27
Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), [2009], sayı: 23, ss. 193-219. Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23 ANNE NÛR EL-ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME-İ HİCAZ FAHRU’N-NİSÂ BİNT RÜSTEM’E: MUHYİDDÎN İBN ARABÎ’NİN ÇEVRESİNDEKİ HANIMLAR Hülya KÜÇÜK * Özet Anne Nûr el -Ensâriyye’den Âlime-i Hicâz Fahru’n-Nisâ’ya: Muhyiddîn İbn Ar a- bî’nin Çevresindeki Hanımlar “Kadın” konusunda olumlu görüşleriyle bilinen Muhyiddîn İbn Arabî (ö.638/1240), Allah, erkek ve kadın üçlüsü arasında çok sıkı bir sevgi bağı olduğuna inanır: Allah, Âdem‟i (yani erkeği) kendi sûreti üzerine yaratmış, Âdem‟den yarattığı Havva‟yı (yani, kadını) da onun sûreti üzerine yaratmıştır. Bu demektir ki, Allah erkeğin, erkek de kadının vatanıdır ve aralarındaki sevgi de bundan kaynaklanmaktadır. Onun etrafındaki hanımlar arasında başta annesi Nûr el-Ensâriyye, ilk eşi Meryem, ve muhtemelen ilk çocuğu olan Zeyneb‟i saymak gerekir. O, kadın ve erkeğin, kutubluk her konuda müsâvî olduğuna inanan birisi olarak, erkeklerin yanında kadın velîlerin rehberliğinden ve şeyhliğinden de faydalanmıştı. “Hanım şeyhleri/hocaları” denince akla, kendisi hakkında „İlâhî anne” tabirini kullandığı Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ, Şems Ümmü‟l-Fukarâ ve “Hicaz ulemâsının övüncü” diye tavsif ettiği Fahru‟n-Nisâ Bint Rüstem gelir. İbn Arabî‟nin, ken- dileriyle karşılaşıp tasavvufî hallerinden faydalandığı başka hanımlar da vardı. Anahtar kelimeler: Muhyiddîn İbn Arabî, Nûr el-Ensâriyye, Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ, Şems Ümmü‟l-Fukarâ, Fahru‟n-Nisâ Bint Rüstem. Abstract From the Mother Nūr al-Ansāriyya to the Master of Hejāz Fakhr al-Nisā: The Women Around Muhyi al-Dīn Ibn ‘Arabī Muhyi al-Dīn Ibn „Arabī (d.638/1240) who is well known for his favorable views on woman, is of the idea that there is a very strict love-bound between God, man and woman trinity: God created Adam/man on His own shape, and created woman on Adam/man‟s shape. Thus, God is watan (country of origin) of Adam, and in turn Adam is watan of woman. And the love between them is originated from this relationship. His mother Nūr al-Ansāriyya, his first wife Maria and probably the first child born to him Zainab should be regarded as the foremost important wom- en around him. As he believed that man and woman were equal in everything including being the chief saint of the earth, he followed women sheiks along with men ones. His instant women sheiks includes Fātıma Bint Ibn al-Muthannā, about whom he used the term “Divine mother”, Shams Umm al-Fuqarā‟ (mother of the poor), and Fakhr al-Nisā Bint Rustam, a scholar and the sheik of Hejāz. There were other women from whose Sufi states and stations Ibn Arabī was impressed and benefited. Key words: Muhyi al-Dīn Ibn „Arabī, Nūr al-Ansāriyya, Fātıma Bint Ibn al-Muthannā, Shams Umm al-Fuqarā‟, Fakhr al-Nisā Bint Rustam. * Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, e-mail: [email protected]. Bu çalışmayı okuyarak konuyla ilgili görüşlerini bildiren Muhterem Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç Beye- fendiye teşekkür ederim (H.K.)

ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), [2009], sayı: 23, ss. 193-219.

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

ANNE NÛR EL-ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME-İ HİCAZ FAHRU’N-NİSÂ BİNT

RÜSTEM’E: MUHYİDDÎN İBN ARABÎ’NİN ÇEVRESİNDEKİ HANIMLAR

Hülya KÜÇÜK *

Özet

Anne Nûr el-Ensâriyye’den Âlime-i Hicâz Fahru’n-Nisâ’ya: Muhyiddîn İbn Ara-

bî’nin Çevresindeki Hanımlar

“Kadın” konusunda olumlu görüşleriyle bilinen Muhyiddîn İbn Arabî (ö.638/1240), Allah, erkek

ve kadın üçlüsü arasında çok sıkı bir sevgi bağı olduğuna inanır: Allah, Âdem‟i (yani erkeği)

kendi sûreti üzerine yaratmış, Âdem‟den yarattığı Havva‟yı (yani, kadını) da onun sûreti üzerine

yaratmıştır. Bu demektir ki, Allah erkeğin, erkek de kadının vatanıdır ve aralarındaki sevgi de

bundan kaynaklanmaktadır. Onun etrafındaki hanımlar arasında başta annesi Nûr el-Ensâriyye,

ilk eşi Meryem, ve muhtemelen ilk çocuğu olan Zeyneb‟i saymak gerekir. O, kadın ve erkeğin,

kutubluk her konuda müsâvî olduğuna inanan birisi olarak, erkeklerin yanında kadın velîlerin

rehberliğinden ve şeyhliğinden de faydalanmıştı. “Hanım şeyhleri/hocaları” denince akla, kendisi

hakkında „İlâhî anne” tabirini kullandığı Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ, Şems Ümmü‟l-Fukarâ ve

“Hicaz ulemâsının övüncü” diye tavsif ettiği Fahru‟n-Nisâ Bint Rüstem gelir. İbn Arabî‟nin, ken-

dileriyle karşılaşıp tasavvufî hallerinden faydalandığı başka hanımlar da vardı.

Anahtar kelimeler: Muhyiddîn İbn Arabî, Nûr el-Ensâriyye, Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ, Şems

Ümmü‟l-Fukarâ, Fahru‟n-Nisâ Bint Rüstem.

Abstract

From the Mother Nūr al-Ansāriyya to the Master of Hejāz Fakhr al-Nisā: The

Women Around Muhyi al-Dīn Ibn ‘Arabī

Muhyi al-Dīn Ibn „Arabī (d.638/1240) who is well known for his favorable views on woman, is of

the idea that there is a very strict love-bound between God, man and woman trinity: God

created Adam/man on His own shape, and created woman on Adam/man‟s shape. Thus, God is

watan (country of origin) of Adam, and in turn Adam is watan of woman. And the love between

them is originated from this relationship. His mother Nūr al-Ansāriyya, his first wife Maria and

probably the first child born to him Zainab should be regarded as the foremost important wom-

en around him. As he believed that man and woman were equal in everything including being

the chief saint of the earth, he followed women sheiks along with men ones. His instant women

sheiks includes Fātıma Bint Ibn al-Muthannā, about whom he used the term “Divine mother”,

Shams Umm al-Fuqarā‟ (mother of the poor), and Fakhr al-Nisā Bint Rustam, a scholar and the

sheik of Hejāz. There were other women from whose Sufi states and stations Ibn Arabī was

impressed and benefited.

Key words: Muhyi al-Dīn Ibn „Arabī, Nūr al-Ansāriyya, Fātıma Bint Ibn al-Muthannā, Shams

Umm al-Fuqarā‟, Fakhr al-Nisā Bint Rustam.

* Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, e-mail: [email protected]. Bu çalışmayı

okuyarak konuyla ilgili görüşlerini bildiren Muhterem Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç Beye-fendiye teşekkür ederim (H.K.)

Page 2: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

194 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

1. Giriş: İbn Arabî’ye Göre Kadın

Klasik Sufizmde kadın, genel olarak ‘nefis’ ve ‘dünya’ ile özdeşleştirilip

kendisinden ‘kaçılması gereken’ bir ‘dünya süsü’ diye sunulur. 1 Mesela Ebû

Alî Siyâh Mervezî şöyle der: ‚Ben nefsi, ‘zen/kadın’ (diğer bir nüshada,

‘ben’) sûretinde gördüm.‛2 Ancak, burada unutulmamalıdır ki nefsin sadece

‚emmâre‛ hali kötüdür ve mücâhede ve riyâzet yoluyla levvâme, mülhime

gibi mertebeleri katetme imkânı her zaman mümkün olduğundan, mutlaka

kötü olması gerekmez. Bu durumda, nefsin kadın sûretinde görülmesinde

‚kadının mutlak zemmi‛ olabilecek bir malzeme yoktur.3 Aslında, tasavvuf-

ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal bir statüde karşı-

mıza çıktığını söyleyebiliriz.

Kadın konusunda tam bir berraklıkla konuşan sûfîlerin başında

Muhyiddîn İbn Arabî (ö.638/1240) gelir. ‚Tasavvuf yoluna girişinin başlan-

gıcında, Allah’ın hiddetine maruz kalmaktan korkacak kadar‛ ‚dünyada

kadınlardan en çok nefret eden kişi‛ olduğunu bizzat ifâde eden İbn Arabî,4

ىف انصالح انُسبء و انطيت و جعم قرح عيين: حجت إيل يٍ انذَيب صالس ‚Bana dünyadan üç şey sevdirildi:

Kadın, güzel koku ve *üçüncüsü olan+ namaz ise gözümün nuru kılındı.‛5 hadîsini

öğrenince, nefsini bu halinden vazgeçirme mücâhedesine koyulur ve so-

nunda ‚Kadınlara karşı en müşfik, haklarına karşı en riâyetkâr‛ bir insan

haline gelir.6 O, Allah, erkek ve kadın üçlüsü7 arasında çok sıkı bir sevgi

bağı olduğuna inanır: Allah, Âdem’i (yani erkeği) Kendi sûreti üzerine ya-

ratmış, Âdem’den yarattığı Havva’yı (yani, kadını) da Âdem’in (erkeğin )

sûreti üzerine yaratmıştır. Bu demektir ki, Allah erkeğin, erkek de kadının

1 Annamarie Schimmel, ‚The Feminine Element in Sufism‛, Mystical Dimensions of Islam,

The University of North Caroline Press, Chapel Hill 1975 içerisinde, ss. 426-35: 428.

2 Ali b. Osman el-Cüllâbî el-Hücvîrî, Keşfu’l-Mahcûb, ed. Q. Ansârî, Kutubkhâna-e Tahûrî, Tahran 1373, ss. 258-259.

3 Detaylar için bk. Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-kulûb, ed. S. N. Makârim, Dâru Sadır, Bey-rut 1424/2003, c. 1, ss. 180-88.

4 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât el- Mekkiyye, 4 c. , Bulak, Kahire 1293, c. 4, s. 106 (Elinizdeki ça-lışmada bu eserin değişik baskıları kullanıldığından, her geçtiği yerde hangi baskısının kullanıldığı belirtilecektir).

5 Nesâî, İşretü’n-Nisâ’, 1; Ahmed İbn Hanbel, c. 3, ss 128, 285.

6 Bk . İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), s. 106. Buradan, ileride de zikredileceği üzere, İbn Arabî’nin ilmiyle amel etmeye büyük önem atfettiğini anlamak mümkündür.

7 ‚Selâsiye‛ (Üçlülük) İbn Arabî’de öenmli bir rol oynar. Ona göre 3, tek sayıların ilkidir; zira 1 sayı değildir. Bk. İbnü’l-Arabî, Kitâbü’l-bâ, (Müellif Nüshası), Konya Yusufağa Ktp., no: 4868/2, vr. 5a, 8a Konuyla ilgili detaylı bilgi için bk. Toshihiko İzitsu, İbn Ara-bî’nin Fusûs’undaki Anahtar Kavramlar, çev.: A. Y. Özemre, Kaknüs Yay., İstanbul 1998, ss. 282-89.

Page 3: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 195

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

‘vatanı’dır. Aralarındaki sevgi de bundan kaynaklanmaktadır. Allah’ın sı-

fatlarının bir kısmı kadında, bir kısmı erkekte tecelli etmiştir ve ancak bu

ikilinin birlikteliği anında Allah’ın sıfatlarının hepsini bir arada müşâhede

etmek mümkündür. Bundan da öte, kadın, yaratılışın gerçekleştiği ‚rahim‛

gibi bir organa sahiptir ve bu, kadının Allah’ın ‚yaratma‛ sıfatının

tecelligâhı olduğu manâsına gelir. İbn Arabî: حجت إيل يٍ انذَيب صالس... hadîsindeki

‚bana sevdirildi‛ tabiri üzerinde yoğunlaşarak, Hz. Peygamber’in(s) ‚sev-

dim‛ yerine bu tabirini kullanmasının, bu sevginin Allah’ın hüküm ve ira-

desini yansıttığını söylemektedir.8 Ona göre, erkeğin kadına üstünlüğü var-

sa,9 bu, kadından önce yaratılmış olmasından ve dolayısıyla Allah’ı ondan

önce bilmesinden kaynaklanmaktadır.10

İbn Arabî ’nin terminolojisinde müennes unsurlara, özellikle ‚ana‛ tabi-

rine işâretlerde bulunan terimlere rastlarız. Örnek olarak el-Ümm (Ana:

ilhâm veren, değiştiren, döndüren, yaratan, yaratma yeri),11 Ümmühâtü’l-

Kelimât veya Ümmühâü’l-Istılâh (kelimelerin veya Istılahların anaları)12

Ümmühâtü’l-Esmâi’l-İlâhiyye (İlâhî İsimlerin anaları, yani, kâinatın yaratılışı-

na dair el-Esmâü’l-Hüsnâ),13 Ümmün Selefiyyetün (Şey’iyyetü’l-Ma‘dûm el-

Mümkin; dört unsurun aslı olarak tabîat),14 el-Ümmü’l-Âliyâtü’l-Kübrâ li’l-

Âlem (Âlemin yüce mahalleri, mâsivâ),15 Ümmü’l-Mevcûdât (Mevcûdâtın ana-

sı, yani rahmet),16 Ümmühâtü’l-Ekvân/Vücûd (Ekvânın anaları, yani cevher,

‘araz, zaman, mekân, hâl, vaz‘, izâfe, en yenfa‘ile/yapılmak, en

yef‘ale/yapmak)17 terimlerini verebiliriz. Bu ve benzeri terimler, onun kâinat-

ta müennes unsura ne kadar önem verdiğini göstermeye yeter mâhiyettedir.

İbn Arabî ’ye göre, kadın ve erkek, yeryüzünde Allah’ın halîfeliği ve

‚Kutb‛luk dahi her şeyde eşittirler. Aslında, kadın erkeğin kaburga kemi-

8 A. Avni Konuk, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, 4 c. , Haz. Mustafa Tahralı- Selçuk

Eraydın, İFAV, İstanbul, 1992, c. 4, ss. 339 vd. Burada, mistik Sûfî şiirlerde geçen ‘Leylâ’, ‘Selmâ’ gibi kadın isimlerinin kullanıldığını ve bunların ‚İlâhî aşkı‛ sembolize ettiğini ha-tırlamak gerekir.

9 Konuk, age, s. 352.

10 Konuk, age, s. 353.

11 Bk. Suâd el-Hakîm, el-Mu’cemü’s-sûfiyye, Dandara li’l-matbaati ve’n-neşr, Beyrut 1401/1981, c. 1, ss. 114-116.

12 İbn Arabî, el-Fütûhât el- Mekkiyye, ed. Osman Yahya, Kahire, c. 2 (1983), s. 69 (paragraf no: 35).

13 Bk. el-Hakîm, age, ss. 117-118.

14 Bk. el-Hakîm, age, ss. 119-120.

15 Bk. el-Hakîm, age, ss. 120-121.

16 Bk. el-Hakîm, age, ss. 119-125, 217.

17 Bk. el-Hakîm, age, ss. 125-126.

Page 4: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

196 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

ğinden yaratıldığına göre, kadın önce erkek, sonra kadındır ve dolayısıyla

kadın, kısmen erkek, kısmen kadındır.18 Ve kadın Allah indinde o kadar

değerlidir ki Kur’ân-ı Kerim’deki "إٌ اهلل ْى يىنيّ و وإٌ رظبْرا عهيّ ف.إٌ رزىثب إىل اهلل فقذ صغذ قهىثكًب-Eğer ikiniz de (Hz. Hafsa ve Hz. Aîşe) tevbe eder‚ : جربيم و صبحل املؤيُني واملهئكخ ثعذ رنك ظهري

seniz (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber’e karşı birbiri-

nize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrâîl ve mümin-

lerin iyileridir. Bunların ardından melekler de ona yardımcıdır‛19 âyetinde, Allah

Taâlâ, iki kadına karşılık, Kendisini, Cebrâili, müminlerin sâlihlerini ve bü-

tün meleklerini zikretmiştir.20

Kadın, aynı zamanda erkeğin irfanının tamamlayıcısıdır; yani onsuz,

erkeğin Allah’ı marifeti eksiktir, daha doğrusu, mümkün değildir. İbn Arabî,

insanın yaratılışından hareketle Âdem'in, Allah'ın sûreti üzere yaratılması

hasebiyle Allah'la aralarında muhabbetin olduğunu söyledikten sonra şöyle

devam eder: ‚... Badehu onun için, onun sûreti üzere şahs-ı âharı müştak

kıldı; ‚kadın‛ tesmiye eyledi. Onun sûreti üzere zâhir oldu. Böyle olunca

ona müştak oldu, şeyin21 kendi nefsine iştiyâkıdır. Ve kadın ona müştak

18 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), s. 588. İbn Arabî’de Kadın konusunda toplu bir de-

ğerlendirme için için bk. Suâd el-Hakîm, ‚Ibn ‘Arabī’s Twofold Perception of Woman as humanbeing and Cosmic principle‛, Journal of Ibn Arabi Society, c. 31 (Oxford, 2002), ss. 1-29.

19 Tahrim, 66/4. Ayetin, Hz. Peygamber(s)’in Zeyneb Bint Cahş’ın evinde içtiği bal şerbeti dolayısı ile, onun evinde fazla kalmasını kıskanan Hz. Aişe ve Hafsa’nın aralarında anla-şıp, Ona: ‚Biz senden meğafir kokusu alıyoruz‛ demeleri ve kötü kokmaktan hoşlanma-yan Hz. Peygamber(s)’in, bal şerbetini kendisine haram kılması hakkında olduğu, rivayet varyantlarından birisidir. Ancak Olayın başka varyantları da vardır: Rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber(s), Hz. Aişe’nin (r) gününde Mariye (r) ile başbaşa kalır. Hafsa bu-nu sezer. Bunun üzerine Hz. Peygamber(s), Hafsa’ya (r) : ‚Bunu benim için gizle; bu Mariye’yi kendime haram kıldım. Ebu Bekir ile Ömer’in benim vefatımdan sonra ümme-timin işini deruhte edeceklerini de sana müjdelerim‛ der. Ama Hafsa (r) duramaz, bunu Aişe’ye (r) söyler. Bazı rivayetlerde, bu müjdenin Hz. Hafsa’yı(s) memnun ettiği ama ola-yı saklı tutamadığı, bunun üzerine Hz. Peygamber(s)’in hanımlarını terkederek yirmidokuz gece Mariye’nin evinde kaldığı zikredilmiştir. (Fahruddin er-Razî, Tefsir-i Ke-

bir, trc. Hey’et, 23 c., Akçağ Yay., Ankara 1995, c. 21, ss. 551-52) Elmalılı Hamdi Yazır da ayetin tefsirinde bu rivayeti kullanmakla beraber, Mariye ve bal şerbeti meselesini karış-tırmayarak, Hz. Ömer’in zikrettiği ila meselesi (Hz. Peygamber(s)’in bütün zevcelerin-den uzlet, bir ay onlardan uzaklaşması)dairesinde de anlaşabileceğini söylemiştir. Zira ayette ‚bütün hanımlarından‛ söz edilmektedir. (Bk. Hak Dini Kur’an Dili, 9 c. , Eser Kitabevi, İstanbul, ts. , c. 6, s. 5108). Taberi’de de buna yakın rivayetler vardır. Bunlar arasında: Hz. Peygamber(s), hanımlarının hoşnutluğu için, cariyesini kendisine haram kıldı ve ondan ila yaptı da böylece helal’ı haram yaptı‛ şekli de geçer. Ebu Cafer Mu-hammed b. Cerîr et-Taberî, Câmiu’l- beyân fi tefsîri’l- Kur’an, Beyrut 1980/1400, c. 28, ss. 101-102.

20 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 613 ve c.4 (1293), s. 522.

21 Burada ‚bu bir‚ kelimelerini var kabul etmeliyiz.

Page 5: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 197

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

oldu, şeyin22 kendi vatanına iştiyâkıdır. İmdi ona kadın sevdirildi. Zira Allah

Teâlâ kendi sûreti üzere halk ettiği kimseye muhabbet etti< (<) Böyle olun-

ca Hak ve racül ve kadın olarak selâse zâhir oldu. İmdi racül, kadının aslına

olan iştiyâkı kabîlinden olarak kendi aslı olan Rabb'ine müştak oldu. Şu hal-

de Allah Teâlâ kendi sûreti üzere olan kimseyi sevdiği gibi, Rabb'i ona

nisâyı sevdirdi. (...) İşte bunun için ‚Bana sevdirildi‛ dedi. Ve onun

hubbünün, sûreti üzerine olduğu Rabbine taallukundan dolayı, kendi nef-

sinden ‚Ben sevdim‛ demedi; hattâ onun mer’esine olan muhabbetinde.

Zira onu, Allah Teâlâ’nın ona hubbü vâsıtasıyla, tahalluk-i İlâhîden nâşî

sevdi.‛23 İbn Arabî'ye göre 24 ونهرجبل عهيهٍ درجخayetinde erkeğe verilen bir derece

üstünlük, yukarıdaki metinde de zikredildiği üzere, onun doğrudan

Hakk’ın sûreti üzerine yaratılmasındandır.25 Veya kadından önce yaratıldığı

için Allah'ı kadından önce tanıma şansı elde etmesindendir.26 Ancak:

‚Binâenalyh racülun Hak için şuhûdu, kadında etemm ve ekmeldir. Zira

Hakk’ı fâil ve münfail olduğu haysiyetden müşâhede eder. Ve kendi nef-

sinden şuhûdu, hâsseten racülün münfail olması haysiyyetiyledir.‛ 27 Bu

cümleyi Ahmed Avni Konuk şöyle açıklamaktadır: ‚İmdi racül vuslat hâlin-

de Hakk'ı kadında müşâhede eylediği vakit, onun Hakk'ı müşâhedesi mün-

failde olur. Çünkü kadın mahall-i infiâldir. Ve racül Hakk'ı, mahall-i infiâl

olan kadının sûretinde zuhûru i’tibârıyle, müşâhede etmiş olur. Ve racül,

kadının kendisinden zuhûru itibarıyle, Hakk'ı hâlet-i vuslatta, kendi nefsin-

de müşâhede eyledikde, onun şuhûdu bilâ vâsıta Hak'tan münfâilde vâki’

olur. (<) Böyle olunca, racülün Hak için olan şuhûdü, kadınla etemm ve

ekmeldir.‛28

Buraya kadar, İbn Arabî’nin kadınla ilgili görüşlerini bu şekilde özetle-

dikten sonra, artık asıl konumuz olan İbn Arabî’nin, kendisini şu veya bu

şekilde etkilediği için eserlerinde zikrettiği çevresindeki hanımlar hakkında

ulaşabildiğimiz bilgileri sunmaya geçebiliriz.

22 Burada ‚bu bir‛ kelimelerini var kabul etmeliyiz.

23 Konuk, age, c. 4, ss. 338-9.

24 ‚Erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler‛ (Bakara 2/228).

25 Konuk, age, c.4, s. 352.

26 Konuk, age, c. 4, s. 353.

27 Konuk, age, c. 4, s. 341.

28 Konuk, age, c. 4, ss. 342-3.

Page 6: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

198 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

2. İBN ARABÎ’NİN ÇEVRESİNDEKİ HANIMLAR

2.1. Aile Çevresi

2.1.1. Annesi ve Kız kardeşleri

İbn Arabî, sadece ‚hayatını şu veya bu şekilde etkileyen kişileri‛ eserlerinde

zikrettiğine göre, ‚İbn Arabî’yi etkileyen hanımlar‛a, annesi Nûr ve iki kız

kardeşinden başlamak gerekir. Aslında ‚İbn Arabî’nin ilk şeyhi, annesidir‛

demek mümkündür. Zira, Nûr el-Ensârîyye,29 İbn Arabî’nin de şeyhi olan

Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’nın mürîdeleri arasındadır. İbn Arabî’nin el-

Fütûhât’ta annesinden bahsederken, ‚Annem onun ziyâretine geldiğinde,

Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ ona: ‚Ey Nûr, bu benim çocuğumdur ve senin

babandır (baban gibi saygı göstermen gerekendir). Ona iyi davran ve âsi

olma!‛ dediğine30 göre, kendisi Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’nın yanınday-

ken annesi de oraya gelmiştir veya oraya birlikte gitmişlerdir. Fâtıma Bint

İbn el-Müsennâ’nın Nûr el-Ensârîyye ile konuşma şekli, sık sık görüştükle-

rini gösterir mâhiyettedir. Yine el-Fütûhât’ta anlattığı rûhânî mirâcında, me-

leğin İbn Arabî’yi semânın kapıcısına annesine nisbetle tanıtması annesinin

manevî değerini anlatmaya kâfidir sanırız. Şöyle ki: Melekle birlikte

semânın kapısına yükseldiklerinde, kapı arkasından biri: ‚Ancak Allah’ın

tarifiyle bilinebilecek olan bu makâmın kapısını çalan kimdir?‛ diye sorar.

Melek: ‚Yanımdaki Muhammed İbn Nûr’dur‛ deyince kapı açılır.31

İbn Arabî, annesinden ayrıca, Rûhu’l-Kuds’te ve Dürretü’l-Fâhire’de de

bahsetmektedir. Birinci geçtiği yer, Ronda’ya giderken ondan izin istemesi

ile ilgilidir.32 İkinci pasajda ise şeyhlerinden Sâlih el-Adevî el-Berberî’nin,

babasının ölümünden sonra annesi ile Ümmü Sa‘d ve Ümmü ‘Alâ adlı iki

kız kardeşine bakma yükümlülüğü ile ilgili bir kehânetinden söz etmektedir.

Pasaja göre, ailesine bakma sorumluluğu onu dünyaya dönmek zorunda

bırakacaktır ve bu durumda yapması gereken onların sözlerine kulak as-

29 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 1 (ts), s. 349/c. 1 (1414/1994), s. 605. Ayrıca bk. N. Keklik,

İbnü’l-Arabi’nin Eserleri ve Kaynakları için Misdak olarak el-Futûhât el-Mekkiyye, Kültür Ba-kanlığı Yay., Ankara 1990, s. 262.

İbn Arabî, el-Fütûhât’ta Ensâr’dan sıkça söz eder. Meselâ el-Fütûhât’ın sonundaki vasiyet-leri arasında ‚Ensârı sevin‛ cümlesi de yer almaktadır. Bk. c. 4 (1293), s. 605.

30 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/ c. 3 (1414/1994), s. 632.

31 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 820.

32 Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds (Sufis of Andalusia içinde), çev.: /ed. R. W. . J. Austin, Beshara Publ., Sherborne 1988, s. 118.

Page 7: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 199

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

mamak ve onların kendisini dünyaya döndürmeye çalışması karşısında on-

lara ‚ ..وأير أْهك ثبنصالح وأصطرب عهيهب : Ailene namazı emret ve kendin de ona sabırla devam

et. Senden rızık istemiyoruz, (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva

iledir‛(Tâ Hâ 20/132) ayetini okumaktır.33 ‚İbn Arabî, belki de kendilerine

bakmak zorunda olduğu dönemde dünyaya dönmek zorunda kaldığından

annesinden ve kız kardeşlerinden söz etmekten hoşlanmamaktadır‛ diye

düşünebiliriz ama bu onları sevmesine engel değildir. Zira Kitâbu’l-

Mübeşşirât’ta anlattığı bir vakıâsında, Allah’ın kendisine cennete girme hakkı

vermesinden sonra, kendisiyle birlikte dört kadını cennete götürmek iste-

mektedir ki bunlardan ikisi kız kardeşleridir.34 Sadece bu vâkı‘a bile, İbn

Arabî’nin kız kardeşlerine ne denli bağlı olduğunu göstermeye yeter ama

onlara olan bağlılığına başka bir delil gerekirse, kız kardeşlerinden Ümmü

‘Alâ’nın ölümü üzerine, diğer kızkardeşi Ümmü Sa‘d’ı teselli için yazdığı ve

Kitâb el-Kütüb adlı eseri içine aldığı uzun mektubtan sözetmek gerekir.35 İbn

Arabî’nin 598/1202’de eşi Meryem’i, ilerleyen sayfalarda kendisinden bah-

sedeceğimiz kızı Zeyneb’le birlikte gönderdiği Hacc’da Ümmü Sa‘d’ın da

hazır olduğunu söyleyebiliriz, Zira, ‚onun (kızı Zeyneb’in) halasının da

kendisini görüp seslendiğinden‛ söz edilmektedir. 36

İbn Arabî annesi ve kız kardeşlerinden, bir de babası Ali İbn Muham-

med’in ölümünü anlatırken bahsetmiş, babasının ölümünden kısa bir zaman

önce onları etrafına topladığını kaydetmiştir.37

2.1.2. Hanımları ve Kızları

Anne ve kız kardeşlerinden sonraki halkaya hanımlarını almak gerekir. On

sekiz yaşına kadar kendisini ‚Allah’ın kulları arasında, kadınlardan ve

cimâ‘larından en çok iğrenen‛ kişi olarak tanıtan ve bu yüzden evlenmek

istemediğini söyleyen İbn Arabî, daha önce zikri geçen ‚Dünyanızdan bana

33 Kız kardeşlerinden büyüğü, aslında Âmir Ebû’l-Ala İbn Gâzûn ile nişanlıdır ama nişan

gerçekleşmeden öleceği kehaneti yapılmış ve doğru çıkmıştır. Bk. Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah (Sufis of Andalusia içinde), çev.: /ed. R. W. . J. Austin, Beshara Publ., Sherborne 1988, ss. 74-5.

34 Diğerleri, eşlerinden birisi olan Ümmü Abdurrahman ve hakkında bir şey bilmediğimiz Hâtun Ümmü Hûbân diye bir hanımdır. Bk. İbn Arabî, Kitâbu’l-mübeşşirât fi’r-Rü’yâ, Sü-leymaniye Ktp, Fatih, no: 5322, vr. 93a. Addas, buradaki kelimeyi yanlış bir şekilde ‚Cûnân‛ şeklinde okumuştur. Bk. Claude Addas, Quest for the Red Sulphur. The Life of Ibn ‘Arabī, çev.: P. Kingsley, The Islamic Texts Society, Cambridge 1993, s. 85.

35 Bk. Kitāb el-kütub, ss. 35-40, Resāil, Hyderabad 1948’den naklen Addas, age, ss. 85-6.

36 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), ss. 148-9.

37 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (ts), s. 289. Ayrıca bk. Keklik, age, s. 129.

Page 8: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

200 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

üç şey sevdirildi<‛ hadîsini öğrendikten sonra, Allah, erkek ve kadın üçlü-

sü arasında çok sıkı bir sevgi bağı olduğuna inanmaya başlar38 ve Mekke’ye

vardığı yıl olan 598/1202’de bir evlilik gerçekleştirir.39 Nihat Keklik, bunun

Meryem adlı hanımla olduğunu söylemekte ancak İbn Abdûn ailesine

mensûbiyeti hususunda tereddüt etmekte40 ise de Addas emîn görünmekte

ve onun künyesini Meryem Bint Muhammed İbn ‘Abdûn el-Bicâî olarak

vermektedir.41 İbn Arabî el-Fütûhât’ında çeşitli vesilelerle hanımı Meryem

Bint Muhammed’den bahsetmektedir. Bunlardan birisi, kendisine sorduğu

tasavvufî içerikli bir rüyası dolayısıyladır: ‚Bana sâliha bir kadın anlattı‛

diye başlayan pasajda Meryem Bint Muhammed b. Abdûn, rüyasında ken-

disine, dünya gözüyle görmediği iki kişinin gelip ‚tasavvuf yoluna girmeyi

isteyip istemediğini‛ sorduklarını, bu soruya cevap olarak ‚istediğini ama

nasıl yapacağını bilmediğini‛ söylediğini beyân etmektedir. Bunun üzerine

o kişiler Meryem Bint Muhammed b. Abdûn’a, tevekkül, yakîn, sabr, azîm

ve sıdk vâsıtasıyla bunu başarabileceğini öğretmişler, İbn Arabî, bunu işitin-

ce: ‚Sûfîlerin yolu da budur‛ demiştir. İbn Arabî bu kıssayı anlattığı yerde

Meryem’den kitabın içerisinde başka bölümlerde de bahsedeceği notunu

düşmüştür.42 Başka bir yerde İbn Arabî onun, ‚âlem-i hayâlden âlem-i hisse‛

inen kulları gören nâdir kişilerden birisi olduğunu şöyle ifade eder: ‚Eşim

Meryem Bint Muhammed b. Abdûn, bunlardan birini gördüğünü söyledi ve

onun halini bana vasfetti. Anladım ki anlattığı şahıs bu şühûd ehlindendir.

Ancak (Meryem’in) anlattığı şeyler, anlattığı şahsın bu hali gerçekleştirmiş

olmasına rağmen, burada fazla kuvvetli olmadığına ve zayıf olduğuna işaret

etmekte idi. Allah doğruyu söyler ve doğru yola iletir.‛43 Süleyman Uludağ,

İbn Arabî’nin tasavvufa yönelmesinde, eşi Meryem’in bu ve benzeri halleri-

nin tesiri olabileceği düşüncesindedir.44 Addas, İbn Arabî’nin Nazmu’l-

Fütûh’unda zikrettiği bir olaydan onun 630/1232’de hâlâ yaşıyor olduğunun

çıkarılabileceğini söylemektedir.45

İbn Arabî’nin diğer hanımlarından adlarına ulaşabildiklerimiz arasında

Kitâbu’l-Mübeşşirât’ta anlattığı bir vakıâsında, Allah’ın kendisine cennete

38 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), s. 106.

39 Addas, age, s. 40.

40 Keklik, age, s. 260.

41 Bk. Addas, age, ss. 40, 86.

42 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 1 (1293), s. 363/ c. 4 (1992), ss. 260-1 (paragraf no: 304).

43 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 3 (1293), s. 311.

44 Bk. Süleyman Uludağ, İbn Arabî, TDV Yay., Ankara 1995, s. 9.

45 Bk. Addas, age, s. 264.

Page 9: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 201

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

girme hakkı vermesinden sonra, kendisiyle birlikte cennete götürmek istedi-

ği dört kadından birisi olan Ümmü Abdurrahman46 ve Fâtıma Bint Yûnus

İbn Yûsuf Âmir el-Harameyn vardır.47 Addas, Fâtıma Bint Yûnus’un

636/1238’de hâlâ sağ olduğunu, el-Fütûhât’ın son cildinin son satırlarında adı

geçmesine rağmen, isminin arkasında ‚rahimehallah (Allah Ona rahmet et-

sin)‛ yazısının bulunmamasından çıkarılabileceğini söylemektedir. 48

İbn Arabî Malatya’da da bir evlilik yapmıştır. Bunun ‚Sadreddîn

Konevî’nin (ö.673/1274) annesi‛49 olması mümkündür.50 Burada hemen be-

lirtmek gerekir ki İbn Arabî’nin Sadreddîn Konevî’nin annesi ile evlendiği

ve böylece onun üvey babası olduğu söylense de böyle bir evliliğin gerçekle-

şip gerçekleşmediğini tesbit etmek güçtür. Bu güçlüğün sebeplerinden birisi,

İbn Arabî’nin eserlerinde gerek Konevî ve gerekse ailesiyle ilgili bilgilere yer

vermemiş olmasıdır. Oysa bilindiği üzere İbn Arabî eserlerinde gittiği yer-

lerden, tanıştığı insanlardan ve onlarla konuştuğu şeylerden bahseder.51

Konevî’nin annesinin, Mecdüddin Ishâk’ın52 dul eşi ve Selçuklu sarayına

mensub bir hanım olduğu bilinmekte, ancak ‚saraya mensubiyeti‛nin ma-

hiyeti pek açık olmayıp bazı rivayetlerde ‚hükümdarın kız kardeşi‛, bazıla-

rında ise ‚azatlı cariyesi‛ olduğu zikredilmektedir.53

İbn Arabî’nin Şam’daki hayatında da iki evliği olmuştur: Şam kadısı

Zeynuddîn ‘Abdusselâm el-Zevâvî’nin (ö.681/ 1282) ve daha sonra yine Şam

kadılarından İbn Zeki’nin (ö.617/1220) adı zikredilmeyen kızları ile evlenmiş

olduğu, hatta yukarıda geçtiği üzere, İbn Zeki’nin54 kızına hırka giydirdiği

46 Bk. İbn Arabî, Kitâbu’l-mübeşşirât fi’r-Rü’yâ, Süleymaniye Ktp, Fatih, no: 5322, vr. 93a.

47 Bk. İbn Arabî, Kitâbu’l-mübeşşirât fi’r-Rü’yâ, v. 93.

48 İbn Arabî, burada, eserinin ilk karalamasını, annesi Fâtıma Bint Yûnus İbn Yûsuf Emîrü’l-Harameyn olan oğlu Muhammed el-Kebîr’e bağışladığını yazmaktadır. Bk. Addas, age, ss. 86- 264.

49 Ne gariptir ki (evlendiği bazılarına göre tartışmalı da olsa), İbn Arabî’nin eşi ve Sadreddin Konevî’nin annesi olmuş bu hanımın adını hiçbir kaynakta bulamadığımız için ‚Sadreddîn Konevî’nin annesi‛ diye söz etmek zorunda kalmaktayız.

50 Bk. Addas, age, ss. 87, 228.

51 Ekrem Demirli, Sadreddin Konevî, İSAM Yay., İstanbul 2008, ss. 19-20.

52 Mecdüddin Ishâk döneminin mühim bir alim ve mutasavvıfı, hükümdarın oğullarının hocası ve hatta Selçuklu Sarayı ile Abbasîlerin başşehri Bağdat arasında elçilik yapmasına nazaran, bir diplomattı. Detaylar için bk. Demirli, age, ss. 16-19.

53 Detaylar için bk. Demirli, age, ss. 16-18.

54 Şam’ın eski ve büyük bir kadı ailesi olan Zeki oğulları, görüşlerinden dolayı kendisini küfr ile itham edenlere karşı İbn Arabî’yi himaye etmiş ve her işi ile meşgul olmuştur. Böyle bir durum, İbn Arabî’nin Şam’da pek de rahat bir hayat sürmediğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Bk. Ahmed Ateş, ‚Muhyi’d-Din Arabi‛ md., İA, c. 8 (İstanbul 1993), s. 540.

Page 10: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

202 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

nakledilmesine rağmen hiçbirinin hayatı hakkında bir şey bilmiyoruz.55 İbn

Arabî’nin, eserlerinde evlenmiş olduğu hanımları fazla anmaması dikkatten

kaçmamaktadır. Anlaşılan o ki manevî yönden kendisinden fazla istifâde

etmediği kişiler için bu yolu izlemektedir.

İbn Arabî’nin kitaplarında adı geçen iki kızı vardır: Zeyneb ve Fâtıma.

el-Fütûhât’ında Zeyneb’in henüz emzikteki bir çocuk olmasına rağmen onun-

la oynarken şaka tarîkiyle sorduğu fıkhî bir soruya nasıl fasîh bir lisanla

fetva verdiğinden söz etmekte, hattâ çocuğun bu fetvasını annesi ve ninesi-

nin duyduğunu ve bayıldığını eklemektedir.56 el-Fütûhât’ın başka bir yerinde

aynı olayı anlatırken, olayın gerçekleştiği aynı sene (598/1202)57 bu kızını

annesi Meryem’in yanında bırakıp uzaklara gitmek zorunda kaldığını, ayrı-

ca annesi Meryem’e Hacc’a gitme izni verdiğini, onların Kudüs’ten Mek-

ke’ye varırken, kendisinin de Irak yoluyla Mekke’ye gidip Rüknü’ş-Şâmî’de,

içerisinde bulunduğu gruptan ayrılarak onların yanına gittiğini ve onlara

yaklaştığı zaman, annesini emmekte olan kızı Zeyneb’in emmeyi bırakıp :

‚Bu babam, bu babam!‛ kendisine atıldığını zikretmektedir.58 İbn Arabî’nin

Zeynebiyyât adını verdiği kasîdeleri,59 bu kızına ithâf edilmiş olan kasîdeleri

olabilir.60 Addas, İbn Arabî’nin Divân’ındaki bir anlatısından, kendi elleriyle

toprağa verdiğini söylediği kızının, ismi zikredilmemesi dolayısı ile Zeyneb

olup olmadığını bilmediğimizi söyler.61 Ancak, gömdüğü kızının el-

Fütûhât’ında ‚acâibu arzı’l-hakîka‛ yı anlattığı bölümde, zelzele esnasında

öldüğünü söylediği diğer kızı Fâtıma62 olması da muhtemeldir. Bu zelzele-

nin nerde ve nasıl olduğu hakkında ise bir bilgi vermemektedir.

Ayrıca, İbn Arabî’nin Dîvân’ın da kendilerine hırka giydirdiğini söyle-

diği on beş kişi arasında kendileri için ‚kızım‛ tabirini kullandığı Dünya ve

Sefrâ adlı iki hanım vardır.63 Ancak buradaki ‚kızım‛ tabirinin gerçek veya

mecâzî olduğuna dair elimizde herhangi bir delil bulunmamaktadır.64

İbn Arabî’nin eserlerinde Muhammed İmâduddîn ve Muhammed

55 Bk. Addas, age, ss. 87, 146.

56 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 3 (1293), s. 22 ve c. 4 (1293), s. 148.

57 Bk. Keklik, age, s. 260.

58 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), ss. 148-9.

59 Bu kasîdelerinden söz edip örnek verdiği bir yer olarak Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 3 (1293), s. 158.

60 Keklik, age, s. 261; Uludağ, age, s. 57.

61 Bk. Addas, age, s. 264.

62 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1983), ss. 366-7 (paragraf no: 405)

63 İbn Arabi, Dîvân, Bulak 1271/1855, ss. 54, 56, 57.

64 Krş. Addas, age, s. 146.

Page 11: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 203

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

Sa‘duddîn gibi erkek evlatlarının adı daha sık geçmektedir.65 Ancak bu, on-

ların daha çok tasavvufi hâline şâhid olmasından başka bir manâya gelmese

gerektir. Nihat Keklik, İbn Arabî’nin ‚Erkek evlât, hayatın zinetidir‛ dedi-

ğini naklederken66 yanılıyor görünmektedir. Zira referans olarak verdiği

yerde, İbn Arabî املبل وانجُىٌ زيُخ احليبح انذَيب: ‚Mal ve çocuk dünya hayatının zinetidir.‛

(Kehf, 18/46) âyetini açıklarken ٌثُى kelimesini, ‚erkek çocuk‛ olarak değil,

‚veled: çocuk‛ olarak almakta, mal ve çoluk çocuk sahibi olmayı fitne say-

maktadır67 ki bu konuda sufiler umumiyetle hem-fikirdirler.

2.2. İlmî Çevresi

2.2.1. Hanım Şeyhleri ve Hocaları

Erken dönem tasavvuf kaynaklarında sûfî hanımlar için 'şeyhe' ifadesinden

çok ‚üstâd‛ veya ‚müeddibe‛ kavramlarına yer verilir. Meselâ Râbia

Adeviyye (ö.185/801) için Süfyân Sevrî (ö.161/777) ‚müeddibe‛ tavsifini

kullanır.68 Zünnûn Mısrî'nin (ö.245/859), Fâtıma Nîsâbûriyye (ö.223/837)

hakkında: "O Yüce Allah'ın velilerinden bir velidir ve üstadımdır." demiş-

tir.69 Tarikatlar döneminde ise, sadece Mevlevîlik, Cerrâhîlik ve Bektaşilik

gibi bazı tarîkatlarda hanım şeyhler atanabildiğini biliyoruz.70

‚Ancak sohbetinden faydalanılacak kişilerle oturmayı‛ altın bir kural

olarak bilen71 ve uygulayan İbn Arabî’ye gelince, onun ancak halifelerinden

faydalandığı Ebû Medyen (ö.594/1198),72 Ebû’l-Abbas el-Uryabî (ö.?) ile Ebû

İmrân Mûsâ b. İmrân el-Mirtûlî (ö.604/1207), İbn Kassûm (ö.606/1209), 73

65 Bk. Addas, age, ss. 86, 264-5.

66 Bk. Keklik, age, s. 265.

67 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), s. 149. 68 Ebu Abdurrahman es-Sülemî, Zikrü’n-nisveti’l-müte‘abbidâti’s-sûfiyyât (Tabakāü’s-sûfiyye

arkasında), ed. M. ‘A. ‘Atā, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 2003, ss. 387-425:, 387. Ko-nuyla ilgili daha çok örnek için bk. N. Vildan Güloğlu, Tasavvufta Kadın Ve Ebû Abdurrahman Sülemî’nin Zikrü’n-nisveti’l-müte‘abbidâti’s-sûfiyyât Adlı Eseri, Yüksek Lisans Tezi (Danışman: Doç. Dr. Hülya Küçük), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2007.

69 es-Sülemî, age, s. 401.

70 Kaynaklar için bk. Hülya Küçük, ‚Mevlevi Hanım Halife ve Şeyhler‛, Tasavvuf, Ankara, 2007, c. 8, sayı: 20, ss. 69-78.

71 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1293), s. 598.

72 Bk. Tahsin Yazıcı, ‚Ebû Medyen‛, md. DİA, c.10 (İstanbul 1994), s. 187.

73 Addas, age, ss. 61-73.

Page 12: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

204 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

Şeyh Sâlih el-Berberî (ö.?),74 Yûnus el-Hâşimî (ö.?), 75 Mevrûrî (ö.?)76 ve

Zeynuddîn ‘Abdusselâm el-Zevâvî 77 gibi kendilerinden çok bahsettiği ‚bey‛

şeyhleri yanında haklarında tabakât kitaplarında maalesef bir bilgi bulama-

dığımız birçok ‚hanım‛ şeyhi ve hocası de vardı: Nuna Fâtıma Bint İbn el-

Müsennâ, Şems Ümmü’l-Fukarâ, ve Fahrü’n-Nisâ Bint Rüstem bunların ba-

şında gelir. Şİmdi, bu hanımlar hakkında İbn Arabî’nin kendi kitaplarında

bulabildiğimiz bilgileri aktaramaya çalışalım.

2.2.1.1. Nuna Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ (ö.595/1198-99?, İşbiliye)78

İbn Arabî’nin anlatımıyla, Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ ‚Allah’ın cüzzâm

derdini verdiği sâlih bir adamla evlidir ve Allah’a kavuştuğu ana kadar gü-

nün yirmi dört saati ona severek hizmet etmiştir.‛ 79 İbn Arabî Fâtıma Bint

İbn el-Müsennâ ile İşbiliye’de (Endülüs) karşılaşmıştır.80 Karşılaştığında

doksanlı yaşlarda (doksan beşinin üzerinde81) olan bu yaşlı hanım için İbn

Arabî: كبَذ يٍ أكبثر انصبحلني ‚Sâlihlerin büyüklerindendi‛ tabirini kullanır.82 Ayrı-

ca, Osman Yahya’nın parantez içinde ‚İbn Arabî’nin Nefesü’r-Rahman

Ricâliyle Karşılaşması‛ notuyla verdiği bölümde, İbn Arabî: ‚Bu babda

gördüğümüz kadınlardan en sâdık olanları‛ diyerek başta Fâtıma Bint İbn

el-Müsennâ’yı zikreder.83 Başka bir yerde o, ‚ د انعبرفبديٍ احملجب : Muhibbe ve

Ârifelerden‛84 bir kadın veli olarak tanıtılır. Önceleri iğ satarak geçimini

sağlayan Fâtıma Bint el-İbn el-Müsennâ, sonra elde ip eğirme işine başlar

ama bu işe başladığı anda Allah’ın parmağını eğmesiyle, işi bırakır85 ve in-

sanların kapısına bıraktığı yiyeceklerle yaşamaya başlar. Kapısında yiyecek

bir şey bulamadığı zaman: ‚Ey Rabbim, bana sevdiklerine muamele ettiğin

74 Bk. Addas, age, s. 123.

75 Bk. Addas, age, s. 95.

76 Bk. Addas, age, ss. 95, 130.

77 Bk. Addas, age,, ss. 87.

78 Vefat tarihi için bk. Keklik, age, s. 480.

79 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, s. 145.

80 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1992), s. 236 (paragraf no: 320).

81 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/c. 3 (1414/1995), s. 632.

82 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 13 (1990), s. 245 (paragraf no: 317).

83 Diğerleri Şems Ümmü’l-Fukarâ ile İşbiliye’de karşılaştığı Ümmü’z-Zehrâ ve Mekke’de karşılaştığı Sittu Gâzâle diye çağrılan Gülbahar’dır. Bk. el-Fütûhât, c. 4 (1992), ss. 236-7 (paragraf no: 320)

84 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/c. 3 (1414/1995), s. 632.

85 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 144-5.

Page 13: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 205

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

gibi muamele etmeni nasıl hak ettim?‛ diye şükreder.86 Zaten İbn Arabî’nin

ifâdesiyle: ‚Çok az yiyen birisiydi. <‛87 Allah ona mülkünden bağışlamıştı

ama o: ‚Sen Sen’sin. Senden başkası ise bana meş’ûmdur‛ diyerek bunlara

iltifat etmemişti. Kendisi vâliha (Allah için çok gözyaşı döken) bir hanımdı.

Onu gören, ahmak olduğunu sanırdı. O ise, gerçek ahmağın ‚Rabbini bil-

meyen kimse‛ olduğunu söylerdi. 88 Aslında onun bu ağlayan hali şu sözüy-

le çelişir görünmektedir: ‚O’nu sevdiklerini söyledikleri halde ağlayanlara

da şaşarım. Ona yakın olanların yakınlığından kat kat üstün olan yakınlık-

tan utanmıyorlar mı? Muhib, Hakk’a yakınlık açısından insanların en büyü-

ğüdür ki O, muhibblerin meşhûdudur. Daha ne diye ağlıyorlar, şaşarım.‛ 89

Bu hanıma ‚kendi elleriyle‛90 kamıştan bir kulübe yapan91 ve yıllarca

hizmet eden 92 İbn Arabî, ona ‚ana‛, o da İbn Arabî’ye ‚evladım‛ diye hitab

etmektedir.93 Dahası, o, kendisinin İbn Arabî’nin ‚İlâhî annesi‛ olduğunu

söylemektedir. el-Fütûhat’ta bu durum şöyle ifâde edilir: "Ben İşbiliyye’li

Allah âşığı ve ârife bir kadına hizmet ettim. Adı Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ

idi. (<) O bana şöyle derdi. "Ben senin ilahî annenim (Ümmüke’l-İlâhiyye)

ve senin topraktan (tabiî, biyolojik) olan annenin nûruyum.‛94 (Burada İbn

Arabi’nin tabiî annesinin adının ‚Nûr‛ olduğunu hatırlayalım). ‚Ümmün

İlâhiyyetün‛ terimini Suâd el-Hakîm şöyle izah etmektedir: ‚İbn Arabî’den

önceki tasavvufta şeyhin önemi tartışma götürmez bir husustur. Sûfiyye

arasında şeyh, mürîd için ‚rûhî baba‛ mesâbesindedir. Ruh ve bedenden

oluşması dolayısı ile, insanın iki nesebi vardır: (1)Topraktan baba ve anaya

bedensel neseb; (2) Ruhî baba ve anaya rûhî neseb ki bu manevî velâdettir.

Ancak İbn Arabî’den önce ‚Ruhî Ana‛ tabirine rastlamıyoruz, zira bildiği-

miz sûfî alimleri hep bir ‚bey‛ şeyhin terbiyesi altında büyümüşlerdi; bayan

86 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 144-5.

87 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 144-5; Mahmûd Mahmûd el-Gurâb, Şerhu Risâleti ‚Rûh al-Kuds fî muhâsebeti’n-nefs‛, *Beyrut+: Matbaatü Nadra, 1414/1994, s. 132.

88 el-Gurâb, age, s. 132.

89 İbn Arabî, el-Fütûhât, XIII (1990), s. 245 (paragraf no: 317).

90 el-Gurâb, age, s. 133.

91 Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, s. 143; Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 144-5; el-Gurâb, age, s. 132.

92 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/ c. 3 (1414/1995), s. 632.

Burada hatırlatmak gerekir ki, tasavvufta, fazıl ve ârif bir kimsenin sohbet ve yaşadığı tasavvufî hallerini görmek ve bu şekilde faydalanmak isteyen kişiler, kendilerini onun hizmetine adayarak gece-gündüz ona yakın olma ve sözlerini dinleme fırsatı elde ederler-di. Yukarıda da böyle bir durumdan söz edilmektedir.

93 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/ c. 3 (1414/1995), s. 632.

94 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459 / c. 3 (1414/1995), s. 632 (Burada, İbn Arabî’nin biyolojik annesinin adının ‘‛Nûr‛ olduğunu hatırlamak gerekir).

Page 14: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

206 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

şeyhleri yoktu. Topraktan baba ve topraktan anneye karşılık ‚El-Ümmü’l-

İlâhî‛ terimini ilk kullanan İbn Arabî’dir. Aslında o bu terimi, hayatındaki

ruhî terbiyesinde büyük yeri olan bir hanımdan almıştır.‛95 Suâd el-Hakîm,

‚El-Ümmü’l-İlâhî terimini ilk kullanan İbn Arabî’dir‛ derken haklıdır ama

‚ondan önce bir bayan şeyhin terbiyesinde yetişen sûfî âliminin olmadığı‛

konusunda yanılmaktadır. Bu hususa daha önce değinmiş, gerek ilk dönem

sûfiliğinde, gerek tarîkatlar döneminde hanım şeyhlerin mevcut olduğunu

belirtmiştik. Kesin olan bir şey var ki o da İbn Arabî’nin, daha doğrusu

şeyhesi Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’nın, şeyh için o dönemde kullanımda

olan ‚manevî baba‛ terimine96 ek olarak, hanım şeyhe işâret eden ‚İlâ-

hî/manevî anne‛ tabirini kullandığıdır.

Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’nın yanında nasıl bir edeple oturduğunu

İbn Arabî ‘nin şu cümlelerinden anlıyoruz: ‚<Doksanlı yaşlarında olmasına

rağmen, yanında oturduğum zaman gül gibi güzel şakaklarına bakmaya

utanırdım.‛ 97 İbn Arabî’nin onun huzurunda tam bir huşu ile ve bütün

himmetiyle oturduğunu, onun ‚huzuruna girenler içinde İbn Arabî’den

daha çok beğendiği kimse olmadığını‛ söylemesinden de anlayabiliyoruz.

Kendisine bunun sebebi sorulduğu zaman: ‚Siz hepiniz benim huzuruma

geldiğiniz zaman bir kısmınızla gelir, bir kısmınızı evinde ve ailesinde bıra-

kır. Ama evlâdım ve gözümün nûru Muhammed İbn el-Arabî, huzuruma

girince bütünüyle girer, kalkınca bütünüyle kalkar, oturunca bütünüyle otu-

rur; arkasında nefsinden başka bir şey bırakmaz. Tarîk/usûl de bu olmalıdır

zaten.‛98 Bu arada hemen belirtelim ki tasavvuf geleneğinde mürîdin asli

görevlerinden birisi şeyhine hizmet etmektir. Ona hizmet ederken hallerine

muttali‘ olacak ve istediği kadar sohbetlerinden faydalanacaktır. İbn Ara-

bî’nin Tedbîrât-ı İlâhiyye adlı eserindeki: ‚ Şeyhin başına mürîd toplamaktan

gayesi, kendisine hâdim tedârik etmek ve halkı kendisine celbedip elini

öptürmek ve hürmetle tazim ettirmek değil, her vakitte onların kalplerini

zikr-i İlâhî ile mamûr kılmaktır‛99 şeklindeki sözleri onun konuya bakış tar-

95 el-Hakîm, age, ss. 124-25.

96 Meselâ Sühreverdî ‘nin şu sözü mürîdin, şeyhiyle manevi doğuma eriştiğini ve onun cüz’ü haline geldiğini belirtmesi açısından mühimdir: ‚Allah Taâlâ’nın sâhib ve mashûb arasında bir ülfet hazırlamış olmasından dolayı, mürîd, şeyhin bir cüz’ü haline gelir. Ay-nen çocuğun, tabiî doğumda babanın cüz’ü olması gibi, bu doğum da manevî doğum olur‛ Şihâbuddîn Ebu Hafs Sühreverdi, Avârifü’l-maârif, Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1426/2005, s. 54.

97 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/c. 3 (1414/1995), s. 632; Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 144-5; el-Gurâb, age, s. 132.

98 Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, s. 143; el-Gurâb, age, s. 132.

99 A. Avni Konuk, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi, çev.: ve haz. Mustafa Tahralı, İz Yay.,

Page 15: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 207

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

zını yansıtır mahiyettedir.

İbn Arabî onu ‚Âlemlere rahmet‛ olarak tavsîf eder100 ve bunu izah

etmek için bir olay anlatır: Bir bayram gecesi müezzin Ebû Âmir camide ona

bastonuyla vurur. Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ, Ebû Âmir’e şöyle öfkeyle bir

baktıktan sonra camiyi terk eder. O gecenin sabahı onu ezan okurken işitince

şöyle der: ‚Rabbim, beni işlediğim günahtan dolayı yargılama! Gecenin bu

karanlığında, herkes uyurken seni anan birisine öfkelendim. Oysa dilindeki

zikri benim Habîbim. Allahım, benim ona öfkelenmem sebebiyle onu yargı-

lama.‛ Sabah olunca, şehrin fukahâsı bayram namazından sonra selamla-

mak için Sultan’ın huzuruna girerler. Bu müezzin de dünyaya olan rağbe-

tinden dolayı onlarla birlikte girer. Sultan, onun kim olduğunu sorar. ‚Ca-

minin müezzini‛ olduğu söylenince, Sultan: ‚Fukahâ ile birlikte girmesine

kim izin verdi?!‛ diye kızar ve huzurundan attırır. Kendisi için şefaat eden

birisi sayesinde kılına dokunulmadan oradan uzaklaşır. Fâtıma Bint İbn el-

Müsennâ bu olayı duyunca: ‚Biliyorum. Cezasının tahfifi için ben dua et-

meseydim, başı gidecekti‛ der.101 Yani kendisine bastonla vuran birisine bile

dua etmiştir. İbn Arabî’ye göre: ‚Onun manevî etkisi gerçekten çok büyük-

tü.‛ 102 O, ‚Âlemde tasarruf eder, kerâmetler gerçekleştirirdi.‛ 103

Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’nın Kur’an’-ı Kerîm’den sûresi, Fâtiha idi.

Fâtiha sûresi ile kerâmetler meydana getirir ve : ‚Başına gelen herhangi bir

güçlükten kurtulmak için Fâtiha’yı bildiği halde onu okumayana şaşarım‛104

derdi. Kendisine ‚Fâtiha sûresinin ve onu istediği işte kullanma gücünün

verildiğini‛ saklamaz,105 hatta herkesin bunu bildiğini sanırdı.106 Fâtiha

sûresinden himmet dilediği veya onunla tasarrufta bulunduğu olaylara ör-

nek olarak, İbn Arabî’nin el-Fütûhât ve Dürretü’l-Fâhire’de anlattığı şu olay

gösterilebilir: Bir gün İbn Arabî, şeyhesi Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ ile

muhabbet hakkında konuşmaktadır. Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ: ‚Allah’ı

sevdiğini söyleyip de O’nu bir an bile gözünden kaybetmeden müşâhede

etmekten dolayı sevinmeyen kimsenin haline şaşarım. O’nu sevdiklerini

söyledikleri halde ağlayanlara da şaşarım. Ona yakın olanların yakınlığın-

İstanbul 1992, s. 439.

100 Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, s. 144; el-Gurâb, age, s. 132

101 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, s. 144; el-Gurâb, age, s. 132.

102 el-Gurâb, age, s. 132.

103 İbn ‘Arabī, el-Fütûhât, c. 13 (1990), s. 245 (paragraf no: 317).

104 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 13 (1990), s. 245 (paragraf no: 317).

105 Bk. Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 145-6.

106 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 13 (1990), s. 245 (paragraf no: 317).

Page 16: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

208 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

dan kat kat üstün yakınlıktan utanmıyorlar mı? Muhib, Hakk’a yakınlık

açısından insanların en büyüğüdür ki O, muhibblerin meşhûdudur. Daha ne

diye ağlıyorlar şaşarım‛ dedikten sonra mürîdi İbn Arabi’ye dönerek: ‚Ev-

ladım sen ne düşünüyorsun bu konuda?‛ diye sorar. İbn Arabî, tam bir

mürîd gibi davranarak: ‚Anneciğim, sen ne diyorsan öyledir‛ der. Fâtıma

Bint İbn el-Müsennâ devamla: ‚Ben Habibim’in bana Fâtiha Suresini verme-

sine de şaşarım. Bu sûre bana hizmet etmektedir. Allah onu benden hiç alı-

koymamıştır‛ der. İbn Arabî, bu hanımın makâmını o an daha iyi anladığını

düşünürken kadının birisi gelir ve İbn Arabî’ye İşbiliye’den iki günlük me-

safede olan Sidonia’da bulunan kocasının orada başka bir kadınla evlenmek

üzere olduğunu ve kocasını geri getirip getiremeyeceğini sorar. Bunun üze-

rine İbn Arabî, şeyhesi Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’ya dönerek: ‚Anneciğim,

bu kadının ne dediğini duymuyor musun?‛ der. Şeyhe: ‚Evladım ne yap-

mamı istiyorsun?‛ diye sorunca, İbn Arabî, kadının hâcetinin hemen yerine

getirilmesini istediğini söyler. Bunun üzerine Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ:

‚Baş üstüne. Şimdi hemen Fâtiha Sûresini gönderip bu kadının kocasını ge-

tirmesini söylüyorum‛ der ve sûreyi okumaya başlar. İbn Arabî de onunla

birlikte okur. Okurken de şeyhesinin makâmını bir kez daha anlar. Zira

onun Fâtiha’yı okumasıyla birlikte Fâtiha sûresi havada secde etmiş bir hal-

de tebellür etmiş ve ondan emir almıştır: ‚Ey Fâtihate’l-Kitâb, Şiriş Şezone

(Cerez de Sidonia)’ye, bu hanımın kocasının yanına git ve onu almadan

gelme!‛ Bu sözün üzerinden emredilen yere gidip gelme süresi kadar bir

süre geçtikten sonra adam evine gelmiştir bile. Bunun üzerine kadın (Fâtıma

Bint İbn el-Müsennâ) def çalıp eğlenircesine sevinir.107 İbn Arabî bunun se-

bebini sorunca şöyle der: ‚Allah bana önem verip beni velilerinden yaptığı

ve beni kendisine seçtiği için seviniyorum. Ben kim oluyorum ki Efendim

beni ebnâ-i cinsime (diğer insanlara) tercih ediyor? Sâhibimin izzetine yemin

ederim ki ben (Allah tarafından) anlatamayacağım kadar kıskanılıyorum-

dur. Zira ne zaman O’ndan başka şeye iltifat etsem, o iltifat ettiğim şeyde

başıma bir belâ gelir.108‛ Bu durum İbn Arabî’nin şeyhesine bağlılığını iyice

güçlendirir ve ona hizmete devam eder.109 Dürretü’l-Fâhire’de olay biraz

107 Keklik, muhtemelen olayın baş tarafını tercüme etmeden ortadan almasından nâşi, Fâtıma

Bint İbn el-Müsennâ’yı def çalıp mürîdlerini eğlendiren bir şeyhe olarak sunma hatasına düşmüştür. Bk. Keklik, age, s. 287.

108 Burada, ‚gayret-i İlâhiye‛den bahsedilmektedir. Tasavvufta ilâhî gayret, Hakk’ın, kulu-nun kendisini sevgi tâatında başkasını ortak kılmasına râzı olmamasıdır. Bk. Abdülke-rim el- Kuşeyrî, er-Risâle, tah. M. Zerrîk- A. A. Baltacı, Daru’l-Hayr, Beyrut 1413/1993, s. 255.

109 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/c. 3 (1414/1995), ss. 632-3.

Page 17: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 209

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

farklı bir şekilde anlatılmaktadır. Şöyle ki, şeyhesinin Fâtiha Sûresi’ni

okunmasından sonra, üçüncü gün adam evine gelir. Duruma sevinen karısı,

Fâtıma’ya gelip teşekkür eder. İbn Arabî ve beraberindekiler, adama neden

geri döndüklerini sorarlar. Adam, evlenme akdi için giderken içinde bir sı-

kıntı hissettiğini ve her şeyin kapkaranlık göründüğünü, bunun üzerine

eşyalarını bile almadan oradan ayrılıp güneş batmadan Triana’ya gelip

İşbiliye’ye gelen bir sandala atladığını, nasıl ve neden geldiğini hâlâ anla-

madığını söyler.110 Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’nın, Fâtiha Sûresi’nin kendi-

sinin hizmetinde oluşuna sevinmesi ve bunu velîliğinin delîli sayması, onun

kerâmete önem verdiğini ve kerâmeti velâyetin önemli bir cüzü olarak kabul

ettiğini gösterir. Aynı tutumu, İbn Arabi’nin bunu onun (Fâtıma Bint İbn el-

Müsennâ’nın) ‚makâmının yüceliğine delil‛ saymasında da görmekteyiz.

İbn Arabi, ona hizmet ettiği yıllarda, sırrını anlamadığı bir olay olarak

bir gece lambasındaki gazyağının bitmesi olayını anlatır ki böyle bir olay

önceden hiç olmamıştır. Fâtıma, kapıyı açar ve İbn Arabî’ye ona biraz daha

gaz getirmesini söyler. Bu arada, altındaki su dolu kovanın içine elini sokup

acı acı söylenir. Bu arada ne olursa olur su, gaz yağına dönüşür. Sonra testiyi

alarak gazla doldurur. Geri dönüp gazın nereden geldiğini görmeye çalışır.

Bir iz bulamayınca anlar ki bu, Allah’ın atâsından başka bir şey değildir.111

Bu, onun başka bir kerâmetidir.

Dürretü’l-Fâhire’de, bazı mümin cinlerin onun yanına oturup sözlerini

dinlemek istediklerini ama onun, Hz. Peygamber’in(s) iblisi yakaladığı gece:

‚Kardeşim Süleyman’ın sözlerini hatırladım ve onu salıverdim‛ sözlerini

hatırlayarak cinlerden gizli kalmalarını istediği belirtilir. Fâtıma Bint İbn el-

Müsennâ’nın daha bir çok kerâmetlerine vâkıf olduğunu ve tasavvûfî halle-

rinin çok yüce söyleyen İbn Arabî, onun ölümüne de şâhid olmuş olduğuna

göre,112 tanıştığı andan ölümüne kadar ona hizmet etmiş olmalıdır.

2.2.1.2. Şems Ümmü’l-Fukarâ veya Yâsemîn

Şems Ümmü’l-Fukarâ’nın113 isminden fakirlere cömertçe yardım ettiğini

çıkarmak mümkündür. Bir adı da Yâsemîn idi.114 İbn Arabî, Endülüs’te

110 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 459/c. 3 (1414/1995), ss. 632-3; Ibn ‘Arabī, al-Durrat

al-Fākhirah, ss. 145-6. Ayrıca bk. el-Gurâb, age, s. 133.

111 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, s. 145.

112 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 144-5; el-Gurâb, age, s. 133.

113 Bk. Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, s. 142.

114 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 46/c. 3 (1414/1995), s. 62.

Page 18: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

210 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

Merşâne ez-Zeytûne’de115 muhtemelen 586/1190’da karşılaştığı bu hanımı:

‚Nefesü’r-Rahmân olan‛ cemâat arasında gördüğü en sâdık kadınların

ikincisi olarak zikreder.116 ‚Nefsini kontrol etmede onun gibisini‛ görmedi-

ğini, muâmelât ve mükâşefâtta çok üstün olduğunu belirten İbn Arabî şöyle

devam eder: ‚Kuvvetli ve temiz bir kalbi, yüce bir himmeti ve temyîz kuv-

veti vardı. Hâlini gizlemeyi bilirdi,117 ama indimdeki/ kalbimdeki yerini bil-

diği için benim yanımda bazı şeyler açığa vururdu ki bu da benim hoşuma

giderdi. Zâhir olan birçok lütuflara kavuşmuştu. Keşf bâbında onu birçok

defa denedim ve bu alanda onun temkîn sahibi olduğunu gördüm. Kendisi-

ne gâlib olan haller, havf ve rıza halleri idi ki bu iki halin bir kişide toplan-

ması bizde (sûfîlerde) nerdeyse tasavvur dahi edilemeyecek yüce hallerden-

di.‛118

el-Fütûhât’ta Şems Ümmü’l-Fukarâ, kendilerine ‚Evvâhîn‛ denen veli-

lerden bir kadın veli olarak sunulur ve evvâhîn hakkında bilgi verilir:

‚Evvâhîn olan erkek ve kadın evliyâlardan birisi olarak Endülüs’te Merşâne

ez-Zeytûne’de kendisine Şems denen bir hanımla karşılaştım. Yaşlı idi. Al-

lah bu sınıfın başlarına, kemâl ve nüfûz gözünden/açısından kusurlarını

kabul edemediklerinden dolayı göğüslerinde hissettikleri teevvühü (ah

çekme, inleme) musallat etmiştir. Bu ‚vücûd‛dan veya mefkûda karşı vec-

din vücûdundan olur. Allahu Taâlâ, "119"إٌ إثراْيى حلهيى أواِ يُيت âyetinde Halîl

İbrahim’i de ‚evvâh‛ olarak övmektedir. (<) Öyleyse evvâh, belvâsı,

muâyenesi ve müşâhedesi ve gördüklerinden dolayı teevvühü çok olan ki-

şidir. Ve bu (hâl), gâyret ve hayret cinsindendir. Teevvüh, tabiî bir işdir.

Yaratılışla imtizâcdan uzak oluşu dolayısı ile ruhlara medhali yoktur.‛120

İbn Arabî, onunla birlikteyken yaşadığı bir hali şöyle anlatmaktadır:

‚Bir gün, şeyh el-Mevrûrî121 ve ben onunla birlikte idik. Birden odanın diğer

tarafına doğru baktı ve avazı çıktığı kadar: ‚Ali, geri gel ve boyun atkısını

al!‛. Kiminle konuştuğunu sorduğumuzda, Ali (adlı bir mürîdi)nin kendisi-

115 İşbiliye’ye çok uzak olmayan bir kale: Addas, age, ss. 88.

116 İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1992), s. 236 (paragraf no: 320). Hatırlanacağı üzere, birincisi Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ idi.

117 Hâlini gizleyebilme hususiyeti tasavvufta, ‚temkîn sahibi‛ ve ‚Ebu’l-vakt‛ sûfîlerin ya-pabileceği çok övülen bir vasıftır. Bk. el- Kuşeyrî, er-Risâle, ss. 78-80.

118 el-Gurâb, age, s. 131.

119 ‚İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah’a vermiş birisiydi‛: Hud, 11/75

120 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1293), s. 46/c. 14 (1992), s. 463 (paragraf no: 461)/c. 3 (1414/1995), s. 62.

121 İbn Arabî’nin şeyhlerindendir (Bk. Addas, age, ss. 95, 130). Hakkında bilgi için bk. Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, s. 103.

Page 19: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 211

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

ni ziyaret için gelirken, bir suyun kenarında bir şeyler yemek için oturduk-

tan sonra yemeğini bitirip yeniden yola çıkacağında boyun atkısını unuttu-

ğunu ve kendisinin de ona bunu hatırlattığını söyledi. Ali, o zaman bir fer-

sah (yaklaşık 5 km) uzakta idi. Bir saat sonra geldiğinde yolda kendisine ne

olduğunu sorduk. Yolda, bir suyun kenarında yemek için durduğunu, kalk-

tığı zaman boyun atkısını unuttuğunu, bu arada bizim seyyide Şems’in se-

sini duyarak (telepati) geri dönüp aldığını söyledi. Şems’in başkalarının dü-

şüncelerini okumak (teoptik/teleskopi122) gibi güçleri de vardı. Keşfen verdi-

ği haberler doğru çıkardı ve başka birçok kerametine de muttali olmuş-

tum.‛123 Görüldüğü üzere, Şems de Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ gibi

kerâmet sâhibi bir sūfî hanımdır.

2.2.1.3. Fahrü’n-Nisâ Bint Rüstem

Fahrü’n-Nisâ Bint Rüstem, Makâm-ı İbrahim imamı Şeyh Ebu Şuca Zahir

İbn El-Rüstem b. Ebi’r-Recâ el-İsfehânî’nin yaşlı kız kardeşidir. Fahru’n-

Nisâ’dan icâze-i âmme (bütün rivâyetleri için genel icazet) almış olan İbn

Arabî ondan söz ederken: "O âlime, Hicaz şeyhesi idi. Fahrü’n-nisâ (kadınla-

rın övünç vesilesi), daha doğrusu Farü’r-ricâl ve’l-ülemâ ( : ثم فخر انرجبل و انعهًبءerkeklerin ve âlimlerin övüncü) idi" dediğine124 göre onu daha bir sûfî

şeyhesinden çok, ‚âlime‛ olarak değerlendirmek gerekir. Zehâiru’l-A‘lâk’ta

bu övgüyü tekrar eden İbn ‘Arabi, rivayetlerinin uluvvu125 sebebiyle ondan

rivayet dinlemek için ‚gönderildiğini‛ söyler. ‚Gönderilmek‛le, sanırız, onu

kendisine medh edip ‚onun yanına git‛ diyenleri kastetmektedir. Ancak

Fahru’n-Nisâ hadîslerle amel etmeyi, hadîs rivâyet etmeye tercih ettiğini şu

sözleri ile anlatmak ister:

فين االيم و اقزرة ألجم فشغهين عًب رطهجّ يين

122 Beş duyu ile algılanamayacak nitelikteki veya kapalı bir ortamdaki canlı ve cansız nesne-

leri ve olayları algılayabilme gücüne, parapsikolojide ‚teleoptik‛ veya ‚teleskopi‛ denir. Bk. Alparslan Salt ve Cem Çobanlı, Dharma Ansiklopedi. Parapsikoloji, Mistisizm, Okültüzm, Ezoterizm, Toezofi, Spiritüalizm, Neo-Spiritüalizm, Dharma Yay., İstanbul 2001, s. 429.

123 Ibn ‘Arabī, al-Durrat al-Fākhirah, ss. 142-3.

124 İbn Arabî, Tercümanü'l-Eşvâk, Dâru Sadır, Beyrut 1961, s. 7; Aynı Yazar, Zehâiru’l-A’lâk Şerhu Tercümâni’l-Eşvâk, el-Matbaatü’l-Enesiyye, Beyrut 1312, ss. 2-3.

125 Rivâyetin uluvvu, hadîsin gerek Rasulullah’a(s) ve gerekse meşhûr hadîs imamlarından birine veya sahîh kitaplardan birinin rivâyetine, râvî sayısının azlığı dolayısı ile yakın ol-ması halinde isnadın kazandığı yüksek değeri gösterir. Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, AÜİF Yay., Ankara 1980, s. 30.

Page 20: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

212 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

يٍ انروايخ احلش عهى انعًم و فكأين ثبملىد قذ ْج

فأقرع سٍ انُذو (Emel sona erdi ve ecel yaklaştı

Amele teşvik, beni benden istediği rivayetlerden alıkoydu

Sanki ben ölümün saldırısına uğramışım da

Nedâmet çekmedeyim).

İbn Arabî, ona rivâyetten gayelerinin aynı olduğunu anlatan bir mektup

yazar ve şöyle der:

حبيل وحبنك واحذ يب انقصذ اال انعهى و اسزعًبنّ

(Benim hâlimle senin rivâyetteki hâlin aynıdır

Kast, sadece ilim ve ilmi kullanmaktır.)

Bunun üzerine, Fahru’n-Nisâ, kardeşi Şeyh Ebu Şuca’nın, İbn Arabî için bir

icâze-i âmme yazmasına izin verir ve Şeyh Ebu Şuca, kız kardeşine niyâbeten

istenen icâzeyi yazar. Bu şekilde İbn Arabî onun bütün rivâyetlerini naklet-

me izni almış olur.126 Buradan, İbn Arabî’nin onunla ilşkisinin daha çok ho-

ca-talebe ilişkisi olduğunu ve İbn Arabî’nin ilimle amele önem veren bir sûfî

olduğunu kolayca çıkarabiliyoruz. Zaten ona göre ilim ve amel, altın ve gü-

müş gibidir.127

2.2.1.4. Ümmü’z-Zehrâ ve Sittu Gâzâle/Gülbahar

el-Fütûhât’ta, Osman Yahya’nın parantez içinde ‚İbn Arabî’nin Nefesü’r-

Rahman ricâliyle karşılaşması‛ notuyla verdiği bölümde, İbn Arabî: ‚Bu

babda gördüğümüz kadınlardan en sâdık olanları‛ diye saydığı Fâtıma Bint

İbn el-Müsennâ ve Şems Ümmü’l-Fukarâ yanında, İşbiliye’de karşılaştığı

Ümmü’z-Zehrâ ile Mekke’de karşılaştığı Sittu Gâzâle diye çağrılan Gülba-

har’dan söz eder.128 ‚Şeyhleri‛ diye bilinen hanımlarla birlikte adları geçtiği-

ne göre onlar da şeyhleri olsa gerektir. Ne yazık ki haklarında başka bir şey

bilmiyoruz. Ancak ‚Gülbahâr‛ isminin Türk ismine benzemesi dolayısı ile,

muhtemelen Türk olduğunu düşünebiliriz.

126 İbn Arabî, Zehâiru’l-A’lâk Şerhu Tercümâni’l-Eşvâk, s. 3.

127 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 2 (1414/1994), s. 348.

128 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1992), ss. 236-7 (paragraf no: 320)

Page 21: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 213

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

2.3. İlham Verenler ve Tasavvufî Halleriyle Etkileyenler

2.3.1. Nizâm veya Aynu’ş-Şems ve’l-Bahâ’

İbn Arabî’nin etrafındaki kadınlar arasında, onun için İlahî ilhamlar kaynağı

olan Nizâm’a ayrı bir yer ayırmak gerekir. Lakâbı, Aynu’ş-Şems ve’l-Bahâ’

olan Nizâm, İbn Arabî’nin, ‚Harameyn’in Şeyhesı‛, ‚Ulemâ arasında bir

güneş‛, ‚Edîbler arasında bir bostan‛, ‚âbid, âlim, zâhid hanımlardan‛ gibi

tavsîflerle manevî yönünü övmekle bitiremediği, zâhirî güzelliğini ise: ‚Ça-

bucak hasta olabilecek, kötü niyetli nefisler/insanlar olmasa, bedensel güzel-

lik ve huylarında Allah’ın yarattığı güzellikleri şerh etmeye başlardım‛ di-

yerek fazla anlatmadığını vurguladığı güzelliğiyle insanları meftûn eden bir

hanımdır.129 Nizâm, Makâm-ı İbrahim imâmı Şeyh Ebu Şuca Zahir B. El-

Rüstem b. Ebi’r-Recâ el-Isfehânî’nin kızıdır. Bu zat, İbn Arabî’nin 598/1201

yılında Mekke’ye geldiği zaman, kendi deyimiyle, ‚karşılaştığı bir grup

sâlih kadın ve erkek içinde, ruhuyla meşgul olma ve fiilleriyle ilgilenme açı-

sından diğerlerinin üstünde olduğunu‛ söylediği ve kendisinden Ebu İsa

Tirmizî’nin (ö.279/824) Sünen’ini rivâyet etme icazetini aldığı kişidir. Aynı

zatın kız kardeşi Fahru’n-Nisâ’dan, daha önce bahsettiğimiz üzere, icâze-i

âmme, kızı Nizâm’dan ise 600 civarında beyt ihtiva eden130 Tercümânu’l-

Eşvâk131 adlı lirik divânını yazma ilhamını almıştır. Kâbe’de karşılaştığı

Nizâm, manevî câzibesiyle birlikte fizikî görünüşüyle de kendisini fevkâlâde

etkileyen bir genç kızdır; yani Allah’ın cemâl sıfatlarının ete-kemiğe bürün-

düğü bir beşer ve ilâhî bir hazînedir.132 Ancak, sevdiği ve ‚evladım‛ diye

nitelendirdiği mürîdleri Bedr el-Habeşi (ö.?) ve İsmail b. Sevdekîn

(ö.646/1248),133 Halep kadılarının bu konuda ileri geri konuştuğunu duyun-

129 İbn Arabî, Zehâiru’l-A’lâk Şerhu Tercümâni’l-Eşvâk, s. 3

130 Keklik, age, s. 347 (Keklik, Tercümânu’l-Eşvâk’ı tanıttığı aynı eserin 342. sayfasında ise, sehven olsa gerek, eserin 10. 450 beyt civarında beyit içerdiğini söyler. Oysa bu rakam, İbn Arabî’nin büyük Divân’ına aittir.

131 1961 yılında Beyrut’ta basılmış olan bu eserin, Arapçasıyla birlikte İngilizce tercümesi, The Tarjuman al-Ashwaq adıyla Reynold A. Nicholson tarafından yapılmıştır (London 1911).

132 Nizâm’la ilgili derli toplu bir çalışma için bk. Ralph Austin, ‚The Lady Nizam: An Image of Love and Knowledge‛, Journal of Ibn Arabi Society, c. 7 (Oxford, 1988), ss. 35-38.

133 İsmail b. Sevdekin en-Nûrî, İbn Arabî’nin en yakın müridlerindendir ve Risaletü fi ilmi’t-tasavvuf, Yazma, el-Mektebetü’z-Zâhiriye, Şam, no: 8080, Kitâbü’n-necât min hucbi’l-iştibâb, yazma, fatih, no: 5322 ve et’Ta’lîkât ale’t-ecelliyâtî’l-İlahiyye (et-Tecelliyatü’l-İlâhiyye içinde), thk. Osman Yahya, Merkez-i Neşr-i Dânişgâhî, Tahran 988) gibi eserlerin müellifidir. İbn Arabi, bazı risâlelerini, burada olduğu gibi, onun sorusu veya isteği üzerine yazmıştır. Hatta onun sorusuna cevabını içeren bir risâlesi de vardır: Risâletün fî süali İsmail b.

Page 22: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

214 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

ca, İbn Arabî’den bu kitabını şerheden bir kitap yazmalarını isterler. O da

Zehâiru’l-A’lâk’ı yazar. Eserin girişinde: ‚ Bu cüzde yazdığım her isim ondan

kinayedir. Anlattığım her evden onun evini kastederim. Ancak bu nazmet-

tiklerimle İlâhî vâridât, rûhânî tenezzülât, ulvî münâsebetler îmâ edilmiştir‛

der.134 Tercümânu’l-Eşvâk’ta zikredilen yerlerden birisi olan Bağdad’taki

Daru’l-Felek, kadınların devam ettiği bir tekkedir ve Nizâm, babasının vefa-

tından sonra muhtemelen burada inzivaya çekilmiştir.135 Aşağıda vereceği-

miz meşhur şiirini de Nizâm’dan aldığı ilhama borçluyuz:

نقذ صبر قهيب قبثال كم صىرح فًرعى نغسالٌ ودير نرْجبٌ وثيذ الوصبٌ و كعجخ طبئف

وأنىاح رىراح و يصحف قرآٌ أديٍ ثذيٍ احلت أىن رىجهذ

ركبئجّ فبنذيٍ ديين و اميبين (Kalbim her sûreti alacak hâle geldi.

Onun için gâh ahular otlağıdır, gâh rahipler manastırıdır,

Gâh puthanedir, gâh tavâf edenlerin Kâ‘be’sidir,

Gâh Tevrat levhalarıdır, gâh Kur’ân mushafıdır.

Benim dinim sevgi dinidir; onun kervanı nereye

Yönelirse, dinim o dindir ve imanımdır).136

Fakat İbn Arabî bunların, zaman zaman kalbine gelen hallerle ilgili

olduğunu da belirtmiştir. Şöyle ki: Kalbin, eğer sevgilileri keşişlere benze-

tirsen, manastır; Allah’a tapınmanın yerini beşerî arzular alırsa puthâne;

ulvî duygular tarafından kuşatılınca Kâ‘be olur ve Kur’ân sayfalarına dö-

nüşür. Bu tecelliyat neticesinde İbrânî-Mûsevî bir ilim hasıl oluşacak olursa,

Tevrat Levhaları halini alır.137

2.3.2. Kāsım ed-Devle’nin Câriyesi (ö.638/1240’tan önce)

İbn Arabî, Rûhu’l-Kuds’ta, şeyhleri olmasa da karşılaştığı ve bir süre halleri-

ne muttali‘ olup etkilendiği başka zâhid ve sâliha hanımlardan da söz et-

Sevdekîn, Resâilü İbn Arabî içinde, Dâiretü’l-meârifi’l-Osmâniyye, Haydarâbâd, 1948.

134 İbn Arabî, Zehâiru’l-A’lâk, s. 4

135 Bk. L. Massignon, The Passion of Hallāj, Çev.: H. Mason, 4 c., Princeton, 1982, c. 2, s. 135’ten naklen, Addas, age, s. 210.

136 İbn Arabî, Zehâiru’l-A’lâk, ss. 39–40.

137 Bk. İbn Arabî, Zehâiru’l-A’lâk, ss. 39-40.

Page 23: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 215

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

mektedir. Kāsim ed-Devle’nin câriyesi‛ demekle yetinip isim vermediği

kadın bunlardan birisidir. İbn Arabî, Kāsim ed-Devle’nin câriyesinin Mek-

ke’de doğup orada vefat ettiğini belirtir. Uzun mesafeleri kısa zamanda

katetme (yani tayy-ı zaman ve mekânı gerçekleştirebilme, teleportasyon138)

ve dağla- taşla konuşabilme kerâmetlerine sahiptir. Cömertlik ve nefis terbi-

yesi hususunda üzerine olmayan bu hanım, gündüz-gece oruç tutmakta ama

bundan bedenen fazla etkilenmemektedir.139 İbn Arabî onun vefat ettiğini

söylediğine göre, vefâtı, İbn Arabî’nin vefat tarihinden, yani 638/1240’tan

önce olmuşur.

2.3.3. Zeyneb el-‘Aliyye (ö.?)

İbn Arabî’nin hem İşbiliye’de hem de Mekke’de iken görüştüğü Zeyneb el-

‘Aliyye ise, (İşbiliye’deki?) Benû Cemâd Kalesi’nden bir hanımdır. Kendi-

sini Allah’ın kitabına adamıştır ve zamanının en büyük zâhidesidir. İbn

Arabî’nin deyimiyle ‚çok büyük güzellik ve zenginlik sahibi olmasına rağ-

men, tereddüt etmeden dünyayı bırakıp Mekke’de mücâvir olmayı‛ seçmiş-

tir. İbn Kassûm, el-Şuberbulî, Meymum el-Kırmızî, bir hadisçi ve zâhid olan

Ebû el-Hüseyin İbn el-Sâ’iğ gibi birçok seçkin kişinin ashabı olmuştur. İbn

Arabî, bu hanımın dua ederken 30 gez140 miktarı yukarı kaldırılıp, duası

bitince yere indirildiğini (levitasyon141) görmüştür. İbn Arabî, Mekke’den

Kudüs’e kadar bu hanımla birlikte yolculuk yaptığını ve namaz vakitlerine

ondan daha çok riayet edeni görmediğini belirtikten sonra: ‚Zamanının en

akıllı insanlarından‛ olduğunu da eklemeyi ihmal etmez.142

2.3.4. Fâtıma Bint el-Tâc

İbn Arabî, el-Fütûhât’ında ‚Murâd Olanların Hâlinin Bilinmesi‛ başlıklı

bâbında, Mekke’de gördüğü sâliha bir kadından bahseder. Adı Fâtıma Bint

et-Tâc olan bu kadın, suçu olmadığı halde babasından kırbaç yemekte ve

fakat Allah’ın inâyetiyle bu kırbaçların darbesini hissetmemektedir. Aslında

138 Kişinin bedenini veya bir eşyayı yok edip bilinen fizik ve mekanik araçlar olmadan bir

başka mekanda ortaya çıkması fenomenine parapsikolojide ‚teleportasyon‛ denir. Bk. Salt ve Çobanlı, age, s. 430.

139 Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, ss. 154-5.

140 Gez, 26 veya 42 inç değerinde bir uzunluk birimidir.

141 Bk. Salt ve Çobanlı, age, s. 215.

142 Ibn ‘Arabī, The Rūh al-Quds, ss. 154-5.

Page 24: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

216 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

kırbaç darbelerini işitmekte ama kırbacın vurduğu yerlerle sırtı arasında bir

hâil olduğunu hissetmekte, nasıl acı duymadığını anlamamaktadır. Tasav-

vufa girişinin başlangıcında kendisinin başına da bu tür bir şeyin geldiğini

söylemekte ama ‚uzun hikâye‛ diyerek uzun uzadıya anlatmak istememek-

te olan İbn Arabî:

‚İşte murâd olan kişilerin hâli budur; onlar başlarına gelen belâ olsun ni-

met olsun, Allah’ın kendilerine daima lezzet hissettirdiği kişilerdir. Çünkü

belâ, elemlerin varlığı üzerine zâid bir şey olmadığı gibi nimet de şahısla

kâim olan, yani ondan ayrılmayan lezzetin üzerine zâid bir şey değildir.

(...)‛143

diyerek konuyu anlatmaya devam etmektedir.

Öyleyse, Fâtıma Bint et-Tâc ‚murâd‛ sınıfına giren Mekkeli bir velî ha-

nımdır. Ancak, İbn Arabî, onun durumunu kendisinin ‚bidâyette‛ içinde

olduğu bir duruma benzettiğine göre, ‚onun hâli İbn Arabî’yi fazla etkile-

miş olamaz, belki sadece bir nostalji yaşamasına sebep olmuştur‛ diyebiliriz.

2.4. Hanım Talebeleri/Mürîdleri

Burada, ilk önce belirtmek gerekir ki İbn Arabî’nin mürîdleri aynı zamanda

talebeleridir; zirâ onlara kendi kitaplarını okumaktadır. Meselâ, İbn Ara-

bî’nin 636/1141 ve 637/1142 yıllarında, Şam’da kendisinden el-Fütûhât’ının

bazı ciltlerini dinleyenler arasında adları geçen Ümmü Raslan ve Ümmü

Delâl adlı iki hanım öğrencisi vardır. İbn Arabî, el-Fütûhât’ının bazı ciltlerini

kendilerine okuduğu kişileri sayarken özellikle Ümmü Delâl’ı ‚el-

Muvaffaka‛, ‚es-Saîdetü’l-âlime‛, ‚Bintu Şeyhinâ‛ gibi tabirlerle tavsîf et-

mektedir. 144 Bu hanımlar, İbn Arabî’nin kendisinden, aldığı hadisler dola-

yısı ile Muhâdârât el-Ebrâr adlı eserinde birkaç kez sözünü ettiği Ahmed el-

Mevsîlî’nin kızlarıdır.145

Aynı şekilde, İbn Arabî’nin Dîvân’ın da kendilerine hırka giydirdiğini

söylediği on beş kişinin on dördü, mürîdeleridir, yani hanımdır. Bunlar

arasında kendileri için ‚kızım‛ tabirini kullandığı Dünya ve Sefrâ, Şam ka-

dısı İbn Zeki’nin kızı ‒ ki daha önce geçtiği üzere İbn Arabî onunla evlen-

miştir ‒, Ümmü Muhammed (eşi?), Fâtıma, Câriye, Sitte’l-Ayş, Sitte’l-Âbidî,

143 Bk. Keklik, age, s. 480.

144 Bk. İbn Arabî, el-Fütûhât, c. 4 (1992), s. 480 (n); c. 6 (1994), s. 499 (n); c. 7 (1981), s. 517; c. 8 (1983), s. 514.

145 Bk. Addas, age, ss. 223, 264-5.

Page 25: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 217

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

Cemîle, Zeyneb gibi hanımlar vardır. Burada dikkati çeken hususlardan

birisi, bunlardan İbn Zeki’nin kızı için ‚kendileriyle sohbet ettiği ins ve cin-

den, Esmâ’yı ve nesebi tahakkuk edenlere hırka giydirme izni‛ verdiğini

özellikle zikretmesidir ki bu ona en azından nâiblik tevdi etmek demektir.

Bir diğer husus da, İbn Arabî’nin Câriye gibi bazı müridelerine hırka gir-

dirdiğini rüyasında görmesidir. Sefrâ’ya: ‚ Yolumu ve mezhebimi izle. Be-

nim Mezhebim, Nebi’nin şeriati/yoludur‛ hatırlatmasını yapması da146 onun

dinin yatay boyutuna ne denli önem verdiğini gösterir nitelikteki örnekler-

den sadece birisidir.

3. Sonuç

‚Ancak sohbetinden faydalanılacak kişilerle oturmayı‛ altın bir kural olarak

bilen ve uygulayan İbn Arabî, insanları kadın ve erkek oluşuna göre değil

Allah’la olan ilişki ve yakınlığını dikkate alarak değerlendiren büyük bir

sûfîdir. Eserlerinde de ancak tasavvufî yönünden faydalandığı kişilerden

bahsetmiş, hatta bu kuralı aile fertleri için de uygulamıştır. Meselâ, annesi,

eşleri ve çocuklarından, ancak tasavvufî bir hal ve tecrübesini nakledecekse

söz etmiştir. İbn Arabî’nin rûhânî miracında, melek tarafından annesine

nisbeten ‚Muhammed İbn Nûr‛ olarak künyelendirilmesi ise, manevî dün-

yada babaya nisbet edilme şeklinde bir kuralın bulunmadığını göstermek

istemesi açısından manidardır. Bu durumda İbn Arabî, modern zamanları

ortaçağda yaşamış gibidir.

İbn Arabî’nin hanım şeyhlerini anlatırken dikkatimizi çeken bir nokta

ise, onların ‚yaşlı‛ olduklarını söylemesidir: Fâtıma Bt. İbn el-Müsennâ,

doksan beş yaşın üzerinde olmasına rağmen İbn Arabî’nin ‚gül gibi güzel

şakaklarına bakmaya utanırdım‛ diye itiraf edeceği kadar güzeldir. İbn

Arabî ona ‚anne‛ diye hitap etmektedir. ‚el-Evliyâu’l-Evvâhîn‛den olan

Şems Ümm’ül-Fukarâ ile Mekke’de karşılaştığı Hicâz ulemâsının övüncü

Fahru’n-Nisâ da yaşlı hanımlardır.

Genç ve güzel hanımlarla ilişkisine en önemli örneğimiz, Nizâm’la olan

ilişkisidir. Ondan aldığı ilhamla yazdığı Tercümânü’l-Eşvâk’ı Halep kadıları-

nın dedikodularına sebep olunca, ona olan aşkının sadece İlahî aşka bir imâ

içerdiğini ve oradaki her sözünün mecâzî olduğunu açıklamak zorunda ka-

larak Zehâiru’l-A’lâk Şerhu Tercümâni’l-Eşvâk’ını yazmıştır.

146 Bk.İbn Arabi, Dîvân, PDF, yy, ts, ((www.yanabina.com/nadwa/showthread. php?=

291, 06.02.2009), ss. 60-61, 113, 243, 321, 357, 407, 517, 583, 629.

Page 26: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

218 | Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

İkinci örnek, İbn Arabî’nin, birlikte Mekke’den Kudüs’e yolculuk yaptı-

ğı Zeyneb el-Aliyye’dir. İbn Arabî onun da ‚çok büyük güzellik‛ sâhibi ol-

duğunu söylemekten çekinmemiştir.

İbn Arabî’nin Fâtıma Bint İbn el-Müsennâ’yı anlatırken, Fâtiha

Sûresinin onun hizmetinde oluşunu, onun ‚makâmının yüceliğine delîl‛

sayması ve diğer şeyhelerini veya karşılaştığı sûfî hanımları anlatırken de

daima onların kozmik güçlerinden ve kerâmetlerinden bahsetmesi, onun

kerâmete önem verdiğini ve kerâmeti velâyetin önemli bir cüz’ü olarak ka-

bul ettiğini gösterir. Bilindiği üzere klasik tasavvufta da kerâmet velâyetin

şartı sayılmaz ama ‚velinin sıdkının alâmeti‛ olarak kabul edilir.147 Aynı

tutumu, Fâtıma Bint el-Müsennâ’nın, Fâtiha Sûresinin kendisinin hizmetin-

de oluşuna sevinmesi ve bunu velîliğinin delîli saymasında da görmekteyiz.

Bu konuda İbn Arabî’yi etkileyen şeyhi, el-Fütûhât’ta ifâde edildiği gibi

‚kendisine yıllarca hizmet ettiği‛ bu hanım olsa gerektir. Fâtıma Bint el-

Müsennâ, daha önceki sûfîlerde rastlayabileceğimiz ‚manevî baba‛ terimi

yanına, hanım şeyhe işâret eden ‚manevî anne‛ tabirini eklemiştir.

Bütün bunlardan daha önemlisi, İbn Arabî’nin hanım şeyhlerin-

den/hocalarından birisi olan Fahru’n-Nisâ’dan hadis icâzeti isterken de

vurguladığı gibi, ilimden tek gayesinin, amel olduğudur. Ayrıca, müridesi

Sefrâ’ya hırka giydirirken: ‚ Yolumu ve mezhebimi izle. Benim Mezhebim,

Nebi’nin şeriati/yoludur‛ hatırlatmasını yapması da onun dinin yatay boyu-

tuna ne denli önem verdiğini göstermektedir. Bunlar, onun zâhir ve bâtın

dengesini korumaya verdiği önemin en bâriz delîllerinden sadece ikisidir.

Kaynakça

Addas, Claude, Quest for the Red Sulphur. The Life of İbn Arabî, çev.: P. Kingsley, The Islamic Texts Society, Cambridge 1993.

Ateş, Ahmed, ‚Muhyi’d-Din Arabi‛, İA, c.8 (İstanbul 1993), ss533-555.

Austin, Ralph, ‚The Lady Nizam: An Image of Love and Knowledge‛, Journal of Ibn Arabi Society, sayı: 7 (Oxford, 1988), ss. 35-38.

Demirli, Ekrem , Sadreddin Konevî, İSAM Yay., İstanbul 2008.

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-Kulûb, edit.: S. N. Mekârim, 2 c., Dâru Sadır, Beyrut , 1424/2003.

Elmalılı, H.Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 9c., Eser Kitabevi, İstanbul, ts.

el-Gurâb, Mahmûd Mahmûd, Şerhu Risâleti ‚Rûh al-Kuds fî muhâsebeti’n-nefs‛, Matbaatü Nadra, [Beyrut] 1414/1994.

Güloğlu, N. Vildan, Tasavvufta Kadın Ve Ebû Abdurrahman Sülemî’nin zikru'nisveti’l-müteabbidâti's-sûfiyyât Adlı Eseri, Yüksek Lisans Tezi (Danışman: Hülya Küçük), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2007.

el-Hakîm, Su‘âd, el-Mu‘cemü’s-sûfiyye, Dandara li’l-matbaati ve’n-neşr, Beyrut 1401/1981.

147 Meselâ bk. Kuşeyrî, age, ss. 35-8.

Page 27: ANNE NÛR EL ENSÂRİYYE’DEN ÂLİME İ HİCAZ FAHRU’N …tasavvufdergisi.net/Makaleler/1793619047_23.12.pdf · ta kadının diğer İslamî ilim dallarındakinden daha liberal

Anne Nûr el-Ensâriyye‟den Âlime-i Hicâz Fahru‟n-Nisâ‟ya: Muhyiddîn İbn Arabî‟nin Çevresindeki Hanımlar | 219

Tasavvuf | İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi (İbnü‟l-Arabî Özel Sayısı-2), yıl: 10 [2009], sayı: 23

--------, ‚Ibn ‘Arabī’s Twofold Perception of Woman as Humanbeing and Cosmic Principle‛, Journal of Ibn Arabi Society, sayı: 31 (Oxford, 2002), ss. 1-29.

El-Hücvîrî, Ali b. Osman el-Cüllâbî, Kesfü’l-Mahcûb, edit.: Q. Ansârî, Kutubkhâna-i Tahûrî, Tahran 1373.

İbn Arabî, Muhyiddîn, Kitâbü’l-bâ (Müellif Nüshası), Konya Yusufağa Ktp., no: 4868/2.

--------, Kitâbu’l-mübeşşirât fi’r-Rü’yâ, Süleymaniye Ktp, Fatih, no: 5322.

--------, Dîvân, Bulak 1271/1855 ve PDF, yy, ty (www.yanabina.com/nadwa/showthread. php?= 291, 06.02.2009).

--------, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, 4c., Matbaa-i Âmire, Kahire 1293.

--------, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, 4c., Kahire, ts.

--------, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, 14c. Ed. Osman Yahya, el-Hey’etü’l-Mısriyye el-âmme, Kahire 1975-1992.

--------, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, takdim: Mahmûd Mataracı, 8c., Dâru’l-hayr, Beyrut 1414/1994.

--------, Zehâiru’l-A’lâk şerhu Tercümâni’l-eşvâk, el-Matbaatü’l-ünsiyye, Beyrut 1312.

--------, Tercümanü'l-eşvâk, Dâru Sadır, Beyrut 1961

--------, Sufis of Andalusia. The Rūh al-Quds and Durrat al-fākhirah of Ibn ‘Arabī, çev.:/ed. R.W.J. Austin, Beshara Publ., Sherborne, 1988.

--------, The Rūh al-Quds (Sufis of Andalusia içinde), çeviren ve edit.: R.W..J. Austin, Beshara Publ., Sherborne, 1988, muhtelif sayfalar.

--------, al-Durrat al-Fākhirah (Sufis of Andalusia içinde muhtelif sayfalar.), çeviren ve edit.: R.W.J. Austin, Beshara Publ., Sherborne, 1988.

İzitsu, Toshihiko ,İbn Arabî’nin Fusûs’undaki Anahtar Kavramlar, çev.: A.Y. Özemre, Kaknüs Yay., İstanbul 1998.

Keklik, Nihat, İbnü’l-Arabi’nin Eserleri ve Kaynakları için Misdak olarak el-Futûhât el-Mekkiyye, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1990.

Koçyiğit, Tâlât, Hadis Istılahları, AÜİF Yay., Ankara 1980.

Konuk, A. Avni, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi, IV, Haz. Mustafa Tahralı- Selçuk Eraydın, İFAV, İstanbul , 1992.

--------, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi, çev.: ve haz. Mustafa Tahralı, İz Yay., İstanbul 1992.

el- Kuşeyrî, Abdülkerim, er-Risâle, tah. M. Zerrîk- A. A. Baltacı, Dâru’l-Hayr, Beyrut 1413/1993.

Küçük, Hülya, ‚Mevlevi Hanım Halife ve Şeyhler‛, Tasavvuf, Ankara 2007, c. 8, sayı: 20, ss. 69-78.

er-Razî, Fahruddin, Tefsir-i Kebir, çev.: Hey’et, 23 c., Akçağ Yay., Ankara 1995.

Salt, Alparslan ve Cem Çobanlı, Dharma Ansiklopedi. Parapsikoloji, Mistisizm, Okültüzm, Ezoterizm, Toezofi, Spiritüalizm,Neo-Spiritüalizm, Dharma Yay., İstanbul 2001.

Schimmel, Annamarie, ‚The Feminine Element in Sufism‛, Mystical Dimensions of Islam, The University of North Caroline Press, Chapel Hill:, 975 içerisinde, ss. 426-35.

Sühreverdi, Şihâbuddîn Ebû Hafs, Avârifü’l-maârif, Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1426/2005.

es-Sülemî, Ebû Abdurrahman, Zikrü’n-nisveti’l-müte‘abbidâti’s-sûfiyyât, (Tabakāü’s-sûfiyye, ed. M. ‘A. ‘Atā, Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut , 2003 arkasında), ss. 387-425.

Et-Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l- beyân fi tefsîri’l- Kur’an, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1400/1980.

Uludağ, Süleyman, İbn Arabî, TDV Yay., Ankara 1995.

Yazıcı, Tahsin, ‚Ebû Medyen‛, DİA, İstanbul 1994, c. 10, ss. 186-7.