31
AHMED YESEV˛ VE HACI BEKTAŞ VELİ Aralarındaki Bağlar, Fikirleri, Tesirleri ve Türk İslm Edebiyatına Katkıları Dr. Seyfullah KORKMAZ E. . İlahiyat Fakültesi [email protected] ZET Bu araştırmada Ahmed Yesev ile Hacı Bektaş Veli arasındaki tüm ilişkiler aydınlatılmaya alışılmıştır. Hacı Bektaş Veli, Ahmed Yesev’nin en nemli haleflerindendir. Dıvan-ı Hikmet ile Makalt arasında büyük benzerlik ve paralellikler mevcuttur. Ahmed Yesev’nin Türkistan’da yaptığı kutsal grevi, Hacı Bektaş Veli, Anadolu ve Balkanlar’a taşımıştır. Ahmed Yesev ve Hacı Bektaş Veli, bilim ve hoşgrüyü temel alan evrensel düşünceleri ve kişinin alınteri ile geinmesinin kutsallığını ne ıkaran yaşama biimleri ile Türk kültürüne büyük hizmetler yapmışlardır. Anahtar Kelimeler Ahmed Yesev, Hacı Bektaş Veli, Hikmet, Nefes, Maklat GİRİŞ Ahmed Yesev ve Hacı Bektaş Veli, Türk kültürü üzerinde ok derin ve kalıcı izler bırakan iki büyük isimdir. Ahmed Yesev, bir din tebliğcisi, bir mürşid mutasavvıf, nihayet kendi adıyla anılan bir tarikat kurucusu olarak Farmed (477/1084), Kuşeyr (465/1072), Sülem 412/1021) ve Yusuf Hemedan 1050-1140) silsilesinin bir halkasıdır. Zamanında bütün Orta Asya blgesinde tesirleri olmuştur. Pr-i Türkistan diye anılmış ve hikmetleri dilden dile dolaşarak ve yazılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Onunla başlayan Hikmet türü, din-tasavvuf edebiyatın rağbet gren bir malzemesi olmuştur 1 . Hüseyin Vassf (1872-1929), Bektaşiyye’nin Hacı Bektaş Veli’ye

Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

AHMED YESEVÎ VE HACI BEKTAŞ VELİAralarõndaki Bağlar, Fikirleri, Tesirleri

ve Türk İslâm Edebiyatõna Katkõlarõ

Dr. Seyfullah KORKMAZE. Ü. İlahiyat Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Bu araştõrmada Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli arasõndaki tümilişkiler aydõnlatõlmaya çalõşõlmõştõr.

Hacõ Bektaş Veli, Ahmed Yesevî'nin en önemli haleflerindendir. Dõvan-õHikmet ile Makalât arasõnda büyük benzerlik ve paralellikler mevcuttur. AhmedYesevî'nin Türkistan'da yaptõğõ kutsal görevi, Hacõ Bektaş Veli, Anadolu veBalkanlar'a taşõmõştõr.

Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli, bilim ve hoşgörüyü temel alanevrensel düşünceleri ve kişinin alõnteri ile geçinmesinin kutsallõğõnõ öne çõkaranyaşama biçimleri ile Türk kültürüne büyük hizmetler yapmõşlardõr.

Anahtar Kelimeler

Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş Veli, Hikmet, Nefes, Makâlat

GİRİŞAhmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli, Türk kültürü üzerinde çok

derin ve kalõcõ izler bõrakan iki büyük isimdir.Ahmed Yesevî, bir din tebliğcisi, bir mürşid mutasavvõf, nihayet

kendi adõyla anõlan bir tarikat kurucusu olarak Farmedî (477/1084), Kuşeyrî(465/1072), Sülemî 412/1021) ve Yusuf Hemedanî 1050-1140) silsilesininbir halkasõdõr. Zamanõnda bütün Orta Asya bölgesinde tesirleri olmuştur.Pîr-i Türkistan diye anõlmõş ve hikmetleri dilden dile dolaşarak ve yazõlarakgünümüze kadar ulaşmõştõr. Onunla başlayan Hikmet türü, dinî-tasavvufîedebiyatõn rağbet gören bir malzemesi olmuştur1.

Hüseyin Vassâf (1872-1929), Bektaşiyye'nin Hacõ Bektaş Veli'ye

Page 2: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

326

ulaşan silsilesini şu şöyle vermiştir: Hz. Ebu Bekir, Selmân-õ Farisî, İmamCağfer, Bâyezîd-i Bestâmî, Ebü'l-Hasan Harakânî, Ebû Aliyy-i Fâremedî,Yusuf-õ Hemadânî, Şeyh Hoca Ahmed-i Yesevî, Şeyh Lokmân-õ Horasânî,Cenâb-õ Pîr Hacõ Bektaş-õ Velî2.

Görüldüğü gibi bu silsilede, Hacõ Bektaş Veli, Ahmed Yesevî'ninhalefi durumundadõr..

Önemli teracim kitaplarõndan biri kabul edilen Reşahât Aynü'l-Hayat'a göre Türkistan halkõnõn Hoca Ata Yesevî dedikleri Ahmed Yesevî,Yusuf Hemedânî'nin üçüncü halifesi olup Türk velilerinin ser (baş)halkasõdõr3.

Ahmed Yesevî, Hicrî beşinci asrõn ikinci yarõsõnda, Kazakistan'õnSayram kasabasõnda doğmuştur.. Babasõ Nesep-nâme isimli eserin yazarõ,İbrahim Ata**'dõr. Yedi yaşõnda iken babasõnõn ölmesi üzerine ablasõ ile Yesişehrine gitti. Yesevî künyesini, doğduğu yerden değil de ilk öğreniminiyaptõğõ Yesi'den aldõ. İlk bilgilerini Yesi�nin meşhur âlimlerinden olanArslan Baba'dan aldõktan sonra Buhara'ya gitti ve orada Şeyh YusufHemedânî (504/1110?)�nin talebesi oldu. Yesevî, kõsa zamanda hocasõnõntakdirini kazandõ ve ondan aldõğõ feyizle kendini gösterdi.. 562/1166yõlõnda, 125 yaşõnda* iken vefat etti4.

Hacõ Bektaş Veli, yaklaşõk olarak 645-646 / 1248 yõlõnda Horasan'dadoğmuş, 680/1281'de Anadolu'ya gelmiş ve 738/1337'de Kõrşehir(Sulucakarahöyük)'de vefat etmiştir. Anadolu evliyasõnõn meş-hurlarõndandõr. İstikametinin doğruluğu ve evliya taifesinden olduğu hususutevatüre ulaşmõştõr5.

Tarihî olarak tam izah edilemese de - çünkü yaşadõklarõ yõllararasõnda bir asõrdan fazla bir zaman farkõ görülüyor- kaynaklarda yarõefsanevî olarak anlatõlanlar ve menkõbeler, ittifakla Hacõ Bektaş Veli'yiAhmed Yesevî'nin takipçisi ve müridi olarak göstermekteler.

Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaşi Veli hakkõndaki ilk ciddiaraştõrmalarõ Fuad Köprülü başlatmõştõr. Onun Türk Edebiyatõnda İlkMutasavvõflar, Bektaşîliğin Menşe'leri 6, Mõsõr'da Bektaşîlik 7 ve benzerieserleri bu alanda yapõlmõş bilimsel öncü çalõşmalar olarak karşõmõzaçõkmaktadõr. Köprülü'nün başlattõğõ bu çalõşmalar, hayli ileriye gitmişolmasõ gerekirken âdetâ olduğu yerde saymaktadõr8.

Bu araştõrmada, iki büyük gönül adamõ Ahmed Yesevî ile HacõBektaş* Veli arasõndaki ilişkiler ve bağlarõ ulaşabildiğimiz her çeşit bilgiyedayanõlarak aydõnlatõlmaya çalõşõlacaktõr.

a- Kaynaklarda Hoca Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli

Page 3: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

327

Menkõbe ve destanlar halk gözüyle görülen ve halkõn hayalindemasallaşan tarihî gerçeklerdir. Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veliarasõndaki ilişkiyi aşağõdaki parağrafta geçen dut ağacõ menkõbesi en güzelşekilde gözler önüne sermektedir:

" .. Hacõ Bektaşi Veli Külliyesi. Tarih kokan, ruh kokan maneviyatkokan bir mekan. Bahçede ihtiyar esrarengiz görünümlü bir dut ağacõ var..Oradaki bir görevliye sordum. Nedir bu ağaç, bir özelliği var mõdõr?dedim. Heyacanlandõ, gözlerinin içi güldü, şöyle cevap verdi: Bu ağaç,Horasan'dan Ahmed Yesevî ocağõndan fõrlatõlan ucu yanmõş sopadõr. Gelipburaya düşmüş, sonra yeşermiştir. Bu işareti bulan Hacõ Bektaş da burayayerleşmiş, tekkesini kurmuştur. Bu ağaç o gün bu gündür yaşamaktadõr.Hemen o meşhur menkõbeyi hatõrladõm. Hani Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş'õAnadolu'ya görevlendirmişti de orada bulunan erenlerden biri, ortadayanmakta olan ateşten bir odun (köseği=eğsi) alõp Rum ülkesine yaniAnadolu'ya doğru fõrlatmõştõ, o odun bir dut ağacõ dalõydõ. SulucaKarahöyük'e sonradan Hacõ Bektaş tekkesi olacak yere düşmüştü.Vilâyetnâme şöyle der9": "O ağaç hâlâ durur, yukarõ ucu yanõktõr10".

Bu anlatõlanlar menkõbe de olsa bir gerçeği yansõtmaktadõr. Yukarõdada belirttiğimiz gibi menkõbe ve destanlar, halkõn hayalinde masallaşantarihî gerçekler olarak karşõmõza çõkmaktadõrlar.

Anadolu'ya doğru havaya fõrlatõlan Köseği=eğsi motifi şu dörtmenâkõb-nâmede geçer: Hacõ Bektaş-õ Veli Vilâyet-nâmesi, Hacõm SultanVilâyet-nâmesi11, Saltuk-nâme12, Hoca Ahmed-i Fakih Menâkõbõ13. Bumotif başka menkõbelerde de bulunabilir. Bu eğsi motifi, Orta Asyaerenlerinin Anadolu'ya gönderdikleri bir meşâledir14.

Osmanlõ tarihçilerinin en eskilerinden olan Âşõkpaşazâde (1392-1481)'nin verdiği bilgiye göre Hacõ Bektaş Veli, Horasan'dan, Menteşismindeki kardeşi ile birlikte Sivas'a, Sivas'tan da Baba İlyas'õ ziyaretegitmişler. Oradan Kõrşehir'e, Kõrşehirden de Kayseri'ye gelmişlerdir.Kardeşi Menteş, Kayseri'den Sivas'a tekrar döndüğü zaman orada şehitdüşmüştür. Hacõ Bektaş, Kayseri'den Karahöyük'e gitmiş ve orada vefatetmiştir. Şimdi mezarõ oradadõr15.

Hacõ Bektaş'õn Ahmed Yesevî'nin müridi olduğuna dair rivayetlereGelibolulu Mustafa Âlî (1593-1600)'nin Künhü'l-Ahbâr'õnda ve EvliyaÇelebi'nin Seyahatnâmesi'nde de rastlanmaktadõr16.

Künhü'l-Ahbâr 'dan, Hoca Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veliarasõndaki ilişkileri günümüz Türkçesine aktararak şöyle özetleyebiliriz:

Page 4: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

328

"Hacõ Bektaş'õn babasõ, Seyyid Muhammed, Nişabur'a gelerekyerleşti ve burada şehrin ileri gelenlerinden biri olan Şeyh Ahmed'in Hatmeadõndaki kõzõ ile evlendi. Bu evlilikten bir müddet sonra Hacõ Bektaşdünyaya geldi17. Hacõ Bektaş'õn soyu, Musa Kazõm (öl: M.799) yoluyle ehl-ibeyte dayanõr. Hoca Ahmed Yesevî'nin halifelerinden Şeyh Lokman,Horasan mõntõkasõnda meşhur olmuştu. Dedesi, Hacõ Bektaş'õ, ŞeyhLokman'a öğrenci olarak verdi. Hacõ Bektaş, gerekli tüm bilgileri ondantahsil etti.

Şeyh Lokman Perende'nin ona, ..Ya merhaba Hacõ* Bektaş Veli !diye hitap etmelerinden sonra ismi Hacõ Bektaş Veli oldu**. Biline ki Yesuşehrine yerleşmiş olan Hoca Ahmed Yesevî, 99 bin müridi ve her alandakigeniş bilgisi ile Türkistan'da meşhur olmuştu; her zaman alõn teri ilegeçinir, boş zamanlarõnda ağaçtan kaşõk, kepçe ve kaseler yapardõ..

Kõssa: Hacõ Bektaş Veli, Hoca Ahmed Yesevî'den Anadolu'yagörevlendirilme ve Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik buyruğu aldõ.Necef, Mekke, Medine, Kudüs, Halep ve Elbistan şehirlerini ziyaret ederekKayseri'ye geldi.. 18"

Hacõ Bektaş-i Veli'nin, Yesevî ekolünün bir temsilcisi olarakAnadolu'da nasõl görevlendirildiğini ve hangi yollarõ takip ederekAnadolu'ya ulaştõğõnõ bu şekilde anlatan Âlî, bundan sonra da onun birçokkerametinden, önce Tapduk Emre, sonra da Yunus Emre ile buluşmasõndanve Konya'daki Mevlâna Celale'd-din Rûmî'ye gönderdiği mesajdan sözeder19.

Gelibolulu Mustafa Âlî'nin anlattõğõ bu hususlarda tenkidedeceğimiz yönler ise şunlar olabilir: Öncelikle Hacõ Bektaş'õn soyunuİmam Musa yoluyle Ehl-i Beyt'e bağlamõş ki bunun tarihi olarak izahõoldukça güçtür. Çünkü arada büyük boşluklar vardõr.

Hacõ Bektaşõ Veli'nin Şeyh Lokman Perende yoliyle AhmedYesevî'den feyiz aldõğõ izah edilebilir ama Hacõ Bektaş Veli ile AhmedYesevî'nin gerçekte birbirleri ile buluşmuş ve görüşmüş olabilecekleri(ilerde de izah edeceğimiz gibi) yine de tarihen imkansõz görünüyor. Çünküiki velinin yaklaşõk olarak bulabildiğimiz ölüm tarihleri arasõnda yüz yõldanfazla bir fark ortaya çõkõyor20.

Ahmed Yesevî'den önceki asõrlarda bugün anlaşõlan manada birtarikat olayõ olmadõğõ bilinmektedir. Diğer bir ifade ile Selçuklu öncesidönemde sûfiler, tekkeler vardõr, tasavvufî faaliyetler vardõr, fakat bunlarmektepleşmemiş, ekolleşmemiş durumdadõr. Bu yönüyle Yeseviyye buekolleşme geleneğinin ilk halkasõ sayõlmalõdõr. Yeseviyye ekolünün bizimdin ve kültür tarihimizi ilgilendiren iki kolu karşõmõza çõkmaktadõr ki bunlar

Page 5: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

329

Nakşibendiyye ve Bektaşiyyedir. XV. yüzyõlõn sonlarõnda Hõzõr b. İlyastarafõndan kaleme alõnan Menakõb-õ Hacõ Bektaş Veli isimli eser, Anadolusahasõnda yazõlmõş olup Yeseviyye ile ilgili bilgi veren en eskieserlerdendir21.

Menâkõb-õ Hacõ Bektaş Veli isimli eserde Hacõ Bektaş Veli 'ninilişkilerinden olarak Ahmed Yesevî 'nin oğlu Kudbeddin Haydar 'õkurtarmasõ olayõ anlatõlõr :

Ahmed Yesevî , Horasan ülkesinin sahibiydi. Bedahşan ülkesininhalkõ, her zaman Horasan iline akõn eder, müslümanlarõn mallarõnõyağmalardõ. Halk, bir gün toplanõp Ahmed Yesevî'nin yanõna gelirler ve"Bu Bedahşan saldõrganlarõ yüzünden dirliğimiz kalmadõ, rõzkõmõz eldengitti. Ne yapacağõmõzõ bilemez olduk. Tanrõ buyruğunu yerine getir; oğlunubaşbuğ yap, onlarõn üzerine gönder 22" sözleriyle dert yanarlar.

Bu yakõnma üzerine Ahmed Yesevî, oğlu Kutbeddin Haydar'a tuğ vesancak vererek Bedahşan üzerine gönderdi. Kudbeddin Haydar, MurtazaAli gibi çok iyi savaşmasõna rağmen esir düştü. Düşmanlar saldõrõlarõnõ dahada artõrdõlar. Bunun üzerine halk tekrar Yesevî'ye başvurup savaş taleplerinitekrar arzettiler23.

Ahmed Yesevî, Horasan halkõnõn feryadõnõ duyunca çok üzüldü.Oğlu düşman elinde hapisti. Düşmandan gelen saldõrõlara karşõ halkkendisinden yardõm istiyordu. Ahmed Yesevî ise yaşlanmõştõ ve artõk atabile binemiyordu. Bu hal karşõsõnda Yiğit bir kulunu bana gönder, diyedua eden Ahmed Yesevî'nin durumunu Allah, Hacõ Bektaş'a ilham etti."Hacõ Bektaş hemen Türkistan'a yürüdü, Ahmed Yesevî'nin dergahõnaulaştõ.. Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş'õ görünce mülk õssõ geldi diye çoksevindi. İçeriye alõp ağõrladõ; birlikte oturdular; dervişlerle yemek yediler;ardõndan tekbir duasõ okuyup şükrettiler" Sonra Ahmed Yesevî'den emiralan Hacõ Bektaş, düşman üzerine yürüdü.. Ahmed Yesevî'nin oğlunun ya-nõna ulaşõnca,

- Adõm Hacõ Bektaş.. Hacõ Bektaş Hünkar! Baban Ahmed Yesevîgönderdi beni; kalk ayağa ! dedi. Sonra da Haydar'õ alõp AhmedYesevî'nin tekkesine götürdü24.

Hacõ Bektaş Veli'nin Ahmed Yesevî tarafõndan Anadolu'ya yüce birgörevle gönderilişi de sözünü ettiğimiz Vilâyetnâme (Menakõb-õ HacõBektaş Veli) isimli aynõ eserde şu cümleler ile anlatõlmõştõr:

"Ahmed Yesevî'nin başõnda bir zira uzunluğunda bir elif-i taç* vardõ.Bu taç; hõrka, çerağ, sofra, alem ve seccadeyle birlikte Tanrõ'dan Hz.Peygamber'e gelmişti. O da onlarõ erkânla Murtaza Ali'ye vermişti. İmamAli İmam Hasan'a, İmam Hasan İmam Hüseyin'e; İmam Hüseyin İmam

Page 6: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

330

Zeynelabidin'e; İmam Zeynelabidin oğlu İmam Muhammed'e; İmamMuhammed oğlu İmam Musa Kazõm'a; İmam Musa Kazõm da oğlu İmamRõza'ya sundu. İmam Rõza onlarõ 99 bin Türkistan pirinin piri Hace AhmedYesevî'ye verdi. Bunlarõn tümü tekkede dururdu. Şeyh onlarõ, halifelerindenkimseye vermezdi. Soranlara -Sahibi vardõr, gelir, alõr, derdi..

Bir gün halifeler toplanõp onlarõ şeyhten istemeye karar verdiler. -İçimizden birine versin, dediler. Şafak zamanõ, 99 bin halife ibadet etti.Hoca Ahmed Yesevî'nin avlusu çok genişti. Hepsi seccade serip yerli yerineoturdu. Ortaya da büyük bir ateş yakmõşlardõ.. Duadan sonra Şeyh,halifelerin yüzüne baktõ ve ne düşündüklerini anladõ. -Gönlünüzde ne varsadile getirin söyleyin, dedi. Halifeler dileklerini söylediler.. O sõralar, sadõkbir muhib, darõ getirmişti; darõ meydanõn bir tarafõnda yõğõlõ duruyordu.Şeyh:

-Kim bu darõ yõğõnõnõn üstüne seccade serer ve hiçbir darõ ** tanesiniyerinden kõmõldatmadan ibadet ederse o emanetler, o adamõn hakkõdõr..Ama zahmet etmeyin, onlarõn sahibi var; şimdi çõkar, gelir, dedi.

Halifeler bu sözler karşõsõnda şaşõrdõlar; utançlarõndan başlarõnõ öneeğdiler. Derken bir de baktõlar ki birisi çõkageldi; - Sabahõnõz aşkolsun,diyerek selam verdi ve halifeleri aralayarak bir yere oturdu.

Bu gelen er Hünkâr Hacõ Bektaş Veli idi; halifelerin emanetleriHace'den istemeleri, kendisine mağlum olmuştu. Bir anda Horasan'dankalkmõş ve Türkistan'a Hoca Ahmed Yesevî'nin tekkesine gelmişti.

Hace, Hünkâr'õn selamõnõ ayağa kalkarak aldõ; Hace'nin davranõşõnõgören halifeler de ayağa kalktõ. Hace, halifelere dönüp - İşte emanetlerinsahibi geldi, dedi. Sonra, -Ey Horasan'lõ Hacõ Bektaş, diyerek, HacõBektaş'õ huzuruna çağõrdõ.

Hünkâr ayağa kalktõ; seccadeyi eline aldõ ve darõ yõğõnõnõn yanõnagitti; Allah'õn adõna besmele çekip seccadeyi darõ yõğõnõnõn üstüne serdi;ardõndan üzerine çõkõp ibadet yaptõ; bir tek darõ tanesi bile yerindenkõmõldamadõ.

İbadeti bitirdikten sonra elif-i taç, uçtu Bektaş'õn başõna geçti; hõrkahavalanõp sõrtõna kondu; çerağ uyandõ, önünde durdu; peygamberin sancağõda yerden kopup başõ ucuna dikildi; seccade ise altõna döşendi. Bunu görenhalifeler salavat getirdiler..

Hacõ Bektaş, emanetlerini Ahmed Yesevî'ye sundu. Hoca AhmedYesevî, erkânõna uygun olarak Hünkâr'õ tõraş etti; ardõndan emanetlerini veicazetini verdi.(Bundan sonra Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş'a şunlarõ) dedi:

-Ya Bektaş! nasibini tam olarak aldõn; müjde olsun ki kutbu'l-aktab

Page 7: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

331

oldun; kõrk yõl hükmün var; bugüne değin bizimdi; bundan sonra senindir.Biz bu yokluk yurdunda fazla kalamayõz, ahirete gideriz. Git, seni Rum'a(Anadolu'ya) saldõk; Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik; Rum'da(Anadolu'da) gerçek erenler, budalalar, sarhoşlar çoktur; artõk hiçbiryerde eğlenme, hemen yürü 25".

Yine Vilâyet-nâme 'de bu olaylarõn devamõ olarak anlatõldõğõna göre,Hacõ Bektaş Veli, ertesi gün güneş doğarken Hoca Ahmed Yesevî'den izinalõp Anadolu istikametinde yola çõktõ. (Makalenin başõnda da yazdõğõmõzgibi) orada bulunan erenlerden biri yanmakta olan ateşten bir odun alõp Rumülkesine doğru fõrlattõ;

"Rum'daki erenler ve evliyalardan biri de bu odunu tutsun, Türkistanerenlerinin, Rum'a (Anadolu'ya) er gönderdikleri, erenlere mağlum olsun ",dedi.

"O, odun dut ağacõydõ; Konya'da Emir Cem Sultan'õn halifesi HakAhmed Sultan bu dut ağacõnõ tuttu ve Hacõ Bektaş Tekkesi'nin önüne dikti*.O ağaç bu gün de durur tepe ucu yanõktõr 26".

Bundan sonra Vilâyet-nâme (Velâyet-nâme)'de Ahmed Yesevî'ninyanõndan yola çõkan Hacõ Bektaş Veli'nin hangi yollarõ takibederekAnadolu'ya geldiği, Anadolu'ya girişinin erenlere mağlum olduğumenkõbesi, Taptuk ve Yunus Emre ile ilişkileri Künhü'l Ahbâr 'daanlatõlanlara benzer bir şekilde dile getirilir. Abartma ve efsanelerin dõşõndakonu ile ilgili kaynaklarõn ittifakla ortaya koyduğu bir gerçek ortaya çõkõyorki o da, Hacõ Bektaş Veli'nin, Ahmed Yesevî tarafõndan Anadolu'yagörevlendirilişi hadisesidir.

Hacõ Bektaş Veli menkõbeleri, Hoca Ahmed Yesevî ile Hacõ BektaşVeli'nin doğrudan doğruya görüştüklerinde müttefiktirler. Ama tarihîgerçeklere somut baktõğõmõzda bunu kabul etmek zordur. Çünkü iki velînintahmini ölüm tarihleri arasõnda bir asra yakõn bir zaman farkõ gözüküyor.Bunun yanõnda Ahmed Yesev'i'nin, Hacõ Bektaş Veli'yi görevlendirdiğikonusunda menkõbeler, hemen hemen aynõ şeyleri söylemektedirler.

"Ahmed Yesevî ve Yesevîlik kültürünün bugün için başlõca üç anacoğrafi bölgede yayõldõğõnõ ve günümüze kadar devam ettiğinisöyleyebiliriz:

a- Bugünkü Kazakistan, Özbekistan, kõsmen Türkmenistan veTacikistan'õ ve Volga boylarõnõ içine alan Orta Asya ağõrlõklõ saha,

b- Hindistan sahasõ,c- Anadolu sahasõ27".

Page 8: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

332

Bu arada Yesevîlik kültürünün etkisini sürdürdüğü diğer bir alan daBalkanlardõr. Hacõ Bektaş Veli, Balkanlar'a Yesevî kültürününaktarõlmasõnda atlama noktasõnõ oluşturmuştur.

Ahmed Yaşar Ocak, Yesevî kültürünün Anadolu'ya aktarõlmasõndaHacõ Bektaş Veli'nin oynadõğõ rolü şu cümlelerle özetlemiştir:

"Gerçeğe çok yakõn olan tahminlere göre, Yesevîlik Anadolu'yaXIII. yüzyõl başlarõnda Karahitaylar'la Hârezmşahlar arasõndakimücadelelerin yol açtõğõ, hemen peşinden de Moğol istilâsõnõn sebebiyetverdiği göçlerle girdi. Göçmen Yesevî şeyh ve dervişleri, bu yenivatanlarõnda zâviyelerini kurarak tarikatlarõnõ yaymağa çalõştõlar. Eski kam-ozanlarla büyük bir benzerlik gösteren bu insanlar, bu vesileyle, OrtaAsya'dan getirdikleri, Ahmed Yesevî ile ilgili bütün sözlü geleneklerini,bugünkü Kõrşehir, Yozgat, Sivas, Amasya ve Tokat mõntõkalarõndakizaviyelerinde, yeni müridlerine aktardõlar. İşte Bektaşîlik tarikatõ, özellikleKõrşehir ve havalisinde faaliyet gösteren ve bir Yesevî şeyhi olan HacõBektaş Veli tarafõndan temsil edilen bu geleneklerden doğdu. Yesevîlik,Mâverâünnehir'de nasõl Nakşibendiliği doğurduysa, Anadolu'da daBektaşiliği doğurdu28.

Ahmed Yesevî ve Yunus Emre ümmi değildiler.. Öğretilerini dahakolay yayabilmek için, halkõn bileceği sade bir dilde şiirlerini okudular. Buşiirlerin aracõlõğõyla Türkmenler'in kalblerine girdiler.. Bozkõrda yaşayanTürk boylarõ, samimi müslüman olmakla beraber. inançlarõ çok sathî veşeklî idi . Aynõ zamanda eski geleneklerine bağlõ idiler.. Bilindiği gibiAhmed Yesevî'nin meclislerinde, kadõnlar ile erkeklerin bir aradabulunduklarõna dair rivayetler vardõr ki bu durum Türk göçebe hayatõnõn birzaruretidir. Horasan'daki ulemâ, bu duruma gücenip, Türkistan'a müfettişgöndermişler. Ahmed Yesevî de müfettişlere gayet keskin bir cevap vererekgeri göndermiştir29.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, Ahmed Yesevî'nin, oyõllardaki Türk halkõnõn alõşõk olduğu giyim ve kuşamõ değiştirmeyekalkõşmayarak aynõ zamanda kõz, oğlan, kadõn ve erkek ayrõmõ dayapmayarak ilim ve bilgi öğrenmek isteyen herkese kapõlarõnõ açtõğõolayõdõr.

O yõllarda Türk toplumu, aralarõna katõldõklarõ Arap-Fars İslâmkültür çevresinin insanlarõnõ yadõrgadõlar, kõlõ kõrk yaran fõkõh bilginlerinerağbet etmediler. Göçebe hayatlarõnõn gereği olarak kaç-göçsüz, kadõn,erkek birlikte çalõşmaya ve yaşamaya devam ettiler. Ahmed Yesevî,

Page 9: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

333

ibadetleri araç değil amaç sayan, şekilci, kuralcõ ve müdahaleci merasimdindarlarõnõ tenkit etmiş, çevresindeki insanlarõ Tanrõ aşkõna davet etmişti30.

Ahmed Yesevî sohbet meclislerinde kadõnlarla erkeklerin bir aradabulunduğunu, yukarõda söz konusu edilen müfettiş gönderme olayõnõ veAhmed Yesevî'nin -haklõ olduğuna inandõğõ için- müfettişe karşõ sertçõkõşõnõ, Divan-õ Hikmet' teki şu dizelerden de anlamaktayõz:

"İşittiler Baba Mâçin o zamanda,Ahmed adlõ bir şeyh çõkmõş Türkistan'da;Sohbet kõlmõş kõz ve erkek ile ordaMen etmeğe Türkistan'a geldi dostlar

Geldi ise, gördüler o meşâyõhõ;"Sen şeyh misin azdõrõcõ insanlarõ?""Hem o azan şaşkõnõm ben, bil sen bunu"Diye Hazret ona cevap verdi dostlar

Emr ettiler Hakîm Hâce Süleyman'aHem o Sûfî Muhammed-i Danişmend'eBağlayõp vurun beş yüz kamçõ o nâdanaBir sütuna sõkõ bağlayõp koydu dostlar.......Ata dedi: Arkasõnda dev ve periYerleşmişti, beş yüz kamçõ ona değdi, Dev ve peri arkasõndan derhal göçtüBir kamçõsõ ona değdi, bilin dostlar*

Baba Mâçin o zaman dedi: Ey AhmedâGelmeseydim, rüsvâ olup halklar araÖlür idim işbu hâlet ile ben deAğlayarak halini arz etti dostlar31".

Bu dizelerden Ahmed Yesevî'yi suçlayanlarõn yanõldõklarõ hususudolaylõ olarak anlaşõlmaktadõr.

Menkõbeye göre; Ahmed Yesevî, kendini suçlayanlara* bir dersvermek istemiş olacak ki Horasan ve Meverâünnehir'e bir kap içine ateş vepamuğu birlikte koyarak göndermiş. Oradaki ulema kabõ açtõklarõndaiçindeki ateş ve pamuğun birbirine tesir etmediğini yani ateşin pamuğuyakmadõğõnõ görünce de kendilerine verilen dersi bütün açõklõğõ ileanlamõşlardõ. "Eğer kadõn erkek bir ehl-i hak meclisinde biraraya gelerekberaber zikir, ders ve ibadete devam etseler bile, Allah onlarõn kalplerindekiher türlü kin ve düşmanlõğõ yok etmeğe muktedirdir32".

Hoca Ahmed Yesevî, binlerce yõllõk Türk töresinin verdiği doğru

Page 10: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

334

ölçülerle de donanmõş biri olarak, İslâm'õ doğru anlamõş ve dosdoğru daanlatmõştõr. Bu sebepten, Yesevî kültüründe kadõn ve erkek çalõşmakta veüretmekte birlikte olduğu gibi, mescitte, mecliste, dergahta ve mektepte debirlikte olmuşlardõr. Kadõn hayatõn dõşõna itilmemiştir33.

Benzer hususlarõn Hacõ Bektaş Veli uygulamasõnda da olduğunubiliyoruz.

Eski Türk efsanelerinde kuş ve hayvan kõlõklarõna girme rolü vardõ.Bu durum hem Ahmed Yesevî hem de Hacõ Bektaş Veli menkõbelerindegeçmektedir. Örneğin Vilayetnâme-i Hacõ Bektaş Veli'de anlatõlan AhmedYesevî'nin efsanevî hayatõnda, Ahmed Yesevî, turna ya da şahin* şeklinegirebiliyordu ve bir an içinde uçsuz bucaksõz mesafeleri aşabiliyordu. Aynõgüç Hacõ Bektaş Veli'de de vardõ. O Güvercin donuna girip Horasan'danAnadolu'daki Suluca Karahöyük'e uçmuş. Kuş şekline girmek, (eskiTürklerde) kam-ozanlarda bulunuyordu. Kam ozanlar hem sihirbaz hem desağlõk verici idiler. Efsanevî muhayyele, canõ, kuş şeklinde tasvir eder.İslâm'õ kabuldan sonra can kuşu kavramõ Türk halk edebiyatõnda devam et-miştir34:

Ahmed Yesevî hikmetlerinde bu "can kuşu" tabirini aynengörüyoruz:

Vah ne yazõk, hasret ile ömrüm geçti;Nefsim benim coşup taştõ, hadden aştõ;Canõm kuşu uçuverse, ruhum kaçtõ;Gafil yürüyen ömrünü yele satar dostlar35.

İslâmî Türk Edebiyatõnda "Gönül kuşu" imajõnõ ilk kullananõnAhmed Yesevî olduğunu tahmin ediyoruz.

�Köngül kuşõ şevk kanadõn tutup uçsa Gönül kuşu şevk kanadõn uçup uçsaCümle vücûd yâdõn sayrar bülbül bolur Cümle vücut yâdõnõ söyleyen bülbül olur36.�

Ahmed Yesevî, İslamiyete samimî bir imanla bağlanmõş olan, fakatİslâm'a yeni giren Türk toplumuna, onlarõn diliyle, onlarõn seviyelerinegöre, ahlakî ve dini esaslarõ öğütleyici birer hikmet şeklinde bildirerekİslamõ öğretti. Gerek Yesevîliğin gerekse Bektaşîliğin en belirgin özelliği,ayinlere kadõnlarõn da katõlmasõydõ37.

XIII. Yüzyõlda Yesevî dervişleri amel ve ibadet noksanõ olanmüslümanlarõ dõşlamama ifadesiyle formüle edebileceğimiz dinî görüş vedavranõşõ yaydõlar. Anadolu insanõnõ tevhid ve Tanrõ aşkõ etrafõndatopladõlar. Ahmed Yesevî tasavvuf geleneğinde, Hacõ Bektaş Veli önemlibir kilometre taşõdõr. O, Gaziler Serdarõ, Alperenler Piri diye anõlõr38.

Page 11: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

335

Hazînî mahlaslõ Mahmud b. Hasan isimli bir Yesevî derviştarafõndan yazõlmõş olup, Osmanlõ Sultanõ III. Murada takdim edilenCevâhirü'l-Ebrâr Min Emvac-i Bihâr*da da Hacõ Bektaş Veli'nin, AhmedYesevî tarafõndan görevlendirilen kimselerden olduğu açõk şekilde belirtilir:

"Rivayet olunur ki, Ahmed Yesevî Hazretleri'nin en olgun seviyeyeyükselmiş on iki bin tane ashâb-õ suffesi (öğrencisi ya da müridi) vardõ.Bunlarõn hepsi, kõş- yaz devamlõ surette Ahmed Yesevî ile beraberdiler.Bunlarõn haricinde çok değişik bölgelerde, Ahmed Yesevî'den ruhsat veyetki alarak halkõn eğitimi ile meşgul olan bilge kimseler de vardõ ki bunlarsõrasõyla; Sufî Muhammed Danişmend Zernûkî, Süleyman Hakîm Ata, BabaMâçin, Emir Ali Hakîm, Şeyh Hasan Bülgânî, İmam Mergazi ve ŞeyhOsman Mağribî olmak üzere yedi kişi idiler. Ve derler ki Hacõ Bektaş Rûmî- Allah ona rahmet etsin- dahi (Ahmed Yesevî'den ruhsat alan) bu bilgekişilerdendendir. Bu bilge kişilerin her biri, gayb erenleriyle yoldaş olup,onlarla sürekli ilişki içinde bulunan ve Hak Ta'ala'dan icâzetli kâmilinsanlardõ 39".

Türk İslâm Edebiyatõnda seyahat türünün en önemli ve en büyükeseri olan Evliya Çelebi Seyâhat-nâme'sinde Ahmed Yesevî ismi sõk sõkgeçer. Evliya Çelebi, kendisinin de Ahmed Yesevî soyundan geldiğini yazarve "Ceddimiz Türk-i Türkân Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri" der40.

Seyahat-nâme'de de Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli ilişkisinedair pek çok yarõ efsanevî rivayet zikredilmiştir. Bunlardan seçilenaşağõdaki rivayetler, Türk insanõnõn ve Türk kültürünün bu iki büyük veliarasõnda gördüğü ilişkiyi gözler önüne sermektedir:

"Pir-i Türkân (Hoca Ahmed Yesevî), hazretleri, Hacõ Bektaş-õ Veli-iHorâsânî hazretlerini irşâd idüp Rûm'a Selçukiyân'a gönderdikde hikmet-iHuda, Rûm'a Osmancõk asrõnda gelüp Orhan Gazi ile gazâ idüp yeniçeriaskerin dahi tertib eyledi. Sonra ceddimiz müşârün ileyh (Hoca AhmedYesevî) ibn Muhammed Hanefî Horasân erenlerinden yediyüz kişiyi(Muhammed Buharî')ye terfîkân Rum'a Hacõ Bektaş Veli'ye imdâdgönderdi. Muhammed Buharî, rüfekâsõyla sefere hazõrlanup yola revanolacağõ vakit Hoca Ahmed Yesevî tarafõndan şu yolla tenbîhât icra kõlõndõ:

Saltõk Muhammed'im!.. Bektaş'õm seni Rum'a göndersin. (Leh)diyarõnda dalâlet-âyîn olan Sarõ Saltõk sûretine girüp ol mel�ûnõ, Dobrõca'da bir ejderi- bir tahta kõlõç vererek- bu kõlõç ile katl eyle. MakedonyaDobrõca'da yedi kõrallõk yirde, nâm u şân sahibi ol, diye ta'limat virdiktensonra yola çõkardõ. Muhammed Buharî Rum'da Hacõ Bektaş'a gelip

Page 12: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

336

ceddimizin emrini tebliğ eyledi41".Ahmed Yesevî'nin Sarõ Saltuk'u 700 kişi ile Hacõ Bektaş Veli'ye

yardõm etmesi için Anadolu'ya göndermesi, Hacõ Bektaş Veli'nin de SarõSaltuk'u Rumeli'ye gönderdiğine dair menkõbe , Anadolu ve Rumeli dõşõndadiğer Türk illerine de yayõlmõştõr42.

Buradaki ifadelerden Sarõ Saltuk43 ile Ahmed Yesevî ve HacõBektaş Veli arasõnda da derin bağlar olduğu sezilmektedir.

Horasan'dan gelme, Hacõ Bektaş Veli için rivayet edildiği gibiAhmed Fakih (öl:1221), Yunus Emre, Taptuk Emre ve Mevlâna için derivayet edilmiştir. "Horasan, Doğunun sembolüdür. Atina ve Roma sitelerinasõl Batõyõ özetliyorsa Horasan sitesi de o günün Anadolulularõnõn gözündeDoğunun özetiydi. Bundan olacak, Anadolu, kendisini yenileyenleri toptanHorasan Erenleri olarak görür. Horasan ellerindeki siteler, Abbasîler veSelçuklular zamanõnda birer büyük İslâm sitesi, ilim yuvalarõydõ. Anadoludünya çapõndaki bu çõkõşõ, yine oralara bağlõyordu. Sanki Abbasîler veBüyük Selçuklular batarken, bir sonbahar hasadõndan sonra, toprağatohumlarõn saçõlmasõ gibi, site imkanlõ bölgelerine yeniden doğuşun,dirilişin şartlarõ ekilmiştir. Doğudan Batõya doğru Anadolu'ya doğru olanakõn ve akõm böylece bir anlam taşõmaktadõr. Sanki medeniyet yerdeğiştirmekle, çok işlenmiş topraklardan göçerek, kendine bâkir topraklararamõştõr..44"

Fuad Köprülü, "Bektâşîlik ile Yesevîlik arasõnda hiçbir hakikî bağmevcut değildir45" ifadesini kullanmõş ki bu görüşe katõlmak mümkündeğildir. Çünkü Ahmed Yesevî'nin düşünceleri ve emelleri ile Hacõ BektaşVeli'nin düşünceleri ve emelleri arasõnda çok büyük benzerlikler vardõr.

Fuad Köprülü, Hacõ Bektaş Veli hakkõndaki menkõbelerin XV.asõrda teşekkül etmiş olduğu için tarihi bir hakikat sayõlamayacağõ fikriniileri sürmüş, Bektaşîlik ile Yesevîlik arasõnda -halk vezni ve dili ile sadeTürkçe ilahilerin çok yaygõn olmasõ gibi- sadece zahirî benzeyişlerolduğunu söylemiştir46.

Fakat gerek Ahmed Yesevî'nin Hikmetleri gerekse Hacõ BektaşVeli'nin Makâlât ve diğer eserlerindeki düşünceler karşõlaştõrõldõğõ zamanaralarõnda büyük benzerlikler olduğu görülecektir. Daha sonrakidönemlerde de Türk insanõ kulaktan kulağa rivayet edilen menkõbeleriyle buiki büyük veliyi birleştirmiş ve sõmsõkõ kaynaştõrmõştõr. Her iki bilge velî de"Allah aşkõ esasõna dayanan bir irade terbiyesiyle, insanõ daha çok insanyapmak ve üstün insan olmaya yöneltmek gibi hedefler47" gütmüşlerdir.

Hacõ Bektaş Veli'nin Ahmed Yesevî'ye olan manevî bağlõlõğõnõ

Page 13: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

337

ortaya koyan diğer önemli bir belgede Hacõ Bektaş Veli'nin Kitab�ül-Fevâid isimli Farsça eseridir. Kitabõn giriş kõsmõnda "Bu eser, Hacõ Bektaş-õVeli'nindir48" denmesine rağmen bir kõsõm yerlerinde "Hacõ Bektaş-õ Velibuyurmuştur49" denilerek Hacõ Bektaş Veli'den üçüncü bir şahõs gibi sözedilmiştir ki bu durum, Hacõ Bektaş Veli tarafõndan yazõlmõş olan Kitabü'l-Fevâid 'e sonradan bazõ ilavelerin yapõldõğõnõ göstermektedir*. Kitabü'l-Fevâid, 105 başlõk altõnda ayet, hadis ve büyük sufîlerin sözlerinden şahitlergösterilerek** yazõlmõştõr. Eserin birkaç yerinde de Ahmed Yesevî'nin,bizzat Hacõ Bektaş Veli ile ilgili olan şu sözlerine yer verildiğini gö-rüyoruz50:

"Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri bir gün Hazreti Hünkar HacõBektaş-õ Veli'ye buyurdu:

Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol ve hiç kimseyekarşõ kalbinde kin tutma51".

"Hoca Hazreti Ahmed Yesevî, Hünkar Hacõ Bektaş-õ Veli'yebuyurdu: Eğer her zaman Cenab-õ Hak ile konuşmak istersen şu rubaîyidilinden düşürme:

Sensiz benim bir dem karara mecâlim yok,İyiliklerini saymaya imkânõm yok.Tenimde her tüy eğer dillense,Binde bir şükrümü yerine getirmeye imkânõm yok52".

"Hazreti Bektaş Veli, Ahmed Yesevî'ye, kulu Allah'a götüren yolnasõldõr, diye sordu. O da:

- Sana müjdeler olsun. Eğer sen onun yolunda olmasaydõn bu soruyusormaz, Allah da sana bu soruyu sordurmaz dõ, 53" dedi.

Görüldüğü gibi esas kabul edebileceğimiz bütün kaynaklar, HocaAhmed Yesevî ile Hünkar Hacõ Bektaş Veli arasõnda derin bağlarbulunduğunu ortaya koymaktadõr.

Bektâşîlik, Türk halkõna kendi sâde ve güzel Türkçesiyle hitapihtiyacõnõ duymuş ve nefes denilen Türkçe ilahilerinde tasavvufun çoksayõdaki Farsça terimlerinden birçoğunun Türkçelerini bulup kullanmayõbaşarmõştõr. Bu hareket birçok Türkçe kelimelerin yeni anlamlar, yenimecazlarla ve yeni seslerle güzelleşip zenginleşmesini sağlamõştõr. Aynõilahiler genellikle hece vezniyle ve ulusal nazõm şekilleriyle söylendiğindenBektaşî geleneği, dilde, musîkîde ve nazõm şekillerinde millî çizgilerikorumuş ve yaşatmõştõr54.

Nihat Sami Banarlõ Makâlât�õn dili hakkõnda şunlarõ söylemiştir:

Page 14: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

338

"Hacõ Bektaş Veli'nin Makâlât isimli eserinin Arapça aslõ meydandayoktur Biri nesirle ikincisi manzum olarak sonradan yapõlmõş iki tercümesi,eserin aslõ hakkõnda fikir verecek mâhiyettedir55".

Burada, her ne kadar Makâlât�õn aslõnõn Arapça olduğu iddiaediliyorsa da bu görüşe katõlmak mümkün değildir. Hacõ Bektaş Veli, niçinArapça yazsõn ki? Karşõsõnda hitap edeceği bir Arap topluluğu yoktu. HacõBektaş Veli'nin orijinal taraflarõndan birisi de onun, Türk halkõna, evrenselöğretileri, Türkçe anlatmasõ idi. Makâlât�õn aslõ kanaatimizce Arapçaolamaz. Ama, birisi, bu güzel kitabõ Arapça'ya çevirmiş olabilir.

Nitekim, Mikail Bayram da Makalât' õn dili hakkõnda şu açõklamayõyapmõştõr: "..Ben Makâlât'õn Denizli Kütüphanesi'ndeki tek nüshasõnõinceledim. Bozuk bir Arapça ile kaleme alõnmõş ve bu Arapça metin TürkçeMakâlât 'tan hülâsa edilerek meydana getirilmiştir56".

Hatta, Makâlât�õ bizzat Hacõ Bektaş Veli kendi kalemiyle kendisiyazmamõş da olabilir. Çünkü o yõllarda şeyh ve yazarlar bir meclistetoplanõrlar, sohbet ederler, bir kõsõm insanlar onlarõn sohbetinde bulunurlar,bir veya bir kaç kişi de o sohbette konuşulanlarõ zapta geçerlerdi57. Sonra dao konuşma metinleri kitap haline getirilirdi. Büyük ihtimalle Hacõ BektaşVelî'nin Türkçe sözlerinden oluşan Makâlât, bu şekilde yazõlmõştõr. YineHacõ Bektaş Veli'nin Farsça olarak yazdõğõ iddia edilen Kitabü'l Fevâid' inde aslõnõn Türkçe olup bu şekilde yazõlmõş olabileceği ihtimali büyüktür.

b- Türk İslâm Edebiyatõnda Hikmet Türüİslamiyetin kabulünden önce Türkler arasõnda sözlü bir şiir

geleneğinin bulunduğu; bilge kişi olan şairlerin çeşitli amaçlarla yapõlantörenlerde, o yõllardaki inanõşlarõna uygun dinî içerikli şiirler söyledikleri,İslam'õ kabulden sonra da yine bu şairlerin İslâm dinini yaymak ve tanõtmakdüşüncesiyle şiiri bir vasõta olarak kullandõklarõ bilinen tarihihakîkatlardandõr. İşte bu şairlerden birisi de Ahmed Yesevî'dir. AhmedYesevî, halkõn anlayacağõ biçimde yazdõğõ bu şiirlerine Hikmet adõnõvermiştir. Hikmetlerin toplandõğõ esere Divan-õ Hikmet denilmiştir. SonraYeseviyye'ye mensup şairler arasõnda da şiir söylenmesi ve bu şiirlereHikmet denilmesi gelenek haline gelmiştir. Hikmetler, Allah ve insansevgisini gönüllere yerleştirmeyi gaye edinen, Hz. Peygamberin tebliğ ettiğidine uymayõ telkin eden, insanõ kötü davranõşlardan kurtarmaya çalõşanahlâkî prensipler olarak karşõmõza çõkmaktadõr. "Denilebilir ki hikmet,İslâmiyet�in manzum olarak ifadesidir" Divan-õ Hikmet nüshalarõnda yeralan hikmetlerin hepsinin Ahmed Yesevî'ye ait olmayabileceği de kabul

Page 15: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

339

edilmektedir. Fakat bunlarõn bir kõsmõ Ahmed Yesevî'ye ait olmasa bile,şekil, muhteva ve ruh bakõmõndan onlardan farksõz olduğu ve Yeseviyyegeleneğini temsil ettiği açõk şekille anlaşõlmaktadõr58.

Hikmetlerin öğretici (didaktik) bir özellik taşõmasõ, dolayõsõyla sanatendişesinden uzak ve basit olmasõ tabiî karşõlanmalõdõr. Bununla beraberifadedeki samimiyet ve sûfiyane coşkunluk onlarõ basit manzumelerolmaktan da zaman zaman kurtarmaktadõr59.

Nihad Sami Banarlõ, Ahmed Yesevî için,"Türk illerinde edebî vetarihî simasõndan çok destânî şahsiyetiyle yaşamõş ve sevilmiş bir evliyâşairdir. Şiirleri öğretici mahiyette ve yüksek sanat seviyesinden uzaksöyleyişlerdir. Bu manzûmeler, güzelliklerini ve telkin kudretleriniyazarõnõn inanõş ve söyleyişindeki samimiliğinden almõştõr. Bu sebepteniçlerinde saf, samimî, ve bâzen derûnî bir lirizm ile rüzgarlanmõşmanzûmeler de vardõr. Bu manzûmelere Hikmet adõ verilmiştir.. 60".demektedir.

Ahmed Yesevî'nin inanç ve fikirlerini halk edebiyatõmõzõn bilinenşekilleri içerisinde hece vezniyle ve sade bir Türkçe ile söylemesi hikmettarzõnõ doğurmuştur. Ahmed Yesevî bu yönüyle de büyük bir öncüdür.

"Ahmed Yesevî devrinde eski halk edebiyatõ mahsullerinin muhtevabakõmõndan olduğu kadar şekil ve ifade bakõmõndan da büyük bir gelişmegösterdiğini kabul etmek hatalõ olmaz sanõrõz. Ahmed Yesevî ile başlayandinî - tasavvufî konularõ halk edebiyatõ şekilleri içinde anlaşõlõr bir dilleifade edebilmek sanatõ, şüphesiz en mükemmel hale Oğuz TürkçesindeYunus Emre ile erişmiştir. Bu nedenle Ahmed Yesevî'ye, Yunus Emre'ye birzemin hazõrladõğõ için edebiyatõmõzda müstesnâ bir yer vermek zorunda-yõz61".

Orta Asya'da halen Divan-õ-Hikmet, adeta kutsal bir metin olarakokunmağa devam etmektedir. Burada Hikmetler, büyük bir saygõ ileezberlenmekte, hatta yalnõz erkekler değil, kadõnlar arasõnda da Yesevî-handenilen ezbere hikmet okuyucular bulunmaktadõr. Bu Yesevî-hanlar, -bizdeki mevlid okuma gibi- çeşitli amaçlarla yapõlan toplantõlarda AhmedYesevî'nin Divan-õ Hikmet 'inden bölümler okumakta ve halk da kendilerinibüyük bir vecd içinde dinlemektedirler62.

Kadõnlar arasõnda Yesevî'nin hikmetlerini öğrenmek ve öğretmekfaaliyeti, Yesevî hayatta iken başlamõştõ. Ahmed Yesevî'nin kõzõ GevherŞahnaz, babasõndan öğrendiği hikmetleri önce komşularõna, sonra da diğermahalle ve köylerde okuyordu. Bu durum kadõnlar arasõnda gelenek halinegeldi Az zaman sonra, sonbahardan ilkbahara kadar, Hikmet'i ezberden

Page 16: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

340

okuyan kõrk kadõn-kõzlar, mahallelerde, köylerde, çadõrlarda, dört köşeli birdaire teşkil ederek arkalarõna da dinleyicileri almak suretiyle hikmetleriokumaya başladõlar.. Bu gelenek o günlerden bu güne sürüp geldi63.

Yine bugün Orta Asya'da Ahmed Yesevî adõ, daha önce desöylendiği gibi, İslâmla özdeşleşmiş durumdadõr. O çoktandõr, burada tarihîhüviyetinden farklõlaşmõş, efsaneleşmiş bir şahsiyet olarak, Altaylar'danVolga boylarõna kadar, Pîr-i Türkistan, Hazret-i Türkistan, Hoca AhmedYesevî, Ata Yesevî olmuştur64.

Tüm bu bilgiler õşõğõnda, "Ahmed Yesevî'nin, Türk insanõnõn mânenve ahlâken olgunlaşmasõna kendini adamõş bir Türk büyüğü olduğunugururla söylemek bir vefa borcudur.. Türk insanõnõn elinden tutmak demek,geleneksel yönteme göre, ona, insana en büyük değeri vermek demektir.Yesevî şöyle diyor65" :

Halk gelse, seçkin olur, yõldõz gelse ay olurBakõr gelse altõn olur, dervişler sohbetinde,Kibir hasetler ölür, içine manalar dolar,Göz açõp Hakk'õ görür, dervişler sohbetinde66.

Ahmed Yesevî'nin olduğu gibi yine Türk insanõnõ daha olgun halegetirmeye kendini adamõş olan Hacõ Bektaş Veli'nin de aynõ şekilde bizeulaşan şekilleriyle bir tarihî hayatõ bir de menkõbevî hayatõ vardõr. Her ikisihakkõndaki menkõbeler de Türk İslâm edebiyatõnõn güzel örnekleri olarakkarşõmõza çõkmaktadõr. Hacõ Bektaş velinin sözlerinin, muhteva olarakAhmed Yesevî'nin hikmetleri ile aynõ paralelde olduğu bir gerçektir.

Divan-õ Hikmet üzerinde çalõşan bilginler, bu kitabõn dilinin DoğuTürkçesi yani sonraki Çağatayca olduğunu ve XII. yüzyõlõn özelliklerinitaşõdõğõnõ keşfettiler. Bu sebepten Divan-õ Hikmet, Kutadgu Bilig'ten sonra,Türk edebiyatõnõn en eski eseri sayõlabilir, fakat şu farkla ki Divan-õ Hikmetbozkõr halkõnõn anlayabileceği bir dille yazõlmõş bir halk eseridir67.

Ahmed Yesevî bir ilim dili olmasõ sebebiyle Arapça ve Farsça'yõ çokiyi bilmesine rağmen Arap ve Acem dili hastalõğõna yakalanmamõş, göçebeTürklere Türkçe ile hitap etmiş ve öz Türkçe şiirler söylemiştir68.

Divan-õ Hikmet'teki manzumelerin dörtlüklerle yazõlmõş olanlarõnda4+4+4=12'li hece vezinleri ile yazõlmõş olanlar çoğunluğu teşkil etmektedir.Gazel tarzõndaki hikmetlerin bazõsõnda da hecenin 7+7 =14 veya 8+8= 16'lõölçüleri kullanõlmõştõr. Zaman zaman bir hecelik fazlalõk ya da eksiklik degöze çarpmaktadõr. Genellikle yarõm kafiye çeşidi kullanõlmõş ve rediflerede çok denecek şekilde yer verilmiştir. Arasõra aruz vezni ile yazõlmõşolanlar varsa da bunlarõn Ahmed Yesevî'ye ait değil de, sonraki dönemlerde

Page 17: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

341

farklõ Yesevî dervişleri tarafõndan yazõlmõş olmasõ ihtimali büyüktür.Münâcât'ta arûzun Mefâ�îlün Mefâ�îlün Fe�ûlün vezni kullanõlmõştõr69.

Fuat Köprülü'nün belirttiği gibi, hikmetlerin fikrî yönünü dinîtasavvufî unsurlar; şekil yönünü de millî unsurlar teşkil eder. Divandakihikmetlerin hiçbirisi Ahmed Yesevî'ye ait olmasa bile, şurasõ mukakkak kibu büyük sûfî, halk edebiyatõ şekilleri ile Türkçe hikmetler yazmõş ve ondansonra Yesevî şairler arasõnda bu yolda manzumeler yazmak, kutsal birgelenek ( an'ane) halinde asõrlarca devam ettirilmiştir 70.

Hoca Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli, her kavme kendi diliylehitap etmek gerektiği gerçeğini en iyi kavrayan ve hikemî tarzda eser verenTürk büyüklerindendir.

c- Fakr-nâme ile Makâlât Arasõndaki BenzerliklerHacõ Bektaş Veli'nin Makâlât'õ dört kapõ-kõrk makam tertibi üzere

ele alõnmõştõr. Bu tertip, Ahmed Yesevî'nin Fakr-nâme'si ile hemen hemenaynõdõr. Fakr, kişinin hedefe (örneğin fenâfi'llaha) ulaşmak için yapacağõbirtakõm mücahadeleri ve geçeceği makamlarõ ifade eden tasavvufi birterimdir. Bu makamlarõ anlatan eserlere Fakr-nâme denmiştir. DinîTasavvufî Türk Edebiyatõnda fakrõ ve makamlarõnõ anlatan Aşõk Paşa'nõnFakr-nâme isimli mesnevisinde olduğu gibi müstakil eserler olmaklabirlikte, çeşitli tasavvuf ve tabakat kitaplarõnda da muhtelif bölümlerhalinde fakr-nâmeler ele alõnmõştõr. İşte Ahmed Yesevî'nin Divan-õHikmeti'nin Kazan ve Taşkent baskõlarõnõn mukaddimesinde böyle bir Fakr-nâme mevcuttur 71.

Her ikisi de dört kapõ (a-Şeriat b-Tarikat c-Marifet d-Hakikat) vekõrk makam (her kapõda onar madde) üzere yazõlmõştõr. Her iki kitapta daotuzdan fazla madde müşterek olarak gözükmektedir72. Bu durum da HocaAhmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli arasõnda ne kadar derin bağlarolduğunu göstermektedir.

d- Divan-õ Hikmet ile Makâlât Arasõndaki Benzerlikler"Ahmed Yesevî'nin Divan-õ Hikmet'i ne ise, Hacõ Bektaş-õ Veli'nin

Makalât'õ da odur, diyebiliriz. Her iki kitapta içerik ve konularõn sõralanõşõbirbirine çok benzemektedir. Bu bakõmdan her ikisi de Türk milletinin millî-dinî muhtevada birlik ve beraberlik içinde olmalarõ için çalõşmõşlardõr73".

Veli Şair Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet'te Kur'an ve Hadis'i birinciderecede kaynak olarak kullanmayõ temel prensip olarak kabul etmiştir74.

Page 18: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

342

Aynõ durum Hacõ Bektaş Veli için de geçerlidir.Divan-õ Hikmet ve Makâlât' tan seçtiğimiz aşağõdaki örnekler bu iki

büyük veli ve eserleri arasõndaki büyük benzerlikleri ortaya koymaktadõr:

Divan-õ Hikmet:Bismi'llah dip beyân eyley hikmet aytõp Bismillah'la başlayarak hikmet söyleyipTâliblerge dürr ü güher saçtõm muna Tâliplere inci, cevher saçtõm işteRiyâzetni katõğ tartõp kanlar yutup Riyâzeti katõ çekip, kanlar yutupMin Defter-i Sânî * sözin açtõm muna Ben Defter-i Sâni sözünü açtõm işte75.

Makâlât:

"Tanrõ Tebâreke ve Ta�alâ Hazretlerine sonsuz şükür, minnet ve senâlarolsun ki zayõf, çaresiz kullarõ yoktan var eyledi ve bizlere İslâmõ nasib betti..Fakat, aklõn ermesine, gönlün yönelmesine ve suret döğmeğe (insanlarõ uyarmağa)bu kadar söz yeter ki onlarõ da yad ettik.. 76"

Divan-õ Hikmet:

Sünnet imiş, kafir de olsa incitme senHüda bîzardõr katõ yürekli gönül incitendenAllah şahit öyle kula hazõrdõr Siccîn*;

Bilginlerden duyup bu sözü söyledim işte77.

Makâlât:

Hazreti Resul buyurmuştur: "Şefkat imandandõr"Yetmiş iki milleti ayõplamamak (gerektir) 78.

Divan-õ Hikmet:Ata, ana, kardeşler nere gitti, fikir kõlDört ayaklõ tahta at bir sana yeter ya

Dünya için gam yeme, Hak'tan başkayõ demeKişi malõnõ yeme, Sõrat üzre tutar ya79.

Gönül vermez dünyaya, el uzatmaz haramaHakk'õ seven âşõklar helâlinden yemişler80.

Makâlât :

Page 19: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

343

"..Helâl kazanmak ve ribâyõ harâm bilmektir81.

..Ama benim üç dostum vardõr. Ne zaman ki ben ölürüm birisi evde birisiyolda kalõr; birisi ise benimle beraber gelir. Evde kalan malõmdõr, yolda kalan,hõsõmlarõm ve ailemdir; benimle beraber gelen ise iyiliklerim ve amellerimdir.. Erkişinin daima gönül şehrini arõtmasõ ve hiç gafil olmamasõ gerekir 82.

Divan-õ Hikmet:

Dili ile ümmetim diye yalan söylerKişi malõnõ almak için saçma-sapan sözlerHelalini burda bõrakõp haram gözlerCahillere bu sözleri diyesim gelir

Makâlât:

".. Şimdi, için; kibir, hased, cimrilik, tamah, öfke, gõybet, kahkaha(şõmarõklõk), şamata, ve maskaralõklarla doludur. Şimdi azizim! hangi kitaptabunlardan birisinin iman ehlinin içinde olacağõ buyurulur ? Nerede kaldõ;(Allah'õn) kitaplarõna ve tebliğlerine inandõğõn?

.. Nefs de şeytanõn nâibidir. Şeytanõn subaşõlarõ; kibir, hased, cimrilik,açgözlülük, öfke, gõybet, kahkaha ve maskaralõktõr. Saydõğõmõz bu yedi nesne onunmuhafõzlarõ, yanõ kapõcõlarõdõr..

..Kendisini arõtmayan başkalarõnõ da arõtmaz.. Şimdi ey müminler, eğerkendinizi bildiyseniz bu kapõ ümit kapõsõdõr.. Gerçek canlara hülâsa söz yeter.. 83".

Divan-õ Hikmet:

Âlimim diye kitap okur anlamõnõ bilmezÇoğu âyetin anlamõnõ asla bilmezBüyüklenme, ben-benliği dini tutmazÂlim değil cahildir dostlarõma84.Molla müftü olanlar, yalan fetva verenlerAkõ kara kõlanlar cehenneme girmişlerKadõ imam olanlar, haksõz dava kõlanlarEşek gibi olarak yük altõnda kalmõşlar85

Hacõ Bektaş Veli:

"Şimdi her zaman insan suretinde olduğu halde insanlõk mertebesindeolmayanlarõ görürsün ya bunlar, endişe ve veballerinin kalabalõğõ içindeboğulmuşlardõr.. Fakat değme kişileri insan yerine koymadõk. Birçoklarõ şekildeinsan, manada hayvandõr..

Page 20: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

344

Yetmiş yõllõk ibadet bir saatlik tefekküre denk geldi.

Şimdi her kim ki kendini bilmez Çalap Tanrõ'yõ dahi bilmez86".

İlim öğrenmek zorunlu ödevdir. Fiilen tatbik edilmeyen kuru bilgininvebali vardõr; onun da hesabõ sorulur87.

" İlmin de yõldõzlara benzediğini ifade etmiştik. Yõldõzlar (gök de) açõkolduğu zaman, (gece) insanlarõn ayaklarõ, yolu görür. Her kimin gerçek ilmi olursao da Hak'tan yana olan yolu görür ve herşeyi anlar hale gelir.

Buna karşõlõk gökyüzü bulutlu olunca insanlarõn ayaklarõ yolu göremez. Ohalde akõl, marifet ve ilmi olmayan biri Hak'tan yana olan yolu nasõl görebilir ki?..

Yani âlimler olmasa, bir kimse Hak'tan yana olan yolu nasõl görebilir ki?Şimdi ilim büyüklerine babadan anneden daha çok değer vermek gerekir..88".

İlim ve bilginin rehberlik etmediği hayat, karanlõk bir hayattõr 89 .

SONUÇHacõ Bektaş-õ Veli, Ahmed Yesevî ekolünün Anadoluda'ki ulu

temsilcilerinden birisidir. Fakr-nâme + Divan-õ Hikmet ile Makâlâtarasõnda büyük benzerlikler vardõr. Her ikisinde de Türklük açõk bir biçimdegörülmektedir. Anadolu ve Balkanlar�daki Müslüman Türk halkõ, HocaAhmed Yesevî'nin, Hünkar Hacõ Bektaş Velî'yi Anadolu istikametindegörevlendirdiğine inanmaktadõr. Bu görevlendirmenin meyveleri apaçõkortadadõr. Ahmed Yesevî'nin Türkistan'da yaptõğõ kutsal görevi, Hacõ BektaşVeli, Anadolu ve Balkanlar�a taşõmõştõr. Her iki büyük veli de insanõmõzõdaha üstün insan haline getirmek için çaba sarfetmişlerdir. Her iki gönüladamõnõn, erkeğin yanõ sõra kadõn eğitimine de çok büyük önem verdiklerinigörüyoruz. Her ikisi de Kur'an ve Hadis'i birinci kaynak olarak almõşlar veilmin öncülüğünde yürümüşlerdir. Ahmed Yesevî, sâde bir dille Türkçehikmet söyleme geleneğinin öncüsü olmuştur. Yesevî gelenekli hikmetler,ulaştõğõ tüm bölge insanlarõ için kaynaştõrõcõ bir rol oynamõştõr. Bu aradaAhmed Yesevî - Hacõ Bektaş Veli geleneği çerçevesinde de Türk İslâmEdebiyatõnõn en güzel örnekleri yazõlmõş ve söylenmiştir.

Hacõ Bektaş Veli'nin "İlim ve bilginin rehberlik etmediği hayat,karanlõk bir hayattõr" sözü ile Büyük Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşitilimdir " sözleri arasõnda büyük bir benzerlik vardõr.

Gerek Ahmed Yesevî gerekse Hacõ Bektaş Veli, bilim ve hoşgörüyüesas alan düşünceleri ve kişinin alõn teri ile geçinmesinin kutsallõğõnõ öneçõkaran yaşama biçimleri ile Türk kültürünün temel taşlarõ olarak karşõmõza

Page 21: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

345

çõkmaktadõr.

BİBLİYOGRAFYA

- Ahmed Fakih, Kitâbu Evsâf-õ Mesâcidi'ş-Şerîfe, Yayõmlayan, HasibeMazõoğlu, TDK . Yayõnlarõ Ankara 1974.

- Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet, Matbaa-i Mahrusa-i Osmaniyye,İstanbul 1299.

- Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet Seçmeler, Hazõrlayan; Kemal Eraslan,Kültür Bakanlõğõ Yay., Ankara 1991.

- Akkuş, Mehmet, "Tasavvufun Anadolu'ya Girişi ve İslâmlaşmada Rolü"Tanõmõ Kaynaklarõ ve Tesirleriyle Tasavvuf, (Vefatõnõn 10.Yõlõnda Mehmet Zahit Kotku ve Tasavvuf Sempozyumu Tebliğleri)Haz., Coşkun Yõlmaz, Seha Neşriyat, İstanbul 1991, 133-142.

- Aktan, Ali, "Künhü'l-Ahbâr'a Göre Ahmed Yesevî ve Anadolu'dakiHalifeleri", Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-29 Mayõs 1993) Bildirileri, Kayseri 1993, 13- 22.

- Âli, Gelibolulu Mustafa, Kitabü't-Târih-i Künhü'l-Ahbâr, KayseriRaşid Efendi Küt. 920 no'lu nüsha, İstinsah Tar. 1083, 20 a- 20b ;neş, Ahmet Uğur- Mustafa Çuhadar-Ahmet Gül- Hakkõ Çuhadar,Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri 1997.

- Aslanoğlu, İbrahim, "Alevîlik Nedir" Hacõ Bektaş Veli AraştõrmaDergisi, Ankara 2000, 153-184.

- Âşõk Paşaoğlu Tarihi, neş. Atsõz, M.E.B. Yay. İstanbul 1992.- Câmî, Abdurrahman, Nefahâtü'l-Üns Evliyâ Menkõbeleri, Tercüme ve

Şerh, Lâmiî Çelebi, Hazõrlayanlar: Süleyman Uludağ- Mustafa Kara,Marifet Yay., İstanbul 1995.

- Cumbur, Müjgan "Evliyâ Çelebi Seyahat-nâme'sinde Ahmed Yesevî",Erdem Atatürk Kültür Merkezi Dergisi Hoca Ahmed YesevîÖzel Sayõsõ, c.7, sayõ, 21, Ankara 1995, 887-917.

- Coşan, Es'ad, "Ahmed-i Yesevî Hazretleri" Ahmed-i Yesevî HayatõEserleri Tesirleri, Haz., Mehmet Şeker- Necdet Yõlmaz, SehaNeşriyat, İstanbul 1996, 13- 49.

Page 22: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

346

- Demirci, Mehmet, "Ahmed Yesevî'den Yunus Emre'ye" MilletlerarasõHoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 85-92.

- -------------------------, "Ahmed Yesevî'nin Yunus Emre'ye Tesiri olmuşmudur", Dokuz Eylül Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi VIII, İzmir1994, 61- 84.

- -----------------------, "Tarihten Günümüze Ahmed Yesevî", Türk Yurdu,sayõ 88, İstanbul, 1994, 41-44.

- Ebü'l-Hayr-õ Rûmî, Saltuk- nâme, Haz. Şükrü Haluk Akalõn, Kültür Bak.Yay. I-III, Ankara 1990.

- Ecer, A. Vehbi, "Ahmed Yesevî'de Dini Tolerans ve Anadolu'da etkileri",Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri,Kayseri 1993, 101- 113.

---------------------- "Hoca Ahmed Yesevî ve Anadolu Türk Kültürü",Kubbealtõ Akademi Mecmuasõ, Temmuz 2000, 49-55.

- Eraslan, Kemal, Divan-õ Hikmet Seçmeler, Ankara 1991.- ----------------------- , "Ahmed Yesevî", T.D.V.İ.A., İstanbul 1989, II, 159-

161.- ------------------------, "Yesevî'nin Fakrnâme'si ", TDED, XXII, İstanbul

1977, 45-120.- Evliya Çelebi, Mehmed Zõllî b. Derviş, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi,

İkdam Matbaasõ I-V, Devlet Matbaasõ VII, Orhaniye Matbaasõ VIII,İstanbul 1314-1928.

- Fazlurrahman, İslam, Çev. M. Dağ-M.Aydõn, Selçuk Yayõnlarõ, Ankara1996.

- Ferideddin-i Attar, Mantõk al-Tayr, çev. Abdülbakî Gölpõnarlõ, MilliEğitim Bakanlõğõ Yay., I-II, İstanbul 1990.

- Fõğlalõ, Ethem Ruhi, Türkiye'de Alevilik Bektaşilik, Selçuk Yay. Ankara1990.

- Genç, İlhan, "Belâgat Yönünden Divan-õ Hikmet Üzerine BirDeğerlendirme", Ahmed-i Yesevî Hayatõ Eserleri Tesirleri, Haz.,N. Yõlmaz, Seha Neşriyat, İstanbul 1996, 425-443.

- Güzel, Abdurrahman , "Hacõ Bektaş Veli'nin Hayatõ ve Eserleri" Genç

Page 23: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

347

Erenler Özel s., Ankara 1998, 5-10.- ------------------------ ,"Tekke Şiiri", Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayõsõ III,

Sayõ 445-450, Ankara 1989, 251-454.- --------------------------, "Ahmed Yesevî'nin Fakr-nâme'si ile Hacõ Bektaş

Veli'nin Makalat'õ Arasõndaki Benzerlikler" Milletlerarasõ AhmedYesevî Sempozyumu Bildirileri, (Ankara 1991), Ankara 1992, 33-43.

- Hacõ Bektaş Veli, Makâlât, Esad Coşan'õn Tenkidli BasõmõndanSadeleştiren Hüseyin Özbay, Kültür Bakanlõğõ Yay. Ankara 1996(Eser, Ankara İl Halk Kütüphanesi Eski Eserler Bölümü 355 nu-marada kayõtlõ nüshasõnõn tõpkõ basõmõ ile birlikte yayõnlanmõştõr.)

- ----------------------, Kitabu'l-Fevâid (Hazreti Hünkâr Hacõ Bektaş-õVeli'nin Vasiyetnâmesi) Tertipleyen: İ.Ö., İstanbul 1959.

- Hayõt, Baymirza, "Türkistan Kadõnlarõnõn Yesevîcilik Ananesi",Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991Ankara) Bildirileri, Ankara 1992, 45- 47 ; Ocak, 299-305.

- Hazini, Cevahiru'l-Ebrâr Min Emvac-i Bihâr (Yesevî Menakõbnâmesi),neş. Cihan Okuyucu, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tõp TarihiEnst. Yay., Kayseri 1995.

- Hoca Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet, Haz., Hayatõ Bice, TürkiyeDiyanet Vakfõ Yay., Ankara 1993.

- Katip Çelebi, Keşfu'z-Zunûn, I-II, İstanbul 1971.- Kara, Mustafa, "Yeseviyye Kültürünü Günümüze Ulaştõranlar ve

"Cevahirü'l-Ebrâr Min Emvâci'l-Bihâr", Milletlerarasõ AhmedYesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 187- 196.

- Karakoç, Sezai, Yunus Emre, İstanbul 1974.- Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatõnda İlk Mutasavvõflar, Ankara 1976.

- -------------------, "Bektaşîliğin Menşe'leri ", Türk Yurdu, sayõ 8, Mayõs1341, 121-140.

- --------------------,"Mõsõr'da Bektaşîlik", Türkiyat Mecmuasõ, VI, (1939),13-40.

- --------------------, "Hoca Ahmed Yesevî Çağatay ve Osmanlõ EdebiyatlarõÜzerindeki Tesiri", Bilgi Mecmuasõ, Matbaa-i Âmire, İstanbul

Page 24: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

348

Nisan 1333, 611-645.- Kurnaz, Cemal- Tatcõ Mustafa, Yesevîlik Bilgisi, Ankara 2000.- --------------------, �Ahmet Yesevî�nin Takipçileri� Yesevîlik Bilgisi, 353-

432.- Mazõoğlu, Hasibe, "Ahmed Yesevî'nin Anadolu'ya Attõğõ Ateşli Eğsi"

Yesevîlik Bilgisi, haz. C. Kurnaz - M.Tatcõ, Ankara 2000, 459-464.- Mélikoff, İrène, Hadji Bektach un mythe et ses avatars, Çeviri, Turan

Alptekin, Hacõ Bektaş Efsaneden Gerçeğe, Cumhuriyet Kitaplarõ,İstanbul 1999.

- --------------------, "Ahmed Yesevî ve Türklerde İslâmiyet", MilletlerarasõAhmed Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara)Bildirileri, Ankara 1992, 61- 67.

- Mert, Hamdi, Hoca Ahmed Yesevî, Bilig Yayõnlarõ, Ankara 2000.- --------------------, Hünkâr Hacõ Bektaş Velî Hayatõ Hizmeti Mesajõ,

Bilig Yay. Ankara 2000.- Ocak, Ahmet Yaşar, "Türk Dünyasõnda Ahmed Yesevî ve Yesevîlik

Kültürünün Yayõlõşõ: Bir Sûfî Kültürün Yeniden Güncelleşmesi",Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri,Kayseri 1993, 299-305.

- -----------------------, "Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed Yesevî,Geleneğinin Teşekkülü", Milletlerarasõ Ahmed YesevîSempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara) Bildirileri, Ankara 1992,75-84.

- ----------------------, "Fuad Köprülü Sosyal Tarih Perspektifi ve GünümüzTürkiyesi'nde Din ve Tasavvuf Tarihi Araştõrmalarõnda TarihinSaptõrõlmasõ Problemi", Türkiyat Araştõrmalarõ Dergisi, sayõ 3,Konya 1977, 221-230.

- -----------------------, Fuat Köprülü, "Ahmed Yesevî, İ.A., Millî EğitimBas., İstanbul 1965, I, 210-215

- Öztürk, Mürsel, "Ahmed Yesevî- Hacõ Bektaş-õ Veli ve Yunus EmreZinciri, Yesevîlik Bilgisi, Haz. C. Kurnaz- M. Tatcõ, Ankara 2000,285- 293.

- Pekolcay, Necla, İslâmî Türk Edebiyatõ, I-II, İstanbul 1967.

Page 25: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

349

- Safî, Mevlâna Ali b. Hüseyin, Reşahât Aynü'l-Hayat, Matbaa�i Âmire1269.

- Şahin, Hasan "Ahmed Yesevî'nin İnsana Bakõşõ" Milletlerarasõ HocaAhmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi Yay,Kayseri 1993, 347-351.

- Şeker, Mehmet- Yõlmaz, Necdet, Ahmed-i Yesevî Hayatõ-Eserleri-Fikirleri Tesirleri, Seha Neşriyat, İstanbul 1996.

- Şener, H.İbrahim, "Yesevî Hikmetlerinin Kaynağõ Olarak Âyetler ÜzerineBir değerlendirme", Ahmed-i Yesevî Hayatõ-Eserleri-FikirleriTesirleri, Haz., Mehmet Şeker-Necdet Yõlmaz,.Seha Neşriyat,İstanbul 1996, 353-374 ; Yesevîlik Bilgisi, Haz., C. Kurnaz-M.Tatçõ199-210.

- Türk Kültürü ve Hacõ Bektaş Veli, Türk Kültürü ve Hacõ Bektaş VeliVakfõ Yay. Ankara 1988.

- Vassâf, Hüseyin, Sefine�i Evliyâ, Osmanlõca'dan çeviren Mehmet Akkuş-Ali Yõlmaz, Sehâ Neşriyat, I-II, İstanbul 1990.

- Velayetnâme, (Menâkõb-õ Hacõ Bektaş Veli), Haz. Abdülbakî Gölpõnarlõ,İstanbul 1958.

- Vilâyetnâme, (Menâkõb-õ Hacõ Bektaş Veli) Yayõna Haz., EsatKorkmaz, Ant Yayõnlarõ, İstanbul 1995.

- Yõlmaz, Ali, "Ahmed Yesevî'nin Hikmetleri İle Yunus Emre'ninŞiirlerinde Tasavvufî Muhteva Benzerlikleri", Yesevîlik Bilgisi,Haz. Cemal Kurnaz-M. Tatcõ, Ankara 2000 ; Diyanet, Ekim-KasõmAralõk 1993, 17-33.

- -------------------, " Divan-õ Hikmet" Diyanet, sayõ 33, Eylül 1993, 42-43.- Yüce, Kemal, "Ahmed Yesevî'nin Halîfesi Sarõ Saltuk", Yesevîlik Bilgisi,

Haz. C.Kurnaz-M.Tatcõ, Ankara 2000, 281-293.- Zeybek, N. Kemal "Hoca Ahmed Yesevî Türk Milletinin Ruh

Hamurkârõdõr" Yesevî Dergisi, Ağustos 1994, Sayõ, 8, 12.

DİPNOTLAR

1 Ferideddin-i Attar, Mantõk al-Tayr, çev., Abdülbakî Gölpõnarlõ, Milli Eğitim BakanlõğõYay., İstanbul 1990, II, 34 ; Kemal Eraslan (Hazõrlayan), Divan-õ Hikmet Seçmeler,Kültür Bakanlõğõ Yay., Ankara 1991, 6-16; Mehmet Demirci, "Ahmed Yesevî'denYunus Emre'ye" Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri,Kayseri 1993, 85- 92 ; "Mehmet Akkuş, "Tasavvufun Anadolu'ya Girişi ve

Page 26: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

350

İslâmlaşmadaki Rolü", Tanõmõ, Kaynaklarõ Ve Tesirleriyle Tasavvuf, (Vefatõnõn 10.Yõlõnda Mehmet Zahit Kotku ve Tasavvuf Sempozyumu Tebliğleri) Haz., CoşkunYõlmaz, Sehâ Neşriyat, İstanbul 1991, 133-142.

2 Hüseyin Vassâf, Sefine�i Evliyâ, Osmanlõca'dan Çeviren Mehmet Akkuş- Ali YõlmazSehâ Neşriyat, İstanbul 1990, I, 391, 397.

3 Safî, Mevlâna Ali b. Hüseyin, Reşahât Aynü'l-Hayat, Matbaa�i Âmire 1269, 14-15.** Fuat Köprülü'ye göre Ahmed Yesevî, makarr-õ evliya olan Türkistan'da Yesi

kasabasõnda doğmuştur ve babasõnõn ismi de Muhammed Hanefî'dir, bkz., FuadKöprülü, "Hoca Ahmed Yesevî Çağatay ve Osmanlõ Edebiyatlarõ Üzerindeki Tesiri",Bilgi Mecmuasõ, Matbaa-i Âmire, İstanbul, Nisan 1333, 611-645.

* Fuat Köprülü, Divan-õ Hikmet'te yer alan,Eyâ dostlar kulak salun ayduğumğaNe sebebdin altmõş üçde kirdim yirga

beytinden hareketle Ahmed Yesevî'nin yaşõ hakkõnda ileri sürülen bazõ yanlõşanlamalara karşõ şu güzel açõklamayõ yapmõştõr:

«Rus müşteşriklerinden Melioransky, İslam Ansiklopedisine "Ahmed Yesevî" ile ilgiliolarak yazdõğõ maddede, "Ahmed Yesevî'nin tarih-i tevellüdü mağlum olmamaklaberaber divanõnda altmõş üç yaşõnda vefat ettiği musarrahdõr" diyor. Bu ifade, bir kaçnoktadan hatalõdõr: Birincisi, hiç bir kimse kendi divanõnda kendisinin ölüm tarihinisöyleyemez. İkincisi, mevcud an'ane Ahmed Yesevî'nin 125 sene yaşadõğõnõ gösteriyor.Üçüncüsü, Reşâhât �Aynül-Hayat gibi önemli teracim kitaplarõnda Ahmed Yesevî'ninuzun ömürlü olduğuna dair deliller vardõr. Anlaşõlõyor ki Melioransky, " Ol sebebdinaltmõş üçde kirdim yirga" misraõnda "yere girme"nin "çile-hane'ye girmek, hây u huyalemden uzaklaşmak" manasõna geldiğini anlayamamasõna mebni onu vefat şeklindetefsir etmiştir », bkz, Köprülü, "Hoca Ahmed Yesevî Çağatay ve Osmanlõ EdebiyatlarõÜzerindeki Tesiri", 615.

4 Fuad Köprülü, "Hoca Ahmed Yesevî Çağatay ve Osmanlõ Edebiyatlarõ ÜzerindekiTesiri", 611-645; Ali Yõlmaz, "Ahmed Yesevî'nin Hikmetleri İle Yunus Emre'ninÞiirlerinde Tasavvufî Muhteva Benzerlikleri", Yesevîlik Bilgisi, Haz. C. Kurnaz-M.Tatcõ, Ankara 2000 ; Hamdi Mert, Hoca Ahmed Yesevî, Bilig Yayõnlarõ, Ankara2000, 10-11 ; Akkuş, 133-142.

5 Câmî, Abdurrahman, Nefahâtü'l-Üns Evliyâ Menkõbeleri, Tercüme ve Şerh, LâmiîÇelebi, Hazõrlayanlar: Süleyman Uludağ- Mustafa Kara, Marifet Yay., İstanbul 1995,843 ; Vassâf, I, 395; Ethem Ruhi Fõğlalõ, Türkiye'de Alevilik Bektaşilik, Selçuk Yay.Ankara 1990,137; Hamdi Mert, Hünkar Hacõ Bektaş Veli, Bilig Yayõnlarõ, Ankara2000, 14.

6 Bkz: Köprülüzade M. Fuad, "Bektaşîliğin Menşe'leri ", Türk Yurdu, sayõ 8, Mayõs1341, 121-140.

7 Bkz: Fuad Köprülü, "Mõsõr'da Bektaşîlik", Türkiyat Mecmuasõ, VI, (1939), 13-40.8 Ahmet Yaşar Ocak, Fuad Köprülü, Sosyal Tarih Perspektifi ve Günümüz Türkiyesi'nde

Din ve Tasavvuf Tarihi Araştõrmalarõnda Tarihin Saptõrõlmasõ Problemi", TürkiyatAraştõrmalarõ Dergisi, sayõ 3, Konya 1977, 221-230.

* Bektaş kelimesinin anlamõ; "Bek" kaçõp sõğõnacak yer, sõk ağaçlõk, koruluk gibianlamlara gelmektedir. Aynõ zamanda Maveraünnehir'de bir yer adõdõr. "Taş" ise dost,muhib, ortak vb. anlamlara gelmektedir. "Taş", sonralarõ "daş" şekline dönüşmüştür;"dindaş", "arkadaş" kelimelerinde olduğu gibi. Bu durumda Bektaş kelimesi "melce-ierbab-õ tarîk, dost olan zat" anlamõndadõr, bkz., Vassâf, I, 399.

Page 27: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

351

9 Mehmet Demirci, "Tarihten Günümüze Ahmed Yesevî", Türk Yurdu, s. 88, İstanbul,1994, 41-44.

10 Vilâyetnâme, (Menakõb-õ Hacõ Bektaş Veli), Haz. Abdülbakî Gölpõnarlõ, İstanbul1958, 17; Vilâyetnâme, Yayõna Haz., Esat Korkmaz, Ant Yayõnlarõ, İstanbul 1995, 36;Demirci, 41.

11 R. Tschudi, Das Vilâjet-nâme des Hadschim Sultan, Berlin 1914'ten naklen HasibeMazõoğlu, "Ahmed Yesevî'nin Anadolu'ya Attõğõ Ateşli Eğsi" Yesevilik Bilgisi, Haz.,Cemal Kurnaz - Mustafa Tatcõ, Ankara 2000, 459-464

12 Bkz., Ebü'l-Hayr-õ Rûmî, Saltuk-nâme, Haz. Şükrü Haluk Akalõn, Kültür Bak. Yay. I-III, Ankara 1990.

13 Mazõoğlu, 459-464, (Ayrõca Bkz: Ahmet Fakih, Kitabu Evsâf-õ Mesâcidi'ş-Şerîfe,Yayõmlayan Hasibe Mazõoğlu, TDK. Yayõnlarõ, Ankara 1974, 10.

14 Mazõoğlu, "Ahmed Yesevî'nin Anadolu'ya Attõğõ Ateşli Eğsi", 464.15 Âşõk Paşaoğlu Tarihi, neş. Atsõz, M.E.B. Yay. İstanbul 1992, 164-165; bu kaynakta

(Hacõ Bektaş Veli ile ilgili menkõbeler) şu ifadeler dikkati çekmektedir: " Bu HacõBektaş, Horasan'dan kalktõ.. Evvela Sivas'a geldi... Bu Anadolu'da misafirler veseyyahlar arasõnda dört tayfa vardõr ki anõlõr. Biri Anadolu Gazileri, biri AnadoluAhileri, biri Anadolu Abdallarõ, biri de Anadolu Bacõlarõ. Hacõ Bektaş Hazretibunlarõn içinde Anadolu Bacõlarõ'nõ seçti ki ona �Hatun Ana� derlerdi. Geldi onu kõzedindi. Gizli bilgi ve kerametlerini ona gösterdi, teslim etti. Sonra oradan Allahrahmetine vardõ.." Bzk., Aşõk Paşaoğlu Tarihi, 164-165.

16 Âşõk Paşaoğlu Tarihi; 164-166; Fuad Köprülü, Türk Edebiyatõnda İlkMutasavvõflar, Ankara 1976, 48.

17 Vilayetnâme'deki şu beyit de bu doğumu anlatmaktadõr: Göricek yüzüni oğlunun o mah Adõnõ Bektaş virdi onun şâh (Gölpõnarlõ, Velâyetnâme, 1-4)* Hüseyin Vassâf, "Bektaş Veli'ye Niçin Hacõ Dediler" başlõğõ altõnda şu menkõbeyi

anlatmõştõr:"Yukarõda yazdõğõm gibi Lokman-õ Parende Hicaz'a gitmiş idi. Arafat'a çõkõp kõbleyedoğru döndükleri esnada Lokman müridlerine demiş ki; Yâranlar bugün arefe günüdür,şimdi bizim ellerde yemek pişirilir . Bu söz Allah'õn kudretiyle Hacõ Bektaş'a mâlumoldu. Tam bu esnada şeyhin evinde de yemekler pişiriyorlardõ. Bektaş, hemen bir tepsiyemeği aldõğõ gibi o anda Lokman'a sunuverdi. O da Nişabur'a döndükleri zamançocuğun bu kerametini herkese söyledi; ona Hacõ lakabõnõ verdi. Yoksa Hacõ Bektaş,hacca gitmiş erlerden değildir" Bkz., Vassâf, 396-397.

** Hacim Sultan Velâyetnâmesi'nde Hacõ Bektaş Veli, doğrudan doğruya Hoca AhmedYesevî'in halîfesi olarak zikredilir. Burada ise, görüldüğü gibi, Hacõ Bektaş'õn,Lokman-õ Parende müridi olduğu söylenmektedir (Ayrõca bkz: Köprülü, TürkEdebiyatõnda İlk Mutasavvõflar, 49-50) Menakõb-õ Hacõ Bektaş Veli isimli eserdeise, bu konuya aydõnlõk getiren şu cümleler vardõr: "..Türkistan'õn 99 bin pirinin PiriHace Ahmed Yesevî'nin halifelerindendir; adõna Şeyh Lokman-õ Perende derler;Bektaş'a ancak o hocalõk edebilir; onu hoca tutmanõz en doğru iştir; (dediler), Sultanİbrahim, Bektaş-õ Horasanî'ye Şeyh Lokman'õ Perende'yi hoca atadõ. Lokman-õ Perende,Türkistan'õn 99 bin pirinin piri Sultan Hace Ahmed Yesevî'nin halifesiydi.. Bkz:Vilâyetnâme, E. Korkmaz Yay.19-20.

18 Âli, Gelibolulu Mustafa, Kitabü't-Târih-i Künhü'l-Ahbâr, Kayseri Raşid EfendiKüt. 920 no'lu nüsha, İstinsah Tar. 1083, IV. Rükün, 20 a- 20b ; Aynõ eser, neş, Ahmet

Page 28: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

352

Uğur- Mustafa Çuhadar-Ahmet Gül- Hakkõ Çuhadar, Erciyes Üniversitesi yay. Kayseri1997, 88-92 ; Ali Aktan, "Künhü'l-Ahbâr'a Göre Ahmed Yesevî ve Anadolu'dakiHalifeleri", Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-29 Mayõs 1993)Bildirileri, Kayseri 1993, 13- 22.

19 Bak: Âli, Künhü'l-Ahbâr, 92-97.20 Aktan, 13-22.21 Mustafa Kara, "Yeseviyye Kültürünü Günümüze Ulaştõranlar ve "Cevahirü'l-Ebrâr

Min Emvâci'l-Bihâr", Milletlerarasõ Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri, 187-196.

22 Vilâyetname, E. Korkmaz Yay., 24.23 Vilâyetname, E. Korkmaz Yay., 24-25.24 Vilâyetname, E. Korkmaz Yay., 26-28.* Elif-i Taç: Hacõ Bektaş Veli ile Anadolu'ya geldiği kabul edilen, dört dilimli ve dikiş

çizgisi elif harfini simgeleyen uzun çuha başlõk (daha geniş bilgi için bkz. H. Mazõoğlu,459-464)

** Sefine-i Evliya'da bunun "susam yaprağõ" olduğu yazõlõdõr, bkz., Vassâf, I, 396.25 Vilâyetname, E. Korkmaz Yay., 34-35.* Hâcim Sultan Velâyet-name'sindeki bu konu ile ilgili menkõbe şöyledir: "Sultan Hoca

Ahmed Yesevî Hazretlerinin bir ağaç kõlõcõ vardõ. Getirip tekbir edip, onu sultan HacõBektaş Veli el-Horasânî'nin beline kuşattõ ve dahõ ocakta dut ağacõndan od yanardõ.Onu kavrayõp Rûm'a (Anadolu'ya) doğru pertev etti. Rûm'da bunu tutalar diyu, dedi. Ohavada yana yana geçerken, Konya'da bir er vardõ, Sultan Hoca Ahmed Fakih derlerdi.O odu kapõp, hücresinin önüne dikti. Kudret-i İlahî orada bir ağaç bitti; tepesi yanõk,aşağõsõ dut idi. Hemen yemiş virdi idi, bkz., Necla Pekolcay, İslâmî Türk Edebiyatõ,İstanbul 1967, I, 95.

26 Vilâyetname, Esat Korkmaz Yay., 35-36; İbrahim Aslanoğlu, "Alevîlik Nedir" HacõBektaş Veli Araştõrma Dergisi, Ankara 2000, 153-184.

27 Ahmet Yaşar Ocak, "Türk Dünyasõnda Ahmed Yesevî ve Yesevîlik KültürününYayõlõşõ: Bir Sufî Kültürün Yeniden Güncelleşmesi", Milletlerarasõ Hoca AhmedYesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 299-305.

28 Ahmed Yaşar Ocak, "Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed Yesevî, GeleneğininTeşekkülü", Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara)Bildirileri, Ankara 1992, 75-84.

29 Fuad Köprülü, "Ahmed Yesevî", İ.A., Millî Eğitim Bas., İstanbul 1965, I, 210-215;İrène Mélikoff, "Ahmed Yesevî ve Türklerde İslâmiyet", Milletlerarasõ Ahmed YesevîSempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara) Bildirileri, Ankara 1992, 61- 67; İrèneMélikoff, Hadji Bektach un mythe et ses avatars, Çeviri, Turan Alptekin, HacõBektaş Efsaneden Gerçeğe, Cumhuriyet Kitaplarõ, İstanbul 1999, 37, not : İrèneMélikoff'un bu iki çalõşmasõnda yukardaki bilgilere ilaveten, Yesevî meclislerindekadõnlarõn, erkeklerin toplantõlarõna "kapanmaksõzõn ve örtüsüz katõldõklarõna" dairifadeler de yer almaktadõr ki diğer kaynaklarda bu hususu göremedik.

30 A. Vehbi Ecer, "Hoca Ahmed Yesevî ve Anadolu Türk Kültürü", Kubbealtõ AkademiMecmuasõ, İstanbul Temmuz 2000, 49-55.

* Cevahiru'l-Ebrâr'da da bu menkibeler, yani Ahmed Yesevî'ye müfettifş gönderilmesi,müfettişin Ahmed Yesevî'yi bağlayarak beş yüz kamçõ vurmasõ, beş yüz kamçõya hiçses çõkarmayõp beşyüzbirinci kamçõdan çok acõ duymasõ, son kamçõdan neden acõduyduğu sorulunca da, arkasõna kuvvetli bir cinin engel oluşturarak kamçõlarõn ona

Page 29: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

353

değmesi sebebiyle etkilenmemesi, beş yüz birinci kamçõda cinin ya da perinin çekilmişolmasõ sebebiyle kamçõnõn Ahmed Yesevî'ye dokunmasõ.. ayrõntõlõ bir şekildeanlatõlmõştõr, bkz., Hazinî, 46-47.

31 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 180-183.* "mu½âfât-õ ba<îde içinde mesâmi<-i nâsda düşdi ki

meclisinde bî-ðayr-õ wicâb ricâl u nisvân şer<-işerîfe muxâlif cem< olup ¿ikre karuşurlar. Halbuki ðayr-õvâqi<. Worâsan u Mâverâün'nnehr'de muxalif <ulemâmüfettiş gönderdiler ve tefawwuş itdiler. Ol mesmû< olanahvâl-i mûhîmü'l-ixtilâl ðayr-i vâqi< bulõndõ ", bkz.,Hazinî, Cevahiru'l-Ebrâr Min Emvac-i Bihâr (YesevîMenakõbnâmesi), neş., Cihan Okuyucu, Erciyes ÜniversitesiGevher Nesibe Tõp Tarihi Enst. Yay., Kayseri 1995, 49

32 Hazînî, Cevahiru'l-Ebrâr, 46-47, 49; Fuat Köprülü, Türk Edebiyatõnda İlkMutasavvõflar, 33-34.

33 N. Kemal Zeybek, "Hoca Ahmed Yesevî Türk Milletinin Ruh Hamurkârõdõr" YesevîDergisi, Ağustos 1994, Sayõ, 8, 12.

* " O an can göğünün şahini olmuştum; zira can ülkesine geçmiştim", bkz., Hazinî, 84.34 Hazînî, 84; Mélikoff, 61-67.35 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 170-171.36 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 186-187 ; İlhan Genç, "Belâgat Yönünden Divan-õ

Hikmet Üzerine Bir değerlendirme", Ahmed-i Yesevî Hayatõ Eserleri Tesirleri, Haz.,N. Yõlmaz, Sehâ Neşriyat, İstanbul 1996, 425-443.

37 Fazlurrahman, İslam, Çev. M. Dağ-M.Aydõn, Selçuk Yayõnlarõ, Ankara 1996, 228 ;Melikoff, 63; A. Vehbi Ecer, "Ahmed Yesevî'de Dinî Tolerans ve Anadolu'da Etkileri",Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 101-113.

38 Ecer, 104-105.* Bkz. Hazînîi, Cevâhiru'l-Ebrâr Min Emvâc-i Bihâr (Yesevî Menakõbnâmesi), neş.

Cihan Okuyucu, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tõp Tarihi Enst. Yay., Kayseri1995, 45-46.

39 Cevâhirü'l-Ebrâr, 45-46. ( Yukardaki metin sadeleştirilerek alõnmõştõr.)40 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Devlet Matbaasõ, İstanbul 1935, IX, 179 ; Müjgan

Cumbur, 'Evliyâ Çelebi Seyahat-name'sinde Ahmed Yesevî, Erdem, Atatürk KültürMerkezi Dergisi Hoca Ahmed Yesevî Özel Sayõsõ, c.7, sayõ, 21, Ankara 1995, 887-917.

41 Evliya Çelebi, Mehmed Zõllî b. Derviş, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, İkdamMatbaasõ, İstanbul 1314, I, 659-660; Cumbur, 887-917.

42 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 46.43 Daha geniş bilgi için bkz: Kemal Yüce, "Ahmed Yesevî'nin Halifesi Sarõ Saltuk",

Yesevîlik Bilgisi, 281-293.44 Sezai Karakoç, Yunus Emre, İstanbul 1974, 23.45 Köprülü, Türk Edebiyatõnda İlk Mutasavvõflar, 112.46 Pekolcay, I, 79.47 Nihad Sami Banarlõ, Resimli Türk Edebiyatõ Tarihi, İstanbul 1983, I, 279.48 Hazreti Hünkâr Hacõ Bektaş-õ Veli'nin Vasiyetnamesi (Kitabu'l-Fevaid), Tertipleyen:İ.Ö., İstanbul 1959, 1'den naklen, Mürsel Öztürk, " Ahmed Yesevî- Hacõ Bektaş-õ Velive Yunus Emre Zinciri, Yesevîlik Bilgisi, 285- 293.

Page 30: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

354

49 Kitabu'-Fevâid, 9, 19'dan naklen Öztürk, 285.* "Hacõ Bektaş buyurmuştur" ifadesi eserin Hacõ Bektaş Veli'ye ait olmadõğõnõ göstermez.

Çünkü Hacõ Bektaş Veli ve benzeri mutasavvõflar bir mecliste toplantõ halindemüritlerine ders verdiklerinde bir veya bir kaç kişi de oradaki dersi ya da sohbeti zaptageçiyordu. Sonra da bu zabõtlarõn şeyh adõna eser haline dönüştürüldüğüanlaşõlmaktadõr.

** Bu yönüyle Kitabü'l-Fevâid, Makâlat'a benzemektedir ki bu durum da Kitabü'l-Fevâid'in Hacõ Bektaş Veli'ye ait bir eser olduğunu gösteren bir delil olarak elealõnabilir.

50 Öztürk, 287-288.51 Kitabü'l-Fevâid, 8'den naklen Öztürk, 288.52 Kitabü'l-Fevâid, 11'den naklen Öztürk, 288-289.53 Kitabü'l-Fevâid, 28' den naklen Öztürk, 289.54 Banarlõ, I, 294-295.55 Banarlõ, I, 294-295.56 Bkz: Uluslararasõ Hacõ Bektaş Veli Sempozyumu (27-29 Nisan 2000) Bildirileri

(yayõnlanmamõş), Düzenleyen, Hacõ Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfõ.57 Bayram, a.g. Sempozyum bildirisi.58 Yõlmaz, 311 - 336 ; Ali Yõlmaz, " Divan-õ Hikmet" Diyanet, sayõ 33, Eylül 1993, 42-

43.59 Abdurrahman Güzel, "Tekke Şiiri", Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayõsõ III, sayõ 445-

450, Ankara 1989, ( 251-454 ), 316.60 Banarlõ, I, 278.61 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 39-40.62 Baymirza Hayõt,"Türkistan Kadõnlarõnõn Yesevîcilik Ananesi", Milletlerarasõ Ahmed

Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991) Bildirileri, Ankara 1992, 45- 47 ; Ocak,"Türk Dünyasõnda Ahmed Yesevî ve Yesevîlik Kültürünün Yayõlõşõ..", 299-305.

63 Hayõt, 45-47.64 Ocak, "Türk Dünyasõnda Ahmed Yesevî ve Yesevîlik Kültürünün Yayõlõşõ..", : 299-

305.65 Hasan Şahin, "Ahmed Yesevî'nin İnsana Bakõşõ" Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî

Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi Yay, Kayseri 1993, 347-351.66 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 307 ; Þahin, 347-351.67 Melikoff, 61-74.68 Aslanoğlu, 163.69 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 39.70 Fuat Köprülü, "Ahmed Yesevî, İ.A., Millî Eğitim Bas., İstanbul 1965, I, 210-215;

Cemal Kurnaz-Mustafa Tatcõ, �Ahmet Yesevî�nin Takipçileri� Yesevîlik Bilgisi, 353-432; Abdurrahman Güzel, "Tekke Þiiri", 316 - 319.

71 Abdurrahman Güzel, "Ahmed Yesevî'nin Fakr-nâme'si ile Hacõ Bektaş Veli'ninMakalat'õ Arasõndaki Benzerlikler" Milletlerarasõ Ahmed Yesevî SempozyumuBildirileri, (Ankara 1991), Ankara 1992, 33-43; Abdurrahman Güzel, "Hacõ BektaşVeli'nin Hayatõ ve Eserleri" Genç Erenler Özel sayõ, Ankara 1998, 5-10.

72 Güzel, a.g. eserler.73 Türk Kültürü ve Hacõ Bektaş Veli, Türk Kültürü ve Hacõ Bektaşî Veli Vakfõ Yay.,

Ankara, 23, 50-51.

Page 31: Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş Veli

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 11 Yıl : 2001 (325-355 s.)

355

74 H.İbrahim Şener, "Yesevî Hikmetlerinin Kaynağõ Olarak Âyetler Üzerine BirDeğerlendirme", Ahmed Yesevî Hayatõ- Eserleri-Fikirleri Tesirleri, Haz., MehmetŞeker- Necdet Yõlmaz,.Seha Neşriyat, İstanbul 1996, 353-374 ; Yesevîlik Bilgisi, Haz.,C. Kurnaz-M.Tatcõ 199-210.

* Defter-i Sâni yani ikinci defter ya da ikinci kitap demektir ki büyük ihtimalle AhmedYesevî, Farkr-nâme'sine "Birinci Defter", kitabõnõn bu hikmetle başlayan ikincibölümüne de Defter-i Sanî = İkinci Kitap adõnõ vermiştir. Fuat Köprülü, Defter-iEvvel'in Ahmed Yesevî'nin birinci kitabõ, Defter-i Sâni'nin ise ikinci kõtabõ olduğunusöylemiştir, bkz., Fuad Köprülü, "Hoca Ahmed Yesevî Çağatay ve OsmanlõEdebiyatlarõ Üzerindeki Tesiri", Bilgi Mecmuasõ, Matbaa-i Âmire, İstanbul , Nisan1333, 611-645.

75 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 48.76 Makâlât, 1, 7.* Siccin : Cehennemin en aşağõ yeri.77 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 57.78 Makâlât, 12, 1879 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 311.80 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 334-335.81 Makâlât,11.82 Makalât, 6, 30.83 Makâlât, 4, 9, 10, 28.84 Hoca Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet, 109.85 Eraslan, Divan-õ Hikmet Seçmeler, 334-335.86 Makâlât, 30-3187 Türk Kültürü ve Hacõ Bektaş Veli, 77.88 Makâlât, 54.89 Makâlât, 54.