60
www.yuruyus-info.org [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 514 27 Mart 2016 Fiyatı: 1 TL (KDV dahil) MİLLİYETÇİLİK BÖLER DEVRİM BİRLEŞTİRİR! KÜR T HA LKIMI Z! RT HA LKIM IZ! Katliamların Sorumlusu Türk Halkı Değil, Oligarşidir! Halka Zarar Vermek, Emperyalizme ve Oligarşiye Hizmet Etmektir! Kurtuluşa Giden Tek Yol Ortak Mücadeledir! TÜRK HALKIMIZ! TÜRK HALKIMIZ! Halkı Katleden Anlayışı, Milliyetçi Önderlikler Yaratmıştır Kürt Halkının Haklarına Sahip Çıkalım! Birlikte Savaşalım! Ortak Düşmanımız Emperyalizm ve Oligarşidir! Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkı Katletmek, Halkları Birbirine Düşmanlaştırmaktır! DÜŞMANLIĞI YARATAN MİLLİYETÇİLİKTİR!

Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

www.yuruyus-info.org

[email protected]

Haftalık Dergi / Sayı: 51427 Mart 2016

Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)

TANIYIN BUNLARI!Bunlar, Kendi Sınıfına İhanet Eden

Sendikacılardır!Üç Kuruşluk Çıkar İçin

Milyonlarca İşçiyi Satan Ahlaksızlardır!MİLLİYETÇİLİK BÖLER DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

K Ü R T H A L K I M I Z !K Ü R T H A L K I M I Z !Katliamların Sorumlusu

Türk Halkı Değil, Oligarşidir!Halka Zarar Vermek, Emperyalizme

ve Oligarşiye Hizmet Etmektir!

Kurtuluşa Giden Tek Yol Ortak Mücadeledir!

TÜRK HALKIMIZ!TÜRK HALKIMIZ!Halkı Katleden Anlayışı, Milliyetçi

Önderlikler Yaratmıştır Kürt Halkının Haklarına

Sahip Çıkalım! Birlikte Savaşalım!

Ortak Düşmanımız Emperyalizm ve Oligarşidir!

Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır!Halkı Katletmek,

Halkları Birbirine Düşmanlaştırmaktır!

DÜŞMANLIĞI YARATAN MİLLİYETÇİLİKTİR!

Page 2: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Mustafa DOĞRU

Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Zübeyde Hanım Mah. FevziÇakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1Sultangazi / İSTANBULTel: (0-212) 536 93 44Faks: (0-212) 536 93 45

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi MatbaacılıkSanayi Cad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım

Pazarlama San. ve Tic. A.Ş.

Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre:6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35 www.yuruyus-info.org [email protected]

Al Akhbar: Türkiye - "İki Özgürlük Savaşçısıİstanbul'da Öldürüldü.

Al Safir:İstanbul’da Polise Saldıran İki Solcu Kadın Öldürüldü.

“Umut”un Kökleri Anadolu Topraklarında, Dalları Tüm Dünya Halklarındadır

Bunun için yaptığımız her eylem tüm dünyayı etkiler.Berna ve Çiğdem…

Şimdi “iki kadın”konuşuluyor… “İki kadın”ın cüreti, fedayı ve umudu büyütüyor her yerde… Lübnan Kuvvetleri resmi web sitesi,Mısır Ahram gazetesi, Tunus NRT kanalı, Rus Sputnik web sitesi,Kıbrıs basını... Hepsi, haberi “iki kadın”ın cüretini anlatarak verdi.

Page 3: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

40 Korkuyorlar... Korkacaklar...

Korksunlar...

42 AKP halka saldırdıkça TOMA

üreticisi Katmerciler karlarınıikiye katlıyor

43 Halkların Düşmanı

Emperyalizm: Topraklarımızızehirleyerek, işgal ederek başkahalkları katleden emperyalizmdir!

44 Sanatçıyız Biz: Halkın sanatçısı

halkın ruhunun mühendisidir

47 Hayatın Öğrettikleri: Katillerin

cemevimizde ne işi var?

48 Fadik Adıyaman’ın talepleri

kabul edilsin

50 Saldırı, tutuklamalara rağmen

Yürüyüş’ümüz yoluna devamediyor

52 Avrupa’da Yürüyüş: Özgür

Tutsaklık direnişi bir kez dahazafer kazandı

54 Avrupa’daki Biz: Düzenin

karşısında tek başına kalmayalım,örgütlü olmak güç olmaktır

56 Yitirdiklerimiz

İİ ç i n d e k i l e r20 Kawa’nın isyan ateşi

dağlarda yayılacak

22 Halkın Mühendis Mimarları:Halk bahçelerine umudumuzu ekiyoruz

23 Kiralık işçi yasasında, patronsendikacılarının imzası var

28 Devrimci İşçi Hareketi:21. yüzyılın köle pazarlarınıkuracak yasa tasarısı mecliste

30 10 Soruda: Ajitasyon ve propaganda

32 Bu Halk Bu Vatan Bizim:Halkın sevdiği gibi

memleketini seven insan...

35 Halk Meclisleri: Halk Meclislerihalka kendi gücünü gösterenokullardır

36 Kamu Emekçileri Cephesi:Memur Meclisleri’ndeörgütlenelim

37 Savaş ve Biz: Savaşçı özenlidir

38 TAYAD’lı Aileler: DevrimciTutsaklardan ailelere...

39 Temel hak ve özgürlükmücadelemiziengelleyemeyeceksiniz!

8 Emperyalizme veişbirlikçilerine karşıKürt ve Türk halklarınınmücadelesi ortaktır

10 Biz Diyoruz ki: Devrimci eylem halkı değil,düşmanı hedef alır

11 Sol’un Köşe Taşları:Politikasızlık ve kimliksizlikçıkmazındaki reformistEMEP’ lilerin ‘adalet’i vepragmatizm

13 Halkın çıkarını savunanlardevrimci eylemin ilkelerinihayata geçirmek zorundadırlar

16 Teşhir ettikleri kendi acizlikleri,kendi ahlaksızlıklarıdır

18 Gençlik Federasyonu’ndan:Bağımsız Türkiye, tutsaköğrencilere özgürlükistiyoruz!

19 Liseliyiz Biz: Biz halkakurtuluş yolunu gösterenleriz

4 Düşmanlığı yaratan milliyetçiliktir

Milliyetçilik Böler, Devrim Birleştirir

Page 4: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

13 Mart Pazar günü Ankara KızılayMeydanı’nda Kürt milliyetçi hareket ta-rafından aynı anda iki feda eylemi yapıldı.

Yapılan eylemde bir belediye oto-büsü ve 5 otomobil tamamen yanarkeneylemciler dahil 38 kişi öldü...

Bu Bir Katliamdır!Lanetle Kınıyoruz!

Eylemin yapıldığı yer Ankara'dahalkın en yoğun bulunduğu bir mey-dandır...

Kürt milliyetçi hareket her zamanolduğu gibi eylemi hemen üstlenmedi.

Polis, eylemi gerçekleştirenlerinkimliklerini açıklayıp PKK’li olduğunusöyledikten sonra KCK yönetimindeneylemi sahiplenen açıklamalar oldu.

Özgür Gündem'de "Hüseyin Ali"adıyla yazılar yazan KCK yöneticile-rinden Mustafa Karasu, 15 Mart’takiyazısında saldırının Çevik Kuvvetnoktasını hedef aldığını belirtti...

Mustafa Karasu’nun “hedef ÇevikKuvvet noktasıydı” demesi AnkaraKatliamı’nı hiçbir şekilde meşrulaştı-ramaz.

Kızılay Meydanı’nda yapılan ikifeda eylemi hedefe ulaşmadan kazarapatlayan bombalar değildir.

Hedefin Çevik Kuvvet olması dahi-linde bile bu kadar büyük miktarda pat-layıcının kullanıldığı bir eylemde halkınzarar görmemesi mümkün değildir.

Kaldı ki devrimcilerin bir adaletivardır. Düşman da olsa devrimci eyle-min amacı onlarca yüzlerce kişiyi öl-dürmek olamaz.

Silahlı mücadele politik bir müca-deledir. Gerçekler, silahlı eylemlerle

halk kitlelerine göstermektir. Onlarca,yüzlerce kişiyi katletmek değildir silahlımücadelenin hedefi.

Faşizmin terörü, vahşeti hangi boyuttaolursa olsun dünyanın hiçbir yerindeML örgütler bu tür onlarca kişinin kat-ledildiği eylemlere başvurmamışlardır.

Kaldı ki, burada açıkça halk hedefalınmıştır.

Eylem saati halkın en kalabalık ol-duğu bir saat ve yer seçilerek yapılmıştır.Hedefin Çevik Kuvvet olup da ikibombanın da yanlışlıkla iki ayrı noktadapatlaması mümkün değildir.

Nitekim yine her zaman olduğugibi, önce üstlenilmeyip, daha sonraTAK adına üstlenilen eylemlerde olduğugibi bu eylem de TAK tarafından üst-lenilerek katliam sahiplenilmiştir.

TAK’ın açıklamasında:

“Hedef devlet güçleriydi. Birimimiz,Cizre’de soykırımcı AKP hükümetin-den radikal devrimci çizgide hesapsormak adına, faşizmin ve barbarlığınkalesi olan Ankara’da devletin güç-lerini hedeflemiştir. Ancak birimimizhedefine yöneldiğinde yapılan polismüdahalesi sivil kayıpların da olma-sına yol açmıştır. Bu sebeple kirli sa-vaşın sorumlu ve yürütücüleriyle hiçbirbağı bulunmayan sivil kayıplardandolayı üzüntümüzü belirtiyoruz” de-niyor. Hepsi bu kadar; üzülmüşler...Eylemin halkın içinde yapılmasındabir yanlışlık yok.

Açıklamada onlarca polisin de öl-düğü ve devletin bunu gizlediği iddiaediliyor, ancak bu doğru değildir. Kürtmilliyetçi hareket doğrudan halkı hedefalmıştır.

TAK açıklamasından aşağıda ak-

MMİLLİYETÇİLİK BÖLER MİLLİYETÇİLİK BÖLER DEVRİM BİRLEŞTİRİR!DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır!Halkı Katletmek, Halkları Birbirine Düşmanlaştırmaktır

DÜŞMANLIĞI YARATAN MİLLİYETÇİLİKTİRDÜŞMANLIĞI YARATAN MİLLİYETÇİLİKTİR

KÜRT HALKIMIZ!KÜRT HALKIMIZ!Katliamların Sorumlusu

Türk Halkı Değil,Oligarşidir

Halka Zarar Vermek,Emperyalizme veOligarşiye Hizmet

Etmektir!Kurtuluşa Giden Tek Yol

Ortak Mücadeledir!

TÜRK HALKIMIZ! TÜRK HALKIMIZ! Halkı Katleden AnlayışıMilliyetçi Önderlikler

Yaratmıştır! Kürt Halkının Haklarına

Sahip Çıkalım! Birlikte Savaşalım!Ortak Düşmanımız

Emperyalizm ve Oligarşidir!

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!4

Page 5: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

tardığımız bölümde de gö-rülmektedir ki, katliam açık-tan savunulmaktadır.

“Türkiye’de yaşayanlarbilmelidir ki; faşist dikta-törlük yerle bir edilinceyekadar, hiçkimsenin yaşamıgüvence altında değildir. TC.,Kürdistan’da yürüttüğü kat-liam ve işgale son verinceyedek mücadelemiz azimle,kararlılıkla, ısrarla sürecek-tir. Başkan APO’ya ve Kürthalkına dönük her düşman-ca yaklaşım misliyle karşılıkbulmaya devam edecektir.”

Ankara’da katledilen 36kişi oligarşinin Kürt halkına yaptık-larının “misliyle karşılık bulması”dır.

Kürt Milliyetçi HareketinHalka Zarar VerenEylemleri Ne İlktirNe de Son Olacaktır

TAK, Kürt milliyetçi hareketinhalka yönelik katliamlarını üstlenmekiçin kullandığı bir “örgüt” ismidir.TAK, bugüne kadar halka yönelikyaptığı katliamlarda “hedef orasıdeğil şurasıydı” gibi açıklamalaryapsa da katliamları hep savunmuştur.Çünkü yapılan bir yanlışlık yoktur.Kürt milliyetçi hareket hep, oligarşiyiuzlaşılacak bir güç olarak görürkenhalkı düşman olarak görmüşlerdir.

Ankara Kızılay Katliamı’ndaTAK’tan bir özür açıklaması yapıl-madığı gibi KCK tarafından yapılanhiçbir açıklamada da halkın katle-dilmesinden dolayı özür dilenmemiştam aksine “hedef Çevik Kuvvetti”denilse de yapılan tüm açıklamalardahalkın katledilmesi Kürdistan’da oli-garşinin halka yaptıkları gerekçe gös-terilerek sahiplenilmiştir.

Bu tarz Kürt milliyetçi hareketinhiç de yabancı olmadığı bir tarzdır.

ML ideolojinin değil, milliyetçi-liğin yön verdiği bir silahlı mücade-lenin sonucudur bu.

Çünkü milliyetçilik emperyaliz-min, oligarşinin karşısında halklarıbirleştiren bir ideoloji değil, bölüp

parçalayan bir ideolojidir. Kaynağınıburjuvaziden alır... Adalet ölçüsüyoktur.

Ankara Kızılay’da 36 kişinin kat-ledilmesi Kürt milliyetçi hareketintarihinde ilk değildir. Kürt milliyetçihareketin tarihleri halka zarar vereneylemlerle doludur.

Milliyetçilik halkların kardeş-liğinden değil, halkların düşman-lığından beslenir...

Oligarşi nasıl ki halkları dinler,mezhepler, milliyetler temelinde bö-lüp parçalayarak yönetiyorsa Kürtmilliyetçiliği de halkları birbirinekarşı Türk-Kürt diye düşmanlaştırıyor.

Kürt milliyetçi harekete göre düş-man ne emperyalizmdir, ne de oligarşi...

Kürt milliyetçi hareket için em-peryalistler her zaman sırtlarını yas-lanacakları, oligarşi de uzlaşacaklarıbir güç olarak görülmüştür.

Düşman ise “Türkler” olmuş-tur.

Kimdir Türkler?Kürtler’in dışındaki tüm Türkiye

halkları...

Ankara Katliamı’ndan bir haftaönce KCK yöneticilerinden İngilizgazetesi Times’e röportaj veren CemilBayık şöyle diyor:"Türkler, sokağaçıkma yasaklarının uygulandığı Kürtkentlerinde mümkün mertebe herşeyi yağmalayıp yaktılar. Bu nedenlehalkımız intikam hisleriyle dolu. Bu,halk mücadelesinde yeni bir dönem-dir. Kısa bir süre öncesine dek Türk

ordusu ile savaş sadece dağlar-daydı. Daha sonra kasabalarave kentlere de taştı. Artık heryerde olacak. Mücadelenin buaşamasında, gerillalarımıza ve-rilecek her emir, meşru olacak-tır."

Cemil Bayık’ın röportajındada görüldüğü gibi Kürdistan’dayağmalayan, yakıp yıkan AKPfaşizmi değil, “TÜRKLER”dir...

Bayık’ın röportajındaki ifa-desine göre Kızılay’da halkınen kalabalık olduğu yerlerdebombaların patlatılması “meş-rudur.” “Kürtler ölüyorsa,

Türkler de ölmelidir.”

Türkler de ölmelidir ki, “artıkyeter, analar ağlamasın” diye “ba-rış” istesinler.

Bunun için Kürt milliyetçi harekethalka zarar veren eylemleri bilinçliolarak tercih etmektedir.

Kürt Halkının DüşmanıTürkiye Halkları Değil,Emperyalizm veİşbirlikçi Oligarşidir!

Aşağıda Kürt milliyetçi hareketinhalka zarar veren eylemlerine kay-naklık eden milliyetçi bakış açısındanbazı örnekleri aktaracağız. En soneylemcilerle birlikte 38 kişinin öl-dürüldüğü Ankara Katliamı bu bakışaçısının ürünüdür.

***

Abdullah Öcalan: “Özel Harpturizmden gelen gelirle yurutuluyor.Bu yıl onun için birkaç uyarı eylemiyapıldı. Ancak çok net ve kesin söy-luyorum. Bugune kadar can kaybıolmadı, ama bundan sonra olacakcan kayıplarından ben sorumlu de-ğilim. Artık anlamalısınız bizi. Buulkede savaş var, turizm yoktur.

Bugune kadar insanlara zarargelmemişse, bu onlara yönelmedi-ğimiz içindir. Artık bu son uyarımdır.Bundan sonra 50 kişi de ölse, hiçkimse bizi sorumlu tutamaz.” (ÖzgürGündem, 9 Eylül 1993)

***

55DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 6: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

“Kurde, kirli savaşı yakıp yıkmayıbu kadar dayatırsanız; o da Turki-ye’nin şurasında burasında ekono-miyi baltalayabilir. Turizme yöne-lebilir. Kimi fertlerde ateş yakabilir;ormanlar tutuşabilir” deniyor.(Özgur Ülke, 25 Ağustos 1994, M.Hayri Doğan)

Bu tür açıklamalardan sonra tu-rizm bölgelerinde onlarca kişininkatledildiği eylemler yapıldı, ormanlaryakıldı.

***

ARGK basın burosunun yaptığıbir açıklamada halka zarar veren ey-lemler "3 elektrik trafosunun imhaedilmesi, 1 TNT deposunu yakma,29 ayrı yerde orman ve bazı ekinleriyakmadır.” (KURD-A, 25 Temmuz1994) açıkça üstlenilmiştir.

***

Abdullah Öcalan: “Bizi doğudabombalarsan, biz de Kapalı Çarşı’yagir tara emrini vereceğiz", "MademŞırnak imha ediliyor, İstanbul veAnkara da yakılacaktır. Turkiyesivil guçleri ve Turk memurları dasavaşımızın hedefi olacaktır"

Bu tür açıklamalar üzerine İstan-bul’da Mavi Çarşılar yakılmış, Kür-distan’da öğretmenler, sağlık görev-lileri katledilmiştir.

***

ARGK: “... ARGK gerillalarıbir sureden beri bölgede kontra faa-liyetlerde bulunan öğretmen kılıklıkişilerin bulunduğu lojmanlara baskınduzenledi. Baskını duzenleyen ge-rillalar, kontraların dışarı çıkmasınıistedi. Dışarıya çıkmayan kontralarevden ateş etmeye başlayınca geril-lalar tarafından uzun menzilli silahlavuruldular...”

ARGK, öldurulen öğretmenleriçin “kontra” diyor ve buna uygunolarak da cezalandırıldıklarını açık-lıyordu. Ancak öldurulen öğretmen-lerden Vedat İnan, 6 yıldır Darıkentbeldesinde öğretmenlik yapan Muca-dele dergisi okuruydu.

***

PKK, emperyalizmi hedefleyeneylemlerde ise, çok “hassas”tır. Ken-disiyle ilişkilendirilen İngiliz Konso-

losluğu’na atılan bomba ile ilgiliolarak basına ERNK adına gönderilenaçıklamada; “İngiliz Konsolosluğu’nubiz bombalamadık. Bundan ne çı-karımız olabilir ki?” diyebiliyor.

Halka zarar veren eylemlerde gös-terilmeyen “hassasiyet”, emperya-

lizme karşı yapılan eylemlerde gös-terilmiştir.

Sonuç olarak;Kürt milliyetçi harekete bu eylemi

yaptıran milliyetçi bakış açılarıdır.Kürt milliyetçi hareket hep milliyet-

- Çetinkaya Mağazası katliamı: 25Aralık 1991'de İstanbul Bakırköy İs-tanbul Caddesi'nde izinsiz gösteri yü-rüyüşü yapan PKK militanları tarafın-dan gerçekleştirilen katliamdır. PKK'lı-lar; Egebank, Kit, Arçelik, Emlak Ban-kası ve Çetinkaya Mağazası'na molotofkokteyli attılar. Dönemin OlağanüstüHal Bölge Valisi Necati Çetinkaya'nınkardeşinin sahibi olduğu ÇetinkayaMağazası'nda çıkan yangında 7'si kadın1'i çocuk 11 kişi öldü.

- 33 Erin Kurşuna Dizilmesi:1993 yılında Bingöl-Elazığ kara-

yolunda silahsız 33 er PKK gerillalarıtarafından otobüsten indirilerek kur-şuna dizilmiştir.

- Başbağlar Katliamı:5 Temmuz 1993'te, Erzincan'ın Ke-

maliye ilçesine bağlı Başbağlar kö-yünde PKK tarafından 33 sivilin öl-dürülüp köyün ateşe verildiği katliam.PKK lideri Abdullah Öcalan olaydanhabersiz olduğunu ve olayın sorum-lusunun Dr. Baran kod adlı bir PKKsorumlusu olduğunu ifade ederek, kat-liamı PKK'nin düzenlediğini kabul et-miştir.

- Mavi Çarşı Katliamı:13 Mart 1999'da Öcalan’ın oligarşi

tarafından tutuklanmasını protestoiçin yapılan eylemlerde İstanbul’daMavi Çarşı’ya yapılan saldırıda 13kişi katledildi.

- Ankara Anafartalar ÇarşısıKatliamı: 22 Mayıs 2007 tarihindeAnkara’nın Altındağ ilçesinin Ulus sem-tinde bulunan Anafartalar Çarşısı önün-de yapılan bombalı eylemde 8'i Türkiyeli,1'i Pakistanlı olmak üzere 9 kişi öldü,

110'dan fazla kişi de yaralandı.

- 2008 Güngören Katliamı: 27Temmuz 2008 tarihinde İstanbul'unGüngören ilçesinde peş peşe patlatılanuzaktan kumandalı bomba ile 5'i çocuk18 kişi öldürülürken 154 kişi de ya-ralandı.

- 20 Ağustos 2012 Gaziantep Kat-liamı: 20 Ağustos 2012'de PKK ta-rafından Şehitkâmil, Gaziantep'te dü-zenlenen bombalı saldırıda 10 kişiöldürülürken 9'u ağır 66 kişi de ya-ralanmıştır.

- Halkın kullandığı otobüsleriyakmak devrimci bir eylem değildir:Kürt milliyetçi hareket devlet kurum-larını çoğu zaman hedef almazkenhalkın kullandığı otobüsleri, halkınevinin önünde duran araçlarını, yoldangeçen dolmuşları, halk otobüslerinihedef alan yüzlerce eylemler yapmış,halkın malına zarar verdiği gibi canınada kastetmiştir.

Kürt milliyetçi hareket bu eylemleriözellikle de yoksul halkın yaşadığı ma-hallelerde yapmaktadır. Bir çok otobüsyakma eyleminde insanlar kendileriniyanan otobüsten dışarıya zor atmışlardır.Otobüsten çıkamayanlarda diri diri ya-kılmıştır.

Kürt Halkının Düşmanı TürkiyeHalkları Değil, Emperyalizm ve

İşbirlikçi Oligarşidir!

Yürüyüş

20 Mart2016

Sayı: 513

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!66

Page 7: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

çilikten beslenmiştir.

Ankara Katliamı milliyetçiliğiniflasıdır. Bugün Kürdistan il ve ilçe-lerinde yapılan katliamlar gerekçegösterilerek katliam savunulmaktadır.

Başka halklara zarar vererek, kat-lederek ezilen bir halkın mücadelesiverilemez. Bu politikalar emperya-lizmin ve işbirlikçi oligarşinin poli-tikasıdır.

Ankara Kızılay’da yapılan katli-amdan bir hafta sonra 19 Mart’ta İs-tanbul İstiklal Caddesi’nde IŞİD ta-rafından yapılan eylemde 4 kişi kat-ledildi. Eylemin yapıldığı ilk andaeylemin PKK tarafından mı, IŞİDtarafından mı yapıldığı belli değildi.Öyle olmuştur ki PKK eylemleriyleIŞİD eylemleri arasında hiçbir farkkalmamıştır.

Bu benzerlik sadece şekilsel birbenzerlik de değildir.

IŞİD’in emperyalistler tarafındanyaratılıp, beslenip büyütüldüğü aşi-kardır.

Kürt milliyetçi hareket ile IŞİDarasında bu denli benzerlik kurulmasıideolojik olarak aynı kaynaktan bes-lenmesidir. Sırtını emperyalistleredayayanlar, emperyalistlerin kara

gücü olmayı kabul edenler, emper-yalistlerin verdikleri silahlarla “DEV-RİM” yaptıklarını iddia edenler halkazarar vermekten çekinmeyeceklerdir.

Kürt milliyetçi hareket Beyoğluİstiklal Caddesi’nde IŞİD’in yaptığıeylemi kınayan açıklama yaparakAnkara Kızılay Katliamı’nın üstünüörtemez.

Kürt milliyetçi hareket Türkiyehalklarına özeleştiri vermelidir. Halkazarar veren eylemlerden, halkı kat-letmekten vazgeçmelidir.

Kürt halkının düşmanı Türkiyehalkları değil, emperyalistler ve iş-birlikçi oligarşidir. Kürdistan’dakionca katliamına rağmen hala uzlaş-maya çalıştıkları AKP iktidarıdır. Fa-şizmdir.

Kürt halkının birinci derecedesırtını yaslayacağı güç emperya-listler, oligarşi içi güçler değil; Türkiyehalklarıdır.

Kürt milliyetçi hareket bu tür ey-lemlerle halkları milliyetçilik teme-linde bölüyor, birbirine düşmanlaş-tırıyor. Halkların kurtuluş mücade-lesinin önünde engel oluyor.

Devrimci eylem;

Halkın çıkarları doğrultusunda

olmalıdır.

Halkın hak ve özgürlükler müca-delesini geliştirmek için yapılmalıdır.

Halktan saklanan, gizlenen ger-çekleri halka göstermek için yapıl-malıdır.

Devrimci eylem, düzenin sağla-yamadığı adaleti sağlayıp halk düş-manlarından hesap sormalıdır.

Devrimci eylem, devrim için, hal-kın iktidarı için yapılmalıdır.

Halkın iktidarı için savaşanlar,halka karşı eylem yapmazlar.

Eylemlerimiz bugüne kadar buçizgide olmuştur, bundan sonra dabu çizgide sürecektir.

Kürt halkının kurtuluşu milliyetçipolitikalarda değil; Anadolu ihtila-lindedir... Halkların birlikte müca-delesinde, birlikte devrimindedir.

Oligarşi şovenist politikalarlahalkları birbirine ne kadar düşman-laştırırsa düşmanlaştırsın devrimci-lerin görevi halkları birleştirmek vehalkların birlikte mücadelesini bü-yütmektir.

Yaşasın Halkların Kardeşliği!

Yaşasın Türk ve KürtHalklarının Birlikte Mücadelesi!

Çağdaş Hukukçular Derneğiİstanbul Şubesi 18 Mart’tabir açıklama yayınlayarak,13 Mart’ta Ankara’da ya-şanan katliamın meşru birdayanağının olmadığını vur-guladı. Açıklamada: “Siyasi

iktidar hukuku rafa kaldıraraktüm gücüyle Kürt halkına sal-

dırırken, diğer yandan 13 Martgünü Ankara’da bir halkın kurtuluş

mücadelesi verdiğini iddia eden bir örgüt,gerçekleştirdiği kabul edilemez eylem ile insanlarımızınkatline neden oldu. Yapılan bu katliamın politik amacıher ne olursa olsun, muktedirlerin elini güçlendirerekhalkta panik ve depolitizasyondan başka bir amaca

hizmet etmeyeceği açıktır. Ankara’da yaşanan katliamınhiçbir şekilde meşru bir dayanağı olamayacağını ve herne olursa olsun sivil halka yönelik hiçbir saldırı vetehdidi asla kabul etmeyeceğimizi bir kez daha ilan edi-yoruz. Bu tehdit ve saldırılara karşı Türk halkının, Kürthalkının ve tüm Anadolu halklarının safında yer aldığımızıbelirtiyoruz.

Çağdaş Hukukçular Derneği kurulduğu günden buyana, halkın adalet mücadelesinde ön saflarda yer almışve başta yaşam hakkı olmak üzere temel haklara ve in-sanlık onuruna yönelik her türlü saldırının önlenmesiiçin mücadele etmiştir. Bu doğrultuda burjuva hukukunundahi yok edildiği bu dönemde, bizler iktidarın savaşınaçanak tutan ve halklarımızı birbirine düşmanlaştırmayaçalışan her eyleme karşı örgütlü mücadelemizle karşıdurarak, saflarımızı sıklaştıracağız…” denildi.

TTehdit ve Saldırılara Karşı Türk Halkının,Kürt Halkının ve Tüm Anadolu Halklarının

Yanında Yer Alacağız

20 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 513

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

7DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 8: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

“Bilinmesini isteriz ki; Kürdis-tan’da sivil Kürtler savaşın kaçınılmazsonucu olarak değil, hedef alınarakkatledilmektedir. Eylemimiz ardındanyaşanan sivil kayıplar sonucunda ya-ratılan atmosferde, kamuoyunun yal-nızca Cizre’de 300’ün üzerinde sivilinsanımızın hedef alınarak vahşicekatledilmesi, cenazelerin yakılması,verilmemesi üzerinden Kürt halkınayaşattırılan acıları anlamalarını umu-yoruz. Yaşanan bu vahşet tek başınabile, Kürdistan Özgürlük Şahinleriolarak bizim için hesap sorarak inti-kam alma gerekçesidir.” (18 Mart2016 – Yeni Özgür Politika)

Bu sözler, 13 Mart’ta Ankara Kı-zılay’da bombalı araçla gerçekleşti-rilen bombalı saldırıyı üstlenen TAK(Kürdistan Özgürlük Şahinleri -Teyrêbazên Azadiya Kurdistan)adlı örgütün ifadeleridir. TAK, sal-dırının Seher Çağla Demir isimli sa-vaşçının komutasında gerçekleştiril-diğini duyurdu. Kızılay’ın göbeğinde,sivil halkın yoğun olarak bulunduğubir ortamda bomba yüklü bir aracınpatlatılarak 38 kişinin ölümüne veonlarca kişinin yaralanmasına nedenolan bu saldırının meşrulaştırılacakbir yanı yoktur.

Böyle bir saldırıyla, Kürt halkınayaşatılan acıların anlaşılmasını umar-ken acaba, Türk ve Kürt halkı arasındadüşmanlık tohumları ektiklerinin far-kında değiller midir? Bu tam da,PKK’nin milliyetçi eylem tarzınauygundur.

Düşünce şudur; Kürdistan’da si-viller katlediliyorsa, Türkiye’de de si-villerin ölmesi normaldir, meşrudur.Bu bir savaştır, kurunun yanında yaşda yanar… Durum hiç de öyle değildir.Kürdistan’daki katliamların sorumlu-larının olduğu hedefler bellidir, orta-dadır. Hedef emperyalistlerdir, işbir-likçilerdir. Ancak Kürt milliyetçi ha-

reket bu hedefleri tercih etmez.TAK’ın açıklamasında: “Hedef

devlet güçleriydi. Birimimiz, Cizre’desoykırımcı AKP hükümetinden radikaldevrimci çizgide hesap sormak adına,faşizmin ve barbarlığın kalesi olanAnkara’da devletin güçlerini hedef-lemiştir. Ancak birimimiz hedefineyöneldiğinde yapılan polis müdahalesisivil kayıpların da olmasına yol aç-mıştır. Bu sebeple kirli savaşın so-rumlu ve yürütücüleriyle hiçbir bağıbulunmayan sivil kayıplardan dolayıüzüntümüzü belirtiyoruz” deniyor.Ayrıca Kürt milliyetçi hareket ey-lemde onlarca polisin de öldüğünüve devletin bunu gizlediğini iddiaediyor.

Bu kadar merkezi bir yerde yapı-lan eylemde onlarca polisin öldüğü-nün gizli kalması mümkün değildir!Ankara’nın merkezinde yaşanan birpatlamada ölen güvenlik güçleriningizlendiğini doğru kabul etsek bile,bu durum, bu kadar sivil kaybın ya-şanmasını meşrulaştırmaz.

Üstelik, gerçekleştiği bölgenin 1km ötesinde devlet güçlerinin mer-kezleri olduğu halde oralar nedenhedef alınmamıştır? Çünkü bir yan-dan “hedefimiz devlet güçleri” deyipbir yandan da açıklamanın devamındaTürkiye’de yaşayan herkesi şu söz-lerle tehdit ediyorlar.

“Türkiye’de yaşayanlar bilmelidirki; faşist diktatörlük yerle bir edi-linceye kadar, hiç kimsenin yaşamıgüvence altında değildir. TC., Kür-distan’da yürüttüğü katliam ve işgaleson verinceye dek mücadelemiz azim-le, kararlılıkla, ısrarla sürecektir.Başkan APO’ya ve Kürt halkına dö-nük her düşmanca yaklaşım misliylekarşılık bulmaya devam edecektir.”

Bu sözler bile, saldırılarda Türkiyehalkının da hedef alınıp, onlardanintikam alınacağını kanıtlamaya ye-

tiyor. Kaldı ki, KCK Yürütme Kon-seyi Üyesi Sabri Ok, “Bu eylemiTAK ya da başka bir güç üstlenmişolabilir. Fakat Zinar yoldaşın eylemiher açıdan sahiplenilecek ve onurduyulacak tarihsel önemde bir ey-lemdir” ifadeleriyle sahiplendi.

Yine KCK 19 Mart’taki bir açık-lamasında: “sivillere yönelik eylem-leri kınıyoruz... Eylemi kim yapmıştır,ölenlerin kimliği nedir hala bellideğildir. Ancak şunu belirtmeliyizki, Kürt Özgürlük Hareketi olaraksivillerin hedef alınmasına karşıyızve sivillere yönelik eylemleri kını-yoruz ” denildi.

Hatırlanacağı gibi, IŞİD’in 19Mart’ta Taksim İstiklal Caddesi’ndeyaşanan bombalı saldırıda 4 kişi öl-müş ve 39 kişi yaralanmıştı.

Peki, TAK halkı katledince meşruda, başkaları katledince suç mu olu-yor? Bu nasıl bir anlayış, bu nasılbir tutarsızlık? Devrimci eylem birtutarlılık ve hedef netliği gerektirir.Devrimci eylem, hedefleri, yarattığıetkiler ve sonuçlarla halka ve devrimehizmet etmelidir. Bunun için hedeflerinet olmalıdır. Devrimci eylem tekbaşına bir amaç değil, devrimci po-litikanın halka taşınmasında bir araçtır.Bunun için devrimci eylem doğruve net hedeflere yönelmelidir. Kürtmilliyetçi hareket ise eylemlerin oda-ğına “faydacılık”ı ve “uzlaşma”yıkoymuştur. Faydacılık ve uzlaşmanınesas olduğu bir eylem anlayışında

Emperyalizme ve İşbirlikçilerine KarşıKürt ve Türkiye Halklarının Mücadelesi Ortaktır

Halka Karşı Hiçbir Eylem Biçimi HalklarınKardeşliğine ve Ortak Mücadelesine

Gölge Düşüremez!

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!88

Page 9: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

halkın yararına bir sonuç çıkmaz.Üstelik halkla alay eder gibi bir günkendiniz halkı katledersiniz sonrabaşkalarının yaptığını kınarsınız.

Bu anlayış halkları böler, düşmanıgüçlendirir. Saldırılar arttıkça, sivilhalktan insanlar öldükçe devletindaha çabuk dialog – barış masasınaoturacağını düşünenler yanılıyorlar.Halkın zarar göreceği eylemler halkıböler, “hedef devlettir” anlayışınazarar verir ve halkın ortak mücade-lesini engeller. Bu nedenle halkazarar veren eylemlerin “AKP üzerindebir baskı oluşturacağı”nı düşünmekyanlıştır. Miliyetçilik çıkmazı Kürtmilliyetçi hareketi teslimiyet ve uz-laşma politikalarına mahkum etmiş;“teslimiyet ve uzlaşma” politikalarıda Kürt milliyetçilerini “halkın ka-nını döken” bir eylem hattına yö-neltmiştir.

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ınİngiliz Times gazetesine 15 Mart’taşunları söylüyor:

“Savaş artık her yerde olacak…Türkler, sokağa çıkma yasaklarınınuygulandığı Kürt kentlerinde mümkünmertebe her şeyi yağmalayıp yaktılar.Bu nedenle halkımız intikam hisleriyledolu. Gerillalarımıza, onlara yapı-lanların intikamını almaları çağrı-sında bulunuyor. Bu, halk mücade-lesinde yeni bir dönemdir… Kısa birsüre öncesine dek Türk ordusu ilesavaş sadece dağlardaydı. Daha son-ra kasabalara ve kentlere de taştı.Artık her yerde olacak. Mücadelenin

bu aşamasında, gerillalarımıza yerinegetirmeleri yönünde verilecek heremir, meşru olacaktır.”

Bu açıklamadan da anlıyoruz ki,saldırılar devam edecek. Halka yö-nelik her saldırı da meşru sayılacak.Sonuç olarak:

Bu eylemin sahiplenilecek biryanı yoktur. Kürt halkının devletgüçleri tarafından katledilmesininhesabı elbette sorulmalıdır. Ancakhalka zarar veren eylemlerle değil.Kürdistan’daki katliamların sorum-lusu olan devlet güçlerinden sorul-malıdır. Otobüs yakmalar, araç yak-malar, halkın yoğun olarak bulunduğubölgelerde bombalı saldırılar düzen-leme gibi eylem biçimleri ancakhalka zarar verir, düşmana değil. Butarz eylemler milliyetçi ideolojininsonuçlarıdır.

Ancak milliyetçi bir kafa yapısı,halktan onlarca insanın katledilmesinisahiplenebilir. Milliyetçi ideolojihalktan insan ile devlet güçleriniayırmaz. Halklar arasında düşmanlıkyaratır, bunu da savaşın doğal so-nuçları olarak açıklar.

Dost, düşman kavramı karışmıştır.Körü körüne intikam duygusuyla yü-rütülen bir savaşta kazanım elde edi-leceğini ummak boş bir hayaldenbaşka bir şey değildir. Bu saldırıdane elde edildi örneğin? Devlet me-kanizması çok mu sarsıldı? Kürdis-tan’daki katliamları durdurdu mu?Baskıları, saldırıları azalttı mı? Nehedeflendi, ne elde edildi?

PKK ile ittifak kuran sol, bueylem anlayışına sessiz kaldığı sürece,halka zarar veren, katleden saldırılarında sorumluluğunu yüklenmiş demek-tir. Bu sorumluluğu yüklenmek, kendiidelojisine güvensizliktir, yok olmayı,tasfiye olmayı kabullenmektir. Eğerhala, M-L ideolojiye ait değerler vedüşüncelere sahip olduğunu iddiaeden bir sol varsa, bu eylem anlayışınımahkum etmelidir. Türkiye’nin dev-rim mücadelesi tarihi, halka karşıdüzenlenen bu tarz eylemleri onay-layan bir sola tanık olmamalıdır.

Kürt halkımız;Katliamların sorumlusu Türk halkı

değil, oligarşidir. Halka zarar vereneylemleri mahkum edelim. Halkazarar vermek, emperyalizme ve oli-garşiye hizmet etmektir. Kurtuluşagiden tek yol ortak mücadeledir.

Türk halkımız; Halkı katleden anlayışı milliyetçi

önderlikler yaratmıştır. Kürt halkınınhaklarına sahip çıkalım. Birlikte sa-vaşalım. Düşmanımız emperyalizmve oligarşidir.

Faşist iktidar, bizleri yok etmekistiyor. Kendisine karşı olan, haktalep eden, adalet isteyen herkesiyok etmek istiyor. Emperyalizmleişbirliği halinde halklara karşı savaşaçan bu halk düşmanı iktidara ortakmücadelemizle örgütlenerek cevapverelim.

Zafer direnen ve teslim olmayanhalkların olacak.

Küçükarmutlu’da daha öncesinden “Bally” sattığıiçin uyarılan, satmaması için defalarca ikaz edilen 2dükkana, uyarılara aldırış etmemesi ve satışına devamettiği için Armutlu Halk Cephesi tarafından 18 Mart’ta1 gün kepenk kapatma cezası verildi. Ceza verilmedenönce dükkanlardaki “Bally” tüplerine el konulup alındı.Bunun üzerine yapılan kısa açıklamada şu sözlere yerverildi; “Uyuşturucu’nun ne şekilde olursa olsun ma-hallemize bulaşmasına izin vermeyeceğiz ve bu konudamücadelemizi sürdüreceğiz” denildi.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

99DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Uyuşturucu Ne Şekilde Olursa OlsunMahallelerimizde Olmasınaİzin Vermeyeceğiz!

Kanlı ElleriniziDerneklerimizin Üzerinden

Çekin!AKP’nin katil polisleri 21 Mart akşamı Bağcılar

Karanfiller Kültür Merkezi’ne plastik mermi ve gazbombalarıyla saldırdı. İçeride bulunan 6 Halk Cepheli’yi,gaz bombaları ve plastik mermileriyle katletmeye ça-lıştılar. Saldırı sonrası sokağın giriş ve çıkışlarınabarikat kuruldu. Bağcılar Halk Cephesi: “AKP’ninkatil polislerini uyarıyoruz; derneğimize ve arkadaşla-rımızın kılına gelecek her türlü zarardan misliyle hesapsoracağız! Mahallemizde polis terörüne izin vermeye-ceğiz” uyarısında bulundu.

Page 10: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

� Biz diyoruz ki; gerçek güç silahların çıkardığı seste değil, onu yöneten düşün-

celerdedir.

�Biz diyoruz ki; belirleyici olan silahın, bombanın, taş veya sopanın hangi amaç-

lar için, hangi hedeflere karşı ve nasıl kullanıldığı, hangi sonuçları yarattığıdır.

� Biz diyoruz ki; devrimci eylemin amacı düşmanın gerçek yüzünü teşhir ederek

halkı örgütlemek, devrimin mesajlarını taşımak, halkı iktidar savaşına katmaktır. Kı-

sacası devrimci eylemin hedefi nettir.

� Biz diyoruz ki; Kürt milliyetçi anlayışın şekillendirdiği yanlış eylem çizgisi,

kendisini daha da fazla çıkmaza soktuğu halde, bu olumsuzluğu gidermek yerine,

“Kürdistan’da her gün insanlar ölüyor” düşüncesi ile yanlışı savunan konumunu sür-

dürüyor.

� Biz diyoruz ki; devrimci eylemler bugün her zamankinden daha açık, net, he-

defleri belli ve mesajlarıyla halkları bilinçlendiren bir çizgide olmalıdır. Düşmanla

devrimciler arasındaki fark halkın gözünde hiçbir tartışmaya yol açmayacak bir ke-

sinlikle ayırt edilmelidir.

� Biz diyoruz ki; yaşadığımız süreçte bazen hangi eylemlerin dost güçlere, han-

gilerinin kontrgerillaya ait olduğu konusunda halkın ve devrimcilerin şüpheye düş-

mesi söz konusudur. Devrimci eylemler ise daha yapıldığı andan itibaren kim tarafın-

dan ve neden yapıldığının netliğini taşımalıdır.

� Biz diyoruz ki; devrimci eylem halka sınıf bilinci verir ve halkı saflaştırır.

Saflaşan savaşır.

� Biz diyoruz ki; doğrudan halkı hedefleyen, halkı katletmeye yönelik hiçbir ey-

lem devrimci bir eylem değildir.

� Biz diyoruz ki; devrimcilerin dostları ve düşmanları bellidir. Devrimcilerin düş-

manları, yani eylemlerinin yöneleceği hedefler, halk düşmanlarıdır.

� Biz diyoruz ki; her eylemimiz halkın çıkarları doğrultusundadır. Her eylemimiz

halkın hak ve özgürlükler mücadelesini geliştirmek içindir.

DEVRİMCİ EYLEM; HALKI DEĞİL, DÜŞMANI HEDEF ALIR!

Biz Diyoruz ki;�

Page 11: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Yıl 2004… Büyük Direniş’in 114 şehitle devam ettiğigünler yaşanmaktadır... Ölüm orucu direnişi bu bedellerledevam ederken reformist ve oportünist sol adeta kılını kı-pırdatmamakta, bırakalım direnişe destek vermeyi köstekolmak, karalamak için elinden geleni yapmaktadır. Ancakbuna rağmen süren bir irade savaşıdır. Ya düşman kazanacak,ya da halk ve devrimciler kazanacaktır. Emperyalizmin deoligarşi gibi gözü kulağı bu direniştedir. Onca şehit verilmiştir,fiziki kayıplar vardır ve siyasi olarak DHKP-C tutsaklarınıntek başına sürdürdüğü bir direniş olması yanıyla gücününzayıfladığı düşünülen bir süreçtir yaşanan. Zira ihanetler deyaşanmakta ve ihanetçilere kol kanat gerenlerin başında dabu oportünist-reformist kesimler gelmektedir.

İşte tam da o günlerde iki şehit aynı anda verilmiş,Hüseyin Çukurluöz ile Bekir Baturu hapishanede fedaeylemiyle direniş şehitlerine katılmışlardır. Şehitlerinhesabını sormak için eylem hazırlığı yapan DHKC savaş-çılarından Semiran Polat’ın bindiği bir otobüste kazasonucu üzerindeki bombalar patladı. Patlama sonucundaSemiran Polat şehit düştü ve halktan üç kişi de kazasonucu yaşanan bu patlamada hayatını kaybetti. Eyleminhemen arkasından DHKC yayınladığı bildiriyle patlamanın“kaza sonucu olduğunu ve halktan insanların zarar görmesinedeniyle özür dilediğini” açıkladı.

DHKC’nin açıklamasının dışında İstanbul Valisi hattakimi burjuva basın organları bile “hedef otobüs değildi”diyerek kaza sonucu bir patlama olduğunu belirtiyorlardı...

Ancak tüm bunlara rağmen o günlerde “sol” danBüyük Direniş’e ve Cephe’ye saldırmak için fırsat kolla-yanlar burjuva basın gibi, hatta ondan daha pervasız birşekilde saldırıya geçtiler. Cephe düşmanlıklarını kustularadeta... Patlamanın bilinçli yapıldığı gibi bir düşünce ya-ratmak için canhıraş bir çaba içine girdiler.

Bunların başında da Evrensel, EMEP çevresi gelmiştir.Mustafa Yalçıner o günlerde yazdıklarıyla Cephe’ye olandüşmanlığını ortaya koymuştur. Bu dönem EMEP ve Ev-rensel çevresinin söylediklerini “Ekmek ve Adalet” dergisindeyazılarımızdan aktarıyoruz:

“... EMEP’e yakınlığıyla bilinen EVRENSEL “Bombaterörü” dedi. Aynı gün, üsluptaki ince farkı saymazsanız,Hürriyet’in “NATO Bahane Cani Sahnede” manşeti yada Sabah’ın “Halk Düşmanları” manşetleri de aynı temelbakışı yansıtıyordu.”

“Burjuva basın ile, sosyalist, ilerici gazetelerin yazarlarıarasında da, olayın tahlillerinde benzerlik düşündürücüdür.”

“... AKP yalakası Tercüman’ın faşist yazarı Servet Ka-baklı, Birgün’deki sütununda ‘bir sinagogda ibadet edenlerinya da bir otobüste yolculuk edenlerin öldürülmesi…’ diyeyazan Doğan L. Tılıç ve ‘Patlayan bombaların; halkçılık

ve devrimcilikle nasıl bir çelişki teşkil ettiğini’ söyleyenEvrensel yazarı İhsan Çaralan da emin, bunun bir ‘eylem’olduğundan. İstanbul Valisi dahi, ‘hedef otobüs değildi’açıklamasını yaparken bunlar, yok diyorlar, ‘hedef otobüstü!’Bombaların NATO karşıtı eylemleri ve demokratik müca-deleyi zayıflatma amacı taşıdığından da emindiler.”

“İşte Evrensel’den İhsan Çaralan: “(bombalar) NATOkarşıtı birliğin ortasına atıldı.”

“İşte, Cephe’nin açıklamasına rağmen, EMEP’li MustafaYalçıner’in 29 Haziran tarihli Ülkede Özgür Gündem’dekiyazısı: ‘Kimse, ‘biz insanların arasına atmadık’ demesin!O bomba, adeta NATO ve Bush karşıtlığında birleştirilmeyeçalışanların tam ortasına atılmıştır. Sanki dağıtılmaları,etkisizleştirilmeleri amaçlanmış gibidir.”

İstanbul’da “kaza” sonucu gerçekleşen bir patlama vebundan halkın zarar görmesi üzerine DHKC özür dilemiştir.Tüm halka ve halk güçlerine açıklamalar yapılmış, halkazarar veren tarzın CEPHE ÇİZGİSİNDE ASLA BİRÇİZGİ VE GELENEK OLMADIĞI anlatılmıştır. Kaldıki “halka zarar veren tek bir eylem” bile olsa Cephe’ninkendisi açısından bir “özeleştiri” sorunu olarak ele alınmıştır.

Cephe’nin halka zarar vermeme anlayışını dost-düşmanherkes bilmesine rağmen Evrensel çevresi bu gerçeği gör-memek için elinden geleni yapmıştır o dönemlerde. NeCephe’nin açıklamalarını dikkate almış, ne de düşmanınolayın gelişimine ilişkin verdiği bilgilere bakmıştır.

Bakılmamıştır, çünkü EMEP fırsatçı davranmak istemiştir.Bu şekilde devrimcilerin eylemlerdeki hassasiyetine gölgedüşürmeye, Cephe’yi karalamaya çalışan aynı EMEPçevresi ve M. Yalçıner, Ankara Kızılay’da TAK adınaüstlenilen Kürt milliyetçilerinin halka karşı eylemindebu tavrı göstermiyor. Hatta tam tersi bir tavır içinegiriyor. Halka karşı olan bu eylemi “makul ve masum”gösterme çabasına giriyor.

Bir yanda eylem olmayan sadece bir kaza olan patlamayı“eylemdir eylem” diyerek zorlarken diğer yandan açıkçahalka zarar veren ve üstlenilen bir eylemi ise “masum vehaklı” olarak göstermeye çalışıyor.

EMEP ve Mustafa Yalçıner’in her tavrında “adaletsizlik”“fırsatçılık” ve “oportünizm” boy veriyor. EMEP’lilerbir yandan halka açıkça zarar veren ve birçok insanıkatleden eylemi “lanetlerken” diğer yandan ise eylemi“masumlaştıracak” manevralardan geri durmuyorlar.

Henüz eylemin kime ait olduğunun bilinmediği vekontrgerilla eylemi olabileceği düşüncesinin taşındığı ilkgünlerde Evrensel gazetesi 14 Mart tarihli yayınında“hesap verin” manşetiyle çıktı.

Evrensel ikinci gün ise “barış olmadan güvenlik ol-maz” başlığını atarak Ankara eylemini “normalleştirme”

“Politikasızlık ve Kimliksizlik” inÇıkmazındaki

Reformist EMEP’lilerin “Adalet”i ve Pragmatizmi!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

1 1DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 12: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

çabasına girdi. Ve aynı günlerde TV programlarındaMustafa Yalçıner eylemi “sıkıştırılan, köşeye sıkışan”halkın patlayacağı şeklinde açıklama çabasına girdi.Çünkü işin içinde Kürt milliyetçi hareketin olduğu ortayaçıkmaya başlamıştı.

17 Mart günü TAK’ın eylemi üstlendiği günün ar-dından Evrensel gazetesi, haberi iç sayfalarda oldukçaküçük bir haber olarak geçiştirdi ve TAK’ın “hedefçevik kuvvetti’ açıklamasını aktararak bu açıklamayısorgulamadılar. Halkla iç içe olunan bir yerde çevikkuvvete yapılacak bir eylem, halka zarar vereceği açık olanbir eylemdir. Sen bunu düşünmeden nasıl eylem kararıalırsın? Dahası TAK olarak sadece bugün değil, geçmiştede eylemler yaptın ve “kurşun adres sormaz” bakış açısıylahareket ettin. Ayrıca son açıklamanda da “Kürdistan’da dainsanlar ölüyor” diyerek yine halktan insanların ölmesinimeşrulaştıran açıklamanla da yaptığın suçtur, halka zararvermektedir vb. diye bir sorgulama içine girmediler.

Aradan günler geçtikten sonra konuyu gündeminealan Mustafa Yalçıner şunları söylüyor:

“Ortalıkta bombalardan geçilmiyor. Haftası dolmadan,Ankara Kızılay’ın ardından İstanbul İstiklal’de canlıbomba patlatıldı. Öncesi de var! Türkiye Suriye ya daIrak’a, İstanbul’la Ankara Halep’le Bağdat’a döndüdönecek. Güneydoğumuzunsa, Cizre’si, Sur’u, Nusaybin’i,Yüksekova’sıyla Gazze’den farkı yok! Rakamlar dejenereolup hükmünü yitirdi çoktan; cenazelerimiz onlarla,yaralılarımız yüzlerle sayılıyor artık.

Belki çoğumuz yakın zamana kadar “bana dokun-mayan yılan bin yaşasın” demiyorduysak bile, aylarboyu sokağa çıkma yasakları ve tank ve toplar eşliğindeKürt yurttaşlarımızın yaşadığı kentlerin harabeye dön-dürülüşünü etimizde-kemiğimizde hissetmiyorduk. Uzaktıkbelki, mesafeler vardı, Türklük Kürtlük farkı ve ayrımcılığıvardı; oralarda dökülen kan ve yaşanan ölümler belkietkiliyordu, ama yüreğimize oturmuyordu. Oysa hastaneyegidemeyen beş-on yaşında bebeler bile ölümle yüzleşi-yorlardı Cizre’de ya da Sur’da! Şimdi, aynılaştırılmasızorlanarak, benzer koşullar tümümüze dayatılıyor. An-kara’da işinde gücünde gençlerimiz ve yetişkinlerimizinbelki her gün bekledikleri otobüs duraklarında, İstanbul’dahepimizin her gün gelip geçtiğimiz İstiklal Caddesi’ndekan ve ölümle yüzleştiriliyoruz artık. Ve “alışın” deniliyor:“Terörle yaşamaya alışın!” (Mustafa Yalçıner, 21.03.2016)

Mustafa Yalçıner de DİSK’inden, KESK’ine kadartüm reformistlerin ortak sloganı olan “Alışmayacağız”üzerinden kuruyor tavrını... Ankara’da halka zarar verenve bunu normalleştiren anlayışı ne eleştiriyor, ne de sor-guluyor. Tersine yaşananları genelleştiriyor ve belirsiz-leştiriyor. “AKP saldırıyor, katlediyor, o zaman biz deaynı şekilde cevap veririz” milliyetçi bakış açısını elealıp sorgulamıyor. Çünkü Yalçıner için de bu artık normalbir şeydir. Mustafa Yalçıner “Oralarda dökülen kan veyaşanan ölümler belki etkiliyordu, ama yüreğimizeoturmuyordu” diyor. Bu ne demektir? Yani TAK’ın

eylemi gibi halkın katledildiği eylemlerle aynı acının“yüreğimize oturması” mı sağlanacak? “Aynılaştırılmasızorlanarak, benzer koşullar tümümüze dayatılıyor” diyor.“Benzer koşulları dayatan” kimdir? Mustafa Yalçınerhalkı katleden, halka zarar verenlerin adını belirtmiyor.Küllüyor, genelleştiriyor. Açıkça “Kürt milliyetçi hareketyapmıştır” diyemiyor. “Benzer koşulları dayatmak” de-mek, halkın katledilmesi demektir. “Benzer koşullarıdayatmak” demek, milliyetçilik çıkmazındaki Kürtmilliyetçi hareketin uzlaşma ve teslimiyet politikalarınıhayata geçirmek, oligarşiyi uzlaşma masasına oturtmakiçin yaptığı eylemler demektir. “Aynı acıyı onlara dayaşatalım ki AKP uzlaşma masasına oturtmak zorundakalsın” anlayışına sahip olmak demektir. Tabi ki milli-yetçilik gözlerini kör ettiği için görmedikleri gerçek şudur:Ankara Kızılay’da ölen halktır, zarar gören halktır. AKP’ninbu ölümler üzerinden masaya oturması mümkün değildir.Tam tersine halktan insanların ölümü emperyalizme veAKP’ ye güç verecektir. Düzene karşı, oligarşinin iktidarınakarşı gerçekleşmiş, sistemi tıkayan bir eylem söz konusudeğildir. Milliyetçi bakış açısı nasıl Kürt milliyetçi ha-reketi çıkmaza sokmuşsa, “politikasızlık ve kimliksizlik”de EMEP’i çıkmaza sokmuştur. O hale gelmiştir kihalka zarar veren, emperyalizmi ve oligarşiyi güçlendiren,halkları birbirine düşüren eylemleri onaylamaya başla-mışlardır. EMEP, solun geleneklerini ve eylem ilkeleriniçiğneme pahasına, kendilerinin Cephe düşmanlığı temelindede olsa savundukları kimi düşüncelere ters düşme pahasınahalkın katledilmesine ses çıkarmamaya, hatta bunun “ge-rekçesini ve teorisini” yaratmaya kadar gelmiştir. “Politikasıve kimliği” olmayan EMEP, bugün Kürt milliyetçi hareketne söylerse savunacak duruma gelmiştir.

Onay verdikleri düşünce ve eylem tarzı devrimci değildir.Halkları birbirine düşürmeye çalışan, emperyalizme ve oli-garşiye hizmet eden, Türkiye devrimine zarar veren bir an-layışı onaylamaktadırlar. Tabi ayrıca yarattıkları birlik vebirlik eliyle elde ettikleri milletvekilliği vb. olanaklarındanolacaklardır. Varsa yoksa parlamento anlayışına sahipoldukları ve kendi varlıklarını Kürt milliyetçilerine bağladıklarıiçin onları eleştirmekten çekiniyorlar. Maazallah daha önceLevent Tüzel geçici hükümette yer almadı diye başlarınagelmeyen kalmadı, yine aynı durumu yaşamak istemiyor.Bu nedenle de “yoğurdu üfleyerek yiyor” EMEP çevresi…Şimdi aradan yıllar geçtikten sonra Mustafa Yalçıner veEMEP çevresi Semiran Polat’a karşı yaptıkları saygısızlığınve devrimci değerlere saldırmalarının özeleştirisini mi ve-recektir? Hayır, bunu yapacak değerlere sahip değildir re-formizm. Ama en azından utanmalıdırlar, en azından halkazarar veren bir eylemi basit parlamenterist çıkarlara kurbaneden bir sefillik içinde olmamalıdırlar. Devrimci değerleri,devrimci ahlakı hayata geçirmelerini elbette beklemiyoruz.Ama en azından kendilerine solum, sosyalistim, emektenyanayım dedikleri için halka zarar veren bir eylemi mahkumedebilme, açık ve net bir şekilde bunu yapanları kınayıpteşhir edebilme cüretini ve ahlakını sergilemelidirler.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!1 2

Page 13: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

-Silahlı mücadele haklı ve meş-rudur. Tarihsel ve siyasal olarakhaklılık zeminini adaletsizliklereve halkın taleplerine cevap ver-mesinden alır. Halkın, haklının ya-nındadır.

Yaşadığımız koşullar işsizliğin,adetsizliğin, yoksulluğun, Kürt halkıüzerindeki baskıların alıp başını gittiği,silahlı mücadele koşullarının her za-mankinden daha fazla oluştuğu, halklabütünleşme zemininin her zamankin-den daha fazla olduğu koşullardahalkla devrimciler arasına mesafe ko-yan eylemler halka zarar veren ey-lemlerdir. Halbuki bugünkü koşullardasilahlı bir eylemin haklılık zemini herzamankinden çok daha güçlüdür.

Peki koşullar bu kadar devrim-cilerden, devrimci eylemlerden ya-nayken Kürt milliyetçileri ne yapıyor?AKP iktidarının yalan ve demagojiyapmasına zemin hazırlıyorlar, onlarınelini güçlendiriyorlar. İşte AnkaraKızılay’ da TAK’ ın (Kürdistan Öz-gürlük Şahinleri) üstlendiği eylemböyle bir eylemdir. Halka zarar veren,hedefini şaşırmış bu tür eylemlerleAKP iktidarının rahatlıkla “terör”,“terörist” demagojisi yapmasına ze-min sunmaktadır. AKP iktidarı buzeminden beslenerek halkın belli birkesimini etkilemekte devrimcilerinmüttefiki olabilecek halk kesimleriile devrimcilerin arasını açmaktadır.

***

-Devrimci Eylem, Devrimin Çı-karlarını Esas Alır. Eylemin he-deflerine ve araçlarına karar ve-rirken devrim dışında bir pusulanınyol göstericiliği hayata geçirilmez.

Hedefinde devrim olan Kürt hal-kının kurtuluşu olan bir hareket aslaböyle eylemler yapmaz, yapamaz.Ama kurtuluşu devrimde değil de uz-laşma masalarında, emperyalizmle iş-birliğinde, katil AKP ile “Dolmabahçemutabakatına” dönülmesinde aranı-yorsa iş değişir tabi. O zaman silahlı

bir eyleme yön veren bir an evvel uz-laşma masasına geri dönülmesi olurve eylemlere o yön verir. Dolayısıylane kadar çok insan ölürse uzlaşmamasasına o kadar hızlı dönülür dü-şüncesi eylemlerin yönünü belirler.

Devrimciler tarihleri boyunca aslahalka zarar veren eylemler yapma-mışlardır. Kızılay eyleminde olduğugibi halka zarar vermemişlerdir.

Silahlı mücadelenin rotasını hiç-bir zaman devrimin hedefinden uzak-laştırmamışlardır. Her eylemlerininhedefinde emperyalizm ve oligarşiolmuştur, silahlarının namluları hephalk düşmanlarına dönük olmuştur.

Halklarımızın karşısına çıktığımızgünden bugüne eylem çizgimiz hiçbirzaman halkın tepkisini almamış,halka zarar vermeyen eylem çizgi-sinden milim sapmamıştır. Israrlasürdürülen bu eylem çizgisi o kadarnettir ki halka zarar veren hiçbireylemle Cephe’nin adı yanyanagetirilmemiştir.

Halkımızın düşünceleri o kadarnettir ki yapılan bir eylemin Cephe’yeait olup olmadığını anında anlayabi-lirler. Bu nedenle Cepheliler’in adıhiçbir zaman Kızılay gibi eylemlerinardından anılmamıştır. İddia ediyoruzbundan sonra da anılmayacak.

***

-Devrimci Eylemle “Kuşku veŞüphe” Gibi Kavramlar YanyanaGelmez. Devrimci Eylem Gerçek-leştiğinde Halkın Adaletinin Uy-gulandığı Konusunda Halkın Kuş-kusu Yoktur. Devrimci Eylem;Dost Güçlere mi, Yoksa Kontrge-rillaya mı Ait Olduğu TartışmasıYaptırmayan Eylemdir.

Bugün Kızılay gibi halka zararveren eylemlerin ardından akla ilkgelen örgütlerden biri Kürt milliyet-çileridir. Halkın kurtuluşu için yolaçıktığını söyleyen bu uğurda binlerceşehit veren bir örgüt için bu durum

kara bir lekedir. Kürt milliyetçileribaşta olmak üzere onun peşindensürüklenen bazı sol örgütler bugündevrimcilik adına yapıldığı söylenilenama halka zarar veren silahlı eylemlerisavunmaktan vazgeçeceklerdir, vaz-geçmek zorunda kalacaklardır. Halkazarar veren eylemler “ama Cizre’dede halktan şu kadar insan öldü...”diyerek meşrulaştırılamaz. MaviÇarşı, Kızılay gibi halka zarar vereneylemlerin hiçbir açıklaması olamaz.

***

-Devrimci Eylem Dost CephesiniGenişleten Düşman Cephesini Da-raltandır.

Özünde her silahlı eylem emper-yalistlere ve halk düşmanlarına zararvermelidir.

Her eylem doğal olarak düşmancephesini daraltan dost cephesini bü-yüten olmalıdır.

Peki Kızılay’da yaşanan eylemdost cephesini büyütmüş müdür?

Kürt milliyetçilerine göre dostkimdir düşman kimdir? Katledi-lenler halktan insanlar olduğuna göredüşman Türk halkı mıdır? Kürt mil-liyetçi hareketi bu eylemle oligarşininyıllardır uygulamaya çalıştığı “böl-yönet” politikasının gönüllü uygu-layıcısı olduğunu göstermiştir. Dev-rimin ve sınıf mücadelesinin birleş-tirici gücü emperyalizmin ve oligar-şinin korkulu rüyasıdır. Bu nedenlehalkları bölmeye çalışırlar.

Kürt milliyetçi hareket de halkazarar veren, odağına oligarşiyle uz-laşma politikalarını koyduğu eylem-leriyle halkları birbirine düşürmeyeçalışıyor. Kürt milliyetçi harekethiçbir zaman emperyalizmi düşmanolarak görmemiştir. Emperyalizmetek bir taş bile atmamıştır. Oligarşininimha, inkar ve asimilasyon politika-larının sonucu olarak “savaşı yük-selttiği” dönemlerde bile her zamanuzlaşılacak “açık bir kapı” bırakmış-

Halkın Çıkarlarını SavunanlarDevrimci Eylemin İlkelerini

Hayata Geçirmek Zorundadırlar

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

11 3DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 14: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

lar, halka zarar veren eylem çizgisinioligarşiyi köşeye sıkıştıracak bir yön-tem olarak benimsemişlerdir.

Doğrudan oligarşinin merkezi ku-rumlarını hedef almak elbette “uz-laşma zeminleri”ni daraltacağı içinbunun yerine halka zarar vererek“oligarşiyi sıkıştırma” yöntemi esasalınmıştır. İşte tam bu noktada dostve düşman ayrımı karışmıştır.

Ankara eylemi halka moral ver-memiştir. Halkın moralini bozmuş;halk ile Kürt milliyetçileri arasındakiduvarı kalınlaştırmıştır. Halbuki dev-rimci eylemin hedeflerinden biri dehalka moral vermektir.

Aynı Savcı Kiraz’ın cezalandırıl-ması eyleminde olduğu gibi. Yapılaneylemin ardından moral bulan hal-kımız şehit düşen Şafak ve Bahtiyaryoldaşlarımızın nezdinde “sizi sevi-yoruz” diyerek silahlı eylemi se-lamlamışlardır...

Kızılay’daki eylem ile Savcı Ki-raz’ın cezalandırmasının yarattığı si-yasi sonuçlar ne kadar farklı değilmi? Biri halka moral verirken diğeriise moral bozuyor. Veya Kızılay’dakieylemin ardından bu eylemin oligarşicephesinde gedik açtığı onların gün-demini değiştirdiği söylenebilir mi?

Hayır.

Bu tür hedefi belirsiz, halka zararveren eylemlerin ardından oligarşi

kendi gündemini sürdürmeye devametti. Yıllardır oligarşinin nabzını verenyazılar yazan Ertuğrul Özkök, Kızılayeyleminin ardından “teröre inat”deyip işbirlikçi burjuvazinin günde-minin değişmediğini köşesine taşıdı.İşte Kızılay eylemi tüm bu yanları ilehalkı örgütleyen halka doğru mesajlarveren düşmanın gündemine girendostları sevindiren düşmanları kor-kutan bir eylem olmamıştır.

***

-Devrimci bir eylemin amacıdüşmanı imha etmektir.

Düşmanı imha etmek savaşın ya-sasıdır. Çünkü hedefinde devrim yap-mak vardır. Bu yanı ile hep söyledi-ğimiz bir gerçeği bir kez daha ifadeetmeliyiz. Silahlı eylem ile silahlımücadele aynı şey değildir. Günümüzde elinde silah olan herkes silahlıeylem yapabilir ama bu silahlı eylemisilahlı mücadeleden ayıran temel yansilahlı mücadelenin hedefleridir. Do-layısıyla hedefinde devrim olan hiçbireylem halka zarar vermez. Devrimcibir eylemin hedefinde hiçbir zamanhalk olmaz.

Onun için diyoruz ki: Her devrimci eylem düşmana dar-

beler vurmayı, askeri politik sonuçlarelde etmeyi ve bu sonuçlar üzerindenhalkı eğitmeyi, devrimci mücadeleyibüyütmeyi hedefler.

Her devrimci eylemin hedefi

dünya haklarının baş düşmanı em-peryalizme ve onun işbirlikçilerin-den hesap sormaktır.

Bir devrimci eylem planlanırkenasla halka zarar vermemelidir. Onuniçin devrimci bir eylemin kim tara-fından yapıldığı, ne için yapıldığı vehedefi net olmalıdır.

Devrimci bir eylemin amaçla-rından birisi de dost cephesiningenişletilmesi düşman cephesinindaraltılmasıdır.

Devrimci bir eylem yapılış aşa-masından başlayarak sonuçlananakadar halka zarar verdiğinde düş-manın nasıl kara propaganda yapa-cağını öngörebilmeli ve asla düşmanınkara propaganda yapmasına hizmetedecek eylemler yapmamalıdır.

Halka zarar veren eylemler kar-şısında devrimcilerin görevi yoğunbir ideolojik mücadele sürdürmekolmalıdır. Halkla devrimciler ara-sındaki ilişkinin zedelenmesine aslaizin vermemelidir.

Devrimci bir eylemin tek biramacı vardır halkı örgütlemek vedevrim yapmaktır.

Devrimci eylemin hedefindedüşmanla uzlaşmak değil düşmanıimha etmek vardır. Sürdürülenbir savaşta düşmanın imhasındanbaşka her düşünce düşmanla uz-laşmaya hizmet eder.

Çay Bahçemizi Tekrardan Kuracağız!AKP ’nin katil polisleri 17 Mart sabahı Okmeydanı’nda bulunan Anadolu Çay Bahçesi’ni

yüzlerce polisi ve zabıtasıyla yıktı. Çay bahçesinin bulunduğu parkta, çay bahçesi kurulmadanönce uyuşturucu, gasp, fuhuş her türden ahlaksızlık varken çay bahçesi kurulduktan sonraHalk Cepheliler bu tür durumlara izin vermedi.Bunu hazmedemeyen katil polisler Anadolu ÇayBahçesi’ne saldırdı... Bu konuyla ilgili OkmeydanıHalk Cephesi’nin yaptığı açıklama da: “Katil polis,devlet neden uyuşturucu ve yozlaşmayla mücadeleeden, o parkı temizleyen devrimcilerin, mahallehalkının çay bahçesini yıkar? Cevabı apaçık ortada;insanlarımız düşünmesin, sorgulamasın da ne ya-parsa yapsın! Çay bahçemizi ne pahasına olursaolsun tekrar mahalle halkıyla birlikte kuracağız.Mahallemizde yozlaşmaya uyuşturucuya izin ver-meyeceğiz. Tüm halkımızı çay bahçemizi tekrarkurmak için dayanışmaya çağırıyoruz” denildi.

Hasan Ferit GedikÇetelerin Korkulu Rüyası

Olmaya Devam EdiyorGülsuyu’nda 23 Mart’ta Hasan Ferit

Gedik afişini asan Halk Cepheli TuncerGümüş ve Serhat Parlak’a çeteler si-lahlarla saldırdı. Yaralanan Tuncer veSerhat, Kartal Hastanesine kaldırıldı.Serhat Parlak’ın kafasına aldığı darbedendolayı tomografisinin çekildiği belirtil-di.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!11 4

Page 15: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

DHKC savaşçıları Çiğdem veBerna halka yaşatılan bunca zulme,saldırıya ve katliamlara karşı halkınadaleti olup 3 Mart’ta hesap sormuş-lardı. Dilek Doğan’ın, Yılmaz Öz-türk’ün, Hasan Ferit Gedik’in, Cizre,Sur, Nusaybin’de katledilen halkınhesabını sormuş ve bu uğurda şehitdüşmüşlerdir. Kahramanca savaşarakşehit düşen savaşçıların hesabını sor-mak için Cephe Milisleri aynı günsaat 19.15’te İstanbul TEM otoyoluTekstilkent mevkiinde bir polis oto-suna silahlı eylem gerçekleştirmiştir.Eylem anında halk düşmanlarınınaracı vurulmuştur. Halk düşmanlarıtesadüfen canlarını kurtarmış ve hiçbeklemeden hızlıca kaçmışlardır.

Cephe Milislerinin bununla ilgiliyaptığı açıklamada: "Halkın evlatlarınıkatletmenin hesabını soracağız sizden.Bu kez tesadüfen kurtulmuş olabilirsiniz

ama bir dahaki sefere bu kadar şanslıolmayacaksınız. Ne zırhlı araçlarınız,ne kurşun geçirmez kulübeleriniz sizikurtaramayacak. Halkın adaleti bey-ninizde patlamaya devam edecek. Çiğ-demler’imiz, Bernalar’ımız sizin ka-busunuz olmaya devam edecek. Çiğ-dem ve Berna’dan aldığımız cüretle,feda ve kararlılıkla halk düşmanlarındanhesap soracağız. Silahlarımız bozukda olsa, bombalarımız patlamasa da,adaletsizliğe asla teslim olmayacak,halkımıza yapılan bunca zulmün he-sabını soracağız. Taşla, sopayla, bıçaklasavaşacağız ama asla teslim olmayacakhesap soracağız. Siz katil köpekleriellerimizle parçalayacağız, bu halkıadaletsiz bırakmayacağız..." denildi.

Çayan: Cephe Milisleri 19Mart’ta Nurtepe, Sokullu Caddesi’ndedevriye atan bir TOMA’yı ve akreparacını taradı. Eylemden sonra katil

polisler arkalarına bakmadan kaçtılar.Cephe Milisleri yaptığı açıklamada:"AKP’nin katil polislerinin mahal-lelerimizde terör estirerek halkı kor-kutmaya, yıldırmaya çalışmasına izinvermeyeceğiz. Yılmaz’ın, Dilek’inkatillerinin hem halk çocuklarını kat-ledip, hem de zırhlı araçlarıyla öylecemahallemizde gezmesini seyretme-yeceğiz. Mahallelerimizin giriş-çı-kışlarında beklerseniz, evine gideninsanlara zırhlılardan ışık tutarak,sokaklarında devriye atarak halkı-mızın üzerinde baskı kurmaya çalı-şırsanız halk çocuklarının da bunabir cevabı olacaktır! Cevabımız dev-riye atan zırhlıları taramak oldu. Bizdiyoruz ki mahallelerimizde halkdüşmanlarının hiçbir baskı ve terörücevapsız kalmayacak. Katiller ma-hallelerimizde ellerini kollarını sallayasallaya gezemeyecekler." denildi.

İİKİ MASUM KADIN

İki masum kadındı

Ellerinde silahları

Dev gibi yürekleriyle

Yürüdüler düşmanın üstüne

Hesap sordular adalet istediler

Berkin'in Dilek'in Yılmaz'ın

Hesabını sordular

Yaşattılar Elif, Şafak, Bahtiyar’ı

Onların cüretiyle

Kızıldere'nin diliyle

Direndiler türkü söyler gibi

Direndiler Edalar, Sabolar gibi

Yürüdüler güpegündüz

Can nedir ki der gibi

Yarine hasretti bu adımlar

Halkına sevdalıydı bu kızlar

Umutlarını özlemlerini

Devrime bağlamış

İki masum kadındı onlar

Durmayacak, Susmayacak, UzlaşmayacağızSavaş Şiarıyla Kurtuluşa Kadar Savaşacağız!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

1 5DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 16: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

2015 Ağustos’undan beri Kür-distan'da tam anlamıyla bir savaşyaşanıyor. Günler, hatta aylarca sürensokağa çıkma yasakları; tankların,topların kullanıldığı kuşatmalar; top-yekün yok etmeyi hedefleyen, ağırsilahlarla sürdürülen bir savaş...

Bu savaşta, aralarında çocuk veyaşlıların da olduğu yüzlerce insankatledildi bugüne kadar. Lice, Cizre,Nusaybin, Sur... Katliamları artaraksürdü faşizmin. Bugün de Diyarba-kır'ın Bağlar Mahallesi’nde sürüyorkatliamlar.

Gözü dönmüş paralı askerler, si-vil-resmi ölüm mangaları Kürt halkınakan kusturmak için Kürdistan toprak-larına akın ettiler adeta. En ahlaksız,en barbar yöntemleri kullandılar. Bod-rumlara kıstırılmış, yaralı haldeki in-sanların en vahşi biçimde katledilmeleriinsanların gözlerinin içine sokulduadeta. Katledilen kadın gerillalarınçıplak bedenleri teşhir edildi günlerce.Zırhlı araçların arkasına bağlanaraksürüklenen Hacı Lokman Birlik'in gö-rüntüsü hala hafızalarımızda...

Son olarak en büyük katliamlardanbirinin yaşandığı Diyarbakır'ın Surilçesinde çekildiği ortaya çıkan birfotoğraf internet aracılığıyla servisedildi. Basına da yansıyan fotoğrafta,teslim olan 14 kişinin yalnızca iççamaşırlarıyla ve elleri başlarınınüzerinde bir duvar dibinde otururvaziyette oldukları görülüyor.

Amaç Tedbir, Kürt Halkını Aşağılamaktır

Sözü edilen bu fotoğraflar basında,"12 Eylül’ü aratmayan görüntüler"olarak ifade edildi. Sözü edilen 12Eylül görüntüsü ise teslimiyetle öz-deşleşen Mamak Hapishanesi'nde çe-kilen bir fotoğraftı. Diyarbakır Va-liliği de bu görüntüleri doğrulayarak"tedbir amaçlı" olarak yapıldığınısöyledi.

Bunun tedbir amaçlı yapıldığı koca

bir yalandır. Diyelim ki tedbiramaçlı yapılmıştı, 14 kişi tedbiramaçlı soyulmuş ve bir duvardibine dizilmişti. Peki, nedenfotoğrafları çekildi ve neden bufotoğraflar basına servis edilipmilyonların gözünün içine so-kuldu. Ya teşhir edilen çıplakkadın bedenleri, ya Hacı LokmanBİRLİK'in zırhlı araç arkasındasürüklenen bedeninin görüntü-leri... Onlar da mı tedbir amaç-lıydı? Elbette ki amaç güvenlikdeğildi. Amaç Kürt halkını aşa-ğılamak, küçük düşürmekti. Sa-vaşçıları aciz, zavallı, boyun eğ-miş göstermekti. Kürt halkınamesaj veriliyordu böylece. "Ba-kın sizin öncüleriniz, sizin içinsavaşanlar ne halde..." deniyordu.

Teşhir EttikleriKendi Acizlikleri,Kendi Ahlaksızlıklarıdır

Sur'daki fotoğrafların yayınlanma-sıyla birlikte bir etik ve ahlak tartışmasıda yapılmaya başlandı. Oysa bu savaştaetik ve ahlak tartışması yapmanın hiçgereği yoktu. Çünkü katlettiği kadınbedenlerini çırılçıplak teşhir edecek,55 yaşındaki Taybet İNAN'ın cansızbedenini 8 gün boyunca sokakta bek-letecek kadar ahlaksız bir düşmanlasavaşıyor Kürt halkı.

AKP faşizminin bugün Kürdis-tan'daki her davranışı Kürt halkınıaşağılamaya ve teslim almaya yöne-liktir. Ama bu yöntem yeni değildir.Bu yöntemin mucidi AKP değildir.Tarihten bugüne bütün egemenlerdüzenlerine karşı gelenleri, kendile-rine başkaldıranları benzer şekildeaşağılama, küçük düşürme yönteminihep kullanmıştır.

Emperyalizm de aynı şeyi yapmış,bunu sistemli bir politika haline ge-tirmiştir. Irak'ta Ebu Gureyb Hapis-hanesi'nde direnişçi tutsaklara yapılanişkencenin fotoğraflarının yayınlan-

ması; Saddam Hüseyin'in yakalan-masının ve idamının, Kaddafi'ninlinç edilerek öldürülmesinin görün-tülerinin tüm dünyaya izlettirilmesive diğerleri, hepsi aynı politikanınürünüdür. Bu politikanın adı psiko-lojik savaştır. Amaçlanan emperya-lizme boyun eğmeyen, direnen güç-lerin ve onların temsil ettiği halkla-rının aşağılanması, küçük düşürül-mesi, değersizleştirilmesidir.

AKP de emperyalist efendilerindenöğrendiği bu psikolojik savaş yön-temlerini kullanmaktadır. Bu açıdanbakıldığında Sur'daki fotoğrafla 12Eylül'de Mamak'ta çekilen fotoğrafaynıdır. Ebu Gureyb'deki fotoğrafla,Kaddafi'nin linç görüntüleri aynıdır.

Halkı utandırmak, onuruyla oy-namak için her şeyi yaptı ve yapıyorbu düşman. Geçmişten bugüne sayısızörneklerini verebiliriz bunun. Savaş-çıların bedenlerini çıplak olarak ser-gilemek, köylülere dışkı yedir-mek...vb. Bugün de ölümüze de, di-rimize de benzer işkenceleri yaparakbir anlamda hem korkularını yansı-tıyorlar, hem de psikolojik savaşyöntemleri kullanıyorlar.

Cizre'deki kuşatma ve katliambittikten sonra, katliamlardan kaçan-

Sur'da Teslim Olan 14 Kişinin Yarı Çıplak Teşhir Edilmesi AKP Faşizminin Emperyalist Efendilerinden Öğrendiği Alçak Savaş Yöntemleridir

TEŞHİR ETTİKLERİ KENDİ ACİZLİKLERİKENDİ AHLAKSIZLIKLARIDIR

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!11 6

Page 17: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ların evlerine döndüklerinde karşı-laştıkları manzara da aynı amaçlıdır.Aylarca bu evleri işgal ederek kulla-nan özel harekatçı katillerin, evlerdebulunan kadın iç çamaşırlarını ortalığasaçtıkları, bunların arasına prezer-vatifler bıraktıkları, evin içine dış-kılarını yaptıkları açığa çıkmıştı. İştebunların hepsindeki amaç aynıdır.Halkı aşağılamak, onuruyla, namu-suyla, değerleriyle oynamak...

PsikolojikSavaş YöntemleriyleAcizlikleriniGizleyemezler

Bugün işkenceci polisler, işkenceederek yüzlerine hasar verdikleri in-

sanlarımızın fotoğraflarını veya gö-rüntülerini çekip kişisel internet he-saplarında yayınlıyorlar. DolmabahçeSarayı'na yönelik silahlı eylem sırasındatutsak düşen halk kurtuluş savaşçılarıGüven Usta ve Ayberk Demirdöğen'inişkence edilmiş, kanlar içinde kalmışyüzlerinin teşhir edilmesi gibi... VeyaÇevik Kuvvetin merkezine yönelik si-lahlı ve bombalı eylem sonrası çatışarakşehit düşen Çiğdem Yakşi ve BernaYılmaz'ın katledildikten sonraki fo-toğraflarının yayınlanması gibi...

Bunlar hem bir psikolojik savaşyöntemidir hem de kendi aşağılık ki-şiliklerinin, çürümelerinin, acizliklerininyansımasıdır. Evet, acizdirler... Tankları,topları, ağır silahları karşısında teslimolmayan Kürt halkı karşısında aciz-

dirler. Son teknoloji ürünü güvenlikönlemlerine, askeri-teknik üstünlük-lerine rağmen beyinlerinde patlayanÇiğdem ve Berna'yı teslim alamadıklarıiçin acizdirler. Bu gözü dönmüşlükleri,bu ahlaksızlıkları bundandır.

Baskı varsa direniş vardır. Mamakvarsa Metris de vardır. Onursuzlukvarsa onur da vardır. Onur direnmektir,onur savaşmaktır. Ülkemiz halklarıdirendiği için onurludur. Düşmanınaşağılık yöntemleri, onursuzlukları,en pespaye teslim alma yöntemlerihalkı teslim alamayacak. Er ya da geçbu çürümüş, aşağılık, pespaye düzenleriyıkılacak ve Mahir'in dediği gibi, "Ka-ranlık cüceleri, acuzeler, dürzüler...Yarının Türkiyesi'nin hayvanat bah-çesinde teşhir edilecekler..."

AKP’nin 2 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır’ın Sur ilçe-sinde başlattığı operasyonlar 10 Mart 2016 tarihinde, acıylayoğrulmuş bir halkın bilincine yeni acılar ekleyerek ve fa-şizmden sorulacak hesapları büyüterek bitti. 103 gün boyuncasüren operasyonlardan sonra sokağa çıkma yasağının belirlioranda kaldırılmasıyla halk, evlerine dönmeye başladı. Bı-raktıkları mahalleleri, evleri ile buldukları arasında dağlarkadar fark vardı. Bazıları evlerini, eşyalarını hiç bulamadılar.Ne varsa yerle bir edilmişti.

Öldürülmeleri, işkence görmeleri, sürülmeleri, evle-rinin-barklarının yıkılması, aylarca sokağa çıkma yasağıylatecrit edilmeleri yetmezmiş gibi şimdi de etraflarınaörülen beton duvarlarla açık cezaevine hapsediliyorlar.

Operasyonlardan sonra Sur’un 6 mahallesinin girişve çıkışları güvenlik gerekçesiyle kapatıldı. Giriş-çıkışlarıkontrol altında tutmak amacıyla tarihi surların aralıklarıile kapıları yaklaşık 4 metre yüksekliğinde, 2 metre ge-nişliğinde beton bloklarla çevrelendi. İlçeye sadece polisbarikatlarının ve kontrollerinin kurulabildiği 4 kapıdangirilebiliyor.

Valilik tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada,“…Sur bölgesine giriş ve çıkışların 4 ana kapıdan yapıl-masının sağlanması için, muhtelif bölgelere (herhangibir yere monte edilmeden) taşınabilir bloklar yerleştiril-miştir. Güvenlik birimlerimiz tarafından çalışmaların ta-mamlanmasına müteakip bloklar yerleştirildiği bölgelerdenkaldırılacaktır.” denildi.

AKP’nin ve valilerinin açıklamalarının, verdiği sözlerinhiçbir inandırıcılığı ve güvenilirliği yoktur. Daha yakınzamanda Başbakan Davutoğlu İran gezisinden dönerken,

“Bu şehirler 90’lı yıllarda çarpık ve kontrolsüz bir şekildegelişen şehirler. Bu olaylar yaşanmamış olsaydı bilekentsel dönüşümün yapılması gereken yerlerdi. (…) Di-yarbakır Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo(İspanya) gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediğibir yer haline gelecek.” demişti.

Sur bugünkü haliyle Gazze’ye benziyor! Hani İsrail’inetrafını yüksek duvarlar, dikenli teller, gözetleme kuleleriile çevrelediği, izinsiz hiç kimsenin girip-çıkamadığı ko-caman bir hapishane olan Gazze’ye.

Günün birinde kendi özünden kopuk, AKP’nin sonradangörme ve Osmanlı özentisi zevkiyle restore ettireceğişekilde “Toledo”ya benzerse o Sur’da, Sur’un gerçek sa-hiplerinin, şimdiki halkının oturamayacağı-oturtulmayacağımutlak. Kasımpaşa gibi, Tarlabaşı gibi halk şehir dışınasürülüp Sur, AKP’nin beslemelerine rant kapısı yapılacak.

AKP’nin yaptıkları yanına kalmayacak. Onun sonunuhazırlayacak ve yaptıklarının hesabını soracak olan Türkve Kürt halklarının birlikte mücadelesidir.

Faşist AKP Sur’un Etrafını Beton Bloklarla Kapattı Faşist AKP Sur’un Etrafını Beton Bloklarla Kapattı Sur’u Toledo’ya Dönüştüreceklerdi, Gazze’ye Çevirdiler!Sur’u Toledo’ya Dönüştüreceklerdi, Gazze’ye Çevirdiler!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

11 7DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 18: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Üniversite gençliği, yıllardır ül-kesindeki sıcak kavgalarla soluk alıpveren bir dinamit fitili olmuştur.Nedir üniversite gençliğinin yaptığı?Okuduğu okullarda başlıyor ilk önce.Akademik, demokratik ve ekonomiktalepleriyle öğrencisi, öğretim gö-revlisi, işçisiyle yıllardır direniyorüniversite gençliği.

Bugün “Bağımsız Türkiye, De-mokratik Üniversite İstiyoruz” di-yerek mücadelemizi yükselteceğiz.Peki nasıl yapacağız, nasıl duyura-cağız kampanyalarımızı? Talebimizaçık ve net. Bizler “Bağımsız birTürkiye” istiyoruz. Emperyalizminkol gezdiği , her gün topraklarımızınparsel parsel satıldığı, çocuklarımızınkurşunlarla katledildiği bir ülke is-temiyoruz. Ve demokratik üniversitetalebimiz ancak bağımsız bir Türki-ye’yle gerçekleşecek.

Öncelikle kampanyamızı anlat-

malıyız. Taleplerimizin meşru oldu-ğunu ve tüm öğrenci, öğretmen ke-simlerinin gündeminde olan taleplerolduğunu anlatmalıyız. Yani kam-panyamızı herkesin gündemine sok-malıyız. Öncelikle gittiğimiz üni-versiteleri ve öğrencileri tanımaklabaşlamalıyız. Öğrencilerin bizlerisürekli görmesi, güvenmesi gerekiyor.Bunu sağladıktan sonra kampanya-mızı anlatan bildiriler, afişler ileokula gitmeliyiz.

Bildirilerle kampanyamızı öğren-cilere birebir anlatabiliriz. Bu so-runların aslında kendilerinin sorunuolduğunu fark ettiklerinde kampan-yayı daha çok sahipleneceklerdir.

Öğrencilerin beynini modayla,takıyla, TV programlarıyla dolduruyorbu düzen. İşte bizler burada gençliğindünyasına giren olmalıyız.

Üniversitelerde olanaklara göreher gün etkinlik örgütleyerek genç-

liğin yanımızda olmasını sağlayabi-liriz. İstedikleri zaman bize ulaşa-bilmelerini, sohbet edebilmelerinisağlamalıyız.

Düzenin saldırılarına karşı öğ-rencilere alternatif olarak çıkmalıyız.Üniversitelerimizde film gösterimleri,resim sergileri, tanışma çayları vetürkü geceleri düzenleyebiliriz. Öğ-renciler dışarıda, kafelerde geçireceğivakti bizimle geçirmeliler. Sorunla-rını, sevinçlerini bizimle paylaşma-lılar. Düzenin yarattığı büyük birboşluk var, insanlara sevgi vermiyor,mutluluk vermiyor.

Üniversite gençliği bunları bizde,Dev-Genç’lilerde bulmalıdır. Çünküsevginin de, mutluluğun da en gü-zelini bizler yaşıyoruz. Böyle yak-laşmalıyız öğrencilere. Sonuç olarakişe, üniversitelerde kampanyalarımızıdaha çok duyurmak için sürekli et-kinlikler örgütleyerek başlamalıyız.

GGençlik Federasyonu’ndan

Bağımsız Türkiye, Demokratik ÜniversiteBağımsız Türkiye, Demokratik ÜniversiteTutsak Öğrencilere Özgürlük İstiyoruz!Tutsak Öğrencilere Özgürlük İstiyoruz!

Yolumuzu Aydınlatan Karanfillerimizi, Adalet Savaşçılarını Asla Unutmayacağız

MSGSÜ (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) BomontiKampüsü’nde 16 Mart'ta Dev-Genç’liler adalet savaşçıları ÇiğdemYakşi ve Berna Yılmaz için taziye köşesi hazırladı. Adalet savaşçılarınınresimleri ve karanfillerle süslenmiş masada gün boyu savaşçılarımızınsevdiği türküler çaldı. Öğrencilerin ilgi gösterdiği masa gün boyuaçık kaldı. Öğrencilere Bayrampaşa eyleminin meşruluğu anlatıldı.Ayrıca 16 Mart Beyazıt Katliamı için de “Beyazıt’tan Berkinler’eKatliamların Hesabını Şafak, Bahtiyar Olup Soracağız! / Dev-Genç” yazılaması yapıldı. Çalışmalara 4 Dev-Genç’li katıldı.

Tarihi Direnenler, Cepheliler Yazar

Halk Cepheliler 19 Mart’ta Gazi MahallesiSondurak bölgesinde “Gazi Devrimdir, GaziHalktır” kitabının tanıtımı ve satışını yaptı.Hakan Kasa Aile Çay Bahçesi’nde bir arayagelen dağıtımcılar, önlükleri, sloganları ile me-gafonla sesli çağrı yaparak dağıtıma ve tanıtımabaşladı. Aynı gün, aynı yerde Yürüyüş dergisidağıtırken gözaltına alınan arkadaşlarının adım-ladıkları caddeye 20 kişi ile çıkarak “Baskılarbizi yıldıramaz. Bizi bitiremezsiniz, biz halkızhaklıyız. Haklılığımızın verdiği güç ile direni-yoruz, mücadele ediyoruz” diyerek yaşanangözaltı terörünü anlatarak yok olmayacaklarınıbir kez daha gösterdiler. Yoldan geçen araçlarave yayalara kitap verildi. Kitap alan insanlarzafer işareti yaparak birlikte fotoğraf çekildi,fazla para vererek “başkalarına da bu kitabıulaştırın” diyenler oldu. Kahvelerde, sokak ara-larında, yöre derneklerinde sesli konuşmalarlakitap tanıtımı yapıldı. Ayrıca Newroz’a çağrıyapıldı. İki saat içinde 60 kitap halka ulaştırıldı.

Ülkemizde Gençlik

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!1 8

Page 19: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

“Sayıca az olmamız felaket değil,yarın milyonlar bizimle olacak” demiştidevrimin büyük ustası Lenin. Ve mil-yonlar Bolşevik Partisi’nin önderliğindebirleşip Büyük Ekim Devrimi’ni, sos-yalizmi dünyaya armağan etmişlerdi.Biz de bugün sayıca az olabiliriz. Ancakbu bizim için de bir felaket değil. AKP“yeni Türkiye” sloganıyla yola çıkmıştı.Bugün kaç insan AKP’nin yeni Türki-ye’sinde mutlu olduğunu söyleyebilir?Kaç kişi yarına güvenle bakabiliyor?Açlık, yoksulluk, zulüm ve AKP’ninher geçen gün artan faşist terörü karşı-sında halkımızın tepkisi de içten içeartıyor. Özellikle her gün en az birmilyon insanın yürüdüğü İstiklal Cad-desi’nde IŞİD çetesinin yaptığı eyleminardından Galatasaray - Fenerbahçe ta-kımları arasında oynanacak maçın dahiertelenmesi, AKP’nin yönetememe kri-zinin geldiği noktayı göstermektedir.

Devrimcilere karşı binlerce polisini,MİT’ini, muhbirini sokaklara salanAKP iktidarı, kendi beslemesi olanIŞİD’in halkı hedef alan eylemlerikarşında hiçbir önlem almıyor oluşu,AKP’nin halk düşmanı yüzünü açığavuruyor.

Tüm bu olaylar karşısında halkımızumutsuz, biçare, karamsar olmamalı.Halkımızın umudu olan Dev-Genç’imizvar diyoruz. Dev-Genç demek umutdemektir. Halkımız umudu bizde gör-meli. Bunun için Cephemizin politi-kalarını halka ulaştırmada ustalaşma-lıyız. Ajitasyon, propaganda da usta-laşmalıyız. Halka umudun, kurtuluşunyolunu gösteren bir tek biz olduğumuzuunutmamalıyız. Yapabildiğimizi yap-tığımızda değil, yapabildiğimizden faz-lasını gerçekleştirebilecek pratiği ortayakoyduğumuzda ciddi sonuçlar aldığı-mızı göreceğiz. Bir insana daha gitmeli,bir insana daha dergimizi tanıtmalı,meclislerimizi anlatmalı, kurtuluşunyolunun bu düzenin devrim yoluyladeğişmesi ile olacağını anlatmalıyız.Bize inanmaları için öncelikle biz ken-dimize inanmalıyız. Eksiklerimizle, za-aflarımızla yüzleşip bizi yavaşlatan,gerileten yanlarımızdan kurtulup ileriye

atılmalıyız. Umut biziz diyorsak bu bizimiçin sıçrama tahtası olmalı. Bunun içinküçüleceğiz. Küçüldükçe büyüyeceğiz.Küçülmek; her taşın altına elini koymak,her soruna çözüm üretmek, her türlü işeemek harcayan olmaktır. Yoldaşlarımızla,halkımızla ilgilenmek, onların sorunlarınınçözümü için kafa yormaktır. Tüm bunlarıne kadar fazla yaparsak o kadar bizoluruz. Biz olabilmek, büyümektir. ‘Ben’inayaklarımıza bağladığı prangalardan kur-tulmaktır. Düzenin bize aşıladığı küçükburjuva alışkanlarından kurtulmaktır. Bizolabilmek; komutan Rıza, Şafak, Bahtiyar,Berna ve Çiğdem olabilmektir.

Biz olabilmek sıra neferi olabilmektir.Düzenin sunduğu tüm nimetleri elinintersiyle itip yaşamını hiçbir çıkar gö-zetmeden, kişisel isteğe yer vermedenhalka vakfedebilmektir.

Biz olabilmek Dev-Genç’li olabil-mektir. Bugünün dünyasında insanlığınen onurlu damarı olan devrimcilik, Dev-Genç’lilerle ete kemiği bürünmektedir.

Gerek gençlik, gerekse tüm halkımızbugün çözülemeyen sorunlar yumağınınortasında beklemektedir. Gençlik, para-sızlık yüzünden okuyamıyor, okulu bitirseiş bulamıyor, atanamayan yüz binlerceöğretmen var. Köylü üretiyor, ürettiğinisatamıyor, sürekli borçlanmak zorundakalıyor. Bugün kent nüfusu Türkiye ta-rihinde ilk defa köylü nüfusunu geçmişdurumda. İşçi çalışıyor, kazanamıyor.Karın tokluğuna çalışmak zorunda kalı-yor. Esnaf iş yapamıyor. Tüm bunlarve daha sayılamayacak kadar çok sorunlakarşı karşıya kalmış durumda halkımız.Düzen partilerinden dahi umudunu kes-miş durumda. AKP sesini çıkarana sal-dırıyor, tutukluyor, katlediyor. Yağmave talanda sınırsız, halka düşmanlıktapervasız AKP iktidarına karşı halkımızaumut taşımak, devrim saflarında örgüt-lemenin tarihsel sorumluluğu Dev-Genç’liler olarak bizim omuzlarımızdadır.

Tarihin omuzlarımıza yüklediği so-rumluluğu yerine getirebilmek için dahafazla biz olacağız. Gençliği, halkımızımeclislerde örgütleyecek, örgütlü gü-cümüzle devrimci halk iktidarını kura-cağız.

Biz Dev-Genç’liyiz, Halkımıza Umudun Kurtuluşun Yolunu Gösterenleriz

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

1 9DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 20: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Gazi Mahallesi'nde 21 Mart’ta tesli-miyetçiliğe, tasfiyeciliğe karşı; imha vekitle katliamlarına karşı düşmanımızlauzlaşmak yerine savaşı büyütme çağrı-sıyla Newroz ateşi yakıldı. MuharremKarademir’in adıyla anılan tepede sahnekuruldu, şerit çekildi, alan temizliğiyapıldı, “Kawa’nın İsyan Ateşi DağlardaYayılacak/Halk Cephesi” imzalı pankartasıldı. Saatler öncesinden hazırlıklaryapılan alanın çevresinden birkaç kezzırhlı araçlarıyla geçerek taciz eden katil-lere karşı “Katil Polis Mahalleden Defol”sloganı atıldı. Programın başlamasınayakın zırhlı araçları ile gelen katil sürüsü“ne yapıyorsunuz, ne toplandınız, dağılınmüdahale edeceğiz” anonsu yaptı.Anonslar üzerine lastikler ateşe verildi,halaya duruldu. “Newroz Piroz Be”,“Newroz İsyandır İsyanı Büyütelim”,“Kawanın Ateşi Gazide Yayılacak” slo-ganları atıldı. “Gel ki Şafaklar Tutuşsun”,“Mitralyöz” şarkıları ile halay çekildi,ateşin üzerinden atlanacağı sırada 2TOMA, 1 Ural, 3 akrep ile gelen katiller,halkların bayram havasında kutladığıNewroz’u gaza boğdular. Zırhlı araçlargelince tüm lastikler ateşe verildi vemilisler anında çıktı. TOMA ile uzunsüre ateşi söndürmeye çalıştılar.Cepheliler molotofları ile TOMA’ları

ve akrepleri vurdular. Burada bir süretaşlarla ara sokaklarda devam eden çatış-malar daha sonra İsmetpaşa Caddesi’netaşındı. Gazi Özgürlükler Derneği’nede tazyikli su ve gazlarla saldıran katillereyolu Tır’la kapatarak cevap verenCepheliler caddeyi iki taraflı kesti.Çatışmalar 24.00’a kadar sürdü, caddedeateş yakılarak üzerinden atladıktan sonrasloganlarla bitirildi.

Korkunuz Newroz'unZalimlere Karşı DirenişÇağrısıdır DemirciKawa’nın Yaktığı AteşleSizleri Yok Edeceğiz

Halk Cephesi’nin Gazi, Sarıgazive Bağcılar’da yapmak istediği Newrozprogramına polis, program daha baş-lamadan saldırdı. Gazi Mahallesi’ndeMuharrem Karademir Tepesi’nde yapı-lacağı duyurulan Halk Cephesi’ninNewroz programına polis saldırısınınardından mahallede barikatlar kuruldu,Cephelilerle polis arasında çatışmalaryaşandı.

Sarıgazi ve Bağcılar’da da AKP’ninkatilleri Bağcılar Karanfiller KültürMerkezi’ne ve Sarıgazi’deki programada saldıran polis, Sarıgazi’de bir kişiyi

silahla vurarak bacağından yaraladı.Karanfiller Kültür Merkezi’ne gazbombaları, boyalı ve plastik mermilerlesaldırdı. Gazi Mahallesi’nde de GaziÖzgürlükler Derneği’ne gaz bomba-larıyla ve plastik mermilerle saldıranAKP’nin katil polislerine karşı Gazi,Sarıgazi ve Bağcılar’da barikatlar kuru-lup direnişe geçildi.

ANKARA: Ankara Halk Cephesi21 Mart'ta Newroz’u kutlamak için19.00’da Tuzluçayır Çağdaş marketiönüne çağrı yaptı. Saat daha gelmedenAKP’nin katil polisleri TOMA veçevik kuvvetiyle alana gelmiş insanlaragözdağı vermeye çalışmıştır. HalkCepheliler polisin bu ablukasını umur-samayarak saati geldiğinde barikatlarıkurup ateşe verdi. AKP’nin katil po-lisleri bu olaya şaşırıp saldırıya geçti.Cepheliler polisin müdahalesine karşıellerinde taşlarla karşılık vererek AbidinAktaş Sokağı’na çekildi. Abidin AktaşSokağına gelir gelmez barikatları kurupNewroz ateşini yakıp halaya durdular.Katil polisler Abidin Aktaş Sokağı’nagirememiş ve geri dönmüşlerdir.Cepheliler Abidin Aktaş Sokağı'ndahalaylarıyla, marşlarıyla, sloganlarıylaNewroz’u kutlamış ve Newroz’unyasaklanamaz olduğunu göstermişler-

Kawa’nın İsyan Ateşi Dağlarda Yayılacak!Hiçbir Saldırı İsyan Ateşinin Yayılmasını Engelleyemeyecek

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!22 0

Page 21: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

dir. Havai fişeklerle Newroz’u iradiolarak sonlandırmışlardır.

ANTALYA: Antalya ÖzgürlüklerDerneği 20 Mart'ta dernek binasında21 Mart 2001 Ölüm OrucuDirenişi'nin 153. gününde Sincan FTipi Hapishanesi’nde şehit düşenCengiz Soydaş için anma yaptı. Anmailk önce ülkede ve dünyada sosyalizmmücadelesinde şehit düşenler içinbir dakikalık saygı duruşuyla başladı.Ardından Newroz’un tarihçesini anla-tan bir metin okundu. Metinde şunlaradeğinildi: "...Bir yandan sömürü vezulüm diğer yandan sömürü ve zulmekarşı ezilen halkların isyanı sürüyor.Modern Dehaklar istiyorlar ki budünyada her şey onların çıkarlarınagöre olsun. Halkları dize getirmek,teslim almak için her şeyi yapıyorlar.Bomba yağdırmakla tehdit ediyorlar,katliamlarını, vahşetlerini eksik etmi-yorlar. Ortadoğu halkları dayatılmayaçalışılan bu düzeni kabul etmiyor,zulme isyan ateşleriyle karşılık vermegeleneğine sahip çıkıyor.(...) Sömürüve zulüm var oldukça isyan ateşleride bitmez, bitirilemez. Hiçbir güçNewroz isyan ateşini söndüremez.Hiçbir güç Kürt ve Türk halklarınınkurtuluş kavgasını yok edemez."denildi. Anmadan sonra dernek binasıönünde Newroz ateşi yakılıp etrafındahalaya duruldu. Grup Yorum koro-sunun söylediği türkülerle birliktehalaylar çekildi, ateşin üzerindenatlandı. Mahalleden de insanlar halayadurdu. Bazı insanlar da balkonların-dan izledi. Newroz kutlamasına 25kişi katıldı.

İsyan Ateşi Demirci Kawalar’danCengiz Soydaşlar’aYolumuzu AydınlatmayaDevam Ediyor

Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu ile

Savaş ve Kurtuluş Merkezi 21 Mart'taNewroz ile ilgili bir açıklama yaptı.Açıklamada: Bugün ezilen, sömürülenhalkların bayram edeceği günlerinhabercisidir Newroz. Çünkü zulmekarşı umut dağlarda, kavgada demektirNewroz. Demirci Kawa’nın zalimDehak’ın kafasını ezdiği çekici bugünmodern Kawaların, ezilen halklarınelindedir artık. Bir Newroz günü yolu-muzu aydınlatan Cengiz Soydaş’ınaydınlattığı yoldan yürüyerek varacağızbayram edeceğimiz günlere.Gençlerimizin, insanlarımızın adaletsizbırakıldığı, yozlaştırılmış, uyuşturucu,fuhuş, tecavüz, kumar bataklığı halinegetirilen bu düzende boğulup gitme-lerine izin vermeyeceğiz. En ufakdemokratik hak kırıntılarının bile orta-dan kaldırıldığı, zulmün, baskının,faşist katliamların dayanılmaz boyutlaraulaştığı bu Newroz gününde HasanFerit, Berkin, Dilek, Ceylan, Uğur, Aliİsmail ve faşizmin katlettiği her bircanımız için adalet talebimizi yüksel-teceğiz." denildi.

Esenyurt: Gazi Mahallesi’ndekiNewroz'a çağrı ozalitlerinden 6 ozalit20 Mart'ta Esenyurt Mahallesi’nebağlı Yeşilkent Mahallesi’nde asıl-dı.

Gazi: Gazi Mahallesi İsmatpaşaCaddesi boyunca 20 Mart'ta Newrozçalışması çerçevesinde 15 kişiyle slo-ganlar atıldı, ajitasyonlar çekildi.“Newroz isyanın, direnişin bir olupzalimin zulmüne karşı koymanın adıdır.Bugün de günümüzün zalimleri halkazulmediyor, katliamlarla teslim almayaçalışıyor. Birleşmekten savaşmaktanbaşka yolumuz yoktur. Newroz ateşinibüyütelim” diye çağrı yapıldı. Caddedenara sokaklara girilip evlerin kapısıçalındı. 15 kişi ile 3 saat süren çalış-manın sonunda 100 adet dergi 200'denfazla bildiri halka ulaştırıldı. 17-18-19Mart'ta farklı bölgelerinde Newrozafişleri duvarlara asıldı. Sekizevler,

Nalbur, Düz, Sondurak bölgelerindetoplam 1000 adet afiş yapıldı. Gazihalkı Newroz’a davet edildi. 17 Mart'taPerşembe pazarında tek tek esnaflaraNewroz bildirisi dağıtıldı. Newroz’unbu katliamlar sürecinde çok daha anlam-lı önemli olduğu üzerine sohbet edildi.Pazara alışverişe gelen Gazi halkınaNewroz’a çağrı yapan bildiri dağıtıldı.Yürüyüş dergisinin tanıtımıda yapıldı.“Gazi Cephedir Mücadeledir”, “GaziFaşizme Mezar Olacak”, “KürdistanFaşizme Mezar Olacak”, “Newrozİsyandır İsyanı Büyütelim”, “NewrozPiroz Be” sloganları atıldı, ajitasyonçekildi. Buradan Sekizevler bölgesinegeçildi, kapı çalışması yapıldı. 3 sokakta200 evin kapısı çalındı. Çiğdem veBerna anlatıldı, Newroz’un anlamıanlatılıp çağrı yapıldı. 11 kişi ile yapılançalışmada 150 bildiri, 106 dergi halkaulaştırıldı. Dörtyol’da Sultan DüğünSalonu önünde ise haftanın 3 günümasa açıldı. Açılan masada GrupYorum şarkıları ve marşları çalındı.Masanın etrafına afişler asıldı, masadaYürüyüş Dergisi ve "Gazi Halktır"kitabının tanıtımı yapıldı. Yoldan geçen-lere otobüs minübüs duraklarında bek-leyenlere bildiri dağıtıldı. Aralıklarlasesli konuşmalar yapılarak ajitasyonlarçekilerek Newroz’un önemi anlatıldı.Newroz’a çağrı yapıldı. Toplamdamasada 200 bildiri, 60 adet dergi, 2adet kitap halka ulaştırıldı.

Mücadelenin Zorluklarınıda Güzelliklerini dePaylaşıyoruz!

Newroz’a hazırlık çalışmaları kap-samında kitle çalışmasıyla ilgili hazır-lıkları tamamladıktan sonra GaziÖzgürlükler Derneği’nde 20 Mart'tabir araya gelindi. 13 Mart günüNewroz ile ilgili yapılan toplantıdaiş bölümü yapılmış, komiteler kurul-muştu. Kurulan komitelerin işlemişolması, bir araya gelmesi gerekenkişilerin bir araya gelip aldığı sorum-lulukları yerine getirmiş olması üze-rine konuşuldu. Sorumluluk almanın,alınan sorumluluğu yerine getirmeninönemi anlatıldı. Emek üzerine konu-şularak emeklerinden ötürü teşekküredildi. “kendimizi ödüllendirelim”denilerek hep beraber pasta yenildi.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

22 1DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 22: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

İzmir Çiğli’de bulunan Halk Bahçesinde bu haftadada çalışmalar devam etti. 20 Mart’ta halk bahçesine gidenHalk Bahçesi Komitesi, burada bulunan bir diğer halkbahçesinde ailelerin hazırladığı sofrada buluştu. HalkBahçesinde bir yandan ekmekler pişirilirken bir yandangözlemeler için ıspanak, ısırgan, pazı da yine ailelerinkendi emekleriyle yaptıkları bahçeden toplandı. Ekmeğinkokusuna çevreden insanlar da gelerek bahçe çalışmasınaortak oldu. Esnaf olan bir dergi okuru bahçeyi merakederek dükkanı bir başkasına bırakıp ziyarete geldi.

Çalışmalarına yeni başlanan ikinci Halk Bahçesindeise ilk fideler geleceğin umudu olan çocuklarla dikildi.Halk Bahçesi için Diyarbakır’ın Türkmen Köyü’ndenbiber, salatalık, domates tohumları geldi. Bayındır’ın birköyünden ise domates, biber, patlıcan fideleri HalkBahçesine umut dikmek için gönderildi. Bu alanda 4-5tane, halkın kendi yaptığı bahçeler vardı. Bu bahçelerdenbir tanesi Halk Bahçesi oldu. İkinciyi de Halk BahçesiKomitesi yapmaya başladı. Halk Bahçesi çalışması başla-yınca alandaki bahçe sayısı 10’a kadar çıktı. Bahçedekicanlılık ve dayanışmadan etkilenen halk, bahçede görevpaylaşımında görev alarak, fideleri dikmek için toprakhazırladı ve bahçenin etrafını çevirmek için çalışmalaryaptı.

����

Halk İçin Mühendislik Yapmak Suç Değildirİşimi Geri İstiyorum

Halkın mühendisi Mayıs Kurt, işe geri alınmasıtalebiyle 19 Mart'ta saat 13.00'da Ankara’da YükselCaddesi İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklamasıyaptı. Açıklamaya 20 kişi katıldı. Olumsuz hava koşul-

larından dolayıimza masası açıla-madı. Basın açıkla-masında şunlaradeğindi: "... Bensusmak, başımagelenleri bir köşedeizleyip kaderime boyun eğmek istemiyorum. Adalet isti-yorum. Yasalar diyor ki pankart asmak kabahatlerkanununa tabidir, para cezası kesilir gönderilir. Polissiteleri dahi bunu söylüyor, hadi kolluk güçleri bunuyapmadı, ya hakimler ve savcılar? Hangisinin kararıdoğru? Biri serbest bırakılsın derken biri tutuklansındiyebiliyor, hem de beni görmeden, ifademi almadan...Yasalar, tutuklanma kararını ya kaçma ihtimali ya dadelil karartma şüphesiyle verir. Böyle bir durum varsaneden 7 gün beklendi? Ben 20 yıldır aynı adreste oturu-yorum, 10 yıldır aynı telefon numarasını kullanıyorum,devlet kurumunda çalışıyorum. Her gün bu sokaklardangeçiyorum. Bu kadar göz önünde bulunan beni kollukgüçleri ve devlet bir anda neye göre terörist ilan ediyor?Kolluk güçleri, kusura bakmayın bu kadar boş işlerleuğraşırken, soruyorum: Ankara’da 3 ayrı büyük patlamaoldu! Sizin göreviniz bu patlamaları engellemek, halkıkorumak değil mi? İstihbaratınız nerede? Yoksa istihba-ratınız sadece basın açıklamasına katılan devrimci-demo-krat insanları fişlemek dışında çalışmıyor mu? Halk içinmühendislik yapmak, Ankara’nın merkezinde bombapatlatmaktan daha mı tehlikeli? İşte kolluk güçlerininbu dayatmaları, kurumumdaki başkanları, müdürleri dekorkutmuş olacak ki beni işime geri almadılar. Ben işimigeri istiyorum, adalet istiyorum ve alacağım, çünkü hak-lıyım. Halk için mühendislik yapmak suç değildir!”

Kampanyalarla, KahvaltılarlaBirliğimiz Büyüyecek

Hatay Kamu Emekçileri Cephesi (KEC) 20 Mart’tadayanışma kahvaltısı düzenledi. Yapılan kahvaltınınardından KEC’in “Köle Değil Emekçiyiz İş Güvencemiziİstiyoruz Alacağız” kampanyası ile ilgili bilgi verildi.Bu kapsamda Ankara yürüyüşü ile ilgili açıklamalaryapıldı. Bildiriler dağıtıldı ve imza toplandı. Çekilenhalayların ardından kahvaltı sona erdi.

���

İş Güvencesi İçin YürüyeceğizKamu Emekçileri Cephesi (KEC) Mardin’de 19

Mart’ta, iş güvencesi kampanyası kapsamında yapılacakolan “Ankara Yürüyüşü” için çağrı çalışması yaptı. KECyaptığı çalışma kapsamında, Mardin Mazıdağı’nda 5 adetafiş ve 50 stiker asarak kamu emekçilerine katılma çağrısıyaptı.

Halk Meclisleri Ailemizdir,Onunla Hayatın Her Anı Birliktir

Okmeydanı Halk Meclisi, her ayın 3. haftasında

hayata geçirdiği pazar kahvaltısını 20 Mart’ta Sibel

Yalçın Parkı’nda üyeleri ile birlikte yaptı. Kahvaltı

sırasında dayanışmanın, birliğin ve gücün Halk Meclisi’nde

programlanıp hayata geçirdiği yerlerde, mümkün olduğu

vurgulandı. Yapılan kahvaltıya toplam 25 kişi katıldı.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!2 2

İzmir’de Halk BahçelerineUmudumuzu Ekiyoruz

Page 23: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

KKiralık İşçi Yasasının Altında, Patron Sendikacılarının İmzası Var!

� Kıdem tazminatıfona devredilecek, � Taşeron çalışmayaygınlaştırılacak vekolaylaştırılacak,

� Esnek çalışma, � Çağrı üzerine çalışma, � Kiralık işçilik, � Haftalık çalışma sürelerigünlere dağılacak...

TANIYIN BUNLARI!BUNLAR KENDİ SINIFINA İHANET EDEN

SENDİKACILARDIR!

Onbeş yıl önce işçi sendikaları,patron sendikası ve hükümet görev-lileri bir araya geldiler. Kapalı kapı-ların ardında çeşitli toplantılar yaptılar.İşçi sınıfının geleceği hakkında çokönemli kararlar aldılar. İşçilerin alınano kararlardan hiç haberi olmadı!

Sessiz sedasız yapılan toplantılarve imzalanan anlaşmalarda, bugünişçi sınıfını yakından ilgilendirentaşeronluk sistemi ve Özel İstihdamBürolarına ait düzenlemeler kabuledildi. Gerekli yasal altyapı hazırlandı.

ANAP, DSP ve MHP’nin koalis-yon kurduğu 57. hükümet işbaşın-

daydı. Başbakan, yıllarca işçi dostudiye pazarlanan Bülent Ecevit’ti.

İşçi sınıfından ve halktan gizliolarak yapılan toplantıların sonucunda26 Haziran 2001 tarihinde Türkiyeİşveren Sendikaları Konfederas-yonu (TİSK), Türk-İş, Hak-İş,DİSK ve Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı arasında İşYasası’nda yapılacak değişikliklerleilgili bir protokol imzalandı.İmzalanan protokole göre; TİSK 3,Bakanlık 3, sendikalar birer öğretimüyesini belirleyerek bir Bilim Kuruluoluşturuldu. Bilim Kurulunun oybir-liğiyle alacağı kararlar tüm tarafları

bağlayacaktı.

Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Yaşar Okuyan ve TİSKYönetim Kurulu Başkanı RefikBaydur’un, protokolü imzalamalarıanlaşılır bir durum. Eşyanın doğasınaaykırı olan Türk-İş Genel BaşkanıBayram Meral, DİSK GenelBaşkanı Süleyman Çelebi ve Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu’nuntereddüt etmeden bu protokolü imza-lamış olmaları. Her üçünün de dahasonra milletvekilliği ile ödüllendi-rilmesi tesadüf olmasa gerek.

İşçi sınıfının çıkarlarını savunmak

ÜÇ KURUŞLUK ÇIKAR İÇİNMİLYONLARCA İŞÇİYİ SATAN AHLAKSIZLAR!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

2 3DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 24: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

için kurulan sendikalar, patron örgütüve hükümetin çoğunluğunu oluştur-duğu bir heyetin alacağı kararları -daha o kararlar alınmadan- kabulediyorlar. Patronların eline açık çekveriyorlar.

İşçi sınıfı ve patronların çıkarlarıbirbirlerine uzlaşmaz çelişkilerlebağlıdır. Birinin kazandığı yerdediğeri kaybeder. Bu konu herhangibir muğlaklığa yer vermeyecek kadaraçık ve nettir. Bunu anlamak içinML literatürü devirmeye gerek yok.Dürüst olmak, işçi sınıfının çıkarlarınıkişisel çıkarlara satmamak ve yaşa-nanları göz önünde bulundurmakyeterli gelir.

Şubat 2001 kriziyle artan işten atma-lara karşı iş güvencesinin sağlanmasıtalebi yükselmiş, eylemler yapılmıştı.Hükümet, artan eylemlere karşı işgüvencesi yasa tasarısı hazırlamakzorunda kalmıştı. Sendikaların aynıprotokole imza attıkları TİSK BaşkanıRefik Baydur, “İş Güvencesi YasaTasarısı’nı 1,5 yıl Başbakanlık’ta bek-lettiğini” övünerek anlatan biridir.

Hükümetlerin Patronları Kapitalistlerdir

Devlet, tarih sahnesine çıktığındanitibaren egemen sınıfın, diğer sınıflarüzerinde baskı aracı oldu. Hükümetlerdevletin yürütme organıdır. Kapitalistsistemde hükümet, patronların çıkar-ları için çalışır.

“1913’te Cumhurbaşkanı WoodrowWilson şöyle yazıyordu: ‘Durumunolguları şunu gösteriyor: Nispeten azsayıda insan bu ülkenin bütün ham-maddelerini denetlemektedir; nispetenaz sayıda insan su güçlerini denetle-mektedir... Aynı sayıda insan demir-yollarını büyük ölçüde denetlemektedir;kendi aralarında dolaşan bazı söz-leşmelerle fiyatları denetlemektedirlerve aynı grup ülkenin geniş kredilerinide denetlemektedirler. Birleşik Devletlerhükümetinin patronları, BirleşikDevletler’in birleşik kapitalist ve ima-lâtçılarıdır.” (Leo Huberman, FeodalToplumdan Yirminci Yüzyıla, İletişimYayınları, syf 256)

Bir asır önce ABD Cumhurbaş-

kanı’nın dile getirdiği gerçek ne sade-ce o gün için ne de sadece ABD içingeçerlidir. Aynı durum bütün kapitalistdevletler için üç aşağı beş yukarıaynıdır. Ve bugün için de fazlasıylageçerlidir.

Geçmişte Adalet Partisi’nin slo-ganı; “Türkiye’yi küçük Amerikayapacağız”dı. Geliştirdikleri yeni-sömürgecilik ilişkileriyle söyledik-lerini kısa sürede gerçekleştirdiler.“Küçük” ve sömürge olmanın birbedeli vardı elbette: Çarpık gelişenkapitalizm, dışa bağımlı ekonomi,sömürülen yerel kaynaklar, heryere kök salan yolsuzluk ve halkıntepesine yerleştirilen oligarşiyleödendi ve ödenmekte o bedel.

Adalet Partisi’nin devamı olmaklaövünen ANAP, AKP başta olmaküzere bütün düzen partileri aynı poli-tik çöplükten beslendiler. Hepsininkurduğu hükümetlerin patronu işbir-likçi sermaye oldu.

İhanetin Belgesi Protokol!Virgülünü bile değiştirmeden imza-

lanan protokolü olduğu gibi yayınlı-yoruz. İşte sendikaların ihanet belgesiprotokolün tam metni:

“Dünyada meydana gelen ekono-mik ve sosyal gelişmelerin hızı veniteliği, bölgesel entegrasyonlar, pekçok alanda yenilik ve değişimlereyol açmaktadır. Bunlara uyum sağ-lamak, bizim açımızdan, iki noktadaönemlidir. Gelişimin bir ucunda,uluslararası örgütlerde zeminini bulançalışma standartlarının yükseltilmesive bunların dünya ticaretiyle ilişki-lendirilmesi yer alırken, diğer uçta

ise, uluslararası ekonomik rekabetinyoğunlaşması bulunmaktadır.Böylece, sosyal gelişme ve insanmerkezli amaçlar ile bunu gerçek-leştirecek ekonomik gelişimin önün-deki engelleri bir arada ele almakgerekmektedir.

Çalışma yaşamımızı düzenleyenyasaların çağdaş gelişim çizgisineuygun biçime getirilmesi için, taraf-larca önerilen ve üniversitelerimizinçalışma yaşamıyla ilgili, saygın öğre-tim üyelerince oluşturulan BilimKurulunun, öncelikle 1475 sayılı İşKanunu’ndan başlamak ve 2821sayılı Sendikalar ile 2822 sayılı Topluİş Sözleşmesi, Grev ve LokavtKanunu’nu ele almak üzere, bu yasa-larda gerekli değişiklik ve düzenle-meleri yapmaları kabul edilmiştir.Böylece, sosyal diyalog içinde üre-tilecek çözümün sosyal faydası dahada büyük olacaktır.

Bilim Kurulu, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı’nı temsilen 3,Türk-İş, DİSK ve Hak-İş Konfede-rasyonlarını temsilen birer, Türkiyeİşveren Sendikaları Konfederas-yonu’nu temsilen 3 olmak üzere, 9öğretim üyesinden oluşacak, sekre-teryası ise, Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığınca yürütülecektir.

Kurul’un oybirliği ile alacağıkararlar, herhangi bir çekince ilerisürülmeden, taraflarca kabul edilmişsayılacak, oy çokluğu ile alınankararlar da kabul edilmiş sayılacak;fakat, bu konularda tarafların dek-larasyon hakkı saklı kalacaktır.

Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’nın da, en geç Eylül 2001sonuna kadar bitirilmesi düşünülenbu yasalarla ilgili çalışmalar sonucuelde edilecek tasarı metinlerini 2001yılı sonuna kadar yasalaştırmak üzeregerekli girişimleri yapacağına dairbu protokol, 26 Haziran 2001 tari-hinde imza altına alınmıştır.”

Protokolde, süslü kelimelerin vedolaylı anlatımların altına saklanaraksöylenenin özeti: Emperyalist eko-nomiye uyum sağlayabilmemiz vekendi çapımızda varlık gösteriprekabet edebilmemiz için iş yaşamıve sendikal alanı düzenleyen yasa-

“Kurulun oybirliğiylealacağı kararlar,

herhangi bir çekinceileri sürülmeden,

taraflarca kabul edilmişsayılacak, oy çokluğuylaalınan kararlar da kabuledilmiş sayılacak fakat,bu konularda taraflarındeklarasyon hakkı saklı

kalacaktır.”

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!2 4

Page 25: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ların değişmesi lazım. Yasalarıhazırlamak için bilim kurulu oluş-turulacak. Bilim Kurulu’nunoybirliği ile alacağı kararlar iti-razsız kabul edilecek. Oy çokluğuile alınan kararlar da kabul edi-lecek, sadece bu konuda taraflarınbildiri yayınlama hakkı var.

Aman ne büyük lütuf! Aklı başın-da ve ihanet içinde olmayan sen-dikalar düşünün. Böyle bir proto-kolün altına imza atmaları mümkünmü? Olabilir mi? Ya tümüyle delir-miş olmaları gerekir ya da tümüyleihanet bataklığına batmaları…

Hak-İş, Türk-İş ve DİSK’in delir-mediklerini biliyoruz. Ne yaptıkla-rının, neyin altına imza attıklarınınbilincindeydiler. Suç işlediklerini bili-yorlardı. Bütün suç işleyenler gibisuçlarının üstünü örttüler. İmzala-dıkları anlaşmaları işçi sınıfından vehalktan gizlediler. Ortaya çıktığındayalan söyleyerek inkar ettiler.

Bilim KurulundaKimler Yer Aldı

Bilim Kurulunda yer alanlar:Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı tarafından Prof Dr. MetinKutal, Prof. Dr. Toker Dereli, Prof.Dr. Savaş Taşkent; Türk-İş tara-fından Prof. Dr. Sarper Süzer;DİSK tarafından Prof. Dr. DevrimUlucan; Hak-İş tarafından Prof.Dr. Öner Eyrenci; TİSK tarafındanProf. Dr. Münir Ekonomi, Prof.Dr. Teoman Aktünal ve Prof. Dr.Algun Çifter önerildi.

Prof. Metin Kutal’ın başkanlı-ğındaki komisyon, hazırladığı raporu26 Haziran 2002’de bakanlığa teslimetti. Sendikaların baştan iradeleriniipotek ettikleri Bilim Kurulu’nunhazırladığı raporda: Kıdem tazmi-natının fona devredilmesi, taşeronçalışmanın yaygınlaştırılması vekolaylaştırılması, esnek çalışma,çağrı üzerine çalışma, kiralık işçilik,haftalık çalışma sürelerinin günleredağılması ve daha birçok işçininkazanılmış haklarını ortadan kal-dıran madde vardı.

Bilim Kurulu’nun raporu üzerine

sendikalar önce kendi aralarında dahasonra TİSK ile bir araya gelerekuzlaşmaya çalıştılar. Başlangıçta 34maddeye dair görüş farkı varkenyapılan görüşmeler sonucunda anlaş-mazlık 11 maddeye indirildi.

Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı, anlaşma sağlanamayanmaddeleri Bilim Kurulu’nun önerileridoğrultusunda hazırlayarak tasarıyımeclise getirdi. 57. Hükümet ilebaşlayan süreç AKP ile tamamlandıve yeni iş yasası 10 Haziran 2003günü Resmi Gazete’de yayımla-narak yürürlüğe girdi.

Hak-İş,Türk-İş ve DİSK başkan-larının tam yetki vererek, baştan herşeyi kabul ettikleri Bilim Kurulutarafından hazırlanan yeni iş yasasıile:

1- Taşeron çalışmanın önüaçıldı, kolaylaştırıldı:

4857 sayılı İş Yasası’na göre işve-ren, işçinin çalıştırılacağı işin, belirlisüreli olmaması durumunda da belirlisüreli işçi çalıştırabilmektedir.Böylece, süreklilik gösteren birişte, birbiri ardı sıra, belirli süreliiş sözleşmeleriyle işçi çalıştırabil-mekte ve bu işçiler iş güvencesin-den, ihbar süresinden, kıdem taz-minatından, toplu sözleşme hak-

larından ve işsizlik sigortasındanyararlanamamaktadır.

2-Kıdem TazminatıTırpanlandı:

1475 sayılı eski İş Yasası’nın 16.Maddesi, çalışma koşullarında önem-li bir değişiklikle karşı karşıya bıra-kılan işçiye, hizmet akdini tek taraflıolarak feshederek, kıdem tazminatınıalma hakkını tanıyordu (iş şartlarıesaslı bir tarzda değişir, başkalaşırveya uygulanmazsa). 4857 sayılıyeni İş Yasası’nda, iş şartlarındakiesaslı değişiklikte işçinin kıdem taz-minatını alarak iş akdini feshetmehakkı ortadan kaldırıldı. Böylecekıdem tazminatında önemli bir haktırpanlanmış oldu.

3 - İşçi kiralama sistemigetirildi:

Bugün işçi sınıfına yönelik enbüyük tehditlerden biri olan Özel

İstihdam Bürolarının kurulmasını2002 yılında Bilim Kurulu önerdi.İtirazlar üzerine o dönem yasadançıkarıldı. Yerine, Bilim Kurulu, işçisınıfına indirilen darbelerin en büyük-lerinden biri olan işçi kiralamadüzenlemesini getirdi. Kiralama“geçici iş ilişkisi” olarak değiştirilerekbugünkü yasada yer aldı.

4 - Kısmi süreli çalışma, çağrıüzerine çalışma getirildi:

Yeni 4857 sayılı İş Yasası ile kısmisüreli çalışma (part-time çalışma)düzenlemesi yapılarak; uygulamahızla yaygınlaştırıldı, kapsamı geniş-letildi. Çağrı üzerine işçi çalıştırmahakkı ilk defa bu yasayla patronlaratanındı. Türkiye’de birçok hak tamzamanlı çalışmaya göre düzenlendiğiiçin bu koşullar altında çalışan işçilerçok yönlü sömürüye tabi tutuldular.Esnek ve kuralsız çalıştırma hızlayaygınlaştı.

4857 sayılı İş Yasası ile birliktedaha birçok hak kaybı yaşandı. Buyazının konusu yasanın kendisi olma-dığı için en temel olanlara değindik,diğerlerine girmedik. İşçi sınıfınınyüzlerce yıl boyunca büyük müca-delelerle kazandığı haklar, yine sözü-mona işçi sınıfının haklarını korumakve sağlamakla görevli sendikaların

Prof. Metin Kutal’ınbaşkanlığındaki komisyon,

hazırladığı raporu 26Haziran 2002’de Bakanlık’a

teslim etti. Sendikalarınbaştan iradelerini ipotek

ettikleri Bilim Kurulu’nunhazırladığı raporda: Kıdem

tazminatının fonadevredilmesi, taşeron

çalışmanın yaygınlaştırılmasıve kolaylaştırılması, esnek

çalışma, çağrı üzerineçalışma, kiralık işçilik,

haftalık çalışma süreleriningünlere dağılması ve dahabirçok işçilerin kazanılmışhaklarını ortadan kaldıran

madde vardı.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

2 5DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 26: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ihanetiyle göz göre göre kaybedildi.

Türk-İş ve Hak-İş Kendine Uygun Olanı Yaptı

Yasanın çıktığı dönem, Türk-İş453 bin işçi adına hükümetle topluiş sözleşmesi görüşmelerini sürdü-rüyordu. Toplu iş sözleşmesiyle, İşYasası’na karşı mücadeleyi birleşti-rerek hükümete geri adım attırabilirdi.Kılını kıpırdatmadı.

“Türk-İş, Hak-İş ve DİSK GenelBaşkanları, 13 Mart 2003 gecesiTürk-İş Genel Merkezi’nde bir top-lantı yaparak, 14 Mart günü saat13.00’te tüm illerde şube yöneticilerive işyeri sendika temsilci ve baş-temsilcilerinin AKP il örgütleriniziyaret etmesi, uyarması ve basınagelişmeler konusunda bilgi vermesinikararlaştırdılar. 12 saat içinde örgüt-lenen bu eylemlerde ortak bildiriokundu. Ayrıca, 14 Mart günü tümmilletvekillerine bir açıklama dağı-tıldı. Ancak bu eylemler birçok ildeyapılmadı; eylemlere kitlesel katılımsağlanmadı. Birçok yerde göstermelikkalan eylemlerin hükümet politikalarıüzerinde herhangi bir etkisi olmadı.”(Yıldırım Koç, İş Kanunu NedenDeğişti).

Tamamen patronların isteği veçıkarı doğrultusunda İş Yasası deği-şiyor, koskoca(!) üç işçi konfede-rasyonunun aldığı eylem kararlarınabakın. Parti örgütü ziyareti, millet-vekillerine açıklama dağıtmak. Kionu bile hayata geçirmekten acizler.Sendikalar başka da bir eylem yap-madan İş Yasası meclisten geçti.

Aradan geçen yıllar içinde taşeronişçi çalıştırma ülkemizde, temel çalış-ma biçimi oldu. Taşeron çalıştırmayakarşı sendikaların ciddi anlamda tekeylemi yoktur. Arada bir yarım ağızüç beş kişiyle basın açıklaması yapar-lar o kadar. Daha en başından ken-dilerinin onay verdiği bir sistemekarşı mücadele etmelerini beklemekde saflık olur zaten.

Türk-İş, kuruluşundan beri sarısendikaydı. Devlet tarafından kur-duruldu, yöneticilerinin tamamı

Amerika’da CIA eğitiminden geçti.Sendikacılıktan önce anti-komünizmiöğrendiler. Hiçbir zaman işçi sınıfınınhaklarını, çıkarlarını savunmadı. Tamtersine işçileri bölen, patronlara peşkeşçeken bir hat izledi. İhanet protoko-lüne imza atmaları, taşıdıkları mis-yona uygundu. İmzayı atan BayramMeral hemen ardından milletvekil-liğiyle ödüllendirildi. 2002 ve 2007seçimlerinde CHP’den milletvekiliseçildi. Milletvekili seçildikten sonrada 19 yıl başkanlığını yaptığı Yol-İş’ten maaş almaya devam etti.Bayram Meral ve ailesinin tapuda63 kalem gayrimenkul kaydı olduğuortaya çıktı. Kendisi de işçi kökenliolan Bayram Meral bunca malı mülkünasıl kazandı? Ve böyle biri, işçihakları için mücadele edebilir mi?

Gelelim Hak-İş’e… Hak-İş herdaim gericilerin, iktidarın açıktanişçi sınıfına karşı kullandığı bir sen-dika oldu. Onun sendikayla tek bağıadıdır. Protokolün altına imza atandönemin Hak-İş Başkanı SalimUslu da milletvekilliğiyle ödüllen-dirildi. Halen milletvekilidir.AKP’den 2011 ve 2015 genel seçim-lerinde Çorum’dan milletvekiliseçildi.

Türk-İş ve Hak-İş ne oldukları veolmadıkları bilinen sendikalardır.Bugüne kadar yaptıklarıyla, söyle-dikleriyle sınıflar mücadelesinde dur-dukları tarafı fazlasıyla kanıtladılar.İşçi sınıfının karşısında, patronlarınyanında yer alan yüzleri açığa çıktı,işçiler arasında teşhir oldular. Heriki konfederasyon da işçi sınıfınınmücadelesini engellemek, sekteyeuğratmak, bölmek için kurulmuşlardı.Üzerlerine düşeni yaptılar.

Tepeden Tırnağa Patronlaşan DİSK

Asıl önemli olan DİSK’in içindebulunduğu durum... DİSK diğerlerinegöre çok daha tehlikeli. Çünkü tarafınıve sınıfını maskeliyor. İşçi sınıfınıniçinde, yanında görünüp işçileri sır-tından hançerliyor. İlerici işçiler tara-fından Türk-İş’e alternatif olarakkurulmuştu. Zaman içinde taşıdığıtüm ilerici yanları kaybetti, patron

sendikası haline dönüştü. Adındataşıdığı “devrimci” sıfatına ve işçisınıfının mücadelesine defalarca iha-net etti. Defalarca hükümetin, pat-ronların saldırıları karşısında işçileriyüzüstü bıraktı. DİSK ve bağlı sen-dikalar; mücadele örgütlemelerigerektiği yerde, işçilerin doğallığındaortaya çıkan tepkisini sisteme kanalizeettiler, işçileri mahkemelerle oyala-dılar. Başlayan direnişleri işçilerikandırarak, oyalayarak bitirdiler. Hakalmayı yasalara, AİHM’e bıraktılar.İşçilerin örgüte, örgütlülüğe olangüvenlerini zedelediler, hatta ortadankaldırdılar.

DİSK, taşerona karşı hiç mücadeleetmedi. Taşeron işçilerin yaşadığısorunlarla ilgilenmedi. Kıdem taz-minatının fona devredilmesi sözkonusu olduğunda zoraki bir iki basınaçıklaması yaptı. Kendisinin onayverdiği sisteme karşı mücadele edermi? Mücadele edecek olsa daha enbaşından o protokole imza atar mı?Protokolü imzalayan dönemin DİSKBaşkanı Süleyman Çelebi de mil-letvekilliğiyle ödüllendirildi. 2011seçimlerinde İstanbul’dan CHPmilletvekili seçildi.

Şimdi bir süredir kiralık işçilikyasasına karşı göstermelik bir kam-panya yürütülüyor. Kampanya kap-samında yaptıkları ise bir kaç basınaçıklamasından ibarettir. DİSK GenelKurulu’na kadar bir kaç açıklama,kongreden sonra onu da yapmadılar.

İşçisini İşten Atan DİSK, İşçinin Hakkını Koruyamaz!

Oya Baydak, DİSK’e bağlı Genel-İş’te çalıştı yıllar boyunca. Siyasihesaplarla patronlaşan sendikacılartarafından işten atıldı. İşine, onurunasahip çıkarak DİSK önünde çadırkurup direnişe geçti. Sendikacılarınörgütlediği lince uğradı. Aylar aylarıkovaladı işine geri alınmadı.Patronlara karşı verilen mücadelelerçok daha kısa sürelerde sonuçlan-masına rağmen Oya Baydak’ın dire-nişi patron sendikacılığı tarafındangörmezden gelindi. Açtığı, işe iade

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!22 6

Page 27: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

davasını kazandı. Düzenin mahke-meleri bile işten atılmasındaki hak-sızlığı kabul etti. Fakat patron sen-dikacılığı öyle bir hale gelmişti ki,Oya Baydak’ı işe geri almak yerinerüşvet teklif etti. Bu denli işçilerden,halktan ve onların değerlerinden kop-muş, yanlarında durdukları sınıfınözelliklerine bürünmüşlerdi. Tepedentırnağa patronlaşmışlardı.

Bayram Meral, Salim Uslu,Süleyman Çelebi… Protokolü imza-layan genel başkanlar. Her üçü demilletvekilliğiyle “ödüllendirildi.”Üç kuruşluk çıkarları için milyonlarcaişçinin temel haklarının kaybınaneden oldular. Kölelik koşularındaçalışmalarını kabul ettiler.

İşçiler! Bize, sınıfına ve işçilereihanet içinde olan sendikalardan,sendikacılardan yarar yok. Onlar üç

kuruşluk çıkarları için her şeyi sat-maya hazırlar. Onlara mahkum vemecbur değiliz. İşçi Meclislerindeörgütlenelim. Kendi örgütlülükleri-mizi kuralım, kendi kararlarımızıalalım, kendi kendimizi yönetelim.

Sonuç olarak; 1-Türkiye İşveren Sendikaları

Konfederasyonu (TİSK), Türk-İş,Hak-İş, DİSK ve Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı arasında, İşYasası’nda yapılacak değişikliklerleilgili bir protokol imzalandı. Patronörgütü, iktidar ve sendikalar aynımetni imzaladılar. Sendikalar imza-ladıkları protokolle oluşturulacakBilim Kurulu’nun alacağı kararlarıbaştan kabul etti.

2- Bilim Kurulu hazırladığı rapor-da; taşeron çalışmanın yaygınlaştı-

rılması, Özel İstihdam Bürolarınınkurulması, kiralık işçilik, esnek çalış-ma, kıdem tazminatının fona devre-dilmesi vb... başta olmak üzereTürkiye tarihinin işçi sınıfına yöneliken büyük saldırılarını önerdi.

3 - İş Yasası çıkarken sendikalarınelinde çok büyük kozlar varken vedahası işçileri, hak kayıpları üzerindenrahatlıkla harekete geçirebilecekkendireniş örgütlemediler. İmzaladıklarıprotokolle yasayı baştan kabul etme-nin ve direnmemenin karşılığındaher üç konfederasyonun başkanı mil-letvekillikleriyle ödüllendirildi.

4 - Sarı, gerici, reformist, patron-laşmış sendikalardan işçilere iyilikdeğil kötülük gelir. İşçiler! İşçiMeclislerinde örgütlenelim. Kendiöz örgütlülüklerimizi kuralım!..

Okmeydanı Halk Meclisi, otobüslerin 3 aydır mahal-leye girmemesiyle ilgili aldığı karar doğrultusundabaşlattığı imza kampanyası çalışmasının ilkini 17 Mart’taPerşembe Pazarı’nda yaptı.

Bir Halk Meclisi üyesinin katıldığı çalışmada, yaklaşık3 aydır “güvenlik” gerekçesiyle alınan bir kararla oto-büslerin akşam saat 17.00’den sonra mahallenin güzer-gahından geçmediği, bu kararın tamamen keyfi ve hukukdışı bir uygulama olduğu, halkın ulaşım hakkının bilinçliolarak gasp edildiği anlatıldı.

Ayrıca, böylesine hak gasplarının devletin bilinçliolarak yürüttüğü bıktırma, sindirme politikalarının birerparçası olduğu, asıl amacının içinde Okmeydanı halkınınolmayacağı kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesiolduğu gerçeği dile getirildi.

Halk Meclisi üyesi, bir yandan imza toplarken biryandan halkın konuyla ilgili şikayetlerini dinledi.Şikayetlerin ana konusu daha çok otobüslerin yakılmasıve halka ait araçların kundaklanması üzerine idi. Bazenbire bir bazen toplu gerçekleşen konuşmalarda araçyakma ve kundaklama eylemlerinin devrimciler tarafındanyapıldığı, otobüslerin mahalleye girmemesinin temelsebebinin bu tür eylemler olduğu kanaati gözlemlendi.

Oluşan bu kanaate karşılık Halk Meclisi üyesi, yoksulhalkın çoğunlukla işine gidip gelmek için kullandığıbelediye otobüslerinin molotoflanarak yakılması ve halkaait özel araçların kundaklanması eylemlerinin asla “dev-rimci eylem” niteliği taşımadığı, devrimcilerin bundanhiçbir çıkarının olamayacağını söyledi. Halk Meclisiüyesi: “Böylesi eylemlerde bizi sömürenlerden başkakimsenin bir çıkarı olamaz. Bu tür yöntemleri devrimcilerasla kullanmaz ve tasvip etmezler. Lakin otobüsler yakı-lıyor, halka ait araçlar kundaklanıyor gerekçesiyle mahallehalkını mağdur eden, böylelikle polisin mahalleye gir-mesine meşruiyet sağlayan anlayışın devrimcilikle ilgisiolamaz” diyerek imza kampanyası çalışmasını sürdür-dü.

Yaklaşık 1,5 saatlik çalışma sonunda halktan 3 sayfadolusu imza toplanırken, Okmeydanı Halk Meclisi buçalışmadan öğrendiklerini bir çağrı ile birlikte ifade etti:“Kitle çalışmasında sabit bir yerde masa açıp halkınkendilerine gelmesini beklemek yerine, bire bir insanlarayaklaşarak iletişim kurmanın daha sağlıklı ve sıcakilişkilere zemin yarattığı görülmüş oldu. Uyuşturucuya,yoksulluğa, kentsel dönüşüme ve polis terörüne karşıHalk Meclislerinde örgütlenelim!”

Ulaşım Hakkımızın Gasp Edilmesine İzin Vermeyelim! 27 Mart

2016

Yürüyüş

Sayı: 514

22 7DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 28: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Türkiye’de işçi sendikaları, başından itibaren mücadelealanlarını ekonomik haklar ile sınırlandırdılar. Politikmücadele verilmeksizin, ekonomik hakların güvencealtına alınamayacağını bilmezden, görmezden geldiler.Sınıfsal bakış açısından yoksunluk, onları en temelhakları savunamaz bir noktaya getirdi. Geçmişte kazanılanhaklar birer birer kaybedilirken, sendikalar ciddi birmücadele yürütmedi. Tam tersi, genel başkanları; kol-tuklarını koruyabilmek, milletvekili olabilmek, maddiçıkar sağlayabilmek vb, hükümetin, devletin hışmındankendini koruyabilmek adına işçi sınıfına ihanet olananlaşmaların altına imza attılar.

26 Haziran 2001 tarihinde Türkiye İşverenSendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıarasında İş Yasası’nda yapılacak değişikliklerle ilgilibir protokol imzalandı. İmzalanan protokolle oluşturulanBilim Kurulu’na, çalışma yaşamında yapılacak değişik-liklerle ilgili tam yetki verildi.

İşte Özel İstihdam Büroları, o Bilim Kurulu’nunönerileri doğrultusunda hazırlanan İş Yasası ile kuruldu.Ne var ki çeşitli nedenlerle o dönem Özel İstihdamBüroları’nın (ÖİB) işçi kiralamasına onay verilmedi.Resmiyette varlıkları iş ve işçi bulmada aracı kuruluşolmakla sınırlı kaldı.

Bugüne kadar Türkiye’de 450’ye yakın ÖİB kuruldu.ÖİB’lerin işçi kiralamaları yasak olmasına rağmen, fiiliolarak birçoğu bu yasağı tanımayıp, yasadışı bir şekildeişçi kiralıyor.

Şimdi, işçi simsarlığının resmi adı olan kiralık işçiliğiözel istihdam aracılığıyla yasal hale getirecek olan; “İşKanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, 8 Şubat 2016tarihinde TBMM’ye sunuldu. Yasanın eli kulağında…

İşçi sınıfı açısından taşeron sistemiyle kıyasladığımızdabeterin beteri olan kiralık işçiliğe karşı sendikalarınciddiye alınacak hiçbir şey yapmıyor olmaları, başkabir yazının konusu… Biz, patronların uzun zamandıryasalaşması için uğraştıkları tasarının kapsamına baka-lım...

İşsizler, Özel İstihdam Büroları’na (ÖİB) başvu-racaklar. İşçi-ÖİB-İşyeri Patronu olmak üzere üçlü bir

yapı söz konusu. ÖİB tarafından bir işyerine kiralananişçinin patronu, ÖİB olacak. İşçi, herhangi bir işyerinekiralanana kadar ücret alamayacak.

İşçi kendisine bildirilene kadar nerede, nasıl bir işye-rinde ve ortamda, ne kadar süreliğine, ne iş yapacağınıve ne kadar ücret alacağını bilemeyecek.

Ücretini, mesaisini bürodan alacak. Sigorta primleriyine ÖİB tarafından yatırılacak. Çalıştığı işyerindekipatronun kiralık işçiye karşı hiçbir yükümlülüğü bulun-muyor. Kiralık işçi ücretini alamaz, sigorta primleriyatırılmaz ya da eksik yatarsa asıl patronun yasal olarakhiçbir yükümlülüğü yok.

Bürolar, kiralık işçiler ile patronlar arasındaki bağlantıyısağlayacaklar ve işçilerin ücretlerinin belirli bir kısmınaher ay el koyacaklar. Bildiğimiz işçi simsarlığı ya damadenlerdeki adıyla dayı başılığı! İşçilerin patronlartarafından sömürülmesi yetmezmiş gibi sırtlarındakikambur ikiye katlanıyor. Bir de ÖİB’leri semirtip, buyolla yeni zenginler yaratacaklar.

Patronlar, istedikleri koşullarda ve sürelerde ÖİB’lerdenişçi kiralayacaklar. Süresi dolan ya da beğenmedikleriişçileri istihdam bürolarına geri gönderecekler. İşçiler,kiralandıkları işyerinde en fazla 8 ay çalışabilecekler.Patron isterse 1 ay, 2 ay gibi sürelerle de işçi çalıştırabilir.İşçileri, yarını belirsiz günler bekliyor. Bu madde başlıbaşına, kazınılmış bütün hakları ve örgütlenmeyi ortadankaldırıyor. Çünkü;

a-) Kıdem tazminatı aynı işyerinde 1 yıl çalışıldığındahak edilir. Kiralık işçilerin kıdem tazminatı fiili olarakortadan kalkıyor.

b-) Kira süresi dolduğunda anlaşma hükümleri yerinegetirilmiş olacak. Yani işçi işten atılmadığı için ihbartazminatı, işsizlik sigortası gibi haklarından yararlana-mayacak.

c-) Ücretli yıllık izin hakları olmayacak.d-) Patronlar istedikleri takdirde aynı işyerinde farklı

istihdam bürolarından işçiler kiralayabilir. Sürekli olarakkiralık işçi çalıştırabilir. Bu koşullar altında işçilerinörgütlenmesi zorlaşacak; sendikaya üye olmaları, Topluİş Sözleşmesi (TİS) imzalamaları, var olan TİS madde-lerinden yararlanmaları sendikalar yasasındaki kısıtlamalarnedeniyle imkansız olacak.

21. Yüzyılın Köle Pazarlarını Kuracak OlanÖzel İstihdam Büroları Yasa Tasarısı Mecliste!

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!22 8

Page 29: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Tasarıda çalıştırılacak kiralık işçi sayısıyla ilgilikısıtlama var fakat bu kısıtlamanın hayatta karşılığı yok.Tasarıya göre işyerinde çalışanların en fazla yüzde 25’ikiralık işçi olacak. Sınırlama 1 ila 10 arasında işçiçalıştıran KOBİ’leri kapsamıyor. KOBİ’ler istediği kadarkiralık işçi çalıştırmakta özgür. Türkiye’deki 1 milyon736 bin işyerinin 1 milyon 482 bini, 9 ve altında işçiçalıştırıyor. O yüzden bu kısıtlamanın hayatta bir karşılığıyok. Yasayı hazırlayanlar bu gerçeği biliyorlar vepatronlara dizginsiz sömürü hakkı tanıyorlar.

Emekli olmak imkansız hale gelecek. Mevcut yasaylaemekli olabilmek için yaş şartıyla birlikte 7200 gün

prim ödeme zorunluluğu getirildi. Sürekli işi olmayan,iki-üç aylık sürelerle kiralanan bir işçi, ancak düşlerindeprimlerini tamamlayıp emekli olabilir.

İşçiler! Bize dayatılan kölelik hayatını yaşamakzorunda değiliz. Nasıl bir hayat yaşayacağımız, hangikoşullarda çalışacağımız bize bağlı. Örgütlenirsek, müca-dele edersek hayatımızı ve çalışma koşullarımızı köktendeğiştirebiliriz. Bunun için İşçi Meclislerinde örgütle-nelim! Haklarımız için DİH öncülüğünde mücadeleedelim!

İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

Oya Baydak, 5 Şubat 2016 tarihinde iş mahkemesinin hakkında verdiği “İşe İade Kararı” nın uygulanmasıiçin destek çağrısı yaptı. Yaptığı açıklama da şunlarısöyledi:

İşçi Kardeşlerim;DİSK’e bağlı Genel–İş Sendikası’nın Aksaray’daki

bölge başkanlığında çay ve temizlik işlerine bakıyordum.Hiçbir gerekçe gösterilmeden 30 Haziran 2015’te iştençıkartıldım. Çalıştığım yer, bir sendika idi. Sendikayöneticileri patronlardan farklı olur diye düşünmüştüm.Ama patronlar gibi tazminatımın verileceği söylenerekişten çıkartıldım.

8 Temmuz’dan bu yana aylardır işim için DİSK’tedireniyorum. Direndiğim için sendikacılar tarafındanlinç edildim. Ben, emeğiyle geçinen bir işçiyim. Emek,iş benim için onurdur. Çalmadım, çırpmadım. Hırsızlıkyapmadım. Bu nedenle de işten çıkartılmayı kabul etme-dim ve direnmeye başladım.

25 Şubat 2016 tarihinde iş mahkemesi de hakkımda“İşe İade Kararı” verdi. Mahkeme kararına rağmen halaişe alınmadım. Hala da direniyorum. Beni işten atansendika yöneticileri bir işçinin emeği ve onuru ile oyna-

yarak bir de mahkeme kararını uygulamayarak kendivarlıklarını ortadan kaldırıyorlar, kendilerini inkar edi-yorlar.

Sizlere soruyorum; yarın siz de işten atılırsanız busendika yöneticileri sizin hakkınızı nasıl savunacaklar?Belediye başkanı, sendikacılara; “siz de işten attınız,ben de işten atıyorum, mahkeme kararını da uygulamı-yorum, birbirimizi iyi anlarız” demez mi?

İşçi kardeşlerim! Mahkeme kararının uygulanmasıve işe iade kararının verilmesi için; Genel-İş SendikasıGenel Başkanlığı’na “Oya Baydak için mahkemeninverdiği işe iade kararı uygulansın, işe geri alınsın”şeklinde mesajlar çekmenizi ve telefon açmanızı ricaediyorum.

İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!Direnen DİSK / Genel – İş İşçisi Oya Baydak

Genel-İş Sendikası Genel Merkez :Telefon:(312) 309 15 47 (6 hat)Faks:(312) 309 10 46 Elektronik Posta: [email protected]

Diren Kazova çalışmalarını anlatankısa bir film yaptı. Halkımızın patronolmadan da üretimin yapabileceğinigösteren Kazova'nın filmini izleyelim.

Birlikte üretiyoruz, birlikte yönetiyoruz.

Link:http://halkinsesitv.org/diren-kazova-ureten-biziz-yoneten-de-biziz/

Oya Baydak’tan Mahkeme KararınınUygulanması İçin Destek Çağrısı

Üreten Biz Yöneten deBiziz!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

22 9DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 30: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

1-) Ajitasyon Nedir? Ajitasyon, TDK'daki anlamıyla

"kışkırtma"dır. Oligarşi sınıfsal çıkar-ları gereği halkın örgütlenmesi yönün-deki faaliyetlerimize; halkı sömürüye,zulme, adaletsizliğe karşı hareketegeçirmek için yaptığımız tüm çalış-malara dair "halkı kışkırtıyorlar"demektedir.

Ajitasyonla kitlelerin duygularınaseslenip, duygularını harekete geçir-terek onları bu sömürücü düzenekarşı mücadeleye sevk etmek isti-yoruz.

2-) Propaganda nedir? TDK'daki anlamı itibariyle pro-

paganda; "Bir öğreti, düşünce veyainancı başkalarına tanıtmak, benim-setmek ve yaymak amacıyla söz,yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalış-ma" olarak adlandırılmaktadır.

Tanımda propaganda, "yazılı, söz-lü çalışma" olarak belirtiliyor. Ancakpropagandayı bununla sınırlayarakaçıklayamayız.

Propagandanın biçimini belirleyensürecin gereksinimleridir. Propagan-dayla esas olarak kitlelere politika-larımızı, ideolojimizi taşırız. Onlarınbilinçlerine sesleniriz. Gerçekleri veulaşmak istediğimiz hedefleri gös-teririz. Özetle; propaganda ile bilinç-lere, ajitasyonla duygulara sesleniriz.

3-) Ajitasyon vepropagandayı birbirindenbağımsız ele alabilir miyiz?

Hayır, birbirinden ayrı ele ala-mayız. Propaganda sürecin genelinehitap ederken, ajitasyon belli bir

konuyu, belli bir sürecikapsar. Sürecin öneçıkması gereken yanınıele alır, bunun kavran-ması faaliyetini yürü-tür. Ajitasyon insanla-rın duygularına seslen-me, onlarda bu yöndeetki yaratma çalışma-sıdır.

Propaganda ise,ikna-kabullendirmeyiamaçlar. Örneğin, kit-

lelere açlığın, yoksulluğun, adalet-sizliğin nedenlerinin propagandasınıyaparken bunların yarattığı sonuçlarüzerinden ajitasyon yaparız.

Bu yanıyla ajitasyon ve propa-gandayı birbirinden ayrı düşüneme-yiz. Birbirini tamamlayıcıdır. Propa-ganda değeri yüksek bir eylemlilik,ajitasyonun da bütününü besler.

4-) Ajitasyon vepropagandanın biçiminibelirleyen nedir?

Devrimci faaliyet ve örgütlenme,kesintisiz olarak devam eden birsüreçtir. Burada döneme, süreceuygun, sürecin ruhuna hitap edenbir çalışma tarzıdır önemli olan. Eğersürecin ihtiyacına cevap veremiyorsa,alternatif yaratamıyorsa yürütülençalışmanın doğru ele alınmadığı veyayanlış yöntemler, biçimler kullanıldığıortaya çıkar.

Halkın kurtuluş mücadelesinebakışını etkileyecek, halkı savaşakatacak, bir parçası haline getirecekajitasyon propaganda biçimi hayatageçirilmelidir. Somut olarak belir-tirsek, halkın somut ihtiyaçları vetaleplerine, sorunlarına cevap olan,çözüm bulan ve hedefli yürütülenbir ajitasyon ve propaganda faaliyetiile halkı etkileyebilir, mücadeleyekatılımlarını sağlayabiliriz. Sonuçolarak; ajitasyon ve propagandanınbiçimini belirleyen halkın talepleri,ihtiyaçlarıyla birlikte sürece cevapalma ve alternatif olma yönüdür.

5-) Ajitasyon propagandadakullanılan dilin, tarzın önemi

nedir? Halkın yüreğine ve bilincine hitap

edebilmek, örgütleyebilmek için halkıtanımak ve aynı dili, aynı duygularıpaylaşabilmek önemlidir. Halkta etki-sini göstermeyen, halkta kabul gör-meyen bir dil veya eylem tarzı sonuçalıcı olamaz, hatta tersine bir etkiyaratır.

Bir olayı, olguyu, örneğin; halkınaçlığını, yoksulluğunu, düzenin halkadüşmanlığını basit ve çarpıcı bir dilleanlatamadığımız, yerine ise alternatifyaşamı somut olarak kavratamadı-ğımız durumda halkın mücadeleye,saflarımıza koşar adım gelmesinibekleyemeyiz.

Bu aynı zamanda eylemlilik tarzınıda kapsar. Çünkü halka zarar verenher eylemlilik, devrime zarar ver-mekte, dolayısıyla düşmanı güçlen-dirmektedir. Halkın bilincine seslenen,halkın çektiği zulmün sebebi olandüzene karşı yapılan her eylemlilikhalkı örgütlememizdeki ajitasyon vepropagandayı daha etkili kılacaktır.

6-) Örgütlenmede ajitasyonve propagandanın öneminedir?

Ajitasyon ve propagandanın insan-ların yüreğine ve bilinçlerine hitapettiğini belirtmiştik. Halkın en çokihtiyaç duyduğu adalet özlemini elealırsak; adalete susamış bir halkınadaleti olabilmek, halkın bizimle,bizim halkla bütünleşebilmemizi sağ-lar. "Halkı savaştırıp halkla birliktesavaşmak" sözünün somut halini debu şekilde yaratabiliriz.

Bunun yolu adalet anlayışımızıhalka kavratmada, ulaştırmada kul-landığımız araçların doğru kullanıl-masından geçmektedir. Bu araçlarıntemelini ajitasyon-propaganda oluş-turur. Ajitasyon propaganda ne kadarhalkla bütünleşirse, halkı örgütlemedede o kadar yol kat etmiş oluruz.

Halkın kendinden bir parça olarakgörüp, sahiplenmediği ajitasyon-pro-paganda boşa harcanmış emeğin öte-sine gidemez.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!33 0

Ta rih ten, bi lim den, ön der le ri miz den, ge le nek le ri miz den

öğ ren dik le ri mizle güçleneceğiz!

SORUDA12

BilgiBilgigüçtürgüçtür

Aj i tasyon vePropaganda

Page 31: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

7-) Ajitasyon vepropagandada süreklilik veısrar neden önemlidir?

Sistem, kendi ideolojisiyle, eği-timinden kültürüne her alanda halkınbeynini uyuşturarak, düzene uygunbireyler yetiştiriyor. Yozlaştırılan hal-kımızı örgütlemek, düzenin beyin-lerde yer etmiş düşüncelerini yokedebilmek, sadece belli aralıklarlaafiş asmakla, bildiri dağıtmakla müm-kün değildir. Halkı tanıyabilmek,kendimizi tanıtabilmek, ilişki geliş-tirebilmek, halkta ürettiğimiz politi-kalara inanç yaratabilmek için yap-tığımız faaliyetlerde ısrar ve süreklilikoldukça önemlidir. Sonuç almak ısrarve süreklilikten geçer. Halk, evindede, işyerinde de, sokakta da oturduğukafe ya da kahvede de bizimle, poli-tikalarımızla karşılaşmalıdır.

8-) Gündemi takip etmeninajitasyon ve propagandafaaliyetine katkısı nedir?

Özellikle gündemi takip etmekher devrimcinin devrimci sorumlu-luğudur. Çünkü gündemi takip etmekaynı zamanda yaşanan gelişmelerdoğrultusunda politika üretmeyi sağ-lar. Her gün halka dönük sessiz seda-sız birçok yasa, gündem dahi yapıl-madan ya da çarpıtılarak haber yapılıpgeçiştirilmektedir. Halkımız gecegündüz evine ekmek götürme, ten-ceresini kaynatabilme telaşında olsada gündemi öyle ya da böyle takipetmektedir. Ve biz yaşanan gelişme-lere sınıfsal temelde bakıp, kiminneyi neden yaptığını, bunun işçiye,memura, öğrenciye ne getirip negötürdüğünü, ürettiğimiz politikalarlasıcağı sıcağına anlatabilmeliyiz.Gündemi takip etmek kuru ajitasyonçekip her gün aynı şeyleri tekrarla-maktan kurtulmamızı sağlar.

9-) Mücadelede halkapolitikalarımızı taşımada iyibirer ajitatör ve propagandistolmak gerekli midir? Neden?

Evet. Her gün, her an halkla iç

içe yaşıyor, halkın sorunlarına çözümbulmak, halkı örgütlemek için emekharcıyoruz. Çalışmalar kimi zamanbir toplantı, bir piknik, konferans,konser, dergi, bildiri dağıtımı vb.vb. şeklinde gerçekleşiyor. Veya birmahallede dergi dağıtımı, kahveha-nelerde konuşmalar düzenleniyor.Buralarda ne anlatacağını, nelerevurgu yapıp nelerin öne çıkarılacağını,en etkili nasıl anlatacağını bileninsanların olması gereklidir.

Yani her devrimci için iyi birerajitatör ve propagandist olmak biryanıyla zorunludur. Tersi durumda,örneğin, bir mahalledeki toplantıyabaşka mahalleden konuşmacı getir-mek gibi örnekler devam eder. Herprogramda hep aynı insanların konuş-ması bir eksikliktir. Her insanımızıbu konuda eğitmek için özel emekharcanmalıdır.

10-) Ajitasyonpropagandanın savaştakietkisi nedir?

Savaş çok yönlü yürümektedir.Savaş içinde yapılan tüm eylemli-liklerin daha da büyümesi için çeşitliyöntemler kullanılmaktadır. Ve müca-delemizin amacı halkı örgütleyipsavaştırmaktır. Aynı zamanda savaşancak, halkı kapsadığı, halkı savaşakattığı oranda büyüyebilir.

Ajitasyon-propaganda bu noktadaen etkili yöntem ve araçtır. Savaşıhalka taşıyan, halkla bütünleşmesinisağlayan en etkili araçtır. Yapılanbir eylemin halk tarafından sahiple-nilmesi, yüreğinde hissetmesi vebilincinde düzene alternatif savaşı-mıza sempati yaratan ajitasyon-pro-paganda doğru kullanıldığı zamansavaş daha da etkili olur. En etkilisavaş, halkın savunduğu ve katıldığısavaştır. Bunun için de savaşımızınpropagandasını halka yapmak buyönlü ajitasyon çekmek bir görevdir.

11-) Solun ajitasyon-propagandaya yaklaşımı,bakışı nasıl olur?

Birçok yanıyla solun ajitasyon-propaganda diye ortaya koyduğu

pratik, halkla bütünleşemediği gibi,halk nezdinde kabul de görmemek-tedir. Örneğin, kimi çevrelerin erkekçalışanlarınca etek giyip "kadına şid-det"i protesto etmeleri, burjuvazininyoz anlayışının yansıması olanLGBTİ'lileri savunmaları, düşmanıdahi güldüren "uzun eşek" vb. oyun-ları gibi halkla, devrimci eylemliliklehiçbir bağı olmayan eylemler ger-çekleştirirler. Bunlar ajitasyon-pro-paganda olamayacağı gibi halkta biretki de yaratmamaktadır.

Düzene alternatif, düzeni cephe-den karşılarına alacak ajitasyon pro-paganda değeri yüksek eylemliliktenkaçınırlar. Düzenin "meşruluk" anla-yışı çerçevesindeki eylemliliklerinajitasyon propagandasını yapmanınötesine gidemezler. Yani halktankopuk, halka hitap etmeyen, halkınsorunlarına somut çözümler yarata-mayan çalışmaların "ajitasyon"unu,"propaganda"sını yapar, günü kur-tarmaya çalışırlar.

12-) "Her insanla birebiryapılan ajitasyon-propaganda en etkiliolanıdır" diyoruz, neden?

Toplu halde ajitasyon-propagandayapabiliriz. Ancak topluluğa yapılanajitasyon ve propaganda çalışmasıdaha genel bir içeriğe sahiptir.

İnsanlarla birebir çalışma yürüt-tüğümüzde, anlatmak istediğimizkonuyu daha iyi, her yönüyle ortayakoyabilir, kavratabiliriz. Bunun biryanı da hedefli çalışmadır. Kişiyeözgü çalışma sonuç alıcılıkta dahaetkili olabilir. Kişiye göre bir eğitim,anlatım şekli oluşturulabilir, onunyüreğine ve bilincine daha doğruyoldan direkt hitap edebiliriz. Kişiyidaha iyi tanıma, onu kazanma yönün-deki çalışmamızı da etkili kılmamızısağlar. Her insanın kişilik yapısı, diliaynı olmadığı gibi kavrama yönü deaynı değildir. Bu anlamıyla gerekti-ğinde kişiye özgü ajitasyon-propa-ganda uygulanmalıdır.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

33 1DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 32: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Kime sorsanız “vatanını seviyormusun?” diye, kuşkusuz alacağınızcevap “evet” olacaktır. Kim sevmezki vatanını! Peki nedir vatan sevgisive ne anlama gelir? Bugün “vatan”,“vatanseverlik” gibi kavramlarıniçeriği burjuvazi tarafından başkatürlü doldurulmuştur. Burjuvazi, vatansevgisini soyut bir kavrammış gibigöstermeye çalışır, bunun mümkünolmadığı yerde ise vatanını sevmeyisalt batı karşıtlığına, bayrak – istiklalmarşı sevgisine indirger. Bu da vatan-severliğin “milliyetçilik” gibi algı-lanmasına neden olur. Sadece halkı-mızda da değil bazı solçevrelerde de bu pro-paganda, etkisini gös-termiştir.

“Mesela, Vatandergisinin ismi nede-niyle kimileri MarksistLeninistlere yönelikeleştiriler yapmayakalkmıştır. Bu eleştiriveya “dudak bükme”tavrı, solun anti-e m p e r y a l i z m d e n ,bağımsızlık hedefindenne kadar uzaklaştığınınbariz kanıtıydı.”Emperyalizm, “vatan”kavramını istismaretmiş ve bu birçok çev-reyi de etkilemiştir.

Oysa devrimcilerin asıl yapmasıgereken, bu kavramları gerçek anlam-larıyla kullanarak, burjuvazinin “vatan,millet, sakarya” edebiyatını boşa çıkar-maktır. Anti-emperyalist mücadeletemelinde ele alınan kavramları, değer-leri gericilere, faşistlere bırakmamaktır.Ancak bizler, bu kavramları doğru biriçerikle kullanıp, çarpıtmalardan kur-tarabiliriz. İşte o zaman vatanı gerçektekimin savunduğu, kimin işbirlikçi oldu-ğu ortaya çıkacaktır. Peki, gerçekvatanseverlik ne anlama gelir?

Ülkemizi düşünelim. Bugün ülke-

miz, Amerika’nın askeri üsleriyle doluy-ken, yer altı-yer üstü kaynaklarımızher geçen gün daha da talan edilerekyabancılara peşkeş çekilirken, ülke-mizdeki siyasi, ekonomik her konu,her gelişme Amerika ve Avrupa emper-yalizmine bağlıyken gerçekten vatanınıseven kişi ne yapar?

Elbette bu yağma, talan ve sömü-rüye, yani emperyalizme “dur” der.Vatansever kişi, ulusal çıkarları savu-nur. Ulusal çıkarları savunduğunanda ise zaten emperyalizmle karşıkarşıya gelirsin. O halde bir mad-delendirme yaparsak:

1- Vatansever kişi anti-emperyalistolmalıdır:

Emperyalizm, her birinin serveti,sömürge ülkelerin gelirine eşit olanbir avuç asalak karşısında milyonlarcayoksul yaratan düzenin adıdır.Emperyalizm, sisteminin devamını sür-dürmek için halkları hep fazla sömür-mek zorundadır. Bugün ülkemizde:

-14 milyon aç olmasında, -Kendi ürünümüzü yetiştireme-

memizde, hayvancılığın bitmesinde, -Sel baskınlarında, doğal afetlerde

çok basit önlemlerin alınmayarakhalkın katledilmesinde,

-Her gün daha da artan iş cina-yetlerinde,

-Halkın bugün hastanelerde peri-şan olmasına, parası olmayanın has-tane kapılarından çevrilerek ölümeterkedilmesinde,

-Çocuklarımızın okulsuz, öğret-mensiz bırakılarak cahil kalmasında,küçük yaşta çalışmak zorunda bıra-kılıp ucuz işgücü olmasında,

-İnsanlarımızın bunca açlığa, zul-me karşı çıkmaması, isyan etmemesiiçin yozlaştırma politikasıyla değer-lerine yabancılaştırmaya kadar hersuçun arkasında emperyalizmin par-

mağı vardır. Bunun için vata-

nını, halkını sevenherkes aynı zamandaanti - emperyalistolmak zorundadır.Emperyalizm veonun ülkemizdekiyerli işbirlikçileri,bizim düşmanımız-dır. Kurtuluş Sa-vaşı’nda nasılemperyalist işgale, -Osmanlı padişahla-rına rağmen- karşıdurmuşsak, bugünde yapmamız gere-ken aynı şeydir.

Bu noktada birörnek aktaralım. Emperyalizmin işbir-likçi Yunan kuvvetleri İzmir’i işgalettiğinde Denizli Müftüsü AhmetHulusi Efendi, halkı mücadeleyeçağıran bir konuşma yapıyor, şöylediyor: “Saygıdeğer Denizlililer…Bugün sabahın erken saatlerindeİzmir Yunanlılarca işgal edilmiştir.Silahımız olmayabilir. Topsuz, tüfeksiz,sapan taşlarıyla düşmanın karşısınaçıkacağız. Bu kesin olarak kutsal bircihattır. Sizlere vatanımızı düşmanateslim etmekten başka çare olmadığınısöyleyenler, düşmanın tutsağı olan-lardır. Bu durumda onların buyruk

“Şöyle Candan Yürekten Halkın Sevdiği Gibi

Memleketini Seven İnsan...”

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!3 2

Page 33: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ve fetvaları aklen ve şer’an caizkabul edilebilir ve geçerli değildir.Meşru olan özellikle vatan savunmasıve bağımsızlık uğruna savaştır” (YurtAnsiklopedisi, Cilt 3, Syf 214).

İşte nasıl ki halk, o koşullardaemperyalizmle işbirliği içinde olanlarakarşı çıkmışsa, bugün de aynı şeygeçerlidir. Yine emperyalizme ve onunişbirlikçilerine karşı savaşmalıdır.

2-Vatanseverlik fedakar olmayıgerektirir:

“Kim bu cennet vatan uğrunaolmaz ki feda / Yiğitlik, sen cehennemdeolsan bile / Fedayı kabul etmektir /Cennet yapabilmek için seni, / Yoksulve namuslu halka…” (Ahmed Arif,Hasretinden Prangalar Eskittim, Syf46).

Yazının başında söylemiştik, her-kes vatanını sever, Fakat “vatanımıseviyorum” demek bir teori, bir iddia-dır. “Vatanın için neleri feda edebi-lirsin?” sorusuna verilecek cevap isebu iddianın ete kemiğe bürünmesidemektir.

Vatanını seven bir insan sadecetaşını, toprağını, suyunu değil, üze-rinde yaşayan halkları, onların yüz-yılların birikimiyle oluşturmuş olduğukültürünü, can-kan bedeli yaratılmışdeğerlerini de sever, sahiplenir, korur.Bu sahiplenme, koruma da berabe-rinde zorunlu olarak fedayı, bedelödemeyi gerektirir. Ki dünya ve ülke-miz tarihi, vatanı fedalar pahasınakorumanın örnekleriyle doludur.

Mesela Vietnam halkının vatanınbağımsızlığı için ödediği bedel buörneklerden sadece biridir. ABD, sis-tematik olarak havadan çok yoğunbir bombardımana başlar. Yerleşimbirimlerini, ormanları, dağları, akar-suları bombalayarak halkı yıldırmayaçalışır. Kimyasal maddelerle Vietnamtopraklarındaki bütün canlılar yokedilir. Tabiri caizse gökyüzündenölüm yağar. “Aralık 1972’de 12 güniçinde yapılan hava saldırılarında40 bin ton bomba kullanılarak ülkeharabeye çevrildi. Vietnam halkınınbu savaşta ödediği bedellerin rakam-lara dökülmüş halinde şunlar vardı;83 bin sakat, 8 bin felç, 30 bin kör,10 bin sağır ve 13 milyon 457 bin

882 ölü…” (Hayatın İçindeki Teori– 2, Syf.84).

Ülkemizde Bedreddinler, PirSultanlar, Mahirler, Büyük ÖlümOrucu Direnişi’nde ölümsüzleşen122’lerimiz halkı ve vatanı için ömür-lerini feda edenlerimizdir. Onlar vatanısevmenin ete kemiğe bürünmüş halidir.

Bugün de bu böyledir.Emperyalizme karşı bayrak açmak,bedeller ödeyerek mümkün oluyor.Oligarşi, emperyalizm kendi düzeniadına, vatansever herkesi terörist ilanediyor. Kendi yasalarını bile hiçesayarak faaliyetleri yasaklar, gözaltınaalır, işkence eder, hatta tutuklar. Tümbunlar, en ufak hakkın bile bedelödemeyi göze almadan, kazanılama-yacağının kanıtıdır.

Şehidimiz Osman Osmanağaoğlu’-nun da dediği gibi, “Ve yıllar var ki,bu vatan topraklarına kanımız aktı.Kana sulanan topraklar kutsaldır.” Ohalde şehitlerimizin kanlarıyla, canla-rıyla bereketlendirdiği vatan topraklarıdüşmana terk edilemez. Vatan namusturve uğrunda canımızı fedaya değer.Tıpkı, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyenKara Fatma’nın Kurtuluş Savaşı’ndakimücadelesi gibi. Bilir ki, vatan esarettenkurtarılmadıkça kimse özgür olamaz.Ve özgürlük fedalar pahasına, işgalekarşı silah elde dövüşülerek kazanılır.

3-Vatanseverlik “milliyetçi” değilenternasyonalist olmayıgerektirir:

“Sordu köylü ressam Ali: -Sovyetler kazansın istiyorsun

değil mi hocam?-Evet, ya sen? -Ben de Sovyetlerin… -Neden?-Sen öyle istiyorsun diye…-Öyle şey olur mu?-Neden olmasın hocam, sen iyi

adamsın, iyi adam kötü şey ister mi?Halil güldü, sonra azarlar gibi

konuştu; -İyi adam, kötü adam, şimdi bun-

ları bırak, memleketini seversin değilmi Ali? Yalnız köyünü değil. Köyünde dahil Anadolu’yu, Rumeli’yi?

-Elbette… Memleket sevilmez mi,sevilir hocam…

-Öyleyse dinle: Memleketini seven

adam; ama yalnız bizim burada değil,her yerde, Asya’da, Avrupa’da,Amerika’da, Afrika’da… Ama sahidenseven, hanı, hamamı, çıkarı için değilde, şöyle candan yürekten halkın sevdiğigibi memleketini seven insan… Vekendi halkından korkacak iş yapma-mış… Ve memleketini satmayan; Türkolsun, Bulgar olsun, Fransız, ne bileyim,Sumatralı, hatta Alman… onlarınkazanmasını ister” (Memleketimdenİnsan Manzaraları, Syf. 443).

Vatanseverlik başka halklara, ulu-sunu seven başka uluslara düşmanolmak demek değildir. Aksine vatanınbağımsızlığı için verilen her savaşemperyalizme darbe vurduğu süreceenternasyonalist olma görevini deyerine getirmiş olur. Çünkü dünyadakiherhangi bir halkın emperyalizmekarşı kazandığı başarı dünya halklarıiçin örnek olur. Marks şöyle ifadeeder: “İşçi sınıfının mücadelesi şekilbakımından ulusaldır, muhteva bakı-mından ise enternasyonaldir.”

Aynı zamanda vatansever olmakdünyanın neresinde olursa olsun işgaledilen, sömürülen başka ülkelerinde yanında olmayı gerektirir.Ortadoğu, emperyalizm ayak bastı-ğından bu yana kana, acıya, gözyaşınaboğulmuştur. Irak, Filistin, Lübnanson olarak da Suriye… Vatan içindirenmek haklı ve meşrudur. Vataniçin her türlü bedel göze alınır, alın-malıdır. Çünkü emperyalizme vuru-lan her darbe bizim de mücadelemizibüyütecektir. Enternasyonalist olmakbunu gerektirir.

Yine Suriye’deki işgalden dolayıbirçok Suriyeli, mülteci olup yollaradüşüyor. Kaçmak çözüm müdür?Elbette hayır. Çünkü Suriyeli mül-tecilerin gideceği ülkeler de, emper-yalizmin sömürüsü altındadır. Kiemperyalizm var oldukça işgal vesavaşlar da var olacaktır. Bu göçleraslına bakarsanız emperyalizm içinbir taşla iki kuş vurmak gibidir. Biryandan göç eden halkın, işgal edilenülkesinin vatan savunmasına katıl-masını engeller, bir yandan da mültecikaçak işçilerin sırtından karlarını kat-larlar. Çünkü kaçak çalışan işçiler,normal işçilerin aldığı ücretin ondabirini bile almazlar. Sadece Suriyeliler

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

33 3DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 34: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

değil emperyalizmin girdiği, vatanlarıilhak edilmiş tüm halklar vatanlarındakalıp emperyalizme karşı savaşmalı-dırlar. İşte bu noktada da enternas-yonalist görevimiz mültecilere vatanınönemini vurgulayan çağrılarda bulun-mak, onlara gerçekleri anlatmaktır.

Tavır dergisinde yayınlanmış olan“Mültecilere Açık Mektup” yazısıböyle bir sebeple yazılmıştır: “İnsanyaşadığı ülkeye benzer. Sizler şimdihiç benzemediğiniz bir yerdesiniz.Köklerinizi birer birer söktünüz top-raklarınızdan. Kim vatanından uzaktakalmak ister ki? Siz de istemedinizbiliyoruz ama bunun böyle olmamasıiçin ne yaptığınızı da sorgulamanızgerektiğini düşünüyoruz. Kendinizehaklı gerekçeler bulabilirsiniz vata-nınızı terk etmenize, ama bunlarınhiçbiri ama hiçbiri sizin ülke top-raklarını terk etmenize yeterli gerekçedeğildir. Vatanınızı terk etmeyin!Emperyalistlere ve işbirlikçilerinekarşı dövüşün!...”

Yani dünyanın farklı bölgelerindeülke halklarına yönelik her saldırıyıprotesto etmek, ulusal ve sosyal kur-tuluş mücadelesi veren örgütlenme-leri, halkları desteklemek “vatanse-verim” diyen herkesin görevidir.Ayrıca unutmamalıyız ki, ülkemizdevatanımızın ve halkımızın bağım-sızlığı için verdiğimiz savaşın dünyahalkları için oynayacağı rolü hepgöz önünde bulundurmalıyız.

Ölüm Orucu Direnişi’nin 5. yılın-da Yürüyüş dergisinde çıkan yazıdabu durum şöyle ifade edilir: “…Türkiye devrimi, elbette dünya dev-riminin bir parçasıdır. ‘Dünyayı birkez de Türkiye’den sarsacağız’ iddiasıbu enternasyonel düşüncenin teza-hürüdür. Türkiye devrimi için attığımızher adım, emperyalizmin ve oligar-şinin saldırıları karşısında ördüğümüzbir barikat, enternasyonalizme koy-duğumuz bir tuğladır.” (Yürüyüş,Sayı 9, 17 Temmuz 2005)

İşte bu nedenle vatanımızın bağım-

sızlığı için koyacağımız her tuğlanın,tüm dünya halkları için olduğununbilincinde olarak mücadele etmeliyiz.

Sonuç olarak, vatansever kişi nasılolmalı, özetlersek:

1-Ben değil, biz der. 2-Vatanı, halkı için gözünü dahi

kırpmadan kendini feda eder. 3-Vatan topraklarının doğu batı,

kuzey güney fark etmez emperya-lizm tarafından işgaline, talanınakarşı durur.

4-Enternasyonaldir. Kendi ülke-sinin emperyalizm tarafından işga-line nasıl karşı ise, başka ülkelerinde (hatta kendi ülkesi tarafındanbile olsa) işgaline karşıdır.

5-Aynı topraklarda üstünde,birlikte yaşadığı tüm halklarınhaklarına, kültürlerine değerlerinesaygılıdır.

6-Vatan sevgisinin halk sevgi-sinden ayrı olmadığını bilir. Çünküikisi birbirini bütünleyen kavram-lardır.

İstanbul'da Hasan Ferit GedikUyuşturucu ile Savaş ve KurtuluşMerkezi'nde yapılacak sempozyumçalışmaları tüm mahallelerde büyükbir özveri ve emekle yapılmayadevam ediyor.

Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuile Savaş ve Kurtuluş Merkezitarafından 26-27 Mart tarihlerindedüzenlenecek "EmperyalizminYoz Kültürü ve UyuşturucuylaMücadele Sempozyumu”nunçalışmaları yapıldı.

17 Mart’ta Gazi Mahallesi Nalbur bölgesinde yapılançalışmada halka sempozyumu anlatan ajitasyonlar çekildi.525 bildiri dağıtılırken, 300 afiş yapıldı. İnsanların sem-pozyumu merak etmeleri üzerine halkla sohbet edilereksempozyum hakkında bilgi verildi. Bir teyzenin;"Gençlerimiz uyuşturucu bataklığına daha fazla düşmesin,baş edilmiyor bu belayla" demesi üzerine; uyuşturucuyuve yozlaşma sorununu insanları düzene terk etmeyerek,onları halkla birlikte kazanarak üstesinden gelinebileceği

anlatıldı. Afişleme ve bildiri dağıtımına

halktan gençler de katılıp yar-dımcı oldu. 15 Mart'ta Düz böl-gesinde yapılan sempozyum çalış-malarında 250 afiş asılırken esnaf-lara 330 bildiri dağıtıldı ve sem-pozyum hakkında bilgi verildi.

19 Mart’ta Ovacık, Düz,Nalbur ve Dörtyol bölgelerindeafiş asma ve el ilanı dağıtımıyapıldı.

Yapılan çalışmada 500 afişasılıp 1000 adet bildiri dağıtıldı. Ve mahallenin her böl-gesine ulaşan karavan sesli çağrılarla halka sempozyumduyurusunu yaptı.

Armutlu: Mahallede 15-16 Mart'ta sempozyumçalışmaları afiş çalışmasıyla devam etti. Çalışmada 100afiş asıldı.

Okmeydanı: Mahallede, 19 Mart'ta Halk Cephesitarafından 30 Mart Kızıldere ve sempozyum afişlemesiyapıldı.

Gelin El Ele VerelimYozlaşmanın Kökünü Kazıyalım

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!33 4

Page 35: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Halk Meclisleri halkın kendiniyönetmeyi öğrendiği, sorunlarını çöz-düğü kurumlarımızdır.

Biliyoruz ki bu düzen halkınsorunlarını çözmüyor. Aksine halkınyaşadığı sorunların kaynağıdır.

Bu nedenle düzene alternatiftirHalk Meclislerimiz.

Fakat bizler bu gerçeği her zamanbilincimizde tutamıyoruz. Bunun içinde Halk Meclisini sadece sorun çözenyerler olarak görebiliyoruz.

Örneğin meclisimize halktan birsorun geliyor, dinliyoruz, çözmekiçin adımlar atıyoruz ve sorunu çözü-yoruz da.

Buraya kadar bir sorun yok esa-sında. Eksiklik bizim açımızdan bura-da başlıyor. Sorunu çözdük bitti miher şey. Hayır tabiki. Sorunu çözerkenve çözdükten sonra sorunu yaşayaninsanlara ne anlatabildik ne öğrettik?Sorunun kaynağına dair, o insanlarınkafasında hangi soru işaretlerini oluş-turduk? Bu sorunu ve çözüm aşa-malarını insanlarımız için bir eğitimaracına dönüştürebildik mi?

Bunlar kendi komisyonumuzdaüzerine konuşmamız dersler, çıkar-

mamız gereken sorular.Bunu yapmadığımızda biz sorunu

çözsek, pratik olarak işi bağlamış olsakda esas sonucu almamışız demektir.Ki bunu yapmadığımız için kendimoralimiz bozuluyor bir süre sonra.Çünkü sorunu çözdüğümüz insanlar,sorunu çözülene kadar bize geliyor,işi bittikten sonra yanımıza gelmeye-biliyor. O zaman da biz insanlara kız-maya halka güvensizleşmeye başlıyo-ruz. “İşi bitti yüzümüze bakmıyor,çıkarı nerdeyse oraya gidiyor...vs.”diye düşünmeye başlıyoruz. Halkgerçeğimizden, kendi misyonumuz-dan uzaklaşıyoruz yani. Bunun deva-mında ise bir iş yapmak istemiyoruz,“kimse yapmıyor, kimse anlamıyorben niye kendimi zora sokuyorum”diye düşünceler peşpeşe geliyor bey-nimize.

Oysa gerçek böyle midir?Elbetteki değil. Bunlar bizim öznel

düşüncelerimizdir.Birincisi biz halkımızı tanıyoruz

tanımalıyız. Evet bu düzen halkı çıkarcıbencil yapmıştır. Kurnazlıkları uya-nıklıkları vardır. Ama unutmamamızgereken, bu halkın kendi öz kültürü

değildir onu bu hale getiren düzendir.İkincisi; düzenin bu duruma getir-

diği halkımızı değiştirmek, ona özkültürünü doğru olanı geri vermekbizim görevimizdir. Çünkü bir adımönde olan, ileriyi görebilen, sorunlarınkaynağını gören biziz. Göstermekgörevi de bunun için bizimdir.

Tüm bunların farkında olmakbizim halka kızma, küsme hakkımı-zı(!) ortadan kaldırır.

Bu durumda yapmamız gerekennedir?

Halk Meclisi olarak halkın bizegetirdiği sorunları çözen insanlar, komi-teler olarak görevimiz basittir aslında.

Yapmamız gereken sorunlarınnedenini kaynağını unutmamak.

Kendi misyonumuzu unutmamak.Sorun çözerken halka bir bilinç

vermek, ona geri yanlarını, düzeninhalkta yarattığı tahribatı göstermek.Pratikte eğitici misyonumuz olduğunuunutmadan sorunları ele alıp çözenolmamız gerektiğini unutmayacağız.

Tüm bunları yapmayı başardığı-mızda halkımızın sorunu çözüldüktensonra da yanımızda olduğunu, bizimlebirlikte başka insanlarımızın sorun-

Halk MeclisleriHalka Kendi GücünüGösteren Okullardır!

Armutlu Halk Meclisi 13 ve 15 Mart'ta toplantı yaptı.Yapılan toplantıda, mahalleye yapılan saldırılar buna karşıyapılması gerekenler değerlendirilip hemen programlarçıkartıldı. Yapılan toplantıya mahallede bulunan dernekyönetimleri de katıldı. Pazar günü Halk Meclisinin yapacağıtoplantının başlıkları belirlenip toplantı için yapılacakçalışmalar konuşuldu. Hayata geçirilmeye başlandı.

Çalışmalarda, Büyük Halk Toplantısı için 15 Mart'taçağrı ozalitleri, mahallede asıldı. Ozalitler mahalledeasılırken mahallede bildiri dağıtımı da yapıldı. Toplamda150 çağrı bildirisi dağıtıldı. Bir sonraki gün ise mahallenin3. ve 4. bölgesinde ozalit asıldı.

17 Mart'ta ise 1.bölgede bildirilerle ev ev gezerek

çağrı yapıldı. Akşam yapılan dergiçalışmasında 2. ve 3. bölgede debildiriler ev ev anlatılarak top-lantıya çağrı yapıldı. Ayrıca öğlensaatlerinden akşama kadar,Küçükarmutlu Meydan'da masaaçılıp toplamda 150 bildiri dağı-tımı yapıldı. Bir sonraki gün demasa açılıp çağrı yapıldı. Akşamsaat 18.00 ve 19.00 arası mey-danda büyük hoparlörle sesliçağrı yapılıp toplantının önemianlatıldı. Mahallenin 4. bölgesinde her eve bildiri dağıtımıyapılıp toplantıya çağrı yapıldı.

Halk Meclisleriyle, Halkın GücüyleSorunlarımızı ve İhtiyaçlarımızı Karşılayacağız!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

3 5DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 36: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Bu ülkede faşizm var ve bu artıkkimsenin inkar edemeyeceği kadarhayatlarımızda kendini gösteriyor.AKP, halka karşı savaşını büyüttü,halkın her kesimini tehdit etmek,baskı altında tutmak, korku impara-torluğunu büyütmek adına elindekitüm imkanları kullanmaktan çekin-miyor. AKP’nin katil polisi sokakortasında Yılmaz Öztürk’ü katlediyor.Evinin ortasında katlettiği Dilek Do-ğan’ın katilini cezalandırmak yerine,“Dilek için adalet istiyoruz” diyerekaçılan çadıra, mahkemesini takip et-mek için gelen halka saldırıyor, göz-altına alıyor, işkence yapıyor.

Üstelik açıkça görmekteyiz kikatledilenler, tutsak edilenler, baskıve sindirme politikasına maruz ka-lanlar yalnızca devrimciler, demok-ratlar da değil. Halkın her kesimiher gününü bu sistemin çarkları ara-sında ezilmeme çabasıyla geçiriyor.Katledilmese, tutuklanmasa bile hergeçen gün artan yoksullukla yavaşyavaş yaşam hakkı elinden alınıyor.Bizler faşizmin yakamızda olduğugerçeğini pek çok örnekte de gördük.10 Ekim’de Ankara’nın ortasındapatlatılan bomba sonucu insanlarkatledilmişken, sağlık hizmetlerinialana sokmak yerine yardım etmekisteyen sağlıkçılara biber gazı vetazyikli suyla saldıran AKP’nin katilpolisi gösterdi bunu. 15’inde bir fi-danken katledilen Berkin Elvan’ınkatillerinin 1000 gün açıklanmama-sından ve bu süreçte katledilmeyedevam edilen onlarca çocuktan gör-dük örneğini. Bodrum katlarında su-suzluğa ve açlığa mahkum edilerekyavaş yavaş ölmeye terk edilen Kürthalkımız yaşamlarıyla anlattı bizefaşizm gerçeğini.

Bizler de kamu emekçileri olarak,bu saldırı politikalarının uzağında de-ğiliz. Emeğimizin, meslek onurumu-zun küçümsenmesinin, mesleklerimi-zin çeşitli baskı ve soruşturmalarla,

angaryalarla yapılmaz hale getirilmeyeçalışılmasının haricinde iş güvence-mizin kaldırılması tehdidiyle karşıkarşıyayız. Faşizm biz kamu emek-çilerine; “Benim istediğim gibi dü-şünmez, ne olduğuna bakmaksızın is-teklerimi yerine getirmez, haktan ada-letten bahsetmeye kalkarsanız işinizeson veririm” mesajı veriyor, gelecekkaygısıyla bizleri baskı altına almayaçalışıyor. Bunu yapmak için yasalarınıçıkarmayı bile beklemeden, işimize,emeğimize, özgürlüğümüze elini uza-tıyor. En meşru demokratik haklarımızıkullanmamız bile engellenmeye çalı-şılıyor. Kamu emekçileri, iş güven-cemize sahip çıkmak için açtıklarıstanttan dolayı işkenceyle gözaltınaalınıyor. Devrimci demokrat kişiliklerinedeniyle, bir kılıfa sokulmaya çalı-şılarak soruşturmalar geçiriyor, açığaalınıyor, sürülüyor ve hatta işindenatılıyor. Yalnızca geçtiğimiz yıl açığaalınan veya sürgün edilen yaklaşık1100 kamu emekçisi, üzerimizdekibaskı politikasının en büyük kanıtıdır.Bunlardan bir kısmının yalnızca sosyalmedya paylaşımları gerekçe gösteri-lerek uzaklaştırılmaları veya işten atıl-maları bu keyfiliğin ne derecede büyükolduğunu ve daha nerelere vardırıla-bileceğini açıkça gösteriyor.

Açıkça görüyoruz ki faşist AKPiktidarı tüm organlarıyla, halka karşıaçtığı savaşı yükseltiyor, pervasızcahayatımızın her alanına saldırıyor.Peki bu saldırıları savuşturmak içinsessiz kalmak, dikkat çekmemeye ça-lışmak işe yarayacak mı? Eskişehir’deadına proje okul çalışması diyerek,asıl amacı kadrolaşmayı arttırmak olanprojelerle bir gecede 40’dan fazla öğ-retmenin kendi okullarından başkakurumlara gönderilmesi, SamatyaHastanesinde doktor Melike Erdem’ingördüğü baskılar sonucu intihar etmesi,idarecilerin yandaş sendikaya üye ol-madığı için görevlerinden alınmaları,pek çok kamu emekçisinin internetteki

paylaşımları nedeniyle soruşturmalargeçirmeleri ve hatta memuriyettenmen edilmeleri gibi pek çok örneksessiz kalmanın da kamu emekçileriüzerindeki baskıyı azaltmadığının hattadaha da arttırdığının açık kanıtıdır.

Bu durumda, kamu emekçilerinedüşen insanca yaşam ve çalışma ko-şulları için örgütlenmek, sorunlaraortak çözüm yolları arayarak mücadeleetmektir. Pek çok kamu emekçisi,benzer baskılar altında benzer sorunlaryaşamakta, artan baskılarla yalnız-laşmakta, yalnızlaştıkça da sorunlarınıçözmekten daha da uzaklaşmaktadır.Sendikaların da kamu emekçileriningündeminden bir hayli uzak olduğu,çözüme götürecek mücadele tarzınıterk ettiği aşikardır. Bu durumda;meclis örgütlenmeleri aynı işyerindeçalışan ve benzer problemlerle uğraşankamu emekçilerinin öz örgütlenmeyöntemi olmasıyla ve dayanışmayıve ortak mücadeleyi arttırmasıyla,kamu emekçilerinin mücadelesini yük-seltecek bir örgütlenme biçimidir.

“Tek insan nedir kiSadece bir damla;Uçsuz bucaksız gökyüzünün

boşluğuna savrulmuş bir yağmur damlacığı.”Nihat Behram’ın da dediği gibi,

yaşadığımız baskılar ve sorunlar kar-şısında tek başımıza bir çözüm bul-mamız mümkün değildir. Biz sessizkalsak da, bize uğramayacağını dü-şünsek de yaşamımız ve çalışma ha-yatımızın bundan etkilenmesi kaçı-nılmaz bir durumdur. Kazanılmışhaklarımıza sahip çıkmak, yeni haklarkazanabilmek, kölece değil insanikoşullarda yaşamımızı sürdürebilmekiçin Memur Meclislerinde örgütlen-meli, bizlerle aynı sorunları yaşayankamu emekçileriyle bir araya gelerekmücadele etmeliyiz. Çözemeyeceği-mizi düşündüğümüz pek çok sorunudahi birlikte mücadele ederek çöze-bileceğimizi göreceğiz.

YYaşamımızı Sürdürebilmek İçinMemur Meclislerinde Örgütlenelim

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!3 6

Page 37: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Düzende birçok insan yaptığıişi sevmediği için, işten kaçmanınbir çok yolunu bulur. Yavaş, verimsizya da özensiz çalışmak gibi… Kim-se sevmediği bir iş için tüm enerjisiniharcamaz, tüm dikkatini vermezve özenli olmaz. Çünkü o işi zorunluolarak yapıyordur.

Ancak, devrimciler yaptığı herişi özenli yapmalıdır. Çünkü biz,devrim için mücadele ediyoruz,devrime inanıyor, yaptığımız işleriseverek, isteyerek, coşkuyla yapı-yoruz. Ve bütün bu işlerin devrimiçin zorunluluğunu biliyoruz. Buyüzden, küçük büyük bütün işlereşevkle yaklaşıp coşkuyla çalışıyoruz.Biz devrimin her işini özenle yap-mak zorundayız. Özenle yaptığımızişler, o işe dair coşkumuzun, devrimeyararlılığına dair inancımızın, dev-rime faydasını kavrayıp kavrama-dığımızın ölçüsüdür.

Savaşçı özenlidir, yaptığı işeher zaman özenir. İstihbarat,malzeme, kamuflaj… Savaşçıözenli olmak zorundadır. Çünküözenli olmadan savaşı büyüte-mez. Özensizlik bize ya kayıpya zarar verdirir.

İstihbarat çıkarırken özensizçalışırsak ne olur? Ya kendimizibelli ederiz ve düşman fark ederya da bilgi edinemeyiz. Düş-manın fark etmesi önlem al-masına, eylemin ertelenmesinesebep olur. Hareketin planlarınıbozar. Fark edilirsek düşmanbizi yakalamaya da çalışır, de-şifre de eder.

Özensiz çalışırsak ayrıntılıbir bilgi edinemeyiz. Bu da ey-lemin daha kolay olmasını en-

geller. Ya da yanlış istihbarat oanda savaşçının eylem yapmayahazırlanmışken eylemi yapama-masına boş yere risk almasına se-bep olur. Özenle çalışmak ve ça-lışmalarımızı önemsemek şarttır.

Malzemelerimize, olanakları-mıza özenli olmak zorundayız.Bakımsız bırakılmış bir silah sa-vaşa zarar verir. O silahı bulaninsanımıza, Parti’ye, emeğe, halkasaygısızlıktır. Özensiz bakılan birsilahın ömrü az olur.

Bazı olanaklar özensiz kulla-nıldığında kaybedilebilir. O ola-nağın bulunması için harcananemek boşa gitmiş olur ve ayrıcazaman kaybına neden olur. İşle-rimiz aksar. Olanaklarımıza özen-memek, yarım yamalak savaş-maktır. Savaşımızı önemseme-mektir, düşmanı yeneceğimizeinanmamaktır.

Kamuflaja özenmemek düşmanaaçık kapı bırakmaktır. Bile biletutsak düşmektir. Kamuflaj isteme-mek, savaşmak istememektir. Ran-devulara özenmemek, başkalarınıtehlikeye sokmaktır.

Eğitim çalışmalarına özenme-yen savaşçı, sadece bir asker olur.Bu da düşmanın ordusundaki man-tıktan farksızdır. Ki düşman daaskerlerini eğitir. Eğitime özen-memek, eğitimi ciddiye almamak,savaşı silahlardan ibaret görmektirve eğitimle savaş arasındaki di-yalektik bağı kavramamaktır. Oysaki Stalin der ki; “İnsanlara özenleeğilmek, onları bir bahçıvanınseçkin bir meyve ağacı yetiştirmesigibi yetiştirmek gerekiyor.”

Özensiz yapılan işler hızımızıkeser, bizi yavaşlatır. İşlerimizizorlaştırır. Ne kadar özenli olursakçalışmalarımız, işlerimiz, savaşımız;

parçadan bütüne, küçüktenbüyüğe kolaylaşacak ve dahaverimli hale gelecektir.

Özensiz yapılan her iş,örnekteki gibi, bize zararverir, savaşımızı yavaşlatır,savaşı büyütmemizin önün-de engel olur. Küçüklü bü-yüklü herkes özensiz bir işyapsa bunun genel olaraksavaşın hızını yavaşlatacağı,savaşı büyütmemizin önüneengel olacağı kaçınılmazdır.

Bile bile yanlışa yürü-mektense başlangıçta işimiziözenli yapmalı ve genel çı-karlarımızı düşünmeliyiz.Savaşımızı özenle büyüte-ceğiz.

Savaş, Her Şeyden Önce Disiplin ve Kurallı Bir Yaşam DemektirKurallar ve Disiplin Hem Düşmana,

Hem de İç Düşmana Karşı Savaşın Temel Yasasıdır

SAVAŞÇI ÖZENLİDİR

Özensiz yapılan işler hızımızı keser,bizi yavaşlatır. İşlerimizi zorlaştırır.

Ne kadar özenli olursak çalışmalarımız,işlerimiz, savaşımız; parçadan bütüne,küçükten büyüğe kolaylaşacak ve dahaverimli hale gelecektir.

... devrimciler yaptığı her işi özenliyapmalıdır. Çünkü biz, devrim içinmücadele ediyoruz, devrime inanıyor,yaptığımız işleri severek, isteyerek,coşkuyla yapıyoruz.

Ve bütün bu işlerin devrim içinzorunluluğunu biliyoruz. Bu yüzden,küçük büyük bütün işlere şevkle yaklaşıpcoşkuyla çalışıyoruz. Bir devrimin herişini özenle yapmak zorundayız.

“Devrimci mücadele ve savaşta belirleyici olan kadrolar ve siyasi çizgidir. Tayin edici güç halk kitleleridir”

Savaş ve

Biz

Page 38: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

“Eğer yeryüzünde anlamlı ve güzelbir şey aranacaksa, işte en anlamlısı;isyan… Doğal bir şey aranıyorsa, işteen doğal olanı; emperyalizme isyanetme hakkı!

Eğer yeryüzünde uğruna her feda-karlığın yapılacağı bir ideal aranıyorsa,işte en sade olanı; emperyalizmin, bas-kının, sömürünün olmadığı bir dünya…

Emperyalizmden nefret etmek veasla boyun eğmemek için milyonlarcanedenimiz var…”

(Gülnihal Yılmaz) Sevgili Ailelerimiz;İnsan olmanın gereği düşünmek,

sorgulamak ve ona göre davranmaktır.Devrimcilik ise, bilimsel, doğru vemantıklı düşünen bir insanın görüp deyapmaktan kaçamayacağı bir gerçek-lik, zorunluluk ve sorumluluktur. Çün-kü bu düzen sömürü düzenidir ve zoradayalı olarak işler.

Bu ülkede adalet yok. Bu ülkede fa-şizm var. Bu ülke adaletsizlikler, kat-liamlar, infazlar ülkesi… Mahalleler,okullar, sokaklar polis işgali altında. Po-lisin işkence yapma ve öldürme öz-gürlüğü var bu ülkede. Polisin bir in-sanı katletmesi ya da o insana işkenceyapması için o insanın devrimci olmasıgerekmiyor. Kürdistan’da, İstanbul’unyoksul mahallelerinde, sokakta, evle-rinde her gün katlediliyor insanlarımız.Gençlerimiz ya yozlaşmanın içindeçürümeye, ya da bu düzende ucuz işgücü olmaya mahkum ediliyor.

Bizler halkımızı ve vatanımızı sevi-yoruz. Kendi vatanımızda soyulup soğanaçevrilmeyi, horlanmayı, aşağılanmayı ka-bul etmiyoruz. Onurlu, mutlu ve adalet-li bir yaşamımız olsun istiyoruz. Açlığın,yoksulluğun, zulmün, baskı ve sömürü-nün olmadığı; özgürce üreteceğimiz,paylaşacağımız, hepimizin insanca ya-şayabileceği bağımsız bir ülkede yaşa-manın hayal olmadığını biliyoruz.

Her milliyetten ve inançtan halkların

kendi sorunlarını kendilerinin çözmesi,sömürülmemesi, zulüm görmemesi içinmücadele ediyoruz.

İşte bu yüzden saldırılara uğruyor, iş-kenceler görüyor, tutsak düşüyoruz. Kat-lediliyoruz. Paylaşmanın ve fedakarlığınörneği olduğumuz için bizi yok etmek is-tiyorlar. Haklı olanların inançlarını ka-rarlılıkla savundukları zaman asla ye-nilmeyeceğinin örneği olduğumuz içinbizi yok etmek istiyorlar.

Ve biz tüm bunları bilerek uyanıyo-ruz her yeni güne. Ama mutluyuz. Hat-ta dünyanın en mutlu insanları bizleriz.Tüm bunları yaşayanlar nasıl mutlu olurdiyeceksiniz. Bu çelişki değil, asıl çelişkiher şeyi görüp de susmak, bilip de de-ğiştirmek için harekete geçmemektir, çün-kü bu yaşamak değildir.

Sahip olduklarını kaybetme korku-suyla, zalime, zulme arkasını dönenlere,gözlerini kapatanlara doğru yönü biz gös-teriyoruz. Tarihi biz yazıyoruz. Tarihi ger-çekler yazıyor. Zalimler, zulmedenler, in-sanları sömürenler, katliamlar yapanlar,tarihi kendileri için yazıyor, anlatıyorlar.İnsanlıklarını yitirmiş aşağılık uşaklar, sa-hip oldukları medya aracılığıyla yalan-lar düzüyor, bizleri terörist ilan ediyor,bizleri katletmenin zeminini yaratıyorlar.Ama gerçeklerin üzerini örtemezler, ör-temiyorlar. “Yalancının mumu yatsıya ka-dar yanar” demiş atalarımız. Tarih nihaihükmünü verecek bir gün ve ödenen bü-tün bedellerin hesabını soracak.

Sevgili Ailelerimiz, bizlere onurluolmayı, dürüst olmayı, paylaşmayı, da-yanışmayı siz öğrettiniz. Haksızlığakarşı susmamayı sizden öğrendik. Biz-ler büyüdük, “yeni insan” olmanın er-demine vardık.

“İnsan onurlu bir kelimedir. Ya-lancı ve pasif bir hümanizm adına in-sana acımak yerine ona saygı duymak,yaşamı yeniden biçimlendirme yete-neğine inanmak, onu buna yönlendir-mek” gerektiğine inanıyoruz. “İnsan

çevresini değiştirirken kendisi de de-ğişirse, kaderini halkın kaderiyle bir-leştirir onların özgürlük ve mutlulukuğruna verdiği mücadelesine katılırsadünyaya yeniden gelir ve kelimeningerçek anlamıyla İNSAN olur.”

Bu düzende aile ilişkileri de dahil bü-tün insan ilişkileri gün geçtikçe dejene-re oluyor. Sevginin, bağlılığın, fedakar-lığın, emeğin yerini karşılıklı çıkar vemenfaat almakta. Bu düzen bize, baba-na bile güvenme diyor. Bir de bizim ya-şamımıza bakın; tanık olduğunuz, zamanzaman dahil olduğunuz yoldaşlık ilişki-lerimize bir bakın… Biz yoldaşlarımızınbir gülüşü için, saçının bir teli için canı-mızı gözümüzü kırpmadan veriyoruz.Gücümüzü birbirimize olan bağlılığı-mızdan alıyoruz, sevgimizin sınırsızlı-ğından alıyoruz… Söyleyin bize; dü-zende nasıl sevebiliriz bu kadar, nasıl gü-leriz ağız dolusu… Söyleyin; evlatları-nızı hiç devrimcilik yaptıkları günlerde-ki kadar doğal, sevgi dolu ve emekçi gör-dünüz mü? Yalandan dolandan uzakgördünüz mü?

Biz bugünden geleceği kurmanınbahtiyarlığını yaşıyoruz mücadeleniniçerisinde… Sosyalizmin; eşitliğin,adaletin, özgürlüğün bugünkü halidirdevrimcilik.

Ya devrimci olacağız ve devrimci ka-lacağız ya da adını ağzımıza almaktanbile tiksinilecek bu düzende, bu düzeninbir parçası olarak yaşayacağız…

Evlatlarınızın mutlu, umutlu, onur-lu ve dürüst olmasını istiyorsunuz.Bundan hiç şüphemiz yok… Bugünündünyasında mutlu, umutlu, onurlu,dürüst olmanın yolu devrimciliktir.Hiçbir şey için değilse bunlar içindevrimcilik yapılmaz mı?

Kazanacağımız koca bir dünya varve inanıyoruz ki bu dünyayı beraber,sizlerin emekçi ellerinizle kuracağız.

Sizlerden bizleri anlamanızı isti-yoruz. Sizleri çok seviyoruz.

Devrimci Tutsaklardan Ailelere.....“Bugünün dünyasında mutlu, umutlu, onurlu, dürüst olmanın yolu devrimciliktir.

Hiçbir şey için değilse bunlar için devrimcilik yapılmaz mı?”

NEDEN DEVRİMCİLİK YAPIYORUZ?NEDEN DEVRİMCİLİK YAPIYORUZ?Tayad’lı Aileler

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!3 8

Page 39: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Ben Mehmet Ali Uğurlu. Birsüredir AKP’nin işbirlikçi medya-sında hakkımda yalan, komplo vekatliama açık haberler çıkmaktadır.AKP, yeni sömürü, saldırı ve katliamyapmayı planladığı hedeflerine yöne-lik işbirlikçi medyası aracılığı ileyalan haberler yaparak saldırılarınımeşrulaştırmaya çalışıyor. Şahsımave temel hak ve özgürlükler müca-delesine yönelik saldırılarının zemi-nini hazırlamak için işbirlikçi med-yasını kullanıyor.

Antalya Özgürlükler Derneği’ninbir dönem başkanlığını yaptım.Şimdi de yönetim kurulu üyesiyim.20 yılı aşkındır da ülkemde temelhak ve özgürlükler mücadelesi verendevrimci bir insanım. 2010 yılında,bir komplo ile tutuklandım. Ciltkanseri durumundan dolayı tedavigördüğüm dönemde tutuklandım.Yöneticisi olduğum ÖzgürlüklerDerneği üyeleri, hastalığımın tecritkoşullarında daha da ilerlemesindendolayı hukuksuz bir şekilde tutuk-lanmamı da teşhir ederek serbestbırakılmam için imza kampanyasıdüzenlemişlerdir. Dernek olarak heryıl katıldığımız Elmalı-Tekke köyün-deki Abdal Musa etkinliklerindestant kurarak bu etkinliklere katılaninsanlardan da imza toplamışlardır.Etkinliklere katılan AntalyaBüyükşehir Belediye BaşkanıMustafa Akaydın da hasta bir tut-sağın serbest bırakılması için imza

vererek duyarlılık gös-termiştir. Benim üzerim-den CHP’ye ve belediyebaşkanına saldırmışlar-dır. Ben, devrimci-demo-krat bir insanım. Yıllardırda demokratik alandatemel hak ve özgürlüklermücadelesinde üzerimedüşeni yapmaktayım.Aynı zaman da esnafım.Fakat AKP polisininaçıkça “sana ekmek yedirtmeyece-ğiz” tehdidi ile Kaleiçi’ne girişyerindeki kafemin kapatılmasınaneden oldular. O da yetmedi, aynıavluda kafemin arkasında polis-maf-ya aracılığı ile açılan başka bir kafeoyunları ile birçok ceza almamaneden oldular. Sağlık koşullarımdandolayı başka bir işte çalışamazdurumda olduğum için ekonomikolarak yoksulluğun altında yaşama-ma neden oldular. Bu da yetmedi.Kuaför olan eşimin çalıştığı yerden“bunun eşi terörist” denilerek iştenatılmasına neden oldular.

Bütün bunlar da AKP faşizmineyetmemiş olacak ki Berna Yılmazve Çiğdem Yakşi’nin eylemindensonra işbirlikçi faşist medyası ileyine şahsım üzerinden temel hakve özgürlüklere saldırı için yenikomplo ve saldırılara hazırlanılmak-tadır. Ortadan kaybolduğum, canlıbomba olduğum gibi tamamen yala-na dayanan haberler yayınlanmıştır.Adresim ve nereye gidip geldiğimiAntalya polisi çok iyi biliyor. Çünkü

ortada olan bir insanım. AKP med-yası ve polisi, bu yalan haberleri ilekendi gerici, faşist kitlesine hedefgösterip, insanların bilincini bula-nıklaştırıyor. Temel hak ve özgür-lükler mücadelesine saldırarak yenikomplolara hazırlanıyorlar. AKPfaşizmi istiyor ki herkes önündesecdeye dursun. Boyun eğsin, biatetsin. Teslim olsun. Bütün devrim-cilere ve halka dayatılan budur. Ben,ne onursuzluğa boyun eğiyor, neinanç ve değerlerimden vazgeçiyo-rum. Bugün işyerimle ilgili hukuksuzbir şekilde verilen cezadan dolayıdenetimli serbestlikten kamu ala-nında temizlik işçisi olarak çalışı-yorum ama AKP faşizminin baskı-larına boyun eğmiyorum. Bu ülkedehak ve adaletin mutlaka kazanaca-ğına bütün yüreğimle inanıyorum.AKP’nin işbirlikçi medyasının yalanve saldırı haberlerine karşı hukuktakalmış olan haklarımı da kullana-cağım, o haberlerin peşini bırak-mayacağım.

Mehmet Ali Uğurlu

Temel Hak ve ÖzgürlüklerMücadelemize Saldırarak

Mücadelemizi Engelleyemeyeceksiniz!

Antalya Özgürlükler Derneği 22 Mart’ta bir açıklamayaparak, faşist AKP iktidarı ve medyası, iki halk kurtuluşsavaşçısının İstanbul-Bayrampaşa’da Çevik Kuvvet polisinekarşı yaptığı eylemden sonra kişileri ve temel hak veözgürlükleri hedef alarak bilinç bulanıklığı yaratmayaçalıştığını vurguladı. Açıklamada şöyle denildi: “AKP’ninkirli, kanlı sularda yüzen, başta A Haber, Sabah Gazetesi,Akşam Gazetesi olmak üzere medyası, Berna Yılmaz veMehmet Ali Uğurlu üzerinden bir taraftan devrimcilerekarşı yeni komplolar ve katliamların zeminini hazırlamayaçalışıyor... Mehmet Ali Uğurlu, polisin komplo davasından

ilk mahkemede serbest bırakıldı. Yargılama sürüyor. Yargıfaşist medyasındaki yalan haberlerle üstünde yönlendirmeyapmak istiyorsa da yanılıyor. Faşizmin komplolarıüzerinden yargıda hareket ettiği için o mahkemelerden deadalet beklemiyoruz. AKP faşizmi bütün temel hak veözgürlüklere saldırdığı için CHP için de birkaç milletvekilininadaletsizliğe karşı tavır göstermeleri de demokratik birgörevdir. Dernek yönetim kurulu üyemiz Mehmet AliUğurlu’nun adresi belli, derneğimizin faaliyetleri çerçevesindeçalışan bir insandır. Polis ile işbirliği halinde hiçbirgazetecilik ahlakına sığmayan yalan haberlerinizle devrimci,demokrat bir insanı hedef haline getirdiniz. Mehmet AliUğurlu’nun başına gelebilecek her şeyden siz sorumlusunuz.İşte o zaman bu ülkenin devrimci-demokrat insanlarınınöfkesini üzerinizde göreceksiniz. Yargıyı çarpıtmanızınyanında halkın adaletinin ne olduğunu öğreneceksiniz.”

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

3 9DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Basına ve Kamuoyuna...

Page 40: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Oligarşinin korkuları her geçengün büyüyor... Büyüdükçe de sal-dırganlığı artıyor ve buna paralelolarak da önlemlerini artırıyor... “Tekgözü açık uyuyacaksınız” demiştikdaha önce... Tek gözleri açık uyumakda yetmiyor artık onlara... “İç gü-venlik yasası” diyerek aylar önceyasalar çıkarmışlardı. Sonra her ma-halle için “kalekollar” dediler... Hepside direnişimiz karşısında tuzla buzoldu... Ne Kürdistan’da Kürt halkınıdize getirebildiler, ne de Cephe’ninsavaşından bir adım geri çekilmesinisağlayabildiler... Şimdi yeni önlemler,yeni yasalar, “yeni konsept” vb. diyorAKP kurmayları, bakanları...

Oligarşi Cephesinde“Yeni” Olan Ne Var?

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Ba-kanı Efkan Ala Milliyet gazetesineyaptığı açıklamalarda “yeni güvenlikkonsepti” adı altında alacakları ön-lemleri açıkladı... Ala açıklamasında“sokak sokak, mahalle mahalle gü-venlik ve asayiş hizmetini sunacakolan ve oranın düzenini sağlayacakolan mekanizma ve kişiler belli ola-cak” diyor...

Bu konuda yaptıklarını açıklarken“vatandaşın güvenliği” için ellerindengeleni yapmakta olduklarını bu ko-nuda en önemli açıklardan birinindenetim olduğunu, bunu kapatacak-larını, ama ayrıca her yeri denetimaltına alacak şekilde “yeni bir kon-sept” üzerinde çalıştıklarını ve bunuuygulayacaklarını açıklıyor. Şunlarısöylüyor:

“Mahallelerde yeniden polis mer-kezleri, önleyici güvenlik hizmetinindaha fazla sunulacağı polis merkez-leri, bazı yerlerde korucular, bazıyerlerde jandarmanın bulunma şeklinive noktasını artırıyoruz. Bazı ma-hallelere yeni merkezler kurulacak.(...) Belli polis noktaları asayiş hizmetisunacak, belli polis noktalarını da

mahalleleri dikkate alarak serpişti-receğiz. Mahallelerde bir olay çık-madan, çıktıktan sonra da anındamüdahaleyi mümkün kılacak yeni birkonsept. İkincisi gece de hizmeti sa-dece devriye şeklinde değil, vatan-daşın, daha görünür, hissedeceği gü-venlik sağlayacak mekanizmalarıoluşturuyoruz” diyor ve sonra ekliyor;“Çeşitli analiz grupları oluşturduk.Belirli yaş gruplarında problemlerolabilir mi diye. Bu çalışmalar sür-dürülüyor.”

Bu açıklamalara ve alınan ön-lemlere bakıldığında “yeni bir kon-sept” denilen şeyin aslında çok dayeni olmadığı görülüyor... Yapılantek yenilik, daha önce yasalarını dayaptıkları uygulamaların biraz dahaarttırılmasından başka bir şey değildir.Şimdi her eve bir polis yerleştirecekkadar ileri gitme şeklinde önlemlerdüşünüyorlar. Bu önlemleri ile halkıdenetim altına alarak “vatandaşın”,yani emperyalistlerin ve yerli işbir-likçilerinin, AKP’li asalakların dü-zenini koruyabileceklerini düşünü-yorlar.

Aylardır Kürdistan’da bir çokkenti yerle bir ettiler ve saldırılarıdeğişik kentlerde sürdürmeye devamediyorlar. Halkı göç ettirerek, katle-derek teslim alacaklarını hesap edi-yorlardı, ancak bunu çok da başara-madılar... Kürt milliyetçilerinin tümuzlaşmacı yaklaşımlarına, alttan alançıkışlarına rağmen Kürt halkı direndi,direnmeye devam ediyor. Bu direniş

karşısında oligarşi katletmeye, yakıpyıkmaya devam ederken öte yandanise halkı psikolojik savaş yöntemle-riyle korkutup sindirmeyi hesapla-maktadır.

Efkan Ala’nın sözünü ettiği buönlemler de tümüyle buna dönüktür.Yoksa bugüne kadar zaten her türlüsaldırıyı gerçekleştiriyorlardı.

Yeni olan tek şey, aldıkları hiçbirönlemin, yaptıkları yasaların ve kat-liamlarının hiçbir işe yaramadığı ger-çeğinin ortaya çıkmasıdır. İç güvenlikyasasıyla polise olağanüstü yetkilertanıdıklarında da aynı yaygarayı ko-parıyorlardı.

Kürdistan’da yaptıkları son saldırıve katliamların üzerine bunları hayatageçireceklerini söylerken aslında tümkentlerde ve mahallelerde de aynısaldırıları ve uygulamaları hayatageçireceklerinin mesajını veriyor Ef-kan Ala.

Hangi Önlemi Alırsanız Alın Mahallelerimizi Korumaktan Vazgeçmeyeceğiz

Her gün yeni yasalar, yeni ön-lemler, yeni uygulamalar vb. ile oli-garşi, yıkılan korku duvarlarını ye-niden inşa etmek istemektedir... Özel-likle halkın Haziran Ayaklanması’ylave devrimci eylemlerin yarattığı et-kiyle kırılan korku duvarlarını AKPyeniden inşa etmek istiyor. Bu nedenleKürdistan kentlerine saldırıyor, buyüzden İstanbul, Ankara, İzmir başta

Hiçbir Tedbir, Hiçbir Yasak Bu Düzeni Kaçınılmaz Sonundan Kurtaramaz!

Korkuyorlar... Korkacaklar... Korksunlar!..

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!4 0

Page 41: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

olmak üzere devrimcilerin bulunduğumahallelere saldırıyor, tehditler sa-vuruyor.

Ancak bugüne kadar aldığı tümönlemler ve getirdiği tüm yasalararağmen devrimciler savaşmaya vebulundukları mahallelerde direnmeyedevam ediyor. Tek bir Cepheli’yebile boyun eğdiremediler. Cephe bu-lunduğu her mahalleyi bir direnişkalesine çevirirken savaşı da büyü-terek oligarşiye gereken cevabı verdive vermeye devam ediyor. Ne iç gü-venlik yasalarınız, ne kalekollarınızve ne de “yeni konsept”leriniz ma-hallelerde güvenlik almamızı ve hal-kımızın direnişini ve savaşını örgüt-lememizi engelleyebilir.

Bu ülkede faşizm vardır, sömürüvardır ve emperyalizmin işgali vardır.Bunlar bizim savaş nedenlerimizdir.Bunlar halkımızın yaşadığı sömürüve zulmün temel kaynaklarıdır. Bun-ları ortadan kaldırmadan; ülkemizdenemperyalizmi kovmadan, faşizmiyok etmeden ve sömürü sisteminiyerle bir etmeden halkımızın kurtu-luşu mümkün değildir. Bunun içinsavaşıyoruz. Bu savaşı örgütleme-mizin, bunun için mahallelerde ça-lışma yapmamızın, halkımıza ger-çekleri anlatarak halkın bu savaşınbir parçası olması için çalışmamızınönüne hiçbir güç geçemez. Bugünekadar geçemedi, bundan sonra dageçemez.

Daha yeni olarak ne yapabilirsi-niz? Her gün saldırıyorsunuz. Kat-lediyorsunuz. Mahallelerin sokakla-rında, evlerinde katliamlar yapıyor-sunuz. Zırhlı araçlarınızla mahalleninsokaklarını turluyor, halk çocuklarınıgördüğünüz yerlerde tehdit ederek,kaçırıyor, işkencelerden geçiriyor,ölüm tehditleri yağdırıyorsunuz. Yı-kım ekipleriyle gelip evleri, kurumlarıyerle bir ediyorsunuz.

Daha ne yapacaksınız? Daha neyapabilirsiniz? Belki biraz daha kat-liam, biraz daha işkence, yakıp yıkmavb... Bundan ötesi yoktur... Yedi yılölümüne direnen bir irade karşısındayapabileceğiniz hiçbir şey yoktur.Ölümü göze alan bir hareket karşı-sında çaresiz kalmaktan öte yarata-cağınız bir sonuç yoktur.

Hiçbir Önleminiz Sizi Kaçınılmaz SonunuzdanKurtaramayacaktır

Siz, değil mahallelerin her köşe-sine birer karakol ya da bekçi dikmekher insanın tepesine bir polis diksenizbile sonuç alamazsınız. Alamaya-caksınız...

Bu tür tehditleriniz ve önlemleri-nizle biz mahallerimizi savunmaktanve direnişler örgütlemekten geri dur-mayız. Tersine daha fazla direnişlerörgütleyecek ve daha fazla direne-ceğiz. Halkı örgütleyip her saldırıla-rınızın karşısına halkla birlikte çıka-cağız.

Daha önce “iç güvenlik tedbirleri”diye yasalaştırdığınız yasalarınızı çı-kardığınız dönemde bunun AKP’ninçaresizliği, halka ve devrimcilereaçılmış savaşı olduğunu belirttiktensonra şunları söylemiştik:

“Savaşınız kabulümüzdür! Savaşıbüyüterek faşist yasalarınızı boşa çı-kartacağız! Zulüm ve terör yasalarınıtanımıyoruz! Bizim de kendi yasala-rımız var! Faşizmi tüm kurumlarıyla,yasalarıyla yıkacak, halkın iktidarınıkuracağız!” (Yürüyüş, Sayı:440, 2014Ekim)

Bu kararlılıkla halkın savaşını ör-gütlemeye devam ettik ve savaşı bü-yüttük. Bu kararlılıkla her mahalledehalkın direnişini örgütledik. Bu ne-denle kendinizi en güvenli sandığınızyerlerde bile huzur bulamadınız. Enkorunaklı üslerinizde dahi Cephe sa-vaşçılarının hedefi olmaktan kurtu-lamadınız.

Bizim kanla, canla yazılan yasa-larımız karşısında oligarşinin yasa-larının hiçbir hükmünün olmadığınıdefalarca gösterdik, göstermeye de-vam ediyoruz.

Halkın örgütlü gücüyle bütünleşendevrimci şiddetin karşısında oligar-şinin yasaları çaresizdir, hükümsüz-dür.

Bu nedenle daha önce uyardıkiktidarı :

“Hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın,hangi baskılara başvurursanız baş-vurun, halkın mücadelesini engelle-yemeyeceksiniz! Tarihten ders alma-yan size, devrimci mücadeleyi terörle

boğamayacağınızı göstereceğiz!“Bizler ateş altında yürüyoruz.” “Biz umudun ve alternatifin var

olduğunu göstermenin kavgasını ve-riyoruz.”

“Umut ve alternatif olma iddiasıbüyük bir iddiadır.”

“Bu iddia büyük bir sorumlulukister, iddiayı savunmak cüret ve fe-dakarlık gerektirir. “

“Umut daha da büyüyecek...”“Zafer daha da yakınlaşacak...”“Dilemiyoruz… İnanıyoruz.”“Çünkü gerçekleştirecek olan bi-

ziz.” (Yürüyüş, sayı:442, 2014 Ka-sım)

İşte bu kararlılık ve inançla bü-yüttük direnişi ve savaşı... Bugünoligarşinin önüne koyduğu “yenikonsept”ini de bu kararlılık ve inançlakarşılayacak ve savaşı daha da bü-yüterek cevap vereceğiz.

Evet, oligarşi korkuyor... Çünkübugüne kadar hiçbir yasası halkın vedevrimcilerin mücadelesi karşısındaişe yaramadı. Direniş büyüdükçe oli-garşinin çaresizliği de derinleşti. Bugüntarihinin en derin krizlerinden biriniyaşayan oligarşi için daha fazla baskıve terörden başka çare bulunmamak-tadır. Ancak saldırılarına rağmen direnişive savaşı bitiremediği içindir ki kor-kuları her geçen gün daha da artıyor.Korkusu arttıkça da yeni saldırı yasalarıve düzenlemelerine başvurarak kor-kularını bastırmaya çalışıyor.

Boşuna Çaba! Oligarşinin, AKP’nin Korkularını Büyütmeye Devam Edeceğiz...

Günleri de, geceleri de onlara daredeceğiz. Çiğdem ve Berna’nın ey-lemlerinden sonra günü ve geceyidar ettiğimizin küçük bir örneğiniyaşadılar.

Şimdi devamına hazırlansınlar.Bunun için herkesin başına bir bekçi,polis dikseler bile bunun çözüm ola-mayacağını da görecekler. Bu nedenletekrar ediyoruz: Korkularınızı bü-yütmeye devam edeceğiz! Gün bizim,gece bizim... Sokaklar, mahallelerbizim... Ve sonuç olarak umut bizim,zafer de bizim olacak!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

44 1DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 42: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Toplumsal Olaylara Müdahale Ara-cı (TOMA) üreticisi Katmerciler ta-rihinin en büyük karına ulaştı. 1985yılında kurulan şirket kuruluşundanbugüne en yüksek gelir ve karını 2015yılında elde ettiğini açıkladı.

Şirketin yaptığı açıklamada, “Kat-merciler, gelirlerini yüzde 83 artırarak310 milyon liraya, esas faaliyet karınıyüzde 153 artırarak 45,7 milyon lirayayükseltirken şirketin net karı yüzde103’lük artışla 18,6 milyon lira oldu"denildi. (10 Mart 2016 basın)

Emniyet Genel Müdürlüğü ile Kat-merciler, 2014 yılının Ekim ayında65 adet TOMA için 13,68 milyonEuro, aynı yılın Kasım ayında 50 adetTOMA için 11,78 milyon Euro olmaküzere toplam 115 TOMA için 25,46milyon Euroluk sözleşme imzalamıştı.

2013 yılında 7, 9 milyon lira zarareden şirket Emniyet ile yaptığı anlaşmalarsonucunda 2014 yılında 9,3 milyon TLkar etti. Rusya ile yaşanan uçak krizi,döviz kurlarındaki değişiklikler nedeniylebütün patronlar karlarından zarar ederkenAKP’nin “yürü ya kulum” dediği şir-ketlerden olan Katmerciler karını kat-layarak büyütüyor.

Eski AKP milletvekili İsmail Kat-merciler’in şirketinin bilançosu “pat-ronlar dünyası”nı bile şaşırtmış olmalıki aynı isimli internet sitesinde durumşöyle ifade ediliyor: "Döviz kuru, kü-resel jeopolitik riskler ve Türkiye’niniçinde bulunduğu durum nedeniyleTürk şirketleri sıkıntılı günler yaşarken,Katmerciler, ‘tarihinin en iyi mali per-formansını’ ortaya koydu."

“Kobane protestoları (6-8 Ekim2014) sırasında Başbakan Ahmet Da-vutoğlu “Talimat verdim. Yakılan herbir TOMA yerine 10 TOMA alınacak”demişti.” (Yürüyüş, sayı 444, 23 Ka-sım 2014)

Davutoğlu’nun bu tehditinin ar-kasından Emniyet Genel Müdürlüğü316 TOMA aldı. Katmercilerden alınan115 tanesi onların içinde. HaziranAyaklanması’nda şirketin hisseleriyüzde 17 arttı.

Aralık ayında yaptıkları açıklamada;

ağır ve zırhlı araçüreticisi ABD şirketiOshkosh ile arala-rında gizlilik anlaş-ması imzalandığınıve savunma sanayive güvenlik kuvvet-leri ihtiyaçlarını kar-şılayacak araç veekipman üretim te-sisi için Ankara’da2 milyon Dolar tutarında yatırım plan-ladıklarını açıkladılar. 2016 yılının ilkçeyreğinde tesisleri tamamlamayı plan-lıyorlarmış.

Onları bu denli büyüten AKP’ninhalka açtığı savaşın çapının genişliğidir.En küçük hak alma eylemine, en doğalhakka gazla, plastik-gerçek mermilerle,her türlü araçla saldırıyor AKP. Bircenazenin gömülmesi, vasiyetine uygun,ailesinin, arkadaşlarının isteklerine vedeğer yargılarına göre tören düzenlen-mesi en doğal haktır. Dahası kalanların,ölene vefa borcudur. AKP’nin katilleriGünay Özarslan’ı kaldığı evde katletti.Günay’ı, şehidimize yakışır şekilde gö-mebilmek için seksen saat direndik.Yeni şehitler vermek pahasına direndik.Gazi Mahallesi bir bütün olarak direndiAKP’nin katil polislerine. Mahalleyisavaş alanına çevirdiler.

Kürdistan, aylardır eşi benzeri gö-rülmedik bir katliamı yaşıyor. Hertürlü vahşeti, zulmü reva gördülerKürt halkına. Öldürdüler, işkence yap-tılar, aşağıladılar, sürgüne zorladılar,evlerini, mahallelerini yerle bir ettiler.Ölülere işkence yaparak, hakaret ede-rek bir halkı teslim almaya çalıştılar.

İnsan Hakları Derneği (İHD) veTürkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV)hazırladığı 2015 yılı hak ihlalleri ra-poruna göre, Kürdistan’da 2015 yılındapolis ve asker tarafından 352 kişi öl-dürüldü. Sokağa çıkma yasakları sıra-sında halkın elektrik, su, yiyecek vesağlık gibi temel gereksinimlerine ulaş-ması engellendi. Haberleşme ve bilgiedinme hakkı elinden alındı.

Aynı rapora göre; 2014 yılındapolis tarafından 39 kişi öldürülürken,

2015 yılında polisin katliamları dörtkat artarak işlediği cinayetler 173kişiye yükseldi. Polisin işlediği cina-yetlerin 135’i İç Güvenlik Yasası’nınonaylandığı 3 Nisan 2015 tarihindensonra gerçekleşti. Yasanın ardından191 kişi de polis kurşunuyla yaralandı.2015 yılında 3 bin 377 kişi gözaltınaalındı, 201 kişi tutuklandı. Raporagöre, 2015 yılında 256 etkinlik ya-saklandı.

2016 yılının bütçesinde savunmave güvenlik harcamaları geçen yılagöre yüzde 17 artarak 61 milyar TL’yeçıktı. Örtülü ödenekler, gizli harcamalarvb. işin içine girdiğinde miktar çokdaha büyük olacaktır. “Türkiye, 22,6milyar dolar ile geçen yıl en fazla as-keri harcama yapan ülkeler sırala-masında 15. basamakta yer aldı. Enfazla silah satın alanlar listesinde de7. sırada.” (Yürüyüş sayı 502, 03Ocak 2016)

Böyle bir ülkede elbette en çokkarı TOMA, askeri araç üreticileri,gaz bomba imalatçıları yapar. Onunkarşılığında da halkın mücadelesikendi silahlarını ve yöntemlerini üretir.Gazi Mahallesi’nde TOMA’lara karşıyolu milisler TIR’larla kapattı. Sabahyolu, halkın işe gitmesi için kendileriaçana kadar mahalleye ne TOMA, neakrep ne de polisin başka aracı gire-bildi.

Haziran Ayaklanması’nda halk işmakineleriyle kovaladı zırhlı araçları.Polis, vinçlerin önünden kaçacak delikaradı. Evet halk hem kendi silah vesavunma yöntemlerini yaratır hem dekendisini böyle acımasızca katleden-lerden hesap sorar.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!4 2

AKP, HALKA SALDIRDIKÇA, TOMA ÜRETİCİSİ KATMERCİLER KARLARINI İKİYE KATLIYOR

Page 43: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Emperyalistler halklara düşman-dırlar. Halkların canı, malı, toprağı,vatanı onlar için kar getirdiği sürecedeğerlidir… Bunun için yakar, yıkar,bombalar, işgal eder, talan eder, yağ-malar, taş üstünde taş bırakmaz, çöplükolarak kullanırlar… Halkların emeğini,topraklarını yeraltı-yerüstü zenginlik-lerini gasp ederler… Yoksulların ül-kelerini harabeye çevirir, nükleer atık-larını buralara gömer, topraklarını ze-hirleyerek çoraklaştırırlar.

Bir günde doğayı, suyu, havayıve yüzlerce, binlerce hektarlık toprağızehirliyorlar, diğer yandan bu suçlarınıgizlemek için yılda bir sefer “iklimzirvesi” yapıyorlar. Bu zirvelerdebile hangi emperyalist devletle pazaryarışına gireceklerini tartışıyorlar.Dünya halklarına ait toprakların ze-hirlenmesi, erozyona uğrayıp bozul-ması emperyalist tekellerin günde-minde bile değildir. Ki tüm bunlarınsorumlusu yine emperyalistler ve iş-birlikçileridir. Çünkü; emperyalizmdünya halklarına, doğaya, toprağa,suya düşmandır. Çıkarları için, işgalettikleri ülkelerin yeraltı-yerüstü zen-ginliklerini yağmalayarak, onarılmaztahribatlar yaratıyor, sonra da kulla-nılamaz hale getirip halkları açlığaterk ediyorlar! Emperyalizm, halklarave halklara ait her şeye düşmandır.Toprağımızı ekilemez hale getirenve yine suyumuzu, tekellere peşkeşçekmek için HES’ler kurdurtan em-peryalizm ve işbirlikçisi oligarşidir!

Topraklarımızda Onarılmaz Tahribatla Yaratan Emperyalizmdir!

Emperyalizmin yarattığı bir sonuçolarak, dünya toprakları her gün, hersaniye erozyona, bozuma uğruyor.

“BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün(FAO) topraklar üzerine yoğunlaşanHükümetler arası Teknik Paneli ta-rafından yayımlanan Dünya Toprak

Kaynakları’nın durumu raporu 60ülkeden toprak konusunda uzman-laşmış 200 kadar bilim insanınınçalışmalarını bir araya getirdi. Ra-porun yayınlanması, “insanlığınsessiz dostu” topraklar konusunda -farkındalık yaratmayı amaçlayanBM 2015 uluslararası Toprak Yı-lı’nın kapanışıyla aynı tarihlerdegerçekleşti.

Topraklar, besleyici gıdalarınüretilmesi için yaşamsal önem ta-şırken her sene binlerce kilometre-küp suyu filtreleyip temizliyor. Enbüyük karbon depolarından biriolan toprak, karbondioksit ve diğersera gazlarının yayılımını dengele-yerek iklimin normal şartlarda sey-retmesinde önemli bir rol oynuyor.”(5 Aralık 2015/Bir Gün)

Her şeyden önce, BM emperyalistbir kurumdur. 60 ülkeden 200 biliminsanı da bilim adına-bilimsel birdeğerlendirme yapmıyor, topraklar-daki erozyonu, bozulmayı ortayakoymuyorlar. Toprak sadece “insan-lığın sessiz dostu” değil, halklarınyeridir-yurdudur, vatanıdır, onurudur,yaşamıdır.“Bilim insanı” toprağı ze-hirleyen, besleyici özelliğini yokeden emperyalistlerin kimyasal atıklarıve bombaları, silahları olduğunu dabiliyorlardır. En büyük karbon deposuolan toprak, emperyalistlerin vahşisömürüsü sonucu doğaya salınan seragazını, karbondioksitleri kaldırama-yacak kadar güçsüzleştirilmiştir!

Bu durum ülkemizde de çok farklıdeğildir. Belçika büyüklüğünde top-rağımızı artık ekemiyoruz. Ve böylecetarım bitirilme noktasına getirildi!Tarım ile birlikte köylü de bitirilmekisteniyor.

Emperyalizmin işbirlikçisi, halkdüşmanı AKP iktidarında, ekilebilirtarım arazilerimizi her geçen günkaybediyoruz. Topraklarımızı sana-yileşmeye açarak, emperyalist tekel-lerin çıkarı için, HES’lere, TermikSantrallere açarak, fabrika atıklarının,

kimyasal atıklarının çöplüğü halinegetirilerek topraklarımızı yok etmeaşamasına getirdiler. Ve bire on verenbereketli topraklarımızı çoraklaştırıp,verimsizleştirerek tarım ülkesi ol-mamıza rağmen gıda ve buğdayıithal etmek zorunda bıraktırdılar!

Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün,raporuna göre Türkiye’deki durumise;

“Türkiye tarımsal topraklarınınyüzde 70’i toprak organik maddekaybı yaşıyor.

Rüzgâr ve su erozyonu: Toprak-larının yüzde 80’den fazla yüzde15’lik dik yamaçlar üstünde bulunanTürkiye’de orta, şiddetli ve çok şid-detli erozyondan etkilenen alan ül-kenin toplam alanının yüzde 78,7’sinioluşturan 61, 3 milyon hektar. Rüz-gâr erozyonu ise 500 bin hektarlıktoprak alanında görülüyor…” (5Aralık 2015/Bir Gün)

Tarımı bitirme noktasına getirenrüzgâr erozyonu değil, halk düşmanıAKP’nin desteğiyle bir gecede 6 binzeytin ağacını yerinden söküp atanasalak tekellerdir!

Ülkemizin 35 milyon metrekaresiemperyalistlerin üsleriyle işgal al-tındadır. Topraklarımızı işgal ederek,dünya halklarına saldırılar düzenleyenemperyalistler ve işbirlikçileri oli-garşidir, topraklarımızı çölleştiren.

Emperyalizmin zehirli atık çöp-lüğüne döndük. Bu tabloyu yaratanise halkların düşmanı olan emperya-lizmdir.

Onun için de, emperyalizme veişbirlikçilerine karşı, Halk Meclisle-rinde örgütlenelim ve toprağımızızehirleyen, çoraklaştıranlardan hesapsoralım!

Açlığımızın, yoksulluğumuzunsorumlusu emperyalizmi ülke top-raklarımızdan atmak ve bağımsız,demokratik, sosyalist Türkiye’yikurmak için savaşı büyütelim!

Emperyalizmin kurbanı değilcelladı olacağız!

Halkların Düşmanı EmperyalizmTTOPRAKLARIMIZI ZEHİRLEYEREK, İŞGAL EDEREKBAŞKA HALKLARI KATLEDEN EMPERYALİZMDİR!

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

4 3DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 44: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Sanat, halkın acılarını, sevinçlerini, umudunu anlatırken;insanın hayat karşısındaki sorunlarını ele alıp, nasıl bir gelecekistediğinin yaratıcı yöntemlerle ifadesidir. Sanatçı da 'ruhlarınmühendisidir'.

Sanat, toplumun üst kurumlarından biridir ve her üstkurum gibi, altyapıya yani üretim ilişkilerine göre şekillenir.Yani sanat, sınıflı toplumlarda ekonomik yapıya bağlı olarakşekillenir.Ancak her sınıflı toplumda olduğu gibi, hakim olansınıf da ekonomi ve üretim ilişkileri de kendi bağrında, kendimezar kazıcılarını yaratır. Yani düzenin alternatifi de, onunkendi içinden çıkar.

Her konuda olduğu gibi, kim için sorusunu sormadansanatı da, sanatçıyı da tarif etmek mümkün değildir. Ve sınıflıtoplumlarda da bu sorunun onlarca cevabı yoktur. İki cevabıvardır. Çünkü iki sınıf vardır. Ve sanatçı da, ya hakim sınıfların,ya da emekçi sınıfların sanatçısıdır. Bunun ortası da yoktur.Nasıl ki, bir burjuva çocuğu proleter olamaz, açlıkla yaşammücadelesi veren bir emekçi de burjuva olamazsa; sanatçı dabu iki sınıftan sadece birine aittir.

Bilinen bir şablon da, sanatçıların küçük burjuva olduklarıdır.Peki küçük burjuvazi nedir? Bir sınıf mıdır? Hayır değildir.Emekçi olup da, sınıf atlamak isteyenlerden oluşan birtabakadır. Bu tabakanın mensupları, taşranın veya gecekon-duların işsizleri sözkonusu olduğunda 'lümpen proleter'damgası alırken, sıfatının önüne 'sanatçı' kelimesi konulduğundaise lümpenliği asla üzerine dokundurmaz. Asıl olarak dakendi kendini tatlı hülyalara sokmuş, kim ve nereye aitolduğunu tam bilmeyen bir insan tipi haline dönüşmüştür.

Sanatçı olunca, her türlü dengesizlik de, davranış bozukluğuda doğal karşılansın isterler. Peki neden? Neden sözdesanatçılar kendilerine bu payeyi hak görürler? Çünkü kendileride nereye ait olduklarını bilmezler. Sınıfını bilmek yetmez,kendini, sınıfına adamak da gereklidir. Eğer bir sanatçıkendisini var eden halkına ve sınıfına adamıyorsa; oradamutlaka bir dengesizlik söz konusudur. İşte, sanatçı geçinenlerinkendi korkaklıklarını, beceriksizliklerini, yetersizliklerini veüretici olamamalarını maskelemeye çalıştıkları tam da budengesizlik halidir.

Üretici olmak, yaratıcı olmak için hiç de dış görünüşle‘şok edici’ olmak, garip ve acayip olmak gerekmiyor.

Yapılması gereken, öncelikli olarak kimin sanatını yapacağınakarar vermektir. Ancak bu karar verme olayı da bir tercihkonusu değil, sınıfsal tavır almadır.

Emekçi sınıflardan gelenlerin, hakim sınıfların düzeninehizmet etme tercihi diye bir şey olamaz. Bunun adı kendisınıfına ihanettir. Hiçbir sanatçının da 'İyi ama benim ideolojimbu değil, ben sosyalist değilim, ben devrimci değilim' demehakkı da olamaz. Kuzuların, kurdun hakkını koruma diye birözgürlüğü olamaz. Çünkü bu özgürlük, kendisinin ve kendisigibi olanların sonudur.

Bir sanatçının en büyük zorunluluğu, kendi sı-nıfının sanatını yapmaktır. Gericilik koşullarında,faşizm koşullarında ise, eğer kendisi de faşizmingönüllü savunucusu değilse; devrim davasınınyanında yer almak zorundadır. Çünkü bir sanatçıolarak aydın olmalıdır. Mazlumun, ezilenin, sö-mürülenin, güçsüzün yanında yer almalıdır. Al-mıyorsa üretemez.

Bir aydın, bir sanatçı bir kere safını belir-ledikten sonra, artık kendisi de tarafını seçtiğisınıfın kurtuluş savaşının en ön saflarında yer-almak zorundadır. Yani örgütlü bir devrimci ol-malıdır. Artık onun görevi bilimi ve sanatıhalkla buluşturmaktır.

İnsanların yaratıcı güçleri ancak beyinleriniözgürleştirebildikleri oranda gelişecektir. Ya-şamın en yalın gerçeklerini bile dile getirmektenkorkanların, kendi uğraştıkları sanat dalında dayaratıcı olamayacakları açıktır.

Dünyada, yaşanan her sorunun, her adaletsizliğin, herumutsuzluğun maddi bir nedeni vardır. Ve tüm nedenlerin te-melinde de üretim ilişkileri vardır.

Sanatçı sanatında, aydın alanında, halkın sorunlarını, busorunların kaynağını ve çözüm yollarını işlemelidir.

Şiirinde, romanında, resminde, filminde, tiyatrosunda,müziğinde, kısacası tüm sanat dallarında halkı ezen ve sömü-renlerin karşısında ve halkın safında olmalıdır. Halkın acılarını,yoksulluğunu, sevinçlerini, sevdasını, umutlarını konu almalıdır.

Sanatçılar, aydınlar, yaptıkları her şeyde halka umut taşı-malıdır. Halkın dayanışmasını, birliğini büyütmelidir. Kendileriörgütlü olmalı, halkı örgütlenmeye çağırmalıdır.

Açlığın, işsizliğin, yozlaşmanın, eğitimsizliğin sorumlusuolan bu düzene karşı mücadeleye çağırmalıdır. Haksızlığa,baskıya, zulme, sömürüye boyun eğmemeyi, direnmeyi gös-termelidir. Çünkü, yoksulluğun sebep olduğu tüm çaresizliklerin,ızdırabın, herşeyin temelinde bu düzen vardır. Düzene do-kunmadan bu sorunlar ne yazılabilir, ne çizilebilir...

Bugün düzendeki sanatçıların, yaratıcılıklarının kısırlığı,çıkmazları ve bunalımları, bu düzene karşı mücadeleden uzakdurmalarından, halkın safında yer almamalarından ve halkkültürüne uzak durmalarındandır. Burjuvazinin sanatına, ideo-lojisine hayranlıklarındandır. Bu yaklaşım onları halktan,halk gerçeğinden uzaklaştırır. Sınıfsal bakmaktan uzaklaştırır.Bundan dolayı, sinemada, müzikte, resimde sürekli kendinitekrar eden konularda, bazı detay değişiklikler yaparak,yeniden yeniden halkın önüne sürüp dururlar.

Oysa, bizim ülkemizde bir sanatçı için çok konu vardır.Sanatçılık aynı zamanda hayalleri büyütmek ve hayallereayak verip, el verip, beyin verip onu gerçek haline dönüştürmeninyollarını aramaktır. O zaman halkın hayalleri nedir, umutları

Tarih, Halk İçin Sanatın, Dünyanın En Şaşmaz Belleği OlanHalkın Belleğinden Asla Silinmediğini Defalarca Göstermiştir.

HALKIN SANATÇISI, HALKIN RUHUNUN MÜHENDİSİDİR

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!4 4

Page 45: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

nedir, çıkmazları nedir, çözümlere nasıl ulaşır sorularını ce-vapladıkça; konu sorunu olmayacaktır.

Sanatçının görevi sadece gerçekleri anlatmakla da sınırlıdeğildir. Gerçekleri sebep - sonuç ilişkisi çerçevesinde ele al-dığında, çözümleri ve umutları büyütecek bir bilincin oluşmasınada yardımcı olacaklardır.

Sanat ürününe ticari bir meta muamelesi yapan, öncelikliolarak o sanatsal ürünün yaratıcısıdır. Yaptığı ürünü sadecekazanç sağlamak için pazarlamanın peşine düşenlerin aslındakendilerine de, sanatlarına da saygıları yoktur. Hem kendisinihalkın üstünde görürler, hem düzenin kültür ve ideolojisinisavunurlar ama iş, kendi ürününü satmaya gelince, akıllarınailk olarak burjuvazi değil, savunmadıkları halk gelir.

Sadece milyarderlere müzik yapan birini düşünelim. Kimesatacak ürününü, kaç yüz kişiye satacak? Sadece burjuvalarafilm yapan birini düşünelim. Yapacağı filmi kaç kişi izleyecek?Sadece zenginler için roman yazan bir yazarı düşünelim. Kaçromancı kitabının ikinci baskısını yapmaya cüret edebilir?Halk sadece onların müşterisi durumundadır. Para için yaptığısanatın getireceği serveti de, halkı olmadık hikayelerle uyutmaaraçlarıyla kazanacaktır.

Yılmaz Güney'i, Nazım Hikmet'i, Enver Gökçe'yi düşünelim.Belki hiçbir zaman servet kazanamadılar. Ama halk onlarıöylesine bağrına basmıştır ki, onların sanatını onurlandırmışve isimlerini unutulmazlar listesine koymuştur.

Bizim gibi ülkelerde hiçbir sanatçının ve hiçbir sanatalanının konu sıkıntısı olamaz. Çünkü çelişkiler çok derindir.Her çelişki bir 'ah'tır. 'Bir dokun, bin ah işit' türündendir.Bunun için sanatçının halka kulak vermesi yeterlidir. Ondanduyacağı bin 'ah'ın her biri, yeni bir konu olacaktır.

Bazı ‘sol’ görünümlü sanatçılar, çeşitli amaçlarla, halkınacılarına, sorunlarına, halkın değerlerine sahip çıkıyor görünürler.Bu görünüm altında, öz itibariyle “sorun düzende değilyanlış uygulayanlarda”, “düzenin çarpık yanları var, fakatbunlar düzeltilirse düzenin değişmesine gerek yok” mesajlarıveren yaparak halka değil, burjuvaziye hizmet ederler.

Yine, halkın mücadelesinin içinden çıkan bazı kahramanları,konu olarak değerlendirirler. Hatta, bazen 'dönem filmi' diyeisimlendirilen, iddialı(!) yapımlar da yapılır. Kişi ve konu ko-nusunda burjuvazinin hışmına uğramamak için dikkatli veseçicidirler. Mesela Deniz'i anlatırlar. Ama onların anlattığıDeniz’in gerçeklerle ilgisi yoktur. ‘70’li yıllar anlatılır amaMahir yoktur. Onların anlattığı Deniz'de 'Tam BağımsızTürkiye' yoktur.

1978 sonrası anlatılır, ama nedense orada Devrimci Solyoktur. Seksen sonrası hapishaneler üzerine birçok filmyapılmış, birçok kitap yazılmıştır. Ama oralarda ne ÖzgürTutsaklık vardır, ne de 12 Eylül sonrasının örnek direnişlerinin,dünya çapındaki siyasi savunmaların sahiplerinden DevrimciSol önderi Dursun Karataş.

Mesela kısacık yaşamına, ülkemizin gerçekliğini sığdıranBerkin, sadece ekmek almaya giden çocukla sınırlandırılarak,yeniden öldürülür. Berkin'e dünyanın gelmiş geçmiş en büyükcenaze törenini yapanlar zaten hiç yoktur. Dilek Doğan da sa-vunulması en kolay olan halkın evlatlarından biridir. Ama

onun katillerinin korkusu, Dilek'in masumiyetini savunmanınönünde engeldir. Yılmaz da Grup Yorum konserindeki resmiyleözdeşleştiği için, bu da netameli bir konudur. Berna'ların ya-şamlarının son karesi ise elde silah, zalimden hesap soran,halkı ve vatanı için ölümün üzerine yürüyenlerden olduğuiçin hiç yanlarına yaklaşılmaz bile.

Küçükarmutlu'da panzerin paletleriyle ezilen Sevcan dayoktur. Üniversitede camdan atılıp katledilen Seher de yoktur,gözaltında kaybedilip elindeki parmak izi mürekkebiyle cansızbedeni bulunan Bülent Ülkü de yoktur. Tüm kemikleri kırılıp,denize açılan kayığın bombayla batırılıp, Ege mezarlığınagömülen Mehmet Ali de, Neslihan ve yoldaşları da yoktur.

Peki o zaman ne vardır? Hangi konu vardır? İşkencecisiniaffeden, onu unutup, hatta onunla yaşamayı seçen bunalımlıkişilikler kalıyor geriye. Tarih, halk için sanatın, dünyanın enşaşmaz belleği olan halkın belleğinden asla silinmediğini de-falarca göstermiştir. Nazım Hikmet de, Yılmaz Güney de,Ruhi Su da, Mahsuni de bunun için halen yaşıyor. Aynen Ka-racaoğlan gibi, Pir Sultan gibi... Ve bugün Grup Yorumülkemizin tanık olduğu en büyük ; milyonları, her türlü baskıve yasağa rağmen toplayabiliyor ve halk tarafından baş tacıediliyorsa, halk için, vatan için göğüslenen bedellerin karşılığıdır.

Bütün devrimciler yaratıcı yanlarıyla birer sanatçıdır.Bütün devrimlerin yaratılması süreçlerine baktığımızda datüm devrimci hareketlerin kültür ve sanat cephesiyle yakınve güçlü bağları olduğunu görüyoruz. Hatta birçok devrimönderi bizzat kendileri de sanat eserleri yaratmışlardır.Nikaragua devrimine 'Ozanlar devrimi' denilmesinde, devriminönderlerinin yazı ve romanları rol oynamıştır. Che'nin şiirlerininde, Ho Amca'nın Güldeste'si dörtlüklerinin Latin Amerika veVietnam halklarının devrimci başkaldırısında ciddi şekildemotive edici silahlara dönüştüklerini görüyoruz.

Mahir'in Ada'lısında yoldaşlığı, yoldaş sevgisini, halk vevatan sevgisini en derinden görürüz. Tek bir şiirle bileKızıldere geleneğine kendini yakın hissetmiş milyonlarcainsana ilham kaynağı olmuştur.

Kahraman Altun'un, nesline devrimcilerin şerefiyle ölmesinimiras bırakışı, silahların ve bombaların eşliğinde yazılan birşarkıya dönüştü.

Makbule Sürmeli, kuşatmada çatışarak şehit düşmüştü.Şehit düşerken bıraktığı şiirleri de, onun matarasında su vesilahında mermi olarak bize miras kalmıştır.

Büyük ölüm orucu direnişinin şehitlerinden GülnihalYılmaz, Fatma Tokay Köse’nin birlikte yazdığı şiirler halkve vatan sevgisinin, yoldaş sevgisinin, davaya bağlılığın engüzel örneklerindendir.

Daha nice örneklerimiz var: Hasan Biber'den Ümit İlter'e...Hepsi de düzenin teslim alıp, şekilsizleştirdiği beyinleri veçoraklaştırdığı yürekleri sulayarak umutla doldurmayı örgüt-lenmenin bir basamağı olarak gördü ve bunu hayata geçirdi.

Sanatçılar, ne olacaklarına kendileri karar verecektir.Halkın safında yer almayan her sanatçı burjuvaziye hizmetediyor demektir. Sanatçılarımız halkın tarih ve kültür bilincinintemsilcileri olacaklardır. Stalin'in deyimiyle 'ruhların mü-hendisleri' olacaklar.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

4 5DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 46: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Grup Yorum üyeleri, Avrupa’ya çıkışlarının Almandevleti tarafından engellenmesini, konser yasaklarınıprotesto etmek ve tutuklu üyeleri İbrahim Gökçek’inserbest bırakılması için 23 Mart’ta, Alman Konsolosluğuönünde bir basın açıklaması yapmak istedi. AKP’ninkatil polisleri ise basın açıklamasını engellemeye çalışarak,Grup Yorum üyeleri; Sultan Gökçek, Helin Bölek, FıratKıl ve Dilan Poyraz’ı gözaltına aldı. Bu azgınca saldırıyıkabul etmeyerek açıklama yapacaklarını söyleyince iş-kence ile gözaltı araçlarına bindirilip Karaköy polis ka-rakoluna götürüldüler.

Gözaltılarla ilgili açıklama yapan Grup Yorum: “Biryandan AKP faşizmi konser yasaklarıyla, tutuklamalarlave gözaltılarla bizleri susturmaya, sindirmeye çalışırken,diğer yandan da Alman emperyalizmi vize vermeyerekkonserlerimizi engellemeye çalışıyor. Burjuva demokra-sisinin sadece burjuvazi için işlediğini bizler her zamansöylüyoruz, keza bu yasaklar da ilk değil; 90’lı yıllardada buna benzer yasaklar koymuştur Alman devleti.

Devrimci sa-nattan, halktanyana sanattankorkan sadece ül-kemizdeki faşistiktidar değil, bü-tün egemenlerdir.Gerçeklerden ko-puk ve soyut sa-nat anlayışını yaygınlaştırmaya çalışan egemenler elbetteki gerçekleri bedel ödemek pahasına söyleyen bizleresaldırmak ve bizleri susturmak isteyecektir.

31 yıldır ağır baskılara boyun eğmiyoruz, göğüs ge-riyoruz. İşkencelere, tutuklamalara rağmen üretimlerimizedevam ediyor, faşizme karşı halkı örgütlenmeye çağırı-yoruz. Umutluyuz, haklılığımıza ve halkın yenilmezliğineyürekten inanıyoruz, bu yüzdendir ki hiçbir şey bizleriyolumuzdan döndüremiyor.

Bizler Grup Yorum olarak AKP faşizmini de çok iyi ta-nıyoruz, ırkçı Alman devletini de çok iyi tanıyoruz. Konseryasakları, vize engellemeleri ve tutuklamalar bizleri sustu-ramayacak. Daha da büyüyüp, daha da güçlenip karşınızaçıkacağız her seferinde” diyerek, Grup Yorum’un susturu-lamayacağını, halk için sanat yapmaya devam edeceklerini,hiçbir baskının kendilerini engelleyemeyeceğini belirtti.

DDevrimci Sanatın SesiniHalka Ulaştırmaya Devam

EdeceğizGazi Grup Yorum Halk Korosu, 13 Mart’ta Gazi

Mahallesi’nde Tavır dergisi dağıtımı yaptı. Gazi MahallesiDörtyol bölgesi esnafına Tavır dergisiyle giden GrupYorum Korosu güzel bir şekilde karşılandı. Dağıtımboyunca Tavır dergisinin öneminden bahsedildi. Dergialan bir kişi “Sizler bu kadar emek harcıyorsunuz, budergiyi çıkartıp bizlere getiriyorsunuz. Bizler hiç almazmıyız, her ay getirin” diyerek, halkın sanatçılarını sa-hiplendi. 6 koro üyesinin katıldığı çalışmada 25 dergihalka ulaştırıldı.

���

Halk Sanatçısı ; Halkı Yalnız BırakmayanHalkla Bütünleşmiş Olandır

Halkın sanatçıları Grup Yorum, 19 Mart’ta Küçükar-mutlu Mahallesi’nde Dilek Doğan’a adalet için açlıkgrevi yapan direnişçileri ziyaret etti. Yapılan ziyaretteaçlık grevinde bulunan direnişçilere umudun türküleriylemoral veren halkın sanatçıları; “direnişiniz, direnişimizdir”diyerek, içilen çayların ve yapılan hoş sohbetlerin ardındanbir daha uğrayacaklarını dile getirerek ayrıldılar.

Halkın SanatçılarınıYetiştireceğiz...

İdil Halk Tiyatrosu Gazi Ekibi tiyatro kursları devamediyor. Yeni yıl ile birlikte başlayan tiyatro çalışmalarıdoğaçlama ve oyunculuk çalışmalarıyla hemen hemenher gün devam ediyor. Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuile Savaş ve Kurtuluş Merkezi’nde sahnede yapılan ça-lışmada “Halk tiyatrosu nedir? Neden tiyatro halka git-meli? Burjuvazinin sanat anlayışındaki çarpıklıklar vehalktan kopukluğu” üzerine ders işlendi. Ardından do-ğaçlama çalışması ile devam etti ve son olarak tiyatro-cuların getirdiği pastalar yendi.

Gözaltına Alınan Grup Yorum ÜyeleriSerbest Bırakılsın!

Daha da Büyüyüp, Daha daGüçlenip Karşınıza Çıkacağız!

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!4 6

Page 47: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

O gün dergi dağıtımına çıkmıştık. Dergi verdiğimizbirkaç kişi "etrafta çok sivil var bugün dikkatli olun" de-diler. Biz de nedenini sorduk. "HDP genel başkanı FigenYüksekdağ gelecek onun için" dediler. Bunun üzerinedergimizin geriye kalan az kısmını da dağıttıktan sonraderneğe gittik.

Arkadaşlarla aramızda günün değerlendirmesini ya-parken içeri küçük bir çocuk geldi ve cemevini polisinabluka altına aldığını söyledi. Hemen çıkıp cemevininönüne gittik. Denildiği gibi HDP Genel Başkanı FigenYüksekdağ geleceği için polis gelmişti. Hemen oranınsorumlusu (HDP Gazi Sorumlusu)nu çağırdık ve “Bukatillerin cemevimizde ne işi var?” diye sorduk.

“Figen Yüksekdağ için içerde bomba var mı diye bakı-yorlar, içeri girenleri arıyorlar, işleri bitince gidecekler"denildi. Biz de “Eğer 5 dakika içinde gitmezlerse biz kova-cağız. Burası bizim, devrimcilerin mahallesi, bu cemevibizim nice şehitlerimizi uğurladı. Günay Özarslan'ın cena-zesinde bu katiller buraya ellerinde silahlarla girdi,cenazemizi kaçırmaya çalıştı, günlerce cemevine gazlar,mermiler yağdırdı, bu katiller devrimcilerin, halkın, kanlacanla kurduğu bu mahalleye ayak basamaz” dedik. Ankara'yı,Suruç'u, Cizre'yi, Roboski'yi hatırlattık. Hala nasıl oluyorda devletin cellatlarına halk düşmanlarına güvenip canınızıemanet ediyorsunuz?” diye sorduk sorumlularına.

Tek kelime diyemeden “Tamam şimdi söyleriz. Zatençıkacaklardı” dedi ve gitti. 5 dakika sonra tekrar konuş-maya gittik. “Araba bekliyorlar, gidecekler “ dedi. Böyleböyle 15 dakika bekledik.

Daha sonra bizim arkadaşlarımız gelip 35 kişilik birpolis grubunun cemevinin arka kapısında beklediğini,

üzerinde polis yeleği olduğunu söyledi. Hemen koştukve “Katil Polis Mahallemizden Defol” sloganlarıylaçağrı yaptık.

HDP'liler gelip "organizasyonumuzu bozamazsınız,onlar işini yapıp gitsin" dediler. Bunun üzerine biz deajitasyon çekmeye ve katiller sürüsünü halka teşhiretmeye başladık. HDP'liler düşmanı kovma kararlılığımızıgördükten sonra ses çıkaramadı ve polislerle konuşmayagitti. Polisler toplu bir şekilde birbirlerinden ayrılmadankapının karşı sokağından gitmeye başlayınca tüm hıncımız,tüm öfkemizle taşlamaya başladık. Bellerindeki silahıçıkaracak vakitleri bile olmadı alçakların. İlkten 20 kişitaşlarken birden tüm Gazi halkı, halk düşmanı polisleritaşlamaya başladı. Evlerinin camlarından çay bardaklarıatanlar, “katiller” diye bağıranlar oldu. Halk mahallesinibir kez daha düşmana karşı korudu ve bir kez dahahadlerini bildirdi. Katil sürüleri ara sokaklardan kaçacakyer bulamayınca caddeye çıktı. Ellerini başlarına koymuş,kimisinin kafası, kimisinin suratı yarılmış şekilde aşağıkoşmaya başladılar. Sonra açık bir bina kapısından içerigirip orada saklandılar. Gazi halkı apartman kapısınıtaşlarla tüm öfkesiyle kırmaya çalışırken akreplerin hemaşağıdan hem yukarıdan geldiğini gördük ve binanınönünden çekildik. Bu defa gelen akreplere saldırmayabaşladık. Halktan birkaç kişi silah sıktı. Akrepler U-2,U-3 ve S-30 her sokağa gaz atmaya başladı. O sıradakorkak it sürüleri kapıya yanaşan U-2 ve şorlanta binmeyeçalışıyordu. Etraflarına korkakça bakarak hızlı adımlarlabindiler ve kaçıp gittiler. Sonra devrimciler ve Gazihalkıyla birlikte sloganlarla, ıslıklar, alkışlarla cemevineçıktık. Orada kısa bir ajitasyon çekip dağıldık.

Katillerin CemevimizdeNe İşi Var?

Halkları Kana Boğan Emperyalizmin Beslediği

Gericileri BarındırmayacağızGazi Barajı Kent Ormanı’nda 22 Mart'ta IŞİD’e taban sağlayan geri-

cilerin toplantı yaptığı haberini halktan insanlar gelerek Cephelilere bil-dirildi. Bunun üzerine Cepheliler toparlanarak Gazi Barajı’na gitti.Kent Ormanı girişini Akrep tipi zırhlı araçlarla tutarak gerici yobazlarakorumalık yapan katil polislere rağmen 50 kişilik Cepheli yaklaşık 150kişilik gerici çetelere taşlarla, sloganlarla saldırdı. Polisin çağrısı üzerineapar topar “Allah Allah” nidalarıyla araçlarına binmeye başladılar.Araçlarına sığmayanları da polis zırhlı araçlarına alarak uzaklaştırmayaçalıştı. Bunun üzerine Cepheliler de silahlarıyla karşılık verdiler. Taşlarlapolis araçları tahrip edildi. Gazi Cephe Milisleri yaptığı açıklamada:"Buradan bir kez daha söylüyoruz. Gazi’nin sokakları, caddeleri,ormanları bize aittir. Gerici faşistlerin girmesine izin vermeyeceğiz.Halkları kana boğan emperyalizmin beslediği gericileri barındırmayacağız"dedi.

Hayatıın Öğrettikleri

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

44 7DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Halk OkullarıTarihimizinHazinesidir

Halk Cephesi 22Mart’ta Esenyurt Özgür-lükler Derneği’nde “HalkOkulu” çalışması yaptı.Halk Okulu’nda konu ola-rak “Kızıldere” belirlendi.Kızıldere üzerine konuşulan halk okulunda katı-lımcılara teslim olmamanın, direnmenin, cüretinve fedanın anlam ve önemi anlatıldı. 19 kişininkatıldığı halk okulunda, bir sonraki çalışmanın29 Mart’ta yapılacağı ve “Biz kimiz? Ne istiyoruz?”konusu belirlenerek çalışma sonlandırıldı.

Page 48: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

TTecrite Karşı Açl ık GreviDirenişind e Ol an

Fadik Adıyaman’ınTalepleri Kabul

Edilsin!2 Şubat 2016 tarihinde Söke’de gözaltına alınan ve

çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Fadik Adıyamantutuklu olarak kaldığı Tekirdağ T Tipi Hapishanesi’nekaçırılarak getirilmiştir. Fadik Adıyaman Tekirdağ T tipiHapishanesi’nde küçük bir hücrede tek başına tutul-maktadır. On beş dakikada bir mazgal açılarak bakmaksuretiyle gözetlendiği, bu şekilde sürekli izlendiği duygusuyaratılarak psikolojik baskı yapılmaya çalışılmaktadır.Hapishane idaresi yan koğuşta bulunan tutukluları kor-kutarak, Fadik Adıyaman ile konuşulmasını engellemekte,ağır tecrit uygulamaktadır. Fadik Adıyaman arkadaşlarınınbulunduğu bir hapishaneye sevk edilmeyi talep ediyor.Adalet Bakanlığı’na yazdığı dilekçede sevk edilmediğitakdirde açlık grevi eylemini bitirmeyeceğini belirtmiş-tir.

51 gündür açlık grevinde olan Fadik Adıyaman canbedeli tecrite karşı direnmektedir. Açlık grevinin ilerleyengünleri dolayısıyla sağlık sorunları yaşamaya başladı.Tansiyona bağlı olarak burnu kanıyor ve kusuyor. Başınagelecek her şeyden Adalet Bakanlığı sorumludur.

TAYAD’lı Aileler olarak Fadik Adıyaman’ın direnişinedestek olmaya Tekirdağ T Tipi Hapishanesi’ne geldik.Buradan bir kez daha Tekirdağ T Tipi Hapishanesi mü-dürünü ve savcısını uyarıyoruz: Evladımızın başına birşey gelirse bunun sorumlusu başta Adalet Bakanlığıolmak üzere sizlersiniz. Ve iki elimiz sizlerin yakasındaolacak.

Fadik Adıyaman Yalnız Değildir!Tecrit İşkencedir! Tecrite Son!Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak!

TAYAD’LI AİLELER

Siz Yıkarsanız Bizler Daha Güzelini

Yaparız Mücadelemizi

Engelleyemezsiniz!Armutlu ’da iktidarın saldırılarının sonuncusu olan

mahalledeki devrimci kurumların yıkılmasının ardındanaynı gün Küçükarmutlu halkı 200 kişiyle kepçeyle,balyozla kolektivizmle yıkılan binalardan Halk Meclisininmolozlarını almaya ve binayı yeniden inşa etmek içinçalışmaya başlamıştı. Bu şekilde verilen cevabı hazme-demeyen katiller gazlarla halkın üzerine hedef alaraksaldırmış ve çalışma yapılmaması için elinden geleniyapmıştır. Günlerdir mahalleye getirtmeye çalışılan kep-çeler mahalle girişinden çevrilmekte; kepçe sahipleri,operatörler tehdit edilerek binanın yeniden kurulmasınıengellemek için çabalamaktadır Sarıyer Emniyeti ve İs-tanbul Emniyeti işleri güçleri bitmiş mahalle girişindenkepçe sokmama derdindeler.18 Mart'ta temizleme işinebaşlamadan önce birlikte kah-valtı yapıldı. Temizlemebalyoz, çuval ve el arabalarıyla başladı.

Armutlu Halk Meclisi tarafından bununla ilgili yapılanaçıklamada: "Bizler devrimcileriz; elimizde iş makinalarımızyoksa siz engel çıkartırsanız biz de mahallemizi ilk kur-duğumuz zamanlarda olduğu gibi sizin yıktığınız gece-konduların hafriyatını halkımızla beraber temizlediğimizgibi balyozla, hiltiyle, çuvalla, el arabasıyla temizleyeceğizderneklerimizi. Ve en güzelini yapacağız yerine. Aynıhalkımızın dediği gibi mahallenin kuruluşu gibi olacak,mahallede defalarca yıkılıp yeniden yapılan gecekondulargibi yeniden yapacağız derneklerimizi. Derneklerimiz degecekondular gibi halkın evidir. Derneklerimiz halkımızınacısını, sevincini, derdini paylaşıp sorunlarına çözümbulduğu yerdir" denildi.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!4 8

Page 49: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Mahallemizde Uyuşturucu KullananTek Genç Bırakmayacağız!

Küçükarmutlu Halk Meclisinin aldığı kararla mahalledeuyuşturucu kullanan gençlerin belirlenip aileleri ve kendileriylekonuşmak için 15 Mart'ta öncelikle mahallede uyuşturucukullanan ve daha önce kullanmış, şimdi bırakmış olan gençleritoplayıp onlardan mahallede uyuşturucu kullanan gençlerinisimleri ve kim oldukları öğrenildi.

Alınan isimler oluşturulan Uyuşturucuyu Temizleme Ko-misyonu’na devredildi. Komisyon isimlerin tek tek ailelerineulaşarak ailelerle toplantı yapma kararı aldı. Yapılan toplantıdavar olan ailelerden ve uyuşturucu kullanan gençlerden sözalındı. Uyuşturucu madde kullanan iki mahalle gencinin cem-evinde tutulup inşaata yardımcı olmaları kararı alındı.

Amerika’ya, siyonizme ve tekfircilere karşı DirenişAlternatifini desteklemek için Arap İslam Topluluğu’nun19 - 20 Mart’ta Suriye’de düzenlediği foruma 28 Arap -İslam ülkesi katıldı.

Şam’ın Emevi sahasındaki El Esad Opera KültürSanat Merkezi’nde yapılan açılışta forumu destekleyenSuriye Cumhurbaşkanı Beşşar El Esad, direniş güçlerinitemsilen Seyyid Hasan Nasrallah, şehitleri selamlayankonuşmalarda direnişin birlik, beraberlik ve kararlılıklasüreceği vurgusu yaptılar.

Suriye Halk Cephesi’nin ve Suriye Yürüyüş dergisitemsilcilerinin katıldığı forumun ikinci gününde yapılantoplantıda direnişi büyütmek için atılacak somut adımlartartışıldı. Tartışmada Suriye Halk Cephesi sözcüsü birmüdahalede bulunup, forumun isminin değiştirilmesiönerisinde bulundu. Suriye Halk Cephesi Sözcüsü: “Arap

ve İslam Topluluğu” şeklinde sınırlanan Forumun isminindeğiştirilmesini öneriyorum. Ben devrimciyim, solcuyum.Biz başından itibaren Suriye direnişinin yanındayız.Böyle forumlarda emperyalizme ve işbirlikçilerine karşıdireniş cephesini büyütmemiz için forumun tüm sol, di-renen, demokrat kesimi de kapsaması gerekir” dedi.Yoğun alkış alan konuşmanın ardından bu önerinin tartı-şılacağı ifade edildi.

Suriye Halk Cephesi sözcüsü ayrıca, katılımcılarıTürkiye’de 14 -17 Nisan tarihleri arasında yapılacakolan 7. Uluslararası Eyüp Baş Emperyalist SaldırganlığaKarşı Halkların Birliği Sempozyumu’na davet etti. SuriyeDevlet Televizyonu ve Hizbullah’a bağlı Manar TV’ninSuriye Halk Cephesi sözcüsüyle yaptığı röportajda daemperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele ve halk-ların birliğinin önemi üzerine vurgu yapıldı.

Emperyalizme ve İşbirlikçilerine KarşıDireniş Cephesini Büyütmeliyiz!

İzlediğimizFilmlerle Dostluğu

Büyütelim...Avcılar Halk Cephesi, birlikteliği dayanışmayı

büyütmek için her hafta Cumartesi günleri yapıcağıfilm gösteriminin ilkini 19 Mart’ta “F Tipi Film”izleyerek yaptı. “Düzenin yoz, bencil, bireyselliğiöne çıkaran, kültürümüzü yok eden filmleri dizilerideğil, vatan sevgisi halkın sorunlarını anlatanfilmlerini birlikte izleyelim” çağrısı yaparak halkıher hafta film gösterimlerine davet etti.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

44 9DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 50: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

AKP’nin Katil Polisi Yürüyüş DergisiDağıtan 4 Kişiyi Tutukladı!

AKP Faşizminin KorkularınıBüyütmeye Devam Edeceğiz!Hatay Samandağ ilçesinde 17 Mart’a toplu dergi

dağıtımına tahammül edemeyip saldıran katil polis 8kişiyi gözaltına aldı. 4 kişi serbest bırakılırken, 4 kişimahkemeye sevk edilip tutuklandı. Tutuklananlar DevrimDeniz Karataş, Kübra Sünnetçi, Abdulkadir Uğur veFurkan… İskenderun T Tipi Hapishanesi’ne gönderildi.Tutuklama gerekçesi olarak “terör örgütü propagandası

yapmak” diye gösterildi. Tutuklamalarla ilgili 19 Mart’ta açıklama yapan Hatay

Halk Cephesi: “AKP’nin katil polisi Kürdistan’da aylardırkadın, çocuk, genç, yaşlı demeden terör estirip katlediyoronun adı “operasyon” oluyor, faşizme karşı mücadeleedenler ise “terörist” oluyor. Halkımız asıl teröristibilir… Faşizm tutuklayarak baskı yaparak Yürüyüş der-gisini engelleyemez hukuk tanımaz olan AKP ve onunkatil polisi halka ve devrimcilere yaptığı saldırılarınhesabını verecek” denilerek, gözaltıları sahiplenmeyegelen ailelerin Samandağ Adliyesi girişinde polisin sal-dırısına uğradığı belirtildi.

Saldırı, Taciz, Gözaltı, Tutuklamalara RağmenYürüyüş’ümüz Yoluna Devam Ediyor!

Anadolu ve İstanbul’da umudunsesinin uluşmadığı yer kalmadı.Özellikle sesimiz kısılmaya, dağı-tımcılarımız tutuklanmaya devamediliyor. En son Hatay’da Yürüyüşdergisini halka ulaştıran Yürüyüşokurları işkenceye uğradı ve ardından“terör” demagojileri ile tutuklandılar.Tutuklanan Yürüyüş okurlarının“Kübra Sünnetçi, Devrim DenizKarataş, Abdülkadir Uğur, FurkanSezgin”in bıraktıkları yerden yenidağıtımcılar umudu Anadolu halkınataşımaya devam ediyor.

HATAY: “Polis saldırdıkça hal-kımıza umudun sesi Yürüyüş dergisinihalka ulaştırmaya devam edeceğiz”.17 Mart’ta Hatay’ın Samandağ ilçesindeumudun sesi toplu dağıtımı yapılırkenAKP’nin katil polisi türlü bahanelerledağıtımcıları ilk önce taciz ederek“Saat 17.00 olduğunda dağıtımı bitir-melisiniz yoksa gözaltı yaparız” diyerektehdit etti. Ardından 510 ve 511 sayılıdergilerin Konya savcılığından toplatmakararı var diyerek saldırdı ve 8 kişiyiişkence yaparak gözaltına aldı.Gözaltına alınan Kübra Sünnetçi,Devrim Deniz Karataş, AbdülkadirUğur, Furkan Sezgin tutuklanarakİskenderun T Tipi Hapishanesi’ne gön-derildi, gözaltına alınan Sertan İlaslan,Sinan Okur ve çocuk yaşta olan Direnve Dilan’ı ailelerine teslim ettiler.Polisin saldırı ve tacizine rağmen 2saat içinde 350 dergi halka ulaştırıldı.

İZMİR: Halk Cephesi 15 ve 20

Mart tarihleri arasında Güzeltepe,Narlıdere, Çatalkaya, Balatçık,Doğançay, Yamanlar, Onur,Harmandalı, Asarlık, Yakakent veAliağa mahallelerinde umudun sesinindağıtımını yaptı. Yapılan çalışmada,halkla adalet kavramı tartışıldı. Halkazarar veren eylemlerden rahatsız olaninsanlarımız bu tarzın solu güçsüz-leştirdiğini ifade etti. Halk Cephelilerise halkın adaletinin nasıl olmasıgerektiğini derginin kapağını gösteripanlatarak ifade ettiler. Mahallede eskikarakolun yerine AKP’nin açtığı cem-evinin karşısında yaşlı bir teyze, göz-yaşları içinde “şu işkencehaneye benimgüzel Ali’min resmini nasıl koyarlar,lanet olsun bunlara” diyerek tepkisinidile getirdi. Devrimcilerle Zazacasohbet eden ana çaya da beklediğiniifade etti. Yapılan dağıtımlarda toplam700 dergi halka ulaştırıldı. AyrıcaDev-Genç’liler 18 Mart’taBornova’nın Naldöken Mahallesi’ndeYürüyüş dergisi dağıtımında 30Yürüyüş dergisini halka ulaştırdı.

ANTALYA: Halk Cepheliler 17,18, 19, 20 Mart’ta, Göksu, Gebizli,Sinan ve Kızılarık mahallelerindeYürüyüş dergisinin satışı ve tanıtımınıyaptı. Dergi tanıtımı sırasında yapılankonuşmalarda halka yapılan saldırılarve katliamlar anlatıldı. Dergi tanıtımısırasında halk, Halk Cephelileri evlerinedavet etti. Yapılan çalışmalarda toplan60 dergi halka ulaştırıldı.

MALATYA: Yürüyüş okurları

18 Mart’taArguvan ilçe-sinde Yürüyüşdergisi dağıtı-mı yaptı.Yapılan çalış-mada 90 adetdergi halkaulaştırıldı.

ANKARA: Halk Cepheliler20 Mart’ta Abidin AktaşMahallesi’nde toplu dergi dağıtımıyaptı. Ayrıca 21 Mart’ta kutlanacakNewroz etkinliği için de çağrı yapıldı.10 kişinin katıldığı çalışmada toplam100 adet dergi dağıtıldı.

İSTANBULArmutlu: Halk Cepheliler;

“Umudun sesiyle, Barış Kaş’la, SultanYıldız’la, Dilek Doğan’la gireceğizher eve” diyerek, devrimcilerin tari-hiyle yaratılan bedeller üzerine kuru-lan Küçükarmutlu Mahallesi’ndeşehitlerin coşkusuyla her eve girerek16 ve 17 Mart’ta mahallede birçokeve dergi ulaştırdı.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

5 0

Page 51: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Beyaz Saray devşirmeleri demişler ki: ‘Kızıldere’nin adı bile değişti, siz değişmediniz. Hala aynı şeyleri savunuyorsunuz...’ Yanılıyorlar: Kızıldere’nin adı değişmedi...

Yanılmıyorlar: Biz hiç değişmedik, ki Kızıldere’nin ta kendisiyiz biz... Ve dahasını da Sadi söyler : ‘... Düşmandan öğüt kabul etmek hatadır, ama bunu dinlemek yerinde olur.

Böylelikle o işin tersini yaparsın, bu da doğrunun ta kendisi olur...’Anadolu’nun kerpiç eviEmperyalizmin Beyaz Saray’ıKavga bu ikisi arasındaAmansızBir yanda halkın ocağıBir yanda emperyalizmin sarayıKavga bu ikisi arasındaÖlümüneVe bu çarpışmadaYok üçüncü bir noktacık yer bileYa kerpiç evin içindeYa Beyaz Saray’ın hizmetindesinizBu kadar açıktır bu kavgada her şeyVe Mahir,bakıyor o kerpiç evin çatısındanHayli alçak görünüyor Beyaz SarayKi sadece o çatıdan bakıldığındaOlduğu gibi görünür her şey...

Mahirbaktı o kerpiç evin çatısındanHer adımı zafer olan halkınİhtilalin yolunda ilerleyişineBiliyorduSöylemiştiEngebeliDolambaçlıVe sarp olacağınıVe şimdiUzak diyarlarınKitaplarında yazmıyor diyeAnadolu İhtilali’nin yoluVe yolculuğun önüAmerikan kılıçlarıyla kesilirkenDönmeye kalkmaktır ölmekVuruşmak yaşatır devrimi...

Mahirbaktı o kerpiç evin çatısındanKuşatılmışlardıBiliyorduSon olmayacaktı buEğilmeyen boyunların başıDaha çok kuşatılacaktı

Değil mi ki daha yola çıkarken‘Bir gelenek yaratmalıyız’ demiştiİşte meydanKarşıda düşmanVe direniş, ölüm, yaşama dairKarar devriminKan MahirlerinVe bundan böyleDüşmanla karşılaşan her yoldaşınHer kuşatmadaHer çarpışmadaDireniş, ölüm ve yaşamaNasıl bakacağı yazıldı tariheON’ların bağımsızlık uğrunaDökülen al kanlarıyla...

Mahirbaktı o kerpiç evin çatısındanO çatıya çıkmamakVe dünyayı yoruma hapsetmek içinBin dereden su getiripSonunda ihanet kuyusunadüşenlerinUzayıp giden ömürlerine...Tarihin tanıklığıdır bu:Uğruna ölecek devrimi olmayanlarHiç uğruna yaşarlar...Mahir,bakıyor halaO kerpiç evin çatısındanVe yaşıyorUğruna öldüğü devrimin içinde...

Mahir,baktı o kerpiç evin çatısındanZafer ve yenilginin gidişatınaGelenektir bu topraklarda:ZaferEğilmeyen boyunların üstünde taşınırVe dövüşerek ölenlerBu topraklarda

zafere gömülürlerYenilgi ise köhne bir zincirdirYaşarken boyunlarda taşınan...

Mahirbaktı o kerpiç evin çatısındanÖlümü gösteripElleri havada görmek isteyenHalk düşmanı cellatlarınYüzündeki damgayaAmerikan malı tomsonların namlularıNasıl benzerse birbirlerineKerpiç evin karşısında birikenCellatlar da benzerdi öylesineHepsinin yüzündeTomsonundaVe ruhundaSırıtıyordu Amerikan damgası...

Mahirbaktı o kerpiç evin çatısındanToprağın bereketiniHalay edenHoron edenZeybek edenHalkına baktı MahirVe gelmedi aklına hiç‘Değer mi’ diyeDeğerdi, devrim içinDeğerdi, her şeyin en güzelineLayık olan bu halk için bu can...

Mahirbaktı o kerpiç evin çatısındanKerpiç evin çatısına aksedenHalkın en umutlu halineBaktığı kendisiydi halk aynasındaUmuduydu kendi suretinde halkın gördüğüMahirKendi ölümsüzlüğünü gördüHalkın kavgasındaVe halkUmudun kesintisizliğini gördüKendi Mahirliğinde...

Ümit İlter

Page 52: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Erdal Gökoğlu’nun Polonya’dakidirenişi zaferle sonuçlandı.

Erdal Gökoğlu 19 Mart 2016 tari-hinde 48 günlük direnişin ilk kaza-nımlarından telefonla arama hakkınıkullanarak kendi durumunu anlattı.

Szczecin Hapishanesi’nde tutuk-luluğu devam eden Erdal Gökoğlu;“Bir siz kaldınız diyorlardı. Doğru birbiz kaldık. Ve işte tam da bu yüzdendir

ki her daim zaferden zafere koşan sadece biz olacağız.Tek tip elbiseyi giymedik, boyun eğmedik. İnandık,direndik ve yine biz kazandık.

Biz onurumuz için yaşar ve ölürüz. İrademi teslim et-mem, onurumu çiğnetmem ve tek tip elbiselerinizi ölsemde giymem dedim.

Tutuklandığımdan bu yana 3 karakol ve 5 hapishane de-ğiştirdiler. Attıkları hücrelerde çoğu kez su, şeker bile ver-mediler. Ama baskı ve işkencelerini düzenli sürdürdüler.

İstisnasız her gün ellerimi ve ayaklarımı zincirlediler,zorla tek tip elbise giydirdiler. Onlar giydirdi, ben çıkardımve günlerce hücrelerde çırılçıplak kaldım.

Gazete ve mektuplarımı da vermediler...Bir kez daha biz kazandık. Açlık grevi direnişimizin

48. gününde kendi elbiselerimi aldım. Günlük gazetekitap vb. almaya başladım.

Tüm Anadolu’ya Özgür Tutsaklara bin selam.Yaşasın direniş yaşasın zafer.Bütün aileye ve direnişe destek veren herkese teşekkürler

bin selam.Sizleri çok seviyorum. Hepinizi özlemle kucaklıyorum...”

����ERDAL GÖKOĞLU İÇİN YAPILAN DAYANIŞMA veSAHİPLENME EYLEMLERİ;

ALMANYA-Köln: Erdal Gökoglu için Halkın Hukukve Yardımlaşma Merkezi 18 Mart’ta Köln Polonya Başkon-

solosluğu yanında ya-pılan eylemde, pankartaçılıp destek sloganlarıatıldı.

Berlin: Dünya Tut-saklar günü 18 Mart’taErdal Gökoğlu için Öz-gürlük Komitesi çalı-şanları Polonya Elçi-liği’nin önünde eylemve açıklama yaptı. Açıklamada ‘Erdal Gökoğlu’nun elindegeçerli Belçika pasaportu vardır, seyahat etmesini engel-leyecek durum yoktur. Bu yüzden seyahat hakkı geri ve-rilmelidir” denildi.

İSVİÇRE: Basel’de Erdal Gökoğlu İçin İsviçre TAYADkomitesi Basel’de çadır açtı.

Çadırda kurulan masalarda, Erdal Gökoğlu için hazırlananbildiriler, Halk Cephesi İngilizce, Fransızca dergiler, HalkCephesi’ni tanıtan bildiriler, tutsaklarımızın listesi vetutsaklara yazılmak üzere hazırlanan posta kartları vardı.

���

Erdal Gökoğlu’nun DirenişiPolonya’da da Yankılandı

Açlık Grevi direnişinin gelişimiyle birlikte, Polonya’nınönde gelen günlük gazeteleri “O terörist değil, Erdal’aözgürlük“ haberleri ile dolmaya başladı.

“Artık bizimde politik tutsağımız var. Herkes sahipçıkmalı“ diyen Polonya Sosyal Forum’u, açtıkları facebooksayfasında, 2 gün içinde 650 takipçiye ulaştı.

Parlamento’da iki milletvekili, Tomasz Jaskola ve JacekWilk, hükümete soru önergesi verdiler. Razem (Sosyal de-mokratlar) Erdal’a Özgürlük açıklamasında bulundu. PartiaZieloni (Yeşiller Partisi) “Erdal Gökoğlu’na Özgürlük” açık-lamasında bulunarak, imza kampanyasını başlattı. http://par-tiazieloni.pl/uwolnic-erdala/ sayfasında imza topluyorlar.

Av ru pa’da ÖZGÜR TUTSAKLIK DİRENİŞİBİR KEZ DAHA

ZAFER KAZANDI

Berlin’de 18 Mart DünyaTutsaklar Günü Nedeniyle

Yürüyüş YapıldıAlmanya’nın başkenti Berlin’de 1923 yılından beri yapılan

18 Mart siyasi tutsaklarla dayanışma yürüyüşü, bu yıl yineGülaferit Ünsal’a Özgürlük İnisiyatifinin girişimi ile 129/A-B yasalarının kaldırılması, “politik düşüncelerinden dolayıtutsak edilenlere özgürlük” sloganı adı altında gerçekleştirilenyürüyüş boyunca Avrupa’da ve Almanya’da tutsak olan dev-rimciler hakkında bilgi verildi. 200 kişinin katıldığı yürüyüşte,ÖZGÜR TUTSAKLARIN resimleri taşındı.

Avrupa Dev-Genç, Halk KurtuluşSavaşçılarını Selamladı

16 Mart gecesi Hollanda’nın Rotterdam şehrinde halkkurtuluş savaşçıları Berna Yılmaz ve Çiğdem Yakşi içinAvrupa Dev-Genç’liler tarafından yazılamalar yapıldı.

Rotterdam’ın duvarlarına “Berna Yılmaz Ölümsüzdür,Cephe”, “Çiğdem Yakşi Ölümsüzdür, Cephe”, “Halk Kur-tuluş Savaşçıları Onurumuzdur, DHKC/Dev-Genç”, “Ya-şasın Halkın Adaleti, Cephe”, “Elif, Şafak, BahtiyarYıkılacak Saraylar, DHKC SPB”, “Biz de Sizi Çok Sevi-yoruz Yoldaşlar, Avrupa Dev-Genç”, “DHKP-C”, “DHKC”,“Umudun Adı DHKP-C” sloganları nakşedildi.

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!5 2

Page 53: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ŞŞEHİT AİLELERİMİZİ ZİYARET EDİYOR,ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ

16 Mart günü Londra’da şehidimiz Kahraman Altun’unailesine şehitliğinin 25. yılında anma ziyareti yapıldı.

16 Mart akşamı, özgür halk, bağımsız vatan uğrunaşehit düşen Kahraman Altun’un anne ve babasına biranma ziyareti yapıldı. Ağarmış saçları, acılara direnmektençizgiler düşmüş gülümseyen yüzüyle açtı anamız kapıyı.Ellerini öptük. Yoldaşımıza sarılmışçasına sardık anamızıve babamızı sımsıkı.

26 kişinin katıldığı anmada Kahraman Altun’un şiirleriokundu. Grup Yorum’un bestelediği ‘Neslim’e Armağa-nımdır ve Ateşin Çocukları’ şarkıları dinlendi. Zelihaanamız Kahraman’ı anlattı.

17 Mart’ta Londra’da kanserden dolayı şehit düşenHüseyin Kasım Armutlu’nun şehitliğinin birinci yıl dö-nümünde ailesine anma ziyareti yapıldı

Yoldaşımızın sevdiği yemekler ikram edilerek sohbetlerleanma ziyareti geç saatlere kadar devam etti.

���

UMUDUN ÇOCUĞU BERKİN ELVAN ANILDIALMANYA-Darmstadt Alevi Kültür Merkezi’nde AKP’nin

işkenceci katil polisleri tarafından katledilen Umudun ÇocuğuBerkin Elvan için 11 Mart’ta anma yapıldı.

60 kişinin katıldığı etkinlik Berkin’e atfedilen türkülerinsöylenmesiyle sonlandırıldı.

���

İsviçre TAYAD Komitesi:

KENDİMİZİ TANITARAK ULUSLARARASI DAYANIŞMAYI SAĞLAYACAĞIZ

İsviçre TAYAD Komitesi 21 Mart tarihinde Zürichte bel-gesel gösterimi yaptı. İsviçreli Komünist Anarşistlerin kendiderneklerinde yapılan belgesel gösterimine 35 kişi katıldı.

Uluslararası Tecritle Mücadele Platformu’nun hazırladığı“KÜRDİSTANBUL” adlı belgesel, Kürdistan’da ve İstanbul’dayapılan katliamları konu alıyor.

Emperyalizme karşı mücadele edenlerle birlikte daya-nışma içinde olmasının vurgulandığı etkinlikte, KomünistAnarşistler de “Emperyalizme karşı mücadelede sizlerlebirlikte dayanışma içinde olacağız” dediler. Toplantınınsonunda 14 Nisan’da İstanbul’da yapılacak olan EyüpBaş Sempozyumu’na çağrı yapıldı. Katılımcılardan üçgenç sempozyuma gelmek istediklerini söyledi.

���

İsviçre’de Mülteciler İçin“KALMAYA GELDİ” Yürüyüşü

İsviçre TAYAD Komitesi’nin de içinde olduğu birçokfarklı milliyetlerin tutsaklarla dayanışma komitelerininyer aldığı “Özgürlük Komitesi” de yürüyüşe “Irkçılıkşahsi bir ifade değil, suçtur. Irkçılığa karşı birleşelim”pankartıyla katıldı.

Üç bin kişinin katıldığı yürüyüşün başlangıcında Öz-gürlük Komitesindekiler, TAYAD’lılarla birlikte Erdal

Gökoğlu`na özgürlük başlıklı bildiri dağıttılar.���

FRANSA-Nancy: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği 13 MartPazar günü Nancy Halk Cephesi tarafından kutlandı.

Etkinlik, hesap sorma eyleminde şehit düşen BernaYılmaz ve Çiğdem Yakşi nezdinde tüm devrim şehitleriadına bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Etkinliğinsonunda Armutlu’da katil AKP polisinin, evinde katlettiğiDilek Doğan’ın nasıl katledildiğini canlandıran bir tiyatrosergilendi.

���

İŞBİRLİKÇİLİK YAPMAK DA,İŞBİRLİKÇİLİK TEKLİFİ DE ŞEREFSİZLİKTİR!

Hollanda istihbarat örgütü AIVD ahlaksızca işbirlikçilikarayışlarına devam ediyor. Burak Ağarmış’a yönelikyapılan işbirlikçilik teklifine yönelik Hollanda Dev-Gençbir açıklama yaptı.

Hollanda İstihbaratı “benim sizinle ne bugün, ne yarın,ne başka yerde, ne de başka bir şekilde görüşecek birşeyim yok” cevabını aldığında “Bu görüşmeyi reddetmensenin geleceğin için kötü bir tercih. Çok büyük engellerçıkarırız, tüm işlerini engelleriz, çok zorluklar yaşarsın.Geleceğini mahvedersin” diye açıktan tehdit ve şantajlardabulunmuşlardır. Üstelik bir de “Arkadaşların bizim bugelişimizden haberleri olmasın” diyorlar. Doğru, sadeceBurak’ın arkadaşları değil, dünya alem bu ahlaksız teklifleriduyacak.

���

LONDRA’DA TÜRKÜ GECESİÜlke topraklarından ne kadar uzakta olursak olalım,

Anadolu kültürüyle yaşayıp yaşatmaktan asla vazgeçme-yeceğiz. Burjuvazinin ve emperyalizmin yoz eğlence kül-türüne karşı kendi değerlerimizle, birlikte zaman geçirmekamaçlı düzenlediğimiz ve 36 kişinin katıldığı türkü gece-lerimizin ikincisini 20 Mart’ta yaptık.

Her ay pazar günü yapılacak olan türkü gecesine buay İrlandalı ve İskoçyalı dostlarımız da katıldı.

���

Anadolu Kültür Merkezi’nde Kahvaltı ve1. Halk Toplantısı

20 Mart pazar günü Hollanda’nın Rotterdam şehrinde,Anadolu Kültür Merkezi’nde kahvaltıdan sonra 1. HalkToplantısı yapıldı. Halk toplantısında öncelikle, HalkMeclislerinin ne olduğu anlatılarak, toplantı sonunda der-nekte yapılacak olan faaliyetleri denetleyecek ve örgütle-yecek olan beş kişilik bir komite oluşturuldu.

Spor, halk bahçesi, saz ve gitar gibi müzik kursları,halk oyunları ve dil kursları yapma önerileri sunuldu.

Mahalle halkından biri, kulanılmayan bir bahçe olduğunu,bunu halk bahçesi olarak kulanabileceğimizi önerdi. Bununüzerinde gidilip bahçe görüldü, bahçenin sahibi ile konuşupne yapılmak istenildiği anlatılarak onayı alındı.

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

5 3DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 54: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

AVRUPA’dakiBİZ

Meclis denilince aklımıza abartılıörgütlenme biçimleri gelmemelidir.Meclisler sadece devletin veya bele-diyelerin sahip olduğu türde kurum-laşmış, büyük örgütlenmeler değildir.

Meclis kelimesinin birbirine bağlıdeğişik anlamları vardır.

Birincisi: bir konuyu konuşmak vegörüşmek için yapılan toplantı,

İkincisi: Bu toplantının yapıldığıyer,

Üçüncüsü: Bu toplantıyı yapmakiçin bi raraya gelen insanlar toplulu-ğu.

Bunların üçünü bir araya getirdi-ğimizde, yapılan toplantının konusu,yeri ve katılımcıları diye de özetleye-biliriz.

Halk Meclisi denildiğinde de, ak-lımıza gelmesi gereken; halkın bir so-run için biraraya gelip, çözüm arayaninsanlardan oluşan bir örgütlenme bi-çimi olmalıdır.

İki Kişi ile de BaşlayabilirizPeki, kaç kişi olmalıyız? Yani Halk

Meclisi çalışmasını başlatmak için enaz kaç insan bir araya gelmeliyiz?

İnsanlar, kapitalizm tarafından bi-reylere kadar bölünmüştür. Onun içinde, keyfi olarak yönetilmemiz çok ko-laydır. Örgütlülük güç olmaktır. Budurumda en az iki kişi bir araya gel-diğimizde, düzen karşısında tek başınakalmış bir insandan hem çok dahagüçlü oluruz, hem de örgütlü bir faa-liyeti yürütmek için asgari katılımısağlamış oluruz.

İKİ BİRDEN FAZLADIR. Amaelbette ki, üç de ikiden fazladır. Üçolmak için önce iki olacağız. Sadeceüç olmak için değil, kitlesel hale gel-memiz için de önce iki olmalıyız.

O zaman başlayacağımız noktabellidir. Meclis çalışmasını başlatmakiçin ikinci kişiyi bulacağız.

İKİNCİ KİŞİ EN YAKINIMIZ-DAKİDİR. İkinci kişi, en fazla gü-vendiğimiz, en iyi anlaştığımız, en iyiçalıştığımız kişi olacaktır. Yani en ya-kınımızdaki kişi ile başlayacağız.

İki kişiyle iş olur mu demeyeceğiz.İkinci kişi, kitlenin anahtarıdır. Ve ikikişi ile birçok şey yapılabilir.

Ne Yapabiliriz, Nasıl Yapabiliriz

Önce iki kişi de olsa biraraya gelip,katılanların sorunlarımızı dile getirdiğitoplantılar düzenlemeliyiz. Öncelikliolarak ne yapacağımız, hangi konuyuele alacağımızı netleştirmeliyiz. Bunuilla da bir toplantıda karara bağlaya-cağız diye bir şey yoktur. Önce yete-rince tartışmalıyız. Kafalarımızdakisorunlar çözülmeli ve ne yapacağımızı,neden yapacağımızı, nasıl yapacağımızve kimlerle yapacağımızı kendi kafa-mızda netleştirmeliyiz.

Birçok sorunumuz vardır. Belki bun-ları tek tek saymak bile bir toplantınınsınırlarını geçer. Ama biz hem güncelolan, hem de en yaygın şekilde halkımızınsorunu olan, onun ilgisini çekecek birkonuyu öncelikli olarak ele almalıyız.

İlgi çekiciliği, olayın can yakıcılığı veonurun ezilmesi oranına bağlıdır. Hemenilk etapta yaşadığımız ülkedeki tümTürkiyeliler’in ortak tepkisini yaratacakkonu olmalıdır.

Mesela Belçika’da cesetleri aile-lerine verilmeyen Aygün Kardeşler

meselesi gibi, Alevi-Sünni ve her mil-liyetten, sağcı-solcu her insanımızınortak ilgisi ve ortak tepkisinin olduğubir konuydu.

Yabancı olarak yaşadığımız ülke-lerde boğazımıza kadar sorunlarla do-luyuz. Yani Halk Meclisi olarak konusıkıntısı asla çekmeyiz. Bazı örneklervermek istiyoruz. Yabancı olduğumuzve yeterli dil bilmediğimiz için hasta-nelerde bakım ve tedaviler konusundasorun çıkmaktadır. Adeta kobay gibikullanıldığımız örnekleri biliriz. Veyayanlış teşhis ve tedaviden dolayı kay-bettiğimiz insanlarımız vardır. İlk anda,cenaze sırasında acılarımız yere göğesığmaz hale gelse de, cenazeden birkaçgün sonra, ‘ölenler geri gelmeyecek’diye düşünerek peşi bırakılır ve zamaniçinde de unutulmaya yüz tutar.

İşte tam da bu noktada örgütlü tav-rın ayırdediciliği ve farkı ortaya çıka-caktır. Örgütlü insan tavrı, ölülerimizinve yaşadığımız acıların peşini bırak-mamak demektir. Ayrıca bu sorunla-rımızı bir onur sorunu haline de getir-mek zorundayız. Bizimle dalga geçergibi, ölülerimizi bile vermeme tavrıolsun veya ‘hastalık konusunda yanlışteşhis olmuş’ diyerek geçiştirmeye ça-lışmaları, tam bir onur sorunudur. Ölü-lerimizle alay ediyor, dirilerimizi iseadam yerine koymuyorlar.

Halkımıza bu gerçeği çok iyi an-latabilmeliyiz. En azından ikinci kişiyibu konuda ikna edebilmeli ve ikikişiyle de olsa başlatacağımız komiteçalışmasında ilk hedefimiz de üçüncükişiyi bulmak olmalı. Üçüncü kişiyinasıl bulacağız? İşleyeğimiz konununen yakın muhataplarını, ölülerimizinana-babası, kardeşleri, kuzenleri vs.herhangi bir aile üyesi olabilir. Veyaişleyeceğimiz konuda kurban duru-munda olan insanımız, üçüncü kişiolur.

Konu arayışı sürecinde kendi ken-dimize sınırlar getirmemeliyiz. Bizimde kafamızda belirli sorunlar vardırmutlaka. Ve illa da kendi kafamızdakibir soruna benzer bir sorun arayışına

Düzenin Karşısında “Tek Başına” Kalmayalım! Örgütlü Olmak Güç Olmaktır!

AVRUPA’DA HALK MECLİSLERİNİ ÖRGÜTLEYELİM

Meclislerimizin hakalma ve haklarımızı ko-

ruma mevzileri olduğunu unutmamalı-yız. Birleştiğimizde, ör-gütlendiğimizde, diren-

diğimizde, “BİZ VA-RIZ” diyebiliriz. Irkçı-ların, inkarcıların, asi-

milasyoncuların karşısı-na dikilip “Bizi hesaba

katmak zorundasın” di-yebilmeliyiz

Yürüyüş

27 Mart2016

Sayı: 514

MİLLİYETÇİLİK BÖLER!5 4

Page 55: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

girersek, kendi kendimizi sınırlandırmışoluruz.

Önce sınır ve kalıpları yok edeceğiz.Sınır olmayacak. Konumuzu belirle-dikten sonra istediklerimizi tüm dünyayailan ederken, bunların bize bahşedil-meyeceğini, her talebimizin, her hak-kımızın ancak örgütlenerek alınacağınıbilmeli, bunun için örgütlenmeliyiz.

Her Yere, Halkımızın Bulunduğu Yerlere Nasıl Duyururuz

Her kesime ulaşmanın yolu da ör-gütlenme gibidir. Önce en yakınımız-dakine anlatacağız. Sonra da bildiğimiz,tanıdığımız herkese anlatacağız.

Sadece tanıdıklarımıza anlatmakyetmez diye düşüneceğiz. Tanımadık-larımıza da anlatmalıyız diye düşün-düğümüzde, ilk yöntemimiz; duyurmakistediğimiz konuyu bir bildiri halinegetirip, onu bir kişiye vermekle başla-yabiliriz. Sonra bir ikinci kişiye oku-tarak, sonra ise kitlelere okutarak, tümdünyaya duyurma çabamızı elle tutulurhale getirebiliriz.

Tüm Halkımıza Ulaşmak İçin Araçlarımız Neler Olacak

Bildiri, afiş, el ilanı... Önce bunlarlabaşlayacağız. En geniş kesime ulaş-manın yolları bu şekilde açılmış olur.İşleyeceğimiz konuları anlattığımız in-sanların ortak tepkilerini de bir arayagetirmek için, imza kampanyaları çoketkilidir. Onun için her işlediğimiz ko-nuyla ilgili olarak bir imza kampanyasıda başlatabiliriz. Ve çok hızlı bir şekildegöreceğiz ki, dünyaya bir derdimizianlatmanın, dünyada herkese ulaşmahedefinin, hiç de olanaksız bir şey ol-madığını pratik içinde kendimiz de gö-receğiz.

Dünyaya ulaşmanın en kestirmeyollarından biri de, öncelikli olarakbizimle aynı acıları yaşamış olanlarıbulmaya ve onlarla birlikte yürütece-ğimiz mücadeleyle, yaşadığımız ülke-deki tüm yabancılara ulaşmaktır.

Her şey ama her şey, önce bizimkafamızda netleşmeli. Bir kere ne is-tediğimize emin olmuşsak, artık kar-şımızda hiçbir güç duramaz. Çünkü

biz, Halk Meclisleri olarak gerçekleri,hem de gözümüze gözümüze sokarakbunu yapanlara karşı bir onur sorunuhaline getirirsek, karşımızda hiçbir güçduramaz.

Ve yeniden düşünelim. İkinci kişiyibulduğumuzda, tüm dünyaya ulaşabil-menin yollarını bulabilir miyiz?

Eğer yeterince tartışır, yeterince dü-şünürsek çözümünü bulamayacağımızbir sorun olamaz. Çözümler; en yakı-nımızdakine anlatmak, bir bildiri çı-kartıp ikinci kişiye okutmak. Eğer heryere ulaşmak, geniş kitlelere ulaşmakistiyorsak, yapacağımız tek şey budur.

İkinci kişiyi bulma, ikinci bildiriyidağıtma, ikinci meclisi oluşturmanındışında, her kesime ulaşmanın ve so-runumuzu çözmenin daha kestirme biryolu yoktur.

Meclislerimizin hak alma ve hak-larımızı koruma mevzileri olduğunuunutmamalıyız. Birleştiğimizde, örgüt-lendiğimizde, direndiğimizde, ‘BİZVARIZ’ diyebiliriz. Irkçıların, inkar-cıların, asimilasyoncuların karşısınadikilip “Bizi hesaba katmak zorundasın”diyebilmeliyiz.

FRANSA’da Grup Yorum Coşkusu

Jura AKM’nin 26 Mart’ta yapacağıGrup Yorum konseri için son kitleselhazırlık toplantısı yapıldı.

Jura AKM üyeleri ve Grup YorumGönüllüleri “Konseri Duymayan Kal-masın” diyerek tüm Fransa’yı dolaştı.Son hafta olmasından dolayı, 50 kişininkatıldığı toplantıda görev bölüşümü vekonserin organizasyonu konuşuldu.

Fransa, Grup Yorum Gönüllülerininyaptığı çağrıda AKP faşizminin GrupYorum’un konserlerini yasaklamayaçalıştığı vurgulandı.

“Grup Yorum üyelerinin kolunukırıyor, kulağına vurarak sağır olmasınıistiyor. Halkın sanatçılarını uydurmanedenlerle tutukluyor” denilerik her-kesin daha çok bilet dağıtıp, yanlarındabirer kişi daha getirerek halkın sanat-çılarını sahiplenmek gerektiği belir-tildi.

FRANSA-Melun’da Melun AKMÜyeleri Newroz Kutlaması Yaptı

Halk Cephelilerin de katıldığı söy-leşide Newroz’un direniş geleneği üze-rinde durarak büyük direnişin ilk şehidiCengiz Soydaş’ı da andılar. Ayrıcakadın savaşçılarımız Berna ve Çiğ-dem’in günümüz Demirci Kawa’larıolduğuna da vurgu yapıldı. Söyleşiye50 kişi katıldı...

ALMANYA-Köln:‘Newroz İsyandır İsyanı Büyütelim

Kürt Halkının Kurtuluşu Anadolu İh-tilalindedir

Kürdistan Faşizme Mezar OlacakNewroz Piroz Be!’ sloganlarıyla

halkımızın isyan ve direniş günü kut-landı.

Almanya Anadolu Federasyonu baş-kanının yaptığı konuşma ile başlayankutlama, kültür bölümünde Erdal Arslanve arkadaşlarının türküleri, kısa bir mi-

zansen sunan çocuklarıngösterisi, DEV-GENÇ ko-rosu, Bese Şahin ve Grup

Boran türkülerinden sonra tiyatro gös-terisi yapıldı.

Alman Sol Parti’den Zeki Gökhan’ınkonuşmasından sonra Almanya AnadoluAlevi Hareketi adına da bir konuşmayapıldı.

200 kişinin katıldığı etkinlikte;‘Emperyalizme karşı tek çare: Ba-

ğımsızlıktır. Faşizme karşı tek çare:Halk iktidarını kurmaktır. Adalete, eşit-liğe, özgürlüğe giden tek yol, bu yoldur.Bu yol, zalim Dehak’lara karşı DemirciKawalar’ın, CENGİZ SOYDAŞ’larınyoludur. Bugüne kadar yüzlerce çocuğukatleden, Erdoğan ve AKP iktidarınınDehak’tan hiç bir farkı yoktur. İkisi deçocuk kanı ile beslenmekte, zulmederek,katlederek, sömürerek yaşamını sür-dürmektedir. O halde şimdi; NEWROZ’un isyan bayrağını bir kez daha yukarıkaldırma zamanıdır’ denildi.

AVRUPA’DA NEWROZ

27 Mart2016

Yürüyüş

Sayı: 514

55 5DEVRİM BİRLEŞTİRİR!

Page 56: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

4 Nisan - 10 Nisan

Demet Taner,Hüseyin Coşkun:Bedii Cengiz SPB üye-

siydiler. 4 Nisan 1995’teGaziantep’te ölüm manga-ları tarafından katledildiler.1962 Dersim doğumlu Hü-seyin Coşkun, 1976’da

devrimci mücadeleye katıldı. 1985 sonrası İzmir ve Egeyöresinde görevler aldı. Kısa süreli tutsaklıklar yaşadı.1993’te Gaziantep sorumluluğunun yanında, Bedii CengizSilahlı Propaganda Birliği’nin komutanlığını üstlendi.1971 Antep doğumlu Demet Taner, İzmir’de üniversitedeDev-Genç’li oldu. 1992’de Ege TÖDEF Temsilciliğiyaptı. İlerleyen süreçte Antalya, Burdur, Isparta illerininsorumluluğunu üstlendi. Daha sonra bir savaşçı olarakgörev aldı.

“Türkiye devrimini gerçekleştirecek, halkı kurtuluşa götüre-cek tek yol olarak görüyorum Hareketi. Hareket benim için

adaleti, onuru, eşitliği, özgürlüğü ifade ediyor.”Gülender Çakmak

Demet Taner Hüseyin Coşkun

Gülsüman Dönmez:28 Mayıs 1964 Tokat Karaoluk Köyü doğumlu.

Yoksulluktan dolayı okula gidemedi. 17 yaşındaevlendi. Çocuk bakıcılığı, temizlikçilik, hizmetçilikyaptı. 1994’te Küçükarmutlu’ya taşındı. Devrim-cilerle burada tanıştı. Devrimcilerin ablası, anasıoldu. F Tiplerine karşı direnişte dışarıda ölümeyatarak, TAYAD’lılarla birlikte bir tarih yazdı.

Dünyada bir İLK olma onurunu yaşayarak, 9 Nisan 2001’deölüm orucunun 147. gününde şehit düştü.

Gülsüman Dönmez

Esat Atmaca:Esat

HÖC’lüydü.Gazi halkınınmücadelesininiçinde biriydi.8 Nisan 2005’-te İstanbul Ga-

zi’de polis işbirlikçisi mafyacıfaşistler tarafından bıçaklana-rak katledildi.

Esat Atmaca

Ergani Aslan, Gülender Çakmak, Yunus Gündoğdu,Solmaz Demir, 8 Nisan 2007’de Dersim’in Hozat ilçesi kırsal

alanında oligarşinin askeri güçleriyle çıkan çatışmada şehit düştü-ler.

1981 Çorum-Dodurga-Mehmet Dede Obruk Köyü doğumluolan Ergani Arslan, 1999’da örgütlü mücadeleye katıldı. AlmanyaDortmund ve Duisburg’da demokratik faaliyetlerde yer aldı.Son görevinde Dersim dağlarında gerilla olarak umudu büyütü-yordu.

2 Nisan 1973 Çorum doğumlu olan Gülender Çakmak,örgütlü mücadeleye 1995’te üniversite yıllarında başladı. Çeşitlialanlarda görev yaptıktan sonra gerillaya katıldı.

5 Ocak 1980, Dersim, Çemişgezek Gözlüçayır doğumlu olanYunus Gündoğdu bir emekçiydi. 2002’de oligarşinin ordusundaaskerlik yaptı. Ankara’da askerliği sırasında Ölüm Orucu direnişçileriyletanıştı ve devrimci olmaya karar verdi. 2006’da gerillaya katıldı.

25 Nisan 1984, Dersim Hozat, Taçkirek Köyü doğumlu olanSolmaz Demir, bir emekçi olarak kadın kuaföründe çalışıyordu.Devrimcileri yakından tanıdıktan sonra devrimci olmaya kararverdi. 16 Eylül 2006’da gerillaya katıldı.

Ergani Aslan Solmaz DemirGülender Çakmak Yunus Gündoğdu

Hasan ATEŞ:Devrimci ha-

reketin işçi alanın-daki örgütlülüğüiçinde yer alıyordu.Eczacıbaşı İlaçFabrikası’nda ilkgrevi örgütleyen-

lerdendi. 4 Nisan 1977 gecesi,grev nöbeti sırasında faşistler ta-rafından katledildi.

Hasan Ateş

Bülent Çoban:Büyük Direniş’te 2. Ölüm Orucu Ekibi

içinde yer aldı. 19-22 Aralık Katliamı’ndansonra Kandıra F Tipi’ne götürüldü. Direnişinitereddütsüz sürdürerek 7 Nisan 2001’deölümsüzleşti. Bülent, 18 Temmuz 1974, İs-tanbul-Kartal doğumluydu. ‘92’de mücadeleyekatıldı. Liseli Dev-Genç ve mahallelerde so-

rumluluklar yaptı. Birçok kez gözaltı ve tutsaklık yaşadı.Susurluk’a karşı kitlesel eylemlerin Kartal-Pendik bölgesindeörgütleyenlerinden oldu. ‘98 yılında tutsak düştü.

Bülent Çoban

Muharrem Karakuş,Mustafa Bektaş:10 Nisan 1996’da İstan-

bul Göztepe kavşağında ku-şatılan iki SPB komutanı,teslim ol çağrılarına ateş aça-rak cevap verdiler. MuharremKarakuş, Göztepe Köprüsü

altındaki çatışmada, son mermisini kullandıktan sonrasloganlar atarak şehit düştü. Mustafa Bektaş ise yaralıbir şekilde kuşatmayı yardı, ancak Üsküdar Kısıklı’dabaşka bir kuşatmada çatışarak şehit düştü. Her ikisi degecekondu halkının mücadelesi içinde yetişen kadrolardı.Muharrem, Gazi Ayaklanması’nın ön saflarındaydı.

Muharrem Karakuş Mustafa Bektaş

Page 57: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

Muharrem yoldaşı gibi, Mustafa da devrimcileri tesadüfentanımamıştı. Daha çocukluğundan itibaren devrimcilerin elindebüyümüş, Parti-Cephe ailesiyle her zaman bir şekilde bağıolmuştur. Amasya Gümüşhacıköy’den İstanbul’a taşındıklarında5 yaşındaydı. Daha ortaokul yıllarında emekçilikle tanışır. Ailesiyoksul olduğu için seyyar satıcılık yaparak ailesinin geçiminekatkıda bulunur. Daha sonraki yıllarda kazandığı parayı yalnızailesiyle değil devrimcilerle de paylaşmaya başlar.

Değişik işlerde çalışır. İş yerlerindeki arkadaşlarını duyarlıkılmak için onlara sömürüyü, zulmü anlatır. Bir yoldaşı onun işyerindeki arkadaşlarını eğitmeye çalışmasını şöyle anlatıyor:“Bir defasında patron, işçilere imzalatmak için bir kağıt getirmişti.İşçilerin çoğu imzaladı. Bize şirketin ismini değiştirmek için im-zanıza gerek var diye anlattılar. Meğer şirketin ismi değişinceorada çalışan işçi hiç çalışmamış gibi tüm hakları gasp oluyormuş.Mustafa bunu fark etti. Hemen işçilerle konuşarak durumuanlattı. Herkes imzasını geri aldı ve patron amacına ulaşamadı.”O yalnız iş arkadaşlarını eğitmekle de kalmaz, onların hersorunuyla ilgilenirdi. Kendinden küçükler onu bir abi gibi,büyükler de evlatları gibi severdi. Kim haksızlığa uğrasa veyabaşına bir iş gelse Mustafa’ya koşardı.

Mustafa, Küçükarmutlu’da sevilen bir yoldaşımızdı. İnsanlarayardım etmeyi sever, kondu yaparken veya başka işlerde halkayardım ederdi. Tembellik yapmak, yan gelip yatmak Mustafa’ya

göre değildi. Evde annesinin fazla yorulmasına dayanamaz. Te-mizlik, yemek, bulaşık vb. ev işlerinde de yardımcı olur.Mustafa’nın emekçi yanları gelişkin ve üretkendir. Annesi onuniçin “o bizi hiçbir zaman incitmedi. Yemeğini yapar, bulaşıklarınıyıkar, benim fazla yorulmamı istemezdi.” diyor. Aslında annesinionun için farklı kılan, sadece annesi olması değildir. Annesinindevrimcileri sahiplenmesi, şehit cenazelerinden, hapishane ka-pılarına kadar gücünün yettiğince mücadeleye katkı sunmasıdır.Aynı zamanda emekçi, fedakar ve direngen bir ana olmasıdır.

Mustafa, aktif mücadele kararı aldığında savaşın zorluklarınıve bedellerini bilerek bu kararı almıştı. Ve bu durumu; “birazgeç olsa da, geç kaldım sayılmaz” diye değerlendirir. Çevre-sindeki devrimcileri çekinmeden eleştirir. “Eğer bana mücadeleyidaha iyi anlatabilseydiniz karar vermekte bu kadar geç kal-mazdım” der.

Aslında çok da geç değildir Mustafa için. Hedefi büyüktüronun. “Ben savaşçı olacağım, SPB olacağım. Komutan olacağım”diye sıralar hedeflerini. Kendisine “seni öldürecekler” dendiğindeo da Muharrem yoldaşı gibi “Ancak onu yapabilirler. Ama sağteslim alamazlar” diye cevap verir. Onun için, halkının kurtuluşuuğruna şehit düşmek onurdur. O, bunun bilincinde olarak atılıren ön saflara. Ve daha baştan Parti-Cephe’nin direniş tavrını,teslim olmama geleneğini, savaşçı misyonunu yerine getirirkende bir adım ileriye taşımaya kararlıdır.

Düşman Mustafa’yı tanıyordu. Önce kalemşörlerine basındadeşifre ettirerek katliamına zemin hazırladı. Defalarca evinibasarak ailesine “Onu geberteceğiz” şeklinde tehditler savurdular.Oysa Mustafa’nın dediği gibi; “Ancak onu yapabilirlerdi. İnancınıteslim almayı ise asla başaramazlardı.” Öyle de oldu. Mustafa’yısırtından kurşunlayarak acizliklerini ve korkaklıklarını bir kezdaha gösterdiler

Faruk Bayrakçı,Olcay Uzun:SDB üyeleri Olcay

ve Faruk, 9 Nisan1991’de İzmir Karşıya-ka’da kaldıkları üssünölüm mangaları tarafın-dan kuşatılması karşısın-

da direnerek şehit düştüler. Faruk devrimci mücadeleye‘87 sonlarında Liseli Dev-Genç saflarında katılırken,Olcay 80 öncesinden beri mücadelenin içindeydi. Birsüre KKDD’de (Kadıköy Kültür Dayanışma Derneği)görev yapmıştı.

Faruk Bayrakçı Olcay Uzun

Selçuk Küçükçifçi:Devrimci hareketin kadrolarındandı. 1959 yılında

doğdu. Devrimci mücadelede hızla gelişti. Dev-Genç’inyöneticilerinden biri oldu. SDB’lerde yer aldı. 12 Eylülcuntası koşullarında tereddütsüz mücadeleyi ve görevlerinisürdürdü. 7 Nisan 1981’de bulunduğu evin kuşatılmasısonucu İstanbul Küçükköy’de polis tarafından katledildi.Selçuk Küçükçifçi

H a m i y e tYıldız:

İzmir’de 9Nisan 1992’dehalk düşmanla-rına yönelik bireylemde çatışa-rak şehit düştü.

1969 Adapazarı Kaynarca do-ğumluydu. İ.Ü. Basın YayınYüksek Okulu’nda Dev-Genç’liolarak çalıştı. 1 Aralık direni-şinin yaratıcısı oldu. Örnek birDev-Genç’liydi.

Hamiyet Yıldız

Servet Delice:1982, Amasya

Aydınca Beldesi Kar-san Köyü doğumlu-dur. Lise yıllarındaİstanbul Üsküdar’dayken devrimci müca-deleye katıldı. Amas-

ya Eğitim Fakültesi’ne gittiğindeTÖDEF’lilerle birlikte ÖğrenciMeclisleri’nde aktif görevler aldı.Gençlik Derneği’nin kuruluşundakatkıları oldu. 6 Nisan 2005’teAmasya’da geçirdiği trafik kazasısonucu aramızdan ayrıldı.

Servet Delice

Kemal Karaca:Babaeski Demokratik Kültür Der-

neği’nin kurucularındandır. İstanbul’ageldikten sonra da Cepheliler’in safındamücadelesine devam etti. THKP-Cdüşüncesini tasfiye etmeye, inkarakalkışanlara karşı, Mahirler’in yolundayürüyen bir devrimciydi. 4 Nisan 1977

bir sol grup (KSD-Kurtuluş Sosyalist Dergi) tarafındanİstanbul’da pusuda katledildi.

Anıları Mirasımız

Kemal Karaca

Bir Yoldaşı Mustafa Bektaş’ı Anlatıyor: Savaşın zorluklarını ve

bedellerini bilerek bu kararı almıştı

Page 58: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

“…Yangınlardan doğan isyanlar“Yeter” demektir tüm adaletsizliklere Ve alt-üst etmektirAdaletsizliğin saraylarınıYeşertmektir isyanÇoraklaştırılmış topraklarımızıPuştluk yokYangınlardan doğan isyanlardaYağcılık, içten pazarlık yokÇıkarcılık, fırsatçılık yokKorkaklık, halkı satmak yokYarı yolda bırakma yokArama başka masumluk bre gafilBudur isyanımızın masumluğuBudur haklılığıBudur insancıllığıBudur mertliği, delikanlılığıBudur isyanımızın mayasıAtma dedik bre gafilO atmış tohumu toprağımıza tutmaz…Ayak denilenler baş olacakİşte bu kadar…

ŞADİ NACİ ÖZPOLAT

Şiir

Mevlana ve Hacı Bektaşi Veli’denTevazu Dersi

Evvel zaman içinde bir adam, haram yoldan para kazanıp bunun-la kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olurve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu, Hacı Bektaş Ve-li'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister.

O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Du-rumu Hacı Bektaşi Veli'ye anlatır, Hacı Bektaş Veli 'helal değildir'diye kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve aynı durumuMevlana'ya anlatır. Mevlana hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyiHacı Bektaşi Veli'ye de anlattığını ama onun hediyeyi kabul etmedi-ğini söyleyince Mevlana şöyle der: 'Biz bir karga isek Hacı BektaşiVeli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hedi-yeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.' Adam üşenmez kal-kar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaşi Veli'ye, Mevla-na'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip Hacı Bektaş Veli'nin görüşünüsorar.

Hacı Bektaşi Veli şöyle der: 'Bizim gönlümüz bir su birikintisi iseMevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bir damlayla bizim gönlümüzkirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı osenin hediyeni kabul etmiştir.'

Kıssadan Hisse

SAF YÜNElinde tuttuğu hırkanın etiketini okuyan müşteri itiraz eder:

"Hırkanın saf yün olduğunu söylüyorsunuz bana. Bakın etiketinde neolduğu yazıyor. Yüzde yüz pamuk." Tezgahtar cevap verir: "Aaa, oyazı güveleri kandırmak için"

Fıkra

Page 59: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Günlük yaşamda, devrimci ilişkilerde, devrimci

çalışmanın her bölümünde bürokratik ilişki ve çalışma

tarzını mahkum edip, militan yönetici tipini egemen

kılmalıyız. Militan önder, yönetici tipi; zorluklar

karşısında pes etmeyen, eksik ve yanlışlarının maddi

nedenlerini bulup üzerine çekinmeden giden ve kendini

düzelten, yenileyen yeni insan tipidir.

Devrimci önder; yapamama, edememe ön şartını

koymadan, yapmak için tüm enerjisini ve özverisini,

yaratıcılığını ortaya koyup en iyisini yapmaya çalışan

insandır.

Yönetici insan, altındaki insanlar bilmiyorsa öğreten,

eksikse eksikliklerini tamamlayan, korkuyorlarsa

korkularını gidererek güven veren insandır. Yönetici

insan, düşman takibinde, kuşatmasında ve tutsaklığında

partinin onurunu kendi onurundan ayırmayan, direnen,

son nefesinde dahi partisi için bir şeyler yapmaya

çalışan, bağlılığından şüphe duyulmayan insandır.

Yönetici insan, doğrudan askeri birimlerde görevli

olmasa da düşman takibinde veya kuşatmasında

çatışacak bilinçte ve ruh halinde olup, çatışan insandır.

Page 60: Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır! Halkları ...yuruyus.biz/pdf/pdf/514.pdf · gazetesi Times’e röportaj veren Cemil Bayık şöyle diyor:"Türkler, sokağa çıkma yasaklarının

ww

w.y

uru

yu

s-in

fo.o

rgyu

ruyu

s.b

iz@g

mail.c

om

� Kiralık İşçilik Yasasına,� Kıdem Tazminatının Fona Devredilmesine,

� Taşeronlaşmaya,� Esnek Çalışmaya ve Daha Pek Çok

İşçi Haklarının Gasp Edilmesine Onay Veren Patron Sendikacılarıdır!

TANIYIN BUNLARI!Bunlar, Kendi Sınıfına İhanet Eden

Sendikacılardır!Üç Kuruşluk Çıkar İçin

Milyonlarca İşçiyi Satan Ahlaksızlardır!

Türk-İş, DİSK, Hak-İş Başkanları;

Bayram Meral, Süleyman Çelebi, Salim Uslu’nun

Başlattığı İhaneti, Bugünkü Yönetimler Sürdürüyor

K Ü R T H A L K I M I Z !K Ü R T H A L K I M I Z !

Ankara’daki Bombalama, Halk Katliamıdır!Halkı Katletmek,

Halkları Birbirine Düşmanlaştırmaktır!