36

Bisiklet ile Trans Kaçkar

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Bisiklet ile yaptığımız güneyden kuzeye trans Kaçkar etkinliği. Turun tam anlatımını merak edenler blog adresim üzerinden ulaşabilirler.

Citation preview

Page 1: Bisiklet ile Trans Kaçkar
Page 2: Bisiklet ile Trans Kaçkar

2

Page 3: Bisiklet ile Trans Kaçkar

3

İ Ç İ N D E K İ L E R

ÖNSÖZ................................................................................................................................. 5SPORA DÖNÜŞ.................................................................................................................. 7KAÇKAR’IN ZİRVESİNE.................................................................................................. 10BEKLE BİZİ KAÇKAR GELİYORUZ ............................................................................. 11MACERA BAŞLIYOR......................................................................................................... 13YAYLALARA GİDİYORUZ............................................................................................... 15DİLBERDÜZÜNE YOLCULUK....................................................................................... 17ZİRVEYE GİDİYORUZ..................................................................................................... 20ZORLU YOLLAR................................................................................................................ 24TRANS GERÇEKLEŞİYOR............................................................................................... 27VE SONUNDA BAŞARDIK............................................................................................... 30

Page 4: Bisiklet ile Trans Kaçkar
Page 5: Bisiklet ile Trans Kaçkar

ÖNSÖZBisiklet ile Trans Kaçkar etkinliğinin benim tur hayatımda ayrı bir yeri var. Bu turla birlikte trafiğin, insanların az olduğu sessiz, sakin doğal güzellik-lere pedal çevirmek için özen göstermeye başladım. İnsanlar genellikle deniz kenarlarında pedal çevirirken ben yokuşu olmayan yolları progra-mımdan çıkardım. 2010 yılında bisiklete başladığımda yapmayı ilk düşün-düğüm İstanbul’dan İzmir’e Ege bisiklet turu düşüncemi belki de bu neden-le bu güne kadar gerçekleştiremedim. Turdan hemen önce sevgili bisikletçi büyüğümüz Necati Bilgenle tanıştım. Rahatsızlığı nedeniyle yola çıkamadığı için çok üzülüyordu. Böylesine bisiklet sevgisi ile dolu birisinin arzusunu yerine getirememekten duyduğu üzüntü beni çok etkiledi bu turumu Necati Bilgen’e adadım. Bana inanıp böylesine zorlu bir maceraya çıkmakta hiçbir tereddütte bulunmayan sevgili Uğur ile Erhan’a ve ayrıca tur boyunca telefonla ulaşa-bildiği sürece her gün bizi arayıp nerede olduğumuzu, ne kadar gittiğimizi, kaç metreye tırmandığımızı öğrenip bu bilgileri sosyal medyada paylaşa-rak bizlere destek olan sevgili dostum Emin Oğuz’a çok teşekkür ediyo-rum.Yazıda konusu geçen turları ve videoları izlemek isteyenler ilgili linklerden ulaşabilirler.Turun detaylı ve bol fotoğraflı anlatımına www.bisikletgezgini.blogspot.com adresinden yurt içi turlar bölümünden ulaşabilirsiniz.

Orhan Kılıç7 Ekim 2013 Pazartesi, Bodrum – Kadıkalesi

Page 6: Bisiklet ile Trans Kaçkar
Page 7: Bisiklet ile Trans Kaçkar

SPORA DÖNÜŞ

Binanın kapısında zil butonlarının yanın-daki isimlere göz gezdirdim, aradığım isim en üstteki butonun yanında yazıyor-du. Zili çaldım, az sonra kapı otomatiği-nin sesi duyuldu. En üst kattaki daireye ulaşmak için basamakları çıkarken nefes nefese kalmıştım. Son günlerde kilom iyice arttı. Arık pantolonumu belimde tut-mağa kemer de yetmediği için pantolon askısı kullanıyorum. Bir süredir yiyende ölüyor, yemeyende diye bir hayat felsefe-si belirledim kendime ama artık merdiven çıkarken ve ayakkabımı bağlarken çok zorlanıyorum. Bir sabah tartıldığımda baskülün kadra-

nında 92 rakamını görünce bunun bu şekilde devam edemeyeceğine karar verdim. Yürümeye üşe-niyordum ve bisiklete binmek iyi bir fikir gibi görünüyotdu. Böylece çok uzun süredir ara verdiğim, hatta unutup yaşamımdan tamamen çıkarttığım bisikleti yeniden anımsadım.

Bir yandan uygun bir bisiklet ararken diğer yandan rejim yapmaya başladım. Bir iki hafta sonra internetten çok uygun fiyatlı 2. El bir bisiklet bulup satın aldım ve böylece 36 yıldan daha uzun zaman ayrı kaldığım bisiklete yeniden kavuştum. İşlerimden fırsat buldukça sahil yolunda bisiklete binmeye başladım ama yıllar çok şeyi alıp götürmüştü. Dümdüz sahil yolunda bile hiçte kolay değildi pedal çe-virmek. Yolda rastladığım bisikletle binen gençlere ayak uydurmaya çalışıyordum ama nafile bir türlü onlara yetişemiyor-dum. Aynı hızla pedal çevirmeme rağmen aramızdaki mesafe sürekli açılıyordu. Yine de çok mutluydum, yeniden çocuk-luk günlerime dönmüştüm ama bu mutlu-luk ve bisiklet ile beraberliğim fazla uzun sürmedi. İnternette dolaşırken gördüğüm bir başlık ilgimi çekti. Başlıkta şöyle yazıyordu: “Kilo vermek için bisiklet aldıysanız geçmiş olsun, en iyi kilo verme yöntemi yürümek-tir.“ Yazarın tezi bana çok mantıklı geldi. Yazar 1 km yürüyerek 1 km bisiklete bin-diğinizden daha fazla enerji harcarsınız diye yazmıştı. Kararımı verdim. Bisikleti

Page 8: Bisiklet ile Trans Kaçkar

bırakıp yürüyecektim. Zaten rüzgarda çok sert esiyordu o günlerde, bahaneyle rüzgarın zorlayıcı etkisinden de kurtula-caktım.Yaz boyunca her sabah yü-rüyüp rejim yapmaya devam ettim. Hızla kilo veriyordum ve çabalarımın karşılığını görmek beni mutlu ediyordu. Kış gelin-ce yürüyüşe ara verdim ama rejime devam etmeme rağmen yeniden bir miktar kilo almış-tım. Aldığım bisiklet depoda duruyordu. Bundan sonra birazda bisiklete binerek spora devam edeyim diye düşün-düm. İnternette bir forumdan hafta sonları İstanbul’da tur yapanları incelemeye başla-dım. Bazıları çok iddialıydılar, onlarla yola çıkacak cesareti kendimde bulamadım. Kış olduğundan hava soğuk ve ge-nellikle yağışlıydı. Bisikletimde çamurluk ve bedenimi soğuk ve yağmurdan koruyacak giyim kuşamım da yoktu. Her hafta niyetleniyor ama son anda hep vazgeçiyordum. Sonunda so-ğuk ve yağışlı bir Şubat günü üşümeyi ve ıslanmayı göze alıp bu guruplarda birisi ile Burgaz aday giderek ilk turunu gerçekleştirdim.

Mert’in önderliğinde geniş bir yaş aralığındaki bir gurup bisik-letli adada bisiklet sürüyorlardı. Tanışma merasiminden sonra hep birlikte bisiklet sürmeye başladık. Düz bir caddede bir aşağı bir yukarı turluyorduk. Bu arada Mert solumuzda kalan bir yokuşa baktı, işte o anda eyvah yokuşa mı sapacağız ne diye panikledim ama Mert yol devam etti. Akıllı adammış hiç bu yokuş çıkılır mı diye düşün-düm. Caddede bir süre gittik-ten sonra geri dönerken Mert “arkadaşlar yokuşu çıkacağız” dedi ve demesiyle Uğur ile Gökhan akıncı süvarisi edası ile yokuşa saldırdılar. Ardından gurubun diğer üyeleri de en içten bağlılıkları ile sorgusuz sualsiz Mert’ii takip ettiler. Ak-lımdan bu yokuş çıkılır mı yahu şuna bak duvar gibi diye geçir-meme rağmen çaresiz bende o yöne saptım. Herkes tüm gücü ile padallara abanmış-tı. Önümdeki 2 kızda yokuşa sardılar. Onları görünce mec-buren bende sardım yokuşa. Türk erkeğinde egemen olan anlayış bende de vardı. Bir kadın asla bir erkeği geçemez, bir erkekten daha güçlü, daha zeki olamaz.

Bütün deliklerimi açmama rağmen nafile gerekli oksijeni alamıyordum. Dilim bir karış dışarı çıktı, sallanıyorum ha düştüm ha düşeceğim. Hiç olmazsa şu kızları yarım te-kerlekte olsa geçtikten sonra durayım diyorum ama kızlarda dişli çıkmıştı. Oflaya puflaya da olsa pedalları çeviriyorlar-dı. Artık gözlerim kararmıştı ki kızlar pes edip durdular, son bir gayretle onları bir tekerlek boyu kadar geçtikten sonra bende durdum. Bu arada Uğur ile Gökhan da çıkamayıp aşağıya geldiler. Uğur çok dik bu yokuş çıkılmaz, lastik yola tutunamı-yor kayıyor dedi. Çıkılmaz tabi dedim içimden her ne kadar benim lastiğim yola tutunuyor olsa da. Uğurla ilk tanışmamız böyle oldu. O Uğurun dışında çok değerli başka dostlarla da tanıştım. Bu arkadaşların pek çoğu ile iletişimimiz hala devam ediyor.Akşam eve geldiğinde ade-ta çamurdan adam gibiydim, eşofmanımın paçası zincire kapılıp yırtılsa da çok mutluy-du. Uzun zamandır böylesine bir çılgınlık yapmamıştım. O turdan sonra her hafta sonu gu-rupla turlara devam ettim. Artık hafta sonu bisiklet turları bende alışkanlık yapmıştı. Hafta içi yürümeye devam ediyor hafta sonları da bisiklet turlarına ka-tılıyordum. Bu arada bisiklet ile şehirlerarası tur yapma isteğim her geçen gün çoğalıyordu, yal-nız bu iş için gerekli malzeme-lerin finansmanı ciddi bir rakam oluşturuyordu. Baharın gelip havanın ısınması ile hafta içi de tek başıma turlar yapmaya başladım. Gittik-çe artan kilometrelerde turlar yapıp kendimi sınamaya baş-ladım. Artık güçlenmiştim. 19 Mayısta tatili fırsat bilip Mert ile birlikte Yalova’dan Eskişe-

Page 9: Bisiklet ile Trans Kaçkar

hir’e gittik. Böylece yıllar sonra şehirlerarası bir tur gerçekleş-tirdim.http://bisikletgezgini.blogspot.com/2011/01/bisiklet-ile-istan-buldan-eskisehire.html

27 Haziran 2010 Pazar

Çınarcık’tan Erikli şelalesi ve Delmece yaylasına tur yapıla-caktı. Kalabalık katılımla keyifli bir tur yaptık. Dönüş yolunda motorda önümüzdeki hafta Uludağ’a çıkma fikri ortaya atıldı. Bu fikir beni çok heye-canlandırdı. Uludağ’a defalarca teleferik ve araçla çıkmıştım ama o güne kadar bisiklet ile çıkmayı hiç düşünmemiştim. http://bisikletgezgini.blogspot.com/2011/01/erikli-selale-si-ve-delmece-yaylasi.htmlErtesi hafta bisikletimle Ulu-dağ’daydım. Günü birlik yap-tığımız bu yorucu turda yokuş çıkmanın da keyifli olduğunu hatta çok keyifli olduğunu fark ettim. Kendi emeğinizle ter-leyerek, zorlanarak tepelere çıkıp aşağılara bakmak ve bu zorlu mücadeleyi kazanmanın keyfini çıkarıp oradan buraya

ben çıktım demenin keyfi hiçbir şeyde yok. Bu tura bir hafta önce Uludağ’a çıkma fikrini ortaya atan arka-daşlarımdan hiç birisi katılmadı ama Bursa’dan katılanlar oldu. Dinçer’le de o turda tanıştık. Dinçer benim küçük oğlum-la yaşıttı. Zeki, sportmen, mücadeleyi seven ve asla vazgeçmeyen bir genç belki onda kendimi bulduğumdan, karakterlerimiz benzeştiği için kendisini çok sevdim ve ileti-şim kurabildim. Dağda oteller bölgesinden Çoban Kayaya ve Bakacak seyir terasına gider-ken zirve nerede şu görünen tepe mi diye sordum. Orası Keşiş tepe dedi Dinçer zirve buradan görünmüyor. Önce-ki yıl Dinçer ailesi ile zirveye trekking yapmış. Bisikletlerimiz ile zirveye bir tur düzenleye-lim dedi. İnternette bu konuda başarısızlıkla sonuçlanan bir yazı okumuştum. Belki birazda o yazı beni cezbetti, yapalım dedim. 1 ay kadar sonrasına karar verdik. http://bisikletgezgini.blogspot.com/2011/01/uludag-turu.htmlEve gidip internette biraz

araştırma yaptıktan sonra bu turu Trans Uludağ olarak yani bisikletlerimiz ile dağın arka-sına inerek yapmaya karar verdim ve etkinliği Uludağ’ın zirvesine gidiyoruz başlığı ile duyurdum. İlk turu gerçek-leştirmemiz insanların ilgisini çekmişti. Ummadığım sayıda bir katılımla Uludağ’ın zirvesine çıkıp oradan arkaya indik ve Bursa’ya geldik. Çok keyifli bir tur oldu ve pek çoğuyla hala iletişimimin devam ettiği yeni insanlarla tanıştım. http://bisikletgezgini.blogspot.com/2011/01/uludagin-zirvesi-ne-gidiyoruz-dedik-ve.htmlBu heyecanda bitmişti ama benim yeni heyecanlara gerek-sinimim vardı. Uludağ’ı geç-tiğimize göre neden Kaçkar’ı geçmeyelim diye düşündüm. Hemen araştırmalara başladım. Kaçkar’ı daha önce Ankaralı bir gurubun geçtiği bilgisine ulaş-tım. Onlar başka bir rotadan geçmişlerdi ben tur şirketlerinin insanlara yaptırdığı Klasik Gü-ney rotadan bu turu yapmaya karar verdim. Hemen çalışma-lara başladım.

Page 10: Bisiklet ile Trans Kaçkar

KAÇKAR’IN ZİRVESİNE

Kış boyunca rota çalışmaları yapıp onlarca video izledim, blog yazısı okudum. Dağa çıkış yapan bir dağcıya ve bu yolu geçen birkaç kişiye e mail yollayıp bu yolun bisiklet ile geçilip geçilemeyeceğini sor-dum ama maalesef hiç biri-sinden yanıt gelmedi. Kaçkar konusunda Tunç Fındık’ın ve Kate Clow un yazdığı kitapları alıp okudum. Kate Clow un The Kaçkar kitabı bu dağda yürüyüş ve tırmanış yapmak isteyenler için gerçek bir hazi-ne değerinde. Kitabın Türkçe çevirisinin yayınlanmamış olması büyük eksiklik. Sonunda bu işi başarabile-ceğimize karar verip etkinliği açıkladım. Tura birkaç arkadaş ve sevgili Uğur katılmaya karar verdi. Bir anda 7 kişi olduk. Turun çok zor olduğunu dağda uzun süre bisikletlerimizi ve eşyalarımızı taşıyacağımızı, bi-

siklet sürme performansından çok kol ve bacaklarımızın kas gücüne ihtiyaç duyacağımızı söyledim. Uğur ben askerliğimi Tunceli’de jandarma olarak yaptım, dağa alışkınım dedi. Tura katılmak isteyen bir gurup arkadaşa internetten bulduğum fotoğraflar, videolar ve benim hazırladığım haritalar ile bir sunum yaptım. Katılımcı arka-daşlarımızdan birisinin abi ben yıllardır bisiklete biniyorum ilk kez böylesine kapsamlı bir su-numla karşılaştım. İşi adeta bir asker ciddiyeti ile hazırlamışsın aklımızda hiçbir soru işareti kalmadı dedi. Tarihi belirleyip aylar önce-sinden gidiş uçak biletlerimizi aldık. Tura Erzurum’dan başla-yıp Hopa da sonlandıracaktık. Geçeceğimiz yolun kitaptaki tarifini Türkçeye çevirip yolda zarar görmemeleri için PVC ile kaplattım.

Baharın gelmesi ile bisiklet sü-rerek hazırlanmaya başladım. Yaz başında 1600 km lik bir tur yaptıktan sonra Kaçkar’a hazır olup olmadığımızı görmek amacı ile yine bir Trans Uludağ turu yapmaya karar verdim. Bu seferki turda yüklerimizi de ya-nımızda taşıyıp yüklü bisikletler ile dağı geçecektik. Benim gibi adrenalin düşkünü arkadaşlarım Uğurla beni bu turda da yalnız bırakmadılar. Bir hafta sonu her zamanki gibi feribot ile Mudanya’ya geçip Uludağ’a tırmandık. Turu so-runsuz bir şekilde tamamladık. Tek sorun benim bisikletimin bagajının kırılması oldu. Bu bana bisiklet bagajının turun en önemli parçalarından birisi olduğunu öğretti. http://bisikletgezgini.blogspot.com/2011/07/2-trans-uludag-bi-siklet-turu.html

Page 11: Bisiklet ile Trans Kaçkar

BEKLE BİZİ KAÇKAR GELİYORUZ

Yola çıkacağımız tarihten 2 gün önce Erhan Almanya’dan Erzurum’a gidip bizi beklemeye başladı. Telefon görüşmemizde Erhan’a ocakta kullanmak için ispirto veya bulabilirse alkol almasını söyledim. Erhan bir bakkala gidip alkol var mı diye sorunca bakkal mübarek rama-

zan günü alkol mü arıyorsun diye tepki göstermiş. Erhan bunu bana telefonda anlatınca Erzurum’da alkol aramaktan vazgeçtik. Katılımcılar için bisikletlerimizin önüne asaca-ğımız ön yüzde kimlik bilgileri, arka yüzde ise başımıza bir şey gelirse aranacak telefon numaralarının olduğu plaketler hazırlayıp onları da PVC ile kaplattım. 27 Ağustos 2011 CumartesiNihayet beklenen gün geldi, Uğuru bilmiyorum ama ben çok heyecanlıyım. Sonunda bu işi başarıp geri dönmekte var,

yüzümüze gözümüze bulaş-tırıp hüsrana uğramakta ama her ne olursa olsun hep birlikte sorunsuz bir şekilde evlerimize dönmeyi diliyorum. Özellikle bana güvenip yola çıkan arka-daşlarımın tırnağına zarar gel-se kendimi suçlu hissederim. Erdal, Uğur ile beni alıp Sabiha Gökşen havaalanına götürdü. Yüklerimizi bisikletlerimiz ile tarttırıp bagaj hakkımızı ge-çen miktar için ek ücret ödeyip Erzurum’a uçtuk. Erzurum’da bisikletlerimizi ve yüklerimizi alıp havaalanı bi-nasının dışına çıktığımızda bu yolculukta bizimle birlikte pedal

Page 12: Bisiklet ile Trans Kaçkar

çevirecek olan ekibin 3. üye-si Erhan bizi bekliyordu. Bir yandan bisikletlerimizi monte edip yüklerimizi bisikletlerimize yüklerken diğer yandan Erhan ile sohbet edip şehir hakkında bilgi almaya çalışıyorduk. Nede olsa Erzurum konusunda biz-den daha tecrübeli idi.Hazır olunca Erhan önde Uğur ile ben arkada Erzurum’a doğ-ru yola çıktık. Erhan’ın yerleştiği Örnek otele geldik. Otelde İspanyol bisikletli çift bisikletlerini ambalajlıyorlar-dı. Onlarda İspir tarafını gezip

dönmüşler o gece ülkelerine geri uçacaklarmış. Eşyalarımı Uğur ile birlikte kalacağımız odaya çıkardıktan sonra bisik-let çantamı ve Uğurun balonlu naylonunu Hopa’ya yollamak için yan sokaktaki Yurtiçi kar-goya gittim. Otele dönünce hep birlikte dı-şarı çıktık. Önce bir cağ kebap lokantasına gidip yemek yedik. Ardından yarın yolda yiyece-ğimiz malzemeleri satın aldık. Bu bölge çok tutucu olduğu için yolda iftardan önce yiyecek bir şey bulamayabilir. Alışveriş-

ten sonra Erzurum’un meşhur sokak çaycılarından birisinden çay içtik ama çay benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Hem açık hem de soğuktu. Sabah erkenden yola çıkacağımızdan yatmak için otele döndük. Re-sepsiyonda görevli gençle bir süre sohbet ettik. Bizim neden bisikletle gezdiğimizi, nere-de kaldığımızı ne yediğimizi sordu. Sabah 05:00 te kalkmak için saatlerimizin alarmlarını kurup yattık.

Page 13: Bisiklet ile Trans Kaçkar

MACERA BAŞLIYOR

28 Ağustos 2011 Pazar

Sabah kalktığımda yan odada-ki Erhan benden önce uyanıp aşağıya inmişti. Uğur ise hala uyuyordu. Giyinip bisikletlerimi-zi yükledikten sonra resepsiyon görevlisine otel önünde bir hatı-ra fotoğrafı çektirip saat 06:00

da yola çıktık. Hava güneşli ama serindi. Bu günkü hedefimiz Yusufeli’ne varmak. Yavaş bir tempoda pe-dal çevirerek Erzurum’dan çık-tık. Biraz sonra karnımız acıktı. Kahvaltı için gözümüz yol kenarında bir çeşme arıyordu hele birde kavak ağaçları olur-

sa değme gitsin. Fakat yolda çeşmeye rastlamak mümkün değildi. Uzun bir süre pedal çevirdikten sonra karayolun-dan 1-2 km içerideki bir köyün yol kavşağında otobüs bek-leyen adama çeşme sorduk. Köyde var dedi. Köye girdik. Köyde ortalık sakindi. Karşı-laştığımız ahırındaki hayvan dışkılarını dışarı atan adamla selamlaştık, çeşmeyi sorduk. Az ilerideki çeşmeyi gösterdi. Boşalan su kaplarımızı doldur-duk. Bu arada Uğur adamla ahbaplığı iyice ilerletmesinden cesaret alarak çeşme başın-da kahvaltı yapsak sakıncası var mı sorusunu sorunca hiç beklemediği var yanıtını aldı. Adam bu köyde herkes oruçlu onun için burada yiyemezsiniz girişteki kavaklığa gidip orada yiyin dedi. Aslında çeşme başı kahvaltı için pek uygun bir yer değildi çünkü adamın dışarı attığı dışkıları başka bir adam el arabası ile taşıyıp çeşmenin yanına döküyordu. Teşekkür edip ayrıldık.Yeniden kara yoluna çıkıp pe-dal çevirmeye başladıktan bir süre sonra yolun solunda uy-gun bir yer bulup mola verdik ve karnımızı doyurduk. Tam yola çıkacaktık ki Uğur karnı-nın ağrıdığını söyleyip ken-disini çalıların ardına zor attı, bağırsakları bozulmuş. Buna çok güldüm ama yola çıktıktan kısa bir süre sonra benimde karnımda dayanılmaz ağrılar oluştu artık gözüm yol kenarın-da uygun bir çalılık aramaya başlamıştı. Kıvranarak inle-

Page 14: Bisiklet ile Trans Kaçkar

yerek pedal çevirip önümdeki yokuşu çıkarken bu yokuşta nereden çıktı güya bu gün Yu-sufeli’ne kadar sürekli inecektik diye düşündüm. Yol kenarında ileride bekleyen iki adam dur diye el işareti yaptılar, durma-yacağımı anlayınca önüme ge-çip durdurdular. Nereden gelip nereye gittiğimi sordular. Ben-se bir an evvel kurtulsam diye dua ediyordum içimden. Nere-deyse altıma yapacağım acilen gözden ırak uygun bir yer veya doğru dürüst bir tuvalet bul-mam lazım. Sonra söz döndü dolaştı Ramazan’a ve dolayısı ile Oruç’a geldi. Oruçlu musun diye sordular hayır seferiyim dedim. Adamların suratları asıldı. Araba nasıl benzinsiz gitmezse bende özellikle su iç-meden gidemem dediysem de pek ikna olmadılar ki arkalarını dönüp uzaklaştılar. Yola devam edip yokuşun tepesinde Güzelyayla geçidine ulaştım. Erhan geçitte bizi bek-liyordu. Bisikletimi bıraktığım gibi tuvalet ihtiyacımı gidermek için kendimi otların arkasına zor attım. Rahatladıktan sonra geçitte fotoğraf çektirdim. Bu

arada Uğurda geldi.Güzel bir inişle yola devam ettik. Yol kenarındaki bir ben-zin istasyonunda demli bir çay içmek için durduk, koyu demli çay bağırsaklarımıza iyi gelir diye düşündük ama ramazan nedeniyle ocak kapalıydı, çay yoktu. Tortumda Uğur ile birlik-te eczaneye uğrayıp ishal ilacı alıp içtik. Karnım hala ağrı-yor pekiyi durumda değildim. Engüzekkapı Kalesi tabelasını gördüğümde bir yandan az ilerideki kaleye gidip görmek istiyordum ama diğer yandan hemen bir tuvalet bulmak istiyordum. Az sonra meyve satılan büyük bir tezgahın olduğu yerdeki tuvaleti görünce kendimi içeri zor attım. Artık yokuş yok sürekli ineceğiz beklentisi içinde giderken baraj gölünün yanında birden bire karşımıza bir yokuş çıktı. Yo-kuş kısa ama dikti. Son gücü-mü kullanarak yokuşu aşarken nehir üzerine baraj yapıp yolun gölün altında kalmasına neden olanların kulaklarını çınlattım. Pirinkayalar geçidine ulaştım. Uğur anlaşılan ishalden ben-den daha çok etkilenmiş ki yo-

kuşu yürüyerek çıkmayı tercih etti. Erhan çoktan aşağı inip gözden kaybolmuştu. İnişten sonra yolumuzun üzerindeki Tortum şelalesine uğradık. Bundan sonra yol belli belirsiz aşağı doğru iniyordu. Bir kan-yondan geçerek Yusufeli yolu-na girdik ve akşam Yusufeli’ne ulaşıp Greenpeace kampingde çadır kurduk. Kampingin lokantasından haşlanmış patates temin ettik. Sıcak su ile duşumuzu alıp patateslerimizi yedikten sonra Yusufeli merkezine gidip yarın için yiyecek alışverişi yaptım. İspirto satan iş yeri bu gün kapalı olduğundan yarın sabah yola çıkmadan ispirtoyu alaca-ğım. Bu gün tuvalete gitmede Uğur ile tuvalet konusunda yarıştık. Bu durumun meyda-na gelmesinde cağ kebaptan şüpheleniyoruz. Uğur sabah iyi olmazsam yola çıkmam dedi. Yarın gideceğimiz Yayla-lar köyüne minibüs olduğunu söyleyip iyileşmezse minibüsle gitmesini önerdim. Bu gün 150 km pedal çevirdik. Fazla geç olmadan yattık. Sabah yine 05:00 te kalkacağız.

Page 15: Bisiklet ile Trans Kaçkar

YAYLALARA GİDİYORUZ

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Sabah 05:00 te kalktık. Kah-valtımızı yaptık. Durumum fena değil. Rahatsızlığım tam geçmese de dünkünden daha iyiyim. Uğur yola çıkmaya ka-rar verdi ama eşyalarımızı mi-nibüse verelim diyor. İlk başta buna karşı çıksam da sonunda bende eşyalarımı minibüse verdim. İşi öylesine abartmışım ki yama takımım ve anahtarları bile vermişim. Yolda bir arıza olsa arkadaşlarımdan yardım almadan devam edemem. İspirtoyu da aldık, artık kendi

yemeğimizi yapabileceğiz.Boş bisikletler ile güle oynaya güneşli bir günde yola çıktık. Hafif bir yükseltiyle Yusufeli’ni geride bırakıp nehri takip eden etrafı yeşilliklerle ve dağlarla çevrili pek araç geçmeyen asfalt bir yolda ilerlemeye baş-ladık. Arada bir durup fotoğraf ve video çekiyor sonra hızla pedal çevirip önde gidenlere yetişiyorduk. Bazen hepimizin ilgisini çeken bir noktada hep birlikte durup hayranlıkla gö-rüntüyü izliyorduk. Bu şekilde yol alarak Sarıgöl’e ulaştık. Burada dondurma ve içecek

molasının ardından yeniden yola düştük. Barhal’a geldiği-mizde Barhal Pansiyonda çay molası için durduk. Sağ olsun pansiyon sahibesi oruçlu olma-sına rağmen bize çay demledi. Çayımızı içerken kendisi ile sohbet ettik. Çay molasından sonra önce 19. Yüzyıl sonunda Ermeniler tarafından yapılan Barhal Kilisesini ziyaret edip ardından bu akşam konaklaya-cağımız Yaylalar köyüne doğru devam ettik. Barhal’dan sonra asfalt yol yerini toprak yola bıraktı ve zaten az olan araç trafiği iyice azaldı.

Page 16: Bisiklet ile Trans Kaçkar

Buraya kadar farkında olma-dan tırmandığımız yol zorlaştı. Arada bir çıkarken zorlandığı-mız yokuşlarla karşılaştık. Yola çıktığımızdan beri sürekli nehri takip ediyorduk. Bir ara yolda ayı pisliği görünce durup fotoğrafını çektim. The Kaçkar’ı okumamış olsaydım şehirde yetişmiş biri olarak ayı pisliğini tanımama im-kan yoktu. Kitapta ayının pisliğini içindeki çok sayıda çekirdekten tanıyabileceğimiz yazıyordu ve aynı tarif edildiği gibiydi. Bu zorlu çıkışlardan birisinin ar-dından önümüze çıkan bakkalda içecek molası verdik. Yolda bir kez daha ayı pisliğine rastladım ama arkadaşlarımı tedirgin etmemek için onlara söylemedim. Akşamüzeri Yu-sufeli’nden 56 km uzaklıktaki Yaylalar köyüne ulaştık. Köyün muhtarı ve Yusufeli minibüsü-nün şoförünün pansiyonuna yerleştik. Akşam yanımızdaki yiyeceklerle yemeğimizi hazırla-dık. Yemekten sonra bakkaldan dağda yemek için ekmekten daha kolay taşıyabileceğimizden 10 pide ve ailelerimizi aramak içi telefon kartı alıp köydeki anke-sörlü telefonla görüşüp durumu-muzu bildirdik. Burada sadece Turkcell çekiyor ama maalesef bizde o operatörün kartı yok. Bir süre sonra yattık. Yarın bizi zorlu bir yol bekliyor. Araçların geçe-mediği yollarda bisikletlerimiz ve yüklerimizle birlikte yol alacağız.

Page 17: Bisiklet ile Trans Kaçkar

DİLBERDÜZÜNE YOLCULUK

30 Ağustos 2011 Salı

Bu gün bayram. Sabah Uğur ve Erhan bayram na-mazına gitmek için erken kalktılar ben biraz daha yattım. Namazdan önce Uğur döndü. Az sonra gelen Erhan bizi kahvaltıya bekliyorlar dedi. Bir gün önce sadece konaklama için anlaşıp ücretlerimizi ödemiş-tik. Bir yanlışlık olmasın dedik hayır dedi Erhan ısrarla beklediklerini söylediler. Aşağı indiğimizde bütün köy toplanmış herkes birbiri ile bayramlaşıyordu. Bizde bayramlaştık. Kahvaltıya girmeden biz kahvaltı için anlaşmadık yanlışlık olmasın dedik bu gün bayram kahvaltı size bayram ikramımız dediler. İçeri girdiği-

mizde masada yok yoktu. Sıkı bir kahvaltı yaptıktan sonra yeniden yola çıktık. Asıl macera bu gün başlıyordu. Köyün çıkışındaki çok dik yokuşta bisiklet-lerimizi iterek çıktık. 500 metre kadar sonra yokuş bitince bisikletlerimize bindik. Ne kadar binebil-sek kar sayıyoruz. Toprak fakat düzgün bir yoldan giderek 3 km sonra Olgunlar köyüne ulaştık. Burası bu yolda araçla ulaşabileceği-niz son nokta. Aynı zamanda doğallığını koruyan çok beğendiğim bir yayla köyü. Köydeki telefon kulübesinden Uğur eşi ve çocukları ile telefonda bayramlaştı. Gözle-ri doldu, boğazı düğümlendi ve görüşmeyi yarıda kesmek zorunda kaldı. Burada sularımızı doldurup köyü gezdik, fotoğraf çektik, insanlarla sohbet ettik. Köy çıkışındaki büfe sahibi yolda soldaki yamaçlardan gelen suları içmemizi, sağı-mızdaki dereden su içmememizi söyledi. O dere kamp alanından geliyor ve oradaki tuvaletler ve insanlar suyu kirletiyorlar dedi.Konuştuğumuz bir genç yolun köy çıkışın-dan bir süre sonra düzeldiğini Dilberdü-züne kadar olan yolun %80 inde bisiklete binebileceğimizi söyleyip bize moral verdi. Yüzümde gülümseme ile inşallah dedim ve ardından köyün çıkışındaki köprüden geçip Dilberdüzüne doğru devam ettik. Köy çıkışında kucaklarında küçük kızları olan bir aileye rastladık. Erzurumlu aile bayram tatilini fırsat bilip kendilerini doğa-nın kucağına atmışlardı. Yol düzelince Er-han ile birlikte bisikletlerimize bindik ama bu keyfimiz yüz metre kadar sonra bitti. Bisikletini iterek yola devam eden Uğur’a katılmak zorunda kaldık. Yer yer bisikle-timizi güçlükle itiyorduk. Bir ara Dilber-düzünden dönen bir gurupla karşılaştık. Sonunda Nastaf yaylasına ulaştık. Burada yemek molası verdik. Molanın ardından bu günkü konaklama yerimiz olan Dilber-

Page 18: Bisiklet ile Trans Kaçkar

Sürtünmekten çantalarımın ön tara-fında aşınmaya bağlı küçük yırtıklar oluştu. Kayalara takılan pedallarımızı söküp çıkardık. Sabahtan beri yol-daydık ve yüklerle birlikte bisikletle-rimizi ilerletirken oldukça zorlanıyor, sık sık durup dinleniyorduk. Uğur ve bana göre daha az yükü olan Erhan gençliğinin de verdiği enerji ile bizden daha hızlı ilerliyor, arada bir arayı aç-maması konusunda uyarmak zorun-da kalıyordum. Uğur nerede bu kamp yeri, daha ne kadar yolumuz var diye söylenmeye başlamıştı ama ne kadar yolumuz kaldığı ve kamp alanının nere oldu-ğuyla ilgili en ufak bir bilgim yoktu. Onlar ne biliyorlarsa bende onu biliyordum. Sonunda Uğura çantala-rı bisikletlerden söküp eşyalarımızı ve bisikletlerimizi ayrı ayrı taşıyalım daha fazla yürümek zorunda kalaca-ğız ama daha az yorulup daha hızlı hareket ederiz dedim. Erhan’ın böyle şeye ihtiyacı olmadığından ona bisik-letini bıraktığında dönüp bize yardım etmesini söyledim. Uğur ile yükleri-mizi bisikletlerimizden ayırdık. Uğur çantalarını götürürken moralini yük-seltmek içi çantalarımı ileride bırak-tıktan sonra dönüp Uğurun bisikletini aldım Erhan’da dönüp benim bisik-letimi aldı. Bu şekilde bir süre daha yürüdükten sonra Uğurun soruları yeniden başladı. Gurupta bir karam-sarlık ve bana karşı bir güvensizlik oluşmaya başladığını hissediyordum. Hemen kontrolü ele geçirmeliydim yoksa isyan kaçınılmazdı. Karşımda soldaki tepeyi fotoğraflardan tanı-mıştım. Burasının üstü Dilberdüzü olmalıydı. Aşağıdan gördüğümüz tepenin ucundan uçurtma uçuran bir gezginin videosunu izlemiştim. Hatta bende yola çıkmadan şu basit uçurt-malardan aramış ama bulamamış-tım. İşte dedim şu tepeye çıkacağız geldik. Uğur tepeye bakıp bundan pek memnun olmadı. Oraya nasıl

düzü ana kamp yerine ulaşmak üzere hareket ettik. Nastaf yaylasından sonra yol yer yer dahad da zorlaştı. Patikanın iki yanında bel hizasındaki ka-yaların arasından geçerken bisikletlerimize taktığımız çantalar kayalara sürtüyor, geçmek çok zor oluyordu.

Page 19: Bisiklet ile Trans Kaçkar

çıkacağız zaten yorulduk, bu gece burada kalalım diye yanımızdaki küçük düzlüğü gösterdi. Eğer burada konaklarsak sabah 04:00 te zirve yolculuğuna çıkmamız hayal olurdu. Siz bekleyip dinlenin ben yukarı çıkıp bir bakayım dedim. Çantalarımı alıp yukarı doğru yürüdüm. Burası dik bir çıkıştı edindiğim bilgilere göre adı katır osurtan yokuşuymuş. Yokuşu çıkınca bir düzlükte kurulu çadırlarla karşılaştım. Kamp alanı aşağıdan gördüğümüz tepe-nin biraz daha aşağısıymış. Çantalarımı rast gele bir yere bırakıp heyecanla aşağıya indim ve ar-kadaşlarıma müjdeyi verdim. Uğur bisikletlerimizi burada bırakalım dedi ama ben kabul etmedim. Zaten çantalarımı çıkarmıştım ve bisikletimi bagajına bağlı olan çadırımla birlikte çıkarabilirdim.

Uğura tura başlamadan ben Dilber-düzüne bisikletimle çıkacağım dedim ve çıkacağım deyip yürüdüm. Uğur ardımdan o meşhur “Arkadaş deli mi becerdi seni ya, Orhan abine uydun” tiradını atıp anı videoya kaydederek ölümsüzleştirmiş. Buyurun izleyin.Bisikletimle alana geldiğimi gören rehber Murat selam verip biz ken-dimize çılgınız diyoruz ama sen işi iyice abartmışsın, zirveye de bisiklet ile çıkmayı ummuyorsundur umarım dedi gülerek. Çılgınım ama o kadar da değil dedim. O anda tesadüfen çadı-rından çıkmakta olan İsrailli bisikletim ile beni görünce iki elinin ayalarını göğüs hizasında birbiri ile birleştirerek yarıya kadar eğilip selam verdi ve dö-nüp içerideki arkadaşına haber verip beni gösterdi. Ben çadırımı bir düzlüğe kurdum. Uğur benim çadır kurduğum yeri beğenmeyip biraz geriye Erhan’la birlikte çadır kurdu. Onlar bisikletleri-ni beni bekledikleri yerde bir kayanın arkasında birbirlerine kilitleyip bırak-mışlar. Çadırlar kurulduktan sonra yemek işine giriştik. Sabahtan beri açtık. Nastafta doğru dürüst bir şey ye-memiştik. Uğur kamp yerinin yanında akan dereden tülbent ile süzdüğü suyu kaplarımıza doldururken ben yemek yapma işini üstlendim. Yemekte çorba ve makarna ve suyla karıştırıp içtiği-miz toz içecek var. Bulaşığı Erhan ile Uğur yıkadı. Yanımdaki çadırda kalan Selman, Cabir ve Mehmet ile tanıştım. Onlarda İstanbul’dan yola çıkıp buraya kadar gelmişler. Gündüz Deniz gölüne kadar gidip zirve yolunu keşfetmişler. Selman sabah 04:00 te zirve için yola çıkacağız gelir misin diye sordu. Ge-lirim beni de kaldırın dedim. Durumu Erhan ile Uğura da söyledim. Sabaha karşı kalkacağımızdan ve yorgun oldu-ğumuzdan erkenden yattık.

Page 20: Bisiklet ile Trans Kaçkar

ZİRVEYE GİDİYORUZ

31 Ağustos 2013 Çarşamba

Gece doğru dürüst uyku tutmadı. Sık sık uyan-dım yeniden uyudum. Dışarıdan gelen sesler artınca kalktım. Kampta hareketlilik başlamıştı.

Birlikte zirveye çıkacağımız çadır komşularımı-zın dışında İsrailliler ve onların rehberleri Murat ile Ayşegül’de kalkmışlardı. Erhan ile Uğuru kaldırdım. Uğur gece uyuyamadığını, başının ağrıdığını söyleyip gelmeyeceğim dedi. Hiç ol-

mazsa başını çadırından dışarı çıkarıp gökyüzün-deki samanyoluna bir bak dedim. Hava çok soğuktu. Kat kat giyinip hazırlandım. Sonunda önde Selman ardında Cabir, Mehmet, Erhan ve ben yola çıktık. Nereye gidiyoruz nere-den geçiyoruz hiçbir şey bilmiyordum. Önümdekini takip ederek ilerliyordum. Bir ara Selman yolu şa-şırdığını söyleyip durdu. Kısa bir araştırmadan sonra doğru yol bulundu ve yeniden tırmanmaya başladık. Biraz gittikten sonra bir kez daha mola verdik. Dik yokuş beni ter-letmişti. Üzerimdeki giysi-lerin bir kısmını çıkarma-ya başladım. Giysilerimin altından çıkan Beşiktaş formasını gören Selman abi sende bizdensin, zir-vede bir video çekeceğiz katılır mısın diye sordu katılırım dedim. Hava hala karanlıktı. Bende programımda 04:00 te zirveye tırmanmak için yola çıkmayı planlamıştım ama bu arkadaşlar olma-sa imkan yok yolu doğrul-tup çıkamazmışım. Elim-de yolun tarifi vardı ama o karanlıkta o kerteriz noktalarını göremezdik.

Page 21: Bisiklet ile Trans Kaçkar

İsrailliler ile rehberlerinin de gel-diklerini ışıklarından görünce yola devam ettik. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Ufuk çizgisi kıpkırmızıy-dı. Muhteşem bir manzara ile karşı karşıyaydık. Az sonra İsrailliler ile rehberleri bize yetiştiler. Biraz daha yürüdükten sonra Deniz gölüne geldik. Gölün üzeri turuncu renk-teydi. Kendimi bir an bilimkurgu filmi çekim platosunda hissettim. Gölün kenarında durup bir süre gölü seyrettik. Buraya bir gün önce gelip kamp kuran 5 kişilik bir dağcı gurubuyla karşılaştık. Ardından ye-niden yola çıktık. Biraz ilerledikten sonra kısa fakat çok dik bir yerden kaymamaya çalışarak aşağı indik sonra yeniden tırmanmaya başla-dık. Zemin tamamen çarsaktı ve çok dik değildi. Bastığımız her kaya oynuyordu. Yuvarlanmayacağından emin olmak için ayağımızla yoklu-yor emin olduktan sonra basıyor-duk. Bir süre sonra rehber Murat İsrail-lileri Ayşegül’e emanet edip dik bir çarsak yardan elindeki batonların yardımı ile koşarak aşağı inmeye başladı. Biraz daha tırmandıktan sonra astım hastası olan İsrailli-lerden birisi tıkandı. Bizde sık sık mola verip yüksekliğe alışmaya çalışıyorduk. Dağcı gurup başka bir rotadan ilerliyordu. Zirveyi görünce Erhan ile birlikte guruptan ayrılıp yukarı çıktık. Zirveye çıktık diye sevinip fotoğraf çekerken yanımızda bizden daha yüksek bir tepe olduğunu gördüm. O esnada Erhan da zirvede bayrak olması lazım bayrak nerede diye sordu. Böylece zirvenin yanımızda-ki tepede olduğunu anladık. Önce Erhan, ardından ben zirveye çık-tık. 3932 metredeydik, bir hayalim daha gerçek olmuştu. Hava açıktı. Deniz gölü, Karadeniz, Kavrun, Naletleme geçidi ve diğer göller bulunduğu-muz yerden net şekilde görünü-yordu. Rüzgar çok şiddetliydi ve hava soğuktu. Üzerime rüzgarlığı-

Page 22: Bisiklet ile Trans Kaçkar

mı giydim. Bir süre sonra önce Mehmet ardından diğerleri ve dağcılar geldiler. Tura başlarken bir plakada Necati Bilgen için yaptırmıştım ve yanımda zirveye taşımıştım. Kendisi bizlerle birlikte gele-mese de plakası gelmişti.

Fotoğraf çektikten bir süre sonra üşüyüp iniş için yola koyuldum, zirvede 45 daki-ka kalmıştım. İnmeye başladım. Önümde dağcılardan bir tanesi batonları ile iniyordu. Bende onu takip ediyordum ama geldiğimiz yolu bulamayıp başka bir yerden indim. Bu rota geldiğimize göre daha tehlike-liydi zaman zaman emeklemek zorunda kaldım. Hiç mola vermeden yola devam ettim. Deniz gölüne geldiğimde yolu şaşırıp yakın noktadan göle yaklaşınca patika bitti. Ya göle girip yüzmem ya da önümdeki kayaya tırmanmam gereki-yordu. Diğer bir alternatif ise geri dönüp geldiğimiz yolu kullanmaktı. Siz benim burada yol dediğime bakmayın aslında rota demem lazım çünkü ortada belirgin bir yol yok. Kayaya tırmanıp el ve ayak-larımın üzerinde emekleyerek tehlikeli bir yeri geçtikten sonra yolu doğrulttum. İnerken ayakkabılarımın ucu çarsaklara çarptığından iki ayağımın başparmakları çok acıyordu. Neredeyse yere oturup ka-lacaktım. Gözlerimden yaş gelerek zor-lukla ilerlemeye çalışıyordum. Sola doğru dönerek kamp alanına doğru inmeye başladığımdan arkamdan keskin bir ıslık ve Orhan abi diye bir ses duydum.Mesafe uzak olduğu için arkadan gelenin Erhan olduğunu zannettim. Biraz son-ra gelen bana yetişince Uğur olduğunu anladım. Murat ne diye oturuyorsun hiç olmazsa Deniz gölünü gör deyip Uğura yolu tarif etmiş eline de iki baton ve-rip yollamış ama Uğur yolu bulamayıp kaybolmuş, beni görünce çok sevinmiş. Uğurla birlikte kamp alanına indik. Uğur abi ayakların birbirine dolanıyor dedi. Kolay değilDedim. zirveden beri hiç mola vermeden yürüyorum. Kamp alanına geldiğimizde katırları görünce Uğur hemen bana iş teklifinde bulundu. Bakalım burada Uğur ne demiş. http://www.youtube.com/watch?v=KLUX-

Page 23: Bisiklet ile Trans Kaçkar

D0XtBK0&feature=youtu.beGelir gelmez hemen dinlenmek için yattım. İki ayağımın baş parmaklarının tırnak altları kan toplamıştı. Akşamüzeri kalktığım-da Erhan ile Mehmet az önce gelmişler. Gelmişken birde bisik-lete bineyim deyip 2850 metrede Dilberdüzünde bisiklete bindim. Aşağı indiğimizde bir rehberin daha geldiğini gördük. Koray ya-lın ayak dolaşan çılgın birisiydi. Bu coğrafyaya çok hakimdi. Dö-nüş yolu konusunda kendisinden bilgi aldık. Buradan Naletlemeye kadar katır kiralamamızı böy-lece yarın katırların yardımı ile Naletlemeye kadar çıkıp oradan aşağıya kendi imkanlarımızla inip transı tamamlayabileceğimizi aksi taktirde yolun bir gün daha uzayacağını ve Naletlemede çok zorlanacağımızı söyledi. Birde Kavrun tarafından inmememizi Çaymakçur inişini tercih etmemi-zi tembihledi. Kavrun tarafından inmeye kalkarsak Karadeniz gölüne indikten sonra yeniden bir tepeye tırmanıp aşmamız gere-keceğini ayrıca Kavrun inişinde çayırların içinde kalan kayalar yüzünden bisikletlerimizi iteme-yeceğimiz bilgisini verdi. Hava kararırken Selman ile Cabir de geldi. Akşam yemeğinden sonra hemen yattık. Bu gün çok güzel ama bir o kadar da yorucu geçti. Uğur yarın için katır kirala-maktan yana bense kendi imkan-larımla gitmek istiyorum.

Page 24: Bisiklet ile Trans Kaçkar

ZORLU YOLLAR

1 Eylül 2011 Perşembe

Sabah kalkıp Selmanlarla birlikte kahvaltımızı yaptık. Onlar bu gün döneceklerinden yiyecek-lerini bitirmek istiyorlar. Sizin daha uzun yolunuz var yiyecekleriniz kalsın dediler. Sucuklu yu-murta, bal, birkaç çeşit peynir, zeytinden oluşan zengin kahvaltımızı yapıp çay ve kahvelerimizi içtikten sonra birlikte fotoğraflar çekildik.

Mehmet fotoğraf makinesini ayarlayıp otomatik moda aldı. Kadrajı ayarladıktan sonra otomatik çekim ışığı sönünce herkes aklına geleni yap-sın, ister oynasın ister kendini yere atsın dedi. Makine peş peşe fotoğraflar çekecek ve ilginç pozlar ortaya çıkacakmış. Hakikaten çok güzel görüntüler ortaya çıktı. Kendi payıma çok eğlen-dim.Fotoğraf çekiminin ardından toparlandık. Evde

hazırladığım ipi boynuma geçirip çantalarımı ön ve arkama gelecek şekilde ipe astım. Diğer ipi de Uğura verdim.Bisikletimi de elime alıp aşağı indim. Böylece yolda bisikletlerimizi ve çantala-rımızı aynı anda götürüp daha hızlı edeceğiz.Yolda Selmanlar bize yeti-şip geçtiler.Çantalar vücudumuzda, pedallar sökülmüş oldu-ğundan nispeten kolay ilerliyorduk. Bunda iniyor olmamızın da etkisi vardı tabi.3 saat sonra Olgunlara ulaştık. Köy girişindeki lo-kantada kendimizi ödüllen-dirmek için balık yemeye karar verdik.Balıkları yerken şiddetli sağanak başladı. Bir saçak altında olduğumuz için kendimizi şanslı sayıyor-duk. Az önce yağsa açık alanda ıslanacaktık. Yağ-murun durmasını bekledik. 1 saat kadar sonra yağmur durdu. Lokantacıya yolun durumunu sorduk. Köy çıkışında biraz zorlan-dıktan sonra açık alanda rahatlıkla gidersiniz dedi.

Page 25: Bisiklet ile Trans Kaçkar

Bu haberi alınca bisikletlerimizin pedallarını taktık, çantalarımızı bagaja monte ettik. Hadi de-dim yolcu yolunda gerek. Ben yürüyorum ama Uğur ile Erhan bekliyorlardı. Uğur biz yemek yerken gelen katırcı ile konu-şuyordu. Durup bekledim. Uğur yanıma gelip abi eşyalarımızı katıra yükleyelim dedi kabul etmedim. Senin hissene düşen parayı da ben vereceğim dedi. Ne katıra para veririm nede eşyalarımı ben gidiyorum ister-seniz siz verin deyip yürümeye başladım. Katırcı başkasına söz verdiğini söyleyince Uğur ile Erhan da peşimden yürümeye başladılar. Patika çok dardı. Bir taraftan kayalar ve böğürtlenler sarmıştı, diğer taraf yamaçtı. Bisiklet ve yükler takılıyor zor-lukla çekiştirerek ilerliyordum. Pedalları ve çantaları bisiklete taktığıma pişman olmuştum. Burası şimdiye kadar bisiklet ile birlikte geçtiğimiz en zor yerdi. Bir süre böyle boğuşarak Na-letlemeye kadar zor olduğunu söyleyip o yokuşu nasıl çıka-caksınız merak ediyorum dedi. Bana yetişen Uğur adamlar ne diyor diye sordu. Biraz sonra tarlalara geldiğimizde bu dar patikanın biteceğini geniş bir alanda rahatlıkla gidebileceği-mizi söylediler dedim. Ekibin bozulan moralini yüksek tutmak zorundaydım.Tarlalara ulaştığımızda bu dar ve dik tünelden kurtulup geniş bir alana çıktık ama kayalardan dolayı bu yüklerle gitmek yinede pek kolay değildi. Bir süre sonra Döbe yaylasına geldik. Bu yaylada Nastaf yaylasına göre daha çok insan vardı. Kimi evini onarırken kimisi de fram-buaz topluyordu.Yaylada biraz soluklandıktan sonra yola devam ettik ama artık iyice yorulmuştuk. Uğur ile yeniden eşyalarımızı söküp

Page 26: Bisiklet ile Trans Kaçkar

bisikletler ile eşyaları ayrı ayrı taşımaya karar verdik. Artık tek amacımız Döbedüzüne ulaşıp geceyi orada geçirmekti. The Kaçkarda Döbedüzünde bir çeşme olduğunu okumuştum. Bisikletlerimizi bırakıp eşyala-rımızı götürdük ardından eş-yalarımızı bırakıp geri döndük ama bir türlü bisikletlerimizi bulamadık. Farkına varmadan bisikletlerimizden oldukça uzak-laşmışız. Bisikletlerimizi eşyalarımızın yanına getirdiğimizde çeşmeyi aramaktan vazgeçip burada konaklamaya karar verdik. Hem çok yorulmuştuk hem de hava kararıyordu. Bir an önce çadırlarımızı kurup yemeğimizi yemeliydik. Burası Olgunlar-dan beri çadır kurulabilecek tek düzlüktü.Uğur ile Erhan çadırlarını yan yana kurdular. Ben zemini be-ğenmeyip biraz ileriye kurdum. Temizlik ve su ihtiyacımızı dağ-dan gelip çadırımın yanından akan su ile karşıladık. Yemek için kaynattığım suya çorba ye-rine yanlışlıkla makarnayı atın-ca önce makarna pişti. Ardın-dan çorbanın suyunu koyduk. Karşımızda Naletleme geçidinin bulunduğu dağ ve iki yanımız-da geldiğimiz yola paralel iki dağ sırası vardı. Naletlemeden sert esen poyraz bizi oldukça üşütüyordu. Rüzgar çorbanın kaynamasına da engel oldu. Sonunda çorbayı piştiği kadar içmeye karar verdik. Yemekten sonra dişlerim birbirine vurarak kendimi çadırıma attım. Yarın hava müsait olursa Naletleme geçidini aşıp transı gerçekleşti-receğiz.

Page 27: Bisiklet ile Trans Kaçkar

TRANS GERÇEKLEŞİYOR

2 Eylül 2011 Cuma

Sabah kalktığımda kamp hala uykudaydı. Dün akşamki rüzgar durmuştu. Güneş parlı-yordu ama gideceğimiz istika-mette dağlar sis kaplıydı. Yolu keşfetmek için tepeye çıkan patikayı takip ederek bir süre yürüdüm. Kamp alanı yukarı-dan çok güzel görünüyordu. Fazla uzaklaşmamak için geri dönerken geldiğim patikayı

şaşırıp başka bir yoldan indim. Kamp alanına geldiğimde Er-han kalkmıştı. Az sonra Uğurda kalktı. Kahvaltıyı yapıp toplan-dıktan sonra yola çıktık. Patika dik olduğu için önce çantaları çıkarıp dönüp bisikletlerimizi alarak bu şekilde dönüşümle Naletleme geçidine ulaşacağız. Uğura inerken yolu şaşırdığımı söyleyip bisikletler ile eşyalar arasında dünkü gibi mesafeyi fazla açmayalım yoksa bi-

sikletlerimizi otların arasında bulamayabiliriz dedim. Önde yükü bize göre daha hafif olan Erhan, ardından Uğur ve ben patikadan tırmanmaya başla-dık.Yol gerçekten zorluydu. Kitapta çıkarken bir pınar ve yanında 2 çadırlık düzlük olduğu yazıyor-du hava bozarsa orayı bulma-ya çalışıp konaklayacağız. Bir ara yolda makinemi alan Uğur ardımdan yine beni hedef alan bir video çekmekten geri kalmamış. Siz siz olun yanını-za alacağınız arkadaşınızı iyi seçin. http://www.youtube.com/wat-ch?v=FEhfYLBuRC8Pınarı ve yanındaki düzlüğü gördük ama bir sorun olmadığı için devam ettik. Naletlemeye yaklaştığımızda yol iyice dik-leşti ve zorlaştı. İnsanın yüksüz olarak bile tırmanması çok zordu. Toprak zeminde ayakka-bı yere tutunamayıp kayıyordu. Burada önce ben bisikletini çıkarması için Uğura yardım ettim ardından da o bana yar-dım etti. Sonunda Naletleme-ye ulaştık. Buradan sonra sis başlıyordu.Artık bu işin bittiğine inanıyor-duk. Haydi dedim bitirelim artık bu işi hedefimiz Karadeniz gölü. Çantalarımızı yeniden bisik-letlerimize yükledik nede olsa yokuş aşağı ineceğimizden güle oynaya gidebilecektik. Dar ve dik bir patikadan yürüyerek önümüzdeki sis tabakasının içine daldık. Patika belirgindi

Page 28: Bisiklet ile Trans Kaçkar

ve 1-2 metreye kadar önümüzü görebiliyorduk ama iniş düşün-düğüm kadar kolay değildi. Patikadaki kayaların üzerinden bisikleti geçirirken zorlanıyor-duk. Bazı yerlerde bisikletin çantaları kayalara sürtüyor, bazen bisiklet ile birlikte aynı patikaya sığamayıp bisikleti patikadan geçirmek için ken-dimiz kayanın üzerine çıkmak zorunda kalıyorduk. Bir ara dar patikada sırt üstü düşün-ce bisiklette üzerime devrildi. Ayağa kalktığımda bisikletin pedalının çarptığı sağ ayağımın kaval kemiğinden kan akıyordu. Uygun yerlerde ise inişte bisik-lete hakim olmak için sürekli fren sıkmaktan parmaklarım ağrıyordu.Bir süre yürüdükten sonra kar-şıdan sesler gelmeye başladı. Birileri geliyordu ama sisten göremiyorduk. Gelenler önce siluet halinde belirdiler. Önümü-ze geldiklerinde sırt çantaları ile Dilberdüzüne ulaşmak için yürüyen 3 kişilik ekip oldukla-rını gördük. Bu saatten sonra Dilberdüzüne ulaşmalarının mümkün olmadığını söyleyip yolu tarif ettim. Sisin neminin ince yağmur şeklinde bizleri ıslatması ve güneşin olmaması nedeniyle hava bir hayli soğuk-tu, üşüyordum. Arkadaşlara iyi yolculuklar dileyip yola devam ettik. Az sonra arkamızdan ses-ler gelmeye başladı arkadaşlar Dilberdüzüne gitmekten vazge-çip geri dönmüşler. Karadeniz gölüne ne kadar var diye sor-dum fazla yolunuz kalmadı de-yip sisin arasında kayboldular. Uğur kayaların üzerinden bisik-letini atlatırken bir eli ile selenin arkasından tutup bisikletin arka tekerleğinin yere vuruş hızını azaltmaya çalışıyordu. Ben artık bıkmış bir an önce göle ulaşmak için bisikleti hoplatıp zıplatarak itekliyordum ki, bu

Page 29: Bisiklet ile Trans Kaçkar

hoplamaların birisinde bisikleti-min sol tarafındaki çantanın bir kancası ve kancayı tutan kızak kırıldı. Yanımdaki iple çantayı bagaja bağlayıp yola devam ettim. Bu fotoğraf daha sonra Ayder’de çekilmiştir. İleride patika ikiye ayrıldı. Ben sağdaki belirgin patika-ya doğru saptım ve eğimden aşağı doğru seğirttim, Uğurda beni takip etti. Erhan arkadan burada bir tabela var Kavrun yazıyor deyince geri döndük. Yolda paslı bir tenekenin üzeri-ne elle yazılmış Kavrun yazı-sının olduğu bir tabela gördük.

Dikkatli bakınca sola doğruda bir patika olduğunu ve bu pa-tikayı işaretlemek için taşların üst üste konduğunu gördük. Biz Kavrundan gitmeyeceğiz hem bak ilk girdiğimiz patika daha çok kullanılmış ki daha belirgin deyip yeniden sağa yöneldim. Suyumda bitmişti ve etrafta dere veya su kaynağı da yoktu. Biraz ilerledikten sonra patika kayboldu, otların arasında yürümeye başladık. İnce ince yağan ahmakıs-latan beni tepeden tırnağa sırılsıklam ıslatmıştı. Uğur ile Erhan daha önce tedbir alıp

yağmurluklarını giydiklerinden üst bedenleri ıslanmamıştı. Bir belirsizliğe doğru yürüyorduk. Nerede olduğumuz ve nereye gittiğimiz konusunda hiçbir fikrim yoktu. Karadeniz gölüne ulaşacağımızı umuyordum. Bi-raz sonra karşımıza çıkan inek sürüsü yüzlerimizin gülmesine neden oldu. Bu iyiye işaretti. İnekler burada olduklarına göre yakında bir yerleşim yeri olmalıydı. Geniş bir otlak alana gelmiştik. İneklerden 100-150 metre kadar uzaklaşmıştık ki bir anda yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başla-dı. Hemen buraya kamp kura-lım dedim. Sağanak yağmur başladığında bu düz otlağa geldiğimiz için yine de şanslıy-dık. Yağmur daha önce yağsa mecburen devam edip daha da ıslanacaktık. Çadırı ıslat-madan kurabilmek için önce ben Uğura, sonra da Uğur bana yardım etti. Çantalarımızı çadırın içine attık. Yakından bir yerden su sesi geliyordu. Erhan suyu bulmak için sese doğru yürümeye başladı. Siste gittikçe görünmez olduğunu görünce gel buraya kaybo-lup bizi bulamayacaksın diye seslenip geri çevirdim. Hemen üstümü değiştirmek gerekiyor-du, ıslak giysilerle çok üşüyor-dum. Çadıra giyip tişörtümü ve taytımı çıkardım. Bacaklarım kan ve çamur içindeydi. Yağ-murda bacaklarımı ve vücu-dumu yıkamak için dışarı çıkıp kanlı bacağımı havaya kaldırıp ovalamaya başladım ama o anda yağmur doluya döndü-ğünden hiçbir yerim ıslanmadı ve yıkanamadım. Mecburen yanımdaki ıslak mendille silinip çadıra girdiğimde dişlerim birbi-rine vuruyordu. Hemen giyinip uyku tulumumun içine girip ısınmaya çalıştım. Su ihtiyacı-mı karşılamak için ocak takı-

Page 30: Bisiklet ile Trans Kaçkar

mımdaki iki tencereyi çıkarıp dışarı koydum. Bir süre sonra dışarıdan ses geldiğini duyup başımı çadırdan dışarı çıkardı-ğımda bir inekle burun buruna geldim. Az önce karşılaştığı-mız inek sürüsü çadırlarımızın etrafını sarmış meraklı gözlerle izliyorlardı. Biraz ilerideki ön ayağı ile yeri eşeleyen boğanın burun deliklerinden buharlar çıkıyordu. Kate Clow un kita-bında inek sürüsünün meraklı hayvanlar olduğu bazen bu merakları nedeniyle çadırlara zarar verebildikleri yazıyor, kovalamak için önlerine küçük taşlar atın eğer gitmezlerse boynuzlarının ucuna batonu-nuzla hafifçe vurun diye yazı-yordu. Çok heyecanlanmıştım. İnekler çadırların üzerine basıp geçebilirler veya boynuzları ile delebilirlerdi. Hey çıkın dışa-rıya kampı inek sürüsü bastı

siz hala uyuyorsunuz diyerek arkadaşlarıma seslendim. Hep birlikte ineklere bağırıyor, ça-ğırıyorduk ama nafile istiflerini bozmadan bize bakıyorlardı. Uğur yerden aldığı koca bir taşı önündeki ineğin kafası-na yapıştırdı. Ne yapıyorsun dediğimde kitapta taş atın diye yazıyormuş ya dedi. Koskoca-man taşı kafasına atın demiyor küçük taş parçasını önüne atın diyor dedim. Boğada hala yeri eşeleyip burnundan soluyordu. Sonunda hayvanlar ağır hare-ketlerle bizden biraz uzaklaşıp durdular. Dolu sağanağı de-vam ediyordu mecburen çadır-larımıza girdik. Çantalarımdan süzülen sulardan çadırımın içi sırılsıklam olmuştu. Tuvalet ka-ğıdı ile çadırı elimden geldiğin-ce kuruladım. Yemek için topla-nabileceğimiz bir ortam yoktu. Herkes yanında ne varsa onu

yesin diye çadırımdan seslen-dim. Birimizde peynir vardı, bi-rimizde zeytin ama hepimizde pide vardı. Bagajı küçük olan Erhan’a yardımcı olmak için sadece kendi yiyeceği pideyi vermiştik ama Yaylalarda Uğu-run aldığı ve bir daha bir türlü bulamadığımız şokella meğer Erhan’ın sırt çantasındaymış o da pide ile şokella yemiş. Kar-nım doyduktan sonra hararet bastı tencerelere biriken suları matarama doldurup içtim ama yutamadım. Tadı berbattı. Ağzı-mı çalkaladım. Uğurda çadırın-dan süzülüp çadır altına serdiği örtünün üzerine biriken suları içmiş. Erhanda yarım matara kadar su vardı. Gök gürültüsü ve dolu sağanağının çadıra vu-rurken çıkardığı sesler eşliğin-de uyumuşum.

VE SONUNDA BAŞARDIK

3 Eylül 2011 Cumartesi

Sabah kalktığımda hava gün-lük güneşlikti. Aşağıdaki vadide küçük bir bulut dolaşıyordu. Buraya nereden geldik, na-sıl geldik hiçbir fikrim yoktu. Geldiğin yoldan geri dön de-seniz dönemeyeceğimi hisse-diyordum. Etrafımız birbirinin benzeri dağlarla çevriliydi. İpodumu çalıştırıp kulaklığı-nı kulağıma taktım. Fotoğraf makinemi, çaydanlığı ve ma-taramı yanıma alıp su kayna-ğını bulmak için yürüyüşe ve çevreyi tanımaya çıktım. Aşa-ğıdaki vadiye dikkatli bakınca bir yerleşim yeri olduğunu fark

Page 31: Bisiklet ile Trans Kaçkar

ettim. Makinemle zoom ya-pıp fotoğrafını çektikten sonra görüntüyü makinenin ekranında yeniden büyütünce aşağıdaki yapıları gördüm. Burası Yuka-rı Çaymakçur olmalıydı. Dün kavşaktan Çaymakçura doğru sapmışız. Karadeniz gölü Kavrun isti-kametindeymiş. Bu görüntü moralimi yerine getirdi artık en azından ne yöne doğru git-memiz gerektiğini biliyordum. İçim daha rahat bir şekilde sesin geldiği yöne su kaynağı-na ulaşmak için yürüdüm. Ses dağdan akan dereden geliyordu ve bizim kamp yaptığımız yere 150-200 metre mesafedeydi. Suya bu kadar yakın olup ta susuz kalmamız çok ilginçti. Mataramı ve çaydanlığı doldu-rup geri döndüm, ocağı yakıp çayı demledim. Bu arada Erhan ile Uğurda uyandı. Arkadaşlarıma yerleşim yerine çok yakın olduğumuzu kurtul-duğumuzu söyledim ama o arada vadiyi dolduran sis bulutu görüntüyü kapattığından evleri göremediler. Neşe içinde kahvaltımızı yapıp yüklerimizi bisikletlerimize bağ-ladık ve son bir hatıra fotoğrafı çekildik. Şansa bakın ki, objektif önümüzdeki bir ota odaklanınca biz fulü çıkmışız. İstesem böyle bir odaklanma yapamazdım. Çaymakçura doğru yola çıktık. Önümüzde çok dik bir iniş var-dı. Eğimi azaltmak için mecbu-ren zikzaklar çizmeye başladık. Yaylaya ulaşabilmek için önü-müze çıkan dereyi taşların üze-rine basarak geçtik. Daha sonra aynı dereyi 4 kez daha geçmek zorunda kaldık. Başlangıçta seçtiğimiz rota muhtemelen yanlışmış. Uğur ve Erhan yol uzayıp aynı dereyi defalarca geçince yanlış yöne gidiyoruz diye umutsuzlu-ğa kapılmaya başladılar. Çay-

Page 32: Bisiklet ile Trans Kaçkar

makçuru görmek mi istiyorsu-nuz diye sordum, evet dediler. Gelin dedim ve makinemin ekranında çektiğim fotoğrafı gösterdim. Moralleri yerine geldi. Az sonra sis dağılınca Çaymakçur bir kez daha gö-ründü.Sisin dağılması fazla uzun sürmedi, sis yeniden etrafımı-zı sardı. Rüzgarla duman bir geliyor, bir gidiyordu. Hafif bir yağmurda başlamıştı. Yolumu-za devam ettik ama siz bakma-yın yol dediğime. Gittiğimiz işte böyle bir yer.Patika çok kötüydü bisikleti sürekli kayaların üzerinden atlatmak gerekiyordu üstelik patikadan akan su yüzünden ayakkabılarımızın içine su dol-muştu. Daha düzgün görünen sağımızdaki çayırlık dik yamacı gösterip oradan gitmeyi teklif ettim. Arkadaşlarım bu fikrimi kabul ettiler. Yamaç dikti ama nasıl olsa ineceğimizden en azından kayalardan ve sudan kurtulacaktık. Gel gör ki, iş gö-ründüğü gibi değilmiş, çayırda-ki yüksek otların arası kayalar-la doluydu. Biraz aşağıya inip durumu kavradığımızda artık bu dik eğimde yeniden tırma-nıp patikaya ulaşmamız imkan-sızdı. Mecburen inmeye devam ettik. Uzun uğraşın sonunda nihayet Çaymakçura ulaştık. Buradan itibaren araba yol başladığından Ayder’e bisiklet-lerimizin üzerinde daha hızlı bir şekilde inebilecektik. Köprüyü geçtikten sonra yeni yapılan binanın inşaatında çalışan işçi-ler bizi içeri davet ettiler. Gürül gürül yanan sobanın başında üzerimizi kuruttuk, ısındık. Sağ olsunlar yemek hazırlayıp kar-nımızı da doyurdular.Çoraplarımızı ve ayakkabıla-rımızı biraz kuruttuktan sonra yeniden yola çıktık. Hafif yağ-mur altında toprak bir yoldan

Page 33: Bisiklet ile Trans Kaçkar

inerek önce Aşağı Çaymak-çura daha sonra Galerdüzüne geldik.İnişte sürekli fren yapmak zo-runda olduğumdan avuçlarım ağrıdı acaba bisikletim disk frenli olsaydı daha az kuvvet uygulayarak aynı frenleme gücünü elde edebilir miydim? Galerdüzünden 6 km sonra Ayder’e ulaştık. Bayram oldu-ğundan oteller doluydu. Zaten araştırma yapabilecek durum-da da değildik. Nasıl olsa bu tur için ayırdığımız bütçe fazla vermişti.Geceliği 60 TL ye Kuşpuni pansiyona yerleştik. Bu fiya-ta sadece konaklama dahil. Dağın güneyinde Barhal ve Yaylalar pansiyonda 50 TL ye hem konaklayıp hem de kahvaltı ve akşam yemeği yiyebilirsiniz. Dağın kuzeyinde her şey çok pahalı. Otele yer-leştikten sonra yağmur daha da şiddetlendi.Ayder’den ertesi gün ayrıl-dık. Erhan Rize’ye, Uğur ile ben Hopa’ya gittik. Hopa’da 3 gün uçağımızın kalkmasını bekledikten sonra İstanbul’a döndük. Bu kısa turda 3 kilo verdim. Tur sonrası Ayder’de hepimizin görüşlerini video-

ya kaydettim. Kayıtta ortak fikir bu turu yapmanın akıl işi olmadığıydı. Ama yine de herkes bu turu yapmaktan, turun bir parçası olmaktan mutluydular. Yaptığımız iş akıl işi değildi. Saim amca ile burada yine karşılaşsak “Deli desem deli-ye benzemiyorsun ama yaptı-ğın iş akıllı adamın yapacağı iş değil” derdi. Zaten küçük oğluma ne zaman gel birlikte bisiklet ile tura çıkalım desem “Yok, senin yaptığın iş akıllı adamın yapacağı iş değil” diyor. Uğur Acun gelsin de Survivor görsün, maceranın hası burada diyordu. Şimdi bu yazıyı hazırlarken fotoğraflara baktıkça anılar tazelendi ve yeni bir bisiklet ile trans Kaç-kar neden olmasın diyorum. Artık dağın veya yokuşun olmadığı tur planları hiç ilgimi çekmiyor. Bisikleti yaşama benzetiyo-rum. Daha çok kazanıp daha rahat yaşamak için pek çok zorluğa katlanıyoruz ama iş bisiklete binmeye gelince yokuşu olmayan, deniz se-viyesinde giden kolay yolları seçiyoruz. Yani su gibi davra-nıyoruz. Su hep yokuş aşağı

ve kendisine en kolay yolu seçerek akar. Önüne bir engel çıktığında durup arkadan gelen suyun desteği ile yüksektisinin, basınç kuvvetinin artmasını bekler. Önündeki engeli aşacak yüksekliğe veya yıkacak güce eriştiğinde tekrar yoluna de-vam eder. Bazen de bu esnada arkada daha zayıf veya alçak bir engel bulup yoluna oradan devam eder. O noktaya kadar ön saflarda gelmiş olanlar orada kımıldamadan kalıp çaresiz buharlaşıp yok olmayı beklerler. Zorlu yokuşları çıkarken yanım-dan akan dereye bakıp onunla aynı yönde gitmeyi istediğim çok olmuştur. Tepeye ulaşıp yokuş bittiğinde o düşüncelerimi unutup arkamda kalan yollara, aşağıda görünen ovalara hep gururla bakarım. Buraya kendi gücümle çıktım, kimsenin yar-dımı olmadan ben başardım derim.Her zaman kendinize güvenin inandıktan sonra aşamayacağı-nız engel gidemeyeceğiniz yer yoktur. Denemeden başaramaz-sınız. Yolunuza aşamayacağı-nız bir engel çıktığında planınızı değiştirir bir şekilde yolunuza devam edersiniz veya en azın-dan geri dönerseniz ama su gibi arkadan gelenlerden destek beklerseniz gün gelir olduğunuz yerde kalır ve yardım almadan tek başınıza geride dönemez-siniz. Antakya’ya vardığımızda parkın önünde yanıma gelen genç bir delikanlı İstanbul’dan geldiğimizi öğrenince yaptığınız iş zor değil mi diye sormuştu. Bende ona sence dedim. Zor elbet ama zaten hayatın kendisi de zor deyince bak sen işi çöz-dün demiştim. Evet, yaptığımız iş zor ama insanca yaşamaktan daha zor değil elbet. Unutmayın bazen güzellikler yükseklerde, erişilmesi zor yerlerde oluyorlar. Mücadele edemeyenler onlara

Page 34: Bisiklet ile Trans Kaçkar

ulaşıp göremiyorlar. Bu turdan sonra Erhan’la Al-manya’ya uçmak için İstanbul’a geldiğinde bir kez telefonla görüşebildim, daha sonra ne ben nede Uğur kendisinden haber alamadık. Uğur ile hala görüşüyoruz ve bu turdan sonra Abant, Yedigöller turunun tama-mına, Van turunun bir kısmına katıldı. Hala bana bırakıp gittin diye kızmaya devam ediyor. İşin ilginci bu söylem öyle bir nok-taya geldi ki geçenlerde ilk kez karşılaştığım bir arkadaş yaptı-ğınız turlarda sabah yola çıkıp tekrar akşam kamp yerinde mi buluşuyorsunuz diye sordu.

Page 35: Bisiklet ile Trans Kaçkar
Page 36: Bisiklet ile Trans Kaçkar