54
ADALET EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK, Kızıldere’nin yolunu aydınlattığı ANTİ-EMPERYALİST ANTİ-OLİGARŞİK DEVRİMDEDİR Gazi’de ADALET istedik... Ekmeğin paylaşımında ADALET istedik... İzmir’de Alevi mitinginde, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü mitinglerinde EŞİTLİK istedik... Basına, ana dilimize, düşüncelerimize, örgütlenmeye ÖZGÜRLÜK istedik... 30 Mart’ta Kızıldere’ye Gidiyoruz... Açıklayın! 5 Yürüyüş çalışanı neden tutuklandı? Kimin gazeteci olup olmadığına AKP mi karar verecek? AKP düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün düşmanıdır! TUTUKLU YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK! Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik yaptığı için tutuklu kimse yok” www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 260 20 Mart 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

  • Upload
    vunga

  • View
    235

  • Download
    7

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

ADALET EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK, Kızıldere’nin yolunu aydınlattığı

ANTİ-EMPERYALİST ANTİ-OLİGARŞİK DEVRİMDEDİR

Gazi’de ADALET istedik... Ekmeğin paylaşımında ADALET istedik... İzmir’de Alevi mitinginde, 8 Mart Emekçi

Kadınlar Günü mitinglerinde EŞİTLİK istedik... Basına, ana dilimize, düşüncelerimize,örgütlenmeye ÖZGÜRLÜK istedik...

30 Mart’ta Kızıldere’ye Gidiyoruz...

Açıklayın! 5 Yürüyüş çalışanı neden tutuklandı?

Kimin gazeteci olup olmadığına AKP mi karar verecek?AKP düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün düşmanıdır!

TUTUKLU YÜRÜYÜŞÇALIŞANLARINA

ÖZGÜRLÜK!

Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik yaptığı için tutuklu kimse yok” www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yuru

yus.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 26020 Mart 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yus.c

om

Page 2: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

17 Nisan’da bir arada olacağız...

Kadın erkek, yaşlı genç, işçi,memur, köylü, esnaf, aydın, öğrenci,ev kadını, mühendis, doktor, işsiz...

Bir arada olacağız;

Kürt, Türk, Arap, Laz, Gürcü,Çingene, Boşnak, Terekeme, Çerkez...

Bir arada olacağız;

Alevi, Sünni, tüm inançlardan...

Bizimle birlikte olacak,

insan özgür olsun diye bir bir şehitdüşenler...

Bizimle olacak,

bağımsızlık için bu topraklarakanını dökenler...

Bizimle olacak, “en güzel elbisesi-yle, işçi tulumuyla dolaşabilsin diye

Hürriyet” mücadele edenler..

Bizimle olacak umudumuz..

Bizimle olacak özgür tutsaklar...

TAYAD’lılar, gazilerimiz bizimleolacak... Biz ONLARLA olacağız...

Biz olacağız orada

Biz 6 milyarız

Biz 73 milyonuz

Biz halkız!

En gür sloganlarımız,

en güzel türkülerimiz

en coşkulu marşlarımız

en büyük halaylarımız

olacak orada.

Bağımsız Türkiye için

Demokratik Türkiye için

Sosyalist Türkiye için

orada olacağız...

30 Mart’ta Kızıldere’deyiz.

O tarihsel manifestonun yazıldığı günün yıldönümünde,o destanın yazıldığı yerde olacağız.

Beyaz Saray devşirmeleri demişler ki;"Kızıldere'nin adı bile değişti, siz değişmediniz.Hala aynı şeyleri savunuyorsunuz."

Yanılıyorlar: Kızıldere'nin adı değişmedi.

Yanılmıyorlar:Biz hiç değişmedik, kiKızıldere'ninta kendisiyiz biz...

Teorimizden,pratiğimizdenherkes bilir ki;Biz Kızıldere’yiz.

Kızıldere'ye gideceğiz...

"Varsın oklar üstümüzeyağsın... Biz doğrugördüğümüz bu yolda,sonuna kadar yürüyeceğiz"diyen Mahir'in izinde,kılavuzumuz Dayı’nın izinde

Kızıldere’de olacağız.

Kızıldere’ye gideceğiz!

30 Mart’ta Kızıldere’deyiz!

Kızıldere’ye Yola ÇıkışTarih: 29 Mart 2010Toplanma Yeri: Gazi MezarlığıToplanma Saati: 17:00

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 241 26 41

Faks: (0-212) 241 11 16

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad.Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

Tel: (0-212) 251 94 35 www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Yitirdiklerimiz

1976 İs tan bul doğum-lu. Li se li genç li ğinmü ca de le sin de ye ral dı.1991 son la rın dan iti ba -ren, 7 yıl İn gil te re’deya şa dı. Ora da da mü -ca de le için de yer al dı.

İn gil te re ha pis ha ne le ri nin hüc re le rin -de 6 ay tut sak kal dı. 1998’de mü ca de -le yi Tür ki ye’de sür dür mek için ge ridön dü. Ül ke sin de tut sak düş tü bu kezde. 3 Ha zi ran 2001'de alnına kızılban dı nı ta ka rak, ölüm oru cu na baş la -dı. 31 Mart 2002’de Sağ mal cı larDev let Has ta ne si'nde şe hit düş tü.

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

26 Mart - 1 Nisan

1964 An ka rado ğum lu. Dev -rim ci dü şün ce -ler le li se yıl la -rın da ta nış tı.Bur sa böl ge -sin de mü ca de le

yü rü tü yor du. Kör fe ze Ba kışGa ze te si’nin ya zı iş le ri mü dü -rü ve sa hi biy di. Kont rge ril lata ra fın dan ka çı rıl dık tan son ra,31 Mart 1992’de Bur saUlu dağ yo lun da iş ken ce ya -pıl mış ve ba şın dan vu rul muşola rak bu lun du.

Bülent ÜLKÜ

“Ben varken yoldaşlarımın beyinlerini yokedemeyeceksiniz,halkımızı teslim alamayacaksınız,yurdumuzu emperyalistlere satamayacaksınız”

Doğan Tokmak

Metin Andaş, Neslihan Uslu, Mehmet Ali Mandal ve

Hasan Aydoğan’ın anılarına...... Sen, kal dır ba şı nı Se fe ri hi sar, hü zün düş -

me sin göz le ri ne. Bi zim yol daş la rı mız, se nin ev -lat la rın dı on lar.

Sen E ge top ra ğı sın, kah ra man sın. Şim di ni yee ğer sin ba şı nı? Ni ye su sar sın şim di? Ni ye su sar -sın? Halk la rın kur tu luş kav ga sın da, bin yıl dır düş -mez mi A na do lu top ra ğı na be de ni miz? Şim di ni -ye u ta nır sın, ni ye e ğer sin ba şı nı Se fe ri hi sar?

Kal dır ba şı nı S e fe ri hi sar. . . Gü cü ne git me sin gör dük le rin. Bağ rım dan ko -

par dı lar da, sa rıp sar ma la ya ma dım ev lat la rı mı di -ye ga rip ga rip bak ma öy le... Öf ke miz dağ o lupgüm bür der bak! Boy nu bü kük dur ma öy le... Öf -

ke ya kı şır is yan lar di ya rı -na...

On lar dev rim ci dir ler Se fe ri hi sar, va tan -se ver dir ler. Baş la rı dik tir, a lın la rı yan gın -

dır bu yüz den. On lar kah ra man dır lar Se fe ri hi sar. Şe hit tir ler. Bu va ta nın en de ğer li ev lat la rı dır on lar. La yık -

tır lar ya ni düş tük le ri top ra ğa... Kal dır ba şı nı şim di!.. Ya kış maz boy nu bü kük

dur mak yi ğit top ra ğı na. Ge lir bir gün ya ren le rin yi ne... Dağ la rın ba şı -

nı tu tar da ge lir. Hiç sok tu mu kı nı na kı lıç la rı Bed red din yi ğit -

le ri? Ya biz? Hiç as tık mı mav ze ri du va ra? Düş tü

mü hiç om zu muz dan? Hiç tit re di mi e li miz do -ku nur ken te ti ğe? Düş tü mü hiç di li miz den kav -ga tür kü le ri?

Ha la dö ne riz dağ la rın ba şın da zey bek zey bek ta -nır sın bi zi. Dö vüş tük mü, na mus lu dö vü şü rüz.Mert gi re riz cenk mey da nı na. Mert çe vu ru ruz has -mı mı zı al nın dan. Gös te ri riz nam lu yu ve öy le da -ya rız a lın ça tı na. Vur duk mu, al nın dan vu ru ruz...

Has mı -mız i sekö şe ler dekuy tu lar -da, sin sis i n s i ,k o r k a kkor kak çı -kar kar şı -mı za. Yü -rek yok tur gö ğüs ka fes le rin de çün kü. Ve ay nı i -tin me me sin den em miş ler dir her bi ri. Şeh za deMu rat’tan, Çe le bi Meh met’e, Hı zır Pa şa lar ’danbu gü ne. Iş te böy le el le ri nin kir le riy le, tit re yendiz le riy le dö vü şür ler ve ka çı rıp sin si sin si, na -mert na mert a la bi lir ler an cak can la rı mı zı. Sen diktut ba şı nı, dik tut!..

Bo şu na dur maz ye rin de dağ la rın, bo şu na bek le mez. Ge lir de... do lar da dört bir kol dan, tu tar dağ -

la rın ba şı nı. E lin de yıl dız lı bay rak lar la ge lir ya -ren le rin.

Kal dır ba şı nı Se fe ri hi sar. Gün, do la nıp da ge lir dağ la rı...

Anıları MirasımızKaldır başını

31 Mart 1998’de Ege Böl -ge si’n de gö zal tı na alın dı lar.Gö zal tı na alın dık la rı ka buledil me di. Yak la şık bir yıl son -ra, iti raf lar da bu lu nan Tu ranÜnal ad lı kont rge ril la ele ma -nı, dört dev rim ci nin Fo ça’da kias ke ri bir lik ler de iş ken ce ya -pıl dık tan son ra kol la rı, ba cak -la rı kı rıl mış ola rak bir tek ne -ye ko nul duk la rı nı ve tek ne ninSe fe ri hi sar açık la rın da bom -bay la ba tı rıl dı ğı nı açık la dı.

Nes l i han US LU (Ha yat),1968 Düz ce’nin Çi lim li Kö -yü do ğum lu. İs tan bul Üni ver -

si te si Ede bi yat Fa kül te si öğ ren ci siy ken DEV-GENÇ için -de ye ral dı. Dev rim ci Genç lik Der gi si’nin Ya zı İş le ri Mü -dür lü ğü nü ve mu ha bir li ği ni yap tı. İYÖ-DER ku ru cu üye -si dir. Bir dö nem Bur sa’da çe şit li gö rev ler üst len di.

Me tin AN DAÇ, 1952 İz mir Ber ga ma Nar lı ca Kö yü do -ğum lu. 46 ya şın day dı. Çift çiy di. 1980 ön ce sin de İz mirTa riş Di re ni şi'nde ye ral dı. Bir dev rim ci sen di ka cıy dı.'90'dan son ra İz mir İş çi Ha re ke ti Ga ze te si'nin tem sil ci siol du. Ber ga ma köy lü le ri nin "Me tin Abi”siy di. Si ya nür cüşir ket Eu ro gold’a kar şı 17 kö yün di re ni şi nin ön der le rin denbi riy di.

Meh met Ali MAN DAL; 1958 İz mir Me ne men Alia ğado ğum lu. 1974’te iş çi ço cu ğu ola rak yurt dı şı na çık tı. 1986yı lın da Yu na nis tan’da ör güt lü mü ca de le ye ka tıl dı. Mü ca de leiçin de ül ke ye gel di. Sa va şın en ön cep he sin dey di.

Ha san AY DO ĞAN; 1974 To kat-Al mus Akar çay do -ğum lu. Dü ze ne olan öf ke si ve dev rim ci le re olan sem pa ti siço cuk yaş lar da baş la dı. 16 ya şın da dev rim ci ol du, çe şit ligö rev ler üst len di.

Nesl ihan US LU Metin ANDAÇ

HasanAYDOĞAN

Mehmet Al iMANDAL

1 Ni san 1993’de, 30 Mart-17 Ni san Şe -hit le ri mi zi An ma Gün le ri do la yı sıy la iş -ken ce ci le re kar şı ger çek leş ti ri len bir ey -lem de şe hit düş tü ler.

Hak kı KA RA HAN, 1970 Ma lat ya do -ğum lu. 1989’da İs tan bul Üni ver si te si Ve -te riner Fa kül te si öğ ren ci si iken DEV-

GENÇ saf la rın da mü ca de le ye ka tıl dı. Ak sa ray Böl ge Ko -mi te si’n de ye ral dı. 1992’de DEV-GENÇ mi lis ör güt len -me sin de ko mu tan ola rak gö rev al dı.

Fer da Cİ VE LEK, 1969 İs tan bul do ğum lu. 1988’deSağ lık Mes lek Li se si’nde dev rim ci mü ca de le ye ka tıl dı.DEV-GENÇ saf la rın da ak tif ola rak gö rev al dı. DEV-GEN Ç’in ye ni den ör güt len me sin de Ka dı köy ko or di nas -

yon so rum lu lu ğu nu yü rüt tü.

Vey sel BEY SÜ REN 1973 do ğum luy du. 1991’de Li se li DEV-GENÇsaf la rın da mü ca de le ye ka tıl dı. DEV-GENÇ mi lis le rin de gö rev len di ril di.

Hakkı KARAHAN

Veysel BEYS ÜREN

Meryem ALTUN

Ferda CİVELEK

Page 3: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

İ ç i n d e k i l e r26 Emperyalizme karşı başarılı

olmak için birleşmeliyiz...

28 Tsunami karşısındaçaresiz olan insan değil

emperyalizmdir...

30 Erdoğan’dan AB’ye: “Onlarrapor hazırlamakla, biz debildiğimizi okumaklagörevliyiz”...

31 Sömürü düzeninde‘eşit yurttaşlık’ olmaz...

33 Devrimci Okul: Halkıniçinde bağımsızlık savaşınıörgütlemek...

35 Gençlik Federasyonu’ndan:33 yıldır değişmeyendevlet politikası: Katliam...

36 Gençliğin Gündeminden...

37 Bu çadır kurulacak!Saldırılarla gözaltılarlaengelleyemezsiniz!...

40 Açıklayın! Yürüyüşçalışanları niye tutuklu?

41 Yürüyüş çalışanları87 gündür tutuklu!...

4 Zafere giden yol...

6 “Feda eylemi davasında...

9 Kızıldere tarihin çağrısı

zaferin adıdır...

10 “Ya İstiklal Ya Ölüm”...

13 Hep Kızıldere’deydikBağımsızlığın bayrağıydık...

16 10 soruda Elrom Eylemi...

17 Öğretmenimiz: İnsan olmak

devrimci olmaktır...

18 Gazi Ümraniye şehitleri

ölümsüzdür...

20 TOKİ Başkanı halk içinkalitesiz, çürük binalaryaptıklarını itiraf etti...

21 Tekeller nasıl bir İstanbulistiyor?

23 En zengin 1210 milyarderinserveti 1 milyar 300 milyon

açtan çalınanlardır...

25 Cepheli: Cepheli tarihinesahip çıkandır...

41 Halk Düşmanı AKP:Ailece soygun ve

kayırmacılık!..

43 Kayıplar devlet

politikasıdır! AKP

kayıpları kullanıyor

44 Savaşan Kelimeler:Kabahat...

45 Halka karşı kullanılan

bir silah: Tecrit...

46 Tecrit can almaya devamediyor! Siz neredesiniz?

47 Devrimci MemurHareketi: Yoksul halkınevlerinin yıkılmasınaortak olmayacağız...

48 Emek haberleri...

49 Halk Cepheliler 8 Mart’ta

alanlardaydılar...

50 Yeni değinmeler...

52 Avrupa’da Yürüyüş

54 Avrupa’daki Biz:Irkçı saldırılara karşı

örgütlenelim...

54 Yitirdiklerimiz...

Ülkemizde Gençlik

30 Mart’taKızıldere’deyiz!

MAHKEMEYE ÇAĞRITAYAD’ın Ankara Yürüyüş’ündeGözaltılar Sonrasında Açılan Dava

TARİH: 30 Mart 2011SAAT: 09.35YER: Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi

Tarih: 20 Mart 2011

Toplanma Yeri:

Gazi Cemevi Önü

Toplanma Saati: 17.00

HALK CEPHESİ

- Osmanlı'dan günümüzde işyasaları- Mesleki dönüşümün ardındanbir basit ikilem...- Esnek çalışma ya da "şimdiaz, sonra çok çalış"- 657 sayılı Devlet MemurlarıKanunu- Kâmuda mühendis olmak- Özel sektördeki mühendisler-in, mimarların sorunları- Akademisyen mühendisler- Üniversitelerde dönüşüm- Kadın mühendisler vesorunları- SMM'lerin dönüşümü,küçük büroculuktan işçiliğe- Yabancı mühendis ve mimar"cenneti" Türkiye- İşsizlik- Taşeronlaşma- İş kazası mı? İş cinayeti mi?

Page 4: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Zafer için ölmesini bilenlerzaten zaferi de kazanmışlar

demektir. Oligarşinin ölüm man-gaları Kızıldere’de kerpiç evin et-rafını kuşattıklarında, Mahirler’inkuşatmayı yarıp çıkmalarının hiç-bir imkanı yoktu. Ölüm mangalarıbunu bilerek kuşatmış ve evde-kileri teslim almak istemişlerdi.Yanıldılar. Mahirler’i teslim ala-madılar. Çünkü Mahirler için hiç-bir şey bitmemişti. Ölüm man-gaları, Mahirler’i kuşattıkları ker-piç evde katlettiler. Zafer narala-rı attı Amerikan uşakları. Oysa,katlettikleri devrimcilerin teslimolmayarak nasıl bir tarih yazdık-larının farkında bile değillerdi. Er-ken bir sevinçti katliamcılarınsevinci ve kursaklarında kala-caktı.

Çünkü Kızıldere tek bir aske-ri çatışmadan ibaret değildir.

Kızıldere , Mahirler’i Kızılde-re’ye götüren nedenlerle, kerpiçevde yaratılan direnişle ve tarihebıraktığı değerlerle bir bütündür.Amerikan uşağı oligarşinin ölümmangaları Kızıldere’de hiçbirşeyi bitirememiştir. Kızıldere’ninanlamı, kerpiç evdeki çatışmanınçok çok ötesindedir. Oligarşinintam “bitirdik” dediği noktada;Kızıldere’de, ZAFERE GİDENYOL açılıyordu.

Kızıldere, bir stratejidir. Birstratejik çizginin hayata ge-

çirilmesidir. Mahirler, Kızılde-re’ye rastgele gitmediler. Söz-konusu olan tekil bir eylem de de-ğildi. Onları oraya götüren dev-rimci bir strateji idi. Askeri poli-tik hedefleri vardı. Politik an-lamda hedef, anti-emperyalist,anti-oligarşik devrimdir. Askeri

anlamda hedef ise, politik hede-fi gerçekleştirmenin yolu olarakPolitikleşmiş Askeri Savaş Stra-tejisi’ni hayata geçirmektir. Kı-zıldere bu hedeflere giden yolunadıdır.

Bu yol, uzun bir ideolojik mü-cadele sonucunda açılmış

bir yoldur. Kızıldere’ye kadar“zafere giden yol” olarak sunulanbirçok seçenek vardı. Meselaparlamenterizm bir yol olaraksunuluyordu. “İlerici cuntalar”aracılığıyla demokrasinin geliş-tirilebileceğini savunanlar vardı.“Milli Güçler”in ittifakını esasalan Milli Demokratik Devrimyolu vardı. Sovyet devrimininizlenmesini savunan Sovyetikayaklanma yolu vardı... Her biribağımsızlığa, sosyalizme ulaş-manın kendi önerdikleri yoldanmümkün olabileceğini savunu-yorlardı.

Mahirler’in önderliğinde çi-zilen devrimin yolu, diğer-

leriyle arasına kalın bir çizgi çek-ti. Bu çizgi, ayakları kendi ülketopraklarına basan devrim teori-sidir. Kızıldere’de yaratılan kah-ramanlıklar, değerler, Kızılde-re’nin siyasal etkisi bir sonuçtur.THKP-C’nin ideolojik gücünün

sonucudur. Kızıldere, emperya-lizmin yeni-sömürgesi Türkiye’deparlamenterist hayallerle, şab-loncu modellerle, cuntacılıkladevrim olmayacağını göstererek,parlamentoculuk, MDD’cilik,cuntacılık tartışmalarına konu-lan son noktadır.

Yeni-sömürge bir ülkede par-lamento kimin ne işine ya-

rar? Kuşkusuz oligarşinin mecli-si, asli görevi olarak bir avuçasalağın çıkarlarını gözetmekte-dirler. Halkın çıkarlarını gözetenbir politikası yoktur. Bağımsızlı-ğının, demokrasinin sembolle-rinden biri olarak gösterilen par-lamento, esasında, emperyaliminsömürüsünü, işgalini gizleyen,demokrasicilik oyununun en etkilikurumu olarak faşizmi örten, em-peryalist tekellerin çıkarlarınınkoruyucusu olan bir yürütme or-ganıdır. Böyle bir parlamentoiçinde devrim ve sosyalizme ge-çiş sağlamak bir yana, halkın enküçük sorunlarına dahi çözümüretilemez. Kızıldere, devrimledüzen içi reformist hayaller ku-ranlar arasına kalın çizgiler çek-miştir.

Kızıldere, sürekli faşizmin hü-küm sürdüğü oligarşik dik-

tatörlükte, “demokrasi”nin dev-rim sorunu olduğunun, de-mokrasinin “ilerici cuntalar”aracılığıyla getirilemeyeceği-nin, bunun için oligarşik dikta-törlüğün yıkılması gerektiği-nin ortaya konulmasıdır. Kızıl-dere’de her şey çok açıktır.Muğlak, sisli, puslu hiçbir şeyyoktur Kızıldere’de. Dost da,düşman da çok nettir. Kimlerhalkın dostudur? Kimler halkın

Kızıldere, Türkiyedevriminin yoludur.

Ayakları Türkiye topraklarınabasan, emperyalizmin

yeni-sömürgesi Türkiye’dedevrim iddiasıdır. Yolunu şuya da bu ülkenin devrimstratejisini şablonlaştırarak

çizmemiştir.

Zafere Giden Yol

4

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 5: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

düşmanlarıdır? Devrimin ittifak-ları kimlerdir? Bunlar Kızılde-re’de çok somuttur. Dosta da,düşmana da tutulan bir aynadır,Kızıldere.

Kızıldere, Türkiye devrimi-nin yoludur. Ayakları Türki-

ye topraklarına basan, emperya-lizmin yeni-sömürgesi Türkiye’dedevrim iddiasıdır. Yolunu şu ya dabu ülkenin devrim stratejisinişablonlaştırarak çizmemiştir. Dev-rimini yapan bütün ülkelerin de-neyimlerinden de yararlanarakve fakat asıl olarak kendi özgün-lükleriyle bir rota çizilmiştir.

Her şey, ülkemizdeki çelişki-lere göre belirlenmiştir. Bu

çelişkiler der ki, “VarılacakYere Kan İçinde Varılacaktır.”

Tüm mesele budur. Herkesfaşizm tespiti yapabilir. Yap-

masa da, “faşizm yok demokra-siyle yönetiliyoruz” dese de, oli-garşik düzen içinde yaşayan hal-kın tüm kesimleri her gün faşiz-min uygulamalarıyla yüz yüze-dir. En sıradan, en küçük demo-kratik haklar için bile çok büyükbedeller ödenmek zorunda ka-lınmaktadır. Bunun böyle oldu-ğu, bu topraklarda yaşayan herkestarafından bilinmektedir. Kızılderebu bedellerin ne olduğudur.

Kızıldere her şeyi göze al-maktır. Her şeyi göze al-

mayanlar hiçbir şey kazana-mazlar. Peki her şey nedir? Her-şey nasıl göze alınır? Kızıldere za-fer yolunda ödenecek bedellerinboyutunu çok açık bir şekildeortaya koymuştur. Bu savaş cankan pahasına sürdürülen bir sa-vaştır. Mahirler Kızıldere’de “Bizburaya dönmeye değil ölmeye gel-dik” diyerek yeri geldiğinde öden-mesi gereken bedellerin canımızolduğunu göstermiştir. Vatan em-

peryalizmin çizmeleri altındaysa,halkımız faşizmin zulmü altın-daysa, açlıktan insanlarımız ölüm-le karşı karşıyaysa, vatanımızın vehalkımızın kurtuluşu için bedel-lerin hesabı mı olur? Bütün bun-lar karşılığında sana ölüm daya-tılmışsa, “teslim olmak” yaşamakmıdır? Kızıldere vatanımızın ba-ğımsızlığı, halkımızın kurtuluşuiçin ölümü göze almaktır. Kızılderehalk için, vatan için, devrim için fe-dadır. Kızıldere devrim için herşeyi göze almanın çizgisi olduğuiçin zafere giden yoldur. Her şeyigöze alanlar, asla yenilmezler.

Kızıldere savaşma iradesi, sa-vaşma cüreti, savaşma ka-

rarlılığını temsil ettiği için zafe-re giden yoldur. Kızıldere nasıl sa-vaşılacağının cevabıdır.

Mahirler ve onların can ver-diği Parti-Cephe ideolojisi,

politikalarıyla, stratejisiyle, ör-gütlenme anlayışıyla, eylem an-layışıyla, çalışma tarzıyla, dev-rimcilik anlayışıyla zafere gidenyolu adım adım örmüştür.

Zaferin kolay kazanılmayaca-ğı, zaferin birçok unsurun

araya gelmesiyle kazanılabilece-ğini gösteren tarihi bir tecrübe, bi-limsel bir gerçektir. Tek başınadoğru bir teoriye sahip olmakyetmez, tek başına kararlı savaş-

çılara sahip olmak yetmez. Zaferbunların hepsini bir araya getiren,devrimci bir çizgi ve devrimcibir örgüt sorunudur.

Kuşatmalar altında teslim olu-yorsan asla zafer kazana-

mazsın.

Kı zıl de re yo lu, umut suz lariçin umut, ça re siz ler için ça -

re, za fer için tek al ter na tif tir.

Kızıldere her şeyin bitti sa-nıldığı yerde zafere açılan

kapıdır, zafere giden yoldur.

Bu yol, direnenlerin asla ça-resiz kalmayacağının ilanı-

dır.

Kızıldere bağımsızlığın, umu-dun, devrimin yoludur: Kı-

zıldere, emperyalizmin yeni-sö-mürgesi Türkiye’de, emperyalistişgale karşı bağımsızlık, faşizmekarşı demokrasi savaşının adı-dır.

Bu savaşın nasıl bir savaş ola-cağının göstergesidir.

Bu savaşta doğrudan karşını-za tankıyla, topuyla emper-

yalistler çıkmıyor. İşgal içerden,işbirlikçileri aracılığıyla yapılıyor.İşbirlikçi tekeller emperyalist te-keller adına sömürüyor.

Oligarşinin meclisi, emperya-listlerin çıkarları doğrultu-

sunda politikalar belirliyor ve on-lar adına yönetiyor.

Ordusu, iç savaş ordusuna dö-nüşüyor. Kızıldere, yeni-sö-

mürge Türkiye gerçeğini en somutortaya koyandır. Ve emperyalizminsömürüsüne karşı bağımsız Türki-ye bayrağının açıldığı yerin adıdır.

Kızıldere’ye gitmek, bağımsızdemokratik sosyalist Türki-

ye hedefindeki ısrar ve kararlılı-ğımızdır.

Kızıldere,vatanımızın bağımsız-

lığı, halkımızın kurtuluşuiçin ölümü göze almaktır.Kızıldere, halk için, vataniçin, devrim için fedadır.Kızıldere, devrim içinherşeyi göze almanın

çizgisi olduğu için zaferegiden yoldur.

20 Mart2011

5

YürüyüşSayı: 260

Page 6: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

6

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

15 Mart 2011’de Ankara’da gö-rülen Didem Akman ve SerkanOnur Yılmaz’ın tutuklu olduğufeda eylemi davası sonuçlandı. An-kara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 19Aralık katliamının sorumluların-dan olan katil Hikmet Sami Türk’eyönelik feda eylemi nedeniyle 2devrimciye ağır cezalar verdi.

Mahkeme 19 Aralıkkatliamını sahiplenmiş, politik karar vermiştirDidem Akman ve Serkan Onur

Yılmaz’ın “sanık” olarak yargı-landığı bir mahkemeden adalet bek-lenmeyeceği, adaletli bir kararçıkmayacağı daha en başından bel-lidir.

Mahkeme asıl olarak iki sınıfıniradesinin, iki sınıfın adalet anlayı-şının, ahlakının çatıştığı bir alan ol-

muştur. Her duruşmada bunu gör-mek mümkündür. Karar o nedenlesiyasidir ve sonuçtur.

Karar hukuka, bir adalet anlayı-şına göre değil, siyasi nedenlerle ve-rilmiştir. Karar, o nedenle 19 Aralıkkatliamını sahiplenen, faşist devle-ti aklamaya çalışan bir karardır.

Hakimler, bu çürümüş düzenekarşı savaşan devrimcileri, savaş-tıkları düzene başkaldırdıkları içinkendi hukukları ile çelişen bir tarz-da “en ağır cezaları” vermişlerdir.

Kararda, düşmanın halka karşıyüz yıllık sınıf kinini, düşmanlığı-nı görebiliriz. Kararda her şey var-dır ama ne hukuk, ne de adaletvardır.

Karar, 2 devrimci nezdinde dü-zene karşı savaşan herkese, halka birgözdağıdır. “Benim düzenime kar-şı çıkan herkesi ömür boyu zin-danda çürütürüm” demektir.

Dava adli bir dava değil, siyasi bir davadır

Dava mahkemenin göstermeyeçalıştığı gibi “adli bir cinayet” da-vası, adli bir dava değildir. Dava si-

yasi bir davadır. Ve bu davada tam-da tartışılması gereken adalet anla-yışıdır.

Mahkeme karar verirken, kendihukukunu bile işletmemiştir. Eğerdüzenin yasalarına göre, düzenin ya-salarının “suç” olarak kabul ettiğibir eylem varsa, onun nedenlerini detartışmak, dava konusu yapmak zo-rundadır.

Ancak mahkeme bu nedenlerüzerinde durmamıştır. Dursaydı,karşısına 19 Aralık katliamı çıka-caktı. Dava, diri diri yakılan 6 ka-dının; dava, her çeşit gaz ilekatledilen 28 tutsağın; dava tecritaltında katledilen 122 şehidin niyekatledildiğinin davası haline dönü-şecekti.

19 Aralık, hapishane katliamla-rı, tecrit tartışılmadan bu dava gö-rüşelemez, karar verilemez. İştemahkeme bunları tartışmaktan, so-ruşturmaktan kaçtı. Bunları bilinçliolarak tartışmayarak, davayı “adlibir cinayet” davasına indirgemeyeçalıştı.

Açık ki, 19 Aralık’ın, katliam-ların tartışıldığı bir yerde sıra di-renme hakkına, hesap sormahakkına gelecekti. Katliamların ol-duğu yerde, halkların adalet müca-delesi meşrudur.

İşte o nokta, tarih önünde DidemAkman’ın beraat ettiği yerdir. Mah-keme yargı sürecini sıradan bir su-çun yargılanmasına indirgeyerek,tarihin beraat kararına karşı diren-miş, o kararı boşa çıkarmıştır.

Mahkemenin kararı o nedenlehalk ve tarih önünde hükümsüzdür.Halk ve tarih önünde Didem Ak-man ve Serkan Onur Yılmaz isim-li iki devrimci direnme hakkını vehalkın hesap sorma hakkını kullan-mış, faşizme karşı görevlerini yeri-ne getirmişlerdir.

İTİRAF EDİYORUZ:

Emperyalistleri ayak izlerinekadar ulkemizden silmek içinbağımsızlık şiarını haykırmasuçunu işledik!

İTİRAF EDİYORUZ: Halkıcanından, evinden, yurdundan,okulundan eden CIA uşaklarını,sermayenin faşist surulerini ceza-landırma suçunu işledik!

İTİRAF EDİYORUZ: Faşistdevleti yıkıp, her turlu guzelliğinboy vereceği, devrimci halk ikti-darını kurmak için savaşmaksuçunu işledik!

(Haklıyız Kazanacağız)

“Didem Akman ve Serkan Onur Yılmaz Değil Hikmet SamiTürk Yargılanmalıdır!”

Halk Cepheliler, “Verin kararı-nızı! Kalem sizin tarih bizim” diyenson sözleri sorulduğunda “katillereninde sonunda hesap verecek”diyen Didem Akman ve SerkanOnur Yılmaz ile birlikteydiler.

Karar açıklandığında, “Katillerhesap verecek” diye sloganlarıy-la kararı tanımayan devrimcilerinyanında adalet isteyip, HikmetSami Türklerin, katillerin yargı-lanmasını istediler.

Halk Cepheliler mahkemesonuçlanıncaya kadar marşları vesloganları ile adliye önündeydiler.“Didem Akman Onurumuzdur.”sloganları ile devrimcileri sahip-lendiler.

Feda eylemi davasında karar. . .

“Verin kararınızı!Kalem sizin, tarih bizim!”

Page 7: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Tarihin çağrısıdır Kızıldere. Tarih,insanlığın binlerce yıla uzanan hak-lı kavgasının Marksizm-Leninizm’deözetlenmiş halidir.

Kızıldere, Türkiye devrimi açı-sından bir manifesto olmuştur. Bu,dünyadan ve tarihten kopuk bir ma-nifesto olmayıp, tersine o tarihi zin-cirin bir devamıdır. Komünist Mani-festo’nun 1848’deki çağrısının, Av-rupa’nın üzerinde dolaşan “komü-nizm hayaletinin” Anadolu’ya taşın-masıdır Kızıldere.

Kızıldere, Marksizm-Leninizm’inülkemizde ete kemiğe büründürül-mesidir. Marks’ın artı-değer teorisi-nin, Lenin’in devlet, devrim ve em-peryalizm teorisinin Anadolu ihtila-linde yeniden varedilmesidir. Kızıl-dere, salt bir direnişe indirgenemezderken kastettiğimiz tam olarak bu-dur.

Bir meşale düşünün, hep yanı-yordur. Ama bazen kanla örtülüronun ışığı... Bazen korku duvarlarıylaçevrelenir... Bazen sansür, baskı, ya-saklar meşalenin ışığının geniş kitlelertarafından görülmesine engel olur...Bazen ideolojik çarpıtmalardan, bu-lanıklıklardan oluşan bir perde örtü-lür meşalenin üstüne... Ama o oradahep yanmaya devam eder. Kızıldereişte böyle bir meşaledir. Hep yanmayave tarihin yolunu aydınlatmaya de-vam etmiştir. O yolda yürüyenlerhep olmuştur.

İşte o ışık, bugün her zamankin-den daha güçlü, daha parlaktır. Gös-terdiği yolun doğruluğu, geçerliliğiher zamankinden daha fazla kanıtladesteklenmektedir. O kanıtlar, halk-ların kurtuluşunun anti-emperya-list, anti-oligarşik bir perspektifin dı-şında mümkün olmadığının kanıtla-rıdır.

1990’ların başından bu yana mey-dana gelen toplumsal hareketleri,kitlelerin şu veya bu ölçüde, şu veyabu beklentilerle katıldığı ayaklanmasüreçlerini gözden geçirelim. Kaf-

kaslar’da, Balkanlar’da, Ortadoğu’da,Afrika’da, Latin Amerika’da kitlelerson yirmi yıllık tarih içinde de tümolumsuzluklara, baskılara ve ideolo-jik, politik çarpıtmalara karşın, “ha-reketsiz değillerdi. Ama dünya halk-larının tarihi açısından bazı kaza-nımlar sözkonusu olsa da, bütün buhareketler içinde, bir tekinde bilehalklar açısından ulusal ve sosyal birkurtuluş gerçekleşmemiştir. Halk-ların tarihine bu anlamda zaferler ek-lenmemiştir.

Çoğu yerde, “demokrasi beklen-tileriyle” yola çıkılmış ancak bu yol-da, anti-emperyalist yan güdük kal-dığı veya hiç olmadığı için, o hare-ketler bir “kurtuluş hareketi” nite-line bürünememiştir.

Kızıldere, anti-emperyalist, anti-oligarşik devrim demektir. Ve bumuhtevasından dolayı da ulusal vesosyal kurtuluşla özdeştir.

Teorik olarak, emperyalizme kar-şı olmayan ancak oligarşik diktatör-lüklere, faşizme karşı mücadele edengüçlerin “demokratik” bir niteliğesahip olduğundan; veya tersine ola-rak, sömürücü kapitalist sistemle vemevcut yönetimle açık bir çatışmaiçinde olmamasına rağmen, emper-yalizme karşı çıkan bir hareketin“ilerici” bir niteliğe sahip olabile-ceğinden söz edilebilir. Ama günü-müzde bunların hemen hiçbir pratikgeçerliliği yoktur. Günümüzde artıkbir hareketin bu tek yanlılık içinde,bağımsızlık ve demokrasi mücade-lesini birbirinden kopararak demokratveya ilerici olabilmesi ve böyle ka-labilmesi, mümkün değildir. Günü-müzde emperyalizme karşı bağım-sızlığı ve faşizme karşı demokrasiyisavunmak, birbirinden ayrı olarakmümkün değildir ve halklar için kur-tuluş, bir hareketin ancak iki yanı bir-den içermesiyle gerçekleşeblir. Kı-zıldere’de somutlanan anti-emper-yalist, anti-oligarşik devrimci çiz-ginin doğruluğunun kanıtlanması da

Kızıldere Tarihin ÇağrısıZaferimizin Adıdır

Kızıldere Tarihin ÇağrısıZaferimizin Adıdır

20 Mart2011

7

YürüyüşSayı: 260

Page 8: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

işte budur.

Kızıldere dün değil, bugünve gelecektir; Kızıldere’yidünde bırakan hiçbiryaklaşım devrimci değildir

Sosyalist sistemin 1990’larınbaşlarında emperyalizmin yoğunideolojik, ekonomik, politik saldırı-ları altında, ama asıl olarak da ken-di iç zayıflıkları sonucunda yıkıl-masıyla, burjuvazi bu zaferini ideo-lojik bir zafere dönüştürmek için ata-ğa geçti. “Sosyalizm öldü”, “elvedaproletarya”, “biz devrimi çok sev-miştik!” sözlerinde formüle edilen birsöylem geliştirdi. İdeolojik kuşatma,devrimi ve sosyalizmi savunma ka-rarlılığındaki güçler üzerinde politik,askeri baskılarla tamamlandı. Dö-neklik ve inkarcılık, teşvik edildi,övüldü, teorileştirildi, kabul edilirhale getirildi... Sosyalizmi değil de,“reel sosyalizmi savunmuyoruz” di-yorlardı örneğin. Devrimden de vaz-geçmemişlerdi, ama şimdi farklıyollar izlemek gerekirdi... Bu söy-lemlerin savunucuları, görünürdedünü savunuyorlardı. Geçmişte yap-tıklarından “pişman olmadıklarını”söylüyorlardı (“O günleri tekrar ya-şasam, yine aynı şeyleri yapardım”dönekliğin amentüsü gibidir). Fakat“pişman değiliz” demelerine rağ-men bugün aynısını da yapmıyor-lardı. 1990’ların inkarcılığı, dönek-liği, geçmişi reddi böyle şekillendi...

Türkiye solu olarak, bu yaklaşı-mın yabancısı değildik. Aynı yakla-şım, biçimsel olarak farklı yanlarıolsa da, Kızıldere karşısında takını-lan tutumda da kendini göstermiştir.Görünürde Kızıldere savunulmakta,“yanlıştı” denilmemekte, Kızılde-re’de somutlanan devrimci strateji-ye açıkça karşı çıkılmamakta, ama işo stratejinin günümüzde savunul-masına gelince, bundan açık bir bi-çimde yan çizilmekte, bunun yerine,Kızıldere’yle uzaktan yakından ilgisiolmayan bir legalizm savunulabil-

mekteydi. Ve bu noktada devrimcipolitikada asla yeri olmaması gere-ken bir istismarcılık ve riyakarlıkkarşımıza çıkmıştır. Hem geçmişi sa-vunuyorum, pişman değilim diye-ceksiniz ve hem de bugün geçmişleilgisi olmayan bir düzeniçileşmeniniçinde olacaksınız. Böyle bir riya-karlık, devrimcilik diye pazarlanıyorülkemizde.

Devrimcilik, tartışmasız olarak,Kızıldere’yi bugün de savunmak-tır. Parti-Cephe mirasını savunmakve üstlenmek, Kızıldere’yi savun-maksızın mümkün değildir. “Bizgeçmişin doğrularını alıyoruz amayanlışlarını da eleştiriyoruz” ge-rekçesiyle Kızıldere ve onu gerçek-leştiren anlayış reddedilemez. Çün-kü Kızıldere, Parti-Cephe mirası-nın özüdür. Onun reddedildiği yer-de, geçmiş, ideolojisiyle, politika-sıyla, kadrolarıyla, önderleriyle HERŞEYİYLE reddedilmiş olur. Bu ta-rihsel gelenek açısından Kızılde-re’nin olmadığı, Kızıldereler’in ya-ratılmadığı yerde, devrim yoktur.

Son gibi görünen birbaşlangıçtır Kızıldere

Mahir’in kerpiç evin damındansöylediği o sözün arkasında uzun birtarih, kesin bir bilimsellik, dopdolubir ideoloji vardır.

“Biz buraya dönmeye değil, öl-meye geldik” sözü, herhangi bir sözdeğildir. Sadece bir kahramanlıkifadesi değildir. Kızıldere’nin birmanifesto olması, yalnızca Türkiyedevriminin yolunu göstermesi açı-sından değildir. O yolda yürüyen herdevrimcinin nerede ne yapacağınınmeşalesidir Kızıldere. Her kuşat-mada, her çarpışmada, düşmanınçağrılarına verilecek cevaptır Kı-zıldere. Bu yüzden “Biz burayadönmeye değil, ölmeye geldik” sözü,tek bir cümleden ibaret olmayıp,tarihe yazılan bir manifestonun baş-lığı gibidir.

Türkiye halkları için, Kızılde-

re’yi herhangi bir direnişten ayırde-den, onu, bir anlamda devrimimizinbaşlangıcı yapan bu özellikleridir.

Devrim tarihimiz yazıldığında,Türkiye devriminin başlangıcı olarak,tarih birkaç dönüm noktasına işaretedecektir. Bunlardan biri, AydınlıkSosyalist Dergi’ye Açık Mek-tup’tur. Bu mektup, Mahirler’in re-vizyonist, reformist, parlamentaristgelenekten kesin bir biçimde kopu-şunun ve Türkiye devriminin yolu-nun netleşmesinin ifadesidir. Bu an-lamda da devrimimizin başlangıçnoktası olarak alınabilecek bir öne-me sahiptir.

Bir diğer nokta, kuşku yok kiTHKP-C’nin kuruluşudur. Bu ku-ruluş, devrim iddiası ve iradesininpartide, savaşma kararlılığının cep-hede somutlanmasıdır. THKP-C’ninkuruluşuyla Türkiye devriminin ör-gütsel anlamda tarihi adımı atılmış-tır.

Kızıldere ise, bunların hepsini bir-den içeren bir tarihi anlama sahiptir.THKP-C’nin örgütsel tarihi açısın-dan bir “son” gibi görünmesine kar-şın, o bir başlangıçtır. “Son gibi gö-rünen bir başlangıçtır” cümlesi ancakfiziki yenilgilerin siyasi zaferlereçevrilebildiği durumlar için kulla-nılabilinir ve tarih önünde Kızılde-re böyledir.

Kızıldere’yi reddetmek,iddiasızlaşmak, hedefsizkalmaktır...

Ülkemizdeki legal parti çevre-lerine bakın. Bu siyasi hareketlerinideolojisi ve politikaları, zorunaçık veya dolaylı biçimde reddi veparlamentarizm üzerine şekillen-miştir.

Peki bu durumda kitlelere nesöyleyebilmekte, ne vaadedebil-mektedirler?.. Bunun cevabında bü-yük bir boşluk vardır.

Devrimci stratejinin reddi, red-deden tüm siyasi hareketleri legal si-

8

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 9: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

yaset zemininde de alabildiğine id-diasızlaştırmakta, bu alanda bile birhedeften, bir kazanma iradesindenyoksun bırakmaktadır.

Bu kesimlerden “şunu şöyle ya-pacağız, bunu böyle çözeceğiz” diyeiddialı bir cümle duymanız bile zor-dur. Zoraki kotarılmış seçim bül-tenlerinde bir şeyler söylenir ama as-lında onlar da, birincisi, politik ola-rak düzen içidir, ikincisi, her keli-mesi, iddiasızlığın, “söylediklerinekendilerinin bile inanmadığı” birinançsızlığın ürünüdür.

Hedefteki inançsızlık, doğallı-ğında güncel olarak yürütülen mü-cadeleyi de etkiler. Mevcut legalpartilerin ekonomik demokratik mü-cadele alanında dişe diş kavgayla,söke söke elde ettiği bir kazanım, birdemokratik mevzi var mı kimseninaklında? Yoktur! Böyle bir kavga-ları, pratikleri yoktur. Legal partici-lik, düzeniçileşmeyle özdeş halegelmiştir.

Onlar, Kızıldere manifestosunakulaklarını, 39 yıldır yanan bir me-şaleye gözlerini kapatmışlardır. Tambu noktada, en başta söylediklerimizedönersek, Kızıldere’ye gözlerini vekulaklarını kapatmak, aslında, tari-hin çağrısına kulaklarını kapat-maktır. 1848’in Komünist Mani-festo’suna, Marksizm-Leninizm’esırtını dönmektir. Halkların yüzler-ce yıllık tecrübelerini görmezdengelmektir.

Kızıldere’yi görmezden gelen,mahkum eden, anlamını kavraya-mayan çok çeşitli yaklaşımlar oldu:Haklıyız Kazanacağız’da şöyle sözedilmişti bu anlayışlardan: “THKP-C’nin Kızıldere eylemi, anlık başarı-lar peşinde koşan, ülkelerin devrim sü-reçlerinde oluşacak birtakım dönümnoktalarında gösterilecek tavrın vemücadelenin, kaderi etkileyen tarihselişlevini kavrayamayan, mücadelenin ta-rihsel, siyasal yanını göremeyen an-layışlar tarafından, bir ‘intihar’ olarakdeğerlendirildi.”

Geçen 39 yı l , 1972 yılının 30

Mart’ından bu yana, oportünist, re-formist, revizyonist kesimlerde yapı-lan Kızıldere değerlendirmelerinin isa-betsizliğini göstermek için fazlasıylayeterlidir kuşkusuz.

Kızıldere, devrimlekarşı-devrim arasındakiiktidar kavgasınınodağındadır

Kızıldere yolunda yürümek,kendini sürekli yenilemektir. Kızıl-dere yolunda yürümek, teoriyi vemücadeleyi şablonlara hapsetme-mektir; çünkü Kızıldere, “Mark-sizm-Leninizm bir doğma değil, ey-lem kılavuzudur” anlayışıyla varol-muş bir anlayıştır. Emperyalizmin,oligarşinin değişen politikalarına,taktiklerine bağlı olarak şablonculuğadüşmeden birçok yeni politika üre-tilmiştir. Her farklı dönem, farklı po-litika ve yöntemlerle aşılmıştır. Amabir de devrimci hareket için değişmezolanlar vardır.

Marksizm-Leninizm’in kendisio değişmezlerin başında gelir. Uzunsü re li halk sa va şı, si lah lı mü ca de le -nin te mel alınmasından, il le galiteden,stratejik hedefimizden, yani, an ti-em -per ya list an ti-oli gar şik dev rim denvaz ge çi le mez. Çünkü bunlar, yeni sö-mürge bir ülkede devrimin zaferininolmazsa olmaz koşullarıdır.

Kızıldere devrim iddiasıdır. İkti-dar perspektifidir. Savunduğunuyapan, yaptığını savunan olmak,“Cepheliler yaptı mı ciddi yapar” de-dirtmek, Türkiye ve dünya devrim ta-rihinde sayısız “ilk”lerin sahibi ol-mak, gelenekler yaratmak, destanlaryazmak, sabrın da, atılganlığın da, si-lahlı eylemin de, demokratik müca-delenin de en görkemli örneklerininyaratıcısı olmak, bunların hiçbiritesadüfi değildir. Bunlar devrimiddiasıdır.

Kızıldere, devrimci harekete ogüne kadar yönelmiş en büyük sal-dırıdır. “İmha ve yoketme”, oligar-şinin bu saldırıda somutlanmış po-

litikasıdır. O günden bu yana da, 12Temmuzlar’ın, 17 Nisanlar’ın, Bah-çelievler’den Bağcılar’a onlarca sa-vaşçının katledildiği infaz operas-yonları, Parti-Cephe’yi hedeflemiş-tir. Bu, oligarşinin bizdeki iktidariddiasına verdiği karşılıktır.

1984 Ölüm Orucu, Kızıldere’nindevamıdır. 12 Temmuz, Çifteha-vuzlar, 1984’ün devamıdır. BüyükDireniş, bunların hepsinin devamı-dır. Bu devrimci strateji içinde Kı-zıldere’den bu yana, kesintisiz bir de-vamlılık vardır. Devamlılık, yalnız-ca Türkiye devriminin doruklarınıoluşturan direniş destanları açısındandeğildir. Devamlılık, ideolojik, po-litik, kültürel, örgütsel, her anlam-da bir devamlılıktır. Bu, herhangi birgelişme karşısında aynı tepkiyi ve-rip aynı tahlilleri yapabilmeyi içerenbir devamlılıktır. 1971’deki bir Cep-heli’yle 2011’deki bir Cepheli’ninaynı ruh halinde olabilmesidir. Vebunu mümkün kılan da Kızıldere çiz-gisidir.

39 yıldır yol gösteren bir tarihtirKızıldere. Kızıldere tarihin çağrısı-dır. Kızıldere devrimimizin gelece-ğidir. 39 yıllık Kızıldere çizgisi,Marksist-Leninist teorinin ve TürkiyeDevriminin Yolu’nun doğrulanma-sıdır. Geleceğimizin adı, devrimyapma kararlılığımızdır. Kızıldere,söylediğini yapmak ve savunmaktır.Söylediğini yapmak ve savunmak te-sadüfü değil, devrim kararlılığı veyeni bir toplum kurma iddiasıdır. An-cak bu iddia ve idealle, ölüm dahilher şey göze alınabilir.

Kızıldere teorinin pratikte sınan-dığı yerdir. Kızıldere devrime olaninanç ve devrimi yapma kararlılığı-dır. Kızıldere Türkiye halklarına ya-pılmış devrim çağrısıdır. Ve bu çağ-rı o kadar güçlüdür ki, Türkiye halk-ları tarafından sahiplenilmiş ve 39yıldır kurtuluş mücadelemizin bay-rağı olmuştur. Kızıldere geleceğeuzanan yolumuzdur.

20 Mart2011

9

YürüyüşSayı: 260

Page 10: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Kızıldere’de akan kan, bağımsız-lık uğruna akan ilk kanımız değildi.Her karış toprağı için oluk oluk kanıakmıştır Anadolu halklarının. Çünküvatansız yaşanmazdı. Vatansa, düş-man çizmelerinin işgali altındaydıyüzyılın başlarında..

“Ya İstiklal Ya Ölüm” dedi Kuv-vacılar: Vatan İngilizler’in, İtalyan-lar’ın, Fransızlar’ın, Yunan’ın işgalialtındaydı.

Vatan yine işgal altına alınmıştı,20. yüzyılın ikinci yarısında. “YaÖzgür VatanYa Ölüm” dedi dev-rimciler. Emperyalizme ve işbirlikçioligarşiye karşı vatanımızı kurtuluşagötürecek olan bağımsızlık bayrağı-nı açtılar.

Osmanlı teslim olmuş, vatan işgal altında

1914'te l. Emperyalist PaylaşımSavaşı başladığında, yarı-sömürgeOsmanlı devleti de Avrupa emper-yalist devletleri arasında paylaşıl-mak istenen devletlerden biriydi. Sa -va ş so na er di ğin de Os man lı ye ni lendev let ler ara sın day dı. Os man lı Sul -ta nı Vah det tin 1918 Mond ros Mü -ta re ke si’yle ka yıt sız şart sız tes limol du.

1915’te düş ma nı Ça nak ka le’denge çir me mek için 200 bin as ker top -ra ğa düş müş tü. Em per ya list do -

nan ma ge mi le ri üç yıl son ra bo ğaz -lar dan “eli ni ko lu nu sal la ya rak”ge çti ve İstanbul’u işgal etti. Ana-dolu da iş gal al tına alındı. Ada na’yıFran sız lar, Ur fa, Ma raş, Antep,Merzifon ve Samsun’u İn gi liz ler iş-gal etti. An tal ya ile Kon ya’yı iseİtal yanlar...

Osmanlı paşaları, kompradorburjuvazi ve gayri-müslim serma-ye sahiplerinden oluşan egemensınıflar, işgale davetiye çıkarırken,kimi küçük-burjuva aydın çevreler“ya ban cı des tek ol ma dan yur dunbü tün lü ğü nü ko ru mak müm kün de -ğil dir” di yerek mandacılığı savu-nuyor ve İngiliz ya da Amerikanmandasını istiyordu. Oy sa Anado-lu’nun işgal edilmesi zaten İn gi ltereve ABD’nin onayıyla gerçekleş-mişti.

Egemen sınıfların teslimiyetçili-ği, çeşitli küçük-burjuva kesimlerinmandacılığı savunmalarının aksineAnadolu’da birçok yerde işgalekarşı yerel direnişler başlamış ve ye-rel kongrelerde, Erzurum ve Sivaskongrelerinde vatanseverlerin hedefibel li ol muş tur: YA İS TİK LAL YAÖLÜM!

Egemenler ihanet ederken direnen halktıİz mir’in iş ga lin den ön ce Ana do -

lu’nun he men tüm böl ge le rin de

Mü da fa-i Hu kuk Ce mi yet le ri oluş -tu rul ma ya baş lan dı. Bir kı sım Ana -do lu eş ra fı nın bu lun duk la rı böl ge -ler de oluş tur duk la rı bu di re niş ör güt -le ri, yok sul köy lü lü ğü bu ör güt lerara cı lı ğıy la Kur tu luş Sa va şı’ na kat -tı . Ana do lu ar tık ka dın la rı nın, ge lin -le ri nin ır zı na ge çi len, ço cuk la rı kat -le di len, İz mir’in iş ga lin de ol du ğu gi -bi bir an da as ker-si vil beş yü ze ya -kın in sa nı öl dü rü len, Fran sız, İtal -yan, Yu nan bay rak la rının dalga-landığı bir Anadolu’ydu. Ba zı eş rafve ayan, iş gal ci le ri törenle kar şı lı -yor ve düş man bay ra ğı nı ilk on larası yor du ev le ri ne.

Emperyalizmin silahlandırıp Ana-dolu’ya saldırttığı Yu nan as ke ri,15 Ma yıs 1919’da İz mir’e çı ktı. İz-mir’e çıkan ilk Yunan askeri de al-nının ortasından kurşunu yedi. İz-mir’in işgaline karşı ilk direnişibaşlatan ga ze te ci Ha san Tah sin’dir.Kurşunları bitene kadar çarpışır vece bin de ki bom ba yı da sa vu rduktansonra şehit düşer. İlk kur şun atıl mış -tır; İzmir’in iş galine karşı, aynıgün Ay dın, De niz li, Bur dur ve Kon -ya’da 17 Ma yıs 1919’da Er zu rum,Bur sa, Ti re ve Hav za’da kit le sel mi -ting ler dü zen le ndi. Bun la rı 23 ve 30Ma yıs’ta İs tan bul’da çok büyükkalabalıkların toplandığı Sul ta nah -met mi ting le ri iz ledi. Sul ta nah metmi tin gin den son ra işgale karşı pro-testo eylemleri yasaklandı.

‘Ya İstiklal Ya Ölüm!’1

Kerpiç evdekilerin “Teslim olu-uun!....” diye bağıranlara cevabı bel-liydi: “Namussuzluğa, kahpeliğeteslim olmayacağız” diyorlardı.

Emperyalizmin uşaklarına,“Semih Sancar, Tevfik Türüng, Meh-met Eymür ve Hiram Abas!” diyeisimleriyle seslendiler. Ürperdi düş-man isimlerini duyunca...

Kerpiç ev, umudun eviydi.

Sonra marşlar yükseldi kerpiçevin çatısından:

"Gün doğdu hep uyandık,Siperlere dayandık,Bağımsızlık uğruna daAl kanlara boyandık”

Marş bitti kurşunlar konuştu. Tes-lim ol çağrılarına sloganlarla, marş-larla, kurşuna kurşunla karşılık ver-diler.

Kurşun sesleri arttıkça slogansesleri azaldı. Önce Mahir düştü,Cihan, Ömer... Düştüler teker teker...

Bu cehennem gibi çatışma içinde

İngilizler’i cezalandırdılar. Son nefes-lerine, son kurşunlarına kadar savaş-tılar. Namlular sustuğunda bir sloganyankılanmaya devam ediyordu hala:"YAŞASIN TAM BAĞIMSIZTÜRKİYE!"

*

Bu yazımızla başladığımız yeniyazı dizimizde işte bu savaşı, bağım-sız Türkiye için verilen savaşımızı elealacağız.

10

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 11: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

İlk ka ra kol bas kı nı Kur tu luş Sa va şı’nda es ki or du -

dan ka lan bir lik lerin ve Kuv va-iMil liye ör güt le ri nin ya nı sı ra Efe -ler de önem li bir rol oynamış ve is -tis nalar dı şın da işgale karşı direnişsaflarında yerlerini almışlardır.De mir ci Meh met Efe, Gök çen Efe,Çer kes Et hem, Ko ca Meh met Efe,Mur sal lı Meh met Efe Kur tu luş Sa -va şı’nda kah ra man lık lar gös ter enefe ler den bazılarıdır. İz mir’in iş ga lin den bir gün son -

ra Yö rük Ali Efe ve adamları tara-fından Yu nan kuv vet le ri nin üst len -di ği Mal gaç Ka ra ko lu ’na ya pı lanbas kı n, Kur tu luş Sa va şı’nın ilk bas -kı nı ola rak tarihe ge çti. İşgalcilerin ayak bastığı her yer-

de kendiliğinden halk direnişleribaşladı. An tep’te, Ma raş’ta, Ur -fa’da Fran sız iş ga li ne, ken di li ğin denör güt le nen bir si lah lı halk di re ni şiy -le ce vap ve ri ldi. Kah ra man lık lar ya -ra ttı Ana do lu’da halk. Ka ra yı lan lar,Şa hin bey ler, Süt çü İmam lar bi li nen,ad la rı du yu lan lar dır... Ancak bun-larla sınırlı değildir kahramanlar. Sa-vaş boyunca Ana do lu’nun dört birkö şe sin de ni ce isim siz kah ra man lardestan yazdı.

Kuv va-i Mil li ye (Ulu sal Kuv vet ler) İlk Kuv va-i Mil li ye 19l9 Ma yı s’ı -

nın son la rın da Öde miş’te ku ru ldu.Bu nu Ala şe hir, Çi ne ve Sa ray -köy’de ku ru lan lar iz ledi. Birçokyer de va tan se ver su bay lar el le rin deka lan az sa yı da ki as ke ri bir lik lemi lis kuv vet le ri nin ku rul ma sı na gi -ri şti. Efe ler, çe şit li yer ler de si lah vecep ha ne tak vi ye si ala rak Kuv va-iMil li ye’ye ka tı ldı. Ege’de Yu nan lı -lar’a karşı çe te sa va şı geliştirilirken,Gü ney’de Fran sız iş gal ci le ri yö rehal kı nın baş lat tı ğı çe te sa va şlarıy -la ko vu ldu.

4 Ey lül 1919’da ya pı lan Si vasKong re si’n de Mus ta fa Ke mal ve ar -ka daş la rının müdahalesiyle tümAna do lu’da ki di re ni şin mer ke zi -leş me si sağ la ndı.

Halkın özsavunması: Yerel Kongreler

Kur tu luş Sa va şı ’nın ör güt len me -si res mi ta rihe göre için de Amas ya,Sivas, Er zu rum gi bi birkaç kong re -den iba ret tir. Ama ger çek böy le de -ğil dir. İşgalin ilk günlerinden1920’de, TBMM’nin ku ru lu şu naka dar ge çen dö nem de, Ana do lu hal -kı çok yay gın bir ör güt len me çaba-sı için de olmuştur. Ki mi araş tır ma -cı lar bu döneme “Kong re ler Dö ne -mi” der. İki yıl bo yun ca Ana do lu veTrak ya’da Kur tu luş Sa va şı’ nı yü rüt -mek ve Os man lı dı şın da ye ni ye relik ti dar or gan la rı nı oluş tur mak içinsa yı sız kong re top la ndı. Bunlardanbazıları; Kars Kong re si, Ar da hanKong re si, İz mir Bü yük Kong re si,Ba lı ke sir Kong re si, Na zil li Kong re -si, Ala şe hir Kong re si, Muğ la Kong -re si, Edir ne Kong re si, Ol tu Kong re -si, Lü le bur gaz Kong re si, Af yonKong re si’dir.

Bun la rın he men hep si ye rel öl çek -te ki kong re ler dir. Ya ni Ana do lu’dakur tu luş için ör güt len me, ül ke ça pın -da bir ön der li ğin or ta ya çık ma sın danön ce baş la mış tır. Mer ke zi bir ni te likta şı yan Si vas Kong re si top lan dık tanson ra da bu ye rel kong re iş le yiş le ride vam et miş tir.

Ye rel kong re le rin he de fi de ulu sal

kur tu luş tur. “Ye rel kong re ha re ket -le ri iş gal teh dit le ri ne kar şı öz sa vun -ma ih ti ya cın dan ve dev le tin ik ti dargüç le ri nin bu ih ti ya cı kar şı la ya ma -ma sın dan doğ muş tur.” Bu kong re -ler, bu iki yıl lık sü re için de, bu lun -duk la rı böl ge le rin gü ven lik so run -la rın dan ver gi so run la rı na, böl ge dı -şı na çı kış la rı ya sak la ma ya, do ğalafet le re hat ta di ğer ül ke ler le iliş ki -

le re ka dar pek çok ko nu da ka rar laral mış, bu sü re zar fın da dev let iş le -vi ni üst len miş ler dir.

Kur tu luş Sa va şı’n da iş çi ler

Osmanlı ve egemen sınıflar teslimolurken, işçi sınıfı “Ya istiklal yaölüm” diyenlerin yanındaydı. İs -tan bul tram vay iş çi le ri , Kur tu luşSa va şı ’nı des tek le mek için ya ban cışir ket le re kar şı grev ler yapıp göste-riler gerçekleştirirler.

An ka ra İma lat-ı Har bi ye iş çi le ribir sen di ka ku ra rak Kur tu luş Sa va -şı ’nın za fer le so nuç lan ma sı için vargüç le riy le ça lı ştılar.

Ha liç Mav na cı lar Ce mi ye ti, in şa -at iş çi le ri ve Zey tin bur nu İma lat-ıHar bi ye Fab ri ka sı Yar dım Der ne ği,Ada na Tür kö zü mat ba ası iş çi leriKur tu luş Sa va şı’nı ak tif ola rak des -teklediler. Mav na cı lar, in şa at vefab ri ka iş çi le ri si lah sevkiyatındaönemli görevler üstlendiler.

1 Ma yıs 1920’de İstanbul’da iş-çiler, “Ba ğım sız Tür ki ye” pan kartıaçarak yürüdüler. 1 Ma yıs 1922’deİs tan bul Ka ğıt ha ne’de 6 bin iş çi İs -tan bul’un iş ga li ni pro tes to mi tin giya ptı. Re ji tü tün iş çi le ri grev ka ra rıaldı.İş gal al tın da ki İs tan bul’da işçiler

grev ve di re niş le rin ya nı sı ra, oluş tur -duk la rı ör güt len me ler le de, Ana do -lu’daki direnişin lojistik ihtiyaçları-nın karşılanmasında önem li iş lerya pmışlardır.

Sosyalist aydınlar Kurtuluş Savaşı’nda

Ze ke ri ya Ser tel’in yönetimindeya yın la nan Bü yük Mec mua, 6 Mart1919 ta rih li ilk sa yı sın da şu çağ rı yı

Kur tu luş Sa va şı em per ya liz mige ri le tir ken, mu zaf fer bi r ulu sal

kur tu luş sa va şı ör ne ği ola rak dün -ya halk la rı na da esin ve mo ral

kay na ğı olur. Em per ya list ler, ulu -sal kur tu luş sa vaş la rı nı “ba ru tunica dın dan bu ya na keş fe di len enteh li ke li si lah” ola rak ni te ler ler...Ar tık ulu sal kur tu luş sa vaş la rı nıön le mek on lar için en ha ya ti so -

run lar dan bi ri dir.

20 Mart2011

11

YürüyüşSayı: 260

Page 12: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

ya pmıştı: “Ümit siz li ğe dü şüp et ra -fı mı za ze hir sa ça ca ğı mı za, ya huther ke se mil le tin ge le ce ğin den ümitkal ma dı ğı nı ya ya ca ğı mı za otu rupel bir li ğiy le ça lış mak ve mil le tin...ger çek bir mil let ol ma sı nı sağ la makge re kir.” İş gal ci le rin bas kı la rı na ve çok sı kı

san sü re kar şın Bü yük Mec mua’daya zan Fa ruk Na fiz, Yu suf Zi ya, Fa -lih Rıf kı, Or han Sey fi, Köp rü lü za -de Fu at gi bi ay dın lar, 1920’de der gika pa tı lın ca ya dek hal kı ba ğım sız lık sa -va şı na ça ğır ma ya de vam ettiler.

Ay nı dö nem ler de ya yın la nan “Ha -ki mi yet-i Mil li ye” ga ze te si, Trab -zon’da yayınlanan “İs tik bal” ga ze te -si, Kas ta mo nu’da çı kan “Açık söz” ga -ze te si, aydınların Kur tu luş Sa va şı’nıdesteklemesinin ifadesiydiler.

Bunun dışında savaşa fiilen katı-

lan aydınlar da vardır. Na zım Hik -met, An ka ra hü kü me ti ne baş vu rupcep he de gö rev is ter. Hik met Kı vıl -cım lı Ege dağ la rın da ki efe le re ka tı -lıp iş ga le kar şı di re ni şin ör güt len me -sin de yer ala rak sa va şır. Bay tarSa lih, Öğ ret men Et hem Ne jat,Mus ta fa Sup hi, Dr. Şe fik Hüs nü iş -ga le karşı cep he ye gidip savaşan ay-dınlardandır. An ka ra’da, İz mir’de,Sam sun’da, An tep’te ya ni va ta nınher kö şe sin de em per ya liz me kar şı sa -va şan ay dın lar var dır.

İşgal altında halkın yaratıcılığı

Kur tu luş Sa va şı bo yun ca Ana -do lu’da ki ha kim ör güt len me Kong -re ler ve Ku va yi Mil li ye’ dir. Bun larmeş ru ve açık ör güt len me ler dir. An -

cak iş gal al tın da ki böl ge ler de düş ma -nın yo ğun bir de ne ti mi var dır vebuna karşı pek çok giz li ör güt len -meler oluş tu ru lmuştur. Ka ra kol Ce -mi ye ti, Fe lah Gru bu, Mü da faa-iMil li ye He yet-i Mer ke zi ye si, İma lat-ı Har bi ye Gru bu, Mu ave net-i Bah -ri ye He ye ti, Na mık Gru bu... Bun lar -dan ba zı la rıdır.

Bun la rın en önem li işi, İs tan -bul’dan Ana do lu’ya in san ve si lah ta -şı mak tır. Çün kü he men tüm si lah,cep ha ne üre tim mer kez le ri İs tan -bul’da dır. Bu mal ze me ler, iş çi lerta ra fın dan giz li grup la ra ak ta rıl -mak ta dır. Bu nun ya nı sı ra ba zı grup -lar bil di ri da ğıt mak, di re niş ler ör güt -le mek, as ke ri ey lem ler yap mak gi -bi gö rev ler de üst le nmişlerdir.

- sürecek-

Diyanet İşleri Başkanlığı, 'Din Hizmetleri GelişimProjesi' kapsamında imamların, eğitim, sağlık, çevre,zararlı alışkanlardan uzak durma ve kurtulma gibi konulardahalkı dini yönden bilgilendireceğini açıkladı. AKP bunu “hal-ka hizmet” gibi sunuyor. Ücretsiz din hizmetleri...

AKP iktidarının Türkiye tablosu: Bir tarafta milyarder-ler. İktidara geldiklerinden beri milyarderlerin sayıları 6,5kat artmış. Zenginler için dünyanın en lüks yaşam alanlarıyapılıyor.

Diğer tarafta açlık, yoksulluk, işsizlik... AKP’nin iktidarolduğu yıllar boyunca katlanarak büyüdü. Halkın var olansorunları katlanarak büyüdü. Yoksul halkın başını soktuğuiki göz gecekondusu da başına yıkılıp şehirin dışına sürgünedilmek isteniyor. Halk yardım paketlerine muhtaç edildi.

AKP’den açlığa mahkum ettiği halka verdiği “hizmet”:Aile imamı...

AKP, daha öncede hastanelere, hapishanelere hattaorduyada imam kadrosu açmıştı. Şimdi köylerden ve en yok-sulların yaşadığı mahallelerden başlayarak aile imamlığınıgetiriyor.

AKP, bir taraftan dini, yaşamın her alanına yaymak isti-yor, diğer taraftan açlığa mahkum ettiği halkı dinle kontrolaltında tutmaya çalışıyor. Ne kadar açlık o kadar din diyor.

Günlük yaşamdaki dinci dayatmalara izin vermeyelim.AKP’nin imamları ev ev dolaşıp evlerde dinci ideolojileri-ni anlatacak. Halkın açlık karşısında mücadelesini değil boyuneğmesini öğütleyecek. Halktan “buna da şükretmesi”ni iste-yecek.

Halkımız, AKP’nin imamlarını evlerimize almayalım.

Grup Yorum eski solistnlerinden olan Hilmi Ya-

rayıcı’nın CHP milletvekili adayı olmasına ilişkin bir

açıklama yayınladı.

Açıklamada “Grubumuzun eski solistlerinden

Hilmi Yarayıcı’nın CHP’den milletvekili aday ada-

yı olduğu haberi çeşitli basın kuruluşlarında yer aldı.

Ancak bu haber verilirken “Grup Yorum’dan mil-

letvekili adayı” başlığıyla, gerçeklikle ilgisi olmayan

bir biçimde verildi. Hilmi’yi biz aday göstermişiz ya

da adaylığını destekliyormuşuz gibi bir hava yara-

tılmaya çalışıldı, çalışılıyor.” diye belirtilerek Hilmi

Yarayıcı’nın 1992 yılında, yani 19 sene önce grup-

tan ayrılarak kendi kişisel yolunda yürümeye başla-

dığı açıklandı. O tarihten bu yana da dostluk teme-

linde bir ilişki yürütüldüğü ifade edilerek aldığı tüm

kararların kendi kişisel kararları olduğu “Tıpkı CHP

milletvekilliği adaylığında olduğu gibi.” açıklandı.

Açıklamının devamında “Grubumuzun ideoloji-

si ve siyasi görüşleri ile bağdaşmayan böyle bir ka-

rarı DESTEKLEMİYORUZ.” diye vurgulanarak

düzen partilerini sorunların çözüm yeri olarak gör-

mediklerini yapılan seçim yayınlarında, mitinglerde

şarkılarının çalınmasını istemediklerini açıkladılar.

Diyanetten Aile imamlığı: Ne kadar açlık o kadar din!

Grup Yorum: Hilmi Yarayıcı’nınCHP’den Milletvekili AdayıOlmasına İlişkin

12

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 13: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

12 Mart açık faşizmi ilan edil-diğinde THKP-C’nin politik tutumunettir. THKP-C, ne kimi küçük bur-juva anlayışlar gibi cuntacılığı sa-vundu, ne de cunta ilan edildi diyemülteciliği seçip, mücadeleyi tatiletti.

“Şu konuda eksiğiz!”, “Ör-gütlenmelerimizi daha tamamla-yamadık” gibi gerekçeler ilerisürmeden, hiçbir “eksikliği” ge-rekçe yapıp, arkasına gizlenmeden,cuntaya karşı açık politik bir tutumaldı.

Mahirler, Cevahirler, Ulaşlarbu savaşın en önünde olup, kur-maylığını yaptılar. Haklarında “vurkararı” olmasına, resimleri ara-nanlar listeleri ile duvarlara asılarakaranırlarken, onlar bu savaşın heryerindeydiler.

O koşullarda, bir devrimci ha-reketin yapacağı tek şey cuntayakarşı mücadele etmekti. THKP-C,en zor koşullarda Kızıldere’de Ma-hir Çayanlar’ın şehit düşmesinekadar, hatta sağ sapma ile hesapla-şarak da mücadelesini sürdürdü.

Bu yan bir Parti-Cephe gelene-ğidir. En zor koşullarda mücadele et-mek, tarihsel dönemlerde cüretlikararlar alabilmek, “bir çıkış”ıngörünmediği koşullarda “yeniyol”lar bulmak, mücadeleyi soluk-landıracak adımlar atmaktır Parti-Cephe geleneği.

Anti-emperyalist mücadeleden, anti-faşist mücadeleye

1965-71 yılları arasındaki mü-cadelenin öne çıkan yanı anti-em-peryalist mücadeledir. O nedenle buyıllarda ağırlıkla, anti-emperyalisteylemler öne çıkmış, anti-emper-yalist mücadele ile devrimci müca-dele büyütülmüştür.

Amerikan emperyalizminin üs-leri, tesisleri, ülkemizin her yanınısaran varlıkları ve işgalleri ile zatentüm varlıkları ortadaydı. Emper-yalistler, işbirlikçi iktidarlar aracı-lığıyla ülkedeki hemen hergelişmeye müdahale ettiler.

Devrimci hareketin kadroları,anti-emperyalist mücadele içindeyetişti, kadrolaştı. Mücadelede ba-ğımsızlığın, vatanseverlik kavram-larının içinin dolu dolu olmasınınnesnel temeli bu gerçeklerdir.

İşgal altındaki bir ülkede müca-dele eden devrimciler, “BağımsızTürkiye” şiarını öne çıkararak mü-cadeleyi sürdürdüler.

İşgale ve işgalciye, onun yerli iş-birlikçilerine karşı mücadele edenTHKP-C, halkın düşmanlarınışöyle sıralıyordu: “Amerikan em-peryalistleri, fînans kapitalistler,toprak ağaları, aracı ve tefeciler.Amerikancı asker-sivil burokratlarve butun halk duşmanları...”

THKP-C bu bakış açısı iledostlarını ve düşmanlarını ayırmış,dostlarının cephesini geniş tutarak,bir avuç işbirlikçi ile emperya-listleri hedef almıştır.

1970’li yıllarda ise, özellikle1970-80 arasında mücadeleninana karakteri anti-faşist mücade-ledir. Bu yıllar anti-faşist müca-delenin öne çıktığı yıllar olmuştur.

Oligarşi özellikle 1973 sonra-sı sivil faşist hareketi siyasi are-naya sürerek, sivil faşistlerikullanarak, halkın uyanışını en-gellemeye çalıştı. Çatışmayı, “Al-evi-Sünni çatışması”, “sağ-solçatışması” biçimine dönüştüre-

rek faşist devletin rolünü gizleme-ye çalıştı.

Kızıldere sonrası örgütlenmeyeçalışan Dayı’nın içinde bulunduğugenç devrimciler, anti-faşist mü-cadelenin gereklerini yerine getir-mekte gecikmeyecek, gençliğin bukonudaki taleplerine karşılık vere-ceklerdi.

Bir yandan yurtları, fakülteleri,üniversiteleri işgal ederek, devrim-cilerin örgütlenmelerinin önünü ke-sen sivil faşistler, öğrenci gençliğincan güvenliğini de ortadan kaldır-mıştı.

Parti-Cephe’nin düşüncelerinigeniş öğrenci kitlesi içinde yayma-ya çalışan genç devrimciler bir yan-dan da yurtları, okulları faşistişgallerden temizlemeye çalışıyor-du.

Genç Cepheliler, bir örgütlen-meden, bir parti örgütlenmesindenyoksun olmalarına, imkanlarınınsınırlı olmasına, anti-faşist mücadeleile bu boyutlarda yeni karşılaşma-larına karşılık, anti-faşist mücade-leyi sürdürme konusunda bir anolsun tereddüt etmediler.

Anti-faşist mücadele “MahirÇayan’da, ‘Bütün Yazılar’da geç-miyor” diye düşünmediler. Bunakarşılık, o dönem anti-faşist müca-delenin “işçi sınıfının mücadelesi”içinde olmadığını, “sınıfsal müca-delenin esas olduğunu” savunanlar,anti-faşist mücadelenin dışına düş-tüler.

Hep Kızıldere’deydik... Bağımsızlığın Bayrağıydık!

2

1972

2010

20 Mart2011

13

YürüyüşSayı: 260

Page 14: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Mahir Çayan’da kavram olarakanti-faşist mücadele yoktu ama anti-emperyalist, anti-oligarşik devrimdensöz ediyordu. 1965-71’deki anti-emperyalist mücadele, 1973-80’deanti faşist mücadele biçimini almışve o temelde sürdürülmüştü.

12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de büyük bedeller ödeyerek direndik

Tıpkı 12 Eylül faşist cunta ko-şullarında Dayı’nın önderliğindeDevrimci Sol’un aldığı politik tutumgibi. Dayılar, Niyaziler, Sinanlartıpkı Mahirler gibi, en zor koşullar-da faşist cuntaya karşı mücadeleninen önünde oldular. Cuntaya karşı sür-dürülen savaşın önderliğini yaptılar.

12 Eylül günü ortaya çıkan tab-lo şöyleydi;

“İşte bunun için işgal edildiulke. Bunun için bir sabah 45 mil-yon insana ‘teslim ol’ dediler. Bu-nun için sokakları her an ateşehazır askerlerle, tanklarla, panzer-lerle, mitralyözlerle donattılar. Bu-nun için binlerce insanı kışlalara,karakollara, emniyet saraylarınadoldurup işkenceden geçirdiler.

Bunun için onlarca insanın idamfermanını imzaladılar. Ve bununiçin mahkelemeleri kurdular.”(Haklıyız Kazanacağız, cilt: 1, syf:20)

Ülkeyi işgal edip, devrimcileri vehalkı teslim almaya çalışan işbirlik-çilere karşı Dayının önderliğindeDevrimci Sol, savaş çağrısı yaptı.

Devrimci Sol’un, faşist cuntakarşısında tavrı tereddütsüz mücadeleetmekti. Önce cuntanın oturtmaya ça-lıştığı “sessizliği bozmaya” ve cun-taya, “politikasını rahatçauygulayamayacağı” nı göstermek,halkı cuntaya karşı mücadeleye ça-ğırmak için bir mücadele kampanyasıbaşlattı Devrimci Sol.

“Amerikancı faşist cunta 45milyon halkı yenemeyecek!” şiarıetrafında örgütlendi kampanya.

Bu slogandaki mücadele kararlı-lığı ve cuntaya meydan okuyan bü-yük cüretiyle cuntaya karşı mücadeleetti devrimci hareket.

Aynı zamanda mücadelesi ilecuntanın Amerikancı yüzünü teşhiretti. Cuntanın niteliğine ilişkin ola-rak devrimci hareket şu değerlen-dirmeyi yapıyordu:

“Turkiye'nin ABD'nin bir yeni-sömurgesi olduğunu, ordusununNATO ve ABD generallerinin em-rinde yönetildiğini bilmeyen yok-tur...” (age)

Devrimci hareketin cuntaya kar-şı sürdürdüğü mücadele aynı za-manda Amerikan emperyalizminekarşı yürütülen anti-emperyalist mü-cadelenin de bir parçası haline gel-di. Devrimci hareket cuntaya karşıdeğerlendirmelerinde hep cuntanın“Amerikancı” niteliğine vurgu yap-tı o koşullarda.

12 Mart faşist cuntası ile ilgili ola-rak Mahir Çayanlar, hükümetin, ba-kanlar kurulunun göstermelikolduğunu bilerek, “Amerikancı ba-kanlar kuruluna” diye hitap et-mişlerdir. Asıl muhatap, Amerikanemperyalizmidir.

Ve mücadelenin anti-emperya-list yanı devrimimizin de bir yanınıoluşturmaktadır.O nedenle “Ba-

ğımsız, demokratik bir ülke” yi sa-vunuyor, bu hedefe varmak için mü-cadele ediyoruz.

“Yankee Go Home!” dan 12 Temmuzlar’a...

Kızıldere’de kuşatma altındakiMahir Çayanlar, mücadelelerini Dev-Genç ile ülkenin dört bir yanınayaydılar. Toprak işgallerinden işçi di-renişlerine, işgalci Amerika’yı pro-testo mitinglerinden Amerikan 6.Filo askerlerini denize “dökmeye”kadar mücadelenin her yerinde ol-dular.

Kendilerine kuşatma altında “tes-lim olun!” çağrısı yapanlar için şun-ları söylemişlerdi;“Bugun ulkemizdeişgalci duşmanın ziyafet sofraların-dan kalan artıklarla beslenen biravuç hain, bir avuç köpek bu alabil-diğine iğrenç duzeni surdurmek,Amerikan emperyalizmine gerektiğigibi uşaklık etmek için kurduklarızulum çarkını insafsızca çeviriyorlar”(THKC 1 No’lu Bülteni)

İşte o bir avuç hain, bağımsız, de-mokratik bir ülke için savaşan dev-rimcilerin kanını dökmekten,katliamlar yapmaktan geri durmadı.Devrimcileri ele geçirmek için pu-sular kuruyor, köşe başlarında kat-lediyorlardı.Yerlerini öğrenmek,tutsak almak için devrimcilere yar-dım eden işçileri, aydınları, köylüleri,vatansever gençliği gözaltına alı-yor, işkenceden geçiriyorlardı.

Mahirler’in, sürdürdükleri anti-emperyalist mücadele bayrağını son-raki yıllarda Dayılar taşıyacaktı.IMF politikalarından, NATO tatbi-katlarına, ABD emperyalizmininhalklara saldırılarına kadar hemen

14

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Mahirler, bağımsız,demokratik bir ülkeiçin savaştılar! “İşçiler, Köyluler, Askerler,Yurtsever Aydınlar, Halkımız;

Amerikan emperyalistleri ve onunköpekleri uzun yıllardır ulkemizitalan edip yağmaladılar; neyimizvar neyimiz yoksa alıp göturduler.Emekçi halkımızın ve butun çalı-şanların alınterini ve emeğini çaldı-lar. Butun zenginliklerimize,petrolumuze, kromumuza, bakırı-mıza butun doğal kaynaklarımızael koydular. Geriye bize açlık, ta-hammul edilemez bir sefalet, bin-lercemizi kırıp geçiren bulaşıcıhastalıklar, halkımızı karanlıkta ya-şamaya mahkum eden bir cehalet bı-raktılar.”

(THKC 1 No’lu Bülteni)

Page 15: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

hiçbir saldırıya kayıtsız kalmadıdevrimciler.

Emperyalizme politik tavır al-manın ateşten gömlek olduğu yıl-larda devrimci hareket emperyalizmetavır alışını kararlı bir biçimde sür-dürdü. Bu konuda örnek direnişleryaratılıp, politik tavırlar alındı.

Elbette bu konuda büyük bedel-ler de ödendi. 12-14 Temmuz1991’de Türkiye’ye gelen ABD Baş-kanı George Bush, elini kolunu sal-layarak ülkemize ayak basamayacaktı. Kırmızı halıları, işbirlikçi-ler karşılamak için ayaklarının altı-na serecekti.

Halkımız ise onu “bir dosta”göstereceği sevgi ve özen ile değil,halkların düşmanı olarak karşılaya-cak, ona göre davranacaktı. Ortado-ğu halklarının düşmanı, katilABD’nin başkanı Bush, turistik birziyarete gelmiyordu Türkiye’ye.

Koltuğunun altında yeni işgal vekatliam planları vardı. Bunun içinTürkiye’ye gelmiş, işbirlikçilereyeni görevler verecekti. Sonradan gö-rüldü ki, o sırada Irak’ın işgali içinhazırlıklar yapılıyordu.

Devrimci Sol halkların baş düş-manı katil Bush’u “karşılamaya”hazırlanıyordu. İşte bu hazırlıkların

olduğu, Bush’un ayak basacağı gün-de, 12 Temmuz 1991 gunu, 10 dev-rimci, oligarşinin ölüm mangalarıtarafından İstanbul’da güpegündüzkatledildiler.

12 Temmuz’da İstanbul kontrge-rillası seferber edilmişti. Ölüm man-galarından siyasi şubenin tümkatillerine, Çevik Kuvvet’ten kara-kol polislerine, panzerlerden zırhlıaraçlara, itfaiye araçlarından ambu-lanslara kadar hemen tüm güçleriniİstanbul Dikilitaş’a, Balmumcu’na,Nişantaşı’na ve Yeni Levent'e gön-dermişlerdi.

Kızıldere’de 12 Temmuz’da “yok ettik!” dediler!

Oligarşi devrimci harekete yö-nelik olarak gerçekleştirdiği her kat-liam saldırısından sonra aynıyalanlara başvurdu.

Kızıldere’de Mahir Çayanlar kat-ledildiğinde söylenen yalanlar, tam19 yıl sonra bu kez 12 Temmuzkatliamı sonrası söylendi.

Oysa kuşatma altındaki devrim-ciler 12 Temmuz’da, duşmanın “Tes-lim ol” çağrılarına,“siz bizi yargılayamazsınız!Buradan ancak ce-setlerimizi çıkarırsınız!”diyerek slo-ganları ve marşlarıyla direndiler.

Kızıldere’nin teslim olmama ge-leneğini sürdürerek, o geleneğe yenibir halka ekleyip ölümsüzleştiler.Yaşları, birikimleri, herbirinin dev-rimci geçmişi, mücadeleye kattıkla-rı ile 12 Temmuz şehitleri dün ilebugünü birleştirdiler.

Onurlu ve örnek yaşamları, kav-gada yol gösteren tutumları ile ölüm-süzleştiler. Onlar Amerikanemperyalizmine karşı bağımsızlık,demokrasi, sosyalizm kavgasınınöncüleri oldular.

Kavganın komutanları ve savaşçı-larından Niyazi Aydın, Ömer Coşku-nırmak, Yucel Şimşek, İbrahim İlçi,İbrahim Erdoğan, Nazmi Turkcan,Bilal Karakaya, Hasan Eliuygun,Zeynep Eda Berk, Cavit Özkaya İs-tanbul’da; Fintoz Dikme, BuluthanKangalgil Ankara’da şehit düştüler.

12-14 Temmuz’da İstanbul ve

Ankara’da katil Bush’a devrimcihareketi “çökerttikleri”nin, “yok et-tikleri”nin müjdesini verdiler.

Oligarşi, 12-14 Temmuz’da ger-çekleştirdiği katliam ile devrimcihareketin bir daha toparlanamaya-cağını, halkın umudu olamayacağı-nın propagandasını yaptı.

12 Temmuz sonrası sürdürdüğüpsikolojik savaş ile halkı etkileme-ye, devrimci harekete güvenen halk-ta umutsuzluk yaratmaya çalıştılar.Israrla, “her şeyin bittiği” yalanınısürdürdüler. İşkencehanelerde iş-kencecilerle karşılaşan her devrim-ci bu yalan bombardımanına tutuldu.

Aynı yalanları Mahir Çayanlar, Kı-zıldere’de katledildiğinde de söyle-miş, “yok ettik”, “bitirdik”demişlerdi.Onlara göre artık Parti-Cephe olmaya-cak, Parti-Cephe’nin düşünceleri “yokolacaktı.”

Oysa Parti-Cephe çizgisi 39 yıldır,zafere götüren, defalarca doğrulananbir çizgi oldu.

12 Temmuz sonrası burjuva basınınkiralık kalemleri, radyo ve te-leviz-yonları günlerce bu yalan kampanyasınıdevam ettirdi. Artık devrimci hareket ol-mayacak, halk düşmanları iktidarları-nı daha rahat devam ettireceklerdi.

Mahir Çayanlar’ın sürdürdüklerianti-emperyalist mücadele kitleselleşe-rek, büyüyerek sürdü. Onların yarattık-ları gelenekler ile son kurşununa kadarçatışan devrimcilerin “Bağımsız Turki-ye”, “Kahrolsun Faşizm”, “YaşasınSosyalizm”, şiarları dalga dalga yayıldı.

Korkuları küçülmedi, büyüdü. Top-raklarımıza korku ile ayak bastılar.Katil Bush ve kurmayları korku ile do-laştı İstanbul ve Ankara’yı...

Kızıldere’de ve 12 Temmuz’dabir kez daha kazanan direnişti.Tari-hi devrimcilerin direnişleri yazdı.Gelecek direnişlerle kazanıldı.

sürecek...

20 Mart2011

15

YürüyüşSayı: 260

“...Devrimci güçlerin dünyadaolanın aksine sosyalizm bayrağınıyükseltmeye devam etmeleri, em-peryalizm ve işbirlikçilerini de-rinden rahatsız ediyor. ‘Yeni dünyadüzeni’peşinde koşan ABD, her şe-yin kendi arzusuna göre biçim-lendiği bir dünya özlemiyle,işbirlikçi iktidarlardan ‘çıbanba-şı’ olarak gördüğü güçlerin ezil-mesini istiyor. ANAP iktidarının,CIA ile işbirliği halinde MİT,Kontrgerilla ve siyasi polisi dev-rimci, ilerici güçlerin, halk güçle-rinin üzerine salması, kanlıkatliamlara ve cinayetlere yönel-mesi işbirlikçi egemen sınıfların ge-lecek endişesinin ürünü olduğukadar emperyalizmin bu isteğininde sonucudur.” (Devrimci Sol Ha-ber Bülteni, 22 Temmuz 1991,sayı: 29)

Page 16: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

1-) Efraim Elrom kimdir?

Elrom, başta Filistin halkı olmaküzere Ortadoğu halklarının kanınıdöken, Amerikan emperyalizminOrtadoğu'daki ileri karakolu ve tem-silcisi, oligarşinin işbirlikçisi İsraildevletinin İstanbul Başkonsolosuydu.Elrom basit sıradan bir diplomatolarak görülmemelidir. İsrail'deEmniyet Müdürü ve İsrail gizliservisinin ikinci adamı olarak görevyapmış, birçok "operasyon"da yeralmış deneyimli bir MOSSAD ele-manıydı. Türkiye'de de siyonisthareketin organizasyonunda önemli birrolü vardır.

2-) Neden devrimcilerin

hedefiydi?Elrom konumu gereği siyonist

İsrail’in Ortadoğu halklarına karşıgerçekleştirdiği tüm katliamlardan,emperyalizmle ve Türkiye oligarşisiyleişbirliğinden sorumludur. Bunlardandolayı, Filistin halkının mücadele-siyle dayanışma içinde olan Türkiye'lidevrimcilerin hedefiydi.

3-) Nasıl kaçırıldı?

Elrom'un kaçırılması, THKP-C'nin"1 Mayıs Harekâtı" adını verdiği birdizi eylem kapsamında yapıldı.Cepheliler, Elrom'u ve evini öncedenizleyerek gerekli istihbaratı çıkar-mışlardı. Elrom, her öğlen evine geliy-ordu. 17 Mayıs 1971 günü Elrom’unevinin olduğu binaya önceden girenCepheliler, kapıcıyı ve diğer kişilerietkisiz hale getirerek Elrom'u bekle-meye başladılar. Elrom her zamankisaatinde geldiğinde bina içinde etki-siz hale getirilerek kaçırıldı.

4-) Bu eylemde

kimler yer aldı? Elrom'un kaçırılışındancezalandırılmasına kadareylemin her aşamasında

THKP-C önderi MahirÇayan, Hüseyin Cevahir veUlaş Bardakçı bizzat yer

aldılar. Onlar için önderlik masabaşında talimat vermek, lafazanlıkyapmak değil, kavganın en önündeolarak hak edilmiş bir sıfattı. Yine odönem THKP-C içinde yer alanbirçok kişi eylemin çeşitli aşa-malarında görevler aldı.

5-) Eylemin talepleri nelerdi?THKP-C, Elrom'un kaçırılmasının

ardından yayınladığı bildirideElrom'un hayatına karşılık şu şartlarınyerine getirilmesini istedi:

“1- Tu tuk lu bu lu nan bü tün dev -rim ci le rin der hal ser best bı ra kıl ma sı.

2- Tür ki ye Halk Kur tu luş Cep he -si’nin 1 No’lu bül te ni nin (...) TRTHa ber bül ten le ri nde 3 gün de vam lıve ek sik siz anons edil me si.

3- Müh let do lun ca ya ka dar po li -sin ve di ğer za bı ta nın hiç bir ta ki begi riş me me si ve aleyh te ya yın ya pıl -ma ma sı.

4- Müh let, bu ül ti ma to mun ve ril -di ği ta rih ten iti ba ren 3 gün dür. Şart -lar ye ri ne ge ti ril mez se der hal Ef ra imEl rom kur şu na di zi le cek tir.”

6-) Bu talepler karşısında

oligarşi ne yaptı?

Oligarşi talepleri yerine getirmeyip,Sıkıyönetim Komutanlığı ve Hükümetadına yayınlanan bildirilerle tehditlersavurdu. Başbakan Yardımcısı SadiKoçaş şöyle diyordu bu bildirilerdenbirinde: "Kaçırılan Başkonsolos, bubildirinin yayınlanmasını takip edenen kısa sürede derhal serbest bırakıl-madığı taktirde, sözü geçen gizli ör-gütle uzak yakın ilişkisi bulunanlar...derhal gözaltına alınarak en yakınsıkıyönetim komutanlığına teslim edile-ceklerdir."

Bu tehditleri gözaltı terörü tamam-ladı. Türkiye'nin dört bir yanında bilinentanınan bir çok ilerici, devrimci gözaltı-na alındı. 23 Mayıs 1971 günü iseİstanbul'daki bütün evler tek tek arandı.

7-) Elrom ne zanan, nasıl

cezaandırıldı?Cepheliler, oligarşinin tehditleri

ve terörü karşısında geri adımatmadılar. Efraim Elrom halklara karşıişlediği ve sorumlusu olduğu tümsuçlar nedeniyle 22 Mayıs 1971'de,Levent'te tutulduğu evde kurşunadizilerek cezalandırıldı.

8-) Mahirler,

cezalandırmadan sonra neredesaklandılar?

Mahir, Ulaş, Hüseyin ve bir kişidaha, o gece Yılmaz Güney'in evindeçatı arasında saklandılar. 23 Mayıssabaha karşı 04.00 sıralarında polislerevi aramaya geldiklerinde, Güney'insoğukkanlılığı sonucunda yerleri açığaçıkmadı.

9-) Bu eylem nasıl bir etki

yarattı?Bu eylemle Parti-Cepheliler, oli-

garşinin bütün tehdit ve saldırılarıkarşısında ölümü göze alarak meydanokuyorlardı. Elrom eylemininTürkiye'de ve dünyada yankısı büyükoldu. Bütün gözler THKP-C'nin üzer-ine çevrilmişti

10-) Bu eylemin önemi

nedir?Elrom'un cezalandırılması, Parti-

Cephe’nin adını herkese duyuran ilkbüyük eylemdir. Mahirler bu eylemle,devrim için çıktıkları yolda emperya-lizmi ve siyonizmi de karşılarına almak-tan çekinmemiş, ölümü de göze alarakdevrimci halk iktidarı için savaşmakararlılığını en üst boyutta ortaya koy-muşlardır. Ayrıca bu eylem, Türkiyelidevrimcilerin Filistin halkının kurtuluşmücadelesiyle dayanışması açısındanda büyük önem taşır.

Ta rih ten, bi lim den, ön der le ri miz den, ge le nek le ri miz den

öğ ren dik le ri mizle güçleneceğiz

BilgiBilgigüçtürgüçtür

SORUDA10Elrom Eylemi

16

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 17: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

İNSAN OLMAK, DEVRİMCİOLMAKTIR.

İNSAN KALMAK, İNSANLIKDIŞI DÜZENE KARŞI SAVAŞ-MAKTIR.

“RADİKAL OLMAK kökeneinmektir” diyor Marks, “köken iseinsanın kendisidir” diyor.

İnsan, devrim ve mücadele…Bu üç kelime devrimi, mücade-leyi, örgütü, zaferi, yenilgiyiHER ŞEYİ BELİRLER.

Bir devrimci nasıl olmalıdır?

Bir devrimci kimdir, iki ke-lime ile söylersek DOĞRUDÜŞÜNENDİR. Doğru düşün-melidir. Gerçeklerden hareket et-melidir.

Bir devrimci gördüğü heryanlışla çatışmalıdır. Ölçüsü sonnoktaya kadar emek vermek ol-malıdır.

Bir devrimci disiplinli ol-malıdır. Nedir devrimci disiplin;tarihimize ve şehitlerimize saygıdır.Tarihimize ve şehitlerimize borcu-muzdur. Tarihimize ve şehitlerimizesaygıyı koruyarak disiplinli olabili-riz. Bu nedenle disiplin, devrimcileredışarıdan dayatılan bir güç değildir,tam içimizdedir. Yüreğimizin başköşesinde, beynimizin ortasında ol-malıdır disiplinin yeri.

Sadece kendini değiştirenler dü-nyayı değiştirebilir. Kendini değişti-remeyenler dünyayı da değiştiremez.Bir devrimci kendini değiştirmeklebaşlayacaktır. Bunun ilk yolu, ilkadımı, bir devrimci her türlü eksik veyetersizlikte önce kendine bakacak.Bu kural, altın kuralı, değişmez ya-sası olacak devrimcinin. Yoksa hiçama hiçbir sorunu çözemez. Her du-rumu ve her şeyi açıklamayı başaranyozlaşmış bir kişilik çıkar karşımıza.

Yozlaşmamalıyız.

Devrimcileşme-liyiz.

Devrimci heye-canlıdır.

Her işi yapmak içinheyecan gerekir.

HEYECAN NEDİR?

Sevinç,

Korku,

Kızgınlık,

Üzüntü,

İntikam,

Öfke,

Sevgi,

İstek ile ortaya çıkan COŞKU-

DUR... Bu coşkuyu yitirenler, bu coş-kuya sahip olmayanlar devrimci ola-mazlar.

Ve bunları yaparken radikalolacak.

Köklerine inecek.

Kökene inmek nedenini bulmaktır.

Nedeni bulmadan sonuçları değiş-tireceğini sanmak AHMAKLIKTIR,diyor ustalarımız; ahmak olma-malıyız. Devrimci olmalıyız.

Kökene ineceğiz, nedenlerini bu-lacağız. Her şeyin ilk nedeninibulacağız. Ancak öyle çözebi-liriz sorunlarımızı.

Eğitimimizi de kendi hata-larımızdan çıkardığımız derslerüzerine şekillendirmeliyiz.Gerçek devrimciler ancak böyleyetişir, önce kendi hatalarındanöğrenmelidir.

Biz devrimciyiz.

Biz insanız.

Radikal olmak kökene in-mektir. Köken insandır.

Köken biziz.

Her şeyin nedeni sonucu bi-ziz.

Her şey biz de başlayıp bizde bitiyor.

Kendimizi beğenmeyeceğiz,kendimize inanacağız. Kendinibeğenmek, beynimizi uyuşturur.Sağlıklı düşünmemizi engeller.

En radikal, en militan şekli ileson vereceğiz hatalarımıza.

Bıçakla kesip atar gibi...

Radikal olacağız, radikal olmakkökene inmektir, köken insandır.

İnsan olacağız.

İnsan olmak, devrimci olmaktır.

İnsan olmak, insanlık dışı dü-zene karşı savaşmakla mümkündür.

Bu insanlık dışı düzende, insankalmanın tek yolu savaşmaktır.

İnsan olmak, devrimci olmaktır.

İnsan kalmak, insanlık dışı düzenekarşı savaşmaktır.

İnsan kalmanın, insan olmanınbaşka hiçbir yolu yoktur.

İNSAN OLMAKDEVRİMCİOLMAKTIR

İNSAN KALMAKİNSANLIK DIŞIDÜZENE KARŞISAVAŞMAKTIR

Biz devrimciyiz. Biz insanız. Radikal olmak kökene

inmektir, köken insandır. Köken biziz. Her şeyin nedeni sonucu

biziz. Her şey biz de başlayıp

biz de bitiyor

ÖğretmenimizÖğretmenimiz

20 Mart2011

17

YürüyüşSayı: 260

Page 18: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Gazi şehitlerini anmak, unutma-maktır. Mahallemize ve şehitlerimi-ze sahip çıkıyoruz!

Gazi Halk Cephesi, 12 Mart Gazikatliamının yıldönümü nedeniyle gün-ler öncesinden çalışmalarına başladı.Mahallade Nalbur bölgesi, Sekizevlerve Sondurak bölgelerinde çadırlar ku-ruldu. Sesli müzik yayınını yapılıp pan-kartlar asıldı. Açılan çadırlarda katliamıanlatan resimlerden sergi yapıldı.

'Şehitlerimiz Hesap Sorma Çağ-rımızdır Onlar İçin 12 Mart'ta GaziSokaklarında Olalım' Gazi Halk Cep-hesi pankartları asıldı mahallede.

Gazi halkı şehitlerine sahip çıktı:"Çocuklarımız içinAdalet İstiyoruz"

12 Mart’ta Halk Cepheliler sabaherken saatlerde Eski Karakol bölge-sinde toplanmaya başladı. Saat11.00'de şehit ailelerinin postane önü-ne karanfil bırakmalarıyla anma prog-ramı başladı. Şehit aileleri adına Gazişehitlerinden Sezgin Engin’in babasıMahmut Engin bir konuşma yaptı.Konuşmada katliam mahkemesininyıllarca sürdüğünü ancak katillerinyargılanmadığını, katillerin aklandığı-nı söyleyerek "Çocuklarımız içinAdalet İstiyoruz" dedi.

Halk Cephesi kortejinde önde"Gazi-Ümraniye Şehitleri Ölüm-

süzdür"pankartı taşındı ve kortejde"Şehitlerimiz Hesap Sorma Çağrı-mızdır Şehitlerimize ve Mahallemi-ze Sahip Çıkalım","Halkımızı Katle-denlerden Hesap Soracağız","Şehit-lerimiz Kavga Çağrısıdır BirleşelimÖrgütlenelim Hesap Soralım","GaziHalkını Katleden Amerikan İşbirlik-çileridir","Haklıyız Kazanacağız"pankartları taşındı.

Kortejin en önünde şehit aileleri, ar-kalarında ise Gazi-Ümraniye şehitle-rinin resimlerini taşıyan tek tip giysi-li Halk Cepheliler yer aldı. Mezarlığagelindiğinde şehit aileleri adına CemalPoyraz bir konuşma yaptı. Mezarlığaayrı bir yürüyüşle gelen çeşitli siyasi ha-reketler de burada bir anma yaptılar.Daha sonra Grup Yorum söylediğimarşlarla Gazi şehitlerini selamladı.Halk Cepheliler mezarlıktaki anmadansonra kortejler oluşturarak sloganlar eş-liğinde Gazi Cemevi'ne yürüdü. 12Mart Gazi şehitlerini anma programıburada son buldu. Anmaya Halk Cep-hesi 1500 kişi ile katıdı.

Gazi katliamı paneli9 Mart’ta Karayolları Mahalle-

si’nde Boran Kafede, Gazi ve Üm-raniye katliamının 16.yıldönümü ne-deniyle yapılan anmada 12 Mart da-vası avukatı Behiç Aşçı, şehit ailesiErgül Engin, Alevi Bektaşi Federas-yonu (ABF) Başkan Yardımcısı Mus-tafa Can, Karayolları Cemevi dede-

si Haydar Özer’in katıldığı bir de pa-nel yapıldı. Şehit ailesi Ergül Engin,katliamın devlet denetimi altında ya-pıldığını, katliam saldırısı sırasındakardeşi Sezgin Engin’nin ve diğer şe-hitlerin ayaklanmaya nasıl katıldığı-nı anlattı. Alevi Bektaşi Federasyonu(ABF) Başkan Yardımcısı MustafaCan ise “Bizim beyinlerimizi teslimalmak istediler, bunu başaramayıncaya toplu olarak kurşunladılar ya da ha-pishanelerde diri diri yaktılar” dedi.

Karayolları cemevi dedesi HaydarÖzer ise; Kerbela’dan Gazi’ye yapı-lan ayaklanmalara değindi. Son ola-rak 12 Mart davası avukatı Behiç Aşçıkonuştu. Katliam saldırısının baş-langıcından itibaren anlatarak söze gi-ren Aşçı, katillerin devlet tarafındankorunduğunu doğrularken dava sü-recinde sadece 2 polise dava açıldı-ğını belirterek “Bu ülkede katiller aslayargılanmamıştır. Göstermelik tetik-çiler yargılanmıştır” dedil.

PSAKD SultangaziŞubesi’nden panel

10 Mart günü Gazi Cemevi’ndedüzenlenen panele; Gazi şehit ailesiMetin Sel, Gazi Davası avukatların-dan Av. Behiç Aşçı, Devrimci AleviKomitesi’nden İskender Göçmen,Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF)Genel Başkan Yardımcısı MustafaCan, PSAKD Genel Başkanı Av.Fevzi Gümüş katıldı.

Şehitlerimiz Hesap Sorma ÇağrımızdırŞehitlerimize ve Mahallemize Sahip Çıktık

Gazi, Ümraniye Şehitleri Ölümsüzdür

18

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 19: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Yürüyüş20 Mart

2011

Sayı : 260

Gazi’nin katillerinin yemek masasın-dakiler, Alevi dedesi değil, Aleviliğe,halka ihanet eden düşkünlerdir.

Gazi katliamının yıldönümünde yapılananmanın ardından Hacı Bektaş-ı Veli GaziKültür Vakfı(Gazi Cemevi)’nın yöneti-cileri ve dedesi, Alevi Vakıflar Federas-yonu Başkanı, 75. Yıl Mahallesi Muhtarıve Zübeyde Hanım Mahallesi Muhtar-ları Gazi mahallesindeki polis müdürlüğünegidip katillerle aynı masada yemek yedi-ler. Katillerin sofrasında yediğiniz, içtiği-niz şehitlerimizin eti ve kanıdır. Hangi çı-kar hesaplar sizi 18 kişinin katledildiği gü-nün yıldönümmünde katillerin masasına bu-luşturdu? Bu sorumsuzluğun, alçaklığın,ihanetin hesabını gazi şehitlerine, Gazi hal-kına ve tüm Alevi halkına vereceksiniz.

Devrimci AleviKomitesi’nden Açıklama:Soruyoruz;

Canlarımızı katledenlerle yemek yi-yen Cemevi yöneticileri; hangi yüzleCemevi’nde koltuklarında oturmayadevam edecekler, Cemevi Başkanı vededesi Veli Gülsoy; hangi yüzle Cemyönetecek, hangi yüzle Alevi inancınıanlatacak,

Mahalle muhtarları Sedat Çetintaş veAli Ekber Palabıyık; katillerle yemekyedikten sonra hangi yüzle Gazi hal-kının arasında dolaşacaklar. Gazi Ma-hallesi’nin tarihi bellidir. Gazi Mahal-lesi’nin tarihi, Alevilerin yüzyıllardır ya-şadığı katliamlar ve bu katliamlarakarşı direnişleri ile aynıdır. Yüzyıllar-dır devlet katletmiş ve bu katliamlarakarşı bizler direnmişizdir. Direnme-yenler ise halklar tarafından lanetlenmişve layık oldukları yere, tarihin çöplü-ğüne gönderilmişlerdir.

Bugün de katillerle aynı masadaoturup yemek yiyenlerin yeri, tarihinçöplüğüdür.

Katledenlerle aynımasaya oturmakşehitlere ihanettir!

Ankara: 1995 Mart'ındaGazi Mahallesi’nde şehit düşen-ler, Ankara'da anıldı. 13 Martgünü Tuzluçayır Süleyman Nazifİlköğretim Okulu önünden baş-layan yürüyüşe KA-DER, Alın-teri, BDSP, Devrimci Yol'da Öz-gürlük, ESP, Halk Cephesi, KızılHareket, Partizan katıldı. Tuzlu-çayır Meydanı’nda yapılan ey-lemde okunan basın açıklama-sında katliamın neden yapıldığıbelirtildi. Provokasyona karşıGazi halkının direnişi vurgulan-dı. 150 kişinin katıldığı eylem ninokunmasından sonra Bize ÖlümYok Marşı'nın okunmasıyla sonaerdi.

Elazığ: Elazığ Halk Cep-hesi tarafından 12 ve 16 Mart kat-liamlarının anması yapıldı. Prog-ramda Halk Cephesi adına sözalan Çağrı Ünver, ülkemizin kat-

liamlara ve toplu kıyımlara hiç-te yabancı olmayan bir ülke ol-duğuna değindi. Ünver Gazi’deyaşanan olayları ve halkın ör-gütlendiğinde ve doğru inisiyatifkullanıldığında yapabilecekleri-ni anlattı.

Erzincan: Erzincan'da 12Mart günü yapılan eylemle Be-yazıt, Halepçe ve Gazi katliam-ları protesto edildi. Erzincan SaatKulesi'nin olduğu yerde toplanankitle sloganlarla CumhuriyetMeydanı'na yürüdü. 16 Mart1978'te gerçekleşen Beyazıt Kat-liamı'nın kontgerilla tarafındandevrimcilere yönelik yapıldığı, 16Mart 1988'te Halepçe Katlia-mı'nın Kürt halkına yönelik ya-pıldığı ve 12 Mart 1995'te Gazi'deyapılan katliamın devlet tarafın-dan halka karşı yapıldığı vurgu-landı. Yaklaşık olarak 150 kişininkatıldığı eyleme Yapılan açıkla-maya Erzincan Gençlik Derneği,Pir Sultan Abdal Kültür Derneği,Eğitim-Sen, DYG, BDP ve Par-tizan katıldı.

İzmir: 12 Mart günü Gazişehitlerini anmak için İzmir’demeşaleli yürüyüş yapıldı. EylemeAlevi-Yol, TÖP, BDSP, AleviBektaşi Kültür Dernekleri,PSAKD şubeleri ve Halk Cephesikatıldı. “Gazi’de Katleden Dev-lettir” pankartını taşıdığı meşaleliyürüyüşte Halk Cepheliler “GaziKatliamını Unutmadık, Unuttur-mayacağız. Katil Devlet HesapVerecek, Gazi Şehitleri Ölüm-süzdür” sloganlarını attılar. 75 ki-şilik Halk Cephesi korteji yürü-yüş boyunca sloganlarla birlikteGazi Marşı ve Haklıyız Kazana-cağız marşlarını da söyledi. Kar-şıyaka’da İşbankası önüne kadarsüren yürüyüşün ardındanPSAKD Çiğli Şube başkanı Tür-kan Doğan açıklamayı okudu.Eyleme 400 kişi katıldı.

Gazi Şehitleri Anadolu’dayapılan eylemlerle anıldı

20 Mart2011

19

YürüyüşSayı: 260

Elazığ

İzmir

Page 20: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Bu vatan bizim diyen Halk Cep-heliler, yaptıkları eylemlerle evleriniyıktırmayacaklarını dile getiriyor-lar.Halka yıkım saldırısına karşı diren-me çağrısı yapan Halk Cepheliler,meşaleli eylemleriyle, afişleriyle geçenhafta da yıkım bölgesindelerdi.

Her Cuma BarınmaHakkımız İçin Yürüyeceğiz!

İstanbul, Okmeydanı’nda herhafta yıkımlara karşı yapılan meşaleli

yürüyüşlerin dördün-cüsü, 11 Mart akşamıyapıldı. Yıkımlara kar-şı akşam saat 20.00’daSibel Yalçın DirenişParkında toplanan kitle,

“1milyon Yıkıma Karşı 1 Milyonİmza, Evlerimizi Yıktırmayacağız!Halk Cephesi” yazılı pankartı açtı-lar. Ardından meşalelerini ateşeveren kitle, ellerinde “BirleşelimDirenelim Kazanalım!”, “AKP’ninYıkım Yasası Daha Fazla Yoksul-luk Ve Adaletsizlik Demektir,Evlerimizi Yıktırmayacağız!”,“Kentsel Dönüşüm Halka Sür-gün, Tekeller İçin Ranttır!”, Halk

Düşmanı AKP’ye Karşı Örgütlenelim,Güçlenelim, Kazanalım!” yazılıdövizlerle Okmeydanı sokaklarındayürüyüşe geçtiler.

Okmeydanı halkına yaptığı konuş-malarla halkı yıkımlara karşı birlik-te mücadele etmeye çağıran kitle, slo-ganlarıyla Okmeydanı sokaklarınıinlettiler. Sağlık Ocağı önünde yapı-lan açıklamanın ardından eylem,yapılan yürüyüşün her hafta yapıla-cağı hatırlatılarak katılım çağrısıyla

bitirildi.

Kentsel Dönüşüm YalanıylaEvlerimizi Yıkacaklar.Birleşirsek Yıkamazlar.

16 Mart Çarşamba günü HalkCepheliler, Ankara Mamak'ta kent-sel dönüşüm yalanıyla yıkılmasıhedeflenen 17.000 evin olduğu mahal-lede afişleme yaptılar.

Halk Cepheliler’i ellerinde afiş-lerle gören mahalle halkı onları, ilgiy-le karşıladı. Evlerimizi yıktırmayalımdiye anlatılan bir amca “Gelin benimkapıma da asın, ben bantlarım sürek-li. Gelip geçenler görsün” diyerekdestek oldu. Afiş çalışması boyuncasokaklarda karşılaşılan mahallelilerHalk Cepheliler’le sohbet ettiler. Bir-çoğu belediyeyle anlaşanlara kızarak,“Ben anlaşmayacağım, yıktırmaya-cağım evimi” dedi.

1 Mayıs halkı da 13 Mart Pazargünü yaptığı yürüyüşle şehitleriniunutmadığını haykırdı. Şehitler herşeyden önce hesap sormaya çağrıdır.Bu çağrıyla katliamın 16. yılındayürüyüşler yapıldı, anmalar gerçek-leştirildi.

Halk Cephesi, Partizan, ESP,DHF, KÖZ, ÖDP, SODAP, TKP,

PSAKD, Anadoluyakası DersimlilerDerneği ve şehitaileleri, 15 Mart1995’te Gazi kat-

liamında ve katliamı protesto eder-ken katledilen şehitler için anma dü-zenledi.

Şehitlerin mezarlarının ziyaretedilmesiyle başlayan program cem-evinde verilen yemekle devam etti.Cennet Düğün Salonu önünden kat-liamın yapıldığı 30 Ağustos İlköğre-tim Okulu’nun önüne yürüyüş yapı-lırken 1 Mayıs esnafı da yürüyüş sa-atleri içinde şehitlerine saygılarınıngöstergesi olarak dükkanlarının ke-penklerini kapatarak yürüyüşe destekverdi.

2000 kişinin katıldığı yürüyüşboyunca “Gazi Şehitleri Ölümsüzdür,1 Mayıs Şehitleri Ölümsüzdür, KatilDevlet Hesap Verecek, Gazi’yi ve 1Mayıs’ı Unutmadık Unutmayacağız,Katil Polis 1 Mayıs’tan Defol” slo-ganları atıldı. Yapılan ortak açıkla-

mada; 12 Mart 1995’te Gazi’de ve 1Mayıs’ta kontrgerilla tarafından bas-kı ve sindirme politikaları için onlarcakişinin katledildiği, yapılan katliam-ların devletin mahkemelerince “bentarafım” diyerek üstünün örtüldüğübelirtildi. Genco Demir’in kızı Ber-rak Demir tarafından yapılan açıkla-mada “Gazi'yi yaratan emekçi halkve devrimciler katliamın sorumlula-rının peşini hiçbir zaman bırakmadı.Gazi'de 1 Mayıs'da sergiledikleri di-reniş ile canları pahasına ödedikleribedeller ile tarihe not düşen halkımızbugün de türlü saldırılara karşı dim-dik ayaktadır.” denildi.

Anma şehitlerin düştüğü yerdekaranfillerin bırakılmasıyla sona erdi.

1 Mayıs Mahallesi ŞehitleriniUnutmadık Unutmayacağız!

Yıkımlara Karşı DirenmeÇağrısı

20

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 21: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

İşbirlikçi iktidarlar, 1970’li yıl-larda, İstanbul’un “Beyrut gibi” ol-masını istiyorlardı. Bunun içinemperyalist tekellerin Türkiye’ye“yatırım yapmasını,” bankalar aç-masını, İstanbul’un bir kara paracenneti olmasını istediler.

İstanbul’u Beyrut yapacaklardı.1970’lerin Beyrut’u emperyalist te-kellerin bankaları, şirketleri ile at oy-nattığı bir yerdi. Tüm kapılarınardına kadar emperyalist tekellereaçıldığı, kara paranın aklandığı, spe-külatörlerin altın yıllarını yaşadıkları,fuhuşun, kumarın, yozluğun her yereyayıldığı bir yerdi Beyrut.

Beyrut, Beyrutlular’ın değil, biravuç asalağın egemenliği altındayıllarca yaşadı.

İstanbul o yıllarda Beyrut ola-madı ama işsizleri, açları, yoksulla-rı, köyden göç eden yoksulları,gecekonduları ve bir de sınıf müca-deleleri ile “kavganın başkenti”oldu.

İstanbul, tekellere nasıl pazarlandı?

1970’lerden beri İstanbul’u em-peryalist tekellere sunma, “Beyrutolma” hesapları yapılırken kimiadımlar da atıldı.

“Hatta Tarlabaşı o dönemde bupolitikanın önemli bir aksının açıl-ması için yıkılmıştı. Bu, AyamamaVadisi’nin talan edildiği dönemdir.500 bin metrekarelik kamu alanınıkat karşılığı Dünya Ticaret Merke-zi’ne verme projeleri başlamıştı.”(Mücella Yapıcı, Artı İvme Dergisi)

Daha sonra Dünya Bankası1990’da bir rapor yayınladı. Rapor ilebirlikte istenenler de açıkça söylen-mişti. Açıkça, tekellerin yağmasıiçin, “İstanbul’u koşulsuz teslimedeceksiniz” diyorlardı.

Emperyalistler İstanbul’u önceparaları, verdikleri borçlar karşılı-

ğında işgal ettiler. Adına DuyunuUmumiye dedikleri emperyalistlerinborçlarını tahsil etmeleri ile İstan-bul’u ele geçirdiler.

İstanbul’u bu kez de, 1. PaylaşımSavaşı sonrası filoları, askerleri ileaçık olarak işgale 13 Kasım 1918’debaşladılar. Savaş gemileri İstanbulönlerine gelmesiyle başladı işgal.Daha sonra İngiliz emperyalistleri, İs-tanbul’u işgal ederek, yönetiminialmıştı.

İstanbul’u bir kez daha işgal edi-yorlar. Bu kez savaş gemileri, as-kerleri, uçakları, tankları ilegerçekleştirmeyecekler işgallerini.

Ama emperyalist tekellere İs-tanbul’un kapısı açıldı, sermayesi,markaları, bankaları ile İstanbul’unegemeni oldular.

Büyükehir Belediye Başkanlığıyapmış olan Ali Müfit Gürtuna, İs-tanbul’u tekellere pazarlamanın adı-nı “İstanbul’un vizyonu”nugeliştirme koydu.

“Artık gelecek küresel kentlerineseri olacaktır. Onların trendleriçok önemlidir.” diyerek şunları söy-ledi gerçekte; İstanbul’u emperyalisttekellere pazarlamalıyız! Ancak o za-man “İstanbul kurtarılabilirdi!”

İşbirlikçiler, İstanbul’u tekellerepazarlamak için çeşitli planlar ha-zırladılar.

Ancak tüm bu hazırlıklar yapı-lırken henüz deprem olmamıştı.Depremin yaşanması ile işbirlikçi-lerin projeleri bir süre geri kalsa dasonra tekrar gündeme getirildi.

Bu kez depremden yararlana-caklardı. Hazır deprem yaşanmış,binlerce bina yerle bir olmuşken bukorkuyu halka karşı kullanacak, yağ-mayı bununla gizleyeceklerdi.

Tekellerin gözündeki İstanbul

“Deprem riski var!” diyerek,

halkın kondularını kolayca yıkacak-lardı. İşbirlikçilerin bu bahaneylehazırladığı “deprem master planı” nagöre, kentlerin deprem dolayısıyla yı-kılmasının, yeniden yapımının adıkentsel dönüşüm diye nitelene-rek, yağma ve talan resmileştiril-di.

2005 yılına gelindiğinde, bir“kentsel dönüşüm yasa tasarısı”hazırlandı. Ancak o kadar acelelerivardı ki, yasa tasarısının hepsinimeclisten geçiremeden yağma vetalana başladılar.

Bu tartışmalar ile işbirlikçilerinkavramları da değişmeye başladı,yağma ve talanı bu kavramlar arka-sına gizleyerek, halkı da alıştırmayaçalıştılar. İlk kez “mega-kentsel dö-nüşüm projeleri”nden söz etmeyebaşladılar.

AKP’nin “Kentsel dönüşüm”projesi tekellerin nasıl bir İstanbul is-tediklerini göstermektedir.

Emperyalist tekeller kendilerinealtın tepside sunulan İstanbul’u yağ-malamak için kolları çoktan sıvadı-lar. 1 milyonluk yıkım bu yağmanınbaşka bir boyutunu göstermektedir.Emperyalist tekeller, İstanbul’untüm zenginliklerini yağmalayarak, İs-tanbul’u çorak bir yer haline getire-cekler.

İstanbul, “gayri menkul zengi-nidir” diyerek gözlerini diktikleri bualanda büyük vurgunlar vurmayıdüşünüyorlar. İstanbul bir kara paracenneti, spekülatörlerin at oynattığı,bir yeni şehir olacak. Yozlaşmanın,kumarın, fuhuşun merkezi olacak birİstanbul düşünüyorlar.

İstanbul’u bir boydan bir boya herşeyiyle yağmalayacaklar. Tarlabaşı’nıAmerikan gökdelen ve plazalarınınmerkezi Manhattan’a, benzetmeyi

20 Mart2011

21

YürüyüşSayı: 260

Tekeller nas�l birİstanbul istiyor?

Page 22: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

22

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

planlıyorlar.

İngiliz ve Amerikalıasalaklar Ataşehir’e dev işmerkezleri ve “eğlencemerkezleri” kurmak adıaltında Ataşehir’i kumar-hane ve fuhuş merkeziyapacaklar. Bunlar, yaratmaya ça-lıştıkları İstanbul tablosunun ger-çek resmidir.

Görüleceği gibi emperyalist te-keller şehire kumar, fuhuş ve karapara aklama merkezi olarak bak-maktadırlar. Ona göre de “yatırım ya-pacak” lardır.

Gecekondulardangökdelenlere İstanbul!

İstanbul’u bir tarafta Avrupa’nınen lüks gökdelenleri, alışveriş mer-kezleri, villaları ile doldururlarken,yanıbaşında halkın yaşadığı gece-konduları da yıkarak, halkı sürgünegönderecekler.

Tekellerin istediği İstanbul’da;

Birincisi:Halk İstanbul’un dışı-

na sürgün edilecek. Halkın sürgünedildiği bir İstanbul yaratmayı dü-şünüyorlar. İkincisi: Halktan boşa-lan mahalleleri, İstanbul’un en değerlibölgelerini ele geçirecek, plazaları,gökdelenleri ile sömürülerini ve kir-li işlerini yürütecekler. Üçüncüsü:Burjuvazi için her zaman tehditoluşturan yoksul halkın örgütlülüğü,mevcut ilişkileri dağıtılıp halk, bur-juvazi için tehdit olmaktan çıkartı-lacak. Böylece devrimcilerin örgütlüolduğu mahalleler dağıtılarak, “ge-cekondulardan gelip gırtlaklarınıkesecek halktan” kurtulmuş ola-caklar. Dördüncüsü: İstanbul’u ken-dileri için birer fuhuş ve kumarcenneti, yozluğun merkezi halinegetirecekler.

Emperyalist tekeller, İstanbul’unzenginliklerini talan ederken, İstan-

bul’un mücadele tarihini, halkın ta-rihini de yok edeceklerini sanıyorlar.Onların İstanbul’unda yoksulluk veaçlık milyonlarla ifade edilen ra-kamlara ulaşırken, bir avuç asalak isevurgunlarını katlayarak artıracak.

İstanbul’u birer kumarhane ve fu-huş merkezi, halkın sürgüne gönde-rildiği, yağma ve talanın cennetihaline getirmelerine izin vermeye-ceğiz. Bunun yolu yıkımlara karşıhalkın örgütlenip, mücadeleye ka-tılmasıdır öncelikle.

İstanbul; tekellerin değil, halkındır. Halkın olanı onlara vermeyecek,evlerimiz için direneceğiz. Bu aynızamanda İstanbul için de direnmek-tir.Tekellere karşı direnmek emper-yalizme karşı direnmektir.

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi(TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktargenel seçimlerde aday olmak içingörevinden istifa ederek ayrıldı. Hal-kın evlerini yıkan Bayraktar,AKP’den aday olacak.

İşkence ve gecekondu yıkımlarıarasında doğrudan bir bağ kurama-yabiliriz. Ama sonuçta hem işkence-nin hem de yoksul halkın gecekon-dularını yıkmanın, yıktırmanın birsuç ve lanetlenecek bir tavır olduğu-nu hepimiz biliriz.

Devlet, bu iki halk düşmanlığınında arkasındadır. Bizzat devletin ken-disi hem işkence yaptırmakta, hem detekellerin çıkarları için halkın kon-dularını yıktırmaktadır.

Devlet, bugüne kadar bir insanlıksuçu olan işkenceyi yapan işkenceci-leri korudu, onları sahiplendi ve her-birini önemli görevlere getirdi. Em-

niyet Müdürlerinin, Valilerin, İçişle-ri Bakanlığı bürokratlarının büyük bö-lümü terfi ettirilen halk düşmanı iş-kencecilerdir.

İşkencecileri koruyan, terfi ettirendevlet, halkın evlerini yıkan, İstan-bul’u, yıkmayı açıktan savunan, “Şuanda İstanbul’da yıkmaktan daha gü-zel bir şey yok. İstanbul yıktıkça gü-zelleşir” diyen bir halk düşmanını daödüllendirdi.

AKP iktidarı, TOKİ’nin başındabinlerce yoksul evi yıkan, halkı ya-lanları ile aldatarak sokağa atan Er-doğan Bayraktar’ın bugüne kadaryaptıklarının tümünü de sahiplen-miştir.

Halkın evlerini yıkan, yoksullarayaptıkları evler için, “istenilen kali-teyi yakaladık diyemeyiz” diyerek,halka oturulmayacak, çürük ve kul-lanışsız binaları yaptıklarını itiraf et-

mişti.

Halka çürük, depreme dayanıksız,her yanı dökülen evler yaparken, asa-laklar için tüm imkanları seferber ede-rek, eksiksiz lüks konutlar yaptı.

TOKİ Başkanlığı’nda, halk için tekbir çivi çakmayan Bayraktar, seçti-rilmesi durumunda ise halk için yinebir şey yapmayacak, tekeller içinkendisini paralayacaktır.

Bayraktar gibi halk düşmanlarınıAKP baştacı yapabilir, önlerini açıpdestekleyebilir ama bu onların halkdüşmanı oldukları gerçeğini ortadankaldırmayacaktır. Halk hem Bayrak-tar’ı hem de AKP’yi de öyle anacak-tır.

İşkencecileri ödüllendiren devletyıkanları da ödüllendiriyor

Yandaki sözler, Almantekeli Hugo Boss’unyöneticisine ait. “Lüksünmerkezi” demek,yağmanın, talanın, rantınmerkezi demektir.Tekellerin gözündekiİstanbul da işte budur.

asıp kesmenin,yakıp

yıkmanın ödülü

milletvekilliği

Page 23: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Tekellerin dergisi Forbes, her yılaçıkladığı “serveti 1 milyar dolarınüzerinde olan zenginler”in yeni lis-tesini açıkladı. Buna göre geçen yıl1011 olan dünyadaki milyarderler sa-yısına 214 yeni milyarder daha ek-lendi ve sayıları 1210’a yükseldi.

Listenin başında bu yıl da geçenyıl olduğu gibi, Meksikalı telekomü-

nikasyon tekelinin patronu CarlosSlim Helu yer alıyor. Slim Helu’nungeçen yıl 53,5 milyar dolar olan ser-veti bir yıl içinde 74 milyar dolaraulaşmış.

Helu’yu 56 milyar dolarla Ame-rikan tekellerinden Microsoft’un pat-ronu Bill Gates ve 50 milyar dolarlafinans tekellerinin patronlarındanWarren Buffet izledi.

Geçen yılki en zenginler listesin-de yer alan tekelci burjuvaların top-lam serveti 3.6 trilyon dolar ekim buyıl servetlerinin toplamı 4.5 trilyondolara yükseldi.

Bu yıl ki listenin en dikkat çekiciyanı; dünyada hem dolar milyarder-leri sayısında, hem de tekelci burju-vaların toplam servetindeki büyükartıştır. Zenginler, geçtiğimiz yıl dahada zenginleşmişler ve bu elbette yok-sulların daha yoksullaşması pahasınaolmuştur.

Milyarderlerin kıtalara göre da-ğılımı şöyle:

Tahmin edileceği gibi, en çokmilyarder Amerika’da. 1210 milyar-derin 413’ü ABD’li. ABD hariç Ame-rika kıtasında 76 milyarder, AsyaPasifikler bölgesinde 332 milyarder,Avrupa’da 300 milyarder, Ortadoğuve Afrika’da ise 89 milyarder bulun-maktadır.

Forbes dergisinin açıkladığı ra-kamlara göre dünya milyarderleriarasına en çok yeni milyarderin ka-tıldığı ülkelerden biri de Türkiye’dir.

Bu, AKP iktidarının kimin iktidarıolduğunun en açık göstergesidir.

Geçen yıl dünya milyarderleri

arasında ülkemizdeki tekellerin pat-ronlarından 28 tekelci burjuva bulu-nurken bu rakam bu yıl 38’e çıktı.Türkiye’den listeye girenlerin başın-da 4 milyar dolar ile Çukurova Hol-ding’in Sahibi Mehmet EminKaramehmet bulunuyor. Onu 3 mil-yar dolar ile Koç Holding’ten Sema-hat Arsel, Fiba Holding’ten HüsnüÖzyeğin izliyor. Koç Holding’ten 6kişi var listede, Sabancı Holding’ten3 kişi, AKP iktidarıyla büyüyen is-lamcı holdinglerden Ülker Grubu’naait Yıldız Holding’ten ise iki kişi ye-ralıyor. Bunlar dışında Çalık Hol-ding’ten Ahmet Çalık, Ağaoğluİnşaat’tan Ali Ağaoğlu, Topbaşlar’ınBİM adlı şirketinden Mustafa LatifTopbaş, Enka İnşaat’ın patronu Şa-rık Tara gibi isimler de dünya mil-yarderleri arasında bulunmaktadır.

Yürüyüş’ün 258. sayısında “açlıkve zenginleşme” konusu ele alınırkenbelirtildiği gibi “zenginlik; AÇLIKdemektir.” Milyarderlerin sayısı nekadar çok artıyorsa açların sayısı dao kadar çok artıyordur.

Bu rakamlar gerek ülkemizde,gerekse dünyada, tekellerin servetle-rinin bugüne kadarki ulaştığı en yük-sek rakamlardır. Bu aynı zamandason bir yıl içinde açlık ve yoksullukoranının da en üst seviyeye ulaşma-sı demektir. Tekellerin serveti deni-len şey halktan çalınan değerlerdir.

Son iki yıldır dünya “ekonomikkriz”le yatıp kalktı. “Ekonomik ted-birler” adı altında tekeller milyonlarcaişçiyi sokağa attı. İşçi ücretleri don-duruldu. Hatta mevcut olandan dahaaşağıya düşürüldü. Halktan alınan

En zengin 1210 milyarderin serveti1 milyar 300 milyon açtan çalınanlardır

Emperyalist dünya düzenizengini daha zengin,yoksulu daha yoksul yapıyor: �� 2009: Dolar milyarderle-rinin sayısı: 10112010: Dolar milyarderlerininsayısı: 1210�� 2009: Açların sayısı:1 Milyar2010: Açların sayısı:1 Milyar 300 milyon�� 2009: Dolarmilyarderlerinin toplamserveti: 3.6 trilyon dolar2010: Dolar milyarderlerinintoplam serveti:4.5 trilyon dolar �� 2009-2010: Her yılyaklaşık 15 milyon kişiaçlıktan ölüyor. 2011: 15 milyondan dahafazla insan, açlıktan ölecek!

20 Mart2011

2233

YürüyüşSayı: 260

Page 24: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

vergilere yenileri eklendi.Emekçilerin sosyal hakları ke-sildi. Emeklilik yaşı yükseltil-di. Bütçelerden halkın eğitim vesağlığı için ayrılan paylar dü-şürüldü. Buna karşılık, tekelle-re vergi indirimi yapıldı.Borçları ertelendi, işsizlik si-gortasına kesilen fonlardan “teş-vik” diye destekler verildi.

Sonuç olarak krizin fatura-sı dünya halklarına ödetilmiştir:Kriz var denilirken, 2008’da sa-yısı 904 olan dolar milyarder-lerinin sayısı krizin birinci yılında1011’e, krizin devam ettiği 2010’daise 1210’a yükselmiştir.

Buna karşılık Birleşmiş MilletlerGıda ve Tarım Örgütü’nün açıkladı-ğı rakamlara göre dünyadaki açlarınsayısı geçen yıl 1 milyara dayanırken2010 yılı sonunda bu rakam 1 milyar300 milyona ulaştı. 1 milyar 300 mil-yon insan günde 1 doların altındaparayla yaşamak zorunda. Dahadoğrusu açlıktan ölme sırasını bek-liyor.

Çünkü her yıl 15 MİLYON İN-SAN AÇLIKTAN ÖLÜYOR!

15 milyon insanın katili dünyanın en zengin1210 tekelci burjuvadır

Dünya milyarderlerinin arasına214 yeni milyarder katılırken dünyaaçlarının arasına 300 milyon yeni açkatıldı. Bu artış bugüne kadarki enbüyük artıştır.

Dünyadaki açların 642 mil yonu,As ya ve Pa si fik böl ge le rin de, 265 mil -yonu Gü ney Af ri ka’da, 53 mil yonu

La tin Ame ri ka ve Ka ra yip ler’de, 42mil yonu Do ğu ve Ku zey Af ri ka’dabulunmaktadır.

Dünyadaki bu açların içinden her6 saniyede 1 çocuk açlıktan ölüyor.Bu, her gün açlıktan 14.400 çocuğunölmesi demektir.

Her gün ölen 14.400 çocuğun, heryıl ölen 15 milyon insanın katilleribu 1210 tekelcidir.

Sahip oldukları servet, aç bırak-tıkları 1 milyar 300 milyon insanınçaldıkları emeğidir.

Şu rakamlara bir kez daha bakın.

En zengin 3 tekelci burjuvanın ge-liri, Afrika kıtasındaki ülkelerin top-lam gelirinden daha fazla.

Dün ya nın en zen gin 225 kişi -sinin ser ve ti, 2.5 mil yar yok su lun gi -der le ri ne eşittir.

FAO’nun rakamlarına göre “Aç-lığı yok etmek için 44 milyar dolaraihtiyaç var”

Evet, sadece 44 milyar dolar 1milyar 300 milyon insanın aç kal-masını önleyebilecek. Dünyada heryıl 15 milyon insanın ölümünü en-gellemek için sadece 44 milyar do-

lara ihtiyaç var. Bu rakam, 1210milyarder içinden sadece birininservetinin neredeyse yarısı ka-dardır. Ve bu tekeller bu servetle-re sahip olabilsinler diye açlarkatlediliyorlar. Hiçbir savaşta biryıl içinde 15 milyon insan katle-dilmemiştir.

AKP, halkın düşmanı tekellerin partisidir

AKP’nin iktidarda olduğu 9 yılboyunca halktan çalınıp tekellereverildi. Halkın açlık ve yoksullu-

ğu bu denli büyürken milyarderlerinsayısının artmasının başka bir açık-laması yoktur. 2010 yılı açlığın, yok-sulluğun, işsizliğin en yüksek olduğuyıl olmuştur.

AKP, 38 tekeli büyütürken açlarıçoğaltılmıştır.

1990 yılıyla 2000 yılları arasındadünya milyarderleri listesine giren te-kellerin sayısı 4 ila 5 arasında değiş-mekteydi. AKP’nin iktidara geldiği2003 yılından itibaren ise bu sayı sü-rekli artmış ve işte nitekim 2010’da38’e ulaşmıştır.

2003-2004 yılları 6 işbirlikçi te-kelin 1 milyarın üzerinde serveti var-dı. Bu rakam 2005 yılında 8 oldu.2006’da en büyük artış oldu. Mil-yarderlerin sayısı 8’den 21’e çıktı.2007 yılında artmaya devam etti vemilyarderlerin sayısı 25’e çıktı. 2008yılında 36 oldu. Tekellerin krizininbaşlangıcı olan 2009’da bu rakam28’e indi ancak gerileme uzun sür-medi. AKP iktidarının ek vergilerle,zamlarla, halktan alarak tekellerevermesiyle, tekeller tarihlerinin enyüksek büyüme noktasına

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı : 260

12 Mart günü Okmeydanı Cem-evi'ne gelen İstanbul Valisi HüseyinAvni Mutlu, Halk Cepheliler tara-fından protesto edildi. Vali Cem-evinden çıkarken, Yürüyüş önlükle-ri giyen Halk Cepheliler ellerindeYürüyüş dergileriyle "Yürüyüş Der-gisi Susturulamaz!", "Yürüyüş Halk-tır Susturulamaz!", "Evimizi YıkanınVillasını Yıkarız!" sloganını attılar.

12 Mart günü Gazi Katliamının yıl-dönümü olması nedeniyle de "KatilDevlet Hesap Verecek!", "KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz!" slo-ganlarıyla Vali, Cemevinden çıkarkenprotesto edildi.

Cemevinin etrafını ablukaya alan veHalk Cepheliler'e müdahale etmekisteyen polise sloganlarla cevap veril-di. Akrep denen zırhlı araçların ayna-

ları kırıldı. Valiye bağlı araçların ayna-ları kırıldı. Halk da alkışlayarak eyle-me destek verdi. Halk tepkisini evle-rinden polis araçlarına saksı atarak, vali-liğin araçlarına vurarak gösterdi.

Cemevinde o sırada cenaze olma-sına rağmen polis Cemevine bibergazı atarak halk düşmanlığını birkez daha gösterdi. Eylem, valininmahalleden ayrılmasıyla iradi olaraksonlandırıldı.

2244

1990-2000 yılları arası 4-5 Tekelci burjuva

2003 yılı 6 Tekel

2004 yılı 6 Tekel

2005 yılı 8 Tekel

2006 yılı 21 Tekel

2007 yılı 25 Tekel

2008 yılı 38 Tekel

2009 yılı 28 Tekel

2010 yılı 38 Tekel

AKP iktidarı döneminde en zenginler listesinde yer alan

dolar milyarderlerinin artışı

Okmeydanı'da İstanbul Valisine Protesto

Page 25: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Her ülkenin devrimi, içinde yaşa-nılan dönemin koşullarının ürünüolduğu kadar, aynı zamanda o ülke-nin tarihsel özelliklerine göre şekil-lenir. Ve her devrim, içinde yaşanı-lan sürecin çelişkilerinden olduğukadar tarihsel çelişki ve çatışmalardanda beslenir.

Kendimiz açısından söylersek;Türkiye devrimi emperyalizmin üçün-cü bunalım dönemi devrimleriningenel karakteristik özelliklerini taşı-yacaktır ama aynı zamanda “bizeözgü” olacaktır. Türkiye halklarınıntarihsel kökleri, kültürü, gelenekleriyleyoğrularak zenginleşecektir.

Cepheli işte bu tarihe sahip çıkan-dır. Tarihine sahip çıkmayan bir dev-rimci hareket, köksüz bir harekettir.

Kendi tarihini yok sayanlar, başkaülkelerin kültür ve geleneklerinin,başka ülkelere özgü teorilerin etkisindekalmaktan kurtulamazlar. Bu ise, tak-litçi, şabloncu devrim modelleriniçıkarır ortaya. Böyle bir devrim müca-delesinin ayakları havada kalmayamahkumdur. Şabloncular eğer Sovyetdevrimi modelini uyarlamaya çalışı-yorlarsa, ülkemiz işçi sınıfını da Rusişçisi gibi değerlendirir. Ya da taklitedilen Çin devrimi ise, ülkemiz köy-lülüğüne Çin köylüsü gibi bakarlar.

Tarihine sahip çıkmak, işte buçarpıklıklardan uzak durmaktır.

Cepheli’nin sahip çıktığı tarih,uzağı yakınıyla halkın tüm tarihidir.Kendi varoluşunu tarihsel geçmişinininkarında gören inkarcılık, kendini“geçmişin aşılması!” gibi şatafatlıkavramlarla pazarlasa da, aslında ora-da bir kopukluk sözkonusudur. Ve okopukluktan hiçbir zaman kesintisizbir mücadele geleneği çıkmaz.

Bakış açısı bu olunca ülke ger-çekliğinden, halktan kopukluk kaçı-nılmazdır. Rus halkının, Çin halkının

tarihi, kültürel özellik-leri en ince ayrıntısınakadar bilinir ama, aynıkesimler kendi halk-larının tarihinden, butarihteki ayaklanma-lardan, kahramanlık-lardan, önderlerden

bihaberdirler.

Tarih karşısındaki inkarcılığın birbaşka biçimi, düzen içileşme nokta-sında ortaya çıkar. Düzen içileşenler,o tarihteki ayaklanmaları, halklarınşiddetini, silahlı eylemlerini yoksayarlar. Tarihi keyfi bir ayıklamayatabi tutarlar adeta... “Eline silah bilealmayanları” öne çıkarıp, silah eldesavaşanları tarihin karanlıklarına hap-sederler... Ama aslında karanlık izin-de kalan, tarihin yaktığı meşalelerdenyararlanamayan kendileridir.

Cepheli halkının tarihine, Türkiyesolunun tarihine, o tarihte yaratılmışen küçük bir değere sahip çıkar.Cepheli, haklarımızın tarihini, kültü-rel yapısını, geleneklerini, o tarihte-ki direnen ve savaşan yanı bıkmaksı-zın araştırır öğrenir. Cepheli o tarih-te iyiden güzelden isyandan yana nevarsa ortaya çıkartıp sahiplenen, dev-rimci düşüncelerle yoğurup yenidenhalka götürendir. Cepheli halkları-mızın tarihini, solun mücadele tarihinidevrimin gücüne dönüştürendir.

Bu tarihin derinliklerinde zulmebaşeğmeyenler, eşitlik ve adalet içinsavaşanlar; Demirci Kawalar, Babaİshaklar, Şeyh Bedreddinler, PirSultanlar, Köroğlular, Kara Fatmalar,Karayılanlar var. Kerbelalar var,Kızıldereler var. Seyit Rızalar,Nazımlar, Hikmet Kıvılcımlılar,Denizler, Kaypakkayalar var. Dayı,Cepheli’nin bu tarihi sahiplenişinişöyle anlatır: “Halklarımızın ... zen-gin tarihi ve kültürel birikimi, Anadoluhaklarının mirası, sahip çıkmamızve onurla taşımamız gereken birtarihtir. Bu tarihin derinliklerine ine-rek güç alacak, halkların kendi tarih-lerine sahip çıkmasını sağlayacak venihai kurtuluşa ulaşacağız.”

Cepheli ayakları ülke topraklarınabasandır. Cepheli, bin yıllık Anadoluihtilalinin sürdürücüsüdür.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli, Tarihine Sahip Çıkandır

Adana Yürüyüş okurlarından

� Bahri Erinç(Yaş: 27, Muhasebeci)

Bitmek üzere olan bir hayat ve ohayatın bir mücadele biçimi ve kav-ganın varlığının biçimsel olarak his-sedilmesi, bir yaşama biçimi halinegetirilmesidir.

� Ramazan AKDAĞ (Yaş: 41, temizlik işçisi)

Yürüyüş dergisi benim için ilkolarak kitlelerle bizim aramızdakien temel iletişim aracı olması, ayrı-ca kendimizi tanıtmanın ve yaşamıngerçeklerini kendilerine sunmanın,halkın kendi gerçekleriyle karşılaş-masını sağlayan güzel bir dersimiz-dir.

� Mahmut İpek(Yaş: 33, Tıbbı Mümessil)

Yürüyüş dergisi halkımızın sis-temle ilgili bütün sorunlarını ifadeediyor. Bu yüzden sistem Yürüyüşdergisinden rahatsız oluyor. EnginÇeberler’in katili bu sistem,Yürüyüş dergisini , halkın sesiniasla susturamayacak. Çünkü hepi-miz Engin ÇEBER’iz!

� Serol Güzel

(Yaş: 27, Öğrenci)Sorunlarımızı, dertlerimizi dile

getiren ve bunlara karşı bize yolgösteren bir dergi Yürüyüş. Açların,yoksulların, evsizlerin tek kelimeylehalkın onurlu sesi. Halkı ezenlerin,açlığa ve yoksulluğa itenlerin tehd-idi. Onlar için yapraklardan oluşanbir silahtır Yürüyüş. Karşılarındakigüç, korkulu rüya… Ülkelerin öbürucundan gelen direniş haberi ve birkare fotoğraftır.

SİZİN İÇİN

ne demek?

20 Mart2011

25

Yürüyüş

Sayı: 260

Page 26: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

25-27 Şubat tarihleri arasındayapılan Eyüp Baş EmperyalistSaldırganlığa Karşı Halkların BirliğiSempozyumu’na katılan temsilci-lerle yaptığımız röportajları yayın-lamaya devam ediyoruz.

Samir Rabhi(TunusUluslararasıAf Örgütü)

“Anti emperyalistruh için de bu sem-pozyum çok önemli.”

1) Sempozyum çokseyrek olan fırsatlar-dan biri olarak hem

komünistleri hem de anti emperya-listleri biraraya getir-di. Dünyanın heryerinden diyemeye-ceğim ama birçokyerinden gelenlerinbiraraya gelip karşı-laşması, tanışması vetartışması iyi bir fır-sat.

2) Bir kereUluslararası bir çalış-ma yapmamız gerekir. (...) Benim içinilk şey sürekli bir iletişim içindeolmak. Deneyimleri değiş tokuş etme-liyiz. Bu sempozyum bu yönden çokönemli. Anti emperyalist ruh için debu sempozyum çok önemli.

Biz Marksist Leninistler’inTunus'taki deneyimi çok az. Çünkübiz hep marjinal kaldık, gizli hare-kettik. Örgütlü de değildik. Diğerörgütlerle de ilişki kuramıyorduk.Bu sempozyumda diğer örgütlerlede ilişki kurabildik.

3)Emperyalistlerde Dünyanın bir-çok yerinde silah kullanıyor amagenelde ekonomik olarak saldırıyor.

(...)

Emperyalizmin askeri müdaha-lelerine karşı çıkmak gerekir.Emperyalizmin müdahalesi her zamandiktatörlük yapan piyonlarından geçi-yor. Emperyalizme karşı çıkmakgerekiyor.

Hüseyin Abdullah(FilistinliMülteci – Suriye)

“Ortak düşman belli,yapılabilecek çok şey var.”

1) Güzel bir sempoz-yumdu. Bazı hatalar vardı.Belirtilen saatte başlamadımesela. Ama genel olarak

güzel tertip edilmiş. Birbirimizi tanı-mak açısından iyi oldu. Kendi ülke-mizde verilen mücadeleden farklıbir mücadeleyi gördük, öğrendik.Bu yüzden bu tür sempozyumlardüzenli ve sürekli olmalıdır.

Ayrıca etrafımızdaki insanlarlakonuştuğumuzda bizi destekleyeninsanların özellikle de öğrencilerinolduğunu gördük.

2) Ortak düşman belli, yapılabi-lecek çok şey var. Biz düşmanı tanı-yoruz ama çevremizdeki insanlar bil-miyor, tanımıyor onları. Bu yüzden ilkyapmamız gereken onlara emperya-lizmi anlatmak olmalıdır. Mesela her

ülkede aynı anda bireylem yapılabilir ortak düşmana kar-şı.

3) Emperyalizme karşı neler yapı-lacağını her ülke kendi belirlemelidir.Ama hepimizin hedefi aynı. Bu yüz-den savaşmak temel noktadır.

Bizim Suriye’de emperyalizmiteşhir edebilecek, büyük etkinlikleryapabilecek geniş bir kitlemiz var.Mesela biz orada yiyecek, içecek vegiyim ile ilgili bir kampanya düzen-ledik. Emperyalistlere ait ürünlerikullanmadık. Bu kampanya sonu-cunda emperyalistler büyük zararauğradılar.

Yine bu kampanya kapsamındaAmerikan şirketlerinin sponsorluklarıengellendi. Mesela böyle bir şirket birsanatçının sponsorluğunu yaptığındaşöyle yaptık; o sanatçının konserinegiderek kapıda onu ve emperyalizmiteşhir ederek, engellemeye çalıştık.

MehmedSharkavi(FilistinliMülteci -Suriye)

“Emperyalizmeve Siyonizme karşıhalkların direnmesi,insanların şehit düş-mesi bunun içindir.”

1)Benim açımdan güzel bir fırsat.Bu ikinci katılışım. Emperyalizmkarşısında her partinin kendi düşün-celerini anlatması güzeldir.Organizasyon güzel bir organizas-yondu. Genel anlamda Tunus veMısırlılar’ın katılması iyiydi. Aynızamanda Hindistan ve Bangladeş’inde katılması da iyiydi. Lakin önem-li olan aktif bir şeyin ve hedefinolmasıdır.

Sempozyum dışında da eylem ve

Röportaj

Sorular1-) Bu sempozyum birlik açısından

nasıl bir rol oynayabilir?

2-) Dünya halklarının anti-emper-yalist birliği için neleryapmalıyız?

3-) Emperyalizm konusunda sizceen çok dikkat edilmesi,üzerinde durulması gerekennoktalar nelerdir?

“Emperyalizme karşı başarılı olmak için birleşmeliyiz!”

Hüseyin Abdullah

Mehmed Sharkavi

Samir Rabhi

26

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 27: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

etkinlikler yapılabilir.

En önemli şey her ülkenin kendidiliyle emperyalizme karşı konuşmasıve herkesin ortak fikrinin bir olma-sıdır.

Emperyalizme karşı başarılıolmak için birleşmeliyiz. Bu sem-pozyum da bunun için bir araç.Emperyalizme ve Siyonizme karşıhalkların direnmesi, insanların şehitdüşmesi bunun içindir. Özgürlükiçindir.

2) En önemli şeyemperyalizmle savaşmak.Nerede olursak olalım hertürlü savaşmalıyız. Busilahla da olabilir, başkaşekilde de olabilir.

Emperyalizmin her yer-de temsilcileri var. Bizdede İsrail var. Mesela dev-rim sürecinde ve intifadada olan halklara destekolmak için emperyalistürünleri boykot etmek ekonomiksilahımızdır. Böyle İsrail’i destekle-yen şirketlerin listeleri çıkartılıp boy-kot edilebilir.

3)Emperyalizm hepimizin haya-tına müdahale ediyor. Genel slogan-lar dışında bizim hayatlarımıza etki-si de anlatılmalı, konuşulmalı. Bunadeğinilebilinir. Dünya da herhangi biremperyaliste karşı bir zafer hepimi-zi etkiler. Tunus ve Mısır bizim haya-tımızı birebir etkiledi.

Emperyalizmi teşhir etmeli. Siyasi,ekonomik vb. her açıdan emperya-lizmin politikalarına karşı beraberdurulmalı.

Mahmoud AliKhalil (LübnanKomünistPartisi)

“Bu sempozyumhalkların birleşmesiiçin önünü açacakbir adımdır…”

1) Uluslararasıalanda hem direnen, hem de direniş-lerin paylaşılmasında önemli roloynuyor. Bu da dünya çapındakisolun gelişmesinde adımlardan biri-

dir.

Elbette sonuç deklerasyonununburada bir önemi var. Hepimizinortak dertlerini belirlemek ve pratikadımları oluşturmak için.

Geçtiğimiz sempozyumdan busempozyuma geldiğimizde halkla-rın birleşmesinde değişimler olduğunugörüyoruz. Bu sempozyum halklarınbirleşmesi için önünü açacak biradımdır…

2) Ek olarak deneyimlerin payla-şılması önemlidir.Çeşitli konularda,ülkelerde anti-emperyalist benzerifaaliyetlerin örgütlenmesi gerekir.Dünyada olup bitenlere ortak biranaliz yapmak için.

3)Emperyalizmin ekonomik, poli-tikası ve kapitalizmle olan bağlantı-sı önemli. Emperyalizmle işbirlikçi-lik yapan hükümetler üzerine durmakgerekir. Ve dünyanın herhangi bir böl-gesinde adil bir ekonomik dağıtım,anti-emperyalist mücadeleye hizmetedecektir. İşbirlikçi hükümetlere kar-şı direnmek ve düşünce ve siyasi tut-sakların serbest bırakılması için müca-dele etmek.

Mahmoud AliKhalil

Halklar arasındaki dayanışmanınneredeyse “unutturulduğu” günü-müzde, Akdeniz Halk Cepheliler,Filistin’le dayanışma için sürdür-dükleri kampanyaya devam ediyor-lar.

Filistin direnişini anlatarak, hak-lı bir direnişi sahiplenerek, direnişinsesi oldular.

Halk Cepheliler, dayanışma kam-panyası için Adana’da, 12 Mart’taHavuzlubahçe ve Akkapı mahalle-lerinde toplam 170 afiş astılar.

Havuzlubahçe Mahallesi’nde birev kadını Halk Cepheliler’e sesle-nerek “Ne yapıştırıyorsunuz” diyesordu. Kampanya anlatılınca kendi-sinin de çocuk giysisi verebileceği-

ni söyleyerek, başarılar diledi.

Adana’da “FilistinDireniş Tarihi veDayanışma” PaneliAdana’da 12 Mart 2011’de

Filistin direnişi ile ilgili bir panelyapıldı. Panelde önce Filistindireniş tarihi ve Filistin direni-şinin geçtiği aşamalar anlatıldı.Özellikle tüm olumsuz gelişmele-re rağmen Filistin direnişinin sürdü-ğü belirtildi.

İkinci bölümde halklar arasında-ki dayanışmanın önemine değinildi.Filistin direnişinin kuşatmalar, ambar-go ve tecrit altında boğulmak isten-mesine karşı, Filistin’in sesi olmak

gerektiği vurgulandı.

Panelde AKP’nin ger-çek yüzü de anlatılarak

teşhir edildi.

Panelin,s o r uc e v a p

b ö l ü -m ü n d e

Filistin dire-nişine ilişkin

olarak, “Tabiî kiher ulus içindehainler, kendi hal-kını satanlar

olmuştur ama bu fii-li olarak 90 yılıaşkın bir zaman-

dır binlerce evladını bu uğurdakaybetmiş bir halkı temsil edemez”denilerek, tarihi asıl olarak direnen-lerin yazdığı belirtildi.

Filistin’in sesi olma çağrısınınyapıldığı panele 25 kişi katıldı.

Halk Cepheliler; herkesFilistin’in sesi olmalıdır!

20 Mart2011

27

YürüyüşSayı: 260

Page 28: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Dev tsunami dalgaları, önüne çıkan her şeyi adeta yuta-rak devam ediyor yoluna... Şehirler yerle bir oluyor; bin-lerce insan devasa bir çamur denizinin içinde kayboluyor...Doğanın yıkıcı gücü karşısında o anda binaların, insan-ların yapabileceği bir şey gözükmüyor.

Ama ya o andan öncesi?

*

11 MART’TA JAPONYA’DA 9.0 şiddetinde birdeprem yaşandı. Depremin ardından tsunami dalgaları kıyı-daki onlarca şehri vurdu. Ölü sayısı henüz belli değil, ancakonbine yakın ölü olduğu açıklandı.

Depremle oluşan tsunami karşısında Japon devletininve esas olarak da emperyalizmin çaresizliğini izliyoruz.Yıllardır Japonya’nın deprem karşısında en hazırlıklı ülkeolduğu söylenegelmiştir. Ancak görünen o ki, son depremkarşısında ‘çaresiz’ kalmıştır. Bu çaresizlik, yapılacak birşeyin olmamasından değil, Japon devletinin böyle bir tsu-nami karşısında insanları kurtarmayı esas alan bir politi-kasının olmamasındandır.

Tsunami dalgalarının önünde kaçışan insanlar, araçlar,tsunami şehrin içinden akıp giderken ayakta kalan bina-ların üstünde çaresiz bekleşen insanlar, şehirlerin boşal-tılmadığını gösteriyor. Oysa, tsunami deprem gibi değil.Tsunami tıpkı mesela kasırgalar gibi, geleceği önceden(bazen 10 dakika, bazen birkaç saat önceden) bilinebilenafetlerdir. Dolayısıyla her ölümün sorumlusu, halkını tah-liye etmeyen devlettir.

Kapitalizmde büyük kurtarma, büyük nakil işlemleri“maliyet” artıran unsurlardır. Kapitalizm, “belki de bir şeyolmaz” diyerek veya binlerce insanın ölümünü önemse-meyerek, üretimin aksamasına yol açacak, maliyet artıracakoperasyonlara karşıdır... ABD’yle Küba’nın kasırgalarkarşısındaki farkı budur... Kasırgalarda Amerika’daonlarca, yüzlerce bazen binlerce insan ölürken, aynıkasırganın vurduğu Küba’da tek bir kayıp bile verilme-mesinin açıklaması, hangi teknolojiye değil, hangipolitikaya sahip olunduğundadır. Amerika’da karar alsa,iki üç milyon insanını kasırga bölgesinden nakledecekimkanlara sahiptir; ama bunu yapmaz hiç. Bunun yerinehalka çağrı yapar, “önleminizi alın, evlerinizin kapısınıbacasını sıkı sıkı kapatın” der... Küba ise maliyetini hiçdüşünmeden, üretimin aksayacağını düşünmeden, ikimilyon insanını en kısa sürede başka yere nakleder...

Japonya’da o kadar ileri teknolojiye rağmen, tsunamiyekarşı risk altındaki onlarca kasabanın neden boşaltılma-dığı sorusu ortadadır.... Önlem, halktan yana politikay-la başlar; teknolojiyle değil. Dünyanın en ileri teknolojisi

de olsa, orada halktan yana bir politika yoksa, önlem deyoktur...

On binlerce ölüm, “tsunaminin gücüyle” değil, emper-yalizmin halkı hiçe sayan politikalarıyla açıklanabilir ancak.Öyle açıklanmalıdır.

Japonya’da tsunaminin ardından yaşanan bir başka fela-ket, nükleer santrallardaki patlamalardır. Daha büyük pat-lamalar ihtimal dahilindedir ve Japonya Başbakanı NaotoKan, yüksek radyasyon tehlikesi bulunduğunu ilan ettik-ten sonra, peşpeşe patlamaların olduğu Fukuşime Daiçinükleer santrali alanında oturan 160 bin kişiye şunlarısöylüyor: “Dışarı çıkmayın, pencerelerinizi sıkı sıkıyakapatın, kapı altlarını tıkayın ve klimaları kullanmayın...”

İşte yukarıda işaret edilen anlayış budur. Alanı boşalt-mamaktadırlar.

Japon emperyalist tekelleri elbette, kaç kişinin öldüğün-den çok, deprem ve tsunaminin maliyetinin ve Japon tekel-lerinin “rekabet gücünü” ne kadar etkileyeceğininhesabındadırlar. Dünya halkları, muhtemeldir ki, 11 Martdepremindeki ölü sayısını hiçbir zaman öğrenemeyecek.Tıpkı oligarşinin 17 Ağustos 1999 depreminde 40 bin olanölü sayısını bir gecede 15 bine indirmesi örneğindeolduğu gibi, Japonya’da da ancak gerçeğin tekellerin çıkar-larına göre çarpıtılmış halini öğrenebileceğiz. *HER ŞEYİ önüne sürüp götüren dalgaları izlerken,

insanlar “Türkiye’de olsaydı ne olurdu?” sorusunusoruyorlar gayri ihtiyari. Kahvehanelerde de bu tartışılıy-or, televizyon ekranlarında da. Tartışmaya gerek yok aslın-da. 17 Ağustos 1999 Marmara depremi tüm gerçekliğiy-le ortadadır. Geçtiğimiz günlerde Zonguldak’ta 2 maden-ciyi, yakın zamanda da Elbistan’da 9 işçiyi toprak altın-dan çıkaramayan düzen milyonlarca halkı mı kurtaracak?

Başbakan Tayyip Erdoğan, Japonya’daki nükleersantrallerdeki patlamalar üzerine, ülkemizde yapılacaksantrallerin değerlendirilip değrelendirilmeyeceğini soran

Tsunami karşısında çaresiz olaninsan değil, emperyalizmdir

Emperyalist devletlerinin kâr hırsıylaşekillenmiş politikalarının sonucunda binlercekardeşini kaybeden Japon halkına ve dünyahalklarına başsağlığı diliyoruz.

Japon Halkı!İnanıyoruz ki, halklar, doğal afetlerin katliam-lara dönüşmeyeceği bir dünya düzenini er geçkuracaktır. Bu inançla sizlere sabır ve metanetdiliyoruz; devletinize değil, kendinize güvenin.Halkın yaralarını ancak halklar sarar.

28

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 29: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

gazeteciye “değerlendirmeye gerek yok” deyip şu cevabıveriyor: “Risk olmayan hiçbir yatırım yoktur. Yani evi-nize aygaz tüpü de koymamak gerekir... Ülkeden ham pet-rol hattının geçmemesi gerekir..”

Bu cevabı veren bir Başbakan’ın iktidarında, geleceği“önceden belli” İstanbul depremine karşı da ne yapıldığı,daha açıkçası bir şey yapılmadığı ortada değil mi?Amerika’da gelişi uydulardan izlenebilen kasırga karşısın-da halkı kendi başının çaresine bakmaya mahkum edenanlayışla, Japonya’da onca uyarı sistemlerine rağmen,halkını tsunaminin önünde bırakan anlayışla, Türkiye’degeleceği bilinen depreme karşı 12 yıldır önlem almayıphalkı ölüme mahkum eden anlayış aynıdır. Amerika’da,Japonya’da, Türkiye’de halkı ölüme mahkum edenanlayış, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin anlayışıdır. Buanlayışın temelinde insan değil, halk değil, KÂR VAR-DIR.

*

Böyle olduğu içindir ki, bütün o ileri teknoloji ürün-leri, kurulduğu söylenen uyarı sistemleri, halkın hayatınıkorumaya yetmemiştir. Evet, Japonya’da binalarındepreme dayanıklılığı konusunda, ciddi adımlar atılmıştır.Ama bu da halkın can güvenliği düşünüldüğünden değil,sistemin, üretimin sürekliliği açısından zaten şarttır.

Ama bunun ötesinde Japonya’nın kimilerinin hala yeregöğe sığdıramadığı o “erken uyarı” sistemlerinin sonu-cunda ne olmuştur? Tsunami önceden tespit edilmiş vefakat, halkın cep telefonlarına “tsunami geliyor, önlem-inizi alın” diye mesaj çekilmiştir.

Tıpkı Amerika’da sayısız fırtına da yapıldığı gibi, önlem“bireyin” omuzlarına yıkılmıştır.

İddia ediyoruz ki, insanlık, bugünkü teknik bilgisiyle;teknolojik imkanlarıyla bile, en ileri düzeydeki deprem-lere, tsunamiye, sellere karşı tek bir insanını kaybet-meyecek şekilde önlem alabilir. Bütün mesele iktidarlarınniteliğinde düğümlenmektedir.

Deprem uzmanları, çok açık bir şekilde “öldürendeprem değil, kötü yapılmış binalardır” diye söylüyorlar.Dolayısıyla bilim zaten çözümünü de söylüyor. Binalarısağlam yapacaksın. Çürükleri sağlamlaştıracaksın. Birfelaket geldiği tespit edildiğinde masrafına bakmadanhalkını korumaya alacaksın... Ama maliyet artıyor!!!

Kapitalizmde maliyet deyince orada duracaksın.Maliyeti düşürmek adına, işçiler en ucuz ücretle, işgüvencesinin olmadığı koşullarda çalışmaya mahkumedilirler... Maliyeti düşürmek adına, dünyanın dört biryanında yüz milyonlarca çocuk işçi çalıştırılır.

Maliyeti düşürmek adına, ürünlerin içine zehirli,insan sağlığına zararlı çeşitli maddeler konulur.

Depremin maliyetini artırmamak adına, şehirler,tsunami önünde çaresiz bırakılır! Öyle yapılmıştır.Bundan dolayıdır ki, 11 Mart tsunamisinde binlerceinsanın ölmesi, bir doğal felaket değil, emperyalizmin gözgöre göre gerçekleştirdiği bir katliamdır.

Düzen politikası kirlidir!“Kasetle gelen kasetle gidecek...”

“... Yapılan aramalarda dinleme kasetleri bulundu!”

Yukarıdaki kasetle ilgili sözler, haberler, açıklamalar artıkgünlük yaşamın içine kadar girdi. Neredeyse aylardırdüzen partileri, düzen partilerinin liderleri, kasetleri, birbirinekarşı kullanacakları telefon dinlemelerinin bilgilerini,ahlaksız ilişkileri, birbirine yaptıkları şantajları tartışıyor.

Düzen partilerinin liderlerinden kadrolarına kadartümü birbirleriyle kuralsız bir savaş sürdürüyor. Kasetleryayınlanıyor, şantajlar yapılıyor, kimin ne yaptığınakimin ne kadar yediğine, kimin kimin ekibi olduğuna dairhergün bir yığın yeni haber ve bilgi çıkıyor.

Tartışmalarda halk, halkın sorunları, açlık, işsizlik yok-tur. Tersine, halkın düşmanları halkı aldatmakla meşgul-dür. Düzen politikası ve düzen politikacıları kirlidir. Hepsidüzenleri ile birlikte bir bataklık içindedir. Bu halka düş-man düzen politikasının ve düzen politikacılarının iflasıdır.O politika kirlidir ve o politikalarda adam kullanma, adamharcama, birbirine karşı her şeyi koz olarak kullanma var-dır. Ahlaksızlık, yalanlar, yozluk, şantajlar vardır.

Halka bu düzeni savunması, kirli ve pislik içindekidüzen partilerini ve liderlerini savunması, desteklemesiisteniyor. Peki halk bu çürümüş düzeni niye savunsun?

“Bizde olsaydı!”Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer,

Şili'deki madende mahsur kalan 33 işçinin 69 gün sonrakurtarılmalarıyla ilgili olarak "Böyle bir kaza bizdeolsaydı, madencilerimizi üç günde çıkarırdık" demişti.Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Japonya'dakidepremde hemen hemen ruhsatlı yapılmış binalarda biryıkım olmadığının görüldüğünü belirterek, “Japonlar yapı-yorsa biz daha iyisini yaparız. Buna herkes inansın”diyordu.AKP’li bakanlara bakılırsa, deprem, yangın,grizu patlaması, madenlerin göçmesi, tsunami... “bizdeolsaydı!” “ne bir kayıp, ne bir ölü, ne bir yıkım olurdu!”

Doğrusu AKP’liler, halkla alay ediyor, herkesi “aptalyerine” koyuyorlar. Şili’deki madencilere akıl veren bakan,10 Şubat’tan beri, tam 38 gündür Maraş’ın Afşinİlçesi’ndeki maden ocağında 9 işçinin cesedinin çıkarıl-madığını nasıl izah edecek?

6 Şubat’taki toprak kaymasında 1 işçi ölmesine kar-şın, toprak altında kalan kepçe ve kamyonları kurtarmakiçin 9 işçiyi öldürttüklerini nasıl unutur?

38 gündür, 9 işçiyi toprak altında bırakan bir iktidarutanmalıdır! Bir iktidar ancak halka bu kadar düşman ola-bilir.

Deprem üzerine ahkam kesen bakan, hangi yüzle “biz-de olsaydı!” bir şey olmazdı diyor?

20 Mart2011

29

YürüyüşSayı: 260

Page 30: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

AKP’nin özellikle iktidarın ilk yıl-larında kitleleri ve daha da önemlisiküçük burjuva aydınları aldatmakta enetkili biçimde kullandığı araçlardanbiri, AB’ye üyelik süreci idi..

O kadar ki; ÖDP gibi, kendinisosyalist olarak gören bir parti, geri-ciliği aşikar bir parti olan AKP’yi,“AB’ye uyum yasalarını çıkardığı, ABsürecini devam ettirdiği sürece des-tekleme” politikasını savunabilmiştir.

AB üyeliği, bazıları için demok-rasinin gelişi demekti, refah demek-ti, adeta kurtuluş demek-ti!!! Bu yüzden de, 12yıldızlı AB bayrağıylagözleri öylesine kamaş-mıştı ki, AKP’nin basit,kaba oyununu bile göre-miyorlardı.

“AB Bayramı”ndan “Bildiğimizi okuruz”a

17 Aralık 2004’te “müzakere tari-hi” alınmıştı AB’den. Bu, artık“AB’ye giriş”in fiilen başlaması gibisunulmuştu. Durum öyle değildi amaonu kim bilecekti.

Müzakere tarihinin alındığı gün,Kızılay’da kırmızı mavi balonlarınuçuştuğu bir şenlik düzenlendi.Şenlikte konuşan Tayyip Erdoğanşöyle diyordu:

“İnandık, çalıştık, hamdolsunsonunda sizlerle birlikte başardık.Bayramınız kutlu olsun.. Her şeyTürkiye için!”

Ve şöyle devam etmişti sözlerine:

“Hedef tam üyeliktir. Ve bu her-hangi bir tereddüte yer vermeyecekşekilde teyit edilmiştir.”

ÖDP solculuğu, Avrupacı sol, küçükburjuva aydınlar, “AB Bayramı”ndaAKP’lilerle birlikte el çırpıyorlardı.

Peki geçen hafta, AvrupaParlamentosu'nun (AP) Türkiye rapo-runu değerlendirirken ne diyorduTayyip Erdoğan:

“Türkiye'den bu kadar uzak,Türkiye'yi bu kadar tanımayan...larhazırlamışsa bu raporu, tamamensipariş üzere hazırlanmış bir rapor...Bu raporda denge diye bir şey sözkonusu değil. Kusura bakmasınlar,hazırlayanların da dengeli olduğunainanmıyorum.”

AB’yi böyle değerlendirenErdoğan, sözünü de şöyle bağlıyordu:“Onlar rapor hazırlamakla görevli.Biz de bildiğimizi okumakla görevli-

yiz.”

Gerçekte öncesinde de böyleydi.AKP bildiğini okuyordu. AB de öyleyapıyordu. AB’ye uyum yasaları çıkı-yor ama ülkemizde bir şey değişmi-yordu. İşkenceler, yasaklar, baskılar,baskınlar, infazlar, katliamlar değişenbir şey yoktu.

Ama AB yıldızlarıyla gözlerikamaşanlar, AKP’nin yalanlarınainanmaya hazırdılar..

Son Rapor ve AB’nin İkiyüzlülüğü

AP’nin son raporu, kuşku yok kibirçok gerçeği içeriyor. Mesela deni-yor ki: “TCK, Basın Yasası ve TerörleMücadele Yasası'nın bazı maddeleribasın özgürlüğünü kısıtlıyor.”

“Ergenekon ile ilgili haber yapangazetecilere açılan davaların sayısı

endişe vericidi”, “Kürt meselesiyleilgili yazı yazan ya da Kürtçe yayınyapan gazetelere baskı arttı”....“Siyasi baskılar nedeniyle basınözgürlüğü konusunda kaygılıyız.”

Yazılanlar doğru ama...

Aması var. Aması şu:

AP’nin bir yıl önce Türkiye içinhazırladığı rapor, Türkiye’nin demok-ratikleşme yönünde ne kadar ilerle-diğini anlatıyordu. Oysa işkenceler,katliamlar, infazlar, hapishanelerdetecrit, gazetecilerin tutuklanması,gazetelerin basılması, kapatılmasıgeçen yıl da vardı, ondan önceki yıl-

larda da. Ve AB, bun-ların hepsini bilmekte-

dir. AB’nin Türkiyeraporları, Türkiyegerçeğine göredeğil, Avrupaemperyalizmininihtiyaçlarına görehazırlanmaktadır.

AB’ye üyeliksüreci, bugün emperyalistler veTürkiye oligarşisi açısından önce-likli bir ihtiyaç durumunda değildir;emperyalistler, herhangi bir AB üye-sinden daha özgür bir biçimdeTürkiye üzerinde yağma ve talanyapmaktadırlar zaten.

AKP, bugün AB konusundakipolitikalarıyla, geçmişte tüm halkı,aydınları bu konuda nasıl aldattığınıitiraf ediyor bir yerde. Ama asıl itirafı;AKP’nin AB politikasına kanan vekanmakla kalmayıp halkın kandırıl-masına ortak olan tüm aydınların,siyasi hareketlerin ve demokratikkitle örgütlerinin etmeleri gerekir.İtiraf etmeleri yetmez elbette, itirafedip, halktan, soldan özür dilemele-ri gerekir. Şurası artık tartışılmaz:AKP yeni-sömürgeciliğin ve faşizminpartisidir. Ve mücadelenin alfabe-sinde şu yazar: Faşist bir partidendemokrasi beklenemez.

AKP, KendisiHakkında Boş

BeklentilereGirip,

Yanılanları“Düzeltiyor”:

Erdoğan’dan AB’ye: “Onlar rapor hazırlamakla, biz debildiğimizi okumakla görevliyiz”

30

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 31: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Geçen hafta birçok yerdeDünya Emekçi KadınlarGünü vesilesiyle yapılan

mitinglerde “kadın erkek eşitliği” ta-lep edilirken, bir başka “eşitlik” talebide 6 Mart’ta İzmir’de Alevi demok-ratik kitle örgütleri tarafından dü-zenlenen 'Demokratik Anayasa veAyrımcılığa Karşı Eşit YurttaşlıkHakkı' mitinginde dile getirildi.

Kadınlar ve erkekler arasında eşit-lik... Aleviler ve Sünniler arasındaeşitlik... istenen bunlar.

Bu talepler haklıdır, meşrudur.Bu talepler, olması gereken talepler-dir. Bu noktada hiçbir şüpheye yeryok. Mevcut sömürü ve zulüm düzeniiçindeki, ekonomik demokratik mü-cadelede, taleplerimizi dile getirirken,kendimizi sadece “gerçekleşebilir”olanla sınırlayamayız. Böyle sınırla-mak, düzen içileşmektir. Tersine, biztaleplerimizde, yasal zeminde deolsa, ekonomik demokratik mücade-lemizde mevcut sınırları zorlayan,kendimizi onların çizdiği sınırlarahapsetmeyi reddeden bir tavrımızolmalıdır.

Ancak taleplerimizi formüle et-mekte böyle düşünürken, neyin bu dü-zen içinde gerçekleşebilir, neyin ger-çekleşemez olduğunu politik olarakbilmek ve kitleleri bu noktada fark-lı ve yanlış beklentilere sokmamakdurumundayız.

Oligarşinin mahkemelerinde sür-dürülen adalet mücadelesi, bu açıdansomut ve çarpıcı bir örnektir.

Biz, bu düzende adaletin gerçek-leşemeyeceğini biliyoruz. Ama bu de-mokratik mücadelenin bir parçasıolarak katiller hakkında davalar açıl-masını, ceza verilmesini talep etme-mize engel değildir. Burada bütün me-sele, asıl ayrım noktası, demokratikmücadelenin bir parçası olarak dü-zenin mahkemelerinde adalet isterken,kitlelerde bu düzende adaletin ger-çekleşebileceğine dair boş, yanlış birbeklenti yaratmamaktır.

Bugün gerek reformist bir bakışaçısından yürütülen kadın mücadele-sinde, gerekse de çeşitli Alevi örgüt-

lerin önderlik ettiği mücadelede buyönde yanlış bir eğilim sözkonusudur.

Kadın-erkek eşitsizli-ğini feodalizmdendevralıp sürdüren ve

yeniden üreten kapitalizmdir...Eşitlik, burjuva devrimleriyle birlik-te, yasal bir hak haline geldi. Burju-va devrimlerinin “eşitlik adalet hür-riyet” şeklindeki üç temel talebindenbiriydi eşitlik. Eşitlik, esas olarak feo-dalizmin ayrıcalıklarına karşı bir sa-vaştı. Feodalizme karşı kazanılan za-ferin ürünü olarak “yasalar karşısındaherkesin eşit olduğu” yazıldı yasa-lara. Kadın ya da erkek, zengin ya dafakir, yaşlı ya da genç, bir dine ina-nan veya inanmayan, sağcı ya da sol-cu, şu ya da bu milliyetten... hepsi eşitolacaktı.

Ancak “Yasalar karşısında herkeseşittir” yasası yazıldığı gün, gerçek-te burjuva toplum eşitsizlikleri de üret-meye başlıyordu.

O eşitliğin “hukuksal” ifadesi ola-rak, adaletin terazisini elinde tutanadalet tanrıçasının gözü bağlıdır. Kar-şımdaki kim olursa olsun, yasalarıaynı şekilde uygularım demekti bu.Ama gerçek öyle değildir. Adalettanrıçasının gözü fazlasıyla açıktır. Vegözü, devletten, paradan, mevkidenbaşka bir şey görmemektedir.

Bütün kazanımları ve yasalararağmen, kadın erkek eşitliği burjuvademokrasilerinde sağlanmamıştır.Çünkü eşitsizliğin kaynağı bugün debizzat kapitalizmdir. Mesela “eşitişe eşit ücret” vermeyen kapita-lizmden başkası değildir. Feodal ge-lenekleri, işine gelen yanını sürdürenburjuvaziden başkası değildir.

Burjuva yasalarında kağıt üze-rinde varolan kadın-erkek eşitliği,gerçekte sağlanmış mıdır?

Din “erkek, tanrı için, kadın;erkek için yaratıldı” diyor. Peki ka-pitalizm farklı mı? Burjuvazinin Fran-sız devriminin ardından çıkardığı ilkMedeni Kanun’da 213. maddesindeşu yazılıdır: “Koca karısını koru-

malı, kadın ona itaat etmelidir.”Bunun dinin söylediğinden farkı yok-tur. İşbirlikçi oligarşik düzen, kapi-talizmin, faşizmin kadın erkek eşit-sizliğini pekiştiren tüm politikalarınınsürdürücüsüdür. Dolayısıyla, kapi-talizm ve faşizm hükmünü sürdür-dükçe, kadın-erkek eşitliği ülkemiz-de bir hayal olmaktan öteye geçemez.

“Tek dil, tek din” faşiz-min temel politikala-rında biridir: Alevilerin

“Sünniler” karşısında eşit olmamasıda, ülkemizdeki sistemin temel nite-likleriyle ilgilidir. Sömürücü ege-men sınıfların Aleviliğe yönelik bas-kı, yasaklama, asimilasyon ve kat-liamları, yüzyıllar öncesine uzanır.Bu politika, cumhuriyet döneminde debiçimsel değişikliklerle sürdürülm-üştür. Kurtuluş Savaşı’ndan bir süresonra, sistemin geleceğini “tek dil,tek din” politikasında bulmuşlar veTürklük ve Sünnilik devletin resmiırkı ve dini olmuştur. Bu noktadan iti-baren de Türklük temelinde bir şo-venizm, Sünnilik temelinde gerici-lik, devletin temel özelliklerindenbiri haline gelmiştir. Asimilasyonveya böl yönet politikasının uzantı-ları olarak, farklı inançlardan olanlarbaskı altına alınmıştır.

Bugün “Alevi açılımı” manevra-larına karşın, Sünnilik dayatması,önceki iktidarlar döneminden dahafazladır. Sünni Diyanet İşleri’nin veSünni imamların, toplumsal yaşamadaha fazla dayatmacı bir biçimdemüdahale etmesi, devlet politikası ha-lindedir. Faşizm, “tek dil tek din”dengüç olmaktadır.

Bu anlamda, demokrasicilik oyu-nu içinde, kısmi ve göstermelik kimiadımlar sözkonusu olsa da, Alevilik-Sünnilik eşitliği mevcut sistem için-de mümkün değildir. Eşitlik için el-bette mücadele edilmelidir. Fakatmücadelemiz esas olarak eşitsizliğeneden olan sömürü düzenini hedef-lemelidir. Bu düzende “eşitlik”in birkarşılığı yoktur. Eşitsizliğin toplum-sal temeli yok edilmelidir.

Sömürü düzeninde ‘eşit yurttaşlık’ olmaz

20 Mart2011

31

YürüyüşSayı: 260

Page 32: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Sevgili arkadaşlar merhaba. Buhaftaki konumuz halkın içinde ba-ğımsızlık savaşını örgütlemek.

Hangi alanda çalışıyor olursakolalım, halkın hemen her kesimininvatan kavramı konusunda, bağım-sızlık konusunda belli bir duyarlılığave şu veya bu şekilde mutlaka bir dü-şünceye sahip olduğunu görürüz.Belki birçok yanlarıyla yanlış, çarpıkşekillenmeler mevcuttur, fakat hal-kımızın çok geniş kesiminde emper-yalistlere karşı, çok ciddi bir öfkeninolduğu gerçektir. Halkın belli bir ke-siminin kafasında bu açıkça emper-yalizm olarak şekillenmez bel-ki, kimisi için o “gavur”dur, ki-misi için “Batı”dır, kimisi için“yedi düvel”dir.

Adı nasıl konulmuş olursaolsun, bu emperyalist sömür-geciliğe, işgalciliğe karşı düş-manlık boyutundadır. Bu düş-manlık her zaman somut bir öf-keye, tepkiye dönüşmese dehep vardır.

“Halk AB’ye yüzde 71 evet diyor”anketi de, “Halkın yüzde 80’i ABD’yekarşı” diyen anket de bu topraklardayapıldı... Bu ikisi birbiriyle çelişik gibigörünüyor... Ancak bu aynı zamandaanti-emperyalist duyguların çok çeşitlietkenler altında biçimlendiğini vedeğişkenliğini de gösteriyor.

��Halkın öfkesi

neden somut tepkiye dönüşmüyor?

Sorun da bu noktadadır zaten.Çünkü halkın Amerika’ya, Avru-pa’ya olan tepkisi çoğu zaman yan-lış temelde şekillendirilmekte ve yan-lış yöne kanalize edilmektedir.

Birincisi, halkın Avrupa ve Ame-rika’ya tepkisi mutlak bir tepki de-

ğildir. Bu tepki, bir-çok etkiye bağlı ola-rak bazen zayıfla-mış, bazen güçlen-miştir. Dünya ça-pındaki olaylara, ül-kemizdeki işbirlik-çi iktidarların poli-

tikalarına göre, Amerika’ya yöneliktepki ve tavırlarla, Avrupa emperya-lizmine yönelik tepki ve tavırlar ara-sında da zaman zaman farklılaşmalaryaşanmıştır.

İkincisi, anti-emperyalist muh-tevası olmayan veya zayıf olan bir tep-ki ve öfke, milliyetçilik temelindeyükselen bir tepki ve öfke olmakta-dır. Milliyetçilik temelinde gelişentepkiler ise emperyalizme karşı birmücadeleye dönüşemez. Nihayetin-de sisteme hizmet eder. Sistem halk-ların bu tepkisini halkların kendimücadelesine karşı kullanır. Ülke-

mizde yaşanan esasında tam da budur.Oligarşi, onyıllardır “vatan, millet, Sa-karya” diyen milliyetçi, dinci ke-simleri halkın mücadelesine karşıkullanmıştır.

Bu kesimler sözde “vatanse-ver”dirler. “Bağımsızlık”tan yana-dırlar. “Milliyetçi”dirler, “vatanımı-zı parçalamak istiyorlar” diyerek Av-rupalı emperyalist devletlere, Ame-rika’ya da karşıdırlar. Fakat bu em-peryalist ülkelere karşı mücadelediye bir tarihleri yoktur.

Bu gerçeğe rağmen faşist örgüt-lenmeler ve kemikleşmiş faşist ke-simler dışında, en geniş halk kesim-lerinin vatan deyişi içtendir; “em-peryalizm” demese de emperyalistleretepkisi gerçektir. Bizim görevimiz deyanlış yöne kanalize olmuş bu duy-guları anti-emperyalizme kanalize

etmektir.

��Halkın “milliyetçi”

tepkilerinin tarihsel ve güncel kökenleri nelerdir?

Emperyalistler yeni-sömürgeci-lik ilişkileri içinde işgal ve sömürü-yü ne kadar gizlemeye çalışsalar dahalkımızın “yedi düvele” olan “al-lerjisi”ni bitirememişlerdir. Halkın“yedi düvele allerjisi”nin nedeni ta-rihseldir. Anadolunun emperyalistişgalinden daha öncesine, Osman-lı’nın yarı-sömürgeleştirilme süreci-ne kadar uzanır. Tepkinin temeli,emperyalist sömürünün halkın hafı-zasında oluşturduğu birikimdir.

"Osmanlı, Avrupalı emperyalistdevletlerden aldığı borçları ödeye-

meyince 1881'den sonra, Ana-dolu'da altı Avrupa devleti ver-gi toplama yetkisi aldı. Bunlar,binlerce memuru köylerdenvergi toplamaya çıkardı. Dev-letin içindeki bu emperyalistgüce 'Düyunu Umumiye' de-niyordu. Düyunu Umumiye,memleketteki tuz ve tütün te-kelini ‘Reji idaresi’ denilenemperyalistlerin kurduğu birşirkete devretmişti. Köylü, tü-

tünü Reji’nin dışında kimseye sata-mazdı. Satanlar "kaçakçı"ydı. Reji,özel jandarmasıyla, kaçakçılığı ön-lemeye yetkiliydi. Niyazi Berkes,'İki Yüz Yıldır Neden Bocalıyoruz' adlıkitabında şöyle anlatır: 'Bir köylü, Re-ji'nin tekeli altında olan, kendi yetiş-tirdiği üründen, yarım okka bir yanasaklayayım dese, Reji kolcusu tara-fından küt diye alnından vuruluyor-du.' Reji kolcuları, tütünün başka yeresatılmasını önlemek için, 60 bindençok tütüncüyü katletmişlerdir. Bu ra-kam kurtuluş savaşında verilen ka-yıplardan kat kat fazladır.

Elbette halkın hafızası sanıldı-ğından çok daha güçlüdür ve bunla-rı unutmamıştır.

Hikayelerinde, türkülerinde, ağıt-larında öfkesini yaşatır. Kuşaktan

Ders: Halkın içindeBağımsızlık

savaşını örgütlemek

Milliyetçiliği, anti-emperyalizmedönüştürmeliyiz!

32

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 33: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

kuşağa taşır. Her zamansomut bir öfke, tepki hepvardır. 1918’de başlayanAnadolu’nun -halkın yedidüvel dediği - emperya-listler tarafından işgali isehalkın emperyalistlereolan öfkesini kalıcılaştır-mıştır. Anadolu’nun işgaledilip, “yedi düvel” tara-fından paylaştırılması, hal-kın ırzına, namusuna el uzatılması,halkta çok daha büyük bir düşmanlıkbırakmıştır.

Bu düşmanlık yeni-sömürgeciliksüreciyle birlikte işbirlikçi oligarşi ta-rafından “teknoloji, medeniyet, çağ-daşlaşma...” denilerek yumuşatıl-maya çalışılmıştır. Türkiye’yi em-peryalistlerin yeni-sömürgesi halinegetiren anlaşmalar, memleketin ya-rarına diye sunulmuş, emperyalist ül-kelerin, IMF’nin, Dünya Banka-sı’nın verdiği borç paralar halka“yardım” diye açıklanmış ve halktaki“Batı’ya karşı” tepki yumuşatılma-ya çalışılmıştır.

Fakat bütün bunlara rağmen halk-taki “düvel”e olan tepki gene de yokedilememiştir.

Yeni-sömürgecilik ilişkileri için-de emperyalizm gerçeği ne kadar giz-lenmeye çalışılsa da bugün açısındansömürü çok açıktır. Halk günlükyaşamının her alanında emperya-lizmin tahakkümüyle karşı karşıya.

Bugün herkes şunu biliyor; Ame-rika’dan onay alamayan bir iktidarınülkeyi yönetmesi zordur. Bir me-murun, emeklinin maaşına kadarIMF, Dünya Bankası tarafından mü-dahale ediliyor. İç ve dış politikayıAmerika ve Avrupalı emperyalistlerbelirliyor. Emperyalistlerin bir söz-cüsünün gelip burjuva politikacıla-rını fırçalaması, halkta emperyalist-lere karşı somut tepkiye dönüşmesede bir birikim oluşturuyor. Fakatbu birikim, yeni-sömürgecilik iliş-kilerinin sonucu olarak hep ikircik-li, kararsız bir karakter göstermek-tedir.

Yer gök her taraf emperyalist te-kellerin şirketleriyle dolu. Halktabir taraftan emperyalistlerin aleni ha-

kimiyetine karşı bir tepki oluşuyor,bu şirketlerin yerine yerli şirketlerinaçılmasını istiyor. Mesela Erde-mir’in yerli bir tekele satılmasını is-tiyor, ya da yerli bir makinanın üre-tilmesini kendisine gurur kaynağı ya-pabiliyor. Bu duyguların yanında;yerli bir otomobil yerine emperyalisttekellere ait bir markayı ya da her-hangi bir tüketim malzemesinin ya-bancı marka olanını tercih edebilir.Esasında halk, her alanda emperya-list tekellerin tüketim mallarıyla o ka-dar iç içedir ki, “yabancıya” ne ka-dar düşman olursa olsun, onunla içiçe yaşamak zorunda kalıyor. Onunürettiği malları tüketiyor.

Bunda burjuva politikacılarınınetkisi de önemlidir. Mesela eskidenSüleyman Demirel başbakan ikenmuhalefet onun Amerikan uşağı ol-duğunu halk nezdinde teşhir etmekiçin “Morrison Süleyman” diyelakap takmıştı. Bunun bir yere kadarhalk nezdinde teşhir etkisi vardı.Ancak diğer taraftan Amerika’yla birpolitikacının ilişkilerinin iyi olmasıda pekala lehte propaganda unsuruolarak kullanılabilmekteydi. Demi-rel Amerikan başkanlarıyla çekilmişfotoğraflarını kendisi dağıtıyordumesela... Burada da bir çelişki vargibi görünür. Ama aslında yoktur.Çünkü, halkın içinde, her iki dü-şüncenin, her iki propagandanın dakarşılık bulabileceği kesimler vadır.Halkın bütünü söz konusu olduğun-da ne mutlak bir anti-emperyalizm-den ne de mutlak bir batı hayranlı-ğından söz edilemez.

Sonuçta bu noktadaki duygu vedüşünceler halk içinde çatışma ha-lindedir. Bu çatışma durumu olduğuiçindir ki, bizim müdahalemiz dönü-ştürücü olacaktır. Bizim yapacağı-

mız, halktaki batıya mey-leden yanıyla savaşıp,tepki duyan yanını güç-lendirmek olacaktır. Ör-gütlenmemiz bu noktadaönemlidir ve belirleyiciolacaktır.

��Öyleyse biz

halkın bu duygularınanasıl yaklaşacağız?

Birincisi; gerçek olan şudur:Halkın düşüncelerindeki tüm karar-sızlığa, değişkenliğe rağmen çokgeniş bir kesimde adını emperya-lizm olarak koymasa da, somut tep-kiye dönüşmese de “yabancı”yaolan tepki büyüktür. Ve bu tepkininoluşmasında düşmanlığın tarihselli-ği kadar mevcut emperyalist sömü-rü ve gizli işgalin de payı vardır.

İkincisi, anti-emperyalist bir mü-cadeleye dönüşmeyen tepkiler, mil-liyetçilikte kendini ifade edecek vesonuçta yine sisteme hizmet ede-cektir. Ve şu da bir gerçek ki, bugünesas olarak halkın “yabancı”ya olantepkisi milliyetçilik ve gericilik te-melinde kendisini ifade etme zemi-ni bulmaktadır. Ve oligarşi bu tep-kileri sistemi güçlendiren bir olgu-ya dönüştürmektedir.

��Bu durumda,

yapılması gerekennedir?

Birincisi, halkımızın emperya-listlere karşı tepkilerinin milliyetçi,şovenist ve son olarak da kendileri-ne “ulusalcı” diyen kesimler tara-fından kullanılmasını önlemeliyiz.

Bu da bizim halkın emperyaliz-me olan tepkisini, tarihsel öfkesini,kinini, düşmanlığını bağımsızlık te-melinde emperyalizme karşı anti-em-peryalist savaş içinde örgütleme-mizle mümkündür.

Onyıllardır halkın “yabancı”yaolan öfkesi yanlış yönlere kanalizeedilerek sistem tarafından kullanıl-maktadır.

Em per ya liz me kar şı ulu sal çı kar la rı,ba ğım sız lı ğı sa vun du ğu muz için

va tan se ve riz. Fa kat ken di mi zi salt bukav ram la da ifa de et me yiz. Çün kü biz,ül ke miz ba ğım sız ol sun da nasıl olursaolsun diye dü şün mü yo ruz. Ba ğım sız lı ğı,de mok ra si yi ve sos ya liz mi, üçü nü bir den

sa vu nu yo ruz. Savaşımız bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm içindir.

20 Mart2011

33

YürüyüşSayı: 260

Page 34: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

��Halkın yanlış

yöne kanalize olan duygularını dönüştürmek içinne yapmalıyız?

Birincisi; halkın“Batı”ya, “yabancıya”, “ga-vura” olan tepkisini milli-yetçilik ve şovenizmin etki-sinden kurtarmalıyız. Bunun için demilliyetçiliğin ne olup olmadığınıanlatmalıyız.

Mil li yet çi lik bir bur ju va ide olo ji -si dir. Ulus laş ma sü re ciy le şe kil len miş,sa na yi dev ri miy le ken di sı nır la rı naulaş mış tır. Ta rih sel ola rak or ta ya çı -kan mil li yet çi li ğin asıl ama cı bur ju -va zi nin ken di pa za rı na sa hip çık ma is -te ği dir. Bur ju va mil li yet çi li ği nin ön -der li ğin de ulus bi lin ci ge liş ti ril miş,feo dal sö mür ge ci lik le re kar şı ulu salsı nır lar için de ba ğım sız lık için mü ca -de le ve ril miş tir. Fa kat ar tık bu şek liy -le bir mil li yet çi lik sözkonusu olamaz.Çünkü kapitalizmin emperyalizmaşamasıyla birlikte mil li yet çi lik ta rih -sel ve si ya sal ola rak öm rü nü dol dur -muş tur. Bugünkü “mil li yet çi lik”, ya -pı sı iti ba riy le “sah te mil li yet çi”dir. Ye -ni-sö mür ge ci li ğe uy du rul muş bir mil -li yet çi lik tir. Gö rü nür de ulu sal bay ra -ğı, mar şı olan bir “ba ğım sız lık”, öz -de ise em per ya liz me tam ba ğım lı lık,uşaklık vardır. Bugüne kadar milli-yetçi geçinen kesimlerin emperya-lizme karşı çıkan bir tavrı yoktur. Tamtersine milliyetçilik, emperyalizm veoligarşinin elinde halka karşı kulla-nılan bir silahtır. Emperyalist işgali,işbirlikçiliği, faşizmi ve sömürüyü ör-ten bir perdedir.

Tarihsel olarak da Türk mil li yet çi -li ği nin ta ri hin de, Kur tu luş Sa va şı dı şın -da halk için olum lu hiç bir şey yok tur.Gös te ril mek is ten di ği nin ak si ne, em per -ya lizm le iş bir li ği için de ve yö nü nü, em -per ya list le rin ih ti yaç la rı doğ rul tu sun -da be lir le mek te dir. Hal kın mü ca de le -si nin bas tı rıl ma sın da, kit le le rin dü ze -ne öf ke si nin yan lış yö ne ka na li ze edil -me sin de oli gar şi ta ra fın dan kul la nı lanen et ki li araç du ru mun da dır.

Şunu da belirtmeliyiz ki, fa şist ha -

re ke tin tem sil etti ği mil li yet çi lik ile,res mi mil li yet çi lik ara sın da ki mi fark -lar bu lun mak la bir lik te, halkın mü-cadelesine karşı oluşlarında özündebir fark yoktur.

İkincisi; Ken di le ri ni ‘ulu sal cı’ola rak ni te len di ren, “Ke ma liz mi’ ken -di le ri ne bay rak ya pan olu şum la rın ise,1923’ün Ke ma liz mi ile uzak tan ya kın -dan hiç bir il gi le ri yoktur. Asıl ola rak oli -gar şik dev le tin ih ti yaç la rı doğ rul tu sun -da kont rge ril la ör güt len me le ri nin ide -olo jik alt ya pı sı nı oluş tur mak ta dır lar.

��Milliyletçilik,

ulusalcılık değil, vatanseverlik

Ülkemizin dörtbir yanı Ameri-kan ve NATO üsleriiyle dolu. “Mil-liyetçisi, ulusalcısı, dincisi” bugünmecliste olan bu partilerin üçü de dö-nem dönem iktidara gelmişlerdir. Fa-kat üçü de muhalefetteyken dahi ül-kemizdeki emperyalist üslere kaşıçıkmamışlardır.

Emperyalizmin ülkemizdeki var-lığına tek karşı çıkan devrimcilerdir.Biz va tan se ve riz. Ulu sal çı kar la rı sa -vu nu yo ruz. Ulu sal çı kar la rı sa vun makemperyalizme karşı çıkmaktır. Em per -ya liz me kar şı çık ma dan ulu sal çı kar -lar sa vu nu la maz.

Em per ya liz me kar şı ulu sal çı kar -la rı, ba ğım sız lı ğı sa vun du ğu muz içinva tan se ve riz. Fa kat ken di mi zi saltbu kav ram la da ifa de et me yiz. Çün -kü biz, ül ke miz ba ğım sız ol sun da na-sıl olursa olsun diye dü şün mü yo ruz.Ba ğım sız lı ğı, de mok ra si yi ve sos -ya liz mi, üçü nü bir den sa vu nu yo ruz.Savaşımız bağımsızlık, demokrasi

ve sosyalizm içindir.

��Halkın yaşadığı Halkın yaşadığı

sorunlarlasorunlarlasömürü ve sömürü ve bağımlılıkbağımlılıkarasındakiarasındakiilişkiyi halkailişkiyi halkagöstermeliyizgöstermeliyiz

Halkın, her şeye rağmen emper-yalizme olan tepkisi ortadadır. Bu tep-kide görünen ve görünmeyen yanla-rıyla temel neden emperyalizmin sö-mürü ve işgalidir.

Biz halkı bağımsızlık savaşına ka-tabilmek için halka açlığının nedenininemperyalizm ve işbirlikçi oligarşi ta-rafından sömürülmesi olduğunu gös-termeliyiz. Hasta olduğunda tedaviolamamasının, çocuğunu okutamama-sının nedeninin emperyalizm ve işbir-likçilik olduğunu gösterebilmeliyiz.

Milyonlarca işsizin işsizliğindeemperyalizmin ve işbirlikçi tekellerinsömürüsünü göstebilmeliyiz.

Yüzbinlerce işçinin işinden atıl-masında emperyalizmin ve işbirlikçitekellerin rolünü gösterebilmeliyiz.

Gecekondularımızın başımıza yı-kılmasında halka, emperyalist sö-mürü ve işbirlikçi tekellerin rolünügöstermeliyiz.

En demokratik taleplerimiz için ba-şımıza inen her copta, atılan her gazbombasında, sıkılan her gazda, her tür-lü faşist terörde emperyalizm ve işbir-likçi tekellerin rolünü gösterebilmeliyiz.

Bu nedenleri uzatmak mümkün.Şöyle de özetleyebiliriz: Halkın yaşa-dığı tüm sorunların temelinde em-peryalist işgal ve sömürü bulunmak-tadır. Halka yaşadıklarıyla emperya-lizmin bu niteliği arasında bağı kur-durabildiğimizde, halkın “Yabancı”yaolan tepkisini milliyetçilik temelindedeğil halkı vatanseverlik temelinde ba-ğımsızlık, demokrasi ve sosyalizmiçin savaşın içinde örgütleyebiliriz.

Sevgili okurlarımız; bu haftaki der-simizi de burada bitiriyoruz. Haftaya gö-rüşmek üzere şimdilik hoşçakalın.

Halkın yaşadığı tüm sorunlarıntemelinde emperyalist işgal ve sömürübulunmaktadır. Halka yaşadıklarıylaemperyalizmin bu niteliği arasındabağı kurdurabildiğimizde, halkın

“Yabancı”ya olan tepkisini milliyetçiliktemelinde değil halkı vatanseverlik

temelinde bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm için savaşın içinde

örgütleyebiliriz.

34

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 35: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Tarih: 16 Mart 1978

Yer:İstanbul Üniversitesi Ecza-cılık Fakültesi Önü

Bundan 33 yıl önce, 16 Martgünü bir katliam yaşandı bu ülkede!Hem de milyonlarca insanın gözleriönünde!

İstanbul Üniversitesi merkez bi-nasından toplu çıkış yapan Hukuk veİktisat Fakültesi devrimci demokrat öğ-rencilerin üzerine, Eczacılık Fakülte-si önünde sivil faşistlerce bombalı vesilahlı saldırıda bulunulmuş, 7 devrimciöğrenci katledilmişti.

Eczacılık Fakültesi önündeki sal-dırı, o yıllardaki en kanlı saldırılardanbiriydi. Oligarşi, bir kez daha gençli-ğe saldırmış, katliamlarla gençliğidurduracağını sanmıştı.

Polisi, MİT’i, sivil faşist çeteleri se-ferber etmiş, faşist işgallerle, katli-amlarla, gençliği kuşatmışlardı.

Amaç bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm mücadelesini geriletmek,yok etmekti. Bu mücadelenin önemlibir dinamiği olan öğrenci gençlik,katliam saldırılarına, baskı ve kuşat-malara maruz kalmış, bu saldırılarınbedelini ödemekten geri durmamıştır.

16 Mart katliamının üzerinden tam33 yıl geçti. Ve tüm halk kesimlerininyaşadığı baskıları bugün gençlik yineyaşıyor.

Peki, ne değişti bu 33 yılda ülkemizde?

Sorun katliamlarsa, 33 yıldır bu ül-kede katliamlar devam ediyor. 16Mart katliamı bir son olmadı biz dev-rimciler için.

Sorun gençliğe yönelik baskılarsaldırılar ise 33 yıldır gençlik yine sal-dırı ve baskıları yaşıyor. Yine okullardasivil faşist saldırıları, polis ve özel gü-venlikçilerin terörünü yaşıyor.

Bağımsız bir ülke istedi diye tu-tuklanıp, on yıllara varan cezalar ve-riliyor. Parasız eğitim istedi diye zor-la gözaltına alınıp, aylarca tutsaklık ya-şatılıyor. Demokratik haklarını kullandı

diye meydanlarda işkence görüp, göz-altına alınıyorlar.

33 yıldır, 16 Mart’ın katillerinibulmayan, katilleri cezalandırmayanadalet, parasız eğitim isteyen vatan-severleri “cezalandırmakta” yarışı-yor.

İşte 33 yılda gelinen durum budur!

Gerektiğinde kitle katliamlarındançekinmeyen katil devletin bitmek bil-meyen terörüdür sürdürülen!

Ve 16 Mart, katillerin mahkeme sa-lonlarında pervasızca, açık açık savu-nulması ve mahkeme salonlarındançıkmayan ve biliyoruz ki bundan son-ra da çıkmayacak olan adalet!

İşte 33 yıldır ülkemizde değişme-yen ve devrim olmadıkça da yıkılma-yacak olan faşizm gerçeği!

Bugün 16 Mart katliamı istenildi-ği kadar AKP iktidarı tarafından, ikti-dar savaşında demagoji malzemesiolarak kullanılsın, başta AKP iktidarıolmak üzere gelmiş geçmiş tüm siya-si iktidarların bu durum niteliğini de-ğiştirmez.

16 Mart katliamından ve katledi-len 7 devrimci öğrenciden tüm siyasiiktidarlar sorumludur! Zira hemenhemen tüm siyasi iktidarlar gençliğesaldırmakta birbirleriyle yarıştılar.

Çünkü biz biliyoruz ki, bu katliamsadece bir dönemin iktidarıyla açık-lanacak bir durum değildir. Ya da bukatliam dönemin iktidarındaki birkaçkötü niyetli yönetici üzerinden deaçıklanamaz!

Çünkü katliam bir devlet politika-sıdır! Tıpkı 16 Mart katliamında ol-duğu gibi. Bugün ise katliam politi-kalarının ve gençliğe yönelik saldırı-ların hem sorumlusu hem de devam-cısı AKP iktidarıdır!

16 Mart katliamı, oligarşinin hal-ka karşı düşmanlığının bir kanıtıdır!

16 Mart katliamı, oligarşinin gen-çliğe yönelik düşmanlığının bir kanı-tıdır! Gençlik yılmayacaktır!

Gençlik Federasyonu’ndan

33 yıldır değişmeyen devlet politikasıKATLİAM

Mersin’de, “2010 KPSS Kop-ya Mağdurları Platformu”, 12Mart’ta eylem yaparak hakları-nın verilmesini ve öğretmenadaylarının atanmasını talep et-tiler.

Mersin’deki Taşbina önünegelen KPSS Kopya MağdurlarıPlatformu adına açıklamayı oku-yan Keysel Ergül, “2010 yılınınöğretmenler için emeğin ve ça-lışmanın hiçe sayıldığı bir yıl ol-duğunu” belirterek, haksızlıkla-ra sessiz kalmayacaklarını be-lirtti.

Öğretmenadaylarındanprotesto

İstanbul Üniversitesi Rektör-lüğü tarafından, polise “üç gün-lük arama yetkisi” izni verildi.

İkinci bir arama uygulaması-nın üniversitede yapılacak kon-ferans gerekçe gösterilerek alın-dığı belirtildi.

Kararda, “3 gün boyunca et-kinlikler nedeniyle kesici alet vb.bulunma riski nedeniyle öğren-cilerin üstünün arama izni alın-dığı” kaydedildi.

Kararın uygulanmaya başla-masıyla, sabah saatlerinde okul-da öğrencilere zorla arama da-yatıldı ve bir öğrenci gözaltınaalındı.

Polise 3 günlükarama yetkisi

Atatürk Eğitim Ve AraştırmaHastanesi’nde staj yapan öğren-cilere hakları olan paralar veril-miyor.

Duruma tepki gösteren öğ-renciler 11 Mart’ta basın açıkla-ması yaparak, bu keyfiliği pro-testo ettiler.

Staj paralarıverilmiyor

20 Mart2011

35

YürüyüşSayı: 260

Ülkemizde Gençlik

Page 36: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Ülkemizde Gençlik

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcandöneminde yani üç yılda 131 bin452 öğrenci okuldan atıldı ve 11 bin482 öğrenci de okuldan uzaklaştırmacezası aldı. Yusuf Ziya Özcan üni-versiteleri “Özgür Üniversite” olaraknitelendiriyordu.

Bir CHP Milletvekili, Mecliseverdiği soru önergesinde, 2007-2010yıllarında üniversitelerden uzaklaştı-rılan ve ilişkisi kesilen öğrencileri sor-du. Milli Eğitim Bakanı NimetÇubukçu, YÖK verilerine dayanarakverdiği cevapta 131 bin 452 öğren-cinin ilişkisinin kesildiği, 497 öğren-ci hakkında da disiplin soruşturmasıaçıldığı bilgisini verdi.

İlişki kesme ve disiplin soruştur-masına ilişkin olarak da, “afiş asmak,bildiri dağıtmak, üniversite yönetiminiprotesto etmek, devamsızlık, başarı-sızlık, örgüt adına propaganda yap-mak” gibi nedenler sıralandı. Açıkla-nan 11 bin 482 sayısının üzerine yeniuzaklaştırmalar ekleniyor. Örneğin; birİstanbul Üniversitesi öğrencisine“parasız eğitim” afişi astı diye okulidaresi bir yıl okuldan uzaklaştırmacezası verdi.

Yani parasız eğitim isteyemezdi buöğrenci. Eğer öyle bir şey yapar dauyuyanları uyandırırsa, o da o okul-da okuyamazdı. Ya da bir başkaörnek; 19-22 Aralık’ta BayrampaşaHapishanesi’nde diri diri yakılan altıkadını anmak suç sayılarak, bu kat-liama karşı çıkan iki İstanbul Üni-versitesi öğrencisine birer haftauzaklaştırma cezası verildi. Buradaher şey çok net bir şekilde görül-mektedir ki bu ülkede okuldan uzak-laştırmak, atmak çok kolay bir iş.

Ayrıca Nimet Çubukçu, CHPGrup Başkanvekili Muharremİnce’nin, “kaç öğrencinin parasınıödeyemediği için okuldan ilişkisininkesildiği” sorusuna üstünü örtercesi-ne bir cevap verdi. Şöyle diyorduÇubukçu; “Öğrenim ücreti ya da kat-kı payını ödeyemediği için kaydı sili-nen öğrenci sayısının, ilgililerce bukonuda üniversitelerine yazılı bir baş-vuru yapılmadığı için tespit edile-mediği beyan edilmektedir.”

Nimet Çubukçu bugüne kadarbunları tespit edemediyse, etrafına birbaksın. Eğitim hakkını istediği içintutuklanan öğrencileri, okul parasını

ödeyemeyip okul parası için çalıştığıyerlerde “iş kazası”nda ölen öğren-cileri görecektir.

Üniversitelere bir başvuru yapıl-madan da her şey ortadadır. Çubukçubir sayı öğrenmek istiyorsa, aylardıryurdun dört bir yanında okullarda,meydanlarda parasız eğitim masala-rı açan öğrencilere, Tayyip Erdo-ğan’ın parasız eğitim istediği içintutuklattığı iki üniversite öğrencisi Fer-hat Tüzer ve Berna Yılmaz’a sorsun.Ama soramazlar. Çünkü gerçeklerleyüzleşmek istemezler. Ki en başta“öğrenim ücreti ya da katkı payınıödeyemeyenlerin sayısını tespit etmek”diye bir cümle kurması bile eşitsizli-ği meşrulaştırmaktır. Bunların ola-bilmesini normal görmektir.

Ama hayır!

Biz haklarımızı elimizden alanla-rın yaptıklarını onlar gibi meşrulaş-tırmıyoruz, meşrulaştırmayacağız.

Onların bugün tespit etmeye çalış-tıkları “okuyamayan öğrenci sayısı”nıyok edene kadar, yani bu adaletsizdüzeni ortadan kaldırana kadar Ferhatve Berna olmaya devam edeceğiz.

GençliğinGündeminden

21- 28 MART23 Mart 1996: Bursa’da paralı

eğitime ve harçlarakarşı topladıkları 6 binimzayı Rektörlüğeiletmek isteyen yak-laşık 400 öğrenci, jan-darmanın saldırısınauğradı.70 öğrenci göz-altına alındı. Gözaltı-ları protesto etmekiçin toplanan gruba

da saldıranjandarma, 110öğren ciyidaha gözaltı-

na aldı. 28 Mart 1994: Di-

yarbakır Ticaret Lise-si’nde, faşistler dev-rimci öğrencilere sal-dırdı. 3 öğrenci yara-landı.

Mart 1995: TÖ-DEF örgütlü olduğutüm üniversitelerde

30 Mart Kızılderekatliamı için anmalaryaptı.

Gemlik’te Gençlik BuluşmasıGemlik Haklar Derneği, 13 Mart günü dernek binasında bir

program düzenledi. Programa katılan ailelerin hazırlayıp getir-diği pasta- börekler ve içeceklerin ikram edildiği programda gen-çliğin sorunlarıyla ilgili sohbet edildi. Programa liselerden, köy-lerden ve fabrika işçilerinden gençlerin katılmasıyla gençliğinbirçok sorunu ele alındı. Özellikle Liseli Gençliğin Parasız Bilim-sel Demokratik Liseler İstiyoruz kampanyasının anlatıldığıprogramda haklarımıza sahip çıkmanınönemi konuşuldu. Gemlik’teki lise-lerdeki yaşanan yüksek kantin ücret-lerinden okullardaki idare baskısına,katkı paralarından faşist örgütlenmeyekadar birçok konu hakkında gençlersorunlarını dile getirdi. Çözümün örgüt-lenme mücadele etmekten geçtiği vur-gusu yapıldı. Program Grup YARIN’ıntürküleriyle sona erdi.

gençliğin tarihinden

Afiş Asmak, Bildiri Dağıtmak;Suç... Öğrenci Atmak,Uzaklaştırmak Serbest

36

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 37: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

“Parasız Eğitim” isteyen Dev-Genç’lilere yine saldırı, yine gözaltı...Gençliğin kendi haklarını aramasın-dan korkuyorlar. Korktukça saldırı-yorlar.

Bu kez 14 Mart’ta Beşiktaş’taçadır kuran Dev-Genç’lilere, sivilpolisler, resmi polisler, zabıtalar hepbirlikte defalarca kez saldırdı. Saldı-rılarla çadır kurmaları engellenmekistendi.

Parasız eğitim istedikleri içintutuklanan Ferhat Tüzer ve Berna Yıl-maz’ın serbest bırakılması talebiylebasın açıklaması yapan Gençlik Fede-resyonu üyeleri, açıklamanın ardındançadır kurup açlık grevi yapmak iste-yince saldırıya uğradılar. Saat15.30’da 17 Dev-Gençli işkenceyle,zorla yerlerde sürüklenerek gözaltınaalındı.

Saat 20.00: Saldırının olduğuyerde 3 Dev-Gençli çadır kurarakpankart açıp oturma eylemine baş-ladılar. Bir süre sonra yine polislersaldırdılar. Çadırı ve diğer eşyalarızorla, çalarak kaçırdı ve meydandan

ayrılmayan Gençlik Federasyonuüyelerine tekrar saldırarak acizlikle-rini sergilediler!

Saat: 23.30: İçlerinde ailelerin deolduğu Gençlik Federasyonu üyesiöğrenciler tekrar bir çadır kurdular veeylemi sürdürme kararlılığını gös-terdiler. Polis yine saldırdı. Zorlaçadırı, sobayı, battaniye ve montlarıalmaya çalıştılar.

15 Mart saat 00.20: GençlikFederasyonu ikinci bir çadır kurmakistedi. Yeni bir çadır geldi ve çadırdaha araçtan iner inmez çevik kuvvetamirleri buna da el koymak istediler.Buna izin vermeyince polis saldırdı ve9 DEV-GENÇ’ li öğrenciyi dahagözaltına aldı. Bir grup Dev-Genç’liise meydanı terk etmeyerek diren-meye devam etti.

15 Mart günü savcılığa çıkartılanDev-Gençliler'i sahiplenmek için-Gençlik Federasyonu üyeleri ve aile-ler Sultanahmet Adliyesi önünde günboyu beklediler. Çıkarıldıkları sav-cılıktan serbest bırakılan ve aynınedenlerle gözaltına alınan 26 Dev-

Gençliden 15'ine yurtdışına çıkışyasağı getirilirken, 8 kişi savcılıktan,3 kişi ise Çocuk Savcısı tarafındanserbest bırakıldı.

Adliyeye gözltındaki arkradaşla-rını karşılamak için giden Dev-Gen-çli’lerden biri oradaki gelişleleri vegördüğü tabloyu şöyle anlatıyordu:Arkadaşların durum fiziken çokkötüydü. Ama moralleri çok iyiydi.Üstleri başları parçalanmıştı. Resmenköpek gibi saldırmışlar. Yani itsürüsü saldırsaydı ancak bu kadar par-çalayabilirlerdi herhalde... Hepsininüstü başı yırtıktı, yüzleri sıyrılmış,kafaları, vücutlarının farklı yerlerimorarmış, şişmiş, çizilmiş, kanamış..Ama bizimkiler de iyi direnmiş.Epey yormuşlar adamları. Tüm sal-dırılara rağmen arkadaşlarımızçok dinç moralli gözüküyorlardı.polisler ise bitmiş, yorgun, moral-siz.. Çok güzel bir görüntüydü bu.

Gözaltından bırakılanlar tekrarBeşiktaş’a geldiler ve direniş halay-larımızla direnmeye devam ediyoruz.

Ülkemizde Gençlik

Bu çadır kurulacak! Saldırılarla gözaltılarla engelleyemezsiniz!

Eskişehir' de DEV-GENÇ' liler 15Mart günü Adalar Migros önündesaat 12.00' de yaptıkları eylemleçadırın duyurusunu yaptılar. Eylem-de okunan açıklamada- “Bugün bura-dayız çünkü bu ülkede parasız eğitimistemek suç. Parasız eğitim istedik-leri için Ferhat ve Berna bir senedir

tutuklular ve 16 yıl hapis istemiyleyargılanıyorlar.” dediler. Açtıklarımasada 750 imza toplayan Dev-Genç'liler 6000 bildiri dağıttılar.

Açlik Grevinin 2. Günü:Sabah saatlerinde Dev-Genç'lilerkamera çekimi yapmaya çalışan poli-se müdahale ettiler. Öğleden sonra daçadıra gelen Eğitim-Sen üyeleri veKESK Genel Sekreteri yardımcı ola-cakları bir şey olup olmadığını sorup,

e k s i k l e r i n itamamlayacak-larını söyleye-rek verdiklerim ü c a d e l e d ey a n l a r ı n d ao l d u k l a r ı n ıbelirttiler. Dev-Genç'liler günboyunca 900imza topladı ve 5000 bildiri dağıttı.

Eskişehir'de Dev-GençlilerinAçlık Grevinde 1. Günü

20 Mart2011

37

YürüyüşSayı: 260

Page 38: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Edirne Gençlik Derneği İstan-bul’daki saldırılarla ilgili 16 Mart2011 tarihinde yazılı bir açıklamayaparak, “Parasız eğitim istedikleriFerhat ve Berna nezdinde gençliğinher türlü mücadelesinin meşruluktemelinde savunulacağını ifade etti.

Dev-Gençliler, 11 Mart 2011Cuma günü ise Belediye önünden baş-layarak Saraçlar Caddesine kadaryürünüp burada Belediyenin uygula-maya soktuğu usulsüz zamların pro-testosuna devam ettiler.

Ankara: Ankara Gençlik Der-neği, 15 Mart 2011 Salı günü YükselCaddesi'nde İstanbul Beşiktaş mey-danında Dev-Genç'lilere yapılan sal-dırıyı yaptıkları eylemle protesto etti.

Eylemde okunan açıklamadabütün baskı ve saldırılara rağmenDev-Genç”in faşizmin politikalarınaboyun eğmeyeceği anlatıldı.

13 Mart 2011 Cuma günü Anka-ra Yüksel Caddesi'nde Ankara Lise-li Gençlik tarafından "Parasız, Bilim-sel, Demokratik Liseler İstiyoruz!Alacağız!" kampanyası kapsamında14.30-16.30 saatleri arasında imzamasası açıldı. Masada 150 imza top-lanırken 14 adet YÜRÜYÜŞ dergisidağıtıldı.

Kütahya: Kütahya Gençlik Der-neği Girişimi tarafından 12 Mart’taparasız eğitim kampanyasıyla ilgilieylem yapılarak, parasız eğitim tale-biyleşehirlerde çadırlar kuracakları-nı ifade ettiler. İlk çadırın 14-18 Marttarihleri arasında Eskişehir”de kuru-lacağınıanlatan Dev-Gençliler, halkınçadıra destek vermesini istedi.

İzmir: Liseli Dev-Gençliler, 12Mart Cumartesi günü, "Parasız,Bilimsel, Demokratik Liseler İstiyo-ruz, Alacağız!" kampanyası çerçeve-sinde imza toplayıp kampanyanınbildirilerini dağıtmak için KonakKemeraltı girişinde imza masası açtı-lar. Halka sık sık ajitasyonlarla para-

sız eğitim taleplerini ve Ferhat Tüzerile Berna Yılmaz'ı anlatan LiseliDev-Gençlilere, gencisinden yaşlı-sına, öğrencisinden işçisine halkın herkesiminden destek vardı. 2 saat açıkkalan imza masasında, 160 adet imzatoplandı.

Antalya: Gençlik FederasyonuLiseli ve Üniversiteli gençlik parasız,bilimsel, demokratik eğitim için Atta-los meydanında, 12 Mart Cumartesigünü imza masası açarak bildiri dağıt-tılar. Masada 620 imza toplarken, 24dergi bir Kurtuluş kitabını halka ulaş-tırdılar. Halkın her kesiminden masa-ya ilgi oldukça yoğundu.

Elazığ: Liseli Gençlik “ParasızBilimsel Demokratik Liseler İstiyo-ruz Alacağız” kampanyası dahilindeFevzi Çakmak mahallesinde 10 ve 11Mart günlerinde kapı kapı dolaşarakimza topladı. Dev Genç şapkalarıylaçıkılan çalışmada mahalleliye bildi-ri dağıtılıp kampanya hakkında bilgiverildi ve mahalleye pullama yapıldı.

Malatya: 11 Mart günü “Parasız,Bilimsel, Demokratik Liseler İstiyo-ruz Alacağız” kampanyasının çalış-malarını yaparken AKINCI LİSESİönünde gözaltına alınan Liseli DEV-GENÇ’liler aynı gün akşam üzeri ser-best bırakıldı. Gözaltına alınırken bukeyfi uygulamayı sloganları ile pro-testo eden Dev-Genç’liler polisinişkencesine maruz kaldılar.

13 Mart’ta gözaltılarla ilgili yazı-lı bir basın açıklaması yapılarak,parasız eğitim istemenin suç olmadığı,baskılara boyun eğilmeyeceği ifadeedildi.

Liseli Gençlik 10 Mart Perşembegünü çavuşoğlu mahallesinde önlük-lerle afiş çalışması yaptı. Çalışmada40 tane afiş yapılırken çevredekilerebildiri dağıtıldı. Aynı gün liselilerEmeksiz Meydanı’nda masa açarakimza topladılar.

Parasız Eğitim İstiyoruz Kampanyası Sürüyor

EDİRNE

MALATYA

İZMİR

ANKARA

38

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Ülkemizde Gençlik

Page 39: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Ülkemizde Gençlik

11 Mart günü yapacakları program içinhafta başından beri Boğaziçi Üniversite-si’nde afiş ve bildiri dağıtımı yapmak iste-yen TGB’li faşistlere Dev-Gençlilermüdahale ettiler. Hafta boyunca yaptık-ları afişleri ve pankartları söken Dev-Gen-çliler programdan bir gün önce yineTGB li faşistlerin kampus içine astıkla-rı pankart ve afişlerini indirdiler.

11 Mart günü, program hazırlıkları içe-

risinde olan AtatürkçüDüşünce Kulübü üye-si TGB’li faşistler,Kuzey Kampus içeri-sinde bildiri dağıtırkengörülünce, Dev-Gen-

çliler, TGB’li faşistlere; bildiri dağıtma-ya son vermelerini, devam ederlersemüdahale de bulunacaklarını söylemesiüzerine sayıca üstün olan TGB’liler bil-diri dağıtacaklarını ifade edip tekrar bil-diri dağıtmaya başladılar. Bunun üzerineDev-Gençliler TGB’li faşistlere müda-hale edip, bildirilerini ellerinden alıncafaşistler oradan uzaklaşmak zorunda kal-dılar.

Zaman aşımıylakatilleri aklayamazsınız!33 yıl da geçse katillerinpeşini bırakmayacağız!Adalet istiyoruz!Katiller cezalandırılısın!

16 Mart’ta Gençlik Federasyonutarafından İstanbul Beyazıt Üniver-sitesi’nde Beyazıt ve Halepçe katli-amlarının anması yapıldı. İlkönceEdebiyat Fakültesi önünde toplan-maya başlayan Gençlik Federasyonuüyeleri kortej oluşturarak “YaşasınDev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler,Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa KadarSavaş” sloganlarını atarak ana kapı-ya kadar yürüdüler. Burada açıkla-mayı okuyan Gençlik Federasyonuüyesi Makbule Yıldırım “Eczacılıkbölümünden toplu çıkış yaparkendevrimci demokrat öğrencilerin üze-rine sivil faşistlerce bombalı ve silah-lı saldırıda bulunulmuş 7 devrimcikatledilmişti.” diye belirtti.

Yıldırım daha sonra saldırıyı ger-çekleştirenlerin mahkemeye çağrıl-dığını ve önemli bir kısmının mah-kemeye gelmemesine rağmen her-hangi bir işlem yapılmadığı gibidava zaman aşımına uğratılarakaklandığını söyledi.

Açıklamanın ardından katliamınolduğu Eczacılık Fakültesi önünegeçildi. Burada Grup Yorum’undakatıldığı anmada 16 Mart ve BizeÖlüm Yok marşları söylendi. Eylemetoplm108 kişi katıldrı.

Katliam Anadolu’da daprotesto edildi

Muğla: Dev-Gençliler, 16Mart Çarşamba günü Muğla Sınır-sızlık Meydanında eylem yaparakBeyazıt ve Halepçe katliamlarınıprotesto etti.

Açıklama sırasında sık sık kah-rolsun faşizm yaşasın onurlu müca-delemiz, adalet istiyoruz alacağız,baskılar bizi yıldıramaz, devrim şehit-leri ölümsüzdür, 16 Mart şehitleriölümsüzdür sloganları atıldı.

Mersin: 16 Mart 2011 tarihindeBeyazıt, Halepçe ve 12 Mart Gazikatliamlarını protesto etmek içinMersin’de eylam gerçekleştirildi.Halk Cephesi,DHF, EHP, EMEP,İHD, Partizan, ESP, SDP, SGPH,TÖP, DİP ile Emek ve DemokrasiPlatformu, Hastane caddesi üzerindebulunan Petrol-İş sendikası önündearaya gelerek sloganlarla Taşbinaönüne kadar yürüdüler. Taş Bina’nınönüne gelindiğinde açıklamayı Mer-sin KESK dönem sözcüsü Kenan

Hazar okudu. Eylem sloganlarla sonaerdi.

Çanakkale: 16 Mart 2011 tari-hinde Çanakkale On Sekiz Mart Üni-versitesi Terzioğlu Kampüsünde 16Mart Beyazıt katliamına dair eylemyapıldı. Katliamın hesabının soru-lacağını belirten öğrencilerden biri 16Mart şiirini büyük bir coşkuyla oku-du. Şiirin okunmasından sonra açık-lamaya gelen ve aralarında ÇanakkaleGençlik Derneği Girişiminden öğren-cilerinde bulunduğu yaklaşık 30 kişihep bir ağızdan 16 mart marşınıokumasıyla eylem sona erdi.

Edirne:

16 Mart Çarşamba günü saat 16Mart 1978 Beyazıt, 16 Mart 1988Halepçe ve 12 Mart 1995 Gazi kat-liamları ile ilgili eylem ve sokaktiyatrosu yapıldı. Açıklamaya içindeDEV-GENÇ’lilerin de bulunduğuçeşitli yapılanmalar devrimci demo-krat öğrenciler olarak katıldı.

Dev-Genç 16 Mart Şehitlerini unutmadı! 33 yıl sonra katliamının hesabını sordu

Boğaziçi Üniversitesi’ndeFaşistlere İzin Verilmedi

20 Mart2011

39

YürüyüşSayı: 260

Mimar Sinan üniversi-tesinin Fındıklı kampüsü,Beşiktaş ve Bomonti yer-leşkelerinde ‘Parasız Eği-tim İstedikleri İçin Tutuk-lanan Berna Yılmaz ve Fer-hat Tüzer Serbest Bırakıl-sın’ yazan afişler asıldı.

Mimar SinanÜniversitesi’ndeparasız eğitimafişleri

Page 40: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

40

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Beş yürüyüş çalışanı ve iki dev-rimci 87 gündür hala tutuklu. Tutuk-lanmalarını gerektirecek tek birsomut delil olmamasına karşın,tutuklulakları ısrarla sürdürülmek-tedir.

Tutuklanmaları, tutuklu kal-maları için Yürüyüş çalışanı olma-ları yeterli görüldü. Onlarbağımsızlık, demokrasi ve sos-yalizm kavgasını sürdürdüler.Bağımsızlığı savundular. AKP’ninhalk düşmanı, işbirlikçi yüzünüteşhir ettiler.

AKP iktidarı için gerçekleriyazan, sömürü düzenine karşı çıkanYürüyüş’ün susturulması için bun-lar yetmişti. Nasıl olsa sosyalistbasına saldırı normal hale getiril-mişti.

Ayrıca Yürüyüş çalışanlarının 87gündür tutuklu olmalarına karşın,niye tutuklandıklarına, neyle “suç-landıkları”na dair tek bir açıklamayapılmış, herhangi bir belge sunul-muş değildir. Hatta Yürüyüş çalı-şanlarının hakkındaki iddialarıöğrenmeleri için aylarca bekleme-leri gerekecektir.

Hapishanelerde tutuklu gazeteci yokmuş!

Türkiye’ye gelen Sırbistan Baş-bakanı Mırko Cvetkoviç’le yaptığıgörüşmelerin ardından basına açık-lama yapan Erdoğan, Avrupa Par-lamentosunun Türkiye ile ilgilihazırladığı raporu değerlendirirken,

“Türkiye'de basın mensubu olupda içeride olanlar 27 kişidir. Hiçbirtanesi yazdığından dolayı içeri gir-memiştir. Tamamının da içeri girişsebepleri terör örgütleri ile ilişkiler,hükümet yıkmaya yönelik attıklarıadımlar vs.” (Sabah, 11 Mart 2011)diyebilmiştir.

Başbakan Erdoğan, herkesingözüne bakarak diyor ki, “Gazete-cilik yaptığı için yargılanan, tutuk-lanan tek bir gazeteci yok

hapishanelerde...”

Oysa şu anda hapishanelerdetutuklu olan 61 gazeteci var. Yineyüzlerce gazeteci ile ilgili olarakyürütülen soruşturmalar, ceza dava-ları var. Sosyalist basın üzerinde isesürekli polis baskısı söz konusudur.

Erdoğan’ın açıklamalarında bugerçeklerini hemen hiçbiri yoktur.Olmadığı gibi gazetecilerin özgürolduğunu söyleyecek kadar yalanamuhtaç hale gelmişlerdir.

Açıklayın o zaman ne için tutuk-lu 61 gazeteci?

Açıklayın o zaman Yürüyüş’üniye yüzlerce işkenceci katil ilebasıp, çalışanlarını ne için tutukla-dınız?

Komplocu, işkenceci polislerinkomplolarını değil, gerçekleri açık-layın. Tutuklu gazetecilerin içindeAKP yanlısı tek bir gazeteci yoktur

mesala.

Bu ülkede istisnalar dışında herzaman sistemin muhalifi gazeteci-ler tutuklanmış, yıllarca hepsi hapis-hanelere atılmıştır. Esas olarak da

devrimci gazeteciler iktidarlartarafından yargılanmıştır. Basınözgürlüğünün gasp edildiği yerişte tam da burasıdır. İktidargibi düşünmeyen, yazmayangazeteciler “Anayasal düzenibölmek... vb” gerekçelerle sus-turulmak istenmiştir. Bunun içingazetecilerin de içinde olduğuonlarca kişi tutuklanmıştır.

Gazeteci değil,“gazeteci kılıklı”

Gazeteciler üzerinden yürütülentartışma, düşünce ve örgütlenmeözgürlüğüne, basın özgürlüğünenasıl bakıldığı ile ilgilidir.

AKP kendi iktidarını eleştirentüm gazetecileri “gizli örgüt üyesi”olarak görmektedir. Gözaltı vetutuklama terörü ile basını sustur-mak istemektedir.

Erdoğan, tıpkı Demirel’in gaze-tecilere yönelik infazları açıklamakiçin “onlar gazeteci değil” sözleri-ni haklı çıkaracak tarzda “onlargazeteci değil, teröristtir” demekistiyor.

Zaman zaman sanki AKP’li değil-miş gibi kimi şeyleri eleştiren iki yüz-lü Bülent Arınç, tutuklanangazeteciler için: “Gazeteci kılıklıbirkaç kişiyi de bazı iddialarla göz-altına almışlar. Türkiye’de hiç kim-se yazı yazdığı için, kitap çıkardığıiçin, bugüne kadar yargılanmadı,mahkum olmadı.” diyecek kadargerçekleri yalanlarla kapatmaya çalış-mıştır.

Tek başına Yürüyüş çalışanlarınıntutukluluğu AKP’nin basına yöneliksaldırılarının boyutunu göstermek-tedir.

87 gündür tutuklu olan Yürüyüş çalışanlarına özgürlük!

Açıklayın! Yürüyüş çalışanları niye tutuklu?

Kaan Ünsal, HalitGüdenoğlu, Naciye Yavuz,Musa Kurt, Cihan Gün,

Remzi Uçucu, Mehmet AliUğurlu...

Yürüyüş Çalışanlarına

ve iki devrimciye

Özgürlük!

Beş Yürüyüş çalışanı veiki devrimciye

1000 kitap 1000 mektup

Page 41: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

20 Mart2011

41

YürüyüşSayı: 260

� Helikopterleriniziüzerimizden çekin!

� Yoksul mahallelerüzerindeki baskıya son!

� Beş Yürüyüş çalışanı veiki devrimciye özgürlük

AKP’nin polisi özellikle devrim-ci, demokrat bildikleri kişileri gözal-tına almak ve demokrat kurumlarıbasmak için helikopterleri kullanarakterör ortamı yaratmaya çalışıyor songünlerde. Korku yaymaya çalışıyor,insanları tedirgin etmek istiyor. Mu-halif diye bildiği herkesi yıldırmakiçin hesaplar yapıyor.

Yürüyüş Dergisi’nin, İstanbul’unbirçok mahallesindeki derneklerinve evlerin helikopterlerle ve yüzler-ce polis tarafından basılmasını pro-testo eden Halk Cephesi üyeleri 9Mart günü İstanbul Taksim Tram-vay Durağı’nda eylem yaptılar. Ey-lemde “Helikopterlerinizi Dergilerimizin, Derneklerimizin, EvlerimizinÜzerinden Çekin. Bu Katliama Da-vetiye Çıkarmaktır” ve “24 Aralık2010 Yürüyüş Dergisi HelikopterlerleBasıldı, Talan Edildi, Çalışanları Tu-tuklandı, Bu Eşkiyalık Cezalandırıl-

malıdır” pankartı açılırken bir tane po-lis helikopter maketi, bir tane de po-lis helikopteri dövizi taşınarakoperasyonlar teşhir edildi. 62 kişininkatıldığı eylemde “Bu ülkede düzenemuhalifsen, AKP iktidarına, ülkedeuygulanan faşizme karşıysan, hele deörgütlü mücadele yürütüyorsan dü-zenin tüm silahları sana yönelir. Der-gi çıkaramazsın toplatırlar. Dernekkuramazsın kapatırlar. Basın açıkla-ması yapamazsın saldırırlar, gözaltı-na alırlar, tutuklarlar... Dergisatamazsın, Engin Çeber gibi işken-ceyle katledilirsin. Ve bir gün ma-hallenin üzerinde sabaha karşıhelikopterler dolaşır. Amaç üç-beş ki-şiyi gözaltına almak değildir. Asılamaç korku yaymaktır! Bir korkutoplumu yaratmaktır!’’ denildi.

“Helikopter destekli’’ operasyon-ların katliama zemin hazırlamak ol-duğunun vurgulandığı eylem Haklıyız Kazanacağız marşıyla sona erdi.

Ellerimizde Yürüyüş,Dilimizde GerçeklerleÇalıyoruz Her Kapıyı

11 Mart’ta Bursa GençosmanPTT ve Gemlik Merkez PTT önünde

bir araya gelen Halk Cepheliler, 24Aralık’tan bu yana hukuksuz bir şe-kilde tutuklu bulunan 5 Yürüyüş der-gisi çalışanı ile 2 devrimci tutsağakart gönderdiler. Yapılan açıklamanınardından hazırlanan toplam 61 kartpostaneden gönderildi. Bursa’nınGemlik ilçesindeki eyleme DHF, Par-tizan ve Nemtrans işçileri de destekverdi.

Malatya Yeşilyurt Caddesi’nde 10Mart’ta önlüklerle Yürüyüş satışı ya-pıldı. Dergimize ve derneklerimizeyönelen oligarşinin kirli yüzünün veegemenlerin ahlaksızlığı olan toplu

mezarların da anlatıldığı dergi satı-şında 30 dergi halka ulaştırıldı.

15 Mart’ta Emeksiz ve Yeşilyurtcaddeleri boyunca Yürüyüş ve Hak-lıyız Kazanacağız önlükleriyle yapı-lan dergi dağıtımı sırasında AKP’ninpolisi de boç durmadı Yürüyüş der-gisi okurlarını sürekli taciz etmeye, or-tamı terörize etmeye çalıştı.

Yürüyüş Dergisi okurları 12-13Mart tarihinde İzmir’in mahallele-rinde Yürüyüş Dergisinin 258. Sayı-sının tanıtımını ve satışını yaptılar.Yamanlar’da ve Egekent mahallele-rinde 70 dergi halka ulaştırıldı.

Ege Üniversitesi'nde, İzmir Genç-lik Derneği Girişimi tarafından, 14Mart günü Yürüyüş dergisinin dağı-tımı ve tanıtımı yapıldı.

10-11 Mart tarihlerinde YürüyüşDergisi çalışanları ve iki devrimcininserbest bırakılması için Antalya’daimza toplanarak Yürüyüş Dergisi’nintanıtımı yapıldı.

Ferhatlar’ın Enginler’in Yürüyüşdergisi Mersin’de halka yol göster-meye devam ediyor. 12 Mart günüKaracailyas ve Çay mahallesinde ya-pılan tanıtım ve satışta halka Yürü-yüş’ün gündemi anlatıldı.

Yürüyüş çalışanları 87 gündür tutuklu!Helikopterlerinizi, dergilerimiz,derneklerimiz, evlerimizin üzerinden çekin!

İSTANBUL TAKSİM

Page 42: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Bedelli askerlik tartışmasında, Er-doğan’ın bedelli uygulamasına karşıçıktğı ama zamanında kendi oğlununaynı uygulamadan yararlanıp sadeceve sadece 21 gün askerlik yaptığı tar-tışılıyor.

Ama Erdoğan’ın bir oğlu daha varki, o 21 gün bile yapmamış askerli-ğini. O çürüğe çıkmış... Erdoğan ai-lesi, “ailecek” askerlikten kaçmayameyilli anlaşılan. (Acaba babalarınasıl yaptı askerliğini?!)

Başbakanın bu oğlunun adı, Ah-met Burak Erdoğan. Doğum Tarihi 4Temmuz 1979.

Yani şu anda, 32 yaşında. Genç.

Ama işini biliyor; babası gibi.

Genç yaşta armatör oluyor.

*

Aslında “iş hayatı” başlamadan bi-tecekmiş ama, el birliğiyle kurtarı-lıyor... Önce bu ilginç olayı daaktarmakta yarar var.

Ahmet Burak Erdoğan, 1998Mayıs'ında bir trafik kazası yapıyor;kazada TRT İstanbul radyosu sa-natçısı Sevim Tanürek'in ölümüneneden oluyor...

Kırmızı ışıkta durmamış, süratyapmış... Ama ne önemi var bunla-rın, o başbakan oğlu. Kazadan he-men sonra belediye arazözleri,caddeyi iyice yıkayarak 35 metrelikfren izini siliyorlar.

Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi,tahmin edileceği gibi, Burak Erdoğaniçin "kusursuzdur" raporu düzenli-yor. Ölen Sevim Tanürek 8/8 kusur-lu bulunuyor.

Ölen suçlu, öldüren suçsuz!

Böylelikle Burak Erdoğan düpe-düz adam öldürdüğü bir olaydan kur-tarılıyor. (Bu arada belirtelim; BurakErdoğan için “kusursuz” raporunu ve-ren dairenin başkanı, daha sonra Tür-kiye Deniz İşletmeleri Genel MüdürYardımcılığı’na atanıyor.)

*

Tayyip Erdoğan’ın mal varlığın-daki artış tartışma konusu olmuştu birara ve Erdoğan, bu artışı “oğlunundüğününde takılan altınlar”la açık-lamıştı.

İşte o oğul, Burak Erdoğan.2001’de evlenmiş. Düğününde “res-mi kayıtlara göre”, 174 adet cum-huriyet altını takılmış.

Tayyip Erdoğan’la Burak Er-doğan arasındaki para, altın alış ve-rişi ilginç zaten. Tayyip Erdoğan,2001 yılında verdiği mal beyanında“oğlu burak'a 220 bin ABD doları ve55 bin Alman markı borcu olduğu-nu” yazmış. Bu tabloya inanacakolursak, durum şu: “babası oğluna birbağ bağışlamış, oğlu babasından birsalkım üzümü esirgemiş...”

Oğlu bu kadar yüzbin dolarları nezaman kazanmış da, koskoca İstanbulBelediye Başkanlığı yapmış babası-na borç veriyor... Tabii öyle değil.Bunların hepsi açıkça numara. Çalıpçırptıklarını “kitabına uydurma” nu-maraları.

Burak Erdoğan’a Allah değil amababası “yürü ya oğlum” diyor.

İlk iş, Tayyip, Ülker grubu ürün-lerinin dağıtımını yapan şirketin yö-netimini Burak’a veriyor.

Tayyip, bu şirketteki hisselerini 1.2trilyon liraya sattıktan sonra, BurakErdoğan şirketler kurup denizcilik

sektörüne giriyor.

Erdoğan Ailesi’nden 3 kişi, 10 Ni-san 2006’da Turkuaz Denizcilik adlışirketi satın alarak adını BumerzDenizcilik yapıyor. Bumerz’in Yö-netim Kurulu’nda şunlar var: AhmetBurak Erdoğan, Mustafa Erdoğan(Tayyip Erdoğan’ın kardeşi), Ziyaİlgen (Tayyip Erdoğan’ın kızkardeşiVesile İlgen’in eşi).

Ahmet Burak Erdoğan, denizciliksektöründeki ikinci şirketini de 19Ocak 2007’de kuruyor: MB Deniz-cilik Taşımacılık Şirketi.

MB Denizcilik, kuruluşundan 18gün sonra 6 Şubat 2007’de Safran 1adlı kuru yük gemisini satın alarak de-niz taşımacılığına adımını atıyor.

Safran 1 adında gemiyi HasanDoğan adlı bir kişi, gayet ucuza 36 ay

taksitle satmış Burak Erdoğan’a.

Bu peşkeşin nedeni de şu iliş-kilerden anlaşılıyor: Hasan Do-ğan’ın ablası, Remzi Gür’ün eşioluyor... Remzi Gür ise, Burak Er-doğan’ı vaktinde burslu olarakyurtdışında okutan, Tayyip’i hersene yazlığında ağırlayan tekstil-ci patrondan başkası değil.

Tahmin edileceği gibi, şirkethızla gelişiyor... Sermayesini çoğ-altıyor. Beşinci ayın sonunda birmilyon 750 bin dolara villa ofis

alıyor. Gemiler alınıyor.

Erdoğanlar’ın Saklıbahçe Ko-nakları’nda aldığı 5 villadan birindede Burak Erdoğan oturuyor. Gemiler,villalar, villa ofisler tamam...

Kızı Esra, damadı Berat Albayrak,Kardeşi Mustafa Erdoğan, kız kardeşiVesile İlgen, oğulları Bilal ve BurakErdoğan.. şusu, busu.. devam ediyorliste.. hepsi köşeyi dönüyor... Tay-yip’in oturduğu koltuk, hepsine avan-talar sağlıyor... Karşımızda birhanedan soygunculuğu var... O daOsmanlıcılıktan miras kültürlerineuygun...

‘Ailece’ Soygun ve KayırmacılıkOğullar, damatlar, gelinler, kardeşler... sahte raporlar... yalan beyanlar...

bedavaya mal sahibi olmalar... altın tepside sunulan ortaklıklar... gemiler,fabrikalar, villalar... hepsi ‘işini bilen’ bu ailede...

Çocuklarına köşeyi döndüren iyi babalar!

42

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 43: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Gözaltında kayıplar; katliamlar,işkenceler gibi, oligarşinin yönetmekiçin başvurduğu yöntemlerden biridir.Özellikle ‘90’lı yılların ortalarındabir yılda kaybedilenlerin sayısı yüzlerleifade edilmeye başlamıştır.

Oligarşinin kaybetme politikasıdevrimci mücadelenin de seyrinegöre değişmiş, artmış ya da azalmış-tır. Ancak hiçbir zaman oligarşi kay-betme politikalarından vazgeçme-miştir.

AKP iktidarı işkencelerde, infaz-larda olduğu gibi kayıplarda da iki-yüzlüdür. 9 yıldır iktidardalar ve budokuz yıl boyunca kayıplarla ilgilihiçbir işlem yapmayan AKP, dokuz yılsonra kayıp yakınlarıyla görüşerekkurdukları göstermelik komisyon-larla kayıpların akıbetini öğreneceğigibi hava yaratıyor.

AKP, kayıpları üzerine gitmiyor,kayıpları KULLANIYOR! Kayıplarbir devlet politikası olarak yoğunbiçimde uygulanmıştır. Sorumluları,ne için kaybedildikleri bilinmiyordeğildir. AKP ikiyüzlülüğü bırakıpdevletin kayıtlarına bakıp gerçekleriaçıklamalıdır. Kayıpların araştırmakomisyonlarıyla bulunacağını söyle-mek kayıp yakınlarını ve halkı kan-dırmaktadır...

***N e s l i h a nUS LU, Me -tin AN DAÇ

Meh met AliMAN DAL,Ha san AY -DO ĞAN; 31M a r t1998’de EgeBöl ge sin deg ö z a l t ı n aalın dı lar. Gö -zal tı na alın -dık la rı ka bul

edil me di. Yak la şık bir yıl son ra, iti -raf lar da bu lu nan Tu ran Ünal ad lıkont rge ril la ele ma nı, dört dev rim ci -nin Fo ça’da ki as ke ri bir lik lertarafından iş ken ce ya pıl dık tan son rakol la rı, ba cak la rı kı rılarak bir tek -ne ye ko nul duktan sonra tek ne ninSe fe ri hi sar açık la rın da bom bay laba tı rıl dı ğı nı açık la dı.

Kayıplardan Neslihan Uslu’nunablası TAYAD’lı Nagehan Kurt ileyaptığımız röportajı yayınlıyoruz.

“Göğsümde, boğazımdayumruk olmuştu bubilinmezlikler.Ama bildiğim, inandığımbir şey vardı: Bir günmutlaka dönecekti.”

Yürüyüş: Neslihan (Hayat) kay-bedildiğinden bu yana resmi kurum-lar nezdinde ne zaman hangi giri-şimlerde bulundunuz? Ne cevapverdiler?

Nagehan Kurt: Biz ailesi olarakresmi kurumlar nezdinde bir giri-şimde bulunmadık. Düzce’de oturu-yorduk o zaman. Acı ve utanç vericibir gerçek ki; acımızı içimizde yaşa-mak ve beklemek dışında bir şey yap-madık. Yalnız; Hayat’la birlikte kay-bedilen Metin Andaç, Mehmet AliMandal ve Hasan Aydoğan’ın ailele-ri, Halkın Hukuk Bürosu, TAYAD veHaklar ve Özgürlükler Platformu’nun;DGM’ye, Adalet Bakanlığı’na, emni-yete yani devletin yetkili kurumları-na başvurduklarını, suç duyurularıyaptıklarını, ancak sonuç alamadık-larını biliyorum.

Aradan on üç yıl geçti, hala bircevap verilmiş değil. Bundan bir aykadar önce ise, vekalet verdiğimHHB’dan bir avukat, soruşturma

açılması talebiyle İzmir CumhuriyetBaşsavcılığı’na başvurdu. Başucunagidip anma yapacağımız bir mezarı-mız olacak belki böylece.

Yürüyüş: Neslihan'ın kaybedil-diği söylendiğinde ne düşündünüz?Kaybolmak, kaybedilmek nasıl birşey?

Nagehan Kurt: Hayatlar’ın göz-altında kaybedildiğini İstanbul’daoturan kardeşimden öğrenmiştim.

Hayat’ın arkadaşları haber ver-mişler, tarihini hatırlamıyorum, benöğrendiğimde ise Haziran ayıydı.Okullar tatil olmuştu, İstanbul’a gel-miştik. Kötü günlerdi; geceleri kabus,gündüzleri aç, suskun… Konuşmadanyaşamış, paylaşmıştık acımızı.Bildiğimiz bir adres vardı: Gençlik.Gençliğe ve gençlikteki çocuklarınyönlendirmesiyle Halkın HukukBürosu’na gitmiştik, anlatmışlardı…Günlerden cuma olmalı, bir sonrakigün Galatasaray Lisesi önünde kayıp-larla ilgili oturma eylemi olduğunusöylemişlerdi çocuklar, bizi de davetetmişlerdi. Üzerlerinde kayıplarınfotoğraflarının olduğu tişörtler hazır-lamışlar eylemde giymek için.Hayat’ın fotoğrafının olduğu tişörtühediye etmişlerdi bize. Küçük kar-deşimle birlikte gitmiştik o eyleme.Kalabalıktı, katıldığım, hatta gördü-ğüm ilk eylemdi. Hayatlar’ın ve göz-altında kaybedilenlerin fotoğraflarıvardı ellerinde. Çok etkilenmiştim, bizablaları olarak oturmuş bekliyorduksadece, dışarıya akıtmayı bile bece-remediğimiz gözyaşlarımızı içimizeakıtıp bekliyorduk. Devletin gerçekyüzünü bilmediğimizden belki, bel-ki de kolayına kaçıyorduk…

Bilmiyorum. “Kaybedildi…” Beşyıl öncesine kadar buna inanmadanyaşıyordum. Birçok şey olabilirdi; tut-saktı belki, kötü şartlarda yaşıyordu,açtı, üşüyordu… Yurtdışındaydı bel-ki de; polisten kaçıyordu…Göğsümde, boğazımda yumruk

Röportaj

Kayıplar devlet politikasıdır! AKP, kayıpları kullanıyor!

Nagehan KURT

Kayıp Yakını Nagehan Kurt Anlatıyor

20 Mart2011

43

YürüyüşSayı: 260

Page 44: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

olmuştu bu bilinmezlikler. Ama bil-diğim, inandığım bir şey vardı: Bir günmutlaka dönecekti. Yaşadığındanemindim, yaşamıyor olsa hissederdim.Böyle sessiz sedasız gidemezdi, his-sederdim mutlaka. Gelecekti Hayat.Geldiğinde okuması için mektuplaryazdım ona. Her anım Hayat’la doluy-du dersem abartı olmaz. Günlük yaşa-mın zorunluluğu içerisinde Hayat’ıdüşünmeden geçirmişsem zamanımı,vicdan azabı çekerdim. Hayat’ı konu-şabileceğim, onu devrimci kişiliğiyle,mücadelesiyle anlayabilecek insanlaryoktu etrafımda. Ben de Hayat’ı buyanlarıyla anlatmayı bilemiyordumo zamanlar. Bildiğim: Hayat insan gibiinsandı. Bunu o insanlar da biliyorlardızaten ve bu yüzden üzülüyor, acıyor-lardı. Hoşlanmıyordum bundan. İşte bu

yüzden içime gömmüştüm Hayat’ı, içi-mize gömmüştük. Devlet kaybetmiş-ti, biz de unutturuyorduk.

Gördüm ki yaşıyor HayatYıl 2006, Hayat’ınarkadaşlarını tanıdım.Gördüm ki yaşıyor Hayat. Ogün bugündür bende yaşatı-yorum ve dolu dolu HAYATdiyorum.

Yürüyüş: Neslihanlar'ın katledi-lip denize atıldığını anlatan kontrgerillaelemanı Turan Ünal'ın anlatımlarınıokuduğunuzda ne hissettiniz?

Nagehan Kurt: Turan Ünal’ın iti-raflarını oğlumdan dinlemiştim ilk.Üniversite için İstanbul’a gelmiştioğlum. Hayat’ın arkadaşlarını bulmuşve teyzesinin akıbetini öğrenmiş onlar-dan. Düzce’ye bir gelişinde, “anne sanateyzemle ilgili bir şey anlatacam”deyip başlamıştı anlatmaya. Ne kada-rını duydum hatırlamıyorum.Kulaklarımı kapamıştım, öğrenmekistemiyordum. Hayat’ın geleceğinedair umudumu yitirmiştim aslındaartık. Yaşıyor olsaydı, mutlaka, birşekilde haberdar ederdi bizi. Musa’nın

anlattıkları gerçekti, Hayat’ın arka-daşları yalan söylemezdi. Gerçek anla-mıyla kin karıştı acıma o gün. Bugünise, kinim acımdan daha büyük. Nefretediyorum onlardan, canlarının yan-masını istiyorum. Canlarını yakmakistiyorum.

Yürüyüş: Şimdi ne istiyorsunuz?Talebiniz nedir?

Katillerin cezalandırılmasını isti-yorum. Hem katledip, hem de halabugün, gelip annemden Hayat’ı soran,annemi ifadeye çağırıp, yardımcı olmakisteyen dost maskesi altında, bir ananınacısıyla alay eden katillerin cezalandı-rıldığını görmek istiyorum.

Yürüyüş: Son olarak sizin ekle-mek istediğiniz bir şey var mı?

Nagehan Kurt: Bugün BaşbakanTayyip Erdoğan, Cumartesi Annelerinihuzuruna(!) davet ediyor. BerfoAnneyi dinliyor. 8 yıldır iktidardaolan bir başbakan kayıpları ilk kezduyuyormuşçasına şaşkınlıkla dinliyoranlatılanları. Sonra, sahte gözyaşlarıylamecliste anlatıyor Berfo Anneyi. Bugözyaşlarına Bülent Arınç’ın sahtegözyaşları da ekleniyor. Bizim acıla-rımızı seçim propagandası olarak kul-lanıyorlar. Buna izin vermemeliyiz.Buna asla izin vermemeliyiz!

Afiş astığımız, bildiri dağıttığımız için “Kabahatlarkanunu”na göre... “ceza” kesiyor polis...

Nedir kabahat?

Baskıya, zulme karşı çıkmak mı?

Yürüyüş’ü yapılan baskını protesto ediyoruz diye“kabahat” öyle mi?

Sanık der düzen.

Oysa biz orada kendimizi sanık olarak görmeyiz.

Yargılanan der düzen.

Oysa biz orada yargılanan değil, yargılayanızdır hep.

Bu yüzden biz mahkeme haberlerini aktarırken“sanık” kelimelerini, “yargılanma” kelimelesini, “suç,

ceza” gibi kelimeleri çoğunlukla tırnak için-de kullanırız. Belki bazı okurlarımızın çokdikkatini de çekmemiş olabilir. Ancak bura-lardaki tırnaklar, bizim gerçekte o kavramıDÜZENİN KULLANDIĞI ANLAMIYLA

KABUL ETMEDİĞİMİZİ ifade eder.

Oligarşinin mahkemesi karar açıklar, der ki şu kadarceza verdik.

Biz o ceza’yı tırnak içine alırız.

Çünkü cezayı kabul etmeyiz. Çünkü ceza suçunolduğu yerde vardır. Oysa biz suçlu değilizdir. Düzeninceza verdiği suçların hiçbiri bize göre SUÇ DEĞİLDİR.

Kabahat, suçun biraz daha hafifidir.

Ama biz hafifini de kabul etmiyoruz.

Bir kabahat varsa, o Yürüyüş çalışanlarının tutuk-lanmasına karşı afiş asanların yaptığı değil, bizzatYürüyüş çalışanlarını tutuklayanlardır.

Bir kabahat varsa, o zulmün ve sömürünün sahiple-rindedir. Zulmün ve sömürünün sahiplerinin paralı bek-çilerinin attığı her adım kabahat, her adım suçtur...

SavaşanKelimeler

Kabahat!

Acı ve utanç verici birgerçek ki; acımızı içimizdeyaşamak ve beklemekdışında bir şey yapmadık.

Gözyaşlarımızı içimizeakıtıp bekliyorduk.Devletin gerçek yüzünübilmediğimizden belki, belkide kolayına kaçıyorduk…Ama şimdi...

44

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Röportaj

Page 45: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

“3.5 metre uzunluğunda, 2.5 met-re genişliğinde bir hücre. Dışarıyı gös-termeyen kalın camlı bir pencere.Bunun da dışında küçük delikleriolan, hava akımını engelleyen metalbir kaplama. Gün ışığı içeri girmiyor.Lamba sürekli yanıyor...” (Alman Ha-pishanelerinde Nazi Uygulamaları,İzolasyona Karşı Direnişte 63 Gün)

Almanya Hamburg tutukevindesiyasi tutsaklar tecrit işkencesini buhücrelerde yaşadılar.

Hamburg Tutukevi’nin hücreleriile Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F tipleri-nin, Sincan’ın, Kandıra’nın, Edir-ne’nin, Kırıklar’ın, Bolu F Tipi’ninhücreleri ve uygulamaları arasındafark yoktur.

Bu aynı zamanda tecrit politika-larının ve tecrit işkencesinin nasıl tekbir “merkezden” yürütüldüğünü degöstermektedir.

O merkez, Amerika’dır, Al-manya’dır, İngiltere’dir, Fransızemperyalistleridir...

1998 yılında Türkiye’de yapılan“Anti-Terör Zirvesinde,”AlmanyaFederal Başsavcısı Kai Nehm’e birgazeteci “siz terör sorununu nasılhallediyorsunuz?” diye sorduğunda,Başsavcı; “Biz sizin gibi yapmıyoruz,biz teröristleri ömürboyu cezaevinesokuyoruz, çıktıklarında ise kimsebu işi yapmayı aklına bile getirmi-yor” diye cevap veriyordu.

Alman emperyalistlerinin “terö-rist” diye niteledikleri devrimcilere,anti-faşistlere, anti-emperyalistlerekarşı tek silahı; ömür boyu hücre vetecrittir!

Tecrit; emperyalist ülkeler ve yeni sömürgelerde teslim alma politikasıdır

Arvupa’daki tüm emperyalist ül-keleri bir yangın gibi saran ve oradandünyaya hızla yayılan ‘68 Hareketiemperyalist efendiler için korkutucu

olmuştur. Bunun için yeni tedbirleralmışlardır.

Özellikle ‘68 hareketinin bağ-rında gelişen silahlı mücadele, Av-rupalı tüm emperyalistleri korkutmuş,silah lı mücadeleye karşı savaş aç-mışlardır. Hapishanelerde siyasi tut-sak lara karşı tecrit politikasıuygularken, teslimiyeti dayattılar.

Almanya’da RAF (KızılorduFraksiyonu), İtalya’da Kızıl Tu-gaylar, İspanya’da ETA, İngilte-re’de İRA tutsakları başta olmaküzere tüm siyasi tutsaklar yıllarca ağırtecrit saldırısı altında kaldılar.

Hatta RAF tutsaklarını Alman-ya’daki hücrelerinde silahla katle-derek, “intihar etti” süsü verdiler.Böylece Alman emperyalizmininkatliamları gizlenmeye çalışıldı.

Avrupa emperyalistleri için ha-pishaneler bir laboratuvardı. Biryandan Nazi Almanyası’nın toplamakampı deneyleri, diğer yanda faşistİtalya’nın politikaları emperyalistlerehalklara karşı kullanacakları mirasolarak kalmıştı.

Ancak emperyalistler bununlayetinmemiş, siyasi tutsaklara karşısistemli ve laboratuvarların deneyselhücrelerinden elde ettikleri bilgiler iletecrit uygulamalarını ağırlaştırmış-lardır.

Bunun için paradan, harcamalar-dan kaçınmamış, deneyler, araştır-malar için en seçkin elemanlarınıseferber etmişlerdir.

1972 yılında Almanya- Ham-burg Üniversitesi Kliniği’nde aynıkonuda başlatılan deneyleri tecritidaha etkili bir hale getirmek için yü-rütmüştür emperyalistler. HamburgÜniversitesi’nde sürdürülen bu de-neyler için yılda 2.8 milyon mark (ozamanki para ile) ayrıldı.

Her şey, gelişen ve giderek radi-kalleşerek düzen için tehlikeli olanmuhalefeti ezmek içindi. Amaç, tec-ritin daha çok zarar verecek tarzda

kullanılmasıydı. “Özel AraştırmaBölümü 115” adını verdikleri “Ca-mera Siliena” (sessiz oda) da deni-len bir hücre oluşturmuşlardı

Siyasi tutsaklara karşı tüm yeniyöntemleri burada denekler üzerin-de test edecek, geliştirecek ve uy-gulayacaklardı.

Emperyalistler tecrit politikalarınıher zaman ciddiye aldılar. Tecriti tes-lim olmayan devrimcilere ve halklarakarşı, düşünceleri teslim almak içinkullandılar.

Ömür boyu tek bir insan yüzünehasret bırakacak şekilde beyaza bo-yalı bir hücrede tutarak, zamana ya-yarak yavaş yavaş öldürmek demektive işte tecrit buydu.

Alman emperyalizmi devrimcilerifiziki olarak yok edemeyeceğini, bi-tiremeyeceğini biliyordu. Onun içinbeyinlerini, düşüncelerini teslim al-maya çalıştı. Onyılları bulan tecritibunun için uyguladı.

Uruguay’da, faşist şeflerin Tu-pamarolar’ın liderlerine, “konjonk-tür gereği sizi öldüremiyoruz amaöyle şeyler yapacağız ki, hepinizi çıl-dırtacağız” derken silahları tecritti.

NATO ve tecrit!1988 yılında NATO’nun “Anti

Terör Komitesi” hapishanelerde si-yasi tutsakların tecrit edilmesi ve hüc-re tipi hapishanelerin yapılmasıkararlarını aldı.

Bu oligarşinin yeni hücre saldırı-sı için de bir başlangıç olacaktı. Cun-ta yıllarında tutsakları teslim almapolitikalarından sonuç alamayan oli-garşi hücre saldırısını başlatacaktı.

Tecrit, halklara karşı emperya-lizmin bir saldırısıdır. O nedenletecrite karşı mücadele aynı zamandaemperyalizme karşı mücadele olarakele alınmalıdır

Halklara karşı kullanılan bir silah: TECRİT

20 Mart2011

45

YürüyüşSayı: 260

Page 46: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

46

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

“Tecrit Can Almaya Devam Edi-yor. Siz Neredesiniz” kampanyasıbaşlatan TAYAD’lı Aileler, kam-panya çalışmalarına devam ediyor-lar. Hapishanelerde ölümlerinarttığına dikkat çeken TAYAD’lılaryaptıkları eylemlerde, dağıttıklarıbildirilerde tecritin insanlık suçu ol-duğunu vurguluyorlar.

TAYAD'lı Aileler, 14 Mart’taMecidiyeköy Cevahir önünde eylemyaptılar. Aileler adına açıklama ya-pan Hüseyin Kaşkır tecrite karşı

çıkmanın önemine vurgu yaparak“Yaşananlar gösteriyor ki, sessiz ka-lınan, görmezden gelinen başkasınayapılan haksızlıklar bir gün herkesinbaşına gelebilir. İnsanlık suçu olanTECRİT uygulaması da herkes içinbir tehdittir. Tecritle bir gün başba-şa kalmamak için, tecrite ve tecrit su-çunu işleyenlere karşı mücadeleetmek herkesin en temel görevidir.”dedi.

"Tecrite Son, Sohbet Hakkı Uy-gulansın, Adalet İstiyoruz, Anaların

Öfkesi Katilleri Boğacak" sloganla-rının atıldığı eylem 10 dakikalıkoturma eylemiyle sona erdi.

TAYAD'lı Aileler 11 Mart günüde Mecidiyeköy Metrobüs Durağıönünde masa açıp bildiriler dağıttı.16.00-18.00 saatleri arasında açılanmasada hapishanelerde tecritin kal-dırılması ve sohbet hakkının uygu-lanması talebiyle imza toplandı.

"Hapishanelerde Tecrit ve İşken-ce Sürüyor. Sohbet Hakkı Uygu-lansın" pankartı açan aileler "SohbetHakkı Uygulansın" talebinin yazılıolduğu önlükler giyerek kampanya-nın bildirilerini dağıttılar. 2 saatte 160imza toplayan TAYAD'lılar tecriti an-latarak genelgenin takipçisi olduk-larını dile getirdiler.

“Tecrit Can Almaya Devam Ediyor!Siz Neredesiniz?”

Sevdamız Adalı,özgür tutsakların çıkardıklarıdergilerden biri. BakırköyHapishanesi’ndeki özgürkadın tutsaklar tarafındançıkarılıyor.Son olarak 23. sayısı çıktı. Tüm özgür tutsaklar gibionlar da emeklerini, sabır-larını, fedakarlıklarını, feda-larını, disiplinlerini ve yenil-mez, ideolojilerini, vazgeçil-mez ideallerini katıyorlar der-gilerine. Tecrit kar etmiyor onlara.Çünkü onlar Adalı. Tüm dünyayı hücrelerinetaşıyorlar, Ve dünyalarını der-gileriyle halklarına taşıyorlar.

HASTA TUTSAKLARAÖZGÜRLÜK

Hasta Tutsaklara Özgürlük talebi,18 Mart Cuma günü Ankara Sakar-ya Caddesi’nde yankılandı. AKP ik-tidarının tecrit altında tutsakları yavaşyavaş öldürmeye devam ettiğine de-ğinilen açıklamada “Hapishanelerdenher hafta baskı ve keyfi uygulama ha-berleri gelmeye devam ediyor. Te-kirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’ndekalan ve bacağından olduğu ameliyatnedeniyle 25 tane cıvalı tel dikişi bu-lunan Kemal Ayhan gardiyanlar ta-rafından saldırıya uğramış, dikişleripatlatılmıştır. Bu saldırı AKP ninhalk düşmanlığın ispatıdır” denildi.

Adana’da 12 Mart günü İnönüParkı’nda bir araya gelen demokra-tik kitle örgütleri hasta tutsakların ser-best bırakılması için eylem yaptılar.

Eylemde “Hasta Tutsaklar SerbestBırakılsın! Tecrite son” pankartı açı-larak açıklama yapıldı. DKÖ’ler adı-na açıklamayı okuyan Gül Güneş“Son 10 yılda 1758 tutuklu hapisha-nelerde hastalıktan, tedavisizlikten, iş-kence ve tecrit koşullarından yaşamınıyitirdi” diyerek, hasta tutsakların du-rumuna değindi. Eyleme, BağımsızDevrimci Sınıf Platformu, Halk Cep-hesi, BDP, Devrimci Proletarya,Emek ve Özgürlük Cephesi, ESP veİHD üyeleri katıldı.

Page 47: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

AKP hükümetinin halka karşı açtığı savaştabelediyeler başrolü oynamaktadır. Nitekim verilen görev-lerle belediye emekçileri de saldırının bir parçası halinegetirilmek istenmektedir. Zabıtalardan, mühendislerekadar tüm emekçiler bu saldırı projelerinin uygulanma-sında, halkın karşısına çıkarılacaktır.

Tamamen bir avuç asalağın siparişi olan bu yıkım pro-jelerinde çalışmak kamusal bir görev değildir. Böyle birgörevle belediye emekçileri halkın karşısına çıkmayacaktır.Yaşanacak çatışmalarda sermayenin çıkarları için haya-tımızı tehlikeye atmayalım. Halkın parçası olan belediyeemekçileri, yoksul halkın haklı taleplerini savunarak, onla-rın saflarında yer almalıdır. Halkın talebi olan depremedayanıklı, sağlıklı konut talebi belediye emekçilerinin detalebidir. Doğru olan bu talebin gerçekleşmesi için yok-sul halkla birlikte mücadele etmektir.

Yoksul halkın taleplerine gelince;

Gecekondularda, depreme dayanıksız konutlarda yaşa-mayı kimse istemez. Yıllardır gecekondularda yaşayan yok-sul halk “yerinde ıslahı” savunarak oturdukları mahal-lerdeki konutların depreme dayanıklı, sağlıklı hale geti-rilmesini talep etmektedir. Bu talep Anayasa ve yasalar-da olan, haklı bir talep ve sosyal bir haktır.

“Yerinde ıslah” projeleri mahallede yaşayan halkınkatılımı ile birlikte gerçekleştirilecek olan projelerdir. Buproje ile depreme dayanıklı sağlıklı konutlar yapılırkenmahallenin tarihsel dokusuna, halkın sosyal yaşantısına,komşuluk ilişkilerine ve sosyal dayanışmasına dokunul-mayacaktır. Halkın mütevazı yaşamını zora sokacakdeğişiklikler olmayacaktır.

Ancak halka zorla dayatılan, sermayenin istediği“kentsel dönüşüm projesi” ile mahalleler ortadan kaldı-rılacak, yüksek katlı lüks konutların, alışveriş merkezle-rinin bulunduğu yeni mahaller kurulacaktır. Buralarda yok-sul halkın barınma imkanı yoktur. Tüm geliri buralarınaidatlarını ödemeye bile yetmeyecektir. Emekçiler, yok-sul halk bu dayatmaya boyun eğmeyecektir.

Gecekonduların Ortaya Çıkmasında Halkın Sorumluluğu Yoktur

Gecekondular, 60 yıldır halkın talebine cevap ver-meyen, barınma sorununu görmezden gelen yanlış poli-tikaların ürünüdür. Köylerde toprak sorunu çözülmemiş,topraksız köylülerin kentlere göçünün yolu açılmıştır.Gecekonduların ve çarpık yapılaşmanın oluşmasındahalkın hiçbir sorumluluğu yoktur.

Anayasada ve imzalanan uluslararası yasalarda barın-ma sorunu temel insan hakları arasında yer almasına kar-şılık, bu sorunun çözümüne yönelik bir uygulama yapıl-

mamıştır. Halkın kanını emenlere her türlü teşvik sağla-nıp, ücretsiz fabrika yeri verilirken, buralarda çalışan emek-çilerin barınma sorunu çözülmemiştir. Fabrikalara yakınyerlerde kendi imkanları ile barınma sorununu çözen emek-çiler aynı zamanda ucuz iş gücü olmuşlardır.

Her fabrikanın yakınında bir gecekondu mahallesi oluş-muştur. Zamanla şehrin büyümesi sonucu şehir dışına çıka-rılan fabrikaların yeri genellikle alışveriş merkezi yapıl-mış, çevresinde oturan emekçilere de ihtiyaç kalmamış-tır. Merkezlerde kalan mahallelerin arsa değeri artmıştır.Buralardan yaşayan yoksullar derhal dışarı atılmalı boşa-lan arsalar müteahhitlere verilerek rant elde etmeleri sağ-lanmalıdır.

Barınma sorununun sosyal bir hak olarak görülüp dev-let tarafından çözülmediği için konut talebi sürekli artmıştır.Konut talebi sermayenin ticari yatırım alanı haline gelmiştir.Müteahhitler ülkemizde en hızlı zenginleşen kesimdir. Budurum AKP’li belediyelerin ve TOKİ’nin iştahını kabart-mıştır.

AKP hükümeti konut talebini ranta çevirmek için 1984yılında sosyal konut üretmek amacı ile kurulan TOKİ’ningörevlerinde değişiklik yaparak, ticari amaçlı konutlar üre-tip satmasının önünü açmıştır. Değişikliğin yapıldığı2003 yılından sonrada barınma sorununu çözmek için kuru-lan TOKİ, anayasada aldığı yetki ile hazine arazileri üze-rinde, her türlü imar mevzuatından muaf tutulmuş ancakyoksullara konut üretmek yerine zenginlere konut üretmeyebaşlamıştır.

Bugün TOKİ tarafında yapılan konutların %80’i lükskonuttur. Son derece kalitesiz olarak yapılan az sayıda sos-yal konut ise yoksullar için üretilmektedir. Barınmasorunu AKP hükümeti eliyle sosyal bir hak olmaktan çıka-rılmıştır. Bundan sonra depreme dayanıklı ve sağlıklı konut-lar parası olanların hakkı olacaktır. Kendi olanakları ilebarınma sorununu çözenlere kaçırılan bir müşteri gözü ilebakılmaktadır. Onun için tüm gecekondular yıkılarak, bura-larda yaşayanlar birer müşteri haline getirilecektir.TOKİ’nin KİPTAŞ’ın işgal ettiği binlerce dönümlükhazine arazileri görülmezken yoksul halka “işgalci”gözü ile bakılmaktadır.

Barınma sorunu, yıkarak, mahalleleri ortadan kaldır-makla çözülmez. Depreme dayanıklı konutlar her vatan-daşın hakkıdır. Yoksul halk, 1999 yılından bu yana dep-reme dayanıklı konut talebinde bulunmaktadır. AKPhükümetinin bu talebi karşılayacak çözümler üretmesi zor-dur. Sermayenin çıkarlarına hizmet edecek projelerekarşı yoksul halkın direnmesi meşrudur. Belediye emek-çileri yoksul halkın meşru ve haklı direnişine destek vere-cektir. Her zaman kazanan, hakları için direnen halk ola-caktır.

Devrimci MemurHareketi

Yoksul halkın evlerinin

yıkılmasına ortak olmayacağız!

20 Mart2011

47

YürüyüşSayı: 260

Page 48: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Türk Tabipleri Birliği, Sağlık veSosyal Hizmet Emekçileri Sendika-sı, Türk Medikal RadyoteknolojiDerneği, Türk Diş Hekimleri Birliği,Türk Eczacıları Birliği, Ankara TabipOdası, Türk Hemşireler Derneği,Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği veDevrimci Sağlık İş Sendikası tara-fından düzenlenen “Çok Ses Tek Yü-rek” Ankara mitingi 13 Mart’te ger-çekleştirildi.

AKP iktidarı tarafından 2003 yı-

lında hayata geçirilmeye başla-nan Sağlıkta Dönüşüm Progra-mını protesto eden sağlık çalı-şanları alanlardaydı.

Bu paket öz olarak şunlarıamaçlamaktaydı: Sağlık hiz-metinde sağlık ocaklarının yokedilmesi ve aile hekimliği sis-temine geçilmesi, SSK sağlıkkuruluşlarının Sağlık Bakanlı-ğı’na devri ve özelleştirilmele-ri için alt yapının hazırlanması,tüm sağlık çalışanlarının söz-

leşmeli personel olarak çalıştırılma-sı.

Öz olarak Sağlıkta Dönüşüm prog-ramı en temel hizmet olan sağlığındevlet elinden çıkartılıp tekellerineline bırakılması anlamına geliyor.

“Sağlık Haktır Satılamaz” diyerekbir araya gelen sağlık alanındakimeslek örgütleri ve sendikalar 13Mart günü Ankara Tren Garı önündetoplanmaya başladılar. Türkiye'ninpek çok yerinden gelen sağlık emek-çileri, onlara destek veren diğer emek-çiler, sağlık alanındaki politikaları pro-testo ettiler.

Eyleme TMMOB, KESK'e bağlıçeşitli sendikalar, DİSK'e bağlı sen-dikalar, partiler, dernekler, devrimciyapılar ve Halk Cephesi de destek ver-di.

Sıhhıye Meydanı'na kadar yürü-yüşten sonra Sıhhıye Meydanı’nda or-ganize edilen miting başladı. Tertipkomitesi adına yapılan konuşmalar-da; Türk Tabipleri Birliği (TTB)Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bila-loğlu, “Herkese sağlık, herkese gü-venli gelecek istiyoruz'' dedi. Bila-loğlu, isteklerinin karşılanmamasıdurumunda greve gideceklerini söy-ledi.

SES Genel Başkanı Bedriye Yor-gun ''Özelleştirmeye, sağlık hakkınıngasbına, sağlık kuruluşlarının işgali-ne, performans sistemine ve döner ser-maye çarkına karşı isyandayız.'' di-yerek “özelleştirmeye izin vermeye-ceğiz” dedi.

Mitingde Halk Cephesi “SağlıkHaktır Satılamaz” pankartı ve dö-vizleriyle yer aldı. On binlerce insa-nın katıldığı miting konuşmalardansonra yapılan konserlerle sona erdi.

EMEK

Kamu Emekçileri Cephesi ve Dev-rimci İşçi Hareketi, 8 Mart günü Ko-nak Belediyesi taşeron işçilerine des-tek vermek için bir yürüyüş düzenle-yerek işçilerin yanına gitti.

Devrimci İşçi Hareketi adına kısabir konuşma yapan Rezzan Özoğlu, an-cak direnerek kazanılabileceğini ve herzaman, her şartta işçilerin yanında ol-duklarını söyledi. Daha sonra işçiler-le sohbet ederek Türkan Albayrak’ıncesareti, azmi ve verdiği mücadele an-latılarak ancak bu şekilde mücadele

edilirse kazanılabileceği anlatıldı.

İşçilere desteğe gelen Grup Gü-nışığı söylediği türkülerle çekilenhalayların ardından işçilerin yanındanayrıldılar.

Taşeron İşçilerine Saldırıİzmir’de 14 Mart’ta, 49 gündür

Konak Belediyesi önünde direnenBelediye’ye bağlı Efekent taşeronişçilerine çevik kuvvet polisleri ve za-bıta ekipleri saldırdı. Gece saatlerin-de işçilere saldırıp darp edip, yerler-de sürüyerek işçilerin bulunduğu yeriboşaltıp eşyalarını aldılar. Boşaltılanyere zabıta arabaları ve panzerler çe-kerek işçilerin buraya girmesi engel-lendi. İki kişinin gözaltına alındığı sal-dırının ardından işçilerin Konak Be-lediyesi önündeki bekleyişi devamediyor.

Hasan Balıkçı, devrimci bir mü-hendisti. Şanlıurfa TEDAŞ'ta çalı-şırken 18 Ekim 2002'de çalıp çırpa-rak, soyup sömürerek yaşamaya alı-şan bir asalağın kiralık katilleri tara-fından katledildi.

Devrimci, demokrat mühendisle-rin Hasan Balıkçı’nın Adana Kayış-lı Köyü’ndeki mezarı başında geçenyıl düzenlenen anması için dava açıl-dı. Dava, 11 Nisan 2011'de Adana 7.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.6 devrimci demokrat, Hasan Balık-çı'yı anmaktan dolayı yargılanacak.

Artı İvme Dergisi açılan bu dava-ya ilişkin yaptığı açıklamada; HasanBalıkçı'yı anmaya ve onun mücade-lesini sürdürmeye devam edecekleri-ni belirtti.

Konak Belediyesi Taşeron İşçilerininDirenişi Sürüyor

Devrimci MühendisHasan BalıkçıAnmasına Dava

Ankara’da “Çok SesTek Yürek” Mitingi

48

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Page 49: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Dün-ya Emek-çi Kadın-lar Günüİzmir’de8 Mart’tas o ğ u kh a v a y arağmencoşkuylakutlandı.GümrükTelekombinasının

önünden Konak’taki Eski Sümerbankönüne “Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömü-rüye Karşı Kadın Erkek Birlikte Mü-cadeleye-Halk Cepheli Kadınlar, BDSP,Alınteri, Devrimci Hareket, Yeni De-mokrat Kadın, Demokratik Kadın Ha-reketi” yazılı ortak pankart arkasında yü-ründü, mitingte 12 gündür direnişte olanKonak Belediyesi temizlik işçileri dekısa bir konuşma yaparak direnişlerinedestek istediler. Miting Grup Günışı-ğı’nın türküleriyle son buldu.

Malatya’da 8 Mart günü HalkCepheli Kadınlar, Eğitim-Sen, İHD,ESP, EMEP, BDP, Partizan, DHF,

K E S K ,PSAKD tara-fından bir ey-lem yapıldı.SES binasıönünden Soy-kan Meyda-nı’na doğruyapılan yürü-yüşte HalkCepheli kadın-lar, SabahatKarataş, FerideHarman, Sel-ma Kubat, Şengül Akkurt veGüler Zere’ninfotoğraflarınıtaşıdı.

Malatya’daHalk Cephesive Liseli Genç-lik tarafından8 Mart dolayı-sıyla ölüm oru-cu şehidi Feri-de Harman,bağ ımsız l ıkmücadelesinde

şehit düşen Cihan Gürz ve Kenan Gürzkardeşlerin aileleri ziyaret edildi.

Dersim’in Ovacık İlçesi’nde 8Mart Ovacık Balkız Kafe önünde top-lanılarak çarşı içerisine yapılan yürü-yüşle kutlandı. “Cinsel, Sınıfsal, Ulu-sal Sömürüye Son Yaşasın 8 Mart”pankartının taşındığı yürüyüşün ar-dından Ovacık Belediye Düğün Salo-nu’nda bir program düzenlendi. Ti-yatro, şiir ve konuşmaların ardındanmüzik dinletisiyle sona eren prog-ramda Halk Cephesi de stant açtı.

Çanakkale’de ise 7 Mart’ta kordonboyunda, 8 Mart mitingine çağrı amaç-lı 200 bildiri dağıtıldı, 50 afiş şehrinmerkezine asıldı. 8 Mart’ta Çanakka-le’de fırtınaya rağmen Çanakkale Genç-lik Derneği Girişimi, YDG Kadın Ko-misyonu, Demokratik Kadın Hareketi,BDP, ESP, EDP ve EMEP’in düzenle-diği 8 Mart mitingi coşkulu geçti.

Bankalar Caddesi’nde bir araya ge-len Demokratik Kitle Örgütlerine po-lis yürünülen yolun izinli olmadığınıve yürüyüş yapıldığı takdirde yasal iş-lem uygulayacağını duyurdu. Fakat yü-rüyüşe katılan kurumlar yürüyüştenvazgeçmeyeceklerini söyleyerek yü-rüyüşlerini gerçekleştirdiler. Cumhu-riyet Meydanı’nda yapılan mitingGrup Gündoğdu’ nun türküleri ve ha-laylarıyla miting son buldu. ÇanakkaleGençlik Derneği Girişimi mitinge di-renen, mücadele eden kadını anlatandövizleriyle ve sloganlarıyla katıldı.Yaklaşık 300 kişinin katıldığı miting-te Çanakkale Gençlik Derneği Girişi-mi korteji 49 kişiydi.

Samsun Halk Cephesi 12 Martgünü Karadeniz Özgürlükler Derne-ği’nde 8 Mart Dünya Emekçi Kadın-lar Günü’nü kutladı. Clara Zetkin-ler’den Sabolar’a tüm dünya kadındevrim şehitleri için yapılan saygıduruşuyla başlayan programda tümdevrim şehitleri, mücadele eden tümyiğit kadınlar selamlandı. ProgramdaÖzgür Tutsakların yollamış olduğukartlar okundu. Daha sonra sanatçı Er-can Aydın söz aldı. Söylemiş olduğutürkü ve marşlarla Mahir’lerden Sa-bo’lara tüm değerler bir kez dahaanıldı. Mart’ın mirasının taşınacağınadair sözler verildi. Program Demir Çe-neli Melekler filminin izlenmesiyle sonbuldu…

Bab a e s -ki’de faaliyet-lerini sürdürenTrakya KültürMerkezi ise 8Mart’ta Kırk-lareli merkez-de KırklareliD e m o k r a s iPlatformu Ka-dın Kolları’nınorganize ettiğigeceye katıldı.Türkiye Mi-mar ve Mü-hendis OdalarıBirliği Kırkla-reli Şubesi’ndegerçekleşengecede “BuBizim Öykü-müz” adlı slaytfilmi gösteril-di. Trakya Kül-tür Merkezi’ nin düzenlediği ikinciprogram ise Babaeski Tansa Düğün Sa-lonu’nda 9 Mart’ta yapıldı. TKM Mü-zik Topluluğu’nun verdiği dinletiylesona erdi.

Antakya’da 8 Mart Dünya Emek-çi Kadınlar Günü’nde Halk Cepheli ka-dınlar ve Mücadele Birliği yürüyüşdüzenledi. Halk Cepheli Kadınlar ‘Dev-rime Meşale Kadınlarımız, Özgür Ka-dın Örgütlü Kadındır, Yaşasın 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü’ döviz-leri ile flama ve Sabahat Karataş ve Ha-tay Kadın şehitlerin resimlerini taşıdı.

Eğitim Sen önünden MaydonosKafenin önüne yapılan yürüyüşün ar-dından Epik Sanat Topluluğu 8 Mart’lailgili bir skeç oynadı. Daha sonra Ayı-şığı müzik grubu söylediği halay tür-küleriyle ve çekilen halaylarla eylemsona erdi. Yürüyüşe AKA-DER veESP destek verdi.

İstanbul Firuzköy’de 8 Mart 8Mart, Firuzköy Hacıbektaş Veli Kül-tür Tanıtma Derneği Gençlik ve Kadınkolları tarafından 12 Mart günü Fi-ruzköy'de bulunan Okyanus Düğün Sa-lonu'nda bir programla kutlandı. Yak-laşık 300 kişinin katıldığı programdaSarıyer PSAKD Başkanı Zeynep Yıl-dırım, Türkan Albayrak ve Alevi Bek-taşi Federasyonu Genel Başkan Yar-dımcısı Mustafa Can konuştular.

20 Mart2011

49

YürüyüşSayı: 260

Halk Cepheliler, 8 Mart’ta Sabolar’ın YolundayızŞiarıyla Alandaydılar

MERSİN

ANTALYA

DERSİM

ADANA

HATAY

MALATYA

İZMİR

Page 50: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Tevazu!“Uyandırmayın diye ricaettim”... Bülent Arınç, vurulan ve tıb-ben uyutulan İbrahim Tatlıses’iziyarete gittiğinde doktorlaraböyle demiş; “Uyandırmayın!”Olur mu haşmetlü!Komada bile olsa siz girince uyan-ması, kalkıp el etek öpmesi lazım... Ne kadar da tevazu sahibisiniz...

Bostan!İçişleri Bakanı BeşirAtalay, Tatlıses’in vurul-masından sonra yaptığıaçıklamada “korumalargörevini yapmadı”buyurmuş. Kendisi bostan korkuluğumuymuş acaba? Bir ülkede böyle bir olay olunca,ondan önce o ülkenin güvenliğinisağlamakla görevli olanlar, sorum-lu olur. Ama bizim ülkemizde İçişleri,polis, asıl görev olarak devrimci-lerin peşinde koşarlar, onları takipederler...O yüzden de mafyanın ortalardakaleşnikoflarla gezmesini hiçsorun etmezler (zaten o mafyaylakendileri de içli dışlıdırlar).Dolayısıyla mafya ve benzeri çete-lere karşı, herkes kendinikorusun!Bakın, İçişleri Bakanlığı hiçbirsorumluluk kabul etmiyor, onagöre!

Yolu açılanlar!Çalık Holding Yönetim KuruluBaşkanı Ahmet Çalık demiş ki; “Bir dönem kelepçe vuran siyaset,şimdi yolumuzu açıyor.” Peşpeşe gazeteleri, televizyonlarıbedavaya ele geçirince, ihalelerialınca, kentsel yıkım projesindeyağmadan kocaman bir pay alınca,“siyaset yolumuzu açıyor” diyekonuşursun tabii...Hani halkın deyimiyle, “yolunu bul-muş” konuşuyor...

Çizgiyle

Terslik!Fransa’da önümüzdeki yıl yapılacak

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, IMFBaşkanı Dominique Strauss-Kahn’ınSosyalist Parti’den aday olması bekleni-yormuş.

Ya bu IMF’de bir terslik var, ya Fransızsosyalizminde...

“Şoförparçası”

Hayrunnisa GÜL’ün şoförüdireksiyon başında kalp krizigeçirmiş...

Ertesi gün gazetelerHayrunnisa GÜL için “hayatitehlike atlattı” diye yazdılar...

Kalp krizi geçiren şoför,ama hayati tehlikeyi atlattı diyeyazılan Hayrunnisa hanım..

“Şoför parçalarının”, “emek-çi taifesi”nin onların yanındainsandan bile sayılmadığınınilanıdır bu!

değinmelerdeğinmeleryeni

50

Page 51: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Derin komplo teorisyenlerindederin hayal kırıklığıGeçen haftanın en önemli olaylarından biri detürkücü İbrahim Tatlıses’in vurulmasıydı. Kim vurmuş olabilirdi Tatlıses’i?Komplo teorisyenleri hemen işbaşı yaptılar. PKK vurmuş olabilirdi!? Örgütün istediği parayı ver-mediği için!!!Derin devlet vurmuş olabilirdi; son zamanlarda çokKürtçe türkü söylediği PKK’ye yardım ettiği için... Kuzey Irak’ta aldığı ihalelerden rahatsız olanlar vur-durmuş olabilirdi... Tatlıses Barzani’yle yakındı, oradan da kaynaklı birşey olabilirdi...Hatta Japon mafyası Yakuza da vurdurmuş olabilirdi... Derken çıka çıka olayın basit bir haraç olayı olduğu,Tatlıses’i, istediği haracı alamayan AbdullahUçmak’ın vurduğu ortaya çıktı... Ama komplo teorisyenleri yılmaz.Şimdi ve fakat aslında Abdullah Uçmak’ın kiminadamı olduğunu irdelemeye başladılar bile; SüperNATO’nun mu, Gladio’nun mu, Laz mafyasının mı,Sauna çetesinin mi, Ergenekonun mu, yoksa kontraErgenekonun mu?

Toplu Mezarların Açılmasını İstiyor,Şehitlerimize Sahip Çıkıyoruz!

Dersim’in Çemişgezek İlçesi’nde 1 Nisan 1997 yılında çıkançatışmada şehit düşen ve topluca gömülen 19 gerillanın ailele-ri, kimlik tespiti için Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu.

Başvuranlardan şehidimiz Ali Yıldız’ ın ailesi toplu mezarınaçılarak, cenazenin kendilerine verilmesini istedi.

Başvuruların sonucu olarak Çemişgezek’teki toplu meza-rın açılması için 16 Mart tarihi belirlendi.

Dersim Halk Cephesi 15 Mart’ta yaptığı açıklama ile açı-lacak toplu mezar için çağrıda bulundu.

Dersim Halk Cephesi 16 Mart’ta Dersim’den Ali Yıldız’ınailesi, avukatı ve Halk Cephesi üyelerinin Çemişgezek’e gide-rek, toplu mezarın açılmasına katılacaklarını, şehidimiz AliYıldız’ın sahiplenileceğini belirterek, duyarlı herkesiÇemişgezek’e gitmeye çağırdı.

Öte yandan 16 Mart’ta açılacak olan toplu mezar Adli Tıpuzmanının gelmemesi gerekçesiyle sonraki bir tarihe sonra-ya ertelendiği açıklandı.

Okmeydanı Haklar ve ÖzgürlüklerDerneği’nde Kalp Sağlık Taraması

11 Mart Cuma günü, Okmeydanı Haklar ve ÖzgürlüklerDerneği tarafından kalp sorunu yaşayan Okmeydanı halkınasağlık taraması yapıldı. İki kalp doktorunun katıldığı tarama dernek binasında yapıl-

dı. Yaklaşık 35 kişinin katıldığı taramada, sağlık özgeçmişle-ri ve bilgileri alınan hastalar, bir hafta sonra hastaneye götü-rülerek orada kapsamlı bir taramadan geçirilecekler. Kalp rahat-sızlığı belirlenenlerin tedavileri de ücretsiz olarak yaptırılacak.

Halkın Hukuk Bürosu: Çağrımız BuÜlkede Yaşayan Tüm Halkımızadır

Halkın Hukuk Bürosu, yayınladığı yazılı açıklama ile para-sız eğitim istemenin suç olmadığını belirtti.

Parasız eğitim istedikleri için tutuklanan Berna Yılmaz veFerhat Tüzer’in 24 Mayıs 2011 tarihinde görülecek olan mah-kemesine de çağrı yapılan açıklamada Beşiktaş Meydanı’ndaçadır açmak istedikleri için gözaltına alınan 26 GençlikFederasyonu üyesinin serbest bırakılması istendi.

“Dersim’de Baraj İstemiyoruz”İzmir Dersim Kültür Derneği, Narlıdere Tunceliler Derneği,

Bornova Dersimliler Derneği, Gaziemir Aktepe TuncelililerDerneği ve Menemen Tuncelililer Derneği “14 Mart BarajlaraKarşı Eylem” günü dolayısıyla 13 Mart günü İzmir’de bir eylemdüzenledi. Konak Eski Sümer Bank önünde toplanan kitle bura-dan Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Yürüyüş boyunca “DersimOnurdur Onuruna Sahip Çık, Faşizme Karşı Omuz Omuza” slo-ganları atıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda açıklamayı İzmirDersim Kültür Derneği Başkanı Kemal Mutlu okudu. 250 kişi-nin katıldığı eyleme Halk Cephesi, Ege Su Platformu, DemokratRadyo, EMEP, Narlıdere Alevi Kültür Derneği, BDP veHalkevleri ve sanatçı Ferhat Tunç destek verdi.

Tahrir MarkasıMısır’ın yeni Sanayi ve Dış ticaret Bakanı Semir ElSeyyid, Tahrir Meydanı’nın dünyadaki ününü, ülke-nin ihracatını artırmak için kullanacaklarını söyledi. Tahrir markasıyla ihracat yapacaklarmış. Kapitalizmin kullanmayacağı hiç ama hiçbir şey yok-tur derken, ne kadar haklıymışız bakın...

SÖZ“Zafer, hayatlarını tehlikeye atmaktan

korkmayan kişilere aittir.”(Teslim Olmayanlar Ölmez adlı kitaptan)

LaftaBayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir,

Japonya'daki depremde hemen hemen ruhsatlıyapılmış binalarda bir yıkım olmadığınıngörüldüğünü belirterek, “Japonlar yapıyorsa biz dahaiyisini yaparız.” dedi

Yaparsınız!

Lafta yapmak kolay.

Siz daha depremde telefonları çalıştıramayan birdevletin mirasçısısınız... Siz daha toprağın altından 9madencinin vesedini çıkaramamışsınız...

Neyi yapıyorsunuz?20 Mart

2011

51

YürüyüşSayı: 260

Page 52: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

Anadolu Federasyonu’nun Tecri-te Yüzbin Kere Hayır kampanyası da-hilinde başlatmış olduğu Uzun Yü-rüyüş sürüyor.

2. GünDuisburg: 10 Mart günüUzun Yürüyüşçüler Düsseldorf Yük-sek Eyalet Mahkemesi’nde devameden Faruk Ereren'in mahkemesinekatıldılar. Mahkemede bildik oyun de-vam etti. Avukatların sunduğu yeni di-lekçeler ve değerlendirmeler mahke-me heyeti tarafından sırayla redde-dildi. Mahkemeden sonra Uzun Yü-rüyüşçüler Duisburg şehir merkezin-de König Heinrich Plaz'da açtıklarıstantta 600 bildiri dağıttılar.

Uzun Yürüyüşün 3. günü olan 11Mart‘ta Köln Dom Meydanı'ndastant açılarak 700 bildiri ve 138 imzatoplandı. Bildiri dağıtımı sürerken di-ğer grup Almanya’da yayın yapanWDR kanalına giderek kampanyayıve yaşanılan hukuksuzlukları anlatandosya bıraktılar.

4. gün; 12 Mart sabah Münster'edoğru yola çıkan Uzun Yürüyüş gru-bu, Münster çarşı merkezine giriş sa-yılan Servatii Meydanı’nda stand

açtı. Standın karşısında ba-şından sonuna kadar bekleyen

polis ekibi, kurulmak is-tenen ses düzeneğine,alınan izin belgesindeyazılmadığı gerekçesiy-le, megafon kullanımınave bildiri dağıtımına en-gel olmak istedi. Bunarağmen bildiri mega-fonla okunarak dağıtımyapıldı. Öğrencilerdenrahibelere, işçilere,emeklilere kadar birçokkişi stantta ilgi gösterdi.Almanya'da siyasi tut-sakların olduğuna ina-

namayanlar da vardı.

5. Gün Nürnberg: Nürnbergşehrine ulaşan Uzun YürüyüşçülerNürnberg'te Komm e.V dernek loka-linde panel düzenledi.

Panele anti-faşistler katılım sağ-larken Uzun Yürüyüşcülere destekolarak Avusturya Özgürlük Komite-si'nden 10 kişi katıldı.

Bir saat süren panelde 129. mad-de anlatıldı. 129a ve 129b'nin yanısıra129c'nin de çıkarılması, gündemde ol-duğu açıklandı. Anadolu Federasyo-nu Başkanı Latife Adıgüzel; "Faşizmbir düşünce değil, faşizm SUÇTUR"diyerek faşizme karşı birlik olmayaçağrı yaptı.

Anadolu Federasyonu üyeleriUzun Yürüyüşün 6. gününde Stuttgartşehrine ulaştılar. Stuttgart-Bad Can-statt şehir merkezinde stand açılarakarkasına "Tecrite Yüzbin Kere Hayır"yazan pankartlar asıldı.

Anadolu Federasyonu'na bağlıStuttgart Halk Kültür Evi'nde Netz-werk grubu ile birlikte panel düzen-lendi. 129a ve 129b'nin ne olduğunu,kime göre kullanıldığı, terör kavra-

mının kime ve neye göre şekillendi-ği anlatıldı.

Panelde 129a'nın RAF (Kızıl OrduFraksyonu) ile 1970'lerde gündemegeldiğini ve 11 Eylül 2001'den son-ra 2002’de 129b uygulandığı açık-landı. Ayrıca bir belgeselle tecrit iş-kencesinin insanlar üzerinde yarattı-ğı etkiler ve neleri amaçladığı göste-rildi. Nurhan Erdem ve CengizOban'ın daha önce yazdıkları mek-tuplardan kısa bölümler okunarakyaşadıkları tecrit koşulları anlatıldı.

Panelin ikinci bölümünde Fede-rasyon başkanı Latife Adıgüzel tut-saklara uygulanan tecriti ve uzunyürüyüşü anlattı.

Daha sonra Netzwerk grubununtutsaklara gönderilmek üzere hazır-ladığı afişler ve kartpostallar üzerineimzalar atıldı.

7. Gün Wiesbaden: 15 Mart’taAnadolu Federasyonunun 7. güne girenUzun Yürüyüşü Wiesbaden'e geldi.

Şehir merkezinde açılan stanttaUzun Yürüyüşçüler bildiri dağıtımı vehapishanelerde tecritin kaldırılmasıiçin imza topladı. “Siyasi TutsaklaraÖzgürlük” yazılı ve Anadolu Fede-rasyonu tutsakları Nurhan Erdem,Cengiz Oban, Ünal Kaplan Düzyar,Şadi Naci Özpolat ve Faruk Ere-ren'in fotoğraflarının bulunduğu pan-kart açıldı. Ayrıca Eyalet Parlamen-tosuna dosya bırakıldı.

Av ru pa’da

Tecrite Yüzbin Kere Hayır KampanyasıUzun Yürüyüşle Devam Ediyor

52

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

Almanya Duisburg veHamburg’ta imza masaları

Duisburg’ta Anadolu Federasyonuüyeleri Hamborn’da kurulan halk pa-zarında imza standı açarak birçokimza topladılar.

Hamburg Anadolu Federasyonuüyeleri, Hamburg'un çeşitli semtle-rinde açtıkları bilgilendirme stantla-rının birini de 12 Mart’ta, Altonasemtinde açtı.

Türkçe ve Almanca olarak "TecriteYüzbin Kere Hayır" başlıklı bildirilerdağıtan ve imza toplayan Federasyonüyeleri ayrıca 16 Mart Çarşambagünü yapacakları programlarada çağ-rı yaptılar.

Page 53: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

8 Mart Dünya Emekçi KadnılarGünü vesilesiyle yapılan kutlamalarda8 Mart’ın tarihsel önemi anlatıldı, dev-rim mücadelesinde şehit düşen kadınlaranıldı.

AVUSTURYA İnnsbruck’ta 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günükutlama, 12 Mart’ta yapıldı. Umudunçocuklarının “Merhaba” şarkısıylabaşlayan program folklor ekibi, sazekibi, sinevizyon, skeç, kadın koro-su ve davul zurna ile devam etti. 8Mart’ın mücadele günü olduğu vur-gusu yapıldı.

İNGİLTERE: Anadolu HalkKültür Merkezi 8 Mart’ı 2 günlükprogramla kutladı. 12 Mart’ta “DemirÇeneli Melekler” filmi izlenirken,13 Mart günü, 8 Mart’ın niteliği üze-rine yapılan bir skeç sunuldu. AHKMçocuk korosunun söylediği şarkılar-dan sonra Türkiye’den misafir olarakkatılan TAYAD’lı Ailelerden, tutsakHüseyin Karaoğlan’nın annesi sah-

neye davet edilerek bir konuşmayaptı. AHKM resim kurslarına katı-lan Ayşegül Karakuş’un yaptığı birtablo hediye edildi. 12 Mart Gazi kat-liamının yıldönümünü olması nede-niyle Gazi Marşı hep birlikte söylendi.

ALMANYA: Halk Cephesi ta-rafından düzenlenen 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü programı 13Mart’ta Duisburg Kültür Merkezi’ndeyapıldı. Almanya Wuppertal şeh-rinde yapılan kutlamada ise 8Mart’ın tarihsel gelişimiyle ilgili kısabir bilgilendirmeden sonra kadınınmücadelesini anlatan bir şiir okundu.İlk kadın ölüm orucu şehidi Ayçe İdilErkmen’in yaşamı anlatıldı. Anado-lu Federasyonu başkanı Latife Adı-güzel, göçmen kadınların sorunları-na değindi. Kadınlardan oluşan, ko roçeşitli türküler söyleyerek program bi-tirildi.

13 Mart’ta, Hamburg'un Berge-dorf semtinde Alevi Kültür Merkezi,

8 MartD ü n y aEmekçiKadınlarG ü n üprogramıdüzenle-di. AleviK ü l t ü rMerkezi halkoyunları ekibinin gös-terisi, çocukların bağlama dinletisi veşiir grubu programa katıldı.

FRANSA Paris KaranfillerKültür Merkezi tarafından 12 Martgünü düzenlenen programda devrimşehitlerinin anısına düzenlenen sine-vizyon gösterimi ve Ümit İlter’inUmut Yağmuru kitabından derlenenşiirlerle programı devam etti. ‘Sabo-nun yolundayız’ pankartın asılı olduğuprograma 65 kişi katıldı.

AVRUPA’DA 8 MART KUTLAMALARI

Avrupa Parlamentosu’ndanYürüyüş baskını ile ilgiliaçıklama ve SYRIZA'danYürüyüş'e destek

18 Ocak’ta Yunanistan Radikal SolBirlik (SYRIZA) milletvekili Nikos Chou-tis, Yürüyüş Dergisi’ne yapılan baskın ileçalışanlarının tutuklanmasına ilişkin Av-rupa Parlamentosu’na verdiği soru öner-gesine, AB Komisyonu Üyesi Stefan Fületarafından cevap verildi. Verilen cevapta:

“...Yürüyüş Dergisi ile ilgili durumubilmekte ve yakından takip etmektedir. Ko-misyon bu konuyu, düzenli olarak yapılanpolitik kriterlere uyum görüşmelerindeTürk yetkililere taşıyacaktır” diyerek TA-YAD’lıların mahkeme sürecini izlediğiniaçıkladı.

Öte yandan SYRIZA (Radikal Sol Bir-lik) in Selanik milletvekilleri Yürüyüş der-gisine yapılan saldırıyı ve çalışanlarınıngözaltına alınmasını, T.C. İçişleri Ba-kanlığı’na yönelik yaptıkları yazılı açık-lamayla kınadılar.

Faruk ErerenDavasındaHukuksuzluk!

9 ve 10 Mart günlerinde de-vam Faruk Ereren davasındadaha önce olduğu gibi keyfiliğedevam edildi. Daha önceki du-ruşmada Federal Savcılık müta-lada bulunmuş ve itirafcı SemihGenç’ in söylediği yalanlara da-yanarak Faruk Ereren hakkındaMüebbet talep etmiş, rahatsızlı-ğından dolayı da erken salıveril-me yasasından yararlanmamasıgerektiği konusunda görüş be-lirtmişti. Avukatların yalan ifa-deye karşı gösterdikleri üç canlıtanık ve onların avukatlarınındinlenmesi doğrultusunda ver-dikleri dilekçeler tam bir keyfi-likle rededildi. Bir sonraki du-ruşmada verilen dilekçelere kararverileceği belirtilerek duruşmabitirildi.

Türklerin oturduğubinada YANGIN

Almanya'nın başkenti Berlin'de12 Mart günü Türklerin de bulun-duğu bir binada sabah saatlerindeçıkan yangında 3 kişi hayatını kay-betti.

Berlin polisi, AA muhabirineyaptığı açıklamada, 3 kişinin öl-düğünü, 17 kişinin de yaralandığı-nı, yangının kundaklama sonucu or-taya çıktığı yönünde şüphelerinolduğunu bildirdi.

Polis ölenlerin milliyeti hak-kında bilgi vermezken, Salih Zer-dali adlı bir Türk, AA muhabirineyaptığı açıklamada, ölenlerin eskiYugoslavya kökenli olduğunu, ken-disinin de yangın sırasında ağıryaralanan Necdet Y. adlı Türk'ünçocuklarını binadan almaya geldi-ğini söyledi.

20 Mart2011

53

YürüyüşSayı: 260

Page 54: Başbakan Erdoğan: “Gazetecilik 30 Mart’ta Kızıldere’ye ...yuruyus.biz/pdf/pdf/260.pdf · 17 Nisan’da bir arada olacağız... Kadın erkek, yaşlı genç, işçi, memur,

12 Mart 2011’de Almanya’nın başkenti Berlin’inNeukölln semtinde Türkiyeli göçmenlerin de kaldığıbeş katlı binada çıkan yangında Almanya’daki göçmenhalklardan 3 kişi ölürken, 17 kişi de yaralandı.

Polis, önce yangının kundaklama sonucu ortaya çık-tığına dair şüpheler bulunduğunu söylerken daha son-ra binanın kundaklama sonucu yakıldığı kesinleşti.

Böylece Alman ırkçıları tarafından biri kadın, biribebek üç kişi daha katledildi. Kısacası göçmen halk-lara yönelik saldırılar bu katliam ile birlikte sürdürüldü.

Almanya’da göçmen halklara yıllardır saldıranfaşist Neonaziler’i durdurmak için Alman emperyalizmitarafından atılmış tek bir adım yoktur.

Neonaziler, Alman emperyalizminin kanatları ara-sında göçmen halklara saldırıp katliam yapmaya, ya-bancı düşmanlığını sürdürmeye devam ediyor.

Esasen sorun tek başına Neonaziler de değildir. Ziraartık yabancı düşmanlığını emperyalist devletlerin yö-neticileri bizzat sürdürmektedir. Ve bu daha çok ta Müs-lüman halklara yönelik düşmanlık üzerinden yürütül-mektedir.

Almanya’da Hrıstiyan Sosyal Birlik Partisi’nin(CSU) Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet BaşbakanıHorst Seehofer, farklı din ve kültürden oldukları ge-rekçesiyle Türkiye ve Arap halkın yaşadığı ülkelerdekigöçmenlerin Avrupa’ya gelmesine karşıdır.

Federal İçişleri Bakanı, “İslam Almanya’ya ait de-ğildir” diyerek yabancı halklara düşman olan faşist ırk-çı grupları cesaretlendirmiştir.

Kısacası Avrupa’da göçmen halklara yönelik sal-dırı ve baskılar artırılmıştır. Diğer yandan ise hak gasp-ları yapılmakta, demokratik haklar saldırıya uğra-maktadır. Tüm bu saldırılara karşı sessiz kalmamalı-yız. Göçmen halkların can güvenliğini sahiplenmeli-yiz.

Almanya’da tecrite karşı sürdürülen ve uzun yü-rüyüş ile devam eden mücadele örnek alınmalıdır. Yü-rüyen devrimciler sokak sokak, kasaba kasaba geze-rek, tecriti ve siyasi tutsaklara yönelik baskıları anla-tıyorlar.

Irkçı saldırılara, yabancı düşmanlığına karşı mü-cadele etmeliyiz.

Irkçı Saldırılara Karşı Örgütlenelim

AVRUPA’dakiBİZ

54

Yürüyüş20 Mart2011

Sayı: 260

16 Ekim 1971 İs ken de run do ğum lu.Arap-Ale vi (Nu say ri) bir ai le nin ço cu -ğuy du. 1995’te Dic le Üni ver si te si öğ -ren ci siy ken genç lik ör güt len me si için -de mü ca de le ye ka tıl dı. 1998 or ta la rın dail le gal ala na geç ti. Son ola rak Ak de nizSPB ko mu ta nıy dı. 2000 Ağus tos’un datut sak düş tü. 8. Ölüm Oru cu Eki bi’n -

dey di. 1 Ma yıs 2002’de baş la dı ğı ölüm oru cu nun330. gü nün de, 26 Mart 2003’teAn ka ra Nu mu neHas ta ne si’nde, zor la mü da ha le iş ken ce si al tın da şe hitdüş tü.

Yusuf ARACI

1972 Art vin'in Şav şat İl çe si Ka ya di biKö yü do ğum lu. 1990'da Mar ma raÜni ver si te si Ata türk Eği tim Fa kül te siöğ ren ci siy ken DEV-GENÇ saf la rın dayer al dı. Kı sa bir tut sak lık yaşadı.Tem muz 1991'de il le gal alan da mü ca -de le si ni sür dür dü. Ar dın dan bir sa vaş -çı ol du. 23 Ni san 1993’te gö zal tı na

alı na rak tu tuk lan dı. 9. Ölüm Oru cu Eki bi di re niş -çi si ol du. Te kir dağ Dev let Has tane si'nde 31 Mart2004 gü nü be de ni ni tu tuş tu rup zul mü ye re se re rekşe hit düş tü.

Ümit GÜNGER

28 Mart'ta 2004’te Der -sim'in Ho zat İl çe si ya -kın la rın da, Kin zir Or -man la rı’n da çı kan ça tış -ma da hal kın kur tu lu şuiçin ölüm süz leş ti ler.

Hı dır DE MİR, 25 Ka -sım 1974 Der sim Çe -

miş ge zek Pa şa cık Kö yü do ğum lu. Çift -çi bir ai le nin al tı ço cu ğun dan bi riy di.Ör güt lü mü ca de le ye 1993'te ka tıl dı.Bir sü re İs tan bul'da Se her Şa hinSPB’de yer al dı. 1995'te kır ge ril la sı -na ka tıl dı. Yak la şık on yıl dağ lar da

mü ca de le et ti. Ekip ko mu ta nıy dı.

Hay dar BOY RAZ, 1972 Si vas’ın Gü rün İl çe si Te linKa sa ba sı do ğum lu. Ba ba sı bek çiy di. 1994'te oli gar şi -nin or du sun da as ker lik yap tı ğı dö nem de Mü ca de leDer gi si oku ma ya baş la dı ve bir sü re son ra da dev rim -ci ha re ket le iliş ki ye geç ti. As ker lik son ra sı ör güt lü birdev rim ci ola rak İs tan bul İki tel li böl ge sin de ça lış tı.1997 Ey lül'ün de To kat Kır Ge ril la Bir li ği'ne ka tıl dı. 7yıl dır dağ lar day dı.

Er han KÖK DE MİR, Ela zığ Siv ri ce do ğum lu.1994’de Geb ze Li se li Dev-Genç için de ye ral dı. Kı sasü re de so rum lu luk lar üst len di. 1996 Ocak’ın da tu tuk -lan dı. Tah li ye ol duk tan son ra bir sü re İs tan bul Kü çü kar -mut lu’da ça lış ma lar da yer al dı. Ma yıs 1998'de ge ril la yaka tıl dı.

ErhanKÖKDEMİR

Haydar BOYRAZ

Hdır DEMİR