Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
İSTANBUL / KARTAL TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
“Yazarlığa İlk Adım” Çocuk Yazarlar Projesi
2015-2016 ÖĞRETİM YILI
1.KİTAP
*Bu kitap İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “Çocuk Yazarlar” Projesi kapsamında okulumuz öğrencilerinin yazdıkları eserlerden oluşturulmuştur.
2
“Küçük hanımlar, küçük beyler!
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.
Kendinizin Ne Kadar Önemli, Değerli Olduğunuzu Düşünerek
Ona Göre Çalışınız. Sizlerden Çok Şey Bekliyoruz.”
3
ANNELER GÜNÜ Ağaç olsan
Dal olurum anne, Yaprak olurum Sana gelirim.
Deniz olsan Sel olurum anne Irmak olurum Sana gelirim
Bahçe olsan
Gül olurum anne Toprak olurum Sana gelirim.
Güneş olsan
Yol olurum anne Bayram olurum
Sana gelirim.
TAYLAN YAĞIZ YILMAZER
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/F SINIFI
4
TÜRKİYEM
Tane tane yağmur damlası
Ülkemin renkli haritası
Rüzgar eser dağlardan
Kırmızı renkli bayrağım
İnce ince akar suyu
Yurdumun kaynak suyu
Eşi benzeri olmayan, canım Türkiyem.
ŞEYMANUR DEMİR
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/K SINIFI
5
GERÇEK ARKADAŞLIK İnsan gerçekten arkadaş olunca
Kalbine anında sevgi gelir, Ama yalandan arkadaş olursa Kalbine anında kötülük gelir.
Buradan herkese sesleniyorum.
Arkadaşlarınızla iyi geçinin. Aranızı bozmak isteyenleri.
Anında kapı dışarı edin.
Herkes için geçerlidir bu. Kulağınıza küpe olsun.
Benden söylemesi Yeter ki birlikte olun.
MERVE KAYA
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
6
ANNECİĞİM
Bir tanecik anneciğim,
Gözlerin umut ışığı
Sözlerin yaşam pınarım anneciğim
Dünyam senin ile döner
Yaşam senin ile aydınlanır anneciğim.
Cennet kokulu anneciğim,
Melek anneciğim
Sen olmazsan hayat bana cehennem anneciğim.
Sen yanımdayken içim huzur doluyor anneciğim
Hep gönlümün kraliçesisin anneciğim.
Anneler günün kutlu olsun anneciğim.
ENES ÖZER
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/F SINIFI
MERVE KAYA
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
7
RESİM YAPMA İSTEĞİ
Resim yapmayı sever misiniz? Şimdi sizlere bir
hikâye anlatacağım. Bir zamanlar minik bir kasabada
yaşayan bir aile varmış. Bu aile beş kişilik bir aileymiş.
Ailede bir de çocuk varmış. Bu çocuk resim yapmayı çok
severmiş fakat ailesi bunun farkında değilmiş.
Mevsimlerden kışmış; hava soğuk, karlı ve sisliymiş.
Çocuk okula giderken karın içinde bir gazete parçası
görmüş. Gazetede resim yarışmasıyla alakalı ilanlar
varmış. Çocuk gazete parçasını cebine koymuş. Okulda
resim dersi varmış. Çocuk güzel resim yapıyormuş fakat
hiç kendine güveni yokmuş. Bugünkü resim konuları
oyun ve eğlence üstüneymiş. Çocuk okula sonunda
varmış. Zaman o kadar çabuk geçmiş ki, çocuk son
derse nasıl geldiğini anlamamış. Çocuk bugün ilk kez
resim yapmış ancak resmi hiç beğenmemiş. En sonunda
tarif edilmesi çok zor olan bir resim yapmış.
Okul bitti ve çocuk sonunda eve geldi. Evde üstünü
çıkarırken dikkatini gazete parçası çekmiş. Çocuk
yarışmaya katılmak istiyormuş. Gidip anne ve babasına
sormuş. Anne ve babası şöyle cevaplamış:
_ Sen kim resim yarışması kim? Güldürme bizi.
Çocuk:
8
_ Lütfen izin verin en azından denemiş olurum.
Cevap:
_Tamam, olmuş.
Çocuk çok sevinmiş. Önünde koskocaman bir on
dört gün varmış. Gel zaman git zaman bu iki hafta şıp
diye geçmiş. Çocuk bir resim yapmış ve yarışmaya
gitmiş. Yaptığı resmi ilk getiren kişi bu çocuk olmuş.
Annesi ile babası çok heyecanlılarmış. Sonunda o
zaman gelmiş. Maalesef çocuk kötü bir puan almış.
Çocuk çok üzülmüş ve bundan sonra hiç resim
yapmamış. Hikayem bitti zannetiz değil mi? Hayır daha
bitmedi. Çocuk resim yapmayı bırakıp yazarlığa merak
salmış. Bir sürü kitap okumaya başlamış. Günler
geçtikçe yazılar yazıp okuyormuş. Annesi bir ün odasını
düzenlemek için odaya girmiş ve yazılarını bulmuş.
Yazılar çok dikkat çekiciymiş. Çocuk okuldan geldiğinde
annesi hemen onu yarışmaya yazdırmış ve çocuk
yarışmayı kazanmış. Ailesi ve öğretmenleri bir ömür
boyu çok gurur duymuş. Gerçekten çocuk bu yazma
sevdasından hiç vazgeçmemiş. İleride çok büyük bir
yazar olmuş.
9
Ve çok ama çok mutlu bir son…
Umarım hikayemi beğenmişsinizdir arkadaşlar.
Sizler için güzel bir şeyler yazmaya çalıştım.
RANA GÜLER
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/B SINIFI
10
AĞAÇLAR
Bina dikme, ağaç dik
Tabiat ana canlansın
İnsan, hayvan, bitki
Yaşadığını anlasın
Dursun bu ağaç katliamı
Her yerde olsun kavağı, meşesi, çamı
Bu yeşillik, bu güzellik, bu koku
Bize Allah’ın büyük lütfu
Ona değer verirsek, o da bize verir
Kızdırır küstürürsek geleceğimizi bitirir
Ağaç ve yeşillik sevecen ana kucağı
Onu kaybedersek, bilinmez ne olacağı
OĞULCAN SÜZER
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/F SINIFI
11
RENKLİ KALEMLER KENTİ
Renkli kalemler (boya kalemleri) günlerden bir gün aynı yolda
karşılaşmışlar. Kendilerine kral seçmek istiyorlarmış. Çoğu kişinin Mavi’ nin kral
olmasını istemesinden dolayı Mavi kral oldu. Bundan dolayı Sarı da kraliçe oldu.
Halk, çok güzel yönetiliyordu. Bir yaz günü Mor adını verdikleri çok tatlı bir
erkek, Sarı sayesinde dünyaya geldi. Mor, çok iyi bir prens olamıyordu. Çünkü
içinde kibir vardı, nefret vardı, kıskançlık vardı. Öfke, kötülük ve ayrımcılık vardı.
Anne ve babası onu tembih etse bile o hala hareketlerine devam ediyordu. 3
sene sonra Pembe adında bir prenses dünyaya geldi. Bu çocuk, abisinin peşini
bırakmıyordu. Öyle tatlıydı ki…
Anne ve babası hep dua ediyordu:
_ Allah’ım lütfen prensesimiz abisine çekmesin.
Dualarının tam dört sene sonra kabul oldu. Okul hayatında abisine
anlayamadığı sorular soruyordu ama abisi ona hep kızıyor, hiçbir zaman da
cevap vermiyordu. Pembe artık abisinin peşinden dolanmak mı ? Yanına bile
yaklaşmıyordu. Çünkü abisinden soğumuştu. Abisinin bütün arkadaşları, dostları
bile ondan soğumuştu. Pembe ikinci sınıfa gidiyordu. İkiz kardeşler dünyaya
geldi. Yeşilcik ve Pembik. Bu çocuklarda ablalarının peşinden gidiyordu. Pembe
abisinden örnek almamış, gerektiğinde onlar için iki parçalık yapboz bile
yapmıştı. Anne ve babası Mor’un iyice kötülüğe doğru gideceğinin ve kral
olunca halkını yönetemeyeceği kuşkusuyla korkmaya başlamıştı. Derslerindeki
başarı iyiydi ama böyle giderse kötüleşeceğini biliyordu. Ancak Pembe’nin
başarısının hep ilerleyeceğinden şüpheleri bile yoktu. Pembe’nin en yakın dostu
Ten rengi bir gün Pembelerin evine geldi. Mor’un arkadaşı da o gün oraya geldi
çünkü Ten rengi ile Turuncu kardeştiler. Turuncu aynı Mor gibi kötü bir çocuktu.
Bu nedenle arkadaş olmuşlardı. Fakat Ten rengi hiç abisi gibi değildi. Ten rengi
12
ve Turuncu’nun annesinin adı Yeşil, babasının adı Turunç’tur. Kardeşleri ise
Kahveli’dir. Mor’un ve Turuncu’nun ilk nefret duydukları Lila, onları krala
şikayet etmişti. Kral, bir ceza düşündü. Mor ve Turuncu’yu eskiden terk edilmiş
bir eve yolladı. Aklı sonradan başına geldi, oradan Mor’u alıp başka bir eve
yolladı. Orada beş ay kalacaklardı.
5 AY SONRA…
Bu sürede çok eğlenmişlerdi. Mor’un aklı başına gelmişti. Çünkü o evde
kime nefret duysun, kime kötülük yapsın? Aynı şekilde Turuncu da aklını
toplamıştı. Artık iki aile de rahatça yaşayabileceklerdi.
Seneler sonra Mor kral oldu ve halkı çok güzel yönetti.
IRMAK KOCA
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/E SINIFI
13
YUKARDA NE VAR?
Merhaba ben Ilgın. Biliyor musunuz? Ben beş yaşından bu yana
yukarıda yani gökyüzünde neler olduğunu çok merak ederdim. Hep annem,
babam ve abime sorardım. Gökyüzü nasıl bir yer? Orada yaşam var mı? Diye
hep böyle sorular sorardım. Sonra zamanı geldiğinde anaokuluna başladım.
Anaokulu öğretmenimin adı Sibel’di. Sibel öğretmenime de aynı soruyu
sordum: Gökyüzü dünyadan farklı mı öğretmenim? Öğretmenim de bana
“Sen bu konuları birinci sınıfta öğreneceksin” dedi. Tamam, bu yıl da
öğrenemedim! Artık bir daha ki seneye!
Koskoca bir yıl bitmişti. Artık altı yaşındayım. Birinci sınıfa başladım.
Aşağı yukarı yirmi dokuz harften on dört tanesini ezberlemiştim.
Öğretmenimin adı ise Tarık’tı. Öğretmenime “Ne zaman gökyüzüyle ilgili
konuları işleyeceğiz”, diye sordum. Öğretmenim de “Merak etme ikinci
dönemde öğreneceksin. Üç gün sonra karne tatili olacak, karne tatili bittikten
sonra işleyeceğiz bu konuları”, dedi.
Ben eve gidince takvime baktım ve toplamda on sekiz gün olduğunu
gördüm. Sonra her gün geçtikçe takvimimde geçen günleri işaretledim. Üç
gün geride kaldı. O gün annemle birlikte karnemi almaya gittik. Ders
notlarımın pekiyi idi. Eve gittiğimizde yine o günleri saymaya başladım,
okulların açılmasına on beş gün vardı. Çok sabırsızlanıyordum. Artık son gün
gelmişti ve ikinci döneme başlamıştık. O gün okula gittiğimde öğretmenim
akıllı tahtadan gökyüzünün bir resmini açmıştı ve çok güzel görünüyordu.
Yıldızlar, ay dede, gezegenler ve dünyamız. İlgiyle inceledim. Her şey çok
güzeldi. İleriki sınıflarda bu konuları daha iyi öğrendim. Üniversite de bölüm
olarak “Gökyüzü İnceleme ve Araştırma” yı seçtim ve şimdi yirmi sekiz
yaşındayım. Bir gökyüzü araştırmacısı oldum.
Tabi ki de buralara gelebilmeme yardımcı olan şey merakım olmuştu.
Önüme sürekli engeller çıktığı halde pes etmemek ve merakımın peşinden
gitmek olmuştu. En önemlisi de ailemin bana olan desteği olmuştu.
GİZEM NUR BİLECEN
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
14
TÜRKİYE’M
Benim güzel Türkiye’m
Dalgalan Türk bayrağım!
Toprağınla suyunla
Benim güzel Türkiye’m
Koruruz, temizleriz
Saygı ile anarız
Her zaman severiz
Benim güzel Türkiye’m
Sen benim ülkemsin.
Hepsiyle bir başkasın.
Taşın, toprağın, suyunla
Benim güzel Türkiye’m
Dört mevsimle yaşattığın
Sunduğun imkânlarla
Toprağının verimiyle
Benim güzel Türkiye’m
İnsanıyla, sevgisiyle
Misafirperverliğiyle
Her zaman gözde ülkelerden
Benim güzel Türkiye’m
ÖMÜR KARAKAŞ
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
15
MESLEKLER
Ben büyüyünce doktor olacağım,
Hastalara bakacağım.
Ben büyüyünce mimar olacağım,
Çizimler yapacağım.
Ben büyüyünce savcı olacağım,
Adaleti sağlayacağım.
Ben büyüyünce yazar olacağım,
Kitaplar yazacağım.
MESLEKLER, MESLEKLER, MESLEKLER!
M. AKİF AKBULUT
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/F SINIFI
16
ANNELER GÜNÜ
Beni dünyaya getiren
Sevgiyle büyüten
Hep şefkat gösteren
Sensin canım annem.
Bana doğruyu öğreten
Yanlışları gösteren
Beni bugünlere getiren
Sensin canım annem.
GÖBAY ÖNALAN
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/F SINIFI
17
KELEBEKLER
Her gündüz uçuşurlar
Çiçeklere konarlar
Bir günlük hayatlarında
Mutlu olmak isterler
Ne düşündüğünü bilemem
Tahmin bile edemem
Onun renkli kanatları
Benim gözlerimi alır.
Kendilerine koza örerler
İki günde çıkarlar
Bir de bakarsın ki
Kelebeğe dönerler
MELİSA BAYRAK
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/G SINIFI
18
ORMANLARI KORUYALIM
Yurdumda bir tek dal kırılmasın
Ağaçsız etraf kalmasın
Ormansız yer kalmasın
Ormanları koruyalım
Yazın gölgende serinleriz
Çeşit çeşit meyvelerini yeriz
Ormansız yer kalmasın
Ormanları koruyalım
Ormanlar kesilmesin
Ormanlar yıkılmasın
Ormansız yer kalmasın
Ormanları koruyalım
İREM AKGÜL
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/F SINIFI
19
ESKİCİ
Günün birinde bir eskici yaşarmış. Bu eskici aldığı malı, bir veya
iki lira fazlasına satarmış. O bu işten memnunmuş. Bir gün bu eskiciye
flüt satmak isten biri gelmiş. Adam flütü 30 liraya satmak istemiş.
Fakat bu flüt sıradan bi flüt değilmiş. Göz alıcı parlaklıkta güzel bir
flütmüş. Eskici biraz araştırmadan sonra bu flütün sihirli bir flüt
olduğunu anlamış ve bu teklifi kabul etmiş. Burada aklına hasta olan
oğlu gelmiş. Bu flütün sesini oğluna dinlettirmiş ve hasta olan oğlunun
zamanla tamamen iyileştiğini görmüş ve bu flütün sihrini diğer
çocuklarda da kullanmış. Çok mutlu olmuş. Birkaç yıl sonra flütü satan
kişiyle karşılaşmış ve yaptıklarını ona anlatmış. O kişi flütü iyi bir
amaçla kullandıklarından dolayı da çok sevinmiş.
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Yağız Özen 4-K 890
20
VATANA ŞİİR Vatanı sevmeyene insan diyemem
Türkü sevmeyeni ben de sevemem
Dinine kalkıp sövene
Boş ver aldırma diyemem
Çocukları kullanırlar şer güçler
Hain senaryoda saklanmış düşler
Uyan ey milletim uyan
Ülkeni parçalamadan bu güçler
Ay yıldız sevdası başkadır ben de
Şehidimin kanı kalır mı yerde
Hesap er geç elbet sorulur
Birileri onlara olsa da perde
Göğsümde iman elimde bayrak
Cesedimden ruhum böyle çıkacak
Rabbimden duamda böyle istedim
İnşallah beni utandırmayacak
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Armağan Çayır 4-F
21
SİHİRLİ ÇİÇEK
Mevsimlerden ilkbahar mevsimiydi. Pelin diye çok güzel bir kız
vardı. Pelin’in canı çok sıkılıyordu. Ne yapsam diye söyleniyordu.
Birden aklına bir fikir geldi. Çiçek dikebilirim dedi. Ama hayatında hiç
ama hiç çiçek dikmemişti. Anneme sorabilirim dedi ve annesinin
yanına gitti. Annesi ‘Tamam dikeriz’ dedi. Çiçek dikmek için bir yer
buldular. Annesi ‘ ilk önce eldivenlerimizi takalım, ellerimizin
kirlenmesini isteyemeyiz’ dedi. Pelin ‘tamam’ dedi. Eldivenlerini
giydiler. Sonra elleriyle toprağa çukur yaptılar. Sonra içine tohumları
koydular. Sonra ağzını kapattılar ve su döktüler. İşleri bitmişti sadece
biraz beklemeleri lazımdı. Pelin çok heyecanlıydı. Onun yanında
beklemeye karar verdi. Annesi Pelin’e ‘’Kızım tohumlar çiçeğe çok
uzun zaman sonra dönüşüyor.’’ Pelin çok üzülmüştü. Annesi ona
üzülmemesini şimdi biraz oyun oynamasını söyledi. Pelin bahçede
oyun oynuyordu mutlu bir şekilde. Daha sonra aklına çiçek geldi ve ne
oldu acaba diye bakmaya gittiğinde bir de ne görsün tohum büyümüş
ve pembe güzel bir çiçek oluvermişti. Pelin çok şaşırmıştı annesi ona
tohumun çiçek olmasının bayağı zaman alacağını söylemişti. Pelin
çiçeği annesine gösterdi ve annesi bunun sihirli bir çiçek olduğunu
söyledi. Pelin sihirli bir çiçeği olduğu için çok şanslıydı ve mutluydu.
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Ela Başaran 4-G
22
KORKAK TİLKİ
Tilkinin biri ormanın içinde son hızla kaçıyordu. Kurt onun bu telaşını
görünce sorar.
-Yahu kan ter içinde nereye bu telaşın nedir?
-Hükümet bir karar almış.
-Neymiş bu karar?
-Bütün develer yakalandığı yerde kesilecek.
-Be ahmak bundan sana ne? Sen deve olmadığın gibi ona benzer bir
yanında yok
Tilki manalı bir cevap verir.
-Öyle deme iftiracının biri kalkar benim deve olduğumu söyler de ele
bir kere geçersem, deve olmadığımı ispatlayıncaya kadar kim bilir
kürkümü hangi kadın giyer.
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Kerem Cem Karataş 4-F
23
ANNE VE BABA SEVGİSİ
Anneni sev
Babanı sev
Onları üzme
Onlara bak
Onlara saygı göster
Onların canını yakma
Onların istediğini yap
Onlardan vazgeçme
Onları ne kadar seviyorsan
Herkesi o kadar sev
Onlar bir gün giderse
Çooook üzülürsün
O yüzden onlara kinlenme
Onları üzme
Onlardan vazgeçme
Onları hep mi hep sev
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Nildağ Dayı 4-F
24
EY ATATÜRK! VATANA SAHİP ÇIKAN Sensin vatanın nuru
Vatanın ilk koruyucusu
Vatanın koruyucu meleği
Sen hep kendini değil
Vatanını düşündün ey Atatürk!
Vatanımız senin sayende kurtuldu
Sensin şafaklarda yükselen
Sensin güçlü, azimli sabırlı
Ey Atatürk’üm hiçbir zaman
O şafaklardan inmeyecek
Ve indirilmeyeceksin
Canım Atatürk’üm!
Bu vatana ben, arkadaşlarım
Bakacağız bu vatana
Sahip çıkacağız
Sen bize inan ey Atatürk!
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Naz Özen 4-F 58
25
KARDAN ADAMIN BURNU
Bahar yazı, yaz sonbaharı kovaladı. Sonunda kış geldi… Her tarafı
beyaz bir örtü kapladı. Kar taneleri etrafta uçuşuyordu. Masal o gün
kalktığında pek mutluydu. İçi kıpır kıpırdı. Pencerenin önüne geçip
perdeyi açtı. Kar yağdığını görünce çok heyecanlandı. Dışarıda kat kat
giyinen çocukları gördü. Onlarla oynamayı o kadar çok istedi ki o an
pencereyi açtı elini uzattı ve eline küçük bir kar tanesi kondu ve
hemen eridi. Pencereyi kapatıp alt kata indi. Annesi omlet yapmıştı.
Hemen masaya oturdu hızlıca yemeye başladı. Annesi :
- Masal bu ne acele kızım biraz yavaş ye
- Anneciğim hemen bitirip dışarı çıkmalıyım yoksa karlar eriyecek ve
oynayamayacağım
-O kadar karın hemen eriyeceğini sanmıyorum
-Ama elime düşen kartanesi hemen erimişti
-Çünkü senin elin sıcak kızım ama hava soğuk merak etme oynamak
için daha çok zamanın var.
Masal biraz biraz yavaşladı ama kartopu oyunu aklına geldikçe
heyecanlanıyordu. Sonunda bitirdi omletini. Hemen kazağını ve
mantosunu giydi atkısını beresini takıp botlarını ayağına geçirdi.
Dışarısı gerçekten buz gibiydi ama Masal’ın umrunda değildi. Dışarıda
Can ve Şirin’i gördü. Onların yanına koştu. Yanlarına gider gitmez
alnına bir kartopu yapıştı. Masal durur mu hemen kartopu savaşına
26
dahil oldu. Uzun süre oynadılar sonunda yoruldular. Masal hemen
yere yattı diğerleri de ona katıldı. O sırada Can yerinden fırladı:
-Kardan adam yapalım. Ne dersiniz?
Masal atıldı:
-Ben evden havuç ve zeytin getireyim o zaman.
-Çok iyi olur
Dedi. Şirin ve Can. Masal eve koştu kapıyı tıklattı. Kapıyı annesi açtı.
Annesi:
-Dur bir nefes al kızım bu ne hal bir şey mi isteyecektin?
-Evet anneciğim.
Annesi içerden bir havuç iki zeytin verdi. Masal koşarak
arkadaşlarının yanına gitti. Hemen küçük bir kartopu yatılar ve onu
karın içinde sürüklediler. Biraz sonra büyük kartoplarını yan yana
koydular. Masal önce gözleri için zeytin, burnu için havucu yerleştirdi.
Sonra masal Şirin’in yanlarında olmadığını fark etti. Kısa süre geçmişti
ki Şirin soluk soluğa yanlarında belirdi. Kardan adam için atkı ve bere
getirmişti. Onları da yerleştirince:
-İşte şimdi oldu
Dedi.
27
Masal eve döndüğünde çok yorgundu. Kendini yatağına attı ve
hemen uyuyakaldı. Rüyasında dondurma yağdığını gördü yaz
mevsiminde herkes dondurmaları yakalayıp yiyordu. Masal da almış
bir dondurma hemen tam yiyecekti ki arkadan bir ses:
-Masal kızım ne yapıyorsun paltonla uyumuşsun üstünü değiştir de
öyle yat.
Masal’ın uyanası gelmiyordu. İstemese de doğruldu üstünü giydi
sonra da cullup yatağa. Sabah uyandığında hemen kardan adamlarına
baktı yerindeydi. Ama bir eksiklik vardı, burnu. Kardan adamın burnu
nerdeydi acaba. İçini bir merak sardı. Apar topar montunu giydi.
Kapıyı hızla kapatıp kardan adamın yanına koştu. Koşarken de birkaç
kişinin ‘’ponpon nerdesin? Hadi gel yaramaz tavşan.’’ Dediğini duydu.
Masallardan adamın yanına gittiğinde kardan adamın arkasında beyaz
bir şey olduğunu fark etti. Yavaşça kafasını çevirdi. Bir tavşan
duruyordu. Elinde de turuncu bir şey. Kardan adamın burnu olmalıydı
o. Tam tavşanın üzerine atlıyordu ki durdu. Tek başına yakalayamaz
elinden kaçırırdı tavşanı. Çevresine bakındı Can ve Şirin geliyordu.
Masal neler olduğunu anlattı onlara. Sonra bir daire oldular ve
yaramaz tavşanı ortalarına aldılar fakat tavşan kaçtı. Hemen peşine
takıldılar. Koştular koştular koştular. Sonunda tavşanı köşeye
sıkıştırdılar. Onlar tavşanın peşinden koşarken onları takip edenler de
yanlarındaydı. Onlar kimdi biliyor musunuz? Masal’ın az önce sesini
28
duyduğu insanlar. İçlerinden biri tavşana dönerek ‘’seni yaramaz
tavşan nerelerdeydin’’ bir diğeri:
-size teşekkür ederiz çocuklar tavşanımızı bulduğuz için.
Masal Şirin ve Can:
-Bir şey değil
Dediler.
Ardından tavşanın sahibi eline aldı onu ve oradan ayrıldılar. Masal
dönüp kardan adama baktı burunsuz çok komik görünüyordu. Güldü
Can:
-Evden yeni bir havuç getireyim mi?
Masal:
-Hayır gerek yok, böle kalsın. Bizi kardan adamımızda burun olmasın.
Hem tekrar taksak yaramaz tavşan onu da yiyecek öyle değil mi?
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
Ayşegül Berre Kılınçaslan 4-G
29
CANIM ANNEM
Sen bizi büyüttün
Çemberinin içine aldın,
Sevdin, kolladın
CANIM ANNEM
Biz büyüyünce
Değerini anladık
Sen bizim hayat arkadaşımız oldun
CANIM ANNEM
EZGİ AKKOÇ
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
30
EVE DÖNÜŞ
Merhaba arkadaşlar. Benim adım Fırtına. Ben kafeste yaşayan bir
papağanım. Özelliklerim; masmavi bir kuyruğum var. Başım gri renkte.
Kırmızı bir gagam var. Tropikal ormanlarda yaşarım. Aslında eskiden ben
de doğuda yaşıyordum. Sonra avcılar beni yakalayıp bir aileye verdiler.
Her gün kafesimden bakıp özgür papağanları görünce üzülüyorum. Beni
her gün Damla adlı bir kız doyuruyor.
Bir gün Damla benim yemeğimi verdikten sonra kafesin kapağını
açık unuttu. Ben de hemen kaçmaya karar verdim. Bunun üzerine hızla
kafesten çıktım. Hemen ormana dönmek istiyordum ama orman çok
uzaktaydı. Ama pes etmedim. Yola devam ederken hem mutlu hem de
endişeliydim. Mutluluğumun sebebi özgür olmamdı. Endişemin sebebi ise
avcılar beni tekrardan yakalar mı tereddüdüne kapılmamdı. Fakat bunları
düşünürken önüme bakmıyordum. Bu nedenle bir ağaca çarptım.
Kanadım yaralanmıştı. Fakat bu benim eve dönmeme engel değildi.
Kanadımı oynatabiliyordum. Vakit kaybetmeden yola devam ettim. Biraz
daha ilerledikten sonra az da olsa karnım acıkmıştı. Sonra yerlerde sıra sıra
kavrulmamış çekirdek gördüm. Bunun bir tuzak olduğunu anlamıştım.
İnsanlara görünmeden birkaç tane kavrulmamış çekirdek yedikten sonra
oradan uzaklaştım. Susuzluğumu gidermek için ise nehirden su içtim. Biraz
daha ilerleyince bir orman gördüm. Fakat bu orman evim değildi. Ama
yine de ormana girdim. Sonra benim gibi bir papağan gördüm. Yanına
gidip konuşmak istedim. Yanıma gelince adını sordum. O da “Benim adım
Şimşek” cevabını verdi. Şimşek iyi bir papağana benziyordu. Şimşek’e
evinin yolunu anlattım. Sonra da şöyle bir soru sordum: “Şimşek sen de
bana yolculuğumda eşlik eder misin?”, dedim. Şimşek de “Olur.”cevabını
verdi. Hemen yola koyulduk. Şimşek ile sohbet ede ede gittiğimiz için
yolun yarısını nasıl bitirdiğimizi anlamadık bile. Sonra Şimşek bana
durmamı söyledi ve ben de durdum ve kendimi aniden bir kafesin içinde
buldum. Şimşek benim arkamdan Fırtına! Fırtına! diye bağırıyordu. Neyse
ki kafesin kapağı tam kapatılırken kaçtım. Fakat akşam olmuştu. Şimşek ile
31
benim uykumuz gelmişti. Bir ağaca konduk ve hemen ikimiz de uykuya
daldık.
Sabah olduğunda Şimşek yanımda yoktu. Hemen kalkıp Şimşek’i
aradım. Biraz ileri gittim ve daha sonra geldiğimiz yollara baktım ama
Şimşek’i bulamadım. Sonra yakında birkaç insan gördüm. Hemen oraya
uçtum. Çalılıklardan Şimşek’in sesini duydum. İnsanlara görünmeden
yanına gittim. Ayağı çalılara takılmıştı. Hemen gagamla Şimşek’i
kurtardım. Yakınlarda üzgün bir leylek gördüm. Hemen yanına uçtum.
Yanına gidince “Sen burada mı yaşıyorsun?”, diye sordum. Leylek de bana
“Hayır.”diye cevap verdi. “Eskiden ormanda yaşıyordum. İnsanlar
ormanları yok edince buraya taşınmak zorunda kaldım. Bunları duyunca
Şimşek ile ben de bu duruma çok üzüldük. Hemen bir şeyler yapmamız
gerekiyordu. Eğer biri buna dur demezse bütün ormanlar yok olacaktı.
Aklıma şöyle bir fikir geldi. Leyleğe sen de bizimle gel dedim.
Ormandakilere bunu anlatalım. Daha sonra bütün kuşlar birleşip bunu
durdurabiliriz dedim. Leylek bu fikrimi kabul etti. Üç kuş beraber yol
aldık. Sonunda evime gelmiştik. Fakat hiçbir kuş yoktu. Sonra ormanın
derinliklerinden bir ses geldi. Hemen oraya uçtuk. Bir de ne görelim.
Bütün ağaçları insanlar kesiyordu. Sonra uçtuk. Bütün kuşlar ileriye doğru
uçuyordu. Hemen önlerine geçip durun dedim. Beni dinlemelerini
söyledim. Sonra kendimizi tanıttık. Benim adım Fırtına, dedim. O da bana
adının Gökkuşağı olduğunu söyledi. Sonra biraz düşündüm ve kız
kardeşim diye bağırdım. Hemen yanına gidip ona sarıldım. Sonra da
leylek bütün papağanlara durumu anlattı. Durumun ciddiyetini bütün
papağanlar biliyordu. Hep beraber birleşip insanların üzerinde uçmaya
başladık ve insanlar bizden korkup kaçtılar. Sonra da leylek bize teşekkür
ederek gitti. Şimşek’in de artık gitmesi gerekiyordu. Bu duruma
üzülmüştüm. Onu yolcu etmeye gittim ve bana olan yardımları için
teşekkür ettim. Sonra vedalaştık ve ben de kardeşimin yanına döndüm.
Gökkuşağı ile oyunlar oynayıp havada uçtuk. Çok güzel bir gündü.
Akşam olduğunda Gökkuşağı’na “Sen bizim anne ve babamızın yerini
biliyor musun”, ? diye sordum. Ancak bana cevap vermedi ve yanımdan
uzaklaştı.
32
Ertesi gün uyandığımda Gökkuşağı gözlerimi kapatıp beni bir yere
götürdü. Gözlerimi açtığımda ise bütün papağanlar karşımda “İyi ki
doğdun!” , “İyi ki doğdun!” diye bağırıyorlardı. Sonradan bugün doğum
günüm olduğunu hatırladım. O an gerçekten çok mutluydum. Sonra
Gökkuşağı beni ağaçların arasına götürüp bana beklememi söyledi. Biraz
bekledikten sonra karşımda anne ve babamı gördüm. Çok şaşkındım.
Hemen onlara sarıldım. Hep beraber doğum günümü kutladık. Papağan
sürüsü gittikçe çoğalıyordu artık. Buna sevinmiştim.
Bundan sonra ailemle birlikte mutlu bir şekilde yaşadık.
MELİS URAL
TEĞMEN BURAK EVİRGEN İLKOKULU
4/K SINIFI
33