31
39 FMR Cilt: 12 • Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK • TESCİLLİ TASARIM SAHİBİNE KARŞI TECAvüz DAvASI AÇILABİLİR Mİ? -YENİ BİR KARAR, YENİ BİR UFUK- May the Holder of a Registered Design Be Sued for Infringement? -A New judgement, A New Horizon- Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK* Fikri mülkiyet hakları sahiplerine tekelci yetkiler veren mutlak nitelikte haklardır. Aynı konuya ilişkin birden fazla tescilin söz konusu olması halinde bu tekelci yetkilerin ne şekilde kullanılacağı sorusu akla gelebilir. Bu soru, özelikle tescilli bir hakkın sahibine karşı tescilin hükümsüzlüğü talep edilmeksizin tecavüz davası açılıp açılamayacağı noktasında önem taşımaktadır. Yargıtay uygulamasında, tescilli hakkın kullanımının münhasıran sahibine ait olduğu gerekçesiyle bu soru olumsuz yanıtlanmaktadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Topluluk tasarımlarına ilişkin yeni tarihli bir kararında ise sınai haklarda öncelik ilkesi çerçevesinde bu soru olumlu yanıtlanmıştır. Karar, konuya ilişkin Türk yargı uygulamasının en azından tartışmaya açılması için bir fırsattır. Anahtar kelimeler: Tescilli tasarım, tescilli Topluluk tasarımı, tekelci haklar, tecavüz, hükümsüzlük, kötüniyet Intellectual property rights confer their holders absolute and exclusive rights. In

Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

39FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

TESCİLLİ TASARIM SAHİBİNE KARŞI TECAvüz DAvASI AÇILABİLİR Mİ?

-YENİ BİR KARAR, YENİ BİR UFUK-

May the Holder of a Registered Design Be Sued for Infringement?

-A New judgement, A New Horizon-

Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK*

Fikri mülkiyet hakları sahiplerine tekelci yetkiler veren mutlak nitelikte haklardır.

Aynı konuya ilişkin birden fazla tescilin söz konusu olması halinde bu tekelci

yetkilerin ne şekilde kullanılacağı sorusu akla gelebilir. Bu soru, özelikle tescilli

bir hakkın sahibine karşı tescilin hükümsüzlüğü talep edilmeksizin tecavüz davası

açılıp açılamayacağı noktasında önem taşımaktadır. Yargıtay uygulamasında,

tescilli hakkın kullanımının münhasıran sahibine ait olduğu gerekçesiyle bu soru

olumsuz yanıtlanmaktadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Topluluk tasarımlarına

ilişkin yeni tarihli bir kararında ise sınai haklarda öncelik ilkesi çerçevesinde bu soru

olumlu yanıtlanmıştır. Karar, konuya ilişkin Türk yargı uygulamasının en azından

tartışmaya açılması için bir fırsattır.

Anahtar kelimeler: Tescilli tasarım, tescilli Topluluk tasarımı, tekelci haklar,

tecavüz, hükümsüzlük, kötüniyet

Intellectual property rights confer their holders absolute and exclusive rights. In

Page 2: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

40 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

case, where two registered rights are in conflict of eachother, the question arises,

how the exclusive rights granted by each registration shall be exercised. This is in

particular of great importance for the question, whether the holder of the registered

prior design may prevent the use of the later registered design, without claiming

its invalidity. In the settled case law of the Turkish Supreme Court of Appeal, this

question is rejected on the ground that the holder of a registered industrial property

right enjoys exclusive rights conferred by registration until the registration is declared

invalid. However, in a recent judgement regarding Community designs, the European

Court of Justice ruled that in the light of the priority principle, the earlier registered

Community design takes precedence over the later Community designs and the use

of the later designs may be prevented by the holder of the earlier Community design.

This judgement may be an opportunity for a new discussion to review the Turkish

practice regarding this question.

Keywords: Registered design, registered Community design, exclusive rights,

infringement, invalidity, bad faith

*Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı

Page 3: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

41FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

Tescilli Tasarım Sahibine Karşı Tecavüz Davası Açılabilir Mi?

-Yeni Bir Karar, Yeni Bir Ufuk-

Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK*

I. Sorun

Tescil edilmiş bir hakkın sahibine tekelci (inhisari) yetkiler vermesi fikri mülkiyet hukukunun en temel ilkelerindendir. Bu ilke gereği, tescil edilmiş hakkın sahibi tescil konusu ile ilgili olarak üçüncü kişilerin ticari amaçlı kullanımlarını engelleyebilmektedir. Tescil ile korunan hakların en önemli özelliği, sahibine tanınan bu negatif yasaklama, bir başka ifade ile üçüncü kişilerin izinsiz kullanımlarını engelleme hakkıdır. İncelemesiz tescil sisteminin geçerli olduğu fikri mülkiyet haklarında farklı kişilerin birbiriyle çatışma içinde olabilecek konularda farklı tescil belgelerine sahip olmaları halinde tescilin sahibine sağladığı bu tekelci yetkilerin kullanımının ne şekilde gerçekleşeceği hususunda soruna neden olabilir. Zira bu durumda birden fazla kişi tescil belgesine sahiptir, ancak taraflardan birinin tescil belgesine verilen üstünlük diğer tarafın tescilini anlamsız hale getirebilmektedir. Örneğin birbirine belirgin şekilde benzeyen iki tasarımın iki farklı kişi adına tescil edilmiş olması halinde, tescili daha eski tarihli olan tasarım sahibinin hakkının sonraki tarihli tasarım sahibinin kullanımı nedeniyle tecavüze uğraması söz konusu olabilir. Öte yandan, sonraki tarihli tasarım sahibi de kendi adına tescil edilmiş bir hakkı kullanmakta olduğundan, bu kullanımın hukuka uygun olduğu söylenebilir. İkinci kullanımın hukuka uygun olduğunun kabulü ise bu tescil varlığını sürdürdüğü sürece önceki hak sahibinin tescilli hakkını bu kişiye karşı ileri sürememesi anlamını taşıyacak, önceki tarihli hakkın ileri sürülebilmesi ancak sonraki tescilin hukuki etkisinin ortadan kalkması, bir başka ifade ile hükümsüzlüğüne karar verilmesi ile mümkün olacaktır. Birbiriyle çatışan tasarım tescilleri arasında bu çerçevede çıkan uyuşmazlıklar uygulamada önemli yer tutmaktadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) Topluluk tasarımlarına ilişkin vermiş olduğu yeni tarihli kararı Türk hukukundaki tartışmalara da ışık tutacak niteliktedir.

Page 4: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

42 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

II. Konuya İlişkin Temel İlkeler ve Yasal Altyapı

A. Sınai Haklar Sisteminde Tescil İlkesi ve Tescilin Etkisi

Sınai hakların ve bu kapsamda tasarımların korunmasında temel ilke tescil ilkesidir1. Dolayısıyla korumanın elde edilebilmesi için hakkın tescil edilmesi gerekmektedir2. Hukukumuzda bu ilke tasarımlar ve markalar açısından ilgili yasal düzenlemelerde “korumanın tescil ile elde edileceği” belirtilmek suretiyle ifadesini bulmaktadır3. Patent ve faydalı model belgeleri de ancak tescil suretiyle elde edilebilecek belgeler olduğundan, bir başka ifade ile tescilsiz patent veya faydalı model söz konusu olamayacağından ilkenin bu haklar açısından da geçerli olduğuna herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır4.

Fikri mülkiyet sistemi kapsamında hakların tescili, her şeyden önce hakkın konusunun kamuya açıklanarak toplum ile paylaşılması anlamına gelir. Bu nedenle tescile konu sınai hakların sahipleri tarafından gizli tutulmaları söz konusu olamaz. Esasen tescil ilkesi geliştirilen yeniliklerin açıklanması suretiyle teknolojik ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunma amacını taşımaktadır. Tescil ile birlikte, hak sahibi açısından tekelci nitelikte bir hak doğarken, üçüncü kişiler açısından hakkın konusundan haberdar olma, bu konuyu geliştirme ya da ticari faaliyetlerinde tescil ile korunan hakkın kapsamını dikkate alma gibi birtakım sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Böylelikle tescil bir yandan hak sahiplerini korurken, diğer yandan toplumun diğer bireyleri üzerinde koruma konusunun sınırlarının bilinmesi ve hukuk güvenliğinin sağlanması gibi işlevleri yerine getirmektedir.

Öte yandan, fikri mülkiyet sisteminin temelinde yeniliklerin toplumla paylaşılması amacı yattığından sistem kapsamında tescil başvurusunda bulunulması özendirilmektedir. Bu nedenle, herhangi bir sınai hak konusunun birden fazla kişi tarafından bağımsız şekilde gerçekleştirilmesi halinde hak, başvuruda öncelik ilkesi

1 *Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı

Bu konuda bkz. Öztürk, Ö.: Türk Hukukunda Patent Verilebilirlik Şartları, İstanbul 2008, s. 15.2 Bununla birlikte, bu ilkenin bazı istisnalarına da rastlamak mümkündür. 556 sayılı Markaların Ko-

runması Hakkında KHK çerçevesinde tanınmış markalara ve markayı başvuru tarihinden önce kul-lanmış olan kişiye sağlanan koruma gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilebilir.

3 554 sayılı KHK md. 1/II; 556 sayılı KHK md. 6.4 Bu haklar açısından hakkın konusunun tescilsiz olarak kullanılması buluşun yenilik niteliğini orta-

dan kaldıracağından sonraki aşamada tescilin gerçekleştirilmesi de mümkün olamayacaktır.

Page 5: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

43FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

çerçevesinde, tescil başvurusunda ilk bulunan kişiye tanınmaktadır. Dolayısıyla buluşu veya tasarımı üzerinde tekelci hak elde etmek isteyen kişinin bir an önce tescil başvurusunda bulunması gerekmektedir5. Hatta, buluş veya tasarımını kamuya açıklamış olan kişinin belli bir süre içinde tescil başvurusunda bulunmaması, kendi geliştirmiş olduğu ürün üzerinde tekelci hak elde etme olasılığını tamamen ortadan kaldırma tehlikesini de taşımaktadır6. Görüldüğü gibi, kişinin herhangi bir yeniliği kendi emeğiyle geliştirmiş olması, bu yeniliğin fikri mülkiyet hukuku çerçevesinde mutlaka korunacağı anlamına gelmemekte, yeniliğin kamuya sunulması yeniliği geliştiren kişi tarafından gerçekleştirilse de tekelci hakkın elde edilmesine engel olabilmektedir.

Tescil ile birlikte, tescil sahibi tescil konusu üzerinde tekelci yetkiler içeren bir mutlak hak elde etmektedir7. Tescilin sahibine sağladığı hakkın mutlak ve tekelci niteliği sınai hakların en temel özelliklerindendir. Çoğu kez hakkın mutlak ve tekelci niteliği iç içe geçmiş nitelikler olarak ele alınmaktadır. Özellikle hakkın mutlak niteliğinin tekelci yetkilerden mi kaynaklandığı yoksa, bu yetkilerin mutlak niteliğin bir sonucu mu olduğu ve hak sahibine tanınan olumlu ve olumsuz cepheye sahip yetkilerin hakkın hangi niteliği ile ilişkili olduğu hususunda farklı yorumlara rastlanmaktadır. Bu çerçevede sınai hakların tekelci yetkiler sağlamasına bağlı olarak mutlak hak niteliği taşıması üzerinde duran görüşler mevcuttur.8 Bu kapsamda, tekelci hakların hakkın konusunun her üçüncü kişi tarafından kullanılmasını engelleme yetkisi vermesi nedeniyle mutlak nitelikte olduğu ifade edilmektedir9. Sınai hakların olumlu ve olumsuz cepheye sahip mutlak hak niteliğinde olduğu yönünde görüşlere

5 Markalar açısından tescile konu markanın başvuru tarihinden önce bir başkası tarafından ticaret alanında kullanılmış olması halinde bu kişinin marka tesciline itiraz etmesi ve eğer tescil edilmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmesi mümkündür (556 sayılı KHK md. 8/III ve md. 42/I-b). Dolayısıyla markalar açısından öncelik hakkının kime ait olduğu, markanın ticaret alanında kim tarafından daha önce kullanıldığına bağlı olarak tespit edilmektedir.

6 “Grace period” olarak adlandırılan ve patent veya tasarım sahibinin kendi yapmış olduğu açıkla-maların patent veya tasarımın yenilik ve buluş basamağı/ayırt edicilik niteliğinin ortadan kaldır-mayacağına ilişkin düzenlemeler buluş veya tasarım sahibine buluş/tasarımın kamuya sunulduğu tarihten itibaren oniki aylık süre içinde tescil başvurusundan bulunma zorunluluğu getirmektedir (551 sayılı KHK md. 8; 554 sayılı KHK md. 8). Aksi takdirde, kişinin kendi yaptığı açıklama nede-niyle kendi ürünü üzerinde tekelci hak elde etmesi olanaksız hale gelmektedir.

7 Kraβer, R.: Patentrecht Ein Lehr- und Handbuch, 6. Aufl., Verlag C.H. Beck, München 2009, § 19, s. 344.

8 Tekinalp, Ü.: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 14, Nr. 41.9 Örneğin bu yönde Ayiter, N.: İhtira Hukuku, Ankara 1968, s. 2.

Page 6: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

44 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

de rastlanmaktadır10. Bu yaklaşımda hakkın olumlu cephesi, hak sahibinin hakkın konusunu tek başına kullanma yetkisine sahip olması, olumsuz cephesi ise hakkın konusunun üçüncü kişilerce kullanılmasının yasaklanabilmesi ile açıklanmaktadır. Olumsuz cephe kapsamında görülen bu yasaklama hakkının üçüncü kişilerin bağımsız (paralel) olarak gerçekleştirdikleri faaliyetlere karşı da ileri sürülebilmesi halinde kilitleyici etkiye (Sperrwirkung) sahip olduğu kabul edilmektedir11. Hakkın olumlu ve olumsuz cephelerini tekelci niteliğinden hareketle açıklayan görüşler de vardır12. Bu görüşlerden de anlaşıldığı üzere, sınai hakların mutlak haklardan oldukları, tekelci nitelik taşıdıkları ve sahiplerine tek başına kullanma ve üçüncü kişilerin izinsiz kullanımlarını engelleme yetkilerini içeren olumlu ve olumsuz cepheye sahip oldukları konusunda bir tartışma yoktur. Ancak hakkın sayılan bu niteliklerinin birbiriyle ilişkisi konusunda farklı tanımlama veya sınıflandırmalar yapılmaktadır. Konuya bu tartışmalardan bağımsız olarak yaklaşıldığında, uygulama açısından önem taşıyan nokta, sınai hak sahibinin ne tür yetkilere sahip olduğu ve bunları kime, ne şekilde ileri sürebileceğidir.

Yukarıda belirlenen nitelikler kapsamında konuya ilişkin genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, sınai haklar her şeyden önce maddi olmayan mallar üzerinde mutlak haklardır. Mutlak haklar, kişilere maddi olan ve olmayan mallar üzerinde veya diğer kişilere karşı en geniş yetki veren haklardır. Bu hakların en önemli özelliği, belli bir veya birkaç kişiye değil, herkese karşı ileri sürülebilmeleridir13. Mutlak hak olması nedeniyle hakkın konusu üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlanmakta ve bu hak herkese karşı ileri sürülebilmektedir. Bu haklara herkes tarafından riayet edilmesi gerektiğinden hakkın kapsamının bir şekilde tespit edilebilir olması gerekmektedir. Sınai hakların tescilinin bu anlamda hakkın üçüncü kişiler tarafından tespit edilebilmesine hizmet ettiği vurgulanmaktadır14.

Öte yandan, tescilin sahibine sağladığı hak tekelci niteliktedir. Genel olarak bu

10 Hubmann, H./Götting, H.-P.: Gewerblicher Rechtsschutz, Verlag C.H. Beck, München 2002, § 5, Rdnr. 3.

11 Hubmann/Götting, § 5, Rdnr. 3.12 Bkz. bu yönde patent hakkı için Kraβer, § 33, s. 744; Benkard, G./Scharen: Patentgesetz, 10. Aufl.,

Verlag C.H. Beck, München 2006, § 9, Rdnr. 4; marka hakkı için Fezer, K.-H.: Markenrecht, 4. Aufl., Verlag C.H. Beck, München 2009, § 14, Rdnr. 11, 12.

13 Bilge, N.: Hukuk Başlangıcı, Ankara 2006, s. 217.14 Reinisch, B.: Das Nichteingetragene Gemeinschaftsgeschmacksmuster und Sein Verhältnis zum

ergänzenden wettbewerbsrechtlichen Leistungsschutz, Herbert Utz Verlag GmbH 2008, s. 49.

Page 7: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

45FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

tekelci etkinin olumlu ve olumsuz iki cephesi olduğu kabul edilmektedir. Olumlu cephe olarak, tescil, sahibine tescil konusunu tek başına kullanma hakkı tanımaktadır (“pozitif kullanma hakkı”). Esasen sınai hak sahiplerinin kendi adlarına tescilli hakkı kullanmaları için özel bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olmadığı, bunun zaten ekonomik özgürlükler kapsamında mümkün olduğu hususuna işaret edilmektedir. Bu nedenle hak, tescil sahibinin tek başına veya münhasıran kullanma hakkına sahip olması ile anlamlı hale gelmektedir15. Ancak hakkın yasal olarak ifadesini bulması, hak sahibinin bu hakkı hiçbir sınırlamaya tâbi olmaksızın kullanabileceği anlamını da taşımamaktadır. Zira, birtakım yasal düzenlemeler veya üçüncü kişilerin haklarının ihlal edilmesi durumlarında bu hakkın sahibi tarafından kullanılması olanaksız hale gelebilmektedir16. Örneğin bir ilaç patentine konu ürünün piyasaya çıkabilmesi için gerekli ruhsatın alınması yasal bir zorunluluk olup patent sahibinin bu ruhsat olmaksızın ilacı piyasaya çıkarması ve dolayısıyla patentini kullanması mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla hak sahibine tanınan pozitif kullanma hakkı, hak konusunun bütün sınırlandırmalardan arındırıldığı anlamına gelmez17.

Tescilin olumsuz cephesini ise üçüncü kişilerin tescil kapsamına giren fiilleri izinsiz olarak gerçekleştirmesini engelleme hakkı oluşturmaktadır (negatif yasaklama hakkı)18. Tescil sahibine tanınan negatif yasaklama hakkı, hakkın kapsamına giren konuyu ticari amaçlı kullanan herkese karşı ileri sürülebilecek bir husus olup, üçüncü kişinin bu kullanımının kusurlu veya kötüniyetli olup olmaması tescil sahibinin hakkını sınırlandırmamakta,19 bir başka ifade ile tescil ile korunan hakka tecavüzden söz edilebilmesi için tecavüz ettiği ileri sürülen kişinin kusurlu davranması şartı aranmamaktadır. Önemli olan, bu kişinin fiilinin objektif olarak daha önce tescil belgesi elde etmiş olan hakkın kapsamına girmesidir. Bu nedenle bir buluşun ya da tasarımın aynısının farklı tarihlerde birbirinden bağımsız kişiler tarafından 15 Kraβer, § 33, s. 744-745.16 Kraβer, § 33, s. 744-745.17 Patentin kullanımının yasal sınırlar içinde gerçekleşmesi gerektiği hususu 551 sayılı

KHK’nın 80. maddesinde açıkça ifadesini bulmaktadır. “Patentin Kullanımın Sınırları” başlıklı maddeye göre;“Bir patent konusunun kullanımı yasalara veya genel ahlaka veya kamu düzenine veya genel sağlığa zarar verecek şekilde olamayacağı gibi; bu kullanım, mevcut veya gelecekte kabul edilecek belirli veya belirsiz süreli kanuni yasaklamalara ve sınırlamalara da bağlı olacaktır.”

18 Hakkın bu iki yönü için bkz. Saraç, T.: Patentten Doğan Hakka Tecavüz ve Hakkın Korunması, Ankara 2003, s. 34-36.

19 Bu konuda bkz. Öztürk, s. 158 vd.

Page 8: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

46 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

gerçekleştirilmesi ve ilk gerçekleştirenin patent/faydalı model veya tasarım tescil belgesi alması halinde, bu kişinin hakkını kendisinden sonraki buluş veya tasarım sahibine karşı ileri sürmesi mümkündür. Bağımsız buluşçu veya tasarımcı, önceki tescil belgesinden haberdar olmasa, tamamen kendi emeğiyle buluş veya tasarımı gerçekleştirmiş olsa da, tescil belgesinin sağladığı mutlak hak kapsamında tescil konusu hakka tecavüz etmiş olmaktadır. Bu kişinin kusurlu davranmış olup olmaması ancak açılacak olası bir tazminat davası çerçevesinde dikkate alınabilecek bir husustur. Aynı zamanda hakkın mutlak etkisinin sonucu olarak herkese karşı ileri sürülebilirlik kapsamında da değerlendirilebilecek olan, sınai hakkın bağımsız geliştirilen paralel ürünlerin sahiplerine karşı ileri sürülebilmesi kilitleyici etki (“Sperrwirkung”) veya mutlak kilitleyici etki (“absolute Sperrwirkung”) olarak adlandırılmaktadır20. Ancak hakkın kilitleyici etkisi, hakkın elde edilmesinden sonraki tarihte gerçekleştirilen fiillere ilişkin olup, tescil başvurusundan önceki bir tarihte tescile konu ürünün bir başkası tarafından kullanılmış olması halinde önceki kullanıma dayalı olarak ön kullanım hakkı elde edilmesi mümkündür21.

Yukarıda belirtildiği gibi, sınai hakkın mutlak, tekelci niteliği ile hakkın olumlu ve olumsuz cephelerinin kaynağı konusunda öğretide farklı yorumlar mevcuttur. Ancak uygulamada önemli olan, hak sahibinin yetkilerinin kapsamı ve bunları ne şekilde kullanabileceğidir. Bu ise konuya ilişkin yasal düzenlemeler kapsamında belirlenen bir husustur22. İnceleme konumuzu oluşturan tasarımlar açısından tescilli tasarım sahibine tanınan tekelci hak 554 sayılı KHK’nın 17. maddesinde ifadesini bulmaktadır. Maddeye göre; “Tasarımın kullanılması hak ve yetkileri münhasıran tasarım hakkı sahibinindir. Üçüncü kişiler, tasarım hakkı sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarlanan veya tasarımın uygulandığı bir ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, sözleşme yapmak için icapta bulunamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz.” Görüldüğü gibi maddede tasarımın kullanılması hak ve yetkilerinin münhasıran tasarım hakkı sahibine ait olduğu düzenlenmekte (pozitif kullanma hakkı) ve bu hak kapsamındaki fiillerin üçüncü kişiler tarafından izinsiz gerçekleştirilmesi yasaklanmaktadır (negatif yasaklama hakkı). Düzenlemede, tasarım tescili ile elde edilen kullanma ve yasaklama 20 Kraβer, § 1, s. 6; Eichmann/von Falkenstein, Geschmacksmustergesetz, 3. Aufl. Verlag C.H. Beck,

München 2005, § 38, Rdnr. 23.21 Bkz. örn. 551 sayılı KHK md. 77; 554 sayılı KHK md. 23.22 551 sayılı KHK md. 73; 556 sayılı KHK md. 9.

Page 9: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

47FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

haklar açık yasal ifadesini bulmuştur23. Maddede geçen “üçüncü kişiler” ifadesinin herhangi bir şekilde sınırlandırılmamış olması örneğin tescilli tasarımdan haberdar olma veya onu taklit etme gibi şartlar aranmadığından hak, mutlak kilitleyici etkiye sahiptir. Bu hükmün tamamlayıcısı niteliğinde olan 48. madde ise üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilecek hangi fiillerin tasarım hakkına tecavüz sayılacağını hükme bağlanmaktadır.

Topluluk tasarımları açısından benzer düzenleme Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün24 19. maddesinde25 yer almaktadır. Maddede tescilli Topluluk tasarımının sahibine tasarımı kullanma ve herhangi bir üçüncü kişinin izinsiz kullanımlarını engelleme konusunda tekelci hak tanıdığı hükme bağlanmaktadır26.

23 Patentler ve markalara ilişkin yasal düzenlemelerde ise negatif yasaklama hakkının daha ön planda düzenlenmiş olduğu görülmektedir. 556 sayılı KHK md. 9’da marka sahibinin kullanma hakkından söz edilmeden izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisinden söz edilmektedir. 551 sayılı KHK’nın 73. maddesinin birinci fıkrasında “patent hakkı sahibinin bulu-şun yeri, teknoloji alanı ve ürünlerin ithal veya yerli üretim olup olmadığı konusunda herhangi bir ayrım yapmaksızın patent hakkından yararlanacağı” ifade edildikten sonra ikinci fıkrada patent sahibinin üçüncü kişiler tarafından izinsiz olarak yapmasını önleyebileceği fiiller sayılmaktadır. Her iki düzenlemede de tek başına veya münhasıran kullanma hakkı açıkça ifade edilmemektedir. Alman Markalar Kanunu’nun (MarkenG) marka sahibinin tekelci haklarını düzenleyen § 14 hük-münde marka korumasının sahibine tekelci bir hak tanıdığı ifade edildikten sonra bu kapsamda üçüncü kişilere yasaklanmış fiiller sayılmaktadır. Marka sahibinin markayı tek başına kullanma hakkından açıkça söz edilmese de madde kapsamında markanın pozitif kullanma hakkı tanıdığı kabul edilmektedir. Bu konuda bkz. Fezer, MarkenG, § 14, Rdnr. 12.

24 COUNCIL REGULATION (EC) No 6/2002 of 12 December 2001 on Community de-signs (OJ EC No L 3 of 5.1.2002, p. 1) amended by Council Regulation No 1891/2006 of 18 December 2006 amending Regulations (EC) No 6/2002 and (EC) No 40/94 to give effect to the accession of the European Community to the Geneva Act of the Hague Ag-reement concerning the international registration of industrial designs (OJ EC No L 386 of 29.12.2006, p. 14)

25 Md. 19/I: “A registered Community design shall confer on its holder the exclusive right to use it and to prevent any third party not having his consent from using it. The aforementioned use shall cover, in particular, the making, offering, putting on the market, importing, exporting or using of a product in which the design is incorporated or to which it is applied, or stocking such a product for those purposes.”

26 Buna karşılık tescilsiz Topluluk tasarımı sahibine sağlanan hak, yalnızca taklite (kopyalamaya) karşı koruma getirmekte olup üçüncü kişilerin bağımsız şekilde gerçekleştirdikleri tasarımları kap-samaz. Bu farklılığın, Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün Önsözü’nün 21 nolu paragrafında tescilli tasarımın güçlü hukuki kesinliği ile uyumlu olduğu belirtilmektedir. (“The exclusive nature of the right conferred by the registered Community design is consistent with its greater legal certainty. It is appropriate that the unregistered Community design should, however, constitute a right only to prevent copying. Protection could not therefore extend to design products which are the result of a design arrived at independently by a second designer. This right should also extend to trade in products embodying infringing designs.”)

Page 10: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

48 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

Tescile bağlı olarak elde edilen kullanma ve yasaklama haklarının en doğal sonucu, kişinin kendi adına tescil edilmiş bir hakkı kullanmasının hukuka uygun olmasıdır. Dolayısıyla herhangi bir konuda sınai hak tescili olan kişinin, bu hakkının herhangi bir kimsenin iznine tâbi olmaksızın ticari amaçlı kullanabilmesi genel kural ve aynı zamanda olağan durumdur. Bu kapsamda hak sahibi, hakkın konusu kapsamındaki kullanma ve yasaklama hakkını kendinden sonra gelen kişilere karşı ileri sürebilecektir.

B. Öncelik İlkesi

Sınai haklar sisteminde aynı konuya ilişkin birden fazla kişi tarafından hak talebinde bulunulması veya birden fazla tescilin varlığı halinde bunların birbirileriyle ilişkisini düzenleyen ilke genel olarak “öncelik ilkesi” olarak adlandırılır. Bu ilkeye göre önceki tarihli hak sahibinin sonraki tarihli hak sahibine üstünlüğü bulunmaktadır. Bu ilke esasen sistemin sınai hak konusu ürünlerin bir an önce toplumla paylaşılmasını teşvik etme amacının bir sonucudur. Bu ilke nedeniyle, başvurunun yapıldığı tarih özel önem taşımaktadır.

Öncelik ilkesinin sınai haklar sisteminin farklı aşamalarında uygulama alanı bulması mümkündür. Öncelikle tescil talebinin yapıldığı süreçte, aynı konuya ilişkin birden fazla başvuru olması halinde tescil, ilk başvuruyu yapan kişi adına gerçekleştirilir. Fikri mülkiyet mevzuatında birbirinden bağımsız başvurular arasındaki çatışmanın çözümlenmesi amacıyla birtakım düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Bu düzenlemeler yakından incelendiğinde, başvuruda öncelik ilkesinin bir yanısıması olduğu görülecektir.

Başvuruda öncelik ilkesinin geçerli olduğu bir sistemde esasen aynı konuya ilişkin birden fazla (mükerrer) tescilin söz konusu olamayacağı düşünülebilir. Ancak uygulamada, aynı konu veya aynı koruma kapsamına ilişkin birden fazla tamamen veya kısmen çatışan tescilin olması mümkündür. Bu olasılık özellikle iki durumda ortaya çıkabilir. Birincisi sınai hak tescilinin incelemesiz gerçekleştiği incelemesiz patent, faydalı model ve tasarım tescilleri kapsamındadır. Bu hakların kazanılmasında başvuru konusunun koruma şartlarını taşıyıp taşımadığı incelenmediğinden27,

27 Tasarımlar açısından itiraza dayalı incelemesiz sistem geçerlidir. Tescil sürecinde itiraz üzerine tasarımın koruma şartlarını taşımadığı tespit edilirse tasarım belgesinin iptaline karar verilir (554 sayılı KHK md. 38/III). Şüphesiz bu süreçte herhangi bir itirazın yapılmaması da mümkündür. İn-celemesiz patent ve faydalı modellerin tescili sürecinde üçüncü kişilerin itiraz etmesi halinde dahi

Page 11: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

49FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

aynı konuya ilişkin birden fazla tescilin yapılması da mümkündür. Birden fazla başvurunun birebir aynı içeriğe sahip olması çok sık rastlanabilecek bir durum olmasa da imkânsız değildir. İkinci olarak, iki tescilin konusu birebir aynı olmasa da, sonraki tescildeki koruma konusunun önceki tescilin koruma kapsamına girmesi mümkün olabilir. İncelenerek verilen patentlerde bu olasılık, önceki tarihli bir patent ile korunan teknik öğretiden sonraki başvuruya konu patentte de yararlanıldığı, ancak sonraki tarihli patente konu buluşun farklı bir teknik öğretiyi konu aldığı durumlarda ortaya çıkabilir. Bu olasılıkta, sonraki tarihli başvuruya konu buluş bütün olarak değerlendirildiğinde yeni sayılmakta ve tekniğin bilinen durumunu aşabilmektedir. Bu olasılıklar göstermektedir ki, aynı konuya ilişkin olarak birden fazla tescil ve dolayısıyla birden fazla hak sahibi olması mümkündür. Bu gibi çatışan tescillerin varlığında ne şekilde uygulanacağı, tescil sahiplerinin kullanma ve yasaklama haklarının birbirlerine karşı ileri sürüp süremeyeceği ve tescillerden birinin diğerine üstünlüğü olup olmayacağı, olacak ise bunun anlamı uygulamada özel önem taşımaktadır.

III. Sınai Haklar Sisteminde Hakların Çatışması

A. Çatışan Başvurular Sorunu

Fikri mülkiyet mevzuatında aynı konuya ilişkin birden fazla başvurunun mükerrer tescil ile sonuçlanmaması için bazı düzenlemeler öngörülmüştür. Genel olarak “çatışan başvurular” olarak nitelendirilebilecek bu soruna ilişkin düzenlemelere 551 sayılı KHK’nın yenilik konusunu düzenleyen 7. maddesinin üçüncü fıkrasında ve 554 sayılı KHK’nın hükümsüzlük hallerini düzenleyen 43. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde açıkça yer verilmiştir.

551 sayılı KHK’nın 7. maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Patent başvurusu tarihinde veya bu tarihten sonra yayınlanmış olan ve patent başvurusu tarihinden önceki tarihli Türk patent ve faydalı model belgesi başvurularının yayınlanan ilk metinleri tekniğin bilinen durumuna dahildir.”

Bu hüküm ile aynı içerikle, aynı coğrafi sınırlar içinde geçerli olan birden fazla patent verilmesinin önüne geçilmek istenmiştir28.

TPE üçüncü kişiler tarafından yapılan itirazları dikkate almaksızın belge verilmesine karar verir (551 sayılı KHK md. 60/III, 162).

28 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Öztürk, s. 158 vd.

Page 12: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

50 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

Benzer bir düzenleme tasarımlar açısından 554 sayılı KHK’nın hükümsüzlük nedenlerini düzenleyen 43. maddesinin (c) bendinde düzenlenmiştir. Buna göre, sonradan kamuya açıklanan aynı veya benzer nitelikteki diğer tasarımın başvuru tarihinin kendisinden önce olması halinde tescilli bir tasarımın hükümsüzlüğü istenebilecektir. KHK’nın 44. maddesinin açık hükmü gereği bu hükümsüzlük nedeni ancak önceki hak sahibi tarafından istenebilir. Tasarımların tescilinde incelemesiz sistem geçerli olduğundan, 551 sayılı KHK md. 7/III düzenlemesine paralel bir hüküm 554 sayılı KHK’nın tasarımlarda yeniliği tanımlayan 6. maddesinde yer almamaktadır. Ancak bu durum bir hükümsüzlük nedeni olarak sayıldığından tescil ile sonuçlanmış iki, başvuru arasındaki çatışma hükümsüzlük davası ile ortadan kaldırılabilecektir.

B. Çatışan Tesciller Sorunu

Sınai hak tescilinin sahibine sağladığı tekelci hakların ileri sürülmesinde ilk akla gelen olasılık, hakka tecavüz ettiği ileri sürülen fiilleri gerçekleştiren üçüncü kişilerin kullanımlarının kendi adlarına tescilli bir haktan kaynaklanmamasıdır. Bu durumda üçüncü kişinin izinsiz kullanımının tescilli hak sahibi tarafından açılabilecek bir tecavüz davası ile engellenebileceği şüphesizdir. Zira tescil, sahibine tescilin kapsamındaki konuya ilişkin fiillerin üçüncü kişilerce gerçekleştirilmesini engelleme yetkisini vermektedir. Tescilin sahibine tanıdığı hakların, bir başka tescilli hakkın sahibine karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği hususunda ise bu denli net bir yanıt verilmesi mümkün görünmemektedir. Bu olasılıkta, aynı konuya ilişkin çatışan tescillerin sahiplerinin haklarının ne şekilde korunacağı ve kimin hakkının diğerine göre üstün tutulacağı konularında belirsizlik söz konusudur.

Yukarıda belirtildiği gibi, sınai haklar sisteminde önceki tarihli başvurunun sonraki tarihli başvuru karşısında önceliği vardır. Bu ilkenin tescil sürecini tamamlamış haklar açısından ne şekilde uygulanacağı hususu uygulamada önem taşımaktadır. Bu kapsamda temel soru, öncelik ilkesinin tescil tarihi daha eski olan hak sahibi açısından ne şekilde uygulanacağıdır. Fikri mülkiyet mevzuatında aynı konuya ilişkin farklı tarihlerde yapılmış tescil sahipleri arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümler mevcuttur.

Page 13: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

51FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

C. Çatışan Tesciller Arasındaki İlişkilere Yönelik Temel Düzenlemeler

1. Bağımlılık İlişkisi

Tescile konu bir ürünün, daha önceki tarihli bir tescilin kapsamının kullanılmasını zorunlu kılıyorsa tescil konuları arasında bağımlılıktan söz edilir. Tescil konuları arasında bir bağımlılıktan söz edilebilmesi için tescillerin kapsamının birebir aynı olmaması, önceki tescilin konusunun sonraki tescilin bir parçası olması gerekir.

Tescil konuları arasında bağımlılık ilişkisi patentler açısından açıkça düzenlenmiş bir konudur. 551 sayılı KHK’nın 79. maddesine göre;

“Patent konusu buluşun kullanılması, önceki tarihli bir patentle korunan buluşun kullanılması ile mümkün olması halinde, bu husus patentin geçerliğine hiç bir engel teşkil etmez. Böyle bir durumda, ne önceki tarihli patent sahibi, sonraki tarihli patenti onun geçerli olduğu süre içinde sahibinin izni olmaksızın kullanabilir, ne de sonraki tarihli patent sahibi önceki tarihli patentin geçerliliği süresince, sahibinin izni olmaksızın patent konusunu kullanabilir. Ancak, sonraki tarihli patent sahibi, önceki tarihli patent sahibinin iznini almış veya o patent üzerinde zorunlu lisans elde etmişse, önceki tarihli patenti de kullanabilir.”

Görüldüğü gibi madde, kapsamları kısmen örtüşen iki farklı tescilin kural olarak diğer tescil konusunu kullanma hakkı vermeyeceğini belirtmektedir. Tescil konularının karşılıklı olarak kullanılabilmesi ancak tescil sahiplerinin buna izin vermesi ile mümkündür. Bununla birlikte sonraki tescil sahibinin önceki patent üzerinde zorunlu lisans elde etmiş olması halinde bu patenti kullanması da mümkün hale gelmektedir. Nitekim, 551 sayılı KHK’nın zorunlu lisansın verilme şartlarını düzenleyen 99. maddesinin (b) bendinde patent konularının bağımlılığı bir zorunlu lisans nedeni olarak öngörülmüştür. Bu hükümler çerçevesinde, sonra geliştirilen ve korunmaya görülen bir buluşun kullanılabilmesi önceki hak sahibinin iznine, böyle bir izin yok ise önceki patent üzerinde zorunlu lisans kurulmasına bağlıdır.

Patent hukukunda geçerli olan bağımlılık ilkesine ilişkin düzenleme tasarımlar açısından öngörülmemiştir. Bu düzenlemenin patentler açısından öngörülmüş olması, teknolojik buluşların geliştirilmesini teşvik amacı ile açıklanabilir. Bununla birlikte tasarımlar açısından da aynı ilkenin uygulanıp uygulanamayacağı da tartışılabilir.

Page 14: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

52 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

Nitekim yabancı hukuk sistemlerinde tasarımlar arasında bağımlılık ilişkisinin varolabileceği yönünde görüşler mevcuttur29. Bir tasarımın kendisinden önceki tasarımlara göre ayırt edici sayılabilmesi, bilgilenmiş kullanıcı gözünde belirgin şekilde farklı bir genel izlenim yaratmasına bağlıdır. Bu nedenle, önceki tarihli tasarım ile ortak özellikleri olan bir tasarımın farklı bir genel izlenim yaratması bu özelliklerin tasarımda konumlandırılış şekline bağlıdır. Ortak özelliklerin tasarımın genel izlenimini belirlediği hallerde sonraki tarihli tasarımın öncekine göre ayırt edici sayılması mümkün olmadığından önceki tarihli tasarıma tecavüz söz konusudur. Buna karşılık önceki tarihli tasarımın, sonraki tarihli tasarımın bir parçası olması, ancak genel izlenimde belirleyici etkiye sahip olmaması da mümkündür. Bu olasılıkta, yeni ve ayırt edici sayılan sonraki tarihli tasarım bağımsız bir koruma elde etse de, bu tasarımın kullanılması, ancak önceki tarihli tasarımın kullanımı ile mümkün olabilecektir30. Türk yargı uygulamasında tasarımlar arasında bağımlılık ilişkisinin kabul edilmediği, önceki tarihli tasarım özelliklerinin sonraki tarihli tasarımda kullanılması durumunun ayırt edicilik incelemesinde dikkate alındığı görülmektedir.

2. Hükümsüzlük Davası

Çatışan tescillerin kapsamının aynı olması veya sonraki tescilin öncekinin koruma kapsamına girmesinde akla gelebilecek ilk olasılık, önceki tescil sahibinin öncelik ilkesi çerçevesinde sonraki tescilin hukuki varlığını ortadan kaldırması, bir başka ifade ile hükümsüzlüğünü talep etmesidir. Bu şekilde önceki tarihli hak, sonraki tarihli hakka karşı üstünlük elde etmektedir.

Yukarıda belirtildiği şekilde çatışan başvuruların varlığına rağmen sonraki başvurunun tescil ile sonuçlanmış olması, hakkın bu gerekçeye dayanılarak hükümsüzlüğünün talep edebilmesi sonucunu doğurur. Tasarımlar açısından çatışan başvurulara dayalı olarak hükümsüzlük davası açılabilmesi 554 sayılı KHK’nın 43. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenmiştir. Buna göre, sonradan kamuya açıklanan aynı veya benzer nitelikteki diğer bir tasarımın başvuru tarihinin tescilli bir tasarımdan önce olması halinde tescilli tasarımın hükümsüzlüğü istenebilecektir. 44. maddenin 29 Bu yönde Ruhl, O.: Gemeinschaftsgeschmacksmusterkommentar, Carl Heymanns Verlag GmbH,

Köln/Berlin/München 2007, Art. 6, Rdnr. 80.30 Tasarımlarda bağımlılık ilişkisinin söz konusu olabileceği durumlar için bkz. Ruhl, Art. 6, Rdnr.

80-83.

Page 15: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

53FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

ikinci fıkrasının açık hükmü gereği bu halde hükümsüzlük talebi ancak önceki hak sahibi tarafından ileri sürülebilir.

3. Çatışan Tesciller Kapsamında Tecavüz Davası Açılması Sorunu

a) Türk Hukukunda Durum

Çatışan tesciller sorunu kapsamında önceki tescil sahibinin sonraki tescilin hükümsüzlüğünü talep etmeksizin patentten doğan haklarını tecavüz davası çerçevesinde ileri sürüp süremeyeceği hususu tartışmaya açıktır. Bu sorunun cevabı, önceki tarihli tescilin öncelik ilkesi çerçevesinde kendinden sonra gelenlere karşı üstünlüğünün ne şekilde yorumlanması gerektiği hususu ile ilgilidir.

Çatışan tescillerin birbirleriyle ilişkisini düzenleyen hükümler kapsamında tescilli bir hak sahibinin sonraki tarihli tescilli hak sahibine karşı bu hakkın hükümsüzlüğünü talep etmeksizin doğrundan tecavüz davası açıp açamayacağı hususu patentler ile ilgili 551 sayılı KHK’nın 78. maddesi hükmü dışında özel bir düzenlemeye konu olmamıştır. 551 sayılı KHK’nın İspanyol Patent Kanunu’nun 55. maddesinden aktarılmış olan 78. maddesi “Önceki Tarihli Patentlerin Etkisi” başlığını taşımaktadır. Madde metni şu şekildedir:

“Patent sahibi patentini kendi patentinden daha önceki rüçhan tarihine sahip olan patent sahiplerinin açmış olduğu patente tecavüz davasında bir savunma gerekçesi olarak ileri süremez.”

Görüldüğü gibi, madde tescilli iki patent sahibi arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Buna göre, önceki tarihli patentin sahibinin sonraki tarihli patent sahibine karşı açtığı tecavüz davasında sonraki tarihli patent sahibi kendi patentini, bir başka ifade ile kendi tescilli hakkını savunma olarak ileri süremeyecektir. Böylelikle, sonraki tarihli patentin hükümsüzlüğü istenmeksizin önceki tarihli patente tecavüze dayalı hakların ileri sürülebilmesi mümkündür.

Patentler hakkında öngörülen bu hükmün paralelinin diğer sınai haklar açısından öngörüldüğü hukuk sistemlerine rastlamak mümkündür. Örneğin Endüstriyel Tasarımların Korunmasına İlişkin İspanyol Tasarım Kanunu’nun (Law 20/2003 of

Page 16: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

54 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

7 July on the Protection of Industrial Designs)31 “Hakkın Kullanımının Sınırları” başlıklı 51. maddesinin ikinci fıkrasında tescilli bir tasarımın daha önceki tarihli bir hakka dayanılarak açılmış tecavüz davalarında savunma aracı olamayacağı hususu açıkça düzenlenmiştir32.

Türk hukukunda ise 551 sayılı KHK md. 78 hükmünün paraleli bir düzenleme diğer sınai haklar açısından öngörülmemiştir. Yargıtay uygulamasında tescilli bir hakkın kullanımının hukuka uygun olduğu ilkesinden hareket edildiği, hatta bu ilkenin herhangi bir istisna tanınmaksızın mutlak şekilde uygulandığı ve buna bağlı olarak tescil hukuken ortadan kalkmadığı sürece tecavüzün varlığının kabul edilmediği görülmektedir33. Böylelikle, 551 sayılı KHK’nın 78. maddesinin düzenlemesi,

31 Kanun metni için bkz. http://www.wipo.int/wipolex/en/profile.jsp?code=ES, erişim tarihi: 20.03.2012.

32 “The right of the registered design may not be invoked to exempt the holder of responding to the actions against him for violation of other rights of intellectual property having an earlier priority date.”

33 Farklı sınai haklar açısından bu yönde örn. Y. 11. HD., 5.2.2002 tarih, E. 5.2.2002, K. 2002/896 sayılı kararı (…“Markaların tescilli oldukları süre içindeki kullanımları, ge-rek dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK, gerekse daha önceki mevzuat ile sağlanan koruma kapsamında olup, tescilli bir markanın haksız kullanımından söz edi-lemez. Markaların hükümsüzlüğü yolunda kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlarının haksız rekabet oluşturduğu ileri sürülebilecektir. Mahkemece, açıklanan hususlar nazara alınarak davacının haksız rekabetin önlenmesine yönelik istemlerinin REDDİNE karar verilme-si gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir”…); Y. 11. HD., 12.11.2002 tarih, E. 2002/6904, K. 2002/10352 sayılı kararı (…“Tarafların her iki markası da tescilli olduğuna göre, davalının markasının iptal ettirilmediği sürece yukarıda sayılan yasal korumadan yararlanması doğaldır. Meğer ki tescil ettirilen markanın tescilli hali dışında kullanılıyor olmasının kanıtlanması durumunda haksız rekabetin varlığından söz etmek mümkün olur. Dava dilekçesinde bu şekilde bir iddia da olmadığına ve davalının markasını tescil ettirdiği biçim dışında kullandığının kanıtlanamamış olması karşısında davanın reddi ge-rekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir”…); Y. 11. HD., 01.11.2004 tarih, E. 2004/1528, K. 2004/10568 sayılı kararı (“Dava dosyası içerisin-deki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre ve markaların tescilli oldukları süre içindeki kullanımlarının 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan koruma kapsamında olup tescilli bir markanın haksız kullanımından söz edilemeyeceğine, markaların hükümsüzlüğü yolunda alınacak kararlar ile sicilden ter-kinleri sağlandıktan sonra korumaların kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlarının haksız rekabet oluşturduğunun ileri sürülebilecek olmasına, davacılar vekili tarafından sunulan dava dilekçesi ile davalı markasının sicilden terkini ve hükümsüzlüğünün tespiti

Page 17: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

55FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

ticaret unvanları da dahil olmak üzere diğer sınai haklara aktarılmamaktadır. Tescilin hakkın kullanımı için bir hukuka uygunluk nedeni sayılması, aynı türdeki sınai haklar açısından olduğu kadar, farklı türdeki fikri mülkiyet hakları arasındaki ortaya çıkan çatışmalarda da geçerli olmaktadır. Bu kapsamda örneğin, bir başkasının Fikri ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunan bir eserinin bir başka kişinin tasarımı içinde kullanılması ve tasarımın tescil ettirilmesi halinde, önceki tarihli eser ile sonraki tarihli tasarım çatışma içindedir. Aynı durum, tescilli tasarımın daha önceki

hakkında herhangi bir talepte bulunulmamış olmasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.) ; Y. 11. HD., 05.04.2007 tarih, E. 2005/14054, K. 2007/5387 sayılı kararı (…“Somut uyuşmazlıkta, davacının kendi adına tescilli bir tasarım belgesi mevcut olup, bu tasarımı aleyhine açılmış bir dava ve kesinleşmiş bir hükümsüzlük kararı da bulunmadığına göre, geçerli bir tasarım belgesine sahip olunduğu sürece davacı 554 sayılı KHK‘nun kendisine sağladığı inhisari hak ve yetkilere sahip olduğundan, tasarımının davalıya ait tasarıma tecavüz ettiğinden söz edilemez”…); Y. 11. HD., 19.07.2011 tarih, E. 2009/10501, K. 2011/9222 sayılı kararı (…“Kabule göre de, davalı ticaret unvanını tescilli olarak kullanmakta olup, tescilli bir unvanın ticaret sicilinden terkin edilmesi anına kadar kullanılması unvana tecavüz oluşturmayacağı gibi bu dönemde haksız reka-betten dahi sözedilemez. Davalı tescilli unvanını esasen davacı şirketin dava dışı hakim ortağının rızası ile kullanması karşısında davalı şirketin kusurundan dolayısıyla haksız rekabetinden bahsedilmesi olanaklı değildir”…), Kazancı İçtihat ve Bilgi Bankası, erişim tarihi: 20.03.2012; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.05.2010 tarih, E. 2008/13865, K. 2010/5486 sayılı kararı (…“ Davalı yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince, dava, davalının kötüniyetli olarak tescil ettirdiği tasarım tescil belgesine dayanarak davacının maddi ve manevi zararının doğmasına neden olduğundan bahisle maddi ve manevi tazmi-nat istemine ilişkindir. Dairemiz’in yerleşik uygulamasına göre, tasarım tescil belgesinden kaynaklanan hakların kullanılması, bu belge ile sağlanan koruma kapsamında olup, tes-cilli bir tasarımın haksız kullanımından söz edilemez. Ancak, tasarım tescil belgelerinin hükümsüzlüğü yolundaki kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlarının haksız olduğu ileri sürülebilecektir. Tes-cilli endüstriyel tasarım sahibi, bu tescil hükümsüz kılınmadıkça tasarımını kullanabilir. Somut uyuşmazlıkta da davalı, usulüne uygun şekilde tescil ettirmiş bulunduğu tasarım tescil belgesine dayanarak, yasal şikayet hakkını kullanmıştır. Tasarım tescil belgesi hü-kümsüz kılınana kadar şikayet hakkının kötüye kullanılmasından söz edilemez. Mahke-mece, anılan hususlar nazara alınmadan, davacının harcı alem olan pis su kelepçesini kendisine ait olmadığını ve bir tasarım olarak korunmasının mümkün olmadığını, bilerek adına tescil ettirdiği, bu tasarım belgesine dayanarak basiretli bir tacirden beklenemey-ecek ve haksız rekabet oluşturacak ve tasarım hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olacak şekilde eylemlere giriştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.“ Yargıtay’ın bozma ilamına karşı Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 25.09.2008 gün ve E. 2006/259, K. 2008/195 sayılı kararında direnmiştir. Karar, halen Yargıtay incelemesindedir.

Page 18: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

56 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

tarihli bir marka hakkını içermesi halinde de söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda da, Yargıtay, bir başkasına ait fikri mülkiyet hakkını içerse, dolayısıyla o hakka tecavüz etse de, sonraki tarihli tasarım tescili devam ettiği sürece tasarım sahibinin tasarımdan doğan haklarını kullanabileceği görüşündedir34. Yargıtay’ın tescilli hakkın kullanımın hukuka uygun olduğu yönündeki uygulaması mutlak nitelikte olup, tescilin kötüniyetli olduğu durumlarda dahi, tescilin devam ettiği süre için tecavüzün ve haksız rekabetin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir35.

34 Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 31.10.2011 tarih, E. 2010/3229, K. 2011/14640 sayılı kararında (yayınlanmamıştır) davacının FSEK kapsamında korunan eserinin davalı tasarımında kullanılması durumu, tescilli tasarım hakkının kullanımı kapsamında hukuka uygun kabul edil-miştir. Uyuşmazlığı inceleyen Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kararında “… Davacının Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 0380 yayıncı kod numarasını aldığı, ancak ihlale konu “Meyveler” adlı fotoğraf CD’sinin kayıt ve tescilini yaptırmadığı, bu nedenle anılan Bakanlığa örnek CD ibraz edilmediği, esasen yayıncı olarak kod alınması ile, bir eser yönünden kayıt ve tescil işleminin yaptırılmasının farklı hususlar olduğu, ancak sunulan orijinal CD üzerinde davacı şirketin adının bulunması karşısında, CD’de yer alan fotoğrafların davacıya ait bulunduğunun kabulü gerektiği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan gelen 06.09.2007 havale tarihli yazı ve ekleri de dikkate alındığında, delil olarak sunulan “KARYA” markalı Çilekli Pudra Şekeri üzerindeki etiketin davalıya ait üretim izin bilgilerini içerdiği, bu itibarla, davacıya ait resimlerin, davalının üretip piyasaya sunduğu ürünlerin ambalajlarında izinsiz olarak kullanıldığı hususunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlandığı, davalı adına kötüniyetli ve davacıdan izinsiz olarak tescil edilen tasarımın ulaşılan sonucu değiştirmeyeceği, davalının üretimini yaptığı ürünlerde kullanı-lan etiketler itibariyle hukuki sorumluluğunun bulunduğunun kabulü gerektiği, böylece davacıya ait ticari amaçla taşıyıcı araçlara kaydedilmiş resimleri, izinsiz olarak çoğaltıp, ürün etiketlerin-de kullanmak suretiyle yaymaktan ibaret kanıtlanan eyleminin, FSEK 84. maddesi yollamasıyla, TTK’nın 56. vd. maddeleri çerçevesinde haksız rekabet teşkil ettiği sonuç ve kanaatine ulaşıldığı” ifade edilmiştir. Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur. (… “Dava, tazminat hakları saklı ttulmak kaydıyla haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i istemine ilişkindir. Endüstriyel tasarım belgesine göre, davalının davaya konu çilek fotoğrafını 29.12.1999 tarihinde TPE nez-dinde gıda ambalajı deseni olarak tescil ettirdiği, bu tasarıma dayalı olarak Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın 11.06.2001 tarihli izni ile üretim yaptığı ve bu deseni ambalaj üzerinde tescile uygun şekilde kullandığı sabittir. Davacı vekili, davalı tarafından kullanılan fotoğrafın 19.11.1997 tarihli “Meyveler” isimli CD’de yer alan müvekkiline ait fotoğraf olduğunu ileri sürerek bu davayı açtı-ğına ve tasarımın hükümsüzlüğü isteminde bulunmadığına göre, davalının kullanımının endüstriyel tasarım tesciline dayalı ve bu tescile uygun bir kullanım olduğu dikkate alındığında, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”)

35 Marka hukukunda kötüniyetli tescilin bir hükümsüzlük nedeni olarak kabul edildiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı buna örnek olarak gösterilebilir (Y. HGK, 16,7,2008 tarih, E. 2008/11-501, K. 2008/507 sayılı kararı, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, erişim tarihi 10.3.2012) Kararda markanın kötüniyetli tescili bir hükümsüzlük nedeni olarak ka-bul edilmiş, ancak tescilin geçerli olduğu süre tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olamayacağı gerekçesiyle tazminat talepleri reddedilmiştir. Kararın eleştirisi için bkz. Memiş, T.: Türk Hukukunda Kötüniyetli Marka Tesciline Bağlanan Sonuçlar –İlk Derece Mahkemesi ve Hukuk Genel Kurul Kararı Üzerine Bir Değerlendirme, Fikrî Mülkiyet Hukuku Yıllığı 2009, XVII Levha, İstanbul 2009, s. 407 vd.

Page 19: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

57FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

Bu çerçevede, tescilin kötüniyetli olması nedeniyle belgenin hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde de kötüniyetli tescil sahibine karşı, tecavüz, haksız rekabet ve tazminat talepleri ileri sürülememektedir.

Esasen sınai haklar mevzuatında tescilin varlığına rağmen haksız kullanımın söz konusu olabileceğini ve bu kullanım nedeniyle tazminat yükümlülüğünün doğabileceğini desteleyen hükümler bulunmaktadır. Bu kapsamda değerlendirilebilecek hükümler üç gruba ayrılabilir.

Hükümlerden birincisi faydalı modellerde hükümsüzlük halini düzenleyen 551 sayılı KHK’nın 165. maddesinin son fıkrasıdır. Düzenleme şu şekildedir: “Üçüncü kişilerin gerekçeli itirazlarının başvuru sahibi tarafından dikkate alınmaksızın faydalı model belgesinin verilmesi ve yapılan itirazla illiyeti nedeniyle, mahkeme tarafından bu maddeye göre faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, itirazda bulunmuş olan zarar gören üçüncü kişilerin, hükümsüzlüğüne karar verilen faydalı model belgesi sahibinden tazminat talep etme hakkı doğar.” Görüldüğü gibi maddede, tescilin geçmişe etkili olarak ortadan kalkması ile birlikte, tescil adına gerçekleşmiş olan kişiden tazminat talep edilebilmektedir.

Tescilin varlığına rağmen haksız bir kullanımın olabileceğini destekleyen ikinci hüküm, 554 sayılı KHK’nın “Tasarım Hakkına Tecavüz Sayılan Fiiller”i düzenleyen 48. maddesinin (e) bendidir. Bu bentte gasp hali tecavüz sayılan fiiller arasında sayılmıştır. Fiil, aynı zamanda KHK’nın 43 (b) hükmü gereği hükümsüzlük nedenidir. Gasp hali, KHK’nın 14. maddesinde “tasarım hakkının 13. maddenin birinci fıkrası hükmüne göre gerçek tasarım hakkı sahibi dışında biri adına tescil edilmiş olması” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu durumda tasarımı kendi adına tescil ettiren kişi gasp fiilini işlemiş olmakta, kendi adına bir tescil varolduğu halde 48. maddenin (e) bendinin açık hükmü gereği tescile rağmen tecavüz fiilini işlemektedir.

Konuya ilişkin üçüncü düzenleme ise patent, tasarım ve markalar açısından hükümsüzlüğün geçmişe dönük etkisinin kötüniyetli tescile dayalı tazminat taleplerini de kapsadığına ilişkin hükümlerdir. 551 sayılı KHK’nın patentlerde hükümsüzlüğün etkisini düzenleyen 131. maddesinin ikinci fıkrasında “Patent sahibinin kötüniyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın giderilmesine ilişkin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geçmişe dönük etkisinin aşağıdaki

Page 20: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

58 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

durumları etkilemeyeceği” belirtildikten sonra geçmişe dönük etkinin söz konusu olmayacağı durumlar36 hükme bağlanmıştır. Aynı hüküm, markalar açısından 556 sayılı KHK’nın 44. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülmüştür. Konu, tasarımlar açısından ise çok ufak değişikliklerle 554 sayılı KHK’nın 45. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Maddede “Tasarım sahibinin ihmali veya kötüniyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın giderilmesine ilişkin tazminat ve sebepsiz zenginleşme talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geriye dönük etkisinin aşağıdaki durumları etkilemeyeceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükümlerden çıkan sonuç, sonradan hükümsüzlüğüne karar verilen tescilin sahibinin kötüniyetli davranması nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini talebinde bulunulabileceği ve bu taleplerin hükümsüzlüğün geçmişe dönük etkisi kapsamında yer alacağıdır. Zira düzenlemelerde esas kural, hükümsüzlüğün geçmişe etkili olmasıdır. Geçmişe etkinin uygulanmayacağı durumlar özel olarak belirlenmiş ve tescil sahibinin kötüniyetinden kaynaklanan tazminat talepleri saklı tutulmuştur. Dolayısıyla, bu taleplerin, tescilin varolduğu süreyi kapsayacak şekilde, geçmişe etkili olarak talep edilmesi mümkündür. Esasen, hükümsüzlük geçmişe etkili olduğundan, hükümsüzlük kararının verilmesi ile birlikte, tescil geçmişe etkili olarak ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle, geçmişe dönük tazminat taleplerinin tam olarak tescilin varolduğu döneme ilişkin olduğu da söylenemez. Buna rağmen Yargıtay, tescilin kötüniyetli olduğunun sabit olduğu durumlarda da, kişinin kendi adına tescilli hakkı kullandığından hareketle tecavüz ve haksız rekabetin söz konusu olamayacağı ve dolayısıyla herhangi bir tazminat yükümlülüğü doğmayacağı görüşündedir37.

b) Yabancı Hukuk Sistemlerinden Örnek Yaklaşımlar

Türk hukukunda geçerli olan tescilli hakkın kullanımının hukuka uygun olduğu uygulaması, sınai haklar sisteminde tescilin sağladığı önceliğin sonraki tarihli tescilin hukuki varlığı ortadan kaldırılmadığı sürece ileri sürülemeyeceği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla öncelik ilkesi, sınırlı bir kapsamda yorumlanmaktadır. 36 Bu durumlar: Patentin hükümsüz sayılmasından önce, bir patente tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş

ve uygulanmış kararlar;

Patentin hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce yapılmış ve uygulanmış sözleşmelerdir. Ancak hal ve şartlara göre, haklı sebepler ve hakkaniyet düşüncesi ile sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin kısmen veya tamamen iadesi mümkündür.

37 Bkz. yukarıda dpn. 35.

Page 21: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

59FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

Buna karşılık yabancı hukuk sistemlerinde öncelik ilkesinin uygulanmasına ilişkin daha geniş yorumlara rastlanmaktadır. Alman hukukunda patentler açısından konu, farklı tescil tarihli patentlerin sahiplerine tanınan pozitif kullanma hakkı ve öncelik ilkesi çerçevesinde irdelenmektedir. Bu kapsamda, aynı teknik öğreti için birden fazla patent, faydalı model veya patent ve faydalı model verilmiş olması halinde önceki tarihli tescilin sahibinin sonraki tarihli tescil sahibinin buluşunu kullanmasını engelleyebileceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla sonraki tarihli tescil, sahibine, önceki tarihli tescil sahibine karşı bir pozitif kullanma hakkı sağlamamaktadır38. Bu tespitte iki tescil arasında pozitif kullanma hakkının neden önceki tarihli olana tanındığı hususu ise önceki tarihli tescilin doğrudan etki gösteren öncelik hakkı ile açıklanmaktadır. Böylelikle tescillerden önceki tarihli olana üstünlük tanınması ve sonraki tescilin hukuki varlığı ortadan kalkmadan yasaklama hakkının ileri sürülebilmesi, bir anlamda her iki tescilin karşılıklı olarak yasaklama haklarını kullanmak suretiyle hakların kullanımının tamamen engellenmesi olasılığına göre tercih edilebilir bir çözüm olarak görülmektedir39.

Benzer yorumlar tasarımlar açısından da yapılmaktadır. Genel ilke olarak çatışan tesciller arasındaki uyuşmazlıkların önceki tarihli tescile öncelik tanınması suretiyle çözümlenmesi gerektiği kabul edilmektedir40. Tasarımının sağladığı kullanma hakkı çerçevesinde de tescilin sağladığı kullanma hakkının yalnızca sonraki veya aynı tarihli tescillere karşı ileri sürülebileceği, sonraki tarihli tescil sahibinin öncekine karşı korunmaya gereksinimi olmadığı vurgulanmaktadır. Bu noktada sonraki tarihli tescil sahibine tanınacak olası bir korumanın, önceki tarihli tescilli hakka tecavüz etmek isteyen kişinin öncelikle kendi adına bir tescil gerçekleştirerek tescil konusunun kullanımını hukuka uygun hale getirme tehlikesini de beraberinde getireceğinin altı çizilmektedir41. Böylelikle, önceki tescil sahibinin sonraki tescilin hükümsüzlüğünü istemeksizin kendine tanınan kullanma ve yasaklama hakkı kapsamında sonraki tescil sahibinin kullanımını engelleyebileceği kabul edilmektedir42.

Öte yandan, konunun yabancı hukuk sistemlerinde de tamamen tartışmasız

38 Kraβer, § 33, s. 746.39 Kraβer, § 33, s. 746.40 Eichmann/von Falckenstein, § 38, Rdnr. 4; Ruhl, Art. 19, Rdnr. 25.41 Ruhl, Art. 19, Rdnr. 25.42 Eichmann/von Falckenstein, § 38, Rdnr. 4; Ruhl, Art. 19, Rdnr. 25.

Page 22: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

60 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

olduğu söylenemez. Özellikle İspanya’da son dönemlerde öğretide ve yargı kararlarında konuya ilişkin tartışmalar yapıldığı belirtilmektedir43. İspanyol Yüksek Mahkemesi’nin (Tribunal Supremo) marka hukukuna ilişkin içtihatlarında sonraki tarihli tescilli bir markanın varlığı önceki tarihli tescilli marka sahibi tarafından açılan tecavüz davası kapsamında sonraki tarihli tescil sahibine koruma sağladığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla, -Türk yargı uygulamasına paralel şekilde- tescilli markasını kullanan kişinin hukuka uygun davrandığı kabul edilmektedir. Bu nedenle önceki tarihli tescil sahibi, sonraki tarihli tescilin hükümsüzlüğünü talep etmeden tecavüz davası açamamaktadır44. Bu içtihadın diğer sınai haklar alanında ne uygulanıp uygulanamayacağı hususunda ise tam bir görüş birliği bulunmadığı belirtilmektedir45. Esasen, yukarıda belirtildiği üzere46, Endüstriyel Tasarımların Korunmasına İlişkin İspanyol Kanunu’nda tasarım tescilinin açılmış bir tecavüz davasında savunma olarak ileri sürülemeyeceği hususu düzenlenmiştir (md. 51/II). Bununla birlikte konu, Topluluk Tasarımları açısından yakın tarihli bir uyuşmazlıkta gündeme gelmiştir. İspanyol mahkemesi, hükümsüzlüğü talep edilmemiş tescilli bir Topluluk tasarımına karşı tecavüz davası açılıp açılamayacağı hususunu ön karar talebi ile Avrupa Birliği Adalet Divanı önüne getirmiştir. Konuya ilişkin karar47, Divan’ın Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün yorumlanmasına ilişkin olarak verdiği ilk kararlardandır48. Hukuk Sözcüsü’nün ve ABAD’ın konuya ilişkin değerlendirmesi hem üye devletler, hem de konunun güncelliği nedeniyle Türk hukuku açısından önem taşımaktadır.

c) Konuya İlişkin 16 Şubat 2012 Tarihli ABAD Kararı

aa) Uyuşmazlığın Konusu

ABAD önüne ön sorun olarak getirilen uyuşmazlık iki İspanyol firması arasında geçmektedir. Davacı Celaya Emparanza y Galdós Internacional SA (“CEGASA”) 26 43 Schlussantrag des Generalanwalts Paolo Mengozzi vom 8. November 2011, Rechtssache C-488/10,

curia.eu.int. 05.02.2012.44 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 19.45 Marka ve tasarımların tescil süreçlerinin farklılığından hareketle markalarla ilgili içtihadın tasa-

rımlara aktarılamayacağı yönünde Schlussantrag des Generalanwalts, para.20-23.46 Bkz. yukarıda s. 12.47 EuGH, Urteil vom 16.02.2012, C-488/10, http://curia.europa.eu/juris/liste.

jsf?language=en&jur=C,T,F&num=C-488/10&td=ALL, erişim tarihi:5.3.2012.48 Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün uygulanmasına ilişkin ilk karar (T-9/07) 18.03.2010 tarihinde ve-

rilmiştir.

Page 23: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

61FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

Ekim 2005 tarihinde inşaat alanlarında ve caddelerde işaretleme amaçlı kullanılan tasarımını Topluluk tasarımı olarak tescil ettirmiştir. Davalı Proyectos integrales de Balizamientos SA (“PROYECTOS”) 2007 yılı sonunda Davacının iddiasına göre tescilli tasarımına tecavüz eden bir ürünü ticaret alanına çıkarmıştır. Bunun üzerine Davacı, Davalının ürününün pazarlanmasının durdurulmasını talep etmiştir. Davalı ise bu talebi reddederek 11 Nisan 2008 tarihinde kendi ürününü Topluluk tasarımı olarak tescil ettirmiştir. Bunun ardından, CEGASA PROYECTOS’a karşı tecavüz davası açmış, bu dava kapsamında PROYECTOS da CEGASA’ya karşı dava açarak tasarım tescilinin hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Bu dava, Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün 86. maddesinin ikinci fıkrasın gereği OHIM’e (Office For Harmonization in the Internal Market) gönderilmiştir. Davalının kendisine karşı açılan davada temel dayanağı, kendi adına tescilli tasarımını kullanmakta olması nedeniyle Davacının davasının haksız olduğu ve esasa girilmeden reddedilmesi gerektiği şeklinde olmuştur49. Davalının bu iddiası çerçevesinde mahkeme konuyu ön karar talebi ile ABAD önüne getirmiştir. Bu kapsamda mahkemenin ABAD’a sorduğu sorular şunlardır:

Tescilli bir tasarımın sağladığı tekelci hakka tecavüz nedeniyle ortaya çıkmış 1. bir hukuki uyuşmazlıkta Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün 19. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde üçüncü kişiyi engelleme hakkı, bilgilenmiş kullanıcı nezdinde farklı bir genel izlenim yaratmayan bir başka tasarımı kullanan bütün üçüncü kişileri mi kapsar, yoksa kendi adına tescilli sonraki tarihli bir tasarımı kullanan üçüncü kişiler, bu tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmediği sürece bu kapsam dışında mı yer alır?

Birinci soruya verilen yanıtta, üçüncü kişinin niyeti herhangi bir önem 2. taşıması söz konusu değil midir, yoksa yanıt üçüncü kişinin davranışına göre özellikle de üçüncü kişinin, önceki tarihli tasarım sahibinin tasarım hakkına tecavüz nedeniyle sonraki tarihli tasarıma konu ürünün kullanılmasını engelleme girişiminde bulunmasının ardından tescil ettirmesi hali durumunda değişebilir mi?50

49 Schlussantrag des Generalanwalts, para.14.50 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 15.

Page 24: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

62 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

bb) Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün İlgili Düzenlemeleri

Topluluk Tasarımı Tüzüğü uyuşmazlık konusu soruna ilişkin özel bir düzenleme içermemektedir. Bununla birlikte, sorunun değerlendirilmesinde Tüzüğün Topluluk tasarımlarının tesciline, tescilli tasarım sahibine tanınan haklara ve tescilli tasarımın hükümsüzlüğü ve tasarıma tecavüze ilişkin düzenlemeleri dikkate alınarak sistemin genel özellikleriyle birlikte yorumlanarak sonuca varılmıştır.

Tüzüğün Önsözü’nün 18. ve 24. paragraflarında Topluluk tasarımının tescilinde mümkün olduğunca basit ve hızlı bir sistemin tercih edildiği açıkça ifade edilmektedir. Bu kapsamda, şekli şartları taşıyan tasarımların tescil edildiği ve başvuru tarihlerinin belirlendiği bir sicilin olması gerektiği, ancak başvuru sahibinin tescil formaliteleriyle uğraşmasının engellenmesi için koruma şartlarının varlığı hakkında esasa ilişkin bir incelemenin olmaması gerektiği belirtilmektedir. Böylelikle, başvuru sahibi açısından en az maliyetli ve en az karmaşık olan bir sistem kurulmaya çalışılmıştır.

Tüzüğün 19. maddesinin birinci fıkrası tescilli Topluluk tasarımı sahibinin tescilli tasarımı tekelci olarak kullanma ve üçüncü kişilerce izinsiz olarak kullanılmasını engelleme hakkını düzenlemektedir. Hukuk Sözcüsü görüşünde ve ABAD kararında bu maddede geçen “üçüncü kişi” ifadesinin ne şekilde yorumlanması gerektiği tartışılmıştır.

Tescilli Topluluk tasarımının hükümsüzlüğünün talep edilmesi ve tecavüz davasına konu olmasına ilişkin yetki dağılımını düzenleyen 52. ve 81. maddeleri Tüzüğün konuyla ilgili diğer hükümlerdir. Buna göre tescilli Topluluk tasarımının hükümsüzlüğü OHIM nezdinde ileri sürülebilir. Tescilli Topluluk tasarımı davaları konusunda ise Topluluk tasarımı mahkemeleri yetkilidir. Bu mahkemeler nezdinde açılmış tecavüz davaları kapsamında karşı dava olarak açılan hükümsüzlük davaları da yine bu mahkemelerce karara bağlanmaktadır. Dolayısıyla Topluluk tasarımı mahkemeleri yalnızca tecavüz davaları bünyesinde açılan karşı dava şeklinde açılan hükümsüzlük davalarında yetkilidir.

cc) Hukuk Sözcüsü Görüşü

Hukuk Sözcüsü, konuya ilişkin değerlendirmesinde öncelikle sorunun farklı tarihli iki tescilin sağladığı hakların ileri sürülmesinde hangisinin diğerine üstünlük sağlayacağı

Page 25: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

63FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

ile ilgili olduğunu ve hukuk güvenliği ilkesinin iki farklı cephesinin karşı karşıya geldiğini tespit etmiştir. Hangi tescile üstünlük verilirse verilsin tescil sahiplerinden biri tam koruma elde edememektedir. İlk olasılıkta, sonraki tarihli tasarıma karşı açılacak tecavüz davasının şartı olarak bu tasarımın hükümsüzlüğünün istenmesi gerekli görüldüğünde, ilk tasarım sahibi, tescil tarihi dana eski olmasına rağmen tam koruma elde edememektedir. İkinci olasılıkta ise sonraki tarihli tescil sahibi açısından tescilin varlığı herhangi bir anlam ifade etmemektedir. Bu nedenle, konuya ilişkin bir sonuca varmanın eşit düzeydeki haklar arasında bir tercih yapılmasına anlamına geldiği vurgulanmıştır51.

Bu genel tespitin ardından Hukuk Sözcüsü, tescilli bir tasarıma karşı tecavüz davası açılabilmesi için öncelikle tescilin hükümsüzlüğünün talep edilmesi zorunluluğunun sistemi ciddi şekilde tehlikeye sokacağını belirtmiştir. Bu görüşe gerekçe gösterilen hususların şu şekilde sıralanması mümkündür:

İlk olarak, Topluluk tasarımı tescilinin incelemesiz gerçekleşmesi nedeniyle, tescilli tasarımın öncelikle hükümsüzlüğünün talep edilmesi gereğinin sırf başkasının tasarımına tecavüz etmek amacıyla tasarım tescillerinin önünü açacağı ve kötüniyetli girişimlere altyapı hazırlayacağı vurgulanmıştır52.

İkinci olarak, Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün 19. maddesinde tasarım sahibinin her üçüncü kişiye karşı dava açabileceğinin düzenlendiği, kendi adına tescili bulunan kişiler açısından bir istisna öngörülmediğine işaret edilmiştir53.

Üçüncü olarak, hükümsüzlük talepleri ile tecavüz davalarına ilişkin yetki paylaşımının, tescilli tasarımın öncelikle hükümsüzlüğünün talep edilmesi gerekmediği görüşünü desteklediği belirtilmiştir. Öncelikle hükümsüzlük talebinin sonuca bağlanmasının istenmesi halinde bu şekilde bir yetki dağılımının öngörülmemesi gerektiği ifade edilmiştir54. Önceki tescil sahibine bu tür bir yükümlülük getirilmesinin söz konusu olamayacağı, ayrıca kendisine karşı tecavüz davası açılan tescil sahibinin hakkının karşı dava yoluyla davacının tasarımın hükümsüzlüğünü isteme hakkının olması nedeniyle korunduğu vurgulanmıştır.

51 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 30.52 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 32-33.53 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 35.54 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 36.

Page 26: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

64 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

Dördüncü olarak, tescilli tasarımın öncelikle hükümsüzlüğünün istenmesi gerekmemesinin hukuk güvenliği ilkesiyle de çelişmediği ifade edilmiştir. Zira, alternatif çözümün seçilmesi halinde de benzer bir durum diğer tescil sahibi açısından ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, tescil sahibinin tescilden doğan haklarını herhangi bir müdahaleye maruz kalmaksızın kullanma hakkına sahip olduğu da söylenemez. Tescilli tasarımın hükümsüzlük talepleriyle karşılaşabilmesi olasılığı bunun en açık örneğidir55.

Bu gerekçelerle Hukuk Sözcüsü, tescilli tasarımın hükümsüzlüğü istenmeksizin tecavüz davası açılabileceği yönündeki görüşünü sunmuştur. Bu görüş kapsamında çözüme kavuşturulmayan nokta ise kendisine karşı tecavüz davası açılan tasarım tescilinin şeklen varlığının ne şekilde açıklanacağıdır. Zira önceki tarihli tasarıma tecavüz edildiğine karar verilse de bu kararı veren mahkemenin tescilin hükümsüzlüğünü isteme yetkisi bulunmamaktadır. Hukuk Sözcüsü görüşünde bu noktanın açıkta kaldığını vurgulamakla birlikte, kendi tasarımını kullanma hakkı yasaklanmış bir kişinin başkalarına karşı tecavüz davası açma konusunda da bir menfaati kalmayacağı belirtilmektedir. Bu nedenle, durumun ancak görünürde bir sorun olduğu ifade edilmektedir56.

dd) ABAD Kararı

ABAD, Topluluk Tasarımı Tüzüğü’nün tasarımın üçüncü kişilerce kullanımının engellenmesi hakkını düzenleyen 19. maddesi kapsamında “üçüncü kişiler” ifadesinin kendi adına tasarım tescili bulunan kişiler de dahil olmak üzere herhangi bir üçüncü kişiyi ifade ettiği tespitinde bulunmuştur. Bu tespit, her şeyden önce Tüzüğün 19. maddesinde “üçüncü kişiler” ifadesinin kapsamına tescilli tasarım sahiplerinin girmeyeceğine ilişkin bir düzenleme olmaması ve Tüzüğün 10. maddesinde Topluluk tasarımı korumasının bilgilenmiş kullanıcı nezdinde farklı bir genel izlenim yaratmayan her tasarımı kapsadığı şeklindeki düzenleme ile gerekçelendirilmiştir57. Bununla birlikte, Tüzüğün anılan hükümleri dışında, konuya ilişkin doğrudan bir düzenlemesi bulunmadığından, sorunun sınai haklar ve Topluluk tasarımı sisteminin temel ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmiştir.

55 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 38.56 Schlussantrag des Generalanwalts, para. 39-43.57 EuGH, Urteil vom 16.02.2012, C-488/10, para.34-36.

Page 27: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

65FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

aaa) Öncelik İlkesi

Divan’ın sınai haklar sistemine ilişkin dikkate aldığı temel ilke, öncelik ilkesidir. Kararda, Tüzüğün hükümlerinin sınai haklar sistemine hâkim olan öncelik ilkesi çerçevesinde, tescil tarihi eski olan tasarımın sonraki tarihli tescile karşı üstünlüğünün olduğu hususu dikkate alınarak yorumlanması gerektiği hususu vurgulanmıştır. Öncelik ilkesi çerçevesinde, farklı tarihli iki tescilin çatışması durumunda, sonraki tarihli tescilin ancak önceki tarihli tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde üstünlük elde edebileceğinin altı çizilmiştir58.

bbb) İncelemesiz Tescil Sistemi

Divan’ın kararında dikkate aldığı ikinci nokta, Topluluk tasarımlarının tescili sisteminin özellikleridir. Tüzüğün 45-48. maddelerinde ayrıntıları açıklanan Topluluk tasarımı sisteminde tescil başvuruları OHIM tarafından yalnızca şekli açıdan incelenmekte, tescil sürecinde esasa ilişkin bir inceleme yapılmamaktadır. OHIM’in tescil sürecinde incelediği konular, başvuru konusunun tasarım tanımına uyup uymadığı, kamu düzenine veya ahlaka aykırı olup olmadığıdır. Sistemin işleyişinde önceki tarihli hak sahiplerine sonraki başvuruya itiraz etme hakkı da tanınmamaktadır. Bu özellikler dikkate alındığında, Topluluk tasarımı tescili sistemi, başvuruların hızlı şekilde sonuçlandırılması amacıyla esasa ilişkin inceleme yapılmayan bir sistemdir.

ccc) Hükümsüzlük ve Tecavüz Davalarında Yetki Dağılımı

Divan, öncelik ilkesi ve incelemesiz tescil sistemi gerekçelendirdiği sonuçların Topluluk tasarımı sisteminde hükümsüzlük ve tecavüz taleplerine ilişkin yetki dağılımı karşısında da geçerliliğini koruyacağını belirtmiştir. Topluluk tasarımı sisteminde hükümsüzlük ve tecavüz davaları arasında bir ayrım yapılmakta, tecavüz davaları Topluluk tasarımı mahkemeleri yetkili iken (Topluluk Tasarımı Tüzüğü md. 81) hükümsüzlük talepleri OHIM nezdinde ileri sürülebilmektedir. Ancak OHIM’in hükümsüzlük taleplerine ilişkin yetkisi Topluluk tasarımı mahkemelerinde açılan tecavüz davalarında karşı dava yoluyla ileri sürülen hükümsüzlük taleplerinin bu mahkemelerce karara bağlanması kuralı ile esnetilmiştir. Bu düzenlemeler ışığında

58 EuGH, Urteil vom 16.02.2012, C-488/10, para. 39, 40.

Page 28: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

66 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

Divan, tescilli tasarımın hükümsüzlüğü istenmeden tecavüz davasına konu olmasının kabulünün OHIM ve Topluluk mahkemeleri arasındaki yetki dağılımını ve özellikle OHIM’in hükümsüzlük talepleri konusundaki yetkisinin göz ardı edeceği yönündeki iddianın yerinde olmadığını belirtmiştir59. Bu tespit, kendisine karşı tecavüz davası açılan tasarım sahibinin tasarımını kullanma hakkı engellense de OHIM nezdinde veya Topluluk Tasarım mahkemesinde açılacak bir karşı dava olmaksızın tasarım tescilini ortadan kalkmayacağı, bu nedenle de OHIM’in yetkisine bir müdahalenin söz konusu olmadığı gerekçesiyle desteklenmiştir60.

ddd) Sonraki Tarihli Tescil Sahibinin Niyet ve Davranışlarının Etkisi

Divan, kendisine ön karar talebiyle sunulan ikinci soruya ilişkin olarak, Hukuk Sözcüsü görüşüne paralel olarak üçüncü kişinin niyetinin veya davranış biçiminin tescilli tasarıma karşı tecavüz davası açılması olanağı tanınmasında herhangi bir etkisi olmadığı sonucuna varmıştır. Bu konuda, Tüzük’ten kaynaklanan hakların kapsamının objektif şekilde belirlenmesi gerektiği ve tescili talep eden kişinin davranışına göre değişiklik göstermesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca bu tespit, tescilsiz Topluluk tasarımına ilişkin olarak 19. maddenin ikinci fıkrasında açıkça tasarıma tecavüz edenin niyeti esas alınmasına rağmen tescilli tasarımlar açısından bu tür bir düzenlemenin bulunmaması hususuyla desteklenmiştir. Böylelikle, birinci soruya verilen cevabın üçüncü kişinin davranışından bağımsız olduğu sonucuna varılmıştır61.

Iv. Sonuç Yerine: Karar Türk Hukukunda Yeni Bir Ufuk Açabilir Mi?

Yukarıda özetlenen ABAD kararında, tescilli tasarım sahibinin kötüniyetli olması şartı aranmaksızın tescilli tasarım hakkının kullanımının tecavüz oluşturabileceği, dolayısıyla tescilin hükümsüzlüğü talep edilmeden tecavüz davası açılabileceği kabul edilmiştir. Böylelikle “tescilli hakkın kullanımının hukuka uygun olduğu” ilkesinin mutlak nitelik taşımadığı ortaya konmuştur. Karar, sınai mülkiyet hukukunun temel ilkelerinin bir yansıması olarak görülmektedir62. Kararda varılan sonuçlar, sınai

59 EuGH, Urteil vom 16.02.2012, C-488/10, para. 49.60 EuGH, Urteil vom 16.02.2012, C-488/10, para. 51.61 EuGH, Urteil vom 16.02.2012, C-488/10, para. 53-58.62 Anmerkung von Ebert-Weidenfeller, A., EuGH: “Dritter” i.S.v. Art. 19 I GGV kann auch der In-

haber eines eigenen prioritätsjüngeren Gemeinschaftsgeschmacksmuster sein, GRUR-Prax 2012, 329513 (Beck-online veri tabanı, erişim tarihi:1.3.2012).

Page 29: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

67FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

haklar sistemi ilkeleri ve Topluluk tasarımı düzenlemeleri ile desteklenmiştir. Bu kapsamında dikkate alınan temel ilke, sınai haklar sisteminde geçerli olan öncelik ilkesidir. Divan, öncelik ilkesinin uygulanmasının tescil edilmiş iki hak arasında da geçerli olacağını ve önceki tarihli tescile tanınan üstünlüğün, sonraki tarihli tescile karşı, hükümsüzlük talep edilmeksizin tecavüz davası açılması yetkisini de içerdiği sonucuna varmıştır. Bu karar, tasarımların tescilinde incelemesiz tescil sisteminin geçerli olması nedeniyle kötüye kullanmalara açık olması ile de desteklenmiştir. Bu sonucun, OHIM ve Topluluk mahkemeleri arasındaki yetki dağılımını da ihlal etmeyeceği vurgulanmıştır.

Bu tespitler Türk hukuku açısından değerlendirildiğinde, öncelikle iki hukuk sistemi arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya konması gerekir. Gerek Topluluk hukukunda gerek Türk hukukunda ve esasen sınai haklar sisteminin varolduğu her hukuk sisteminde, tescile dayalı hak kazanma ilkesine bağlı olarak öncelik ilkesinin geçerli olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla ABAD’ın ve Hukuk Sözcüsü’nün sorunu öncelik ilkesinin bir uygulaması olarak gördükleri değerlendirmeler Türk hukuku açısından da geçerlidir. Benzer şekilde, tasarımların tescilinde Türk hukukunda da incelemesiz sistem geçerlidir. Bununla birlikte Topluluk tasarımlarının tescilinden farklı olarak Türk hukukunda üçüncü kişilere tescile itiraz etme hakkı tanınmıştır63. Bu noktada, Divan’ın Topluluk tasarımlarının incelemesiz şekilde ve üçüncü kişilere itiraz hakkı tanınmadan verilmesinin kötüye kullanımlara açık olduğu yönündeki tespitin Türk hukuku açısından daha sınırlı geçerliliği olduğu düşünülebilir64. Ancak üçüncü kişilere tanınan itiraz hakkının mutlaka kullanılması gerekmediği, hükümsüzlük davasının açılmasının tasarım tesciline itiraz edilip edilmemesinden bağımsız olarak düzenlendiği65 ve uygulamada tescil

63 554 sayılı KHK md. 34’e göre başvuru tarihi 32. ve 33. madde hükümlerine göre kesinlik kazanan bir tasarım başvurusu tasarım siciline kayıt edilir. Sicile kaydı yapılmış tasarım ilgili bültende ya-yınlanır. 37. maddeye göre ise ilanı yapılmış bir tasarımla ilgili olarak, gerçek veya tüzel kişiler ile ilgili meslek kuruluşlarının gerekçelerini açıkça belirtmek ve ilgili Yönetmelikte öngörülen şartları yerine getirmek koşuluyla, tasarım belgesinin verilmesine karşı ilan tarihinden itibaren altı ay için-de Enstitü nezdinde itiraz eder.

64 Bu gerekçeyle kararın Türk hukukuna aktarılamayacağının kabulü ise, konunun herhangi bir itiraz sistemi öngörülmeden tescil edilen ticaret unvanları açısından ayrıca değerlendirilmesini gerekti-rir.

65 551 sayılı KHK’nın faydalı model belgesinin hükümsüzlük hallerini düzenleyen 165. maddesinin üçüncü fıkrasında “Zarar gören üçüncü kişilerin ve ilgili resmi makamların faydalı model bel-gesinin hükümsüzlüğünü talep edebilmeleri için 161. maddeye göre itiraz yapmış olmaları şart-tır” şeklindeki düzenlemesi Anayasa Mahkemesi’nin E. 2001/1, K. 2004/36 sayılı kararı ile (RG

Page 30: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

68 FMR Cilt: 12

• Makaleler •

edilen tasarımların azımsanmayacak bir bölümünün koruma şartlarını taşımadığı dikkate alındığında, aynı tehlikenin Türk hukukunda da varolduğunun kabulü gerekir. Topluluk tasarımlarına özgü hükümsüzlük ve tecavüz taleplerine ilişkin yetki dağılımı ise Türk hukuk açısından söz konusu değildir. Tescilli tasarımların hükümsüzlüğünün TPE nezdinde ileri sürülmesi mümkün olmayıp hem tecavüz hem hükümsüzlük davaları açısından Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri yetkilidir. Dolayısıyla ABAD kararında tartışılan, OHIM’in hükümsüzlük taleplerine ilişkin yetkisinin anlamsız hale gelip gelmediği tartışması Türk hukuku açısından anlam ifade etmemektedir. Böylelikle, Divan kararının genel olarak aynı şartlara ilişkin olduğu ve Türk hukuku açısından da önem taşıdığı söylenebilir.

Kararda incelenen konu, Türk hukukunda iki açıdan önem taşımaktadır. İlk olarak, Divan kararına konu uyuşmazlıkta olduğu gibi, tescilli bir tasarıma karşı hükümsüzlük davası açılmaksızın tecavüz davasının açılıp açılamayacağı hususu Türk hukuku açısından da tartışılabilir. Yerleşik Yargıtay uygulamasında tescilli hakkın kullanımının hukuka uygun sayılacağı ilkesi çerçevesinde bu soru olumsuz yanıtlanmaktadır66. Anılan ilkenin mutlak şekilde uygulanmasının tartışmaya açılması düşünülebilir. Bu noktada, incelenerek verilen patentler açısından uygulama alanı bulan 551 sayılı KHK md. 78 hükmünü tekrar hatırlatmakta yarar vardır. Bu düzenleme, tescilli hakkın sahibine karşı açılmış tecavüz davasında tescilin savunma aracı olamayacağı, bir başka ifade ile tescilin hukuka uygunluk sebebi sayılamayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. İncelenerek verilen patentler açısından geçerli olan bu kuralın incelemesiz olarak tescil edilen haklar açısından en azından tartışılabilirliğinin evleviyetle kabulü gerekir. Bu tür bir tartışma, uygulamada özellikle açıkça bir başkasına ait fikri mülkiyet hakkını içeren tasarım tescilleri açısından önem taşıyabilir.

Şüphesiz tescilli tasarım sahibine karşı tecavüz davası açılabileceği sonucuna varan Divan kararının da açıkta bıraktığı noktalar vardır. Bu kapsamda en önemli sorun,

21.4.2004, S. 25440) iptal edilmiştir.66 Y. 11. HD.’nin 5.4.2007 tarih, E. 2005/14054, K. 2007/5387 sayılı kararına (Kazancı İçtihat Bilgi

Bankası, erişim tarihi: 20.03.2012) konu olayda tasarım tesciline sahip bir kişi, tasarımının diğer bir tescile konu tasarıma tecavüz etmediğinin tespiti davası açmıştır. Yargıtay, tasarım belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmediği sürece 554 sayılı KHK’nin kendisine sağladığı haklardan yarar-lanacağını, bir başka tasarıma tecavüz etmesinin söz konusu olmadığına hükmetmiştir. Ayrıca bkz. yukarıda dpn. 32, 33, 34.

Page 31: Ankara Barosu€¦ · Created Date: 20130305102602Z

69FMR Cilt: 12

• Doç. Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK •

bir başkasının hakkına tecavüz eden hakkın şekli anlamda varlığını sürdürmesinin ne şekilde açıklanacağıdır. Nitekim bu hususa Hukuk Sözcüsü görüşünde de değinilmiş ve net bir çözüm getirilememiştir. Ancak, dikkat edilmesi gereken husus, bu sorunun Topluluk tasarımı sisteminde tecavüz ve hükümsüzlük taleplerine ilişkin yetki paylaşımıyla bağlantılı olarak ele alınmış olmasıdır. Tecavüz davasına bakmakta olan Topluluk mahkemesinin karşı dava yoluyla ileri sürülmüş olmadıkça hükümsüzlüğe karar verme yetkisi yoktur. Bu nedenle tecavüzün varlığına hükmetse de, OHIM nezdinde hükümsüzlük talebinde bulunulmadığı sürece tescil varlığını sürdürecektir. Türk hukuku açısından bu şekilde bir yetki paylaşımı olmadığından, en azından Topluluk hukukundaki şekliyle bir sorundan söz etmek mümkün değildir. Yine bu hususun Türk hukukunda ne şekilde yorumlanması gerektiği tartışmaya değerdir.

İkinci olarak, mevzuatımızda hükümsüzlüğün etkisi kapsamında düzenlenmiş geçmişe etkili tazminat taleplerine ilişkin düzenlemelere işlerlik getirilip getirilmeyeceği hususu yeniden değerlendirilebilir. Mevcut yargı uygulaması çerçevesinde tescilli hakkın kullanımının genel bir hukuka uygunluk nedeni olduğu ilkesine en azından kötüniyetli tescil durumlarında bir esneklik getirilip getirilmeyeceği hususu tartışılabilir. Her ne kadar inceleme konusu ABAD kararı tescilli bir tasarımın bir başka tasarıma tecavüz edip edemeyeceği hususuna ilişkin ise de, kararda varılan sonuç Yargıtay uygulamasında kabul edilen tescilli hakkın kullanımının mutlak anlamda hukuka uygun olduğu ilkesi ile örtüşmemektedir.

Bu tespitler çerçevesinde, ABAD kararının Türk hukuku açısından yargı uygulamasına bir değişiklik veya en azından kötüniyetli tescil ve açıkça bir başkasının fikri mülkiyet hakkını içeren tasarımlar açısından bir esneklik getirip getirmeyeceği merak konusudur. Türk yargı uygulamasının, incelenen ABAD kararı vesilesiyle tekrar değerlendirilmesinin, kararda kabul edilen ilkeler doğrudan Türk hukukuna aktarılmasa da, en azından tartışmaya açılıp farklı yönlerinin ortaya konmasında yarar vardır. Bu çerçevede kararın Türk hukukunda da yeni bir ufuk açabileceğini ümit edebiliriz.