32
ATAUM e-bülten EYLÜL 2009 MERKEL'LE DEVAM, SOSYAL DEMOKRATLAR'A SELAM Skandallar, Facebook ve Twitter üzerinden yürütülen renkli propagandalar, birbirinden ilginç vaatler, medyada yer alan seçim öncesi yorumlar ve seçim sonrasına ilişkin tahminlerin ardından nihayet 2009 Almanya Genel Seçimleri 27 Eylül'de gerçekleşti. Kamuoyu yoklamalarından çıkarılabilecek sonuçla Angela Merkel'in başkanı olduğu Hıristiyan Demokrat Parti'nin seçim yarışını birincilikle kazanacağını az çok herkes tahmin edebiliyordu. Esas mesele, koalisyon ortağının kim olacağıydı. Önceki dönemde Sosyal Demokrat Parti ile Büyük Koalisyon'a ortak olan Hıristiyan Demokratlar, bu koalisyondan kurtulmak istediklerini sık sık dile getirdiler ve gönüllerinden geçenin liberal Hür Demokrat Parti ile Siyah-Sarı (parti renklerine göre) bir ortaklık kurmak olduğunu her fırsatta tekrar ettiler. Bu beklentinin gerçekleşmesi için de artık bir engel kalmadı. Asıl ilginç olan nokta, partilerin aldığı oyların oransal olarak dağılımı. Buna göre yüzde 33.8'lik oy oranıyla bir önceki seçimlere kıyasla 2 puan kaybeden Hıristiyan Demokrat Parti (CDU), kardeş partisi Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile birlikte seçimin en fazla oy olan partisi oldu. İkinci sırada ise, önceki seçimlere kıyasla tam 12 puan kaybederek yüzde 23 oy alan ve böylece 60 yıllık Federal Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği sonuçlar göz önüne alındığında en büyük hezimetini yaşayan Sosyal Demokrat Parti yer aldı. (devamı 3.sayfada) 2009 ALMANYA GENEL SEÇİMLERİ SONUÇLANDI SEÇİMLERDE ASIL ZAFER KÜÇÜK PARTİLERİN Nazlı Seza ONAT Küresel Ekonomi`de G-20 Dönemi ve AB Esra AKGEMCİ sayfa 18-19 Portre: Yorgo PAPANDREU Yeşim ÖZTÜRK sayfa 22-23 Benim Avrupam Fikret BAŞKAYA sayfa 28-29-30-31 Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yıl 1 - Sayı 12 Avrupa Gündemi... Avrupa`da Sigara Yasağı Aydan DOĞAN sayfa 7 Avrupa Konseyi`nden Komşuya Uyarı... Eylül Başak TUNCEL sayfa 10-11 Barroso Başkanlık Koltuğunu Yine Kaptı Gökşen ÇALIŞKAN sayfa 13 Fransa Göçmen Kampını Dağıttı Ilgın Su ÇATALKAYA sayfa 15 üyelik ve diğer talepleriniz için [email protected] Norveç`ten Kıyamet Sonrasına Hazırlık Erbil ERTÜRK sayfa 16-17

ATAUM e-bülten

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten

EYLÜL 2009

MERKEL'LE DEVAM, SOSYAL DEMOKRATLAR'A SELAM

Skandallar, Facebook ve Twitter üzerinden yürütülen renkli propagandalar,birbirinden ilginç vaatler, medyada yer alan seçim öncesi yorumlar ve seçim sonrasına

ilişkin tahminlerin ardından nihayet 2009 Almanya Genel Seçimleri 27 Eylül'de gerçekleşti.

Kamuoyu yoklamalarından çıkarılabilecek sonuçla Angela Merkel'in başkanı olduğu Hıristiyan Demokrat Parti'nin seçim yarışını birincilikle kazanacağını az çok herkes tahmin edebiliyordu. Esas mesele, koalisyon ortağının kim olacağıydı.

Önceki dönemde Sosyal Demokrat Parti ile Büyük Koalisyon'a ortak olan Hıristiyan Demokratlar, bu koalisyondan kurtulmak istediklerini sık sık dile getirdiler ve gönüllerinden geçenin liberal Hür Demokrat Parti ile Siyah-Sarı (parti renklerine göre) bir ortaklık kurmak olduğunu her fırsatta tekrar ettiler. Bu beklentinin gerçekleşmesi için de artık bir engel kalmadı. Asıl ilginç olan nokta, partilerin aldığı oyların oransal olarak dağılımı. Buna göre yüzde 33.8'lik oy oranıyla bir önceki seçimlere kıyasla 2 puan kaybeden Hıristiyan Demokrat Parti (CDU), kardeş partisi Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) ile birlikte seçimin en fazla oy olan partisi oldu. İkinci sırada ise, önceki seçimlere kıyasla tam 12 puan kaybederek yüzde 23 oy alan ve böylece 60 yıllık Federal Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği sonuçlar göz önüne alındığında en büyük hezimetini yaşayan Sosyal Demokrat Parti yer aldı. (devamı 3.sayfada)

2009 ALMANYA GENEL SEÇİMLERİ SONUÇLANDI

SEÇİMLERDE ASIL ZAFER KÜÇÜK PARTİLERİNNazlı Seza ONAT

Küresel Ekonomi`de G-20Dönemi ve AB

Esra AKGEMCİsayfa 18-19

Portre:Yorgo PAPANDREU

Yeşim ÖZTÜRKsayfa 22-23

Benim AvrupamFikret BAŞKAYA

sayfa 28-29-30-31

Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yıl 1 - Sayı 12Avrupa Gündemi...

Avrupa`da SigaraYasağı

Aydan DOĞANsayfa 7

Avrupa Konseyi`ndenKomşuya Uyarı...

Eylül Başak TUNCELsayfa 10-11

Barroso Başkanlık Koltuğunu Yine Kaptı

Gökşen ÇALIŞKAN

sayfa 13

Fransa GöçmenKampını DağıttıIlgın Su ÇATALKAYA

sayfa 15

üyelik ve diğer talepleriniz için [email protected]

Norveç`ten Kıyamet Sonrasına Hazırlık

Erbil ERTÜRKsayfa 16-17

Page 2: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bültenEYLÜL 20092 Kızıl Ordu Fraksiyonu Tekrar Gündemde

Zafer ÖRNEK

Kızıl Ordu FraksiyonuTekrar Gündemde

RAF ve Becker

Zafer ÖRNEK

Hukuk-Siyaset İlişkisi

1960'ların sonlarında kuru- ve eski Doğu Almanya devlet Bu gelişmeye kadar Bec- tarafı ise, Becker'in cezasının lan ve 1970 ve 80'lerde ger- şirketlerinin özelleştirilmesi ker'in Buback cinayetiyle her- indirilerek tahliye edilme ge-çekleştirdiği eylemler ve ci- süreci görevlileri gibi kilit rol- hangi bir bağı ortaya çıkarıl- rekçesi. Yani, 1981-83 yılları nayetlerle adını duyuran lerdeki kişilere düzenlediği mamıştı. DNA testleri sonuç- arasında Alman istihbarat Rote Armee Fraktion (RAF), saldırılarla Soğuk Savaş Al- larının doğruluğunu onayla- yetkilileriyle işbirliği yapmış 1998'de kendisini lağvettiği- manyasının siyasal tarihinde yan İçişleri Bakanlığı yetkili- olması ve örgütün birçok üst ni açıklayana kadar 30'dan derin izler bıraktı. leri, yargılamanın 2010'da düzey elemanının yakalan-fazla siyasi cinayeti üstlendi. Bu saldırılardan biri de Fede- bitmesiyle Becker'in cezası- ması sürecindeki katkıları. 60'ların anti emperyalist kon- ral Başsavcı Siegfried Bu- nın kesinleşebileceğini ifade Üçüncüsü ise komplo teori-jonktürünün Almanya'daki back'ın hayatını kaybettiği etti. lerine varan bir iddia ki o da temsilcisi olduğunu iddia 1 97 7 sa ldırısıydı. Bunun bu- İşin bundan sonrası biraz kar- Becker'in Buback cinayetinin eden ve bunun yanında II. gün gündeme gelmesinin ne- maşık görünüyor. Birincisi, öncesinden başlayarak muh-Dünya Savaşı yıllarının ya- deni, RAF'ın saldırıyı üstlen- Becker örgüt dâhilinde işle- birlik yapmış olabileceği ola-rattığını ileri sürdüğü kurum- diğini bildirdiği mektubun ye- diği diğer suçlardan dolayı sılığı. Bild Gazetesinin ortaya sal faşizm tehdidine karşı ku- ni teknolojilerin yardımıyla hüküm giymiş ve ömür boyu attığı son iddia ise, bu işbirli-rulduğunu vurgulayan RAF, DNA testlerinden geçirilerek hapis cezasına çarptırılmıştı. ği karşılığında Becker'in 100 aralarında Deutsche Bank'ın failin eski RAF üyesi Verena 1989 yılında da şartlı tahli- bin Mark aldığı yönünde.başkanının da olduğu ban- Backer'in olabileceğini des- yesi gerçekleşti. İkincisi ve kacılar, hükümet yetkilileri tekleyen delillere ulaşılması. belki de daha karmaşık olan

Almanya 2009 Parlamento seçimlerinin hemen ön-

cesinde eski bir davaya ilişkin yeni bulgularla karşı

karşıya. Söz konusu gelişme, 1977'nin 7 Nisanında

şoförü ve korumasıyla birlikte arabasında ölü

bulunan Federal Başsavcı Siegfried Buback'ın

kat i l inin kim olduğunun tekrar hükme

bağlanmasını gerektiriyor.

Becker'in 1981-83 arasında-ki ifadelerinin zabıtlarının bazılarının hala gizli tutul-ması, bazılarının da savcıla-rın kullanımına kısmen sınırlı olarak sunulması ve Anaya-sayı Koruma Dairesi yetkilisi Winfried Ridder'in konu ile alakalı “Herkesin bildiği gibi, istihbarat teşkilatıyla işbirli-ğinin ödüllendirilmesi temel ilkelerdendir” demeci Al-manya'da -bir dönem- siyasi amaçlar için hukukun göz ardı edilebildiğinin örneği gibi duruyor. Olayın üzerin-den geçen 30 yıldan fazla sürede bu müphem ilişkinin de gerçeklere ve hukukun üstünlüğüne gölge düşürdü-ğü aşikâr. Veriler, Becker'in işbirliği yapması sonucu Bu-back cinayetindeki rolünün üstünün örtüldüğü yönünde.

Bu nedenledir ki kamuoyu, İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble'ye “gizli dosyalar” ın yetkililerin kullanımına açılması yönündeki baskıyı artırıyor. Bakan her ne kadar seçimlere gidilirken gizleye-cek bir şeyinin olmadığının altını çizse de, Becker'in ifa-delerinin tutanakları henüz tam olarak açıklanmış değil. Zira konu sadece Schaeuble' nin değil, eski hükümetlerin de uygulamalarını su yüzüne çıkarabilir…

Page 3: ATAUM e-bülten

Çıkan tabloyu anlamlandır yeceğini tartışıyor. mak aslında çok da zor değil. Muhafazakar-liberal koalis-Alman basınında yer alan yonun seçimden galip çık-yorumlara bakıldığında hem masında 2008 mali krizinin Sosyal Demokratlar hem de çok büyük etkisi olduğu Hıristiyan Demokratlar se- düşünülüyor. Alman ekono-çim kampanyaları boyunca misi Avrupa ülkeleri içinde ortaya değişimi öngören her- krizden en çok yara alan hangi bir proje koyamadık ekonomilerden biri. Seç-ları için sık sık eleştirilmişti. menler muhafazakar-liberal İki parti de önceki dönemin partileri destekleyerek belki iktidar ortakları olarak de mali konulara öncelikle özeleştiri konusunda görece yer verilmesi gerektiği yö-zayıf bir tutum sergiledi. Bu- nündeki fikirlerini de ortaya nun da etkisiyle diğer küçük koymuş oldu. Bununla birlik-partiler son derece iddialı bir te koalisyon ortakları Hıristi- tutulması gerektiği” yönün- lir. Merkel güçlü bir başba-sonuç elde etti. Bu arada, se- yan Demokratlar ve Hür De- deki fikre de Hıristiyan De- kan olarak sözünü geçirecek çimlere çok kısa bir zaman mokratlar arasında seçim mokratların sıcak baktığı söy- ve sağ koalisyon içinde fikir kala neo-Nazilerin partisi kampanyaları sırasında da lenemez. Zira onlara göre birliği daha kolay elde edile-NPD'nin Türk politikacılara tam net biçimde ortaya kurumlar oturmuş durumda cek mi? Sosyal Demokratlar adaylıktan çekilmeleri için konamayan mali düzenle- ve geçen döneme kalındığı muhalefet partisi olarak yolladığı ırkçı tehdit mektup - meler konusundaki uzlaşının yerden devam edilmesi belki gerçek kimliğine kavuşacak larının ortaya çıkmasının seçimlerden sonra epey zor de en doğrusu olacak. ve muhafazakar-liberal koa-Yeşiller ve Sol Parti'ye oy sağlanacağı şimdiden apa- Koalisyonun öngördüğü ic- lisyonun karşısında solun kazandırdığı da söylenebilir. çık görülmekte. Westerwelle, raatlardan en çok tartışıla- güçlü bir savunucusu ola-Hür Demokrat Parti'nin yük- vergi indirimi ve kamu cak o lanı i se, nük leer bilecek mi? Yoksa seçim selişindeyse Büyük Koalis- harcamalarının azaltılması enerjiye dönüş fikri. Alman- sonrası parti içinde yaşanan yon'u ekonomi alanında sık konularında özel sektöre pek ya ve Alman Yeşiller Partisi, çalkantılar, hayal kırıklığı ve sık eleştirmesi ve ekonomik çok vaatte bulunmuştu. An- Avrupa çapında yürütülen parti başkanlığı için farklı sorunlar konusunda farklı cak ekonomistler bu türden nükleer karşıtı hareketin adayların mücadeleye giriş-çözüm önerileri sunması kesintilerin şu an için uygun öncüleriyken bu projenin söz mesi partiye kan kaybettire-neticesinde özellikle iş dün- olmayacağına dikkati çeki- konusu olması muhalefetin cek ve Sosyal Demokratlar yasından oy toplamasının yor. Kaldı ki, sosyal güvenlik sesini belli ki önümüzdeki dö- etkin bir muhalefet partisi payı yadsınmamalı. Yine Hür ve sosyal adalet alanında ya- nemde epey yükseltecek. o lmaktan uzaklaşacak mı? Demokrat Parti lideri Guido pılacak reformların önemine Afganistan'dan çekilme ko- Mali alanda kamu harcama-Westerwelle'nin cinsel ter- değinen Merkel, verdiği de- nusu da sol muhalefet tara- larını dizginleme, vergi indi-cihini gizlememesinin bazı meçte “Ben bütün Alman- fından sık sık tartışılacağa rimleri gibi liberal kesime kesimlerin partiye sempati ya'nın başbakanıyım” diye- benziyor. yarayacak çözümlere mi duymasına neden olduğu da rek sermaye sınıfına yapıla- Basında seçim sonuçlarına g id il ecek, yoksa sosyal gü-yapılan yorumlar arasında. cak vergi indirimini aslında ilişkin yapılan değerlendir- venlik alanındaki reform ça-Tabii hemen eklemek gerekir çok da fazla benimseme- melere bakılacak olursa balarına mı ağırlık verilecek? ki, büyük bir kesim de Dışiş- diğini hissettirdi. Hür De- Merkel'in yeni koalisyon Tüm bu soruların cevabını leri Bakanlığı makamına mokratların öne sürdüğü içinde nasıl bir başbakan önümüzdeki 4 yıl içinde oturacak Westerwelle'nin Al- “önceki dönemde yapılan ça- olacağı üzerine epey beyin göreceğiz.manya'yı temsil edip edeme- lışmaların yeniden denetime fırtınası yapıldığı söylenebi-

Almanya SeçimleriATAUM

e-bülten3Almanya Seçimleri

Nazlı Seza ONAT

Neler Olacak?

Seçimlerde asıl zafer kazana yükseldi. Sol Parti (Die Linke) nınsa küçük partiler olduğu oy oranını 4 puan arttırarak ortada. Zira Hür Demokrat yüzde 11.9, Yeşiller ise 2 Parti yüzde 14.6'lık bir oranla puan yükselerek yüzde 11 oy önceki seçime kıyasla 5 puan kazandı.

Türkiye-AB İlişkileri?Seçimler Türkiye medyası ta- sert bir üslupla yaklaşmanın Merkel'in yeniden iktidara miş. Öte yandan, özellikle rafından da büyük bir dikkat- doğru olmadığını, reform gelmesi ile Türkiye için ekonomik kriz sonucunda le takip edildi. Seçim sonuç- çabalarının desteklenmesi imtiyazlı ortaklığı uygun Avrupa'nın epey zarar ları belli olur olmaz kamuo- gerektiğini, kısa dönemde gören Fransız lider Sarkozy gördüğü ve yeni açılımlara yunda farklı fikirler ortaya o l m asa da uzun dönem yalnız kalmamış olacak. yöneldiği de söylenebilir. atıldı. Bir kısım Türkiye'nin içinde Türkiye'nin AB'ye Sonuçta Merkel her şeye Türkiye gerek G-20 ülkesi, AB üyeliğinin bu iktidar süre- katılabilmesinin söz konusu rağmen bu seçimden büyük gerekse bölgesel bir güç since sekteye uğrayacağını, olabileceğini belirtmişti. Hür paydaş olarak çıktı ve Hür olarak Avrupa siyasetinde bir kısımsa Türkiye'nin AB Demokrat Parti'nin manevi Demokratların sesinin bu hatırı sayılır bir rol oynuyor. üyelik sürecinin seçim sonu- lideri Hans-Dietrich Gensc- ortaklık içinde ne kadar Nabucco Projesi Alman cundan doğrudan etkilen- her ise, Türkiye'nin AB'ye tam çıkacağını zaman göstere- basınında “Avrupa Gazının meyeceğini savundu. üye olması gerektiğini her cek. The Times gazetesinde Bağımsızlık Belgesi” diye Hür Demokrat Parti lideri fırsatta savuna gelmiştir. yer alan seçim değerlendir- tanımlanmışken Türkiye'yi Westerwelle'nin Türkiye'nin Tüm bunlardan, Hıristiyan mesinde, sonuçlara göre en dışlamanın pek de mümkün AB üyeliğine karşı özel bir Demokrat Parti'nin Türkiye' çok kaybedenin Türkiye olmadığı sonucuna varıla-ilgisi olduğu söylenemez. nin tam üyelik statüsüne o ld uğ u çü nkü Türkiye'nin AB bilir.Ancak Westerwelle, verdiği olan itirazını Hür Demokrat- üye l iğ in in savunucusu demeçlerde “Türkiye'ye ların bir derece yumuşata- Sosyal Demokratların artık AB'ye aday olamazsın” tarzı cağı sonucu çıkarılabilir. iktidarda olmadığı belirtil-

EYLÜL 2009

Nazlı Seza ONAT

Page 4: ATAUM e-bülten

Korsan Parti'nin Avrupa Parlamentosu ZaferiHatice YAZGAN

ATAUMe-bülten

4 Korsan Parti`nin Avrupa Parlamentosu ZaferiHatice YAZGAN

Avrupa Parlamentosu (AP) se- ğın yanı sıra telif haklarıyla topluma muhalefet olarak cisi hakkında Nisan 2009'da çimleri Haziran ayında ta- korunan internet içeriklerine adlandırılabileceğine yöne- hukuki işlem yapılması ve mamlansa da tartışmalar so- serbest erişimin sağlanması- lik görüşler var. gelişen süreç Korsan Parti' na ermedi. Her seçim öncesi nı istemeleri. Bir başka Korsan Parti, ilk kez 2006 yı- nin taraftar kazanmasına kat-katılım oranının düşüklüğü deyişle, internetten film ve lında İsveç'te kuruldu ancak kıda bulundu. Faaliyetleri nedeniyle AB'de demokrasi müzik indirmeyi yasaklayan şu an neredeyse tüm dünya- İsveç yasalarına aykırı olma-açığı (democratic deficit) telif hakları ve patent gibi ya yayılmış durumda. Hatta yan Pirate Bay'in ABD baskı-tartışmalarının odak noktası kısıtlayıcı düzenlemelerin Eylül sonunda gerçekleşen sıyla çeşitli kısıtlamalara uğ-olan AP seçimlerine katılım kaldırılmasını savunuyorlar. Almanya seçimlerinde de raması ise, İsveç hükümeti-yine beklenen düzeyde ol- Kısıtlamalarının kaldırılması Alman Korsan Partisi'nin nin bu dönemde AB'nin fikri madı. ile internetin en büyük kamu (Piratenpartie Deutschland) ve mülkiyet haklarına ilişkin Durum böyle iken, Parla- kütüphanesi haline gelece- ilgi odağı olduğu biliniyor. kısıtlayıcı bir direktifi yürürlü-mento'da oluşan siyasi ğini belirten Korsan Parti İsveç dışında Polonya, Al- ğe sokmak istemesiyle gün-gruplar kurumun demokra- yetkilileri, ilaç patentlerinin manya, Fransa, Avusturya, deme geldi. Bu durum Parti' tik niteliğini bir anlamda de başta üçüncü dünya Danimarka, Finlandiya, nin taraftar kazanmasına kat-kanıtlar nitelikte. Parlamen- ülkeleri olmak üzere pek çok İspanya gibi ülkelerde de kıda bulunduğu gibi, ülkede-to içinde AB karşıtları ya da insanın ölümüne neden kurulan Korsan Parti'nin ki diğer sol partilerin telif bir başka deyişle Kötümser olduğunu düşünüyorlar. İlaç ABD, Şili, Arjantin gibi haklarına ilişkin düzenleme-Avrupalılar iki ayrı grup gelirlerinin çoğunlukla hü- ü l ke le rde de ku ru lu ş lerini esneklik sağlayıcı bi-(Avrupa Muhafazakâr ve kümetler tarafından sağlan- çalışmaları sürüyor. Hatta çimde yeniden gözden geçir-Reformcular Grubu -Euro- dığını, ilaç şirketlerinin ise Türkiye'de de Korsan Parti melerine de neden oldu. pean Conservatives and kazandıklarının çok daha kurulmasına ilişkin bazı Ancak Korsan Parti'nin telif Reformists Group / ECR- ve azını araştırmaya ayırdığını, çalışmalar var. hakları savunucularının tep-Avrupa Özgürlük ve Demok- bu durumda patent haklarını İsveç'teki seçimlerde Korsan kisini çektiği de bir gerçek. rasi Grubu- Europe of Free- kaldırılması ile hükümetlerin Parti seçim barajını aşama- Neticede Korsan Parti'nin dom and Democracy Group ilaç araştırmalarının finanse dığından Parlamentoya gire- çeşitli ülkelerde gösterdiği / EFD- gibi) oluştururken, edilmesi için şirketlere çok medi ancak azımsanmaya- başarıyı Avrupa Parlamento-birbirinden çok farklı görüş- daha fazla kaynak verebile- cak bir taraftar topluluğuna su'na da taşıdığı görülüyor. lere sahip adaylar da Parla- ceği önerisi ile ortaya çıkı- kavuştu. 2006 seçimlerinde Korsan Parti, Avrupa Parla-mento'da sandalye kazandı- yorlar. aldığı oyla Parlamento mentosu'ndaki yeşiller, böl-lar. İnternet kullanıcılarının ço- dışındaki en büyük üçüncü geselciler ve ulusalcıları için-İsveç Korsan Partisi (Pirat Par- ğunlukla gençler olduğu bil- parti konumundaki Korsan de barındıran “Yeşiller/ tiet) de AP içindeki çeşitliliğe gisinden hareketle, Parti'nin Parti'nin genel Başkanı ise Avrupa Serbest İttifakı Gru-katkıda bulunan partilerden destekleyicilerinin çoğunluk- Rickard Falkvinge. bu” (Group of the Greens biri. Seçimlerde yüzde 7.1 oy la 30 yaş altı internet kuşa- Parti'nin başarısında, ülke- /European Free Alliance toplayan ve Parlamento'da ğından oluşması şaşırtıcı deki gelişmelerinde etkisi /EFA) içinde yer alıyor. Ne bir sandalye elde eden değil. Korsan Parti 'nin var. İsveç'te kısıtlama olmak- kadar etkin olabileceklerini Korsan Parti'nin bu başarısı görünürde telif hakları ve sızın internetten film ve mü- ise önümüzdeki süreç hayli yankı uyandırdı. Par- patentin kaldırılmasına zik indirmek için uygun bir gösterecek.ti'nin en önemli özelliği, ilişkin görüşlerinin, temelde platform sağlayan “The Pira-devlet yönetiminde şeffaflı- yaratılmak istenen denetimli te Bay” sitesinin dört yöneti-

EYLÜL 2009

Page 5: ATAUM e-bülten

'Lockerbie kahramanı'Megrahi SalıverildiÖzlem HANGÜL

İskoçya Hükümeti, 20 Ağus- ken, ABD Başkanı Barack sında yapılan görüşme salıverilmesinin Trablusgarp' tos 2009'da aldığı bir kararla Obama, kararı hata olarak sonrasına denk gelmesi ve ta , Rusya ve Batı arasında Lockerbie hükümlüsü Meg- nitelendirdi ve Libyalı yetkili- Brown'un da tüm tepkilere süregiden petrol mücadelesi rahi'nin sağlık sebepleriyle ül- lere Megrahi'yi ev hapsine karşı uzun süre sessiz kala- ile aynı zamana düştüğünü kesi Libya'ya geri gönderil- almalarının doğru olacağını rak İskoç Hükümeti'nin kara- hatırlatarak, salıvermenin mesine onay verdi ve bunun söyledi. rına saygı duyduğunu açıkla- İskoç Hükümeti tarafından üzerine hem ülke içinde hem Megrahi'yi salıverme kararı- makla yetinmesi, gündeme söylendiği gibi sağlık koşul-de uluslararası arenada çe- nın 10 Temmuz 2009'da Libya ile yapılmış gizli bir an- ları nedeniyle değil Libya ile şitli eleştiriler, spekülasyon- İtalya'da gerçekleştirilen G8 laşma olup olmadığı sorusu- yapılmış gizli bir pazarlık lar başladı. Megrahi ülkesin- Zirvesi'nde Britanya Başba- nu getirdi. Özellikle muhafa- /anlaşma neticesinde yapıl-de kahraman gibi karşılanır- kanı Brown ile Kaddafi ara- zakâr kesim, Megrahi'nin mış olduğunu iddia etti.

Megrahi'nin salıverilmesine tepkiler

270 kişinin ölümünden so- bir o kadar da inanıl(a)maz rumlu tutulan, ömür boyu bir gerekçe... Megrahi'nin hapse mahkûm edilmiş, kan- gerçekte hangi gerekçeyle ser hastası bir insan Megrahi salıverildiğini bilmekten öte Tüm spekülasyonlardan aslında daha önemli bir soru bağımsız düşünürsek İskoç geliyor akıllara: Uluslararası Hükümeti'nin, Megrahi'yi ilişkilerde devletlerin, bu serbest bırakma gerekçesi, yönde bir karar alması, bir Megrahi'nin geçirmekte ol- insanın bu kadar “insani” bir duğu ciddi hayati rahatsızlık gerekçe ile serbest bırakıl-ve ancak 3 ay yaşayabilme ih- ması, imkânsız mı?timali. Ne kadar fazla insani,

Uluslararası İlişkiler- Bir Karar- İnsan?

ATAUMe-bülten

5' 'Lockerbie Kahramanı Megrahi Salıverildi

Özlem HANGÜL

21 Aralık 1988'de, İngiltere- ya vatandaşı uçağa bomba iki vatandaşını teslim etme- Camp Zeist'da, İskoçya ka-Amerika seferini yapmakta koymaktan sorumlu tutul- mekte direnen Libya, BM yap- nunları uygulanarak görül-olan PanAm 103 uçağının, İs- muştu.Bunlardan biri, daha tırımları üzerine Fhimah ile müş, ilk kez bağımsız bir ül-koçya'nın Lockerbie kasaba- sonra beraat edecek olan Megrahi'yi 1999'da teslim kede tahsis edilen bir toprak sının üstünde infilak etme- Lamin Khalifah Fhimah, di- etmiş ve böylece üzerindeki parçasında bir başka ülkenin siyle uçakta bulunan 259 yol- ğeri ise dava sonucunda B M a m ba rgosu da askıya k a nu n ları ve yargı yetkisi cu ve mürettebatla Lockerbie ömür boyu hapse mahkûm a lınmıştı. uygulanarak görülen dava kasabasından 11 kişi hayatı- olan Libya gizli servisi çalışa- Lockerbie davası, “tarafsız” s onucu Fhimah serbest nı kaybetmişti. 3 yıl süren n ı A b delbaset Ali al-Megrahi üçüncü bir ülkede, Hollan- kalmış, Megrahi ise ömür bo-araştırmanın ardından iki Lib- idi.Olaydan sorumlu tutulan da'daki eski Amerikan üssü yu hapse mahkûm edilmişti.

Lockerbie saldırısı hükümlüsü Abdelbaset Ali al-Megrahi, İskoç Hükümeti'ninalmış olduğu bir kararla 20 Ağustos'ta serbest bırakıldı.

EYLÜL 2009

Page 6: ATAUM e-bülten

İletişim Adres: Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM)

Cemal Gürsel Caddesi, 06590 Cebeci, Ankara

Telefon: 0 (312) 362 07 62

Faks: 0 (312) 320 50 61

Web: www.ataum.ankara.edu.tr/ebulten

E-posta: [email protected]

Editör: Erdem DENK

Tasarım: Volkan KAYA

* Yazılarınızla katkıda bulunmak için [email protected] adresine email atabilirsiniz.* ATAUM E-Bülten’de yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. ATAUM'un resmi görüşü değildir.

* Bu e-bülten içinde yer alan özel kullanım lisanslı tüm yazı ve görsellerin bütün hakları Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi`ne aittir.

* Bu e-bülten, kaynak gösterilerek kopyalanabilir, dağıtılabilir, basılabilir.

A.Ü. Basımevi Tarafından 5.10.2009 tarihinde basılmıştır.

ATAUMe-bülten

Belçika'da yüksek okullar, yasal bir dayanağı olmamasına rağmen bazı öğrencilerin kaydını almayı reddetmeye başladı. Nedeni , ye ter ince maddi imkânlarının bulunmaması. Nagehan ŞEN

Belçika'da 'paran yoksa okuma'devri mi geliyor!

ATAUMe-bülten6 Belçika`da Paran Yoksa Okuma Devri mi Geliyor?' '

Nagehan ŞEN

Belçika'da yüksek öğrenim, üniversite Frankofon Öğrenciler Federasyo- çevede dikkat çekilen bir diğer konu ve yüksek okullar şeklinde ikiye nu'nun yaptığı bir araştırmaya göre, da, öğretim görevlilerinin sayısının bölünmüş durumda ve bu ikisinin yüksekokullar, maddi yetersizlikleri artırılması ve eğitmenlerin de kendile-görev alanları da farklı. Üniversite, nedeniyle bazı öğrencilerin kaydını rini geliştirmesi gibi konulara daha daha teorik ve akademik bir eğitim yapmayı reddediyor. Ve bu tavrın fazla özen ve ilgi gösterilmesi.verirken, yüksekokullar daha ziyade herhangi bir yasal dayanağı da bulun- Peki, yüksekokullar nereden kaynak teknik ve pratik konulara yoğunlaşıyor. muyor. buluyor, bulabilir? Öğrencilerin öde-Örneğin, Türkiye'nin aksine Belçika'da 1995 tarihli yüksek öğrenim kararna- dikleri kayıt paraları aslında küçük bir teknik bir konu olarak değerlendirilen mesi, açıkça, eğitimde fırsat eşitliğini rakam. Yüksekokulların asıl finans-Tercümanlık, üniversite bünyesinde vurguluyor ve hiçbir öğrencinin maddi man kaynakları devletten gelen yar-değil yüksekokullarda yer alıyor. gerekçelerle geri çevrilemeyeceğini, dımlar. Bu yüzden de asıl sorun devlet-Tercümanlık bölümünün daha teorik her öğrencinin istediği yükseköğrenim ten kaynaklanıyor. Zira yüksekokulla-karşılığı olan edebiyat fakülteleri ise kurumunda eğitim görme hakkına sa- rın finansmanı kapalı zarf usulü ger-üniversiteler bünyesinde yer alıyor. hip olduğunu ve kurumların kendileri- çekleşiyor ve ancak sağlık endeksinin İki yüksek öğrenim kurumuna da giriş ni bu talebe göre ayarlamaları gerek- gelişmesine göre artıyor. Kısacası dev-sınavsız ve kayıt için cüzi bir miktar t iğ in i belirtiyor. Yüksekokullar ise, öğ- let, ne artan öğrenci sayısını dikkate ödeniyor. Lise mezunu her öğrenci is- renci kayıtlarını reddederken mekân- alıyor ne de bu konuda müzakere tediği kuruma kayıt yaptırabiliyor. sal yetersizlikleri, güvenlik sorunlarını yapmaya açık. Üniversite mezunlarının işsiz gezme v e altyapı eksikliklerini öne sürüyor. Şimdilik, yüksekokullar bekleme liste-olasılığı daha yüksek olduğu için, yük- Yükseköğrenim Bakanı Jean-Claude leri oluşturmakla meşgul. Finanse sekokullara eğilim daha fazla. Hal böy- Marcourt ise, artan öğrenci sayısını e d em eyecekleri öğrencilere kapıyı ta-leyken, yüksek okullar öğrenci kabul- olumlu bulduğunu ve sınıf sayısı, mal- mamen de kapatmıyorlar. Bu sorunun lerini kendi maddi imkânları çerçeve- zeme sayısı gibi maddi imkânların ge- en erken çözümü ise 2010-2011 sinde sınırlandırmaya başladı. Zira liştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu çer- öğretim yılı olarak görülüyor.

EYLÜL 2009

Page 7: ATAUM e-bülten

Avrupa'da Sigara Yasağı

Sigara olmaz, esrar verelim

Avrupa`da Sigara YasağıAydan DOĞAN

Aydan DOĞAN

Sigaranın hastalık ve ölüm- pılıyor. Norveç, İtalya ve Mal- ise durum biraz farklı. larda sigara yasağı furyasına lerdeki büyük payının fark ta getirdikleri çeşitli düzenle- İspanya'daki yasa diğer eklendi. Tüm kapalı alanlar-edilmesiyle birlikte konu tüm melerle İrlanda'yı izleyen Av- Avrupa ülkelerine kıyasla da ve çalışma alanlarında dünyada kişisel bir tercih ol- rupa ülkeleri oldular. Dünya- “liberal” bir düzenleme. sigara içme yasağı getirildi. maktan çıktı. Sigara, duma- da, ülke çapında yasak geti- Hatta İspanya'daki dü- Şu sı ra lar İngiltere'de na maruz kalan herkes için ren dördüncü ülke olan zenlemenin daha zayıf ve yasağın açık alanlara da ge-bir sağlık tehlikesi oluşturu- İtalya'da ise yasak, halk tara- kafa karıştırıcı olduğu da niş le tilmesi gündemde. yor. Koyulan yasakların, aktif fından büyük destek gördü. söylenebilir. Zira yasaya Belçika, Letonya, Litvanya, içiciliği düzenlemenin yanı sı- Ocak 2005'ten beri ülkede göre 100 metrekareden Güney Kıbrıs, Slovenya, ra pasif içiciliğin azalmasın- restoranlar, diskolar ve bar- büyük restoranlar ve barlar Fransa, Hollanda, İsveç ve da da etkili olduğu artık ları da kapsayacak şekilde sigara içilen ayrı bir bölüm Malta da sigara yasağını genel kabul görüyor. tüm kapalı alanlarda sigara yapma hakkına sahip. 100 uygulayan, ancak kapalı Avrupa Birliği açısından bak- içilmesi yasaklandı; ancak metrekareden küçük işlet- alanlarda ayrı havalandır-tığımızda, İrlanda bir örnek özel sigara içme odalarına meler için ise sigara içmeye malı bir sigara içme bölümü-model oluşturdu. 2004'te izin veriliyor. Özel kısıtlama- izin verip vermemek işletme ne izin veren ülkelerden. barları ve restoranları da kap- lar altında bu odalara yiye- sahibine bırakılmış durum- Bulgaristan da tüm kapalı sayacak şekilde tüm işyerle- cek, içecek servisi bile yapı- da; birçoğu da kararını alanlarda sigara içmeyi rinde sigara içmeyi yasakla- labiliyor. sigarayı yasaklamamaktan yasaklayan düzenlemele-yan ayrıntılı düzenlemeyle 1 Ocak 2006 tarihinde ofis- yana kullanıyor. Sigaranın riyle yasağı en sıkı hükümle-İrlanda Avrupa'da bir ilke lerde, dükkânlarda, okullar- yasaklanmadığı kafelere 18 re bağlamış Avrupa ülkeleri imza atmış oldu. O zaman- da, hastanelerde, kültür mer- yaşından küçüklerin girmesi olan İrlanda ve İngiltere'yi dan beri pek çok Avrupa kezlerinde ve toplu taşımada ise yasak. takip eden düzenlemeleri ülkesinde sigara içmeyi sigara içilmesine ülke çapın- İngiltere de 2007'de yaptığı 2010'da yapacağını açıkla-engelleyici düzenlemeler ya- da yasak getiren İspanya'da düzenlemeyle kapalı alan- mış durumda.

Sahibinden sigaralı kafe!

Peki, Avrupa Birliği?

Kapalı alanlarda sigara içme izin veriliyor. Ancak bu alan- yapan kafeler açısından yor. Kısacası, artık esrarlı si-yasağını 2008'de düzenle- lara yiyecek ve içecek servisi büyük tartışmalara konu g ar ala rı n i çine tütün karıştır-yen Hollanda'da ise son yapılması yasaklanmış. oluyor. Zira tütün mamulle- mak yasak! Müşteriler sade-günlerde sıcak gelişmeler Düzenlemenin amacı, bu yer- rinin kullanılmasını yasakla- ce “saf esrar” içmek duru-yaşanıyor. 2008'de getirilen lerde çalışanların dumana yan bu düzenlemeler, esrar munda. Gelen eleştirilere düzenleme diğer pek çok maruz kalmasını engelle- satışı ve içilmesi konusunda rağmen Hollanda Sağlık Avrupa Birliği üye ülkesine mek. Diğer çalışma alanla- herhangi bir değişiklikler Bakanı bu düzenlemenin kıyasla esnek. Kafelerde, rında, kamu binalarında ve getirilmiyor. Bu ise, uyuştu- insanları daha çok esrar iç-barlarda, restoranlarda ve toplu taşıma araçlarında rucu maddenin etkisini m e ye yö n len di receği fikrine uyuşturucu madde satan s igara yasağı 2004' te azaltmak için tütünle har- katılmıyor.kafelerde (coffee shop) getirilmiş. Ancak 2008'de manlanmadığı sürece kafe-kişilerin sigara içebileceği yapılan düzenleme özellikle lerde esrar içmeye devam ayrı bir bölüm yapılmasına uyuşturucu madde satışı edebileceği anlamına geli-

Bu yeni tartışmalarla Hollan- lanmasını gerektirecek yasal min yasanın “kamusal alan- araştıran incelemeye ilişkin da'da tekrar gündeme otu- tabanı içermediğine hük- larda sigara içilmez” demek kabine toplantısı, yasal ran sigara yasağı, en çok da metti. Bu kararla hiç çalışanı yerine 'tüm çalışanları insan- düzenleme açısından kritik. ayrı bir sigara içme bölümü bulunmayan, sahipleri tara- ların sigara içmesinden ko- Eğer havalandırma sistemle-yaratamayacak kadar küçük fından işletilen küçük kafe ve ruyoruz' söyleminden kay- ri, pasif içiciliği giderecek olan kafelerin itirazına uğru- barlarda sigara içimine naklandığına, bu belirsizlik şeklide, sigara dumanını bir yor. Bu yasağın -ya da yasa- yeniden izin verilecek. nedeniyle de istisnaların o- kafe veya bardan çıkarıyorsa ğın bu halinin- kendilerine 2008'de yapılan düzenleme- luştuğuna dikkat çekti. Alı- düzenlemede bu yönde karşı adaletsiz bir durum or- nin arkasındaki yasal neden nan kritik yargı kararları, değişikliklere gidilebilir. Eğer taya çıkardığına dikkat çe- çalışanların pasif içiciliğe mevcut düzenlemelerdeki ya- koşullar yerine getirilirse si-ken küçük kafelerin ciroları- maruz kalmamasıydı. Söz sal boşluğu gidermek ama- gara içilmesine izin verile-nın bir önceki yıldan beri konusu kafe lehine verilen cıyla düzeltmeler yapılacağı cek, ayrı sigara odalarının yüzde 62'ye varan oranlarda karar teknik olarak tüm açıklamasını da beraberinde yaratılmasına ihtiyaç kalma-düştüğü de bizzat Sağlık ülkedeki küçük kafelerde ge tirmiş ti. Hollanda'nın yacak. Kısacası, eğer bakan Bakanlığı tarafından yapılan sigara içimine izin vermiş “çalışanların başkasının içti- kabinenin desteğini alırsa, çalışmalarda ortaya çıkmış oluyor. Hollanda'nın kuze- ği sigaranın dumanını solu- küçük kafelerle ilgili çıkmaz durumda. Belçika sınırına yinde yer alan Leeuwarden' masını engellemek” amacıy- çözülmüş olacak ve düzgün yakın Breda'da “The Victoria de de mahkeme yasanın la getirdiği yasağın tartışmalı bir havalandırma sistemi Cafe” adlı küçük kafeye açı- sahipleri tarafından işletilen bir yapı yaratmasından olan kapalı mekanlarda lan davada alınan karar ya- kafeleri kapsamayacağına dolayı Hollanda Sağlık s igara iç i lmes ine iz in sak açısından bir dönüm nok- hükmetti. Bakanı kabineye bir teklif verilecek.tası oluşturuyor. Zira mahke- Hollanda Sağlık Bakanı Ab K- sundu. Hizmet endüstrisinde me, yasanın çalışanı olma- link, yaptığı açıklamada Hol- havalandırma sistemlerinin yan küçük kafelerde uygu- landa yasasındaki proble- nasıl kullanılabileceğini

Tüm bu süreçte birlik düze- gençleri sigaraya hayır nusu. Avrupa Komisyonu, s ala rı uygulama ya da yasa-yinde bir düzenleme getir- diyebilme konusunda cesa- ü ye ül ke le r i 2012’de lar oluşturma; çocukları si-memesine karşın Avrupa Bir- retlendirmekti. Bu doğrultu- “dumansız bir AB” olma yo- garadan koruyacak, insan-liği de pek çok önemli adım da gençlerle doğrudan bağ- lunda sigara içmeyi engelle- ları sigarayı bırakmaya teş-attı. Örneğin, AB tarafından lantılı olacak pek çok çalışma yici düzenlemelerini artırma- vik edecek düzenlemelerle si-dü zen le nen pek çok yapıldı. Ayrıca yine 2003’te ya davet etti. Konsey, ülkeleri gara içilmesini engelleyici ya-kampanya Avrupa genelin- başlatılan tütün reklamı ya- 3 ana yönde hareket etmeye salar geliştirme; ve AB düze-de ses getirdi. 2003-2004’te pılmasını yasaklamaya yö- çağırdı: Üye ülkelerin, va- yinde tütün kontrolüne iliş-düzenlenen “feel free to say nelik uygulama bazı ülkele- tandaşlarını kapalı kamu k in işb ir liğini güçlendirici ağ-no” adlı kampanya üye ülke- rin muhalefetine rağmen alanlarında, çalışma alanla- lar yaratılması yönünde lerde düzenlenen 40’ı aşkın Avrupa’da ilgi odağı oldu. rında ve toplu taşımada si- adımlar atma.etkinlikle büyük yankı topla- AB’nin şu anda da devam g a r a dumanına maruz kal-dı. Kampanyanın amacı, eden kampanyaları söz ko- maktan koruyacak şekilde ya-

EYLÜL 2009 7ATAUMe-bülten

Page 8: ATAUM e-bülten

fotoğraf:Katie Tegtmeyer

Zahide Tuğba ŞENTERZİ

ABD Radar Üssü Projesini Geri Çekti

ATAUMe-bülten

ABD Radar Üssü Projesini Geri ÇektiZahide Tuğba ŞENTERZİ

ABD'den gelen resmi açıkla- götürmeyeceğini zaman göre, Avrupa'daki füze sa- füze kalkanı inşasında NATO maya göre, İran'ın nükleer gösterecek ancak anlaşma- vunma sistemi gemileri da ha merkezi bir rol programı ve elinde bulun- nın yapılması halinde diğer Aegis'ler güçlendirilecek ve k azanacak. AB'nin Fransa ve durduğu uzun menzilli füze- nükleer güçlere baskının daha güvenilir bulunan mo- Almanya gibi eşitler arasın-ler düşünüldüğü kadar bü- artacağı da kesin gibi bil füze savunma cihazları da birinci konumundaki yük bir tehlike arz etmiyor. gözüküyor. Nitekim nükleer kullanılacak. Rusya, Aegis büyük üyeleri de, ABD'nin bu Ancak kararın geri planında silahlar konusundaki son sistemini stratejik bir tehlike kararının öncülük yaptıkları gerilen ABD-Rusya ilişkileri gelişmeler de bu tahmini olarak görmüyor ve CNN'e AB ortak savunma sistemine ve Aralık'ta bitecek olan destekler nitelikte. göre bu sistem Rusya'daki yeni üyelerin yaklaşımlarını START anlaşması olduğu da Obama'nın önerdiği yeni radarlar kullanılarak işbirliği değiştireceğini düşünüyor. düşünülebilir. ABD'nin kararı sistemde, uzun menzilli ba- ortamı dâhi yaratabilir. Böylelikle Çek Cumhuriyeti, hem İran hem de Rusya tara- listik füzelere karşı savunma NATO ve AB'nin de bu karara Polonya ve Balkanların AB fından olumlu bir gelişme sistemi inşası yerine kısa ve olumlu tepki verdiği söylene- dâhilinde güvenlik ve savun-olarak nitelendirildi. Bu adı- orta menzilli füzelere karşı sa- bilir. NATO Genel Sekreteri ma ilişkilerine öncelik vere-mın ABD'yi nükleer başlıkla- vunma sistemini güçlendir- Rasmussen'in yaptığı açıkla- ceklerine inanılıyor.rın azaltılması için Rusya ile me ön plana çıkıyor. Penta- maya göre, müttefiklerin yeni bir anlaşmaya götürüp gon'un yaptığı açıklamaya korunması amaçlı kurulacak

Yeni Savunma Sistemi ve Uluslararası Tepkiler

Çek Cumhuriyeti ve Polonya'nın Hayal KırıklığıAma kesin olan bir şey var: Muhafazakâr hükümet dö- altından kurtulma çabaları, kanı Václav Havel'in sözleri Çek Cumhuriyeti ve Polon- neminden eski müzakereci radar üssü anlaşmasını d e a de ta b u korkunun ya'nın “Rusya send ro- Wytold Waszczykowski ise anahtar olarak görmelerine göstergesi gibi: “Rusya mu”ndan kaynaklanan durumu şu sözlerle açıklıyor: neden olmuştu. Şimdi ise nerede başlayıp nerede bitti-ABD'ye yakınlaşma isteği bü- “Kalkanla birlikte Washing- büyük müttefikleri onlara sırt ğini bilmiyor. Tarihi sınırlarını yük bir darbe almış durum- ton ile stratejik birliğimizi de çevirdi ve sadece Çek Cum- hatırlıyor – Çarlık dönemin-da. 1989'dan bu yana ABD kaybetmiş bulunuyoruz.” huriyeti değil belki de tüm den olsun, Sovyet dönemin-ile yakın ilişkilerinden gurur Çekler içinse karar belki çok Orta Avrupa ABD için strate- den olsun- ve oraları kendi-duyan Polonyalı siyasiler, da şaşırtıcı olmadı ama so- jik önemini yitirdi. Rusya'nın sinin sayıyor.”karar açıklandıktan sonra nucun ciddi bir hayal kırıklığı Orta Avrupa politikası post- Halkın çoğunun karşı çıkma-“kim, nerede hata yaptı” yarattığı da açık. Çek dış po- Sovyet ülkelerinin “Rusya sına rağmen siyasilerin tartışmasına girdi. Cumhur- litikası, temel sütununu kay- sendromu” ile birleşince, ABD'ye hizmetlerini sunmayı başkanı Lechem Kaczyńský betmiş durumda. Kadife dev- siyasiler arasında yaşanan teklif edecek kadar ısrarlı liderliğindeki muhafazakâr- rim sonrası artan anti-Rus “ne yapacağını bilememe tavırları aslında radar üssü-lar, bunu ABD ile olan özel yaklaşımlar, ABD yanlısı poli- hâli” tekrar zuhur etmiş nün istenilmesinden değil, ilişkinin sonu olarak görüyor. tikalar ve Rusya'nın etkisi durumda. Eski Cumhurbaş- Çek Cumhuriyeti gibi küçük

Yaklaşık bir sene önce yine bu bültenin Kasım 2008 sayısın-da kaleme alınan ABD'nin Çek Cumhuriyeti'nde radar üssü kurma çabaları, nihai sonuca ulaşmış durumda. Çek hü kü met le r i n in ta lebi üzerine Çek Cumhuriyeti'nde kurulması planlanan radar üssü projesi, halkın tepkisi dâhil birkaç etkenin de devreye girmesiy le ABD tarafından geri çekildi. Böylelikle Bush'un “Çek Cum-huriyeti ve Polonya'yı mütte-fiklerimizi koruyacak olan sistemin olabildiğince etkili ol-ması için seçtik” sözüyle baş-layan süreç, Obama'nın “Avrupa' daki güdümlü füze-ye karşı korunma mekaniz-ma sı nın yeni mi ma ri si Amerikan güçlerinin ve müt-tefiklerinin daha güçlü, akıllı ve hızlı korunmasını sağlaya-cak,” sözleriyle yeni bir ivme kazandı.

EYLÜL 20098

Page 9: ATAUM e-bülten

ve kimilerinin gözünde “önemsiz” bir ülkenin ABD ile güçlü bir ittifak sağlama isteğinden kaynaklanıyordu. Buna bağlı olarak ve yeni ABD yönetiminin yaklaşımı ile Çek siyasi sahnesinde za-man içerisinde değişim ya-şandığı söylenebilir. Cum-hurbaşkanı Václav Klaus, Obama'nın kararını iletme-sinden sonra durumun Çek-ABD ilişkilerini etkileyeceğini inanmadığını söylerken yeni bürokratik hükümetin baş-kanı Jan Fischer, “Cumhur-başkanının kararını dikkate alıyoruz,” demekle yetindi. Muhalefet partilerinden ba-zılarının eski açıklamalarına rağmen “karar yerinde” açıklaması ise şaşkınlık yarattı. En büyük hayal kırıklığını kabine üyeleri ya-şadı diyebiliriz. Eski başba-kan Mirek Topolánek, “Bu Çek Cumhuriyeti'nin kaybı-dır, benim değil” açıklaması-nı yaparken, müzakereler sırasında önemli rol oynayan eski başbakan yardımcısı Vondra, “Duruma soğuk-kanlılıkla yaklaşıp, bu adı-mın sonuçlarını duygusal de-ğil, rasyonel olarak değer-lendirmeliyiz” dedi. ODS (Demokratik Yurttaş Par-tisi) genel başkanı, eski baş-bakan Mirek Topolánek'in ekonomi gazetesine gönder-diği demeç, karardan sonra yayılan “çaresizlik hali”nin simgesi olarak görülebilir. Zira bu demeçte, sorunun sadece radar olmadığı, her-kesin güvenliği, özgürlüğü ve bağımsızlığının yanı sıra orta Avrupa'nın geleceğinin de tehlikede olduğu savunu-luyor. “ABD'nin Bize Sırt Çevirmesini İstemiyoruz” başlığı altında yayınlanan ya-zıda, İkinci Dünya Savaşı'nın rını hatırlatan Topolánek, ma'nın 17 Eylül 2009'un ilk kapatmış oldu. Toplamda 9 70. yıldönümü ve totaliter bunların hepsinin ortak nok- saatlerine Çek başbakanı senelik proje ve resmi olarak rejimden kurtulmanın 20. tasının ABD etkisinin Orta Jan Fischer'e radar üssünün 2 seneyi aşan çalışmalar, yıldönümü kutlanırken ABD' Avrupa'dan çekilmesi ve kurulmayacağını telefonda birkaç saat içinde sona erdi. nin iç siyaset ve Rusya'yla bunun sonucunda da bölge söylemesi ve hemen akabin- Sonla gelen yeni bir merak ilişkileri tercih etmesinin halkının köleleştirilmesi de ABD'den Polonya ve Çek konusu, Çek Cumhuriyeti ve sembolik olduğu vurgulanı- olduğuna dikkat çekiyor. Cumhuriyeti'ne jet hızıyla Polonya'nın izleyeceği yeni yor. Münih Anlaşması, 2002 yılında ortaya atılan fi- heyet gönderilip durumun strateji...Molotov-Ribbentrop Paktı, kir, sayısız görüşme ve proto- açıklanması, belki de Orta Tahran ve Yalta Konferansla- koller sonucunda Oba- Avrupa'da büyük bir dönemi

ATAUMe-bülten

9ABD Radar Üssü Projesini Geri Çekti

Zahide Tuğba ŞENTERZİ

Haziran 2006: Amerikalı Mayıs 2008: Çek Cumhuri- sonra radar anlaşmasını 17 Eylül 2009: Obama baş-uzmanlar Çek Cumhuriye- yeti hükümeti, radar üssü- meclis görüşmelerinden geri kanlığındaki ABD, Çek Cum-tinde alan araştırması yaptı nün Brdy'de kurulması ile çekti. huriyeti ve Polonya'da inşa ve üssün Brdy şehrinde ku- ilgili temel Çek-ABD anlaş- edilecek füze kalkanı proje-rulmasını Ocak 2007'de masını onayladı. sinden geri çekildi.talep etti. Nisan 2009: Çek Cumhuri-

Mart 2009: Dönemin baş- yeti'ni ziyaret eden Obama, Mart 2007: Çek Cumhuri- bakanı Mirek Topolánek 15 İran'ın nükleer programın-yeti resmi olarak radar üssü Martta radar üssünün kuru- dan vazgeçmesi halinde görüşmelerini başlattı; he- lacağına inandığını ancak füze kalkanları inşasına men akabinde Rus temsilci- projenin gecikebileceğini be- gerek kalmayacağını söyle-ler ABD üssünün Avrupa'ya lirtti. Onay için yeterli oy sağ- di.yerleşmesine karşı çıktı. layamayan hükümet iki gün

Süreç...

EYLÜL 2009

Page 10: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten10 Avrupa Konseyi`nden Komşuya Uyarı...

Eylül Başak TUNCEL

Avrupa Konseyi'nden Komşuya Uyarı…

Eylül Başak TUNCEL

Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe ülkedeki azınlık gruplarına Söyleminde Irkçılık", "Hassas tan'da kaydedilen olumlu Karşı Avrupa Komisyonu yönelik ayrımcı tutumlar /Hedef Gruplar” (Romanlar, gelişmeleri s ıralayarak (ECRI), 2 Nisan 2009'da nedeniyle Yunan yetkililer de dinsel azınlık grupları, memnuniyetini dile getiriyor, kabul edilen "Yunanistan 4. uyarıldı. Makedonlar, Batı Trakya'daki sonra da var olan sorunlara, Gözlem Raporu'nu 15 Eylül "Yasal Düzenlemelerin Varlı- Müslüman azınlık, mülteci- insan hakları ihlallerine 2009'de yayımladı. Ülkede ğı ve Uygulama", "Çeşitli ler, sığınmacılar, göçmen- değinerek çeşitli tavsiyelerde var olan aksaklıklara ve Alanlarda (İstihdam, Eğitim, ler), " "Yahudi karşıtlığı" gibi bulunuyor.alınması tavsiye edilen ön- Sağlık, Adalet vb.) Ayrımcı- başlıklardan oluşan raporda lemlere yer verilen raporda, lık", "Irkçı Şiddet", “Halk ECRI, öncelikle Yunanis-

Rapora başlarken…Öncelikle, olumlu gelişme- cinsiyetine bakılmaksızın her- me kaydetmesi. Batı Trak- Holokost'un ders kitaplarına lerin sıralandığı ilk bölümde kese eşit muamele ilkesinin ya'daki Müslüman azınlığın girmesi, diğer olumlu geliş-gözümüze şu bilgiler çarpı- uygulanması anlamına geli- eğitim durumunu güçlendir- meler olarak sayılmakta. An-yor: ECRI'nin Yunanistan yor. Bir başka olumlu veri, mek için önlemler alınması, cak ECRI, tüm bu ilerlemele-üzerine 8 Haziran 2004'te Yunan hükümetinin “Ro- Yahudi ya da Roman karşıtı re rağmen, bazı sorunların yayınlanan 3. Raporundan manlar için Bütünleştirilmiş yayınlar yapan birkaç gaze- varlığını sürdürdüğüne işa-bu yana 3304/2005 sayılı Eylem Planı”nı yürütmeye tecinin gözaltına alınması, ret etmekte.kanun kabul edildi. Bu, ırksal devam etmesi ve bu gruba 2004'ten itibaren 27 Ocak ya da etnik kimliklerine, yönelik eğitim, sağlık ve gününün “Holokost'u Anma dinsel inanışına, yaşına ve istihdam alanlarında ilerle- Günü” ilan edilmesi ve

Tespit ve tavsiyelerBaşlangıç olarak, eski Yunan çıkartılmaması salık veriliyor. lü man azınlığın yüzde alanlarına yönlendirecek bir Vatandaşlık Kanunu'nun 19. Bu konuda adil olmayan 80'inin tarım sektöründe p lan oluşturulamadığından, maddesi nedeniyle Yunan gecikmelerin varlığı (örneğin istihdam edildiğine, Afrikalı, Batı Trakya'daki Müslüman vatandaşlığını kaybedenle- Batı Trakya Müslümanlarının Bangladeşli, Pakistanlı, azınlığın kamu ve özel sek-rin sıkıntılarının bir an önce başvurularında yaşanan Filipinli göçmenlerin iş sek- tördeki sayıları yok denecek giderilmesi talep ediliyor. aşırı gecikmeler), Yunan törlerinde ayrımcılığa uğra- kadar az. ECRI, Yunan Yunanistan'da oturan veya Ombudsmanı tarafından bil- dığına, söz konusu “hassas yetkililerinin bu konuda uzun oturmayan, vatansız veya dirildiği için, ECRI durumun gruplar”ın çoğunluğunun dü- vadeli bir çözüm planı uygu-artık başka bir devletin düzeltilmesi isteğini raporda şük maaşla, kötü koşullarda lamalarını ve hassas grupla-vatandaşı olmuş, ama bir belirtmekte. çalıştığına dikkat çekiliyor. rın iş pazarına acil olarak zamanlar Yunan vatandaşlı- Önemli eksikliklerin görül- Çoğu Roman çöp toplayarak entegre edilmesini talep ğına sahip herkesin mağdu- düğü istihdam alanındaki geçimini sağlarken önyargı- ediyor.riyetinin giderilmesi, bu mevcut durum anlatıldıktan lardan dolayı kalıcı bir iş bu-kişilerin işlemlerinde zorluk sonra, Batı Trakya'daki Müs- lamıyor. Kendilerini istihdam

EYLÜL 2009

Page 11: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten

11Avrupa Konseyi`nden Komşuya Uyarı...

Eylül Başak TUNCEL

Eğitim ve kimlikAzınlık gruplarına yönelik ay-rımcılığın görüldüğü bir baş-ka alan, eğitim. Bazı okullar-da, Roman çocukların ayrı sı-nıflarda ders gördüğü belirti-liyor. Bu çocukların okula alı-şabilmeleri için ayrı bir uyum programının uygulanması haklı bulunurken, bunun çocukları etkilemeyecek, di-ğer öğrencilerden soyutla-mayacak şekilde ve belli bir süreliğine yapılması gerekti-ği vurgulanıyor. Batı Trakya' daki Müslüman azınlığa, Pomaklara ve Romanlara özel önem gösterilmesi teş-vik ediliyor, eğitim konusun-da alınan önlemlerin takdir edildiği, çabaların artarak devam etmesi gerektiği vur-

eğitimin iyileştirilmesi de şı düşmanca tutum sergile- rine saygı gösterilmesini gulanıyor. Yunan yetkililerin, diğer tavsiyeler arasında. mesinin önlenmesini ve med- umuyor; Müslüman mezar-iki dilli anaokulları ve daha Sağlık, adalet, sosyal konu- ya çalışanlarına insan hakla- lıklar, Atina'da cami yapımı kaliteli öğretmen ihtiyacı gibi larda da birtakım eksiklikle- rı ve ırkçılık üzerine eğitim ve- ve ölüyü yakma yasağı gibi birtakım sorunlarla ilgili ola-re değinen rapor, Romanla- rilmesini, yetkililerin kamuo- birtakım konulara yönelik rak Batı Trakya'daki Müslü-rın karşılaştığı sağlık sorun- yunun dikkatini çekmek ve tabularda da değişim arzu man toplumun temsilcileriy-larına yönelik önlemlere de- farkındalık yaratmak adına ediyor. Kişileri kendi dinine le görüşmeleri ve ortak bir vam edilmesini, yargıç ve sav- ulusal kampanya yürütmesi- ge ç i r me ye çal ı şmanın çözüm bulmaları tavsiye cılar için ayrımcılık ve ırkçılık- ni de içeren birtakım önerile- (proselytism) suç olmaktan ediliyor. Azınlık gruplarına la ilgili eğitimlerin güçlendi- re yer veriyor. çıkarılması öneriliyor. Çeşitli eğitim için destek verilmesi, rilerek sürdürülmesini, ırkçı Raporda yer alan bir başka dinlere yönelik olumsuz yo-Yunanca dersleri, anadilde suçlara karşı daha sert ön- sorun, azınlık gruplarının rumların ders kitaplarından eği tim, destek kursları lemler alınmasını, medyanın kendilerini ifade etmesiyle il- kaldırılmasının devamı teş-yapılması, Batı Trakya'da etnik ve dinsel azınlıklara kar- gili. ECRI, azınlıkların adetle- vik ediliyor.

Batı Trakya'daki durumECRI'nin, Batı Trakya'daki (düşünce, vicdan, ifade öz- tek sorun, Müslüman azınlı- yürütülmesi çağrısı yapmak-Türk ve Makedon toplumları gürlüğü) ihlal edildiğini ğın uğradığı ayrımcılık değil. ta.konusunda da birtakım tav- gösteriyor. Batı Trakya'da ya- Yunan yetkililer, bölgedeki Görüldüğü gibi, rapor somut siyeleri var. Bu toplumların şayanların kendini tanımla- Türklerin, Pomak ve Roman- veriler ve bol bol tavsiye içer-dernek kurma ve ifade ma hakkının garanti altına ların kimliğini tanımadığını mekte. Yanlış tutumlardan, özgürlüklerinin tanınması alınması, Müslüman azınlık ve bu grupların Türkler tara- önyargılardan, sistemin ge-için daha ciddi adımlar atıl- ile konuşulup, müftü ve fından ayrımcılığa uğradık- çirmesi gereken değişimler-ması gerekliliği ve bu imam atamaları konusunda larını belirtirken, Müslüman den bahsediliyor. Tercih edi-çerçevede AİHS'nin 11. mad- çözüm üretilmesi, Makedon temsilciler bunu reddediyor. len elbette, tüm bu öğütlere desinin ihlali vurgulanmak- ve Türk temsilcilerle diyalog ECRI, bu konuya istinaden, gerek kalmadan, devletlerin ta. Ayrıca, Batı Trakya'da geliştirilmesi ve ortak payda- Batı Trakya'daki her etnik ve halkları için en iyisini adaletli müftülerin atanması sorunu da buluşulması raporda yer dinsel gruba saygı gösteril- bir şekilde yapmaları. Deği-devam etmekte -ki bu da almakta. mesini vurgulayıp, baskı uy- şimlerin, ilerlemelerin, iste-AİHS'nin 9. maddesinin Ö te ya n da n, Batı Trakya'daki gulanmadan ortak diyalog yerek ve şevkle, toplumsal

barışı ve refahı sağlamak adına bir an önce gerçekleş-mesi. Ülkeyi oluşturan farklı gruplar arasında iletişimin ve eşitliğin, içten gelen bir di-namikle kalıcı olarak sağlan-ması. Ve bunu bütün halkın istemesi, desteklemesi… Yunanistan'daki değişim sürecini, kaydedilen geliş-meleri, birkaç yıl arayla ya-yınlanan bu raporlar saye-sinde takip edebileceğiz. Diğer seçenek ise bir umut olarak kalacak…

Avrupa Konseyi tarafından oluşturulan bağımsız bir in-san hakları izleme organı olan ECRI, özellikle ırkçılık ve hoşgörüsüzlükle ilgili konu-lara odaklanıyor. Komisyon, her üye devletin durumunu benimsediği amaç ve ilkeler ışığında inceliyor ve çeşitli öneriler sunuyor. Bunu yapar-ken de söz konusu ülkelere zi-yaretler düzenleyip hem yetkililerle görüşüyor hem de mevzuat taraması yapıyor

EYLÜL 2009

Page 12: ATAUM e-bülten

Erdem GÜNEŞ

ATAUMe-bülten12 Fransa, Sera Gazı Vergisini Tüketicilere mi Yükleyecek?

Nagehan ŞEN

Fransa, Sera Gazı Vergisini Tüketicilere mi Yükleyecek?Nagehan ŞEN

Fransa Cumhurbaşkanı Ni- enerji kaynaklarına yönelim önemli miktarda para aktar- nin altını çiziyor. Karbon ver-colas Sarkozy, ekonomik kri- kaçınılmaz olacak ve bu, ha- tılması anlamına geliyor. Bu- gisi başka vergilerin yerine zin etkileriyle baş edebilmek va kirliliğinden kar sağlayan nun anlamı açık: Yeni vergi geçeceğinden, aslında, dev-amacıyla yeni bir vergi fikrini devletin hiç ama hiç de işine yürürlüğe girince, tüketicinin let bu işten kar etmeyecek; ortaya attı. Söz konusu vergi, gelmeyecek. Ne var ki, hane cebinden çıkan benzin fiyat- deyim yerindeyse, bir eliyle karbon tüketicilerine yöne- halklarının tüketimi üzerin- ları da kuşkusuz artacak. aldığını diğer eliyle verecek. lik. Böylelikle hem devlete ye- den vergi hesaplamak dev- Yeşillerin ve Sosyalistlerin Karbon vergisi, ton başına ni gelirler sağlayarak krizin letin daha çok kar etmesini eleştirdiği noktaysa, bu ver-17 Euro ödenmesini öngörü-etkilerini azaltmak hem de sağlayacağı için olsa gerek ginin sadece fosil enerji kay-yor. Ancak karbon vergisi yü-çevre kirliliğine olan duyarlı- bu öneriler pek rağbet gör- nak la rıy la sınırlı kalıp rürlüğe girince, bazı vergiler lığı artırmak hedefleniyor. müyor. Üstelik dünyanın en (petrol, benzin ve gaz), de düşürülecek veya tama-Daha da ileri giden Sarkozy, büyük sera gazı salınımını ya- elektrik üzerinden herhangi men silinecek. Petrol, benzin bu verginin Fransa'yla sınırlı pan ABD, konuyla ilgili her- yeni bir verginin alınmaya-ve gaz gibi enerjileri kullan-kalmayıp tüm dünyada hangi bir tedbir almıyor ve il- cak olması.mayanlara yönelik de “yeşil uygulandığı takdirde ger- gili uluslararası yükümlülük- çek” adı verilen bir vergi in- Ancak, büyük şirketlerle ha-çekten işe yarayacağını be- leri yerine getirmiyor. Kısa- dirimi ve gelir vergisindeki n e halklarını bir tutup aynı lirtti ve Fransa'nın bu büyük cası, büyük şirketler havayı azaltmalar da alınan tedbir- kıstas üzerinden bir hesapla-adımı atmasından gurur ve çevreyi kirletmeye devam ler arasında. Amaç, karbon ma yapmak, kuşkusuz büyük duyduğunu söyledi (her ne ederken olan yine tüketiciye tüketimini azaltıp daha temiz şirketlerin lehine olan bir du-kadar Kanada ve İsveç'te bu oluyor. enerjilerin kullanılmasını rum. Her ne kadar hükümet tür “önlemler” zaten alınmış Peki, tüketiciler bu süreçte na- sağlamak. Sarkozy, bu ted- gerekli telafileri yapmak için olsa da). sıl mağ dur o la cak lar? birler sayesinde karbon ver- uğraşsa da, 1 Ocak 2010'da Ancak her şey o kadar basit Özellikle toplu taşıma araç- gisinin hane halklarına faz- yürürlüğe girecek olan gözükmüyor. Zira vergi, bi- larındaki yetersizlikler insan- ladan bir yük olmayacağını verginin sıradan insanları reysel tüketicilere yüklene- ları kendi arabalarını kullan- belirtirken, şirketler arası re- daha çok etkileyeceği de cek ve sera gazı salınımları- maya itiyor, bu ise akaryakıta kabetin de etkilenmeyeceği- aşikar. nın asıl sorumlusu büyük iş-letmeler böylelikle herhangi bir bedel ödemeyecek. Yani kısaca, vergi sera gazı salınımından değil, karbon enerji tüketimi üzerinden he-saplanacak. Bu da “kirleten öder” prensibiyle pek örtüş-müyor. Zaten ekonomik kriz nedeniyle beli bükülen tüke-ticiyse, büyük fabrikaların ödemesi gereken bedeli ödeyecek ve maddi olarak büyük şirketlere nazaran daha fazla etkilenecek. Uzmanlar aslında farklı çö-züm yolları öneriyorlar. Ha-ne tüketimi veya işyeri tüke-timi ayırmaksızın, herkesin kirlettiği kadar ödemesi fikri adil gözüküyor. Ancak, özel-likle büyük fabrikalar daha fazla ödeme yapacağı için, çevreyi kirletmeyen farklı

Fransa'da “karbon vergisi” adı altında düzenlenen yeni bir vergi, Fransızların üç-te ikisinin muhalefe-tine uğradı. “Kişi başı karbon tüketimi”nin belirlenip üzerin-den yeni bir vergi he-sap lanması fik ri, sera gazı salınım-larının asıl sorumlu-ları olan büyük çok uluslu şirketleri de-ğil, sıradan hane halklarını mağdur ediyor.

EYLÜL 2009

Page 13: ATAUM e-bülten

Barroso, ikinci kez başkanlı- oluşturma sözünü verdiği olan bir şey var: Yaz döne- so, bu çabasına liderlerden ğa talip olmasını koltuk sev- "daha iddialı" Avrupa Birli- minde tüm Brüksel tatildey- de destek istedi.dasından ziyade bir önceki ği'nin çerçevesini çizmekte ken hazırladığı ev ödevleriy- Önce AB liderlerinden des-dönemde istediği verimi ala- zorlandı. le gerek AB liderlerini gerek tek alan 53 yaşındaki Barro-mamış ve sözünü verdiği Barroso, düzenleme konu- Avrupalı parlamenterleri so, ardından da kariyeri hak-“rekabetçi ve yenilikçi Avru- sunda ikna edici olabilmek a- büyük ölçüde etkilemeyi kında nihai kararı verecek pa”yı yaratamamış olmasına dına, uzun süre “daha libe- başardı. olan Avrupa Parlamento-bağlıyor. Ancak ne derece ral” ve "daha az yasamacı" Haziran ayında gerçekleşen su'na yöneldi. 16 Eylül'de ger-inandırıcı bulunduğu bir bir Birlik'in savunucusu oldu. Avrupa Parlamentosu seçim- çekleşen Avrupa Parlamen-muamma. Dahası, Avrupa milletvekil- lerinin hemen ardından 17 tosu Genel Kurulu öncesinde Özellikle ekonomik kriz sıra- lerini etkilemek için olsa Haziran'da AB liderlerine ev ödevinin ikinci ayağını sında Avrupa'nın sesini du- gerek hep daha fazlası için gönderdiği mektupta, mali açıklayan Barroso, tüm par-yurmakta yetersiz kalan, Av- söz verdi ve belki de bu ne- kriz, işyerlerini korumak ve lamento üyelerine ithafen rupa yürütme erkini nere- denle muhalifleri tarafından işsizlik oranını indirmek gibi bir “yeni dönem hedef ve deyse güçlü üye devletlerin "Caméléon" (Kertenkele) ciddi sorunların çözüme stratejiler belgesi“ yayımla-sekretaryası haline getiren olarak adlandırılmaktan ulaşması için elinden geleni dı. Barroso, görev süresi içinde kurtulamadı. Yine de kesin yapacağını söyleyen Barro-

Adaylık gerekçeleri

ATAUMe-bülten

13Barroso Başkanlık Koltuğunu Yine Kaptı...

Gökşen ÇALIŞKAN

Barroso'nun hazırladığı dö- önerileri ve 2010'da Avru- kin eylem planı yer alıyor. Av- taahhütlerine bağlı kalması-kümanda, Avrupa Birliği'ni pa'yı dünyanın yeni teknolo- rupa'da Merkel ve Sarkozy nı vurgularken, genişleme-başta işsizlikle mücadele jilerle en uyumlu rekabetçi gibi merkez sağ liderlerin nin getirdiği ve getireceği olmak üzere ekonomik toplumu olmak adına başla- desteğini almış olan Barroso, sorunlara karşı da Birliği krizden kurtaracak çözüm tı la n Lizbon stratejisine iliş- 5 yıll ık planda AB'nin uyardı. Raporda, ülkelerara-

sı ekonomik işbirliğinin arttı-rılması ve ortak kuralların daha kapsamlı bir şekilde genişletilmesi istendi.Barroso, belgede dengeli bir üslup kullanarak kimseyi gü-cendirmek istemediğini de ortaya koymuş oldu. Özel-likle genişleme konusunda bir yandan aday ülkelere yö-nelik taahhütlere sadık ka-lınmasının gerekliliğinden bahsederken, öte yandan da Fransa'nın aday ülkeler konusundaki yaklaşımıyla birebir örtüşen bir söylem kullanarak ikinci dönem Başkanlığı süresince nabza göre şerbet vermek istediğini gözler önüne serdi.

Barroso Başkanlık koltuğunu yine kaptı...Gökşen ÇALIŞKAN

Avrupa Birliği Komisyonu, Av- sından sorumlu olan bu rupa Birliği karar alma me- kurumun başına kimin kanizmaları içerisindeki en g e leceği her daim önemli bir önemli organ. Öyle ki, Liz- tartışma konusu oldu. Tıpkı bon Antlaşması'nın tüm üye geçtiğimiz 5 sene boyunca ülkelerce onanması duru- Başkanlık koltuğunda olan munda yetkileri ciddi anlam- Portekiz eski Başbakanı Jose da artacak olan Avrupa Manuel Barroso'nun ikinci Parlamentosu dahi, Komis- dönem için yeniden adaylı-yon'la kıyaslanabilecek bir ğını koymasının ardından ya-halde değil. Bu sebeple, Bir- şandığı gibi.lik yasalarının uygulanma-

Nabza göre şerbet?

Tek adaylı seçim kaldığı'', Yeşil Grup ise ler Barroso'nun önereceği yeni Komisyon üyelerini 16 Eylül'de gerçekleşen ve ''küresel ısınma karşısında Komisyon üyelerini de gör- belirlemesi gerekiyor. Bu ne-117 milletvekilinin katılma- etkili politikalar geliştireme- dükten sonra yeni dönem d e nl e de şimdi Brüksel'deki dığı Avrupa Parlamentosu diği'' gerekçesiyle Barroso'ya için verdiği sözleri yerine kr i t ik görevlere hangi Genel Kurul oylamasına tek destek vermedi. getirip getiremeyeceği ko- isimlerin geleceği AB ülkeleri aday olarak giren Barroso, Sosyalistler çekimser nusunu masaya yatıracak ve arasında tartışma konusu 219 hayır oyuna karşılık 382 Oylama sonuçlarında dikkat ona göre karar verecek. olacak. Yakında pazarlık-evet oyla uzun uğraşlarının çeken nokta, Yeşiller gibi Peki şimdi ne olacak? ların başlaması bekleniyor. sonucunu almış oldu. Barroso'ya destek vermeye- Jose Manuel Barroso'nun Nitekim AP Başkanı Jerzy Barroso'ya destek özellikle ceklerini seçim öncesinde y en i görev dönemi 1 Ka- Buzek, yeni isimler konusun-Hristiyan Demokrat, Liberal açıklayan Sosyalist grubun sım'da başlıyor. Barroso'nun da gecikme yaşanmaması ve ve Muhafazakar gruplardan doğrudan “hayır” yerine önümüzdeki iki aylık süre yeni komisyonun hızla oluş-gelirken, Sosyalist Grup “çekimser” oy kullanması içinde Avrupa Parlamento- turulup göreve başlaması ''küresel mali krizde etkisiz oldu. Görülen o ki, Sosyalist- su'nun onayına sunmak için için üye ülkeleri uyardı.

EYLÜL 2009

Page 14: ATAUM e-bülten

Özlem GENÇ

Avrupa Birliği Müzakere Sürecinde Vergi FaslıÖzlem GENÇ

30 Haziran 2009'da Brük- olan sistem, temelde Toplu- Belirlenen kapanış kriterleri sel'de gerçekleştirilen 7. Hü- luk KDV sisteminin temel açısından bir değerlendirme kümetler Arası Konferans`ta prensipleri üzerine kurulu yapmak gerekirse, öncelikle Türkiye ile vergilendirme fas- olmakla birlikte, özellikle Avrupa Birliği'nin 11 Aralık lında müzakerelerin açılması verginin yapısı, muafiyetler 2006'da aldığı karar doğrul-kararlaştırıldı. Vergilendirme ve oranlar konusunda farklı- tusunda, Ek Protokol'den faslı, 3 Ekim 2005'ten bu laşıyor. 2002 yılında uygu- doğan yükümlülüklerin yeri-yana müzakereye açılan 11. lanmaya başlanan ÖTV sis- ne getirilmesi gerekiyor. Zira fasıl. Daha önce, 10 fasılda teminde de farklılıklar bu husus, müzakere sürecin-müzakereler başlatılmıştı; mevcut. Bu farklılıklar da de bir kapanış kriteri haline bu süreçte yalnızca Bilim ve yine yapı ve muafiyetler dönüşmüş durumda. Tüm Araştırma faslı geçici olarak konusunda ortaya çıkmakta. vergi mevzuatının gözden kapatılmış durumda. Vergilendirme faslında mü- geçirilmesi, AB'nin vergi Avrupa Birliği'nin vergilen- zakerelerin açılma kararının müktesebatının bir parçası dirmeye ilişkin müktesebatı, alındığı 7. Hükümetler Arası olan idari işbirliği açısından dolaylı vergilendirme (KDV, Konferans'ta, Türkiye'nin vergi toplama ve denetimde ÖTV), doğrudan vergilendir- hazırlık durumu, müktese- etkinliği sağlamak üzere me, sermaye hareketleri ve bata uyum ve uygulama ko- yeterli idari kapasitenin hisse transferleri ile idari iş- nusunda göstereceği ilerle- sağlanması, bu konuda birliği alanlarında incelene- meyle birlikte Avrupa Birli- bilişim sisteminin geliştiril-bilir. Avrupa Birliği'nin vergi- ği'nin 11 Aralık 2006'da aldı- mesi gerekiyor. Dolaylı lendirme politikasının iki ğı (Ek Protokol'ün uygulan- vergiler alanında, KDV ve önemli unsuru, doğrudan ve madığı gerekçesiyle 8 fasılda ÖTV'de uyumlaştırma konu-dolaylı vergilerdir. Doğrudan müzakerelerin askıya alın- sunda önemli ölçüde ilerle-vergilendirme, üye devletle- ması ve Ek Protokol'den m e k ay de d ilmesi gerektiği rin sorumluluğunda olmakla doğan yükümlülükler uygu- belirtiliyor ve AB ülkelerine birlikte, üye devletleri bu la n m ad ığı sürece diğer fasıl- karşı ayrımcı vergi uygula-alanda yakınlaştırmayı sağ- larda da müzakerelerin ka- ma la rı nın düzeltilmesi, lamak amacıyla aldıkları, ver- patılmaması yönündeki) ka- alkollü içkiler, ithal tütün, giden kaçınmayı ve çifte ver- rar göz önünde bulunduru- ithal sigarada uygulanmakta gilendirmeyi engelleyecek, larak vergilendirme faslına i- olan ayrımcı vergilerin kaldı-bunun yanında AB üye dev- lişkin kapanış kriterleri belir- rılması gerekliliği vurgulanı-letleri arasında kar ve para le n miş durumda. Vergilen- yor. Bilindiği gibi, AB uygula-transferi söz konusu oldu- dirme faslında müzakerele- masında dolaylı vergiler ğunda vergi rekabetinin r in ge çic i o larak kapatılması; rekabetin engellenmemesi olumsuz etkilerini ortadan Türkiye'nin Ek Protokolün amacıyla uyumlaştırılmış du-kaldıracak önlemleri içer- tam ve ayrım gözetmeksizin rumda. Ayrımcı vergilendir-mekte. Malların ve hizmetle- uygulanmasına ilişkin yü- menin ortadan kaldırılması, rin serbest dolaşımını doğru- kümlülüğünü yerine getir- AB çıkışlı malların da aynı dan etkileyen dolaylı vergiler mesi; KDV ve ÖTV'de Avrupa vergi oranlarına tabi tutul-konusunda ise, vergi oranla- Birliği'ne uyum için önemli m a sı anlamına geliyor. rı ve sistemleri arasındaki i ler leme kaydetmesi ve Örneğin, yerli içki rakı ile farklılıktan dolayı rekabetin kalan alanlarda detaylı bir yabancı içki viskinin vergile-engellenmesini önlemek zaman çizelgesi oluşturması; rinin eşitlenmesi gerekiyor. amacıyla uyumlaştırmaya Türkiye'nin yükümlülükleri Hatırlanacağı üzere, rakı gidilmiş durumda. Dolaylı doğrultusunda 18 Mayıs üreticileri bu durumu büyük vergiler alanındaki düzenle- 2009'da belirlediği Eylem tepkiyle karşılamış ve rakı meler ve bu alanda gerçek- Planı'nı uygulayarak, alkollü için milli içki sıfatıyla daha leştirilecek uyum, iç pazarın içkiler, ithal tütün, ithal siga- önce Yunanistan'ın uzo için sağlıklı işleyebilmesi açısın- rada ayrımcı vergileri kaldır- elde ettiğine benzer bir dan önemli görülüyor. Bu ması ya da ayrımcı vergileri istisna talep ederek yerli anlamda vergi müktesebatı, tamamen söz konusu planda üreticinin korunması gerek-KDV uygulamasında tanım- belirlenen takvimden daha liliğini savunmuşlardı. İthal ları ortaya koymuş, ÖTV önce kaldırması; vergi mev- tütünden ton başına alınan uygulamasında da verginin zuatını uygulamak etkin bir verginin sıfırlanması, KDV yapısı, özellikle uygulanacak biçimde vergi toplamak ve oranlarının yeniden belirlen-minimum oranlar belirlen- mükellefleri denetlemek için mesi de uyumlaştırma çerçe-miştir. Vergiye konu malların merkez ve taşra teşkilatların- vesinde yapılması gereken-alımı ve dolaşımı da Topluluk da yeterli idari kapasitesi ler arasında. Bu çerçevede, direktifleriyle düzenlenmiş olduğunu göstermesi; vergi AB vergi müktesebatının durumda. alanında kapsamlı ve tutarlı önemli bir unsurunu oluştu-Türkiye'nin vergi uygulama- bir bilişim sistemi oluşturma- ran dolaylı vergiler konusu-sına bakıldığında, 1985 ya ilişkin olarak Komisyon'a nun, vergi faslında sürdürü-yılında 8 ayrı dolaylı vergi bir strateji sunması ve bilişim len müzakerelere damgasını yerine KDV'nin yürürlüğe sisteminin gelişmesinde iler- vurduğunu söylemek yanlış kon du ğu görü lmek te . leme sağlaması koşullarına olmasa gerek.Türkiye'de uygulanmakta b ağ la ndı.

Avrupa Birliği MüzakereSürecinde Vergi Faslı

EYLÜL 2009ATAUM

e-bülten14

Page 15: ATAUM e-bülten

Hepimizin malumu, yaşadı- lıkla fark edebileceğimiz gibi de (özellikle Batı Avrupa) bu Bakanı Eric Besson’un ifade-ğımız çağ insan haklarından bu kavramların içeriği ve s or un u n en önemli parçala- siyle, “İnsan kaçakçılığının belki de en çok dem vurulan idealize ettikleri yaşam biçi- rından biri. merkezi haline geldiği” ge-zaman. “İnsan hakları”, miyle son derece çelişkili bir Geçtiğimiz günlerde, Fransız rekçesiyle dağıtılan kamp, “insanca yaşama” vs. gibi “pratik alanı” içeriyor. Yasa- polisi ülkenin kuzeybatısın- Fransa’dan İngiltere’ye geçiş kavramların ortaya atılıp d ışı g öç ve insan kaçakçılığı daki Calais şehri yakınların- için köprü vazifesi görüyor-üzerinde düşünüldüğü ve olgusu ise bu çelişkili duru- da kurulmuş, sakinleri ara- du. çok büyük laflar edildiği ça- mun sadece bir yüzü. Yasadı- sında “cangıl” olarak anılan Fransa’nın, 2002 yılında ğımız, kağıt üzerinden kafa- şı göçlerin odak noktası ko- mülteci kampını olaylı bir şe- İngiltere’nin baskısyla aynı mızı kaldırdığımızda kolay- numundaki Avrupa ülkeleri kilde dağıttı. Fransa Göçmen bölgedeki Kızılhaç’a ait San-

“Polis bize ne yapacak bilmiyoruz. Tu-tuklayacaklar mı, serbest mi bıraka-caklar haberimiz yok. Ama biz burada kendimize bir yer yapmıştık. Evlerimiz, duşlarımız ve camimiz vardı.”

Fransa’da boşaltılan kamptaki göç-menlerden Beşir

ATAUMe-bülten

15Fransa Göçmen Kampını Dağıttı!

Ilgın Su ÇATALKAYA

Ilgın Su ÇATALKAYA

gatte mülteci merkezini ka- nun olan İngiltere hükümeti- yor. Zira bu tür sorunlar iyi- keleri kampların boşaltılma-patması sonrasında ortaya çı- ne, bu ülkede aile bağları l e şm edikçe hiçbir çözüm in- sı konusunda oldukça sert po-kan kampta yaşayan bin 500 olan göçmenlere giriş izni san kaçakçılığı derdine der- litikalar izliyor. Kamplarda kişinin çoğunluğunu Afgan verme çağrısında bulundu. man olamayacak. çok zor ve sağlıksız şartlar erkekler oluşturuyordu. Yüz- İngiltere İçişleri Bakanı Alan Örneğin Calais kampında ya- içinde yaşamlarını sürdür-lerce polis memurunun katıl- Johnson, mültecilerin AB’ye şamaya çalışan Afgan mül- meye çalışan mültecilere res-dığı operasyon sırasında bun- giriş yaptıkları ülkede iltica tecilerin ülkesinde korkunç men suçlu muamelesi yapılı-ların çoğu gizlice kamptan başvurusu yapmaları gerek- bir savaş sürüyor. Savaş ve yor. Ayrıca tıpkı Beşir’in ifade ayrıldı. Kalan 300 kadar mül- tiğini söyledi. Mültecilerin ilk getirdiği felaketler sürdükçe, ettiği gibi, bundan sonraki sü-teci ve onları desteklemek g i riş yaptıkları ülkede iltica bu insanlar kaçmak için her reçte kendilerini nelerin bek-için kampa gelen göçmen başvurusu yapmaları AB’nin türlü riski göze almaya de- lediği konusunda bilgilendi-hakkı eylemcileri, kolkola gi- resmi politikası ancak, coğ- vam edecek. Birileri de bu in- rilmemeleri de “insan hakla-rerek insan zinciri oluşturdu- rafi konumlarından dolayı sanların sırtından yüklü mik- rının bekçisi” Avrupa’da işle-lar. Zaman zaman polisle ça- göçmenlerin ilk durağı olan tarda paralar kazanmayı sür- rin pek de “ideal” biçimde yü-tışan göçmenler ve eylemci- ülkeler bu politikadan mem- dürecek. Örneğin, 24 yaşın- rümediğini gösteriyor.ler, “Lütfen cangılımıza do- nun değiller. İnsan kaçakçılı- daki Afgan İngilizce öğret- Her ne kadar Fransız yetkili-kunmayın, burası bizim ğı ile mücadele etmek için Av- meni Beşir, Pakistan-Türkiye ler, önemli bir durak olan Ca-evimiz” yazan pankartlar aç- rupa Birliği’nin bir bütün ola- hattı üzerinden Avrupa’ya ge- lais kampının kapatılmasıyla tılar. Operasyonun bitiminde rak hareket etmesi gerektiği lebilmek için 10 bin euro F ra n sa - İngiltere hattının or-ise polis, cangıla dokundu. de ortak görüşlerden biri ol- ödemiş. Diğerlerinin de ölü- tadan kaldırıldığı yönünde in-Kamp, buldozerler ile yerle masına karşın, Avrupa Birliği mü göze alarak çıktıkları bu san kaçakçılarına bir mesaj bir edildi. 278 mülteci gözal- ülkeleri henüz bu konuda umut yolculuğu için aşağı yu- verildiği görüşünde olsalar tına alındı. Fransız yetkililer, herkesi memnun edecek bir karı bu fiyatları ödediklerini da, BM raporlarına göre gözaltına aldıkları mültecile- çözüm bulmuş değil. göz önüne alırsak, insan ka- uyuşturucu kaçakçılığından re iltica başvurusu yapma Aslına bakılırsa sorunun kay- çakçılığı sektörünün hangi sonra Avrupa’nın en önemli hakkı vereceklerini, isteyen- nağını, mültecilerin kendi ül- boyutlara ulaşmış olduğunu sorunu olan insan kaçakçılı-lere de ülkelerine dönmeleri kelerindeki yaşam koşulları görebiliriz. ğının başka yönler ve yollar için yardımda bulunacakları- oluşturuyor. Bu ise, özellikle Daha iyi bir gelecekte “in- üzerinden bu trafiği sürdür-nı söyledi. Buna karşın insan Avrupalı ülkelerin “yakın sanca yaşama” ve kendileri- mesi kaçınılmaz görünüyor. hakları örgütleri ve göçmen ilişkiler” içinde olduğu ülke- ne gerçek bir yer yapma B ir d iğ er ş ekilde ifade ede-hakları savunucuları mülte- lerdeki yaşam koşullarına do- umuduyla kâh bir tır kasasın- cek olursak, sorunların kö-cilerin sınırdışı edilmesinden laylı ya da doğrudan etkileri- da kâh derme çatma bir tek- kenine inilmedikçe ve dahası endişe ettiklerini ifade ettiler ni de hesaba katmayı bir an- ne içinde Türkiye ve Yunanis- bu sorunları yaratan koşullar ve göçmenlere yasal iltica lamda zorunlu kılıyor. Kısa- tan üzerinden Avrupa’ya ka- her geçen gün elbirliğiyle da-prosedürünün uygulanması cası, atılacak her adımın ha- çak yollardan girmeye çalı- ha da kötüleştirildikçe, sade-talebinde bulundular. BM lihazırda Avrupa kıtasında ş an mültecilerin sayısında ce bir kamp değil bütün dün-Mülteci Örgütü başkanı An- o lanın aksine kriminal her dönem artış gözleniyor. ya çok geniş bir “cangıl”dan tonio Guiterres ise, kampın önlemlerin ötesinde boyutlar Başta İngiltere ve Fransa ol- başka bir şey olmayacak gibi dağıtılmasına oldukça mem- de içermesi zorunlu görülü- mak üzere, Avrupa Birliği ül- görünüyor.

EYLÜL 2009

Fransa Göçmen Kampını Dağıttı!

Page 16: ATAUM e-bülten

Erdem GÜNEŞ

ATAUMe-bülten16 Norveç`ten Kıyamet Sonrasına Hazırlık

Erbil ERTÜRK

Norveç'ten Kıyamet Sonrasına Hazırlık

Erbil ERTÜRK

Neden Böyle Bir Depo?Olası bir küresel ya da yerel olarak görünüyor. Deponun günü sonrası” planı olduğu- rumda.) Ayrıca dünyanın her-felakete karşı tohum çeşitlili- inşa sürecinde nükleer bom- nu gösteriyor. (Malum, kıya- hangi bir yerinde kaybolma ğini koruyup devamlılığı sağ- ba, küresel ısınma ya da kon- mete hazırlık fikri, Batı'da tehlikesiyle karşı karşıya ge-lamak ve bazı bitki türlerinin vansiyonel silahların olası et- son yıllarda oldukça revaçta len bir türün depodan alına-yok olmasını engellemek, kilerinin göz önünde bulun- ve bu manik durum özellikle cak tohumlarla yeniden diril-Svalbard Küresel Tohum durulması ise bu projenin as- de 11 Eylül saldırılarıyla pa- tilmesi de öngörülen amaç-Deposu'nun resmi amaçları lında bir yandan da “kıyamet ranoya düzeyine ulaşmış du- lar arasında.

Modern “Nuh Gemisi” ben- nin kapılarını açıyor. Depo- şekilde yeniden kurgulana- müzde bile yaptırımsızlıktan zetmesiyle anılan Svalbard nun kurulma sürecinde ön- bilecek. Bu durumun ortaya -ya da yaptırımların tutarsız-Küresel Tohum Deposu'yla görülen tehlikelerden her çıkarabileceği sonuçları gü- lığından- muzdarip olan ilgili her şey güllük gülistan- hangi birinin gerçekleşmesi nümüz dünyasında çıkarsa- ”uluslararası toplum”un hele lık olmaktan uzak. Öncelikle anında Svalbard, dünyadaki mak oldukça zor. Ancak bir de büyük bir felaket dünya üzerindeki bütün tohum çeşitliliğinin tek tamamen insan kurgusu bir sonrası bugün koyduğu bitkisel türlerin örneklerinin merkezi olarak kalacak. Hep bitkisel ekosistemin doğayla kuralları nasıl işletebileceği tek bir depoda saklanabil- tanrısal ya da metafizik ola- ilişkisinin sorunsuz olacağını çok önemli bir sorun olarak mesi, mevcut toplumsal algı- na atfedilen türlerin farklı- söylemenin fazla iyimserce duruyor.nın ötesinde bir örgütlenme- laşması, tamamen insani bir olacağı da açık. Ayrıca günü-

Madalyonun Öbür Yüzü

19 Ha zi ran 2006'da edilen bu depoda, uz-Norveç, İsveç, Finlandiya, manlara göre, dünya Danimarka ve İzlanda üzerindeki tohum çeşitle-başbakanlarının katılı- rinin üçte biri koruma mıy la temeli at ı lan altına alınmış durumda. Svalbard Küresel Tohum Depremden nükleer sa-Deposu, resmi açılışını 28 vaşa kadar geniş bir yel-Şubat 2008'de yaptı. pazedeki tehlikelerin her Norveç hükümeti, Küresel birine karşı dayanıklı Ürün Çeşitliliği Tröstü olduğu söylenen depo, (GCDT) ve Kuzeyli Ülkeler pek çok kesim tarafından Genetik Kaynak Merkezi dünyanın geleceğine (Nordic Genetic Resource yönelik yapılmış büyük Center - NORDGEN) bir yatırım olarak kabul arasında imzalanan üçlü ediliyor. Yaklaşık 9 milyon bir anlaşmayla kurulan dolara mal olduğu söyle-dev depo, dünyanın dört nen tohum deposunun bir yanından topladığı inşaat masraflarının ta-pek çok tohum örneğini mamını Norveç karşılar-eksi 18 derecede bin yıl ken, bu dev deponun 4,5 boyunca saklayabilecek milyon tohum örneğine bir kapasiteye sahip. ev sahipliği yapabilecek Norveç'in kuzeyinde yerin kapasitede olduğu söyle-120 metre altında inşa n iy o r.

`Bekçileri Kim Bekleyecek?`Dünyadaki tohum çeşitliliği- keleriyle işbirliği içinde de ü l ke ler olurken, deponun görüyor. Bu anlaşma, Nor-ni garanti altına almayı he- olunsa, söz konusu olan ulu- kullanımı ve depoya erişim, veç'in sadece deponun mül-defleyen bu kuruluşla bera- sal bir proje. Bu bağlamda 118 ülkenin taraf olduğu kiyetini elinde bulundurdu-ber pek çok soru da günde- Svalbard üzerindeki ege- Gıda ve Tarım için Genetik ğunu ancak türlerin mülkiye-me geliyor. Her türlü bitkisel menlik ve kullanım hakkıyla Bitki Kaynaklarına Dair Ulus- tinin bağışçıya ait olduğunu türün merkezi olma iddiası ilgili belirli düzenlemeler lararası Anlaşma'daki hü- teyit ediyor. Dolayısıyla gen taşıyan bu kurumdaki to- mevcut. Birleşik Krallık, k üm le re g öre belirlenecek. bankacılığında “kara kutu” humların nasıl ve kimlerle Avusturya, İsveç ve İsviçre' Hukuksal prosedür, Svalbard diye adlandırılan ve her paylaşılacağı ise, en temel so- nin yanı sıra Hindistan, Bre- Küresel Tohum Deposu'nu ülkenin bağışladığı tohum runlardan biri olarak görülü- zilya, Etiyopya ve Kolombiya kullanmak isteyen her bir türü üzerindeki tasarruf yor. Her ne kadar uluslarara- depoya tohum vererek hali bağışçının NORDGEN'le bir hakkını saklı tutan bir sistem sı örgütler ve komşu Baltık ül- hazırda katkıda bulunan anlaşma imzalamasını ön- benimseniyor.

EYLÜL 2009

Page 17: ATAUM e-bülten

Öte yandan bazı çevrelere göre, tohum alanındaki te-kelleşmenin meydana gel-mesi için böyle bir felakete gerek yok; az sayıdaki büyük tohum şirketi şimdiden piya-sanın büyük bir bölümünü kontrol ediyor ve Svalbard Küresel Tohum Deposu'yla da yakından ilgililer. Geneti-ği Değiştirilmiş Organizmalı (GDO) tohum pazarlayan Syngenta, Monsanto, Du-pont Pyoneer Hi-Breed gibi firmaların yanı sıra Bill & Me-linda Gates Vakfı ve Rocke-feller Vakfı'nın Svalbard sürecine çok da net olmayan şekillerde dâhil olması, bu projenin ticari kaygılar içerip içermediği ya da bu şirketle-rin ticari kaygılarına nasıl cevap vereceği gibi soruları akıllara getiriyor. “Yeşil Devrim” yaratma iddiasıyla tohum sektörüne büyük yatı-rımlar yapan Rockefeller Vak-fı'nın GCDT'ye 30 milyon do-larlık bir bağış yaptığı bilini-yor. Özellikle GDO'lu to-humları dünyanın dört bir ya-nına yayıp bu hibrid tohum-lar la orijinal tohumları “kovan” büyük firmalar, Svalbard Küresel Tohum De-posu'na yaptıkları özellikle finansal katkılarla, bu projenin salt bir “insanlık projesi” olup olmadığı konu-sunda kafaları karıştırıyor.

Tohum tekelleşmesi?

Depo mu, banka mı?

ATAUMe-bülten

17Norveç`ten Kıyamet Sonrasına Hazırlık

Erbil ERTÜRK

Konuyla ilgili dikkat çeken saklanan tesislerle ilgili yay- eden “banka” ifadesinin te- daki bir kuruluşa piyasa-dışı bir diğer ve belki de en temel gın olarak kullanılan kelime laffuz edilmesi, insan hayatı- bir algıyla yaklaşılabilmesi noktaysa, tohumlar konu- “banka”. İnsanın hayatına na dair her şeyin metalaş- (ni umut etmek) büyük bir sundaki hâkim genel bakış a- doğrudan müdahale imkânı ması açısından işin boyutunu önem arz ediyor.çısı. Zira her ne kadar Sval- tanıyan tohum gibi hassas gözler önüne seriyor. Bu bağ-bard için tohum deposu teri- bir konuda yaygın jargonda lamda var olan bütün to-mi tercih edilse de, tohum kar amaçlı bir kuruluşu işaret humları stoklamak amacın-

EYLÜL 2009

Page 18: ATAUM e-bülten

Küresel Ekonomide G-20 Dönemi ve ABEsra AKGEMCİ

Küresel ekonomide G-20 dönemi ve AB Esra AKGEMCİ

Küresel ekonomik krizle Başkanı tarafından temsil e v s ah ipliğini yapan ABD Baş- yor. Bu da küresel ekonomi-mücadelede yol almak için edilen AB, üye ülke liderleri kanı Barack Obama’ya göre, nin sorunlarının çözümünün ilk kez Kasım 2008’de arasındaki görüş ayrılıkla- Pittsburgh, zirve için “mü- gerçek alanının G-8’den zi-Washington’da, ardından da rına rağmen, G-20 içinde k e m mel bir yer”. Çünkü yade gelişen ekonomileri de Nisan 2009’da Londra’da olabildiğince “Birlik” görün- Pennsylvania eyaletinin ikin- kapsayan G-20 olması ge-bir araya gelen G-20 lider- tüsü vermeye çalışıyor. Bu- ci büyük şehri olan Pitts- rekliliğine yapılan vurgulara leri, bu kez ABD’nin Pitts- nun en somut örneğiyse, ban- burgh, çelik santrallerinin ol- uygun bir adım. Zirveden çı-burgh kentinde toplandı. AB ka ikramiyeleri konusunda duğu bir bölgeyken hızla kan mesaja göre, G-20 bun-liderleri, diğer G-20 zirvele- Fransa ve İngiltere arasında kalkınarak ileri teknoloji ve dan böyle küresel ekonomi-rinden önce olduğu gibi, bu yaşanan derin görüş ayrılık- seçkin sağlık ve eğitim nin dümeninde olacak. kez de zirvede ortak bir poli- larına rağmen AB’nin ortak merkezleriyle dinamik bir tika etrafında birleşmek için bir tavır almayı başarabil- ekonomiye kavuştu. Oba-hazırlıklara erken başladı. mesi. ma, böylece “refahın sadece Grubun 20. üyesi olarak zir- 24-25 Eylül’de G-20 liderle- New York ve Washington’da vede Avrupa Merkez Bankası rini bir araya getiren zirvenin olmadığını” hatırlatmak isti-

AB'nin tartışmalı 'ikramiye politikası'G-20’nin öneminin giderek Christine Lagarde, “Bütün fi- mak üzere birçok hükümet ve r ince sonunda uzlaşmaya arttığının bilincinde olan AB nans sisteminin sembolü ha- ise, kriz ortamında banka varılabildi. Fransa, ikramiye-maliye bakanları da, zirve line gelen tazminat ve müdürlerinin milyonlarca do- ler konusunda üst sınır gündeminde yer alan konu- ikramiye alışkanlığına son lar almaya devam etmesine ısrarından vazgeçti, İngiltere ları görüşmek ve ortak bir vermek için oldukça sıkı ve tepki gösteriyor. Almanya ve de bu konuda daha sıkı dü-pozisyon belirlemek için ciddi öneriler hazırladıkları- Fransa, bankalar üzerinde zen le me ler ge ti ril me si zirve öncesi Brüksel’de bir n ı” belirtti. Öneriler arasın- daha fazla kısıtlamalar ve önerisini kabul etti. Bu ortak araya geldi. Bankacılara d a, b an ka lara ikramiye üst primlerde kesintiler yapıl- tutuma göre, finans sektörü-ödenen yüksek ikramiyeler sınırı getirilmesi de vardı ki ması çağrısında bulunurken, ne bağlayıcı kurallar getiril-konusunda nasıl bir politika İngiltere hükümeti bu uygu- İngiltere bu çağrılara kulak mesi ve banka yöneticilerine izleneceği en tartışmalı ko- lamaya kesinlikle karşıydı. vermiyor. G-20 zirvesinden ödenecek ikramiyelerin nulardan biriydi. AB Maliye Londra’nın dünyanın en ö nc e İn gil tere’yi sıkı finans bankaların performansına Bakanları Konseyi Dönem önemli finans merkezleri k ur all ar ını engellemekle suç- oranlı olması kararlaştırıldı. Başkanı İsveç Maliye Bakanı arasında yer aldığı düşünü- layan Almanya Maliye Baka- Bu anlayışı benimseyen Anders Borg, “Finans sektö- lünce İngiltere Başbakanı nı Peer Steinbrueck, Londra G-20 zirvesinden çıkan ka-ründeki ‘ikramiye kültürü’ en Brown’un endişeleri anlaşı- merkezli finans kuruluşlarını rar da banka yöneticilerine geç Pi t tsburgh’da son labilir. İngiltere’de finans sek- lobicilik yapmakla bile itham aldıkları yüksek risk doğrul-bulmalıdır” diyerek tepkisini törü, gayrisafi yurtiçi hasıla- etti. tusunda değil şirketlerine dile getirirken, Fransa Cum- nın yüzde 15’ini oluşturuyor. Fakat tüm bu görüş ayrıkları- yarattıkları uzun vadeli hurbaşkanı Sarkozy, ikrami- Bu diğer AB ülkelerine göre na rağmen AB liderleri, değere göre maaş verilmesi yelerle ilgili kesin kurallar oldukça yüksek bir oran ve bankacıların ikramiyelerine gerektiği yönünde oldu. belirlenmemesi ha linde İn g ilte re ’nin finans kurum- küresel düzeyde yaptırımlar G-20 Zirvesi’ni terk etme larını denetlemekten neden getirilmesi konusunda tek tehdidinde bile bulundu. bu kadar kaçındığını gayet se s olmayı başardı. Her iki Fran sa Maliye Ba ka nı iyi açıklıyor. Fransa başta ol- taraf da karşılıklı tavizler

EYLÜL 2009ATAUM

e-bülten18

Page 19: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten

19Küresel Ekonomide G-20 Dönemi ve AB

Esra AKGEMCİ

G-20 zirvesi öncesi IMF anlaşmazlığıZirve öncesinde yaşanan bir du. Bu da Avrupa’nın daha yarısı büyüklükte olan Fran- kinliğini arttıracak. Zira diğer anlaşmazlık da, Ulus- az üyeyle temsil edilmesi an- sa’nın oy hakkı yüzde 4,9. 2011’den itibaren gelişmek-lararası Para Fonu’nun (IMF) lamına geliyordu. ABD’nin D o layısıyla İngiltere ve Fran- te olan ülkelere en az yüzde yönetim şeklinin yeniden ya- amacı, Çin ve Hindistan gibi sa, bu durumun değişmesine 5 daha fazla oy hakkı verile-pılandırılması konusunday- gelişmekte olan ülkelere Fon tepkiliydi. Fakat G-20 Zirve- cek. Ayrıca G-20 ve IMF bun-dı . F inancial T imes’ ın yönetiminde daha fazla söz si’nde IMF’deki oy dengesi dan sonra birlikte çalışacak haberine göre, Washington hakkı vermekti. Örneğin konusunda da uzlaşmaya va- ve uluslararası makro eko-yö ne ti mi, Fon’un icra Çin’in IMF karar mekaniz- rıldı. Yeni düzenleme Çin gi- nomik politikalarda G-20 ül-kurulundaki 24 üye sayısını malarındaki oy hakkı yüzde bi “kalkınmakta olan” ülke- kelerinin ağırlığı birçok açı-20’ye düşürmeyi planlıyor- 3,7 iken ekonomisi Çin’in lerin fon yönetimindeki et- dan artmış olacak.

G-20'nin küresel ekonomideki rolü güçlendirilmek isteniyor1999 yılında oluşturulan 6 5’ ini, dünya ekonomisinin larında mevcut olan oyunun sağlanması çok zor görünü-G-20, dünyanın gelişmiş sa- ise yüzde 85’inden fazlasını kuralarını değiştiremiyor. As- yor. Fakat AB yine de küresel nayi ülkeleriyle gelişmekte o luşturuyor. G-20 bu potan- lında, zirvede alınan kararlar ekonomiyle il gi li ka rar olan ülkelerini bir araya ge- siyeli ile küresel ekonominin G-20 ülkeleri için ciddi bir po- mekanizmalarında geliş-tirdi. ABD, Japonya, Alman- yönetiminde etkili olabilecek litika değişikliğine işaret edi- mekte olan ülkelere “yer ya, Fransa, İngiltere, İtalya, karar mekanizmalarına ve ih- yor. Ancak bu değişikliklerin açarken”, kendi konumunu Kanada, Rusya, Türkiye, Ar- tiyacı olan meşruiyete sahip nasıl yapılacağı konusunda kaybetmemekte kararlı ve jantin, Avustralya, Brezilya, durumda. G-20 yeni bir kü- somut bir öneri sunulmuyor. bunun için yeri geldiğinde Çin, Endonezya, Hindistan, resel ekonomik düzen kur- Bu durumda G-20’nin küre- kendi içindeki çalkantıları Meksika, Güney Kore, Gü- ma konusundaki beklentileri sel ekonominin işleyişini dindirmeyi de başarabiliyor.ney Afrika, Suudi Arabistan karşılayabilecek mi bunu za- etkileyecek kararları yürür-ve AB’den oluşan G-20 üye- man gösterecek fakat bugün lüğe koyması ve radikal ön-leri dünya nüfusunun yüzde G-20 zirvesi, finans piyasa- lemler üzerinde konsensüs

Protesto geleneği bozulmadıDiğer küresel toplantılarda genellikle fark yaratmaktan len protestoları duymasalar bir anlamı var. Pittsburgh olduğu gibi G-20 zirvelerin- uzak olduğunu söyledi. da, bu zirveler muhaliflerin Organizing Group (POG) ve de de görmeye alışık oldu- Obama’ya göre protesto- seslerini duyurmaları için Pittsburgh G-20 Resistance ğumuz bir manzara da, cular insanların hayatlarında kaçırılmaz bir fırsat sunuyor. Project gibi gruplar, G-20 protestolardı. ABD Başkanı direkt etkisi olan yerel, so- “Biz de buradayız demek” l id e rle rinin sorun çözmek ye-Obama, protestoların sağ- mut konulara odaklanma- için, taleplerini dile getirmek rine sorun yarattığını düşü-lıklı bir demokrasinin işareti lıydı. Oysa dünya liderleri ka- için birleşen öğrenciler, işçi- nüyor; onlar için “G-20’ye olduğunu fakat küresel kapi- palı kapılar ardında, yoğun ler ve dünyanın dört bir ya- direnmek” demek, çözüm talizm gibi soyut kavramlara güvenlik önlemleri arasında nından gelen eylemcilere gö- için “umut etmek” anlamına karşı yapılan protestoların bir dizi karar alırken yükse- re protestoların daha derin geliyor.

EYLÜL 2009

Page 20: ATAUM e-bülten

Raporun giriş kısmı AB'nin ayrılmış. Bu bölümde, başını “imtiyazlı ortaklık” ve ne sında hem Avrupalı siyaset-Türkiye'ye verdiği sözü Fransa Cumhurbaşkanı olduğu belirsiz “özel ilişki” çilerin Türkiye'ye karşı takın-tutmasının gerekliliğine Nicolas Sarkozy'nin çektiği isteyen Avrupalı siyasetçilere dığı adil olmayan tavrın hem

pacta sunt servanda ilkesi de Türkiye'nin iç sorunların-hatırlatılıyor. Sarkozy'nin dan kaynaklanan olumsuz “bütünleşme değil ortaklık” havanın etkisi olduğu belirti-teklifi ve beş ana alanda liyor.müzakerelerin devamına Raporun eleştiri okları yal-izin vermemesi sert bir dille nızca Şansölye Merkel ve eleştiriliyor. Müzakereler Mös yö Sarkozy'yi değil başlarken gösterilen ortak Türkiye'den de pek çok kişi hedefin “üyelik” olduğu, ve kurumu hedef alıyor. cümlenin devamındaki Türkiye'de reformların son “müzakerelerin ucu açıktır” dönemde ciddi ölçüde ifadesinin arkasına sığınıp yavaşladığı serzenişini buna hedef şaşırtmanın AB'nin neden olarak gösterilen inandırıcılığını ve güvenilirli- siyasi gelişmelerin sıralan-ğini zedelediği söyleniyor. ması izliyor.Eurobarometer'in istatistik-lerine göre 2004 yılında Türkiye halkının AB'ye desteğinin yüzde 70'ten 2008 sonbaharında yüzde 42'ye kadar düşmüş olma-

Kim bu 'Akil Adamlar' ?

ATAUMe-bülten

`Akil Adamlar`dan TavsiyelerErdem GÜNEŞ

'Akil Adamlar danTavsiyeler

'

“Bağımsız Türkiye Komisyonu” ya da diğer adıyla “Akil Adamlar”, Türkiye-AB ilişkileri ko-nusundaki ikinci raporunu Eylül ayının başında kamuoyuna açıkladı. 55 sayfalık rapor, 2004 yı-lından bu yana Türkiye ile Avrupa Birliği arasın-daki ilişkileri analiz ediyor ve taraflara kimi tav-siyelerde bulunuyor. Ancak raporun özünde “Türkiye için adalet” çağrısı var. “Akil Adamlar”, Kıbrıs sorununu ile Ermeni ve Kürt açılımlarını da ele aldıkları raporda, yeterli ol-madıklarını düşündükleri gerekçesiyle Ergene-kon davasına değinmemeyi tercih ediyorlar.

Ahde Vefa ilkesine atıf

Açık Toplum Vakfı ve British rış Ödülü’ne layık görülen Türkiye: Bir Sözden Fazlası Döngüyü Kırmak” başlıklı bu Council tarafından destekle- Finlandiya Eski Cumhurbaş- mı?” başlıklı ilk raporunu ya- yeni raporda Kürt sorunu, nen Bağımsız Türkiye Komis- kanı Martti Ahtisaari. Hol- yımlamış ve bir an önce Kıbrıs sorunu, Ermeni açılı-yonu, 2004 yılı Mart ayında landa, İspanya, Polonya, T ür kiy e’ ye verilen sözün tu- mı, laiklik ve İslam çatışması, Avrupa’nın önde gelen siya- Avusturya ve Fransa’nın eski tulmasını ve müzakerelere ekonomik istikrar gibi konu-setçileri, bürokratları ve aka- dı şiş le ri ba kan la rı i le b aş la nm a sın ı öğütlemişti. lar ele alınıyor.demisyenleri tarafından L SE ’ d e n sosyolog Sir Ant- İkinci raporda ise müzakere-oluşturuldu. İkinci raporunu hony Giddens, grupta yer l er e başlamış Türkiye’nin hazırlayan komisyonun baş- alan diğer isimler. Komisyon önünün kesilmesi eleştirili-kanı 2008 yılında Nobel Ba- Eylül 2004’te “Avrupa’da yor. “Avrupa’da Türkiye: Kısır

Erdem GÜNEŞ

EYLÜL 2009

'Ada'da zaman daralıyor,tehlike büyüyor'Raporda en çok yeri tutan maşayı 2004 yılında adayı başlıklardan biri de Kıbrıs So- birliğe üye alarak AB’nin ken-runu. “Adada umut var an- disi yarattı” deniliyor ve çö-cak zaman daralıyor” deni- züm adresi yine AB olarak lirken sorunun çözümü ha- gösteriliyor. Ayrıca “AB, 2004 linde sadece Türkiye, Yuna- yılında verdiği doğrudan ti-nistan ve AB’nin değil asıl caret sözünü tutup Kıbrıslı Kıbrıslıların karlı çıkacağı sa- Türklerin izolasyonunu orta-vunuluyor. “Kıbrıs’ta bu kar- dan kaldırmalıdır” tavsiyesi

20

Page 21: ATAUM e-bülten

İç politika, ekonomi

ATAUMe-bülten

21`Akil Adamlar`dan Tavsiyeler

Erdem GÜNEŞ

Türkiye’nin iki aydır günde-minde yer tu tan “Kürt açılımı” raporda yer almıyor ancak bu değişmez gündem maddesi ile ilgili kısımda çar-pıcı ifadeler bulunmakta: “Bazı Avrupalı devletler PKK’ya müsamaha göster-miş ve maddi kaynak bulma-larına göz yummuştur” ifa-desini sorunun giderek çözü-me yaklaştığı görüşü takip ediyor. Son dönemlerdeki olumlu gelişmeler övülüyor ve Kürt sorununda çözüme yaklaşıldığı görüşünü Kürtler yöne lik o la rak yapı lan “kültürel hakların hakkıyla kullanılması” öğüdü takip ediyor.Hükümetin Ermeni açılımı da raporda değinilen konular arasında. Türkiye’nin özel stratejik konumunun da etki-siyle bölgede istikrarı yaya-bilecek bir gücü olduğu söy-leniyor ve AB’nin Kafkaslar-da güvenli bir alana ulaşa-bilmesi için Türkiye’nin bu öneminin göz ardı edilme-mesi gerektiği belirtiliyor. Bir kaç aydın tarafından başlatı-lan ve binlerce imzaya ula-şan “Ermenilerden özür diliyorum” kampanyası da, “halkların barışma isteği”nin bir göstergesi olduğu düşün-cesiyle raporda “olumlu” bu-lunulan konular arasında yer alıyor. Ancak yine de gayri-müslimlerin huzursuz oldu-ğu söyleniyor ve son dönem-de yaşanan kimi olayların gayri-müslimlerde yarattığı etki endişe verici bulunuyor.

Ekonomik alanda ise Türki- olduğu belirtiliyor. 2002- Türkiye’nin Maastr icht “Avrupa’da yaşayan 4,5 mil-ye’nin son on yılda kayda de- 2007 yılları arasında Türkiye Kriterlerine uygun olduğu-yon Türk’ün binlerce camisi ğer bir ilerleme gösterdiği ve ekonomisinin euro bölgesi nun kanıtı olarak gösterili-olduğu gibi Türkiye’de yaşa-küresel ekonomik krizi göre- or ta laması o lan yüzde yor.yan 150 bin gayrimüslim de ce az hasarla atlatıyor 1.96’yı 3 kat aşarak yüzde 7 ibadethanelerini kullanabil-görünmesinin bunun kanıtı o ranında büyümesi de melidir” deniliyor.

“Avrupa perspektifi korunmalıdır”Raporun giriş kısmında “Şu Türkiye’nin üyeliğine karşı ol- üyeliği konusunda fikir birli- eğilimlerinin süreci olumsuz anda 27 hükümetin pek azı d uğunu ancak bunu açıkla- ğinde olduklarını şu ifadeyle etkilediğini belirtiyor. Bu gö-açıkça Türkiye’nin üyeliğine madık la rı nı söy lemiş ti. gösterdi: “AB kurallarına r üş Tü rk iye ’nin de defaten yi-karşıdır, AB’deki hükümetle- Türkiye’nin AB üyeliğini İsveç uyan bir Türkiye, Yunanis- nelediği bir tespit ancak ne rin çoğunluğu -bazıları çok ve Britanya’nın açıkça des- tan’ın çıkarınadır.” Akil Adamlar’ın ne de güçlü bir şekilde olmak teklediğini düşünürsek bu id- Akil Adamlar raporu, Türki- Türkiye’nin AB tarafından üzere- Türkiye’nin üyeliğini dia çok da mesnetsiz değil gi- ye’nin son on yılda demok- çok fazla dikkate alındığı söy-desteklemektedir” denilse bi duruyor. Yaklaşan parla- rasi, insan hakları ve istikrar- lenemez. Rapor, bu durumda de, Fransa’nın AB İşlerinden mento seçimleri öncesinde lı ekonomik büyüme alanla- dahi Türkiye’nin umutsuzlu-Sorumlu Bakanı Michel Lel- Yunanistan’dan gelen “şartlı rında çok fazla ilerleme ğa kapılmaması gerektiği louche raporla hemen he- destek” açıklamaları ise de- kaydettiğini ve gerek Kopen- çünkü Avrupa’da Türkiye’yi men aynı günlere denk ge- ğişen bir şey olmadığını gös- hag gerekse Maastricht kri- destekleyen bir kitlenin ol-len bir açıklamasında bu id- teriyor. Bir televizyon kana- terlerini yerine getirdiğini an- duğu görüşüyle sonlanıyor.dianın tam tersini ortaya ko- lında karşılıklı tartışma ya- cak AB’nin kendi gelecek so-yuyor. Lellouche, AB’deki 25 pan adaylar Papandreu ve runlarının ve iç politikada hükümetin kendileri gibi Karamanlis, Türkiye’nin AB T ürkiye karşıtlığını kullanma

EYLÜL 2009

yapılıyor. Çözüm halinde vuşacağı vurgulanıyor. Aksi runu çözemediği ve durumu sorunu 2009 yılının sonuna Türkiye’nin müzakerelerdeki halde 1987 ve 1996 yılların- araya giren ABD’nin kurtar- kadar bir çözüme kavuşturu-tıkanıklığı aşacağı, Türk- daki gibi savaş gemilerinin dığı hatırlatılarak “bu defa lamazsa Türkiye-AB ilişkile-çe’nin resmi AB dili olacağı, ortaya çıktığı çatışmaların ye- ABD olmadan sorunları ken- rinin bitme noktasına gelebi-Kıbrıs’ın da hem limanlara niden görüleceği iddia edili- dimiz çözelim” arzusu vurgu- leceği uyarısı yapılıyor.hem de Türkiye pazarına ka- yor ve AB’nin o zaman da so- lanıyor. Öte yandan, Kıbrıs

Page 22: ATAUM e-bülten

Portre

Yeşim ÖZTÜRK

Yorgo Papandreu

ABD vatandaşı bir anneyle Sosyoloji alanında uzmanla- Yönetiminin çökmesiyle lı” olduğu yorumlarına cevap Yunanistan vatandaşı bir ba- şan Papandreu, 1972-73 gerçekleşebildi. Babasının vermek zorunda kalıyor. banın oğlu olarak 16 Hazi- yıllarında Stockholm Üniver- partisi PASOK'ta etkin hale Kendisini bazen Yunanlı ran 1952 'de ABD 'n in sitesi'nde göçmen sorunu geldi ve 1984 yılında parti- bazen Amerikalı hissetmiş Minnesota eyaletinde doğan üzerine araştırmalar yaptı. nin merkez komitesine katıl- olduğunu, farklı birçok Papandreu, ilk ve ortaokulu 1992-93 yıllarındaysa Har- dı. Babasının Başbakan ol- kültürün bir sentezi olmanın ABD ve Kanada'da okuduk- vard Üniversitesi'nin Dış duğu 1981 yılında ise ilk kez kendisini zenginleştirdiğini tan sonra, Massachusetts İlişkiler Merkezi'nde akade- Yunan parlamentosuna se- dillendiriyor, dillendirmek Amherst College`da sosyo- mik çalışmalar yaptı. çildi ve ABD vatandaşlığın- durumunda kalıyor: “Ayrıca loji eğitimi aldı ve London Öğrenim hayatı çeşitli ülke- dan vazgeçti. ben Yunanlı olmayı da School of Economics`de lerde geçen Papandreu'nun Yunanistan'a ilk kez 7 yaşın- seçtim. Yunanistan'a dönüp sosyoloji ve kalkınma ala- Yunan siyasetine adım da gelen politikacı, sık sık bir toplumun bir parçası olarak nında yüksek lisans yaptı. atması ancak 1974'te Cunta “Yunanlı”dan çok “Amerika- yaşamayı tercih ettim.”

Yunanistan'da 4 Ekim'de büyükbabası Yorgo Papan- yakalayabilecek. Gerçi PA- ya en yakın isim de Papan-yapılacak seçimlerin favorisi dreu ve babası Andreas Pa- SOK'un tek başına iktidar ol- dreu.olan Panhelenik Sosyalist Ha- pandreu'nun ardından aile- ması zor görünüyor ancak reket (PASOK) lideri Yorgo sinin başbakanlık yapan m u hte m el bir koalisyon hü-Papandreu -eğer seçilirse- üçüncü ferdi olma fırsatını kümetinin başbakanı olma-

Yunanlıdan çok Amerikalı (mı?)

ABD vatandaşı bir anneyle Yu-nanistan vatandaşı bir baba-nın oğlu olan Papandreu ken-disini bazen Yunanlı bazen Amerikalı hissetmiş olduğunu, farklı birçok kültürün bir sen-tezi olmanın kendisini zengin-leştirdiğini dillendiriyor ve ekliyor: “Ayrıca ben Yunanlı ol-mayı da seçtim. Yunanistan'a dönüp toplumun bir parçası olarak yaşamayı tercih ettim.”,

Page 23: ATAUM e-bülten

2004 yılında Kostas Simitis'in gösteriyor. Siyasete atılması yönündeki anılmıştı. Babası gibi etkili görevi bırakmasının ardın- Papandreu, sahip olduğu çağrılara Yunanistan'a ilk gel- bir siyasetçi olamayacağı söy-dan PASOK lideri olan Yorgo avantajları sonuna kadar kul- diği yıllarda verdiği “Hayır si- leniyordu çünkü kimilerine Papandreu, 2006 yılında lanacak gibi görünüyor. yasete girmek istemiyorum, göre gerekli olan “sert” üs-partisinin de parçası olduğu Örneğin çevreci seçmeni et- çünkü hem babam hem de luptan yoksundu. Ancak Dı-Sosyalist Enternasyonel'in kilemek için PASOK'un cad- dedem siyasette” cevabına şişleri Bakanlığı döneminde Başkanı seçildi. Şimdiye ka- delere propaganda afişi ters olarak tam da babası ve sakin ve nazik tavrının mey-dar iki genel seçim kaybeden asmayacağını, miting alan- dedesinin izinden giden velerini toplayan Yorgo Pa-politikacının gelecek seçim- larının temizlenmesi için ya- Papandreu, aslında siyasete pandreu şimdiki seçim pro-lerde güçlü görülmesinin en pılacak masrafları da partisi- atılmanın kendi kararı olma- pagandasında da aynı üslu-önemli nedenlerinden biri, nin üstleneceğini açıkladı. dığını, yaşam tecrübesinin bu koruyor. Evli ve iki çocuk Karamanlis hükümetinin Sosyalist tavrını koruyan po- buna neden olduğunu belir- babası politikacının gittiği tüm dünyayı sarsan ekono- litikacı aynı zamanda şeffaf- tiyor. Büyükbabası 6 kez, her yere eşini de götürmesi mik krize karşı tatmin edici lığı da sağlamak adına işa- babası 2 kez hapse atılan, ve propaganda yöntemleri, politikalar izleyememiş ol- damlarından maddi yardım çocukluk yılları oldukça so- ABD Başkanı Obama'ya ması. Erken seçimlerin yapıl- kabul etmeyeceğini vurgula- runlu geçen politikacı, hayatı benzetiliyor. İngilizce'nin ma nedeni de aslında Başba- dı ve milletvekili adaylarına boyunca hep bir şekilde siya- yanı sıra akıcı bir biçimde kan Karamanlis'in bu zor dö- da servetleri hakkında “ne- setin içinde olduğunu söyler- İsveçce de konuşabi len nemde atılacak her adımın reden buldun” beyanna- ken haksız da sayılmaz. Papandreu, çocukluğundan halkın desteğine sahip ol- mesi yayımlama zorunlulu- Yunanistan'da demokrasinin beri aldığı siyasi birikimin de ması gerektiğine olan inancı. ğu getirdi. Aynı zamanda tekrar kurulmasına katkıda desteğiyle Yunanistan'ın yeni Karamanlis'in erken seçime Türkiye ile ilişkilerin azalan iv- bulunmak istediği için siya- başbakanı olma iddiasını gitmesi bir çeşit kumar ola- mesine dikkat çekerek, ilişki- sete atılan Papandreu yıllar- sürdürüyor.rak görülüyor çünkü anketler leri geliştirme sözünü de Ka- ca babasının gölgesinde Papandreu' nun partisi ramanlis'e karşı koz olarak kalmış, “Küçük Yorgo” anla-PASOK'u bir adım önde kullandı. mına gelen “Yorgaki” adıyla

ATAUMe-bülten

23Portre: Yorgo Papandreu

Yeşim ÖZTÜRK

Ege'de zeybetiko1988 ve 1994 yıllarında iki Yorgo Papandreu, geçmişin yılında, merkezi New York'ta İlişkilerinin Mimarı” olarak ni-kere Milli Eğitim ve Diyanet getirdiği dayatmaları bir ke- bulunan Doğu-Batı Enstitü- telendirmişti. Papandreu ay-İşleri Bakanlığı yapan Pa- nara bırakarak iki ülkenin ge- sü'nce "Yılın Devlet Adamı nı zamanda barış, demokra-pandreu, 1999-2004 yılları lecekteki ilişkilerini tesis et- Ödülü"ne layık görülmüş, Eu- si, insan hakları alanlarında arasında yürüttüğü Dışişleri meye odaklanmıştı. Bu yak- ropean Voice 2003'te “Yılın etkinlik gösteren sivil toplum Bakanlığı döneminde sorun- laşımın sonuç vermesi ve ya- Avrupalıları” arasında Pa- kuruluşu Helsinki Yurttaşlar lu konularda izlediği “yapıcı” ratılan dostluk havası, Yuna- pandreu'yu “Yılın Diplomatı” Meclisi'nin (Helsinki Citizens politika ile uluslararası alan- nistan halkı tarafından olarak göstermiş, Le Monde Assembly) kurucu üyesi.da adından sıkça söz ettir- Papandreu'nun başarısı gazetesi ise onu “Türk-Yunan mişti. Türkiye Dışişleri Baka- olarak görülmüş ve takdirle nı İsmail Cem ile uyum için- karşılanmıştı. Ayrıca Pa-de yürüttükleri “dostluk pandreu birçok Yunan politi-politikası” Türk-Yunan ilişki- kacının cesaret edemeyeceği lerine yeni bir boyut kazan- şeyi yapmış, Türkiye'nin AB dırmış, iki ülke arasında iyi üyeliğini desteklediğini be-komşuluk ve kardeşlik ilişki- lirtmiş ve doğal olarak Türki-lerinden bahsedilir olmuştu. ye'nin de güvenini kazan-Zira iki bakanın ortak girişi- mıştı.mi ve dostluğu, iki halkın da İsmail Cem ve Yorgo Pa-gözle görülür bir biçimde ya- pandreu'nun girişimleri sa-kınlaşmasını sağlamıştı. So- dece Türk ve Yunan halkları runların çözümü için artık bir tarafından değil dünya ka-şeyler yapmanın şart oldu- muoyu tarafından da ilgiyle ğunu düşünen İsmail Cem ve izlenmişti. İki bakan 2000

EYLÜL 2009

Page 24: ATAUM e-bülten

Pınar Dilan SÖNMEZ

Eylül'de AvrupaBüyük Londra Yangını (2 Eylül 1666)

17. Yüzyıl'ın ikinci yarısı… kaderini belirlediği gibi bu Gün boyunca ve bir sonraki memişti. İnsanların çaresiz-Tam da bu vakit, evvela bir şehrin kaderini de çizmekten gün de rüzgarın şiddetini art- lik ve korku içinde kaçışları geziye çıkmalı Londra'nın geri durmayacaktı. 1666 tırmasıyla büyüyen alevler, zaten kısıtlı olan itfaiye araç-dar sokaklarında. Ve işte yılının 2 Eylül gecesi Thomas Fleet Caddesi, Old Bailey, larının ve itfaiye ekiplerinin karşımızda Britanya'nın Farriner adında bir kişinin iş- Ludgage Hill, Newgate gibi hareketini engelledi. Daha-kalbi; çatıları çamurla, lettiği ekmek fırınında başla- mahalleleri tamamen küle sı, yangının kendiliğinden çık-samanla karılmış ahşap yan yangın, dört gün sürecek çevirdi. St. Paul Katedrali'nin madığına, çıkartıldığına dair evleriyle bir Yeniçağ şehri, ve Londra'nın yaklaşık beşte taş blokları ısıdan patladı; söylentiler de bu kargaşayı Londra. Evlerde yanan dördünün kül olmasına, bir çatıdaki kurşun malzemeler sokaklarda beliren ve genel-mumları, şömineli tahta enkaza dönüşmesine sebep ise eriyerek sokak boyunca likle yabancıların, Katolikle-yapılarıyla ateşe, yangınlara olacaktı. 2 Eylül gecesi saat lav gibi aktı. İlk gün, Kral II. rin ya da dikkat çekici kişile-alışmış bu kenti, çehresini ikide başlayan yangının ger- Charles, yangının önlenmesi rin maruz kaldığı bir şiddet değiştirecek bir felaket çek yüzü, yangının başlangı- için bazı evlerin yıkılarak set dalgasına dönüştürdü. bekliyordu. Vebayla kıvra- cından altı saat sonra, sabah şekline getirilmesini emret- Yangının ikinci günü II. nan bu kentte fareler ölecek- sekizde ortaya çıkmıştı. Yan- mişse de dönemin belediye Charles'ın olaya el koyup be-ti; felaket felaketi getirecek gın eski Londra Köprüsü'nün başkanı olan Thomas Blood lediye başkanını görevden ve yine ateş, tıpkı insanlığın yarısına kadar ilerlemişti. worth bu emri yerine getir- alarak yangınla ilgili yürütü-

2 Nisan 1840 Tarihinde tirileriyle tanınmaya başla- daha ileri götürerek, deney- cesur duruş oldu. 1894 gü-İtalyan bir babanın ve Fran- yan Emile Zola, kalemiyle sel roman alanında dünya zünde patlak veren bu olay, sız bir annenin çocuğu ola- yaşamış ve var olmuş bir edebiyatında oldukça önem- Paris'teki Alman Askeri rak Paris'te doğan, özellikle yazardı. Doğa bilimlerinin, li bir yere sahip oldu. Ancak Ataşesi'nin çöp kutusunda, babasının ölümünün ardın- özellikle de Darwinci doğa Zola'nın ünü, yalnız edebiyat Fransız ordusuna ait bilgiler dan yokluk ve sıkıntılar için- anlayışının ilke ve yöntemle- alanında gerçekleştirdikle- içeren bir not bulunmasıyla de büyüyen; fakat 1864'te rinin edebiyata uyarlanma- riyle bağlantılı değil. Zola'nın başlıyordu. Bulunan nottaki Ninon'a Masal lar (Les sıy la geliştiri lmiş olan adını çok daha geniş çevre- yazının Yüzbaşı Dreyfus'a ait Contes a Ninon), 1867'de Natüralizm ya da Doğacılık lere duyuran, Fransa'yı ikiye olmadığını gösteren sapta-Therese Raquin ve çeşitli yaklaşımının öncüsü olan bölen ünlü Dreyfus Dava- malara ve suçluluk için ye-gazetelerdeki edebiyat eleş- Zola, gerçekçilik düşüncesini sı'nda sergilediği kararlı ve terli delil olmamasına rağ-

Emile Zola (29 Eylül 1902)

lecek çalışmaların başına kayıtlara göre 4 kişi de öl- cak yangının sorumlusu turdu.kardeşi York dükü II. James'i müştü. Bununla beraber, Katolikler olarak görülmek- Bir de şimdi keşfe çıkarsak getirmesiyle bir dönemeç İngiliz Yenilenme Döne- teydi. Katolikler olayı takip Londra sokaklarında, artık yaşandı. II. James, yangın mi'nin en önemli günlük ya- eden 150 yıl boyunca bu geniş caddeler geçerek varı-takımları kurdurdu, bazı zarlarından John Evelyn, ölü sebeple suçlandılar. rız Thames Nehri kıyısına. Ve evlerin yıkılarak set haline sayısının verilen resmi raka- Londra halkı için ise yoksul- bizi yapılar değil, rıhtımlar getirilmesini sağladı ve mın çok daha üzerinde oldu- luk ve kaos ortamı sıkıntılı karşılar bu kez. Yangınlara sokaklarda saldırıya uğrama ğunu kaydetmiştir. Olayların günler getirdi. Evsiz kalan in- karşı alınmış önlemlerle inşa riski olanları kalabalıkların ardından başlayan araştır- sanlarda suça yönelim arttı edilir bu harap şehir. Artık ah-hışmından korudu. Üçüncü malar Fransız bir saat tamir- ve Anglia Campusors hapis- şap evleriyle, yangınlarıyla gün hem en büyük yıkımın cisi olan Robert Hubert'un hanesi mahkumlarla doldu ünlü Londra yoktur; bize taş yaşandığı hem de rüzgarın yangını kendisinin başlattığı- taştı. Hangi mülkün kime ait ve tuğla yapılar göz kırpar. Ti-şiddetinin durulmaya başla- na dair itirafına kadar olduğuna dair olan belirsiz- caret merkezi bu kentte si-dığı gün olmuştu. Dördüncü devam etmiş, sonrasında ise likler, şehrin yeniden imarı gi- gortacılık da baş gösterir bu gününde kontrol altına sular durulmuştu. Bu zavallı, bi konular çeşitli sorunlara felaketle. Nihayetinde ahşa-alınan yangında 13 bin 200 akli dengesi bozuk adamın sebep olacak olsa da bu yan- bın sıcaklığını, güleryüzünü ev, 84 kilise ve 44 şirket yangının sorumlusu olduğu- gın 1666 yılından sonra kaybederek bugünün dün-binası yok olmuştu. 65 bin na kimse inanmamış olsa tekrar kurulacak olan Lond- yasına hazırlar kendini bu kişi evsiz kalmış, resmi da, Hubert idam edildi. An- ra şehrinin alt yapısını oluş- şehir.

Page 25: ATAUM e-bülten

Gökkuşağı Savaşçısı (22 Eylül 1985)

men, Yahudi yüzbaşının Al- onu, “Suçluyorum” adlı lenen sonuç, yani Dreyfus'un sızlıklara karşı savaşan bir ay-man casusu olduğuna dair yazısında. Dreyfus hapis aklanması ancak 1906'da dın… Gerçeğin ve adaletin iddialar kısa sürede yayılmış hayatı yaşarken, davanın yeniden yargılanmasıyla peşinde bir yurttaş… Kalemi ve bu, basına da sızdırılmıştı. gerçek suçlusu biliniyor ve mümkün olacaktı fakat yazık eline her alışında gerçek o-Düzenlenen sahte belgeler buna rağmen gerçek suçlu ki Zola, 1902 yılının Eylül lan hayaller yaratmış, gerçek ve önyargılarla oluşturulan temize çıkarılıyordu; gerçe- ayında duman zehirlenme- ama hayali kahramanlarıyla raporlar sonucu görevinden ğin saklanmasını, ordunun sinden ölecekti. yaşayan bir yazar: Emile alın Dreyfus, ömür boyu şerefinin korunması sanarak Natüralizmin öncüsü ve ku- Zola.hapse mahkûm edilerek, yanılan Fransız yönetimi ve rucusu… Bağnazlığa ve hak-Şeytan Adası'na gönderil- şoven basın, bizzat cumhuri-mişti. Olay gündeme geldi- yet karşıtı tavır takınıyor ve ğinde İtalya'da olan Zola, beraberinde Almanya'ya davadan ancak Paris 'e karşı intikam duygusunu ve döndüğünde haberdar ola- Yahudi aleyhtarlığını körük-bilmişti. 1897 yılında Le leyerek Fransız halkını nefre-Figaro'da yayınlanan "Ger- te ve şiddete sürüklüyordu. çek Yürüyor, Onu Kimse Tüm bunları açıkça dile Durduramaz” adlı yazısıyla getiren Zola'nın özellikle davaya yönelik ilk eleştirisini “Suçluyorum” adlı eleştirisi yapan yazar, bundan sonraki bir dönüm noktası olmuş, dönemde farklı taraflardan hem Dreyfus taraftarlarının gelen tüm ırkçı ve bağnazca artmasına hem de karşıtların suçlamaların karşısında du- daha da öfkelenmesine rabilme cesaretini göster- sebep olmuştu. Nihayetinde mişti: Yeri gelince Dreyfusçu- Zola'ya çıkan fatura 1 yıllık ları Yahudi örgütü kurmakla mahkûmiyet ve 3 bin Frank-suçlayan ve “Yahudiliği” ön lık para cezasıydı. Baskılar plana çıkaran şoven basına üzerine yazar, İngiltere'ye karşı kalemiyle savaşan sığınmış, Dreyfus'un tekrar Zola, yeri gelince de Dreyfus yargılanması kararı çıkana karşı tı gösteriler yapan kadar İngiltere'de kalmıştı. “Devrimci” Fransız halkının Tekrar yargılanma sürecinin gençlerini “biz insanlığa, ger- başlamasıyla ülkeye geri çeğe ve adalete gidiyoruz” dönen yazarın, hiç tanımadı-diyerek uyarabilmiştir. Hatta ğı ama hakkını savunduğu Cumhurbaşkanı`na açık Dreyfus için umutlu bekleyişi mektup yazarak suçlamıştır hüsranla sonuçlanmıştı. Bek-

ATAUMe-bülten

25Eylül`de Avrupa

Pınar Dilan SÖNMEZ

Soğuk Savaş yıllarını nitele- silah başlıkları Maruroa'da efsaneden alıyordu. Efsane- Yeni Zelanda arasında bir yen en önemli şey, belki de toprak altında denenmeye ye göre, insanların açgözlü- ihtilafın doğmasına da nükleer silahlar ve bu alan- başlanmış; 1985 yılında lüğünün sonucu olarak sebep oldu. Fransa'ya göre, daki yarıştı. Silahlanma yarı- harekete geçen Greenpeace dünyada yaşamın sona Greenpeace düşmanca şı dünyayı yalnız siyasi ve eko- eylemcileri ise Fransa'nın ermeye yakın olduğu, bitki emellerle yasadışı olarak nomik boyutlarda değil eko- Güney Pasifik'teki nükleer ve hayvanların büyük boyut- Fransa'nın kontrolü altındaki lojik anlamda da etkiliyor ve denemelerini protesto et- larda ölmeye başladığı bir bir bölgeye girmiş ve Yeni tehdit ediyordu. Dünyanın mek amacıyla Yeni Zelan- zaman gelecekti. Böyle bir Zelanda da ona destek pek çok yerinde, hatta uzay- da'nın Auckland limanında zamanda Kızılderililer, tüm olmuş, olanak sağlamıştı. da yapılan nükleer deneme- hazırlıklara girişmişlerdi. uluslardan, her renkten ve Her iki ülke arasında gerçek-ler, ekolojik dengenin sarsıl- 1955 yılında bir balıkçı her inançtan insanları dün- leşen diplomatik görüşme-masına sebep olmaktaydı. teknesi olarak yapılmış olan yayı kurtarmak için birleşti- lerden bir netice çıkmayınca İşte Greenpeace ya da diğer ve 1978 yılında Greenpeace recek olan savaşçıları çağı- BM'ye gidilmesine karar adıyla “Yeşil Barış” nükleer- gönüllüleri tarafından onarı- racaklardı. Ve işte Kızılderili- verilmişti. Neticede Fran-den arındırılmış, barışın hâ- larak tekrar suya indirilen lerin dünyayı yok olmaktan sa'nın gemiyi bombalaması kim olduğu ve ekolojik den- Rainbow Warrior (Gökkuşağı kurtaracak bu savaşçılara uluslararası barış ve güvenli-genin korunduğu bir dünya- Savaşçısı) ise Fransa'ya karşı verdiği isim de: 'Gökkuşağı ği öngören BM misakına da nın özlemiyle, nükleer de- yapılacak bu eylemde, ya da Savaşçıları'ydı. aykırı bir hareket olduğu için nemeleri protesto etmek kendi deyimleriyle "tanık Fakat yazık ki Greenpeace'in her ne kadar ileride yine bir amacıyla 15 Eylül 1971'de olma"da baş rolü oynaya- ilk Gökkuşağı Savaşçısı 10 dizi deneme gerçekleşecek-Kanada'da kurulmuştu. caktı. Peki neden Gökkuşağı Temmuz 1985 tarihinde se de Fransa'nın bu yıllarda, 1980'li yıllarda Atom Enerjisi Savaşçısı demişlerdi bu Moruroa'da Fransız gizli Pasifik'te gerçekleştirdiği nük-Komisyonu tara f ından gemiye? Gemi bu ismi Kuzey servisi tarafından bomba- leer denemeler durduruldu geliştirilen M4 SLBM nükleer Amerika yerlilerine ait bir landı. Tamamen devlet eliyle ve 1987 yılında Fransız hü-

gerçekleşen ve mürettebat- kümeti uluslararası alandaki tan bir kişinin (Fernando baskıyla da Greenpeace'e Pereira) hayatını kaybetme- 8.16 milyon dolar tazminat siyle sonuçlanan bu bomba- ödedi. 1985 yılında yaşanan lama olayı, ilk elde Fransız bu olaydan sonra Green-resmi makamlarınca redde- peace'in yeni sloganı "Gök-dilmiş olsa da Alain Mafart kuşağını batıramazsınız" ve Dominique Prieur adlı iki oldu ve ilk gökkuşağı savaş-gizli servis ajanının Yeni çısının yerini, onun dümeni-Zelanda polisleri tarafından nin ve çanının kullanıldığı, tutuklanması üzerine gerçek 1989'da suya indirilen ikinci daha fazla saklanamamış ve b i r Ra inbow War r i o r Fransa devleti, bombalama- (Gökkuşağı Savaşçısı) aldı. nın sorumlusu olduğunu 22 Rainbow Warrior'un en çok Eylül 1985'te kabul etmek ses getiren eylemleri ise zorunda kalmıştı. Bu olay, nükleer denemelere karşı aynı zamanda Fransa ile yaptığı eylemler olmuştu.

EYLÜL 2009

Page 26: ATAUM e-bülten

BASINDA TÜRKİYE - ABİLİŞKİLERİNİN 50 YILI

BASINDA TÜRKİYE - ABİLİŞKİLERİNİN 50 YILI

Türkiye-AB ilişkileri, çeşitli iniş-çıkışlara rağmen tarafların bir şekilde sürdürmekte kararlı göründükleri ve somut gelişmelerin çok ötesinde anlam yükledikleri bir süreç. Bu 50 yıllık sürecin kimisi unutulan kimisi de belleklerde yer eden halkalarının basının farklı kanatları tarafından nasıl haberleştirildiği de önemli. Zira yazılı basın, sadece tarihsel gelişmeleri bir bütünlük içinde değerlendirmek ve siyasal süreçlerin izini sürmek açısından değil, ilgili gelişmelerin yaşandıkları andaki algılanış ve yansıtılış şekillerini tespit etmek açısından da ziyadesiyle “öğretici” olabilir. Farklı dönemlerde farklı gelişmeler konusunda Türkiye’de oluşan farklı algıları çarpıcı bir şekilde tespit etme olanağı yaratacağı için...

2 Eylül 1971'de Milliyet gazetesinin ilk sayfasında yayınlanan bu haber,ATAUM tarafından düzenlenen “Basında Türkiye-AB İlişkilerinin 50 Yılı“ başlıklı sergiden alınmıştır.

Page 27: ATAUM e-bülten

Türkiye CumhuriyetiHükümet Programlarında

Avrupa Birliği30. Hükümet (I. Süleyman Demirel Hükümeti / 27.10.1965-03.11.1969) “Türkiye'nin bugün katılmış hazırlandığımız Ortak Pazar alanlarını süratle geliştirip, şekilde katılmaya ve bunlar olduğu GAAT “Milletlerarası gibi milletlerarası iktisâdi Ortak Pazar memleketleriyle içindeki işbirliğini karşılıklı Ticaret ve Tarifeler Andlaş- birliklerin kuruluş hedefle- olan ihracatımızın geliştiril- bir tesanüd zihniyeti için-ması” Milletlerarası Para riyle bağdaşabilir. mesine çalışılacaktır. Tarım de geliştirmeye mecburuz.Fonu, Avrupa İktisâdi Kalkın- Bugün dünyada kalkınma hı- ürünleri ve diğer hammadde Birleşik Amerika, Kanada ve ma Teşkilâtı “OECD” Ortak zı ve refah seviyesi itibariyle ihracatımızın Ortak Pa- Batı Avrupa memleketleri ile Pazar gibi kuruluş ve mües- en dinamik bölge haline ge- zar'daki evsaf ve standartla- münâsebetlerimiz yakın bir seselerin ana hedefleri, mil- len Ortak Pazar camiasına, ra uygun bir şekilde üretimi dostluk ve işbirliğine dayan-letimizin iktisâdi alanda di- tam olarak katılabilmemiz ve pazarlanması imkânları maktadır. Bu Devletlerin bü-ğer memleketlerle en geniş için istihsâl organizasyonu bulunacaktır. yük bir kısmı ile ekonomik hacımda iktisâdi işbirliğinde ve sanayiimizin süratli bir Türkiye, başka alanlarda da kalkınmamız için Türkiye'ye bulunmasını öngörmektedir. bünye değişikliği geçirmesi birçok bölgesel vasıfta yardım konsorsiyomu içinde İktisâdi gelişme hızlandıkça gerekmektedir. İçinde bu- teşekkülü üyesi bulunmak- verimli bir işbirliği yapmak-yabancı sermaye hareketle- lunduğumuz intikal devre- tadır. Ekonomik İşbirliği ve tayız. Bir kısmı ise, ortak-üye rinde, hudutlararasında da- sinde sanayiimizin standart- Gelişme Teşkilâtının ve olduğumuz Avrupa Ekono-ha geniş şekilde cereyan lar ve maliyet seviyesi bakı- Avrupa Konseyinin üyesi bu- mik Topluluğunu vücuda etmektedir. Binâenaleyh mından, ortaklık camiası lunuyoruz. Avrupa Ekonomik getirmektedir. Bütün bu memleketimizde bazı çevre- içinde rekabete başarı ile da- Topluluğunun ortak üyesiyiz. devletler ile çeşitli bağlarımız lerin tahrik etmeye çalıştıkla- yanabilecek hale getirmek İran ve Pakistan ile “Kalkın dolayısıyla onlarla ilişkileri-rı, yabancı sermaye aleyh- için gerekli tedbirler alına- ma İçin Bölgesel İşbirliği mizi en ileri seviyede tutma-tarlığı, ne kısa vadeli kalkın- caktır. Ucuz hammadde ve iş Teşkilâtı”nı kurmuş bulunu- ya çalışacağımız tabiidir.”ma hamlelerimiz, ne de uzun gücü gibi, nispi avantajlara yoruz. Bütün bu teşekküllerin vadeli olarak katılmaya sahip olduğumuz endüstri fâaliyetlerine yapıcı bir

31. Hükümet (II. Süleyman Demirel Hükümeti / 03.11.1969–06.03.1970) “Türkiye ile Avrupa Ekono- gereklerine de cevap veren ğine inanmaktayız. tedbirleri bize sağlayacak mik Topluluğu arasındaki or- bu ortaklığın yurdumuzun ik- Halen bu ortaklığın Geçiş Dö- olan bir sonuca süratle taklığı; milli menfaatlerimize tisadi ve sosyal alanlarda ay- nemine giriş müzakerelerini; varmaya çalışmaktayız.”ve plan hedeflerimize uygun nı zamanda da hürriyet için- bu inançla ve olumlu bir şe-bir yol olarak kabul ediyoruz. de süratle kalkınması için el- kilde yürütmekte ve menfa-Geleneksel dış siyasetimizin verişli bir ortam tesis edece- atlerimize en uygun vasıta ve

32. Hükümet (III. Süleyman Demirel Hükümeti / 06.03.1970–26.03.1971) “Avrupa Ekonomik Toplulu- Bu anlayışla yürütmekte ol- önemli katkılarda bulunaca- nayiimizin ve tarımımızın ge-ğu ile ortaklığımız yeni bir dö- duğumuz Geçiş Dönemine ğına inanıyoruz. çiş döneminin şartlarına sü-nemin eşiğine varmış bulun- giriş müzakerelerini müspet Ülkemizin geleceğini büyük ratle ve kolaylıkla intibakını maktadır. Ekonomik, sosyal sonuçlara bağlamayı ümit ö lç üde ilgilendiren ortaklığı- sağlamak için, ekonomik, ve politik önemi gün geçtikçe ediyoruz ve ulaşacağımız bu mızı tam bir başarıya ulaştır- mali ve idari alanlarda ge-kıymet kazanan bu ortaklı- ileri merhalenin olumlu şart- mak üzere İktidar olarak rekli olan tedbirleri almaya ğın, menfaatlerimize en uy- lar içinde ekonomimizin ka- gösteregeldiğimiz her türlü kararlıyız.”gun şekilde geliştirilmesinin zanacağı yeni dinamizmin gayrete devamla, Kalkınma gayreti içindeyiz. kalkınma gayretlerimize Planımız çerçevesinde, sa-

33. Hükümet (I. Nihat Erim Hükümeti / 26.03.1971-11.12.1971) “Avrupa Ekonomik Toplulu- pit eden belgeler 23 Kasım rilere uğradı. Bunlardan hak- öngörülen imkânlar çerçe-ğu ile ortaklık ilişkilerimiz 1970 de imzalanmıştır. Bu lı olanların incelenmesine ve vesinde süratle iyileştirilme-1963 yılında kurulmuştur. belgeler ve yürürlüğe girme- kapsadıkları konuların uygu- sine çalışılacaktır.”Geçiş dönemi kapsamını tes- leri ile ilgili işlem bazı eleşti- lama sırasında anlaşmada

34. Hükümet (II. Nihat Erim Hükümeti / 11.12.1971–22.05.1972) “Avrupa ekonomik toplulu- gelere yurdumuz bakımın- laştırılmasına gayret gösteri- Ortak Pazara tam üye olma-ğu ile ortaklığımızın geçiş dö- dan elverişli imkânlar eklen- lecektir. dan önce, katma protokolde neminde uygulanacak bel- mesi yolunda girişimler ya- Avrupa toplulukları ile ilişki- ve diğer anlaşmalarda milli gelerin onaylanmasına iliş- pılmış ve ilk olumlu sonuçlar lerimizi 1963 Ankara Anlaş- sanayimizin gelişmesine en-kin kanun tasarısı 22 Tem- alınmıştır. Anlaşmalarda ön- masında yer alan amaçlara gel olacak mahiyette uygu-muz 1971 tarihinde Yüce görülen imkânlar çerçeve- ulaşacak şekilde geliştirmek lamalarla karşılaşılmaması Meclislerce kabul edilmiş ve sinde aynı yönde çalışmalar azmindeyiz. Bu çerçevede iç için gerektiğinde karşılıklı katma protokolün ticari hü- sürdürülmektedir. Topluluk- planda da gerekli tedbirleri müzakerelerle ayarlamalar kümleri de 1 Eylül 1971 tari- ların genişlemesi ve genel süratle ele almak ve kalkın- yoluna gidilecektir.”hinde geçici anlaşma ile yü- preferanslar çerçevesinde ma gayretlerimize buna göre rürlüğe konulmuştur. Bu bel- bu çalışmalarımızın somut- yön vermek durumundayız.

35. Hükümet (Ferit Melen Hükümeti / 22.05.1972–15.04.1973) “Sanayileşmemizde benim- intibakını kolaylaştıracak nüşmemesi nedeniyle mey- için girişilmiş olan müzake-seyeceğimiz prensip içe değil tedbirleri alacağız. dana gelen yeni duruma en relere devam olunacaktır. Ay-dışa dönük olmaktır. Ulusla- Türkiye Avrupalılararası ör- iyi bir şekilde intibak ettiril- rıca genişletilmiş topluluğun rarası şartlara uygun rekabet gütlere daha kuruluşundan mesi hususunda özel bir dik- siyasi alanda da bütünleş-gücüne sahip sıhhatli bir sa- beri iyi niyetle, yapıcı ve ger- kat ve itina göstereceğiz. Or- meye gitmek yolundaki eği-nayileşmeyi gerçekleştirmek çekçi bir tutumla katılmıştır. tak Pazar'a tam üye olmadan lim ve girişimlerini, dikkatle zorundayız. Bu bakımdan Bu arada Avrupa Ekonomik önce Katma Protokolde ve değerlendirerek memleketi-mevcut veya yeniden kurula- Topluluğu ile ortaklığımıza diğer anlaşmalarda milli mizin yüksek menfaatlerinin cak sanayiimizin uluslararası büyük önem vermekteyiz. Or- sanayimizin gelişmesine en- gerekti receği tedbir ve ve özellikle Avrupa Ekono- taklığımıza ilişkin şartların gel olacak mahiyette uygu- kararlar üzerinde önemle mik Topluluğu şartlarına Altı'ların On'lar haline dö- lamalarla karşılaşılmaması duracağız.”

Satı KILIÇ KAYMAK

Page 28: ATAUM e-bülten

EYLÜL 2009

Avrupa Birliği'niNasıl Bilirsiniz?

BENİM AVRUPAM

Fikret Başkaya

Mehmet HASGÜLER

Şimdilerde toplumun farklı oligarşiden ve vesayetten dığı koşullarda, AB’ye karşı kuları kendileriyle ilgili. Bu kesimleri farklı saiklarla Av- muzdarip Müslüman kesim çıkmak büyük cüret gerekti- yüzden bir şeye aynı anda rupa Birliği'ne katılmak isti- baskıdan kurtulma umuduy- ren bir şeydir... Bir başka tu- karşı olmak aynı safta olmak yor. Her zaman olduğu gibi la, Kürtler “demokratik” Av- haflık da kapitalizm, emper- demek değildir. İnsanlar kimse halka sormayı, bir re- rupa standartlarının koru- yalizm, kolonyalizm hakkın- farklı gerekçelerle aynı şeye ferandumla durumu netleş- ması altında nefes alabile- da bilinç açıklığına sahip ve- karşı çıktıklarında aralarında tirmeyi istemiyor. Elbette cekleri beklentisiyle, halktan ya öyle olması gereken, bir “ortaklık” veya “hedef “kamuoyu” denilen de ko- ve kendilerinden umudunu AB’nin aslında kimin birliği birliği” olması gerekmez. laylıkla manipüle edilen bir kesen bir kısım aydın da olduğunu bilen/bilmesi ge- Asıl önemli olan da karşı ola-şey ve ediliyor. Ekseri gözden Türkiye’nin demokratikleş- reken Marksist sol ile ülkenin nın neden karşı olduğudur. kaçan bir şey de ideoloji de- mesinin başkaca bir yolu ol- kaderini elinde tutan, benim Zira neden karşı olunduğuy-memek için “kamuoyu” madığını düşündüğü için, tu- asıl devlet partisi dediğim, la neden yana olunduğu dendiğidir... Referandum de- haf ama solun bir kesimi ve- şimdilerde ulusalcılar deni- arasında bir bütünlük vardır. mokratik bir araç gibi görün- ya kendilerinin ve başkaları- len ayrıcalıklı bürokratik elit Bir şeyden yana olmaktaki or-se de demokratik olmayan nın “sol” saydığı-sandığı ke- [militer ve “sivil” bürokrasi- taklık, bir şeye karşı olmak-bir ortamda beklenen sonu- sim de AB’ye girildiğinde nin yüksekleri] ve çevresinin taki benzerlikten çok daha cu vereceğine dair bir kesin- Türkiye’nin sosyalizme biraz AB’ye karşıtlıkta aynı safta önemlidir... Ulusalcı denilen lik yoktur. Kaldı ki bu ülkede daha yaklaşacağı sanısıyla... yer almaları... Bu durumun kesim kapitalizmi sorun et-öyle bir anlayış ve gelenek Kimse nereye girildiğini so- kafa karışıklığı yaratması ka- miyor, o tarakta bezi yok. Ka-yok. Ya pı lan her şey run etmiyor. "Girilmek iste- çınılmaz. Nasıl oluyor da ken- pitalizmle sorunu olmayanın “halkımızın ve devletimizin n e n yer nasıl bir yerdir?" so- dilerini memleketin sahibi sa- emperyalizm diye bir sorunu iyiliği için” yapıldığına göre... rusu hiçbir zaman sorul- yan, varlıkları demokrasinin olması mümkün değildir... İşsizler iş bulma umuduyla, muyor. AB’nin a priori mua- ve özgürlüğün yokluğuna en- Aslında egemenler bloğun-köylüler ürettiklerini daha iyi sır medeniyet seviyesinin ci- deksli [ulusalcı denilen] ege- da ne istediğini, yapılmak is-değerlendireceklerini sana- simleşmişi, muasır medeni- men bürokratik klik ve çevre- tenenin ne anlama geldiğini rak, seksen yıldır bürokratik yetin timsali ve kendisi sayıl- siyle Marksist sol aynı saftay- bilen bir tek kesim var: Büyük

mış gibi görünüyor? Esasen sermaye. Fakat sermayenin bu iki kesim arasında şöyle te- küçüğü de büyüğe dâhil. Ek-mel bir fark var: Marksist sol seri sanıldığı gibi sermaye-kapitalizmin ne olduğunu, nin farklı kesimleri arasında AB’nin baştan itibaren başta Çin Seddi yoktur ve bu ser-işçi sınıfı olmak üzere emekçi mayenin karakterinin sonu-sınıflara düşman, sosyaliz- cudur. Sermaye çoktan min önünü kesmek üzere ta- AB’nin içinde ve orada ol-sarlanmış bir Amerikan m a kta ç ıka rı var, zira birincisi [Atlantik] projesi, dolayısıyla zaten küresel büyük serma-emperyalist bir birlik olduğu- yenin bir parçası; ikincisi, ser-nu bildiği için AB’ye karşıy- maye demek pazar demek-ken [karşı olması gerekir- tir. Hiçbir sermaye grubu ken], şimdilerde “ulusalcı” 500 milyonluk “zenginler” denilen asıl devlet partisi ve pazarının dışında kalmak is-çevresi ise AB’nin bazı burju- temez. O halde dört kesim-va standartlarının kendi ikti- den söz etmek mümkün. Ne darlarını, ayrıcalıklarını, sal- istediğini bilmeyen, oynanan tanatlarını, velhasıl statüleri- oyundan habersiz olanlar ni sarsma istidadı taşıdığı, he- [bir bütün olarak emekçi sı-sap verebilir duruma gelme- nıflar cephesi] ki bunlara ken-leri muhtemel olduğu için dinden ve halktan umudunu AB’ye karşılar. Bunlar, sek- kesmiş aralarında kendileri-sen yıllık çiftliklerine başka- ni solcu-sosyalist sayan larının burnunu sokmasın- “rafine” aydınları da dâhil et-dan, ayak takımının sınırlı da mek mümkündür; statülerin-olsa sürece dâhil olmasın- den, ayrıcalıklarından olma dan korkuyorlar... korkusuna ve telaşına kapıl-Netice itibariyle memleketin mış “ulusalcılar” da denilen sahiplerinin kaygıları ve kor- memleketin sahipleri cephe-

Page 29: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten

29Benim AvrupamFikret BAŞKAYA

si, memleketin sahiplerinin nün AB’sinin temeli Roma’da iki kutup arasında [ABD ve önerdiği proje destek gör-sultasından kurtulmak iste- değil, Washington’da atıldı. Sovyetler Birliği] bağımsız bir medi. Batı Avrupa büyük ser-yen geniş Müslüman kitleyi İkinci emperyalistler arası sa- güç odağı oluşturmak üzere mayesi tercihini serbest tica-manipüle eden “yeni yetme vaşın sonunda Avrupa’nın gündeme gelmedi, ABD’nin retten ve Atlantik'ten yana kapitalistler” veya “Anadolu doğusu Sovyetler Birliği'nin bir vasali olarak tasarlandı yaptı ve o tarihten sonra ba-sermayesi”, nihayet AB’nin etkisi altına girmiş, batısı da ve öylece yoluna devam etti. ğımsız bir Avrupa perspektifi büyük sermayenin impara- savaşta büyük kan kaybına Esasen AB projesi temel bir hiçbir zaman gündeme gel-torluğu olduğundan haber- uğramıştı. Emperyalist sa- tespite dayanıyordu: Doğası meyecek, AB’nin rotası bütü-dar dar bir Marksist sol. vaştan prestijini artırarak çı- gereği küreselleşmek zorun- nüyle ABD’nin etki alanına gi-Öyleyse sorun nedir? Nasıl kan Sovyetler Birliği, Batı da olan kapitalizm [sermaye] rip Soğuk Savaş'a endeksle-ele alınmalı, tartışılmalı ve Avrupa’nın yoksulluk ve se- her bir kapitalist ülkenin dar necekti... anlaşılmalıdır? Zira çoktan- faletle boğuşan işçi sınıfı ve s ınırlarına hapsedilemezdi. Maastricht Anlaşması'yla AB dır AB’ye dair bir dizi tevatür emekçi halk kitlelerinin gö- Dolayısıyla AB projesi büyük projesinin sınırsız bir piyasa üretilmiş durumda... İşte zünde bir çekim merkezi ha- sermayenin her seferinde ge- ekonomisi tercihinden başka AB’nin bir bolluk ve refah line gelmişti. Üstelik bazı ül- nişleyen pazar ihtiyacının bir bir şey olmadığı tartışmasız cenneti olduğu, demokrasi- kelerde [Fransa, İtalya] güçlü gereği olarak gündeme gel- bir şekilde ortaya çıktı. Esa-nin ve özgürlüklerin timsali komünist partileri vardı. İşte mişti. Dönemin medyası 160 sen AB’nin ilk bileşenlerinin olduğu, bir barış adası, dün- AB projesi böyle bir “kritik ta- milyonluk “büyük Pazar”dan tamamı eski kolonyalist güç-ya barışının güvencesi oldu- rihsel anda” gündeme gel- söz ediyordu. Fransız Pathé lerdir. İlk kolonyalist ler ğu, velhasıl ulaşılması gere- miş, küreselleşme yolundaki Journal’in 3 Temmuz 1957 İspanya ve Portekiz; büyük ken yegane “üstün” uygarlık Amerikan ve Batı Avrupa ser- nüshasında “Neden bir Av- kolonyalist imparatorluklar modeli veya muasır mede- mayesinin imdadına yetiş- rupa Ortak Pazarı?” sorusu- İngiltere, Fransa, Belçika, niyetin timsali olduğu, vb.... mişti. Bu yüzden AB projesi nun cevabı şöyle veriliyordu: Hollanda; sofraya geç dâhil Bilimsel-entelektüel faaliye- baştan itibaren büyük ser- “Çünkü modern ekonomi, olanlar Almanya ve İtalya... tin gerçekten bilimsellik ve mayenin projesiydi. 1947'de hayati önemde geniş alanlar Bu kolonyalist güçlerin “eski” entelektüellik iddiasında bu- CIA Avrupa’daki durumla il- gerektirir [...] İç gümrükler kolonileriyle ilişkilerinin ma-lunabilmesinin koşulu, onun gili politik ve ekonomik ma- tasfiye edilerek, Avrupa dün- hi ye ti deko loni zasyona retorikle realite, söylemle hiyette olmak üzere iki ya ekonomisi ölçeğinde 160 [kolonyalizmin doğrudan ve-gerçek, görüntüyle öz ara- “tehlikeyi” haber veriyordu. milyon tüketiciden oluşan bir ya “klasik” versiyonunun tas-sındaki uyumsuzluğu teşhir E k onomik mahiyetteki so- pazara dönüşüyor. Bu verim- fiyesi anlamında] rağmen edebilme yeteneğine bağlı- run, Batı Avrupa’da ekono- liliğe, tam istihdama ve an- özü itibariyle değişmedi. Bu dır. Aksi halde bizzat bilim de- mik bir çöküşün ABD’nin cak geniş pazarların müm- yüzden kolonyalizmin tasfiye nilenin bir dokunulmazlık zır- “güvenliği” açısından arz et- kün kıldığı işletmelerin mo- edildiği söy leminin bir hının arkasına gizlenerek, tiği tehlikeydi. Kaygılandıran dernizasyonuna açılan yol- kıymet-i harbiyesi yok. Vel-varlık nedenine yabancılaş- da komünist unsurların ikti- dur." Roma Antlaşması 25 hasıl emperyalizm cephesin-ması kaçınılmazdır. darı ele geçirmesi ihtimaliy- Mart 1957'de imzalandı. O de de yeni bir şey yok. Sade-Ne yazık ki şimdilerde bilim di... Söz konusu ikili tehlikeyi tarihten sonra Batı Avrupa e- ce Avrupa’nın kolonyalist-denilip yüceltilen bilimsel et- bertaraf etmek üzere Mars- konomilerinin bütünleşmesi emperyalist devletleri kendi kinliğin manzarası parlak de- hall Planı devreye sokuldu. hızlandı. Anlaşmaya göre 1 aralarındaki çatışmaya son ğil. Nasıl sorusu, neden so- Ekseri sanıldığı gibi “ Mars- Temmuz 1968’den itibaren verip ABD’nin şemsiyesi altı-rusunun önüne geçmiş du- hall Yardımı” olarak bilinen sanayi ürünlerine konan na girmeye razı olarak, ko-rumda ki bu durum realite- asla “insanî kaygılarla” gün- gümrük vergileri tümden kal- lektif emperyalizmin üç bile-nin anlaşılması bakımından deme gelmiş değildi. Gel- dırılacaktı. İzleyen yıllarda şeninden biri olmaya [diğer i-sorun yaratma istidadı taşı- mesi de zaten mümkün de- başka alanlarda da [tarım ve kisi ABD ve Japonya], vasal-yor. Bilimsellik alanı kapita- ğildir. Hegemonik-emper- ticaret politikaları] ortak po- leşmeye razı oldular. Bir dizi list metalaşma saldırısından yalist ABD’nin insanî kaygı- litika gündeme gelecekti. insanî söyleme rağmen, muaf veya aynı anlama gel- larla hareket ettiğini düşün- Mallar, insanlar, sermaye ve Avrupa'nın dünyanın geri ka-mek üzere şerbetli değil... mek abesle iştigal etmektir. hizmetlerin serbest dolaşımı lanıyla ilişkileri yeni bir gö-AB’ye dair tevatür edilenle Planın amacı çökme riski al- sağlanacak, sermayenin önü rüntü altında kaldığı yerden gerçek durum arasındaki tı nd ak i B atı Avrupa rejimleri- sonuna kadar açılacak, pa- devam etti. Aslında AB’nin uyumsuzluğu teşhir edip, bi- ni “ayağa kaldırmaktı”, ama zar genişleyecekti. Bunları şimdilerde Güney denilen lince çıkarmak için bir dizi so- yardımın şartları vardı: 4 Ma- politik-bürokratik kurumsal Üçüncü Dünya ülke leri runun cevaplandırılması ge- yıs 1947'de Fransa’da, 13 yapıların oluşturulması izle- emekçi sınıflarına, bu arada rekiyor: AB projesinin arka- Mayıs 1947'de İtalya’da ve yecekti: Avrupa Komisyonu, Avrupa'daki işçi ve emekçile-sında kim [kimler] vardı? Pro- aynı ayın sonlarına doğru Bakanlar Konseyi ve Avrupa re karşı büyük sermayenin [k-jenin asıl amacı ve misyonu Belçika’da komünist bakan- Par la men to su üçlüsü... üresel plütokrasinin] tam bir ne idi? AB daha şimdiden lar hükümetten kovuldu... Bu ABD’nin belirleyici olduğu ve ortak cephesi olduğunu söy-olmuş-bitmiş bir şey sayıla- operasyonun hemen sonra- büyük sermayenin önünü aç- lemek abartma değildir. Av-bilir mi? AB’nin bir geleceği sında da [5 Haziran 1947] mak üzere oluşturulan ve rupa Birliği'nin genişlemesi, var mı? Böyle bir birliğin baş- Marshall Planı ilân edildi... Avrupa’yı Amerika’nın vasali birliğe dâhil ülke sayısının ön-ta birlik üyesi ülkelerin P lan ın a m ac ı A m erikan do- statüsüne indirgeyen bu pro- ce İrlanda, İngiltere ve emekçi sınıfları olmak üzere larının egemenliği altında Av- jeye kayda değer yegâne iti- Danimarka’yla 6’dan 9’a, da-dünyanın ezilen halklarına, rupa ekonomilerini bütün- raz General De Gaulle’den ha sonra 12’ye, şimdilerde sömürülen sınıflarına, yeryü- leştirmekti. Elbette planın gelmişti. Fransa'nın o dö- 27’ye çıkması sermayenin zünün lânetlilerine teklif b aş ka am açları da vardı: nemde devlet başkanı olan pazar ihtiyacının bir gereği-edebileceği bir şey var mı- ABD ekonomisini 1948-49 De Gaulle, her ne kadar Ro- dir. AB’nin her genişlemesi dır? Birliğe dahil olmak [tam krizinden kurtarmak, savaş- ma Antlaşması'nın liberal ka- “olumlu bir şey” olarak su-üyelik] nihai kurtuluş anla- ta zayıf düşen Avrupa kapita- rakterine itiraz etmese de nuluyor, oysa her genişleme-mına gelir mi? “Sosyal lizmini düzlüğe çıkarmak, Ba- ABD vasali bir Avrupa yerine, nin işçilerin ve bir bütün ola-Avrupa” veya “işçilerin tı Avrupa’daki sol hareketi et- Avrupalılar için Avrupa’dan rak emekçi sınıfların aleyhi-Avrupa'sı” söyleminin bir kisizleştirmek, Amerikan ser- yanaydı. Avrupa’nın hem n e o ldu ğunu görmek için kıymet-i harbiyesi, gerçek mayesinin Batı Avrupa'ya nü- ekonomik hem de politik “uzman” olmak gerekmiyor. dünyada bir karşılığı var fuz etmesinin koşullarını planda etkin bir güç odağı, Demokrasinin Timsalimıdır?.. yaratmak... Bunun anlamı dünya siyasetinin belirleyici Baştan itibaren Avrupa Birli-AB bir Amerikan projesi- Batı Avrupa ekonomilerinin bir aktörü olmasından ya- ği düşüncesinin ve oluşumu-dir [Atlantik projesi] ve- yönünü Atlantik'in öteki ya- naydı. Bu yüzden ABD’nin nun gerisinde şu tespit vardı: ya Avrupa ve ABD büyük kasına çevirmekti. Marshall tam bir Truva atı dediği Ekonominin ulusal pazarla-sermayesinin projesidir Planı etkisini göstermekte ge- İngiltere’yi AB dışında tut- rın dar sınırları dâhilinde bü-Her ne kadar AB’nin temeli- cikmedi: 1948-1951 döne- makta ısrarlıydı. Avrupa'nın yümesi mümkün değildir. El-nin 1957'de Roma Anlaşma- minde dış yatırımlar ikiye, ABD’nin bir tür “serbest böl- bette asıl söz konusu olan ser-sı'yla atıldığı bilinse de asıl te- ABD’ye transfer edilen kâr gesi” haline geldiğinin bilin- mayenin büyümesidir. Dola-mel atma tarihi NATO’nun da yaklaşık üçe katlandı. cinde olan bir devlet ve siya- yısıyla Avrupa Birliği, küre-kurulduğu 1949'dur. Bugü- Ekseri tevatür edildiği gibi AB set adamıydı. De Gaulle’ ün selleşen ve küreselleşmek zo-

EYLÜL 2009

Page 30: ATAUM e-bülten

alınıyor. Her ne kadar Ba-kanlar Konseyi üyeleri üye devletler düzeyinde yapılan seçimlerle belirlense de ken-dilerini seçenleri temsil ettik-leri söylenemez. Zira bizzat temsilin kendisi sorunlu. Yıl-da dört kere toplanan Ba-kanlar Konseyi temel doğrul-tunun çerçevesini belirliyor. Bakanlar Konseyi'nde alınan kararlar, birliğin yürütme or-ganı olan Avrupa Konseyi ta-rafından uygulanıyor. Ko-misyonun kararları, uygula-ma aşamasına parlamento ve bakanlar konseyinin ona-yıyla girse de asıl karar verici konsey, dolayısıyla alınan ka-rarlar şeklen “demokratik” görünse de orada söz konu-su olan bir biçim sorunu. Vel-hasıl gerçek iktidar odağı Av-rupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi. Avrupa Birliği Parla-mentosu da şimdilik seyirciyi oyalama işlevi görüyor. Av-rupa Komisyonu bürokratları büyük sermayenin birlik için-deki uzantıları gibi... Bir iki ör-nek durumu aydınlatmaya yeter: Mesela ABD’de eğitim görmüş, eski Maoist, şimdi-lerde ultraliberalizmin yıl-runda olan kapitalizmin ihti- sayıyor ve bu amaçla, özel- bürokratik/teknokratik yapı-maz savunucu Avrupa Ko-yaçlarına cevap vermek üze- leştirmeleri, deregülasyonu, lardır. Bu iktidar odaklarının misyonu Başkanı José Manu-re gündeme gelmişti. Oysa varlıklı sınıflardan alınan ver- misyonu demokratik işleyişin el Barroso, bir ABD think gerçek anlamda bir Avrupa gilerin azaltılmasını, işçiler önünü kesmektir, ama de-tank’ı olan ve Amerikan hü-Birliği’nin kapitalizm koşul- ve bir bütün olarak emekçi sı- mokrasi ilkesini işlemez hale kümetine dış politika alanın-la rın da, üs te lik ultra- nıflar ve toplumun mütevazı getirme kaygısı da başka da danışmanlık yapan Co-liberalizmin geçer akçe ol- kesimleri lehine kazanılmış amaçları gerçekleştirmek uncil on Foreign Relations'ın duğu koşullarda gerçekleş- hakları aşındırmayı, sömü- içindir. Bir kere söz konusu [CFR] üyesi... Başkan yar-mesi mümkün değildir. Neti- rüyü daha da derinleştirmek bürokratik/teknokratik ikti-dımcısı olan İsveçli sosyal de-ce itibariyle AB, bir kapitalist- üzere çalışma yaşamına dar araçları, sadece Avrupa’ mokrat Margot Wallström bü-ler kulübüdür ki orada belir- “iğretiliği” hâkim kılmayı d a d e ğil dünya ölçeğinde ser-yük bir çokuluslu şirketin leyici olan halkların iradesi amaçlıyor. Şimdilerde AB m a ye e gemenliğini, eşitsiz CEO’suydu. Aynı şekilde değil, büyük bankalar ve AB üyesi ülkelerde yaşayan işçi- ekonomik/ticari ilişkiler bü-Hollandalı Neelie Kroes’in üyesi devletlerin büyük ço- ler AB’nin kendileri için ne an- tününü ve aşırı kârları gü-43 şirketle bağlantısı olduğu kuluslu şirketleridir. Retori- lama geldiğini, vaatlerin v en ce a ltına almak, neolibe-ayrıca 12 Avrupa şirketinde ğin aksine AB’nin tarihindeki [daha fazla refah, istihdam, ral sistemi dünyanın her ye-de yönetim kadrosunda yer hiçbir kritik aşamada [Ortak büyüme, demokrasi, barış...] rinde hâkim kılmak, işçilerin, aldığı biliniyor... Avrupa Ko-Pazar, Tek Pazar, Maastricth nasıl içi boş bir söylem oldu- bir bütün olarak emekçi sı-misyonu eski başkanı Jacqu-Anlaşması, Tek Para –Euro-, ğunu biliyor. Onlar için AB, iş- nıfların, Üçüncü Dünya halk-es Santer, komisyon başkan-Avrupa Birliği Anayasası, Liz- sizlik, giderek büyüyen gelir larının haklı taleplerini lığından ayrıldıktan bir yıl bon Antlaşması, vb...] halk dağılımı dengesizliği, sosyal bastırmak... gibi işlevler üst-sonra bir finans şirketi olan iradesinin gerçek anlamda hizmetlerin ve kamu hizmet- lenmiş durumdadır. İşçilerin General Medi terranean bir dahli olmadı. Tam tersine lerinin aşındırılması vb. ulusal düzeyde sahip olduk-Holdings’in yönetim kurulu birbirini izleyen söz konusu demek... ları ve daha iyi kullanılmaları üyesiydi. Aslında AB yöneti-aşamalar, emekçi sınıflar le- Bir devletin [veya sosyo- muhtemel pozisyonlarını, cileri ekseri sermayeden ge-hine kazanılmış sosyal ve de- politik formasyonun] niteli- pazarlık güçlerini zayıflat-lip sermayeye gidiyorlar. AB mokratik mevzilerin aşındı- ği ni be lir le yen, o nun mak üzere, karar mekaniz-kurumları tam bir yatay geçiş rılması demeye geliyordu. Ye- “biçimsel işleyişinden” çok sı- malarını ulusal düzeyden odağı... AB, Dünya Ticaret gâne amacı ve varlık nedeni, nıfsal niteliğidir. Eğer öyleyse “ulus-üstü” kertelere aktara-Örgütü [WTO] nezdinde üye kârı, dolayısıyla sermayeyi soru şu olabilir: AB’nin rota- rak etkisizleştiriyor. Bilindiği devletler adına görüşme yet-büyütmek olan kapitalist- sını kim belirliyor? Elbette bü- gibi temsil edenle temsil edi-kisine sahip yegâne odak; ay-emperyalist bir birliğin de- yük sermaye grupları, Avru- len arasındaki mesafe büyü-nı şekilde IMF, Dünya Banka-mokratiklik iddiasının hiçbir pa plütokrasisi belirliyor. As- dükçe, temsilin etkinliği sı [WB] ve diğerleriyle de. Av-kıymet-i harbiyesi olamaz, ni- lında AB’nin biçimsel işleyişi- azalır.rupa Merkez Bankası’nın baş-tekim yoktur. Fanatik piyasa- ne kısa bir bakış, ne demek is- Birlik üyesi ülkelerin yurttaş-kanı ve yöneticileri Avrupa cılıkla malul ve liberal virüs tediğimizi anlatmaya yeter. ları her beş yılda bir Avrupa Konseyi tarafından tayin edi-tarafından zehirlenmiş bir Z ira Maximilien de Robes- Parlamentosu için temsilci liyor. Para ve döviz politikası-oluşumun emekçi halk ço- pierre’in de dediği gibi seçse de bu onların yönettiği nı belirleyen söz konusu ban-ğunluğuna teklif edebileceği “zaman zaman birkaç tem- anlamına gelmiyor, zira asıl ka özerk... Kimseye hesap bir tek şey olabilir: Daha faz- silci seçmek” şeylerin gidişa- iktidar odağı Avrupa Konseyi vermiyor, istediği kararı la sömürü. Bilindiği gibi bir in- tını etkilemenin garantisi de- ve Bakanlar Konseyi. Parla-alıyor... 500 milyon insanı il-sanın politik planda özerk ğ il d ir. Kaldı ki, temsili de- menterlerin yasa teklifi yetki-gilendiren kararlara imza olabilmesi, ekonomik plan- mokrasi gerçek demokrasi- si bile yok. Birlik politikasıyla atıyor, ama hiçbir denetime da özerk olduğu durumda nin önünü kesmek amacıyla ilgili temel kararlar [ortak ta-tâbi değil... Maastricht Ant-mümkündür. Oysa, AB ka- ve bilinçli olarak peydahlan- rım politikası, gümrükler, iç laşması sonrasında temel po-muya ait ne varsa, kamu hiz- mış bir yönetim aracıdır. AB pazar, avro, vb.] Avrupa Kon-litik kararların yüzde 70’i Av-meti ve sosyal hizmet sayılan söz konusu olduğunda süre- seyi' nin yetki alanında. Birli-rupa Parlamentosu tarafın-ne varsa hepsinin özelleşti- ci belirleyen de zaten seçil- ğin geleceğiyle ilgili temel ka-dan değil, Avrupa Komisyo-rilmesini piyasa ekonomisi- miş temsilciler değil, üye dev- rarlar Avrupa Komisyonu ve nu’nun kimseye hesap ver-nin işleyişi için vazgeçilmez l e t l e r den “ bağ ıms ı z ” Bakanlar Konseyi tarafından

Benim AvrupamFikret BAŞKAYA EYLÜL 2009

ATAUMe-bülten30

Page 31: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten

31Benim AvrupamFikret BAŞKAYA

mek durumunda olmayan i harbiyesi olabilir mi? Tabii, valiydi... Dönemin Fransız ge niş le me si de mek tir. teknokratları tarafından te m el ür et im araçları da kü- sosyalistleri “uygarlıklar AB’nin taze üyelerinden alındı. Söz konusu teknok- çük bir azınlığın mülkiyetin- hiyerarşisine” ve “ uygarlaş- Romanya’da asgari ücret ratlar sadece altı ayda bir bir- de ve tasarrufundayken ora- tırıcı misyona” dayalı bir söy- 114 avro, Fransız çokuluslu kaç saatliğine toplanan baş- da basın özgürlüğü de dâhil, lem geliştirmişlerdi... “Ana o tomobil devi Renault bakanlara hesap veriyorlar. genel olarak özgürlükten söz akım” Avrupa solu için Romanya’da Dacia modelini Aslında hem Avrupa kurum- edilebilir mi? “sosyal ilerleme” söylemi, üretiyor ve çalıştırdığı işçilere larının yöneticileri hem de Av- Sosyal Avrupa Miti sosyal hakların aşındırılma- ortalama 285 avro ücret rupa Parlamentosu üyeleriy- Önce ekonomik birlik ger- sına giden yolu açmaktan ödüyor ki bunun anlamı le halk çoğunluğu arasında çekleşecek, politik birliğin ko- başka bir işe yaramıyor. Romanya’da geçerli ücretle belirgin bir sınıf farkı söz ko- şullarını yaratacak [Avrupa Üye ülkelerde neoliberal po- üretip, Fransa’da geçerli fi-nusu. Daha da ötede başta Anayasası'nın kabulü siyasal litikalar pupa yelken yol alır- yattan satmaktır... İşçilerin Avrupa Parlamentosu olmak birliğin tecellisi olacaktı...], k en, AB düzeyinde hangi mu- birbirine rakip hale getirildi-üzere, Avrupa kurumları lo- üçüncü aşamada da sıra cize, şeylerin seyrini değişti- ği koşullarda hâlâ “sosyal biciler aracılığıyla çokuluslu “sosyal Avrupa”ya gelecek- rebilir? Kendinden menkul Avrupa”dan söz edilebilir şirketler ve bir bütün olarak ti... Aslında bu üçlüden ger- Avrupa Sendikalar Konfede- mi? Sosyal dumping’in kural “iş dünyası” tarafından kuşa- çekleşen sadece birincisi r asy o nu [C ES] mu sermaye- haline getirildiği koşullarda tılmış durumda. Söz konusu olan kapitalist entegrasyon- nin saldırılarına karşı koya- sosyalin bir kıymet-i harbiye-kurumlarla doğrudan ilişki- dur. Politik entegrasyon he- cak? Avrupa Sendikalar Kon- si olabilir mi? Bu vesileyle de olan lobilerde yaklaşık 15 nüz gerçekleşmiş değil, ult- federasyonu 82 üyeye sahip, U lus la ra ra s ı Ça l ı şma bin lobici “uzman” görev ya- raliberalizm temelinde ger- ama varlığı bir biçimsel bir Örgütü'nün [ILO] verdiği ra-pıyor: Büyük sanayi lobileri, çekleşmesi mümkün de de- karakter arz ediyor. Tama- kamları hatırlamak uygun işveren sendikaları lobileri, ğil. Sosyal Avrupa’ya gelin- mıyla bürokratik olarak olur: Dünya ölçeğinde işçile-STK’ler, uzmanlık şirketleri, ce, bu söylem ilerleme ideo- “merkezden”, “yukarıdan” r in yüzde 70’i bir iş akdine tâ-halkla ilişkiler ve komünikas- lojisinin bir tezahürü ve Av- oluşturulmuş, mücadele ala- bi olmadan çalışıyor ve yüz-yon lobileri... Bu, her parla- rupa solunun ideolojik bir nından kopuk bir konfede- de 80’i hiçbir sosyal koruma-mentere yaklaşık 30 lobici manipülasyonu. Neoliberal rasyon. Aslında söz konusu dan yararlanmıyor, başka tür-düştüğü anlamına gelir... küreselleşmeye teslim olmuş örgüt AB’nin egemen söyle- lü ifade edersek, sosyal gü-Brüksel’e derin kök salmış en Avrupa solunun [sosyal de- mi olan ve neoliberal saldırı- venceden yoksun...büyük “halkla ilişkiler” ajan- mokrat, sosyalist ve komü- yı meşrulaştıran sosyal or- Bir şey daha: Polonya, Maca-sı olan Burson-Marsteller’in nist partiler] mistifikasyon ya- taklar söyleminin bir unsuru, ristan, İspanya, Yunanistan, “Arjantin, Endonezya, Güney ratmak ve kendini meşrulaş- daha fazlası değil. Ne za- Çek Cumhuriyeti, Portekiz, Kore gibi ülkelerde [aşırı sağ- tırmak üzere dillendirdiği, m a nd an beri işçilerle pat- Slovakya, Slovenya, Litvan-cı] diktatörlerin imajını ama gerçek dünyada karşılı- ronlar kendinden menkul bir ya, Letonya ve Estonya, düzeltme”1 i şi yap tı ğı ğı olmayan, olması da müm- ortaklığın tarafları? Aslında AB’ye üye olmadan önce hatırlanmalıdır... Söz konusu kün olmayan bir “hedef”... Zi- Avrupa solunun önerdiği şey NATO’ya dâhil edildiler ve lo bi ci le rin bir sa at l ik ra Avrupa’nın ne olduğu yeni ve orijinal bir şey değil. Irak’a asker göndererek dün-“‘hizmet” karşılığında 700 ve/veya ne olması gerektiği- Oldum olası ABD’de geçerli ya barışı için nasıl yanıp tu-avrodan düşük ücret talep et- ne dair bıktırıcı nakarata rağ- olanı yeni bir şeymiş gibi sun- tuştuklarını kanıtladılar... AB medikleri de... AB, anti- men, Avrupa Birliği hiçbir za- maktan ibaret... Bürokratik demek kolektif emperyaliz-demokratikliğini gizlemek m a n halkların Avrupa'sı ol- Avrupa Sendikalar Konfede- min üç bileşeninden biri de-üzere “sivil toplum” ve madığı gibi, öyle bir niyet söz rasyonu, şimdilerde moda m e k [diğer ikisi hegemonik “sosyal ortaklar”, “sosyal konusu da değildi. Amaç olan sosyal diyalogun bir un- ABD ve Japonya], AB demek taraflar”... gibi söylemleri de Avrupalı büyük kapitalistle- su ru. Kon federasyonda NATO demek... Baştan itiba-ustalıkla kullanıyor. Bir avuç rin, büyük sermaye grupları- “çalışanların” işçilikle ilgisi ren AB iki şeye dayandı: Ne-çokuluslu şirket patronunu nın ihtiyacına cevap verecek yok. Ya ömür boyu profesyo- oliberal küreselleşme ve bir temsil eden bir lobi, sivil top- bir “çerçeve” oluşturmaktı. nel sendikacılardan oluşuyor askeri saldırı paktı olan lumun iradesi sayılıyor ve sos- Ulus-üstü kurumsal çerçeve, ve birçoğu da Avrupa’nın N A TO . .. Böyle bir birliğe ka-yal taraf ilan ediliyor... Bir ve- küreselleşen sermayenin ih- önemli okullarından mezun tılarak hidayete ereceğini ya birkaç çokuluslu şirketi tiyacı olan kararların alın- “uzmanlar”... Konfederas- sanmaktan daha büyük ay-temsil eden bir avuç lobiciy- masını ve düzenlemelerin ya- yonun finansörü de Avrupa mazlık olabilir mi? Eğer dü-le, birkaç milyon işçiyi pılmasını kolaylaştıran ama Komisyonu... Ücretleri Ko- şünme yeteneğiniz dumura “temsil eden” bir sendika asıl, u lusal düzey lerde m is yo n [d ev let v e sermaye] uğramışsa neden olmasın? konfederasyonu çıkar grubu emekçi sınıflar tarafından ka- tarafından ödenen “sendi- Oysa ünlü Fransız düşünür sayı lı yor ve eşdeğerde zanılmış mevzileri “aşındır- kacıların” gerçek anlamda Alain, “düşünmek hayır de-görülüyor... “Tarafların” var- manın” araçlarını yaratmak- sendikacı sayılması mümkün meyi bilmektir” diyordu... Si-lığı bir vakıa olsa da tarafla- la ilgiliydi. Elbette Avrupa so- müdür? Aslında Avrupa Sen- zin yerinize kapitalist patron-rın “durumu” da başka bir va- lunun varlık nedenine ve mis- dikalar Konfederasyonu lar ve akıl hocaları, medyatik kıadır. Köle efendinin, serf yonuna yabancılaşması, ko- [CES] da diğer AB kurumları- aydınlar, siyaset erbabı, her senyörün, işçi patronun tara- lektif emperyalizmin bir bile- nın işlevine koşulmuş du- şeyi bilen köşe yazarları dü-fıdır demenin bir kıymet-i şeni olan AB’nin destekçisi ol- rumda: sermayenin sömürü- şünmeye devam ettikçe, AB harbiyesi var mıdır? makla başlamadı... Aslında sünü meşrulaştırıp kabullen- gibi emperyalist bir birliğin AB’nin bir hukuk devleti ol- adına yaraşır bir Avrupa solu dirmek... Konfederasyon iş- refah, özgürlük ve demokra-duğu söylemi de öyle... Hu- hiçbir zaman olmadı. Avrupa çilerin, emekçilerin, müteva- si cenneti sayılması neden şa-kuku olmayan bir devlet ola- solu kapitalist barbarlığa bir zı toplum kesimlerinin çıkarı- şırtıcı olsun?..mayacağına göre... Bir dizi alternatif oluşturma, onu aş- nı savunmak, sermayenin sal-normun var lığı, hukuki ma perspektifine hiçbir za- dırısını püskürtmek yerine, normlar hiyerarşisinin varlığı man sahip olmadı. Oldum p a tronlarla kalıcı bir işbirliği-ve bunların anayasal deneti- olası burjuva düzeninin bir iç nin peşinde... Kapitalizmin me tâbi olması, kuşkusuz m u h ale feti olarak var oldu. saldırısı derinleştikçe sınıflar, onun bir “hukuk devleti” ol- Her zaman kolonyalistti ve bölgeler ve ülkeler arasında-duğunu gösterir, ama bu ka- öylece de kaldı. Nitekim II. ki eşitsizliğin ve hiyerarşinin darı demokratiklik iddiasın- Enternasyonal'in 1907’deki derinleşmesi kaçınılmazdır. da ol mak i çin ye ter li S tutt gart Kongresi 'nde, Oysa bir ülkenin AB’ye “tam değildir... AB’nin demokra- Hollandalı sosyalist Van Koll üye” olması bir başarı veya tikliğinin bir başka “kanıtı” “‘sosyalist’ bir kolonyal kurtuluş olarak sunuluyor. da basın özgürlüğü... Tüm politika” öneriyordu ve Koll Bu yüzden birliğin genişle-büyük gazeteler, tüm büyük bu görüşü savunan yegâne mesi demek, birliğe üye ül-televizyon kanalları, radyo- “sosyalist” değildi... Fransız kelerin sömürüsünün derin-lar... velhasıl tüm iletişim s os ya li st milletvekili Ale- leşmesi demektir. AB’nin ka-araçları birkaç büyük serma- xandre Varenne 1925 -1928 pitalist patronları için birliğe ye grubunun elindeyken, ba- aralığında, Fransız sömürge- yeni bir üyenin katılması de-sın özgürlüğünün bir kıymet- si Hindi Çini’nde genel mek, ucuz işgücü ve pazarın

EYLÜL 2009

Page 32: ATAUM e-bülten

ATAUMe-bülten

AvrupaGündemi...

bulmak isteyene not:sadece elektronik posta kutusunda bulunur...

ATA

UM

-BİM

(08-2

009)