Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Aylık Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Mart 2007
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Cennete giren hiç kimse dünyaya
geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, kavuştuğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder.”
(Bir Hadis)
(Bir Ayet)
Tezhip: Betül OKKA
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
“Allah yolunda şehit edilenlere ölüler demeyin. Bilakis
onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.”
Bakara Suresi, 154. Ayet
Kütüb-i sitte
Musa Tektaş
Geleceğimizin Teminatı Olan Çocuklarımız!
Her milletin tarihinde, altın sayfalara altın harflerle yazılmış, övünç des-tanları vardır. Çanakkale destanı da bizim tarihimizin en önemli zaferle-rindendir.
Çanakkale savaşları; tarihin seyrini değiştirmiştir. Milletimizin şan ve şerefini bütün dünyaya yayan, vatan sevgisini geliştiren, iman gücünü bay-raklaştıran ve orada savaşanları kutsallaştırıp kahramanlaştıran büyük bir destandır.
Dünyayı yenenlerin ve kendilerini asla yenilmez sanılanların, yenilgiye uğradığı Çanakkale; dünya tarihinde ve Türk milletinin hafızasında abide-leşen, ebedileşen ve destanlaşan bir büyük zaferdir.
Çanakkale’de, iman ve azmin karşısında maddi güç ve teknik dize gel-miş, mana maddeyi yenmiş, Hakkın ve haklının zaferi tarihe altın harflerle ve şehitlerin kanlarıyla yazılmıştır.
Çanakkale’de, 250 bin şehidimiz kefensiz yatıyor. Orada her sabah yeni bir şafak atıyor. Şehitlerimizi ziyaret eden her-
kes tarihin şanına şan katıyor, onların başarısını daha iyi anlıyor.
Aslımızı, esasımızı, özbenliğimizi, kimliği-mizi, kişiliğimizi, inancımızı, tarihimizi, kül-türümüzü iyi bilmeli ve ona göre hayatımızı devam ettirmeliyiz.
Bu işin başka da bir izah tarzı yoktur. Gerçekten Çanakkale’de öylesine manevi hadiseler cereyan etmiştir ki, bunları açık-layabilmek çok zordur. Koca Seyyid’in fizik
kanunlarını alt üst eden 276 kiloluk mermiyi kaldırması, sadece inanç ve manevi kuvvetle
olduğu şeklinde açıklanabilir. Yılmaz Tartan’ın ifadesiyle sözü bağlayalım: “Çanakkale destanını
öğrenmek ve yeni nesillere öğretmek Türk milletinin şeref borcudur.” Biz de Somuncu Baba Çocuk dergisi
olarak bu borcumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.
Başarı dileklerimle…
Çanakkale savaşlarında
düşmanın Akdeniz Kuvvetleri Komutanı
Hamilton: “…Bizi Türkler’in maddi
gücü değil, manevi gücü mağlup etmiştir
demiştir.
14
İçindekilerBaban Gelirse .................................4M.Aybike SİNAN Dünya Masalları .............................6Ahmet EFEŞemseddin Efendi’nin Gözbebeği ...8Yaşar ÖZKANGökte Söz Baloncukları ..................10Üzeyir GÜNDÜZSerçenin DUASI .............................12Bestami YAZGANKedi Camgöz’ün Günlüğü ...............13Raziye SAĞLAMÇanakkale Efsanesi .........................14Ayşe Ecem TARIİyi Okumalar Çocuklar....................16Hidayet BEYZAŞiirler .............................................18Efendimiz ve Süt Annesi .................20Kadriye BAYRAKTAR
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz SahibiSebahaddin ATEŞ
Basım Tarihi: Mart 2007
Genel Yayın Yönetmeniİsmail PALAKOĞLU
Yazı İşleri MüdürüHulûsi YAYLA
Yayın EditörüMusa TEKTAŞ
Tanıtım ve Halkla İlişkilerMelek ATALAY
Sanat YönetmeniSerkan ÖZTÜRK
Grafik / Tasarım ve UygulamaMuharrem AKIN Emre AYDOĞAN
Samet ŞAHİNASLAN
Kapak ÇizimHasan ACAR
Dağıtım DPP
CTcP - Kalıp Çıkış Bizim Repro: (312) 341 10 20 - 21
Baskı & ÜretimAjans Türk Basın ve Basım Sanayi A.Ş
İstanbul Yolu 7. Km.Necdet Evliyagil Cad. No: 24
Batıkent/ANKARA Tel: 0 (312) 278 08 24
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]
Somuncu Baba Çocuk Dergisi / Mart 2007 Yıl: 1 Sayı: 3
Dergimizde yayınlanan yazı ve çizimlerden, yazarları ve çizerleri mesuldür. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.
4
16
20
25
Somuncu Baba ve Gül Çocuk .........22
Musa TEKTAŞ
Tebessüm İncileri ...........................24
Mehmet NEVRUZ
Vatanı Yaşatmak İçin Yaşayanlar .......25
Mustafa OĞUZ
Siz Bilirsiniz ....................................26
Zeki GÜREL
Güvercin Postası .............................28
Bunları Biliyor musunuz? ................29
Mert YAZIKÖY
Teknoloji ve Tasarımda Etkinlik .......30
Senanur ÇİÇEK
Çocukca Boyama ...........................31
Tıs Tıs Boyamaca ............................32
Baban Gelirse
M.Aybike SİNAN
4Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Sabahtı. Seherin huzuru kol geziyordu. Vaktin bu erken saatinde bile tüm köy ayaktay-dı adeta. Asiye Teyze, erkenden kalkmış, ekmeğini pişirmiş, kahvaltıya çorbasını kaynat-mıştı. Sabah namazından sonra hiç uyumaz, mutlaka ev işlerini erkenden bitirir, sonra da bağa bahçeye gider akşama kadar çalışırdı.
Kocası beş yıl önce Çanakkale savaşına katılmak için askere alınmış bir daha kendi-sinden haber alınamamıştı. Her sabah namazda Yüce Yaradan’a
dua ediyor evinin direğinin sağ mı ölümü olduğunu düşünmeden bir an önce kendisine kavuşma te-
mennisini canlı tutuyordu.
Yine kahvaltıda gözleri doldu Asiye Teyze-nin.
Ahmet’in gözlerinden kaçmadı bu durum. İçi burkularak:
-Neyin var anacığım? dedi.
Asiye Teyze, derin bir iç geçirdik-ten sonra:
-Oğul baban şimdi ne yiyip içiyordur onu düşünürüm, diye cevap verdi. Ahmet, karısının yüzüne anlamlı anlamlı baktı ve başını öne eğdi. Bütün aile başka hiç konuşmadan kah-valtıdan kalktılar.
Asiye Teyze, beyaz örtüsünü üzerine örttükten sonra, gelinine
seslendi:
-Kızım, şayet baban gelirse bana bir yol haber ver olur mu?
Gelin Hanım, başını eğip acı acı
5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - ŞUBAT 2007
tebessüm etti. Asiye Anne, bunu hep yapı-yordu. Bekir Dede Çanakkale harbine gi-deli yıllar olmuştu. Hiçbir haber gelmemişti geriye. Ama Asiye Anne, yıllardır ne zaman dışarıya çıksa tam kapıdan çıkarken aynı cümleyi kuruyordu:
-Kızım, baban gelirse bana bir yol ha-ber ver olur mu?
Aradan uzun yıllar geçti. Nice sonba-harlar, nice kışlar, nice yazlar gelip geçti. Asiye Teyze, hiç bıkmadan Bekir Ağanın gelişini gözledi. Dışarıya her çıkışta aynı sözleri tekrarlayıp durdu.
Seneler, aktı aktı...
Asiye Teyze hiç bıkmadı. Bekir Ağanın geleceğine dair ümidini hep taze tuttu. Mevsimler biri biri ardına tazelendi. Bahar nevruz çiçekleriyle fışkırınca Asiye Teyze ar-tık kış mevsimini yaşıyordu. Yıllar her şeyi alıp götürmüş, hatıralar bile hatırlanmaz olmuştu. Artık yatakta son demlerini yaşa-yan bir garip yolcu gibiydi Asiye Teyze.
Ama kapı her çalınışta kulak kabartıyor ve gelinine sesleniyordu:
- Gelin, baban mı geldi kızım, diyordu.Gelin her seferinde boynunu bükse de o kendinden gayet emin, ağır ağır
söyleniyordu:
- Benim Bekir’im gelecek. Yüce Rabbim’den hiç ümit kesilir miymiş? Ben bunu ta yüreciğimin derinlerinde hisset-mesem bunu söyler miyim? Biliyorum kimsecikler buna inanmıyor. Ama inanın artık. Benim Bekir’im yakında gelecek. Bak ayak seslerini duyuyorum. Geliyor bak. Bugün yarın burada Bekir’im. Yakın-da.
Asiye Teyze artık iyice ağırlaşmıştı. Artık konu komşu onunla helalleşiyor, başında durmadan Kur’an okunuyordu. Çocukları
üzgündü. Babalarının hasretiyle gidiyordu zavallıcık.
Asiye Teyze artık ölüm döşeğindeydi. Herkes başındaydı. Birden gözlerini açıp kapıya baktı. Çok heyecanlıydı. Nerdeyse kalkıp kapıya koşacaktı. Bir yandan sevinç-le:
Hoş geldin Bekir’im, hoş geldin. Senin geleceğini biliyordum.Biliyordum gelece-ğini. Biliyordum. Şükürler olsun Rabbim, şükürler olsun sana, diyordu.
Herkes şaşkındı. Kapıda kimsecikler yoktu oysa. Ölüm döşeğinde Yüce Yara-dan onu yalnız almıyordu yanına. Sevdiğiy-le, dilediğiyle alıyordu.
Asiye Teyze, Bekir’iyle, Çanakkale’de yi-tirdiği Bekir’iyleydi artık.
Asiye Teyzenin duaları menziline varmış-tı. Hem de menzilin en üst katına..
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
6Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
7Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Şemseddin Efendi’nin Gözbebeği
Yazan ve Çizen: Yaşar ÖZKAN
8Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
9Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Bir zamanlar, kafası bulutlarda dolaşan dalgın bir şair vardı. Başında kavak yelleri eserdi. Dünya umurunda değildi. Kafası bu-lutlarda değilse eğer, yeryüzü bulut olurdu ona… Yarı çıplak bir meczup gibi dolaşır-dı insanların arasında… Her şair gibi, söz öbeklerinden örülü, gizemli bir oyun teker-lemesi mırıldanırdı hep…
Kendince özgür, el dilinde serseriydi.
Günün birinde;
“Artık sende kendine bir meslek edin” de-diler ona. “Bütün ömrünü düş kurarak geçi-remezsin. Daha ne zamana kadar toplumun sırtında bir asalak gibi dolaşacaksın?”
Şair, bu sözlerden incinmedi. Hak verdi kendini ayıplayanlara… O da bir baltaya sap olmak istedi.
Ve bulutlardan atlayıp indi yeryüzüne.
Öyle bir düştü ki toprağa, ayak tozların-dan renkli sözcükler uçuştu gökyüzüne.
Bunu ilk fark eden çocuklar oldu.
Sonra ötekiler…
Her bir sözcük, renkli balonlar gibi dağıl-dı dünyanın dört bir ucuna.
Ve ansızın,
Bir değişim rüzgarı esmeye başladı yeryü-zünde: Herkes, renkli sözcükleri yakalamak için seğirtti birden… Sek sek oynar gibi, at-layıp zıplamaya başladılar. Tadı damakla-rında kalmıştı zıplamanın.
Çocuklara inat, önce yetişkinler zıplıyor-du renkli sözcükleri yakalamak için.
Şair de kaptırdı kendini bu oyunun ritmi-ne… O da diğerleri gibi atlayıp zıplamaya başladı. Ama onun zıplayışları çok başarı-lıydı.
Bir süre sonra, gerçek bir şampiyon oldu: Göğe her zıplayışında, bir sözcük balonu alıp iniyor ve çocuklara armağan ediyordu.
Çok geçmeden, bütün yürekler sihirli söz baloncuklarıyla dolmuş, gönüllerde yumu-şak bir devrim gerçekleşmişti.
“Gel kardeşim, elini ver bana !..” şarkısı-nı okuyordu herkes.
Günün birinde, insanlar yeniden şairin çevresini sarıp soru yağmuruna tuttular:
“Bütün sihirli sözcüklerini çocuklara da-ğıttın; şimdi ne yapacaksın ha?” dedi içle-rinden biri.
Gökte Gökte Söz BaloncuklarıSöz Baloncukları Toplayan Adam Toplayan Adam
Üzeyir GÜNDÜZ
10Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Bir başkası:
“Bu yaptığın doğru mu adamım? Bak kendine bir şey bırakmadın” diye uyardı onu.
“Siz benim için kaygılanmayın” diye yanıt verdi şair. “Nasıl olsa artık bir meslek edindim. Gökyüzünde henüz toplanmamış, taze söz boncukları var. Kırmızı, mavi, yeşil söz boncukları… Sefil bir meczup gibi, her şeyden uzak yaşamak yerine; o baloncukları devşirip çocuklara sun-maya devam edeceğim. Söz baloncuklarımı dünyanın her yerine; hatta okyanusların derinliklerine kadar ulaş-tıracağım. Sizleri de çocuklara denk bir oyun çemberi-nin içinde görünceye dek bu işi sürdüreceğim. Çünkü en güzel, en temiz, en duru, en sihirli sözcükler göğün mavi derinliklerinde saklı duruyor.
Sizlere en güzel dünyayı sunabilmek için, her bir söz-cüğümü boz atlı Hızır’a dönüştürüp imdadınıza koşaca-ğım.
Williams Sassine
Türkçesi:Üzeyir Gündüz
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
11Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Kanadım için cik cik,Kuyruğum için cik cik.Ayaklarım minicik,Benim Rabb’im biricik.
Güzel Allah’ım!Beni yumurtadan çıkardığın için,Sıcacık bir yuva, güzel bir anne verdiğin içinSana şükrediyorum.
Yüceler yücesi Allah’ım!Bütün canlıların uçmak için canı giderkenbana ne güzel kanatlar verdin.Mavi gökyüzünübir halı gibi önüme serdin.
Allah’ım!Her kanat çırpışımda Senin güzel adını anıyorum.Verdiğin rızıklarla doyuyor,gönderdiğin yağmurla yıkanıyorum.
Ben Seni çok seviyorum Güzel Mevlâ’m!Ne olur, çocukların yüreğindeki kuş sevgisini çoğalt!Çoğalt ki,Sapan taşlarıyla bizi vurmasınlar!Senden armağan olan kanatlarımızı kırmasınlar!
Çocuklarla hep beraber olalım.Cıvıl cıvıl sevgilerle dolalım.Sevgiyi yaratan ve çoğaltan Sensin.Amin!..
Bestami YAZGAN
12Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
13Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Camgöz
Merhaba Çocuk Dostlarım,
Size bu köşeden seslenmek benim için çok önemli. Bu kadar önemli ol-masının nedenleri sizleri çok seviyor olmam ve nihayet kedilerin de sorunla-rını, duygularını ve yaşayacaklarını anlatacağı bir köşesinin olması. Doğal olarak çok sevinçliyim.
Çocuklar ben bir sokak kedisiyim. Sarı ile kahverengi tüylerim, cam gibi parlak gözlerim var. Aslında çok güzel değilim ama insanlar beni görünce “Pek çirkin ama sevimli” diyorlar. Onların gözlerinin içine bakmayı çok iyi beceriyorum. Böylece bana acıyor ve yiyecek veriyorlar.
Yaşadığım sokağın adı Narlıbahçe. Siz bakmayın adına, aslında bizim sokakta hiç ağaç yok. Bütün ağaçları kesip yerine apartman yapmışlar. Sa-dece sokağın ortasında yuvarlak bir çocuk parkı var. Orada birkaç çiçekle, boyu hiçbir zaman bir santimetreyi geçmeyen soluk çimler var. Sizin de an-ladığınız gibi doğa sevgisi kalmamış bazılarında.
Arkadaşlarım, aslında ben Tümsek Sokağın kedisiydim ama orada ye-terli yiyecek bulamadığım için çok sıska kaldım. Hani bazı çocuklar vardır; anneleri “Ye” dedikçe inat eder yemezler. Öylece zayıf kalırlar. İşte ben de onları hiç anlamam. Önlerinde çeşit çeşit yemekler olduğu halde onlar naz ediyor. Bizim çöp karıştırmaktan canımız çıkıyor. Neyse Narlıbahçe’ye geldiğimde biraz rahatladım. Narlıbahçe’deki günlerimi bir dahaki sayıda anlatacağım. Bugün böylece bir tanışmak istedim.
Hoşçakalın...
Raziye SAĞLAMKedi Camgöz’ünGünlügü
Ayşe Ecem TARI
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
14Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Analar kuzularından ayrıldı. Evlatlar analarından. Se-
venler birbirlerinden. Savaşın soğuk rüzgarı yurdun dört
bucağını etkisi altına aldı ve bütün yiğitleri cephelere çekti.
Hepsinin amacı aynıydı. Yurdun düşman esaretinden kur-
tulduğunu görmek.
Kınalı eller oğullarına da kına yaktı, vatana kurban ol-
sunlar diye. Ayrılık zordu belki yardan, anadan, kardaş-
tan... Ama vatandan ayrılmak daha zor gelirdi iman dolu
yüreklere. O cesur yüreklerle çektiler bu ülkeyi uçurumun
Çanakkale Efsanesi
15Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
kıyısından. Bağımsızlığımızı görmeye ömrü
yeten gaziler mutlu, şehitlerimiz ise kârdaydı.
Ölümün en güzelini tatmak. Bundan daha
büyük bir kazanç var mıydı? Üstelik öldüğü-
nü bilmemek. Her an var olmak sevdiklerinin
arasında.
O yıllar 15-25 yaş arası on binlerce genci-
miz ve bir o kadar yetişkinimiz şehit oldular.
Tıp okuyan üniversiteli öğrencilerin cepheye
gitmesi sonucu oluşan doktor açığı tam beş
yıl kapatılamadı. Yağmur, bulutlardan değil,
anaların gözlerinden yağdı o yıllarda. Toprağın
rengi kızıla çaldı. Deniz masmavi değildi artık.
Çanakkale buram buram hüzün kokuyordu
Ama o yıllar sebebiyle tanıdık Koca Seyyid’i, Yahya Kaptan’ı ve daha adını bilmediğimiz binlerce şehidimizi.
Eğer birgün yolunuz Çanakkale’ye düşerse
oranın manevi iklimini anlayabilirisiniz. Hâlâ orada gezinen şehitleriyle göründüğünden daha kalabalık görürsünüz. Siperleri gezerken yere basmak acıtır canınızı.
Teselliyi ise şu an özgür bir ülkede yaşadı-ğınızı düşünerek bulursunuz. Orası belki de bu ülkenin en kutsal topraklarından. Çünkü Çanakkale cesur Türk askerinin destanlaştığı yerdir.
“Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” diyen şairimiz ne de güzel anlatmış vatan sevgisini. “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Bak sana ağuşunu açmış, duruyor Peygamber.”
Mehmet Akif Ersoy, şahadetin mükafatını son derece büyüleyici anlatmış bu şiirinde.
Bunların üzerinde ne desek, ne yazsak boş.Allah onlardan razı olsun. Mekanları cennet olsun. Ölümsüzlükleriyle her daim yanımız-da olsunlar.
Hidayet BEYZA
Çiz
im: H
asan
AC
AR
16Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
‘Okumak’ deyince aklımıza ilk önce “kitap okumak” gelir. Bazen de ‘okumak’
deyince “okula gitmeyi” anlarız.
Unuttuğumuz fakat üzüldüğümüz iki şey var; okumuyoruz ve yazmıyoruz. As-
lında insanı insan yapan, süsleyen, donatan, güzelliklerle bezeyen de bunlardır.
Okumak ve yazmak. Özellikle de okumak.
Okumayınca, araştırmayınca, incelemeyince nasıl birisi olabileceğimizi hiç dü-
şündünüz mü? Hiçbir şeyden haberi olmayan, cahil insanların grubuna katılan,
ileriyi göremeyen, yeni gelişmelerden ve olaylardan habersiz, sanki toplum dışı bir
insan olup çıkarız ortaya.
Eğer herkes düzenli olarak okursa, faydalı şeyler öğrenirse, bu nesilden nesile
İyi Okumalar Çocuklar
17Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
devam ettiği takdirde dünyadaki bütün
savaşlar, insanlar arasındaki güvensiz-
likler ve kötülükler son bulacak. Dünya
güzelliklerle dolu, daha yaşanılır bir yer
halini alacaktır.
Okuma sayesinde; duygu ve düşün-
ce zenginliği gelişen bireylerden oluşan
bir toplum; daha hoşgörülü, daha pay-
laşımcı, kültür seviyesi yüksek, bağımsız
ve demokratik kararlar alma özelliğine
sahip olacaktır. Ne demiş büyükleri-
miz:
“Cahil dostun olacağına, akıllı düş-
manın olsun.”
Düzenli kitap okuyan insanlar daha
doğru düşünür, düşündüklerini doğru
şekilde ifade eder, öğrendiklerini doğ-
ru ve etkili bir şekilde yorumlar. Ayrıca
düzenli kitap okumak insan zihnini canlı
ve zinde tutar.
Kitaplar bizim yaşama haritamızdır.
Hayatın içindeki her şeyi, dağları, de-
nizleri, gezegenleri; böcekleri, çiçekleri
okumak ve incelemek sayesinde kitap-
lardan öğreniriz. Onların kılavuzluğun-
da ilerleriz.
Okumak; kelime dağarcığımızın ge-
lişmesini, bildiğimiz kelime sayısının
artmasını sağlar. Güzel dilimizi (Türk-
çemizi) hem yazıda, hem konuşmada
etkili kullanabilmek bildiğimiz sözcük
sayısıyla orantılıdır. Kelime hazinemiz
ne kadar zenginse; konuşma ve yazma
kabiliyetimiz de o ölçüde anlamlı, etkili
olacaktır.
Eğer biz okumak istersek; bize biz-
den başka kimse engel olamaz. Biraz
istekli olalım. Bizim okumamız lazım.
İllaki birilerinin “şunu oku”, “bunu oku”
demesini ya da okuma alışkanlığı ka-
zandırmak amacıyla, okulda öğretmen-
lerin sürekli uyarılarını beklememeliyiz.
Önümüze gelen olur-olmaz her şeyi
değil; dini, milli, manevi, sosyal, kültü-
rel v.b. açıdan faydası olacak herşeyleri
okumalıyız.
Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’deki
ilk emri “Oku”dur. ‘Bilgi’nin kaynağı
okumak ve araştırmaktır. Her gün ‘bir
satır’, ‘bir kelime’de olsa ilerlemektir.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle bu-
yurmuş:” İki günü birbirine eşit olan za-
rardadır.”
Bizler hep okuyan, yazan ve dost
olan insanlar olalım. Bilginiz ve sevginiz
daim olsun!..
Şekerden Tatlı Çocuk
Elleri mini mini Şekerden tatlı çocukBirazcık yaramazcaTahtadan atlı çocuk
Koşarak gelişiyleKucağa doluşuylaŞen şakrak gülüşüyleKuştan kanatlı çocuk
Bir atlayıp bir sayar İçi durmadan kaynar Evcikten oyun oynarHakk’tan sanatlı çocuk
Duası göğe ağarGöklerden yıldız sağarHer gün yeniden doğarVatana kutlu çocuk
Bilgi yolu beride Kalma sakın gerideDileriz ilerideOlursun mutlu çocuk
Celalettin KURT
Bayrak MarşıAnne, benim kumaşımı,Bayrağıma uygun doku.Anne, benim barışımı,Ninni yap da her gün oku.Onunla ben büyüyeyim,Aşkıyla dolsun yüreğim. Anne, benim renklerimi,Bayrağıma uygun boya.Dik gönlüne gönderimi,Seyredeyim doya doya.Onunla ben büyüyeyim,Aşkıyla dolsun yüreğim... Anne, benim neşemi al,Bayrağımı alma sakın.Sevgim yıldız, kalbim hilâl,Bana senin kadar yakın.Onunla ben büyüyeyim,Aşkıyla dolsun yüreğim!..
Muhsin İlyas SUBAŞI
Aile Sevgisi Ailem öğretti bana sevgiyi Dua etmeyi öğrendimSenden canım ailem senden Öğrendim duayı ailem.
Öğrendim senden sevgiyiŞimdi sevgi dolu oldumMutlu olmayı öğrettin Unutamam canım ailem.
Ahlaklı olmayıTerbiyeli olmayıAilemden öğrendimCanım ailem.
Elif DEMİRAL 5/B 117 Gerede - BOLU
Yeşilay AğacıSenin meyvelerin olgunÇiceklerin güzel Yeşilay ağacı!
Bu tütünün dumanı uğrar sanaNe içkiler geçer damarlarından,Ne de uyuşturucular girer.Düşlerine
Bizim bahçemizde büyüBizi kanatların altına al.Yeşilay ağacı İnsanlığımızın onuru, gücü.
Tuba YILDIZ / BOLU
Okul SevgisiOkul benim bilgi yuvamHem anam hem babamNeşe ve bilgiyleÖğrenirim her zaman
Her şeyden daha iyiBenim için burasıKitaplarla doluBilgi yuvası
Severim ben okulumuÖğrenirim sevgiyi mutluluğu Güler yüzlü arkadaşlarlaPaylaşırım mutluluğu.
Kübra KALIM 5/B 116 Gerede - BOLU
Gülzade Hanım minik yavrusunu büyütüyordu. En çok sevdiği varlık bu
minik yavruydu. Her şeyini ona adamıştı. Ama son zamanlarda çok hastaydı
ve bu yüzden yavrusuna bakmakta zorlanıyordu. Dede Beyzade de hemen
hemen her gün yanına uğruyordu. Dede ve anne çocuklarının daha güzel
büyümesini istiyorlardı. Yeşil ova ormanında da bu yıl pek yağmur yağma-
mıştı. Ormandaki hayvanların pek çoğu da yiyecek sıkıntısı çekiyordu. Anne
yavrusunun yeterli beslenemediğini düşünerek Dede Beyzade ile bu sıkıntısı-
nı paylaştı. Dede Beyzade bir müddet düşündükten sonra gelinine bakarak
şöyle dedi:
Efendimiz ve Süt Annesi
Kadriye BAYRAKTAR
Çiz
im: A
yşeg
ül C
OŞK
UN
20Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
-Kızım, seni çok iyi anlıyorum. Bu sorun bana Efendimiz Hz. Muham-med (s.a.v)’in bebekliğini hatırlattı. O zaman Mekke çok kurakmış. Ami-ne Hatun’un da yeterli sütü yokmuş. Mekkeliler yeni doğan çocuklarını yaylalarda yaşayan ailelere verir-lermiş. Onlar da bir ücret karşılığı çocuklara bakarlarmış. Temiz hava ve daha güzel yiyeceklerle beslenir-miş. Efendimiz Hz. Muhammed’ide bebekken bir süt anneye vermeyi düşünmüşler. Ama kimseyi bulama-mışlar. Dede ve Amine Hatun minik yavru için üzülürken bir kadın çıka-gelmiş. Onlara emzirecek bir bebek aradığını söylemiş. İşte o zaman Abdulmuttalib’in gözlerinde hüzün gidip yerini sevince bırakmış. Kadını görür görmez;
-Benim yetim bir torunum var. Ye-timliğinden ve fakir oluşundan dolayı kimse onu almak istemedi. Gel sen onu emzir. Onun yüzü suyu hürme-tine hayır ve berekete nail olursun, demiş. İşte bu şanslı kadının ismi Halime Hatunmuş.
Âmine mis kokan kundak içinde verirken son kez öper ve gözyaşları inci tanesi gibi yanaklarından dökü-lür. Halime’ye; “Onu iyi koru,” diye sıkı sıkı tembihlerde bulunur. Fe-
dakâr anne, biricik yavrusunun sağ-
lıklı ve sıhhatli büyümesi için ayrılığı
göze alır. Halime, yavrusuna çok iyi
bakacağını ve gözünün arkada kal-
mamasını söyler. Her ikisi vedalaş-
tıktan sonra Halime, ihtiyar eşeğine
binip yayla ormanının yolunu tutar.
Gülzade; “Benim yavrumu bü-
yütmek isteyen bir anne güvercinde
bulunur mu?” diye iç çekince dede
Beyzade; “Kim bilir Allah dilerse her
şey olur kızım. Yarından tezi yok ben
posta güvercin Uçan Kanat ile çevre
köylerde yaşayan güvercinlere ha-
ber gönderirim.” der. Aradan uzun
zaman geçmez ki bir çift güvercin
çıkagelir. Bir çocukları olmadığını
arzu ederlerse çocuklarına bakabi-
leceklerini söylerler. Ormanlarında
her türlü yiyeceğin bulunduğunu,
bölgelerinde çocukların oynayıp
gezebilecekleri alanların olduğunu
söylerler… Duydukları dede ve anne
güvercinin çok hoşuna gider. Gülza-
de, anne olarak gözleri yaşlıdır. Mi-
nik yavrusundan ayrılmak istemez.
Ama yavrusunun daha güzel büyü-
mesi için ondan ayrı kalarak sabret-
meyi göze alır.
21Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
22Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
23Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Nasreddin Hoca’dan
Tebessüm İncileri Timur, Akşehir’e bir erkek fil getirmiş. Başıboş
gezen fil, ekili alanları silip süpürmüş. Bağlara
bahçelere zarar vermiş. Üstelik filin yiyeceğini
de Akşehirliler karşılıyorlarmış. Kısacası fil, mil-
letin başına dert olmuş.
Akşehirliler dayanamayıp Hoca’ya gitmişler:
-Hoca Efendi, demişler. Timur’a ancak sen
söz geçirebilirsin. Şu işi bir halletsen…
-Haklısınız, demiş Hoca. Yarın benimle birlik-
te on, on beş kişi gelsin. Birlikte Timur’a gidip
derdimizi anlatalım.
Ertesi gün Hoca önde, Akşehirliler arkada
yola koyulmuşlar. Timur’un çadırına yaklaştık-
larında Hoca, ardına dönüp bakmış ki kimseler
yok. Hepsi korkudan kaçıp geri dönmüşler.
Timur, Hoca’yı görünce:
-Hayrola Hoca demiş. Bir isteğin mi var?
-Efendim, demiş Hoca, biz, filinizi çok sevdik.
Ama zavallı hayvanın yalnızlıktan canı sıkılıyor.
Rica etsek de dişisini de getirseniz…
Timur, bu sözlerden çok hoşlanmış.
-Selam söyle Akşehirlilere demiş. İsteklerini
yerine getireceğim.
Hoca, Timur’un yanından ayrılıp Akşehirlilerin
yanına dönmüş. Onlar da merakla Hoca’nın ne
diyeceğini bekliyorlarmış.
Hoca demiş ki:
-Gözünüz aydın! Felaketin dişisi de geliyor.
Birlikte hareket edenler, birbirlerini yalnız bırak-mamalıdır. Yalnız bırakırlarsa bunun bedelini ödemek zorunda kalırlar.
Timur’un Fili
Mehmet NEVRUZ
24Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Çiz
im: A
yşeg
ül C
OŞK
UN
Vatanı Yaşatmak İçin YaşayanlarMinarelerden dalga dalga yayılan ezanlar susmasın kurt, kuş, börtü böcek,
yaprak çiçek “Allah en büyüktür” sözünü dinlemeye devam etsin diye. Annelerimiz çeşmeye su almaya giderken korkmasın, örtüsüne, namusuna halel gelmesin diye, gökyüzünün kızıl ve beyaz süsü bayrağımız dalgalansın diye, okullarımızı öğrenci-lerin neşe dolu cıvıltısı doldursun diye, bülbüllerin sesine matem karışmasın diye, Vatan sağ olsun, millet hür olsun, dilimizden ve kalbimizden Allah sözü eksilme-sin diye, Dedelerimiz, babalarımız, ağabeylerimiz… hayatlarını ortaya koymuşlar Çanakkale’de.
Vatanı yaşatmak için dikilmişler düşmanın topunun, mermisinin, süngüsünün karşısına. Vatan yaşasın diye yaşamışlar yaklaşık dokuz ay. Nöbete durmuşlar ölü-müne, vatan topraklarında dinimiz yaşasın diye bir gül bahçesine döndürmüşler Çanakkale siperlerini.
Şehitlik şerbetini gülümseyerek içmişler düşmanın üstüne bir ok gibi atılırken. Nice insanımız bir gül olmuş cennet bahçelerine. Onlar, şehit olmuşlar bu vatan için. Onlar, şehit olmuşlar bizlerin özgür bir şekilde yaşamamız için. Onlar, şehit olmuşlar Allah rızası için.
Onlar ne için düşmüşse toprağa, bugün bizler aynı düşünce ve ideal için yaşa-malıyız ki Çanakkale geçilmesin.
Mustafa OĞUZ
25Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Çiz
im: H
amit
YÜKS
EK
Zeki GÜREL
BilirsinizSizTiyenşan, Kadır-Gan ufuklarından
Dinlediğim ozanlarla
Binlerce yıldan beri söylenen destanlarla
Yine Türkistan’ı andım.
Türkistan kelimesi, dar anlamda Kazakistan’da bir yerin ve bölgenin adı, geniş anlamlı bir kav-ram olarak da Türk-İslâm coğrafyası demektir.
Türkistan bizim boy aynamızdır. Türkistan olmasaydı, Anadolu ve Balkanlar Türklerle, İslâmla şereflenemezdi. Anadolu olmazdı… Türkistan bizim hafızamızdır. Onu unutamayız.
Herkes beni Türk Dünyasının manevî mimarı olarak bilir ve Pir-i Türkistan diye adlandırır.
XI. yüzyılın sonlarında Batı Türkistan’ın Sayram kasabasında doğdum. Babam İbrahim Ata, annem ise İbrahim Ata’nın müritlerinden Sayramlı
Musa’nın kızı Ayşe Hatun’dur.
Anne-baba ve aile muhiti itibariyle saygın, dinine bağlı bir ma-nevî ortamda doğmuşum. Aynı ihtimamla da yetiştirildim.
Babam, Nesebname adlı eserinde kendi geçmişini tek tek isimlendirerek Hazreti Ali’ye kadar bağlar.
Ben henüz yedi yaşımdayken babam vefat etti. Bunun üzerine Yesi şehrine geldim. Burada Arslan
Baba’nın yanında yetiştim. Arslan Baba ki, Hazreti Muhammed’in sohbetinde bulunduğuna inanılır
ve bana Ulu Peygamberden bir emanet getir-miştir. Arslan Baba’nın ölümüne kadar onun yanından ve Yesi’den ayrılmadım.
Daha sonra Buhara’ya giderek alim Şeyh Yusuf Hamedanî’nin muridi oldum. Arapça’yı, Farsça’yı ve İslâmî ilimleri öğrendim. Hocam Hamedinî’nin ölümü üzerine halifesi olarak onun yerine geçtim. Daha sonra tekrar Yesi’ye dönerek burada İslâm’ı yaymak için çalışmalar yaptım. Arapça ve Farsça bildiğim halde özel-likle Türkçe ve hece vezniyle hikmet adı verilen şiirler söyledim ve yazdım. Daha çok öğretici mahiyetteki bu şiirlerimde İslâm’ı anlattım. İn-sanları Hakk’a ve hakikate çağırdım. Yesevîye
26Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
tarikati diye adlandıran bu hareket Orta Asya Türkleri arasında büyük ilgi gördü Yesevî ocağın-da yetişen Alp-Erenleri Anadolu ve Balkanlar’a yönlendirdim. Böylece Anadolu ve Balkanların Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında buraların manevî dünyasında Allah’ın izniyle etkili oldum.
Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Sarı Saltuk ve daha niceleri hep Yesevi dervişleridirler.
Altmış üç yaşıma geldiğimde, yerin altında yaşamaya başladım. Çünkü Peygamberimiz 63 yaşında vefat etmişti. Benim de bu yaştan son-ra ona hürmeten böyle yapmam gerektiğine inandım. 1166 yılında Yesi’de vefat ettim. Daha sonraki yıllarda Emir Timur tarafından mezarı-mın bulunduğu yere bir türbe ve külliye yapılmış-tır. Dünya Türklüğünün iman kalesi olarak hâlâ dimdik ayakta duran bu külliyeyi Ruslar yıkmak için çok uğraştılar.
Allah razı olsun Türkiye Cumhuriyeti benim de mezarımın bulunduğu bu külliyeyi yeni baş-
tan onarttı ve Türkistan şehrinin 1500. yılında açılışı gerçekleşti.
Türbem hâlâ bütün Türk-İslâm dünyasından gelenler tarafından ziyaret edilmekte, hikmetle-rim okunmakta.
Bugün Türkistan diye anılan Yesi, efsânevî atamız Oğuz Kağan’a başkentlik yapmış kutlu bir şehirdir. Benim İslâm’a ve Türklüğe yaptığım hizmetlerden dolayı da bu şehrin ayrı bir manevî havası vardır ve hâlâ Türk Dünyasının birlik ateşi burada yanmaktadır.
Beni tanımakta zorlanmadığınızı biliyorum. Beni anlatan bir kitap okumak istiyorsanız, Üze-yir Gündüz’ün Dağları Deviren Çocuk isimli ro-manını alıp okuyunuz.
Unutmayın sizler Türk-İslâm dünyasının ümidi vatan evlatlarısınız. Hızır yoldaşınız olsun.
27Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Birlik ve Beraberlik Konulu Kompozisyon Gönderip Kitap Kazananlar: F. Kübra YILMAZ – Ankara / Hulûsi YILDIZ – Çanakkale / Ahmet KAYA - İstanbul
Oğuzhan GÜRLEYEN – İstanbul / Yakup Şerif NEYİŞ - İstanbul
28Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Adres: Zaviye Mah. Hulusi Efendi Cad. No:71 Somuncu Baba Çocuk Dergisi - PK: 44700 Darende / Malatya [email protected]
Hatice AKTAŞ / Darende
Temel,Cemal’e sorar:-Pil pakalum ne yedum?--Ne pileyum...-P ile başlayi...--Pilav...-Pilemedun--Pirasa..Pastirma...-Pilemedun...’Pamya’
NE YEDUM?
Halilibrahim YÜCEL / Ankara - Siteler
Ahmet, üniversitede final imtihanlarına gir-miş, daha sonuçlar açıklanmadan memlekete dönmeye karar vermiş! arkadaşına sıkı sıkı tembih etmiş;- Sonuçlar açıklanınca bana telefon et kaç
dersten kaldımsa bana söylersin. Aman dikkat et, şayet telefona annem çıkarsa şifreli ko-nuş. Eğer bir zayıfım varsa Muhammed’in Ahmed’e bir tane selamı var dersin. İki zayıfım varsa “ Muhammed’in Ahmed’e iki tane selamı var deyip telefonu kapatırsın. Sınav sonuçları açıklanmış. Arkadaşı telefon açmış. Tesadüf bu ya Ahmed’in annesi açmış. Arkadaşı Ahmed’in evde olmadığını anlayınca annesine selamı iletmiş:Ümmeti Muhammedin Ahmed’e selamı var.
KAÇ ZAYIF?
İsmail Hakkı KESKİNTEPE / Bolu - Gerede
Öğretmen, öğrencilere:-Sizlere sorular soracağım. Birinci soruyu
bilene ikinci soru sorulmayacak. Şimdi söyle bakalım Emre, bir hindinin kaç tane tüyü var-9567 tane tüyü var öğretmenim !-Nereden öğrendin bunu?-Öğretmenim, hani birinciyi bilene ikinci soruyu sormayacaktınız?
İKİNCİ SORU
Merve AYDOĞAN / Malatya - Darende
Dilşad Banu DAĞ / Ankara - İlyas ATASOY / Ankara - Sena ÇOBAN / Ankara – Rüveyda YILMAZ / Ankara Aleyna KOCAASLAN / Ankara – Abdüssamed GÜLEROL / Bolu - Öznur YAMAN / Bolu - Sadık BOZDAĞ / Kayseri
Şerife DEĞİRMENCİ / Gerede - Muhammet Enes ŞİMŞEK / İstanbul - M. Hulûsi ERDEMİR / İstanbul Davut Dursun ÇAT / İstanbul - Ebu Bekir DERE / Kayseri - Özlem ULUSOY / Kayseri - Sümeyye KAYA / Kayseri
Geçen Ay Dergimize Yazı, Şiir ve Resim Gönderenler
29Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Mert YAZIKÖY
Önemli Günler Ve Haftalar
Orman Haftası21-26 Mart
Dünya Tiyatrolar Günü
27 Mart
Kütüphaneler Haftası26 Mart
Tıp Bayramı14 Mart
Çanakkale Zaferi18 Mart
Nevruz Bayramı21 Mart
Yaşlılara Saygı Haftası
18-24 MartYeşilay Haftası
1-7 Mart
BunlarıBiliyor musunuz ?
Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir. Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı impa-ratorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilirdi. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır. Yurdumuzun bel-li başlı büyük kütüphaneleri şunlardır : İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri. Ankara’da Millî Kütüphane, Millet Meclisi Kütüp-hanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüpha-neleridir. Bunlardan Millî Kütüphane, 15 Nisan 1946 tarihinde kurulmuştur. Açılış tarihinde içinde
iki kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün 620
bin kitap vardır. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısı
yaklaşık 6 milyon kadardır. Kütüphanelerde, ki-
tapların korunması, kitapların sınıflandırılması ve
okuyucuya kitap verilmesi için uzman memurlar
bulunur. Bu memurlara kütüphaneci denir. Kü-
tüphanecilik özel bir eğitimi ve öğretimi gerektiren
bir meslektir. Bu amaçla üniversitelerimizde kütüp-
hanecilik bölümleri açılmıştır. Bu bölümlerde öğ-
renimlerini tamamlayanlar kütüphanelerde görev
yaparlar.
Kütüphane
30Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Teknoloji Ve Tasarımda Etkinlik
Konu :
1- Leke Çalışmaları2- Koyu, Orta, Açık lekelerle kompozisyon bilgisi.3- Koyu, Orta, Açık lekelerle kompozisyon çalışması.
* Leke: Belli bir yüzey üzerinde değişik tonlarda oluşturulan ize leke denir. Damlatılan bir boyanın meydana getirdiği renk değişikliği lekeyi oluşturur. Tarama ucuyla leke düzenlemesi yapılırken, koyu değerde olması istenilen yerler sık çizgilerle taranmalıdır. Orta değerde olması istenilen yerler aralıklı çizilmelidir. Açık değerde olması istenilen yerlerde çizgiler ise seyrek çizgilerle taranmalıdır.* Koyu, Orta, Açık, Lekelerle Kompozisyon ve Kompozisyon Çalışmaları: Çevremizi izlediğimizde çok sayıda açık, orta ve koyu değerler görebiliriz. Örneğin bu değerleri fotoğraflarda, giysilerde resimlerde vb. yerlerde görmek mümkündür.* Kompozisyon: Ayrı parçaları ve lekeleri bir araya getirerek bütün oluşturma işidir.
Araç ve Gereçler:
Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni: Sena NURÇİÇEK
1) Kağıt ( Resim kağıdı, Fon kağıdı )2) Boya ( Sulu boya, Guaj boya )3) Mürekkep4) Rapido Mürekkep kalemi veya pilot kalem
UYGULAMA* Resim kağıdına, 1 B Resim kalemiyle çizilen resmimizin üzerinden rapido kalemle tarayarak bir kompozisyon oluşturunuz.
Çiz
imle
r: M
erve
ÖN
DER
Çizim: Hasan ACAR
31Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Çocukca Boyama...
Tıs Tıs BoyamacaÇizim: Hasan ACAR
32Somuncu Baba Çocuk Dergisi - MART 2007
Albümü
A.Zeynep İMİR Ayşegül GÖLCÜ Seyit Celal ÜN Selcen BAKIRCI
Susen ŞİŞİK Sare Nur ŞİŞİK Murathan TAŞKIN H. Muhammet ÇITAK
Zehra GÖKDUMAN İ.Hakkı KESKİNTEPE H. İbrahim YÜCEL F. Zehra DUMAN
Tuba AYDIN Yusuf Talha SAĞLAM H.Hamidettin GÖRGÜL Hayrunnisa SAVAŞ
Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Som
uncu
Bab
a D
ergi
si’ni
n Ü
cret
siz E
ki’d
ir.
“Tarihini bilmeyen, onu yaşatıp koruyamayan geleceğini de kuramaz
ve koruyamaz. Tarihimizde Alpaslan, Fatih, Kanunî’ler ve İstiklâl
Harbindeki kumandanlarımız ve silah arkadaşları da öyledir. Bunların
hepsi de vatanımız için, hürriyetimiz için, geleceğimiz için, canlarını
ortaya koymuş kahramanlardır. Hepsini rahmet ve şükranla yâd
etmek, dualarla anmak gerekir…”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi