hiçbir hastanın yaşam kalitesinin
normal popülasyondan daha kötü olmadığı sonucuna varılmıştır.
Çalışmamızda lateral internal sfinkterotomi sonrası anal inkontinans sorgulandığında ,
%10’u aşan değerlerde görüldüğü ama bu durumun hastaların yaşam kalitelerini etkilemediği
sonucuna ulaşılmıştır. Böylece anal inkontinans korkusunun nispeten yersiz olduğu saptanmıştır.
- 46 -
KAYNAKÇA
1 ) Aslan S., Yamaç E, Aydede H. ; Fissür Anal, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi yayınları,
Haziran 1999.
2.) Alican F. Anal fissür. İn: Anorektal Hastalıklar Cerrahi Dersleri. 2nd ed., Avrupa Tıp.
İstanbul, 319-330 ; 1998.
3.) Crapp AR, Williams JA: Fissure in anao and anal stenosis.Clinics in gastroenterology 4:
619;1975.
Aslan S, Yonaç E, Aydede H. Anal Fissür. 1st ed, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Yayınları Manisa .: 212-225; 1999.
4 ) Golderg SM , Rothenberger DA. Colon ,Rectum and anus. Principles of Surgery,
Schwartz S1, 7th ed. , Mc Graw Hill Book Comp. New York , 1125 – 1309; 1995.
5 ) Fleshmann JW. Anorectal Motor Physiology and Pathophysiology. Surg Clin North Am , 73 :
443- 445; 1993.
6 ) Buğra D. , Yamaner S. , Bulut T. ; Surgical Anatomy of Anorectal Region , Journal of the
Diseases of Colon and Rectum , 9(1) : 1 - 7 ; 1999.
7) Brisinda G, Maria G, Bentivoglio AR, Cassetta G, Gui D, Albanase A. A comparison of
injections of botulinum toxin and topical nitroglycerin ointment for the treatment of chronic anal
fissure. N Engl J Med; 341: 65-69; 1999.
8) Gordon PH , Nivatvong S.; Colon, Rectum and Anus. Quality Medical publishing inc. 10 - 183
9) Parks AG ,Thomson J. ; Rektum ve Anal kanal Temel Cerrahi (Textbook of Surgery David.
Cristopher), Çeviri : Salepçioğlu A, Edit. Sabiston DL , 11th Edition, WB Saunders Company /
Philadelphia / London / Toronto: Br Medj: june 2;2 ( 5865) ; 537 – 9; 1973 .
10) Inceoğlu R: Anorektal bölge anatomisi ve Fizyolojisi. Tanı yöntemleri, hemoroid, fissür. Anus
ve rektum hastalıkları ve tedavisi. Yayıncı İnceoğluR. Nobel Tıp Kitabevi, 1-54; 1991
11) Stocchi L, Nyam DCNK, Pemberton JH. The Anatomy and Physiology of the Rectum and
Anus Including Applied Anatomy. In: Surgery of the Alimentary Tract. 5th Ed: Shackelford,
Philadelphia,WB Saunders.332-56; 2002.
- 47 -
12) Jorge JNM. Anorectal Anatomy and Physiology. In: Fundementals of Anorectal Surgery. 2nd
Ed: Beck DE, London,WB Saunders.1-24; 1998.
13) Atmaca N S: Anal Kanalın Anatomi ve Fizyolojisi, Hemoroid, Anal fissür ve anal Fistül.
Ambulatuvar Tedavi Metodları. Kardeş Matbaası 1974
14) Milligan ETC, Morgan CN. Surgical anatomy of the anal canal with special
reference to anorectal fistulae. Lancet;2: 1150-56; 1934
15) Goligher JC, Leacock AG, Brossy JJ. The surgical anatomy of the anal canal. Br JSurg;
43:51-58; 1955
16) Shafik A. A concept of the anatomy of the anal sphincter mechanism and the physiology of
defecation. Dis Colon rectum,30:970-82; 1987
17) Fritsch H, Brenner E, Lienemann A, Ludwiwoski B. Anal sphincter complex. Reinterpreted
morphology and its clinical relevance. Dis Colon Rectum, 45: 188-94; 2002
18) Schouten WR, Briel JW, Auwerden JJ. Relationship Between Anal Pressure and Anodermal
Blood Flow: The vasculer Pathgenesis of Anal Fissures. Dis Colon Rectum; 37: 664-669; 1994
19) Sun WM, Read NW , Shorthause AJ. Hypertensive anal cushiens as a cause of
the high anal canal pressure in patients with hemorhoids. Br J Jurg. ; 77 , 458 – 462; 1990
20) Jorge MN , Wexner SD. Anorectal Manometry. South med J., 66: 924, 928 ;1993
21) Lund JN, Schalefield JH. Etiology and Treatment of Anal Fissure. Br J Surg; 83 (10): 1335-
1344; 1996
22) Cook, T.A. , Humphreys, S. , Mortensen, M.C. ; Oral Nifedipine Reduces Resting Anal
Pressure and Heals Chronic Anal fissure, British Journal of Surgery , 86 : 1269 - 1273 , 1999
23) Kuzu A, Baykan A. Anal sfinkter ve pelvik döşeme fonksiyonlarını değerlendirmede
kullanilan yöntemler. Kolon ve Rektum Hast Derg ; 4 :168 - 174 ;1994
24) Feltbersma RJ, Gort G, Mevwissen SG. Normal valves in anal manometry and rectal
Sensation. Hepato - Gastro enterol ; 38 = 444 - 449 ;1991
25) Gibbons CP, Read NW. Anal Hypertenia in fissures. Cause of effect, Br J.
Surg. ; 73 ; 443 -445 ;1986
- 48 -
26) Lund , J.N. ,Schalefield, J.H. ; Aetiology and Treatment of Anal fissure, Br.J. Surg. 83 (10 ) :
1335 - 44 , Oct. 1996
27) Bacher, H. , Mischinger , H.J. , Workgartner, G. ,Cerweika H. , Shabrawi, A.E.
, Pfeifer, J. , schweiger , W. ; Local Nitroglycerin for treatment of anal fissüres : An
alternative to Lateral Sphincterotomy , Dis Colon Rectum. , 40 (7) : 840 . 46, july 1997
28) Haas PA, et al: The patogenesis of hemorrhoids. Dis Colon Rectum 27:442;1984
29) Donato, F. , Altomare, M. , Rinaldi, M. , Milito , G. , Arcona, F. , Spinelli, F. , Nardelli, N. ,
Scardigno, D. , Pulvirenti, A. , Bottini, C. , Pescateri , M. , Lovreglio, M. ; Glycerly Trinitrate for
Chronic Anal fissure. Healing or Headache, Dis Colon Rectum. , 43 (2) : 174 - 81 ; 2000
30) Abcarian H.A. Surgical correction of chronic anal fissures. Dis Colon Rectum , ; 23 : 31 - 36
;1980
31) Kollow NE, Gill RC, Winapte DL. Modulation of Human Upper Gastrointestinal Motility by
Rectal Distansion. Gut; 28: 864; 1987
32) Aydın S, Uncu E, Demireren S, Anal fissürlerin lateral internal sfinkterotomi
ile tedavisinin manometrik çalışma ile değerlendirilmesi. Kolon ve Rektum hastalıkları derg. ; 3 :
50 - 53 ;1993
33) Osmanoğlu H, Akgün S, Tayfur M. , Anal fissürler ve tedavi sonuçları. Ege
Tıp Fak. dergisi ;21 : 703 – 708;1982
34) Timmcke, A.E. , Hıcks, T.C : Fissure in ano Shackelford ; surgery of the
alimentary Tract, 4 th edition , (Ed) Zvidema , G.D., Philadelphia, Saunders
comp., 322 - 329 ;1996
35) Brown, AC. , Simfest , J.M. , Rozwadowski, J.V. ; Histopatgology of the
İnternal anal sphincter in chronic Anal fissure, Dıs Colon Rectum, 32 : 680 - 656 ;
1989
36) İnceoğlu R. Anal Fissür. In: Anüs-Rektum Hastalıkları ve Tedavisi. 1st Ed: İnceoğlu
R,İstanbul, Nobel Tıp: 43-53; 1991
37) Melange M, Colin JF, Van Wymersch T. Anal fissure : Correlation between
- 49 -
symptoms and manometry before and after surgery. Int j Colorectal Dıs :7:108-111 ;1992
38) Rebecca LC, Garnet B, Richard ER, Normal Variation in anorectal manometry.Dıs Colon
Rectum ; 35 : 1161 – 1164; 1992
39) Coller JA, Clinical application of anorectal manometry. Gastroenterol Clin North
Am ; 16 ; 17 – 33; 1987
40) Vovillamoz, D. : Anal fissür Conservative treatment, Swiss Surg. 18 - 20 ;
1996
41) Gorfine, SR. ; Treatment of Benign Anal Disease with Topical Nitroglycerine, Dis Colon
Rectum. , 38(5) : 453 - 56 ; May 1995
42) Hyman, N. , Calalda , P. ; Nitroglycerine Ointment for Anal fissures :Effektive Treatment or
just a headache, Dis Colon and Rectum. , 41 : 17 ; 1998
43) Kayaalp, O : Antianginal ilaçlar, Tıbbi farmakoloji, 5 : 1173 - 1175 ; 1990
44) Lund, J.N. , Armitage, N.C. , Schalefield, J.H. ; Use of Glyceryl Trinitrate Ointment in the
Treatment of anal fissure, British Journal of surgery, 83:776,777, 1996
45) Nevfeld, D.M. , Paran, H., Bendehan, J., Freund, U. ; Outpatient Treatment of anal
fissure Eur. J. Surg. , 161(6) : 435-38 jun 1995
46) Guyton, A.C : Defekasyon fizyolojisi, Textbook of Medikal Physiology 7 : 1104 -1106 , 1987
47) Sanaç, Y. : Anorektal kanal hastalıkları Temel Cerrahi . Der. Sayek, İ. Z : 1180 - 1188 , 1996
48) Giorgio, M. Cassetta, E., Gui, D. , Brisinda, G. , Bentivoglio, A.R. , Albanese,
A. ; A Comparison of Botulinum toxin and Saline for the Treatment of Chronic Anal Fissure, The
New England Journal of Medicine. , 338(4) : 217 - 220 , january 1998
49) Jost , WH. , Schimrigk, K. , Therapy of Anal fissure Using Botulinum Toxin ,Dis Colon
Rectum 37 : 1321 - 4 , 1994
50) Terrabadella L., Salgado G, Burns RW, Berman IR. : manometric study of topical sildenafil in
patients with chronic anal fissure : Sildenafil reduces anal resting tone: Dis Colon Rectum. 2004
May ; 47(5) : 733- 8
- 50 -
51) Gordon PH, Vasilevsky CA: Lateral Internal Sphincterotomy : Rational Tecnique and
anesthesia. Canadian J. Surg 28(3) : 228 . 230 ; 1985
52) Colak T, İpek T, Urkaya N, Kanik A, Dirlik M, : A randomized study comparing systemic
transdermal treatment and local application of glyceryl trinitrate Ointment in the management of
chronic anal fissure. Eur. J Surg. suppl.2003 jul 85889. 18 . 22
53) Hananel N, Gordon PH. Lateral Internal Sphincterotomy for fissure -in anorevisited. Dis
Colon Rectum; 40: 597-602; 1997
54) Leong AF, Seow F, Choon FR. Lateral Sphincterotomy Compared with Anal
Advancement Flap for Chronic Anal Fissure. Dis Colon Rectum; 38 (1): 69:71; 1995
55) Farouk R, Douthie GS, Pryde A, et al. Internal anal Sphincter dysfunction in neurogenic fecal
incontinance. Br J Surg; 80: 259-261; 1993
56) Sultan AH, Kamm MA, Nicholls RJ, Bertrom CI. Prospective study of the extent of internal
anal sphincter division during lateral sphincterotomy. Dis Colon Rectum; 37 (10): 1031-1033;
1994
57.)Ezri T, Susmallion S : Topical nifedipine vs. topical glyceryl trinitrate for treatment of chronic
anal fissure. Dis Colon Rectum. 2003 jun : 46(6) 805 .8
58) Gorcia J, Belmonte C, Wong D. Open or Closed Sphincterotomy for Chronic Anal Fissure.
Dis Colon Rectum; 5: 525-530; 1982
59) Keighley MRB , Williams N. Surgery of the Anus, Rectum and Colon , WB Saunders Comp.
Ltd. London , P 1. 250; 1993
60)Gürel E. Anorektal hastalıklar, Akoto O. 1. Baskı. A.Ü. Tıp fak., Ankara, cilt 1 . S 840 – 851;
1988
61) Goligher JC. ; Surgery of the Anus, Rectum and Colon , 3th Edition , Mac Millan Publisher
Comp. New York. P 9 - 191 ;1975
62) Beck DE, Stewen DW, Fundamentals of Anorectal surgery, Mc Graw Hill, inc. , P 1 - 200
;1992
- 51 -
63)Schouten,W.R. , Briel, J.W. , Auwerda, J. J. ; Relationship Between Anal pressure and
Anodermal Blood flow : The Vasküler Pathogenesis of anal fissures, Dis Colon Rectum. , 37 :
664 - 9 ; 1994
64) Guillemot, F. , Leroi, H. , Lone, Y.L. , Rousseau, C.G. , Lamblin M.D. , Lartot, A. ; Action of
in situ Nitroglycerin on upper Anal Canal presure of patients
with Terminal Constipation, Dis Colon Rectum 36 (4) : 372 . 376 , April 1993
65) Corman ML. Colon Rectal Surgery , Lippincott Comp. Philadelphia,P 54-117 ;1993
66) Lin JK. Anal manometric studies in hemorhoids and anal fissures. Dıs Colon Rectum ; 32 :
839 - 842 ;1989
67) O ‘ Kelly, T. , Brading , A. , Mortensen ,N. ; Nerve Mediated Relaxation of the Human
internal Anal Sphincter. The Role of Nitric Oxide , Gut. , 34 ; 689 693 ; 1993
68) Farouk R , Duthie GS, Mac Gregor AB, justained internal sphincter hypertonia
in patients with Chronic anal fissures. Dıs Colon Rectum ; 37 : 424 . 429 ;1994
69) Tottrup, A. , Glavind, E.B. , Svane, D. ; İnvolvement of the L- Arginine Nitric Oxide pathway
in internal Anal Sphincter Relaxation, Gastroenterology, 102 : 409 - 415 ;1992
70)Jensen SL, Lund F, Neilsen OV, Tange G: Lateral subcutaneous sphincterotomy versus anal
dilatation in the treatment of fissure in anao outpatients. A prospective randomized study. Br Med
Jour 298 (1): 528-530;1984
71) Eisenhammer S: The internal anal sphincter, its surgical importance. S Afr Med J 27: 266;
1953
72) Bailey RV, Rubin R.J, Salvati EP: Luteral internal sphincterotomy. Dis Colon Rectum 21;
584-6,1978
73) Boulos PB, Araujo JGS: Adequate internal sphnicterotomy for chronic anal fissure;
Subcutaneous or öpen techique. Br J Surg 71:360-362,1984
74) Bumin O: Sindirim Sistem Cerrahisi 2. cilt 2. baskı Elif Matbaacılık, Ankara 1980
75) Clery AP.Feely M: internal sphincterotomi. Br Med J 4; 178, 1970
- 52 -
76) Russel TR: Anorectum, Current Surgical Diagnosis and Treatment, 9th Ed. Appleton and
Lange, pp 683-685,1991
77)Maria G. , Sganga, G., Civello, I.M. and Brisinda, G. (2002) Botulinum neurotoxin and other
treatments for fissure-in-ano and pelvic floor disorders. British Journal of Surgery 89(8), 950-961
78) Jonas M. and Scholefield, J.H. (2001) Anal fissure. Gastroenterology Clinics of North
America 30(1), 167-181.
79)Leong AF , Seow-Choen F. Lateral sphrincterotomy compared with anal advancement flap
for chronic anal fissure. Dis Colon Rectum 38:69-71, 1995.
80) Nelson R, operative prosedure for fissure ano. Cochrane Database Syst Rev. Apr 18 ; (2),
2005.
81) Pernikoff Bj Reappraisal of partial lateral internal sphincteretomy Dec ; 37 (12 ) ; 1291 -5 ,
1994
82) Hsu TC Mac Keigan JM . Surgical Treatment of chronic anal fissure A. Retrospective
study of 1753 cases . Dis Colon Rectum . Jul ; 27(7) : 475-8 , 1984