15
Edirne'nin yerel yönetiminde yer alan Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Bey 'i ziyaret edelim, aklımızdakileri soralım istedik. Sağ olsun her zamanki gibi bizi kırmadı ve kabul etti. Elinden geldiğince bize yardımcı olan, oturduğu koltuk gereği bazen politik bazen kaçamak cevaplar veren, gençlerin dertlerinin çözümünde yardımcı olmasını istediği kişi, Dr. Ertuğrul TANRIKULU. +Sizin de Edirne de okuduğunuzu biliyoruz. Gençlik yıllarınız, öğrencilik hayatınız nasıl geçti? -E.T. : Edirne'ye 1983'de tıp okumak için geldim. Özellikle ev, yurt vb. eksikliklere rağmen çok güzel öğrencilik hayatı yaşadım. Bu şehrin her mahallesinde, her sokağında yürüdüm dolaştım. Hani bir şehre aşık olmak, şehri sevmek denebiliyorsa, ben Edirne'yi çok sevdim. İnsanları kendileriyle özdeşleştiren, yabancılaştırmayan bir şehir. Tıp fakültesi yeni açılmıştı o dönemde, hocalarımız, SKS, her şey emekleme dönemindeydi ama biz çok üretkendik. O yokluk içinde bir şeyler için uğraşır dururduk. Tiyatro çalıştık, iki tane topluluk kurduk. Kendi imkanlarımızla dekorlarımızı yapıyorduk. Fotoğraf çekerdik, Edirne'de o zaman fotoğraf stüdyosu yoktu İstanbul'da Hürriyet Gazetesi'nde bastırır, yurtta sergilerdik. Öğrenci arkadaşlarımız ile imece şeklinde yaşar birbirimize yardımcı olurduk. Öğrencilik hayatımda da şehrin sorunları ile ilgilendim daha doğrusu üniversiteli olmanın, entelektüel olmanın, aydın olmanın sorumluluğunu hep hissettim. Her zamanın bir ruhu olduğunu ve zamanının ruhunu yakalayan insanların başarılı olduğunu düşünüyorum. 3 4 ENGEL DUVARI AŞMAK EGM gazatesi emekçileri Mustafa ÜNALDI Trafik ve Kasko sigortalarında yeni uygulama İŞARETLER SESİMİZ OLSUN Edirne Bedensel Engellileri Koruma ve Yardımlaşma Derneği Dünya üzerinde konuşulan bir çok dil var. Hani derler ya bir dil bir insan iki dil iki insan diye.Bir çoğumuz gençler olarak yeni bir dil öğrenip tabiri caizse ekmek kapımızı çoğaltmak,hayata 1-0 önde başlamak istiyoruz. Dernek 1993 yılında kurulmuştur. Şu an yaklaşık 350 üyesi vardır. Çoğu engelli ve engelli yakınından oluşuyor tabi bunların arasında engelliler derneğine yardımcı olmak için engelli olmayan vatandaşlar da var. 3'te 5'te 4'te 6'da Bu Ay Bu Ay TANRIKULU’NUN TANRIKULU’NUN MİSAFİRİ OLDUK... MİSAFİRİ OLDUK... Bu Ay TANRIKULU’NUN MİSAFİRİ OLDUK... 7 12 15 HAYVANLAR ALEMİ SİNEMA MASALLAR Biz öğrenciyiz. Ve öğreniyoruz. Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin ekonomik olarak önünün açık olduğunu öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını canladırmak için doğalgazda inanması güç kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza doğalgaz temin edeceğini, Türkiye'nin araştırmalara göre parasına en çok güvenen 4.ü ülke olduğunu , EKONOMİ BEYAZ YÜZÜYLE ANTALYA Şubat ayında Antalya gezisi planlamak kimin aklına gelir ki? Öyle ya, Antalya'ya yazın gidilir, deniz, güneş, eğlence, vs, vs… Oysa Antalya kış ayları için de sakin, sessiz ama bir o kadar da zengin bir rota olabilirmiş. Antalya'ya ilk gidişimdi. Gittiğim otobüs firmasının servisine binip merkezine doğru yol aldık. Daha doğrusu servis bizi nereye götürüyorsa oraya yol almaya başladık. Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi. eğitim merkezi. Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi. HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASI HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASI HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASI 8'de 9'da Edirne Gençlik Meclisi Ücretsiz ve Süreli Yayınıdır. 6 8 9 11 10 AİLE ÜZERİNE Yunus URALTAŞ FOTOĞRAFÇILIK “o an”ladıklarımız Yunus Emre BENLİ FARKINDA MIYIZ ? Leyla TOLTAR Türkiye de zor! Metehan OFLU Ahsen ŞANLI EMEKLİLİK 10'da 2.Sayımızdan herkese merhabalar. 2.Sayımızdan herkese merhabalar. 2.Sayımızdan herkese merhabalar. Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık? Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık? Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık? Mart 2013 Sayı: 2

Bak Genç Gör sayi 2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Edirne Gençlik Meclisi gurur ile sunar.Bir gençlik gazetesi, Bak Genç Gör

Citation preview

Page 1: Bak Genç Gör sayi 2

E d i r n e ' n i n y e r e l

yönetiminde yer alan Belediye

Başkan Yardımcısı Ertuğrul

B e y ' i z i y a r e t e d e l i m ,

aklımızdakileri soralım istedik.

Sağ olsun her zamanki gibi bizi

kırmadı ve kabul etti. Elinden geldiğince bize yardımcı olan, oturduğu koltuk

gereği bazen politik bazen kaçamak cevaplar veren, gençlerin dertlerinin

çözümünde yardımcı olmasını istediği kişi, Dr. Ertuğrul TANRIKULU.+Sizin de Edirne de okuduğunuzu biliyoruz. Gençlik yıllarınız, öğrencilik

hayatınız nasıl geçti?-E.T. : Edirne'ye 1983'de tıp okumak için geldim. Özellikle ev, yurt vb.

eksikliklere rağmen çok güzel öğrencilik hayatı yaşadım. Bu şehrin her

mahallesinde, her sokağında yürüdüm dolaştım. Hani bir şehre aşık olmak,

şehri sevmek denebiliyorsa, ben Edirne'yi çok sevdim. İnsanları kendileriyle

özdeşleştiren, yabancılaştırmayan bir şehir. Tıp fakültesi yeni açılmıştı o

dönemde, hocalarımız, SKS, her şey emekleme dönemindeydi ama biz çok

üretkendik. O yokluk içinde bir şeyler için uğraşır dururduk. Tiyatro çalıştık, iki

tane topluluk kurduk. Kendi imkanlarımızla dekorlarımızı yapıyorduk.

Fotoğraf çekerdik, Edirne'de o zaman fotoğraf stüdyosu yoktu İstanbul'da

Hürriyet Gazetesi'nde bastırır, yurtta sergilerdik. Öğrenci arkadaşlarımız ile

imece şeklinde yaşar birbirimize yardımcı olurduk.Öğrencilik hayatımda da şehrin sorunları ile ilgilendim daha doğrusu

üniversiteli olmanın, entelektüel olmanın, aydın olmanın sorumluluğunu hep

hissettim. Her zamanın bir ruhu olduğunu ve zamanının ruhunu yakalayan

insanların başarılı olduğunu düşünüyorum.

3

4

ENGEL DUVARI AŞMAK EGM gazatesi emekçileri

Mustafa ÜNALDI

Trafik ve Kasko sigortalarında yeni uygulama

İŞARETLER SESİMİZ OLSUN

Edirne Bedensel Engellileri Koruma ve Yardımlaşma Derneği

Dünya üzerinde konuşulan bir çok dil var. Hani derler ya bir dil bir insan iki dil iki insan diye.Bir çoğumuz gençler olarak yeni bir dil öğrenip tabiri caizse ekmek kapımızı çoğaltmak,hayata 1-0 önde başlamak istiyoruz.

Dernek 1993 yılında kurulmuştur. Şu

an yaklaşık 350 üyesi vardır. Çoğu

engelli ve engelli yakınından oluşuyor

tabi bunların arasında engelliler

derneğine yardımcı olmak için engelli

olmayan vatandaşlar da var.

3'te

5'te

4'te

6'da

Bu Ay Bu Ay TANRIKULU’NUNTANRIKULU’NUNMİSAFİRİ OLDUK...MİSAFİRİ OLDUK...

Bu Ay TANRIKULU’NUNMİSAFİRİ OLDUK...

7 12 15HAYVANLARALEMİ SİNEMA MASALLAR

Biz öğrenciyiz. Ve öğreniyoruz.

Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin

ekonomik olarak önünün açık olduğunu

öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam

geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını

canladırmak için doğalgazda inanması güç

kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza

doğalgaz temin edeceğini, Türkiye'nin

araştırmalara göre parasına en çok güvenen

4.ü ülke olduğunu ,

EKONOMİ BEYAZ YÜZÜYLE ANTALYA

Şubat ayında Antalya gezisi

planlamak kimin aklına gelir ki? Öyle ya,

Antalya'ya yazın gidilir, deniz, güneş,

eğlence, vs, vs… Oysa Antalya kış ayları

için de sakin, sessiz ama bir o kadar da

zengin bir rota olabilirmiş. Antalya'ya ilk

gidişimdi. Gittiğim otobüs firmasının

servisine binip merkezine doğru yol aldık.

Daha doğrusu servis bizi nereye götürüyorsa

oraya yol almaya başladık.

Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi. eğitim merkezi.

Öğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi.

HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASIHALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASIHALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASI

8'de 9'da

Edirne Gençlik Meclisi Ücretsiz ve Süreli Yayınıdır.

6

8

9

11

10

AİLE ÜZERİNE

Yunus URALTAŞ

F O T O Ğ R A F Ç I L I K“o an”ladıklarımız

Yunus Emre BENLİ

FARKINDA MIYIZ ?

Leyla TOLTAR

Türkiye de zor!

Metehan OFLU

Ahsen ŞANLI

EMEKLİLİK

10'da2.Sayımızdan herkese merhabalar.2.Sayımızdan herkese merhabalar.2.Sayımızdan herkese merhabalar.

Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık?Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık?Bu Ay Gazete İçin Ne Yaptık?

Mart 2013 Sayı: 2

Page 2: Bak Genç Gör sayi 2
Page 3: Bak Genç Gör sayi 2

İnsanlar yalnız yaşayamayan sosyal varlıklardır. İnsanları sosyal yapan en önemli özellik ise insanların iletişim, ihtiyaç ve gereksinimleridir. Genel anlamda sağlıklı bireyler konuşarak iletişimde bulunurlar. Konuşarak iletişimde bulunmak için sağlıklı çalışan bir dil (ağız, çene,diş,küçük dil,ses telleri) ve kulağa ihtiyaç vardır. İşitme engelli bireylerde ise durum farklıdır. Duyamadıkları için konuşamazlar da ve sağlıklı bir sözel iletişimde bulunamazlar. İşitme engelli bireyler iletişimlerini görsel algıları sayesinde sağlarlar. Tüm dünyayı, çevrelerini görerek öğrenirler. İletişimin tanımı genel anlamda; kaynak ile hedef arasındaki bilgi alışverişi ve kaynak ile hedef arasındaki bilginin ortak kullanılmasıdır. İşitme engelli bireyler bir iletişimde sağlıklı bireylerden farklı olarak kaynaktan gelen bilgiyi gözleriyle algılarlar ve gözlerinde oluşturdukları perspektifle kaynak ile hedef arasındaki bağı sağlarlar. İşitme engellilerle iletişimde bulunmak onlarla sohbet etmek ve problemleri ile ilgilenmek için konuşan ellere sahip olmalısınız. Konuşan eller mi? O da ne? Nasıl olacak? Biz bu gazeteyi çıkaran arkadaşlar bu soruların cevaplarını bulmak için ''İşaret Dili'' kursuna gittik. Şimdi ellerimiz de konuşuyor ve gözlere hitap ediyor. Sese dönüşüyor. Sanki eksik olan bir yanımızı tamamladık. İşitme engellileri gördüğümüzde anlayamayacağım korkusu, yerini acaba neler konuşacağız heyecanı sardı. Sizleri de bu dili öğrenerek, işitme engelli kardeşlerimizi yaşamlarınıza davet e tmenizi bekl iyoruz. Onlar duymuyorlar ve konuşamıyorlar. Bu bir suç veya ayıp değil. Dilimizi öğrenemezler, biz onların dilini öğrenelim kendi ayıbımızdan biraz olsun kurtulalım.

ENGEL DUVARI AŞMAK

EGM gazatesi emekçileri

İşaretler Sesimiz OlsunDünya üzerinde konuşulan bir çok dil var. Hani

derler ya bir dil bir insan iki dil iki insan diye.Bir

çoğumuz gençler olarak yeni bir dil öğrenip

tabiri caizse ekmek kapımızı çoğaltmak,hayata

1-0 önde başlamak istiyoruz. Almanca,

Fransızca, İngilizce derken diller içinde

kayboluyoruz. Tam olarak bu noktadayken

çıkan bir fikir idi "İşaretler Sesimiz Olsun"

projesi. Bir dönem sonu toplantısında konuşulurken

ortaya çıkmıştı. Yazın. yaz okulun da olanlar ile

İşaret Dili öğrenmek. Nasıl yaparız? Nasıl

ederiz? derken o yaz unutulup askıya alınmış bir

projeydi. Sonrasında Belediye Başkan

Yardımcısı ile görüşmeye gidildiğimizde laf

arasında çıtlattık bu fikrimizi. Biz öğrenmek

istiyoruz dedik ve bir anda projenin ilk adımını

atmış olduk.Başlarda ümitsizdik yeni bir dil öğreniyorduk

yeni bir insan oluyorduk. Evet süreçte o şekil

ilerledi yeni bir insan olduk hepimiz birer

birer.Yavaş yavaş o dili öğrenirken yavaş

yavaşta işitme engelli bireyler ile tanışmaya

başladık. Algıda seçicilik başladı. Bir yerde

otururken elleri kolları hareket eden sessiz olan

insanları seçmeye başladık. İşitme engelli

çocuklar ile tanıştık sonrasında bizleri

okullarına bile davet ettiler.Kırmadık onları. Kıramadık çünkü artık

hepimiz birer farklı insandık azda olsa işaretler

ile anlaşıyorduk. Yıl sonu kutlamalarına

katıldık. Açıkça söylemek gerekirse benim

hayatım o günden sonra daha farklı bir hal aldı.

Sürekli işaret düşünür işaretle yatar kalkar

oldum. Çünkü o çocuklar çok sevseler bile

sevdiğini söyleyemiyor, kendi dünyaları

dışında neredeyse kimseyle konuşamıyorlardı.Daha öncesinde yazı yazmaya, gitar çalmaya,

bulaşık yıkamaya alışık olan ellerim artık

konuşuyordu. Sevdiğimi söyleyebiliyordu.

Nereye gitmek istediğimi, akşam yemekte ne

istediğimi söyleyebiliyor, yapılan esprilere

gülebiliyordu hatta şarkı bile söyleyebiliyordu.İngilizcenin, İspanyolcanın, Almancanın

peşinden koşarken ben derim ki siz de oturup

biraz sessizliği dinleyin. En çok sevdiğiniz

i n s a n a b i r d a h a o n u s e v d i ğ i n i z i

söyleyemeyeceğinizi, hüngür hüngür ağlarken

bir daha anne diyemeyeceğinizi, en sevdiğiniz

şarkıyı bir daha duyamayacağınızı düşünün ve

bir kenara bunu koyun. Özlemlerini her dilde

dile getirebilirsin fakat işaret bilirsen onların

özlemlerine ortak olabilirsin.Biz bugün 30 kişiye yakın Edirne Gençlik

Meclisi üyesi ve gönüllüsü olarak ellerimizle

konuşup, ellerimizle dertlerimize ortak

oluyoruz ve "İşaretler Sesimiz Olsun" diyoruz.

Eğlenirken öğreniyoruz. Öğrendiklerimizle

Edirnede farklılık yaratmaya çalışıyoruz. Eğer

siz de biraz olsun bir şeyler yapmak,

farkındalık yaratmak istiyorsanız. Size bir

mail kadar uzaktayız.

Öykün Sönmez

([email protected])

İşaretler Sesimiz Olsunİşaretler Sesimiz Olsun

İSTEMEK

İ Ş A R E T D İ L İ N D E N . . .

Sayfa

3

Yazı İşleri KoordinatörüHazal KAYDU

EditörMustafa ÜNALDI

Ahsen ŞANLIKamil Can ALTINOK

Leyla OLTARMetehan OFLUÖznur DENİZ

Öykün SÖNMEZÖmer Can SARIHAN

Semih ÖZDEMİRSema GÜNAY

Semanur ŞENCANTanju Toprak GÜDÜKYağmur ERDOĞAN

Yunus URALTAŞYunus Emre BENLİ

Yayının çıkarılmasında emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

Edirne Gençlik Meclisi Süreli yayınıdır. Tüm hakları Edirne Gençlik Meclisi'ne aittir.

BAK GENÇ GÖR EKİBİ

Grafik Tasarım: Anıl YONGACILAR Edirne Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti.Baskı Yeri:

Mithatpaşa Mah. Kulekapı Cad. No: 49 EDİRNE 0284 225 10 38 0284 212 72 30Tel: Fax:

www.edirnegazetesi.com.tr

Page 4: Bak Genç Gör sayi 2

Mustafa ÜNALDI

twitter.com/MustafaUnaldii

Trafik ve Kasko sigortalarında yeni uygulama

Son dönemlerde trafik ve kasko sigortalarının genel şartları ve fiyatlandırılmasına ilişkin piyasada ve basın yayın organlarında yer alan eksik, yanıltıcı bilgilerin aslında öyle olmadığını, hazine müsteşarlığının kasko sigortalarında tüketici lehine yeni düzenlemeler yapıldığı ve bu uygulamaların 1 Nisan 2013 tarihinden geçerli olacak şekilde yeniden düzenlendiğini bildirmek istiyorum.Trafik ve Kasko sigortaları için araç sahiplerinin daha az zarar görmesi bakımından poliçenin içeriği, satın almış olduğu ürünün daha net anlaşılması ve acil yardım hizmetlerini nasıl alabileceğini, aracının anlaşmalı tamirhanede mi yoksa yetkili serviste mi onarılacağı ve nasıl bir hizmet alabileceklerini, poliçeyi alırken belirleme imkanı doğdu.Bu düzenlemelerin Kasko sigorta fiyatlarını %50 civarında arttıracağı söylentisi de dayanaksız kalmış oldu. Yeni dönemde sigorta şirketlerince kişilerin tercihine hali hazırda sunulacak ve ürünlerin prim tutarları içeriğine göre değişiklik gösterebilecek, poliçenin içeriğinin yani teminatların azaltılması ya da çoğaltılması halinde de ödenecek primlerin fiyatları da doğal olarak artabilecek ve azalabilecektir.Trafik sigortalarında ise fiyat politikaları sigorta şirketlerine göre değişiklik göstermektedir. Sigorta şirketleri fiyat tarifelerini oluştururken, sürücünün yaşı, araç türü, araç yaşı, ehliyet yaşı, bulunduğu il veya ilçe, önceki yıllarda kaza yapıp yapmadığı eğer yaptıysa ödenen hasar miktarı gibi bir sürü kıstas ele alınıyor. Eğer kişiler geçmiş yıllarda kaza yapmamışsa bunun indirimlerle desteklenmesi, eğer kaza yapmışsa primleri arttırılıyor.

Zorunlu Deprem Sigortaları Yeni Yasayla Hız Kazandı.Dask’ı Olmayana Elektrik Ve Su Yok!

2001 yılında 2,5 milyona yakın poliçe kesen DASK, 2001 sonrası 10 yıllık süreçte bu sayıyı 4 milyon seviyelerine çıkarabildi. Geçen yıl 17 Ağustos’ta yürürlüğe giren yeni yasayla DASK’ın teminat kapsamı genişlemiş ve Deprem sigortası olmayan konuta elektrik ve su verilmeyecek şekilde düzenlendi. TSRSB 2012 yılı açıklanan verilere göre poliçe sayısında beklenen artış sağlandı ve poliçe sayısı 4 milyon 730 bin adetlere ulaştı.

Biz öğrenciyiz . Ve öğreniyoruz. Biz öğrenciyiz . Ve öğreniyoruz.

Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin

ekonomik olarak önünün açık olduğunu ekonomik olarak önünün açık olduğunu

öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam

geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını

canladırmak için doğalgazda inanması güç canladırmak için doğalgazda inanması güç

kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza

doğalgaz temin edeceğini , Türkiye'nin doğalgaz temin edeceğini , Türkiye'nin

araştırmalara göre parasına en çok güvenen araştırmalara göre parasına en çok güvenen

4.ü ülke olduğunu , yeni petrol rezervlerinin 4.ü ülke olduğunu , yeni petrol rezervlerinin

bulunduğunu , sağlık turizminde ilk 10 da bulunduğunu , sağlık turizminde ilk 10 da

olduğumuzu , elektrik faturalarında olduğumuzu , elektrik faturalarında

ödediğimiz sayaç parasının kalkacağını, ödediğimiz sayaç parasının kalkacağını,

ve rg i le rde ko lay l ık la r sağ land ığ ın ı ve rg i le rde ko lay l ık la r sağ land ığ ın ı

öğreniyoruz. Bunları öğrendikten sonra da öğreniyoruz. Bunları öğrendikten sonra da

yeni haberleri size sunuyoruz. Bakalım bizim yeni haberleri size sunuyoruz. Bakalım bizim

cebimizin ekonomisinin önü acık mı? Karar cebimizin ekonomisinin önü acık mı? Karar

sizlerde … sizlerde …

Biz öğrenciyiz . Ve öğreniyoruz.

Neyi öğrendiğimize gelirse; ülkenin

ekonomik olarak önünün açık olduğunu

öğreniyoruz . Emekli maşlarına 3 ayrı zam

geldiğini, Rusya'nın doğalgaz piyasasını

canladırmak için doğalgazda inanması güç

kolaylıklar sağladığını ve daha ucuza

doğalgaz temin edeceğini , Türkiye'nin

araştırmalara göre parasına en çok güvenen

4.ü ülke olduğunu , yeni petrol rezervlerinin

bulunduğunu , sağlık turizminde ilk 10 da

olduğumuzu , elektrik faturalarında

ödediğimiz sayaç parasının kalkacağını,

ve rg i le rde ko lay l ık la r sağ land ığ ın ı

öğreniyoruz. Bunları öğrendikten sonra da

yeni haberleri size sunuyoruz. Bakalım bizim

cebimizin ekonomisinin önü acık mı? Karar

sizlerde …

EKONOMİEKONOMİ

8 Mart 1857 tarihinde Abd'nin New

York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi

çalışma koşulları istemiyle bir tekstil

fabrikasında greve başladı.Ancak polisin

işçilere saldıramyı ve işçilerin fabrikaya

kitlemesi, arkasından da çıkan yangında

i ş ç i l e r i n f a b r i k a ö n ü n d e k u u r u l a n

barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu

kadın 129 işçi can verdi. 26-27 Ağustos 1910

tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde

2.Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında

( Uluslar Arası Sosyalist Kadınlar Konferansı)

8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası

280 tl öğrenci kredisiyle; (3 kişil bir öğrenci evinde) 230 tl kira, elektrik 20 tl, su 10 tl. edirnede yaşayan bi öğrenci muftak masrafını bu krediyle karşılayamayıp aç ve doğalgazı açamayıp donarak ölür. Ruhuna el fatiha :D !bu genelleme 342 öğrenciye sorularak yapıldı

Memleketten Kısa Kısa

Yağmur ERDOĞANYağmur ERDOĞANYağmur ERDOĞAN

Sayfa

4

YÖK Gider YDK KalırAnayasa Uzlaşma Komisyonu, bütün

partilerin siyasi programlarında ve seçim

v a a t l e r i a r a s ı n d a y e r a l a n Y Ö K ' ü n

kaldırılmasına karar verdi. Ancak komisyon

bu Kurum yerine Yükseköğretim Düzenleme

Kurulu (YDK) adıyla yeni bir anayasal kurum

oluşturulmasında uzlaştı.

Eğitim Sistemi Sil Baştan DeğişiyorMilli Eğitim Bakanlığı sınav sisteminden lise

türlerine ve kayıt sistemine, üniversiteye

yerleşmeye kadar ortaöğretim sisteminde

değişikliğe gidiyor.En çok dikkat çeken değişiklik

istemi sadece özel sektörle işbirliği yapan meslek

liselerinin kalıp,diğerlerinin genel lise olması.

Bununla birlikte sermayeye peşkeş çekilmek üzere

ucuz işçi yetiştirmenin önü açılacak olup. Sömürü

düzeni yeni bir hal alacaktır.

İlköğretimden ortaöğretime geçişte 'sınavsız'

,ailelerin,çocukların ve okulların tercihlerini

dikkate alan bir sistem mümkün kılınmaya

çalışalıcak denilmektedir.

2003 başlayan ve 2013 yılında talan kanun tasarısı olarak gündeme gelen yasa değişikliğine karşı farklı meslek grupları,STK 'ler ve çevre örgütleri tarafından tepki çekiyor.Tehtid altında olan birkaç örnek ; Kazdağı Milli Parkı 'nda altın madenleri açılmak isteniyor.İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı'nda kömürlü termik ve nükleer santrallar yapılmak isteniyor.Munzur vadisi Milli Parkı baraj suları altında bırakılmak isteniyor. Küre Dağları Milli Parkı HES projelerinin tehdidi altında.

Köprülü Kanyon Milli Parkı'nda baraj projeleri var. Fırtına vadisi, Papart vadisi, Maçahel, İkizdere gibi sayılamayacak kadar çok sayıda doğal sit alanı ve korunan alanda baraj, HES ve maden projeleri var.

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği

Koruma Kanunu Tasarısı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yangınında ölen kadın işçiler anısına Dünya Emekçi Kadınlar günü

olarak kabul edilmiştir. Türkiye ilk kez 1921 yılında kutlanmaya

başlanmıştır.

Kamil Can ALTINOK

Page 5: Bak Genç Gör sayi 2

Edirne'nin yerel yönetiminde yer alan Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Bey'i ziyaret edelim, aklımızdakileri soralım istedik. Sağ olsun her zamanki gibi bizi kırmadı ve kabul etti. Elinden geldiğince bize yardımcı olan, oturduğu koltuk gereği bazen politik bazen kaçamak cevaplar veren, gençlerin dertlerinin çözümünde yardımcı olmasını istediği kişi, Dr. Ertuğrul TANRIKULU.+Sizin de Edirne de okuduğunuzu biliyoruz. Gençlik yıllarınız, öğrencilik hayatınız nasıl geçti?-E.T. : Edirne'ye 1983'de tıp okumak için geldim. Özellikle ev, yurt vb. eksikliklere rağmen çok güzel öğrencilik hayatı yaşadım. Bu şehrin her mahallesinde, her sokağında yürüdüm dolaştım. Hani bir şehre aşık olmak, şehri sevmek denebiliyorsa, ben Edirne'yi çok sevdim. İnsanları kendileriyle özdeşleştiren, yabancılaştırmayan bir şehir.Tıp fakültesi yeni açılmıştı o dönemde, hocalar ımız, SKS, her şey emekleme dönemindeydi ama biz çok üretkendik. O yokluk içinde bir şeyler için uğraşır dururduk. Tiyatro çalıştık, iki tane topluluk kurduk. Kendi imkanlarımızla dekorlarımızı yapıyorduk. Fotoğraf çekerdik, Edirne'de o zaman fotoğraf s tüdyosu yok tu İ s t anbu l 'da Hür r iye t Gazetesi'nde bastırır, yurtta sergilerdik. Öğrenci arkadaşlarımız ile imece şeklinde yaşar birbirimize yardımcı olurduk.Öğrencilik hayatımda da şehrin sorunları ile ilgilendim daha doğrusu üniversiteli olmanın, e n t e l e k t ü e l o l m a n ı n , a y d ı n o l m a n ı n sorumluluğunu hep hissettim. Her zamanın bir ruhu olduğunu ve zamanının ruhunu yakalayan insanların başarılı olduğunu düşünüyorum.+Edirne Belediye Başkan Yardımcısı olduğunuzda hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?-E.T. : Benim değil fakat eşim ve çocuğumun hayatında değişiklik oldu, beni daha az görür oldular. Hekimlik yapar iken de çok fazla çalışırdım, çalışmak hoşuma gider. Eskiden profesyonel bir iş im vardı sağl ık i le ilgileniyordum. Şimdi daha multi faktöriyel işlere bakıyorum. Birde telefonların 7/24 açık

kaldığı, hafta sonları da çalışıldığı bir dönem oldu.+Edirne genelinde gençleri takip ediyor musunuz? -E.T. :Tabi ki iletişim halindeyim. Gençliğimi gençler ile birlikte olmaya borçluyum. Dinamik bir gençlik var, birlikte çalışmamız destek olmamız lazım. Ben kurumların gençlere ko lay laş t ı r ıc ı l ık yapmas ı gerek t iğ in i düşünüyorum. Gençler de sağ olsunlar böyle düşündüğümü bildikleri için bir şey olduğunda bana geliyorlar. Böyle olunca bende kendimi mutlu hissediyorum. Gençlik en güzel döneminiz, lütfen onun kıymetini bilin. Gençlikte olabildiğince çok şey yapmak lazım ki, yaşlılığınızda biriktirmiş olduğunuz potansiyelden yiyorsunuz.+Sosyal medyada yer alan "Biz Edirne Halkıyız" isimli bir grup var, Edirne'de yaşanılan sorunlar paylaşılıyor. Takip ediyor musunuz?-E.T. : Bende o gruba üyeyim ki gönderileri görebiliyorum. Sorunları bilmek çok önemli, önce bi leceğiz sonra çözüm yollarını öğreneceğiz. Bazen şöyle düşünüyorum, hep yakınmaktansa bir mum yakmayı yeğleyen adamlardanım. Eskiden bu şehirde yaşarken de benim yapabileceğim bir şey var mı? Buna nasıl bir katkım olur noktasından hareket ettim. Sorunları hepimiz biliyoruz, mümkün mü bilmememiz? Bazen bende arkadaşların toplantılarına katılıyorum. En basitinden S e l i m i y e C a m i i ç e v r e s i n d e k i a r a ç yoğunluğundan. Biliyoruz, doğru. Mesela arkada bir yere taşıyalım diyoruz bu seferde Anıtlar Kurulu izin vermiyor. 18 uygulaması diye bir şey var onu yapmak istiyoruz, ciddi bir maddi karşılığı var. Aslında sorunları biliyoruz, burada yerel yönetimlere kılcal damar olan sivil toplum kuruluşları ile sorunlara çözüm önerisi getirip gerçekleştirmeliyiz.Yine örnek vermek gerekirse Hafif raylı sistem. Konu ile ilgili birçok bağımsız bilim insanı geldi, bende toplantılarına katıldım. Hayır dediler, Edirne'ye hafif raylı sistem olmaz tarihi eserlere zarar verir. Ayrıca nüfusu üç yüz binin altında kalan şehirlerde çok pahalı bir uygulama ve Devlet Planlama Teşkilatı önermiyor.

+Gençler ulaşımdan şikayetçi, belediyenin ulaşım ile ilgili programı var mı? -E.T. : ETUS kurulduktan sonra biz tüm araçlara GPRS taktırdık. Ulaşım planımız Bahçeşehir Üniversitesinin hazırladığı rapora göre gidiyor. Tabi ki sık sık revize ediliyor rapor, çünkü ihtiyaçlar ve talepler değişebiliyor. Ulaşım ile ilgili önümüzdeki günlerde daha büyük hamleler düşünüyoruz. Özellikle akıllı duraklar. Araçların kaç durak mesafeden geleceğini yazan bilgiler olacak. Akıllı kavşaklar, mesela şu anda kavşaklarda ki ışıklar araç yoğunluğuna göre yanıyor. Keşke bu noktada olmasaydı ama bizimde elimizden gelen ne yazık ki bu. Belediye bu işin esas düzenleyici kısmında.+Otogarın durumu ve artık Nilüfer Turizmin gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?-E.T. : Bildiğiniz gibi otogar bizim sorumluluk alanımızda olan bir yer. İhaleye çıkardık tam yedi kere. En son 7. de iki grup katıldı ve bir tanesi kazandı. Biz işletmeciyi teknik şartnameler, kurallar vs. ile ilgili olarak daima takip ediyoruz. Mesela otogar servisi meselesinde yeni 4 tane daha servis koyduk. Toplam 8 araç ile servisler çalışmaya devam edecek.Nilüfer Turizmin gelme sürecinde yasal olmayan bir süreç dayatıldı. Çünkü ne oldu, otogarımızın değeri şu anda sıfır. Neden? Otogar Edirne'nin, halkın malı. Biz orayı 5 yıllığına kiraya veriyoruz ve belediye oradan bir gelir elde ediyor. Peki şimdi ne oldu, Edirne'nin malı değersizleşti çünkü yanında benzin istasyonundan otobüs kaldırılıyor. Yarın otogarı ihaleye çıkartsak gelir mi millet almaya? Niye alsın ki, gider kendi benzin istasyonundan otobüs kaldırır. Yani olayın birçok yönü var, hepsi davalık.Evet hizmet yönünü tartışabiliriz, daha iyi olabilir. Böyle olması daha güzel falan ama bizim yapacağımız en güzel şey birlikte olup çaba göstermek ve en güzelini elde etmek.

Bu Ay

TANRIKULU’NUN

MİSAFİRİ OLDUK

Metehan OFLU

Sayfa

5

Page 6: Bak Genç Gör sayi 2

Yunus URALTAŞtwitter.com/YunusUraltas

AİLE ÜZERİNE

İnsanların hayatlarında en derinden etkileyen faktör aile müessesidir. Aileyi ortaya çıkaran kişiler ; anne ve baba olmak üzere temel iki bireydir.…bu bireyler doğduğumuz andan itibaren bizlere bakmak ile yükümlüdürler. Bakarlarken belli başlı karmaşalar yaşarlar …. Kendi karmaşık duygu ve düşüncelerini oğullarına ya da kızlarına empoze etmeye çalışırlar. Tabi burada sorulması gereken soru bu duygu ve düşünceleri kendisinin nereden elde ettiğidir? Eğer anne veya baba kendi ailesinden şiddet, ilgilisizlik ,aşağılama, baskı gördüyse çocuğuna da buna göre davranabilir ya da kendi yaşadığı deneyimlerini çocuğuna yaşatmak istemeyebilir bu durumda korumacı da olabilir.Bazı aileler de vardır ki çocuğunu bir iş olarak bellemiştir bu en tehlikelisidir yaşanan sürecin çünkü çocuk ile aile iç içe olurlar çocuk o rahatlıktan kendi için de bir şeyde yapmaz yapamaz. Bu durumlar çocuğun yada gencin gelişimine olumsuz etki yapacaktır … böyle bir tutum karşısında ailenin sözlerine itaat edecek her dediğini yapacak …mesela eve gidiş geliş saatlerini , ders çalışıp – çalışmaması gereği , gelecek ile planlarını , siyasi görüşünü , din mevzusunda nasıl bir pozisyon alacağını , sosyal hayata nasıl gireceğini, aile belirler ise bu dediklerinde ısrarcı ve baskıcı olurlarsa …bu tarz yetişen bireyler mutsuz olurlar çünkü özgür değillerdir tıpkı kukla gibi iplerle bağlı oynatılmaktadırlar , ileride de sinik ezik bir hayatı yaşamaya mahkum kalırlar bunu yaparken de zaman zaman ani çıkışlar ile kendi ezik duygularını bastırmaya çalışırlar , gerekli gereksiz yerler de küfür ederler , kadın – erkek ilişkilerinin nasıl o l acağ ın ı pek b i l emez le r, en öneml i s i de mutsuzluklarının sebebini bilmezler ."Bağımlıdırlar".. bu bağlarla bir döngü şeklinde hayatlarını sürdürürler. Peki döngü nasıl oluyor? İlk olarak ihtiyaçların karşılanması – buna bağlı olarak hal hareketlerin ailelerin belirlemesi – bunun sonucunda çocuğun mutsuz olması mutsuzluğunu gidermek için zararlı yollara başvurması – ailenin çocuğunu uyarması – çocuğun uyarıyı alması – belli bir süre olayların ilk şeklinde geçmesi – yineden çocuğun mutsuzluğunun doruk noktaya ulaştığı an gene zararlı işlere girmesi ve döngünün tekrarı …tabi bu döngü içinde neler mi oluyor ? çocuğa şiddet uygulanabiliyor bu çocuğu daha içe kapanık bir hale getiriyor , ekonomik olarak çocuk ya da genç köşeye sıkıştırılabiliyor toplum için de çocuk ya da genç kendi kişiliğini oluşturamıyor. Yaşanan bu süreç bireyin bütün hayatına yansıyor ..evliliğinden tutunda iş hayatına , siyasi görüşü , din ile ilgili düşüncelerine , diğer kişilere bakış açısına , sosyal aktiviteleri de buna göre şekilleniyor … Kendi fikrimce çocukları ya da gençler aileleri ile ilişkiler de hep belli bir mesafe koymalıdırlar böylece genç kendi kişisel gelişimini tamamlayabilsin ve kendini zaman içinde bulsun ..

Dernek 1993 yılında kurulmuştur.

Şu an yaklaşık 350 üyesi vardır. Çoğu

engelli ve engelli yakınından oluşuyor tabi

bunların arasında engelliler derneğine

yardımcı olmak için engelli olmayan

vatandaşlar da var. Derneğin amacı, derneğin üyesi olsun

olmasın tüm engellilerin ihtiyacını

karşılamaktır. Bu dernek yasal hakları için

kurumlarla arasında ihtiyaç ve insanları

bilgilendirmek için bir bağdır.

FaaliyetleriB e d e n s e l E n g e l l i l e r K o r u m a v e

Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu,

üyelerine yönelik İngilizce, satranç ve

tiyatro çalışmaları Edirne’deki birçok

derneğe örnek oluyor... Geçkinli Köyü'nde yaşayan 60 yaşındaki

160 kilo ağrılığındaki Hediye Çarpar'a

Türkiye 'de bulunmaması nedeniyle

İsviçre'den gönderilen özel tekerlekli

sandalye, Edirne Bedensel Engellileri

Koruma ve Yardımlaşma Derneği yönetimi

tarafından teslim edildi...

Pet şişe ve kapak toplanıyor bunlar depoya

götürülüyor depoya götürme ve pet şişeyi

kapaklardan ayırma işlerini derneğin

gönüllüleri sağlıyor.3 Aralık Dünya Engelliler Günü törenle

kutlandı. Edirne halkının arasında yemekte

toplanılan yardım ile araç hediye olarak

geldi.Edirne Bahçeşehir Kolejinde verilen

organizasyon ile Seymen kardeşimize

sandalyesi hediye edildi ve Önder

kardeşimizin de ameliyatı gerçekleşti.Dernek tarafından diksiyon dersi de

verilmektedir.Edirne de vatandaşlar tarafından verilen

bağış gayet iyi durumdadır.Yara bandı ve gazlı bez gibi ihtiyaçlar devlet

tarafından karşılanıyor, fakat kaliteli

olmuyor. Dernek engelli vatandaşlara bunu

kaliteli bir şekilde sağlıyor.Ve daha birçok faaliyeti de bulunmaktadır.

Edirne Bedensel Engellileri Koruma

ve Yardımlaşma Derneği

Semanur ŞENCAN

Sayfa

6

Page 7: Bak Genç Gör sayi 2

Galago

Doğrudan doğruya arkasını görebilir:

Gaîago'nun vücudu yünümsü sık tüylü

bir kürkle kaplı, tüylü kuyruğu ise

vücudundan biraz uzundur.

Aye Aye

Boyu 36-44 cm olan lemur türü bir

maymundur. Kuyruğu 25 cm'yi bulan aye

aye genellikle bambu ormanlarında

yaşadığı için "yaldızlı bambu maymunu"

olarak da adlandırılır.

Blobfish

Av u s t r a l y a v e Ta z m a n y a ' n ı n

açıklarındaki çok derin sularda yaşayan

bu balık türü, yaşadıkları derinliklere

inmek pek mümkün olmadığı için

insanlar tarafından daha çok yeni

keşfedilebilmiş bir türdür.

Yıldız Burunlu Köstebek

Kuzey Amerika ve Kanada'da rastlanan

bu hayvan türü tam bir toprak altı

hükümdarı. Sivri tırnakları sayesinde

hızlıca yol katedebilen yıldız burunlu

köstebek bir avuca sığabilecek kadar

küçük.

Beyaz Kaplumbağa

Çin kültüründe önemli bir yeri olan

beyaz kaplumbağalar, kreme çalan

p e m b e r e n k l e r i v e y u m u ş a k

dokularıyla dikkat çekiyor.

Cehennem Kurdu

Güney Afrika'daki altın madenlerinde

bulunan yeni bir tür canlı, bilim

dünyasını büyük şaşkınlığa uğrattı.

Amerikalı bilimadamları, Güney

Afrika 'daki al t ın madenlerinde

buldukları yeni bir tür kurtçuğun,

Dünya'da en derinde yaşayan kara

hayvanı olduğunu açıkladılar.

Miğferli Kakadu

Guguksular (Cuculiformes) takımının,

papağangiller familyasından, kül rengi,

başı ve tepeliği kırmızı olan bir kuş

türüdür. Mary River kaplumbağası gibi

bu guguklu kuş türü de Avustralya'da

yaşıyor. Aynı zamanda Malay yarımadası

ve Sumatra'da da bu türle karşılaşmak

mümkün. Meyveyle beslenen bu kuşun

boyu ortalama bir metreyi buluyor.

The Indian Gharial (Ganj Timsahı)

Hindistan'da Ganj nehrinde yaşar.

Boylan 7 m'ye kadar ulaşabilen bir

sürüngen türüdür.

Kurbağa Balığı (Hairy Frogfish)

Deniz altı çölünün başka bir üyesi

olan kurbağa balığı, dilediği anda

kumun iç inde görünmez hale

gelebilir.

Engerek Balığı

Büyük ve sivri ağzıyla, uzun sivri

dişleriyle ve birinci dorsal yüzgecin

ışınlarıyla kolayca diğer balıklardan

ayrılabilen bu balık 30 santimetre

uzunluğa kadar büyüyebiliyor.

Tarsier

Filipinler'de yaşayan Tarsier'in gözleri

beyinlerinden büyük. Yaklaşık 10

santim boyundaki Tarsier, bir insan

eline rahatlıkla sığabilir.

Uzun Burunlu Maymun

G ü n e y A m e r i k a ' n ı n s u l a k

ormanlarında rastlanan uzun burunlu

maymunlar koku almaya duyarlı iri

burunlarıyla dikkat çekerler.

Damla Balığı

Dünyanın en çirkin yaratığı olarak

gösterilen damla balığının nesli

tükenme tehlikesi ile karşı karşıya. Eti

yenmeyen, 25 santimetreye kadar

uzayabilen üzgün görünüşlü bu

yaratıklar denizlerin 900 metre

derinliğinde yaşıyor. Bu yüzden

insanlar bu yaratıkları pek sık

göremiyor.Mary River Kaplumbağası

Aynı zamanda 'Pet Shop' kaplumbağası

olarak da bilinen bu ilginç kaplumbağa

türünün anavatanı Avustralya. Nesli

tükenmekte olan hayvanlar listesinde

de ikinci sırada yer alıyor. Bu ilginç

y a r a t ı k l a r s u y u n a l t ı n d a d a

vücudundaki kanallar sayesinde

oksijen alabilme yeteneğine sahip.

A v u s t r a l y a ' y a ö z g ü b u

kaplumbağaların kafasındaki de saç

değil alg, yani yosun.

Hazal KAYDU

Sayfa

7

Page 8: Bak Genç Gör sayi 2

' ' O A n ' ' l a d ı k l a r ı m ı z .

Yaklaşık 5 yıldır fotoğraf çekmekteyim ve çektiğim her

anda şu soruyu kendime sormaktayım. Görüntü mü daha

önemli yoksa içerk mi ?...Çektiğimiz fotoğrafların bir anı

dondurduğu işlevini unuturuz bazen ve her karesine

baktığımız anların hepsi kafamızın içinde bir canlılığı bir

seyri olur...o donuk dediğimiz karelerde..yani o kareler

öyle bir şeyki sanki zamanı sıkıştırabildiğimiz tek

şeylerdir.Belkide sizi bi lemem ama ben böyle

düşünmekteyim.

Aslında bu işin çok öncesinde ve sonrasında da devam

etmekte olan bir kere durmadan beni de çeksene diyenlerle

karşılaşmak, şşştt hoppp şipşakçı diye ünlemler , bir gün

bizide yada benide çekersin artık diye söylemler duymak

gündelik bir yaşam standardı haline geliyor. İşte böylesi

yaşam standardında fotoğrafı çeken kişi bir avcı modunda

duruyor. Aslında bütün mesele bir fotoğrafçı, fotoğrafı

çeken yada fotoğrafı çekmeye yeni başlayan kişi için ''o an''

diyebileceği bir anı yakalamaktır bütün isteği...

Ve kimi anlar vardır sanki bir düğün fotoğrafçısının çekilen

fotoğraflara bir hikâye ya da resme özellik katmaya

çalışılmak istercesine verilen pozlar vardır. Bu pozlar kimi

kez garip bence zaman zamanda komikolmakta...Tamam

belki çoğu zaman bu türlü pozlar hayat boyu çin için

sığındığımız duyguların yaşanmışlığını vermek

istediğimiz estantaneler olabiliyor ama kendimize dürüst

olmak zorundayız bu pozlar ne kadar gerçeği yansıtabilir ki

..şimdi çogunuzun aklında poz vermeliyiz diyenler var

bende zaten poz aman olmasın, aman ha verilmesin

demiyorum yada keza düğün fotoğrafçılarına çamur da

atmıyorum..sadece rahat olun kendiniz olmanızın yeterli

duğundan bahsediyorum...gerçek olmayan duygulardan en

önemlisi sahte gülümseyişlerden ve yarın yada öbür gün

elimize aldığımız fotoğraf karesine baktığımızda sadece

güzel çıkmışım demek yerine güzel günlerin kattığı

duyguyu anlamaktan söz ediyorum.

Evet kabul ediyorum o da anıdır diyeceksiniz..ama neden

doğal anıların değilde sahte anıların peşindeyizdirki

bunuda anlamak hiç mümkün değil. Değil diye diye de

devam edecektir.

Anlatmak istediğim şu ki o an diyebildiklerimiz bizi biz

yapanlardır... her karesinde çekilen olduğu kadar çekenin

de yer aldığı en güzelimiz dediğimiz anlardır ..Her

anladığımız her fotoda yer alan anımızı süslediğimize

inandığımız tek kişili kareler vardır..ancak işte orada tek

kişi yoktur ..biri çekilen biri de çeken olmak üzere ve

sadece çekeni bizim bilğimiz 2 kişi vardır..O yüzde ''o an''

diyebilmek için bütün 32 dişinizi gösterebilğiniz en güzel

anları yaşayın vede o kareyi fotoğrafladığınızda sahte

olmayan duyguları eksik etmeyin ki kafamızda o anki

gerçeklikler bozulmasın!

F O T O Ğ R A F Ç I L I K

Yunus Emre BENLİ[email protected]

Şubat ayında Antalya gezisi planlamak kimin aklına gelir ki? Öyle ya, Antalya'ya yazın gidilir, deniz, güneş, eğlence, vesa i re , vesa i re… Oysa Antalya kış ayları için de sakin, sessiz ama bir o kadar da zengin bir rota olabilirmiş. Antalya'ya ilk gidişimdi. Gittiğim otobüs firmasının servisine binip merkezine doğru yol aldık. Daha doğrusu servis bizi nereye götürüyorsa oraya yol almaya başladık. Konaklamak için Kaleiçi'ni seçmiştik. Şehrin, bu en eski yerleşiminin son yıllardaki restorasyon yapılmış halini merak ediyorduk. Kaleiçi'nde, dış görünümleri genelde birbirine benzeyen ve sayıları her geçen gün hızla artan butik o t e l v e p a n s i y o n l a r l a karşılaştık. Servis şoförü buranın yabancısı olduğumu anlayınca sohbet etmeye başladık. Burası hakkında birkaç bilgi edindik. Kalacak yer aradığımı söyledim ve tanıdığı bir otel vardı bizde arkadaşlarla uygun fiyata söylediği yeri ayarladık. G e z i n t i y e ç ı k m a v a k t i gelmişti. Biz yol alırken Kesik M i n a r e ( K o r k u t C a m i i ) kalıntılarını gördük. Korkut Camii'nin çok ilginç bir öyküsü var. İlk kez M.S ikinci yüzyılda b u r a d a t a p ı n a k o l a r a k kullanılan bir yapı olduğu biliniyor. Altıncı yüzyılda, bu tapınağın üzerine görkemli bir kilise inşa edilmiş. Selçuklular bu bölgeyi aldıktan sonra, kilise camiye dönüştürülmüş, on dördüncü yüzyılda yeniden kilise, on altıncı yüzyılda

tekrar cami. Sonunda, bir büyük yangın… Bina kaderine terk edilmiş.

İlk durağımız Antalya Müzesi. Türkiye'nin tarihi eserler a ç ı s ı n d a n e n z e n g i n müzelerinde biri. Anadolu topraklarının en köklü geçmişe sahip bölgelerinden biri olan Antalya'ya da bu yakışır zaten. K u r u l u ş u , 1 9 2 2 y ı l ı n a dayanıyor. Birinci Dünya Savaşı sonras ında, i şgal güç le r in in yağmas ından k u r t a r ı l a b i l e n e s e r l e r i n korunması için kurulmuş, yıllar içindeki gelişimiyle 1988 y ı l ı nda Avrupa Konsey i tarafından verilen yılın müzesi ödülünü almış. Müzenin benim için en ilgi çekici bölümleri, tanrılar salonuyla imparatorlar salonu oldu. Sadece sergilenen heykel ler in güzel l iğ i ve ihtişamı değil, heykellere i l h a m v e r e n t a n r ı v e imparatorların öykülerinin eşsizliği de çok etkileyiciydi. B u ö y k ü l e r d e , t a n r ı s a l şarkıcılar olarak bilinen ama aynı zamanda düşüncenin türlü biçimlerini yöneten ve hem

bugünün hem de geleceğin sırlarını bilen ilham perileri Musalardan, Apol lon i le müzisyenlik yarışına giren Marsyas'ın bunun bedelini bir ırmağa dönüşerek ödemesine kadar pek çok ilgi çekici efsane yer alıyor.

Müze gezimiz sırasında, Perge kaz ı l a r ı nda gün yüzüne çıkarılan Herakles heykelinin belden yukarısının Amerika'da bir müzede sergilendiği, bu iki parçanın birbirine ait olduğu Perge kazılarının ünlü ismi Prof. Dr. Jale İnan tarafından ispatlandığı halde, henüz bu parçanın Türkiye'ye iade edilmediğini de öğrendik.

Kaleiçine dönüşümüz akşam üzerini buldu. Antalya 'yı gezmek bir günde bitmiyor tabikide ve anlatmakla da bitmez. Antalya tarihinin yanı s ı r a h o ş o t e l l e r , ş ı k restoranlar, tertemiz sokaklar vardı ve insana hoş bir his uyandırıyordu. Bu günümüzü böylece bitirmiş olduk. Daha sonraki yolculuğumuzda görüşmek üzere :)

SUDOKU

BEYAZ YÜZÜYLE ANTALYA

Öznur DENİZ

Sayfa

8

Page 9: Bak Genç Gör sayi 2

FARKINDA MIYIZ ?

Leyla TOLTARtwitter.com/leylatoltar

Dans etmek , ancak bu kadar eğlenceli ve bir o kadar da anlamlı olabilir. 14 şubatta kadına yönelik şiddeti protesto etmek amacıyla tüm dünya kadınları bu günde dans ediyor. Kadına yönelik şiddeti daha çok uzun uzun konuşuruz. Ancak böyle bir günü anlamlı kılarken haklarımızın ne kadar farkındayız. Ne kadar biliyoruz diye sorarım.

Sadece kadınlar mı? Tabii ki değil. Biz öğrencileri ilgilendiren öğrenci haklarından , tüketici haklarımızdan, hasta haklarımızdan,çocuk haklarımızdan, engelli haklarımızdan … Ne kadar haberiz ya da bir habermiyiz. Peki ya insan haklarını ne kadar biliyoruz, farkındayız.

Evet tepkiler veriyoruz, toplanıyoruz, birilerine sesimizi duyurmaya çalışıyoruz bazen. Ya bunları yaparken yeterli savunma bilincine sahipmiyiz. Toplumu oluşturan bireylerse bizler her birimiz birey olarak kendimizden başlamalıyız.Haklar insanın sırf insan olmakla sahip oldğu yetkidir.İnsana verilen haklar insan olmanın getirdiği doğal haklarıdır.Bu haklar tabii ki başka bir bireyin hayatına müdahale etmeyecek sınırdadır.

Bireyin haklarının farkında olması toplumsal farkındalığın oluşmasındaki temel taştır. Gerek Edirne de gerek ülke genelinde bir çok güzel anlamlı çalışmalar içerisinde olan sivil toplum örgütleri toplumsal farkındalık oluşumunda toplumun bel kemiğni oluşturur. O zaman daha yaşanılabilir, bir şeylerin daha çok yolunda gittiği, bizlere insan olma ortamı oluşturmaya, halkalarımız genişletmeye varmıyız. Düşünen , araştıran, öğrenen, öğreten, içselleştiren, bireylere çok ihtiyacı var toplumların. Bu haklar bizim için oluşturulan haklar farkındamıyız?

HALK EĞİTİM MERKEZİ BİNASIÖğrenciler ve yerel halk tarafından kullanılan, bir çok kişiye eğitim veren, farklı el sanat ürünlerinin

de ortaya çıkmasını sağlayan çok kapsamlı bir bina halk eğitim merkezi. Zamanında bu binanın

bulunduğu yer sebze bahçesi olarak kullanılmaktaymış. Binanın yapımına 1914 yılında başlanmış

ve bina 1915 yılında hizmete açılmış. Halk eğitim merkezi o zamanlar İttihat ve Terakki kulübü

binası olarak kullanılmaktaymış. Bu örgütün en renkli lideri Talat Paşa'nın da Edirneli olduğu ve

İttihat ve Terakki'nin örgütlenme sürecinde önemli yeri bulunduğu anımsanırsa; bina farklı bir ilginin

de odak noktası olarak görülebilir. Bu bina Osmanlı mimari stilinde olup mimari çizim ve

düzenlemelerinde bir Edirne sevdalısı olarak bilinen Dr. Rıfat Osman' ın imzasını taşımaktadır. Tavan

süslemeleri görsel zenginlikler ortaya koymaktadır. 1930 yılında Atatürk 'ün emriyle onarım

görmüştür.1952 yılından sonra halk eğitim merkezine tahsis edilmiştir. Halk evi olarak kullanımı

esnasında konferanslar, düğünler, okul gösterileri yapılmış, hatta sinema salonu olarakta

kullanılmıştır. Binanın yan tarafında bulunan çeşme de binada imzası olan Rıfat Osman bey

tarafından yapılmış. Günümüzde bir çok tiyatroya konferanslara toplantılara ve eğitimlere ev

sahipliği yapmaktadır.

Sayfa

9

Son yıllardır kaçınılmazdır ki

sosyal medya çok kul lanı lmaya

başladı. Öncelerde sözlük furyası

varken sonrasında arkadaşlık siteleri

boy gösterdi, sonra Facebook derken

en son Twi�er da etkin oluşlarla iyice

ülkemizde de kullanılmaya başlandı.

Özellikle Facebook kullanım yaş oranı

açısından 1-2 sene önce 25-30 yaş

arasıyken şimdilerde 7 yaşından 70

yaşına kadar insanları Facebookta

görmek mümkün olabiliyor.Bizim, yani gençlerin son yıllarda ak�f

kullandığı sözlüklere değineceğim

birazcık, Ekşi sözlüğü şöyle kenara

ayırırsak, önümüzdeki ay kendisine

daha fazla yer vereceğim. Üniversite

söz lükler ine değinmekte yarar

olduğunu düşünüyorum. Üniversite

sözlüklerinde de başı çeken 2 adet

sözlük var İTÜ Sözlük ve Uludağ

Sözlük.İTÜ Sözlük yazarlarından Edirne'de

b a n k a c ı l ı k o k u y a n 7 . N e s i l

yazarlarından "Pink Floyd" ile yap�ğım

röportajda genç gözünden İ T Ü

Sözlüğü konuştuk. Kendis i çok

canayakın cevaplar vererek bizleri

kırmadı. Hemen uzatmadan konuya gireceğim

Pink Floyd, Neden sözlük ?Sözlük kavramı benim için eğlence

demek. Bilgilerimi paylaşabileceğim,

fikirlerimi özgürce sunabileceğim bir

alan demek. Bunun dışında güzel

paylaşımlar görmek demek.Peki piyasada o kadar çok sözlük

varken neden İTÜ sözlük ?Öncelikle şunu belirtmemde fayda var

ben İTÜ Sözlük dışında 2 ayrı sözlükte

daha yazarlık yapmaktayım, ama İTÜ

sözlüğün bendeki yeri apayrı. Hem bir

üniversite sözlüğünün sıcaklığı var

hem tanıdık sesler var. Teknik olarakta

beni gerçekten cezbeden bir tara� da

şüphesiz ki var. Bir kere ara yüzünün

güzelliği ve kolaylığı en büyük seçim

sebebim ve tabi ki bunun yanında

moderasyonun hızlı ilerlemesi. Son

olarakta statü sistemi güzel yazılan

girilere verilen (+) veya (-) oylar ile

sözlük içindeki statünün görülmesi,

y a z d ı k l a r ı n ı n b e ğ e n i l i p

beğenilmediğini görebiliyorsun.Sözlüklerde isim kullanımı gerçek

hayata göre farklılık göstermekte.Yani

herkesin bir mahlası var. Seninki de

"Pink Floyd" peki bunun özel bir

sebebi var mı ?Tabi ki de var. Pink Floyd 1965-1966

yıllarında Roger Waters önderliğinde

kurulmuş bir rock grubudur ve ne

k a d a r e f s a n e v i o l d u ğ u n d a n

bahsetmeme gerek yoktur sanırım.

Tamamen gruba olan sempa�m

yap�k lar ı müz iğe o lan sayg ım

sebebiyle Pink Floyd adını tercih e�m.H a z ı r P i n k F l o y d g r u b u n a

değinmişken Roger Waters senin için

neyi ifade ediyor?Bence Roger Waters hayal gücü ve

z e k a s ı t a v a n y a p m ı ş t a m b i r

egomanyak. Kendisine saygım ve

sevgim sonsuz. Zaten hangi normal

insan bu kadar başarılı bir müzik

ortaya koyabilir.Röportajımızın sonuna gelmişken son

olarak İTÜ Sözlükte bir çok paylaşım

yapıyorsun yazdıklarının yerine

ulaş�ğını düşünüyor musun ?Aslına bakarsan yerine ulaşmak

değilde yazdıklarımı bir kişi bile okursa

kendimi hafiflemiş hissediyorum ve bu

da bana oldukça ye�yor. Çünkü

kendimi yazı ile de iyi ifade e�ğimi

düşünüyorum. Bu açıkçası tuhaf bir

durum benim için, yerine ulaşması

demek oraya yazdığımı bilmek demek.Bize vakit ayırdığın için teşekkür

ederiz Ne demek siz benimle röportaj

yaptığınız için ben teşekkür ederim

S O S Y A L K A L E M L E R

Öykün Sönmez

h�ps://twi�er.com/coldedonanadam

[email protected]

Page 10: Bak Genç Gör sayi 2

B u A y G a z e t e İ ç i n N e Y a p t ı k ?

Sayfa

10

Hepimizin dilinde bir emeklilik var gidiyor. Biz gençler daha işlerimize başlamadan emeklilik yaşı ve emeklilik maaşlarından konuşuyoruz. Peki bu neden oluyor bu kadar kötü mü ülkemizde ki emeklilik?Emekli aylıkları çalışanların ödediği primlerle karşılanabildiği gibi doğrudan devlet tarafından da karşılanabilir. Buna rağmen çoğu gelişmekte olan ülkede emeklilerin geçimi aileleri tarafından sağlanmaktadır.Ülkemizde genellikle emekliler 2. Bir iş ile uğraşmaktadır. Bunun üzerine biz ülkemizde emeklilik maaşlarının az olduğu düşünmekteyiz. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin en yüksek emeklilik maaşı veren ülke olduğunu söyledi. O zaman neden emekli insanlarımız bu kadar zor durumda oluyor bilemiyoruz. 30 yıl görev yapmış bir memurun emeklilik maaşı yaklaşık 1.400 Tl çivarındadır. Emekli bir hemşire şuan 1.400 Tl alırken , çalışırken aldığı döner sermaye ile yaklaşık 2.300 Tl almaktadır. Sizce bu fark az mı? Tabi ülkemizde emekli olmak isteyen insan çok ama farkı düşünüp emekli olmak istemeyen insanda çok. Ama biz gençler emeklilik maaşından çok emeklilik yaşı ile ilgilenmekteyiz.30 Nisan 2008'den sonra sigortalı olanlar ile sigortalı olacaklarda emeklilik yaş şartı kadınlarda 58 erkeklerde 60 olmaktadır. Emeklilik yaşı 2035'ten sonra prim gün sayısını dolduracakları tarihe göre kademeli olarak artacak ve 2048'den itibaren 65 yaşında e ş i t l e n e c e k t i r . Tabi memuriyet sisteminde emekli olmanın yararlarıda var. Mesela yeşil pasaport. Vize gerekmeden çoğu ülkeyi gezebilme hakkına sahipler. Bu haktan, emekli olan insanlarımızın 1.dereceden yakınları da yararlanmaktadır. Bu pasaport sadece karne bedeli ücreti ile çıkarılmaktadır.25 yaşına kadar öğrenci olan evlatlar bu haktan yararlanabilir.Çalışma bakanı Faruk Çelik çocuk sayısı arttıkça bayanların emeklilik yaşını düşürmeye yönelik bir çalışma yapmaktadır. Umarım bu çalışma biz gençlere olumlu yönden döner ve hepimizin ilerde emeklilik beklentileri karşılanır.

1935'te doğan Sinanoğlu, 1953'te

Atatürk tarafından 1928 yılında

kurulmuş TED Yenişehir Lisesini

burslu olarak okudu ve birincilikle

bitirdi. Okulun bursuyla kimya

mühendisliği okumak üzere ABD'ye

gitti. 1956'da ABD Kaliforniya

Üniversitesi, Berkeley Kimya

Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.

1957'de Massachusetts Institute of

Technology 'yi (MIT) 8 ayda

birincilikle bitirerek Yüksek kimya

Mühendisi oldu.

1960' ta Yale Üniversi tes inde

"asistant professor" (yardımcı

doçent ) olarak çalışmaya başladı. 26

yaşında iken atom ve moleküllerin

çok elektronlu kuramı ile "associate

professor" (doçent) ve 50 yıldır

çözü l emeyen b i r ma t ema t ik

k u r a m ı n ı b i l i m d ü n y a s ı n a

kazandırdı ve "full professor"

(profesör) ünvanını aldı. Bu ünvan

ile modern üniversite tarihinin ve

Yale Üniversitesi tarihinin en genç

profesörü oldu. 1964'te ODTÜ'ye

danışman profesör oldu. Yale

Üniversitesinde ikinci bir kürsüye

daha profesör olarak atandı.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan

Moleküler Biyoloji dalının ilk birkaç

profesöründen biri oldu. (Watson ve

Crick sarmal modelindeki dna

sarmalının çözelti içinde o halde

nasıl durduğunu keşfeden adam -

solvofobik kuvvet ) Amerikan

Ulusal bilimler akademisine Üye

olarak seçildi. Buraya seçilen ilk ve

tek Türk oldu. İki defa Nobel' e aday

2. Say ımızdan herkese merhabalar. Geçtiğimiz ay çalışmalarımızın meyvesini az da olsa toplamaya başladık. Hatta o kadar tanınmışlık oranımız artmış ki Metehan'ın ve benim, kılık değiştirelim edasıyla sadece bıyık bırakmamız kaçınılmaz olmuştu. Ahsen saçlarıyla falan oynamış Leyla ortalıklarda görülmez olmuş, Hazal gelir gelmez kendini projelere verip dışarı çıkamaz olmuş falan.

Şaka bir yana bu ay genel olarak tatil yaptık ekip olarak, malum ara tatilinde girmesiyle öğrenci olan bizlerin birazcık kafa dinlemeye ihtiyacı vardı ve tekrar bomba gibi karşınızdayız. Hemde bir tane taze k a n l a . B u a y K ü l t ü r - S a n a t -Edebiyat köşesinde sinemanın içinde doğup büyüyen y ı l l a r d ı r k ü l t fi l m i n d e n H o l l y w o o d y a p ı m ı n a , B o l l y w o o d filminden Japon sinemasına kadar ince e l ey ip s ık d o k u y a n b i r a rkadaş ımız da bizlerle olacak isim vermek gerekirse Tanju Toprak Güdük diyebiliriz.Aramıza hoş geldi sefa geldi.

Geçen ay bahsedememiştim sanırım, bir de Öznur var aramızda bulmaca yapan aman diyim hiç başlamayın bulmacaya gerçekten çok zor inanır mısınız kendi dahi çözememiş. Çözmesine çözermişte bizi denemek istemiş. Birde bu ay bulmaca ödüllü mü olacakmış neymiş benden duymuş olmayın ama Karikatürist aramalarımız hala devam etmekte sokak sokak dolaşıp her önümüze gelene karikatür çizmek ister misin diye soruyoruz. Böyle insanlarla karşılaşırsanız şaşırmayın. Aranızda buralara kadar okumuş olup karikatür çizerim ben hem de gelir 2 sohbet eder güleriz diyorsanız herhangi birimize ulaşabilirsiniz.

Söylemeden edemeyeceğim otobüslere gelen 15 kuruşluk zam ile sanırım kent kartlarımız bir afalladı. Küsuratlı değerler ile tanıştık sonunda. Bunun sonu nereye kadar gider bilinmez ama otobüs kullanmayan

var ise Öğrenci 1.15 TL, Tam Kent Kart 1.65 TL sularında seyrediyor. Seyrediyor diyorum çünkü altının değeri gibi sürekli bir artış gözlenmekte.

K e n t K a r t n e r e d e n ç ı k t ı d e r s e n i z b u a y bütünlemelerde olduğundan birazcık daha fazla dolmuş kullandıkta ondan. Hem üniversiteye de bütünlemenin gelmesiyle öğrencilerin gözündeki mutluluk inanılmaz derecede arttı. O kadar ki ben Mühendislik Fakültesini normal sınav zamanlarında o kadar kalabalık görmedim. Herkesin ağzında; büte bırakalım, bütte geçeriz, büt var be oğlum gibi sözler dolaşmakta. Bütünlemeler umarım hepimize iyi gelmiştir.

B ü t ü n l e m e d e m i ş k e n d iyeceks in iz k i h e p i n i z ( m i z ) öğrencisiniz işiniz ne okuyacaksınız t a b i k i d i y e . Sorarım size her gün işe zevkle mi gidiyorsunuz, yıllık izinlerden sonra işe d ö n ü ş l e r z o r o l m u y o r m u ? Bugün neden iş var s e r z e n i ş l e r i y l e

yataktan kalkmalarınız olmuyor mu? İşte biz de şu an ekip olarak onu yaşıyoruz. Mustafa hariç herhalde diyebilirim, kendisi canavar gibi sigortacılık yapmakta. İşinin de ehlidir kendisi gene benden duymuş olmayın ama kendisini bir toparladı pir toparladı. Artık uçan kuşun ona borcu var.

İşin özü sevgili okurlar biz bu ay koca bir tatil yaptık ve hala okulun olduğuna alışmaya çalışıyoruz. Kendi adıma ben alışamadım. Anlaşılan biz bu ay tatil yaparak, bütünlemeye giderek, toplantı yaparak ve bolca dolmuşa binerek geçirmişiz.

Öykün Sönmez

[email protected]

h�ps://twi�er.com/coldedonanadam

Ahsen ŞANLI

EMEKLİLİK

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu (1935 - .... )

gösterildi. Defalarca Nobel Akademisinin isteği üzerine

Nobel'e adaylar gösterdi.

Dünyanın sayısız yerinde sayısız buluşları ve teoremleri

ile ilgili sayısız konferans verdi. 26 yaşından beri devam

ettiği Yale Üniversitesinde Moleküler biyoloji ve kimya

olmak üzere iki kürsüde profesör ve son 7 senedir görev

yaptığı Yıldız Teknik Üniversitesinde ise Kimya dalında

olmak üzere bir kürsüde Profesör olarak görevini

sürdürüyor.

Ahsen ŞANLI

Page 11: Bak Genç Gör sayi 2

Metehan�OFLU

twitter.com/MetehanOFLU

Türkiye de zor! Hemen veryansın edip, şu kötü, bu

kötü, bu az, o eksik diye ağlamıyorum. Zor

diyorum GENÇ olmak, zor!

Garip olan bir durum var; bu günün gençlerine

sorun çıkartanlar aslında bir zamanlar genç olan

insanlardır. "Biz zorlandık bunlar da zorlansın"

diye bir mantık mı var anlamıyorum…

Bir yerlere gelen amcaların, teyzelerin,

s ö y l e m l e r i n e d i k k a t e d i n : " G e n ç l e r

geleceğimiz","Gençlere güveniyoruz'' gençler

şöyle gençler böyle… Göğsü kabarıyor biz

gençlerin. Tabi bunlarda bir yerde üniversite

eğitimi gibi, hep teorikte kaldı.

Üniversite şehri Edirne. Nüfus dinamik,

sokaklar cıvıl cıvıl. Genç kaynıyor her yerde.

Tabi okuldan eve, evden kafeye giden genç için

hayatın tek zorluğu minibüse binmek ve bulaşık

yıkamak, bundan bahsetmiyorum. Hayatına

değer ka tmak , he rkes in d i l inde o lan

çabalamayan, kendini geliştirmek gibi amaçlara

ulaşmaya çalışan Gençler zorluk çekiyor yani

üniversitede topluluk kurmaya çalışan, inandığı

değerleri savunan gençlerden bahsediyorum.

Ailesi sen bilemezsin, karışma denen gençleri

destekl iyoruz ama bizim sözümüzden

çıkmazsanız diyenler yüzünden zorluk

çekiyoruz.

Lafı bu kadar dolandırmadan da söyleyeceğimi

söylerdim de içimde kalırdı!

Bir gazete çıkardık, o kadar çok destek aldık ki

inanamazsınız. Nasıl yardımcı olabiliriz size

diye dönüşler alıyoruz hala. Genç olmak zor

fakat Edirne'de gençlere güvenen yetişkinler

var.

İlk sayımızda, ilk deneyimimiz, ufak tefek

hatalarımız eksiklerimiz oldu. En çok duymak

istediğimiz şey eleştirilerdi. Üzerine basa basa

sorduk ulaşabildiklerimize,"Nerede hata

yaptık?" diye. Bazen algılar farklı olabiliyor.

Yerden yere vuran sözleriyle, sözlerini eleştiri

sayabiliyorlar. Şöyle ya da böyle olabilirdi,

eleştirisi yapılabilirdi.

Edirne'de otogar ile ilgili bir röportaj yaptık,

Edirne Kent Konseyinden ve sosyal medyada

yayın yapan Biz Edirne Halkıyız'dan öyle bir

tepki aldık ki şaşırdık kaldık. Gazetemizin

basımının durdurulmasından haberlere sansür

uygulanmasına, haberin tamamı koyulmadan

sosyal medyadan karalama kampanyasına kadar

pek çok girişimde bulundular. Oysa ki derdimiz

ortak, bakış açılarımız aynı olmak zorunda

değil.

Kurduğumuz Edirne Gençlik Meclisinde ilk

günden beri söylemimiz değişmedi. Burası

gençlerin istediklerini, istedikleri gibi

yapabildiği yer.

Vatansever olmanın getirdiği

tarihsel yanılgılar sürükler insani

benzeşmeye.Her adımda aynı bir

sen ayrı bir ben oluverir.Eğer siz

kendinizi, olduğunuz gibi ifade

e t m e ö z g ü r l ü ğ ü n e s a h i p

değilseniz, s ize bu olanağı

tanımayan ülkenin ve toplumun da

bir parçası olmaya dair hep soru

işaretleri oluşur kafanızda. Sorular

ki olan biten,yiten giden zamana

tu tsak bı rakı r.Etki leş im ve

iletişimin sınırlarının zorlandığı

bu çağda, karşınızdakinin ve ya

s i ze t an ımlanmış k iml iğ in

saygınlığı, kabul edilebilirliği

ancak sizin karşı terazi kefesindeki

a ğ ı r l ı n ı z c a d ı r. İ n a n ç l a r l a ,

t e r c i h l e r l e , e t n i k k ö k e n l e

ayrıştırılmış olanların sorunu;

e g e m e n k ü l t ü r ü n

mevcudiyetinden ziyade varlığına

dair dayatmalarıdır.

Demokratik anlamda ne zaman bir

adım atılsa konuya dair; bir

bölünme, parçalanma fobisi ortaya

çıkıyor. Oysa asıl bölünme ve

ayrışma nedeni yönelimlerin, etki-

tepki ayrışmasına olan etkisini

gözden kaçıranların katkısıdır.

Tarihsel süreçte bu korunma

gereksinimi ortadan kalksa bile

bazen fazlasıyla içselleşmiş bir

m e k a n i z m a v a r l ı ğ ı n ı h e p

s ü r d ü r m e g a y r e t i n d e d i r .

Başlangıcında faydalı görünen bu

politikaların karşısındaki her

değişim, icracı egemen erkin

varlığına tehdit olarak algılanır.

S o m u t s a l g ö z l e m l e r e

d a y a n d ı r ı r s a k . Y e n i

Cumhuriyet’in, özellikle ilk

yıllarda ( Otuzlu) başlayan tek

millet tanımlı siyaseti, tarifi

gereği, geneli kucaklar olarak

ifade edilse de özünde, bir üst

kimlik değil tek kimlik anlayışıdır.

Beyaz türklüğün oluşum sürecinin

temel taşlarıdır.Ancak tek kimlik

tanımlamasına her yönüyle uyum

içinde olanların veya bir başka

deyişle kendi kimlikleri, farklı

inanış biçimlerinin,anadillerini

saklayanların bir tarafta tutanların

yer bulması söz konusudur. Bakış

itibarı ile her şeyi özgürce yapan

öteki, devlette memur, mecliste

m i l l e t v e k i l i , t e l e v i z y o n d a

sanatçıdır. Bugün yeni anayasa da

t a r i fi ü s t ü n e k o n u ş u l a n

vatandaşlık tanımlaması, geç

kalmış ve ağır ödenen bedellerin

yükümlüğünün sonucudur.

Ulusal bayramlar, Kurtuluş

Savaşı , Çanakkale vs. özel

günlerin içselleştirilememiş resmi

ve soğuk yüzlü kutlamaları

özünde sadece ötekileştirilmişlere

değil, kendi ulus mensuplarına da

öğretilmiş kutlama şekilleriyle

haklı değerine erişmemektedir. Bir

ü lken in bağ ıms ız l ık günü ,

halkının haklı gurur ve onuruna

yaraşır bir şekilde bir şenlik

h a v a s ı n d a k u t l a n m a l ı d ı r .

Ç a n a k k a l e ’ n i n a s l ı n d a b u

topraklarda yaşayan her ferdin

ortak mücadelesinin eseri olduğu

gerçeğini, kendi öznel kimliğinin

b i l i n c i n d e o r t a k T ü r k i y e

Cumhuriyeti Vatandaşı gözüyle,

binlerce yıllık ortak tarihin ve

yaşanmışl ığın değer ler i i le

algılamak gerekir.

Yunus Emre’ye, Hacı Bektaşı

Veli’ye, Pir Sultan’a yakın

dönemde yaşamış Aşık Veysel’e,

Aşık Mahsuni Şerif ’e, Neşet

Ertaş’a varlıkları ve eserleri

itibarıyla atıfta bulunup, onların

taşıdığı, yaşattığı Alevilik kabul ve

saygı görmezse ayaklardan biri

hep havada kalır. Alevilerin inanç

ritüelleri, inanç mekânlarının hak

ettiği saygıyı bulması toplumsal

barış için zorunludur.

Anadolu tarihini sadece Selçuklu

ve Osmanlı boyutuyla sahiplenip,

İyonlar, Sümerler, Hit i t ler,

Urartular, Rumlar, Kürt ler,

Ermeniler, Süryaniler gibi onlarca

tarih gerçeğini, onların günümüze

bıraktığı mirası, etkileşimi olduğu

şekliyle algılamazsak, farklı

inançlardaki az sayıdaki renk hak

ett iği saygıyı ve özgürlüğü

bulamazsa, içimizde yeni ötekiler

yaratmaya devam ederiz.

B e l k i e g e m e n y a p ı n ı n

yönetebilme seyrinin mutlak

parçası olan ayrıştırma gerçeği hep

varlığını sürdürebilir görünse de

gelişmiş ülkelerde bu uzlaşının

v a r l ı ğ ı , fi k i r v e i f a d e

ö z g ü r l ü ğ ü n ü n y a ş a t ı l m a s ı

rastlantısal değildir.

''Anadolu kimine beşik, kimine

eşik olmuş'' yüzlerce halkın,

inanc ın coğra fyas ıd ı r. Her

topluluğun, her dönemin ötekini

muhakkak etkilediği kanıtsanmaz

bir gerçektir. Öyleyse Sünni İslam

inancı dışındaki tüm inançların

varlığının güvencesi yine devlet

ve halk olmalıdır.

Vatan Severlik algısı; köken, dil,

inanç boyutunda değil, biri birini

anlayan, ortak tarihine tüm

gerçekliği ve eleştirisi ile sahip

çıkan insanların birlikteliği olarak

tanımlanmalıdır.O zaman barış

sana,bana bize dair olur.

Ya Sev Ya Öteki

Kamil Can ALTINOK

Sayfa

11

Page 12: Bak Genç Gör sayi 2

Sinema, film üstüne saptanmış görüntülerin

ya da çizilmiş desenlerin ışıkla bir perdeye

art arda düşürülerek hareketli görüntüler

elde edilmesi temeline dayanan sanat dalı…

Böyle bakınca çok yavan bir anlatım var

değil mi? İstediğimiz ya da istediğiniz bu

değil . Kimimiz aksiyon filmlerini

severken, kimimiz romantik filmleri

sever iz . Kimimiz eski 'kül t ' d iye

adlandırabileceğimiz; kendinden sonra

çekilmiş olan filmlere ön ayak olan filmleri

severken, kimimiz Hollywood'un o devasa

stüdyolarında doğmuş filmleri severiz.

Ama şöyle bir baktığımızda; izlediğimiz

filmlerin, kişiliğimizi de yansıttığını

a n l a m a k p e k d e g ü ç d e ğ i l d i r .

Ufak tatlı bir giriş yaptıktan sonra,

gerçek yaşamdan alınmış izlenesi bir filmi

aktarayım sizlere…

Jon Krakauer'ın 1996 yılında

yayınlanan, Christopher McCandless'ın

maceraları hakkında kurgu olmayan aynı

adlı kitaptan uyarlanmış 2007 yapımı

sinema filmi. Sean Penn'in yönetmenliğini

ve yapımcılığını yaptığı filmin oyuncu

kadrosunda Emile Hirsch, Kristen Stewart,

Vince Vaughn ve Catherine Keener yer

alıyor. Genç Christopher McCandless'ın

(Emile Hirsch) ilham veren gerçek

hikayesinden uyarlanan Into the Wild,

rahat ve konforlu yaşamını terk ederek

Alaska'nın kırsalında hayatının en büyük

meydan okumasını gerçekleştirmek ve

özgürlüğü yaşamak için yollara düşen

Christopher'ın hikayesini anlatıyor. Filmin

senaryo yazarı ve yönetmeni Sean Penn'e

yıldız oyuncular William Hurt, Marcia

Gay Harden, Vince Vaughn, Catherine

Keener ve Hal Holbrook eşlik ediyor.

Özgürlüğe Giden Yolda, "güzel olduğu

kadar heyecan verici, eğlenceli ve

çoşkulu." Mutluluk ve huzur kaç farklı

şekilde elde edilebilir? Ya da mutluluğa ve

huzura giden denenmiş tüm yollar herkes

için uygun mudur? Annemizin söyledikleri

bizim için her zaman en iyisi midir? Onlar

gerçekten yol göstericimiz midir? Ya biz...

Kaç kere kendi yolumuzdan gitmeyi

denedik? Kaç kere, mutluluğu farklı

şeylerde aramayı denedik, bambaşka bir

yaşam hayal edip o yolda ilerlemeyi

seçtik? Hala burada olmamızın sebebi

korku mu? Ya da bağımlı olduğumuz

yaşamlarımız mı? Hayır, hiç sanmıyorum.

Belki de zaten başka bir yaşam bize uygun

değildir. Chris topher, çoğumuzun

imrendiği bir karakter. Doğa ve özgürlük;

huzurun gizlediği kelimeler. Toplum;

kargaşanın olduğu yer. Christopher böyle

düşünüyor olmalı. Tüm huzuru, mutluluğu

i n s a n l a r d a a r a m a n ı n b i r y a n ı l g ı

olduğunu... Bu yüzden doğa vardı. Onu

bekleyen bir doğa... Hepimizin yaşadığı

hayatlardan farklı bir hayat... İşte

arzulamak kelimesinin anlamı budur;

gerçekten isteyip, düşünülmesi gereken

hiçbir şeyi düşünmeden yapmak. İnsan

önce gerçekten mutlu olduğunu düşünür.

Her şeyi yenebilecek güçte olduğunu

hisseder. Çünkü gitmeyi becerebilen bir

insan için her şey kolaydır…

Fakat sorun sonrasındadır;

gittiğimiz yerin, sahip olduğumuz

yaşamı terk etmeye değecek olup

olmaması ya da sahip olduğumuz

y a ş a m ı n , h e r ş e y e r a ğ m e n

sürdürülebilecek değerde olup

olmaması... Christopher'ı anlamaya

çalışıyorum. Sahip olduğu yaşamı,

gideceği yere tercih ediyor. Mutlu,

huzurlu, heyecanlı ama bana göre

onun yaşamında eksik olan bir

şeyler var. ' 'Mutluluk sadece

paylaşıldığı zaman gerçektir.'' Bunu

söyleyen birisi o yaşamda nasıl

gerçek mutluluğu bulsun? İnsan

olarak bir şeylere bağımlıyızdır;

birbirimize, diğer tüm insanlar gibi.

Her ne kadar hayatının keyfinin

insan ilişkilerinde gizli olmadığını

söylese bile bir tarafı hala ordadır;

kaçtığı ilişkilerin tam üzerinde. Bu

yüzden eks ik t i r. Bu yüzden

yeterince güçlü olamaz. Gitmenin

verdiği heyecan, yalnızlığın verdiği

huzur, kaçmanın verdiği özgürlük

her ne kadar güç verse de bunun,

kimsenin olmadığı bir yerde

yeterince büyük bir anlamı yoktur.

Ama insan gitmeyi bilirse, kaçmayı

becerebilirse, başkalarının idealleri,

istekleri üzerinde değil de sadece

kendi için yaşamayı seçerse

gökyüzüne daha anlamlı bakacaktır.

V e g ö k y ü z ü d a h a m a v i

görünecektir. Tüm yalnızlığın

verdiği eksiklik, çaresizlik ve hatta

ölüm bile buna değebilir. İşte bu

y ü z d e n C h r i s t o p h e r ' a h a k

veriyorum. Ve yaşamlarımızın en

orta yerinde bırakabilecek gücü

bu lab i lmeyi , g i tme cesare t i

gösterebilmeyi diliyorum. En

azından gerçekten daha farklı

hissederek ölmek için, daha mavi

bir gökyüzü için...

"Bence kariyer denen şey bir 20.

yüzyıl icadıdır ve ben bir kariyer

i s t e m i y o r u m . "

Peki ya diyelim sinemaya gitmek

i s t e d i k , n e i z l e y e l i m ?

1 . ) K e l e b e ğ i n R ü y a s ı :

Yönetmenliğini ve senaristliğini

Yılmaz Erdoğan'ın üstlendiği filmin

yapımcılığı yine BKM'ye ait.

Çekimleri Zonguldak ve İstanbul'da

gerçekleşt i r i len yapım, aynı

zamanda zonguldaklı madencilerin

d e ö y k ü s ü n e d e ğ i n i y o r .

Başrollerinde, Yılmaz Erdoğan,

Kıvanç Tatlıtuğ, A. Mümtaz Taylan,

Mert Fırat ve Belçim Belgin yer

a l m a k t a d ı r .

2.) Hükümet Kadın: Başrollerinde,

Demet Akbağ, Sermiyan Midyat,

Cezmi Baskın'ın yer aldığı film 8

çocuklu midyatlı bir kadının,

okuma yazma bilmediği halde

M i d y a t B e l e d i y e B a ş k a n ' ı

o l m a s ı n ı n k o m i k ö y k ü s ü n ü

anlatıyor. Ki çekimleri sırasında

M i d y a t h a l k ı d a f a z l a s ı y l a

eğlenmiş.

Ben im naç i zane öne r i l e r im

bunlardır. Ha diyorsanız, biraz

daha ekşın istiyorum. O zaman son

zamanlarda fazlasıyla sükse yaratan

'Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları'nı

önerebilirim sizlere. 3D izleme

imkanıyla aksiyona fazlasıyla

doyuyorsunuz.

Tanju Toprak Güdük

Daha fazla lm için Facebook'taki 'Bir Avuç Metraj' sayfasını da

inceleyebilirsiniz.

Sayfa

12

Page 13: Bak Genç Gör sayi 2

1957' yılından beri Sinema Dünya'sı

için Oscar ne ise, Müzik Dünya'sı için de

Grammy o olmuştur. Ve Şubat ayının

11'inde 55. Grammy ödül töreni

düzenlendi tekrardan. Bilindiği üzere 22

Grammy ödülüyle 'U2' en çok ödül

kazanan isimdir bu törenlerde, onu peşi

sıra izleyen ise 2009 yılında –bana göre-

meçhul bir şekilde hayatını kaybeden

Michael Jackson'dır. Son yıllarda

Beyonce, Alicia Keys ve Lady Gaga'yı da

çok fazla duyar olduk, değişen müzik

anlayışıyla..

Geçen sene aldığı 6 Grammy

ödülüyle isminde fazlasıyla söz ettiren

Adele, bu sene de " Set Fire To The Rain "

şarkısıyla pop dalında solo performansıyla

ödülü evine götüren isim oldu.

Bu muhteşem gecede Rihanna,

Taylor Swift, The Black Keys, Mumford

& Sons, Fun ve Maroon 5 muhteşem

şovlarıyla geceye renk katan isimler oldu.

55. Grammy Ödülleri ve Kazananları:

Yılın Albümü: "Babel" – Mumford and Sons

Yılın Plağı: "Somebody That I Used to Know"

– Gotye (feat. Kimbra)

Yılın Şarkısı: "We Are Young" – Fun (feat.

Janelle Monáe)

Yılın Country Albümü: "Uncaged" – Zac

Brown Band

Yılın En İyi Pop Albümü: "Stronger" – Kelly

Clarkson

Yılın En İyi Geleneksel Pop Albümü:

"Kisses on the Bottom" – Paul McCartney

Yılın En İyi Dans & Elektronika Albümü:

"Bangarang" – Skrillex

Yılın En İyi Dans Plağı: "Bangarang" –

Skrillex, featuring Sirah

Yılın En İyi Hard Rock & Metal

Performansı: "Love Bites (So Do I)" –

Halestorm

Yılın Rap Albümü: "Take Care" – Drake

Yılın En İyi Rap Performansı ve Şarkısı:

"Ni**as in Paris" – Jay-Z & Kanye West

Yılın R&B Albümü: "Black Radio" – Robert

Glasper Experiment

Yılın Yeni Sanatçısı: Fun

Yılın En İyi Pop Solo Performansı: "Set Fire

to the Rain (Live)" – Adele

Yılın Rock Albümü: "El Camino" – Black

Keys (Dan Auerbach, Patrick Carney)

Yılın En İyi Rock Şarkısı: "Lonely Boy" –

Black Keys

Yılın En İyi Pop Performansı (İkili ya da

Grup): "Somebody That I Used to Know" –

Gotye

Yılın En İyi Pop Enstümental Albümü:

"Impressions" – Chris Botti

Yılın En İyi R&B Performansı: "Climax"-

Usher

Yılın En İyi Geleneksel R&B Performansı:

"Love On Top" – Beyonce

Yılın En İyi R&B Şarkısı: "Adorn" – Miguel

Pimentel

Yılın En İyi Rap Performansı: "Ni**as in

Paris" – Jay-Z & Kanye West

Yılın En İyi Rap/Sung İşbirliği: "No Church

in the Wild" – The Jay-Z/Kanye West/Frank

Ocean/The-Dream team.

Yılın En İyi Alternatif Müzik Albümü:

"Making Mirrors" – Gotye

Yılın En İyi Gospel Albümü: "Gravity" –

Lecrae

Yılın En İyi Gospel Şarkısı: "Go Get It" –

Mary Mary

Yılın En İyi Gospel Çağdaş Hıristiyan

Müzik Şarkısı ve Performansı: "10,000

Reasons" (Bless The Lord) – Matt Redman

Yılın En İyi Gospel Çağdaş Hıristiyan

Müzik Albümü: "Eye On It" – TobyMac

Yılın En İyi Country Solo Performansı:

"Blown Away" – Carrie Underwood

Yılın En İyi Country Performansı (İkili ya

da Grup): "Little Big Town" – Pontoon

Yılın En İyi Country Şarkısı: ""Blown

Away" – Josh Kear & Chris Tompkins –

Yılın En İyi Caz Albümü: Radio Music

Society – Esperanza Spaulding

Yılın En İyi Caz Enstrümental Albümü:

"Unity Band" – Pat Metheny Unity Band

Yılın En İyi Caz Albümü (Grup): "Dear Diz

(Every Day I Think Of You)" – Arturo

Sandoval

Yılın En İyi Latin Caz Albümü: "¡Ritmo!" –

The Clare Fischer Latin Jazz Big Band

Yılın En İyi Urban Albümü: Frank Ocean

Yılın En İyi New Age Albümü: "Echoes of

Love" – Omar Akram

Yılın En İyi Latin Rock, Urban ya da

Alternatif Albümü: "Imaginaries" – Quetzal

Yılın En İyi Latin Pop, Rock ya da Urban

Albümü: "MTV Unplugged Deluxe Edition" –

Juanes

Yılın En İyi Tropikal Latin Albümü: "Retro"

– Marlow Rosado Y La Riquena

Yılın En İyi Bölgesel Meksika Müzik

Albümü (Tejano da dahil): "Pecados Y

Milagros" – Lila Downs

Yılın En İyi Americana Albümü:

"Slipstream" – Bonnie Raitt

Yılın En İyi Blues Albümü: "Locked Down"

– Dr. John

Yılın En İyi Bluegrass Albümü: "Nobody

Knows You" – Steep Canyon Rangers

Yılın En İyi Folk Albümü: "The Goat Rodeo

Sessions" – Yo-Yo Ma, Stuart Duncan, Edgar

Meyer & Chris Thile

Yılın En İyi Reggie Albümü: "Rebirth" –

Jimmy Cliff

Yılın En İyi Komedi Albümü: "Blow Your

Pants Off" – Jimmy Fallon

Yılın En İyi Remix Plağı: "Promises"

(Skrillex & Nero Remix) Skrillex, remixer

(Nero)

Yılın En İyi Klasik Müzik Performansı:

"Poemes" – Renee Fleming

Yılın En İyi Klasik Müzik Kompozisyonu:

Hartke, Stephen: Meanwhile – Incidental

Music to Imaginary Puppet Plays" – Stephen

Hartke

Yılın En İyi Klasik Müzik Yapımcısı:

Blanton Alspaugh

Yılın En İyi Dünya Müziği Albümü: "The

Living Room Sessions Part 1" – Ravi Shankar

Yılın Prodüktörü: Dan Auerbach

Yılın En İyi Kısa Formatta Müzik Videosu:

Rihanna -We Found Love" (feat. Calvin

Harris).

Yılın En İyi Uzun Formatta Müzik Videosu:

Big Easy Express" — featuring Mumford &

Sons, Edward Sharpe & The Magnetic Zeros

& Old Crow Medicine Show

Yılın Görsel Medya İçin Hazırlanmış En İyi

Şarkısı: "Safe & Sound" (The Hunger

Games") – Taylor Swift

Yılın En İyi Konuşulan Söz Albümü:

"Society's Child: My Autobiography" – Janis

Ian

Yılın En İyi Çocuk Albümü: "Can You

Canoe?" – The Okee Dokee Brothers

5 5 . G r a m m y Ö d ü l l e r i

85. Akademi Ödülleri Gece 01:00 sularında başlayan 85.

Akademi Ödül Töreni sabahın ilk

ışıklarına kadar devam etti ve biz

izleyicileri ekranlara kitledi.

–Allah'tan ikinci öğretimiz- Peki 5-

6 saatlik bu tören istenileni verdi mi

? Açıkçası bi' hayli sıkıcı başladı

tören, "Family Guy" dan tanıdığımız

Seth MacFarlane sunuculuğu ne

kadar yapabildi tartışılır. Lakin

sonlara doğru toparlamaya da

başladı ama hakkını yemeyelim.

Sonuçta Family Guy, The American

Dad ve Ted gibi önemli projelere

imza atmış abimiz.

Aslında bakarsanız 2009

yılındaki Hugh Jackman

performansından sonra MacFarlane'i

izlemek doyurmadı beni. Neyse…

Birazcık Oscar hakkında genel

bilgiler verelim sonra da kimler ne

kazanmış onlara bakalım.

Akademi Ödülleri,

bilinen adıyla Oscar, dünyada en

bilinen film ödülüdür. Sinema

Sanatları ve Bilim Akademisi

(Academy of Motion Picture Arts and

Sciences) tarafından 1929'da Los

Angeles'da verilmeye başlandı.

Törenler yılda bir kez ve çoğunlukla

Şubat ayında yapılır.

85. Akademi Ödülleri Adayları ve Kazananları:

En İyi Film:Amour

Argo (KAZANAN)Beasts of the Southern Wild Django Unchained Les Misérables Life of Pi Lincoln Silver Linings Playbook Zero Dark Thirty

En İyi Erkek Oyuncu:Bradley Cooper - Silver Linings Playbook Daniel Day-Lewis - Lincoln (KAZANAN)Hugh Jackman - Les Misérables Joaquin Phoenix - The Master Denzel Washington - Flight

En İyi Kadın Oyuncu:Jessica Chastain - Zero Dark Thirty

Jennifer Lawrence - Silver Linings Playbook (KAZANAN)Emmanuelle Riva - Amour Quvenzhané Wallis - Beasts of the Southern Wild Naomi Watts - Lo imposible

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:Alan Arkin - ArgoRobert De Niro - Silver Linings PlaybookPhilip Seymour Hoffman - The MasterTommy Lee Jones - LincolnChristoph Waltz - Django Unchained (KAZANAN)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:Amy Adams - The Master Sally Field - Lincoln Anne Hathaway - Les Misérables (KAZANAN)Helen Hunt - The Sessions

Sayfa

13

Page 14: Bak Genç Gör sayi 2

KÜLTÜR - SANAT

Ş U H O R T U M L U

DÜNYADA FİL YALNIZ

BİR HAYVANDIR.

Hani okunası kitap derler ya,

onlardan bir tanesi. Üstelik

çok da iddialı, beğenmezsen

kitabı iade edip parasını geri

a l a b i l i y o r s u n , ü s t e l i k

sorgusuz sualsiz.Bunun

detaylarını da yayınevi

kitabın üstüne kocaman

y a z m ı ş . Ö y l e h a n i

televizyonda kampanyalarla

ilgili duyurularda alttan

saatte 180km hızla akıp

giden 5 punto harflerle değil.

K e n d i l e r i n e k o n u n u n

ayrıntılarını sorduğumuzda

bu güne kadar kitabın basım

adedinin 50.000'i bulduğunu

i a d e a d e d i n i n 5 0 ' y i

bulmadığını belirtiyorlar.

Bana soracak olursan ız

k i tabın ana teması şu ;

"Yaşadığımız bu topraklarda

dürüst o larak da, i ş in i

düzgün yaparak da, rüşvet

v e r m e d e n d e , a d a m

k a y ı r m a d a n d a , h a k

yemeden de ve en önemlisi

ülkeni, insanını ve vatanını

severek de istediklerinin

b a ş a r m a n m ü m k ü n "

A n l a t ı l a n l a r g e r ç e k l e

örtüşüyor mu kesinlikle.

Verilen örneklerin hiç biri

yurt dışı değil, tamamen

Anadolu kaynaklı.

İsmi bile güzel, Şu hortumlu

dünyada fi l ya ln ı z b i r

hayvandır.

HOBBİTHatırlarsanız ki ; John Ronald Reuel Tolkien'in, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin öncül kitabı olarak da görülen, Hobbit kitabı Guillermo del Toro tarafından sinemaya uyarlayacaktı ama filmin yapılması ile ilgili belirsizlikler nedeniyle filmden ayrılmıştı ve sonrasında film Yüzüklerin Efendisi'nin yönetmeni Peter Jackson'un olacağı kesinleşmişti. Çekimlerine 2010 yılı itibariyle başlandı. 14 Aralık 2012 tarihinde vizyona girmişti.

Aslında Hobbit J.R.R. Tolkien'in kurmuş olduğu fantastik dünyanın küçük insanları hobbitlerin öyküsünün başlangıcıdır.

Bilbo Baggins, Shire'daki evinde sessiz sakin bir yaşam süren bir hobbittir. Bay Baggins de ,her hobbit gibi, Shire dışındaki yaşam hakkında efsaneler duyarak büyümüştür. O, Took k a n ı t a ş ı m a k t a d ı r . Ya n i S h i r e kasabasında maceraya düşkünlükleri bilinen ve bu nedenle biraz garip bulunan hobbit ailesi. Bilbo Baggins de her zaman maceraya atılma, dağların ardını görme fikrini cazip bulmuş; ancak yine her hobbit gibi evinden uzaklaşma fikrinden ise uzak durmuştur. Ta ki Büyücü Gandalf kapısını çalana dek.

Gandalf ile tanışmaları kapı önünde edilen bir sohbet ile olur. Bilbo Baggins bu garip görünümlü büyücüden korkar ancak maceranın kokusunu da bir kere almıştır. Bir gün Gandalf evine 13 cüce ile birlikte geldiğinde, Bay Baggins

sıcak yuvasını cücelerin hazinelerini bulmak için bırakır ve gider. Böylece hem önündeki uzun yıllar boyunca anlatacağı kahramanlık hikayesi başlar, hem de o uzun yılları bir o kadar sağlıklı ve genç sayılabilecek bir şekilde geçirmesini sağlayan kıymetlisini b u l m u ş o l u r .

Hobbi t , Bi lbo Baggins ' in Shi re sınırlarını aşarak maceradan maceraya atladığı kahramanlık öykülerini anlatır.

Bir zamanlar cücelere ait olan Erebor Dağı'na ve cücelerin hazinelerine el koyan Ejderha Smaug'u öldürmek amacıyla yola çıkan kafile yolculukları sırasında trollerle, goblinlerle savaşır. Elflerle karşılaşırlar ve onların gizemli dünyasını da tanıma fırsatı bulurlar. Gandalf da ejderhaya giden bu yolda onlara yardım eder. Bu hikaye Bilbo Baggins'in Gandalf ve cücelerle çok iyi dostluklar kurmasını da sağlayan k a h r a m a n l ı k ö y k ü s ü d ü r . Hobbit'in en önemli bölümü ise Bilbo Baggins'in, kendisinin ve ileride yeğeni Frodo'nun hayatını değiştirecek olan yüzüğü bulmasıdır. Kitabın bu bölümü, Yüzüklerin Efendisi serisinin önemli karakterlerinden olan Gollum'un, kıymetlisi olan yüzüğü nasıl Bay B a g g i n s ' e k a p t ı r d ı ğ ı n ı a n l a t ı r. Goblinlere esir düşen Bay Baggins'in kaçışı sırasında yanlışlıkla Gollum'u bulması, Gollum'un o sırada hobbiti yiyecek derecede aç olması, Bay Baggins'in ise Gollum'u sorduğu kurnaz soru sayesinde alt etmesi yüzüğü Bagg ins l e r e ge t i rmi ş t i r. K imin parmağındaysa o kişiyi görünmez yapan bir yüzüktür bu. Bu sırada yüzüğün gerçek esrarı henüz bilinemese de Bilbo Baggins onu düşmanlarından korunmak için bolca kullanır, ancak o da Gollum gibi yüzüğe aşık olmuştur. Bu nedenle artık kendi kıymetlisi olan yüzükten k i m s e y e b a h s e t m e z . H o b b i t ' i o k u m a d a n Y ü z ü k l e r i n Efendisi'ni okuyan ya da izleyenler, Bilbo Baggins'in ünlü namının nereden geldiğini, yazdığı biyografisinde hangi olayları anlattığını, ejderhayı nasıl alt ettiğini ve kıymetli yüzüğün nasıl Bilbo Baggins'e geldiğini malesef bilemezler. Yakın zamanda sinemaya aktarılmış olan H o b b i t , Y ü z ü k l e r i n E f e n d i s i tutkunlarının da bir çok sorusuna cevap verecektir. Ancak her zamanki gibi filminden önce kitabını ısrarla tavsiye ediyorum J.R.R. Tolkien'in içinde olmak için can atacağınız Orta Dünya'sı, kapılarını Hobbit ile açıyor…

Genel hatlarıyla bahsettiğim bu kitabı eski yada yeni birçok basımını sahaflarda ve kitapçılarda rahatlıkla bulabilirsiniz

Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da h a y â l l e r e d ö n ü ş t ü ğ ü b i r hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların a s î l l e ş m e s i , e r d e m l e r i n ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha

bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.

KİNYAS VE KAYRA

"Seni anlıyorum" demek büyük bir yalandır.

Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz

ve tanıyamaz bu dünyada." demiş Hakan

Günday Kinyas ve Kayra adlı kitabında.Peki

H a k a n G ü n d a y d e n i n c e a k l a n e

geliyor?Aslında gelmesi gereken en büyük

kavramlardan biri de Yeraltı Edebiyatı

olmalıdır. Hakan Günday,Türkiye'deki yeraltı

edebiyatı temsilcilerinden biridir. Yeraltı

Edebiyatı denince, söyleyemediklerimiz

diyebiliriz.Bir anda küfür edebiliyorken bir

anda da çok ciddi bir işin içinde bulabiliyoruz

kendimizi.

Kinyas ve Kayra'ya gelince;iki arkadaşın

Afrika, Amerika ve Türkiye üçgeninde dönen

hikayesini anlatmakta.Peki diyeceksiniz ki bu

kitabı diğerlerinden farklı kılan ne? Bu kitap o

iki toplum tarafından dışlanmış , geçmişlerine

dair geride hiç bir şey bırakmayan ve o anı

yaşayan iki arkadaşın hikayesidir.

Toplum tarafından dışlanılmayı vücudunuzda

hissedebileceğiniz ve sanki sizin için yazılmış

edasına kapılabileceğiniz bir kitap.

Bu iki silik karakteri hayatımıza o kadar

empoze edebiliyoruz ki sanki onların kendi

aralarında ve kafalarında kurduğu diyaloglar

satır satır bizi bir buhrana sürükleyip, satır satır

hak verir nitelikte oluyor.Kitabın her satırını

daha bir merakla okumamızı; bu seks, cinayet

ve uyuşturucu üçgeninde dolaşan bu iki

karakter ile aslında pek farkımız olmadığını,

sadece farklı şekilde yetiştirilip sapkın

noktalarımızın yontulduğunu görebiliyoruz.

Ya z a r h e r c ü m l e s i n i k e n d i n e s a y g ı

gösterilmesini hakettirir nitelikte.

Ay r ı c a H a k a n G ü n d a y ' ı n e n b ü y ü k

özelliklerden bir tanesi de bu kitabı 16 yaşında

yazmaya başlayıp, 23 yaşında bitirmesi.

Oluşan 3 bölümde; yazarın kendi gelişimini,

edebi yaklaşamını ve cümlelerini görebilmek

mümkün.İlk bölümde daha sade ve kesin

cümlelerle başlarken, sonlara doğru daha

etkileyici ve ucu açık düşünmeye yönelten

c ü m l e l e r b u l u n m a k t a . G e r e k y e r a l t ı

edebiyatına giriş yapıyor olun gerekse yıllardır

bu tür okuyor olun, okuduktan sonra baş

ucunuzdan ayıramayacağınızı düşündüğüm

2000 yılı basımlı bir kitap kendisi.

“Ne Kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin.Ne

kadar terk edersen o kadar ölürsün"

Sayfa

14

Page 15: Bak Genç Gör sayi 2

İŞTE YILLARDAN BERİ MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANDIĞIMIZ MASALLARIN GERÇEK SONLARI

İŞTE YILLARDAN BERİ MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANDIĞIMIZ İŞTE YILLARDAN BERİ MUTLU SONLA BİTTİĞİNE İNANDIĞIMIZ MASALLARIN GERÇEK SONLARI MASALLARIN GERÇEK SONLARI

Fareli Köyün Kavalcısı

Bir köy farelerin istilası altındadır. Günün birinde kava l ça l an b i r adam köyü f a re l e rden temizleyebileceğini söyler. Köylüler de bunu başarırsa ona yüklü miktarda para vereceklerini belirtirler; anlaşma yapılır. Adam, kaval çalarak tüm fareleri etkileyip peşinden sürükleyerek köyün dışına çıkarır. Ama köylüler adama parasını vermeyi reddeder. Bunun üzerine (modern versiyonda) kaval çalan adam köydeki tüm çocukları sihirli müziğiyle peşinden sürükleyerek bir mağaraya hapseder ve köylüler parasını verince de serbest bırakır. Orijinal versiyonda ise kavalcı tüm çocukları bir nehre sürükleyerek boğulmalarını sağlar. Sadece topal bir çocuk diğerlerinin hızına yetişemediği için kurtulur. Bazı edebiyatçılar bu masalda pedofili imaları olduğunu belirtiyorlarmış.

Kırmızı Başlıklı KızPamuk PrensesHepimizin bildiği gibi

Kötü Kalpli Kraliçe,

A v c ı ' d a n P a m u k

P r e n s e s i ö l d ü r ü p

kalbini deli l olarak

getirmesini ister ama

Avcı bunu yapamaz.

Bir yaban domuzunu öldürerek kalbini çıkarır ve kraliçeye

götürür. Disney bu kısımda çok fazla bir değişiklik

yapmamış ama işin aslı şöyle: Kötü Kalpli Kraliçe akşam

yemeğinde yemek için Pamuk Prenses'in hem

karaciğerinin hem de akciğerlerinin sökülüp getirilmesini

ister. Bir de prensin sihirli öpücüğüyle uyanmak gibi bir

durum söz konusu değil. Onun yerine prensin atının

terkisinde kendine gelerek uyanır. Yani prensin ne

amaçla ölü olduğunu düşündüğü bir prensesi atına

bindirip götürdüğünü bilmiyoruz. Grimm versiyonunun

sonunda Kötü Kalpli Kraliçe kızgın demirden ayakkabılar

giydirilerek ölene kadar dansetme cezasına çarptırılır.

Uyuyan GüzelM o d e r n

versiyonda güzel

prensesin eline

y ü n e ğ i r m e

m a k i n a s ı n ı n

iğnesi batar ve

uykuya dalar. Yüz

yıl kadar sonra yakışıklı prens gelir, onu öperek uyandırır.

Aşık olurlar, evlenirler, "happily ever after" durumu yani.

Orjinal masalda güzel prenses bir lanet yüzünden değil,

bir kehanet yüzünden uykuya dalar. Bundan sonrası nasıl

anlatılır bilmiyorum. Ama kral güzel kızı orada yatarken

görünce ona sahip olduğunu hayal ederek, tecavüz eder.

9 ay sonra hala uyuyorken iki çocuk doğurur. Çocuklardan

bir tanesi güzel prensesin parmağını emerken onu

uykuda tutan bir keten parçasını da çıkarır ve uyuyan

güzel uyanarak kendisini tecavüz edilmiş ve iki çocuk

doğurmuş olarak bulur.

Rumpels�ltskin

Burada acınası tek karakter Rumpelstiltskin'in kendisi.

Genç bir kızın samanı altına çevirdiği iddia edilince kızı

yakalayıp bir samanlığa kapatırlar. Üç gün sonra

samanlardan altın yapamazsa idam edilecektir.

Rumpelstiltskin genç kıza yardım eder ama karşılığında

ilk doğacak çocuğunu ister. Kız paçayı kurtardıktan sonra

prensle evlenerek bir çocuk dünyaya getirir. Elbette

Rumpelstiltskin, hakkı olan çocuğu talep eder ama genç

kız bunu kabul etmez. Bunun üzerine Rumpelstiltskin ona

adını tahmin ederse çekip gideceğini belirtir. Genç kız

daha önce ateş başında şarkı söyleyen cücenin adını

d u y m u ş t u r. E l b e t t e d o ğ r u t a h m i n d e n s o n r a

Rumpelstiltskin öfkelenir, kendini pencereden dışarı

atarak kaçar bir daha da ortaya çıkmaz. Ama güncellenen

versiyonda işler daha vahşileşir. Rumpelstiltskin o kadar

öfkelenir ki sağ ayağını vurarak yere gömer sonra sol

bacağını tutarak kendisini ikiye ayırır.

Cindirella

Modern versiyonun sonunda Cindirella prensi, çirkin üvey kız kardeşler de başkalarını alarak mutlu mesut kendi işlerine bakarlar. Ama bu masalın orjini İsa'dan Önce 1. Yüzyıla kadar gidiyor. Burada Strabo'nun kahramanının adı Cindirella değil Rhodopis. Balkabağından araba ve cam ayakkabılar haricinde ana hikaye modern versiyona son derece benziyor. Ama Grimm kardeşlerin yarattığı karanlık versiyona bakacak olursak, üvey kız kardeşler ayaklarını Cindirella gibi küçültebilmek ve ayaklarını ayakkabılara sığdırmak için parmaklarını keserler. Güvercinler bu hileyi prense haber verdikleri gibi kız kardeşlerin de gözlerini oyarlar. Kız kardeşler ömürlerinin geri kalanını kör dilenciler olarak sürünerek geçirirken Cindirella da prensin şatosunda lüks bir yaşam sürer.

Zavallı kırmızı

b a ş l ı k l ı k ı z ı

h i k a y e n i n

sonunda cesur

a v c ı k u r d u n

karnını yararak

kurtarır. Buraya

kadar olan kanlı sahne yeterli değilse bir de hikayenin

Fransız yazar Charles Perrault tarafından yazılmış

orjinaline bakalım. Kırmızı başlıklı kız büyükannesinin

yerini kurda sormak gafletinde bulunan zavallı, terbiyeli bir

genç kızımızdır. İkinci en büyük gafleti kurdun verdiği

yanlış yol tarifine inanmak olmuştur. Kurt kızı yemiştir,

masal bitmiştir. Hikayenin sonunda ne büyükanne ne de

oduncu vardır. Buradaki anafikir yabancılarla fazla

diyaloğa girmemektir.

Hansel ve GretelAta Demirer ' in

başarılı Trakya

versiyonunu bir

kenara koyarsak

Hansel ve Gretel,

o r m a n d a

kaybolarak kötü

kalpli bir cadının

şekerden yapılma evini bulur. Burada cadı tarafından

tuzağa düşürülerek esir alınırlar. Cadı onları yemek

üzereyken bir yolunu bulup onu fırına atarlar ve hikaye

sona erer. Daha eski ve Kayıp Çocuklar olarak

adlandırılan Fransız versiyonunda cadı değil şeytan var.

Şeytan bir kez çocuklara kanar ama sonra bir yolunu

bularak çocukları kesmek için bir bıçkı tezgahı yapar.

Ama çocuklar tezgaha nasıl çıkacaklarını bilmiyormuş

gibi yaparlar. Şeyten onlara göstermek için tezgaha

çıktığında çocuklar onun gırtlağını keser ve kaçarlar.

Elleri Olmayan KızŞeytan, fakir bir

a d a m a

değirmenindeki bir

ş e y i k e n d i s i n e

verirse onu zengin

edeceğini söyler.

Zavallı saf adam

bunun bir elma ağacı olabileceğini düşünerek kabul eder

halbuki şeytan kızını istemektedir. Fakat kızın saflığı

sebebiyle ona el süremez. Bu yüzden öfkelenen şeytan

kızın babası tarafından ellerinin kesilmesine müsaade

etmesini ister aksi halde fakir adamı alacaktır. Kız kabul

eder, baba da anlaşmayı yerine getirir. Daha önceki

versiyonlar nahoş nüanslar taşıyorlar. Bir tanesinde kız

ellerini kesiyor çünkü kendisine tecavüz etmeye çalışan

erkek kardeşine çirkin gözükmek istiyor. Diğerinde de

babası genç kız kendisiyle seks yapmadığı için

öfkeleniyor ve kızın ellerini kesiyor.

Goldilocks ve 3 AyıLüle lüle sarı

saçlara sahip

sevimli kızımız

3 ayının evine

g iz l i ce g i re r.

A y ı l a r ı n

y e m e ğ i n d e n

yer, sandalyelerinde oturur ve yorgun düşünce en küçük

ayının yatağında uyuyakalır. Ayılar evlerine döndüğünde

Goldilocks uyanır ve pencereden kaçar. 1837 yılındaki

orjinalinin iki muhtemel sonu vardır. Birinci sona göre

ayılar Goldilocks'u bulur, parçalara ayırıp yerler. İkinci ve

daha "yumuşak" versiyonda ise Goldilocks ayıları

görünce kendisini pencereden atar ve boynunu kırar ya

da yakalanarak ıslah evine gönderilir.

Sayfa

15