38
ERZURUM'UN AZAP, AKÇATAŞ, DALBAŞI VE DEĞİRMENLER KÖYLERİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ : PROF. DR. MÜMTAZ TURHAN'IN İZİNDE PSİKO-SOSYAL BİR İNCELEME Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo-lSkonomik Özellikleri BEĞLÂN B. TOĞROL — ESİN CANTEZ NAMIK AYVALIOĞLU MUHİTTİN AŞKIN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü GİRİŞ: Profesör Mümtaz Turhan, bizim sadece dört köyünü inceleme alanı olarak ele aldığımız fakat kendisinin daha geniş alana yayı- lan ve daha kapsamlı olan «Kültür Değişmeleri» isimli çalışmasına, bu yöre halkının 1914 yılında yeniden Rusların buraları işgali ve Ermenilerin Ruslara katılmalarıyla mecburî olarak Kayseriye mu- vakkaten göç ettikleri tarihi nirengi noktası seçerek başlamaktadır. Böylece, bu çalışmayı şu bölümler altında mütalâa etmek mümkün- dür : 1. 1916 yılında Kayseriye göç etmeden Önce Erzurum'un bil- hassa Akçataş ve Azap köyleriyle diğer iki köydeki durum. 2. Kayseri'de muhacir olarak yaşanan sekiz yıllık süre zarfın- daki durum. 3. Yöre halkının Kayseriden İstiklâl Harbini müteakip 1923 ve 1924'de tekrar Erzurum'a, köylerine geri döndüklerinden itibaren durum. Bu devre,

Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

E R Z U R U M ' U N AZAP , AKÇATAŞ, DALBAŞI V E DEĞİRMENLER KÖYLERİNİN DÜNÜ V E BUGÜNÜ : P R O F . DR. MÜMTAZ

T U R H A N ' I N İZİNDE PSİKO-SOSYAL BİR İNCELEME

Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo-lSkonomik Özellikleri

B E Ğ L Â N B. TOĞROL — ESİN C A N T E Z — N A M I K AYVAL IOĞLU MUHİTTİN A Ş K I N

İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü

GİRİŞ:

Profesör Mümtaz Turhan , b iz im sadece dört köyünü inceleme alanı olarak ele aldığımız f aka t kendis in in daha geniş alana yayı­lan ve daha kapsamlı olan «Kültür Değişmeleri» i s im l i çalışmasına, b u yöre halkının 1914 yılında yeniden Rusların buraları işgali ve Ermen i l e r in Ruslara katılmalarıyla mecburî o larak Kayseriye m u ­vakkaten göç e t t i k l e r i t a r i h i n i reng i noktası seçerek başlamaktadır. Böylece, bu çalışmayı şu bölümler altında mütalâa etmek mümkün­dür :

1. 1916 yılında Kayseriye göç etmeden Önce E r zu rum 'un b i l ­hassa Akçataş ve Azap köyleriyle diğer i k i köydeki durum.

2. Kayseri 'de muhac i r olarak yaşanan sekiz yıllık süre zarfın­dak i du rum.

3. Yöre halkının Kayseriden İstiklâl H a r b i n i müteakip 1923 ve 1924'de t e k r a r Erzurum'a , köylerine ger i döndüklerinden i t ibaren durum. B u devre,

Page 2: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

6 B. B. TOĞROL - E. CANTEZ - N. AYVALTOGLU - M. AŞKIN

(a) Mümtaz Turhan'ın 1936-1948 yılları arasındaki gözlem­l e r i ile hu gözlemlerin,

(b) İstanbul Üniversitesi Ps iko lo j i Bölümü Gurubunun 1986 gözlemleriyle tamamlanması şeklinde özetlenebilir,

B U Y Ö R E H A L K I N I N T A R İ H İ Y L E İLG İL İ DÜŞÜNCELER :

Mümtaz T u r h a n bu köylerde yaşayanların tarihî mengeleriyle i l g i l i o larak şu b i l g i y i vermektedir :

Ardos, Azap ve Zars köylerinde yaşayanlar aynı menşe­den gelmiş olduklarına inanıyorlar. Bunların arasında hü­küm süren an'aneye göre dedeleri i k i veya üç ayrı kabile hal inde bundan t ak r i b en 160-170 sene evvel Kafkasya ve Azerbeycan'dan şimdi bulundukları bu yerlere gelmişlerdir. O t a r i h t e n ber i ekseriya ara larmda evlenme yüzünden bun­la rdan her b i r i s i n in diğer köylerde birçok akrabaları var­dır. Böylece mensup olduklarını zannet t ik ler i aşiretlerden de lâkap olarak taşıdıkları is imlerden başka b i r iz ka lma­mıştır. Bununla beraber, ne tarihî, ne de herhangi b i r şe­ki lde tutulmuş b i r vesika bulunmadığı için fazla tafsilât vermek mümkün değildir. Bugünkü sakinler gelmeden ev­vel buraların meskûn olup olmadığı, meskûn idiyse k imle­r i n bura larda yaşadıkları ve yeni gelenlerle eskiler arasın­dak i nispet, münasebetler ilâh... b i l inmemektedir . B u va­ziyette k a f i o larak söylenebilecek b i r şey varsa o da, bu üç köyde ve nahiyenin diğer bütün köyleri arasında kültür ba­kımından mühim b i r farkın bulunmamasıdır.

Mümtaz Turhan'ın bu tarihçesinde 160-170 yıllık geçmişi, 1936 1948 arasında 12 seneye yayılan çalışmasının hang i noktasını refe­rans a larak tesp i t ettiği be l l i değildir. Ancak, çalışmanın 1936, 1942 ve 1948 yılları diye beürlenen üç noktasından 170 ve 160 yıllarını teker teker çıkardığımız zaman, 1766 yılıyla başlayan ve 1788 yı­lıyla nokta lanan 22 yıllık b i r süre or taya çıkmaktadır. O günlerde Türk âleminde neler o luyordu? B u devir Osmanlı İmparatorluğunda Sultan I I I . Musta fa (1757-1774) i le Sultan I . Abdülhamit (1774 -1789) i n bulundukları dev ird ir .

B u yıllar, 1683'te 2. V i yana Kuşatmasının başarısızlığı sonu­cunda başlayan Osmanlı İmparatorluğunun «Gerileme» devr in i kap-

Page 3: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 7

samaktadır. B u yıllar, Osmanlı İmparatorluğunun başına dert olan bilhassa çeşitli Rus ve bu arada birtakım İran Savaşlarının yapıldığı yıllardır.

Mümtaz Turhan'ın kastettiği en eski t a r i h 1766 yılını gösterdi­ğine göre, Kafkasya 'da Azarbeycan yöresinden ge ld ik ler i be l i r t i l en bu yöre halkının hiç olmazsa b i r kısmının 1768-1774 Türk-Rus Sa­vaşları sonucunda, Türklerin Kaynarca Muahedesini (21 Temmuz 1774) imzalayarak, Kırım'ı Ruslara bıraktıkları günlerde, bu feci anlaşmayı müteakib göç e t t i k l e r i düşünülebilir. 15 asırlık b i r Türk ülkesinin geleceğinin Rusyaya bırakıldığı o tar ihlerde çok sayıda soydaşımızın bulundukları yöreden daha Batı'ya Anadolu 'ya doğru göç etmiş olmaları muhtemeld ir . Böyle b i r göçü or taya çıkaracak b i r başka olayın da bundan 13 yıl sonra, I . Abdülhamit devrinde ya­pılan 1787 Türk Rus muharebesi sonucunda, 17 Aralık 1788'de Ka­radeniz ' in kuzeydoğu kıyısında Türklerin en önemli kalesi olan Özü' nün düşmesi olayı olduğu düşünülebilir. 25.000 Türk'ün Ruslar t a ­rafından en ağır işkencelerle öldürüldüğü bu mağlubiyet sonucunda, I . Abdülhamit'e teessüründen inme inerek, vefat etmiştir. B u olayın sonucunda Kafkasya'nın hemen tamamının kısa sürede Rusların eline geçme i h t i m a l i o r taya çıktığından Kafkasya 'dak i Türk aşiret­l e r in in b i r kısmının bu sıralarda Batı'ya, Anadolu 'ya doğru göç et­miş olmaları beklenebil ir .

Geçen Yaz (Temmuz 1986) Azap ' ta görüştüğümüz kimseler ara­sında son derece uyanık ve zeki yaşlı b i r hanım olan (M. U.) kendi dedesinin 93 harbinde (1877) E r zurum 'da evli barklı b i r kimse ol­duğunu; onun dedesinin babasının ise Kafkasya'dan geldiğini b i ld i ­ğini bize söylemiştir. El imizde yazılı t a r i h bulunmamasına karşılık, gerek Mümtaz Turhan'ın danıştığı ora l t a r i h kaynakları ve gerekse b iz im ondan 50 sene sonra danıştığımız yeni kaynaklar Kafkasya ' dan bu yöreye göçlerin 93 muharebesinden çok önce, muhtemelen, Kırım Yarımadasının Osmanlılarca kaybedilmesi ile başladığına ve kuzey doğu Karadeniz in Rusyaya kaptırılmasıyla hızlandığına işa­ret etmektedir. B u şahısla akraba olan ve Akçataş Köyünde o turan b i r diğer yaşlı kişi de ( İ . E.) soylarının Azarbeycan'da Karadağ'dan ge ld ik ler in i ve sünnî olduklarını belirtmiştir. Karadağ, Hazar'ın kı­yısında Bakü'nün güneyinde Kuzey Azarbeycan'da Dağıstan sınırı­na yakın b ir yerdedir. Böylece, Mümtaz Hocamn oral tarihçileriyle,

Page 4: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

8 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. AYVALIOĞDU - M. AŞKIN

biz imki l e r arasında 50 yıllık b i r süre zarfında gerek ge ld ik ler i yöre, gerekse t a k r i b i göç t a r i h i ile i l g i l i bi lgide, kayda değer önemli b i r farklılaşma olmamıştır. Öyle anlaşılıyor k i , köklerin nesilden nesile şifahî o larak kaydı tutulmaktadır.

Ancak, gerek Azap Köyünde oturan, gerekse Akçataş Köyünde tanıştığımız bu şifahî tarihçilerin her i k i s i de ayrı ayrı Karapapak Boyundan olduklarını belirtmişlerdir.

Bun la rdan Azapta o turan hanım (M. U.) kendi soylarının göç nedenini ilginç b i r şekilde Rusya'da kara ka lpak kavgasına bağ­lamıştır. B u böyle ise, bu yöre sakinlerinden b i r kısmının göç t a r i ­h i n i be lk i 50 yıl daha geriye uzatmak gerekecektir. Rus Çarı I . Pet-ronun boyunduruğu altına aldığı çeşitli kavimlere karşı lüzumsuz eziyet ve cefa yöntemleri icad ederek onları t ed i rg in ettiği, onun devrinde ka lpak kavgasına benzer b i r takım anlamsız olayların sık sık tekerrür ettiği b i l inmekted i r . Çar I , Petro 'nun 1725'de ölümüne rağmen, başlattığı bu tür olayların b i r süre daha devam etmiş ol­maları da muhtemeld ir .

B u köylerin bağlı olduğu kaza merkezinin Horasan adını taşı­ması ve yöre sak in le r in in Karapapak Boyundan gelmiş olduklarını be l i r tme ler i b i r başka i h t i m a l i daha düşündürmektedir. 1775-1779 yılları arasında Türkiye ile İran arasındaki savaş neticesinde de yine Anadolu 'ya, b u sefer Hazar'ın güneyinden b i r m i k t a r göçün daha olmuş olabileceği muhtemeld ir . Bilindiği üzere, Türk Avşar Hane­danını devirerek İran tahtına çıkan K e r i m Han Zend, Horasanın hâlâ Avşar Türklerinin elinde bulunmasından ürkerek, Osmanlılara kar ­şı b i r savaş başlatmış, şayet başarı kazanırsa İranı t a m manasıyla ele geçirebileceğini düşünmüştür. Kardeşini Basra 'ya saldırtmış olan Ker im-Han, yapılan i k i meydan muharebesinde de Osmanlılara yenilmiş ve 1779'da harp sona ermiştir. B u olaylar esnasında da Ho­rasan civarından b i r kısım Sünnî Türklerin t ed i r g in o larak Anado­lu 'ya göç etme gereği duymuş olmaları i h t i m a l dahi l indedir .

İster 1774'de Kırım H a r b i , is ter 1779'da İran veya 1787'de Özü Kales in in düşüşü sonucunda olsun, bu köylerde yaşayan Türk halkı­nın atalarının 18. yüzyılın son çeyreğinde Or ta Asyamn batısında Kafkasya ve Azarbeycandan bura lara gelerek artık i k i yüz yılı aş­kın b i r süredir bu yörede yaşadıkları b i r gerçektir. Ancak, bu yö-

Page 5: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N ÎZÎNDE 9

ren in halkı Anadolu 'ya göç e t t i k l e r i bu y u r t d a da düşman tarafın­dan uzun süre raha t bırakılmamıştır. Osmanlı devlet inin yıkılmaya başlamasıyla b i r l i k t e Er zurumda da kanlı savaşlar başlamıştır. Sul­t an I I . M a h m u t zamanında Ruslar E r z u r u m ' u i l k defa işgal etmiş­lerd i r . 182& Edirne Muahedesi sonucunda şehirde büyük tahr iba t yaparak ve tarihî eserleri çalarak çekilmişlerdir. B u olay sonucunda ha lk E r z u r u m ' u n doğusuna dış kaleden söktüğü taşlarla Aziziye, Mecidiye, Toprak ve K i r e m i t l i k tabyalarını inşa etmek zarure t im duymuştur.

1877-1878'de Ruslar E r z u r u m u bu yöre halkının kahramanca müdafaasına rağmen t e k r a r işgal etmiş, ancak Ayastefanos Muahe­desi sonucunda yeniden boşaltmıştır. Şehrin I . Dünya Savaşında Ruslar tarafından 3. defa işgal edildiğini görüyoruz. Kışkırttıkları E r m e n i Çetecilerin yöre halkına yaptıkları, dünyada b i r eşi daha görülmeyecek şekildeki eziyet ve işkencelerini görmezden gelen Rus­lar, 1918'de Kâzım Karabek i r Paşanın yetişerek buraları kurtarması sonucunda yeniden çekilerek E r z u r u m ' u boşaltmışlardır. Rusların bu sıralarda bu yörede i z led ik ler i i k i yüzlü siyasete Azapta görüştüğü­müz yaşlı hanım (M. U.) babasının kayınbiraderinin başına gelen feci olayı naklederek somut b i r örnek vermek istemiştir: (M. U.) Hanım Ermen i l e r in köylerini basınca nisbeten boşalan köyde mev­cut erkekler in hepsini öldürdüklerini ancak, 62 yer inden bıçaklan­mış olan bu gencin Ermeni l e r g i t t i k t e n sonra sürüne sürüne ana yola çıktığını, burada devriye geçen Ruslar tarafından bulunarak hastahaneye götürülüp gerekl i amel iyat ve müdahalelerin yapıldı­ğını ve üç ay süre i le tedav i edildiğini belirtmiştir. Böylece, Rus­ların Türkleri Ermeni lere vurdur tup , kendi ler i tedavi ederek, halkı kendi yanlarına çekmek is ted ik ler in i ve bölgede halk üzerinde i l e r i ­ye dönük, ince b i r siyaset güttüklerini anlatmıştır.

Konumuzu teşkil eden bu köylerdeki ha lk 1916 yılında mecburî olarak Or ta Anado lu 'ya bilhassa Kayser i 'ye göç etmiş, ancak 1924 de buradak i yurtlarına dönebilmişlerdir.

Page 6: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

10 B. B. TOGROLı - E. CANTEZ - N. A Y V A L I O G L U - M. AŞKIN

E R Z U R U M ' U N AKÇATAŞ , AZAP , DALBAŞI V E DEĞİRMENLER KÖYLERİNDE 1914 RUS İŞGALİ ÖNCESİNDE H A Y A T

Akçataş dışında, bütün bu köylerde sosyal yapı şu şekilde be­l i r l en i yo rdu : Büyük arazî sahibi zenginler, o r ta hal l i ler, f ak i r l e r ve işçiler. İşçilerin büyük b i r çoğunluğunu ise, «maraba» adı ver i ­len ve yine hemen hepsi y e r l i E rmen i olan daimî z i raat amelesi teş­k i l etmekte i d i .

Akçataş'ta ise, bütün köy arazis inin yarısından fazlasının ve en i y i kısımlarının havalide büyük nüfusları olan, kendilerine karşı hürmet ve sevgi beslenen ve «Hanedan» denilen i k i zengin ai lenin elinde bulunduğu anlaşılmaktadır. «Maraba»larla köy halkı arasın­da, b i r ihtilâf yok tur . Dost luk ve güvene bağlı b i r atmosfer içinde günlük hayat m u t l u b i r şekilde süregelmektedir. Akçataştaki ve bü­tün b u yöredeki zengin aile f e r t l e r i t oprak işçiliği yapmazlar. B u işi «maraba»lar ve f a k i r ha lk işçi o larak yapar. Or ta ha l l i olanlar ise kendi tarlalarında çalışırlar.

Ancak, zengin zümrenin de masraflı b i r çok mükellefiyetleri vardır*.

Onlar bu rekabet kabu l etmeyen mevk i l e r in i yalnız zen­g in l ik le r ine değil, cemaat içindeki fonksiyonlarına, ha lka karşı mesuliyet ve mükellefiyetlerine, herşeyden evvel bu uğurda yapmış oldukları maddî fedakârlıklara borçluydu­lar . B u ai le ler in, kapıları herkese açık, muhte l i f tabakalara mensup yabancı m isa f i r l e r i ağırlamak üzere inşa edilmiş b i rb i r inden müstakil i k i veya üç konakları vardı. B u ko­nak la rda nereden gelip nereye gittiği ve ne kadar kalacağı b i l inmeyen, çoğu yabancı olan misa f i r l e r ağırlanırdı. Bu i t i b a r l a bu zengin ai le ler in ge l i r l e r in in mühim b i r kısmı bu konak lara veya cemaat dahil inde sıkıntıya düşmüş f a k i r ve biçarelere yardım için giderdi . Başı sıkıntıya düşen, hükü­metle işi olan, alacağını alamayan, borcunu veremeyen, evi yıkılan, hayvanı ölen herkes onlara başvururdu. Binaenaleyh

* Bu ve benzeri iktibaslar aşağıdaki eserin yer i geldikçe belirt i len sayfala­rından yapılmıştır :

TURHAN, Mümtaz, Kültür Değişmeleri, 1000 Temel Eser, No. 10. Mİ11İ Eğitim Basımevi, İstanbul 1969.

Page 7: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N ÎZÎNDE 11

bu aileler her şeyden evvel âdil ve âlicenap olmak mecbu­r iye t inde id i ler . (Turhan, s, 110)

Yörenin en Önemli gelir kaynağını bu gün olduğu üzere, o gün de z iraat teşkil etmektedir . Z i raa t şu şekilde işlenmektedir. Turhan :

Z i raa t ameleler inin başında «maraba» denilen, büyük aileler hal inde ve top lu o larak çalışan işçiler gelir. Bun lar her sene mahsu l sonunda büyük toprak sahiplerine müra­caatla kendilerine ihtiyaç olup olmadıklarını sorar ve yan­larında çalışmayı t ek l i f ederler. Muvafık görüldüğü tak­dirde arazi sahibi , bunlara ihtiyaçları olan her şeyi vermek ve h a t t a evvelce yanında çalıştıkları kimseye borçları var­sa, onları da Ödemek mecburiyet indedir . Marabalar, arazi sahip ler in in yanında her i k i t a ra f b i rb i r inden memnun ka l ­dığı müddetçe çalışırlar; arada b i r ihtilâf çıktığı takd i rde herkes başının çaresine bakar. A ra z i sahibi, z i raat için lü­zumlu olan her şeyi marabasına t emin etmek mecburiye­t indedir . Toprak, t ohum, âlet, edevat, hayvan hülâsa ne lâ-zımsa hepsini ver i r . Buna mukab i l maraba da bütün işleri görür. Hasat zamanı gelince, arazi sahibi mahsulün üçte İkisini, maraba da ger i kalanı alır. İyi ve zengin b i r arazı sahib in in yanında dürüst hareket eden çalışkan b i r mara­banın, kendi başına müstakil çalışan or ta ha l l i b i r çiftçi­den çok defa daha i y i durumda olduğu ekseriya görülür. B i r defa fena b i r mahsul zamanında aç ka lmak tehl ikes i olma­dığı g ib i başka b i r mesul iyet i de yok tur . Mahsulün i y i o ldu­ğu zamanlarda da hissesine düşen m ik ta r , b i r i k i çift hay­vanla çalışan or ta h a l l i müstakil b i r çiftçinin kaldırılabile­ceği mahsulden daha fazladır, (s. 87 ve 88)

B u yıl yaptığımız gözlemlere göre bu yöre halkının, Türkiye ge­neline nisbeten okur-yazar oranının çok yüksek olması 1916'dan ön­ceki o günlerde de aynıdır.

Mümtaz Turhan b u hususu şöyle anlatmaktadır :

Cemaat azaları arasında okur-yazar nispet i büyükdü. içinde bulundukları nisbî re fah ve iktisadî imkânlar saye­sinde daha B i r i n c i Dünya Savaşından evvel bu beş köyün üçünde hususî i l k (mahalle) mektepler vardı. Diğer i k i köyde oturan, ha l i v a k t i yerinde olan aileler çocuklarını ya bu mekteplere gönderiyor veya hususî hocalar tu tmak su­ret iy le kendi köylerinde okutuyorlardı, (s, 92)

Page 8: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

12 B. B. TOGROLı - E. CANTEZ - N. AYVAL IOGLU - M. AŞKIN

B u yöre halkının o günlerde civarlarındaki t ekn ik gelişmeleri t a k i p ederek, hayatını kolaylaştıracak t ekn ik değişmelere açık ol­duğu anlaşılmaktadır. Turhan bu hususta :

Bunun la beraber bu köy cemaatinin, B i r i n c i Dünya Sa­vaşından evvel yabancı kültür tesir ler ine - bilhassa müşte­rek hududa yakınlığı dolayısıyla Rus tesir ler ine - memle­ke t in merkezî kısımlarından daha çok maruz kaldığı inkâr edilemez O vak i t l e r kendiler inden ancak on on i k i k i l ometre uzakta bulunan Rusya'dan birçok z i raat a let ler i ve diğer bazı mamul maddeler satın alıyorlardı, (s. 92 ve 93)

demektedir.

B u cemaatin 1916 felâketinden evVel sosyal yapı bakımından istikrarlı, oldukça müreffeh ve m u t l u , E rmen i azınlıklarla armoni içinde, onlara karşı güven ve yakınlık besleyen hoşgörülü b i r ce­maat olduğu, çoğunluğunun okumuş, yazmış, aydın ve tekno lo j ik gelişmelere açık bulunduğu, gerek Mümtaz Turhan'ın eserinden, ge­rekse yazın b u köylerin i l e r i gelen ve o günleri bi len yaşlılarıyla yaptığımız ve «tape»e de kaydettiğimiz görüşmelerimizden anlaşıl­maktadır.

B u düzen, Osmanlı Dev le t i 'n in B i r i n c i Dünya Savaşma girişiyle, 1914'ün sonbaharında, K u r b a n Bayramından b i r kaç gün sonra b i r Cuma günü yıkılmıştır. O gün, Azap sırtlarından köyün çocukları tepelere baktıkta gördükleri ve «çoban mıdır nedir?» diye merak et­t i k l e r i karartıların düşman Rus asker ler in in Öncüleri olduğu kısa b i r süre sonra anlaşılmış, ve hemen her şey o anda değişmiştir. Bay ram t a t i l i nedeniyle bu yörede o günlerde Türk asker i y ok tu r . Düşman, çatışmaya filân lüzum kalmadan köyleri işgal eder ve haber yayar ; «kimseye kötülük yapmayacağız, köyleri talân etmeyeceğiz» diye. Çünkü başka türlü davranmalarına zaten gerek yok tu r . O günün çi­lesini Akçataş'ta Mümtaz Turhan ' l a b irUkte yaşamış olan yaşlı dost­larımız İ. E . ve H . S. şu şekilde anlatmışlardır :

Rusların gelişiyle b i r l i k t e , b i r de ne görelim? E r m e n i «marabalar» harmanı, işyerlerini herşeyi terketmişler, kı­ya fe t l e r in i değiştirmişler, çizmeler geçirip, silâh döşenmiş­ler, Kazak kılığına girmişler, Kıymetli A rap atlarımıza el koymuşlar. B i r yandan yakın köylerin ata binmiş, kuşan-

Page 9: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N ÎZİN'DE 13

mış E r m e n i marabaları buradaki lere, «Bunlar sizin ağala­rınız mı?» diye sorarlar. Diğer yandan, Ağanın kendi ma­raba işçisi Karabet k i hemen o gün Komator olmuştur ve atlarını ger i a lmak isteyen Ağasını t ehd i t e tmekted ir : «Sa-met, Samet sen eski beyliğine m i güvenirsin? Sağ kaldığı­na şükret.» E r m e n i kadınlar ise ev ler inin önüne kurdukları masaların üzerine İncil, ekmek ve su koyarak bu alâmet­lerle kend i l e r in in Ruslar ve onların peşi sıra gelenlerden olduklarını, köyün diğer kadınlarından farkları bulunduğu­n u bel ir tmeye çalışmaktadırlar. (Beğlân Toğrol, 1986, Yöre «tape» kayıtları).

B i r b i r i n i n dinine, töresine, hayat tarzına karşı Türklerin bes­led ik ler i sonsuz hoşgörü, Ermeni le r tarafından b i r günde ra fa ka l ­dırılmış, s insi maskeler i düşmüş, din, töre farkı b i r f a r k o larak o gün ilân edilmiştir. Bay ram t a t i l i n i n ve Cuma'nm huzur ve rehave­t i n i büyük b i r safiyetle yaşayan dostları ve Ağaları Türklere karşı sinsice ve gizlice sakladıkları silâhlarını kuşanarak ve harbî kılık­larına bürünerek onları esir almış ve t ehd i t devresi hemen başlamış­tır. Cennet cehennem olmuştur.

Akçataş Köyünde ka t l i am olmamıştır. Ancak, Azap köyünde ka t l i am olmuştur. Diğer i k i köyde bu hususu görüşecek yaşta k i m ­selerle karşılaşmadık. Yalnız, ka t l i am olsun veya olmasın, b u yöre ahal is i için göç artık kaçınılmazdır. Köylerini terkederler. 1914-1916 arasını E r zu rum 'a doğru h icre t ederek kışı Hasankale ve yukarı Pa¬s in köylerinde, yazı E r z u r u m ovasmdaki köylerde geçirirler. Tekrar esarette ka lmak korkusundan ötürü 1916 sonlarına doğru 90 ilâ 100 aileden mürekkep b i r ka f i l e halinde Or ta Anadoluya doğru hicrete başlarlar. Kışın ortasında gece gündüz yürümek suret iy le n ihayet ancak yaza doğru Kayseriye varab i l i r l e r . B i r kısmı düşman elinde, b i r kısmı yo l la rda telef olmuştur. Canlarını kurtaranların ise bütün kıymetli menkul mallarını yanlarında çalıştırdıkları Ermeni l e r i n ­safsızca, b i r çırpıda alarak b u havalide yaşayan diğer ırkdaşlarıyla b i r l i k t e t op lu b i r halde 1916'da Rusyaya gitmişlerdir ve zengin ağa­larım, f a k i r bırakmışlardır. Artık, Kayseri 'de yepyeni b i r üslûpta değişik b i r haya t başlamıştır.

Page 10: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

14 B. B. TOGROLı - E. CANTEZ - N. AYVALIOĞLTJ - M. AŞKIN

K A Y S E R I ' D E H A Y A T : (1916-1924)

Muhac i r ka f i l es i Kayseriye vardıkta, şehrin b i r semtinde ken­di ler ine millî emlâkten evler ver i lmek suret iy le t op lu halde yerleş­tirilmişler, sonradan gelenler de bunlara i l t i h a k etmişlerdir. İki yıl süresince okuldan m a h r u m kalmış olan çocuklar, okula başlayabil­mişlerdir. Genelde, o güne kadar tarım işçiliği yapmamış bulunan eski zenginler ve onlar la b i r l i k t e o r ta ha l l i , f ak i r , tüm aile reis ler i , Türk M i l l e t i n i n eşsiz «yeni şartlara uyum» kab i l i y e t in in mükemmel b i r örneğini sergilercesine yaşamaya başlamışlardır. Mümtaz Tur­han'ın kaleminden nakledel im :

Burada cüz'î b i r kısmı t i care t ile meşgul olmak suretiyle, diğerleri de her an harp biter, geri döneriz, ümidiyle mu­hafaza e t t i k l e r i hayvanlarını, o v a k i t çok kârlı olan nak i l işlerinde çalıştırmakla maişetlerini temine çalışıyorlardı. Harp dolayısıyla orduda kullanılmak üzere hükümet tara­fından bütün n a k i l vasıtalarına el konulmuş, f aka t muha­c i r l e r in hayvanlarına dokunulmamıştı. B u sayede b iz im ce­maat, civar köy ve kasabalardan nisbeten ucuz aldıkları y i ­yecek maddeler ini , bilhassa buğday ve unları e l ler indeki hayvanlar vasıtasıyla Kayseri 'ye nakledip burada satmak imkânını t emin etmiş oluyorlardı. Böylece, hem sıkıntısız yaşayabilmiş hem de civar kasaba ahal is i ve köylülerle te­mas neticesinde onların yaşayış tarzlarını, bilhassa ziraat usul ler iy le kullanmış oldukları t ohum nev i ler in i öğrenmek imkânım bulabilmişlerdi, (s. 90-91)

Y e r l i ha lk la muhacir Erzurumluların bu k r i z yıllarında hiç b i r ihtilâfa düşmeden yaşadıkları Mümtaz Turhan'ın aşağıdaki açıkla­masından anlaşılmaktadır :

Evvelâ, grupların karşılaştığı maha l l in , (Kayser in in ) o l­dukça büyük b i r şehir olması, temas vaz iyet in i doğrudan doğruya ve şahsî o lmaktan çıkarmıştı. Burada b i z im ce­maat diğer muhacir grupların arasında veya yanında yaşa­dığı için başlangıçta y e r l i ahal iyle doğrudan doğruya temas e tmiyordu. Bundan başka hicrete ha rb in sebep olması ve bunun ye r l i ahaliye bazı dinî mükellefiyetler yüklemesi bu dindar memleket halkının muhacir lere karşı vaz iyet ler in in tanziminde hiç olmazsa i t ida l l e hareket etmelerine sebep olmuştur. A k s i takd i rde , hemşehrilik hissiyle mevziî mem­leket severliği çok kuvve t l i olan bu vilâyette yabancılara

Page 11: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 15

kargı mülayim hareket edilmeyerek en küçük vesilelerle zu­hur edecek ihtilâflar açığa vurulmuş olacaktı. Ha lbuk i kü­çük münferit şahsî vakalar müstesna, aradaki kültür f a r k ­larından gelme, bütün cemaati alâkadar eden mühim i h t i ­lâflar görülmemiştir.

Hülâsa, g rup lar arasındaki kültür temasının şahsî olma­ması, dinî mükellefiyetlerin işe karışması, i h t i m a l cemaatin köylü, y e r l i aha l in in şehirli olması ve bu i t i ba r l a b i r b i r i n i ik t isaden tamamlaması g ib i âmiller kültür farklarından gelme ihtilâfların vukuuna man i olmuştu. Hak ika t t e bu i k i esas grup arasında ps iko lo j i bakımından dostça olmayan veya düşmanca denebilecek herhangi b i r atitüdün tezahü­rüne şahit olunamamıştır. Şüphesiz her i k i tara f , b i r b i r i n i aralarındaki kültür farklarına göre t e n k i t ediyordu. Faka t kendi aralarında yapmış oldukları bu tenkit lere çok defa ist ihza ve neşe karışıyordu. Buna mukab i l , karşılıklı saygı ve t akd i r l e r de eksik değildi : denebil ir k i aralarında t a m b i r müsamaha hüküm sürüyordu. Esasen farklı kültürleri temsi l eden muhte l i f g ruplar b i r araya gelip beraber yaşa­mak mecburiyet inde kaldıkları zaman bu nevi karşılıklı müsahamaya dayanan b i r atitüdün teşekkül etmesinin u m u ­m i olduğu görülüyor, (s. 138-139)

E r z u r u m l u muhac i r l e r in ye r l i ha lk i le karşılıklı anlayış içeri­sinde yepyeni b i r hayat tarzı şeklinde Kayseri 'de süre gelen günleri 8 yıl sonra 1923 ve 1924'de t ek ra r kendi köylerine, Akçataş, Azap, Dalbaşı ve Değirmenlere avdetleriyle nihayete erer. Zannederim, sa­dece Mümtaz Tu rhan geride Kayser i Lisesinde leylî öğrenci o larak kalmıştır ve b u onlardan ayrı sürdüreceği hayatının başlangıçı o l ­muştur. ^Bundan sonra bu yöre, ailesi ve ahalisi , onun için, ilmî gö­rüş ve düşüncelerini «test »^tt îğMjir~lâ^ ka l ­mıştır.

ESKİ Y U V A D A Y E N Î H A Y A T :

1924 V E H E M E N SONRASI

Yöre halkı düşmandan temizlenmiş köylerine 1924'de dönerek topraklarına kavuşmuşlardır. Ancak, köylerinde 1914 öncesine göre yeniden değişik b i r hayata başlamaları gerekmiştir. Hayat tarz la-rındaki en büyük değişiklik eski asi l ve zengin ailelerde olmuştur.

Page 12: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

16 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. ATVALIOĞLU - M. AŞKIN

Gerçi toprakları çok şükür yerindedir ama, «marabalar» yan i işçileri artık y o k t u r : Onlar Rusyada yaşamaktadır. Üstelik, aynı «maraba­lar» bunların ve tüm köylülerin yüzyıllardır b i r i k t i r d i k l e r i bütün ta ­şınır mallarını, servet ler ini çalarak Rusyaya götürmüşlerdir. Top­raklarından başka b i r çöpleri kalmamıştır. Kendi yurtlarında 1914' den önce nüfuz ve saygınlık sahibi olan bu zenginler, artık or ta ha l ­l i bi le değildir^ f a k i r düşmüşlerdir. Kend i köylerine döndükleri o gün­lerde herkes evine yerleşip, ye r in i alırken, bilhassa bu l ider seviye­s indeki a i le ler in eski yuva la rmdak i yeni durumlarına, Kayser i 'deki muhac i r l i k l e r i devresine nisbeten uyum sağlamakta daha büyük b i r güçlük çektikleri Mümtaz Turhan'ın şu gözlemlerinden anlaşılmak­tadır :

harp dolayısıyla f a k i r düşen b u i k i zengin aile ef­radı bizzat çalışamadıkları g ib i işçi bu lmakta da güçlük çekmektedirler. Buna mukab i l , o r ta ha l l i aileler kendi tar ­lalarında bizzat çalıştıkları g ib i , eski zenginler için ayıp sa­yılan t icaret le de meşgul olabi lmektedir ler . B u yüzden, i k ­tisadî bakımdan diğer zümrelere nisbetle daha i y i b i r du­rumda bulunmaktadırlar, (s. 84)

B u sebeplerden, yöre halkı arasında 1914'den önce mevcut bu ­lunan sosyal farklılaşma, 1924'den sonra yavaş yavaş azalmaya baş­lar .

Savaş âfetinden henüz kurtulmuş bulunan ve yeni hayatına ve onun ge t i rd ik ler ine adapte olmaya çalışan yöre halkı, kısa b ir süre sonra, bu sefer, 'tabiatın gazabına uğramış ve bura larda 1928 yılın­da, korkunç b i r zelzele olmuştur. Zelzelenin yazın ve gündüzün o l ­ması ve herkesin dışarıda olduğu b i r zamana rastlaması nedeniyle nüfusça zayiat önlenmiştir. Faka t taş üstüne taş bırakmayan bu zelzelenin, yöre halkının buraya avdetinden az sonra olması, zaten çetin olan yaşama şartlarını büsbütün anormal b i r hale koymuştur. Ha lk , korkunç zelzelenin tesir inden uzun müddet kurtulamamış, m u ­vakka t b i r zaman için yapmış oldukları derme çatma kulübelerde senelerce o tu rmak mecburiyet inde kalmıştır.

Page 13: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N ÎZÎNDE 17

AKÇATAŞ , AZAP , DALBAŞI V E DEĞİRMENLER K Ö Y L E R İ N D E M E Y D A N A G E L E N KÜLTÜR DEĞİŞMELERİYLE İLGİL İ O L A R A K 1936-1948 Y I L L A R I A R A S I N D A MÜMTAZ T U R H A N ' I N V E 1986 Y I L I N D A İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ BÖLÜMÜ G R U B U N U N GÖZLEMLERİ

MÜMTAZ T U R H A N ' I N ARAŞT IRMA HİPOTEZLERİ

Mümtaz Turhan , «Kültür Değişme»leri adlı çalışmasında, kül­tür değişmeleri konusunda kabu l ettiği şu hipotezlere de l i l aramak­tadır :

1. B i r sosyal g rubun kültüründe değişmenin v u k u bulması için, onun yabancı b i r kültürle teması gerekl idir , (s. 149)

2. Maddî kültürle manevî kültür arasında açık b i r münasebet bulunmaktadır. B u sahalardan bir inde vukua gelen değişmeler Öte­kisine de s irayet ederek, b ir ine a i t unsurların kabu l veya reddinde r o l oynar. (s. 150)

3. B i r kültür değişmesi sürecinde, o ye r l i kültür şuurlu b i r şe­ki lde seçme hürriyetine sahipse, yâni o kültürün b i r baskıya maruz kalmadan, karşı kültürde işine gelen bazı unsurları k a b u l ; kendi atitüd, görüş veya z ihniyet ine ters düşenlerini reddetme imkânına sahipse, bu y e r l i kültür, kendisine has mahallî hususiyet ve hüvi­ye t in i kaybetmeksiz in inkişaf eder. Sseçme hürriyetini kaybederse yok olur. Mümtaz Tu rhan bu yöredeki gözlemleriyle, bu hipotezler ini destekleyecek del i l ler aramıştır.

K Ü L T Ü R DEĞİŞMESİNİ E T K İ L E Y E N F A K T Ö R L E R

Mümtaz Turhan'ın eserinin 99. sayfasında kültür değişmeleri üzerinde tesirde bulunduğunu i l e r i sürdüğü faktörlere b i r göz atın­ca bunları kısaca şöyle t a r i f etmek mümkün görünmektedir :

Kültür değişmeleri coğrafî ( f iz iksel) m u h i t t e meydana gelen değişmelerin or taya çıkardığı sosyal değişmelerdir.

Coğrafî muh i t t e , tabiî b i r âfete bağlı olarak Mümtaz Turhan'ın gözlediği en Önemli olay 1928 zelzelesi ve onun ge t i rd ik l e r id i r . B i z im

Tecrübî Psikoloji çalı-şmaları F. 2

Page 14: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

13 B. B. TOĞROL - E. CANTEZ - N. A Y V A L I OĞLU - M. AŞKIN

Ps iko lo j i Bölümü Grubu da ne yazık k i bu âfetten t a m 55 yıl sonra, kötü b i r şans eseri olarak, 19S3'de vukubulan zelzele sonuçlarını da görmüştür. Coğrafî muh i t t e önemli b i r başka değişme de an i olarak h a r b i n patlamasıyla meydana gelen Or ta Anado luya göç olayı ve bu yeni muh i t t e mecburi temasın or taya çıkardığı geçici ve kalıcı sos­y a l değişmelerdir. Coğrafî muh i t t e b i r başka değişme de, Rus işga­l iy le başlayan iletişim yollarındaki gelişme ve bunun sonucunda baş­k a vilâyetlerdeki ahal i ile temasın ortaya çıkardığı kültür değişme­le r id i r . İletişim yollarındaki gelişmeleri Turhan'ın eserinden şöylece topar lamak mümkündür :

— Rusların 1914'de esir aldıkları yöre halkına yaptırdıkları Sarıkamış - E r z u r u m dekovi l hattı. B u hat Horasan'ın için­den ve Azapla, Dalbaşı'nm yakınından geçmektedir.

— Yine Rusların harp esnasında mevcut şoseye ilâve olmak üzere açtıkları kest irme yo l . B u ka ra yo lu da Azap, Değir­menler ve Akçataş'm yakınından geçmekteydi. Hâlâ mev­cut tur .

— 1938 yılında İstanbul ile A n k a r a arasındaki doğrudan doğ­ruya irtibatı t emin eden t r en hattının tamamlanması.

— Mümtaz Turhan'ın 1948 gözlemlerinde zikrettiği E r z u r u m ile Kars arasında yapılan geniş demiryolu.

— 1986 gözlemlerimiz esnasında kullandığımız ve artık bütün Türkiye'yi İzmir'den başlayarak boydan boya kateden ve Erzurum'dan geçerek Doğu Bayazıt'a ulaşan E 23 karayolu i le E r z u r u m u Kuzeyde Kars 'a, A r t v in ' e , Trabzon'a, Bay­burt 'a , Güneyde Elazığ'a Diyarbakır'a, Bit l is 'e , Van 'a Hak­kâri'ye hattâ Mersin'e, kısacası, Türkiye'nin her yerine örüm­cek ağı g ib i bağlayan, son 25-30 yılda yapımları gerçekleş­tirilmiş b i l u m u m yol lar .

Kültür değişmesi olayının çok boyut lu b i r olay olduğu b i r ger­çektir. GÖç, y o l yapımı v.b. b i r takım f i z ikse l faktörler beraberinde başka kültürlerle teması get irmekte, zelzele g ib i t ab ia t olayları da daha başka b i r takım mecburî kabul ler or taya çıkarmaktadır. Bun ­ların yanı sıra tarihî ve siyasî b i r takım oluşumların ps iko lo j ik bas­kılarının da değişme olayını e tk i l eyeb i ld ik ler i muhakkaktır. B u ba-

Page 15: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 19

kımdan spesifik b i r a landaki spesifik b i r değişme olayının dahi han­g i faktöre bağlı o larak or taya çıktığını genelde teşhis etmek çok güçtür, hattâ çoğu kez imkânsızdır,

1924 'DEN SONRA O R T A Y A Ç IKAN O L A Y L A R

B u cemaatte B i r i n c i Dünya Savaşında Rusların ve Ermen i l e r in buraları işgallerinin yarattığı t r a vma t i k olayla başlayan ve muvak­k a t göçle hızlanan eski istikrarlı sosyal yapılarında ortaya çıkan değişmeler, bugüne kadar devam edegelmiştir. Yöre'de 1914'deki Savaştan sonra, 1928'deki zelzele de önemli b i r şok etkisinde bu lun­muştur. Anlaşıldığına göre, 1928 ile 1940 yılları arası, 12 sene ha­yat normal akışıyla süregelmiştir. Ancak, 1940 yılında bu yörede yeni b i r endişe süreci daha yaşanmıştır. Bu , muhtemel b i r Rus taarruzunun endişe ve korkusunun yeniden yaşanması olayıdır ve hemen her nevî yeni teşebbüsü felce uğratmıştır. Rusların o günler­de, Türkiye'ye doğudan taar ruz edecekleri şayiası o kadar kuvvet­lenmiştir k i Kars ahal is i Erzurum'a , Sivas ve Kayseriye doğru hic­rete bile başlamıştır. ( Turhan s. 128). B i r süre devam eden bu ka­ramsar durumun siyasî çözümle sonradan durulduğu anlaşılmakta­dır. Bu , ye r in i , 1948'lerdeki Dünya siyasî vaziyetinde or taya çıkan nisbî salâh ve Amer i kan askerî yardımlarıyla iy imser b i r havaya bırakmış, ve bu durumun müsbet tes i r ler i sonucunda emniyet ve gü­venin ar tarak , yörede teşebbüs f i k r i n i n kuvvetlendiği görülmüştür.

Son 30 yıldır iletişim vasıtalarmdaki müthiş artış, bu yöre ha l ­kının büyük b i r kısmının Türkiye'nin hemen her yanma ve hattâ Hol landa 'ya ve A lmanya ' ya kadar açılmasına ön ayak olmuştur. A n ­cak, 1948 den beri muhtemelen 35 yıldır süregelen bu iy imser psiko­l o j i , 1983 yılının zelzele âfetiyle, beklenmedik b i r şekilde yeniden değişmiştir. B u köyler arasında en fazla hasar gören Azap ve Akça-taş'taki ha lk arasında son derece depresif, kötümser b i r ps iko lo j ik d u r u m hâkimdir.

Geçen yaz yaptığımız ziyaret esnasında zelzeleden üç yıl geçtiği halde bu ko l l ek t i f ps iko lo j ik depresyonunun hâlâ devam etmekte ol­duğunu üzüntüyle gözledik. B u duruma zelzelenin yanı sıra diğer başka faktörlerin de âmil oldukları muhakkaktır.

Page 16: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

20 B. B. TOGROL, - E. CANTEZ - N. A Y V A L I O G L U - M. AŞKIN

1924 'DEN İ T İBAREN MADDÎ KÜLTÜRDE M E Y D A N A G E L E N DEĞİŞMELER

Mümtaz Turhan , yukarıda belirtildiği üzere, b i r kültürde değiş­menin ancak o kültürün başka b i r kültürle teması neticesinde baş­layabileceğini kabu l etmekte ve b i r kültürün bu temas esnasında istiklâline, yâni yeni karşılaştığı kültürden işine gelen elemanları seçip alma, işine gelmeyenleri reddetme imkânına sahip olduğu sü­rece mahallî hususiyet ve hüviyetini kaybetmeden inkişaf edebile­ceğine inanmaktadır. İncelediği köylerdeki halkın ise bu seçme hür­r i ye t l e r in i herşeye rağmen, hiçbir zaman, kimseye kaptırmadıklarını ve kültürlerinin ayniliğini kaybetmeksiz in inkişaf e t t i k l e r in i , biraz da bura lardan gelmiş olmanın verdiği örtülü b i r gurur la , i fade et­mektedir .

İleri sürdüğü genel hipotezler, kabul ler içinde varmış olduğu bu sonucu, bu yörede 1916'dan ber i maddî kültürün ve manevî kültü­rün azımsanmayacak sayıdaki çeşitli i temlerinde meydana gelen de­ğişmeleri büyük b i r sabırla birer b irer inceleyerek desteklemektedir. Maddî kültürde meydana gelen spesif ik değişme alanlarına, evlerin şekli ve inşa tarzları, dahilî tertibatları, yörede kullanılan ziraat usul ler i ve b u alanda kullanılan âlet ve vasıtalar, hayvan yetiştirme metotları ve sütçülük g ib i oldukça geniş b i r alana yayılan konuları i tha l etmiştir.

E V L E R İ N ŞEKLİ V E İNŞAAT T A R Z L A R I Y L A İ LG İL İ DEĞİŞMELER

Mümtaz T u r h a n bu yörede geleneksel olan ev şeklini ve bunla­rın inşa tarzını teferruatıyla anlatmaktadır. Öyle anlaşılıyor k i , 1928 zelzelesinden, ha t ta savaştan önce bu yörede sadece gelenek­sel t i p t e yapılmış meskenler bulunuyordu, 1983 zelzelesinden sonra Azap ve Akçataşta bu t ip t e b i r b ina artık kalmamıştır. Ancak, bu zelzeleden etkilenmemiş olan bilhassa Dalbaşı ve Değirmenler köy­ler indeki binaların b i r kısmı hâlâ bu tarzdadır. B u geleneksel bina­ları ve bunların yapılış tarzlarını ve sebeplerini Mümtaz Turhan şu şekilde anlatmaktadır ;

Page 17: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 21

B u havalide kışın sert ve uzun olması, sıcağı muhafaza etmesi ve soğuğa man i olabilmesi maksadiyle evlerin ağır ve mazbut yapılmasını icap e t t i rmekted i r . B u yüzden f a k i r ev ler i hemen hemen yarıya kadar toprağa gömülmüş b i r vaziyettedir . Or ta ha l l i ve zengin ailelerse duvarları çok kalın evlerde oturmaktadırlar. Mama f ih duvarların bu de­rece k a i m olmasında yapma tekniğinin de büyük b i r his­sesi vardır. Umumiye t l e duvar lar yontulmamış kaba taş­lardan, harç veya çimento kul lanmadan yapıldığından sağ­l am ve sabit durabi lmeler i için kalın o lmak mecburiyet in­dedirler. Üst üste konan taşların kaymamasını temin etmek ve boşlukları do ldurmak maksadiyle samanla karıştırılmış alelade çamur kullanılmaktadır. Taşları yer ler inde sabit tu tab i lmek için de her b i r metre i r t i f ada bütün duvar bo­yunca dört köşe yontulmuş, hatıl denilen ağaçlar konmak­tadır. Duvarların iç tarafı evvelâ kalın k i l veya çamurla sıvandıktan sonra kireçle badana edi l ir . E v l e r i n üstü (çatı) kalın ağaçlar yanyana dizi lmek suret iy le kapandıktan son­r a evvelâ tah ta la r l a müteakiben yarım ilâ b i r metre kalın­lığında toprak la örtülür.

Duvarların bu derece kalın olması hem faydasız, hem za­rarlıydı. Muntazam yapıldığı takdi rde sıcağı muhafaza ede­bi lmesi için bu kadar k a i m olmasına lüzum y o k t u ; fazla malzeme ve zaman sarfını icap et t i rmesi , zelzelede yıkıl­dığı zaman teh l ike l i olması da mahzurlarını teşkil ediyor­du. Eğer harç kullanılmış olsaydı bütün bu mahzur lar or­tadan kalkacaktı. (Harç elde etmek için c ivarda bulunan kireç taşlarını get i r ip yakmaları kâfiydi. Z i r a köyden ge­çen derenin yatağından is ted ik ler i kadar k u m temin ede­b i l i r l e rd i . Zaten bu nevi b i r harcın Kayseri 'de kullanıldı­ğını biliyorlardı). Çatılarını, ekseri kasaba ve şehir evle­r i ndek i g ib i yapıp saçla döşeyebilselerdi çok güç bulabi l ­d i k l e r i keresteden azamî şekilde tasar ru f edeceklerdi. B u tavs iye ler i yerine get irmekle daha emin, daha rahat ve i h ­t i m a l daha ucuz evler yapmış olacaklardı.

Köylüler bu tavsiye ler i büyük b i r alâka ve d ikkat le d in ­led ikten sonra, « iyi amma bu tarzda evleri bize k i m yapa­cak?» diye sormuşlardı. Hak ika t t e bu köylerde usta sanat­kâr o larak yalnız b i r berber, b i r nalbant b i r de basit b i r de­m i r c i vardı. Binaenaleyh b i r şey yaptırmak için kasaba veya şehre g i tmed ik l e r i takdi rde ya onu bizzat kendi ler i yapmaya çalışıyor veya köydeki amatörlere yaptırıyorlar­dı. Ha lbuk i bu amatörler maişetlerini ne yalnız zanaatleri, ne de sadece z iraat vasıtasıyla t em in edemedikleri ve an-

Page 18: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

22 B. B. TOĞROL - E. CANTEZ - N. AYVALIOĞLU - M. AŞKIN

cak fırsat düştükçe çalıştıkları için daima acemi ka lmaya mahkûmdular. Esasen bunlar hiçbir meslekî mümarese veya terbiye görmüş insanlar değildiler. İşte evler de bu ama­törler tarafından yapılacağı için tavsiye edilen metodu k u l ­lanmaları mümkün değildi. Şehirden usta işçi get i r ip ev yaptırmaya iktisadî bakımdan o v a k i t imkân y o k t u ; z i ra bütün cemaat içinde buna k u d r e t i yeten i k i kişi çıkmazdı, (s. 132-133)

E v inşaatında göze çarpan i l k yeniliğin Kayseri 'den dönüşü mü­teakip meydana gelen 1928 zelzelesi sonucunda yapılan kulübelerin çatı t ip ler inde ve pencerelerin şekil ve yapılarında olduğu anlaşıl­maktadır. Anadolu 'nun ekseri kasaba ve şehirlerinde görülen bu k i ­r e m i t l i veya saçlı çatı t i p i n i n zamanla biraz daha tekâmül ettirilmiş olmasına rağmen, yörede bunları yapacak ustaların bulunmaması yüzünden o günlerde fazlaca yaygınlaşamadığı anlaşılmaktadır.

Azap köyünde bu geleneksel yapıyı değiştirme teşebbüsünün, köyün i l e r i gelen b i r ailesi tarafından 1974 yılında taş ve beton k u l ­lanılarak yaptırılan b i r evle başladığı anlaşılmaktadır. B u ev ger­çekten 1983 zelzelesini sıva çatlaklarıyla atlatmıştır. Böyle b i r i k i özel eve karşılık, köye yaptırılan or taoku l binasının yetersiz demir ve çimento kullanımından ötürü kısa b i r süre içinde çatlayarak kıs­men kendiliğinden yıkılmış bulunması, ve bilhassa hâlâ yeter l i sa­yıda usta bulunamaması nedeniyle olacak, bu örneğe rağmen 1974 den be r i de geleneksel yapı tarzında inşaata devam edildiği anlaşıl­maktadır. Maalesef, 1983 te bütün bu evler tamamen yıkılmış ve zel­zelede 16 kişi hayatını kaybetmiştir. Dalbaşı ve Değirmenler köyle­r inde sadece ikişer ev yıkılmış o lmakla b i r l i k t e can kaybı olmamış­tır. Akçataş'da bütün evler yıkılmış burada da 16 kişi hayatını kay­betmiştir. Eğer bu bina örnekleri tutmuş olsaydı ve gerekli «know how» t em in edilerek betonarme b ina yapımına geçilebilseydi maddî, manevî pek çok kaybın 1983'te önlenebilmesi mümkün olacaktı. 1983 zelzelesini müteakip, Devlet sür'atle bu yöreye prefabrike âfet ev­ler inden müteşekkil yeni köyler kurmuştur. Gerek Azap, gerekse A k -çataş yıkıntılarının az i lerisinde, b i r örnek ve yanyana yeknesak b i r şekilde dizilmiş, artık özelliği ve şahsiyeti bulunmayan sun'î birer yerleşim bölgesi d u r u m u arz etmektedir . 250 nüfuslu Akçataş t a 60 âfet evi yaptırılmıştır. Ancak, yapılan bu yeni köy'ün sel yatağı üzerinde kurulmuş olması, zelzele şokunu hâlâ yaşamakta olan köy-

Page 19: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 23

lülerin bu sefer de sel baskınından korkmalarına ve çok dertlenme­lerine sebep olmaktadır. Zengin tek b i r ai lenin kendi ler i için yaptır­mış oldukları evin kendi ler in i daha t a t m i n eden b i r durumda oldu­ğu görülüyordu. Aynı şekilde, 900 nüfuslu Azapta da yıkılan 150 hane yerine 115 hane yaptırılmıştır. 120 m 2 ev, 380 m 2 bahçe alam olan bu her i k i köydeki evlerin iç alanları r aha t görünümlü olmakla b i r l i k t e , ev ler in pre fabr ik yapılmış olmaları dolayısıyla, ve bu sefer, soğuğa dayanıksız oluşları ve Akçataş da olduğu üzere, Azapta da kışın sel baskınından korkulması nedeniyle halkın büyük b i r çoğun­luğu tarafından kışın kullanılmadıkları anlaşılıyordu. Zaten kışın o geniş yol lar b i r çamur batağı haline gel iyor, yürümek hemen hemen imkansızlaşıyordu. Genelde bu tür âfetleri müteakip, i l k günlerde ye tk i l i l e r i n gösterdikleri i l g i n in zamanla yok olduğu b i l in i r . B u se­fer böyle olmamış, i l g i tazeliğini muhafaza ederek b i r takım somut neticeler or taya koymuştur. Ancak bu somut neticelerin bu seferde ya bu yörenin çok önemli şartlarını etraflıca inceleyecek zamanın eksikliği yüzünden veya önemsenmemiş olmalarından Ötürü, makbu­le geçtikleri kabu l edilemez.

B u yüzden, ve yıkılan or ta oku l binasının açılmamış olması ne­deniyle, oku l çağında çocuğu olan ve imkânı bulunan her aile kışın köyden Horasan'a göç etmekte, genç erkekler de muvakka t işlerde çalışmak üzere büyük şehirlere g i tmekteydi ler . Genelde köye ekin ve hasat zamanında z iraat yapma nedeniyle gelindiği ve çoğu yaş­lıların köyü eski tanıdıklarına yakın o lmak için ve b i r nevi sayfiye y e r i g ib i kullandıkları anlaşılıyordu.

Böylece, Azap ve Akçataş köylerinde konut sorununun 50 yıldır çözüme ulaşamadığı görülmektedir.

Mümtaz Turhan'ın 1936 dan 1948'e kadar geçen devrede iptidâi ve konfordan uzak bulduğu geleneksel yapı'yı 47 sene sonra 1983 zelzelesi b i r kalemde silmiş o lmakla b i r l i k t e , yerine uygun b i r çö­zümü henüz ne y e r l i ha lk ne de bu pre fabr ik evlerle Devlet Baba getirebilmiştir.

DAH İL Î TEFR İŞAT

Bu yöre halkının konutlarının dış görünüş ve inşa tarzlarında Mümtaz Turhan'ın çocukluğundan bu güne kadar 70 yıldır, arızî

Page 20: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

24 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. A Y V A L I OĞLU - M. AŞKIN

değişmeler dışında, önemli b i r inkişaf olamamasına karşılık, Kay-seri 'ye göçün, evler in içinde kullanılan mobi lya ve bunların tanz i ­mine önemli b i r etkide bulunduğu Mümtaz Turhan'ın 1936-1948 yıl­ları arasındaki şu gözlemlerinden anlaşılmaktadır :

Karyo la , masa ve sandalyelerin i t h a l ve kabu l edilmesi ev ler in dahilî tezyinatında ve döşenmesinde yeni b i r çığır açmıştı. Dahilî tezy inat ta meydana gelen bu tahavvülden bahsetmeden evvel, köylülerin bu mobi lya parçalarını na­sıl kabu l ve elde e t t i k l e r i n i kısaca anlatmak lâzım geliyor. B i r i n c i Dünya Savaşından evvel bu nevi ev eşyaları, bütün cemaat içinde yalnız i k i ilâ üç zengin evinde bulunabi lmek­t e i d i . O vak i t l e r bu zengin ailelerle diğer tabakalar ara­sındaki içtimaî farkların çok derin olması, halkın bunları t a k l i t etmesine man i o luyordu. Ha lbuk i muhacir olarak bu­lundukları şehirlerde, bilhassa Kayseri 'de, kendi içtimaî sınıflarına mensup olanların da bu nevi eşyaları kul lana­bi lecekler in i müşahede etmişlerdi. B u da, fırsat düştüğü zaman halkın bu nevi eşyaları kabul edebilmesi için hiç o l ­mazsa zihnen hazırlanmış bulunması imkânını vermişti. Hak ika t t e muhac i r l i k t en eski yurtlarına avdet e t t i k l e r i za­man, buralarını b irer karargâh olarak kul lanan Rus ve bilâhare Türk askerî kuvve t l e r in in bırakmış oldukları bu eşyaları derhal benimsemiş ve kul lanmak üzere almışlardı.

B u eşyaların kabul edilmesinin, evler in içten t e r t i p ve tanziminde, dekorasyonunda bazı değişikliklere sebep ol­duğunu yukarıda söylemiştik. B u tahavvüller, ev eşyasına yen i bazı parçaların ilâvesiyle bunların tanziminde zarurî o larak meydana gelmesi beklenilen b i r t e r t ip değişikliği de­ğildi. Bilâkis bu mobi lya parçalarının fonksiyonlarıyla ba­zen tezat teşkil edecek mahiyette b i r değişme olduğu için burada bilhassa kaydedilmeye değer. Karyo la , f ak i r , ha t ta o r t a ha l l i ailelerde odanın b i r köşesine konmuş, üstü kıy­m e t l i b i r kumaş, halı ve battaniye ile örtülmüş olarak b i r nevi tezyinat eşyası g ib i telâkki edi l iyordu. Bunun g ib i ke­nara dizi len sandalyeler de aynı tezy ini vazi feyi görüyor­lardı. Masalar da, ekseriya güzel işlemeli beyaz örtülerle zemine kadar örtülmüş b i r halde, komodin, şömine, veya büfe üzerine konulan eşyaların sıralandığı b i r r a f g ib i k u l ­lanılıyordu. Bazen de üzerinde büyük b i r aynanın konduğu b i r tuvalet masası vazifesi görüyorlardı; bu takdirde bile tuvalet eşyalarının yanında, büyük abajur lu gaz lâmbaları veya vazolar yer alıyordu.

Page 21: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 25

B u ev eşyalarının asıl fonksiyonlarının dışında kullanıl­malarının başlıca sebebi, i h t i m a l işe yarıyamıyacak dere­cede esk id ik ler i takd i rde yerlerine yenis in in konamıyacağı endişesi i d i . Hak ika t t e cemaat, uzun harp yıllarının sıkın­tılarından ve h i c re t in meşakkatlerinden kendis in i şöyle böyle top lamak üzereyken zelzele olmuş, onu büyük ve umumî iktisadî buhran t ak ip etmişti. Binaenaleyh bu va­ziyette malî imkânları, o vakte kadar kendi ler i için yaban­cı olan bu eşyaları satın almaya müsait değildi. Bununla beraber tanımadıkları b i r misaf i r , bilhassa memur lar gel­d ik l e r i zaman, bu eşyalar esas fonksiyonlarına uygun b i r şekilde kullanılıyordu. Aynı şey cemaatin ekserisi tarafın­dan kabu l edilmiş olduğu halde pek az kullanılan yemek çatalları için de söylenebilir, (s. 102-103)

1986 yılında bu köyleri z iyaret imiz esnasında, B i r i n c i Dünya Savaşını tak iben evlerin dahilî tazy inatma i t h a l edilen karyola , masa, sandalya, büfe v.b. eşyaların artık tamamen benimsenerek normal fonksiyonlarını gördükleri ve artık bu evler in olağan döşe­meler in i teşkil e t t i k l e r i gözlenmekteydi. Gerçekten, z iyaret ettiği­miz ev ler in hepsinin iç tefrişatı b i r ilçe veya şehir evinin iç tefrişa-tından farklı değildi. Mobilyaların hepsinin özenle şehirdeki mobi l ­ya mağazalarından temin edilerek ge t i r i l d ik l e r i anlaşılıyordu. B u evlerde, çoğu şehir evlerinden yegâne fa rk , sokak ayakkabılarıyla evlere g i r i lmes in in doğru karşılanmamasıydı. Baştan başa halı ile döşenmiş bu odalara sokak ayakkabıları çıkartılarak g i rmek gere­k iyo r , m isa f i r sayısı çok olup, kanepe ve ko l tuk la r dolunca da temiz halı ve minder l e r in üzerine rahatça o turu luyordu.

Ev l e r i n dışı ne olursa olsun, bu evlerin içi de bütün geleneksel or ta-d i rek Türk evlerinde olduğu üzere, evin hanımının özen ve te­mizliğini akse t t i r i yo rdu . Mobi lya ve iç tefrişat yönünden bilhassa Azap ve Akçataştaki evler in 50 yıl zarfında Türkiye genelini eşit­lediği b i r gerçekti,

Z İ R A A T M E T O T L A R I , Â L E T V E V A S I T A L A R

B u yörede B i r i n c i Dünya Savaşından önce de, Mümtaz T u r h a n ' m incelemelerini sürdürdüğü 1936-1948 yılları arasında da iktisadî bünyenin ziraî faal iyet ler le belirlendiği ve onların çizdiği çerçeve içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Durum, i l k bakışta, bugün de aynı-

Page 22: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

26 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. AYVALIOĞIAJ - M. AŞKIN

dır. 1986 yazında ziyaret ettiğimiz bütün köylerde kesif b i r ziraî f aa l i ye t in bulunduğu göze çarpıyordu.

Mümtaz Turhan , o günlerde tabiî veya sun'î gübre kullanılma­dığı ve fennî z i raat usul ler i t a t b i k olunamadığı için v e r im in pek noksan olduğunu bel ir tmekte, mahsulün i y i olduğu zamanlarda bile b u köylerde bire ancak beş ilâ sekiz alınabildiğini söylemektedir. Z i r aa t in daha ziyade buğday ve arpaya inhisar ettiği ve bostancı­lığın B i r i n c i Dünya Savaşından önce hiç olmadığı anlaşılmaktadır.

Ancak, savaşı müteakip yöre halkının ziraatle i l g i l i faal iyet le­r inde b i r takım değişiklikler yapma teşebbüslerinin bulunduğu b i r gerçektir. İlk önce, Kayseri 'de gördükleri mısır u n u kadar sarı ve ekmeği lezzetli olan «Sarı Bursa» i s i m l i buğdaydan yetiştirmeye ça­lışmışlar, i k l i m dolayısıyla bundan i y i b i r netice alamadıkları için yetiştirmekten vazgeçmişlerdir. Aynı şekilde, askerden dönen b i r hemşehrilerinin getirdiği «bire yüz» adını ve rd ik l e r i buğday, tandır ekmeği yapmaya uygun düşmediği için kullanılamamıştır.

Buna karşılık, Kayser i dönüşünde daha evvel bura larda hiç bu­lunmayan bostancılığın tuttuğu; fasulye, nohut, mısır ve mercime­ğin bol m i k t a r d a ekilmeye başlandığı anlaşılmaktadır. Kayser i dö­nüşü heveslendikleri meyveci l ik gerek i k l i m şartları ve gerekse bu iş için gerekl i b i l g i ve bol zamanın olmaması nedeniyle, ne kendi münferit tecrübeleri sonucunda, ne de hükümetin o günlerdeki teş­v i k ve yardımlarıyla gelişebilmiştir.

Eskiden, genelde kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere sürdür­dükleri z iraatle i l g i l i tutumları 1948'den i t ibaren, Toprak Mahsul­l e r i O f i s in in Horasan'da b i r ambar tesis edip mahsulü hemen ora­cıkta peşin para i le satın ve tes l im alması i le değişmeye başlayarak yörede fazla i s t ihsa l arzusu meydana getirmiştir.

Z i raat le i l g i l i durum 1986 gözlemlerimize göre dört değişik köy­de biraz farklı b i r manzara arzetmektedir.

A K Ç A T A Ş köyünde bu yıl mahsul i y i olmuş, Ofis te buğdaya i y i f i y a t vermişti. Tandırı i y i t u t a n beyaz k r i k buğday bu yıl bire on ha t t a on ik i vermişti. Bugün bu d u r u m eski günlere nisbeten ve­r imde % 75 b i r artış bulunduğuna işaret etmektedir . Akçataş köyü sulak olduğundan, bu yıl sun'î gübreyle de beslenebilmiş olan top­rağın gerek buğday, gerek arpa v e r im i t a t m i n ediciydi.

Page 23: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 27

Eskiden yapılamayan pancar ek im in in de yaygın ve başarılı ol­duğu ve mahsulün Ofis tarafından alındığı anlaşılıyordu. Genelde b i r yöre de suyun ne kadar büyük b i r değişiklik yaptığı, bom boş ağaç­sız yo l boyunca giderek buraya ulaştıktan sonra köyün çevresinde­k i kavak v.b. ağaçların uyandırdığı ferahlatıcı atmosferle göze çar­pıyordu.

Yörenin en büyük, en kalabalık köyü olan A Z A P Köyünün derdi susuzluktu. B u yüzden mahsulde hâlâ bire beş alınıyordu, k r i k buğ­day, arpa, ve hayvan yemi o larak fiğ ek i l i yo rdu . Buğdayın yanma-ması için ekonomik imkânı bulunanlar bi le sun'î gübre kullanamı-yorlardı. Burası için daha önceleri b i r ara düşünülmüş bulunan gö­let gerçekleşecek olursa gerek toprağın ve r im in in gerekse halkın mora l in in yükseleceği anlaşılmaktaydı. Susuzluk yüzünden sebzeci­l i k de yapılamıyordu.

DEĞİRMENLER, köyünde genelde düşük olan ve r im bu yıl dap gübresi kullanımıyla üç m is l i a r ta rak bir 'e on vermişti. K r i k ; ve top-baş buğdayın yanısıra arpa ve f iğ ek i l i yor , pancar da yetiştiriliyor­du. Köyde su olması nedeniyle çevresi ağaçlıklı ve yeşildi.

DALBAŞ I köyünde ise, ayak üstü görüştüğümüz birkaç kişi v e r im in çok düşük olduğunu belirtmişti. T a m t e t k i k etme imkânı bulamamış olmamıza rağmen; görünüşte b u köyün ekonomik duru­munun fazla par lak olmadığı anlaşılıyordu.

Mümtaz Turhan , o devirde bu havalide toprağı işlemek için i k i türlü alet kullanıldığını, bunlardan b i r inc i s in in b i r çift öküzle çeki­len karasapan, diğerinin de demirden yapılan Rus usulü «kotan» adı ver i len pu l luk olduğunu be l i r tmektedir . Bunun çekilebilmesi için beş ilâ sekiz çift öküz ve mandaya ihtiyaç duyulduğundan ancak zengin ai le ler in bunu ku l lanab i ld ik l e r in i , o günlerde, b i r a i lenin sahip oldu­ğu, pu l luk ve a t adedinin o ai lenin malî kuvve t in in b i r de l i l i sayıl­dığını söylemektedir. Zamanla Kars ahalisiyle temas neticesinde sa­yıları az da olsa biçme makine le r in in bu köylere girdiğini, köylüle­r i n harman ve t o h u m ekme makine ler i almayı bile tasarladıklarını anlatmaktadır. 1948'lerde Marşal plânıyla b i r l i k t e yöre köylülerin­de z iraat makineler ine karşı büyük b i r alâka uyandığını, bu konuda b i l g i a lmak üzere gerekl i makamlara müracaat etmeye bile başla­dıklarını b i ld i rmekted i r . Arazî sahip ler i Kayser i dönüşü işçi bul -

Page 24: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

28 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N, A Y V A L I O G L U - M. AŞKIN

makta güçlük çektiklerinden dolayı; makine ler i ve yedek parçalarım satın almak, bozuldukları zaman t a m i r e t t i rmek kolaylaşır ve k u l ­lanma imkânı hasıl olursa, siyasî vaziyette i s t i k r a r kazandığı t ak ­dirde, bu alet ler in bu yörede çok tutulacaklarını belirtmiştir. Müm­taz Turhan , faydalı yabancı b i r kültür unsuru, iktisadî vb. bakım­lardan kolaylıkla t em in edilebi l iyor, fazla ve yeni b i r cehit sarfet-meden kullanılabiliyorsa, aynı zamanda i t h a l i mevcut düzende bü­yük karışıklıklara veya istenmeyen değişikliklere sebep olmuyorsa büyük b ir memnuniyet le kabu l edilebilecektir, demiştir.

Gerçekten de, kendis in in makinelerle i l g i l i bu görüşü zaman için­de doğrulanmıştır. Bugün, bütün bu köylerde tamamen modern âlet­lerle z i raat yapıldığı b i r gerçektir. Araz is i , suyu bol olan 60 hanel i Akçataş köyünde geçen yaz 12 traktör vardı. B u makine ler i köylü­l e r in kendi ler i maharetle kullanmaktaydılar.

Azap Köyünün ye ter l i suyu olmadığı yukarıda belirtilmişti. Bu yüzden köyde 10 traktör o lmakla b i r l i k t e , traktör toprağı der in kaz­dığından güçsüz bıraktığı için, büyük çiftçiler zaman zaman at la çekilen i k i l i pu l luk kullanmayı t e rc ih etmekteydiler. Diğer i k i köy­de de tarımda traktör kullanılmaktadır. 40 haneli Değirmenler kö­yünde de 12 traktör vardır, biçer-döğer de kullanılmaktadır.

Tarım alet ler indeki bu gelişmeye ve modern yaklaşıma rağmen, bu yörede ve r im in yüksek olduğu kabu l edilemez. Bunun sebepleri arasında ye ter l i su bulunmayışı, b i l g i noksanlığı ve ve r im i hem daha fazla olan hem de y e r l i ihtiyaçlara karşılık verebilen b i r buğday tü­rünün hâlâ bulunup kullanılmamış olması g ib i sebepler sayılabilir. Ancak, i l g i l i l e r gerçekten yörenin problemlerine lâkayıt ka lmayarak, çözüm arayışına girerlerse buradak i insan kaynağının ka l i t es in in çok üstün olması nedeniyle bu yörenin sür'atle kalkınması kolay ola­caktır.

H A Y V A N C I L I K

Mümtaz Turhan , o günlerde buralarda hayvancılığın mahdut ol­duğunu ve sırf evler in süt ve yağ ihtiyaçlarım t a t m i n maksadıyla koyun ve inek beslendiğini, bunun iktisadî bakımdan b i r ehemmiyet i olmadığını b i ld i rmekted i r . B u arada, Kayser i havalisinden göçü mü-

Page 25: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 29

teakip beraberlerinde hevesle ge t i rd ik l e r i Anka ra keçilerinin i k l i m ve bakımsızlık yüzünden beklenen net iceyi vermediğini be l i r tmekte­d i r .

1928'de zelzeleyi müteakip yeter l i yer kalmaması nedeniyle, ev­lerde geleneksel usulde yayıkta tereyağı yapmak, hemen hemen i m -kânsızlaşmış, ve Kars ahalisiyle temas sonucunda Hol landa mamu-lâtı k rema makine ler in in bu maksat la kullanımına başlanılmıştır, 1938 yılında 40-50 evl ik b i r köyde sekiz tane bulunan bu makina-lardan b i r süre sonra yayılarak yöredeki evlerin % 90'nında rast­lamanın mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

1986 yazındaki gözlemlerimiz esnasında tarımın yanısıra hay­vancılığın da bu dört köyde azımsanmayacak b i r seviyede geliştiğini müşahade e t t ik . Gerek Akçataş, gerek Azap Köylerinde 1983 zel­zelesi sonucunda büyük hayvan zayiatı olup, herkesin ka lan hayva­nını sür'atle elden çıkarmasına rağmen, bu konuda toparlanmaya başladıkları ve büyük baş ve küçük baş hayvan yetiştirdikleri ve süt­l e r in i yöredeki mandıralara sattıkları bildirilmiştir. B u arada, yaz mevsiminde köylere seyyar mandıraların gelerek, köylüden süt alıp, o arada ev ler in ihtiyacı olan peynir ve yağı onlara yaptıkları da an­laşılıyordu. Böylece, Mümtaz Turhan'ın bahsettiği yağ makinaları-n m bu yen i gelişmeler sonucunda ve hele bu i k in c i zelzeleden sonra artık evlerde hiç kullanılmadığı t a h m i n edi lebi l ir . Değirmenler Kö­yünde de durumun aynı olduğu gözleniyor ve köy sakinler i eğer Dev­let desteklerse bu yörenin en önemli geçim kaynağının hayvancılık olabileceğini i l e r i sürüyorlardı. Dalbaşı Köyünde küçük baş hayvan­cılık daha çoktu. Koyunun yanısıra keçi de besleniyor ve keçi kılın­dan kadınların yaptıkları heybelerin bu köyün b i r özelliği olduğu söyleniyordu.

MÜMTAZ T U R H A N ' D A N SONRA O R T A Y A Ç I K A N GELİŞMELER

B u yöreye 1981 yılında e l ek t r ik verilmiştir. Bunun sonucunda köylerin hepsinde televizyon vardır. 60 haneli Akçataş köyünde 30 evde televizyon ve hemen her evde buzdolabı bulunmaktadır. Görüş­tüğümüz yaşlı beyler; «artık aramızdan, ineğini bile satıp, televiz-

Page 26: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

30 B. B. TOGROL, - S. CANTEZ - N. AYVAL IOGLU - M. AŞKIN

yon alanlar var», diyerek neşeleniyorlardı. Azap Köyünde Horasan'a dolmuş yapan i k i t aks i vardı. Bundan başka, Azap ' ta Köy Muhtarı­nın evinde, köyden 30 abonenin ist i fade ettiği b i r telefon santra l i mevcut tu . Akçataştaki Muhtarın evindeki tek telefon da Horasanla irtibatlıydı. Görülüyor k i , bu yörede tekn ik gelişmelere karşı büyük istek ve alâka, Mümtaz Turhan'ın gözlemlerini tamamladığı 1948 yılından bu yana hiç eksilmeden sür'atle artmış, halkın t u t u m u bu süreci hızlandırmıştır.

B u arada, Horasan'ın artık ilçe olması yüzünden, çok gelişmiş ve genişlemiş olması ve köylere ulaşımın kolaylaşması nedeniyle, bu köylerde Mümtaz Turhan'ın kitabında zikrettiği basit demirc i l ik , marangozluk v.b. zanaatkarlar artık kalmamıştır. Onların ye r in i , ilçe merkezinde çok sayıda t a m i r atölyeleri, parçacı dükkânları g ib i modern çağın gereksinimler in i karşılayan b i r im le r almıştır. Daha da önce değinildiği üzere, bilhassa Azap ve Akçataş köylerinde aha­l i n i n çoğunluğu kışı Horasan'da geçirmekte, köylerine z i raat yap­mak için ve kısa süren yaz aylarında sayfiyeye gider g ib i dönmek­teydi ler . B u durumun 1983 zelzelesinden sonra değişmemek üzere yerleştiği anlaşılıyordu,

1924 'DEN İ T İ B A R E N M A N E V Î KÜLTÜRDE M E Y D A N A G E L E N DEĞİŞMELER

MÜMTAZ T U R H A N ' I N GÖZLEMLERİ

Mümtaz Turhan'ın i l e r i sürdüğü hipotezlerden b i r i de, herhangi b i r sosyal g rubun atitüd ( t u t u m ) , z ihniyet ve kıymet ölçülerinde esaslı b i r değişme olmadan maddî kültürün de başarılı ve kalıcı b i r değişmenin mümkün olamayacağı görüşüdür. Mümtaz Turhan 'a göre, B i r i n c i Dünya Savaşı ve zelzelenin ge t i rd ik l e r i y l e ; eski zengin ai le ler in f a k i r düşmesi, buna mukab i l , eskiden or ta ha l l i veya f a k i r olan bazı a i le ler in zenginleşmesi, ilâveten, muvakka t göç esnasında Kayseri 'de şehir hayatıyla ve köylerine döndükten sonra da yeni ulaşım imkânlarıyla ve K a r s ' t a k i şehir hayatıyla temasların yöre halkının sosyal yapısındaki görüş ve düşünüşler b i r takım değişik­l ik lere sebebiyet vermiştir.

Page 27: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 31

Daha önce de değinildiği üzere, bu oluşumlar sonucunda köyler­deki sosyal f a rk l a r azalmış, eski a i le ler in geçmişteki l ider l ik ve hâ­m i l i k fonksiyonlarını aynı nisbette i f a etmelerine maddeten imkân kalmamıştır. Yen i zenginler ise, sosyal durumları ve görüş açıları nedeniyle bu boşluğu dolduramamışlardır. Kültür temasları sonucun­da manevî kültürün bazı önemli alanlarında da değişmelerin or taya çıktığını gözlemiş olan Mümtaz Tu rhan bunların en önemlilerinin halkın dine, tahsile, sıhhate ve ticarete karşı atitütlerinde oluştu­ğunu i l e r i sürmektedir.

Turhan , eskiden d in , halkın düşünce ve davranışlarında mer­kezî b i r yer işgal ederken, her şey reng in i dinî hislerden alıp, ona göre kıymetlenirken, bugün artık d in in ko l l ek t i f b i r mesele olmak­tan çıkarak, tamamiy le kişisel b i r mesele olduğunu i l e r i sürmekte­dir . Dinî bağların ve his ler in hiç gevşememiş olmasına karşılık, hu ­rafe ve batıl itikatların çoğunun bırakıldığı görülmekteydi.

Dinî atitüt ve hisİerde vukua gelen b u değişmeler, halkın b i l ­hassa tahs i l ve terbiyeye karşı takındığı tavırda da değişiklikler o r taya çıkarmıştır.

B i r i n c i Dünya Savaşından önce, devlet mekteplerinde veri len eğitimin, dinî h is ler i zayıflatacağı korkusuy la , zararlı olduğu düşü­nülüyordu. B u yüzden, bu köylerde okumuşluğa çok önem veri lmekle b i r l i k t e , köydeki çocuklar kend i köy hocalarının ders ve rd ik l e r i Özel köy mekteplerine gönderiliyordu.

Mümtaz Tu rhan 19^6jJL942^ıllan arasında araştırmalarını sür­dürürken, bu köylerden ik is inde beşer ve diğer i k i köyde üçer sınıflı o lmak üzere dört i l k mektep bulunduğunu, bütün ai le ler in çocukla­rını büyük b i r arzu ve şevkle bu mekteplere gönderdiklerini b i ld i r ­mektedir . Ancak, halkın bu tu tumunda 1948 yılı civarında b i r geri­leme kaydedildiğini, bunun nedeninin bu okul lara o sıralarda eski­den olduğu g ib i M u a l l i m Mekteb i mezunu öğretmenler yerine, Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin t a y i n edi lmeleri üzerine b u öğret­menler in çocuklara okuma-yazmayı dahi öğretemediklerinden kay­naklandığını söylemektedir.

Yöre halkının Kayseri 'de bulundukları sürece, şehir hayatının etk is iy le sıhhate ve tıbba karşı atitüdlerinde de önemli değişmeler olmuştur. Savaştan önce birkaç zengin aile dışında yöre halkından

Page 28: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

32 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. A Y V A L I O G U J - M. AŞKIN

hiç kimse ne b i r doktor yüzü görmüş, ne de herhangi b i r aşıyla aşı­lanmıştır. Genelde hastalar ya kocakarı usulü ve ilâçlarıyla tedavi edilmekte veya hocalar tarafından okunan dualarda şifa aramak-taymışlar. Savaş esnasında Kayseri 'deyken hastalarmı tedavi için hastahanelere götürmeyi öğrenerek eve doktor bile getirtmeye baş­lamışlardır. Bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanmayı ve sıhhî tedbir­lere uyulmasını da öğrenmişlerdir. Mümtaz Tu rhan yöre halkının bu alışkanlıklarını tamamen muhafaza ederek, devam e t t i r d i k l e r in i , hastalarını tedavi için şehirdeki hastahanelere götürdüklerini veya mümkün olduğunda köye doktor ge t i rd ik l e r in i , bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanmanın artık olağan olduğunu ve aşı yapan ve ilâç dağı­t an sıhhat memurlarının b u köylerde büyük hüsnü kabul gördüğünü anlatmaktadır.

T icaret karşısındaki atitüt ve zihniyetlerde de değişmeler or­taya çıkmıştır. Savaştan önce köyde alış veriş bilhassa çerçi denilen seyyar satıcılar vasıtasıyla yapılmakta, bunlar ge t i rd ik l e r i mal la­rını mübadele yo luy la satmaktaydılar. B i r de hariçten gelip köylü­le r in müsaadesiyle dükkân açan sabit satıcılar vardı.

Savaştan sonra köylerine yeniden dönen yöre halkı arasında, birkaç zengin aileler dışında t icaret le meşguliyet büyük b i r mikyas­ta yayılmıştır. Her köyde bizzat köylüler tarafından açılmış dük­kânlar bu lunmakta , b u dükkân sahip ler i dükkânlarında sadece şehir mallarını değil, aynı zamanda, köy mallarını da satmaktaydılar. Canlı hayvan t i c a r e t i de başlamıştır. Savaşı müteakip, bu ticarî faa l iye t l e r i başlatan ve sürdüren eskiden or ta ha l l i veya f a k i r sa­yılan k imse ler in ekonomik durumlarının birdenbire yükselmeye baş­ladığım gören eski zenginler in de onları t a k l i t etmek zorunda ka l ­dıkları anlaşılmaktadır.

1986 Y I L I N D A YAPT IĞIMIZ GÖZLEMLER

Mümtaz T u r h a n tarafından b i r sosyal gurubun ps iko lo j ik yapı­sının temel taşları g ib i nitelediği ve onların atitüt ( tu tum, tav ır ) , z ihniyet ve kıymet ölçülerini akset t i ren çok çeşitli konular arasın­dan seçerek ele alıp d ikkat l i ce incelediği d in , tahs i l , sıhhat ve t ica­ret le i l g i l i tutumlarında yöre halkının o günkü durumuyla bugünkü d u r u m u arasında ne g ib i gelişmeler olmuştur?

Page 29: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N IZÎNDE 33

Mümtaz Turhan'ın kitabında bu hususlarda kendis in in incele­mesini sürdürdüğü 1916 dan önceki durumla , y i r m i otuz sene son­r a k i d u r u m arasında büyük ve önemli değişmelerin or taya çıktığı be l i r t i lmekted i r .

İlk ele aldığı d in konusunda, o köylerdeki halkın eskiden h r i s -t i yan la ra ve farklı mezhepteki insanlara karşı hoşgörülü davranıp buna karşılık, kendi içlerinden dinî örf ve âdetlere yeterince uygun davranmayanlara karşı sert b i r tavır takındıklarını b i ld i rmekte , an­cak, yukarda belirtildiği üzere, gözlemlerini sürdürdüğü günlerde halkın d in i artık ko l l ek t i f b i r problem olarak değil de kişisel b i r olay o larak gördüğünü be l i r tmektedir . Buna rağmen bu kişisel t a ­vır içinde dinî bağ ve h is ler in azalmadan, bütün kuvvet iy le devam ettiğini, f aka t hurafe ve bâtıl itikatların t e rk olunduğunu söylemek­tedir . Gördüğümüze göre, bu d u r u m aynen devam etmektedir. O ce­miye t in zaten yapısında mevcut olan ve farklı d in ve mezhepteki kimselere karşı sürdürülen dinî toleransın daha da yayılarak cemi­ye t in bütün f e r t l e r i n i içeren mükemmel medenî b i r seviyeye ulaştığı ve bu seviyeyi devam ettirdiği b i r gerçektir. Bunun yanısıra, kendi dinine ve onun icaplarına eksilmeyen b i r sevgi ve t i t i z l i k l e bağlı o l ­duğu da b i r gerçektir. B u durumun hep böyle kalacağı da meydan­dadır.

Mümtaz Turhan'ın ele aldığı i k i n c i konu eğitimdir. B u yöre ha l ­kının okumuşluğa çok eskiden beri büyük Önem verdiği gerek 1916 dan önce bu hususta anlattığı tutumlarından gerekse daha sonraki gözlemlerinden anlaşılmaktadır. Gerçekten de daha o günlerde Üni­versite dahi l olmak üzere b i r çok eğitim kurumunda çalışan yöre halkından azımsanmayacak sayıda kimse mevcuttur . D u r u m bu gün­de aynıdır, eğitime ve yüksek eğitime karşı bu yöre köylerinin hep­sinde büyük b i r heves ve iştiyak gözlenmektedir. İmkânı elveren aileler kızlarını da Horasan 'dak i liseye gönderip okutmaktadırlar. Babalar, eğer çocuklarından şikâyet ederlerse, i y i okumadıklarından şikâyet etmekte, analar i f t i h a r e t t i k l e r i zaman, çocuklarının ve ya­kınlarının t ahs i l seviyeler ini bel i r terek i f t i h a r etmektedir ler. Bugün bu ai le ler in en büyük şikâyetleri ve der t ler i , konut sorunu dışında, bu yörede, ye t e r l i seviyede yetiştirme kursları bulunmamasıdır. L i ­seyi b i t i r en çocukların çoğunluğu ÖSYM sınavlarında başarı göste­remedik ler i için yüksek tahsi lden m a h r u m kalmaktadır. Y e tk i l i l e r i n

Tecrübî Psikoloji çalışmaları F. 3

Page 30: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

34 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. AYVALIOĞLU - M, AŞKIN

okumaya bu denli açık ve hevesli b i r t op lumun bu ihtiyaçlarını kar ­şılayacak tedb i r l e r i sür'atle alacaklarına inanıyoruz.

Sıhhate karşı a t i t i i t l e rdek i müsbet gelişim bugün de mevcut­tu r . Artık yo l lar yapıldığı ve Er zurum 'a ulaşım kolaylaştığı için hastalarını tedavi e t t i rmek üzere şehirdeki sağlık kuruluşlarına gö­türmektedirler. Geçen yaz yöreyi z iyaret imiz esnasında, Askerî Has-tahanede tedavisi yapılarak henüz köyüne dönmüş olan b i r aile r e i ­sine «geçmiş-olsun'a» uğradığımız da, iyileşmiş bulduğumuz bu has­tanın hastahaneden ne kadar övgü dolu sözlerle bahsettiğini burada kaydetmeden geçemeyeceğiz.

1986 gözlemlerimiz esnasında, eski zengin aileler de dahi l ol­mak üzere, yörede tarım ürünlerinin hemen herkes tarafından Top­rak Mahsûlleri Ofisi 'ne satıldığı görülüyordu. Yöre halkı, Tarım-Kred i Koopera t i f i ile y e tk i l i l e r in köylülerin problemlerine gerekl i i l g i y i göstermediklerinden de şikâyet etmekte, i l g i gösterilse ver i ­m i n çok artıp, buraların çok kalkınacağını b i ld i rmekteydi ler . Azap ve Akçataş köylerinde büyük çoğunluğun, bilhassa i l e r i gelen aile­l e r in köylerine sadece yazın geldikler i , kışın Horasan 'daki evlerinde ka la rak sahibi oldukları dükkânlarda t i care t l e r in i sürdürdükleri an­laşılıyordu. Horasan' la mesafenin kısalması ve hayat tarzlarındaki bu değişimden olacak bu köylerde, Mümtaz Turhan'ın bahsettiği t i ­carî maksatlı dükkânlar gözümüze hiç çarpmadı. Konuşmalarımız­dan, b i r dükkâna sahip o lmayan yâni, t icaret yapamayan kimsele­r i n , bilhassa gençlerin hasadı kaldırıp Ofis'e sattıktan sonra, kışın memleket in çeşitli yörelerine emekler ini satmak üzere yayıldıkları, bilhassa inşaat işlerinde çalıştıkları anlaşılmaktaydı. B u gurubun içinde, büyük arazi sahibi , itibarlı ailelere mensup gençler de bu lu ­nuyordu. Ancak, tarım döneminde herkesin t e k r a r toprağına, işinin başına döndüğü de b i r gerçekti.

Zelzeleden sonra bu yöreden, b i r işte çalışmak ve daha i y i b i r hayat seviyesi sağlamak üzere uzaklaşmak özleminin gençler ara­sında yaygınlaştığı görülmekteydi. Ancak, muvakka t işler dışında, bu n isbet in henüz fazla olmadığı da göze çarpıyordu.

B u arada, Mümtaz Turhan , sosyal yapıyla i l g i l i o larak 1916 dan önceki devir ile ondan sonrak i devir arasında yaptığı karşılaştır­mada eskiden zengin ve nüfuz sahibi olan ai le ler in harpden sonra

Page 31: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZÎNDE 35

bilhassa ekonomik durumlarının bozulması nedeniyle l i de r l i k fonk­siyonlarını bıraktıklarım ve cemiyet içindeki sosyal farkların azal­maya başladığını b i ld i rmekteyd i . Gelişmekte olan ticarî hayata o r t a ha l l i ve f a k i r köylülerin ayak uydura rak ekonomik durumlarını dü­zeltmelerine mukab i l , bu eskiden varlıklı olan ai le ler in t icarete kar ­şı çekingen davrandıkları görülüyordu. Geçen yaz yaptığımız ince­leme gezisinde bu ai le ler in ekonomik durumlarının ticarete karşı t u ­tumlarıyla b i r l i k t e değişmiş olduğunu ve eskiden olduğu üzere, köye gelen misa f i r l e r i ağırlamak ve raha t la tmak g ib i fonksiyonlarını ye­niden yüklendiklerini gördük. Hemen her köydeki muhta r l a r bu aile­lerden seçilmiş olup, b iz ler i karşılayan, büyük b i r sabırla soruları­mızı cevaplayan, köye gelen bu misa f i r l e r i hemen ağırlama görev­l e r in i yüklenen, hep bu ai le ler in mensuplarıydı. E n eski sosyal f a r k ­lar ekonomik dengelere dayanarak azalmış o labi l i r ama, bu ai lelerin ekonomik k r i z i atlattıktan sonra, dominant l ider l ik fonksiyonlarını t ekrar yüklendikleri göze çarpıyordu.

Mümtaz Turhan , gözlemlerini bu yörede yaşayan halkın I . Dün­ya Savaşından önceki durumlarına nazaran görüş, düşünce ve kıy­met ölçülerinde değişmelerin meydana geldiğini ve manevî kültür alanındaki bu değişmeleri; bazı u fak farklılaşmalara rağmen, ce­maat in f a k i r ve t e k n i k bakımdan ger i olması nedeniyle, maddî kül­türe a i t değişmelerin t ak ip edemediğini bel i r terek tamamlamaktadır. Mamaf ih , 1948 yılındaki gözlemleri esnasında, siyasal i s t i k r a r ve bu yöndeki müsbet gelişmelerin verdiği huzurla ha lk arasında daha modern araçlara yönelik t u t u m u n gelişmeye başladığına işaret ede­rek, usta b i r değirmencinin get i r t i l erek, Değirmenler Köy'ünde yö­reye hizmet veren değirmenlerin çalıştırılmaya başlandığını, ve yeni t i p i k i teker lek l i yaylı arabaların hızla yayıldığını hattâ Amer ikan yardımı çerçevesinde dağıtılması plânlanan traktörlerin büyük b i r i l g iy le bek lendik ler in i b i ld i rmekted i r . Ve, b i r yerde, tek b i r değir­menci ustasının yöreye getirdiği b i l g i sermayesiyle maddî kültüre inanılmaz katkısının öyküsünü anlatarak, Devletten, bu yöre'ye dev­let çiftlikleri veya benzeri kuruluşlarla «know how» aktarıldığı t ak ­dirde, buraların halkının tekno lo j ik değişmelere sür'atle ayak uydu­ra rak kalkınacaklarını söylemektedir. Mümtaz Turhan'ın özlediği seviyede, idarecilerce doğrudan b i r i l g i n i n ne m ik ta rda bura lara ak­tarıldığını belirleyecek durumda değiliz, çünkü bu konuyu bu açı-

Page 32: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

36 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. A Y V A L I O G L U - M. AŞKIN

dan inceleyecek zaman ve imkâna geçen yaz sahip değildik. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, bu yöre memleket in her tarafına yo l ­lar la bağlanmış durumdadır. Bunun b i r sonucu olsa gerek zaten tek­nolo j ik her türlü yeniliğe açık olan bu top lum tarım da artık modern âletleri rahatça kullanır olmuştur. Elektriğe ve telefona kavuşmuş­tur . Evlerde buzdolabı ve benzeri âletler kullanılmakta, radyo ve te­levizyon hemen her eve girmiş bulunmaktadır. Sayısı çok o lmamakla beraber, köylerde dolmuş yapan taks i l e r in bile bulunduğu göze çarp­maktaydı.

Mümtaz Turhan'ın o günlerde manevî kültürde gözlediği geliş­meler in artık, onun adeta kehanet in i aksettirecek şekilde maddî kül­türe de yayılmış olduğu b i r gerçektir. Ancak, bu gelişmelerin bera­berinde henüz bu yöreye büyük b i r maddî re fah sağlayacak seviyeyi getirmediği de b i r gerçektir. Muhtemelen, 1983 zelzelesine kadar, yükselmekte olan re fah çizgisinin, zelzelede bilhassa hayvan yönün­den büyük telefat husule gelmesi nedeniyle ve sebep olduğu kollek-t i f depresyon yüzünden, durakladığı muhakkaktır. Bunun yanı sıra, manevî kültür değişimini t ak ip eden maddî kültür değişiminin de ekonomik kalkınmaya yeter l i olmadığı günümüzde artık anlaşılmış­tır. Kalkınma için bu ik is inden sonra b i r üçüncü merhale daha var­dır. B u da iş gücü, ürün ve v e r im in ekonomi kurallarına uygun ola­rak programlanma, «management» ( idare) , ve pazarlanmasıdır. Memleketimizde bu problem anlaşılma aşamasına ancak ulaşmıştır. Yakın b i r gelecekte çözüme varıldığında, Türkiye geneliyle b i r l i k t e bu yörede de ekonomik du rumun gelişmesi beklenebil ir.

A İ L E

Gerek Mümtaz Turhan'ın uzun çalışması süresince çeşitli ne­denlerle maddî ve manevî kültürde kaydettiği çok sayıda değişme­ler, gerekse 1986 yazında gözlemlerimiz süresince Ps ikolo j i Bölümü Grubu olarak o günlere göre bugün kaydedilen değişmelere rağmen, bu top lumda az değişen veya değişmeyen hususiyetler var mıdır? Varsa, bunlar ne g ib i hususiyet lerd ir? diye sorulmak gerekir. Müm­taz Turhan , zorla değişmeye icbar edilmemiş olan toplumlarda, de­ğişmelerin hür ve seçici b i r hüviyette oluştuğunu; ve bu g ib i durum­larda, mahallî kültürün hüviyetini kaybetmeden, benliğini muhafaza

Page 33: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

I

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 37

ederek geliştiğini, b i r kültürün istiklâlinin buna bağlı olduğunu söy­lemekte ve dolayısıyla bu yöre kültürünü bu müsbet değişim süre­cini yaşayan b i r kültüre örnek olarak göstermektedir. B u durumda, Mümtaz T u r h a n tarafından, yörede hüviyetini kaybetmeden muha­faza olunan b i r takım maddî, manevî unsurların mevcudiyet in in var-sayıldığı kabu l edi lebi l ir . Bun lar neler o lab i l i r?

Mümtaz Turhan , Kitabının I I I . Faslında t e t k i k ettiği köy top­lumları i le i l g i l i o larak verdiği açıklamalar arasında sosyal yapı, i k ­tisadî d u r u m g ib i özellikler, göç ve benzeri süreçlerin davranış ve atitütlerin değişimine katkıları g ib i oluşumları anlatırken aile ya­pısını da ayrıntılı o larak anlatmıştır. Ancak sosyal yapı dahi l her konuda meydana gelen değişmeleri oldukça ayrıntılı b i r şekilde an­latmasına rağmen, aile yapısıyla i l g i l i duruma bu 88! ve 89. sayfa­larda verdiği b i lg i ler dışında b i r daha değinmemektedir. Bunun ne­deni, bilhassa manevî kültürdeki Önemli değişmelere rağmen, bu de­ğişmelerin aile yapısını önemli b i r şekilde etkilememiş olması olsa gerekt ir . Bi lhassa maddî kültürde meydana geldiğini gözlediğimiz değişmelerin ışığında aile yapısında b i r takım farklılaşmalar orta­ya çıkmış mıdır? Mümtaz Turhan , köyde ailenin, memleket in diğer bütün kısımlarında olduğu üzere pederşahî olduğunu be l i r tmekted i r . Baba veya en yaşlı erkeğin ai lenin başı olarak, onun bütün işlerin­den, maddî, manevî re fah ve iyiliğinden mes'ul b i r kimse bulundu­ğunu, b u sebepten, nüfuzunun büyük ve mut lak olduğunu b i ld i rmek­tedir . O günlerde yörede ana, baba, oğullardan ve bunların karıları ile çocuklarından oluşan b i r a i lenin nüfusu 10 ilâ 30 kişi arasında değişmekte, baba hayat ta olduğu müddetçe de ai lenin b i r l i k t e çalı­şıp yaşaması beklenmektedir. Babanın ölümünü müteakip, ai lenin hacmi şayet çok büyümüş ise, kardeşlerin ayrılmalarının mümkün olduğu, ancak sosyal ve ekonomik nedenlerle genelde b i r l i k t e yaşa­maya devam edildiğini b i ld i rmekted i r . Buna rağmen, erkek evlâtla­rın, evlendiklerinde, babaları hayat ta iken de hisselerini alıp ayrıl­malarının mümkün olduğunu, ancak, bunun yörede pek hoş karşı­lanmadığını, f aka t Savaştan sonra b u duruma daha fazla müsama­ha edildiğini söylemektedir.

Mümtaz Turhan , b u arada, kadınların aile hayatında ve cemi­yet içinde hususî b i r mevk i l e r i bulunduğuna, zengin ve or ta ha l l i

Page 34: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

38 B. B. TOĞROL - E. CANTEZ - N. A Y V A L I O G L U - M. AŞKIN

aile kadınlarının ise tar la larda çalıştırılmayıp evler inin kadınları olduklarına bilhassa d i k k a t çekmektedir.

1986 yazında yörede gözlemlerimizi sürdürürken, bu aile yapı­sının temel i ko runmak la b i r l i k t e bazı değişmelerin de olduğu göze çarpıyordu. A i l e yapısında yine söz sahibi olan kişi, a i lenin en yaşlı erkeği i d i . Yetişmiş genç erkekler in, tahs i l l er iy le i l g i l i konularda dahi aile re i s in in sözünden çıkamadıkları anlaşılıyordu. B i z i misa­f i r eden ailelerden b i r i n i n şimdi 30 yaşlarında kadar olan edebiyat ve t i y a t r oya karşı çok meraklı ve yetenekli oğlunun l isey i bitirdiği yıllarda Devlet Konseryatuvarmda eğitim görmek üzere yaptığı i l k teşebbüs a k i m kalınca, a i lenin re is i olan amcası onun bu konuda başka arayışlar içine girmesine i z in vermemişti. B u yüzden, o genç Çiftçilik ve gurbetçilikle yaşamını sürdürmek zorunda kalmıştı. B u işlerin onun ps iko lo j ik yapısını pek t a t m i n etmediği görülüyordu. B u g ib i örneklere rağmen genelde erkek evlâtların t ahs i l l e r in i t a ­mamladıktan ve evlendikten sonra artık köyde kalmayıp Türkiye-n i n çeşitli yörelerinde çekirdek aile tarzında öğretim üyesi, öğret­men, subay veya memur o larak hayatlarını sürdürdükleri görül­mekteyd i . Ancak, bu çekirdek ai le ler in hepsinin bilhassa yazın t a t i l aylarında köylerini çoluk çocuk ziyarete gelerek, baba ocağına dön­dükleri, hasret gidererek b i r süre beraber yaşadıkları da b i r ger­çekti. O arada, çeşitli konularda aile reisine danışıldığı, onun f i k r i ­n in alınarak b i r takım kara r l a ra varıldığı da anlaşılıyordu. Eğer baba ocağında baba ölmüşse ocağın bekçiliğini ana 'nm üstlendiği, oğulları arasından b i r i n i n onunla b i r l i k t e yaşayarak onu yalnız bı­rakmadığı, diğerlerinin de işleri elverdikçe onu ziyarete koştukları görülüyordu. Nerede bulunursa bulunsunlar ai lenin bütün f e r t l e r i ­n i n i r t i b a t hal inde olduğu ve hastalık, ölüm, âfet v.s. g ib i b i r k r i z anında derhal birleştikleri görülüyordu.

B u durumda Mümtaz Turhan'ın o günler için t a r i f ettiği aile yapısının yeni şartlara göre değişen her şeyle b i r l i k t e b i r m i k t a r değişime uğradığı b i r gerçektir. Ancak, bu değişmenin çözülme şek­linde olmadan b i r modi f ikasyona tâbi olduğu da anlaşılıyordu. Ke­male eren aile b i rey ler i , yo l lar açık olduğu için, çekirdek aileler ha­l inde kader ve kısmetlerini aramak üzere memleket in çeşitli yöre­lerine dağılıyor, ama ai lenin b i r ko lu yörede ka la rak ocağı bekl i ­yordu. İmkân elverdikçe açık yo l lardan koşarak t ek ra r yuvaya dö-

Page 35: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N İZİNDE 39

nüyorlar, aileyle i l g i l i ko l l ek t i f kader in çizgilerini b i r araya gelerek, oradak i aile re is in in denetiminde belirliyorlardı. B u durumdan i n ­hirafların, son kuşağı dahi t ed i rg in edeceği konuşmalarından anla­şılıyordu. Ai le, bütün memlekette olduğu üzere, önemini y i t i rmeyen ve kişilere yön gösteren, vazgeçilmez n i reng i taşı görevini hâlâ sür­dürmektedir. Şunu hiç unutmamamız gerekir ; b i r cemiyette çözü­len kişilikler, sarsılmaya başlayan veya çözülmüş ai le ler in göster­gesidir.

YÖREDE K A L I C I B A Z I U N S U R L A R

Mümtaz Turhan , b u yörede değişmeyen unsur lar arasında köy­lerde ekmeğin tandırla pişirilmesi olayından söz etmektedir. B u du­r u m bugün de aynıdır. Yöre halkı, zelzele ev ler inin bahçelerine ken­d i usullerince tandırlarını yeniden inşa etmişlerdir. Köy ekmeği bu ­r a d a k i evlerde y ine tandırla pişirilmeye başlanmıştır. Şehirde fırın­dan hazır ekmek alıp yiyenler köye varınca geleneksel ekmekler in i aramakta, ekmekleriy le aralarındaki hasret i gidermeye çalışmakta­dırlar. O lezzetli ekmekten yerken bizde kendilerine bu hususta hak vermeden edemedik. Kimseye zararı olmayan bu tür teamüllerin çevreye renk katarak onu ilginç kılacağı da b i r gerçektir.

Mümtaz Tu rhan bu yörede reddedilmiş unsur iar arasında çarşaf ve peçeyi kaldırmak için sarfedilen bütün emeklerin boşa gittiğini yazmakta, ve bunda müessir olan en önemli ps iko lo j ik faktörün, bu unsurların, yöredeki kadınları b i r zamanlar hr i s t i yan la rdan ayıran alâmetler olmalarına bağlanmaktdır. Buna rağmen, daha o günler­de bile yaşlılarla gençler arasında görüş farkları bulunduğunu ve zamanla bu g i y i m unsurlarının değişeceğini zannettiğini söylemek­tedir . N i t ek im , bu köyleri z iyaret imiz esnasında kara çarşaf ve pe­çeye rastlamadığımızı; buna karşılık, yaşlıların normal g iys i ler i üzerine yöresel b i r dokuma olan ihramı büründüklerini, ve bunun da yörenin b i r alâmeti niteliğinde olduğunu gördük. B u arada, genç kızların hâli v a k t i yerinde olan ailelerde tahs i l yönünden b i r f a r k ­lılaşma bulunmadığını da memnuniyet le müşahede e t t ik . Akçataş Köyünde misa f i r l e r i olduğumuz ai lenin güzel kızları lise mezunu i d i ­ler. Yaşıtlarının günlük kıyafetlerinden farklı b i r şekilde g iy inme-

Page 36: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

40 B. B. TOGROL - E. CANTEZ - N. A Y V A L I O G L U - M. AŞKIN

miş, başlan d imdik ve açık, ama geleneksel görevlerinin b i l inc i için­de, b iz ler i kusursuz o larak ağırlamaktaydılar.

Azap Köyündeki b i r başka genç kızın da aynı kıyafette, f aka t ilâveten, başına b i r eşarp taktığını gördük. B u güzel genç kız da bir yandan b iz i ağırlarken, diğer yandan odada durmadan çalan te­lefon sant ra l in i mükemmel b i r şekilde idare ediyor, her i k i işe de rahatça yetişebiliyordu.

ŞAHSİYET Y A P I S I

Kuvve t in i toprağından, an'anelerinden ve sağlam aile yapısın­dan alan bu yörenin insanlarının; karakter sahibi , zeki, b i l g i l i , ye­ni l ik lere açık, hoşgörülü, sabırlı ve dayanıklı yapısının Anadolu 'ya ulaştıkları o günlerden ber i , sağlam müesseseleri sayesinde, bozul­madan devamlılığını koruduğunu gördüğümüzü ve korumaya devam edeceğine inandığımızı da vurgu lamak isteriz.

S O N U Ç

Profesör Mümtaz Turhan 'mJ^fi^Oi^.yıl ları.-arasmda, «yerin­de gözlem» yöntemiyle sürdürdüğü «Kültür Değişmeleri» adlı çalış­masının kapsamlı b i r özetini sunmuş bulunuyoruz. Aynı yöntemle geçen yaz üç ha f t a süreyle aynı yörede yaptığımız gözlemleri de bunlara ilâve e t t ik . Mümtaz Turhan , o gün için i l e r i b i r t ekn ik sa­yılabilecek b i r yöntemle incelemesini sürdürmüştür. Be l i r l i b i r «saha» ya çıkmış, oraya a i t olmanın verdiği kolaylıkla, kendini yö­reye kabu l e t t i rmek için zaman kaybetmeden, çoğunu «açık uçlu mü­lakatla» tamamladığı gözlemlerini yapmıştır. B u gözlemlerini yön­lendiren hipotez ler i (varsayımları) mevcuttur . B u arada, sonuçla­rını sonrak i gelişlerinde incelemek üzere, (sözlü te lk in l e r i ) içeren kendine mahsus deneyler de yapmıştır. Vardığı sonuçlar tutarlıdır, hipotezleri ve gözlemleri çerçevesince elde edilmişlerdir. B u sonuç­ların birçok ilmî sonuçlarda olduğu üzere, aynı zamanda Türkiye-n in yaşadığı bazı süreçleri zımnen ele alıp ışık tutacak, onları eleş­t i r i p , hattâ politikaları yönlendirebilecek b i r yoğunluğa sahip olduk­ları da muhakkaktır. Böyle bi l imsel tarafsız başlangıcı olan b i r i n -

Page 37: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

MÜMTAZ T U R H A N ' I N ÎZÎNDB 41

eslemenin, Türkiye gerçekleri içinde zamanla b i r süre için «best¬seller» niteliği kazanmasının h i k m e t i bunda olsa gerekt ir .

Mümtaz Turhan'ın aynen hocası Sir Frederic Bar let t 'de olduğu üzere, gözlemlerini değerlendirirken ps iko lo j i di l inde «insight» de­diğimiz o ince sezgi ve der in görüşten çok faydalandığı anlaşılmak­tadır. Zaman içinde ( long i tudina l ) sürdürdüğü gözlemlerim fazla (data )y la beslemeye lüzum görmeden, üstün sezgisiyle tamamlamış­tır, işte incelemesinin bu en kuvve t l i noktası, aynı zamanda en za­yıf (vulnerable) noktasıdır. Çünkü, eserine be lk i kendisinde mev­cut o lmakla b i r l i k t e , ya kitabı fazla yüklememek için veya önemse­mediğinden a lmayarak dışarıda bıraktığı k a n t i t a t i f mutaların (data) eksikliği gençleri tereddüte düşürmektedir. O günlerde her köyde kaç kişi yaşıyordu? Kaçı kadın, kaçı erkekt i? Okumuşluğun yaygın olduğu bu yörede kaç çocuk okula gidiyor, genel nüfusa göre bun­ların nispet ler i ne o luyordu? Kaç hane vardı? Kaç büyük baş veya küçük baş hayvana sahipt i l e r? v.s. v.s. g ib i konular sayılara daya­nan bi lg i ler le desteklendiğinde, k a l i t a t i f f i k i r l e r daha da inandırı­cılık kazanmaktadır.

B i l i m dünyasında teor i ler genelde çok sık değişmekte, ha t t a aynı probleme bakış açıları icad edilen yeni ter imler le yepyeni kavranı-larmış g ib i karşımıza çıkarak b iz ler i tereddüte düşürmektedir. Moda rüzgârları b i l i m dünyasında da eser. G iy im, kuşamda olduğu üzere hâlâ batıdan doğuya doğru eser. Teori ler ne kadar değişirse değiş­sin, sayılar ka t ' i d i r , değişmez. B u çalışmayla i l g i l i bu tür eks ik l ik­ler i , y e r i geldikçe, bi lhassa coğrafî ve beşerî coğrafî durumu, ince­lerken başka kaynak la rdan kısmen telâfi etmek mümkün olmuştur. Ancak, şunu da hemen ilâve edelim k i hu tür sayılara dayanan b i l ­giler, meselâ, Mümtaz Turhan'ın kitabında biz i aydınlattığı «sosyal yapı» ile i l g i l i b i l g i y i bize ulaştırmaktan acizdir. Sayılar kesindir ama suskundur, onları konuşturacak b i r bi lgine ihtiyaç vardır, yok­sa onlar da kend i başlarına fazla şey söylemezler.

Mümtaz Turhan'ın bu öncü çalışması bütün bu bakımlardan çok Önemli b i r çalışmadır. He r şeyden önce ilmî b i r gayeyle yola çıktığı ve o güne göre elverdiğince kendis i için mümkün olan yöntemlerle o günkü be l i r l i b i r yöreye a i t hayat tarzlarını kaydettiği, ve bunu bizlere ulaştırabilmeyi başardığı için önemlidir. Beşerî b i l imc i l e r i ­miz in Mümtaz Turhan 'dan alacakları çok ders vardır. Böyle çalış-

Page 38: Asap, AhgataŞj Dalbaşı ve Değirmenler Köylerinin Sosyo

42 B. B. TOGROL. - E. CANTEZ - N. AYVALIOĞLTJ - M. AŞKIN

maların daha çok sayıda yeni teknikler le beslenerek yapılmaları ge­rek l id i r . B u n u sadece b i l ime katkı olarak değil, kendimiz i tanımak için de yapmak zorundayız.